KUR’ÂN VE KİTÂB-I MUKADDES’E GÖRE YÛNUS
KISSASI
Kadir POLATER*
ÖZET
Bu makalede Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’teki Yûnus peygamber kıssasını
ele aldık. Giris bölümünde Yahudi geleneginin Kur’ân tefsirlerine etkisi
baglamında Kur’ân kıssaları ve Kitâb-ı Mukaddes kıssaları arasındaki temel
farklara degindik. Daha sonra birinci bölümde Yûnus Peygamberin kisiligi hakkında
genel bilgiler verdik. )kinci bölümde ise Yûnus kıssasını su üç ana safha
halinde inceledik: i. Peygamber olarak gönderilisi, ii. Gemiye binisinden büyük
bir balık tarafından yutulusuna ve ardından karaya çıkmasına kadar geçen süreç
, iii. Teblig görevine baslaması süreci. Makaleye göre bu kıssayla ilgili her iki
kitaptaki farklılıklar, Kur’ân kıssalarının Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp tamamen
vahye dayandıgına bir örnek teskil eder. Buna ilave olarak tefsir gelenegimizdeki
isrâiliyyâttan, özellikle Yahudi Midras geleneginden yapılan nakillerin
teolojik anlamdan ziyade tarihsel olusu göze çarpar.
Anahtar Kelimeler: Peygamberlik, Kitâb-ı Mukaddes, Yûnus Kıssası, )srâiliyât,
Ehl-i Kitâb
ABSTRACT
We have discussed Jonah’s story in Qur’an and Bible. We have mentioned some
basic differences between the stories of Qur’an and Bible’s in the contex of
Jewish tradition within the exegesis of Qur’an in the Intoduction.. Then we have
informed about Jonah’s personality in the first chapter. We have examined
Jonah’s story in three basic episodes in the second chapter: i. His being sent as
a prophet, ii. The process since his boarding on a ship up to his being swolloved
by a big fish and then his landing, iii. The process of starting the prophethood.
Jonah’s story in Qur’an has two points that atracts our attentions: Firstly, the
differences on this story between two scriptures form an example that the
stories of Qur’an are based entirely on “divine revelation” and not be quated
from the Bible itself. Secondly, the narratives from israiliyyat, especially
Midrashic tradation in our tradation of exeges are more historical data rather
than theological meaningful.
Key Words: Prophethood, Bible, Jonah’s story, Israilites, The People of the
Scripture
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
134
Giris
Kur’ân-ı Kerîm’de, “kıssa (çogulu: kasas)” diye isimlendirilen
geçmis toplumlarla ve peygamberlerle ilgili olayların, Kitâb-ı Mukaddes’te
de yer aldıgı ve bunlar arasında ilk bakısta bazı benzerlikler
oldugu göze çarpmaktadır. Bu benzerliklerin, Batılılarca
ortaya atılan, “Kur’ân’daki kıssaların Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı”
1 tezine dayanak olusturdugu görülür. Bu iddianın;
Kur’ân’ın, Allah tarafından gönderilmeyip Hz. Muhammed (s.a.v)
tarafından yazıldıgını ispata yönelik bir çabanın ürünü oldugu
söylenebilir.
Su âyette Kur’ân’da yer alan kıssaların tamamen vahye dayandıgı
bildirilmektedir: “Bir kısım peygamberleri sana daha önce
anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık”.2 Su âyette de kendisine
vahyedilmeden önce Hz. Peygamber’in bu kıssalardan habersiz
olduguna dikkat çekilmektedir: “Ey Muhammed! Biz bu Kur’ân’ı
vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz. Oysa daha önce
sen bunlardan habersizdin”.3 Bu âyetteki “Oysa daha önce sen
bunlardan habersizdin” ifadesine, Hz. Muhammed’in yasadıgı
toplumda anlatıla gelen Kitâb-ı Mukaddes ve Yahudi gelenegine
âit kıssalardan tamamen “habersiz” ve onlara karsı “kayıtsız” oldugu
seklinde bir anlam yüklemek oldukça zordur. Buna karsılık
bu ifadeden, su âyette de bildirildigi gibi, Muhammed (s.a.v)’in
bilmedigi tarihî olayları tüm gerçekligiyle Kur’ân’dan ögrendigi
anlamı çıkarılabilir: “Ey Muhammed! Onların olaylarını sana Biz
gerçek olarak anlatıyoruz”. 4 Buna göre Kur’ân’daki kıssalar vasıtasıyla
, Kitâb-ı Mukaddes ve Yahudi gelenegine âit haberler tashih
edilmistir.
Yine Kur’ân’daki kıssaların anlatımındaki belâgat, fesâhat ve
üslûb da, bu kıssaların tamamen vahye dayandıgını gösterir.
