HİKSOSLAR
(Çoban Krallar,Yabancı Ülkelerin Hakimi)
Hiksoslar kimlerdi ve nereden gelmişlerdi? Bugüne kadar elde edilen arkeolojik verilere göre Hiksoslar dönemini şu şekilde özetleyebiliriz;
M
Ö
1700'lerde Mezopotamya ve Mısırın Kuzey kesimleri büyük bir istila dalgasıyla sarsılır
Bu istilalar, bütün siyâsî ve dinî dengeleri altüst eder
Mısır'ın kuzeyini işgâl eden "Çoban Krallar" yahut "Yabancı Ülkelerin Prensleri" olarak zikredilen Hiksosların tek bir kavim mi yoksa kavimler topluluğu mu olduğu yine de tartışmalıdır
Irkî tiplerini anlayabileceğimiz ne bir sfenks ne bir heykel hiçbir resimsel kanıtları yoktur
Hiksoslar'ı resmeden tasvirler ise, Mısır'ın yerlileri tarafından yapılmıştır
Kesin olan, Asyalı olduklarıdır
Kısa sayılabilecek bir dönemde Mısır'ın sosyal hayatını derinden etkileyen Hiksoslar'ı XVIII
Sülale firavunları, Mısır'dan çıkarmışlardır
[1] Hurri ve Mitanniler'le aynı soydan oldukları sanılan savaşçı bir kavim olan Hiksoslar, zayıf Mısır yönetimini kolayca ele geçirmişlerdir
Mısır'a gelip yönetimi ele geçirince, Mengis'i yönetim merkezi, Avaris'i ise askeri merkez yapmışlardır
[2]
Mısırlılar'ın bir zayıflık döneminde özgün yerleşimcilerin soyundan gelenler Delta Bölgesi'nde kendi hâkimiyetlerini elde edip başkentlerini Avaris'te kurdular
Bunlar, tarihte Hiksoslar adıyla anılırlar ki, bu kelimenin anlamı "yabancı dağlık ülkenin reisleri" demektir ve bu da güney Kenan'ın iyi bir tanımıdır
[3]
İlk hece "Heg" (yönetici), Mısırca bir kelimedir
İkinci hece ise doğu çölü göçebe ırkları için Mısır'da genel bir ünvan olarak kullanılan Shasu kökenli olmalıdır
Hiksos hükümdarlarından Khayan, kendisini "Heg Setu" (çöllerin hükümdarı) olarak adlandırıyordu
Ön Asya'ya at ve atlı arabayı ilk olarak Güney Asyalı Mitannilerin getirdikleri bilinmektedir
Mısır'a da at ve atlı arabayı ilk getirenler Hiksoslar'dır
Sonuç olarak Hiksoslar'ın Asyalı oldukları, Mısır'ın yerli kültüründen farklı bir kültüre sahip oldukları kesindir
Bütün bu bilgilerin ışığında şunu söyleyebiliriz; büyük bir ihtimâlle Yusuf Aleyhisselam, Hiksoslar döneminde başşehir Avaris (veya Memphis)'te hem peygamberlik hem de Maliye bakanlığı görevini sürdürmüştü
[1]
Hiksos ismi, herhangi bir etnik gurubun ismi değildir
Mısırlılar, bunlara yabancı hâkimler adını vermiştir (yabancı ülkenin hâkimleri)
Hiksos adı yakın zamana kadar çoban kral olarak yanlış bir tabirle anılmıştır
Oysa Hiksoslar, Mısır'da her ne kadar kendi kurallarını koymamış olsalar da 100 yıl kadar uzun bir süreç içinde Mısır'ı yönetmişlerdir
Bu isim, ilk kez 12
sülale zamanında yaşamış olan Sinuhe'nin romanında karşımıza çıkıyor
Ayrıca Mısır'da 12
sülale zamanında scarabeler üzerinde de Hiksos adına rastlamaktayız
Hiksosların Mısır'a girişi 2
bin de, Hurrilerin Mezopotamya'nın kuzeydoğusundan Batı Suriye'ye doğru hareket etmesiyle, bu hareket sonucunda Asya kökenli kavimler Mısır'a hatta Kıbrıs'a kadar gitmek zorunda kalmıştır
Mısır'a giren bu kavimler burada Hiksos adıyla anılmıştır
12
sülale döneminde küçük guruplar halinde Mısır'a giren Hiksoslar 13
