09 Ağustos 2017

MEZHEPLERE GÖRE İBADETLER ...HAC





SAĞLIKLI OLMAYANA HAC FARZ MIDIR?
Ebû Hanîfe ve Mâlik, sağlıklı olmayı hac yükümlüsü olmanın şartı olarak gördüklerinden bunlara göre sağlıklı olmayan kimseler hac yapmakla mükellef değildir; dolayısıyla yerlerine vekil göndermeleri de gerekmez.

Hanefî imamlardan Ebû Yûsuf ve Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî hukukçularına göre ise, haccedecek mali imkanı olan kişilerden , fiilen haccetmeye engel teşkil eden bir hastalık veya sakatlığı bulunanlar, yerlerine vekil göndermeli veya bunu vasiyet etmelidirler. Fiilen hac etmeye engel hastalık ve sakatlıklar arasında, genel olarak, körlük, kötürümlük ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hastalık veya yaşlılık durumları gösterilmiştir.

KADIN MAHREMİ VEYA KOCASI OLMADAN HACCA GİDEBİLİR Mİ?

 Kadın kocası olmadan hacca gidebilir mi?
HANEFİ
MALİKİ
ŞAFİİ
HANBELİ
Hayır
Evet
Evet
Hayır
HANEFİ
İmam Ebu Hanife'ye göre kadının ya­nında mahremi veya kocası bulunmadığı takdirde üç konaklık bir mesafedeki sefere çıkması haramdır demiştir. Çünkü şu hadise da­yanarak söylemiştir:
"Hiçbir erkek, yanında mahremi bulunmayan kadınla tenhada başbaşa kalmasın. Hiçbir kadın yanında mahremi bulunmadan sefe­re çıkmasın." 
Buhari-Müslim îbn Abbas(ra) 'dan rivayet etmiştir.
ŞAFİİ
İmam Şafii bu hadisin haccla ilgili olmadığını söylemiştir. Belki diğer seferlerle olduğunu söylemiştir ve kadının yanında mahremi veya kocası bulunmadığı takdirde iki tane güvenilir kadın olduktan sonra (kendisiyle beraber üç kişi) onlarla beraber hacca gider diye ictihadda bulunmuş ve ikinci halife Hz Ömer zamanında Hz Aişe validemizin mahfel içinde yanın­da mahremi bulunmadığı halde başka kadınlarla hacc ettiğini de de­lil olarak göstermiştir.
İmam Malik'te içtihadı aynen böyledir. 
Şia: Evet
Delil:
İmâm Cafer Sâdık’a (a.s) soruldu; “Bir kadın yanında mahremi olmadan hacca gidebilir mi?” İmâm (a.s) buyurdular; “Nefsini, ırzını koruyabilecek ise (her yönden emniyette olacaksa), evet gidebilir.Furû-u Kâfî: c: 4 sh: 282, Men lâ yahduruhul fakîh: c: 2 sh: 268

Hanefî mezhebine göre, haccedebilmek için seferîlik hükümlerinin uygulanacağı bir mesafeyi katetmek durumunda olan kadınlar tek başlarına hac yolculuğuna çıkamazlar."yanlarında eşlerinin veya bir mahremlerinin bulunması" şarttır.Tek başına yapamaz.Çünkü yaya olarak üç günlük(üç konaklık) (100 km) mesafeyi kadın tek başına gidemez.

DELİL:
«Allah (cc)'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, yanında kocası ve mahremi olmak­sızın üc günden fazla yolculuk yapması haramdır» hadisi ve Ibn-i Abbas (ra)'tan rivayet edilen, «Resulullah (sav) bir gün hutbede, «Kadın, mah­remi olmaksızın yolculuk yapmasın» buyurdu. Bir sahabî ayağa kalkarak, «Ya Resulullah (sav) orduya katılmak için hazırlanıyorum. Hanımım İse hacc yapmak İstiyor,» deyince, «Sen, hanımınla hacc yap» buyurdu»
"Hiçbir erkek, yanında mahremi bulunmayan kadınla tenhada başbaşa kalmasın. Hiçbir kadın yanında mahremi bulunmadan sefe­re çıkmasın."(Buhari-Müslim îbn Abbas(ra) 'dan rivayet etmiştir.)

Şâfiî mezhebinde ise katedilecek mesafeden ziyade yol emniyeti ve kadınların güvenliği esas alındığından koca veya başka bir mahremin bulunması şart koşulmamış, bunun yerine kadınların bunu sağlayacak şekilde ağırlıklı görüşe göre üç kadının yer aldığı- bir grup oluşturmaları yeterli görülmüştür. Bununla birlikte iki kadının hatta kendini güvenlik içinde hissediyorsa bir kadının -sadece- farz olan hac görevini yerine getirmek için tek başına yola çıkması câiz görülmüştür.
Bir kadın, haccda birkaç kadınla birlikte olursa -namus emniyeti sağlanmıştır- yanında mahremi ve kocasının bu­lunması haccın vücup şartlarından değildir.

DELİL:
Imâm-i Şâfî ve Mâlik ise mahremin bulunmasını şart olarak görmezler. Onlar da delil olârak şu âyet-i kerime`yi gösterirler: "Beytullah`ı haccetmek, ona yol bulabilenler için, insanlar üzerinde Allah`ın bir hakkıdır." (3/97) Bu âyet; mahremi olan ya da olmayan diye ayrılmıştır (umumidir). Binaenaleyh, maddi imkânı ve en az iki güvenilir kadın arkadaşı bulunan kadın da farz olan haccına gitmelidir derler.

İkinci halife Hz Ömer zamanında Hz Aişe validemizin mahfel içinde yanın­da mahremi bulunmadığı halde başka kadınlarla hacc ettiğini de de­lil olarak göstermişlerdir.

Mâlikî mezhebine göre ise, kocası veya bir mahremi bulunmayan yahut ücretle bile olsa kendisiyle birlikte hacca gelmeyen bir kadın, güvenli bir kafile ile birlikte, bu kafilede başka kadınların bulunup bulunmaması dikkate alınmaksızın hac yolculuğuna çıkabilir. 

HACCIN FARZLARI KAÇTIR?
1- "İhrama girme"
2- "Arafat vakfesi"
3- "Ziyaret tavafı
4- "Say yapmak"
5- "Saçları traş etmek"

Hanefîler: İlk üç maddedir.
Mâlikî ve Hanbeli: İlk dört maddedir.
Şâfiîler: Beş madde de farzdır.Bu rükünler yerine getirilirken ilk üçünde sıraya riayet etmenin de farz (rükün veya şart) olduğunu söylemişlerdir. Rükünlerin tamamı, usulüne göre yapılmadıkça, ceza ve kefâret ödemekle hac sahih olmaz. Eksik kalan rüknün tamamlanması veya haccın kazâsı gerekir.

İHRAMA GİRMEK İÇİN ŞART NEDİR?

1- Niyet
2-Telbiye

Hanefîler: İlk iki maddedir.
Mâlikî ve Hanbeli, Şâfiîler:Niyyet yeterlidir

İHRAMA GİRME ZAMANI
Hac ayları girmeden hac menâsikinden hiçbiri yapılamaz. Ancak ;
Hanefî ve Mâlikîler'e göre, mekruh olmakla birlikte henüz hac ayları başlamadan ihrama girmek câizdir.
Şafilere göre bu durumda hac geçersiz olur.Yapılan hac umre yerine geçer.

İHRAMA GİRMEDEN ÖNCE KOKU SÜRÜNMEK:

Mâlikîler kokuyu, hissedilip rengi kalıcı olmayan yasemin, reyhan, gül, menekşe ve benzeri gibi kokular ile kokusu hissedilip rengi kalıcı olan misk, zaferân, kâfur, amber ve benzeri gibi olanlar şeklinde ikiye ayırmaktadırlar. İlkinin koklanması ve kullanılması mekruh olup fidye gerektirmezken ikincisinin kullanılması veya dokunulması kokusu hissedilsin ya da hissedilmesin, eseri kalsın ya da kalmasın mekruh olup fidye gerektirir. 

Hanefî ve Hanbelîlere göre, elbiseye koku sürmek hiçbir surette caiz değildir.Cezası bir fitre miktarı sadaka vermektir. 

