26 Nisan 2016

Rasuller, Nebiler ve Kavimlerinin Soy Ağacı


Rasuller, Nebiler ve Kavimlerinin Soy Ağacı


 Allah’tan başka ilah olmadığına, onun tekliğine ve namazı ikame edip zekat vermeye çağırmak üzere görevlendirilen ve yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerin sayısı 25′tir. Bunların bir kısmı, sorumlu oldukları kavim ya da topluluklara tebliğ edilmek üzere kendilerine kitap ve şeriat verilen râsuller ve nebiler, diğerleri Allah’ın gönderdiği haberleri (azab) ve çirkin amellerle bütünleşen kavimlere Allah’ın hudut ile yasaklarını bildirmek üzere gönderilen râsuller (ve nebiler) dir.  Merhum Reşid Rıza’nın “Muhammedî Vahiy” adlı eserine göre arapça “nebe” (haber) kelimesinden türeyen Nebi (haberci), Allah’ın kendisine vahyettiği kişi, Rasul ise Allah’ın kendisine hem vahyedip hem de bu vahyi insanlara iletmesini emrettiği yüce şahsiyettir.  Bu bağlamda her rasul aynı zaman da nebi olduğuna göre rasul ve nebi ayrımının kitap veya sahifeler sahibi olup-olmamalarıyla ilgisi yoktur. Örneğin Allah Kur’an’da Hz. İsmail’i hem rasul hem nebi olarak anar ama Hz. İsmail’in kendisine kitap veya sahife verildiğine dair Kur’an ve sünnette herhangi bir delil yoktur.
Aşağıdaki şecerede görüldüğü üzere Kur’an’da zikredilenler arasında  Hz. İbrahim’den önce yaşayan peygamberler; Hz. Adem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud ve Hz. Salih’tir.  Hz. Lut’un Hz. İbrahim’le aynı zaman diliminde yaşadığı ve gönderildiği hatırlanırsa, Hz. İbrahim’in soyundan olmaları münasebetiyle peygamberlerin çoğu M.Ö 2000′li yıllardan sonra gönderilmiştir. Bir başka deyişle, Hz. İsmail’in soyundan olan Peygamberimiz Muhammed (a.s) hariç Hz. İbrahim’den sonraki peygamberlerin tamamı İshak (a.s) oğlu Hz. Yakub’un soyundan gelmişlerdir. Medyen ve Eyke kavmine gönderilen Hz. Şuayb’ın dışındaki bu peygamberlerin de tamamı İsrailoğulları’na gönderilmiş ya da onların içinden çıkmıştır.
Kur’an’da zikredilmeyip nakledilen hadislerde peygamber olduğu belirtilen salih kullardan soy ağacında yeralan peygamberler ise Hz. Adem’in oğlu Hz. Şit, Hz.Musa’nın yardımcısı Yuşa b.Nun, Hz. Süleyman’ın torunlarından olan Hz. Danyal ve Hz. Harun’un torunu Hz. Ermiya’dır. Bunun yanında Kur’an’da zikredilip İslam alimlerinin peygamber olup olmadığı hususunda ihtilaf ettiği Hz. Zülkifl ve Hz. Uzeyr de şecerede yeralmıştır. Yahudilerin bir kısmının -hâşâ- Allah’ın oğlu olarak itham ettiği – ve (yahudiler) dediler ki Uzeyr Allah’ın oğludur- Hz. Uzeyr’in peygamberliğinin tartışmalı olması anlaşılır olsa da Zülkifl (a.s) hakkındaki ihtilaf ilginçtir. Çünkü Hz. Zülkifl’in Kur’an’da Enbiya ve Sâd surelerinde büyük peygamberlerle birlikte anılması onun nübüvvetine dair güçlü bir delil olsa gerek. İbn-i Kesir’e göre Zülkifl (a.s)’ın Kur’ân-ı Kerîm’de büyük peygamberlerle birlikte zikredilmesi, O’nun da peygamber olduğuna delâlet etmektedir.  Şecerede yeralan peygamberleri, ataları, gönderildikleri topluluklar, yaşadıkları bölge ve dönemlerini aşağıdaki gibi tablo halinde göstermek mümkündür:

Peygamberİlk AtaToplulukBölgeDönem
آدم Hz.AdemYok
إدريس   Hz.İdrisŞit (a.s)
نوح  Hz.Nuhİdris (a.s)Nuh Kavmi
هود   Hz.HudNuh (a.s)(BİRİNCİ) ÂDAhkaf (Yemen,Umman)M.Ö 3000
صالح   Hz.SalihNuh (a.s)SEMÛDHicr (Taif,Ula,Arabistan,Ürdün)M.Ö 2500
إبراهيم  Hz.İbrahimNuh (a.s)İbrahim KavmiBabil,Irak,FilistinM.Ö 2000
لوط   Hz.LutNuh (a.s)Lut(Gomore) KavmiSodom (Ürdün)M.Ö 2000
إسماعيل  Hz.İsmailİbrahim  (a.s)Cürhüm KabilesiMekkeM.Ö 1900
إسحاق  Hz.İshakİbrahim  (a.s)İshakoğullarıEl-Halil(Filistin)M.Ö 1890
شعيب  Hz.Şuaybİshak  (a.s)MEDYEN ve EYKEAkabe Körfezi,Yemen,S.AM.Ö 1850
يعقوب  Hz.Yakubİshak  (a.s)İsrailoğullarıNablus (Filistin)M.Ö 1830
يوسف  Hz.YusufYakub  (a.s)İsrailoğullarıMısır,FilistinM.Ö 1750
أيوب  Hz.Eyyubİshak  (a.s)Eyyub KavmiÜrdün-Suriye SınırıM.Ö 1770?