Âyette (Yûsuf, 12/3) Kur’ân’ın kıssalarının “en güzel kıssalar”
olarak nitelendirilmesi,5 onların hem üslûb, belâgat ve beyân açı-
* Erzincan Üniversitesi, )lahiyat Meslek Yüksekokulu Ögretim Üyesi. e-mail:
kadirpolater@msn.com
1 Genis Bilgi için bkz; Mustafa Göregen, Yahudi- slam Polemigi ve Tartısma
Konuları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamıs
Doktora Tezi) )stanbul 2003, s. 198- 200.
2 Meselâ bkz: Nisâ, 4/164. Ayrıca bkz. A’râf, 7/101; Hûd, 11//120.
3 Yûsuf, 12/3.
4 Kehf, 18/13.
5 Yûsuf, 12/3.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
135
sından mûcize olmalarını, hem de bu özelliklere baska hiçbir
yerde rastlanamayacagını ifade etmektedir. Bu bakımdan bu
özellikleri tasıyan kıssaların Ehl-i Kitâp’tan alınıp Hz. Muhammed
tarafından Kur’ân’a sokulmus olması düsünülemez.6
Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’te yer alan kıssalar incelendiginde
aralarında önemli farklar oldugu görülür. Bu kıssaların
Kur’ân’da yer alısı, insanları geçmis konusunda salt bilgilendirmek
olmayıp onlara ögüt ve mesaj7 yanında Hz. Muhammed
(s.a.v)’i peygamberlik görevinin ifâsında mânen desteklemek8
amacı tasır. Kur’ân kıssalarında mesajları ilgilendirmeyen lüzumsuz
detaylara rastlanmaz. Bu baglamda o, son derece özlü
bir üslûba sahiptir. Buna karsılık Kitâb-ı Mukaddes’te anlatılan
kıssalarda, detay konuların çok fazla bulundugu; buradaki kıssaların
, mesajdan çok bilgi aktardıkları; dil ve üslûb yönünden
de ilâhî olmaktan çok beserî oldukları izlenimi uyanmaktadır.
Makalemizin konusu olan Yûnus kıssası, hem Kur’ân ve hem
de Kitâb-ı Mukaddes’te yer alan bir kıssadır. Bu kıssa, her iki kitapta
sahip oldukları bazı benzerliklere ragmen, su önemli hususlarda
birbirinden ayrılmaktadır: Evvelâ, Kitâb-ı Mukaddes’te
bu kıssayla ilgili bazı olayların seyri, Kur’ân’da anlatılan olayların
seyrine uymamaktadır. )kinci olarak da, Kitâb-ı Mukaddes’te Hz.
Yûnus’la ilgili anlatılanlar, Kur’ân’da peygamberlerle ilgili dikkat
çekilen özelliklerle çelismektedir. Kitâb-ı Mukaddes kıssalarının
bu konulardaki problematik vurguları, sadece Kur’ân’la degil,
tüm peygamberlere yapılan vahyin özüyle de çelismektedir. Bu
aynı zamanda, Kur’ân kıssalarının, Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp
tamamen vahye dayandıgının da bir delilidir.
Kur’ân’daki Yûnus kıssasının vahye dayanmasına karsılık,
bu kıssanın yer aldıgı Kitâb-ı Mukaddes’e âit Yûnus Kitabı, Hz.
Yunus’tan sonraki dönemlerde kaleme alınmıs bulunmakta ve
egitim amaçlı kitaplar türünden (Midras) bir kitap olarak kabul
edilmektedir. Yahudi yazarlar, Yûnus Kitabı’nın Midras türü bir
6 Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, )stanbul, tsz, IV,
2845-2846.
7 Meselâ bkz. Hûd, 11/103; Suarâ, 26/68; 120, 139, 157, 190.
8 Hûd, 11/120.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
136
kitap olmasından hareketle, bu kısasının târihî bir gerçekligi olmadıgı
ve mitolojik oldugu görüsünü ileri sürmektedirler .9
Kur’ân’ın icâzı geregi; yer, tarih, zaman ve kisilere deginmeden
bizlere anlattıgı tüm kıssalar, tefsir gelenegimizde daha sonraları
genisletilerek bizlere kadar aktarılmıs ve bu konuda da
isrâiliyat diye isimlendirilen Yahudi, Hıristiyan ve yabancı kültürlere
ait menkıbeler,10 çesitli sekillerde referans gösterilmistir.
