09 Ağustos 2017

MEZHEPLERE GÖRE İBADETLER ORUÇ ORUCUN KEFFARETİ VE MEZHEP FARKLARI



MEZHEPLERE GÖRE İBADETLER ORUÇ



ORUCUN KEFFARETİ VE MEZHEP FARKLARI
Oruç kefaretine dayanak gösterilen olay:
Peygamberimiz zamanında cereyan eden ve oruç kefâretinin gerekçesi Ebu hureyreden nakledilen olay şudur:

Bir adam "Mahvoldum" diyerek Peygamberimiz'e gelmiş ve ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz;

- Köle âzat etme imkânın var mı?
- Hayır, yok.
- Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?
- Hayır. Bu iş de zaten sabredemediğim için başıma geldi.
- Altmış fakiri doyuracak malî imkânın var mı ?
- Hayır.

Bu sırada Peygamberimiz'e bir sepet hurma getirildi. Peygamber bu hurmayı adama vererek yoksullara dağıtmasını söyledi. Adam "Bizden daha muhtaç kimse mi var?" deyince Peygamberimiz gülümseyerek "Al git, bunları ailene yedir" diyerek adamı gönderdi (Buhârî, “Savm”, 30; Müslim, “Sıyâm”, 81; Ebû Dâvûd, “Savm”, 37).
Not : Hadisin farklı versiyonu için bknz: hadisler, oruç hadisleri, orucun keffareti

Yukarıdaki olaydan yola çıkarak oruç keffareti konusunda üç türlü görüş vardır:

a) İmam Ebu Hanife ve İmam Malik'in başını çektiği görüş: Ramazan'da kasten yiyip içene, ihlal ettiği gün artı 60 gün keffaret orucu tutmayı yükler. Bu iki imam içtihadlarına delil olarak Ebu Hüreyre'den nakledilen bu hadisi getirirler (Buhari Savm 30, Hibe 13, Keffarat 2–4; Müslim, Sıyam 81, h.n. 154).

b) İmam Şafii ve İbn Hanbelî’n görüşleri: Ramazan'da kasten yiyip içene keffaret gerekmez gününe gün tutarlar , hadis Ramazan'da kesten cinsel münasebetle orucunu bozan bir sahabiden söz etmektedir. Yeme içmeden değil. Sadece cinsel münasebetle orucu bozana 60 gün keffaret gerekir.(şafilerde kazaya kalan her oruç için bir günlük fakir doyurularak fidye de ödenir.

Şafii mezhebine göre kaza orucu tutanların her gün için birer müd fidye vermesi gerekir. Bir müd yaklaşık 675 gram kadar buğday, arpa, pirinç gibi halkın yaygın olarak yediği şeylerdir.

Şafiilere göre üzerinde kaza olan kimse ikinci ramazan gelinceye kadar orucunu kaza etmezse ramazandan sonra kaza etmesi gerektiğinden her gün için bir müd, üzerinden iki ramazan geçerse her gün için ikişer müd, üç ramazan geçerse her gün için üçer müd fidye vermesi gerekir. Böylece üzerinden ne kadar sene geçerse güne gün kaza etmekle beraber tehir ettiği sene kadar fidye vermesi gerekir. Mesela kazaya kalmış bir günlük orucun yirmi sene sonra kaza edileceğini farz edersek kaza sahibi bir gün oruç tutar ve yirmi müd de fidye vermekle mükellef olur. )

(Fidyenin delili aşağıdaki ayet olarak alınmıştır: Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Bakara 184)

c) Bu hadisin zıhar keffaretiyle ilgili olduğu görüşü ki: Bu durumda her ikisi için de keffaret gerekmez. Nasıl ki bir mümin namazı kasten terk ettiğinde keffaret gerekmeyip kaza ediyorsa, o da kaza eder. Tabi ki tevbe de eder. Zira kasten farzı terk etmek haramdır ve günahtır. Bu çağımız müçtehidlerinden Tabiin âlimlerinden bir bölüm ve çağımız müçtehidlerinden Musa Carullah'ın ve ona katılanların görüşüdür. 

Delil 1:
Ebû Hureyre'den, onun şu hadîsi Peygamber'e yükseltir olduğu zikrolunur: "Her kim ramazândan bir günün orucunu özürsüz ve hastalıksız olduğu hâlde bozarsa, o farz orucu -şayet tutsa- nafile olarak tutacağı dehr orucu kaza etmez (onu ancak onun yerine tutacağı bir günlük kaza orucu öder)" Buhari,Oruç:29
Not: Yânî farz orucun faziletini nafile oruçta bulamaz.

Delil 2:
Katâde ve Hammâd ibn Süleyman: Ramazân gündüzünde oruç bozan kişi, bozduğu orucun yerine bir gün kaza orucu tutar, demişlerdir .Buhari,Oruç:29

İÇTİHADIN USUL AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Bu ictihad bizzat Hanefi ve maliki usullerine göre problemlidir. Zira bu mezheplerde keffaret ve hudud alanlarında kıyasla hükmü genişletmek caiz değildir. Ama burada hüküm kıyasla genişletilmiş, cinsel münasebetle ilgili bir yasağa kasten yeme içme de dâhil edilmiştir.

DELİLİN KUR'AN'A ARZI: 
Bu hadisi Kur'an'a arz ettiğimizde, ilişki kurabileceğimiz Mücadile suresinin 2–4. ayetleri olduğunu görürüz. Hadisteki keffaret kısmı aynen bu ayetlerde de yer alır. Fakat bu ayetler doğrudan kasten orucu bozmayla ilgili değil Zıhar yapan bir adamın (karısını "sen bana anam gibisin" diyerek boşayan) bu yemininden dönüş keffaretidir. Biz hadisin zıharla ilgisi olup olmayacağını araştırırken, aynı hadisin Ahmed b. Hanbelî’n naklettiği versiyonunda olayın arka planını da bulmaktayız. Sebeb-i vüruduyla nakledilen hadisten öğreniyoruz ki, aslında bu hadis zıhar yapan Seleme b. Sahrul-Ensari ile ilgilidir.

NETİCE: Delilin değerlendirilmesi neticesinde üçüncü görüş isabetli görünmektedir. Zira delil bunu desteklemektedir.

Şia: 60 gün

ORUÇ TUTMAMANIN CEZASI
Hukukçuların ittifakına (icmâına) göre öldürülmezler. Ramazan boyunca yeme ve içmeden alıkonulur, hapsedilir. Ta'zir cezası uygulanır. Oruç tutacağını söylerse hapisten çıkarılır, kendi vicdanına havale edilir. Yediği­ne rastlanırsa ta'zir cezası verilir.

ORUÇ KAÇ GÜN?
“ Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı.” BAKARA 183 

Resulullah Mekke’de ve Medine’ye geldiği yılda Aşure gününde ve her ayın üç gününde oruç tutuyordu. Medine’de aşura orucunu emretti.Bir yıl sonra Allah teala Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğunu bildiren Ayeti indirince Resulullah: “Bu (gün) Allah’ın günlerinden bir gündür. Dileyen o gün oruç tutar, dileyen tutmaz.” dedi. 

Sayılı gün­lerden maksat. Ramazan günleridir. Daha önce oruç tutulan her ayın üç günü veya aşura günü değildir. Zira bu günlerde oruç tutmak sünnetti. Âyet ise farz olan orucu bildir­mektedir. Ramazan ayı dışında herhangi bir orucun farz kılınıp sonra da nesh edikliğine dair herhangi bir delil yoktur.

İlk oruçlar sadece bir kez yatsıda yenilerek tutuluyordu ve her türlü cinsel ilişki yapılmadan tutuluyordu.
Daha sonra Bakara 187 ile orucun şekli ve biçimi düzenlenmiştir:

Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar ALLAH'ın koyduğu sınırlardır; onları çiğnemeyin. ALLAH korunmaları için ayetlerini halka böyle açıklar. (2 Bakara Suresi – 187)

YOLCULUKTA YEMEK Mİ ORUÇ TUTMAK MI DAHA FAZİLETLİDİR?

İmamı Azam (ra), İmam Şafiî (ra) ve İmam Malik (ra)´e göre yolculukta rahatlıkla tutabilen kimse için. orucunu tutmak daha faziletlidir. Çünkü Allah (cc) «Oruç tutmanız sizin hakkınızda (yemenizden ve fidye varme-nlzden) hayırlıdır, bilirseniz» buyurmuştur.

