AHMED İBN-İ HACER-İ MEKKİ (HEYTEMİ)
BEKLENEN MEHDİ'NİN ALAMETLERİ
(El-kavlu'l muhatasar fi alamet-il mehdiyy-il
muntazar)
Tercüme : Müşerref Gözcü
Yayına Hazırlayan : Dr. Suat Arusan
Bu kitabın yayınlanmasında Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti’nin izniyle verilen mikrofilmlerden faydalanılmıştır.
Guneş
Yayıncılık
Talat Paşa Mah. Emirgazi Cad.
İbrahim Elmas İşmerkezi No: 1 Kat 4 No: 11
Şişli-İstanbul / Tel: 0216-660 00 59
Baskı: Seçil Ofset / Kasım 2010
100. Yıl Mah. MASSİT Matbaacılar Sitesi,
4. Cad. No:77 Bağcılar-İstanbul
Tel: 0212-629 06 15
ÖNSÖZ
Mehdi'lik konusu, İslam tarihinin en
tartışmalı konularından birisidir. Hatta zaman zaman istismar edilerek,
toplumların bunalımlı dönemlerinde sahte mehdi'ler dahi görülmüş ve müslümanlar
aldatılarak değişik oyunlara alet edilebilmişlerdir.
Büyük İslam alimi ve Şafii mezhebinin
büyüklerinden İbn-i Hacer-i Mekki'nin sahih rivayetleri biraraya getiren ve
günümüzden 450 yıl kadar önce yazılmış olan bu eserinin Türkçe'ye
kazandırılması, Mehdi'lik konusundaki tartışma ve spekülasyonlara yarar
getirecektir. Hz.Mehdi hakkındaki doğru bilgilerin, müslümanları yanlışlardan,
bid'atlardan ve sahteliklerden koruyacağı kanısındayım. Ayrıca, araştırmacılara
bir kaynak olmasını da temenni ederim.
"Beklenen Mehdi'nin
Alametleri" ismini taşıyan bu kitap için vurgulanması gereken önemli bir
nokta, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat'ının 380. mektubunda bu eserden
bahsediyor olmasıdır.
Bu tercüme, eserin
İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan el yazma Arapça nüshasından
yapılmıştır.
Tercüme'yi yapan Müşerref
Gözcü'ye, gerekli izinle kitabın mikrofilmlerini Süleymaniye Kütüphanesi’nden
sağlayan kardeşim Nejat Arusan'a, kapak düzeni için Ayberk Şentepe'ye, dizgi ve
baskısı için de Şafak Basım ve Yayınevi'ne teşekkürü bir borç bilmekteyim.
Hayırlara vesile olmasını,
Cenabı Hak'dan niyaz ediyorum.
Dr. Suat ARUSAN
Kasım – 1985, Manisa
TAKDİM
AHMED İBN-İ HACER-MEKKİ (HEYTEMİ)
-rahmetullahi aleyh-
HAYATI
Büyük İslam alimlerinden,
asıl adı Şihabüddin Ahmed b.Muhammed'dir. Mısır'da Heytem denilen yerde 1498'de
doğdu. (H.889) Şemsuddin b.Ebi Hamail, Şemsuddin Şenavi, Kadı Zekeriya Ensari,
Abdülhak Sünbati, Şihabüddin Tablavi, Ebul Hasen-el Bekri, Şihabüddin Necar,
Şihabur- Remli, Şihabul Bulkini gibi meşhur alimlerden hesab, mantık, sarf,
nahiv, meani, feraiz, fıkıh usulü, hadis, tefsir, kelam ve tasavvuf ilimlerini
öğrendi. Şafi mezhebinde ve diğer mezheplerde büyük bir alim olarak yetişti.
Yirmi yaşlarında iken talebe yetiştirmek ve fetva vermek için icazet (diploma)aldı,
Mekke'ye yerleşti ve "İmamül Harameyn" adıyla meşhur oldu.
Şöhreti bütün beldelere yayıldı, "İbn-i Hacer-Mekki'nin sözleri, dört
mezhepde de hüccet ve senettir" denilmiştir. Büyük hizmetler gördü,
pek çok eser verdi, insanları doğru yola sevketmeye çalıştı. 1566'da (H.974),
Mekke'de vefat etti.
ESERLERİ
Savaik-ül Muhrika : Dört halifenin hilafetleri ve Eshab-ı Kiram'ın faziletlerinden
bahseder. Bidat sahibi ve zındıkları reddeder.
Minhac Şerhi Tuhfetül Muhtaç : Dört ciltlik bu eser, Şafii mezhebinin en ünlü fıkıh kitabıdır.
Zevacir : Büyük günahları anlatır, iki cilttir.
Hayratül hisan : İmam-ı Azam'ın büyüklüğü anlatılmaktadır.
Fetavayı
Kübra ve Fetavayi Hadisiyye : Muhtelif
fetvalardan ibarettir.
Nasihat-ül
Muluk, Fethül Bari ve fıkıhla ilgili 70 kadar eser, diğer kitaplarıdır.
El-kavlu'l muhtasar fi alamat-il
mehdiyy-il muhtazar : Mehdi aleyhisselam'ın iki
yüz kadar alametini bildirmektedir.
EL-KAVLU'L MUHTASAR Fİ ALAMAT-İL MEHDİYY-İL MUNTAZAR
Saltanatının büyüklüğü ve celalinin
kemaliyle övgüye layık olan Allah'a (C.C), sonsuz hamd ü senalar olsun. Salat
ve selam, efendimiz Hz.Muhammed (S.A) ve onun ali-ashabı üzerine olsun.
Bu kitaba, "El-kavlu'l muhtasar fi
alamatil mehdiyy-il muntazar" adını verdim. Cahillerin bu konuyla ilgili
birçok uydurmalarını ayırarak, Hz.Mehdi'nin alametlerinden, faziletlerinden,
özelliklerinden ve onun hakkındaki rivayetlerde bunların ravilerinden
bahsedeceğim.
Bu kitabımı yazmaya başlamadan önce,
zamanımızda ve daha önceki zamanlarda kendilerinin mehdi olduğunu iddia eden
bir kısım insanlar çıkmıştır. Aslında bunlar farkında olmadan hem sapıtmış, hem
de kendilerine inananları saptırmış kimselerdir. Böyle bir iddiada bulunmaya
nasıl cesaret edebiliyorlar? Halbuki, sünnet-i seniyye bu yalancıların sefih ve
azaba layık olduklarına hükmetmiştir.
Bu kitaptaki izahatlarım hususunda, Rabbimin
beni doğruya isabet ettirmesini onun feyzinden diliyorum. Rabb-i rahimimiz
kerim, cevvad (ihsanı bol), mu'nim, (nimet verici) ve vehhab'dır (çok hibe
edici). O bana kafidir ve en güzel vekil de O'dur. Büyük küçük, bütün
günahlarımdan Allah'a (C.C) sığınırım.
Kitabımı, bir mukaddime, üç bölüm ve bir
hatime şeklinde düzenledim.
MUKADDİME
Resulullah efendimizden
nakledilen bir hadiste "Kim Deccalı yalanlarsa kafir olur, kim de
Mehdi'yi yalanlarsa o da kafir olur" buyurulmuştur. Bu hadis-i şerifi,
Ebubekir El-İskaf Favaid-il-ehbar isimli kitapta, Ebul Kasım Es-Süheyli de
Şerh'is-Siyer isimli eserinde zikretmişlerdir.
İleride de anlatılacağı
gibi, Hz. Mehdi'nin, Fatıma validemizin soyundan olacağına dair birçok rivayet
gelmiştir. Peygamber efendimizin bu rivayetlere zıt gibi gelen "Mehdi,
amcam Abbas’ın soyundandır" şeklindeki hadisine gelince; Meşhur
ravilerden Darekutni, bu hadisin garip bir hadis(à) olduğunu söylemiş ve Beni Haşimin ünlülerinden
Muhammed b. Velid'in bu nakilde yalnız kaldığını ifade etmiştir. Ancak,
Rafii'nin İbni Abbas'tan rivayet ettiği başka bir hadis de, Muhammed b.
Velid'in naklini doğrular niteliktedir. Bu hadis şöyledir: "Ey
amcacığım, sana müjdeler olsun ki, asfiya ve hulefa senin soyundan olacak,
kendisiyle hidayet neşrolunan, küfür ateşi kendisiyle sönen ve ahir zamanda
gelecek olan Mehdi de senden olacaktır, Allah (C.C.) İslamı benimle başlatmış
ve senin zürriyetinle sona erdirecektir."
Ayrıca, Ebu Naim'in, HİLYE
adlı eserinde Ebu Hüreyre (R.A)'den rivayet ettiği bir başka hadis de şöyledir:
‘Ey Fadl'ın babası (yani Abbas), sana müjdeler olsun ki, Allahü Teala, şu İslam
dininin kapısını benimle açmış, senin zürriyetinle sona erdirecektir.'
Heytem bin Kuleyb ve İbni
Asakir'in, İbni Abbas'tan naklettikleri ve bütün ravileri güvenilir olan bir
başka hadis de şöyledir; "Peygamber efendimiz üç defa, Allah'ım, sen Abbas
ve onun soyuna nusret et demiş ve ey amcam,
sen bilmiyormusun ki, muvaffak ve mardi(àà)
olan Mehdi, senin soyundan olacaktır."
Yine Deylemi'nin Ümmü
Seleme'den rivayet ettiği bir başka hadisde de Peygamber efendimiz, "Deccal
çıkıncaya kadar, hilafet babamın öz kardeşi olan amcamın soyunda devam
edecektir" buyurmuştur.
Yine, Hatib ve İbni
Asakir'in Hz.Ali'den rivayet ettikleri bir hadis ise şöyledir. "Ey amcacığım, sana haber vereyim ki,
Allahü Teala İslamı benimle başlatmış, senin zürriyetinle sona
erdirecektir."
Bütün bu rivayetler, en
başta geçen ve Hz. Mehdinin Fatıma validemizin soyundan geleceğin bildiren
hadise bir zıtlık arzetmez, çünkü Mehdinin Fatıma validemizin soyundan
geleceğini bildiren hadisler hem daha çok, hem daha sahihtir. Bazı muhaddisler,
bilhassa bu noktanın kesin bir gerçek olduğunu ifade etmişlerdir. Ancak, Hz. Mehdi'nin
hem Peygamber efendimizin kız Fatıma zürriyetinden, hem de amcası Hz. Abbasın
soyundan gelmesi mümkündür, ve buna bir mani de yoktur. Belki, Hz. Mehdi anne
ciheti itibarıyla Hz. Abbas'ın soyuna dayanıyor olabilir.
Yine Hz. Mehdi'nin Hz.
Hasan'ın (Hz. Fatıma’nın büyük oğlu) soyundan gelmesi ihtimali daha büyüktür.
Zira bu husustaki hadisler daha çoktur. Keza, Hz. Hüseyin (Hz. Fatıma'nın küçük
oğlu) ve Hz. Abbas'ın soyundan gelme ihtimali de büyüktür. Zira, muhtelif
cihetlerden birkaç kişinin, ilerideki nesillerde bir şahısta evlatlığının
ortaklaşmasında bir engel yoktur.
İbni Mace'den gelen ve "İsa
b. Meryem'den başka hiçbir mehdi yoktur" şeklindeki hadis, "İsa
b. Meryem'den başka kamil, masum bir mehdi yoktur." anlamında
yorumlanmalıdır. Kaldı ki, bu zayıf bir hadistir. Ayrıca, sabit olan
hadislerden, Hz. Mehdi'nin, kesin olarak Hz. Fatıma'nın soyundan geleceği
anlaşıldığından, bu rivayetlerin "İsa b. Meryem'den başka hiçbir mehdi
yoktur" nakline tercihi gerekmektedir.
Mehdi'nin geleceği,
Resulullah efendimizin neslinden olacağı, dünyaya yadi sene hükmedeceği,
yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İsa (A.S)'nın onun arkasında namaz kılacağı
anlamındaki bütün hadisler, pek çok ravinin nakilleriyle kesinlik kazanmıştır.
Sayılan bu noktalar, Hz.Mehdi'nin hayatına ait en önemli özelliklerdir.
Gelecek rivayetlerden de
anlaşılacağı gibi, İmam Kurtubi'nin Tezkire'sinde bahsedilen "Mehdi,
batının en uzak bölgesinden çıkacaktır" şeklindeki naklin aslı yoktur.
BİRİNCİ BÖLÜM
(Bu bölümde, Resulullah
Efendimizden gelen rivayetlerin ışığında Hz. Mehdi'nin alametleri ve
özellikleri anlatılacaktır.)
1- Hz.
Mehdi, ehl-i beyt'ten olacaktır.
2- Hz. Hasan'ın (R.A) soyundan gelecektir. Ancak Resulullah
efendimizin, Hz. Fatıma'ya söylediği 'Beni
peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, şu ümmetin mehdisi, senin
iki oğlun olan Hasan ve Hüseyin'den olacaktır' şeklindeki hadisle, bu bilgi
arasında bir zıtlık yoktur, zira Hz. Mehdi'nin babasının Hasani, anasının da
Hüseyni olması pekala mümkündür.
3- Hz.
Mehdi'nin ismi, Peygamber Efendimizin isminden (yani Muhammed), başka bir
rivayete göre de Ahmed olacaktır. Ancak bu iki isim arasında bir zıtlık yoktur,
zira her ikisi ile de isimlendirilmesi mümkündür.