Kur’ân tefsirine girmis olan isrâiliyatla ilgili haberler, çagımızdaki
Batılı yazarlar için Kur’ân’a itiraz konusunda bir malzeme olusturmus;
onlar, bundan hareketle )slâm’ın, Yahudilik ve Hıristiyanlıgın
üzerine insa edildigini iddia etmislerdir.11
Kur’ân’da yer alan kıssalar, insanların kendilerinden dersler
çıkarmaları amacına yöneliktir. Bu yüzden de cografî ve tarihî
tespitler öncelikli olarak bu kıssaları çok ilgilendirmemektedir.12
Bununla birlikte insanların ögrenme merakı, bu detayları ögrenmeye
iten bir etken olmustur. Bu bakımdan da geçmis dönemlerde
Ehl-i Kitâb’a âit haberler, Kur’ân ve hadislerde yer almayan
bu detay bilgilerin elde edilebilecegi kaynak olarak kabul
edilmistir.13 Kurân’ın prensipleriyle çelismeyen Ehl-i Kitâb’a dayanan
haberlerin tamamının yanlıs oldugunu söylemek mümkün
degildir. Ancak, Hz Peygamber tarafından bu tür haberlerin yalanlanmaması
fakat bunların dogru olduklarını da kabul etmeyerek
bunlara ihtiyatla yaklasılmasına dikkat çekilmistir.14
Tefsir kitaplarında kıssalarla ilgili nakledilen isrâilî haberlerden
hareketle, müfessirlerin bunları oldugu gibi benimsedikleri
hükmünü çıkarmak son derece yanlıstır. Nitekim Yûnus kıssası
hakkında bazı isrâili haberleri nakleden Râzî (ö. 606/1209)’nin
ileride deginecegimiz tenkitleri, tefsirlerinde isrâilî haberleri aktaran
müfessirlerin, bunları benimsemedikleri hakkında önemli bir
9
http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search=jo
nah
10 Cerrahoglu, )smail, Tefsir Tarihi, Ankara, 1996, I, 109; Aydemir, Abdullah
,Tefsirde )srâiliyât, Ankara, s. 6-7.
11 Abdullah Yûsuf Ali, The Glorious Qur’ân Translation and Commentary,
Beyrut, tsz, s. 28 ve 36.
12 Abdullah Yûsuf Ali, s. 760.
13 Cerrahoglu, I; 110; Aydemir, s. 44-45.
14 Buhârî, Ebû Abdillâh b. )smâîl, el-Câmiu’s-Sahîh (Sahîhu’l-Buhârî), )stanbul
, 1413/1992, )’tisâm, 25; Tevhîd, 51.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
137
delildir. Bu kıssa hakkında Ehl-i Kitâb’a âit uzun bir nakil yapan
Âlûsî (ö. 1270/1854)’nin su ifadesi de bu kanaatimizi destekler
niteliktedir: “Bu haberde hakka muhalif noktalar bulunmaktadır.
Bunlardan haberdâr olmak için bu haberi sana aktardım. Ehl-i
Kitâb’a âit ne kadar bâtıl (söz) bulunmaktadır!”.15
Kur’ân kıssalarının tefsirinde “Kitâb-ı Mukaddes’in ve Yahudi
geleneginin etkisi” ile ilgili bâriz örneklerden birini de Yûnus kıssası
ile ilgili yapılan tefsirler olusturmaktadır. Bu kıssa ile ilgili
Kur’ân’da deginilmeyen detay bilgilerin, tefsirlerdeki rivâyetlerle
ortaya konulamaya çalısıldıgı görülmektedir. Resûlullah
(s.a.v.)’in, Hz. Yûnus’un faziletine dikkat çekerek “kendisinin ondan
üstün tutulmaya çalısılmasını yasaklamıs”16 olması dısında
bu kıssa ile ilgili olarak hadislerde de bir açıklama gelmedigini
belirtmek gerekir.
Tefsirlerde Hz. Yûnus kıssası hakkındaki haberler sahabe ve
tâbiînden gelen rivâyetlere dayanmaktadır. Sahabe ve tâbiîne
isnâd edilen sözü geçen rivâyetlerin ise, çok farklı bilgiler içerdikleri
görülmektedir. Kur’ân ve hadislerde yer almayan bu bilgilerin
, kısmen Kitâb-ı Mukaddes’e âit bilgiler oldukları anlasılmaktadır.
Kitâb-ı Mukaddes’te rastlanmayan bilgilerin ise, diger
isrâilî haberlerde oldugu gibi, Araplar gibi bilgileri sözlü kültüre
dayanan Ehl-i Kitâb arasında dolasan rivâyetlerden alınmıs17 olması
büyük bir ihtimâldir.
Diger Kur’ân kıssalarında oldugu gibi, Yûnus kıssasında da
Kur’ân’la çatısan isrâili haberlerin )bn Abbas gibi önde gelen sahabeye
nispet edilmekte oldugu görülür.18 Bu rivâyetlere
Kur’ân’ın ölçüleriyle bakıldıgında, bunları ashabın en bilginlerinden
olanlarının benimsemis olmaları son derece imkânsız görülmektedir.
