31 Ağustos 2017

İLLÜMİNATİNİN KAOSDAN DÜZEN KURMA PLANI


İLLÜMİNATİNİN KAOSDAN DÜZEN KURMA PLANI ile ilgili görsel sonucu

İLLÜMİNATİNİN KAOSDAN DÜZEN KURMA PLANI

 ‘’Ordo Ab Chao’’, yani illüminatinin kaos düzeni
Asıl sır…
Evrensel denge sırrı…
En sonunda KUTSAL MASON KARDEŞLİĞİ İMPARATORLUĞU’nu gerçekleştirecek. 
Albert Pike
Tüm amaçları ve çabaları yukarıda yazdığımız Albert Pike’nin Ahlak Ve Doğma adlı kitabındaki alıntıda yazmaktadır. Nihai hedef merkezi Kudüs’te bulunan bir İsrail İmparatorluğu , ancak kabalistik-masonik yani satanist bir dine dayalı olacak bir mason imparatorluğudur. Zaten ABD’nin kurucuları’da kabalist masonlardır. Onlar aslında ABD’nin sınırlarını tüm dünya olacak şekilde genişletmek istemektedirler. Bizi hep Büyük İsrail Devleti kuracağız masallarıyla uyutmaktadırlar. Biz şu anda İsrail vatandaşlarının kök olarak saf kan Yahudi olmadığını anlatan bir makaleyi daha önce kaleme aldık. Saf kan Yahudiler sadece 12 ailedir ve ben bunu sadece İncil’e dayandırdığımı da daha önce belirtmiştim ve bu kutsal kan dedikleri aileler yani hanedanlıklar ister 12 tane olsun isterse bazı kaynaklarda belirtildiği gibi 13 tane olsun fark etmez nihayetinde illüminatinin entrika çemberinin 313 olduğunu da belirttim. Bu konudaki bu 4. Makalemizdir arzu edenler bir önceki makalelere göz atabilirler.
Alemler yaratılmadan önce evrende bir toz ve gaz bulutu varmış. Evrene bir kaos hakimmiş. Allah’da bu kaos düzeninden milimetrik detayına kadar tertipli ve düzenli bir evren yaratmış. İşte illüminatinin bu kaostan düzen oluşturma fikri şeytani bir akılla Allah’ın evreni yaratma sistematiğinden kopya edilmiştir.
Buna göre illüminati 3 tane dünya savaşı planı tertiplemiş ve savaş sonrası bir kaos oluşturarak bu kaostan düzen oluşturmayı amaçlamıştır. Aslında bu taktik dahice bir taktiktir zira bu Allah’ın taktiğidir. Mustafa Kemal Hazretleri, Cumhuriyet’i de bu kaostan düzen kurma prensibine göre kurmuştur. Nasıl mı size açıklayayım. Bildiğiniz üzere ilk mecliste, meclis hükümeti söz konusuydu. Buna göre bakanlıklar , isteyen adaylar arasından tek tek meclis tarafından seçilmekteydi. Ancak Cumhuriyet ilan edilmeden bir gün evvel mecliste bir kaos oluştu. Herkes aday olmak istiyor ve kimse kimseye oy vermiyor herkes ancak bir oy alabiliyordu. Dahi zeka Mustafa Kemal Atatürk Hazretleri aslında böyle bir kaos olmasını istiyordu ve nitekim olanlara hiç müdahale etmeksizin sessisce kenardan seyrediyordu. Artık iş öyle bir çıkmaza girdi ki nerdeyse milletvekilleri bir birine girecekti. Tam bu esnada Atatürk söz aldı, kürsüye çıktı ve Efendiler, yarın öyle bir sistem getireceğim ki bu kaos sona erecek dedi. Herkesin zekasına saygı duyduğu Mustafa Kemal Paşa Hazretleri akşam sofrasında yakın arkadaşlarına yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğim dedi. Mustafa Kemal her zaman en doğru zamanda en doğru hamleleri yapmaktaydı. O akşam yemeğinde arkadaşlarının beynine fikrini sokarak ertesi gün mecliste kendisini desteklemesini sağladı. Ertesi gün de meclis kürsüsünden Cumhuriyet Rejimini ilan ediyorum dediğinde milletvekilleri kaosun yerini bir düzen aldığından yaşa var ol sesleri arasında alkışlarla yeni rejimi kabullenmişlerdi. İşte bu kaostan düzen kurma fikir Tanrısal bir fikirdir ve bunu dehalar sıklıkla uygulamışlardır. Unutmayın Şeytan’da bir dehadır ve illüminatinin tanrısı Şeytan’dır.