sülale dönemimde küçük krallıklar kurmuşlardır
Hiksosların Mısır'a asıl hakimiyeti 15
ve 16
sülale dönemine denk gelir
15
sülaleye 6 kral hakim olmuştur
Bu krallara genel olarak büyük krallar adı verilmiştir
16
sülaleye ise 32 kral hakim olur, bunlara da 2
Hiksoslar adı verilir
Bu dönem yaklaşık olarak M
Ö
1670 ve 1570 yılları arasına denk gelir
Bu dönemde yazılı belgeler düzensiz kaleme alındığı için dönem hakkında düzenli ve yeterli bir bilgiye sahip değiliz
Dünya tarihçileri Hiksosların dönemini çöküntü dönemi diye adlandırır ve bu dönemi küçümserler
Ancak bu dönem küçümsenecek bir dönem değildir
Hiksoslar Kuzey Mısır'a, deltanın olduğu bölgeye hakim olmuşlardır
Burada pek çok Hiksos yerleşiminin olduğu düşünülmektedir
Ancak deltanın dolguları sonucu alüvyon tabakanın altında kaldığı düşünülmektedir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Bir çok Hiksos kralının adını dil altında çözmek kolay değildir
Hiksosların tamamı Sami kökenli olmayıp, Mısır kökenli Hiksosların da var olduğu bilinmektedir
bu dönemde Mısır'ın çevre kültürlerle bağlantıları olduğu düşünülmektedir
Örneğin Knosos'ta bir kapağın üst kısmında Mısırlı bir Hiksos kralı adının yazılmış olduğunu görmekteyiz
Ayrıca Bağdat'ta da Hiksoslar'a ait küçük bir aslan heykelciği bulunmuştur
Ancak bütün bu bilgiler Hiksos dönemine ve sanatına tamamen ışık tutacak bilgiler değildir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Hiksos krallarının başkenti deltanın doğusundaki Avaris kentidir
Avaris'in ilk kez Hiksoslar tarafından kurulduğu düşünülüyor
Burası yeni krallık devrinde Ramses şehri olarak bilinir
Ramses Avaris'i geliştirip burayı düzenli bir şehir görünümüne kavuşturmuştur
Buranın bu günkü ismi Tanis şehri olarak bilinmektedir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
M
Ö
17
Yüzyılda Mısır'da hüküm süren bir Hiksos kralının Girit'e gönderdiği bir vazonun kapağında kendi adı olan "Khan/Khayan" ismi geçmektedir
Khan Asya kökenli bir addır
Türkçe'deki Han ve Kağan'ı çağrıştırmaktadır
Ayrıca Hiksoslar'ı tasvir eden kabartmalar tipik Asya kökenli insanların resimlerini yansıtırlar
Fakat kullandıkları dilin Sami kökenli olduğu da nakledilmektedir
Kuzey'de Hiksosların hüküm sürdükleri dönemde Güney Mısır tahtında olan Kraliçe Haçepsut bir yazıtında şöyle der; "Kuzey ülkesinde Avaris'te Asyalılar var![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
" Avaris, Hiksosların başşehriydi
Yine Hiksos kralı Apophis'ten bahsedilen bir başka kayıt şöyledir; "Sıkıntı Asyalıların şehrindeydi
Kralları Apophis Avaris'teydi![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
" [1]
Hiksoslar, Yukarı Mısır'a egemen olamıyorlar
Egemenlikleri Aşağı Mısır'dadır
Egemenlikleri süresince Mısır'ın başkenti Teben'e sahip olamamışlardır
Avaris şehrini ise Filistin'e yakın kurmuşlardır çünkü herhangi bir saldırı veya savaş sonrasında Asya'ya Filistin'den daha rahat kaçacaklardır![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Hiksosların işgalini yaşayan Mısırlı tarihçi Manetho o dönemde yaşananları şöyle anlatmıştır; "Başımızda Timaios isimli bizden bir kral vardı