Çünkü bu tür rivâyetlerin onlara nispet edilmesi, onla-
15 Âlûsî, Sihâbüddîn Mahmûd, Rûhü’l-Maanî fî Tefsîri’il-Kur’âni’l-Azîm ve’s-
Seb’i’l-Mesânî, Beyrut tsz, XXIII, 149.
16 Buhârî, Enbiyâ, 24, 35; Tefsiru Sûreti Mâide, 26; Tevhîd, 56; Tefsiru Sûreti
Saffât, 1; Müslim, Ebu’l Huseyn Muslim b. El-Haccâc el-Kuseyrî, Sahîhu
Müslim, )stanbul, 1413/1992, Fedâil, 159, 166, 167; Ebû Dâvûd, Süleyman
b. Es’as, es-Sünen, )stanbul, 1992, Sünne, 13.
17 )bn Haldûn, Mukaddime, Beyrut, 1398/1978, s. 439-440; Cerrahoglu, I,
110, 113.
18 Meselâ bkz. Taberî, )bn Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l- Kur’ân, Beyrut,
1415/1995, XVIII, 101-202; Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-
Ensârî, el- Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire, 1387/1967 XV, 80, 86.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
138
rın söhretlerini istismar etmeye ve bu haberlere itibar kazandırmaya
son derece elverisli bir metottur.19
A. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Hz. Yûnus’un Kisiligi
Hz. Yûnus, Kur’ân-ı Kerîm’in haber verdigi peygamberlerden
biridir. O, Kur’ân’da bu ismi ile dört kez20 anılmakla birlikte,
Zü’n-nûn21 ve Sâhibü’l-hût22 lakaplarıyla da anılmaktadır. Bu lakaplar
, “büyük balık” anlamına gelen nûn ve hût kelimelerine zû
ve sâhib kelimelerinin muzâf kılınmasıyla türemis birer isimdir.
Onun bu lakaplarla anılmasına, büyük bir balık tarafından yutulması
ve bir süre onun karnında kalması23 sebep olmustur.24
Kitab-ı Mukaddes’e göre ise Yûnus, )srâilogullarına mensup
“küçük peygamberlerden” biri olup25 )srâil krallıgının hüküm
sürdügü Filistin’de dogmus, Musul civarlarındaki Ninova’ya peygamber
olarak gönderilmistir.26 Onun, M.Ö. VIII. Asırda )srâil
kralı II. Yeroboam zamanında yasamıs oldugu söylenmektedir.27
Ninova kelimesinin ise antik çaglarda “balık sehri” (nûn) anlamına
geldigi belirtilmektedir.28
Hz Yûnus’un, hadislerde29 ve )slâm tarihlerinde Yûnus bin
Mettâ (Mettâ oglu Yûnus) olarak isimlendirildigi görülmektedir.30
19 Aydemir, 1979, s. 53, 56.
20 Nisâ, 4/163; En’âm, 6/86; Yûnus, 10/98; Sâffât,37/139.
21 Enbiyâ, 21/87.
22 Nûn, 68/48.
23 Saffât, 37/142.
24 Isfahânî, er-Râgıb, Mu’cemü Müfredâ Elfâzi’l- Kur’ân, (tahkik: Nedim Maraslı)
, Beyrut, tsz. s. 500; Râzî, Fahrüddîn, Mefâtihü’l Gayb (et- Tefsîrü’l-
Kebîr), Tahran, tsz, XX, 212;.Kurtubî, XI, 217; )bn Manzûr, Ebü’l-Fadl
Cemâlüddîn Muhammed, Lisanü’l-Arab, Beyrut, tsz. II; 26; XIII, 427, 430.
25 Krallar, 14/25;
http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search
=jonah
26 Yûnus Kitabı , 1/2.
27 Lockyer Herbert , “Jonah”, Nelson’s Illustrated Bible Dictionary, New York
1986, 589.
28
http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search=jo
nah
29 “Benim Yûnus b. Mettâ’dan daha üstün oldugumu söylemek hiçbir kula
uygun düsmez”. Mesalâ bkz. Buhârî, Enbiyâ, 24; Tefsîru Sûreti Yûnus,
26; Tevhîd, 50; Müslim, Fedâil, 159; Ebû Dâvûd, Sünne, 13;
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
139
Arapça Yûnus ismi yine, Yûnes ve Yûnis olarak da okunabilmektedir.
31 Bu isim; Arapçada ayrıca “Yunan”, )branicede “Yona”,
Eski )branicede (Tiberian Hebrew) “Jon' h”, Latincede “Ionas”,32
)ngilizcede “Jonah” olarak zikredilir. Hz. Yûnus’un adı )ncil (Yeni
Ahid)’de “Yûnus”, 33 Eski Ahid’de de iki kez de Amittay oglu Yûnus34
olarak anılır.