موسى  Hz.MusaYakub  (a.s)İsrailoğullarıMısır, FilistinM.Ö 1550
هارون  Hz.HarunYakub  (a.s)İsrailoğullarıMısır, Tih ÇölüM.Ö 1550
داود  Hz.DavudYakub  (a.s)İsrailoğullarıKudüs, Filistin, ÜrdünM.Ö 1000
سليمان  Hz.SüleymanDavud  (a.s)İsrailoğulları,SebeKudüs,Filistin,YemenM.Ö 900
إلياس  Hz.İlyasHarun  (a.s)İlyas KavmiBaalbek, ŞamM.Ö 900
اليسع  Hz.ElyesaYusuf  (a.s)İsrailoğullarıŞam,Kudüs,FilistinM.Ö 850
يونس  Hz.YunusYakub  (a.s)Yunus KavmiNinova,Musul,IrakM.Ö 800
ذو الكفل  Hz.ZülkiflEyyub  (a.s)İsrailoğullarıŞam,NecefM.Ö 550?
زكريا  Hz.ZekeriyyaSüleyman  (a.s)İsrailoğullarıKudüsM.Ö 50
يحيى  Hz.YahyaZekeriyya (a.s)İsrailoğullarıKudüsM.S 20
عيسى  Hz.İsaYokİsrailoğullarıKudüs,FilistinM.S 20
Hz.Muhammed  محمدİsmail (a.s)Kureyş,İnsanlıkMekke,HicazM.S 610
Bu tabloda yer alan peygamberler ile gönderildikleri topluluklar konusunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Tartışma; bölge ve yaşadıkları dönemler üzerine olsa da Hz. İbrahim’den sonra gönderilen peygamberlerin soyu ve toplulukları hakkında da ihtilaf yoktur. Yine Hz. İbrahim ve Hz.Lut’un M.Ö 2000′li yıllarda yaşadıklarına artık neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. Buna göre Nuh Kavmi, Birinci Âd (Âd-ı Ule) (2) ve Semûd kavimlerinin dönemi İbrahim (a.s)’ın yaşadığı çağdan öncedir. Hud (a.s) ve Sâlih (a.s), Hz. Nuh’tan sonra ve Hz. İbrahim’den önce yaşadıklarına göre gönderildikleri kavimlerin de yükselişi, Hz. Nuh’tan sonra M.Ö 3000 ile M.Ö 2000 yılları arasına denk gelir. 

Kavimler ve Topluluklar 

Materyalist ve evrimci tarih anlayışlarının dışındaki hemen hemen tüm din ve inanç sistemlerine en başta İslam’a göre insanlık, Hz. Adem’den türemiştir. Rivayete göre Allah, Habil’in öldürülmesinden sonra Adem ile Havva’ya ismi “Allah’ın bağışı” manasına gelen Hz. Şit’i vermiştir(1). Şit (a.s), Adem (a.s)’den sonra ikinci, dünyada doğan ilk peygamberdir. İslam, Hristiyan ve Yahudi inancına göre Hz. Adem’in üçüncü oğludur. Hâbil’in öldürülmesi ve Kâbil’in Allah’ın gazabına uğramasıyla Hz. Adem’in soyu -başka çocukları olsa da- Hz. Şit üzerinden devam etmiştir. Hz. Şit’ten sonra Hz. İdris ve onun soyundan da Hz. Nuh gelmiştir. Buhari’den rivayet edilen hadise dayanarak İbn-i Kesir, Hz. Adem’in bin yıl yaşadığına, onunla Hz. Nuh arasında da yaklaşık 950 yıl olduğunu söyler. Kendi ailesi dışındaki bir topluluğa gönderilen ilk peygamber Hz. Nuh’tur ki Kur’an’da bu kavmin ismi Nuh Kavmi olarak geçmektedir.
1-) Hz. Nuh ve Nuh Kavmi:
İnsanlık tarihinde putlara tapınmanın yani şirkin ilk ortaya çıkışı Hz. Nuh’un kavminde görülür.Kur’an’a göre bu dönemde insanlar Vedd, Süva,Yeğus, Yeûk ve Nesr putlarına tapıyorlardı(3). Bu putların en büyüğü olan Vedd’in Hz. Şit’in diğer ismi olduğu söylenir(4). Çok ilginçtir ki bu putlar daha sonra Arapların da taptıkları putlar olmuştur. Hz. Nuh, kavmini 950 yıl boyunca Allah’ın birliğine yani tevhide çağırmış fakat onlar bu çağrıyı reddetmişlerdi. Bunun üzerine Allah onların üzerine gazabını indirmiş ve yeryüzünde Hz. Nuh’la birlikte gemiye binenlerin dışında kalan tüm insanları (5) tufanda boğmuştur. Bu tufanda gemiye binmeyen insanların tamamının yokolduğu Nuh (a.s)’ın kendi adıyla anılan surenin 26-27. ayetlerdeki şu duasıyla sabittir: “Nûh  dedi ki:   Rabbım;  kâfirlerden yeryüzünde yurd tutan hiç bir kimse bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan; kullarını saptırır­lar. Kötüden ve öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar.“  Bu duaya ve Allah’ın gemiye binenlerin dışında kalan insanların tamamını yokettiğine göre, Nuh kavmi insanlık tarihinde ilk kavim olup yeryüzünde ondan başka kavim yoktu. Kendisiyle birlikte gemi­ye binmiş olanların soyu tufandan sonra devam etmemiş, sadece Nuh (a.s.)’un nesli de­vam etmişti: “Onun soyunu sürekli kıldık” (Sâffât, 77.) Bu doğrultuda Hz. Nuh, insanlığın ikinci atası olarak bilinir. Rivayete göre Hz. Nuh’un beş oğlu vardı: Hâm, Sâm, Âbir, Yafes ve Yam (Kenan). Âbir tufandan önce, Yâm ise tufan esnasında dağa çıkıp boğularak ölmüştür, gemiye binen ve hayatta kalan diğer çocukları Ham, Sâm ve Yafes’tir.Tüm İslam alimleri ile Hristiyan ve Yahudi din bilginlerinin ekseriyeti, Hz. Nuh’tan sonra günümüze kadar gelen insan topluluklarının Nuh’un (a.s) oğulları olan Sâm, Yâfes ve Ham’dan türediği üzerine ittifak etmişlerdir. Günümüzde varolan ve Hz. Nuh’tan sonra geçmiş çağlarda yok olan tüm dil ve ırkların ataları Sâm, Ham ve Yâfes’tir. Buna göre;
a-) Sâmiler yani Araplar, Aramiler, İbraniler, Keldaniler ve Fenikeliler Sâm’dan
b-) Hâmiler yani Arîler ya da Hintliler, Berberiler, Kıptiler, Farslılar, Kürtler ve Avrupalılar yani Almanlar, İngiliz ve Fransızlar Hâm’dan
c-) Yâfesiler yani Moğollar ya da Turanlılar, Türkler (Orta Asyalılar dahil), Çinliler, Japonlar ve Moğollar Yâfes’ten türemişlerdir.