Seferde ise rahatlıkla tutamayan kimse için, orucunu açmak daha faziletlidir. Zira Cenab-t Hakkın, «...Allah size kolaylık diler, güçlük çıkarmaz» buyruğu, bunu teyid etmektedir.

İmam Ahmed bin Hanbel (ra)e göre ise, ruhsat buyruğuna dayana­rak yolculukta oruç açmak daha faziletlidir. Zira Cenab-ı Hak, azimetle­rin yapılmasını nasıl isterse, verdiği ruhsatlarında yapılmasını öyle sever ve İster.

Şia:
Caferi mezhebinde seferde (yolculukta) oruç tutmak,  günâhtır.
Delil:
Abdurrahmân b. Avf demiştir ki: Rasûlullah (S.M.), << Yolculukta oruç tutan, yolcu değilken oruç yiyene benzer >> Ibn. Abbas da, << Yolculukta iftar bir azimettir (, mutlaka iftar gerekir, ruhsat değildir) >> demiştir.”
“İmâm Ca’fer’us - Sadık (A.M.) buyurmuşlardır ki: << Ramazan ayında yolculukta, oruç tutan, yolcu değilken oruç yiyene benzer. >> 
<< Birisi, yolculukta oruçlu olduğu halde ölürse, namazını kılmam. >>
<< Birisi, yolculuğa çıkarsa orucunu yer ve namazını kısaltır; ancak yolculuğu Allah’a isyan yolundaysa o başka. >> 

KAZAYA KALAN ORUÇ PEŞ PEŞE Mİ ARALIKLI MI TUTULMALIDIR?
Cumhur (Ebu Hanife, Şafiî, Maliki. Hanbeli ve diğer ehl-i sünnet alimlere) göre bir kimse için kazaya kalan Ramazan orucunu, başka bir zamanda dilediği şekilde aralıklı veya aralıksız tutmak caizdir.

Hz. Ali (ra), İbn-i Ömer (ra) ve Şa´bi´ye (ra) göre, Ramazan orucunu kazaya bırakan hasta ve misafirin daha sonra aralıksız olarak kaza fiilimsi (arzdır. Çünkü orucu kaza etmek, onu tutmanın benzeridir. Ramazan orucunu aralıksız tutmak nasıl farz ise, bilahare kaza da ara vermeden öylece farzdır.

ADETLİ KADIN RAMAZAN ORUCU TUTAR MI?
4 Sunni mezhep ve Caferi mezhebi ittifakla adetli kadının namaz kılmayacağı ve oruç tutmayacağı fakat namazı akza etmeyip, orucu kaza edeceği konusunda ittifak halindedir.


Abdulaziz Bayındır,Mustafa İslamoğlu ,Fereç Hüdür vb:
Adetli kadın oruç tutar.
Delil :
Muâze dedi ki, Aişe’ye sordum:
“Neden âdetli kadın orucu kaza eder de namazı kaza etmez?”
“Sen Harûrâlı mısın?” dedi. “Hayır, Harûrâlı değilim ama soru soruyorum” deyince şöyle dedi: “Başımıza bu olay gelince orucu kaza etmemiz emredilirdi ama namazı kaza etmemiz emredilmezdi.”Müslim Hayız 67.
Not:(Buradaki kaza kelimesi eda etmek anlamındadır.demektedirler.Demek ki, adetli kadının oruç tutacağı, zaten biliniyordu. Merak edilen, böyle bir kadının namaz kılıp kılamayacağıydı. Çünkü ortalıkta böyle iddialar dolaşıyordu.)

Ayrıca;
Meryem suresindeki kıssada Meryem'in lohusa halinde adetliyken oruç tutmasından bahsedilmektedir.
- “Ye, iç; gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görecek olursan de ki : Ben, Rahman’a bir oruç adadım. Bu itibarla, bugün, hiçbir insanla konuşmayacağım’ de.” 19 Meryem /26

RAMAZAN ORUCU TUTAMAYAN HAMİLE VEYA EMZİKLİ KADIN NE YAPMALI?

İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)´ye göre yalnız kaza etmeleri gerekir.

DELİL:
1. Hamile ile emzikli kadın, hasta gibidir. Hasan-ı Basri (ra) şöyle der: «Hangi hastalık, hamilelikten daha ağırdır Hamile veya emzikli ka­dın, orucunu tutamadığı takdirde açar, bilahere yalnız kaza eder.» O´nun yalnız kaza eder» sözünden anlaşılan, sadece kaza etmeleridir.

2. Çok yaşlı erkeğin orucunu kaza etmesi farz değildir. Çünkü, yaşlı­lığından ötürü oruç ondan sakıt olur. Yalnız fidye vermesi gerekir. Onun gelecekte orucunu kaza edebileceği günü olmayabilir. Halbuki hamile ve emzikli kadının özürleri geçicidir. Onlara orucu kaza etmek, farzdır. «Onların hem orucu kaza etmeleri, hem de fidye vermeleri farzdır» dediğimiz takdirde, orucu hem kaza etmeleri, hem de fidye vermeleri gerekir, ikisinin birarada yapılması ise caiz değildir. Kaza etmek, orucun karşılığı olduğu gibi fidye vermekte karşılıktır. Yapılması gereken, orucun ya kaza edil­mesi veya fidye verilmesidir.

İmam Şafiî (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)´e göre ise, hem kaza eder, hem de fidye verirler.

DELİL: 
Hamile ile emzikli kadın, «...Gücü yetmeyenler üzerine bir yoksul doyu­mu fidye (lazımdır)...» âyetinin zahirine dahildir. Çünkü âyet çok yuşlı er­kek ve kadını kapsadığı gibi orucunu zahmetle tutan her kişiye de şamil­dir. Öyleyse hamile ve emzikli kadınların, tutamadıkları günler İçin. oruç­larını hem kaza etmeleri, hem de çok yaşlı erkek ve kadınlar gibi fidye vermeleri vacibdir.

RAMAZAN AYI HİLALİ SADECE BİR YERDE GÖRÜNÜRSE TÜM ÜLKE İÇİN GEÇERLİ MİDİR?

Hanefi, Maliki ve Hanbeli´lere göre, ülkelerin doğuş yerlerinin farklı oluşuna itibar edilmez. Bir ülke halkından bir veya daha çok insan Ro mazan ayı hilalini görür ve haber bütün ülkelere ulaşırsa, hepsinin oruç tutması farzdır. Çünkü Resulullah (sav)´ın, «Ramazan hilalini gördüfllı nüz zaman oruç tutunuz. Şevval ayı hilalini gördüğünüz zaman do bayram ediniz» buyruğu, ümmetine umumi bir hitaptır. Bir müslümanın dünyanın neresinde olursa olsun Ramazan ayı hilalini görmesi, tüm ümmetin gör­mesi gibidir.
Hanefi mezhebine göre; hilal dünyanın neresinde görülürse görülsün bir gün sonrası kameri ayın başlangıcı kabul edilir.

İmam Şafii (ra)´ye göre ise, Ramazan ayı hilalini her şehir halkının ayrı ayrı görmesi lazımdır. Bir şehir halkının Ramazan hilalini görmesi, di ger şehir halklarına teşmil edilemez. 
Şâfiîler, ihtilâf-ı metâlie itibar edileceğini, dolayısıyla bir yerde görülen hilâlin oraya uzak yerler için geçerli olmayacağını söylemişlerdir. Onlar ihtilâf-ı metâliin oruca başlamada dikkate alınmasını, güneşin hareketlerinin namaz vakitlerinin belirlemesinde dikkate alınmasına benzetmişlerdir:Yani oruca başlamak için bulunulan yerden ayın görünmesi gerekir.Yakın bölgelerde görülen hilale uyulur.Uzak bölgeler için geçerli olmaz.

HATA İLE ORUCUNU BOZAN KİŞİNİN HÜKMÜ?

Cumhur (Hanefi. Maliki. Şafii ve Hanbeli imamlarına göre «güneş bat­tı» zannıyla orucunu açan kimse ile. «şafak atmamıştır» zannıyla sahur yemeği yiyen kimsenin orucu sahih değildir. Çünkü oruç tutan kimseden İstenen, fecr-i sadık ile güneşin batışını tesbit etmesidir. Allah (cc)´ın; «(Bütün gece) Fecr(i sadık) olan ak İplik, kara iplikten size seçilinceye ye-yln, için, sonra da geceye kadar orucu tamamlayın» buyruğunda, «güneş batıncaya kadar, orucunuzu tamamlayın» beyanı vardır. Bu emre aykırı hareket, orucun kaza edilmesini icabettirir.

