27 Nisan 2016

Hz. Hasan'ı (r.a.) kim zehirletti?



Hz. Hasan'ı (r.a.) kim zehirletti?

Üzerinde Rabbünallah yazan yüzük

1. Taberi, Tarih;

Rivayete göre, Hz. Hasan bin Ali (r.a.) Hz. Muaviye'nin yanından ayrılınca ev halkını aldı Medine'ye geldi. Muaviye'nin oğlu Yezid ise Hasan bin Ali (r.a.)'ı öldürmek sevdasına düştü. Ama dileği şuydu ki kimse bunu bilmemeliydi. 
Bunun üzerine Yezid, Medine'de, Hz. Hasan'ın hatunu Esma bint-i Eş'as bin Kays'a haber gönderip: 

- Eğer Hasan’ı öldürebilirsen, seni ben alırım, dedi. Esma da: 
- Ben onu nasıl öldüreyim dedi. Yezid ona bir zehirlenmiş tülbent gönderdi ve:
- Hasan sana yakınlık gösterdiği zaman sen, bu tülbenti onun eli­ne sun ki o da bununla silinsin. O vakit muradımız hasıl olur. dedi. O kadın da o destarı (tülbenti) sakladı. Bir gün Hasan (r.a.) Esma'ya yakın oldu. Kadın da ona o tülbenti Hz. Hasan'ın eline sundu. Hemen o da, o tülbentle silindi. Ondaki zehir Hz. Hasan'ın vücuduna yayıldı. Emirül Müminin Hz. Hasan da bu zehirden ötürü şehit oldu.
Başka bir rivayete göre karısı ona ağulu bir şerbet verdi. Hz.Hasan o şerbeti içerek şehit oldu. Rivayet edilir ki, o vakit Yezid bin Muaviye, Hazreti Hasan (r.a.)ın karısı Esma'ya:
- Eğer muradımı yerine getirirsen, sana 10.000 dirhem gümüş ve­reyim. Irak yakınlarında babamdan sana on parça köy alayım ve seni de hatun edineyim, demişti. Emirül Müminin Hz. Hasan, şehit edildi­ği vakit kırkaltı yaşında idi. Onu, Peygamber (s.a.v.)'in kabri şerifi yâ­nında gömmek dilediler. Hz. Aişe (r.a.) razı olmadı. Bundan ötürü Bakiü'l-gark denilen yerde gömüldü.
Hz. Hasan şehit edilince ehli beyti, Hz. Hüseyin'in ev halkı ile Medine'den Mekke'ye geldiler. Ve Hz. Hasan (r.a.)'ın hatunu Esma da Yezid bin Muaviye verdiği söze vefa gösterir diye Şam’a geldi. Yezid'in onu alacağını babası Muaviye'ye söylediği vakit, Hz. Muaviye, kadına:

- Sen ki peygamberin kızının oğlu Hasan gibi yiğide vefasızlık gösterdin, benim oğluma ne kadar vefa gösterebilirsin? Senin, bu dün­yada sağ kalman bile müslümanlar için zararlıdır, dedi. Ve emrederek onu öldürttü. Emiru'l-müminin Hz. Hasan (r.a.)'ın şehit olması Hicretin 42. yılının şaban ayında olmuştu. (1)
Değerlendirme: 
Rivayetin uydurma olduğunu önceki yazımda aktarmıştım. (2) Eğer bir çeviri hatası yoksa Hz. Hasan'ın (r.a.) şehit edildiği tarih olarak 42. hicri yılının verilmesi yanlıştır..Hz. Hasan (r.a.) 49. yılda zehirlenerek şehit edilmiştir..(3) Rivayetin birinde tülbent diğerinde şerbet denilmesi de ayrı bir mesele..Hz. Hasan'ın yiğit olduğunu teslim eden Hz. Muaviye (r.a.) sadece katili mi cezalandırır? Azmettiricinin yani Yezid'in (l.a.) hiç mi suçu yok? Ca'de'nin öldürüldüğünü duyan Hz. Hüseyin (r.a.) ve Haşimiler bu işin arkasını neden kurcalamamışlar? Bu rivayetlerin bir önceki yazımda saydığım sebeplerden dolayı tamamen kurgulanmış olduğunu düşünüyorum..Kurgulayanlardan biri tülbent demiş diğeri bal şerbeti. Hz. Hasan'ın (r.a.) Hicretin 42. yılında 46 yaşında iken şehit edilebilmesi için Mekke'de doğmuş olması gerekir..Oysa Hz. Ali ile Hz. Fatıma Medine'de hicretten sonra evlenmişlerdir..(4)
2. İbn Hacer, el-İsabe: 
Vâkıdî dedi: Bize Davud b. Sinan, Sa’lebe b. Ebu Malik nakletti: Hasan'ın ölümüne şahit oldum, el-Bakî'de gömüldü. Kabir o kadar kalabalıktı ki, iğne atsan, yere düşmezdi." Vâkıdî dedi: 49. h. yılında öldü.