Hem İslam hem batı tarihçilerine göre Âd (1. Âd), Semud (2. Âd), Cürhüm, Lahmid, Tasm ve Cedisler Samilerin ilk halkası olup Arabistan’ın en eski kavimleridir. Bu dönemde en büyük ve en güçlü kavim olan Âdlar, tüm Arabistan’a (Hicaz, Yemen, Umman) hükmediyorlardı. Arabistan dışındaki Araplar (Birinci Âdlar) ise Babil, Mısır, Filistin, İran,Kartaca ve Fenike bölgesine dağılmışlardı. Bu Âdlar, Yahudi ve Batı tarihinde Âmâlikalılar olarak da bilinir (6). Eski Ahitte Amâlek olarak geçen Âmâlikalar’ın, İsrailoğulları’nın Babilden arz-ı Mukaddese gelmeden önce Filistin’de yaşadığı söylenir. İslam tarihçilerine göre ise Amâlika, Arabü’l-aribede’den olup Hz. Musa döneminde Şam topraklarında (Suriye, Ürdün, Filistin, Lübnan) yaşamışlardır. Tevrat’a göre en parlak çağlarını M.Ö 2000′li yıllardadır. Bazı Müfessirlere göre, İsrailoğulları’nın Filistin’in korkularından girmedikleri ve Kur’an’da onları “cebbâr ” yani “zorba ve güçlü” kavim şeklinde niteledikleri kavim Âmâlikalılar’dır
2-) Hz. Hud ve Âd Kavmi:
“Düşününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve yaradılışta sizi onlardan üstün kıldı”. Kur’an’da kendilerinden bu şekilde sözedilen ve Sâmilerin ilk halkasından olan Âd Kavmi, Ümem-i Baide (Uzak-kadîm ümmetler) ya da Arab-ı Bâide grubunda yeralıp Nuh Kavminden hemen sonra gelir. Bu kavim, Hz.Nuh’un oğlu Sâm oğlu Erfahşed’ten türemiştir. Buna Birinci Âd ya da Âd’ı Âram (İrem) da denilir. Âd kavminin ortaya çıkışı M. Ö 3000′li yıllardan öncedir. Hz. Hud’un onlara gönderilişi ise, Âd’ın yükseliş dönemi olan M.Ö 3000′li yıllara rastlar. Yemen ve Hadramut sınırları arasında bulunan Aden, Âd kavminin merkezidir. Eski devirlerde Sâmiler, şehirlere onu imar eden kişinin adını vermekteydiler. Bu yüzden Aden, “Âdîn”in (Âdlılar ya da Âdoğulları) kısaltılmışı olarak kabul edilir. Hicri 18. yılda Yemen’de keşfedilen bir kitabede şu sözler yer almaktaydı: “Kötülükle acımasızca savaşan hükümdarlar, bize Hud’un dini üzerine hükmetmektedirler”(7). 1834′de Aden yakınlarında bulunan ve ilk arapça kitabe olma özelliğini taşıyan bir yazıtta ise şu sözler dikkat çekicidir : “Hükümdarlarımız, Hûd’un dininden doğru kanunu bize tatbik ettiler ve biz inandık doğru mucizelere, ölümden sonra dirilişe(8). Bunun dışında Hz. Hud’un bölgesi olan Ahkaf (Yemen, Hadramut, Umman)’ta buna benzer bir çok kitabenin bulunduğu rivayet edilir.
Kur’an, devamında Âd kavminden şöyle sözeder: “Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine, direkleri (yüksek binaları) olan, ülkeler arasında benzeri yaratılmamış İrem şehrine”. “Düşününki o sizi, Nuh Kavminden sonra onun yerine getirdi ve yaradılışta sizi onlardan üstün kıldı” (9)Bu ayetlerden Âd kavminin, Nuh kavminden hemen sonra geldiği ve fiziki olarak onlardan daha güçlü bir kavim olduğu anlaşılmaktadır. Ki bu güçten dolayıdır ki onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamışlar ve “kuvvetçe bizden daha büyük kimmiş” demişlerdi (10). Allah, bu kibirlerine şöyle cevap vermiştir: “Onları yaratan Allah’ın kendilerinden daha güçlü olduğunu görmediler mi”(11). Bu ayetlerden anlaşılıyor ki onlar, Allah’ın kendilerine nimet olarak verdiği gücü batıl yolda kullanıp onunla kibirlenmiş, küfre ve zulme sapıp yoldan çıkmış ve Hz. Hud’un uyarılarını (kibirlerinden dolayı) dikkate almamışlardı. Bunun üzerine Allah, onları hem dünyada ve hem ahirette aşağılanmanın azabını tattırarak yedi gün sekiz gece süren kasırga ile yok etti (12). Böylelikle Allah, Birinci Âd (Âd-ı Ule) kavmini ortadan kaldırdı ve Hud’la birlikte beraberindeki mü’minleri bu ağır azaptan kurtardı (13).
Yukardaki ayetlerden anlaşıldığına göre, yok edilen Âd, “Birinci Âd” kavmidir. Hz. Hud’la birlikte kurtulanlara ise “İkinci Âd” ismi verilmiştir. Âd kavminden sonra, İkinci Âd’dan olan Semud kavminin yükselişi başlamıştır.