4- Babasının
ismi, Resulullah Efendimizin babasının ismi olacaktır.
5- Hz.
Mehdi, geniş alınlıdır, burnu kavislidir ve dişleri de aralıklıdır.
6- Yedi sen
dünyaya malik olacaktır. (Meşhur pek çok rivayete göre böyledir, ancak buna
muhalif başka nakiller de gelmiştir. Bunlara göre, bu süre bazılarında 19 sene
ve birkaç ay, bazılarında 40 sene, 24 sene, 30 sene şeklindedir. Bir nakilde de
onun hilafeti sırasında 9 sene ehli Rum'la barış içinde kalacağı
bildirilmektedir. Kanaatımca, bu rivayetlerin hepsinin de sahih olması
mümkündür. Şöyle ki, onun dünyada kalışı 40 sene olur, herkesçe zuhuru ve
kuvveti 7 sene olur, bu zuhur ve kuvvet, başlangıç ve sonuç itibarıyla 20 sene
sürebilir.
7- Zulüm ve
fısk'la dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır.
8- Muhtelif
zelzelelerin olacağı bir dönemde gönderilecektir.
9- Yerde ve
gökte, herkes ondan razı olacaktır.
10- Malı, eşit bir şekilde
insanlara dağıtacaktır.
11- Muhammed
ümmetinin gönlü, zenginlikle dolacaktır.
12- Onun
adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz.Peygamberin sünnet-i-seniyyesi
ile muamele edecektir. Hatta birisinden, mala ihtiyacı olan kim varsa
çağırmasını isteyecek, o kişi emrini yerine getirdiğinde, sadece bir kişi
gelecektir.
13-
Zuhurundan hemen önce, bir halifenin ölümünde ihtilaf olacaktır. İşte tam o
esnada, Medine'de bulunan Hz. Mehdi, Mekke'ye gelecek ve Mekke'liler, kendisi
istemediği halde ondan ortaya çıkmasını talebedecekler ve sonunda Rükun
(Kabenin köşesi) ile Makam (Hz. İbarahim'in makamı) arasında ona biat
edeceklerdir.
14- Biattan
sonra, Şam'dan Hz. Mehdi üzerine bir ordu gönderilecek, ancak bu ordu çölde
Zulhüleyfe(à) denilen yere geldiğinde, arzın
dibine batırılacaktır.
15- Onun
devrinde, ümmetin gerek iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş
şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok yağmur yağmasına rağmen bir
damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli ve
bereketli olacaktır.
16- Doğudan
siyah bayraklı bir ordu çıkacak ve bu ordu, hiçbir kavmin yapmadığı bir savaşı
yaptıktan sonra, Hz. Mehdi zuhur edecektir.
17- Doğu
tarafından birtakım insanlar çıkıp, Hz. Mehdi'nin saltanatını
hazırlayacaklardır.
18-
Horasan'dan bir takım siyah bayraklar çıkacak ve onların sahipleri Beytül
Mukaddes'e (Kudüs) geleceklerdir.
19- Hz.
Mehdi 7 veya 8 sene kalacaktır. Bu süre daha uzun olursa 9 sene olacaktır. (Bu
nokta daha önce izah edilmişti.)
20- Irak
tarafından bir ordu, Medineli bir şahsı istemek üzere, Hz. Mehdi'ye karşı
harekete geçecektir. Ancak, bu ordu çöle girdiğinde Zulhüleyfe denilen yerde
öylesine toprağa gömülecektir ki, onların üstte olanları alttakileri, altta
olanları üsttekileri, kıyamete kadar göremeyeceklerdir. Bu ordunun Irak tarafından geleceği rivayeti
ile, Doğu tarafından geleceği rivayeti arasında bir zıtlık yoktur, zira, pek
çok nakilden de anlaşıldığı gibi, onlar Şam ehlinden olacaklardır.
21- İnsanlara
malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.
22- Hiçbir
tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı
yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan
seslenerek ‘Ey insanlar, emiriniz artık Mehdi'dir' demesine kadar devam
edecektir.
23- Hz.
Mehdi, çıkarken başında bir sarık olacak ve bir münadi, ‘Bu, Allah'ın
halifesi olan Mehdi'dir, ona uyunuz' şeklinde nida edecektir.
24- Hz.
Mehdi, başının üzerinde ‘Bu Mehdi'dir, ona uyunuz' şeklinde çağıran bir
melek olduğu halde çıkacaktır.
25- Allahü
Teala, İslamı nasıl Resulullah Efendimizle başlatmışsa, Hz. Mehdi ile sona
erdirecektir. Kahtan ve benzerlerinin(à) İslamı yürütme görevi, bu gerçeğin
dışında değildir, zira onlar da Hz. Mehdi'ye tabi kimseler olacaktır.
26- Sayıları
Bedir savaşçıları adedince olan insanlar, Rükun ve Makam arasında ona biat
ettikten sonra, Irak ve Şam'dan pek çok ebdallar (Hz.Mehdi'ye tabi olanlar)
gelecek ve Mehdi'ye katılacaklar, fakat Şam'dan ayrı bir ordu da ona karşı
gönderilecek ama bu ordu çölde yere batacaktır. Ancak, biri Mehdi'ye, diğeri de
Süfyan'a mensup iki kişi sağ kalacaktır.
27- Hz.
Mehdi'ye, aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecek ve her zalim
onun karşısında mağlup olacaktır. Zamanı o kadar adil olacak ki, kabirdeki
ölüler, dirilere imrenecektir. Bu durum, 7 sene devam ettikten sonra artık
yerin altı, yerin üstünden hayırlı olacaktır.
28- Onun
bayraktarı, doğudan Temimi soyuna mensup bir genç olacaktır.
29- Beytül
Mukaddes'e (Kudüs) inecektir.
30- İnsanlar,
hakka dönünceye kadar mücadelesine devam edecektir.
31- Bir hadisde ‘Ahir zamanda
ümmetimden bir halife çıkacak, malı sayıp hesabetmeden bol bol insanlara
verecektir.' denilmiştir.
32-
‘Ümmetimden Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala hazretleri, insanları zengin kılmak
için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde
ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol
mal dağıtacaktır.'
33- Resulullah Efendimiz, ‘Yemin
ederim ki Allahü Teala, benim neslimden, dişleri aralıklı, alnı açık, yeryüzünü
adaletle doldurarak malı ve eşyayı insanlara bol bol ikram eden bir evladımı
gönderecektir' buyurmuştur.
34- Bir hadiste ‘Onun ismi benim
ismim olacak, ahlakı benim ahlakım olacak ve künyesi de Ebu Abdullah olacaktır'
denilmektedir.
35- Peygamber Efendimiz ‘Horasan
tarafından bayraklar çıktığını gördüğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa, o
bayraklara katılınız, zira içlerinde Allah'ın halifesi Hz. Mehdi vardır.' buyurmaktadır.
36- O,
fitnelerin zuhur ettiği bir zaman aralığında gelecek ve ihsanı karşılıksız
olacaktır.
37- Hadisde, ‘Dünyadan bir gün
bile kalsa, Allahü Teala o günü uzatıp benim ehli beytimden birisini, dünyaya
hakim kılmak için gönderecektir.' buyurulmuştur.
38-
Konstantiniyye ve Deylem dağını fethedecektir.
39-
Yeryüzünü adaletle doldurduktan sonra, Kahtani'yi emir olarak tayin edecek ve
işleri o yürütecektir.
40- İsa
(A.S), namazını Hz. Mehdi'nin arkasında kılacaktır.
41- İsa
(A.S), semadan nüzul edecek ve onun emirliğini itiraf edecektir. İsa (A.S)'ya ‘Bize
namaz kıldır' denilecek, ancak O, ‘Emir sizin içinizdedir' karşılığını
vererek, ‘Bu, Allah'ın ümmeti Muhammede bir ikramıdır' diyecektir.
42- Hz.
Mehdi, bu ümmetin vasatı, Hz. İsa'da ahiri olacaktır. Vasattan kastedilen,
Mehdi'nin Hz. İsa'dan çok az bir süre önce geleceğini ifade etmek içindir. Hz.
İsa'da, ondan hemen sonra geldiği için ahir olarak vasıflandırılmıştır. Bu
bilgiler, İbni Ömer'den naklolan ve zalimlerden sonra, Allah'ın Muhammed
ümmetini kendisi ile koruyacağı Cabir(à) bir şahıs, daha sonra Mehdi,
bilahare de Mansur ve Selam ile Emirülgadap'ı göndereceği bilgisine zıt
değildir. Peygamber Efendimiz ‘Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin
ederim ki, Mehdi’nin babası Kureyşidir. Eğer istenseydi onu en son ceddine
kadar sayardım, çünkü Hz. Mehdi, İslamın sonu olacaktır' buyurmuştur.
Yukarıda belirtilen şahsiyetler, her ne kadar Mehdi'den sonra iseler de,
Mehdinin sona yakın sayılmasına engel değillerdir, bunlar daha sonradırlar ama
Hz. Mehdi'ye tabidirler.
İbni Ebil Caad da ‘Mehdi 21 veya 22 yıl kaldıktan sonra, gelecek olan kimselerin
sonuncusu, salih bir kişi olacak ve 9 yıl adil bir şekilde hükmedecektir'
demiştir.
43- Hz.
Mehdi, müminlerle beraber Beytül Mukaddes'te sabah namazı kılarken o sırada
nüzul eden İsa (A.S)'ı takdim edecek ve Hz. İsa, ellerini onun omuzlarına
koyarak ‘Namazın kaameti senin için getirilmiş, bu yüzden sen kıldır'
diyecek ve nihayet Hz. Mehdi İsa (A.S) ve müminlere imam olarak namazı
kıldıracaktır.
44- Peygamber Efendimiz ‘Hz.
İsa, saçlarından sanki sular damlıyormuş gibi bir halde nüzul edecek, Hz. Mehdi
ona, ‘Ya İsa, geç de bize namaz kıldır' dediğinde, Hz. İsa ‘Kaamet senin için getirilmiş' diyecek
ve ‘benim evlatlarımın birisinin
arkasında namaz kılacaktır' buyurmuştur.
45-
‘Hz. Mehdi, benim evlatlarımdandır. 40 yaşlarındadır ve yüzü sanki yıldız gibi
nurludur. Sağ yanağında siyah bir ben bulunur. Üzerinde pamuktan iki cübbesi
vardır. Kıyafeti, sanki Hz. Musa zamanındaki Beni İsrail'in kıyafetine benzer.
Yeraltındaki hazineleri çıkaracak ve şirk beldelerini fethedecektir.'
46- Rükun ve
Makam arasındaki biat'tan önce, insanlar gurub gurub ona akın edecekler ve
oraya giden herkes ondan bereket kazanacaktır.
47- Hz.
Mehdi'nin rengi arabi, bedeni İsraili'dir. Sağ yanağı üzerinde parlayan yıldız
gibi bir ben vardır. Onun hilafetinden yer ve gök ehli, hatta havadaki kuşlar
bile razı olacaktır.
48- Bazı
savaşlarına Kua denilen bir köyden çıkacaktır. Medine'den ilk çıkışıyla
arasında bir zıtlık olmaması için, bazı savaşlarına bu köyden çıkacağını
söylemekteyiz. MEKKE'de kendisine biat olunur. Daha sonra Şam'a, Horasan'a ve
diğer ülkelere gidecektir. Son durağı ise Kudüs'tür.
Hakim, Ebu Davut ve diğer ravilerden gelen
bir hadis de ‘Beytül Mukaddesin tahribi Medine'den, Medine'nin tahribi büyük
bir fitne ve olaylardan, büyük fitne ve olaylar Konstantiniyye'nin
fethinden, Konstantiniyye'nin fethi de
Deccal'ın çıkmasında önce olacaktır' denilmiştir. Bir başka sahih hadiste de
Medine'nin tahribinin 40 sene süreceği ve sonunda orada yabani hayvanlar ve
kuşlar dışında hiçbir şeyin kalmayacağı söylenmiştir.
49- Hz.
Peygamber, en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz. Mehdi'de en sonunda aynı
şekilde İslamı ayakta tutacaktır.
50- Rum'larla 3 gün savaşacak, 3. gün galibiyet onun olacaktır. Konstantiniyye fetholana kadar savaşa devam edecektir. Savaşa iştirak edenler, elegeçen altını ölçeklerle taksim edecekler. Bu sırada birisi ‘Deccal sizin çoluk çocuğunuzu elde etmiştir' diye bağıracaktır. Bu bilgi, sahih bir hadisle günümüze kadar gelmiştir ki, hadisin tamamı şöyledir: ‘Rumlar (Hristiyanlar) A'mak veya Dabık'a (Halep yakınlarında iki yer) gelene kadar, kıyamet kopmaz. Medine'nin en hayırlı insanlarından bir ordu, o gün hristiyanlara karşı çıkacaktır. Müslüman ordusu, hristiyanlara karşı harb nizamında saf saf olduğunda, hristiyanlar Müslümanlara ‘Mallarımızı harabedenlerle savaşmak için bize yol açın' diyecekler, ancak müslümanlar izin vermeyeceğinden savaş olacaktır.
