13 Nisan 2016

İSLAMİYETTE İYİ AMİRLER-Allah-u Teâlâ’nın Hoşnutluğunu Kazanan İyi Âmirler ve İcraatları



İSLAMİYETTE İYİ AMİRLER

İyi âmirler Allah-u Tâlâ’nın hükmü ile hükmedenlerdir. Onların her iş ve icraatlarında ilâhî hüküm mevcuttur, o hükümden ayrılmazlar. Resulullah Aleyhisselâm’ın yolundan da, o çizgiden de çıkmazlar. Onlar bu hayatı yaşamışlardır. İslâm gibi görünerek iş görmek başka, o hayatı yaşamak başka.
O hayatı yaşamak, Allah-u Teâlâ’nın yaşatması ile kaimdir. Onları O destekler. O destekleyince her iş ve icraat ona göre olur.
Onun desteklemediği âmirler, nefisleri ile hareket ederler. Hakk için çıkar, amma “Ben yapıyorum!” der.
İdare mevkiinde olan âmirlere, Allah’a ve Peygamber’e itaat ettikleri takdirde itaat etmek vaciptir.
Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de.” (Nisâ: 59)
Burada “Sizden” ile kastedilen, müslümanlardan olmasıdır. Ulül-emr müslüman olan emir sahipleridir. Müslüman olmayan ulül-emr’in ise, müslümanlar üzerinde hiçbir itaat hakkı yoktur.
Fert ve toplum olarak bütün müslümanlar Allah-u Teâlâ’ya bağlıdırlar ve bu bağa boyun eğmek mecburiyetindedirler. İslâm dininin ikinci mühim prensibi Peygamber’e itaat ve bağlılıktır. Bu itaat bizatihi Allah-u Teâlâ’ya itaattır. Çünkü itaatin başka bir yolu yoktur.
Diğer bir Âyet-i kerime’de:
“Peygamber’e itaat eden, muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur.” buyuruluyor. (Nisâ: 80)
Bu iki bağlılıktan sonra bir de ulül-emr denilen âmirlere bağlılık vardır. “Kendilerine salâhiyet verilenler” mânâsına gelen bu tâbir, müslümanların herhangi bir işinin başında bulunan herkesi kapsar. Onun içindir ki müslümanlar arasından seçilip kendilerine yetki verilen her âmire itaat edilmelidir.
Bu bir emr-i ilâhidir. Eğer bir müslüman Hazret-i Allah ve Resul’üne itaat edip ulül-emre itaat etmezse, Hazret-i Allah’ın emrine itaat etmemiş demektir.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Hükümdar yeryüzünde Cenâb-ı Allah’ın gölgesidir. Emirlerine itaat ve inkıyat edeni Cenâb-ı Allah aziz ve hilâfı halinde bulunanları zelil eyler.” (C. Sağir)
Zira bir devletin ferahı ve salâhı ancak dirayetli bir iyi âmirin yapacağı güzel iş ve icraatlarla kaimdir. Bunun içindir ki ona itaat etmek emrolunmuştur. İsyan ise yasaklanmıştır.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:
“Üzerinize, sizi Allah’ın kitabı ile idare eden bir köle bile vâli tayin edilse, onu dinleyin ve itaat edin.” (Müslim: 1838)
Buradan anlaşılıyor ki ancak Hazret-i Allah’a itaat edene itaat emrediliyor.
Hadis-i şerif’te:
“Yaratana isyan yolunda yaratığa itaat edilmez.” buyuruluyor. (Ahmed bin Hanbel)
Seni isyana sevk eden bir âmire de itaat etmemek gerektiğini bu Hadis-i şerif beyan ediyor.
İyi âmirin bütün iş ve icraatları rızâ-î Bârî’ye göredir. Ahkâm-ı ilâhîye göre hareket eder ve ettirir. Rızâ-î Bârî’ye nâil olmak için, dini ve vatanı için canını malını feda eder.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Cenâb-ı Allah’ın sultanını yücelteni, Cenâb-ı Allah kıyamet gününde yüceltir.” (Tirmizi)
O kimseyi dünyada şerefli kılar. Hazret-i Allah ve Resul’ünün yanında makbuldür, meleklerin yanında makbuldür, insanlar arasında da itibarlıdır.
Fakat âsi olanı ise zelil eder.
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“İslâm hükümdarına hürmet etmeyeni Cenâb-ı Allah zelil eyler.” (Tirmizi)
Buradan da ancak Hazret-i Allah’a itaat edene itaatın gerektiği ifadesi çıkıyor.
Allah-u Teâlâ’nın zelil ettiği kimseye hiç kimse şeref veremez.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde Allah-u Teâlâ’nın kıyamet gününde arşın gölgesinde gölgelendireceği yedi sınıf insanı arzederken ilk olarak adaletli hükümdarları beyan buyurmuştur.
“Yedi grup insan vardır ki, Allah-u Teâlâ bunları başka gölgenin bulunmadığı günde kendi gölgesinde gölgelendirecektir:
1. Adaletli, dürüst başkan.
2. Rabbine ibadet (ve kullukla) yetişegelen genç.
3. Gönlü mescidlere bağlı olan kimse.
4. Allah için birbirini seven, Allah sevgisi üzere bir araya gelen ve bu sevgi ile birbirinden ayrılan iki kişi.
5. Zengin ve güzel bir kadının gayri meşru dâvetine: “Ben Allah’tan korkarım!” diyen erkek.
6. Sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek şekilde gizli veren.
7. Tenha bir yerde Allah-u Teâlâ’yı zikredip de gözyaşı döken.” (Buhârî)
Çünkü gördükleri işler pek çoktur ve faydası da umumidir. Onlar vasıtasıyla pek büyük işler yoluna girer.
İyâz bin Himâr -radiyallahu anh-dan rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyuruyorlar:
“Cennetlikler üç gruptur:
Adaletli ve başarılı devlet başkanı,
Yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi,
Âilesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden birşey istemeyen adamdır.” (Müslim)
Devlet reisinin başarısı, Allah-u Teâlâ’nın ona, iyiliğe giden yolları açması ve gerekli imkânları hazırlamasıyla mümkündür.
Allah-u Teâlâ’nın emirleri doğrultusunda hareket ettikleri sürece, Allah-u Teâlâ onlara her türlü imkânları bahşeder.
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyurulmaktadır:
“Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah katında kulların en faziletlisi; yumuşak tabiatlı ve merhametli olan adaletli hükümdardır.” (Tirmizi)
İşte Allah-u Teâlâ’nın sevdiği, övdüğü böyle âmirler; hem ilâhî hoşnutluğu kazanmışlardır, aynı zamanda insanların sevgisini de üzerlerinde toplamışlardır. Bu gibi merhametli insanlar hep müslümanın iyiliğini düşünürler, kötülüğünden incinir ve rahatsız olurlar. Çünkü onlara verilmiş gerçekten bir merhamet var ki, kendilerinden daha çok maiyetlerini düşünürler ve onlar için üzülürler. Bunlar Hakk katında övülmüş kimselerdir.
Bu gibi âmirler hakkında Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:
“İslâm hükümdarının muvaffakiyet ve muzafferiyeti için duâ etmek mağfiret sebebidir.” (Münâvî)
Bunun içindir ki bunlara gerçekten bağlanmak, itaat etmek, muvaffak ve muzaffer olmaları için canla başla gayret etmek gerekmektedir. Bunu yapamayanların hiç olmazsa duâ etmeleri lâzımdır.
Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Sizi idare edenlerinizin hayırlıları o kimselerdir ki, siz onları seversiniz, onlar da sizi severler.
Siz onlara duâ edersiniz, onlar da size duâ ederler.” (Müslim: 1855)
Bu karşılıklı anlayış, uhuvvet ve tesanüt sayesindedir ki, Allah-u Teâlâ bu gibi topluluklara huzur ve sükûn bahşetmiştir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Her kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur.
Bir de kim âmire itaat ederse bana itaat etmiş, kim âmire baş kaldırırsa bana isyan etmiş olur.” (Müslim: 1835)
Görülüyor ki âmire itaat, Hazret-i Allah ve Resül’üne itaatla birlikte zikredilmektedir.
Bu hüküm her ümerâya şâmil değildir. Ancak Hazret-i Allah ve Resul’üne inanmış ve itaat etmiş, ilâhi ahkâma göre amel eden ümerâya şamildir.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde iyi bir âmirin müslümanlar için ne büyük bir lütuf ve nimet olduğunu veciz bir şekilde beyan buyurmaktadır:
“İyi bilinmelidir ki devlet başkanı (millet için) siperdir. Onun önünde onun başkanlığında düşmanla harp olunur, onunla (düşmandan) korunulur.” (Buhâri. Tecrid-i sarih: 1240)
Hakk ile olan, bütün iş ve icraatlarını Hakk için yapan kimse her saâdete ermiş, her lütfa mazhar olmuştur. Hem dünyada hem de ahirette.
Allah-u Teâlâ’nın inayet ve desteğine mazhar olan iyi âmirler, devleti Allah-u Teâlâ’nın emr-i şerif’i dairesinde idare ederler. Hakk ile hükmederek verdikleri hükümlerde adalet yaparlar. Halkı dünya saadetine erdirmek, ahiret selâmetine çıkarmak isterler. İşlerinde kolaylık gösterirler. Bunun için de gerekirse uykularını terkederler, dini ve vatanı için canlarını dahi feda etmekten çekinmezler. Bütün iş ve icraatları rızâ-i Bâri’ye uygundur.
Çünkü onlar şu Âyet-i kerime’ye gönülden inanmışlardı:
“Allah size imanı sevdirdi ve onu kalbinizde süsledi. Küfrü, fasıklığı ve isyanı ise çirkin gösterdi.
İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurat: 7)
Bu güzel sıfatları taşıyan kimseler, yaşayış ve icraatlarında doğru yolu bulmuş kimselerdir.
Adaletli devlet başkanı niçin bu kadar önemlidir?
Çünkü o; halkın derdine çözüm arar, onları huzur içinde yaşatmaya çalışır ve böylece insanlara iyiliği ve faydası dokunur. Allah-u Teâlâ da onları sever.