DELİL:
Resulullah’a soruldu: “Koku süründükten sonra cübbe giyerek ihrama giren bir adamın durumu hakkında ne buyurursun?” O da şöyle cevap verdi:

“Bedenine sürdüğün kokuyu üç kez yıka. Üzerindeki cübbeyi çıkar. Sonra da hac ibadetinde yaptığını umrede de yap.” (Buhârî, Hac, 17, Umre, 10; Müslim, Hac, 6)

Şâfiî mezhebinde ihrama girerken,ihrama koku sürme caizdir.Girdikten sonra sürülmez.
DELİL:
Aişe validemizden şöyle nakledilmiştir:
“Ben Allah’ın Elçisi’ne ihrama girerken bulabildiğim en güzel kokuyu sürerdim.” (Buhârî, Hac, 7, Libâs, 79, 81; Müslim, Hac, 37; Tirmizî, Hac, 77; Dârimî, Menâsik, 10)

“Allah’ın Elçisi telbiye getirirken saçlarının arasında misk parıltısını görüyor gibiyim.” (Müslim, “Hac”, 39)

“Allah’ın Elçisi, ihrama gireceği zaman bulabildiği en güzel kokuyu kullanırdı. Sonra kokunun parıltısını başında ve sakalında görürdüm.” (Buharî, Hac, 144)
NOT: Aişe'den nakledilen olayın Veda haccında olması ,diğerlerinin delilllerinin daha önce (İbn Hazm ve başkalarının beyânına göre Hicret'in sekizinci yılın­da Huneyn gazasından dönülüp ganîmet mallan taksim edildiği zaman) olması Şafilerin delilini kuvvetli hale getiriyor.

İHRAMA GİRDİKTEN SONRA HACCI FESHEDİP UMREYE DÖNÜŞTÜRMEK

Hanefi, Şafii ve Maliki mezheplerine göre umreyi mi haccı mı yoksa umre ve haccı birlikte mi yapacağına karar verip niyet ederek ihrama girdikten sonra artık bu niyeti iptal etmek veya değiştirmek caiz değildir. Niyet edilen haccı veya umreyi niyet edildiği şekliyle tamamlamak vaciptir.

Hanbelî mezhebine göre, ifrad veya kıran haccına niyet eden kimse, tavaf ve sa’y yaptıktan sonra, hac niyetini feshedip haccını umreye çevirerek tıraş olup ihramdan çıkabilir. Daha sonra hac niyeti ile ihrama girerek tavaf, vakfe ve sa’y yapar, böylece temettü haccı yapmış olur.

Delil:
Hanefi, Maliki ve Şafii mezhepleri “Hac ve umreyi Allah için tamamlayın”(Bakara, 196) anlamındaki ayeti delil getirerek haccın feshedilip umreye dönüştürülmesini caiz görmemişler ve Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam'ın bu konudaki uygulamasının ashaba özgü olduğunu söylemişlerdir.

HAREM BÖLGESİNE İHRAMSIZ GİRİLİR Mİ?
Hanefi ve Malikilere göre, ister hac ve umre, ister ticaret ve ziyaret gibi başka maksatlarla olsun, doğrudan Mekke'ye veya Harem bölgesine girecek olan afakîlerin mîkat sınırını geçmeden ihrama girmeleri vaciptir. Çünkü ihram bu kutsal beldeye tazim için vacip kılınmıştır. Bu konuda hac ve umre için gelenlerle, başka maksatlar için gelenler arasında fark yoktur. Bu durumda olan afakîler, usülüne göre hac veya umre yaptıktan sonra ihramdan çıkarlar.

Şafiî Mezhebinde ise, hac veya umre kasdı olmadığında; afakîlerin Harem bölgesine veya Mekke'ye ihramsız girip çıkmaları caizdir.

ARAFAT'TA VAKFENİN VAKTİ NE ZAMANDIR.?
Üç mezhep: Zeval vaktinden yani güneşin tepe meridyeni üzerine geliş vaktinden bayramın ilk günü "fecr-i sâdık" denilen tan yerinin ağarmaya başladığı zamana kadar geçen süredir.

Hanbelîler'e göre vaktin ilk anı, arefe günü fecr-i sâdık ile başlar. Hanbeliler vakti daha erken başlatmaktadır.

ARAFAT'TA NE KADAR DURMALI?

Hanefîler'e göre arefe günü gündüz Arafat'ta bulunanların, mazeretsiz olarak güneş batmadan önce Arafat'tan ayrılmamaları vâciptir. Mazeretsiz olarak ayrılan kimse, henüz güneş batmadan bu bölgeye tekrar dönerse, bir şey gerekmez; aksi halde ceza (dem) gerekir.Fakat gündüz Arafat'ta bulunmayıp güneş battıktan sonra gelenlere bir ceza gerekmez.

Hanbeli ve Şâfiîler'e göre, güneş batmadan ayrılanlara da ceza gerekmez.

Mâlikî mezhebinde ise, gecenin bir cüzünde Arafat'ta bulunmak vakfenin sıhhat şartıdır. Güneş batmadan Arafat'tan ayrılıp bir daha dönmeyen kişinin haccı bâtıl olur.Gündüzün çok az da olsa bir kısmında Arafat'ta bulunmak Mâlikîler'e göre vâciptir. Süresi içinde kısa da olsa bir müddet Arafat'ta bulunamayanlar hacca yetişememiş olurlar. Daha sonraki senelerde yeniden haccetmeleri gerekir.

ZİYARET TAVAFI NE ZAMAN BAŞALAR?
Hanefî ve Mâlikîler'e göre ziyaret tavafının vakti bayramın ilk günü fecr-i sâdıktan itibaren başlar.
Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise ziyaret tavafının vakti, arefe günü gece yarısından itibaren başlar.
Delil:
Hz.Aişe’den rivayet edilmiştir: “Peygamber aleyhisselatu vesselam Kurban bayramının ilk gecesinde eşi Ümmü Seleme‘yi (önceden) gönderdi. O da fecr-i sadıktan önce şeytanı taşladı, sonra da gidip ziyaret tavafını yaptı.”Ebu Davud, Menasik, 66, II, 481.

ZİYARET TAVAFININ SON SÜRESİ NE ZAMAN BİTER?
Ebû Hanîfe'ye göre Ziyaret tavafı ilk vaktinden sonra her zaman yapılabilirse de( ancak vacip terk edildiği için dem gerekir)   bu tavafın kurban kesme günlerinde, yani bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılması gerekir;
Mâlikîler'e göre ise zilhiccenin sonuna kadar yapılması vâciptir. Mazeretsiz olarak daha sonraya bırakılırsa ceza (dem) gerekir.
Şâfiî ve Hanbelîler ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise, ziyaret tavafının bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil, sünnettir. Mazeretsiz olarak daha sonra yapılması mekruh ise de ceza gerekmez.

MİNA'DA GECELEMELİ MİDİR?
Hanefî mezhebinde, şeytan taşlanan günlerde Mina'da gecelemek sünnettir.
Diğer üç mezhepte ise, mazereti olmayanların bu gecelerden her birinin yarıdan çoğunda Mina'da bulunmaları vâciptir. Aksi halde ceza gerekir.

HACDA TELBİYEYE NE ZAMAN SON VERİLİR?
Hanefî ve Şafiî Mezheple­rine göre Akabe cemresine ilk taş atılınca, telbiyeye son verilir; bu anda telbiyelere cevap verilmiş olur.

Maliki Mezhebine göre, arefe gününün zevalinden itibaren telbiyeye son verilir. Çünkü o gün, Arafat'ta vakfe yapmakla en bü­yük rükün yerine gelmiş, dolayısıyla telbiyeye cevap verilmiş olur.

ŞEYTAN TAŞLAMANIN GÜN İÇİNDEKİ VAKTİ NE ZAMANDIR?
Taşlamanın gün içindeki başlama vakti tartışmalıdır:

Hanefi Mezhebine göre, taşlama, mutlaka fecirden sonra yapılır.
Şafiî Mezhebine göre, şeytan taşlamanın vakti, bayram ge­cesinin yarısından başlar, teşrik günlerinin sonuna kadar devam eder.
Maliki Mezhebine göre, teşrik günlerindeki taşlamaların vakti, her gün zevalden güneş batana kadarki zamandır. Taşla­mayı zevalden önce yapmak sahih değildir; iade edilmezse dem ge­rekir; her gün öğle namazından önce taşlama yapmak menduptur.
Hanbelî Mezhebine göre, taşlama, Arafat'ta vakfe yaptıktan sonra gece yarısından başlar; bununla birlikte, teşrik günlerindeki taşlamaları zevalden önce yapmak sahih değildir.
Zeydiye Mezhebinin Hâdeviye koluna göre, gücü yeten, fec­rin doğuşundan sonra taşlar, mazereti bulunanlar gece yarısından itibaren taşlayabilir.
Sevrî ve Nehaî'ye göre, gücü yetenler, güneş doğduktan sonra taşlama yaparlar.