Her şey onun zamanında başladı
Tanrı bizden neden razı değildi bilemiyorum
Doğudan gelen yabancı adamlar aniden yurdumuzu bastılar
Cesur insanlardı
Hiçbir karşı koymaya rastlamadan ülkemizi ele geçirdiler
Yöneticilerimizi boyunduruk altına aldılar
Şehirlerimizi yağmaladılar mabetlerimizi yıktılar erkeklerimizi öldürüp çocuk ve kadınlarımızı esir aldılar
Sonra kendi krallıklarını kurdular
Krallarının adı Salatis idi
Yukarı ve aşağı Mısır'ın hakimi oldu
Gerekli yerlere garnizonlar kurdu
Salatis'in askerlerinin sayısı 240
000 idi
" [1]
Yedi ay süren bir kuşatmanın ardından Hiksoslar'ın bütün Mısır'ı ellerine geçirmelerine son ciddi engel olan kuzey Mısır'ın başkenti Memfis, istilacılara teslim oldu
Aslında Memfis'in ele geçmesi Mısır'ın Hiksoslar'a karşı yirmi yıllık direnişlerinin sonu anlamına gelmektedir
Güney bölgesinin başkenti olan Teb şehrinin çok fazla direnebileceği düşünülmüyordu![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Memfis'in su kaynağı olarak güvendiği civardaki kanallar, kuşatmanın ilk haftalarında ağır zarar gördükleri için, şehir halkı büyük kayıplar verdi
Ölmüş olanların dışındakiler ölüme çok yakın durumda
Kuşatılmış şehrin aç ve hastalıklı halkı istilacılar için çok iğrenç bir manzara oluşturuyordu
Ancak onlar, bu durumdan pek etkilenmeden, sistematik yıkım ve soygunlarına devam ettiler
Hiksos Kralı Salitu'nun emriyle tanrı Sutek'in bir resmi Ra Tapınağına yerleştirildi
Burada ülkenin baş tanrısı olarak Mısır tanrısının yerini aldı
(Tanrı Sutek'in Mısır karşılığı tanrı Set'tir
) [4]
Hiksosların dini düşüncesine göre Set, dışardan gelen bir tanrıdır
Set kötü bir tanrı olmasına karşın Hiksoslar tarafından sevilen bir tanrıdır
Ancak Hiksoslar Set ismini Samileştirerek Sutek yapmışlardır
Set tanrı olarak başkent Avarist'e yıllarca sevilmiş; hatta Hiksosla'rın Mısır'dan gitmesinden sonra dahi bu şehirde yaşayan halk Tanrı Set'î sevmiş ve Set'e saygı duymuşlardır![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Hiksosların Beraberlerinde getirdikleri at, Mısır için çok önemli bir yer tutmuştur
Çünkü Mısır'da daha önce atların çektiği savaş arabaları yoktur
Hiksoslar'ın getirdikleri bu atlar sayesinde Mısırlılar, çölleri aşarak Suriye'ye Filistin'e kadar gidebilmişlerdir
Tarihçiler, Hiksoslar'ın Mısır'a hakimiyetini atlı savaş arabalarına bağlarlar
[5] Savaşçı bir kavim olan Hiksoslar, Mısır'a demir silahları getirdiler ve bu silahlarla Mısırlıların bakır, tunç ya da çakmaktaşından yapılmış silahlarına karşı kolayca üstünlük sağladılar
Ayrıca savaş arabası da Mısır'a Hiksoslar tarafından getirildi
Bunların dışında Hiksoslar ilk kez Mısır resim yazısından harf yazısına geçişi başardılar
Oluşturdukları simgeler, Fenikeliler tarafından alınarak alfabe hâline getirildi
[6]
Mısır'da Orta Krallık devrine son vermişler*dir
M
Ö
1700 yıllarına kadar akınlarını devam ettiren Hiksoslar, bu tarihten sonra daha büyük kitleler halinde saldırıya geçmişlerdir