3-) Hz. Salih ve Semud Kavmi:
Kur’an’a göre Semud kavmi (2.Âd), Âd’dan (1.Âd) sonra gelmiştir : “Düşünün ki sizi Âd’dan sonra hükümdarla yaptı”(14). Semud kavminin başlangıç ve yükselişi M.Ö 2500′lü yıllara rastlar. Semud kavminin merkezi günümüzde Ula, Taif civarı ya da Medayin-i Sâlih (Salih şehri)’i ve Ürdün’ü de (Petra dahil) kapsayan Hicr bölgesiydi. Bunlar, kendilerine Semud denen meşhur bir kabileydi. Dedeleri Semud’un adını almışlardı. Semud, Cedis’in kardeşidir. Bu ikisi de İrem oğlu Asir’in oğullarıdırlar. İrem ise, Nuh peygamberin oğlu Sâm’ın oğlu­dur. Semud da Âd gibi, Arab-ı Aribe’dendir. İkinci Âd olarak da adlandırılmaktadır. (15)
Semud, Vadi’ul Kura olarak bilinen kuzey batı Arabistan’a hakim olmuştu. Bu kavmin merkezi olan Hicr ise, Hicaz ile Suriye arasındaki eski yol üzerindeydi(16). Semud’un günümüze kadar ulaşmış ev ve sarayları, dağlar ve büyük kayalar oyularak yapılmıştır. Bunlar da kibirlendikçe kibirlendiler ve taşınlık yaptılar. Salih (a.s) onları şöyle uyarmıştı : “(Ey kavmim), düşünün ki O sizi Âd’dan sonra hükümdarlar yaptı, yeryüzünde sizi yerleştirdi.Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah’ın lütuflarını anın, yeryüzünde fesatçılar olup taşkınlık yapmayın” (17). Semud bu nasihatlerden yüz çevirmiş, Salih (a.s)’i yalanlamış ve Allah’a iman etmeyi reddetmiştir. Allah, imtihan etmek için onlara kayanın içinden çıkan bir deve gönderir.  Devenin su içme sırasına riayet etmeleri için, Semud uyarılır. Bir müddet sonra, etraındakilerinde desteğiyle en azılıları ileri atılıp deveyi boğazlar ve böylece azab üzerlerine hak olunur. Allah, Hz. Salih’i ve onunla beraber olan mü’minleri azaptan ve o günün zilletinden kurtararak, Semud’u yok etmiştir: “Hakikat şu ki ilk Âd’ı O yoketti, Semûd’u da. Öyle ki geriye hiçbir şey bırakmadı” (18). Geriye kalmayan şey, Semud’un yoldan çıkan topluluğudur ama Semud’un dağları oyarak yaptığı evler, günümüzde de ayaktadır.
Semûd kavminin yaşadığı bölge ile ilgili şu notu düşmek gerekmektedir; Dağ ve büyük kayaların oyularak türlü ev, saray ve mabedin yapıldığı, bu yapıların günümüze kadar ulaştığı ve geçmişi milattan önceye uzanan dünya üzerinde iki yer vardır: Bunların birincisi Suudi Arabistan’da Taif’e bağlı Ula bölgesinde yeralan ve adına Medaini Salih denilen tarihi mekandır, ikincisi ise Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında kalan Petra antik kentidir.  Kur’an, bir ayette Semud kavminden Ashab-ı Hicr olarak sözeder : “Andolsun, Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı… dağlardan güvenli evler yontuyorlardı” (Hicr, 80-82). Hicr’in tanımına bakılacak olursa bu tanıma Petra kentinin yapıları, Medaini Salih’teki yapılardan daha çok uymaktadır fakat  Batılı tarihçiler ve Yahudiler, Petra’nın çok eski bir kent olmadığını M.O 50′li yıllarda bölgeye hakim olan ve bir sami halkı olan Nebatiler tarafından kurulduğunu iddia ederler. Bu iddiada o kadar heyecanlıdırlar ki birileri çıkıp “Semud’un bölgesi Petra’yı da kapsamaktadır” dediğinde korkak bir eda ile “aman öyle demeyin” dercesine “Medaini Salih ile Petra’yı birbirine karıştırmayın, Petra ve civarında Nebatiler yaşamıştır, dolayısıyla bu kent Semud’dan çok sonra inşa edilmiştir” derler. Evet; Nabatiler, hem Arabistan’daki Hicr bölgesine Hem Ürdün’deki Petra antik kentine sözkonusu zaman aralığında hakim olmuştur fakat Petra’nın bu halk tarafından inşa edildiğine dair somut bir bilgi olmadığı gibi Petra kentinin yapısı, onun Milattan çok daha önce inşa edildiğine delalet eder.