Zahirî´ler ve Hasan-ı Basrî (ra)´ye göre ise, «güneş battı» zannıyla orucunu açan kimse ile «şafak atmamıştır» zannıyla sahur yemeği yiyen kimsenin orucunu kaza etmesi gerekmez. Çünkü, «...Hata ettikleriniz de İse üstünüze bir vebal yoktur...» (Ahzâb: 5) âyeti ve «Ümmetimin hata, unutma ve zorla yaptıkları şeylerin sorumluluğu yoktur» hadisi, buna de­lâlet eder. Hata yaparak orucunu bozan kimse, unutarak orucunu bozan kimse gibidir. Her ikisine de oruçlarını kaza etmeleri gerekmez.

NAFİLE TUTULAN ORUÇ BOZULURSA KAZA YAPILMALI MI?
Hanefi mezhebine göre nafile oruç tutan kimse, orucunu bozarsa daha sonra kaza etmesi farzdır. Çünkü nafile oruç tutmaya niyet etmekle, tutacağı günü kendisine borç edinmiştir. Orucunu bozmakla, daha önce yaptığı niyete muhalefet ettiğinden, o günü kaza etmesi lazımdır.
Başlama ile taahhüd edilmiş bir ibâdetin iftar hâlinde kaza ile ikmâl ve telâfi edilmesi gerekir.

Şafiî ve Hanbeli mezheblerine göre ise, nafile oruç tutan kimse, oru­cunu bozduğu takdirde, kaza etmesi farz değildir. Çünkü nafile oruç tu­tan kimse, orucunu bozup bozmamakta serbesttir.
Selmân, Ebu'd-Derdâ, Mücâhid, Tâvûs, Atâ, Sevri,  ve İshâk'a göre de nafile orucu özürlü,   özürsüz bozan kişiye kaza lâzım gelmez.

Maliki mezhebine göre de, nafile oruç tutan kimse, orucunu bizzat kendi isteğiyle bozarsa, kaza etmesi farzdır. Eğer kendi rızasının dışında­ki sebeplerden orucunu bozarsa, kaza etmesi farz değildir.

Delil:
...Peygamber (S) Selmân el-Fârisî ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik akdi yaptı. Selmân, Ebu'd-Derdâ'yı ziyarete gitti. ...Bu sırada Ebu'd-Derdâ da geldi. Selmân için yemek yaptı (ve önüne getirdi). Selmân, Ebu'd-Deryâ'ya:
— Sen de ye! dedi.
Ebu'd-Derdâ:
— Ben oruçluyum! demesi üzerine Selmân:
— (Vallâhî bu orucu bozacaksın!) Ve sen yemedikçe ben de ye­meyeceğim, dedi.
Ebû Cuheyfe dedi ki: Ebu'd-Derdâ da (orucunu bozup konuğu ile) yedi.Sonra Ebu'd-Derdâ Peygamber'e geldi de bu vak'ayı O'na zik­retti. Peygamber (S): 
— "Selmân doğru söylemiştir" buyurduBuhari,Oruç:50
Not: Burada yemin sonucu oruç bozdurulmuştur.Nafile olarak oruçlu bulunan birisine bir dîn kardeşi orucunu bozdurmaya yemîn etse ve bunun üzerine o kimseye orucunu bozmak daha hayırlı olduğu ka­nâati belirip de bozsa, kendisine kaza lâzım gelmez. Buhâri'ye göre bu yemîn o kimse için bir özür oluyor.


Delil 2:
Bir cumua günü Cuveyriye oruçlu.iken Peygamber (S) onun ya­nına girdi de:
— "Dünkü gün oruç tuttun mu?" diye sordu. Cuveyriye:
— Hayır tutmadım, dedi. Rasûlullah:
— "Yarın oruç tutmak istiyor musun?" dedi. Cuveyriye:
— Hayır, tutmayacağım, deyince Rasûlullah:
— "Öyleyse orucunu boz" buyurmuştur .Buhari,Oruç:62

Yorum: Selman, keffareti kaza tutmak gerektiren bir orucu Derda'ya bozdurmayacağına göre Şafilerin görüşü muteber görünüyor.Demek ki nafile orucu bozmanın keffareti yoktur.

Başka bir değerlendirme (Nafile orucun kazası):

Hanefîler'e göre bunun kazâ edilmesi vâciptir.
Mâlikîler ise kasden bozulursa kazânın farz olduğunu söylemişlerdir.

DELİL:
Aişe radıyallâhu anhâ demiştir ki: “Biz oruçlu iken Hafsa ile bana bir hediye getirildi. Biz de oru­cumuzu bozduk, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem odaya girdi. Kendisine: “Ya Rasûlallah! Bize bir hediye getirildi, onu canımız çekti ve orucumuzu bozduk”, dedik. O da “Size günah yok (ancak) onun yerine başka bir gün oruç tutu­nuz” buyurdu. (Tirmizi, Sıyâm, 36; Ebu Davud, Savm, 73)

Şâfiî'ye (ve Mâlik'ten başka bir rivayete göre ise,) nâfile orucun kazâsı gerekmez.
Hanbeli ye göre kazası gerekmez.

NAFİLE İBADETE BAŞLANDIKTAN SONRA TERK EDİLİRSE
İmam Şafii (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre, başlanılan nafile İbadet­ler tamamlanmadan terkedilebilir. Yalnız bu nafile ibadet Hac ise terki caiz değildir, bunun tamamlanması farzdır. Başlanılan İbadet namaz ve oruç ise tamamlanması farz değil müstahabtır.

İmam Ebu Hanlfe (ra) ve İmam Malik (ra)'e göre, başlanılan nafile ibadet yarıda bırakılamaz. Şayet yarıda bırakılırsa bu nafile İbadetin kaza edilmesi vacibtir.

İTİKAF KAÇ GÜN OLMALI ? 
1. Hanefilere göre, i´tikâfın süresi, en az 1 gün, 1 gece olmalıdır. 
2. İmam Malik (ra)´den rivayet edilen bir görüşe göre ise, i´tlkâfın en az süresi 10 gündür.
3. Şafii (ra)´ye göre de, i´tikâfta süre bir andır. Süre hususunda sınır yoktur

ORUCUN KAZASI NE ZAMAN YAPILMALI?

HANEFİ: Ramazan orucunun kazası istenilen mubah günlerde tutabilir.
Şâfiî'ye göre kazâya kalan oruc aynı yıl içerisinde kazâ edilmesi gerekir.

ŞABAN AYININ İKİNCİ YARISINDA ORUÇ TUTMAK

TUTULUR:
"Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz yılın hiçbir ayını tam ola­rak oruç tutmazdı; ancak Şaban ayını tam olarak tutar ve onu Ramazan'a ulaştırıp (bağlardı).( Ahmed: 5/201, 6/54,95, Ebû Dâvud, savm: 57, Nesâi, siyam: 35, Buhari, savm: 53, Müslim, siyam: 35, 70, müsafirîn: 139, 141, Tirmizî, savm: 56.)

Tahavî'nin, Enes b. Malik vasıtasıyla Rasulullah'dan (asm) rivayet ettiği “Ramazandan sonraki en efdal oruç, Şaban orucudur” 

TUTULMAZ:
Bazı âlimlerce mekruh kabul edildiği gibi, 
Şâfiî mezhebine göre haram sayılmıştır.

Delil:
Ebû Hüreyre radýyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz bir-iki gün öncesinden oruç tutarak ramazanı karşılamaya kalkmasın. Ancak belli günlerde oruç tutmayı âdet edinmiş olan kimse, o gün orucunu tutsun."
Buhari,Oruç:14; Müslim, Sıyâm 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 7, 11; Tirmizî, Savm 2, 4, 38; Nesâî, Sıyâm 13, 31, 32, 38; ibni Mâce, Sıyâm 5

Seleften bâzıları yukardaki hadîsin zahirine dayanarak şa'bânın son günü oruç tutmak caiz değildir demiş­lerdir ki, bu görüş Umer, Alî, Ammâr, Huzeyfe, İbn Mes'ûd ile tabiîlerden Sa-îd ibn Müseyyeb, Şa'bî, Nahaî, Hasen Basrî, İbn Sîrîn'den nakledilmiştir.