Mettâ kelimesinin, Amittay’ın Arapçalasmıs sekli oldugu açıktır.
Mettâ’nın Hz. Yûnus’un, annesi mi yoksa babası mı oldugu
tartısmalıdır.35 Ancak Buhârî; bu sahsın, Hz. Yûnus’un, babası
oldugunu belirtir.36
Tefsirlerde Hz. Yûnus’un târihî kisiligi, mensup oldugu ulus
hakkındaki bilgiler, sahabe ve tâbiînden gelen rivâyetlere dayanmaktadır.
Sahabe ve tâbiîne isnâd edilen sözü geçen rivâyetlerin
ise, çok farklı bilgiler içerdikleri görülmektedir. Meselâ Kurtubî
(ö. 671/1277), Hz. Yûnus’un annesinin yaslı bir kadın oldugunu
belirterek su rivâyeti yapar. Bu rivâyet kısaca su sekildedir: “Hz.
)lyas, kavminden saklanmak için Hz. Yûnus’un yaslı annesinin
yanında gizlendi. Bu sırada Hz. Yûnus henüz bir çocuktu. Hz.
)lyas bu evden ayrıldıktan sonra Yûnus vefat etti. Annesi de Hz
)lyas’ın yanına giderek oglunun dirilmesi için dua etmesini istedi
ve bu dua üzerine Yûnus öldükten yirmi dört gün süre sonra dirildi”.
37
Râzî ve Kurtubî’nin )bn Abbas’a nispet ettikleri bir rivâyete
göre de Hz. Yûnus, Filistin’de Kral Hezkıyal ve Si’ya (Râzî bu peygamberin
ismini Suayb olarak zikreder) zamanında yasamıstır.38
Ancak bu rivâyetlerde Hz. Yûnus’un yasadıgı dönem ve isimleri
30 Hz. Muhammed (s.a.v.) Tâif’ten dönüsü esnasında rastladıgı Ninovalı bir köleye
, “Demek sen, sâlih bir adam olan Yûnus b. Mettâ’nın diyârındansın” demisti.
)bn Hisâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Baskı yeri ve tarihi yok, I, 419,
421.
31 )bn Manzûr, VI, 17.
32 http://en.wikipedia.org/wiki/Jonah
33 Matta, 40, 41, Luka, 29, 30, 32.
34 Yûnus Kitabı, 1/1; Krallar II, 14/25.
35 )bn Kesîr, Ebü’l-Fidâ )smaîl el-Kuresî, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm, Kahire,
1408/1988, IV, 22; Furat, Ahmet Suphi, “Yûnus”, MEB. )slâm Ansiklopedisi,
)stanbul, 1979, XIII, 436.
36 Buhârî, Enbiya, 24.
37 Kurtubî, XV, 80. Krs. )bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, tsz, I, 216-
222; 314-316; Kasasü’l-Enbiyâ, Kahire, tsz, 286-296, 464-468.
38 Râzî, XX, 212; Kurtubî, XI, 218.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
140
geçen peygamberlerle ilgili yer alan bilgilere, hem Kitâb-ı Mukaddes’te
ve hem de )slâmî kaynaklarda39 rastlanılmamaktadır.
B. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssasının
Safhaları
Kur’ân’a göre Hz. Yûnus kıssasının; su üç ana safha içinde
cereyan etmis oldugu söylenebilir: i. Hz. Yûnus’un peygamber
olarak gönderilisi ve bu esnada görev yerinden ayrılmasına kadar
geçen süreç, ii. Hz. Yûnus’un gemiye binisinden büyük bir balık
tarafından yutulusuna ve ardından karaya çıkmasına kadar geçen
süreç, iii. Hz. Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından
sonraki teblig süreci.
1. Yûnus Kıssasının Birinci Safhası
Kur’ân’daki Yûnus kıssasının birinci safhası, Hz. Yûnus’un
inkârcı bir belde halkına peygamber olarak gönderilisi ile ilgilidir.
Bu safhayı ilgilendiren su âyette Hz. Yûnus’un sadece, teblîgle
görevlendirilmis bir peygamber oldugu ifade edilir: “Dogrusu Yûnus
peygamberlerdendir (le mine’l-murselîn)”.40 Onun hangi millete
mensup oldugu, nereye peygamber olarak gönderildigi, konusunda
hiçbir açıklama yapılmaz. Ancak, tefsirlerde ve diger )slâmî
kaynaklarda onun, Musul topraklarına âit bir belde olan
Ninova’ya peygamber olarak gönderildigi belirtilmektedir.41 Bu
kaynaklara göre Hz. Yûnus, Ninova halkının içinden çıkan bir
peygamberdir. Bazı )slâm bilginleri ise, Hz. Yûnus’un Filistin’de
dogdugu ve )srâil ulusuna mensup oldugu görüsünü benimsemektedirler.