[2]
Hiksoslar hâkimiyetleri zamanında kişiliklerini kaybetmemek için çaba göstermiş-lerse de uzun süreli başarı elde edeme*mişlerdir
Güney'e ve delta bölgesine ya*yılan Hiksoslar, Mısır iklim şartlarının et*kisinde kalarak değişme göstermişlerdir
Kralları firavun haline gelmiş, eski askerlik, atılganlık güçlerini kısmen kaybederek yerli Mısır halkının isyanlarıyla karşılaşmışlardır
[2] Bir süre sonra da [2] Hiksoslar'ın Mısır'da ki hakimiyeti M
Ö
1570[-1580]'li yıllarda [5] Teb prensleri tarafından [6] sona ermiştir
Teben'de süren Mücadele sonucunda Hiksoslar Mısır'dan atılmış, Orta Krallık Devri sona ermiş ve Yeni Krallık Devri kurulmuştur
[5]
Hiksoslar ve Hz
Yusuf
Mısır, insanlık tarihinin en eski medeniyet merkezlerinden biridir
Kur'ân-ı Kerîm, hiçbir toplumun peygambersiz bırakılmadığını bildirmektedir
Hatta bazı toplumlara aynı anda birden fazla peygamber gönderildiği de bilinmektedir
Mısır gibi bir medeniyet merkezinin de bundan mahrum kaldığı düşünülemez
Fakat Kur'ân-ı Kerîm, Mısıra gönderilmiş peygamberlerden ilk olarak Yûsuf Aleyhisselam'dan bahseder
Her ne kadar açıkça bir tarihleme yapmasa da yaşadığı döneme ait bazı ipuçlarını en ince detaylarına kadar verir
Kur'ân-ı Kerîm'in eski Mısır hayatına ait verdiği bu bilgilere arkeoloji ancak son yüzyılda yaptığı araştırmalarla ulaşabilmiştir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Hazret-i Yûsuf'un kıssası, MÖ 1700-1600 sıralarında Mısır'ı istila eden ve Asyalı kavimler topluluğundan müteşekkil Hiksoslar dönemini hatırlatmaktadır
Bu ihtimali kuvvetlendiren bazı sebepler vardır ki birincisi; Yûsuf isminden kaynaklanmaktadır
Yûsuf adına şahıs ismi olarak Hiksosların dilinde "Yu-ys" şeklinde rastlanır
İkincisi; Bu dönem monoteist eğilimlerin en yoğun olduğu dönemlerin hemen civarıdır
1400-1350 tarihleri arasında ortaya çıkan Aton dini, yeni krallık döneminin 18
Sülalesine mensup olan firavun Akhneton yahut Amenhotep IV tarafından birdenbire Mısır'ın dini ilan edilir
Güneş yuvarlığı ile simgeleşen Aton, tevhidi öngören bir dinin ilahının Mısır dilindeki adı olur
Bu dine ait bilgiler Akhneton'un kurduğu başkent olan Tel el Amarna'da ele geçirilmiştir
Aslında tek ilah addedilen Aton, Tutmose III zamanından beri biliniyordu ki bu, peygamberlerden arta kalan tevhid inancının kalıntısından başka bir şey değildi
Akhneton zamanında ortaya çıkan tek tanrılı dinin, gerçekten ilahi bir din olup olmadığı konusu olup olmadığı konusu henüz tam olarak anlaşılabilmiş değildir
Sebebi de hiyeroglif metinlerinin İslâmî birikimleri olmayan uzmanlarca günümüz dillerine çevrilmiş olmasıdır
Zira bu tercümanların hakim oldukları literatür, tahrif edilmiş Kitab-ı Mukaddes'in tezgahından geçmiş, bazen putperestliğe kaymış bir inanç sistemine sahiptir
Dolayısıyla bu gözlüğün ardından bakılarak yapılan tercümelerde, karanlıkta kalan pek çok husus bulunmaktadır
Bu arkeologların tercümelerine göre Akhneton'un ortaya çıkardığı dinin simgesi güneştir
Oysa, ilk peygamberden son peygambere kadar vazedilen tüm şeriatlarda Allah-u Teala, onun yarattıklarıyla resmedilmemiştir