ŞEYTAN TAŞLAMAYANIN CEZASI?
Teşrik günlerinde remyu'l-cimar işlemini yapmayanlara, daha sonra bunu yapmaları gerekmez:

Malik'e göre, taşlamanın bütününü veya bazısını, ya da bi­rini terkedene dem gerekir.
Ebu Hanife'ye göre, bütünü veya sadece akabe cemresindeki taşlama terkedilirse dem; bir veya daha fazla cemre terkedilirse, her biri için bir fitre gerekir.
Eş-Şafiî'ye göre, biri için bir, ikisi için iki müd buğday tasadduk etmek, üçü için dem kesmek gerekir.
Sevrî de eş-Şafiî'nin görüşündedir; ancak Sevrî'ye göre, dördüncüde dem (Küçük baş hayvan) gerekir.
Zahirî Mezhebine göre, cemrelerin terke di mesinden dolayı hiçbir ceza gerekmez.

VAKTİNDE ATILAMAYAN TAŞLARIN KAZASI
Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'e göre, vaktinde atılamayan taşlar, taşlama süresi içinde kazâ edilse de cezası düşmez. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise taş atma süresi içinde kazâ edildiği takdirde ( bayramın son günü ,en son vakittir)cezası düşer.

Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise vaktinde atılamayan taşlar bayramın dördüncü günü güneş batmadan önce atıldığı takdirde, kazâ değil, eda sayılır. Gecikmeden dolayı ceza da gerekmez.

ŞEYTAN TAŞLANDIKTAN SONRA TIRAŞ, KURBAN NEREDE , NE ZAMAN VE SIRASI NASIL OLMALIDIR?
Hanefî Mezhebine göre, ihramdan çıkabilmek için, bay­ram günlerinde ve Harem bölgesinde tıraş olmak vaciptir. Bu gün­lerde tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmaz; Harem bölgesi dışında tıraş olunursa kurban kesmek gerekir.

Ebu Yusuf’a göre, tıraş için belli bir zaman ve yer yoktur; eş-Şeybani'ye göre belli yer vardır, fakat zaman yoktur; Züfer'e göre belli zaman vardır, yer yoktur; Ebu Hanife'ye göre, hem belli zaman ve hem de yer vardır. Tıraş bayram günlerinden sonra ve Harem dışında yapılınca, Ebu Hanife'ye göre dem gerekir; Ebu Yusuf’a göre dem gerekmez; eş-Şeybani'ye göre Harem, Züfer'e göre bayram günleri dışında tıraş olunduğu için dem gerekir.
İmam Malike göre, akabe cemresini taşlamazdan önce tıraş olana fidye gerekir; Fakat akabe cemresini taş­ladıktan sonra, kurbandan önce tıraş olana, Malik'e göre hiçbir ceza gerekmez

Eş-Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Davud ez-Zahirî ve Ebu Sevr'e göre, hiçbir ceza gerekmez. ; Ebu Hanife'ye göre, taşlamadan veya kurbandan önce tıraş olana dem, -kıran haccı yapıyorsa iki dem- gerekir; Zü­fer'e göre, kıran haccı yapana üç dem gerekir. Taşlama yapmadan önce kurban kesene hiçbir ceza gerekmez; 

Delil:
Abdullah b.Abbas (r.a) tan rivayet edilmiştir: 
Sahabeden biri Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam'a;
-”Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım, (olur mu?)” diye sordu. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam,
“Zararı yok, (olur)” cevabını verdi. Bir başka sahabi,
-”Kurban kesmeden tıraş oldum, (olur mu)” diye sordu. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam,
-”Zararı yok, (olur)” buyurdu. Bir başka sahabi,
-”Şeytan taşlamadan kurban kestim (olur mu) diye sordu. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam,
-”Zararı yok (olur) buyurdu” (Buhârî, Eyman ve’n-Nüzur, 15, VII, 226.)

SAÇIN NE KADARI TRAŞ EDİLMELİDİR?
Hanefîler'e göre saçların tıraş edilmesi veya kısaltılmasında vâcip olan miktar, başın en az dörtte birindeki saçlardır. Başın sadece dörtte birinde veya daha az kısmında saç varsa, hepsinin tıraş edilmesi veya kısaltılması gerekir. Ne kadar kısmında olursa olsun, saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması ise sünnettir.

Şâfiîler'de, vâcibin ifası için üç tel saçın tıraş edilmesi veya kısaltılması yeterlidir.
Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması vâciptir.

VEDA TAVAFININ HÜKMÜ
Hanefî mezhebinde vedâ tavafının Mekke'den ayrılırken yapılması daha faziletli ise de önceden yapmak da câizdir.Veda tavafını yaptıktan sonra hemen Mekke’den ayrılmak sünnet ise de ayrılmayıp bazı işlerle meşgul olsa yeniden veda tavafı yapması gerekmez.
Hanbelîler'e göre, vedâ tavafı Mekke'den ayrılırken yapılır. Aksi halde iadesi gerekir.
Şafii mezhebine göre, veda tavafının, bütün işler bitirildikten sonra tam yola koyulmak üzere iken yapılması ve yapıldıktan hemen sonra dönüş yolculuğuna başlanması vaciptir.Aksi halde iadesi gerekir. 
Mâlikîler'e göre ise vedâ tavafı vâcip değil sünnettir.

HANGİ TÜR HAC DAHA FAZİLETLİDİR?
Bunların fazilet bakımından sıralanışı ;

Hanefîler'e göre kırân, temettu‘, ifrad;
Mâlikîler'e göre ifrad, kırân, temettu‘;
Şâfiîler'e göre aynı yıl arkasından umre yapmak şartıyla ifrad, temettu‘, kırân;
Hanbelîler'e göre ise temettu‘, ifrad, kırân şeklindedir.

Bu görüş ayrılığının sebebi, Hz. Peygamber’in yaptığı haccın eda biçimine ilişkin rivayetlerin farklı olmasıdır. 

MEKKELİLER TEMETTÜ HACCI YAPABİLİR Mİ?
Üç mezhebe göre, Mekkeliler, temettü haccı yapabilir, fakat hedy ve oruç gerekmez.
Malik'e göre, Mekkelilerin temettü haccı yapması mekruh­tur.

KADINLAR ÖZEL HALLERİNDE KABEDE HACCIN TAVAFINI YAPABİLİR Mİ?
Cumhura göre taharet tavafın sahih olmasının şartıdır. Bu durumda adetli iken tavaf cumhura göre sahih değildir.

Hanefîlere göre ise tavafın vâciplerindendir. Bu durumda yapılan tavafın iadesi vaciptir. İade edilmediği takdirde de bedene gerekmektedir.

Bu hususta Hz. Âişe (ra)'den rivayet edilen hadis-i şerifin anlattığı son derece açıktır. Normal durumlarda adetli bir hanım, âdeti sona erinceye kadar Kabe'yi tavaf edemeyecektir. Bu durumda farz tavaf için refakatçisi yanında kalacak, temizlenip tavafını yaptıktan sonra beraberce döneceklerdir.

Hz. Safiyye (ra) ile ilgili olarak anlatılan şu olay da bu hususta nasıl hareket edileceğini göstermektedir: Buhârî'nin Âişe validemizden naklettiğine göre, o, Resûlullah'a şöyle söylemiş: "Ya Resûlallah! Safiye bint Huyey hayız oldu." Bunun üzerine Resûlullah, "Demek o bizi alıkoyacak? Sizinle tavaf yapmadı mı?" diye sormuş; "Evet, bayramın birinci günü yaptı" demişler. Bunun üzerine "O zaman yola çıksın" buyurmuşlar.

Bu rivayetten şu anlaşılmaktadır: Şayet farz tavafı yapmamış olsaydı, Resûlullah eşinin âdetinin bitmesini bekleyecek, âdeti bitip tavaf yaptıktan sonra hareket edecekti.

Geçmişte asırlar boyu uygulama hep böyle olmuştur. Selef böyle hareket etmiş, ilim adamları da böyle söylemişlerdir. Âlimler hac emîrine hayızlı kadınlar temizlenip tavaf yapıncaya kadar kalmasını emretmişlerdir.

İbni teymiyye: Hayızlı kadın, hac menâsikinden güç yetirebildiğini yapar, yapmakta aciz kaldığı kısımlar ise sakıt olur. Dolayısıyla kadın temiz halde yapma imkânı bulamadığı zaman adetli halde ziyaret tavafını yapar. Tıpkı ihrama girerken gusül yaptığı gibi bu halde iken tavaf yapacağı zaman da gusül yapması uygun olur. Hatta bu konumda gusül yapması, ihrama girerken yaptığı gusülden daha önceliklidir. Tavafa gideceğinde akıntı olmaması için gerekli tedbiri alır ve gider tavafını yapar. Bu hususu ele alan nasların ve benzer temel kuralların gösterdiği budur. Bunda temel kurallara bir aykırılık yoktur.