Müslümanlar bu savaşta 3 gruba ayrılır. Üçte biri, savaştan kaçar ve mürted olur, ve Allah onların tövbelerini ebediyen kabul etmez, üçte biri şehit olur, ki bunlar Allah katından şehitlerin en faziletlisidir. Diğer üçte biri de, fethe devam ederler, netice de Konstantiniyye'yi alırlar. Fetihten sonra, kılıçlarını zeytin ağaçlarına asmış bir halde ganimeti aralarında taksim ederken şeytan aniden nara atarak ‘Deccal, ehlinizi elde etmiş ve sizin yerinize geçmiştir' der. Şeytanın bu haberi yalan olduğu halde Müslüman askerler yola çıkarlar ve Şam'a gelirler. Bu sırada Deccal çıkar. Savaşmak üzere hazırlık yapıldığı bir sırada, Meryem oğlu İsa (A.S), gökten nüzul eder. Allah'ın düşmanı olan Deccal, Hz. İsa’yı görünce, tuzun suda erimesi gibi erir.
Şayet İsa (A.S), onu bırakmış olsaydı, o zaten kendi kendine helak olacaktı. Ancak Allah onu, İsa (A.S)'nın eliyle öldürtür ve Hz. İsa, süngüsündeki Deccalın kanını Müslümanlara gösterir.'
Birçok nakille doğrulanan bir başka sahih
hadisde de şöyle buyurulmaktadır. ‘Hz.
İshak'ın oğullarından (Bir başka rivayette de Hz.İsmail'in oğullarından
denilmiştir ki, doğrusu da budur) 70 bin kişi, bir tarafı karaya, diğer tarafı
denize ulaşan bir beldeyi fethetmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Bu şehre
gelindiğinde, müslümanlar savaş yapmayacaklar. Sadece La ilahe illallahü
vallahü ekber dediklerinde, şehrin deniz tarafı düşecek, tekrar tekbir
getirdiklerinde diğer tarafı düşecek, 3. kez La ilahe illallahü vallahü ekber
dediklerinde de şehrin tamamı ellerine geçecektir. Herşeyi ganimet olarak
aldıktan ve aralarında taksime başladıktan sonra aniden, ‘Deccal çıktı'
şeklinde bir ses işitilecek. Bunu duyan müslümanlar, ganimeti olduğu gibi
bırakacak ve geriye dönecekler.'
Hakimden gelen bir rivayette de şöyle denilmiştir: ‘Konstantiniyye'yi fethedenler, Hicaz ehlinden olcaktır. Bu hicaz ehli, misli görülmemiş bir serveti elde ederler ve mal üzerine mal yığarken, Deccalın geldiğini haber veren bir ses duyarlar. Bunun üzerine ganimeti kimi alır, kimisi de bırakır. Fakat sonunda hepsi de pişman olurlar. Sonra bakarlar ki Deccal da yoktur. Daha sonra da, Kudüs yakınındaki Lud köyüne dönmek üzere hazırlanırlar'.
Huzeyfe'den gelen bir başka rivayet ise
şöyledir: ‘Bu yetmişbin kişi, rum
kalelerini tekbirlerle fethederler. Konstantiniyye ve bütün Rumistan'ı fetheder
ve bu arada 400 bin kafiri de öldürürler.
Altından ve çok çeşitli mücevherattan müteşekkil hazineleri çıkarıp mescitleri de inşa ederler. Burada bir sene kaldıktan sonra başka bir beldeye geçerek, o beldenin de hazinelerini çıkarırlar. O anda birisi ‘Deccal Şam'da çıkmış ve bütün çoluk çocuğunuzu elde etmiş' şeklinde bağırır. ‘Hemen geriye dönerler, bir de bakarlar ki, yalandır. Sonra onlar, bin adet olan bineklerini hazırlayıp, aralarında Doğu ehli, Şam ve Hicaz ehliyle birlikte tek bir ruh ve tek bir kalp halinde Rumistan'a gitmek üzere yola çıkarlar. Bir tekbirle o beldenin duvarları yıkılır, ve bu ikinci defa da 600 bin kafiri öldürürler'.
Altından ve çok çeşitli mücevherattan müteşekkil hazineleri çıkarıp mescitleri de inşa ederler. Burada bir sene kaldıktan sonra başka bir beldeye geçerek, o beldenin de hazinelerini çıkarırlar. O anda birisi ‘Deccal Şam'da çıkmış ve bütün çoluk çocuğunuzu elde etmiş' şeklinde bağırır. ‘Hemen geriye dönerler, bir de bakarlar ki, yalandır. Sonra onlar, bin adet olan bineklerini hazırlayıp, aralarında Doğu ehli, Şam ve Hicaz ehliyle birlikte tek bir ruh ve tek bir kalp halinde Rumistan'a gitmek üzere yola çıkarlar. Bir tekbirle o beldenin duvarları yıkılır, ve bu ikinci defa da 600 bin kafiri öldürürler'.
Bütün bu anlatılanlar,
uzun bir kıssanın içindeki muhtelif pasajlardır.
AÇIKLAMA : Tarihçiler, Rumistan olarak isimlendirilen bu beldeyi, dünya üzerindeki hiçbir şehirde bulunmayan bir takım hususlarla vasıflandırıyorlar. Bu özelliklere en yakın olan da Konstantiniyye'dir. Birçok rivayetle sabit olduğuna göre Peygamber Efendimiz, ‘Dünyanın sonundaki en büyük hadislerden ikisi, Deccalın çıkması ve 7 ayda Konstantiniyye'nin fethidir' buyurmuştur. Başka bir rivayette ise, bu sürenin 7 sene olacağı bildirilmektedir ve Ebu Davud, Sünen'inde bu rivayetin daha sahih olduğunu ifade etmektedir.
51- İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında
toplanması gibi, Hz. Mehdinin çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu
olan dünyayı, O adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir
kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtımaz. Dünya, adeta asr-ı
saadet devrine geri döner.
52- Aynen Zülkarneyn ve Süleyman (A.S) gibi, bütün
dünyaya malik olacaktır.
53- İslamın aleyhine söylenecek bir söz bile, ona
ağır gelir.
54- Hz. Mehdi, sözüne karşı gelindiği zamanlar, sağ
elini sol uyluğuna vurur.
55- Peygamber efendimizin vahiyle savaştığı gibi,
sünnete muhalefet karşısında o da savaşacaktır.
56-
Zuhuru, Muharrem ayında olacak ve semadan gelen bir nida, ‘Bu, Allah'ın halifesi Hz.
Mehdi'dir, ona uyunuz ve sözünü dinleyiniz' diyecektir.
57- Süfyan, 360 süvari ile, Hz. Mehdi'den önce
çıkacaktır. Kelp kabilesinden 30 bin kişinin katılacağı bir orduyu Irak'a
gönderecek ve bu ordu Doğu'da bir şehir olan Zevra'da 100 bin kişiyi
öldürdükten sonra Kufe'yi işgal edecektir. Ancak, Temimi kabilesinden Şuayb
ismindeki bir komutanın emri altındaki mukabil bir ordu da Doğudan çıkacak ve
Kufe işgalcilerini öldürerek, buradaki esirleri kurtaracaktır. Bunun üzerine
Süfyan, ikinci bir ordu düzenleyerek Medine ye gönderecek ve 3 günlük bir
işgalden sonra Mekke'ye yöneldiğinde, Allah (C.C), Cebrail aleyhisselamı
ayağıyla onlara vurmakla görevlendirecek ve çöl toprağında Süfyanın bu ordusu,
yere gömülecektir. Süfyana haber verecek 2 kişi dışında sağ kalan olmayacaktır.
Sonuçta, müslümanlar Mekke'yi onlara teslim etmeyeceklerdir. Daha sonra Süfyan,
savaşçılarının Konstantiniyye'yi tahribetmeleri için Rum'un reisine haber
salacak, ancak Şam kapısında Müslümanlar galip gelerek, onların boyunlarını
vuracaktır.
Süfyan, kendi zulüm ve
kayfine karşı geleni öldürtür. Ve saqltnatı devam ederken aniden semadan bir
münadi ‘Ey insanlar, muhakkak Allahü
Teala size zalimleri, münafıkları ve onlara uyanları menetmiş ve size ümmeti
Muhammedin en hayırlısı olan ve Mekke'de bulunan ismi Ahmed, babasının ismi
Abdullah olan Hz. Mehdi ‘yi reis kılmıştır, ona katılınız' diyecektir. Bu
arada sahabe tarafından; ‘Ya Resulullah,
Mehdi nasıl bilinecektir?' diye sorulmuş ve peygamberimiz de ‘O benim neslimdendir', boyu posu sanki
Beni İsrail ricalindendir, üzerinde pamuktan iki cübbe bulunur, yüzü parlayan yıldız
gibi nurludur ve sağ yanağında bir nişan vardır, 40 yaşlarındadır' cevabını
vermiştir.
Daha sonra Şam'dan, Mısır
ve Doğu illerinden birçok insan Mekke'ye gelir, burada Rükun ve Makam arasında
ona biat ettikten sonra, önlerinde Cebrail (A.S) arkalarında da Mikail (A.S)
olduğu halde, Şam'a gelmek üzere Mekke'den yola çıkarlar. O zaman, yer ve gök
ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun
hilafetiyle sevineceklerdir. Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu
fazlalaştıracaktır. Hz. Mehdi, hazineleri çıkaracak ve Şam'a geldiğinde
Taberiye adasına ulaşan ağacın altında Süfyan'ı keserek öldürecektir. (Buna zıt
başka bir rivayet de gelecek, ancak bu nakil daha sıhhatli olduğu için öne
alındı.)
Ve yine Hz. Mehdi, Kelp
kabilesini yok edecektir. Resulullah Efendimiz bu savaşla ilgili olarak ‘Kim
o savaşta bulunmamışsa, zarara uğramıştır' buyurmuştur. Bu kabilenin yok
edilmesine, içkiyi helal kılmaları sebebiyle müsaade edilmiştir.
58- Fitneler ve savaşlar, Ramazan ve ondan sonraki
Zilhicce ayına kadar devam ettikten sonra, Muharrem ayında Mehdi'ye biat
edilecektir. Yanan ateşlerin alevlerini söndürecek kadar şiddetli olan bu fitne
ve savaşlardan sonra, Hz. Mehdi Mekke'ye gidecek ve burada, kendisi istemediği
halde, insanların ‘Eğer kabul etmezsen, senin boynunu vururuz' şeklindeki
zorlamalarından sonra Rükun ve Makam arasında biatlarını kabul edecektir.
59- Bir özelliği de, yürürken uyluklarının açık ve
birbirinden uzak olmasıdır.
60- Mehdi, adil bir hakem olarak çıkacak, haçları
kıracak, domuzu öldürecek ve eşyayı, malı dağıtacak, fakat bolluktan dolayı
kabul eden olmayacaktır. Bu rivayet ‘Bunları, Hz. İsa yapacaktır' şeklindeki
nakle zıt değildir, zira bunları, her ikisi de birlikte yapacaklardır.
61- Hz. Mehdi, Rumistan'ı 4 tekbirle fethedecek ve
burada 600 bin kişiyi yok edip Beytül
Mukaddes'in hazinelerini, Tabut-u Sekine'yi(à), Beni İsrail sofrası ile levhaların madenlerini(àà) Hz. Adem'in cübbesini, Hz. Süleyman'ın minberinin
asasını ve Allah'ın Beni İsrail'e gönderdiği süt kadar beyaz olan eldivenleri
çıkaracaktır.
Hz. Mehdi daha sonra,
uzunluğu 1000 mil, genişliği ise 500 mil olan ve Kati denilen beldeye gelir. Bu
beldenin 360 kapısı vardır ve her kapıdan 1000 savaşçı çıkar. Mehdi'nin
askerleri 4 tekbir getirdikten sonra şehrin duvarları yerle bir olur ve
içindeki bütün malları alarak, ganimet olarak taksim ederler. Bu ordu 7 yıl
burada kaldıktan sonra Beytül Mukaddes'e geçer ve bu arada Deccal'ın, İsfahan
Yahudileri ile çıktığı haberi onlara ulaşır.
62- Tahur b. Esma, Beni İsrail ile savaşır, onları
esir alır ve içindeki hazineleri aldıktan sonra Beytül Mukaddes'i ateşe verir,
aldığı hazineleri de 1700 gemi ile denizden götürür.
Huzeyfe (R.A) diyor ki ‘Peygamber Efendimizden işittim ki, Hz.
Mehdi o hazineleri gemilerden geri alıp, tekrar Beytül Mukaddes'e
getirecektir.'
Daha sonra Hz. Mehdi ve
ordusu, içinde yüz çarşının ve her bir çarşıda da yüzbin esnafın bulunduğu
Rumistan beldesine gelirler. Burayı da fethettikten sonra uzunluğu 1000 mil,
genişliği 300 mil olan, 300 kapalı, kara ile çevrili ve yeşil deniz üzerindeki
Kati denilen beldeye gelirler.
63- Hz. Mehdi, sanki Beni İsrail ricalindendir,
yeryüzünün hazinelerini çıkaracak ve küfür diyarlarını fethedecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
(Bu bölüm'de Mehdi
hakkında, sahabe'den intikal eden rivayetler anlatılacaktır.)
1- Mehdi'den
önce, yaygın katliamların vuku bulacağı büyük bir fitne görülecektir. Bu dönem
için, ‘Şam ehline hatta onların zalim olanlarına bile sövmeyiniz, zira onun
askerleri, Şam ehlinden olacaktır' denilmiştir.