Belki de Akhneton, Mısır tarihinin en güçlü sınıfı olan Amon rahiplerinin siyasal gücünü kırmak için böyle bir sistem geliştirmişti
Nitekim bunun tam tersi II
Ramses zamanında yaşanmıştır
II
Ramses, Amon rahiplerin siyasal gücünü artırırken, Amon rahipleri de onun dinsel gücünü artırmışlardır
Öyle ki, o zamana kadar görülmemiş boyutlarda bir uygulamayla "tanrı" ilan edilmiştir
Gerçi daha önce tanrılık iddiasında bulunan firavunlar çıkmıştı fakat, II
Ramses'in uygulaması kadar olmamıştı![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Üçüncü sebebi ise şöyle izah edebiliriz; Kur'ân-ı Kerîmden anlaşıldığına göre Yûsuf Aleyhisselam, Mısırlı idarecilerle -tebliğin dışında- hiçbir itikâdî çatışmaya girmemiştir
Başka bir deyişle, Mısırlı idareciler Yûsuf Aleyhisselam'ın tevhidi tebliğ etmesine karşı çıkmamışlardır
Oysa klasik Mısır idarecileri kendilerini tanrı ilan edecek kadar sapkınlık içerisinde olmuşlardır
Demek ki Yûsuf Aleyhisselam dönemindeki Mısır idarecileri böyle bir itikada sahip değillerdi
Faklı bir kültüre sahiptiler
Kur'ân-ı Kerîm'de, Yûsuf Aleyhisselam dönemindeki Mısır yöneticisi "melik" olarak isimlendirilmektedir
Oysa Mûsâ Aleyhisselam, dönemindeki yönetici hakkında "firavun" ismi kullanılmaktadır
Bu da ister istemez, Mısırda çok farklı ve özel bir dönemi akla getirmektedir
Büyük bir ihtimalle Hazret-i Yûsuf Hiksosların döneminde vazife yapmıştı
[1]
Hz Yusuf'tan Hz
Musa'ya
Son yılların ilginç cinayetlerini şöyle bir aklınızdan geçirin; Enver Sedat'ın askeri bir töreni izlerken uzun menzilli onlarca silahla taranarak öldürülmesi, İsrail başbakanı İzak Rabin'in sırtından vurularak öldürülmesi![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Daha da gerilere gidersek İsveç başbakanı Olof Palme, İtalya başbakanı Aldo Moro'nun öldürülmeleri birer basit sebeplere mi dayanıyordu? Bunlar hangi güçler için birer engel olmuşlardı? Peki Marilyn Monroe, Bruce Lee ve oğlu Brandon'un öldürülmelerindeki bilinmezliğin sebebi neydi? Ülkemize baktığımızda Çetin Emeç, Uğur Mumcu, biraz daha gerilerde Gün Sazak neden öldürülmüşlerdi? Hem de hiçbiri sağ kalma şansı bulamayacak derecede adeta imha edilmişlerdi
Neden acaba? Çetin Emeç, Amerikalıların Ağrı'da Hazret-i Nuh'un gemisini aramak bahanesiyle Urartu altın madenlerinin peşinde olduklarını mı iddia etmişti? Uğur Mumcu, PKK ile bazı derin kişilerin enseye tokat samimi pozisyonlarını mı yakalamıştı? Peki Gün Sazak'a ne demeli? 1980 öncesinin bu başarılı devlet adamı gümrüklerde çok sıkı bir denetime girişmişti
Hemen arkasından da vurulmuştu
Acaba bu denetimden hoşlanmayanlar mı Gün Sazak'ı ortadan kaldırmışlardı? Tüm bu olayların üzerindeki esrar perdesi ne zaman kalkar bilemeyiz
Hem bizim bunlara aklımız da ermez
Ancak iyi bildiğimiz bir husus varsa o da, bu tür olayların insanlık tarihi kadar eski olduğudur
Bunlardan birisi de günümüzden binlerce yıl önce Eski Mısır'da yaşanmıştır![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