Bizce  batılı ve yahudi tarihçilerin, Medaini Salih karşısında susup Petra’yı Semud kavminin yaşadığı bölge olarak kabul etmemelerinin nedeni şudur; Salih (a.s)’ın ismi  Tevrat’ta  geçmediği için Semud kavminden de sözedilmez. Yahudiler ve dolaylı olarak batılılar, Hz. Salih’i peygamber olarak tanımadığı için haliyle onun kavminin tarihteki izlerini de reddederler. Buna karşın Tevrat’ta verilen bilgiler doğrultusunda sözkonusu bölgede Edomlular’ın yaşadığına inanırlar. Edomlular’ın yaşadığı dönem ile Semud kavminin dönemine bakılırsa, iki dönemin de aynı zaman dilimine denk geldiği görülecektir. Bunun yanında Edomlular da Semud kavmi gibi Sami ırkından olan bir halktır. Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı gibi Kur’an’da zikredilen Hicr (Bölgesi), hem Medaini Salih’i hem de Petra antik kentini kapsamaktadır. Ki iki bölge de aynı geçiş yolu ve güzergahı üzerindedir. Tüm bu bilgiler ışığında batılı ve yahudi tarihçilerin aksine, Petra’nın da Medaini Salih gibi, bir zamanlar Semud Kavmi’nin yaşadığı kentlerden olduğunu söyleyebiliriz.Burada bir not daha düşmek gerekir ki günümüzde bu bölgeye güle-oynaya akın eden turistlere benzememek için, zamanında Taif’e gitmek için Hicr bölgesinden geçen Rasulullah’ın (a.s) ashabına ve mü’minlere yaptığı şu uyarı akılda tutulmalıdırلَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ الْقَوْمِ الْمُعَذَّبِينَ إِلَّا أَنْ تَكُونُوا بَاكِينَ، فَإِنَّ لَمْ تَبْكُوا فَتَبَاكُوا خَشْيَةَ أَنْ يُصِيبَكُمْ مَا أَصَابَهُم   “Azaba uğramış bu kavmin evlerine girmeyin, taki ağlayıncaya dek. Eğer ağlamıyorsanız, onlara isabet edenin aynısının size isabet etme korkusundan ağlayın”
4-) Hz. İbrahim ve Kavmi:
Hz. İbrahim’in doğumu ve peygamberlikle görevlendirilmesi, M.Ö 2000′li yıllardadır. İslam tarihçilerine ve Tevrat’a göre Hz. İbrahim, Nahor’un oğlu Tareh’in oğludur. Nahor, Rağooğlu Saroğ’un oğludur. Rağo, Abir oğlu Faliğ’in oğludur. Abir, Erfahşed oğlu Saleh’in oğludur. Erfahşed ise, Nuh oğlu Sâm’ın oğludur. Bu şecere, Ehl-i Kitabın kitabında yer alan bir ifadedir. Rivayete göre Tareh yetmişbeş yaşına vardığında oğulları İbrahim, Nahor ve Haran doğdular. Haran’ın da Lut adlı oğlu doğdu. Bu rivayetin sahiplerine göre Hz. İbrahim, babasının ortanca oğludur.(19) İbrahim (a.s.), Şam ovasındaki Berze köyünde (Bu köy, Şam’ı çevreleyen Kasyon dağı yanındadır.) doğmuştur. İbn Asakir’e göre İbra­him (a.s.), Babil’de doğmuştur. Berzeli olduğu da söylenmiştir. Çünkü Lut (a.s.)’a yardıma geldiğinde orada namaz kılmıştır.  Tareh, oğlu İbrahim, İbrahim’in zevcesi Sare ve İbra­him’in kardeşi Haran oğlu Lut’u yanına alarak Keldanî toprağından çı­kıp Kenanî toprağına gittiler. Harran’a yerleşti ve 250 yaşına varıncaya kadar orada yaşadı. Doğum yeri Keldanî ülkesi, Babil’e bağlı olan bir yerdir (20). Kur’an’da İbrahim (a.s)’ın hayatı, mücadelesi ve Nemrutla olan münakaşası detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
5-) Hz.Lut ve Kavmi ya da Sodom ile Gomore halkı:
İslam tarihçilerine ve (büyük bir kısmı tahrif edilmiş) Tevrat’a göre Lut (a.s), İbrahim (a.s)’ın kardeşinin oğludur. Lut (a.s.), Haranın oğludur. Haran ise, diğer adı Azer olan Tareh’in oğludur. Bu anlamda Hz. İbrahim, Hz. Lut’un amcasıdır. İki peygamberin aynı dönemde yaşadıkları Kur’an ile sabittir. Buna göre Hz. Lut ve kavmi M.Ö 2000 ile 1900 yılları arasında varolmuşlardır. Lut (a.s.), kendisinin emir ve izni üzerine amcası İbrahim Halil (a.s.)’in mahallesinden çıkıp Ğur-ı Zağr’e bağlı Sedom şehrine yer­leşti. Gur, o dönemde Sodom’un başkentiydi (21). Sodom ve Gomore, günümüzde Ürdün olarak bilinen ülkede bulunan Lut Gölü’nün (Ölü Deniz) güney doğusunda yeralır. Bu bölgenin lanetli kavmi, yeryüzünde daha önce hiç kimsenin meyletmediği bir çirkinliği topluca icra etmekteydiler. Doğru yoldan o kadar sapmışlardı ki, Hz. Lut’a azab haberini bildirmek üzere Allah’ın görevlendirdiği elçilere bile meyletmiş ve Hz.Lut’a misafir olan insan kılığındaki bu melekleri ısrarla çirkin amelleri için istemiş ve taleplerini yerine getirmeyen Hz. Lut’u tehdit etmişlerdi.
Kur’an bu kavim hakkında şöyle buyurur: “Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz. Doğrusu, çok aşırı giden bir millet­siniz.” dedi. Milletinin cevabı sadece, “Onları kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış.” demek oldu. Bunun üzerine Lut’u ve taraftarlarını kurtardık. Yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. Geriye kalanların üzerine öyle bir (taş) yağmuru yağdırdık ki, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak! “(22).
6-) Hz. Şuayb ile Medyen ve Eyke Halkı:
İslam alimleri Hz. Şuayb’ın yaşadığı dönem konusunda ihtilaf etmişlerdir. Ağır basan görüşe göre Sodomlular ile Medyen ve Eyke halkı arasında uzun bir zaman geçmemiştir. Hz. Şuayb’ın soyu ve Hz. İbrahim ile Hz. Lut’la olan yakın akrabalığı, yaşadığı zamanın M.Ö 1850′li yıllar olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Rivayete göre Şu­ayb’ın babasının adı Yeşhar’dır. Yeşhar da İshak oğlu Yakub oğlu Lavi’nin oğludur. Kimine göre Şuayb’ın babası Nüveyb’dir. Nüveyb de, Ayfa bin Medyen b.İbrahim’in oğludur. Diğer bazıları da Şu­ayb’ın babasının Sayfur olduğunu söylemişlerdir. Sayfur’un babası da Ayfa b.Sabit b.Medyen b.îbrahim’dir. İbn Asakir’in dediğine göre anası ve­ya anneannesi Lut’un kızıdır. Medyenliler, Arap (arab-ı müsta’rebe) bir millet olup beldeleri olan Medyen’de ya­şarlardı. Medyen, Şam tarafında olup Maan topraklarına yakındı. Lut Gölün(Ölüdeniz)’e yakın olup Hicaz sınırındaydı. Medyen kabilesi bilinen meşhur bir kabile olup İbrahim Halilullah (a.s.)’ın oğlu Medyen’in evlatlarıdır (23).