33.derceye yükselmiş mason üyelere bir rozet verilirmiş. Anlatılanlara göre bu rozette iç içe geçmiş 3 üçgen ve Latince Ordo Ab Chao yazarmış. İç içe geçmiş üç üçgenin anlamı şeytanın sembolü olan 666 rakamını temsil edermiş Latince ifade de zaten ‘Kaostan Kaynaklanan Düzen’ demektir.
Küresel İmparatorluğa giden yol: Zıtların çarpıştırılması
İllüminati iki zıt kutbu sürekli besleyip çarpıştırıyor. Zıtların çarpışması esnasında oluşacak kaostan faydalanarak kendi düzenini insanlığa dayatıyor. Bunu bir önceki makalede de anlatmaya çalıştık. Kısaca tekrar edelim. Kominizm ve Kapitalizm bir birinin zıddı iki ters kutuptur ve bunlar çarpışarak bir birini kuvvetlendirdiler. Bu iki sistem birbirini yiyerek yok edecek ve yerine Faşizm’i yeni dünya düzeni olarak dayatacaklar. Yani Kapitalizm+Kominzm=Faşizm olacak şekilde iki sistemin çarpışmasından Faşizm ortaya çıkacak. Bunu Hegel diyalektiği ile açıklarsak tez+antitez=sentez olarak söyleyebiliriz. Zaten Hegel’in illüminatiye kattığı bu fikir ile birlikte uykuda olan illüminati yenidan dirilişe geçmiş ve parlamıştır. İşte Dünya Savaşları da bu mantaliteden yola çıkılarak tertiplenmiştir. Yani kaostan düzen kurma fikri esasen dünya savaşlarının ana fikridir. Çıkarılması planlanan 3. Dünya savaşı ile de Tek Dünya Devleti’ni kurmayı planlamaktadırlar.
Elbette ki bu gerçekleri sadece en düzey mason-illüminati üyeleri bilmekteler. Yani 33. Dereceye ulaşanlara açıklanan gerçekler bunlar. Alt düzeyde olanlar bu gerçeklerden bihaber biçimde masonluğun ve illüminati teşkilatının bir evrensel dostluk ve kardeşlik bağı olduğunu zannediyorlar. Dostluktan kasıt aslında Şeytan’a dost olmak ve kardeşlikten kasıtsa sadece Şeytan’a dost olanların kardeşliğini ifade etmektedir. Elbette ki masonluğa girdiğiniz andan itibaren bir tür beyin yıkama faaliyetine tabi tutuluyorlar ve şeytanın negatif enerjisine kapılıyorlar. Tıpkı elektrik akımına kapılmışcasına bu şeytani enerji hem size zarar veriyor hem de ondan bir türlü kurtulamıyorsunuz. Böylece size ne denirse onu yapıyorsunuz. Zira illüminatinin tanrısı Şeytan’dır ve onların akıl hocaları da Şeytan’ın ta kendisidir.