'Hayızlı kadın, tavafın dışında hac menâsikinin tamamını yapar.' hadisi gibi naslar, tavaf için taharetin farz olduğunu göstermektedir. Tıpkı Hz. Peygamber (sas)'in 'Birinizin abdesti bozulduğu zaman, abdest alana kadar namaz kılmasın' hadisi ve benzerlerinde olduğu gibi bunlar, mutlak olarak far-ziyyeti gösterir. Malumdur ki, 'Gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı takva sahibi olun' âyetinde olduğu gibi bütün bunların farz oluşu, güç yetirebilme şartına bağlıdır. Allah Resulü (sas) şöyle buyurmuştur: 'Size bir şey emrettiğim zaman, onu gücünüz yettiği kadar yerine getirin.'

Diğer taraftan tavafta taharet nihayet şarttır. Malûmdur ki, namazda şart oluşu, tavafta şart oluşundan daha tekitlidir. Bununla beraber bu şart namazda zaruret durumunda veya yerine getirilmekten aciz kalındığında düşebil-mektedir. Sözgelimi özür kanaması olan kadın, devamlı idrar damlaması olanlar ve benzeri mazeretliler, Müslümanların ittifakıyla tavaf yapabilmekte ve namaz kılabilmektedirler. Halbuki hades, onlar hakkında da hadestir. Şu var ki, arada fark vardır. Bu fark, özürdür. Durum böyle olunca ve bu çerçevede namazın şartları acizlik halinde düştüğüne göre, aynı şekilde acizlik durumunda tavafın şartlarının düşmesi daha öncelikli ve daha uygundur(...).

Kadına bu durumda ceza kurbanı gerekmesi meselesine gelince, bizim teveccüh ettiğimiz görüş, ona ceza kurbanı gerekmemesi yolundaki görüştür. Çünkü Müslüman, vacibi herhangi bir kusuru olmaksızın terk ettiği zaman ona ceza kurbanı gerekmez. Hayızlı tavaf farzını terkte herhangi bir kusur göstermemiştir. Çünkü tavafa engel olan şey, yani hayız, kendi isteğiyle veya iradesiyle meydana gelmemiştir. Dolayısıyla ceza kurbanı gerekmez."

İbn Kayyim el-Cevziyye (ibni teymiyyenin öğrencisidir) : “Hac ibadetinin ifa edildiği ilk zamanlarda hacca gelen kafile, bireylerinin hepsi görevlerini bitirmedikçe memleketine dönmezdi. Mesela kafileden bir kadın hayız görür de tavafını yapamazsa kafile o kadının hayızdan temizlenmesini bekler, kadın temizlenir tavafını yapar ondan sonra memleketlerine dönerlerdi. Fakat günümüzde durum böyle değildir. Dünyanın bir köşesinden ibadet için hacca gelmiş bir kadın, tavaf günlerinde hayızlı olursa tavafını yapamaz. Fakat hayızdan temizleninceye kadar kafilesi onu beklemeyebilir, ülkesine döner. Kadın da onlardan ayrılamayacağına göre, tavaf yapmadan ülkesine dönme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. O zaman burada bir zaruret durumu vardır. Ve zaruretler haramları mubah kılar. Eğer kafile, kadının temizleneceği güne kadar Mekke’de kalacaksa kadın temizleninceye kadar haccın tüm gereklerini yerine getirir ama tavaf etmez. Temizlendiği zaman tavafını yerine getirir. Fakat kafile kadının temizleneceği zamana kadar Mekke’de kalmayacaksa o zaman kadın hayızlı olduğu halde ziyaret tavafını yerine getirir.” (İbn Kayyım el-Cevziyye, İ’lamu’l-Muvakkıîn, Beyrut, 1986, c. 3, s. 25-40)

SAFA MERVE TEPELERİ SAY YAPMANIN HÜKMÜ NEDİR?

Fakihler, Safa ile Merve arasında sa´y yapma hususunda üç kısma ayrılmışlardır.

1. Sa´y yapma. Haccın rükünlerindendir. Kim say yapmazsa, Haccı batıl (geçersiz)dir. Bu, Şafiî ve Maliki mezheblerinin görüşü olduğu gibi imam Ahmed bin Hanbel (ra)´in iki rivayetinden birisidir. Onlar da. Saha­belerden İbn-i Ömer (ra), Cabir (ra) ve Aişe (r.anha)´dan rivayet etmiş­lerdir.

2. Safa ile Merve arasında sa´y yapma, rükün değil. Haccın vaclblerindendir. Hacı. sa´y yapmayı terkederse, kurban (koyun veya keçi) ket»-mesi lazımdır. Bu görüş, imam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ile İmam Sevrl (ra)nindir.

3. Sa´y yapmak, vacib değil, sünnettir. Bir kimse sa´y yapmayı terke-derse hiçbir şey lazım gelmez. Haccı tamamdır. Bu görüş, sahabelerden Ibn-i Abbas (ra) ve Enes bin Malik (ra)indir. imam Ahmed bin Hanbel (ra)´den de böyle bir görüş rivayet edilmiştir.

Birinci görüşün (Şafiî ve Maliki´nin) delilleri:

A. Resulullah (sav)´ın; «Sa´y yapınız. Zira Allah (cc), muhakkak onu size farz kılmıştır.» hadisidir.

B. Resulullah (sav)´ın Veda Haccında Safa ile Merve arasında sa´y yaptığı sabittir. Hatta o. Safa tepesine yaklaşırken; «Şüphe yok ki «Safa» İle «Merve» Allah´ın şeairindendir...» âyetini okuyarak sa´y yapmaya baş­lamış ve «Siz sa´y yapmaya Allah (cc)´ın başladığı âyette önce Safa ke­limesi geçer ile başlayınız» buyurmuştur.

Resulullah (sav), Hacc esnasında Sa´yın 3di şavt Safâ´dan Merve´ye 4 gidiş, Merve´den Safa´ya 3 gidiştir . Haccını tamamladıktan sonra saha­belere «Benden Haccın menâsikinj öğreniniz» buyurarak kendisine uyulmasını emretmiştir. O´nun bu emri, sa´y yapmanın farz olmasından dola­yıdır ve Haccın rükünlerinden olduğuna işarettir.

C. Müslim, Hz. Aişe (r.anha)´nin; «And olsun Safa ile Merve arasında sa´y yapmayan kimsenin haca tamam değildir.» buyruğunu rivayet etmiştir.
Aişe (r.anha), şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.s) Safa ve Merve arasında sa'y etmiştir. Müslümanlar da aynı şekilde sa'y ettiler. Böylece sa'y sünnet olmuştur." Ömrüme yemin olsun ki; Allah Teâlâ, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyenin haccını kabul etmez" (Müslim, Hac, (43) 260).

Habibe binti Ebi Şecra'dan rivayet edilen bir hadiste de şöyle denilmektedir: "Kureyş'ten kadınlarla birlikte Ebû Hüseyin'in ailesinin evine girdik. Rasûlüllah (s.a.s), Safa ile Merve arasında sa'y ediyordu. Biz de ona bakıyorduk. Sa'y'ın şiddetinden elbisesi beline dolanmıştı ve hatta ben dizlerini gördüğümü bile söyleyebilirim. O, sa'y yaparken şöyle diyordu:
"Sa'y ediniz. Zira Allah onu sizin üzerinize yazmıştır (farz kılmıştır) ". Buna göre, Sa'y, hac ve umrede Beytullah'ı tavaf etmek gibi haccın rükünlerindendir (İbn Kudame, a.g.e., aynı yer, Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Terc. Tayyar Tekin, İstanbul 1987, II, 143).

D. Alimlere göre, Safa ile Merve arasında sa´y yapma şavtlarına yal­nız Harem-i Şerifin bir bölgesinde müsaade edilmiştir. Onlar da Beyti ta­vaf etme gibi, Hacc ve Umrenin rükünlerindendir.

İkinci görüşün (Ebu Hanife ve İmam Sevri´nrn) delilleri:
İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ile İmam Sevri (ra), sa´y yapmanın Haccın rükünlerinden değil, vaciblerinden olduğunu şu âyet ve hadisler­den aldıkları delillerle isbat etmişlerdir.

A. «Bunları (Safa ile Merve) güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yoktur...» âyetinden, onları tavaf edenler için bir günahın olmadığı anla­şılır. Âyetin ifadesi, sa´y yapmanın rükün olduğuna değil, mubah olduğu­na işarettir. Resulullah (sav)´ın sa´y yapması, bizlere onu vacib kılmıştır. Şu halde sa´y yapma; müzdelife vakfesi, şeytan taşlama ve kudüm tavafı gibi, terki kurban kesme ile telâfi edilen hacc vaciblerindendir.