İbn Abbâs ve Ebû Hureyre, ramazân orucu ile diğer günlerin orucu arası bîr iki gün ayrılmalıdır diye emretmiş ve farz namazla nafile arası kelâm, kı­yam, Öne ve arkaya geçmek gibi bir fiil ile ayırmak nasıl müstehâb ise, ramazân orucu ile diğer günler oruçlarının arasını ayırmak da Öyle müstehâbdır, demiş­lerdir. İkrime de şekk günü oruç tutan kimse Allah'a ve Rasûlü'ne âsî olur der imiş...

İbni Abbastan “Bir iki günle Ramazan orucunun önüne geçmeyiniz” (Tirmizî, Savm 5 . Ayrýca bk. Nesâî, Siyâm 13)

Not: Ramazandan önce “şek günü”, yani şüphe günü diye bir gün vardır. Bu gün Şaban ayının son günü mü, yoksa Ramazan ayının ilk günü mü olduğu hususunda şüpheye düşülen gündür. Şüpheli görülen böyle bir günde oruç tutmak mekruhtur.

RAMAZANDAN SONRA ŞEVVAL AYINDA ALTI GÜN ORUÇ TUTMAK:

Ramazan’dan sonra tutulan oruca gelince; Ramazan’ı “uğurlama” niyetiyle oruç tutulmaz. Böyle bir oruç da yoktur. Ancak:

MÜSTEHAPTIR  DİYENLER:
İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel, Davud-u Zahirî ve daha bir grup âlim, Şevval ayındaki altı gün orucun müstehab olduğu görüşündedirler.
Delil:
 “Kim Ramazan orucunu tutar, sonra bunun arkasından Şevval’dan altı gün oruç tutarsa, onun tutmuş olduğu oruç, yıl boyunca tutulan oruç gibidir.” (İbni Mace, Sıyam: 33)[ Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Oruç Bahsi, 204 (1164.)] [ Ebu Davud, Savm, 58 ] hadisin mealindeki hadisten hareket eden müçtehidlerden bazıları, Ramazan’ı müteakip Bayramın birinci gününden sonra Şevval ayı içinde oruç tutmayı müstehap saymışlardır. Bu oruç nafile bir oruçtur.

MEKRUHTUR DİYENLER:
Fakat, başta İmam-ı Âzam olmak üzere İmam-ı Mâlik ve Ebû Yusuf gibi âlimler de, "halk bu orucu vacip bir oruç zanneder" endişesiyle Şevval ayında oruç tutulmamasını daha uygun bulmuşlardır. Selef ulemâsından da hiçbir âlim Şevval orucu tutmamıştır.

Delil:
İmam Malik’in açıklaması şöyledir:
“Ramazan bayramından sonra altı gün oruç tutan hiçbir âlim ve fakih görmedim. Seleften hiçbirinden de bu konuda bir rivayet bana gelmedi. Ancak âlimler, bazı cahillerin bu altı günü Ramazana dâhil etmelerinden ve bir bid’at uydurma­larından korkarak bunu mekruh bulmuşlardır. Şayet âlimler bu konuda ruhsat vermiş olsalardı, onların da bayramdan sonra altı gün oruç tuttuklarını görürlerdi.” (Muvatta, Oruç bahsinin son bölümünde yer alan açıklama)

Not:
Bazı Hanefî ve Malikî kitaplarında ise, Şevval ayında altı gün oruç tutmanın mendup olduğu söylenir. Mesela Nuru’l-Îzâh veŞerh-i Merâkı’l-Felâh‘ta mendup oruçlar sayılırken, Şevval ayında altı gün oruç da zikredilir. Merâku’l-Felâh‘ın haşiyesinde Tahtavî, Bahr’de “Şevval ayında altı gün oruç tutmak, İmam Ebu Hanife’ye göre ister peşi peşine, ister ayrı ayrı olsun mekruhtur. Ancak sonraki âlimler bunda bir mahzur görmemişlerdir” denildiğini nakleder.

İbn Abidin de sonra gelen Hanefi âlimlerinin bu altı günün orucunda bir sakınca görmediklerini söyler.

SADECE CUMA GÜNLERİ ORUÇ TUTMAK
Hanefi ve Maliki’de caiz, 
Şafii ve Hanbeli’de mekruhtur. İmam-ı Ebu Yusuf da mekruh dedi. 

ORUCA NE ZAMAN NİYET EDİLİR?
İmsak vaktinden sonra da niyyet olur:
Hanefîler'e göre ramazan orucu, nâfile oruçlar ve vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen) oruçlarının niyet etme vakti gün batımından başlayıp ertesi günün kuşluk vaktine hatta öğle namazı vaktinin girmesinden az önceki vakte kadar devam eder.(Yaklaşık bir saat kalana kadar) Öğle vakti girdikten sonra artık hiçbir oruca niyet edilemez.

Nahaî, Sevrî de ramazân, muayyen adak ve nafile oruçlara zevalden evvele kadar niyet etmek sahih ve caiz olduğuna hükmetmişlerdir.

Zevalden önce nâfile oruca niyet etmenin câizliğini gösteren hadisler bulunmaktadır. Bunlardan birinde, Peygamberimiz’in bir gün Âişe vâlidemize öğle yemeği hazırlayıp hazırlamadığını sorduğu, Hz. Âişe'nin yiyecek bir şey olmadığını söylemesi üzerine Peygamberimiz’in o gün oruç tuttuğu rivayet edilir.

Delil:
Ümmü'd-Derdâ: Ebu Derdâ (bazen gündüz vakti): Yanınızda yiyecek birşey var mıdır? diye sorardı. Eğer biz: Hayır, yoktur dersek, Ebu'd-Derdâ: Öyleyse ben bu gün oruçluyum, der(oruca niyet eder)di, demiştir.Ve böyle, gündüzleyin oruca niyet etme fiilini Ebû Talha, Ebû Hureyre, İbn Abbâs ve Huzeyfe de (Allah onlardan râzî olsun) yapmışlardır. Buhari,Oruç:21
Not: Hadis değildir.
Buhârî burada Ebû Talha, Ebû Hureyre, İbn Abbâs ve Huzeyfe'nin de gün­düzleyin oruca niyet ettiklerini ta'lîken bildirmiştir. Bu ta'lîklerden Ebû Talha'ya âid olanı Abdurrazzâk; Ebû Hureyre'ye âid olanı Beyhakî; İbn Abbâs'ınkini Tahâvî; Huzeyfe'ninkini Abdurrazzâk muttasıl senedle rivayet et­mişlerdir. Bunlar arasında Tahâvî'nin ibn Abbâs'tan rivayeti hepsinden daha açıktır: İbn Abbâs "Bir sabah kalktım. Oruç tutmak arzusunda değildim. He­nüz yemek yememiş, su da içmemiştim. Yiyecek birşey bulamayınca oruca ni­yet ettim" demiştir .

Delil 2:
Pey­gamber (S) âşûrâ günü gündüzü bir kimseyi insanlar arasında şunu nida ve i'lân etmesi için gönderdi: "Her kim yemek yedi ise (günü­nün karnını yemeyerek) gününü tamamlasın -yâhud- oruç tutsun. Birşey yememiş olan da artık birşey yemesin!"Buhari,Oruç:21

Delil 3:
Âişe ve Ümmü Seleme 'den: Rasûlullah (S) ehliyle cinsî münâsebetten dolayı cünüb olduğu hâlde fecr ona erişir­di. Fecrden sonra Rasûlullah yıkanır ve orucu tutardı.Buhari,Oruç:22

İmsak vaktine kadar niyyet edilmelidir:
Âlimler fecri sâdık'ın tulû'undan sonra oruca niyet edilip edilmeyeceği hu­susunda ayrı görüşlere gitmişlerdir. Evzâî, Mâlik, Şafiî, Ahmed ibn Hanbel, İshâk, ramazân orucuna geceden niyet edilmedikçe caiz değildir, demişlerdir. Zâhirîler'in görüşü de böyledir.

Mâlikîler'e göre niyetin geçerli olması için güneşin batmasından itibaren gecenin son kısmına kadar veya fecrin doğması ile birlikte yapılması gerekir.(İmsak vaktine kadar) Çünkü sabahleyin, yani oruç ibadetinin başlama vaktinde niyet edilmeyince o günün oruçlu geçirilmeyeceği belirli hale gelmiş olur.
İmâm Mâlik, nafile oruca da geceden niyet edilmesine tutunarak "Gündü­zün evvelinde yemekten, içmekten kendini tutup çekinmek niyetsiz ameldir; açlıktan ibarettir" demiştir.