Medâinî dedi: 50. h. yılında öldü. Kimine göre 51. h. yılında vefat etmiş­tir. el-Heyseme b. Adiy, 45. h. yılında öldüğünü ileri sürdü. İbn Mende dedi: 49. h. yılında öldü. Kimine göre 50. h. yılında öldü. Kimi­sine göre de 58. h. yılında öldü. Onun zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürülmüştür.
İbn Sa'd dedi; Bize İsmail b. İbrahim, İbn Avn, Umeyr b. İshak’tan rivayetine göre dedi ki: Bir arkadaşımla birlikte, Hasan b. Ali'nin yanına girdik. Şöyle dedi: Ciğerim'den bir parça şey kusup çıkardım. Birçok kere zehirlenmiştim. Ama bunun gibi­sini görmedim. Derhal ona Hüseyin geldi ve sordu: "Sana bu zehiri kim içirdi?" ona durumu bildirmekten çe­kindi, kimin içirdiğini söylemedi. Al­lah ona rahmet etsin. (5)
Değerlendirme:
Hz. Hasan'ın (r.a.) ölüm tarihindeki ihtilafa dikkat!. Rivayetler 45. yıldan başlıyor ve her yıla bir rivayet olarak 51. yıla kadar devam ediyor..Oysa büyük zatların doğum tarihlerinde ihtilaf olsa da ölüm tarihlerinde olmamalıydı..Bu kadar ihtilafın içinden spekülasyona açık bir meselede Hz. Hasan'ın kim tarafından şehit edildiğinin izini sürmek gerçekten çok zor..İbn Hacer, durumu olması gereken şekliyle yansıtmış ve spekülasyonlara prim vermemiştir..Anlatım, Hz. Muaviye'nin veya Yezid'in (l.a.) ismini vermemektedir..Bence doğru olan da budur.
3. Suyuti, Halifeler Tarihi;
Hasan, zehir yüzünden Medine’de vefat etti. Onu zehirleyen karısı, Eşas b. Kays kızı Câde’dir. Yezid b. Mu'âviye, onu evlenme vaadiyle kandırarak Hasan'ı zehirlemesi için yolladı. Böylece Câde Hasan’ı zehirledi. Câde, Hasan öldükten sonra Yezid’e mektup yazdı ve ondan vaadini yerine getirmesini istedi. Lakin Yezid ona, "Seni Hasan’a ben mi münasip gördüm ki, şimdi seni kendime alayım?” cevabını verdi.
Hasan’ın vefatı 49 senesindedir. Lakin 50 ya da 51 senesinin Rebîü’l- Evvel ayının beşinci günü olduğunu söyleyenler de vardır (4 Nisan 670-71). Kardeşi bunu kimin yaptığını ona söyletmek için çok çaba sarf etmiştir; fakat Hasan bunu söylemediği gibi bir de, “Eğer bu benim tahmin ettiğim kişiyse Al­lah'ın intikamı çok şiddetli olacaktır, yok eğer o değilse benim yüzümden masum olan biri öldürülmesin” diye konuşmuştur. (6)
Değerlendirme:

Rivayet ile ilgili değerlendirmeleri daha önce yapmıştım..Yalnız bu rivayeti Ehl-i Sünnet kitaplarında uydurma yoktur diyen ve de Yezid'i aklamaya-paklamaya çalışan kişilere ithaf ediyorum:
Sual: Yezide lanet etmek caiz midir, o kâfir mi idi? 