B. Şâ´bi´nin rivayet ettiği şu hadistir: «Ben (Urvet bin Müdris et-Tâî) Muzdelife´de Resulullah (sav)´ın huzuruna vararak; «Ya Resulullah (sav). Tayyi dağından geliyorum. Yol güzergahındaki tüm dağ ve tepelerde vakfe (durup, dua) ettim. Benim için başka bir hacc yapmak var mıdır » dedim O; «Her kim. bizimle şu namazı —Muzdelife´de akşam namazını yatsıya tehir ederek, her ikisini beraber kılma— eda eder. Muzdelife´de vakfeye durur ve arefe günü Arafat´ta gece veya gündüz vakfe yaparsa. Haccını tamamlar» buyurdu».

Bu hadisten delil çıkarma iki açıdan olabilir. Birisi, bu hadiste Safa ile Merve arasında sa´y yapma yoktur. Diğeri, sa´y yapmak Haccın farz ve rükünlerinden olsaydı, Resulullah (sav)´ın, hadiste adı geçen şahsa açıklaması gerekirdi. Zira Resulullah, o´nun Haccın rükünlerinden haber­dar olmadığını biliyordu.

Üçüncü göriişi´n (İbn-i Abbas (ra), Enes bin Malik (ra) ve İmam Ah-med bin Hanbel´ (ra)´in bir rivayeti) delilleri:

Sa´y yapma, haccın vacib ve rükünlerinden değil, sünnetlerindendlr. 0 görüş sahiplerinin delilleri şunlardır:

A. «...Kim gönlünden koparak (vacib olmayan amellerden) bir hayır İşlerse (mükafatını görür). Çünkü Allah, taatlerin ecrini veren, (her şeyi de) hakkıyla bilendir.» âyeti, sa´y yapmanın haccın farz veya vaciblerinden değil, açıkça sünnetlerinden olduğunu gösterir. Bir kimse, bu âyetin zahirine göre sa´y yapmayı terkederse haccında bir noksanlık olmaz ve terkinden Mürü de ceza kurbanı terettüp (vacib değil) etmez.

B. «Hacc, arefe´dir» hadisi, arefe vakfesini yapan kimsenin haccının tamam olduğuna işarettir. Bu ise, hacc amellerinin tamamlandığını göste­rir. Bazı hususlarda bir kısım ameller terkedilse dahi, asıl farzlar işlendiği için hacc tamamlanmıştır bu görüş sahiplerine göre.

MÜZDELİFE'DE BEKLEMEK KONUSUNDA MEZHEPLERİN GÖRÜŞLERİ:

Hacıların güneş battıktan sonra Arafat'tan ayrılıp arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi sabah namazı vaktine kadar Müzdelife'de geçirmeleri Hanefi ve Şafii mezheplerine göre sünnet, Malikilere göre mendup, Hanbelîlere göre müstehaptır; belirli bir süre kalarak vakfe yapmak ise bu mezheplere göre vaciptir. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam'ın güneş doğmadan Müzdelife'den ayrılmasını esas alan Hanefilere göre vakfenin zamanı, kurban bayramı günü fecrin doğuşu ile güneşin doğuşu arasındaki zaman dilimidir; Fecirden önce veya güneş doğduktan sonra yapılan vakfe geçerli değildir.Şafiiler ve Hanbelîler bir an bile olsa Müzdelife'de vakfe yapmakla vacibin yerine geleceğini, hiç durmadan oradan geçip gitmenin bile yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Bu mezheplere göre vakfenin vakti gece yarısından sonraki zaman dilimidir; bundan önce Müzdelife'ye gelenlerin bu vakte kadar beklemesi vaciptir. Kişi, gece yarısından sonra ister bir özür sebebiyle ister özürsüz olarak Müzdelife'den ayrılırsa bir şey gerekmez. Malikilere göregecenin herhangi bir anında kısa bir süre konaklamak, akşam ve yatsı namazlarını kılıp bir şeyler yiyip içecek kadar bir süre vakfe yapmak yeterlidir.
DELİLLER:
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam, Veda haccında Arafat vakfesinin ardından Müzdelife'ye gelip Kuzah tepesine yakın bir yere inerek yatsı vaktinde akşamla yatsı namazını birleştirerek kıldırdı. Bu arada eşi Sevde ile henüz çocuk yaşta olan Abdullah b. Abbas gibi hasta, güçsüz ve kalabalığın sıkıntısına dayanamayacak olanların Mina'ya gitmesine izin verdi ve güneş dogmadan şeytan taşlamamaları konusunda onları uyardı. Fecre kadar dinlendikten sonra erkence kalkıp sabah namazını kıldırdı. Daha sonra devesine binerek Kuzah tepesine geldi ve Cenab-ı Hakkın emri doğrultusunda kıbleye dönüp tekbir ve tehlil getirdi, dua etti; ortalık ağarıncaya kadar vakfesini sürdürdü, güneş dogmadan Mina'ya hareket etti. 

TEMETTÜ HACCINDA KURBAN BULAMAYAN ORUCUNU NASIL TUTMALI?

Imam-ı Azam (ra)´a göre kişi bu orucu, hacc aylarında tutar. Yani umre­sini bitirdikten sonra hacc için ihrama girmeden önce orucunu tutar. Fa­ziletli olan. Zilhicce, ayının 7,8,9. günleri tutulmasıdır.Hanefiler, «hacta üç gün» ifadesinden mak­sat, hac aylarıdır der.

İmam Şafiî (ra)´ye göre ise kişi bu orucu yalnız hacc niyetiyle ihrama girdiği günden bay­rama kadar ki zamanda tutar.Şafiiler ise «hacta üç gün» ifadesinden murat, ihrama girdiği günlerdir, der­ler.

Delil:
Hz. Aişe (ra) ile İbn-İ Ömer (ra)´den rivayet edilen: «Resulullah (sav) Kurban bayramının 2.3,4. günlerinde, temeddü haccı yapıpta kurban kesmeye gücü yetmeyen veya bulamayan şahısların dışında hiç kimsenin, oruç tutmasına müsaade etmezdi» [Buhari. ]

Şafiiler yedi gün olarak tutulacak orucun vakti hususunda, «Ülkesine dönüp ailesine kavuştuktan sonradır» derler

Hanbeliler İse, «Yedi günlük oruç, yolda da tutulabilir. Ülkesine ve ailesine kavuştuktan sonra tutmak şart değildir» demektedirler.

HACDA KESİLEN KURBANIN ETİ YENİLİR Mİ?

Hanbelilerle, Hanefilere göre kurbanı kesen, Temettü haccı, Kran haccı ve nafile hacların kurbanlarından yiyebilir. Fakat hacda işlenilen ha­tadan dolayı kesilen kurbanın etinden kendisi yiyemez.

İmam Malik (ra)'e göre ise Temettü, Kran ve nafile hacların kurban­ları ile bir hatadan dolayı kesilen kurbanların etlerinden kurban sahibi yer. Ancak baş veya vücudundaki bir hastalıktan dolayı ihramlı kalması tıbben mahzurlu olan hacı ihramdan çıkarak ceza kurbanı keser ki işte bundan ve hac esnasında av yapmışsa buna karşılık keseceği ceza kur­banından ve bir de Mekke fakirlerine hac mevsimi kesmek üzere nezredilen kurbanın etinden yiyemez.

Şafiilere göre: Temettü haccının, Kıran hacanın, ceza kurbanının, av cezasının ve nezir kurbanının eti sahibi tarafından yenilemez. Kurban sa­hibi yalnız nafile olarak kestiği kurbanın etinden yiyebilir.

MEKKELİLER TEMETTÜ HACCI YAPABİLİR Mİ?

Ibn-i Abbas İra) ve İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) göre Mekke halkın temeddü haccı yapamaz.

İmam Malik (ra), İmam Şafii (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)´e göre, Mekkeliler kerahetsiz olarak Temeddü haccı yapabilir. Onların kur­ban kesmesi veya yerine oruç tutması lazım değildir.

HACDA İHRAMLIYKEN EVLİLİK

Şia:
Erkek hac amellerinden biri olan ihram hâlindeyken bir kadınla evlenirse nikâh akdi batıldır ve eğer o hâldeyken (ihramdayken) kadin almamn haram olduğunu biliyorduysa da artık o kadını nikâhlayamaz.