1998 yılının en çok konuşulan konularından birisi ünlü Mısır firavunlarından Tutankamon'un bir cinayete kurban gidip gitmediği üzerineydi
Batı dünyasında hemen her gazetede buna dair haberler yayınlandı
Sempozyumlar düzenlendi hatta internette adeta doküman savaşları yaşandı
Tabiatıyla türk medyasına da yansıdı bu konu![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Politikayla yatıp darbeyle kalkan medyamız için ümit verici bir gelişme olarak görülebilirdi
Ancak araştırmacı gazetecilerimizin haber konusunda bihaber olduklarına şahit oldu cümle alem![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Zira hiç bir araştırma gereği duymadan ajanslardan geçen haberi aynen yayınlamışlardı
Hal böyle olunca tarihin en önemli dönüm noktalarından biri olan bu cinayet "iktidar hırsı ve karı yüzünden" işlenen bir suça dönüşüvermişti![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Haberin kaynağı Amerikalı Eski Mısır uzmanlarından Prof
Robert Brier'e ait olan "Tutankamon'un Öldürülmesi" isimli kitabın piyasaya çıkmasıydı
Bu kitap aylardır internette iki ayrı cephede sürdürülen "Tut'un öldürülmesi" üzerine yapılan münakaşaların bir uzantısıydı
İngiliz ve Amerikalı araştırmacılar birbirlerinden habersiz bu konuda kafa yoruyorlardı
Sonunda Amerikalı uzman, Clinton'un Monica'ya sarktığı iddialarının etkisi altında kalmış olsa gerek son noktayı cinayet senaryosuna bir kadın oyuncu ekleyerek koymuştu
Öldürenler konusunda da tereddütler vardı
Yaşlı Vezir Ay, veya ordu komutanı Horemheb'in bir marifetimiydi
Aslında tüm bu soruların cevabını almanın en kestirme yolu Tut'un bizzat kendisini sorguya çekmekti ancak cinayetin mefulü 3500 sene önce dünya değiştirmişti
Sakın binlerce sene önce işlenmiş bir cinayetten bize ne demeyin kaybedersiniz
Elin gavuru enstitüler ve ekipler kurarak Eski Mısır tarihini böylesine didik didik ediyorsa mutlaka bir sebebi vardır
Mısır tarihi insanlık tarihinin geniş bir özeti gibidir
Olayların mantığı o gün de bugün de aynıdır
Değişen yalnızca tarih ve kişilerdir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Evet gerçekten de tarihin en ilginç siyasi cinayetlerinden birisi de Eski Mısır'da işlenmişti
O günlerde yaşanan olaylar bütünüyle incelendiği zaman görülecektir ki bu cinayeti ilginç kılan basit bir iktidar hırsı değil yerleştirilmek istenen rejimdir
Kurban, Tutankamon isimli genç firavun, cinayeti planlayan ise ordu komutanı Horemheb'tir
Üstelik maktul rejimin bağlılarındandır
Horemheb Tutank'ı ortadan kaldırdıktan sonra cinayette işbirlikçisi olan vezir Ay'ı tahta geçirir
Yeni rejime böylece nispeten sivil bir görüntü veren Horemheb, yaşlı vezir ölünce Mısır'ın tek hakimi olur ve resmi devlet rejimini kademe kademe Mısır'a yerleştirir
Şimdi sizlere Tutankamon'un öldürülmesiyle ilgili bütün bilgileri sunuyoruz
Okuduktan sonra kararınızı verirsiniz
Tut'un öldürülmesi karı meselesi veya iktidar hırsı yüzünden mi olmuştur
Yoksa, firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de imhasıyla sonuçlanan muhteşem olayların bir başlangıcı mıdır?