Cevap: Yezid, Müslüman idi. Namaz kılardı. İslamiyet’e düşman değildi. Yüzüğünün taşı üzerinde Rabbünallah yazılı idi. Kerbela olayına o da üzülmüştür. (S. Ebediyye) (7)
Eleştiri: 
İslamiyete düşman değildi (?) ama Hz. Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) torunlarını katletmek, Medine'yi yakıp yıkmak, içki içmek, envai çeşit fıskı fücur işlemek, maymunlarla hemhal olmak, Harre katliamını emretmek, Medine'yi yağmalatmak, kadınlarına tecavüz ettirmek, sahabileri katlettirmek gibi ufacık-tefecik (?) bir iki zaafı vardı..Yüzüğünde Rabbünallah yazması bu kusurlarına kefaret olur mu?..Olur diyebilene helal olsun..Demek ki her türlü melaneti işleyip te gelecek nesillerin görmemesini istiyorsan üzerinde Rabbünallah yazan bir yüzük edinmen, arada sırada içki meclislerine -eğer ayık isen- namaz ile ara vermen yeterli (!) Dava kapanmıştır.(8) 
4. İbnü'l Esir, el-Kamil;

Hz. Hasan B. Ali B. Ebî Tâlib'in Vefatı 
Bu yıl içinde [h.49] Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan vefat etmişti. Rivaye­te göre hanımı Ca'de binti el-Eş'as b. Kays el-Kindî zehirlemişti. Resulullah (s.)'ın yanına defnedilmesini vasiyet etmiş, ancak her han­gi bir fitnenin kopması halinde her hangi bir müslüman mezarlı­ğına gömülmesini de tavsiye etmişti. Hz. Hüseyin Hz. Âişe'den bu konuda izin isteyince Hz. Aişe buna müsaade etmiş ve vefat etti­ğinde Rasûlullah'ın kabri yanına defnetmek istemişlerdi. Medine va­lisi Saîd b. el-As olduğu için onlara pek karışmamış, ancak Mervân b. el-Hakem, Ümeyyeoğullarını ve onlara yakın olan kimseleri toplaya­rak Hz. Hasan'ın Rasûlullah'ın yanına defnedilmesini engellemeye çalışmıştı. Hz. Hüseyin onların böyle karşı koymalarını engellemek istemişse de ona şöyle söylenmişti: «Ağabeyin Hasan Rasûlullah'ın yanına defnedilmeyi vasiyet etmiş, ancak bu defin işinin müslümanlar arasında bir fitneye sebep olması halinde herhangi bir müslüman mezarlığına gömülmeyi de tavsiye etmişti. İşte bu bir fitnedir.» Bu sözler üzerine, Hz. Hüseyin susmuş, Saîd b. el-As, namazını kıldırmıştı. Hz. Hüseyin Saîd'e şöyle demişti: «Eğer sünnet olmasaydı seni onun namazını kıldırmaktan alıkoyardım.» 
[İbnü’l-Esir, El Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi, Bahar Yayınları: 3/466-467.] 
5. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye;

Muhammed b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Adamın biri, Medine'de bulunan Hasan'ın yanına gitti. Hasan'ın elinde bir mektup vardı. Adam sordu: 
- Bu nedir? 
- Muaviye'nin oğlu beni bu mektubuyla tehdit ediyor. 
- Sen ona karşı insaflı davranmıştın. 
- Evet ama ben kıyamet gününde 70.000 veya 80.000 veyahut daha fazla veya daha az sayıdaki kimsenin boyunlarındaki damarlardan kan fışkırarak huzuru ilahiye gelmelerinden ve bu dünyada kanlarının ne sebeple akıtıldığını Allah'tan sormalarından korkuyorum. Onun için bunlara insaflı davrandım."
Ebu Bekir b. Ebi'd-Dünya, Umeyr b. îshak'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 
"Ben ve başka bir Kureyşli adam, Hasan'ın yanına gittik. Biraz son­ra kalkıp dışarı çıktı, tekrar döndü ve şöyle dedi: "Az önce ciğerimden bir parçayı dışarı attım ve o parçayı şu çöple evirip çevirdim. Defalarca ba­na zehir içirildi, ama bu defa ki kadar şiddetli bir zehir içirilmiş değildi." Böyle dedikten sonra da yanımdaki arkadaşıma da şöyle dedi: 