Şâfiîler'e göre ise ramazan orucu, kazâ orucu ve adak orucuna geceden niyetlenmek şarttır.(İmsak vaktine kadar). Fakat nâfile oruca zevalden önceye kadar niyetlenmek câizdir.

Hanbeli: İmsak vaktine kadar.

Delil:
Ebû Hureyre'den: Cünüb olarak sabaha giren oruç tutmaz. Buhari,Oruç:22
Not:Çünkü imsak vakti geçmiştir.

CÜNÜP OLARAK İMSAK VAKTİNİ GEÇİREN ORUÇ TUTAR MI?

Bknz: Oruca ne zaman niyyet edilir maddesi (üstte)

ORUÇ İÇİN HER GÜN NİYYET GEREKİR Mİ?
Fakihlerin çoğunluğuna göre ramazanın her günü için ayrı ayrı niyet edilmesi şarttır. Çünkü her bir günün orucu kendi başına bir ibadet olup, öteki günlerde tutulan veya tutulacak olan oruçla ilişkisi yoktur; dolayısıyla bir günün orucu bozulduğu zaman sadece o günün orucu bozulmuş olur, öteki günlerin orucu bundan etkilenmez.(Her gün için ayrı niyyet)

Mâlikîler'e göre ise, ara vermeksizin peş peşe tutulması gereken oruçlarda en başta yapılacak tek niyet yeterlidir. Zıhâr, katl kefâreti ve ramazan orucunun kefâretinde olduğu gibi ramazan orucunda da tek niyet yeterlidir.
Tek bir niyetin yeterli olduğu oruçlarda her gece niyetlenmek ise menduptur. Mâlikîler'in bu konudaki gerekçesi ilgili âyette geçen "Sizden her kim ramazan ayına yetişirse onu oruçlu geçirsin" ifadesidir. Ay, tek bir zamana verilen isimdir, dolayısıyla ay süresince oruç tutmak bütün bir ibadet hükmünde olup namaz ve hacca benzer, tek bir niyet ile eda edilebilir.

HATA İLE BİR ŞEY YEME ORUCU BOZAR MI?( Unutarak değil!)
Meselâ; bir kimse oruçlu olduğunun farkında olduğu halde kasıtsız olarak yanlışlıkla bir şey yese veya içse, diyelim ki abdest alırken ağzına aldığı sudan yutsa veya denizde yüzerken su yutsa ;

Hanefilere göre: orucu bozulur ve kazâ lâzım gelir.
Şâfiîler orucu bozma kastı bulunmadığı için yanlışlıkla bir şey yiyip içmenin orucu bozmayacağını söylerken,
Mâlikîler orucun anlamının (imsak) ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle, ister unutma isterse yanlışlık sonucu olsun, bir şey yiyip içmekle orucun bozulacağını söylemişlerdir.

ORUÇ BORCU İLERİKİ YILLARA ERTELENİRSE NE OLUR?
Hanefilerin dışındaki âlimlerin cumhuruna göre, geçen Ramazandan borcu olduğu halde, yeni Ramazana ulaşan kimse, mevcut Ramazan orucunu tuttuktan sonra, eskiden kalma orucunu kaza eder ve -ikinci Ramazana kadar geciktirdiği için- kefaret/fidye de verir.
Hanefilere göre, bu geciktirme mazeretsiz olsun olmasın, kefaret/fidye vermez. (bk. el-Bedai’-şamile-, 4/281; V. Zuhaylî, 2/680)

Şafiilere göre kişinin tutmadığı kaza borcu üzerinden kaç Ramazan geçerse -kaza ile birlikte- geçen yılların sayısı kadar fidye vermesi gerekir. (Nevevî, el-Mecmu, 6/364; el-Minhac/es-Siracu’l-Vahhac, 144-145; Zuhaylî, a.g.e)
DELİL:
“Her kim, geçen Ramazandan borcu varken, yeni Ramazana ulaşırsa, ondan (bu yeni) oruç kabul olunmaz. Kim de, üzerinde Ramazan borcu olduğu halde -onu kaza etmediği sürece- tuttuğu nafile oruçları da kabul olmaz." (Ahmed b. Hanbel, Müsned 2/352)

Caferi Mezhebine göre, Ramazan orucunun kazasını, ertesi Ramazan’a kadar geciktirmek caiz değildir. Bütün Ramazan’da veya bazı günlerinde bir özür sebebiyle oruç tutulmaz ve bu özür de gelecek Ramazan’a kadar sürerse, bu sürekli bir hastalık olduğu takdirde kaza borcu düşer, her gün için buğday veya arpadan 750 gr. (bir müdd) fidye ödenir. Özür, hastalık dışında birşey -yolculuk vb.-olursa, kuvvetli olan sadece kaza gerekeceğidir. Ramazan’da oruç tutmayısın sebebi hastalık, ertelemenin sebebi ise başka bir özürolursa veya bunun tersi bir durum olursa da hüküm böyledir; ama özür özellikle yolculuk olduğunda, hem kaza ederek, hem de fidye ödeyerek ihtiyatı terketmemelidir. Ramazan ayını özür dolayısıyla oruç tutmadan geçirir, bu özür sürmezse ve başka bir özür de çıkmadan tembellik eder ertesi Ramazan’a kadar geciktirirse, her gün için bir fidye ödemesi gerekir; Ramazan orucunu kasıtlı terkte ise, her güne iki fidye ödenir.

ORUÇ KEFFARETİNDE ÖNCELİK SIRASI VAR MI?
Kefareti bulunan kimse önce gücü yetiyorsa ve varsa bir köleyi satın alıp hürriyetine kavuşturmalıdır.
Buna gücü yetmiyorsa veya (günümüzde olduğu gibi) hürriyetine kavuşturacak köle bulamamışsa, peş peşe iki ay oruç tutmalıdır.
Buna da güç yetiremiyorsa bu defa diğer bir çözüm yolu olarak, her bir güne bedel bir yoksula sabah akşam doyurmak ölçüsünde yiyecek vermelidir. Yani toplam altmış bir yoksula sabah akşam doyuracak şekilde karşılığını vermektir. Yani altmış bir günlük fidye vermelidir.
Yukarıdaki sırayı gözetmek Hanefî, Hanbelî ve Şafiî mezheplerine göre vaciptir.
Malikî mezhebine göre ise kişi bunlardan dilediğini tercih etmekte serbesttir.

ORUÇ VE NAMAZ İÇİN İSKAT
Şafiî Mezhebine göre, hasta olup ölene, oruç farz ol­madığından onun adına velisi fidye verir.

Delil:
[Nesai’deki] hadis-i şerifte (Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur) buyuruldu.) [s.356] Nimet-i İslam’daki bu hadis-i şerif, Dürer’de de mevcuttur.

Ebu Hanife’ye ve Mâlik’e göre, mükellefin gücü yeterse oruç tutar, yetmezse fidye öder.

ORUÇ KEFFARETİNE GÜCÜ YETMEYEN NE YAPAR?(60 FAKİRİ DOYURMA)

ÜÇ MEZHEBE göre, imkân bulduğu veya zengin olduğu zaman ödeme yapar;
Hanbelî Mezhebi ve Evza’i’ye göre, ödemenin yapılması gerekli zamanda imkân bulunmazsa -ileride bulsa da-borç düşer.

ORUCU BOZAN BOZMAYAN  DURUMLAR

1. ORUÇLUYKEN İĞNE VURULMAK
Oruçlunun ağız, burun, kulak, penis deliği, vagina ve anüs gibi tabii menfezlerinden vücudunun iç kısmına giren şeylerin orucunu bozacağı hususunda eski din bilginleri arasında görüş birliği vardır. Ancak bu tabii menfezler dışında vücutta açılan yapay menfezlerden içeri giren şeylerin orucu bozup bozmayacağı hususunda farklı görüşler ortaya atılmıştır. Cilt altı, adale veya damardan vurulan iğnelerle, vücutta açılan yapay menfezlerden içeriye ilâç enjekte edilmektedir. Bu ilâçlar, tabii olmayan yapay menfezlerden içeriye enjekte edildikleri için orucu bozup bozmayacakları hususunda ihtilâf edilmiştir.

a) Orucu bozar diyenler ve delilleri:
Nereden ve ne şekilde vurulursa vurulsun, zerkedilen ilâç ne olursa olsun, her türlü iğnenin orucu bozduğunu savunanların başında imam Ebû Hanîfe, Süfyân-ı Sevrî, Atâ, imam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel gelmektedir.
İmam-ı Azam'a göre ağız gibi fıtrı bir menfezden mideye bir şey almak orucu bozduğu gibi vücudun herhangi bir yerini delmek ve yırtmak suretiyle fıtrı olmayan bir menfezden ona bir şey sokmak veya zerk etmek de orucu bozar. Ebu Hanife'ye göre, başta bulunan yaraya konulan ilacın beyne ulaşması, karındaki yaraya konulan ilacın içeriye ulaşması orucu bozar. Buna göre iğne yaptırmak Ebu Hanife'nin içtihadına göre orucu bozar ve kaza gerekir. Ağrıyı kesmek veya zorunlu tedavi maksadıyla yapılan enjeksiyon da, İmam Azama göre orucu bozar.

b) Orucu bozmaz diyenler ve delilleri: 
İmam Muhammed, Ebû Yusuf, Hasen b. Salih ve Davud-i Zahirî, muasır âlimlerden Seyyid Sabık, Mısır müftülerinden Şeyh Muhammed Bahit el-Mutii, sabık Ezher şeyhlerinden Abdurrahman Tac gibi şahsiyetler ise iğnenin mutlak surette orucu bozmayacağını ifade etmişlerdir. (Seyyid Sabık. Fıkhü's-Sünne, 1/424.)