Sahte krizler çıkartarak bundan faydalanıyorlar
Şeytan ve onun ahalisi çok iyi bilmektedir ki bir yerde kaos düzeni yaratırsanız oranın halkı hemen sizden bizi bu kaosdan kurtar ne istersen yaparız demektedirler. Örneğin Almanya’da Hitler iktidara böyle taşınmıştır. 1920’lerde kominizm taraftarları halk arasında bir kaos ve panik yaratmış. Ortaya çıkan istikrarsızlık onları yeni bir lider arayışına sevk etmiş. Başka bir çareleri olmayan halk da Hitler’e bir kurtarıcı gözüyle bakmış. Hitler onlara işsizliği bitirme ve parasal istikrar vaat ederek seçimleri kazanmış. Hatta Alman Cumhurbaşkanı o dönem Hitler’e Başbakanlık görevini, istemeye istemeye mecburen vermek zorunda kalmış. Zira gerçekten çok ağır bir bunalım yaşıyormuş Almanya…
Aslında Almanya’da bu kaosu çıkaranlar da Yahudilerden başkası değildi. Almanya o dönem 1. Dünya savaşından yenik ayrılmıştı mali anlamda savaşın yaralarını bile saramıyorlardı ve ekonomi iflas ettirilmişti bir de üstüne Yahudilerin Alman halkına yaptıkları kasıtlı 2. Sınıf insan muamelesi, iş vermeme yada en kötü işlerde Almanları çalışmaya zorlama gibi faaliyetlerle hem bir kaos yaratılmıştı hem de Alman halkı üzerinde bilinçli bir Yahudi aleyhtarlığı oluşturulmuştu. İşte tam bir kaos düzeninin hakim olduğu süreçte Aytunç Altındal’ın Bilinmeyen Hitler kitabında iddia ettiği üzere bir zengin Yahudi ailesi yanında hizmetçilik yapan Büyükannesi bir Yahudi zengin tarafından tacize uğramış ve Hitlerin babası gayri meşru dünyaya gelmiş. Hitlerde bu gerçeği bildiği için hep Yahudilere kin duymuş. Almanya’da baş gösteren Yahudi zulmü karşısında Hitler’in söylemleri ve Yahudi nefreti onun yıldızını parlatmış. Yani kaos düzeninden Hitler iktidarlığı ortaya çıkarılmış.
Siz bu yukarıdaki Almanya örneğini alın pek çok ülkeyle karşılaştırın, benzeri pek çok suni krizler çıkartılmak suretiyle düşürülen veya istifaya zorlanan hükümetler ve ardından illüminatinin kuklası olmayı kabul etmek şartıyla iktidara gelebilmeyi başarabilen liderler bulacaksınız. Çok uzaklarda aramayın yakınlarda pek çok örnek var. Örneğin Arap Baharı böyledir.
Planlı yapılan kaoslar ve krizlerden örnekler
İllüminati’nin Tek Dünya Devleti Ve Yeni Dünya Düzeni planlarına doğru adım adım ve sabırla giderken uyguladığı küresel kaos ve krizlerden örnekler verelim.
Bunların en başında elbette ki 1. Ve 2. Dünya savaşları geliyor. Sonrasında anti-semitizm krizi, çevre sorunları, labaratuarlarda üretilen yapay hastalıklar, nüfus artışlarını bahane eden krizler, suni depremler, yapay iklim değişiklikleri, GDO’lu ürünler vs sayılabilir. Bunların pek çoğu esasen yapay krizlerdir.
Bu detaylarla ilgili ayrı bir makale yazmayı tasarlamaktayım ancak çok basit bir iki örnek vermek istiyorum.
Örneğin H1N1 namı diğer domuz gribi. Bu gribe neden olan virüslerin laboratuar şartlarında yapay olarak üretildiğini biliyor muydunuz? üstelik dahası var. Bu grip tüm dünyaya uçaklarla havaya karıştırılmak suretiyle yayılmış. Yani bilinçli bir şekilde havaya sıkılmıştır. Bununla ilgili bir doktorun yazmış olduğu bir makale okumuştum. Makale virüsün kendisini nasıl yenilediği ve esasen tüm grip hastalarının da domuz gribi geçirdiğinden bahsediyordu. Şöyle diyordu makalede: Esasen herkesin gribim zannettiği virüs domuz gribi olan H1N1 virüsüdür. Bu virüs aslında sağlıklı ve savunma mekanizmaları güçlü olan hastalarda herhangi bir ölüme neden olmamaktadır. Sadece dayanıksız ve savunma mekanizmaları zayıf olan insanlar ölmektedir. Ayrıca bu virüs doğada kendini diğer virüslerle örneğin kuş gribi virüsüyle gen transferi yaparak H1N1 formundan H1N2, H2N1, H3N2 gibi melez yeni bir tür domuz gribi virüsü haline getirmekte kendisini sürekli yenilemekte böylece hem ilaç sektörü elindeki stokları eritebilmekte ve maalesef virüsünde kendisini çok geliştirme yeteneği nedeniyle yakında antibiyotikler de bu yeni nesil virüslere tesir edemez hale gelme ihtimali bulunmaktadır. İlaç sektörü antibiyotik satamaz noktaya geldiğinde icat edilen bu H1N1 domuz gribi virüsü bir kaos yaratmış ve ilaç sektörünü elinde bulunduran Yahudi-İllüminati çetesi milyar dolarları bulan bir satış yapmışlardır.