Nitekim Osmanlı hükümdarlarının hayatlarına dikkat edildiği zaman, Allah yolunda nasıl mücadele ettiklerini görmüş oluruz. Bu iman aşkı ile canlarını ve mallarını Allah uğrunda seve seve verdiler. Kendi hayatlarını hiçe saydılar, vatanın ve ordunun selâmetini düşündüler. Böylece şan ve şerefleri bütün dünyaya yayıldı. Gittikleri yerlere adalet götürdüler, huzur ve saâdeti, barışı yaydılar. Emri altındaki bir kâfire dahi, bir müslümana gösterdikleri ihtimamın aynısını gösterdiler. Bu eşsiz adaleti ve apaçık hakikatı gören nice gayr-i müslimler hidayete nail oldular. Kâfir dahi olsa, beşeriyet hâlâ onları saygıyla, hayranlıkla anmaktadır.

Allah-u Teâlâ’nın Hoşnutluğunu Kazanan İyi Âmirler ve İcraatları

Allah-u Teâlâ’nın hoşnutluğunu, müslümanların sevgisini kazanmış olan iyi âmirlerden bazıları ve numune-i imtisal olmak üzere bazı icraatları:
Bu iyi âmirlerin başında hiç şüphesiz ki Hulefâ-i râşidin hazerâtı gelmektedir. Resulullah Aleyhisselâm’ın kemâl ve faziletinden en çok feyz alan zâtlar şüphesiz ki onlardır.
Hazret-i Allah’ın biricik Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine uymaları ve o Nur’u takip etmeleri sebebiyle büyük muvaffakiyetlere erdiler. O günden bugüne güzellikle anılmışlar, dünya durdukça da anılacaklardır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...