- Benden bir şey isteyemeyeceğin bir zaman gelmeden önce şimdi benden iste. 
- Senden birey istediğim yok. Allah sana afiyet versin. 
Böyle dedikten sonra Hasan'ın yanından çıkıp gittik. Ertesi gün ya­nına tekrar gitmek istediğimizde çarşıdan geçerken onun yere düşmüş vaziyette olduğunu gördük. Kardeşi Hüseyin, gelip yanı başında oturdu ve şöyle sordu: 
- Ey kardeşim! Sana bu kötülüğü yapan kim? 
- Sen onu öldürmek mi istiyorsun? 
- Evet. 
- Eğer bu kötülüğü bana yaptığını zannettiğin kişi, benim düşün­düğüm kimse ise biliyorum ki, Allah benim intikamımı alma hususunda senden daha güçlüdür (Allah daha güçlü, daha cezalandırıcıdır). Eğer o zannettiğim kimse değilse o zaman benim yüzümden suçsuz bir adamı öldürmeni istemem." 
Muhammed b. Ömer el-Vakidî, Ümmü Bekr Binti Misver'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hasan'a defalarca zehir içirildi, her defasın­da da ölümden kurtuldu. Ancak vefatına sebep olan son defadaki zehir içirilişinde o zehir onun ciğerine karışmıştı. Vefat edince Haşimilerin kadınları bir ay müddetle ona ağıt yaktılar." 
Vakidî dedi ki: Hz. Aişe'nin ifadesine göre Haşimilerin kadınları Hasan için bir sene boyunca yas tuttular." 
Yine Vakidî, Hasan'ın oğlu Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiş­tir: "Ali'nin oğlu Hasan, çok kadınla evlenmişti ve evlendiği kadınlar onun yanında çok az süreyle kalırlardı. Evlendiği bütün kadınlar, mut­laka onu severler ve onu başkalarından kıskanırlardı. Anlatıldığına gö­re ona zehir içirilmiş, ama ölümden kurtulmuştu. Tekrar içirilmiş, yine ölümden kurtulmuştu. Sonuncu kez içirildiğinde vefat etmişti. Can çe­kişirken yanına gelen tabip onun içtiği zehirin, bağırsaklarını parçala­dığını söylemişti. Bunun üzerine Hüseyin, Hasan'a dedi ki: 

- Ey Muhammed'in babası, sana bu zehiri içireni bana söyle? 
- Niçin ey kardeşim? 
- Onu öldüreceğim. Vallahi seni defnetmeden önce onu öldürece­ğim. Ya ona güç yetiremem ya da yanına ulaşamayacağım bir yerde olur. Bunun dışında o neredeyse öldüreceğim. 
- Ey kardeşim, bu dünya geçici ve fani birkaç geceden ibarettir. Bı­rak da onunla Allah'ın huzurunda hesaplaşayım." Böyle dedi ve kendi­sine zehir içiren kimsenin adını söylemedi. Bazı kimselerin şöyle dediklerini duymuşum
"Muaviye, Hasan'a zehir içirmeleri için bazı hizmetçilerine ödül va­detmiş." 
Muhammed b. Sa'd, Ümmü Musa'nın şöyle dediğini rivayet etmiş­tir: Ca'de binti Eş'av b. Kays, Hasan'a zehir içirdi. Hasan da bu yüzden hastalandı. Kırk gün süreyle altına bir leğen konuluyor, o leğen çıkarıl­dıktan sonra bir başka leğen getirilip konuluyordu." 
Muaviye'nin oğlu Yezid, Hasan'ın hanımı Ca'de binti Eş'as'a haber göndererek: "Hasan'ı zehirle, o öldükten sonra ben seninle evlenirim." demiş ve Ca'de de onun bu isteğini yerine getirmişti. 
Hasan öldükten sonra Ca'de, Yezid'e haber göndererek kendisiyle evlenmesini istemiş, ancak Yezid şu karşılığı vermişti: "Vallahi biz seni Hasan'a layık görmemiştik, kendimize mi layık göreceğiz?" Bence bu sa­hih bir rivayet değildir. Hele Yezid'in babası Muaviye'nin, böyle bir şey yapması hiç mi hiç düşünülemez. 
Hasan'ın, Ca'de tarafından zehirlenmesiyle ilgili olarak Kesir Nemre şöyle bir şiir söylemiştir: 
"Ey Ca'de! Hasan'a ağla, ağlamaktan usanma. 