“Ey milletim! Bana karşı gelmeniz Nuh milletine veya Hud milleti­ne ya da Salih milletine gelen felaketin bir benzerini sakın başını­za getirmesin. (Ayrıca) Lut milleti de sizden uzak değildir.”(24). Müfessirler, bu ayetteki son cümleyi şöyle tefsir ederler; Ayet, “Lut kavmi, mahal ve mekan bakımından sizden uzakta değildir.” anlamındadır. Sözkonusu ayetin şu anlama geldiğini söyleyenler de olmuştur: Lut kavmi, çeşitli hile ve şüp­helerle insanların mallarını gizli-açık zorla almak, yol kesmek gibi çirkin fiil ve nitelikler bakımından sizden uzakta değildir. Çünkü Lut kavmi, Şuayb kavminden zaman, mekan ve nitelik bakımından uzakta değildi.”(25). Bu yoruma göre, Musa (a.s), Mısır’da bir kıptiyi öldürdükten sonra Medyen tarafına gittiğinde -kendisinden “yüce bir şeyh” olarak Kur’an’da zikredilen- karşılaştığı kişi Medyenliler’e peygamber olarak gönderilen Şuayb (a.s) değil, onun mirasını devralan torunlarındandır. Ki bu yüce insanın kızlarına zorluk çıkaran çobanların manzarası, Kur’an’da kaba olarak nitelendirilse de onlardan azgın ya da yoldan çıkmış yani azabı hakeden kişiler olarak sözedilmemektedir. Öte yandan Taberi ve ibn-i Kesir’in nakillerine göre Hz. Şuayb, Hz. Lut’un kızı ya da torunu ile evliyse onun 1500′lü yıllarda yaşayan Hz. Musa ile karşılaşması mümkün gözükmemektedir, çünkü aralarında yaklaşık 400 yıl vardır. Burada ise şöyle bir problem ortaya çıkmaktadır; Hz. Şuayb, 1850′li yıllarda yaşamışsa, Medyen ve Eykeliler’in İsrailoğulları’na mensup olmaları fiziki ve matematiksel açıdan mümkün gözükmemektedir. Oysa Kur’an Hz. Şuayb’dan “Medyenliler’in kardeşleri” olarak sözeder. Bu durumda da Hz. Şuayb’ın İsrailoğulları’ndan olması mümkün gözükmemektedir. En doğrusunu Allah bilir.
Kur’an, Medyen halkından Hz. Şuayb’ın nasihati üzerinden şöyle sözeder : “Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara şöyle de­di: “Ey Milletim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın. İnsanların eşyasını eksik vermeyin. Düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır. Allah’a ina­nanları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdid edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, Allah’ın sizi çoğalttığını hatır­layın. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın. Eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, O halde Allah’ın aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabre­din. Allah hükmedenlerin en iyisidir.” (26). Şuayb’ın (a.s) uyarısına aldırış etmeyen ve bu uyarıları üzerine onu tehdit eden Medyenliler üzerine Allah’ın azabı hak olmuştu : “Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler.” (27)
“(Ormanlık yerde oturan) Eykeliler(28) de peygamberlerini yalanladı. Şuayb onlara: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ec­rim, ancak âlemlerin Rabbi’ne aittir. Ölçüyü tam yapın. Eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryü­zünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.” dedi. “Sen büyülenmişsin. Bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Doğrusu, seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen, göğün bir parçasını üstümüze düşür.” dediler. Şuayb: “Rabbim, yaptıklarınızı çok iyi bilir.” dedi. Ama onu yalanla­dılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten ogün büyük bir günün azabı idi. Doğrusu, bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır. Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.”(29)
Bu ayetlere  baktığımızda, Kur’an’ın Hz. Şuayb’tan Medyen için “kardeşleri” ifadesi ile söz ederken Eykeliler için bu ifadeyi kullanmamıştır. Medyen ve Eykeliler’e indirilen azapların da farklı olduğu hatırlanırsa Eykeliler’in, Medyenliler’den farklı bir halk olup ikisine de Hz. Şuayb’ın gönderildiği sonucu çıkarılabilir.
Yukardaki kavimler dışında Kur’an; İlyas kavmi, Yunus Kavmi, Yasin (suresi) Kavmi, Ashab-ı Ress, Tubba Kavmi, Ashab-ı Rakîm, Ashab-ı Uhdud gibi topluluklardan sözeder. İlk üç kavim dışında, diğer kavimlere -eğer varsa- gönderilen peygamberlerden sözetmemiştir. Alimler, İlyas (a.s) ve Yunus (a.s)’un kavimlerinin İsrailoğulları’na mensup olduğunu zikrederler ki bu peygamberlerin bağlı olduğu soy da bunu güçlendirmektedir. Ashab-ı Ress ise, Kur’an’da şöyle geçer :”Ad, Semud milletleri ile Resslileri ve bunların arasında birçok ne­silleri de yerle bir ettik. Her birine misaller vermiştik. Ama dinlemedik­leri için hepsini kırdık, geçirdik” (30) “Onlardan önce Nuh milleti, Ashab-ı Ress, Semud, Ad, Firavun milletle­ri, Lut’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ milleti de yalanlamışlardı. Evet; bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da verdiğim söz, aleyhle­rinde gerçekleşmişti.”(31) İbn-i Kesir’e göre bu ve bundan önceki ayet, anılan milletlerin kırılıp yerle bir edil­diklerini kesin bir ifadeyle anlatmaktadır ki o da, onların helak edilmiş olmalarıdır. Bu Kuranî ifadeler, Resslilerin Burûc sûresinde anlatılan hendek sahipleri olduğu görüşünü tercih eden Taberî’nin seçiminin doğru olmadığını göstermektedirler.(32)
İbn İshak ve bazı tarihçilere göre Buruc suresinde kendisinden sözedilen Ashab-ı Uhdud (hendek sahipleri), Hz. İsa’dan sonra yaşamış bir kavimdir. Ashab-ı Rakim ise mağara arkadaşları olan Ashab-ı Kehf ile birlikte anılır. Kur’an Kehf ashabından detaylı bir şekilde sözederken, Rakim ashabının sadece adını zikreder. Rasulullah Muhammed (a.s)’a nisbet edilen rivayetlere göre ashab-ı Rakim, fırtınalı bir günde mağaraya sığınan ve bu günün azabından kurtulmak için Allah’a geçmişte işledikleri salih amelleri vesile kılan üç gencin hikayesidir. Buna göre  Ashab-ı Kehf ile birlikte anılan Rakîm ehli,  diğer kavimlerden farklı olarak (g)azaba uğrayan değil felaha eren bir topluluktur.