Sonra Allah (C.C), insanları darmadağın
edecek olan bir yağmuru semadan boşaltacaktır. İnsanlar o hale gelecekler ki,
eğer savaşsalar tilkiler bile onlara galip gelecektir.
Ve sonra, Allah (C.C), 12 bin askerle
Mehdi'yi gönderir. (Bir rivayette 15 bin). Onlar 3 bayrak altında, 7 bayrak
taşıyanlarla savaşırlar ve alametleri ‘Ümmet, ümmet' şeklinde
bağırmalarıdır. Her bir bayrağı taşıyan, mülkün kendisinin olacağı ümidini
taşırken Mehdi çıkacak ve Deccal çıkıncaya kadar Müslümanların ülfet ve muhabbetini
kazanacaktır. Bu rivayetlerin çoğu, Peygamber Efendimizden de varit olmuştur.
2- Masum
insanlar katloluncaya kadar Mehdi çıkmayacak ve bu katliamlara yerde ve
göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde zuhur edecektir. Hz.
Mehdi gelince, insanlar onu aşk ve muhabbetle kucaklayacaklardır.
3- Hz.
Mehdi, bütün haramların helal sayıldığı, büyük bir fitneden sonra çıkacaktır.
Hilafet, ona evinde otururken gelecek ve devrinde yeryüzünün en hayırlısı
kendisi olacaktır.
4- Çıkış
alametlerinden birisi de, daha önce zikredildiği gibi, çölde bir ordunun yere
batmasıdır.
5- Doğu
tarafından çıkacaktır. Geldiğinde, karşısına dağlar bile dikilse onları ezip
geçecek, o dağlarda kendisine yol bulacaktır.
6- Ona göre
en mes'ut kimseler, Kufe ehlidir.
7- Moğol nesli, Müslümanlara saldıracak, halife
ölecek ve 2 sene biattan sonra azledilecek olan zayıf bir adam başa geçecek,
Şam batısındakş bir cami batacak, ve Şam'dan 3 kişi ile batıdan gelenler
birlikte Mısır'a gidecekler…
Bu ise, Süfyan'ın alameti olacaktır.
8- Bir münadinin semadan ‘Hak, Muhammed (S.A)'in
ehlindedir' şeklinde bağırmasından sonra, Hz. Mehdi'nin sevgisi insanların
kalbine yerleşecek, dillerde onun adı dolaşacak ve ondan başka bir şeyden
bahsedilmeyecektir.
9- Siyah bayraklar taşıyan ordular çıkacak ve
Süfyan'la savaşacaklar. Onların y savaş, Temimi soyundan Salih oğlu Şuayb
adındaki bir kumandanın öncülüğünde yapılacaktır.
10- Mehdi'nin gelmesinden önce, Süfyan'ın ordusu
Kufe'ye gidecek, Horasan ehli de Mehdi'yi aramaya çıkacaktır. Horasan ehli ve
aralarında Haşimi gencin bulunduğu ordu siyah bayraklarla birleşecekler ve
başlarındaki önder, Şuayb b. Salih olacaktır. Bu ordu, Süfyan'la Estahir
kapısının sağında karşılaşacak ve büyük bir savaştan sonra Süfyan'ın askerleri
dağılacak ve siyah bayraklar galip gelecektir. İşte o zaman insanlar Mehdi'yi
temenni edecek ve onu arayacaklardır.
11- Mehdi gelmeden önce onun ehli beytinden birisi
Doğudan çıkacak, hedefi Kudüs olarak 18 ay kılıçla savaşacak, fakat oraya
varamadan vefat edecektir.
12- Hz. Mehdi çıkmadan önce, Medine'de simsiyah
taşların bile kan içinde kaybolacağı büyük bir vak'a olacaktır. Bu olayda, bir
kadının öldürülmesi bir kamçının sallanması kadar kolay olacaktır. Ve bu olay 2
km kadar yayılacak, bilahare Mehdiye biat edilecektir.
13- Medine'nin reisi, Mekke'deki Haşimilerden bir
ordu ile yardım isteyecek ve Medine asileri bu ordu ile hezimete uğratılacak.
Şam'daki halifenin bunu haber almasından sonra, Süfyan tarafından bir ordu da
Mekke'ye gönderilecek. Aydınlık bir gecede çölde ilerleyen bu orduyu gören bir
çoban ‘Eyvah, Mekke'ye yazık olacak, vay başlarına gelene!' şeklinde
söylenirken, ordunun bir anda gözden kaybolduğunu görecek ve ‘Sübhanallah' diyecek, ‘Nasıl da
kısa bir zamanda kayboldular?' Aşağıya inip baktığında ise, yarısı yerin
içinde yarısı da yerin dışında kalmış bir yorganı farkedecek, onu çıkarmaya
çalışacak, bir türlü çıkaramayınca da, gördüğü ordunun toprağa battığını
anlayacak ve hadiseyi müjdelemek için Mekke reisine koşacak. Bunu haber alan
Mekke reisi, Allah'a hamdedecek ve ‘İşte, bizim beklediğimiz alamet buydu' diyecek.
Daha sonra da Şam'a geçecekler.
14- Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve
yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır. Muhtelif ülkelerden
birçok alim, birbirlerinden habersiz şekilde Mehdi'yi aramak üzere yollara
çıkacak ve alimlerden her birisine 310 kadar insan refakat edecektir. Sonunda
hepsi de Mekke'de buluşurlar. Ve birbirlerine ‘Buraya niçin geldiklerini' sorduklarında,
hepsi de ‘Bu fitneleri önleyecek ve Konstantiniyye'yi fethedecek olan
Mehdi'yi arıyoruz, çünkü biz onun, babasının anasının ve ordusunun isimlerini
öğrendik' şeklinde cevap verirler. Hep birlikte onu aradıktan sonra, Hz.
Mehdi'yi Mekke'de bulacaklar, ‘Sen, Mehdi'sin' dediklerinde O inkar edecek
ve Medine'ye kaçacaktır.
Ancak O'na Medine'de yetişecekler, O ise tekrar Mekke'ye gidecek, onu tekrar bulacaklar ve kendisine ‘Senin ismin budur, babanın ismi şudur, alametler sende mevcuttur' diyecekler, ancak O yine inkar ederek Medine'ye kaçacaktır. Sonunda onu Mekke'de Rükun'da tekrar bulacaklar ve ‘Eğer elini bize uzatıp biatımızı kabul etmezsen, ve başında Haddam'dan birisinin bulunduğu, amacı da bizim canımızı almak olan Süfyan ordusuna karşı bizi korumazsan, bütün günahımız ve dökülen kanlarımız boynuna olsun' diyecekler. Bu konuşmadan sonra Hz. Mehdi, Rükun ve Makam arasına oturup, elini uzatarak biatları kabul edecektir. Daha sonra da Allah (C.C), bütün insanların kalplerini onun muhabbetiyle dolduracaktır. Sonra O, gündüzleri aslan, geceleri abid olan bir kavimle yürüyecektir.
Ancak O'na Medine'de yetişecekler, O ise tekrar Mekke'ye gidecek, onu tekrar bulacaklar ve kendisine ‘Senin ismin budur, babanın ismi şudur, alametler sende mevcuttur' diyecekler, ancak O yine inkar ederek Medine'ye kaçacaktır. Sonunda onu Mekke'de Rükun'da tekrar bulacaklar ve ‘Eğer elini bize uzatıp biatımızı kabul etmezsen, ve başında Haddam'dan birisinin bulunduğu, amacı da bizim canımızı almak olan Süfyan ordusuna karşı bizi korumazsan, bütün günahımız ve dökülen kanlarımız boynuna olsun' diyecekler. Bu konuşmadan sonra Hz. Mehdi, Rükun ve Makam arasına oturup, elini uzatarak biatları kabul edecektir. Daha sonra da Allah (C.C), bütün insanların kalplerini onun muhabbetiyle dolduracaktır. Sonra O, gündüzleri aslan, geceleri abid olan bir kavimle yürüyecektir.
15- Hz. Mehdi'nin zuhurundan önce bir Haşimi çıkacak,
Kudüs'e ulaşmak için 18 ay savaşacak, ancak daha varamadan Süfyan, Mehdi'nin
üzerine bir ordu gönderecek ve bu ordu çölde yere batacaktır. Bu olay Şam'a
ulaştığında, Şam ehli kendi halifelerini, ‘Mehdi çıkmıştır, ona biat et,
yoksa seni öldürürüz' şeklinde zorlayacaklar ve halife, biat edeceğine dair
Mehdi'ye haber gönderecek ve hazinelerini de yanına alarak Beytül Mukkaddes'e
gelecektir. Daha sonra Arap, Acem savaşçılar, Rum'lar ve birçok insan
savaşmadan Mehdi'ye itaat ederler. Hz. Mehdi, Konstantiniyye ve diğer birçok
beldede camileri inşa eder.
16- Hz. Mehdi'nin doğum yeri Medine'dir.
17- Hicret edeceği yer Kudüs'tür.
18- Sakalı bol ve sık olacaktır.
19- Gözü sürmeli olacaktır.
20- Dişleri parlak olacaktır.
21- Yüzünde bir ben bulunacaktır.
22- Omzunda, Peygamber efendimizdeki nübüvvet mührü
bulunacaktır.
23- Peygamber efendimizin bayrağıyla çıkacaktır. O
bayrak, dikilmemiştir, siyah ve dört köşelidir. Peygamberimizin vefatından
sonra hiç açılmamış olup ancak Hz. Mehdi tarafından açılacaktır.
24- Allah (C.C) onu 3 bin melekle destekleyecektir. O
melekler, Hz. Mehdi'ye muhalefet edenin yüzüne ve arkasına vurcaktır.
25- Yaşı 30 ile 40 arasında olduğu halde gönderilecektir.
26- Esmer ve orta boylu olacaktır.
27- Haşimi'dir, hilafeti Hz. İsa'ya devredecektir.
28- Ondan önce bir fitne olacak, Hz. Ali'nin soyundan
bir adam çıkacak ve etrafına geniş bir cemaat toplanacaktır. Bu insan, Allah'ın
dinine zerre kadar muhalefet etmeyecektir. Sonunda ölecek veya öldürülecektir.
Bilahare de Mehdi zuhur edecektir.
29- İnsanlar birlikte hacca gidecek ve hep beraber
Hz. Mehdi"yi arayacaklar. Bu arada kabileler arasında, ayakları kanlar
içinde bırakacak kadar büyük savaşlar olur, sonra da bir hayra iltica ederler.
Hz. Mehdi'yi yüzü Kabe'ye dayanmış, ağlar bir halde bulacaklardır. İnsanlar o
zaman "Gel sana biat edelim" dediklerinde, O, "Size
yazıklar olsun, ne kadar sözünüzden dönüyor, ne çok kan döküyorsunuz"
diyecek ve istemediği halde biatları kabul edecektir. "Siz ona
yetişirseniz, biat ediniz, çünkü o yerde ve gökte Mehdi'nizdir'
buyurulmuştur.
30- Şam ehlinden, Bedir savaşçıları adedince insan
yanına gidecek ve Hz. Mehdi'yi Mekke'den çıkararak Safa'daki bir evde, kendisi
istemediği halde ona biat edilecektir. Daha sonra Hz. Mehdi, onlara 2 rekat
namaz kıldıracak ve Makam'ın yanında minbere çıkacaktır.
31- Rükun ve Makam arasında kendisine biat
edilecektir. Hz. Mehdi, o kadar merhametli olacaktır ki, zamanında ne bir kimse
uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.
32- Resulullah Efendimizin bayrağıyla çıkacaktır.
33- Mekke'deki hazineleri, malları ve silahları Allah
yolunda taksim edecektir. Hz. Ömer kendi zamanındaki ganimet mallarını
biriktirirken, Hz. Ali'ye "Bu malları taksim mi edeyim, yoksa gömeyim
mi?" diye sormuş, ve ondan "Bu hazineyi Mehdi geldiğinde, O
taksim edecektir" cevabını almıştır. Bu rivayete karşı çıkan Ahmet ve
Ebu Davud'un naklettikleri bir hadisde ise, Resulullah efendimiz "Sizi
terk ettikleri gibi siz de Habeşileri terk ediniz, zira Kabe'nin hazinesini
Habeşli Züssevikateyn çıkaracaktır" buyurmuştur. Bu iki rivayet
aslında birbirine zıt olmayıp arasında ce'm mümkündür, belki Kabe'nin iki
hazinesi vardır, birini de Mehdi çıkaracaktır.
34- Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri
dışarıya fırlatacaktır.
35- Bu madde ana metinde bulunmayıp, herhalde
atlanmış olması gerekir.
36- Hz. Mehdi, uçan bir kuşa işaret ettiğinde kuş
hemen bu emirle yere düşecek, kuru bir ağacı diktiğinde de ağaç hemen
yeşillenip yapraklanacaktır.
37- Rum kaleleri ve Rumistan'ı tekbirlerle
fethedecektir.
38- Onun zamanında, kurtla koyun bir arada oynayacak,
yılanlar çocuklara bir zarar vermeyecektir. İnsan bir avuç tohum atacak, 700
avuç hasatedecektir. Riya, riba, zina, içki kalmayacak, ömürler uzayacak ve
emanet zayi olmayacaktır. Kötüler helak olacak, Peygamber Efendimize buğzedecek
kimse kalmayacaktır. (Bütün bunlar, Hatime bölümünde de izah edileceği gibi,
Hz. İsa'nın nüzulundan sonra olacaktır.)