İhram hâlinde olan bir kadin, ihram hâlinde olmayan bir erkekle evlenirse (onun) nikâh akdi batıldır. Eğer kadin, ihram hâlindeyken evlenmenin haram olduğunu biliyorduysa onunla evlenmemesi gerekir.

HAC AYLARI HANGİ AYLARDIR?
İmam Malik (ra)´e göre hacc ayları, Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce´nin tümüdür, İbn-i Mesud (ra). Ata (ra) ve Mücahid (ra) de bu görüştedirler.

İmam Şafii , İmamı Azam ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra)´e göre ise Şevval. Zilka­de ayları ile Zilhicce ayından on gündür

KÖLE VEYA FAKİR ARAFAT VAKFESİNDEN ÖNCE AZAD EDİLİRSE HACCI AKBUL OLUR MU?

Şafiî Mezhebinin İmam Şafiî (ra)'den sonra en büyük imamı İmam-ı Nevevi'den bu hususta Şafii görüşüne aykırı bir görüş nakledilmiştir. Çünkü O: «Şafiî mezhebine göre, hacc niyetiyle ihrama giren köle, Arafat vakfesini yapmadan önce azat edilirse haccı, eda edilmiş bir hacc olur."

Bu da İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik (ra)'İn görüşlerine muhaliftir.

YERİNE BAŞKASI HACCA GİDEBİLİR Mİ?
Herhangi bir sebeple kendisi bizzat hacca gidemeyen kimsenin, yerine bir başkasını göndermesine bedel denilir. Mâlikiler hariç, diğer mezhep mensuplarına göre hac niyabet (yani vekâlet) kabul eder.Üç mezhebin dayandığı delil, ibn-i Abbâs'tan rivayet edilen bir hadistir: Hz. Peygamber'e, babasının kendisine farz olan haccı yapamadan öldüğünü, onun yerine kendisinin haccedip edemeyeceğini sormuş, Allah'ın Elçisi de, "Evet (onun yerine haccedebilirsin)" demiştir.

Hanefilere, Şâfiilere ve Hanbelilere göre insan, hac için kendi yerine bir başkasını gönderebilir.
İmâm Mâlik'e göre hacca gidemeyen kimsenin, başka birini yerine göndermesi gerekmez. 

UMRE FARZ MI SÜNNET Mİ?

Şafiî (ra) ve Hanbeli´lere göre, hacc yapan kimse için umre yapmak farzdır. Hacc mevsimi dışında yapılan umre ise sünnettir. Bu görüş Ali bin Ebu Talib (ra), ibn-i Ömer (ra) ve İbn-i Abbas (ra)´tan rivayet edilmiştir.

DELİL: ( konuyla ilgili hadisler de vardır)

1. «Haca da umreyi de Allah için tam yapın...» âyetinde «tam yapın» ifadesi, umrenin hacc gibi farz olduğuna işarettir.


Maliki ve Hanefilere göre ise. umre yapmak sünnettir. Bu görüş Ibn-l Mesud (ra) ve Cabir bin Abdullah (raftan rivayet edilmiştir.

DELİL: ( konuyla ilgili hadisler de vardır)
1. «...Ona bir yol bulabilenlerin Beyti hacc (ve ziyaret) etmesi Allanın İnsanlar üzerine bir hakkıdır... (Âl´i İmrân: 97}

«İnsanlar içinde haca ilan et. Gerek yaya, gerek uzak yoldan gelerek arık develer üstünde (süvari) olarak sana gelsinler» (Hacc: 27) âyetleri, haccın farz olduğuna delalet ettiği haide umre ismi zikrediimemiştir. Umre de hacc gibi farz olsaydı, adının geçmesi gerekirdi.

2. İslâmın esaslarını bildiren hadislerde umrenin anılmaması, farz ol­madığına işarettir. Umre hüküm bakımından da haccdan farklıdır.

Not: Şafiilerin delilleri olan âyet ve hadisler, umre yapmaya başlayan kimsenin daha sonraki durumuna işaret eder. Yani umre yapmaya niyet etmeyen kimse için, onu yapmak farz değildir. Yalnız umre niyetiyle ihrama giren kimsenin, onun gereklerin tam olarak yapması farzdır. Bu şekilde düşünüldüğünde çelişkiler ortadan kalkmaktadır.

İHRAMDA OLAN KİŞİ HACCI YAPAMADIĞI TAKDİRDE İHRAMDAN ÇIKMASI HANGİ DURUMLARDA MÜBAHTIR?
Maliki, Şafii ve Hanbelilere göre, «ihsâr»ın sebebi, yalnız düşmandır. Çünkü, «...Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkoyursanız o halde kolayınıza geten kurbanfı gönderin)...» BAKARA 196 âyeti, Resulullah (sav) ve arka­daşlarının Hudeybiye´de İhramlı oldukları halde, Mekke müşrikleri tara­fından alıkonulmaları hususunda nazil olmuştur. Âyetin nüzul sebebi ve tarihi gösteriyor ki, «İhsâr» yalnız düşmanların engellemesinden doğar. Abdullah Ibni Abbas (ra) da bu görüştedir.

DELİL:
Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise şüphesiz âyetteki, "...Emin oldu­ğunuz vakit...» tabirinden anlaşılan, yalnız hastalığın değil düşmanın insana mani olmasıdır. Eğer hastalık ihsârm sebeplerinden olsaydı Allah (cc}´tn «Emin olduğunuz vakit» tabiri yerine, «Siz iyileştiğiniz vakit» ifade­sini buyurması gerekirdi.

Hanefilere göre ise hacc veya umre yapan kimsenin, Mekke´ye girme­sine engel olan düşman, hastalık, baskın, azığın eliden çıkması, bineğin kaybolması ve kadın mahreminin yolda ölmesi gibi sebeplere İhsar denir.

DELİL:
Bu görüşü teyid eden, İbn-i Mesud (ra)´un verdiği fetvadır: «Mekke yolunda bulunan bir hacc kafilesinde, bir kişiyi yılan zehirlemişti. İbn-i Mesud´a bunun hükmünün ne olduğu sorulduğunda, «Zehirlenen şahsın yanında kurban edeceği bir hayvan var mı » dedi. On´ar «Evet» de­yince, «Öyleyse kurbanlık hayvanını kesip ihramdan çıksın» dedi.»

Şia:
Engelleme, kişinin düşman veya devlet yetkilisi tarafından hac veya umre ibadetini yerine getirmesine mani olunmasıdır. İhsar ise kişinin hastalık sebebiyle bu ibadetleri yerine getirme imkânının ortadan kalkmasına denir.

Hac veya umre yapmak üzere ihrama giren kimsenin bu ibadetlerini tamamlaması gerekir. Tamamlamadığı takdirde ihramlılık hali devam eder. Mesela umre yapmak üzere ihrama giren bir kimse, devlet yetkilileri tarafından Mekke-i Mükerreme’ye gitmekten men edilir de oraya gidecek başka bir yol yoksa veya var da o yoldan gitmeye yetecek miktarda parası ve nafakası yoksa, engellendiği mekânda bir deve veya sığır ya da koyun keserek ihramdan çıkar. Çıkarken ihramdan çıkmaya niyet etmesi ve saçlarını kısaltması ihtiyaten uygun olur. Bu durumda kendisi için tüm ihram yasakları sona erer.

Umre ihramlısı olarak Mekke-i Mükerreme’ye giren bir kimsenin umre amellerini yapmasına düşmanın engel olması durumunda da aynı hüküm söz konusudur.

Hac ibadetini ifa etmek üzere ihrama giren bir kimse Mekke-i Mükerreme’ye gitmekten men edilir de oraya gidecek başka bir yol varsa ve o yoldan gitmeye yetecek miktarda parası ve nafakası da varsa, o yoldan hacca gitmesi gerekir. Hacca zamanında ulaşamaması durumunda umre yaparak ihramdan çıkar. Niyetlendiği hac farz ise, ertesi sene haccı kaza eder. Nafile ise, kaza etmesi mendub olur.

Hac veya umre ihramına girdikten sonra bu ibadetleri yapması engellenen kimse, karşılaştığı engelin ortadan kalkacağını ümid etse bile ihramdan çıkması caiz olur. Ama ihramda kalması daha faziletlidir. Engel ortadan kalkınca da niyetlendiği ibadetini tamamlar.