Tutankamon, Mısır'a tek tanrı fikrini adeta zorla kabul ettiren İhnaton'un biricik damadıdır
İhnaton'un asıl ismi Amonhotep'tir
Ancak Mısır'ın klasik çok tanrılı ve insan tanrılı dinini terk ederek Aton adını verdiği bir dini yerleştirmeye çalışır
Bunun için ismini bile değiştirerek Amonhotep yerine Akhenaton ismini kullanır
Amon rahiplerini pasifize eder
Tapınaklarının kapılarına mühür vurur
Tüm kitabelerdeki tanrı isimlerinin arkasına gelen çoğul eklerini kaldırır
Tek tanrı fikrini yerleştirir
Ancak bu tek tanrı fikri biraz karışıktır
Zira İhnaton'un tek tanrı olarak ortaya attığı düşüncede tanrı, güneş diski ile sembolize edilmektedir
Adem Aleyhisselam'dan beridir, İslam'ın hiçbir versiyonunda yaratıcı sembolik te olsa resmedilmemiştir
Güneş merkezli bu tek tanrı fikri ilahi orijinli değil tamamen Atonhotep'e ait bir fikirdir
Peki bu fikre nereden kapılmıştı
Bunun cevabını biraz gerilerde, Hazret-i Yusuf'un yaşadığı Hiksoslar döneminde bulabiliriz![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Bilindiği gibi Hiksoslar Mısır'ın yerlisi olmayan insanlardır
Mısır'ı işgal ettiklerinde, yerlilere ait tüm tapınakları yerle bir edenler
"Amon Rahipleri" topluluğunu da dağıtırlar
Ancak, değişik Asyalı topluluklardan oluştukları için belirli bir dinleri yoktur
Hazret-i Yusuf, işte bu dönemde Mısır'da yöneticilik yapmış ve insanları tek olan Allah'a davet etmişti
İslamiyet'in halk arasında yayılması ve devletçe de kabul görmesi Amon rahiplerinin gücünü tamamen sıfırlamıştı
Hiksoslar Mısır'dan çıkarıldıklarında Amon rahipleri eski statülerine kavuşurlar
Tapınaklar elden geçirilip yeniden inşa edilir
Dahası, eskisinden de kuvvetli bir şekilde devlet yönetiminde söz sahibi olurlar
Bu durumun, Mısır'daki yönetici tabakayı rahatsız etmesi kaçınılmazdır
Firavun Akhenaton döneminde yönetici tabaka ile Amon rahipleri arasındaki bağlar kopar
Firavun, Amon tapınağının gücünü kırmak için Hiksoslar dönemindeki inanç sisteminin bir benzerini getirmek ister
Bu sistemin kendi kontrolünde olması için bütün kaideleri Hazret-i Yusuf'un şeriatinden adapte ederek yeni bir din kurar
Amon rahipleri pasifize edilmişlerdir
Ancak devlet içerisindeki işbirlikçilerle birlikte fırsat kollamaktadırlar
Bekledikleri fırsat güçlü firavun Akhenaton ölünce ellerine geçer
Üzerlerindeki baskı hafifler
Devlet, firavunun karısı Nefertiti'nin yönetimine geçer
Ancak Nefertiti devlete tam hakim değildir
Hiç oğlu yoktur
Bunun üzerine büyük kızı Meritaten ile kocası Smenkare (Smenkhkare) yönetimi ele alırlar
Ancak çark dönmeye başlamıştır
Bin kaç ay sonra Meritaten aniden hastalanır ve ölür
Dul kalan firavun, baldızı Ankesenpaten (Ankhesenpaaten) ile evlenir
Ancak bu sefer de Smenkare, henüz 25 yaşında iken aniden ölür
Bu sefer dul kalan kraliçe olmuştur
Vakit geçirmeden Smenkare'nin küçük amcası Tutankaton ile evlenir![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Tutankamon'un tahta geçmesinden sonra çark tersine işlemeye devam eder
Çocuk firavunun adı değişir Tutankamon olur
Daha önce İhnaton'un süvari komutanı olan Ay, vezir yani başbakan olarak tayin ediliri
Amon rahipleri eski statülerini kazanmaya başlarlar
Tapınaklar yeniden inşa edilir
Aradan 10 sene geçer
Tutank büyümüştür
Radikal değişikler eskisi gibi hemen yapılamaz
Ordu, bir daha Mısır'ın dış tehdit yaşamaması için bazı değişiklikler yapılması yönünde bastırmaktadır
Putperest din tamamen Mısır'a yerleştirilmesine rağmen Horemheb hala rahatsızdır
Sebebi ülkede yaşayan Asya kökenlilerdir
