ATEŞ HATTINDA EKZANTRİK BİR TOPLULUK: YEZİDÎLER
Yezidîler veya daha doğrusu Ezdîler, IŞİD katliâmları ile gündeme geldiler. İçine kapanık ve farklı yaşantıları, dışarıda hem alâka uyandırmış, hem de aşağılanmalarına yol açmıştır.
İçine kapalı bir topluluk olan Yezidîlerin farkına, Türk amme efkârı, 80’lerdeki anarşi devrinde siyasî sebeplerle toplu halde İsveç’e iltica etmeye başladıkları zaman vardı. Gazeteciler Mardin’deki Yezidî köylerine gidip, “Şeytana Tapınanlar Arasında” başlıklı sansasyonel ve biraz aşağılayıcı röportajlar yapardı. Yezidîler, şimdi de yanlış olarak “Sünnî” diye lanse edilen, IŞİD katliâmları ile gündeme geldi. Dünya, buna diğer halklardan daha fazla alâka gösterdi.
Şeytanın gözyaşları
Yezidîlik, doğru adıyla Ezdîlik’in menşei hakkında açık bir bilgi yoktur. Dine adını veren Ezd (İzed, Yezdan), Eski Farsçada Tanrı’nın ismidir. Ezdî, tanrıya inananlar demektir. Emevî halifesi Yezîd ile bir alâkası bulunmamaktadır. Kürtçe Ezda (Yaratan) kelimesi veya İran’ın Yezd şehri ile de alâka kuranlar vardır. Bazıları, Ezdîliği, Kürtlerin ananevî dini ve Zerdüştlüğün orijinal hâline en yakın inanç olarak kabul ederek yüceltir; bunların zorla Müslümanlaştırıldığını söyler. Halbuki Ezdîlik, Mitra dinine yakındır; ama Zerdüştlük ile arasında esaslı zıtlıklar vardır.
Ataları, ME 6. asırda Pers zulmünden kaçarak Asurlular tarafından Doğu Anadolu’ya yerleştirilmiş eski İran kabileleri olduğundan, Kürtler, antik İran dinlerinde idiler. Zamanla coğrafya itibariyle Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık tesirine girdiler. Hazret-i Ali ve Muaviye’ye karşı çıkan Hâricî mezhebine mensup Yezîd bin Enîse, Kürdistan mıntıkasında yerleşip mücadelesini burada sürdürmüştü. Bazı İslâm kaynakları, Ezdîliği buna bağlar. Tarih içinde Ezdîlerin, bu ismin de tesiriyle Halife Yezid’e sahip çıkmaları, iddiayı doğrular mahiyettedir.
Şeyh Abdülkâdir Geylânî’den ders alan ve Adeviye tarikatının kurucusu bir sünnî evliyası olan Şeyh Adiy bin Müsâfir ile soyunu Ezdîlerin mukaddes bilmeleri, meseleyi iyice giriftleştirmiştir. Emevî soyundan gelen Şeyh Adiy’nin (v.1162) Musul’da Laleş vadisindeki kabri, Ezdîlerin mukaddes hac mekânıdır. Bazılarına göre, Ezdîlik, Şeyh Adiy’nin müridlerinin, zamanla Sünnîlikten uzaklaşarak büründüğü farklı bir inanç sistemidir. Görüldüğü kadarıyla Ezdîlik, Mitra, Manike ve Zerdüşt gibi antik İran dinleri ile, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıktan ciddi tesir görmüş senkretik (bağdaştırıcı) bir dindir.
Tarih içinde mıntıkaya hâkim olan İslâm devletlerinin zimmî (gayrımüslim vatandaş) statüsünde kabul ettiği Ezdîlerin büyük kısmı zaman içinde Müslüman olmuştur. XX. asır başlarında bile Müslümanlığa giren Kürt toplulukları vardır. Meşhur Kürt politikacı Ahmed Türk’ün dedesi Hasen Kanco, ihtida etmiş bir Ezdîdir. Kürtlerin bir kısmı, Arap fetihleri sırasında Müslüman olmuştu. Hamidiye alaylarında Yezidîler vardı. İttihatçılar zamanında, bilhassa Cumhuriyetin ilk yıllarında sıkıntı ve zulme uğramışlar; büyük kısmı Avrupa’ya iltica etmek zorunda kalmıştır. Nüfus kâğıtlarında din hanesi boş bırakılan Ezdîlerin sayısı Cumhuriyetin ilk yıllarında 18 bin iken, şimdi 500’e düşmüştür. İçine kapanık, farklı bir topluluk oluşları, hem alâka uyandırmış; hem de aşağılanmalarına yol açmıştır.
Az bilen rahat eder!
Ezdî inanç esaslarının ipuçlarına el-Cilve ve Mushaf-ı Reş adlı kitaplarda rastlanır. Yeri göğü yaratan mutlak kudret sahibi Hâdî isimli tanrının yardımcısı yedi melek vardır. En büyükleri, bütün varlıkların öncüsü olan vetavuskuşu şeklinde sembolize edilen Azâzil (şeytan), varlıkları irşad etmiş; Tanrı’ya sadakatinden Âdem’e secde etmemiştir. Gözyaşları cehennemi söndürmüş; Tanrı bu samimiyeti sebebiyle Cennete çekilip, dünyanın idaresini kendisine vermiştir. Diğerleri İsrâfil, Mikâil, Cebrâil, Samuil ve Nureil’dir. Bu 7 melek, sonradan Ezdîlerin 7 imamı (Şeyh Adî, Hasen, Şemseddin, Ebû Bekir, Sâceddin, Sadreddin ve Fahreddin) şeklinde bedene girmiştir. Tavus resmi, Ezdîlerin mukaddes bir tasviridir. Kitabü’l-Cilve, Şeyh Fahreddin’e; Mushaf-ı Reş ise Şeyh Hasen’e nisbet edilir.