39- Hz. Mehdi, hiçbir bid'atı bırakmayacak ve bütün
sünnet-i seniyye'yi ihya edecektir. Konstantiniyye, Çin ve Deylem dağlarını
fethedecek ve bu durum 7 yıl devam edecektir. Ancak onun her senesi, sizin 20
senenize bedel olacaktır. Sonra Allahü Teala dilediğini yapacaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1- Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse
onun mehdiliğini inkar edemeyecektir.
2- O, güneşten bir alamet belirinceye kadar
gelmeyecektir.
3- Mehdi için 2 alamet vardır ki, Allah (C.C),
kainatı yarattığından beri bunlar vaki olmamıştır. Bunun birincisi, Ramazanın
birinci gecesi ayın, ikincisi ortasında güneşin tutulmasıdır.
4- Mehdi'den
önce Beni Abbas için siyah bayraklar çıkacak, sonra Horasan'dan, başlarında
Şuayb b. Salih Temimi'nin bulunacağı, sarıkları siyah, cübbeleri beyaz bir ordu
toplanacak ve bu ordu, Süfyan'ın ordusunu hezimete uğratacaktır. Bilahare
Kudüs'e inecekler ve Hz. Mehdi için saltanat hazırlayacaklardır. Bu ordunun
çıkması ile, halifeliği Mehdi'nin teslim alması arasında geçen zaman 72 aydır.
5- Onun
kumandanları, insanların en hayırlısıdır. Onun yardımcıları, Yemen ve Şam
ehlinden olacaktır. Önlerinde Cebrail (A.S), arkalarında Mikail (A.S)
bulunacaktır. Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın, yanlarında hiç
erkek olmaksızın, rahatlıkla hacca gidebileceklerdir.
6-
Peygamberlere dair olan kitaplarda, "Mehdi'nin işi zulüm ve kötülük
değildir" şeklinde işaret edilmiştir.
7- Kuzey illerine
bir bayrak dikecek onları, hezimete uğrattıktan sonra, ellerindeki esir ve
ganimetleri alarak Şam'a geçecek, burayı da fethettikten sonra, köleleri
bedellerini ödeyerek sahiplerinden alacak ve azat edecektir.
8- Mehdi,
insanlar arasında 39 sene kalacaktır.
Onun zamanında, büyükler "keşke ben küçük olsaydım",
küçükler de "keşke ben büyük olsaydım" diyeceklerdir,
9- Hz.
Mehdi, 40 sene baki kalacaktır.
10-
Mehdi'nin hayatı 7 veya 8 ya da 9 yıl olacaktır. Bu üç görüşü şu şekilde
birleştirmek mümkündür:
Hayat'ından kastedilen, görevlendirildiği
andan başlayarak, hükmedeceği süre olabilir. Yoksa 7,8 veya 9 yıl yaşayacağı
anlamına değildir.
"30 sene'dir" tabiri de belki onun hakimiyetinin en çok bu kadar süreceğine
işaret içindir.
"40 sene'dir" diyenlerin görüşü de 30 yıl olacağını ifade edenlerle ayni şekilde
yorumlanmalıdır.
11- Hz.
Mehdi 14 sene yaşayacaktır. Bunun anlamı, özel bir yaşantı demektir ki, diğer
rivayetlere bir zıtlık arz etmez. Mesela, Süleyman b. İsa'dan da işitildiğine
göre, Mehdi, Kudüs'de 14 yıl kalacaktır.
12- 40 yıl
kadar yaşadıktan sonra, yatağında Allah'ın rahmetine kavuşacaktır.
13- Onun
yanına, büyük bir fitneden sonra kendilerine hükmetmesi için gidilecek ve ancak
ölümle tehdit edildikten sonra başa geçmeye razı olacaktır. Ondan sonra
insanlar arasında bir damla kan dökülmeyecektir.
14- Alimler,
1204 yılında yapılacak olan bir icma'da ahir zamanda bir mehdi'nin geleceği
konusunda fikir birliği edeceklerdir.
15- Mehdi'nin
bayraktarı, sakalı hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır. Dağlar ona
karşı çıksa, onları aşacak ve Belye'ye kadar inecektir.
16- Ondan
önce Şam ve Mısır melikleri öldürülecektir. Ve Şam ehli, Mısır'lı kabileleri
esir alacaklardır. Doğudan siyah bayraklı bir adam, Şam sahibinden önce çıkacak
ve Mehdi'nin itaatına girecektir.
17- Ondan
önce, Afrika'da bir emir 12 yıl malik olacak, sonra Afrika'yı adaletle dolduran
esmer bir adam; Mehdi'ye gelerek onun yanında savaşacaktır.
18- Ondan
önce Horasan'da siyah bayraklar çıkacak ve Mehdi, Mekke'de zuhur ettikten sonra
onun yanına gideceklerdir.
19- Onun
alametlerinden birisi de, Beni Abasın değirmeninin dönmesidir. (Mütercimin
notu: Bu bir teşbih olsa gerektir. Herhalde kastedilen, Beni Abbasın sözünün
geçmeye başlaması olacaktır) Diğer bir alameti de, siyah bayraklı ordunun
askerlerinin, atlarını Şam'daki zeytin ağaçlarına bağlamalarıdır. Diğer bir
alameti de, "ciğerleri yiyenlerin oğlu" (zalim) olan Süfyan'ın
Beni Abbas ve Beni Cafer'i mağlub etmesidir ve ardından Süfyan Şam minberine
oturacak ve Berberi kavmi de Şam'a gelecektir.
20-
Süfyan'ın ordusu, Horasan, Fars diyarı ve sonra Doğu'daki insanlara ulaşır.
Doğu insanları onlara karşı çıkarak, defalarca savaşırlar. Sonra da sağ
avucunda ben olan bir Haşimi'ye biat ederler. Allahü Teala, ona bütün yolları
ve işleri kolay kılacaktır.
Bu Haşimi'nin Horasan ehlinden 5000 civarında bir
ordusu vardır, başlarında da Şuayb b. Salih Temimi bulunur. Bu Haşimi'nin rengi
sarı, sakalı hafiftir. Ordusuyla, dağlar karşı çıksa, aşıp geçecektir. Süfyanla
savaşacak, ancak büyük bir savaştan sonra mağlup düşecek ve Kümme'ye
kaçacaktır. Bu Haşimi, Mehdi ile babadan kardeş olup, mehdi zahir olduktan
sonra o da çıkacaktır. Bazıları, onun Hz. Mehdi'nin amca oğlu olduğunu
söylemişlerdir. Şam'a geldiği duyulduğunda, ona Kudüs'te bir ev tahsis
edilecektir.
21- Ordusunu
Medine'ye gönderen Süfyan, "Beni Haşimi'den kimi bulursanız,
öldürürün" emrini veriyor. Müslümanlar da Mehdi zahir olup toparlanana
kadar dağlara kaçıyorlar.
22-
Çıkışının bir alameti de Batı'dan bayrakların çıkması ve başlarında Kende
kabilesinden topal bir adamın bulunmasıdır.
23-
Alametlerden birisi de, 200. senede bir Mehdi'nin çıkmasıdır. (Mütercimin notu:
Bu Mehdi'den kastedilen, ahir zaman Mehdi'si gibi İslamı ihya eden bir şahsiyet
olsa gerekir.)
24- Hz. Mehdi,
beraberinde Peygamber Efendimizin bayrağı, gömleği ve birçok alametleri olduğu
halde yatsı vaktinde Mekke'de ortaya çıkar. Nurludur ve yanında şahitleri
vardır. Yatsı namazını kıldıktan sonra uzun bir hutbe irad edecek, ve insanları
Allah ve Rasulüne itaat etmeye devam edecektir. Daha sonra Hicaz'ı fethedecek
ve Beni Haşimi'lerin hayiste olanlarını kurtaracaktır. Bilahare O'nun yanına
Küfe'den siyah bayraklı bir ordu gelir. Ondan sonra dünyayı fethetmek için bu
orduyu çeşitli yerlere gönderecektir.
25- Süfyan,
esir olarak ona getirilecek ve rahmet kapısında öldürülecektir. Ganimet ve
serveti ise Şam caddelerinde dağıtılacaktır.
26-
Mekke'deki batma olayını işittiği zaman, aralarında ebdalların bulunduğu 12 bin
asker toplanacak ve Belye denilen yere varacaklar. Süfyan, ordusunun battığını
öğrenince Mehdi'ye itaat etmeyi düşünür, ancak Kelp kabilesinin başkanları
tarafından ayıplanır. Buna rağmen, gene de Mehdi'ye gelir ve itaat edeceğini
söylediği için onun tarafından kabul edilir. Ancak bu kez itaat'tan
vazgeçtiğini söyler ve Hz. Mehdi de onu öldürmeye karar verir. Daha sonra Hz.
Mehdi, Kelp kabilesi ile savaşacak ve onları yok edecektir.
27- Hz.
Mehdi, her dokuz kişiden yediyi çıkarmayacaktır.
28- Bu
madde ana metinde bulunmayıp, herhalde atlanmış olması gerekir.
29- Hz.
Mehdi, Allah'tan çok korkan birisi olacaktır. Aynen, kartal cinsinden, Nesir
kuşunun kanatlarıyla titremesi gibi Allah'tan korkacaktır.
30- Hz.
Mehdi'nin kaşları ince, araları açık ve gözlerinin siyahı büyük olacaktır. Şam
minberinin üzerine oturup insanlara hitabedebilinceye kadar, Hicaz'dan
gelmeyecektir. (Şam minberine oturduğu 18 yaşında olacağı söylenmişse de, bu
görüş bilahare reddolunmuştur.)
31-
Mekke'deki batmadan sonra, Bedir ashabı adedince insanlar çıkacaktır. (Bu eşraflar
itibarıyladır, yoksa ona tabi olanlar çoktur.) Onun ashaplarının reisleri,
Berazi kabilelerinden olacak. O gün sema'dan gelen bir ses "Biliniz ki,
Allah'ın yeryüzündeki dostları, Mehdi'ye tabi olanlardır" diyecekler.
32- Süfyan,
Kufe'ye geldiğinde Mehdi'nin çıktığı haberi ona ulaşır. Bunun üzerine bir ordu
gönderiyor. Ve bu ordu çölde batıyor, ancak biri Süfyan taraflısı, diğeri Mehdi
taraflısı iki kişi sağ kalıyor. Bilahare Mehdi, Mekke'den Süfyan ise Kufe'den
Şam'a yönelip gidiyorlar. Ancak Süfyan ondan önce Şam'a varıyor. Hz. Mehdi,
ikinci bir ordu ile mektup göndererek, Süfyan'dan kendisine biat etmesini
istiyor ve sonra Kudüs'e geçerek orada 3 yıl kalıyor. Bu arada Kelp kabilesine
mensup birisi Kenane'den çıkarak Bensan'a kadar geliyor. Hz. Mehdi ise buraya
bir ordu göndererek bu kabileyi bozguna uğratıyor. Ve sonra Süfyan esir olarak
getiriliyor ve Safa tepesinde koyun gibi boğazlanıyor.
33- Hz.
Mehdi, Tabut-u Sekine'yi Antakya mağarasından çıkaracaktır.
34- Bu
madde ana metinde bulunmayıp, herhalde atlanmış olması gerekir.
35- Yanında
Hz. Peygamberin bayrağı bulunacaktır.
36- Bayrağın
üzerinde "Biat, Allah içindir" yazılıdır.
37- Hz.
Mehdi, işlerinde çok disiplinli, cömert ve fakirlere karşı çok merhametli
olacaktır.
38- Dünya'da
ismi geçecek bir halife kalmayıncaya kadar çıkmayacaktır.
39- Ondan
önce, bir Haşimi malik olacak, ve Emevi'lerden az sayıda insan kalacaktır.
Daha sonra ise her bir adam başına 2 kişiyi
öldürerek, kadınlardan başka kimseyi sağ bırakmayan bir Emevi çıkacak, bilahare
de Hz. Mehdi zuhur edecektir.
40- Çok
yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak, ve bu fitne, semadan
3 kez "Emir, mehdi'dir, gerçek O'dur" şeklindeki nida'ya kadar
sürecektir.
41- Sema'dan
bir münadi çıkacak ve "Hak, ali-Muhammed'indir", yerden de bir
münadi çıkacak ve O da "Hak, İsa'nın alindedir" şeklinde
sesleneceklerdir. Abbas (R.A) bu konuyla ilgili olarak "Yerden gelen
ses şeytandan, sema'dan gelen ses ise
Allah'tandır" buyurmuştur.
42- Semadan
zuhur eden bir el ve "Emiriniz Mehdi'dir" şeklinde bir nida
duyuluncaya kadar tefrika ve ihtilaflar devam edecektir.
43- Hz.
Mehdi ile Süfyan karşı karşıya geldiğinde bir münadi şöyle seslenecek : "Allah'ın
dostları Mehdi'nin arkadaşlarıdır."
44- O günün
alameti: Sema'dan bir el uzanacak ve insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.
45- O
gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir.
46-
Ramazan'da iki defa ay tutulması olacaktır.
47- Hz.
Mehdi'nin zamanında, adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine
geri verildiği gibi, bir insanın başkasına ait olup da, dişinde kalmış bir şey
bile sahibine iade edilecektir.