Hastalık sebebiyle ihsarlı duruma düşüp de Mekke-i Mükerreme’ye veya vakfe yapmak üzere Arafat ile Meş’ar-i Haram’a ulaşamayan kimse, bir kurbanlık hayvan veya parasını -eğer hac ihramında ise- Mina’ya -yok eğer umre ihramında ise-, Mekke-i Mükerreme’ye gönderir. Kurbanlık veya parası yerine ulaşınca saçlarını kısaltarak ihramdan çıkar. İhram yasakları sona erer. Ancak ertesi sene haccını kaza edinceye kadar eşinden şehevi bakımdan yararlanamaz. Tabii eğer bu haccı farz olan hac ise. Nafile hacda ise başkasını vekil tutarak Nisa tavafını ona yaptırır.

Hastalık sebebiyle ihsarlı duruma düşmüş olan kişi, ihsar hedyini Mekke-i Mükerreme’ye gönderdikten sonra iyileşir ve Mekke-i Mükerreme’ye ulaşma imkânını bulursa, haccı ifa etmesi gerekir. Bu kişi şayet temettu haccı yapmak üzere ihrama girmiş ve Arafat vakfesine ulaşmasına çok az bir zaman kalmış ise, niyetini ifrad haccına çevirerek Arafat’a gider. Haccını tamamladıktan sonra da ifrad umresi yapar. Ve böylece farz olan hac ibadetini ifa etmiş olur. Meş’ar-i Haram vakfesine ulaşamayacak bir zamanda Mekke-i Mükerreme’ye varmış ise, içinde bulunduğu temettu umresi ifrad umresine dönüşür. İfrad umresini yaparak ihramdan çıkar ve ertesi sene şartlar elverince haccını kaza eder.76

Dipnotlar:
76 Muhakkik el-Hillî, Şerâi’ül-İslâm, I. 280-281; Humeynî, Tahrîrü’l-vesîle, I. 411-413.

İHSARIN KEFFARETİ :
İhsâr, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir. Hac ve umre yapması engellenen kişiye gelince eğer sadece umre veya ifrad haccı için ihrama girmişse bir adet, şayet kırân haccı için ihrama girmişse iki adet "ihsâr hedyi" keserek ihramdan çıkar. 
Hanefîler'e göre ihsâr hedyi de, diğer hedy kurbanları gibi, ancak Harem bölgesinde kesilir. Şâfiîler'e göre ise, ihsârlı kişinin bulunduğu yerde kesilir.

HACDA YAPILCAKLARDA SIRA GÖZETİLMELİ MİDİR?
Hacc menseklerinin -ki taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak ve ifâza tavafı yapmaktır- tertîb üzere edası sünnet midir, yoksa vâcib midir?

Hayır:
İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed ibn Hanbel ve daha evvelki imamlardan Ata', Tavus, Mucâhid tertibin sünnetliğine kaail olup, menseklerin hangisi evvel ya­pılsa, te'hîr edildiğinden dolayı keffâret olan kan akıtmak lâzım gelmez, demiş­lerdir. Dayanakları da aşağıdaki hadîs ile benzeri diğer hadîslerdir.
Delil:
Rasûlullah (S) Veda haccında, insanlar sorup öğrensinler diye, Minâ'da durdu. Yanına biri gelip: 
- Bilemedim de kurbân kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasûlullah: 
- Kurbânını kes, günâhı yok, buyurdu. Diğeri gelip: 
- Bilemedim de taş atmadan evvel kurbân kestim, dedi. 
- Taşı at, günâhı yok, buyurdu. 
Peygamber'e (o gün taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, ta­vaf etmek gibi hacc işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış hiçbir şey sorulmadı ki, cevâbında: "Yap, günâhı yok" buyurmasın.Buhari,ilim:24

Evet:
İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Mâlik ve kendilerinden evvel gelen imamlardan Saîd ibn Cubeyr, Hasen Basrî, İbrâhîm Nahaî, Katâde tertibin vücûbuna, ve tertibi bozanlara kan akıtma keffâretf lâzım geleceğine kaail olmuşlardır. 

Kurban Bayramı günlerinde tıraş olmayan veya Harem bölgesi dışında tıraş olan kimsenin ceza olarak kurban kesmesi gerekir; çünkü Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Kurban Bayramı günlerinde ve Harem sınırları içinde tıraş olmuştur. Dolayısıyla bunun geciktirilmesi sonucunda bir vacip geciktirilmiş olacağından ve vacibin terkiyle de kurban gerektiğinden, kurban kesilmesi gerekir.


Delil:
Hz. Enes’in (r.a.) rivayetine göre; “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Mina’ya geldi, gidip şeytanı taşladı; sonra Mina’daki menziline gelip kurban kesti. Akabinde berbere, “Beni tıraş et.” diyerek, önce sağ yanına sonra soluna işaret etti. Daha sonra da bu kesilen mübarek saçlarını etrafındakilere taksim etti.”(Müslim, Hac, 86, Fezail, 75)

AYETTE BELİRTİLEN İKİ HAKEMİN GÖREVİ NEDİR:

Ey îmân edenler, siz ihrâmlı bulunurken av öldürmeyin; içinizden kim onu bilerek öldürürse (üzerine) öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır ki, Ka'be'ye ulaşıcı bir kurbanlık olmak üzere, bunu içinizden adalet sahibi iki adam hüküm (ve takdir) edecektir. ... (el-Mâide: 95-96)

Mâlik, Şafiî, Ahmed, Muhammed ibn Hasen ceza olan kurbân, doyurma ve oruçtan birisini tayîn etme yetkisine sahiptir.

İmâm Ebû Hanîfe İle Ebû Yûsuf: Bunların vazifesi kıymet takdir etmek­tir. Bu takdir edilen kıymet ile cinayet sahibi, öldürülen hayvanın benzeri bir kurbân bulursa keser, isterse it'âm eder, isterse sadaka yapar; bu hususta tercih hakkı kaatile âiddir, demişlerdir

İHRAMLI İKEN AV ETİ YENİLEBİLİR Mİ:

1. İhramlı bir kimsenin avladığı hayvanının etim yemesi haramdır. Bu konuda ulema ittifak et­miştir.

2. İhramlı olmayan bir kimsenin ihramlı bir kimse için avlamış oldu­ğu bir avı o ihramlının yemesi de ulemanın büyük çoğunluğuna göre ha­ramdır. Hanefî ulemasına göre ise bu avı o ihramlımn yemesinde bir sa­kınca yoktur.

Delil:
...Rasûlullah beklemeye koyuldu. Bu sırada ben(ihramsızken):
— Yâ Rasûlallah, ben bir yaban eşeği vurdum. Yanımda onun etinden artmış bir parça vardır, dedim.
Rasûlallah yanında bulunan cemâate hitaben:
— "Bu av etini yiyiniz!" buyurdu. Hâlbuki onlar ihrâmlı idiler.Buhari,Muhsar:13 

3. Fakat ihramlının herhangi bir yardımı olmadan o avı ihramsiz bir kimse kendisi için avlamışsa o avı herhangi bir ihramlımn yemesinde sa­kınca yoktur. Bu konuda cumhuru ulemâ ile hanefî ulemâsının görüşü birdir.

Delil:
Kendiniz avlamadığınız veya sizin için avlanmadığı takdirde, ihramlı iken size kara avı(nın eti) helâldir.Tirmizî, hac 25; Nesâî, menâsik 81; Ahmed.b. Hanbel, III, 362.

HACDA KEFFARETLER:

Keffareti gerektiren haramlar ve keffaretleri:

Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah daima gâliptir, intikam sahibidir. (MAİDE/95)

Hanefi:
Hac esnasında ihram yasaklarına uymamak, vaciplerden birini terk etmek, ya da ertelemek veya Harem Bölgesinde yapılmaması gereken bazı fiilleri yapmak gibi kusur ve eksiklikler, bir takım cezaları gerektirir. Bu cezalar, haccın kaza edilmesi, deve veya sığır (bedene) kesilmesi; koyun veya keçi (dem) kesilmesi; sadaka, bedel ödeme ve oruç tutmaktır. Şimdi bu cezaları gerektiren kusur ve eksiklikleri, tutum ve davranışları kısaca belirtelim.

Haccın bozulmasına yol açan kusur :
Hac için ihrama girdikten sonra henüz Arafat Vakfesi yapmadan cinsel ilişkide bulunmak haccın bozulmasına yol açar. Bu duruma düşen kimsenin, bozulan bu haccını yarım bırakmayıp tamamlaması, bunun yerine, gelecek yıllarda bu haccını kaza etmesi ve işlediği bu fiilden dolayı da bir koyun veya keçi (dem) kurban etmesi gerekir.

Umre için ihrama girdikten sonra, umre tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunan kimsenin de aynı şekilde umresi bozulmuş olur. Bu kimsenin, bozulan bu umreyi bırakmayıp tamamlaması, daha sonra bunu kaza etmesi ve işlediği suçtan dolayı da yine bir koyun veya keçi (dem) kesmesi gerekir.