Ezdî cemiyeti, arasında geçiş bulunmayan ve birbiriyle evlenemeyen iki sınıfa ayrılır: Müridler ve ruhaniler. Müridlerin okuma-yazma öğrenmesi ve bilhassa dinî bilgiye ulaşması yasaktır. Çeşitli kısımlara ayrılan ve hususi elbise ile serpuş giyen ruhanilerden şeyhler, Şeyh Adiy’nin; pîrler de, Şeyh Adiy’nin talebelerinin soyundandır. Meleklerin temsilcisi sayılan şeyhler, dinî prensipleri tesbit ve bayramları ilan eder. Mukaddes yerlerin muhafazası bunlardadır. Evleri mabed sayılır. Halk, sıkıntılı zamanlarda bunlara müracaat eder. Pîrler, bunların vekilidir.
Ezdî cemiyetinin en başında, Yezîd’in soyundan ve hayat boyu maddî-manevî bütün iktidarı elinde tutan şeyhân emîri bulunur. Kendisine karşı geleni aforoz edebilir. 1960’larda emîr Laleşli Emâvî, Irak ordusunda albay idi ve sık sık Türkiye’ye gelirdi. Çeşitli işlere bakan başka ruhaniler de vardır. En renkli olanı, Şeyh Adiy şenliklerinde musiki icra eden ve hacca gidemeyenlere sancağa asılı tavus resmi gezdirip öptüren kavvallerdir. Karabaşlıkları ve upuzun sakallarıyla, sigara ve içki dâhil, dünya nimetlerinden uzak duran ve yılda üç ayı oruçlu geçiren bir nevi keşiştirler. Ezdîlerin %6 kadarı ruhanîdir. Bu dinden olmak için, Ezdî bir anne-babadan doğmak gerekir. Semavi dinlerdeki peygamber kıssaları burada da anlatılır.
Ezdîler, köylerde yaşamayı tercih eder. Bugün İran ve Kafkasya’da, Irak’da Şengal (Sincar) dağlarında, Mardin’in Midyat, Urfa’nın Viranşehir, Siirt’in Kurtalan, Beşîrî ve Batman köyleri ve Hakkâri’de; ayrıca Hindistan ve Avrupa’da yaşayan Ezdilerin bütün nüfusları 300 ile 750 bin arasında verilmektedir. Refik Hâlid’in Yezid’in Kızı adlı romanının kahramanı bir Yezidî kızıdır. 1939 zarihli romanda “Bütün dinlerin Rus salatası” diye vasıflandırılan Yezidîlik hakkında doğru bilgiler verilir.
Yezidîliğin mukaddes Meleki Tavus tasviri
Ezdîlerin inanç ve ibadetleri
Ezdîlikte, marul, bakla, lahana, balık, geyik ve horoz eti yemek; tavusun alâmeti koyu mavi giymek; bıyık kesmek yasaktır. Yılan, akrep, boğa gibi hayvanlar; beyaz, siyah, kırmızı, yeşil ve kahverengi mukaddestir. Şeytan, mel‘un, lânet gibi kelimeler, Melek Tavus’u ima edebileceği için kullanılmaz. Melek Tavus, affedildiğinde, eliyle bir çember çizip, “işte benim halkım” dediği için, bir Yezidî’nin etrafına çember çizildiği zaman, içinden çıkamadığı hakkında bir rivayet vardır. Sünnetsiz birinin kestiği yenmez. Her Ezdî’nin bir âhiret kardeşi olmalıdır. Cenaze merasimi, bu kardeş bulunmadan yapılamaz. Her Ezdî, Laleş’de vaftiz olur; erkek çocuklar sünnet edilir. Her Ezdî boynunda toka şeklinde bir alâmet taşır.
Sabah ve akşam namazı, el ve yüz yıkanıp, kıbleye karşı, eller göğüs üzerinde çaprazvari tutulup, güneş duasıokumaktan ibarettir. Öğle namazında Laleş’e dönülür. Aralık’ın ilk Salı, Çarşamba ve Perşembe günü Yezid orucu tutulur; sonra bayram yapılır. Ruhanilerin orucu yaz ve kış kırkar olmak üzere seksen gün sürer. Mürid, kazancının 1/10’unu şeyhlere, 1/20’sini pirlere, 1/40’ını da fakirlere zekât diye verir. Hac, her yıl 15-20 Eylül arası Şeyh Adiy’nin kabrini ziyarettir. Laleş’e girmeden (Yahudilikteki gibi) ayakkabılar çıkarılır.
Bayramları, Ezdîliğin diğer dinlerden uğradığı tesiri daha açık gösterir: Aralık başında İda Rosa; hemen sonra İda Sultan Ezd; 18 Şubatta İda Hızır-İlyas; Nisan’ın ilk çarşambası İda Serisale (Nevruz); Şeker bayramından bir gün sonra İda Ramazan; kurban bayramından bir gün evvel İda Heciya (Kurban); üç yıl nisan’da, üç yıl yazın; üç yıl da Aralık’ta kutlanan İda Dehiya (ölüler) ve İda İsa (Paskalya). Nisan ayında evlenilmez; alışveriş ve toprak işi yapılmaz. Nisan’ın ilk çarşambası yılbaşıdır; (Yahudilerin sept günü gibi) banyo da dâhil, hiçbir iş yapılmaz.