En doğrusunu Allah bilir.
Sözü Allah’ın resulleri ile ilgili kullarına öğütlediği Kur’an’dan bir dua ile bitirelim;
“Peygamber de, îmân edenler de O’na indirilene inandı. Hepsi de Allah’a, meleklerine,   kitâblarına,   pey­gamberlerine imân etti. O’nun peygamberlerinden hiçbi­rinin arasını tefrik etmeyiz(ayırmayız). İşittik ve itaat ettik. Affını di­leriz, ey Rabbımız. Dönüş Sana’dır.” 
Buraya kadar sözü edilen kavimlerle onlara gönderilen rasul ve nebilerin soyağacı, şecereleri ve  yaşadıkları bölgelerin haritaları aşağıdaki gibidir. 
Yazıyı PDF formatında indirmek için tıklayınız 

Not: Aşağıda yer alan haritalar değerli hocamız Prof.Ahmet Bedir hocamızın büyük bir özenle hazırladığıTevhidin Yurdu Kur’an-ı Kerim Atlası adlı kapsamlı eserinden alıntılanmıştır.


Yararlanılan kaynaklar:
1-) Kur’an’ı Kerim
2-) İbn-i Kesir, Tefsir’ul Kur’an’il Azim
3-) İbn-i Kesir, el-Bidaye ve ve’n Nihaye
4-) Seyyid Süleyman Nedvi, A geophraphical History of the Quran, Ad, Semud, Medyen
5-) Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi
6-) Muharref Tevrat, Yaradılış (Genesis) Bölümü
7-) Prof. Ahmed Bedir, Tevhidin Yurdu Kur’an’ı Kerim Atlası
8) Blue Letter Bible, Chrono-Genealogical Table
9-) Wikipedia
10-) Genealogy of Jesus Christ – Chronology 
Dipnotlar:
1-) İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1.Cilt
2-) “Ad-ı Ule” -Birinci Âd- tamlaması Kur’an’da Necm suresinin 50. ayetinde geçmektedir.
3-) “Ve dediler ki: Sakın tanrılarınızı bırakmayın. Vedd,Süvâ,Yeğus,Yeûk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin” Nuh Suresi,23.ayet
4-) Buhârî der ki: Bize İbrahim… İbn Abbâs’tan nakletti ki; Nûh kavminin tapındığı putlar daha sonra arapların putlan olmuştur. Vedd, Devmetül-Cendel’de Kelb kabilesinin putuydu. Süvâ, Huzeyl  kabilesi­nin, Yeğûs önce Murâd, sonra Sebe’ yakınındaki Cürf’te bulunan Gu-teyf oğullarının, Yeûk ise Hemdân kabilesinin, Nesr ise Zî Kelâ’ hane­danından Himyer’lilerin putu idi. Bunlar Nûh (a.s.) kavminden sâlih kişilerin adlarıydı. Onlar helak olunca, şeytân onların kavimlerine otur­dukları meclislerinde putlar dikmelerini fısıldamış ve onlar da bu put­lara bu isimleri vermişlerdi. Böyle yaptılar. Onlar helak oluncaya kadar buna ibâdet etmiyorlardı. Onlar helak olup ilim ortadan kalkınca, bun­lara ibâdet etmeye başladılar. İkrime, Dahhâk, Katâde ve İbn İshâk’tan da böylece rivayet edilmiştir. Ali İbn Ebu Talha, İbn Abbâs’tan nakle­der ki; Nûh peygamber zamanında bu putlara tapılıyordu.İbn-i Cerîr der ki: Bize Abd İbn Humeyd… Muhammed İbn Kays’tan nakletti ki; o, şöyle demiş: Ye’ûk ve Nesr, Âdem’le Nûh arasında bulunan sâlih bir kavim idi. Kendilerine tâbi olan cemaatları vardı. Onlar ölünce, kendilerine tâbi olan arkadaşlan dediler ki: Onların resimlerini yapsak, hatırladığımız zaman bizi ibâdete daha çok teşvik eder. Böy­lece resimlerini yaptılar. Onlar ölüp de diğer nesiller gelince, İblîs ara­larına sızıp dedi ki; Onlar bunlara ibâdet ediyorlar ve onlardan yağmur yağdırmalarını istiyorlardı. İşte böylece onlara ibâdet ettiler. Hafız İbn Asâkîr, Şît (a.s.)in hâl tercümesinde, İshâk İbn Bişr ka­nalıyla… Abdullah” İbn Abbâs’tan nakleder ki; o, şöyle demiş; Âdem (a.s.)in kırk çocuğu olmuştu. Yirmisi erkek yirmisi dişi idi. Bunlardan yaşayanlar Kabil, Hâbil, Sâlih, Abdurrahmân, —ki ona Abdülhâris adı­nı da vermişlerdi— Vedd idi. Vedd’e Şît deniyordu. Ona Allah’ın lutfu anlamına Hibetullah da  deniyordu. Kardeşleri onu üstün tutmuşlardı. Onun Suvâ, Yeğus, Yeûk ve Nesr adında çocukları olmuştu. İbn Ebu Hatim der ki: Bize babam… Urve ibn Ziibeyr’den naklettiki; o, şöyle demiş: Âdem (a.s.) yanında çocukları Vedd, Ye&ûs, Suvâ’ ve Nesr oldu-ğu halde dertlenmişti. Vedd, en büyükleri ve kendisine en iyi davranılanıydı. (İbn-i Kesir, Tefsirul Kuran’il Azim, Nuh Suresi tefsiri, 14.cilt)