Hayrettin Karaman: Eskiden iğne vurmak diye bir şey olmadığı için bu konuda âyet, hadis ve eski müctehid sözü yoktur. İnsan vücuduna veya kafasına batan, böylece içeriye giren bir nesnenin orucu bozup bozmayacağı konusunda Ebû Hanîfe "bozar" Ebû Yûsuf ve Muhammed "bozmaz" demişlerdir. Bazı ilmihaller bu "bozar" görüşünü almışlar, onu da enjeksiyona uygulamışlardır. Orucu yeme, içme ve cinsel ilişki bozar. İğne vurdurmak ne yemedir, ne içmedir, ne de cinsel ilişkidir; bu sebeple orucu bozmaz.

TC Diyanet: Bedene sokulan iğnenin muhtevasının gıda verip vermediği şeklinde özetlenebilecek bir ayrım yapılmaktadır.Gıda içermiyorsa bozmaz.

Ezher fetva komisyonu kararı(1948)/Mısır: Tabii delikler dışında vucuda giren bir şey orucu bozmaz.

Nevevi : "Bir kimse baldırına bir bıçak sokar veya içine ilaç zerk ederse orucu bozulmaz" diyor. 

2.KAN YUTMAK
Hanefi:  Dişlerin arasından çıkan kan boğaza gidecek olursa, bakılır; eğer az olur da içeriye geçmezse orucu bozmaz. Çünkü bundan korunmak mümkün değildir. Çok olmakla beraber, çoğunluğu tükürük teşkil ediyorsa, yine bozmaz. Fakat çoğunluğu kan olur ve tadı duyulur bir halde ise veya kanla tükürük eşit miktarda ise, yutulması halinde orucu bozar. (Ö. N. Bilmen, B. İs. İlmihali, s.294).

Hanbeli: Orucu bozan şeyler, insanın elinde olmazsa oruç bozulmaz. 

3.UNUTARAK YİYİP İÇMEK
Üç mezhep :Unutarak yiyip içmek, üç mezhepte orucu bozmaz.
Maliki:  Bozar.

4.GÖZ DAMLASI
Hanefi : Göze damlatılan veya diş çukuruna konan ilacın tadı boğazda hissedilse bile orucu bozmaz.Göz, menfez kabul edilmediği, aynen sağlam deri hükmünde olduğu için, göze konan ilaç, sağlam deriye sürülen ilaç gibi çeşitli kanallarla sindirim yoluna gitse dehiçbir mezhepte orucu bozmaz.

5.KULAK BURUN  DAMLASI
Hanefi :  Kulağa damlatılan ilaç, burna konan sıvı ilaç orucu bozar.Hanefi’de, kulağa giren katı şey ve su orucu bozmaz. Fakat yağve ilaç bozar. Yağ ve ilaç emilse de, emilmese de, sindirim yoluna gitse de, gitmese de bozar.

Şafiî :Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar.
Kulağa konan her şey orucu bozar. Burna konan sıvı ilaç da bozar.

6.DERİ ÜZERİNE SÜRÜLEN İLAÇ MELHEM
Hanefi’de ve Şafii’de, : Sağlam deriye sürülen ilaç, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için Hanefi’de de, Şafii’de de orucu bozmaz. 
Fakat boğaza,beyne ve mesaneye açılan yara yolu ile ilaç verilirse, Hanefi’de de, Şafii’de de oruç bozulur. 

7.İDRAR YOLUNA PAMUK KOYMAK
Şafii’de: İdrar yolu da tabii menfezdir. Buraya pamuk konsa bile orucu bozar. 
Diğer mezheplerde: Bozmaz.

8.DİŞLER ARASINDA YEMEK KIRINTISI
Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefi’de orucu bozmaz, 
Diğer üç mezhepte:  Bozar. 

9.LAVMAN
Maliki’de orucu bozmaz, 
Diğer üç mezhepte bozar. 

10. KAN VERMEK, KAN ALDIRMAK , HACAMAT
Hanbeli’de :Kan aldırmak orucu bozar .
Delil:
Ma'kıl ibn Yesâr'dan Peygamber'e yükseltilmiş olarak: Kan alan da, kan aldıran da oruçlarını bozdu, dediği rivayet olunuyor .Buhari,Oruç:32

Diğer üç mezhepte: Bozmaz. Ancak ihtiyaç yok iken oruçlunun hacamat yaptırması mekruhtur.
Peygamberimiz'in (asm) oruçluyken kafasına hacamat yaptırdığı gibi, hac ihramındayken de hacamat yaptırmıştır. Bu konuda Abdullah b. Abbas (r.a) şöyle rivayet etmiştir:
"Peygamber (s.a.v) ihramlıyken hacamat yaptırdı. Yine Efendimiz oruçluyken de hacamat yaptırdı." Buhari,Oruç:32
Not: Bu olay veda haccında olduğu için diğer uygulamaları nesh ettiği söylenir.

...Enes ibn Mâlik'e:
—Siz oruçlu için kan aldırmayı kerîh görür müydünüz? diye so­ruyordu.Enes:
— Hayır, yalnız oruçluyu zaîf düşüreceği için hoş görmem, de­di .Buhari,Oruç:32

11.ABDEST ALIRKEN BOĞAZA KAÇAN SU
Şafii veHanbeli’de oruç bozulmaz. 
Hanefi ve Maliki’de bozulur. 

12.MASTURBASYON YAPMAK

Masturbasyonun orucu bozduğu, fakat sadece kaza gerektiği, Hindiyye, Bahr ve Dürr-ül-muhtâr ve diğer fıkıh kitaplarında yazılıdır. Bir Ramazanda iki defa masturbasyon yapana kefaret de gerekir. Çünkü Ramazanın bir gününde, kaza gereken birşey yaparak orucunu bozan kimse, başka gününde de bu şeyi kasıtla yine yaparsa, kefaret de gerekir.
Sadece bakarak cünüp olunca oruç bozulmaz. El ile veya başka bir şeyle cünüp olmaya yardım edilmişse, o zaman kaza gerekir. 
Gündüz ihtilam olunca da oruç bozulmuş olmaz.

Şia, caferi:
Eğer bir erkek, oruçluyken masturbasyon yaparsa, boşalması durumunda orucu bozulur hem de kaza ve keffaret gerekir; boşalmaz ise oruç bozulmaz. Eğer erkek oruçluyken istemsizce boşalacak olursa, orucu bozulmaz, fakat boşalmak için bilhassa istekli olursa bozulur.tahrir el vesile-İmam Humeyni

13.HANIMI İLE ÖPÜŞME OYNAŞMA
Caizdir diyenler:
Hanefii,Hanbeli : haram değildir orucu bozmaz .Ancak cünüp olmak ihtimali varken öpmek mekruhtur.
Şafii : Öpmesiyle şehveti harekete geçecek olan oruçlu kişinin öpmesi her ne kadar mekruh ise de bununla orucu bozulmaz.Oruçlunun, eşini kucaklaması, çıplak tenle ona sarılması, cinsel bir nesneyi veya olayı, şehvetle düşünerek ya da cinsel bir nesneye şehvetle bakarak orgazm olması halinde mekruh bir şey yapmış olsa da orucu bozulmaz.