Burada bende bir şey ilave edeyim. Dünya nüfusunu 2050 yılına kadar çok ciddi miktarlarda azaltmak istedikleri noktasında pek çok illüminati araştırmacısı hemfikirdir. Dünya nüfusunu kim yazarlar 3 milyar civarı azaltmayı düşündüklerini kimi yazarlarsa sadece 300.000 insan nüfusu kalacakmış gibi şaşırtıcı ve korkutucu rakamlardan bahsetmektedirler. Bu çaplı bir nüfus azalışı da düşünüldüğü zaman çıkarılacak bir savaşla pek de mümkün olamaz. Yani bir savaşta belki en hatırı sayılır bir rakam verseniz 300-500 milyon insan ölür. Şu anda 7 milyarı geçkin bir dünya nüfusu mevcut. O halde bir dünya savaşı olsa hadi deseniz ki nükleer savaş oldu bir milyar insan katledildi, geri kalan nüfusu nasıl azaltmayı düşünmekteler diye insanın aklına bir soru geliyor.
İşte bu noktada yanıt olarak şu cevap aklıma geliyor. GDO’lu ürünler insan sağlını ve genetik kodlarını bozmaktadır. Şimdiki yeni nesil, GDO lu ürünlerle ve GDO’lu mamalarla büyümektedir. Maalesefdir ki bu GDO’da İsrail labaratuarlarından üretilen meyve-sebze tohumlarıyla vücudumuza elma,domates, kavun karpuz ve hatta arpa, buğday olarak girmektedir. İnsan DNA’sı ve RNA’sı orijinal yani organik ürünlere göre kodludur. Tanrısal yazılımımızda genetiği oynanmış organizmalı ürünlere göre bir bedenimiz bulunmamaktadır. Bu nedenle hastalıklara direncimiz azalmakta, vücut anotomisi bozulmaktadır. Belki de yakın bir gelecekte pek çok hastalık karşında savunma mekanizmamız bu GDO’lar nedeniyle hastalıklarla başa çıkamaz hale gelecek, mikropların ve virüslerin kendilerini sürekli geliştirmeleri nedeniyle de, belki en küçük bir grip salgını nedeniyle pek çok ölümler olabilecek. Örneğin eski çağların hastalıkları şayet labaratuar ortamında saklanıyorsa ,direnci düşmüş,  GDO ile beslenmiş bedenler bu hastalıklar nedeniyle öldürülebilecektir diye düşünmekteyim. Zira bir dünya savaşı çıkartarak bu kadar insanı öldüremezsiniz. Şüphesiz ki Tek Dünya Devleti kurmak istiyorsanız tüm dünyada küresel bir kaos çıkarmanız yeterli olmayabilir. Yeni bir tür virüsle pek çok insanının örneğin dünya nüfusunun % 97-99’luk kısmını öldürüp, savaşlar çıkartıp, birde üstüne küresel kıtlık olursa ortada hiçbir devlet ve hiçbir düzen kalmaz tam bir kaos oluşur. O zaman sizde artık istediğiniz düzeni kurarsınız. Daha sonra sağlıklı insanları bir araya toplar gelecek adına kuzey kutbunda yerin altında sakladığınız kıyamet tohum deposundaki tohumlarla GDO’suz ürünler yetiştirir, kalan insanları köle olarak kullanır ve yeni bir insanlık nesli yaratabilirsiniz. Hem böylelikle İsrailoğulları’nın 400 yıl köle olduğu Fravun zulmünün intikamını tüm insanlıktan da almış olursunuz.
Zira Safkan İsrailoğulları dünyada neredeyse 12 tane hanedanlıkta kaldı. Diğer tüm Yahudiler melezdir ve hiç biri illüminati örgütünün iç çemberini oluşturan Yahudiler için bir anlam ifade etmemektedir. Biz bu nedenle de Yahudi Soyuna Karışan Türk Kanı adlı makaleyi bilinçli bir şekilde daha önce kaleme aldık.