Ona gerçek bir ağlayışla ağla, ağlayışın sahte olmasın. 
Evine onun gibisini koyamazsın artık, insanlar arasında ne pabuç­lu, ne yalın ayaklı hiç kimseyi ona benzer göremezsin. 
O adamı kastediyorum ki, ailesi onu öyle bir zamana teslim ettiler ki, o zaman kuraktır. 
O zamandan ürün isteniliyor ama ürün vermiyor. 
Ateşi yakıldığı ve tutuşturulduğu zaman Hasan'ın benzersiz asaleti o ateşin alevlerini yükseltir ki, o ateşi, ayakları zincire bağlı perişan halli bir kimse görmesin, ya da ehil olmaya lâyık olmayan kavmin bir ferdi görmesin. 
Ey oğulcuğum! Eti haşlıyorsun, haşlandığında o eti yiyecek bir kim­se yok." 
Âliye, babası Muhammed'den naklen Cafer'in şöyle dediğini riva­yet etmiştir: "Hasan kırkyedi yaşında iken vefat etti." Birçok kimseler­de böyle demişlerdir. Sahih olan rivayet budur. Meşhur kavle göre Ha­san, hicretin kırkdokuzuncu senesinde vefat etmiştir. Nitekim biz de böyle dedik. Başkaları ise onun hicri ellinci senede vefat ettiğini söyle­mişlerdir. Ellibirinci senede veyaellisekizinci senede vefat ettiğini söy­leyen zayıf rivayetler de vardır. 
[İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 8/63-80.]
Değerlendirme: 
Yezid ile ilgili rivayetin uydurma olduğunu ilk yazımda aktarmıştım..Yukarıda aktarılan rivayetlerin hiçbiri tatmin edici değil..İbnü'l Esir'in fazla uzatmadan olayın ana hatlarını vermesi daha doğru bir anlatım ..Yezid-Ca'de komplosu üzerine kurulan rivayetlerin ana problemi böyle bir zehirlenmenin tek defada gerçekleşmesi kurgusunu taşıması..Oysa İbn Sad'ın rivayetlerinin pek çoğunda zehirlenmenin tek defa değil birden fazla olduğunu gördük..Bir kişi tarafından defaatla zehirlenen birisi de en son ne yediğinden hareketle zehirleyeni tespit etmekte zorlanmaz..Dolayısıyla ona ikinci defa zehirleme fırsatı vermez..Eğer bu Ca'de olsaydı onu cezalandırmak veya babasının evine geri postalamak zor olmayacaktı. Yorumlarda Ca'de'ye babası Eşas üzerinden saldırılması da garip..Ca'de fena bir adamın fena bir kızı ise Hz. Hasan'ın (r.a.) gözü bağlımıydı da bu iki fenalığı göremeden kendisiyle izdivaç etti ? Yorumcuların çok bilmişliğine mi prim verelim yoksa Hz. Hasan'ı kolay aldanır bir vaziyete sokmalarına mı teessüf edelim ? İşte onlardan biri:
Ahmet Lütfi Kazancı, Hasan-Hüseyin;
Hz. Hasan bunları bilmiyor mu idi? Elbet biliyordu. Hatta en ya­kından bilenlerden biri de Hz. Hasan idi. Peki böyle fitne ve fesat kaynağı olarak bilinen, geçmişi temiz olmayan, alabildiğine kirli, ola­bildiğince berbat olan bir kişinin kızıyla evlenmenin lüzumu ve anla­mı ne idi, denilirse cevabı hazırdır. İnsan bazen bile bile, kendini mahvedecek işlere girişir. Nitekim bu kadının babası İmam Ali'nin defterini dürmüş, kendisi de içirdiği zehir ile onun ciğerlerini parça­lamıştı. (9)
Şimdi oldu mu bu izah sayın Kazancı? Tarihi geriye doğru okumaktır bu..

Herhalde siz Hz. Hüseyin'in hiç bilmediği Hz. Hasan'ın (r.a.) ise sadece tahmin yürütebildiği bir davanın gizli tanıklarına ve yeni ortaya çıkan delillerine sahip olmalısınız.
Ca'de ile Hz. Muaviye veya Yezid arasında geçen konuşma ?
Ha evet o konuşma..Hz. Muaviye veya Yezid iki kişi arasında geçmesi gereken çok gizli bir konuşmayı belediye anonsuyla tüm Şamlılara dinletti..Birtek o sırada oralarda olan İbn Abbas (r.a.) işitmedi..Bir de Medine'de olan Hz. Hüseyin (r.a.).
***
(1) Taberi, Tarih, Sağlam Yayınları, c. 4., s.79-80.

(5) İbn Hacer, Sahabe-i Kiram Ans., İz Yayıncılık, c. 1, s. 499.
(6) Celaleddin Suyuti, Halifeler Tarihi, Ötüken Yayınları, s.199.
(9) Ahmet Lütfi Kazancı, Hasan-Hüseyin, Ensar Neşriyat, s. 211.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...