Delil:
Ramazan ayının gündüzünde) karı-kocadan her birinin diğeriyle oynaşıp şakalaşması câizdir.Nitekim Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- oruçlu olduğu halde (eşini) öper ve eliyle (onun tenine) dokunurdu. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sizin içinizde şehvetine en hâkim olanınızdı." (Buhârî; hadis no: 1927. Müslim; hadis no:1106)

Sevişmenin orucu bozmayacağını söyleyenler ileriki aşamayı ikiye ayırmıştır:
a)Mezi gelirse:
İmam Şâfiî , İmam Ebû Hanife'nin,İbn-i Teymiyye :
Bir erkek hanımıyla oynaşıp şakalaştıktan sonra kendisinden mezi çıkarsa, orucu geçerlidir.Hanımı öpünce mezi gelirse üç mezhepte oruç bozulmaz, 
Hanbeli:Bozulur

b) Meni gelirse:
İmam Nevevî :
"Bir erkek, hanımını öperse veya fercinin dışında bir yerine penisiyle dokunursa veyahut da eliyle bir kadının tenine dokunur da kendisinden meni çıkarsa, orucu bozulur, meni çıkmazsa orucu bozulmaz.

Bu hareketten sonra kendisinden meni gelirse, geri kalan günü oruç tutması (orucuna devam etmesi) ve o günü kaza etmesi gerekir.İlim ehlinin büyük çoğunluğuna göre kendisine keffâret gerekmez.

Haramdır diyenler:
Maliki : Oruçlu iken hanımını öpmek haramdır.
Delil:
Nafi, Abdullah İbn-i Ömer’in oruçluyu öpme ve mübaşeretten men ettiğini haber vermiştir.(Muvatta)

Said İbn-i Müseyyeb ve İbni Mesud gibi bazı sahabeler öpenin orucunun bozulacağını ve orucunu gününe gün kaza etmesi gerekeceğini belirtmişlerdir.Bazı alimler, şehveti harekete geçen yaşlı, genç herkesin öpmesi haram demişlerdir.

Farklı bir görüş:
Ebu Hureyre “Resullah’a mübaşeretten soruldu yaşlı olana ruhsat verdi ama genç olana ruhsat vermedi."(Ebu Davud, İbni Mace)

Not: İmam Tahavi öpmenin orucu bozacağı hususunda 9 rivayet olduğunu, bozmayacağına dair ise 40 a yakın rivayet olduğunu açıklamıştır.

14.HANIMI İLE CİNSEL İLİŞKİ
Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.Şafii ve Hanbeli’de kefaret kocanın üzerine olur, Hanefi ve Maliki’de ikisine de kefaret gerekir. 

Şafii kaynaklarda Cinsel ilişkiye giren oruçlu, pasif değil aktif durumda olmalıdır. Pasif durumda olan değil, aktif durumda olan kişi kefaretle yükümlü olur. Kendisiy­le cinsel ilişkiye girilen oruçlu kadının sadece orucunu kaza etmesi gerekir.

Şafii’de keffaret için gerekli şartlar;
1. Oruca geceden niyet etmiş olmak. Eğer geceden niyet etmemiş ise orucu zaten sahih olmaz. Ancak yine de o gün oruçlu gibi davranması gerekir.
2. Cinsel ilişkiyi, oruçla ilgili hükmünü bilerek yapmış olmalıdır.
3. Cinsel ilişkiyi kendi serbest iradesiyle yapmış olmalıdır.
4. Cinsel ilişkiyi, oruçluya haram olduğunu bilerek yapmış olmalıdır. Unutarak veya başkası tarafından zorlanarak ya da İslâm'a yeni girdiği için oruçluya haram olduğunu bilmeyerek cinsel ilişkide bulunan kişiye ne kazâ, ne kefaret ne de tazir gerekir.
5. Cinsel ilişki ramazan gününde yapılmış olmalıdır. Ramazan ayı dışında nafile, adak, kazâ veya kefaret orucu tutmakta olan bir kişi cinsel ilişkide bulunduğunda orucu her ne kadar bozulursa da kendisine kefaret ve tazir gerekmez.
6. Oruç, sadece cinsel ilişkide bulunarak bozulmuş olmalıdır. Meselâ oruçlu bir kişi ramazan gününde önce yemek yiyip sonra cinsel ilişkide bulunursa kendisine kefaret gerekmez. Yemek, içmek, mastürbasyon yapmak, kadının tenasül organı dışında vücudunun diğer taraflarına sürtünüp sarınarak meni gelmesine yol açmak gibi cinsel ilişki dışındaki sebeplerle kefaret gerekmez.
7. Bu cinsel ilişkide bulunmakla kişi günaha girmiş olmalıdır. Cinsel ilişkide bulunan çocuğa, ruhsattan yararlanma niyetiyle de olsa başka bir niyetle de olsa seferî veya hasta olan oruçlunun, ramazan gününde cinsel ilişkide bulunması halinde kendisine kefaret gerekmez. Oruçlu olduğunu unutarak cinsel ilişkide bulunan kişiye hiçbir şey icap etmez.
8. Orucun sahihliğine inanmış olmalıdır. Meselâ unutarak yemek yiyen bir kişi, orucunun bozulduğunu zannederek bundan sonra bile bile cinsel ilişkide bulunursa, kendisine kefaret gerekmez. Çünkü bu durumda o şahıs, oruçlu olmadığını zannetmektedir. Her ne kadar orucu bozulmuş ve kaza etmesi gerekmekteyse de kefaretle yükümlü olmaz.
9. Yanılmış olmamalıdır. Cinsel ilişkide bulunurken gecenin devam ettiğini ve imsak vaktinin henüz başlamadığını ya da akşama doğru böyle bir ilişkide bulunurken güneş batmadığı halde battığını zanneden kişiye kefaret gerekmez.
10. Ramazan gününde güneşin batmasından önce oruçluyken cinsel ilişkide bulunan kişi daha sonra o gün delirmiş veya ölmüş olmamalıdır. O gün cinsel ilişkide bulunduktan sonra deliren veya ölen kişiye kefaret gerekmez. Çünkü onda artık ibadet ehliyeti kalmaz. Delirmenin veya ölümün vuku bulması, kefareti kesin olarak ortadan kaldırır. Bu hallerin meydana gelişiyle o kişinin artık oruçlu olmadığı ortaya çıkar. (Şirbînî, Mugnfl-Muhtâc, 2/180.)
11. Oruçlu kişi, cinsel ilişkiyi kendi fiiliyle yapmış olmalıdır. Kendisi baştan çıkarmaksızın karısı onun üzerine çıkıp zorla onunla cinsel ilişkiye girer ve bu arada kendisinin döl suyu boşalırsa, kendisine kefaret gerekmez.
12. Oruçlu kişi, penisinin sünnet kertiğine kadar olan kısmını veya ucu kesik penisin bu miktardaki kısmını karısının tenasül organına girdirmiş olmalıdır. Bu miktardaki bir kısmı girdirmeyen oruçluya kefaret gerekmez. Ama bunu yaptıktan sonra da günün kalan kısmını oruçlu gibi geçirmesi gerekir.
13. Penis, diri veya ölü bir erkek ya da kadının ön veya arka tenasül organına yahut bir hayvanın üreme organına girdirilmiş olmalıdır.
14. Cinsel ilişkiye giren oruçlu, pasif değil aktif durumda olmalıdır. Pasif durumda olan değil, aktif durumda olan kişi kefaretle yükümlü olur. Kendisiyle cinsel ilişkiye girilen oruçlu kadının sadece orucunu kaza etmesi gerekir.

Şia: 
Eğer penis vajinaya çok derin olmayacak şekilde girecek olur, fakat boşalma eylemi gerçekleşmez ise, oruç bozulmaz. 

Eğer bir erkek, Ramazan'da sadece sünnet derisinin bitim noktasına kadar penisini vajinaya sokmaya niyetlenerek cinsel ilişkiye girecek olursa ise, bu esnada yanlışlıkla penisin daha fazla bir bölümü vajinaya girerse, ancak adamın niyeti kesinlikle bu değil ise, o halde oruç bozulmaz.