Eğer benim bu yazdıklarım size ütopya geliyorsa GDO ile ilgili zaten makale yazacağız, sizde bir interneti karıştırın ne demek istediğimi anlarsınız. Ayrıca kıyamet tohum deposu neden yapıldı? Amaç nedir? Kıyamet kopacaksa zaten kimse sağ kalmayacak tohuma ne gerek var? Hayır, maksatları insan ırkını GDO’lu ürünlerle yok edip, sağ kalan çok cüzi bir nüfusla yeni bir nesille 22. Asıra girmek. Böylelikle şeytanın dünya hükümranlığını sağlamaktır.
ABD’li yazar Texe Marrs’dan Türk halkına mektup
Yazar Texe Marrs, illüminatinin entrika çemberi adlı kitabı Türkçeye çevrilince Türk okurları için özel bir mesaj yollamış.Kitabın önsözünde bulunan bu mesajı aynen yayınlamayı uygun buldum. Zira ülkemizde illüminati deyince yok canım asparagas bunlar diyen yakın çevremden dahi insanlar mevcut. Elimdeki 20’den fazla kaynağı göstermeme rağmen bu arkadaşım konuya şüpheyle yaklaştı. Ben esasen tüm bunları düşündüğümden dolayı zaten bu seriye ALLAHIN YAHUDİLERE YÜKLEDİĞİ MİSYON adlı makale ile başladım. Referansımı Kuran-ı Kerim’e dayandırdım. O makalemin de linkini aşağıya vererek yazarın mektubuna geçiyorum.
Texe Marrs’ın özel mesajı
Kitabımın Türkiye’de basılması ve Türk okuyucusu ile kendi dilinde buluşması gerçekten çok önemli bir dönüm noktası. Zira Türkiye, 65 Milyon nüfusu ile gezegenimizdeki 175 ülkeden çok farklı bir konuma sahip. Ortadoğu, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlayan güçlü bir köprü. Ankara’da ya da İstanbul’da yaşananlar, kesinlikle sonraki yıllarda Afrika’daki Nijerya’dan Avrupa’daki Almanya’ya oradan ABD’ye kadar bir çok gelişmeleri etkiler. Bundan dolayıdır ki, Yeni Dünya Düzeni’nin komplocu liderlerinin ki ben onları illüminatinin adamları olarak isimlendiriyorum, Türkiye’yi kendileri için bir dayanak noktası yada Dünya hakimiyetine giden yolda bir anahtar olarak görmeleri, şaşırtıcı olmamalıdır.
Türkiye sıradan insanların yaşadığı bir ülke değil. Miras aldığı tarih yüzyıllar boyunca global gelişmeleri etkilemiş, nüfusunu genç eğitimli erkek ve kadınların oluşturduğu bir ülke.
Osmanlı imparatorluğu sanatsal, bilimsel ve kültürel başarılarıyla ve tabi ki askeri gücüyle, halen batılı güçlerin zihnindeki yerini muhafaza etmektedir. Tabi ki ülkenin eşsiz tarihi, Hititlerin, Helen Uygarlığı ve Bizans dahil olmak üzere, milattan önce ikinci milenyuma kadar izlenebilir. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken gösterdiği olağanüstü başarıları bizler tarafından da çok iyi bilinen Mustafa Kemal Atatürk ismi hayranlık dolu bir ses tonu ile telaffuz edilmektedir.
Bugün Türkiye, ekonomik, askeri ve kültürel gücü ile dikkate alınması gereken bir ülkedir. Ülkedeki elit, Ankara’yı, Avrupa’nın ekonomik gücüne entegre etmeye çalışıyor. Türkiye’nin coğrafyası; insanları, dini ve potansiyeli, her zaman patlamaya hazır bir bomba görünümü veren çalkantılı Ortadoğu coğrafyasında Türkiyesiz bir istikrar ve güvenliğin mümkün olmadığı görüşünü pekiştirir nitelikte.
Tüm bunlar Başkan George W.Bush’un, Taliban’ın mağlup edilmesinin ardından Afganistan’daki barışı tesis etme ve kollama sürecinde neden Türkiye’nin desteğini almaya çalıştığına açıklık getiriyor. Tahmin ediyorum ki, ABD, İngiltere ve Rusya bundan sonra Ankara’ya daha sık kulak verecek ve Türkiye, dünya meselelerinde hissedilir bir güç merkezi olacak.