Bunlardan en tehlikelileri, Hazreti Yusuf döneminde delta bölgesine yerleştirilmiş olan İbraniler'dir
Bunlar, Hazret-i Yusuf döneminden itibaren devletin kilit noktalarına yerleşmekle kalmamışlar, ülke ekonomisi için ciddi bir alternatif te olmuşlardır
Hazreti Yusuf'tan hemen sonra devlet kademelerinden birer birer uzaklaştırılırlar
Ancak Mısır'ın can damarı olan delta bölgesinde ekonomik ve siyasi bir engel olarak Mısırlıların karşısındadırlar
İbranilerle başa çıkmanın yolu onları sınır dışına itmek olamazdı zira bir süre sonra tekrar Mısır'ın başına bela olacakları düşünülmektedir
O halde dış dünya ile bağlantılarının kesilerek zaman içerisinde imha edilmeleri en kesin çözümdür
Ancak yönetimin başındaki Tutankamon artık çocuk değildir ve alınan bu tip kararlara hemen "evet" demez
Ordu için tek çıkar yol kalmıştır
O da Tutankamon'u ortadan kaldırmaktır
Nitekim devletin tepesindeki tepişmeden nasibini alır, öldürülür
Kamuoyunun yanlış anlamasını önlemek için de yerine sivil bir isim, Vezir Ay, vekaleten bakar
Ancak ikinci olarak dul kalan Ankesenpaten, etrafındaki insanların birer birer ortadan kaldırılması karşısında çaresiz kalır
Güçlü bir müttefik arar
Hitit Kralı Suppiluliuma'ya gizlice bir mektup göndererek, oğullarından birinin kendisine koca olarak gönderilmesini ister
Hitit kralı, oğullarından birisini Mısır'a gönderir
Ancak prensten bir daha haber alınamaz
Bu olayın gerisinde büyük bir ihtimalle general Horemheb vardır
Yeni bir Hiksos olayı yaşamamak için Hititli prensi ortadan kaldırmış olmalıdır
Çaresiz kalan kraliçe Ankesenpaten yaşlı vezir Ay ile evlenmek zorunda kalır
Bir süre sonra Ay ölür
Ardından da kraliçe![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Meydan Horemheb'e kalır![frmsinsi.com](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tR4Szvlx-9X0JRzO_Gl92bNq5-k3Qk2qwS7N4aSrnL0oh8pC67NAlRzp6k1KdQOeuncF_24BBJ0mmRSrsWMUUcfhsakzU-jX3jHvf7wMG7tr3-=s0-d)
Horemheb döneminde deltadaki Yahudi toplulukları üzerinde yoğun bir baskı kurulur
Bütün hak ve imtiyazları ellerinden alınmış bir toplum durumuna düşerler
Ancak buna rağmen Horemheb'den sonra iktidara gelen I
Seti'yi ürkütürler
Firavun bunun da bir çaresini bulur
Önce İbraniler'den tehlikeli gördüklerini güneyde inşa edilen yeni başkent Luksor'un inşası için sürer
Böylece İbranilerin dünya ile irtibatları kesilmiş olur
Ancak nüfuslarının hızla artması Firavunun gözünü korkutur
Oğlu II
Ramses ile birlikte acımasız bir plan hazırlarlar
Üç kademeden oluşan bu planın ilk ayağı İbranilerin güzel kadınlarına el konularak yerli Mısır halkının içinde erimelerini sağlamaktır
İkincisi, çeşitli bahanelerle erkeklerinin kısırlaştırılmasıdır
Bunun için en küçük bir suçta dahi verilen ceza erkeklerin hadım edilmesidir
Planın üçüncü ayağı, her nasılsa dünyaya gelmiş olan erkek çocukların imhasıdır
Üstelik bu imha işini bizzat İbrani ebelere yaptırırlar
Bu felaketin bir benzeri daha önce İbrahim Aleyhisselam'dan hemen önceki dönemde yaşanmıştı
Sonuçta İbrani nüfusu önce duraksar
Sonra müthiş bir gerileme gösterir
Devrin aristokratları, işlerini yaptıracak hizmetçi ve kölelerin azalması sonunda firavuna çıkarlar
Erkek çocukların birer batın arayla imha edilmesi kararını aldırırlar
Bu karar İbranileri oldukça rahatlatır
İşte Hazret-i Musa'nın ağabeyi Hazret-i Harun böyle bir senede dünyaya gelebilmiştir
Hazret-i Musa ise imha yılında dünyaya gelmiştir
Annesi büyük bir gizlilik içerisinde doğum yapar ve yavrusunu bir sepete koyarak Nil nehrine salıverir
[8]
Kaynaklar
[5] blog
milliyet
com
tr/Blog
aspx?BlogNo=24256