Eğer bir erkek, cinsel ilişkiye girmeye zorlanırsa, ya da oruçlu olduğunu unutup ilişkiye girerse, orucu bozulmaz. Ancak oruçlu olduğunu unutarak ilişkiye girmiş ise ve ya zorlanma hali sürmüyorsa, orucunu anımsadığında acilen ilişkiye devam etmeyi kesmelidir.tahrir el vesile-İmam Humeyni

15.KUSMAK:

Ebû Hureyre:  Oruçlu, ihtiyârsız olarak kustuğu zaman orucu bozulmaz. Çünkü kusmak çıkarmaktır; girdirmek değildir.Buhari,Oruç:32

İbn Abbâs ile İkrime de: Oruç, içeri giren şeylerden kendini tutmaktır; dışarı çıkan şeyden kendini tutmak değildir, demişlerdir .Buhari,Oruç:32

Hanefi:Kendiliğinden bozmaz, zorlayarak bozar
Şafi: Bilerek kusmak bozar
Şia: Kendiliğinden bozmaz, zorlayarak bozar

AREFE GÜNÜ  ORUÇ TUTMAK:

Haçta bulunmayanlara Kurban bayramının birgün öncesi olan Zilhicce’nin dokuzuncu günü oruç tutmak menduptur.

Hacdakiler İçin:
a) Hanefî Mezhebine göre, hacca gidenlerin kendilerine bir zarar gelme endişesi olursa, arefe ve terviye günleri oruç tutmaları mekruhtur; zarar gelmezse müstehaptır.

b) Şafiî Mezhebine göre, haçta bulunanlar, Mekke’de ikamet eder ve oradan gündüzün Arafat’a çıkarlarsa, arefe günü oruç tut­maları caizdir. Misafir, yani Mekke’de ikamet etmeyen hacılara oruç tutmak sünnettir.

c) Malikî Mezhebine göre, hacılara terviye ve arefe günleri oruç tutmak mekruhtur.

d) Hanbelî Mezhebine göre, vakfeyi gündüz yapmayıp gece ya­pan hacıların, arefe günü oruç tutmaları menduptur. Fakat, gündüz vakfe yapanlara oruç tutmak mekruhtur.

DELİLLER:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arefe günü Arafat’ta oruç tutmayı yasakladı.” (Ebu Dâvud, Savm: 63)
Arafat’ta Arefe günü insanlar Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin orucu hakkında ihtilafa düştüler. Bazısı, “O oruçludur” dedi, bazısı da, “Hayır, oruçlu değildir” dedi.Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arafat’ta devesi üzerinde vakfede iken ona bir bardak süt gönderdim de onu içti. Buhari,Hac:85;Müslim, Sıyam: 110-111

“Arefe günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına keffaret olacağına Allah’ın rahmetinden ümidim var.” (Tirmizî, Savm: 46; İbni Mâce, Sıyâm: 40; Müslim, Sıyâm: 196)

İTİKAF: 

"Tavaf edenler, itikâf a girenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kabe'yi) tertemiz tutun." (Bakara 2/125.)
"Peygamber (s.a.v) ramazan ayının son on gününde itikâf a girerdi. Bu âdetini Allah kendisini vefat ettirinceye kadar devam ettirdi. Vefatından sonra da eşleri itikâf a girmişlerdir."' Buhari,İtikaf:1

Âişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) ramazânın son on gününde i'tikâf ederdi. Ben kendisi için yünden bir çadır kurar­dım. Sabah namazını kıldırır, sonra bu çadıra girerdi. Bir defasında Hafsa da bir çadır kurmak için Âişe'den izin istedi. Âişe de Hafsa'ya izin verdi. O da bir çadır kurdu. Zeyneb bintu Cahş bunu görün­ce o da başka bir çadır kurdu. Peygamber sabaha girip de bu çadırları görünce:
— "Bu çadırlar da nedir ki?" diye sordu.
Kendisine (bunların Hafsa ile Zeyneb'e âid çadırlar olduğu) haber verildi. Peygamber (S):

— "Onlar bunları hayr ve tâat mı sanıyorlar?" buyurdu. Ve o ramazân ayında i'tikâfı terk etti de sonra, şevval ayından on gün i'ti­kâf etti. Buhari,İtikaf:6
Hanefilere göre: 
İtikafa girilecek mescidin, cemaat mescidi olması şarttır. Cemaat mescidi, içinde beş vakit namaz kılınsın kılınmasın, imamı ve müezzini bulunan mescittir.
Bu söylediklerimiz, itikafa giren kişinin erkek olması durumunda söz konusudur. İtikafa girecek olan kişi kadın ise, evin içinde namaz kılmak için hazırlanmış olduğu mescidde itikafa girer. Anılan cemaat mescidin de, itikafa girmesi tenzihen(helale yakın) mekruhtur. Kadının mütad (alışılmış olan) olarak namaz kıldığı kendi yeri dışında, başka bir yerde itikafa girmesi sahih olmaz. Bu yer kadın için, ister evinin içinde bir mescid olarak hazırlanmış olsun; isterse kadının namaz kılması için hazırlanmış olsun fark etmeyip aynı hükme tabidir. 

Hanefî mezhebine göre kadının kendi evinde namaz kılmak için tahsis edilmiş olan yerde itikâfa girmesi sahih olur.

Hanefî, Mezhebine göre, vacip i’tikaflar için, oruçlu olmak şarttır; sünnet olanlar için şart değildir.

Ebu Hanife ve İmam Mâlik’e göre itikâfın nâfile olarak en azı bir gündür. Ebû Yusuf en az süreyi, bir günün yarıdan çoğu olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur.

İtikaf üçe ayrılır:

a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer, Resulullah (s.a.s)’den, “Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram’da bir gece itikâfta bulunmayı adamıştım; ne yapayım” diye sormuş Resulullah (s.a.s); “Adağını yerine getir” buyurmuştur (Buhârı, i’tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10).

b- Sünnet olan itikâf: Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmek sünnettir. Hz. Âîşe’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s) orucun farz kılınmasından ömrünün sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129). Bir yerleşim merkezinde bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin bunu yapması o beldedeki diğer müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk’ın, itikâf yapanın ecrini diğer belde müslümanlarına da vereceği umulur.

c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin, itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını yukarıda zikretmiştik.

Malikilere göre: İtikafa girilen mescidin halka açık olması ve içinde Cuma namazı kılınan bir mescid olması şarttır. İtikafa giren kadın bile olsa, ev içindeki mescidde itikafa girilmez. Kâbe’de veya bir velinin makamında da itikafa girilemez.
Malikî Mezhebine göre, her çeşit i’tikafta oruçlu olmak şarttır.

Şafiilere göre: İtikafa girecek kişi, mescidin sırf mescid olarak vakfedildiğini, yani bu mescidin hisseli olmadığını zannederse, bu mescidde kadın veya erkeklerin itikafa girmeleri sahih olur. Böyle bir mescid, cami olmasa, ya da halka açık olmasa da itikafa elverişli olur.

Peş peşe birkaç gün itikâfa girmeyi adayan kişinin, adadığı bu günlerin içinde cuma da varsa ve bu kişi cuma namazını kılmakla da yükümlü ise, mut­laka cuma namazı kılınan bir mescidde itikâfa girmesi gerekir.

Şafii mezhebine göre ise, mescid dışında itikaf caiz değildir. Kadın kocasından izin alarak mescitte itikaf yapar. Kadının kendi evinde namaz kılma yeri olarak tahsis ettiği yerde itikâfa girmesi sahih olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz'in eşleri Mescid-i Nebe-vî'de itikâfa girerlerdi.Evlerinde itikâfa girmeleri eğer yeterli olsaydı mescidde itikâfa girmezler­di ve evlerinde itikâfa girmeleri daha uygun olurdu.

Bir kişi Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa dışında belir­li bir camide itikâfa girmeyi adarsa, o camiden başka bir cami veya mescidde itikâfa girmesi caiz olur. Çünkü bu üçü dışında kalan mescidlerden birinin di­ğerlerine üstünlüğü yoktur. Ama bu üç mescidden birinde itikâfa girmeyi ada­yan kişinin, adını belirlediği mescidde itikâfa girmesi vacip olur.

Şafiî Mezhebi, Hz. Ali ve İbn Mes’ud’a göre, vacip i’tikaflarda da oruç tutmak şart değildir; müstehaptır.

Hanbelîlere göre: Kadının da, erkeğin de her mescidde itikafa girmeleri sahihtir. Ancak, kendisine cemaatin vacib olacağı, bir farzın araya girmesi halinde, itikafa girmeye niyet edilmesi durumunda, cemaatin itikafa girenlerden teşekkül etmesiyle de olsa, cemaatle namaz kılınan bir mescidde itikafın yapılması gerekir.


NOT: Huzeyfe ve Said b. el-Museyyeb’e göre, Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa dışındaki mescidlerde i’tikaf yapılmaz.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...