42
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasında Hz Yûnus kıssası ile ilgili
farklar, onun peygamber olarak gönderilmesi safhasından itibaren
baslar. Kur’ân’da onun peygamber olarak gönderildigi beldede
kalıs süresi, bu sürede peygamberlik görevi ile ilgili yaptıklarına
deginilmeden bu beldeye peygamber olarak gönderilisi ve
buradan ayrılısı muhtelif sûrelerdeki su âyetlerle haber verilmektedir:
“Dogrusu Yûnus peygamberlerdendir (le mine’l-murselîn)”; 43
39 Krs.)bn Kesîr, el-Bidâye, I, 172-178; II, 30; Kasasü’l-Enbiyâ, 205, 517-518.
40 Saffât, 37/139.
41 Râzî, XIII, 151.XVII, 165; )bn Kesîr, III, 187; el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut,
tsz, I, 217; Kasasü’l-Enbiyâ, s. 287; Kurtubî, XV, 80; XVIII, 245.
42 Furat, XIII, 436.
43 Saffât, 37/139.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
141
“O dolu bir gemiye kaçmıstı”;44 “Sen Rabbinin hükmüne sabret,
Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma”;45 “Zünnûn öfkelenerek
giderken kendisini sıkıntıya sokmayacagımızı sanmıstı”.46
Müfessirlerdeki hâkim görüse göre bu âyetler, çok açık ifadelerle
olmasa da, Hz. Yûnus’un görevlendirdigi beldeye teblig için
gitmis olmasına, oranın halkının iman etmeyislerine ve bunun
üzerine oradan ayrılısına delâlet etmektedir.47 Ayrıca Hz. Yûnus
kıssasıyla ilgili âyetlerin sibakı, peygamberligin maruz kaldıkları
zorlukları ve bütün bunlara ragmen peygamberlerin teblîg görevlerini
yaptıkları ile ilgili örnekleri içermektedir.48 Bize göre, bu da
Hz Yûnus’un peygamberlik görevini ifaya baslayıp bu konuda
büyük çabalar gösterdigine ve bu yüzden de direnisle karsılasmıs
olduguna bir delil olabilir. Sâyet o, peygamberlik görevini reddeden
biri olsaydı, onun bu örnekler arasında yer alması anlamsız
olurdu.
Görüldügü gibi, Hz. Yûnus kıssasının ilk safhasını ilgilendiren
âyetlerde Hz. Yûnus’un görevlendirdigi beldeye gitmeyi reddettigine
dâir hiçbir ifade bulunmamaktadır. Buna karsılık,
Kitâb-ı Mukaddes’te bu kıssanın ilk safhasını anlatan su pasaj,
Hz Yûnus’un teblîg görevini reddederek daha Ninova’ya hiç ugramadan
Filistin’den ayrıldıgını ve ardında da bir gemiyle denize
açıldıgını açıkça ifade etmektedir: “Ve Amittay’ın oglu Yûnus’a
Rabbinin su sözü geldi: ‘kalk Ninova’ya, o büyük sehre git ve
halkı uyar; çünkü onların kötülügü benim önüme kadar çıktı’.
Fakat Yûnus, Rabbinin önünden Tarsis’e kaçmaga kalktı ve Yafa’ya
indi ve Tarsis’e giden bir gemi buldu; ücretini (navlun) verdi
ve Rabbinin önünden uzaga, Tarsis’e onlarla beraber gitmek için
gemiye bindi”.49
Kitâb-ı Mukaddes’in bu pasajında Hz Yûnus’un Allah tarafından
kendisine verilen peygamberlik görevini reddetmis oldugunun
açıkça ifade edilmesi, Kur’ân’ın peygamberlik müessesesi ve
peygamberlerin sıfatları hakkında ortaya koydugu prensiplerle
44 Saffât, 37/140.
45 Kalem, 68/48.
46 Enbiyâ, 21/87.
47 Meselâ bkz. Râzî, XXVI, 163; Beydâvî, II,77; )bn Kesîr, Tefsir, II, 414; III,
186; Elmalılı,VI, 4072.
48 Bkz. Yûnus, 10/2, 38-39, 70-97; Enbiyâ, 21/3-15, 26, 48-77; Kalem, 68/44-
47.
49 Yûnus Kitabı, 1/1-3.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
142
çelisiyor gözükmektedir. Çünkü Kur’ân’a göre teblîg ve ismet,
peygamberlerin sıfatları arasında yer almaktadır. Teblîg, peygamberlerin
ilâhî emirleri insanlara eksiksiz bildirmeleri, ismet
ise Allah’a asla isyan etmemeleri anlamına gelmektedir. Peygamberler
Allah tarafından seçilmis50 ve bu yüzden de son derece Allah’a
itaatkâr kullardır. Bu yüzden onların, Allah tarafından
kendilerine verilen teblîg görevini reddetmeleri mümkün degildir.
