İlâhî Meth-ü Senâ
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Siz beni hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı derecede methettikleri gibi, aşırı övmeyin. Ben ancak Allah’ın kuluyum. Benim hakkımda ‘Allah’ın kulu ve elçisidir.’ deyiniz.”(Buhâri. Tecrid-i sarîh: 1405)
Çünkü onun methedilmeye ihtiyacı yoktur. Onu övmek insana âit değildir. Onu yaratan, onu âlemlerin nuru yapan Allah-u Teâlâ, onu meth-ü senâ etmiş, fazilet ve meziyetini, şeref ve haysiyetini, yüceler yücesindeki mevkini çok açık bir şekilde beşeriyete ilân etmiştir.
Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber Muhammed’e çok salât ve senâ ederler.” (Ahzâb: 56)
Peygamber’ine Allah-u Teâlâ’nın salâtı; onu en yüce makamda yâdetmesi, onu rahmeti ile rızâsı ile tebcil ve tebrik etmesidir.
Allah-u Teâlâ onu ne kadar çok seviyor ki; ona çok çok salât-ü selâm getiriyor, Habib-i Ekrem’ine olan sevgisini beşeriyete duyurmuş oluyor. Bunun içindir ki onu hiçbir beşerin anlaması mümkün değildir.
Meleklerin salâtı ise; onun için Allah’a duâ etmeleri, istiğfarda bulunmalarıdır. İnsanlarınki de öyledir.
Allah-u Teâlâ Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini çok sevdiği gibi meleklere de sevdiriyor. Bütün melekler ona hürmet ve tâzim gösteriyorlar.
Allah-u Teâlâ iman edenlere hitap ederek, kendileri için en büyük rahmet olan Peygamber’lerine salât-ü selâm getirmelerini, ona gönülden teslim olmalarını, saygı ve sevgi göstermelerini emir buyuruyor.
“Ey inananlar! Siz de ona salât-ü selâm getirin ve tam bir teslimiyetle gönülden teslim olun.” (Ahzâb: 56)
Ki bu sayede ilâhî rahmete, Resulullah Aleyhisselâm’ın şefaat-ı uzmâsına nail olsunlar.
Ne yüce mertebedir ki, onu yaratan ona salât-ü selâm getiriyor, sevgili Peygamber’ini anıyor. Ulvî makamındaki melekler de onun için mağfiret diliyorlar, senâ ediyorlar.
Bu nimet ve şereften üstün bir ikbal ve ikram düşünülemez.
Sonra da süflî âlemdeki insanlara Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine salât-ü selâm getirmelerini emrediyor.
Müminler bu sayede kendilerini zulmetten nura kavuşturan, ulvî ufukların kapılarını açan peygamberlerine; salât ve selâmlarını, hürmet ve tâzimlerini, övgü ve senâlarını, minnettarlıklarını arzetmiş oluyorlar.