Bununla birlikte kendi çıkarları için Türkiye’nin bu potansiyelinden istifade ve manipüle etmek isteyen kişi ve oluşumlarda mevcut. Türkiye’nin ekonomik, askeri ve sosyal arenada oynayacağı rolün artması, aynı zamanda bu ülkenin eski çağlardan bu yana devam etmekte olan global komplonun ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi anlamına da geliyor.
Söz konusu komployu yürüten elit tabakanın nihai hedefi, başkenti Kudüs olacak bir dünya hakimiyeti kurmak. İllüminatinin arkasındaki beyinler, Büyük İsrail’lerinden Türkiye’yi ve tüm Dünya’yı hakimiyetleri altına almanın planlarını yapıyorlar.
Söz konusu elit, gizli gündemlere sahip olan 10 acımasız adamdan oluşuyor. Kendilerinin de yarı-tanrı statüsünde olduklarına inanan bu karanlık niyetli tipler, şeytani ‘Güçler Tanrısı’ndan başka hiçbir şeye tapmıyorlar. Bunlar, on yıllardır, tüm özgürlüklerin yeryüzünden silineceği o güne hazırlanmak için ellerindeki tüm mali ve politik gücü seferber etmiş durumda. O lanetli gün gelip çattığında, üstün liderlerinin dünyanın tahtına oturacağından emin görünüyorlar.
Komplonun iç çemberi olarak isimlendirdiğim bu kişiler, sahip oldukları kan, hanedanlıklar ve servetle, şeytani güçlerini sergilemekten kaçınmıyorlar. Komplonun lider kadrosu, New York, Washington ve diğer Avrupalı başkentlerde faaliyet gösteren gizli cemaatleri kullanıyor, kendilerinin ‘olağanüstü Çalışma’ olarak isimlendirdikleri dünya üzerindeki tüm erkek, kadın ve çocukların köleleştirilmesi hedefine ulaşmak için çalışıyorlar. Daha da kötüsü, gerçek yaratıcının yeryüzündeki tüm izlerini silebilecekleri gibi yanlış bir hayalin peşinde koşuyorlar.
İllüminati’nin karanlık beyinleri,Türk Milleti’nin anahtarını ele geçirebilirlerse, sadist ve açgözlü hedeflerine ulaşma yolunda uzun bir mesafe kat etmiş olacaklar. Tamamen kontrolleri altına alamadıkları bir Türkiye, bu misyonlarını imkansız hale getirmese bile, şüphesiz ki bir hayli zorlaştıracaktır.
Bundan dolayı önümüzdeki günlerde, Türkiye’yi de etkileri altına alabilmek için daha fazla gayret göstereceklerini tahmin edebiliriz. Çünkü Türkiye’nin de fethedilmesi gerektiğine inanıyorlar. Mümkünse sinsi komplolarla. Ekonomik yıkımlarla ya da gerekirse kaba güç kullanarak.
Tüm bunların ışığında, Türkiye’nin zeki ve cesaretli insanlarının kitabımı dikkatle okuyacaklarını ve kapıdaki tehlikenin farkına varacaklarını ümit ediyorum. Ardından, bu ülkenin vatandaşları olarak, bu büyük tehlikeye nasıl tepki vereceğinize siz kendiniz karar vereceksiniz.
Türkiye, şeytani amaçlara hizmet eden bu adamların önünde, bir ahlak duvarı, bir kutsi bariyer olarak çıkabilecek mi? Yoksa Anadolu insanı da, dünyada örneğini gördüğümüz diğer uluslar gibi, başarısız olarak,bu sinsi şemanın tuzağına mı düşecek?
Türkçe konuşan tüm insanlara karşı kalbimde beslediğim sevgi ile diyorum ki: ‘Gerçekleri öğrenin ve kazananlardan olun. Kutsal metinlerin de söylediği gibi:Gerçeği öğreneceksin ve gerçek seni özgür kılacak. Hz. İsa’
Texe Marrs, 23 Ocak 2002
Bir sonraki makalemizde  başka bir illüminati deşifresi ile buluşmak üzere,esen kalın.
Kaynak: Texe Marrs, İllüminatinin entika çemberi
 DİĞER YAZILAR

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...