51 Bir peygamberin teblig görevini reddetmesi, onun Allah’a
isyan etmesi demektir. Bu Kurân açısından imkânsız bir durumdur.
Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hitâben inen su âyet, diger
peygamberlerin de teblîg görevini reddedemeyeceklerini gösterir:
“Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni teblîg et. Eger bunu
yapmazsan O’nun elçiligini yapmamıs olursun”.52
Su âyetler de peygamberlerin, Allah tarafından kendilerine
tevdi edilen tüm görevler kapsamında teblig görevini de eksiksiz
yerine getirmeleri gerektigini göstermektedir: “Ben Rabbimden
bana vahyolana uyarım”;53 “De ki: Ben Rabbime karsı gelirsem
büyük bir günün azabından korkarım”.54 Melekler ve kâinattaki
diger varlıklar, kendilerine emredilen her seyi yapıp Allah’a isyan
etmekten korktukları halde,55 varlıklar arasında en üst mertebeyi
olusturan peygamberlerin, teblîg görevini reddederek Allah’a isyan
etmeleri düsünülemez. Müminlerin Allah’ın emirlerine kesin
olarak itaat etmeleri gerektigini bildiren su âyet, bu itaatin öncelikle
peygamberleri ilgilendirdigine bir delildir: “Allah ve peygamberi
bir seye hükmettigi zaman, inanan erkek ve kadına artık islerinde
baska bir yolu seçmek yarasmaz. Allah’a ve peygambere
bas kaldıran süphesiz apaçık bir sekilde sapmıs olur”.56 Neticede
Kur’ân’ın peygamberlerin ismet ve teblig sıfatları ile ilgili belirledigi
prensipler, Hz Yûnus’un Allah tarafından kendine tevdi edilen
teblîg görevini reddetmis olması ihtimalini imkânsız kılmaktadır.
50 En’âm, 6/84-87; Kalem, 68/50.
51 Peygamber, ne pahasına olursa olsun kendisine verilen bu görevi yerine getirmeleri
hakkında meselâ bkz. A’râf, 7/62, 68, 79, 93.
52 Mâide, 5/67.
53 A’râf, 7/203.
54 En’âm, 6/15.
55 Nahl, 16/49-50.
56 Ahzâb, 33/36.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
143
Kur’ân’da Hz. Yûnus’un görevlendirildigi beldeyi terk edisi,
“kaçıs”57 olarak nitelendirilmektedir. Bir peygamberin bir yerden
ayrılısı Allah’ın iznine baglı oldugu halde, o böyle bir izin beklemeden
görev mahallini terk ettigi için bu durum mecâzen “kaçıs”
olarak nitelendirilmistir.58 Su âyette Hz. Yûnus’un görevlendirildigi
beldeyi terk edisindeki esnasındaki ruhsal sebebin sabırsızlık
oldugu belirtilmektedir: “Sen Rabbinin hükmüne sabret, Balık
sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma’.59 Hz. Yûnus’un buradan
ayrılısı Allah’a isyan anlamı tasımayan küçük bir yanılgıdır
(zelle). Nitekim peygamberler beser olarak, bazen bu tür yanılgılara
düsmüs olsalar da bunlar, Allah tarafından düzeltilmistir.60
Hz. Yûnus’un kaçısı, bir hata da olsa, Allah’a karsı isyan niteligi
tasımaz.61 Râzî, bu kaçısın bir hata olarak nitelendirildigini ancak
bu hatanın, onun Allah tarafından verilen dâvet görevinden
kaçınması ve bu görevi reddetmesi anlamına gelemeyecegini belirtir.
62 Müfessirlerce, Hz. Yûnus’un buradan sabırsızlık göstererek
ayrılısı, tüm çabalarına ragmen sözü geçen belde halkının
hakka karsı direnisleri ile iliskilendirilmektedir.63
Yûnus kıssasıyla ilgili su âyetler, Hz. Yûnus’un bu kaçısına
atıfta bulunmakta ve onun ismetiyle ilgili bazı soruları akla getirmektedir:
“(Yûnus Allah’a), Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’
diye seslenmisti”;64 “Kınanmıs bir is yapmıs bir
haldeyken (mülîm) onu bir balık yutmustu”;65 “Rabbinin katından
bir nimet ulasmasaydı, kınananmıs (mezmûm) olarak kıyıya atılacaktı”.
66
57 Saffât, 37/140.
58 Zemahserî, Cârullah Mahmûd b. Ömer, el-Kessâf an Hakâiki’t-Tenzîl ve
Uyûni’l-Akâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, Beyrut, 1397/1977 II, 581; Râzî, XX, 214;
Âlûsî, XXIII, 143.