48- Taberiye
adasındaki Tabut-u Sekine, ortaya çıkarılacaktır. Tabut getirilip Beytül
Mukaddes'te ona teslim edildikten sonra açılacak ve bunu görenlerin çoğu, pek
azı haricinde müslüman olacaktır.
49- İnsanlar
95. seneye kadar malik olacak, yani işler iyi gidecek, 97 veya 99 senede
mülkleri zail olacak ve nihayet 200 senede bir mehdi gelecektir. (Mütercimin
notu: Bunu izah için 23. madde'ye bak)
50- İnsanlar
oldukça hayırla, yaşantıları gayet rahat olacaktır. Beni Abbas'ın önderliği
kaybolmayacak, sonra fitneler başlayacak, nihayet Mehdi çıkacaktır.
51- Kurduğu
ilk orduyu, bekletmeden hemen cihada gönderecektir.
52- Deccal,
Müslümanları Beytül Mukaddes'te mahsur bırakacaktır. Müminler burada, öyle bir
açlıkla karşı karşıya gelecekler ki, para keselerini bile yemek zorunda
kalacaklar. Bu sırada, gecenin karanlığı içinden bir ses işitecekler ve bu
sesin tok bir adama ait olduğunu birbirlerine söylerlerken İsa b. Meryem'i
karşılarında göreceklerdir. Hz. Mehdi onu Müslümanlara takdim ettikten sonra
namazı kıldıracak, bilahare önderliği Hz. İsa'ya verecektir.
53- Hz.
Mehdi, Avta bölgesinde Hars olarak isimlendirilen bir köy batana kadar çıkmayacaktır.
54- Sema'dan
bir ses, onu ismiyle çağıracak ve Doğu'da Batı'da hatta uykuda olan bile bu
sesi duyacak ve uyanacaktır.
55-
Konstantiniyye'nin fethi sırasında, sabah namazı için abdest alırken bir bayrak
dikecek, deniz ikiye ayrılarak su kendiliğinden uzaklaşacak ve açılan yolu
takibeden Hz. Mehdi, karşı kıyıya geçecektir. Sonra bir bayrak daha dikecek ve
diyecek ki "Ey insanlar, ibret alınız. Deniz, Beni İsrail'e nasıl yol
verdiyse, bize de öylece yol verdi" Ondan sonra, hepsi, tekrar tekrar
tekbir getirecek ve 12 tekbirle, şehrin 12 burcu da düşecektir.
56- Kudüs'ü
fethedecek olan Hz. Mehdi, Hindistan'ı da fethedecek olan bir ordu
gönderecektir. Buradaki hazineleri alıp, onları Beytül Mukaddes'e dahil
edecektir. Hint liderleri de zincirlere bağlı bir halde ona getirilecektir. Hz.
Mehdi, Doğu-Batı arasındaki her yeri fethedecektir.
HATİME
(Bu bölüm'de muhtalif nakiller
anlatılacaktır)
Birincisi: İbni Sirinden gelen bir riveyette, "Hz.
Mehdi, Ebu Bekir (R.A) ve Ömer (R.A)'dan daha hayırlıdır, belki de bazı
peygamberlerden bile efdaldir" deniliyor. Yine İbni Sirin sahih bir
nakilde "Ebu Bekir (R.A), ondan daha faziletli değildir" demektedir.
Bu ikinci rivayet, anlam olarak birinciden daha hafif gibi gözüküyorsa da, yine
de tev'ili gerektirir. Zira bu husustaki sarih hadislere ve icma'ya göre,
Ebubekir (R.A) ve Ömer (R.A), ondan daha hayırlıdırlar. Belki de bütün sahabe-i
kiram ondan daha efdaldir. Ancak İbni Abdül Birr, buna muhalefet etmiş ve "Hz.
Mehdi, dört halife hariç diğer sahabe'den üstündür" demiştir.
Peygamberimizin sahabeye söylediği ve "Ahir zamanda bir müminin sevabı, sizden 50 kişinin sevabına denk olacaktır" şeklindeki ifadesi de, yukarıdaki hadis gibi tev'ili gerektirir. Çünkü, Hz. Mehdi'nin üstünlüğü, onun devrindeki fitnelerin sahabe zamanına göre daha şiddetli olmasından ve Hz. Mehdi'nin Deccal ve Rum'larla olan mücadelesinden ileri gelmektedir ki, üstünlüğünün sırrı buradadır. Ancak diğer özellikleri ile birlikte düşünülürse, sahabenin efdaliyeti tartışılamaz. Zira, bazı özellikler vardır ki, faziletçe daha aşağıda bulunanda görülebilir, fakat daha üstün olanda bulunmayabilir. Yine, Hz. Mehdi'nin zamanında gerçek müminlere bol bol nimet verilecek fakat kötülerde mahrum bırakılmayacaktır.
Netice olarak, sevap ve derece bakımından
sahabenin mutlak manada Hz. Mehdi'den daha faziletli olduğu kesinidir.
İbni Sirin'in "Bazı Peygamberlerden
de efdaldir" sözünden kastı, Hz. Mehdi'nin İsa (A.S)'ya imamlık
yapması münasebetiyle olması gerekir. Malum olduğu üzere imam, ona tabi
olanlardan daha faziletlidir. Ama aslında, bu fazilet, Peygamber efendimize
nispetendir, zira onun İsa (A.S)'ya imamlık yapması, Hz. İsa'nın Peygamber
Efendimizin şeriatıyla amel edeceğine işarettir.
İkincisi:
Velid b. Müslim'den, o da bir başkasından
nakletmiştir ki, Mehdi'ler 3 tanedir:
- Mehdiyyül
Hayr : Bu, Ömer bin Abdülaziz'dir.
- Mehdiyyüddem
: O, kanları dindiren hakiki mehdi'dir.
- Mehdiyüddin
: Hz. İsa'dır. (A.S)
Süleyman b. İsa'dan gelen bir rivayette "Bana ulaşan bir habere göre, Hz.
Mehdi 14 sene Kudüs'te kalacak, ardından ölecek ve Mansur'a tabi olanlardan
birisi gelecek, O da Kudüs'te 21 sene kaldıktan sonra öldürülecek, yerine Mevla
adında birisi geçecek, 3 sene sonra O da öldürülecek ve bilahare Haşimülmehdi
gelip 3 sene 4 ay 10 gün kalacak" denilmiştir.
Kab b. Mehdi'den gelen bir haberde "Kahtani adında ve Yemenli olan bir
halife gelecek, Hz. Mehdi'nin yolunda gidecek, Rum beldelerini fethederek
ganimetlerini alacaktır" deniliyor.
Yine O'ndan rivayet olunur ki, "Bunun arkasından, halifenin ehli beytinden
birisi gelecek, şerri hayrından fazla olacak ve az bir süre kaldıktan sonra
kendi ehlinden birisi tarafından öldürülecektir."
Kab'dan gelen bir başka rivayette de "Mahzum kabilesine mensup birisi başa
geçecek, daha sonra Mevla gelecek sonra da karşı geleni yok eden, uzun boylu,
çok kuvvetli, geniş omuzlu bir arabi başa geçecek ve Beytül Mukaddes'e
geldikten sonra ölecektir. Daha sonra ise, iyileri öldüren zalim bir Mısır'lı
hükmedecek ve nihayet Mehdi'nin yolunda giden Kahtan soyundan birisi gelecektir."
Zehri'den gelen bir
rivayette ise "Mehdi'den sonra İns
ve Cin'in bile biat edeceği Mahzum kabilecine mensup birisi gelecektir. Sonra
hicret edecek, ve onu tanımayacaklar 3 defa kendisine biat için çağrı yapacak,
sonra ise Mansur'a biat edilecektir" denilmektedir.
Abdullah b. Ömer ise bir
naklinde şöyle ifade etmektedir: "Zalimlerden
sonra Hz. Mehdi gelecek, sonra sırasıyla Mansur, Selam ve Emirülgadap
olacaktır".
Yine Abdullah b. Ömer "Mehdi'den sonra 3 emir gelecektir.
Hepsi de salih insanlardır. Biri Cabir, sonra Müferrec sonra da Zülgadap'dır.
Bunlar 40 yıl kaldıktan sonra artık dünyada hayır kalmayacaktır" naklinde
bulunmaktadır.
Ertah'tan gelen bir
rivayette de "Hz. Mehdi Kudüs'e
inecek, ve millet onun ehlinden gelenlerle uzun bir müddet yaşayacaktır. Ondan
sonra zalimler görünecek ve Beni Abbas rahmetle aranacaktır." denilmektedir.
Ertah'tan gelen bir başka
nakil ise şöyledir: "Mehdi 40 sene
yaşayacak, öldükten sonra Kahtani gelecek ve Mehdi'nin izinde işleri
yürütecektir. 20 yıl yaşadıktan sonra öldürülecek sonra da asıl Mehdi gelecek,
Kayser şehrini fethedecek ve Peygamberimizin son halifesi olacaktır. Sonra
Deccal çıkacak ve Hz. İsa da o zaman nüzul edecektir."
İbni Münavi, kitabında
şöyle anlatıyor:
"Süfyanlar 3
tanedir, Mehdi'ler de 3 tür. 1. Süfyan için 1. Mehdi, 2. Süfyan için 2. Mehdi,
3. Süfyan için de 3. Mehdi gelecektir."
Görüldüğü gibi, bu
konularla ilgili birbirine zıt muhtelif nakiller gelmiş ve değişik ihtilaflara
yol açmıştır. Mehdi'den sonra kaç kişinin geleceği ve bunların kimler olacağı
konusu tartışılmıştır. Ancak hadislerle de sabit ve kesin olan işaretlere göre,
üzerinde itikad etmemiz gereken nokta şudur ki, asıl Mehdi, Deccal'a karşı, Hz.
İsa' yardımcı olarak gelecek olan Mehdi'dir. Zira, ondan önceki mehdiler hakkında
herhangi bir hadis bulunmamaktadır. Mehdi'den sonra gelecek olanlar da salih
kimselerdir, ancak mehdi gibi değildirler. Hakikatde en son mehdi O'dur.
Üçüncüsü: Hz.
Mehdi'nin çıkışı, kesinlikle İsa (A.S)'nın nüzülundan önce olacaktır. Bazıları
ise "Hz. İsa'nın nüzülundan sonra olacaktır" demişlerdir. Ancak bu
doğru değildir ve hadisler bu iddia'yı reddettiği için nazarı itibara alınamaz.
Hz. İsa'nın nüzülünün
Beytül Mukaddes'e olacağını bildiren rivayetlerle Deccal hakkındaki şu rivayet,
birbirini teyit etmektedir. Şöyle ki: "Müminler o gün sayıları az, fakat
başlarında salih bir insan olduğu halde, Beytül Mukaddes'te bulunacaklardır.
Deccal onları muhasara altına alacak. Tam sabah namazına girildiği bir anda Hz.
İsa nüzul edecek, imam onu tanıyarak cemaate takdim edecek, Hz. İsa ona "Namazı
kıldır, çünkü kamet senin için getirilmiştir" diyecek ve onun
arkasında namaz kılacaktır. O zaman Hz. İsa, "Kapıları açınız"
diyecek ve kapılar açıldığında Deccal onu görecektir. Deccalın yanında
başlarında miğferiyle, zırhlı, İsfahan yahudilerinden ibaret 70 bin kişilik bir
ordu bulunacaktır. İsa (A.S) ona baktığında, Deccal tuzun suda erimesi gibi
eriyecek ve sırtını çevirip kaçacaktır. Takip eden Hz. İsa, Lud kapısında onu
yakalayarak öldürecek ve Deccal'ın ordusu olan Yahudiler de çok şiddetli bir
savaş sonunda yok edileceklerdir.
Ancak, bu rivayete zıt
başka bir rivayette ise şöyle denilmektedir: "Müslümanlar Beytül Mukaddes'de muhasara altında iken, Hz. İsa
sabah namazı sıralarında Şam'ın doğusundaki Beyaz Minare (Minaretül Beyda)
üzerine nüzül eder". Bu minare, bugün halen mevcuttur. Şafii
ulemasından İmam Nevevi de "Hz.
İsa, iki elini iki meleğin kanatları üzerine koymuş bir halde inecektir ve Lud
kapısında Deccel'a yetişerek onu öldürecektir" demektedir.
Habis El Hadrami'nin
naklettiğine göre de "Hz. İsa,
Şam'ın Doğu kapısında bulunan Beyaz
Minare'ye inecektir. Sonra mescide gelecek ve minberin yanına oturacaktır.
Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler hepsi de camiye gelerek Hz. İsa'nın
etrafında toplanacaklar ve hepsi de Hz. İsa'nın kendileriyle birlikte olacağı
ümidini taşıyacaklar. Bu topluluk, iğne atsan yere düşmez şeklinde geniş bir
kalabalık oluşturacak ve müslümanlar müezzinleriyle, yahudiler
borazancılarıyla, hristiyanlar da çancılarıyla beraber bulunacaklardır. Burada
kur'a çekilecek ve hangisi kazanırsa onun dediği olacaktır.