5-) Nûh  dedi ki:   Rabbim;  kâfirlerden yeryüzünde yurd edinen hiç kimseyi bırakma. Çünkü Sen onları bırakırsan; kullarını saptırır­lar. Kötüden ve öz kâfirden başka da evlâd doğurmazlar. (Nuh Suresi, 26-27)
6-) Seyyid Süleyman Nedvi, A geophraphical History of the Quran, Ad, Semud, Medyen
7-) İbn-i Hişam, Tarih
8) Forster, Historical Geographical of Arabia
9-) Fecr,6-8. Araf,69
10-) Fussilet, 15
11-) Fussilet, 15
12-) Hakka, 6-8
13-) Hud,58
14-) Araf, 74
15-) İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1.Cilt 4. Bölüm
16-) Bk. Haritalar
17-) Araf, 73-79
18-) Necm, 50-51
19-) İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1.Cilt 6. Bölüm
20-) İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1.Cilt 5. Bölüm
21-) a.g.e,  1. Cilt, 5. Bölüm ya da Taberi Tarihi, 1. Cilt
22-) Araf, 80-84
23-) a.g.e,  1. Cilt, 6. Bölüm ya da Taberi Tarihi, 1. Cilt
24-) (Hûd, 89)
25-)  İbn-i Kesir, a.g.e
26-) Araf, 85-87
27-) Araf, 91-92
28-) Eyke, bir orman türünün adıdır. Sıklığından birbirine geçmiş büyük orman ve sık çalılık manalarına gelir. Rivayete göre bu bölge, Medyen yakınlarında bulunan bir bölgedir.
29-) Şuara, 176-189
30-) Furkân, 38-39.
31-)Kaf,12-14
32-) a.g.e, 1.cilt 7. bölüm 
Adem (a.s)’dan Muhammed (a.s)’a Peygamberlerin Soy Ağacı (Şeceresi) :
Şecereyi büyütmek için tıklayınız
Peygamberlerin soyağacı ve şeceresi
Adem (a.s)’dan Muhammed (a.s)’a Peygamberlerin Soy Ağacı (Şeceresi)  
 Kur’an’da Adı Geçen Peygamber Kavimlerinin Soy Ağacı:
 Kavimlerin Soy Agacı Secere
Haritalar 
Hz. Hud (a.s) ve Âd kavminin bölgesi olan Ahkaf Bölgesi 
(Yemen, Aden, San’a, İrem, Umman)
 Hz. Hud (a.s) ve Âd kavminin bölgesi olan Ahkaf
Hz. Salih ve Semud Kavminin Bölgesi olan Hicr Bölgesi
 (Ula, Taif, Medaini Salih, Ürdün, Petra)
 
Hz. İbrahim’in yaşadığı bölgeler ve Hicret yolları
 
Hz. Hacer’in hicret yolları ve yaşadığı bölgeler
 Hacer
Hz. İsmail’in Peygamber olarak Gönderildiği 
ve kabilesi Cürhüm’ün Yaşadığı Bölge 
 Ismail
Hz. Lut ve Kavmi Sodom ile Gomore’nin Bölgesi
 Sodom
Hz. Şuayb ve Kavmi Medyen ile Eykelilerin Bölgesi 
 Suayb
Hz. Musa ve Harun’un Mısır’dan Çıkış Yolları
 Musa_Harun_misirdan_Cikis (2)
İsrailoğulları’nın 40 yıl zillet sürgününde kaldığı Tih Çöl’ü
 TihColu-001
Hz. Musa’nın vahiy aldığı Cebel-i Tur (Tur Dağı)
 Turi_Sina
Hz. Süleyman’ın Devleti’nin sınırları
 Suleyman_devleti
Hz. Elyesa’nın Bölgesi
 Elyesa
Hz. Zülkifl ve kavminin Bölgesi
 Zulkifl2
Yuşa (a.s)’ın yaşadığı bölge
 Yusa
Hz. Yunus’un peygamberlikle görevlendirildiği kavmin bölgesi
 Yunus1
Ninova (Musul) Bölgesi
 Ninova
Hz. İlyas ve Kavmi’nin Bölgesi
 Ilyas
Hz. Hud’un gönderildiği kavim olan
 1.Ad (Ad-ı İrem) ‘ın M.Ö 3000′lı yıllarda inşa ettiği 
Yemen-San’a'daki yüksek” binalarından:
Yemen-San'a
Ad2
Ad1
2012-haberler-90261_yemen_02
319099
 dunya-nin-en-dar-sehri10con
IMG_0537
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. 
Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan 
IMG_0562
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. 
Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan 
IMG_0536
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. 
Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan
Thamud16
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. 
Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan


urn3
Semud Kavmi’nin yaşadığı bölgelerden, Petra, Ürdün
Petra_Jordan_BW_21

Petra_Jordan_BW_36
Semud Kavmi’nin yaşadığı bölgelerden, Petra, Ürdün
Treasury_Petra_ Jordan
Semud Kavmi’nin yaşadığı bölgelerden, Petra, Ürdün

salih6
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan
Medain_Saleh
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan
Medaini Saleh
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan
Medaini Saleh
Semud Kavminin Daglari Oyarak Yaptığı Evler. Medain’i Salih, Ula, Suudi Arabistan

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...