Deve veya sığır (bedene) kesmeyi gerektiren kusur :

Arafat Vakfesinden sonra, fakat henüz tıraş olup ihramdan çıkmadan (ilk tehallülden) önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin, ceza olarak bir deve ya da sığır (bedene) kesmesi gerekir.
Ziyaret tavafını cünüp olarak yapan kimsenin, ceza olarak bir deve ya da sığır kesmesi gerekir. Cünüp olarak yapılan tavaf (hangi tavaf olursa olsun) abdestli olarak yeniden yapılırsa ceza düşer. Cünüp olarak yapılan tavafın abdestli olarak yeniden yapılması vaciptir.

Koyun veya keçi (dem) kesmeyi gerektiren kusurlar :
İhramlı iken Arafat Vakfesinden sonra tıraş olup henüz Ziyaret Tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunan, eşini şehvetle öpmek, okşamak gibi cinsel ilişkiye yol açan davranışlarda bulunan;

Saçın veya sakalın dörtte birini ya da başka bir uzvun tamamını tıraş eden;
Bir defada, aynı anda ve aynı yerde bütün tırnakları veya bir elin ya da bir ayağın tırnaklarının tamamını kesen;
Elbise olarak dikilmiş giysileri on iki saat boyunca veya daha fazla giyen;
Başı ve yüzü örten;
Ayakkabı giyen;
Bir defa da, aynı anda ve aynı yerde en az bir uzvun tamamına koku, yağ, jöle ve biryantin süren;
Kına yakan, saç ve sakal boyayan;
Mikat sınırını ihramsız geçen;
Sa’yi terk eden ya da hiçbir mazeret yokken sa’yi yürüyerek yapmayan;
Müzdelife vakfesini özürsüz olarak terk eden;
Şeytan’a hiç taş atmayan veya bir günde atılması gereken taşların yarıdan fazlasını süresi içinde atmayan;
Farz ve vacip tavaflarda setr-i avrete uymayan;
Ziyaret veya Umre tavafının son üç şavtını ya da sadece birini yapmayan;
Veda tavafı yapmayan;
Ziyaret ve Umre tavafını abdestsiz; Umre, Veda ve Kudüm tavaflarını cünüp halde yapan;
Arefe günü Arafat’tan güneş batmadan önce ayrılan; kimsenin ceza olarak bir koyun ya da bir keçi (dem) kesmesi gerekir.

Fıtır sadakası kadar sadaka vermeyi gerektiren kusurlar :
İhramlı bir kimsenin 12 saatten daha az bir süre herhangi bir giysi ve ayakkabı giymesi, başı örtmesi;
Saç ve sakalın dörtte birinden az kısmını tıraş etmesi;
Bir elin veya bir ayağın tırnaklarının bir kısmını ya da ayrı ayrı yer ve zamanlarda tamamını kesmesi;
İhramlı ya da ihramsız birini tıraş etmesi;
Kudüm veya Veda tavafının abdestsiz halde yapılması;
Veda tavafı ile Sa’yin son üç şavtının yapılmaması ya da eksik yapılması ve bu şavtların mazeret yokken yürüyerek yapılmaması;
Şeytan taşlamada, bir günde atılması gereken taşların yarıdan çoğu atıldıktan sonra geriye kalanların atılmaması, ya da eksik atılması;gibi eksikliklerden dolayı fıtır sadakası miktarı kadar sadaka vermek gerekir.allahdostuseyyid
İhramdan çıkma aşamasına gelmiş olan ihramlıların başkalarını tıraş etmelerinden dolayı herhangi bir şey gerekmez.

Bedel ödemeyi gerektiren kusurlar :
İhramlı halde Harem Bölgesinde karada yaşayan av hayvanlarını avlayan, yaralayan, onların tüylerini koparan, yumurtalarını kıran, avlayanlara yardımcı olan;

Kendiliğinden biten her türlü ağaç, bitki ve otların kesilmesi ya da koparılması, ihramlı olsun veya olmasın herkese haramdır. Bu sebeple Harem Bölgesinin ağaç ve bitkilerini kesip koparan, av hayvanına zarar veren kimse ceza olarak bedel öder. Bedel, kıymeti takdir edilerek tesbit edilir. Bunların bedeli takdir edilerek fakirlere verilir.

Av hayvanın dengi olan ve kurban edilebilen bir evcil hayvan (deve, sığır veya koyun) varsa onu kurban eder, yoksa (örneğin kuş vb. gibi bir hayvan avlamışsa) bunun değerini tazmin eder veya bu değer kadar yoksullara yemek yedirmek suretiyle kefaret öder veyahut buna bedel olmak üzere oruç tutar. Ebu Hanife av hayvanının mislî mal olmaması sebebiyle kıymetinin ödenmesi gerektiğini, bu parayla bir kurbanlık hayvan veya gıda maddesi alınarak fakirlere dağıtmak veya oruç tutmak cezaları arasında failin muhayyer olduğunu söylemiştir.

Özür sebebiyle ihram yasaklarına uymamak :
Hastalık, kaza geçirme ve benzeri elde olmayan sebeplerle ihram yasaklarına uyamayan kimse, ceza ödeme konusunda muhayyerdir. Bu durumda olan kişi:

- İstediği yer ve zamanda peş peşe veya aralıklı olarak üç gün oruç tutar.
- Veya altı yoksula fıtır sadakası miktarı sadaka verir.
- Yahut Harem Bölgesinde istediği zaman bir koyun ya da keçi (dem) keser.

Şia:
1 Cinsel ilişki -Bir deve
2 Güzel koku kullanmak -Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
3 Erkeklerin dikili elbise giymeleri -Bir koyun
4 Başı tıraş etmek (hac amellerinden önce) -Bir koyun
5 Başı örtmek (erkekler için) -Bir koyun
6 Gölgelik altına girmek (erkekler için) -Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
7 İki elin bütün tırnaklarını kesmek -Bir koyun
8 İki ayağın bütün tırnaklarını kesmek -Bir koyun
9 On parmaktan azının tırnaklarını kesmek -Her biri için bir Müd buğday, yahut pirinç veya benzeri gıda maddesi.
10 Harem"in büyük bir ağacını söküp çıkarmak -Bir sığır (farz ihtiyat gereği)
11 Harem"in küçük bir ağacını söküp çıkarmak -Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
12 Bir ağacın bir kısmını koparmak -Fiyatını ödemek
13 Üç defa veya daha çok doğru yere ant içmek -Bir koyun
14 Yalan yere ant içmek:
Bir defa:Bir koyun
İki defa:Bir sığır
Üç defa:Bir deve 
15 Diş çekmek veya çektirmek-Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
16 Her iki koltuk altının kıllarını temizlemek -Bir koyun
17 Bir koltuk altının kıllarını temizlemek -Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
18 Başı kıllarını temizlemek -Bir koyun (farz ihtiyat gereği)
Avlanmak dışında unutkanlıkla ihramlıya haram olan amelleri yaparsa keffaret lazım gelmez. Ancak her durumda avlanmak için keffaret farzdır.

Bazıları:
Av hayvanını kasten öldüren kişiye ceza, taksirle öldürene ise kefaret gerektiğini iddia eder

Zahiri:
Taksirli fiilin failine kefaret gerekmeyeceğini söyler

ŞİA'DA( CAFERİ)  TEMETTÜ HACCININ YAPILIŞI:

TEMETTÜ UMRESİNİN AMELLERİ

1- İhram
2- Tavaf
3- Tavaf namazı
4- Sa'y
5- Taksir: Saç kesme veya kısaltma
(Bundan sonra ihramdan çıkılır.Umre bitmiş olur.Hac için beklenir.)

TEMETTÜ HACCININ AMELLERİ

1- İhram
2- Arafat'ta vakfe
3- Meş'ar-ül Haramda (Müzdelife) vakfe
4- Mina'da Son Cemre'yi taşlamak
5- Kurban kesmek
6- Saçı tıraş etmek, yahut kısaltmak
7- Hac tavafı
8- Tavaf namazı
9- Safay'la Merve arasında sa'y
10- Nisâ (kadınlar) tavafı
11- Nisâ tavafının namazı
12- Geceyi Mina'da geçirmek
13- Üç cemreyi taşlamak

Not: Eğer erkek, hac amellerinden biri olan kadınlar tavafinı yerine getirmezse muhrim (ihramli) olmak aracilığıyla ona haram olan karısı helâl olmaz. Aynı şekilde kadin da kadınlar tavafinı yerine getirmezse kocasi ona helâl olmaz. Ama sonradan kadınlar tavafinı yerine getirirlerse birbirlerine helâl olurlar.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...