Çekilen kur'ayı müslümanların kazanması üzerine yahudiler ve hristiyanlar oradan uzaklaşacaklar. Sonra Hz. İsa, Şam ehliyle birlikte Beytül Mukaddes'de Deccal'ı arayacak, ancak kapıları kapalı bulacaktır. Hz. İsa, kapıların açılmasını emredecek ve kapıların açılmasıyla beraber Deccal kaçacak, ancak Hz. İsa, onu Lud kapısında yakalayarık öldürecektir", "Hz. İsa, 30 veya 40 sene kadar yeryüzünde kaldıktan sonra Yec'uc Mec'uc da onun eliyle yok edilecek. Toprak tekrar eski bereketine kavuşacak, yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek. Sonra Allah (C.C) güzel kokulu bir rüzgar göndererek, bununla müminlerin ruhlarını alacak ve geriye şerli insanlar kalacaktır. Sonra da kıyamet kopar".
Çekilen kur'ayı müslümanların kazanması üzerine yahudiler ve hristiyanlar oradan uzaklaşacaklar. Sonra Hz. İsa, Şam ehliyle birlikte Beytül Mukaddes'de Deccal'ı arayacak, ancak kapıları kapalı bulacaktır. Hz. İsa, kapıların açılmasını emredecek ve kapıların açılmasıyla beraber Deccal kaçacak, ancak Hz. İsa, onu Lud kapısında yakalayarık öldürecektir", "Hz. İsa, 30 veya 40 sene kadar yeryüzünde kaldıktan sonra Yec'uc Mec'uc da onun eliyle yok edilecek. Toprak tekrar eski bereketine kavuşacak, yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek. Sonra Allah (C.C) güzel kokulu bir rüzgar göndererek, bununla müminlerin ruhlarını alacak ve geriye şerli insanlar kalacaktır. Sonra da kıyamet kopar".
Hz. İsa'da pekçok özellik
bulunmaktadır: Mesela : Ne kadar uzakta olarsa olsun bir kafiri görse, o
kafir hemen ölecektir. Haçları kıracaktır. Domuz ve maymunları öldürecek(à), geriye sadece İslam dinini bırakacaktır.
Zamanında, Allah'tan başkasına ibadet edilmeyecek, cizye ve sadaka kalmayacak
çünkü her şey bereketlenecek, hazineler çıkarılacak ve mala rağbet
olmayacaktır. Kıyametin yaklaştığını herkes yakinen hissedecektir.
Sebepleri ortadan kaldıracağı için cimrilik, buğz ve kötü şeyler bulunmayacaktır. Zehirli hayvanların zehiri yokolocak, arz selametle dolacak, savaş olmayacak, herkes eşit olup hiçbir saltanat bırakılmayacaktır. Arzın nebatatı, aynen Hz. Adem (A.S) devrindeki gibi bereketli olacak, ipek kurdu üzüm salkımının üzerine konacak ve doyacak, savaş olmadığı için atlar ucuzlayacak ve her tarafta yemek kazanları kaynayarak misli görülmemiş bir bolluk yaşanacaktır.
Sebepleri ortadan kaldıracağı için cimrilik, buğz ve kötü şeyler bulunmayacaktır. Zehirli hayvanların zehiri yokolocak, arz selametle dolacak, savaş olmayacak, herkes eşit olup hiçbir saltanat bırakılmayacaktır. Arzın nebatatı, aynen Hz. Adem (A.S) devrindeki gibi bereketli olacak, ipek kurdu üzüm salkımının üzerine konacak ve doyacak, savaş olmadığı için atlar ucuzlayacak ve her tarafta yemek kazanları kaynayarak misli görülmemiş bir bolluk yaşanacaktır.
İmam Nevevi "Hz. İsa, ümmeti Muhammed'e Peygamber
olarak değil, Şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir" demektedir.
Bazısı da "Hz. İsa nüzül etmeden
önce Ümmeti Muhammed'in muhtaç olduğu ve bilmediği Şeriat-ı Muhammediyye'ye ait
hususları önceden semada öğrenecektir" demişlerdir.
Hz. İsa, yeryüzünde iken
evlenecek ve bir çocuğu olacaktır. Ölünce, müslümanlar onun namazını kıldıktan
sonra Ravza-i-Mutahhare'ye defnedileceklerdir. Dünyada kalış süresi 40 yıldır,
bir rivayette ise 7 yıldır. Ancak sema'ya çıkışının 33 yaş olduğu dikkate
alınırsa, bu iki rivayetin cem'i mümkündür. Zayıf bir nakilde ise bu süre 45 yıl
olarak geçmektedir.
Dördüncüsü: Deccal'in
Hz. Mehdi zamanında ortaya çıkması, Hz. Mehdi'nin alametlerindendir. Bu
bakımdan, Deccalla ilgili bilgilerin de anlatılması gerekmektedir:
Beyhaki Şeyhi Hakim'den
gelen rivayette şöyle deniliyor: "Kıyamet alametlerinin ilki Deccal'ın
çıkması, sonra İsa (A.S)'nın gökten inmesi, sonra Yec'uc Mec'uc, sonra
Dabbet-ül Arz, sonra da güneşin batıdan doğmasıdır."
Deccal'in çıkması,
Dabbet-ül Arz ve güneşin batıdan doğmasına Allahü teala'nın buyurduğu şu ayet-i
kerime'de işaret edilmektedir: (En'am Sure'si ayet 158) "(Mekke'liler),
Kur'an ve Peygamberi tekzip ettikten sonra ancak şunu gözetliyorlar:
Kendilerine azab edecek melekler gelsin, yahut Rabbinin azabı gelsin. Rabbinin
bazı (kıyamet) alametleri gelsin. Rabbinin (kıyamet) alametlerinden biri
geldiği gün, evvelce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan
kimseye, o gün imana gelmek hiçbir fayda vermez. Ey Resulüm, de ki; (Siz o
alametlerin gemlisini) gözetleyip bekleyin, biz de gözetleyip bekliyoruz"
Hz. İsa'nın nüzulunü ifade
ayet de şudur: (Zuhruf sure'si ayet 61)
Gerçekten O (İsa'nın nüzulü), kıyamet için (yaklaştığını bildiren) bir
beyandır, alamettir. Onun için sakın o kıyametin geleceğinde şüphe etmeyin de
benim şeriatıma tabi olun. İşte bu biricik doğru yoldur.
Yec'uc Mec'uc ve Dabbetül
Arz'a ise, bir değil, birkaç ayeti kerimede işaret vardır.
İmam Nevevi ve diğer bazı
alimler diyor ki: "Selefler,
çocuklarına Deccalla ilgili hadisleri öğrenip muhafaza etmelerini telkin
etmişler ve kalplerinde sabit kalmasını temin etmeye çalışmışlardır. İnsanlar
da birbirlerine bunları naklede ede bu hadisler, günümüze kadar sıhhatli olarak
gelebilmiştir"
Peygamber Efendimiz bir
hadisinde "Hz. Adem'le kıyamet
arasında yaratılmış ve büyük fitne, Deccal'ın fitnesidir" buyurmuştur.
Diğer bir rivayette de "Allah (C.C), Adem'i yarattığından
itibaren, Deccal'in fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır"
denilmektedir.
Allah'ın Hz. Nuh'tan sonra
gelen her peygamberi, ümmetini Deccal ile korkutmuş ve onun Horasan veya
İsfahan tarafından çıkacağına işaret etmişlerdir.
Hz. Mehdi,
Konstantiniyye'yi fethederken, Deccal Şam ve Irak arasında bulunuyor. Önce "kurtarıcı"
olduğunu iddia ediyor ve bu dönemde gerek kafirler, gerekse de müminler ona
tabi oluyorlar. Ancak sonra bir gözü kör oluyor ve iki gözü arasında "kafir"
yazısı çıkıyor, öyle ki, okuma yazması olmayan her mümin bile onu okuyabiliyor.
Bunun üzerine müminler onu terk ediyorlar. O, daha sonra, "nübüvvetini",
ve nihayet "uluhiyetini" iddia ediyor. Deccalın sağ gözü
kördür, yani nursuzdur. Başka bir rivayette ise bu sol şeklindedir. Başka bir
rivayette de gözü dümdüz olup, üzerinde tırnak kemiği gibi bir kemiğin
bulunduğundan bahsedilmektedir. Deccalın gözünün kör olmasından kastedilen "ayıplıdır"
anlamıdır. İki gözü arasında kafir diye yazmaktadır ki, okuma bilen bilmeyen
her mümin bile onu okuyabilecektir. Deccal'ın beraberinde cennet diye
gösterdiği aslında cehennem, cehennem diye gösterdiği de aslında cennettir.
Kehf suresinin başındaki ayetleri okuyanlar, onun şerrinden muhafaza
edileceklerdir. Deccalın, temiz su olarak gösterdiği de aslında necistir. Onun
fitnelerinden birisi de şudur: Bir arabi'ye "Ben senin ananı babanı şu
anda göstersem, bana inanır mısın?" dili soracak, "Evet"
cevabını alınca da şeytanlar arabi'ye anası babası şeklinde görünecek ve "Ey
oğul" diyecekler, "Bu senin rabbindir, ona tabi ol".
Yine Deccal, bir neferi
iki parçaya bölüyor ve "Bakın, onu dirilteceğim" diyor ve
nefer diriliyor. Bunu gören kafirler onu gerçekten rab zannediyorlar.
Sonra Allah (C.C), Hızır
aleyhisselam'ı gönderiyor. Hz. Hızır ona "Sen Allah'ın düşmanı olan
Deccalsın" diyor ve onu öldürmeye çalışıyor, fakat başaramıyor.
Deccal semaya emrederek
yağmur yağdırıyor, arza emrederek bitkiler çıkartıyor, kuru nehirlere emrederek
onlarda sular akıttırıyor… Yağmura emrederek onu durduruyor, otlara emrediyor,
kurutuyor, Rab dağıyla Tur dağına emrediyor ve onları tokuşturuyor… Rüzgara
emrediyor, deniz fırtınasına emrediyor, onlar da bulut oluyorlar. Günde 3 defa
denize giriyor, dibini bulamıyor… Deccal'ın bir eli diğerinden daha uzundur, bu
uzun elini denizin en dibine daldırıyor ve içindeki balıkları çıkartıyor…
Kendisini yalanlayan bir kavmin arasına giriyor ve onların bütün hayvanlarını
helak ediyor. O kavim tasdik edince de hemen semaya emrederek yağmur
yağdırıyor, hayvanların sütlerini bollaştırıyor. İçinde hazine olan yerlere
giriyor, "Hazinenizi çıkarın" dediğinde, balarılarının
beylerini takibetmesi gibi hazineler ona tabi oluyorlar…
Deccal'ın bir eşeği
bulunuyor ki, bu eşeğin iki kulağı arasındaki mesafe 40 ziradır(à).
Bu eşeğin altında 70 bin Yahudi gölgelenebilecektir.
Bu eşeğin altında 70 bin Yahudi gölgelenebilecektir.
Deccal 3 defa öylesine
bağıracak ki,
Doğu'dan Batı'ya bu ses her taraftan duyulacak…
Doğu'dan Batı'ya bu ses her taraftan duyulacak…
Mekke, Medine, Beytül
Mukaddes ve Mescid-i Tur hariç, her tarafı gezecektir. Bu bilgi, başka bir rivayette de "Şam ve
Askalan hariç" şeklinde geçmektedir. Allahü Teala müminlerin bu fitne
ve musibetlerden Şam'da, Deccal'dan Beytül Mukaddes'te, Yec'uc Mec'uc'dan da
Tur-i Sina'da muhafaza edecektir.
Bir hadis'de "Deccal yeryüzünde 40 gün duracak, 1.
günü 1 sene, 2. günü 1 ay, 3. günü bir hafta, diğer günleri de sizin normal
günleriniz gibi olacaktır" buyurulmuştur. Bunun üzerine Peygamberimize
"Bir sene gibi uzun olan o günde,
bize bir günün namazı kafi gelir mi?" diye sorulmuş, Resulullah
(S.A)'da "Hayır, siz o uzun günde,
ondan önceki günlerinizdeki her namaz vakti kadar zamanı, takdir edin"
cevabını vermiştir.
İbni Mace'den gelen bir
rivayette de "Deccal'ın son günleri
o kadar kısa olur ki, sizden biriniz Medine kapısından çıkıp, tepesine
varıncaya kadar, akşam olacaktır" denilmiştir. Peygamberimize "Ya Resulullah, o kısa günlerde nasıl
namaz kılacağız" şeklinde sorulduğunda da "O uzun günlerde takdir ettiğiniz gibi takdir edeceksiniz"
cevabı alınmıştır. Deccalin yeryüzündeki süratinin nasıl olacağı da sorulmuş ve
Peygamberimiz "Rüzgarın yöneltip
sevkettiği yağmur gibidir" cevabını vermiştir.
Deccal'dan önce 3 yıl
kıtlık görülecek, tırnaklı hiçbir hayvan kalmayıp helak olacaktır. Denildi ki "Ya
Resulullah, o zaman insanlar nasıl yaşayacaklar?" Peygamberimiz de
şöyle buyurdu: "Tekbir (Allahüekber), tesbih (Sübhanallah), tehlil (La
ilahe illallah) ve tahmid (Elhamdülillah) iledir." Yani, aynen
Peygamber efendimiz devrindeki gibi…
Deccal'ın birçok
sıfatlarını taşımış olan İbni Sayyad Deccal değildir. Ancak, O da bir fitne idi
ve Allah (C.C) onunla müminleri imtihan etti. Aynen Hz. Musa zamanındaki "buzağı"
örneği gibi… Ancak Allah (C.C), Ümmet-i Muhammed'i onun şerrinden muhafaza
etti.
İbni Ömer'in sözünü delil
olarak veren İbni Cabir yemin ederek diyor ki "Hz. Ömer, İbni Sayyad
Deccal'dir demiş ve Peygamberimiz onun bu sözünü inkar etmemiştir".
Ancak, Peygamber Efendimizin bu sözle ilgili bir tasdiki de bulunmadığı için,
yalnız başına bunu bir delil olarak ele almak mümkün değildir. Nitekim, Allah
(C.C)'da onun Deccal olmadığını haber vermiştir.
Beşincisi: Yec'uc ve Mec'uc'un çıkması Deccal'dan sonra
olacaktır. Yec'uc Mec'uc, Adem ile Havva'nın evlatlarındandır, ancak merfu bir
hadise(*) göre ise, Nuh (A.S)'ın zürriyetindendir. Fakat Selef'ten bunun aksi
söylenmiştir. İmam Nevevi ise Selef'e itiraz ederek, "Yec'uc Mec'uc
ulemanın çoğuna göre Nuh (A.S)'ın zürriyetindendir" demiştir. Rivayet
edildi ki, "Hz. Nuh bir gün uyuduğunda, ihtilam olur ve nutfe'si
(men'i) toprağa karışır ve Yec'uc Mec'uc, işte bu karışımdan
yaratılmıştır." Ancak bu görüşe de itiraz edilmiş ve Peygamberlerin
ihtilam olmadığı söylenmiştir. Bunun da aksini savunanlar olmuş ve
Peygamberlerin, rüya'da cim'a etmeden ihtilam olabilecekleri ifade edilmiştir.
Bir hadiste Yec'uc'un bir
ümmet, Mec'uc'un ayrı bir ümmet olduğu ifade edilmektedir. Onların her birisi
400 bin'er bir topluluk olup, yine her birisi, soyundan 1000 kişi görmeden
ölmezler. Hepsi de silah taşıyabilir ve çiftleşebilirler. Boyları ortalama bir
karış olup, en uzunları 3 karış kadardır. Ok ve mızraklarıyla 7 yıl
Müslümanlara eziyet ediyorlar. Hz. İsa, kimsenin onlarla baş edemediğini
görünce, Müslümanları Tur dağına çıkarıyor.
Yec'uc Mec'uc, Taberiye denizini geçiyor ve onun suyunu içerek kurutuyorlar.
Daha sonra "Biz, yeryüzündeki bütün canlıları öldürdük, şimdi de
sema'dakileri öldüreceğiz" diyerek bir dağa çıkıyorlar ve oklarını
göğe doğru fırlatıyorlar. Bu oklar, kanlı olarak geriye dönüyor. Daha sonra da
Hz. İsa (A.S) ve müminleri muhasara altına alıyorlar. Burada, öylesine bir
kıtlık oluyor ki, bir öküz başı veya kurutulmuş bir çökelek parçası onlar için
yüz dinar'dan daha hayırlı oluyor. Ve Müslümanlar bu beladan kurtulabilmek için
Allah'a (C.C) yalvarıp yakarırlar. Nihayet Allah (C.C), Yec'uc Mec'uc'un
boynuna onları öldüren kurt'lar musallat eder ve bir sabah, hepsi de helak
olurlar. Bunun üzerine yeryüzüne inan Hz. İsa ve Müslümanlar, Yec'uc Mec'uc'un
leşlerinin kirletmediği bir karış toprağın bile bulunmadığını görerek, tekrar
Allah'a (C.C) yalvarıp yakarırlar. Ve Allah (C.C), bu leşleri temizleyen kuşlar
gönderir ve daha sonra da yağmur'la yeryüzü yıkanıp tertemiz olur ve meyvalanıp
bereketlenir.
Hz. İsa'nın vefatından
sonra da Allah (C.C), güzel kokulu bir rüzgar gönderir ve her müslümanın
koltuklarına giren bu rüzgar'la onların canını alarak, geriye yeryüzünün şerli
insanlarını bırakır.
Bu arada, birçok ravi'nin
de belirttiği gibi; Safa'daki bir kayadan Dabbet-ül Arz çıkar. Değişik
rivayetlerde ise, Dabbet-ül Arz'ın çıkış olarak Merve, Cihad veya Müzdelife
gecesinde Mekke arasındaki Tihame vadisi gibi yerler'de gösterilmiştir.
Dabbet-ül Arzın çıkışında 3 safha bulunmaktadır. Zuhuru, önce Mekke'den
duyulmaz, çıktığı yerde bir süre kalır sonra da Mekke'ye gelir ve çıktığı
haberi yayılır. Peygamber Efendimiz "Müminler, Mescid-i haram'a
giderken Rükun ile Makam arasında, Dabbe'yi toprağı etrafa saçıyor bir halde
görürler, bazıları ise yerinden kıpırdamazlar. O anda, müminlerin yüzleri
parlar, daha sonra da Dabbet-ül Arz gider. Bu durumda kimse ona yetişemez,
kaçan da kurtulamaz" buyurmuşlardır. Ancak namazla ondan muhafaza
olunur. İnsanın arkasından gelir, ve "Şimdi namaz kıl" der ve
ona yönelip, eğer kişi müslümansa "müslüman" eğen kafirse "kafir"
der ve sonra ayrılır.
Ahmed'ten gelen rivayete
göre "Dabbet-ül Arz'ın beraberinde,
Hz. Musa'nın asası ve Süleyman Peygamberin mühürü olacak, kafirlerin burnunu bu
mühürle damgalayacak, müminlerin yüzünü de asası ile nurlandıracaktr".
Hz. Ali'de, "Dabbet-ül Arz'ın kanatları,
tırnakları ve sakalı olacak, kuyruğu bulunmayacaktır" demiştir.
Dabbet-ül Arz'ın
uzunluğunun 60 zira olduğu ve muhtelif hayvanlara benzediği ifade edilmiştir.
Ancak Kuran-ı Kerim'den, bidat ehli ve kafirlerle mücadele eden bir insan
olacağı manasını çıkaranlar da olmuştur. "En garip şeylerdendir ki,
Dabbet-ül Arz şeytanı öldürecek ve sonra güneş batıdan doğacaktır, da
denilmiştir." Bu ise, münkirleri ve müneccimleri reddeden bir
hakikattır.
Normalde güneş her
battığında, arşı alanın altında Allah'a secde ediyor, ve tekrar Allah'tan izin
alarak doğudan çıkıyordu. Fakat Batıdan doğacağı gecede, tekrar doğudan doğmak
için izin istediği halde, bu izin verilmeyecek, tersine "Battığın yerden
doğ" emrini alacaktır. İşte o gecede nafile namazına kalkanlar çok
dehşetli bir hale girecekler, kişi geceleyin kalkıp Kur'an okuyacak, tekrar
yatacak, kalkacak, tekrar okuyup tekrar kalkacak… Ve o gecenin süresi, normalin
3 misli daha uzun olacaktır. Bunu fark eden insanlar, bağırıp çağıracaklar ve
mescid'e gidenler, güneşin batı'dan doğmakta olduğunu göreceklerdir. Batıdan
doğan güneş, yükselecek yükselecek, tam ortaya geldiğinde tekrar geriye
dönecektir.
İbni Ömer ve İbni Abbas, "İşte o andan itibaren, kafirin imanı
ve asinin de tövbesi kabul edilmeyecektir" demişlerdir.
İbni Abbas'tan gelen bir
başka rivayette de "Küçüklerin imanı ile günahkarın tevbesi kabul
edilir" denilmektedir.
Kurtubi ise "Kafirlerden, güneşin batıdan
doğacağına inanmayanlarının imanının kabul edilmeyeceğini"
söylemektedir.
Ancak, Muhammed Sure'sinin
18. ayeti "Artık onlar yalnız, o
kıyametin kopmasına, onun birdenbire kendilerine gelivermesine bakıyorlar. İşte
onun alametleri (sayılan ahir zaman peygamberi) gelmiştir. Fakat o (kıyamet
ansızın) başlarına geldiği vakit, anlamaları kendilerine ne fayda verir" ve
Mü'min sure'sinin sonu ilk görüşü teyid etmektedir.
Güneşin batı'dan
doğmasından sonra insanların yeryüzünde 120 sene daha kalacağını İbni Ömer,
nakletmiştir. Ancak denilmiştir ki "Eğer bu doğruysa, tevile ihtiyacı
vardır".
Güneşin batı'dan
doğmasının ilk alamet olacağı rivayeti "İlk alamet Deccal'dır"
rivayetine zıt değildir, zira güneşin batıdan doğması göğe ait, Deccal'ın
çıkması ise yere ait bir alamettir.
Bazı alimler şöyle
demişlerdir: "Bütün haberlerin
toplamından, yer'deki bütün alametlerin Hz. İsa'nın ölümüyle, gökteki bütün
alametlerin de kıyametin kopmasıyla biteceği anlaşılmaktadır".
Dabbet-ül Arz'ın çıkışı,
güneşin batıdan doğacağı gündür. Bu ikisinden hangisi önce olura, hemen
ardından diğeri vuku bulacaktır. Güneşin batıdan doğmasıyla, tövbe kapısının
kapanması önemli bir hikmettir. Zira o zaman mümin'le kafir kesin olarak
birbirinden ayrılacak ve tövbe kapısının kapanmasının amacı yerine gelecektir.
Kıyametin büyük
alametlerinden olan ve insanları doğudan batı'ya sevk edecek olan ateş hakkında
muhtelif rivayetler gelmiştir. Bazılarında O'ndan ilk alamet, bazılarında son
alamet olarak söz edilmiştir.
O'nun son alamet oluşu,
daha önce ismi geçen alametlere göredir. İlk alamet olması da, ondan sonra
birinci Sur'un üfürülmesinden başka bir alametin kalmayıp kıyametin başlangıcı
olmasından dolayıdır. Kadı İyad, bu hükümle hükmetmiş ve "Dünyadaki
haşr, kıyametin kopmasından öncedir ve bu kıyamet alametlerinin en
sonuncusudur" demiştir.
"Benim ümmetimin
bir kısmı kıyamet kopuncaya ve Allah'ın
emri gelinceye kadar hak üzeride sebat edeceklerdir" hadisi, buna zıt değildir. Zira onun manası,
kıyametin yaklaşmasına kadardır, demektir. Allah'ın (C.C) emrinden kastedilen
de, müminlerin ruhlarını alacak olan o temiz rüzgardır. Bu hadiste sözü
geçenler, Hz. İsa ile birlikte Beytül Mukaddes'te kalan Müslümanlar değildir,
çünkü, Hz. İsa'dan sonra gelecek olan Müslümanlar, diğer alametleri de
göreceklerdir.
Ancak Kur'an'ın
sahifelerden silinerek kaybolması ve göğüslerden çıkarılması (unutulması), Hz.
İsa'nın ölümünden ve Kabe'nin tahribinden sonradır. Kabe, Habeşlilerden, lakabı
Züssevikateyn olan bir kimse tarafından tahrib edilecektir.
Kab'ın dediğine göre "Züssevikateyn, kendisine yardım
edecek olan 8-9 arkadaşıyla birlikte Hz. İsa zamanında ortaya çıkar".
Artık birgün gelir ki, Hac
ve Umre son olarak yapılır, ve sonra kesilir. Kur'an sahifelerden silinir,
ancak Peygamberimizin hak üzerine sebat edeceğini söylediği zümre, bunun
dışındadır.
Kur'an'ın silinmesi,
Kabe'nin tahribinden, Kabe'nin tahribi de Hz. İsa'nın ölümünden sonra
olacaktır. Ancak bazıları, Kabe'nin tahribinin Kur'an'ın silinmesinden sonra
olacağını söylemişlerdir.
KİTABIN SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ'NDEKİ EL
YAZMA ÖRNEĞİ
(à) Mütercimin Notu:
Garip hadis: Tebe-i tabiin (sahabeyi göreni gören)'den sonraki
ulema'dan nakledilen hadistir.
(àà) Mütercimin Notu:
Mardi: Allah'ın ve insanların kendisinden razı olduğu.
(à) Mütercimin Notu:
Zulhüleyfe, Medine'ye 10km. mesafede, hacıların ihrama girdiği
bir yerdir.
(à) Mütercimin Notu:
Bu zat'lar Mehdi'den sonra başa geçecek olanlardır.
(à) Mütercimin Notu:
Cabir : Himaye eden, koruyan demektir.
(à) Mütercimin Notu:
Hz. Davud'a ait, içinde mukaddes emanetlerin bulunduğu tabut.
(àà) Mütercimin Notu:
Hz. Musa'ya gelen, on emrin üzerine yazıldığı
gerçek Tevrat levhaları.
(à) Mütercimin Notu:
Tabiin : Sahabe'yi gören
(àà) Mütercimin Notu:
Tebe-i Tabii: Sahabe'yi göreni gören
(à) Mütercimin Notu:
Buradaki domuz ve maymun kelimesiyle,
Peygamberimizin büyük bir mucizesi ortaya çıkmaktadır. Zira domuz, hristiyanlığın
bir sembolüdür. Ve bu şekilde kabul edilegelmiştir. Maymun ise, dinsizliğin
temeli olan Darwin'in evrim teorisinin ana hareket noktasıdır. Bu kadar hayvan
dururken "Maymun ve Domuz" olarak işaret edilmesinin
mucize'den başka nasıl izahı olabilir?
(à) Mütercimin Notu:
1 Zira = Kolun dirsek - parmaklar arası
uzunluğu.