59 Kalem, 68/48.
60 Meselâ bkz. Abese, 80/10. Bu âyetlerde Hz. Muhammed (s.a.v)’in Allah tarafından
uyarılması için bkz: Beydavî, II, 568; )bn Kesîr, Tefsir, IV, 471.
61 Râzî, XX, 214.
62 Râzî, XXVI, 164.
63 Meselâ bkz. Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 214.
64 Enbiyâ, 21/87.
65 Saffât, 37/142. Bu âyette geçen mülim kelimesi “kendini kınarken” anlamına
da gelmektedir. Bu kelimenin bu bu iki anlama gelmesi konusundaki müfessirlerin
görüslerine az sonra deginilecektir.
66 Kalem, 68/49.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
144
Bu âyetlerin ilkinde Hz. Yûnus kendisini, Ninova’dan ayrıldıgı
için “zâlim” olarak nitelendirmistir. )kincisinde Hz. Yûnus hakkında
, (mülîm kelimesinin tasıdıgı anlamlara göre) “kendini kınarken67
veya “kınanmaya layık bir is yapmıs”;68 üçüncüsünde
de, “kınanmıs olarak” (mezmûm) anlamlarına gelen kelimeler kullanılmıstır.
Râzî, mülîm kelimesini, “kınanmaya layık bir is yapmıs”
anlamında almakta ve Allah’tan bir izin beklemeden
Ninova’dan ayrılısındaki kusuru, iyiyi seçip en iyi olanı terk edis
kabilinden bir kusur olarak degerlendirmekte ve “)yilerin (ebrâr)
sevapları, Allah’a çok yakın olanların (mukarrabîn) günâhlarıdır”
diyerek buna açıklık getirmeye çalısmaktadır.69
Hz. Yûnus’un, bizzât kendisini “zâlim” olarak nitelemesinin
sebebi, gücü yettigi halde, maruz kaldıgı sıkıntılara sabretmeyerek
ve böylece efdal/evlâ (daha üstün) olanı terk etmesi70 olarak
tefsir edilmektedir. Hz. Yûnus’un kendini bu sekilde nitelendirmesi
, isledigi küçük bir kusuru bile küçümsemedigi ve bu yüzden
de Allah’a itaatin son sınırında olduguna dikkatlerimizi çekmektedir.
“Zâlim” vasfı, Hz. Yûnus’a Allah tarafından verilmedigi
için bu vasfın, “Allah’a isyan eden” anlamında alınması düsünülemez.
Saffât, 37/142’deki mülîm kelimesi, “kendisini kınayan”
anlamında alındıgında bunun, Hz. Yûnus’un kendisini “zâlim”
olarak nitelemesiyle aynı maksada yönelik bir ifade oldugu anlasılmaktadır.
Hz. Yûnus’un görevlendirildigi beldeden ayrılısı ilgili âyetteki
“fe-zanne en len nakdire aleyh” (Enbiyâ, 21/87) ifadesindeki len
nakdire fiilini, “güç yetiremeyecegiz” anlamında almak, bu ifadenin
, “Yûnus, kendisine güç yetiremeyecegimizi sanmıstı” seklinde
anlasılmasına sebep olur. Halbuki böyle bir anlayıs, küfür niteligi
tasıyıp Hz. Yûnus’un böyle bir anlayısa bir peygamber olarak sahip
olması Kurân açısından kabul edilemez. Ancak bu ifadedeki
nakdire fiilinin türedigi kadere fiilinin Arap dilindeki vecihlerinin
göz önünde tutulmasıyla bu problem kolaylıkla asılır. Çünkü
Kadara fiili; “gücü yetmek” anlamından baska, “hükmetmek ve
sıkıntıya sokmak” gibi anlamlara da gelir. Bu yüzden len nakdire
67 Zemahserî, III, 353; Beydavi, II, 303; )bn Hazm, Ebû Muhammed Alî, el-Fasl
fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Beyrut, 1395/1975 IV, 17.
68 Zemahserî, III, 353, Râzî, XXVI, 164;Kurtubî, XV, 81; Beydavi, II, 303; )bn
Hazm, IV, 17; Âlûsî, XXIII, 143.
69 Râzî, XXX, 99.
70 Râzî, XX, 215.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
145
fiilinin, “hükmetmeyecegimiz” veya “sıkıntıya sokmayacagımız”
anlamında olması gerektigi müfessirlerce tercih edilmistir.71 Buna
göre bu âyet, “Zünnûn öfkelenerek giderken kendisini sıkıntıya
sokmayacagımızı sanmıstı” anlamına gelir. Bu da, Hz. Yûnus’un
Allah’ın rahmetine olan güveninden kaynaklanmıs olabilir. Rivâyet
edildigine göre, Hz. Muâviye, bu âyetteki en len nakdire aleyh
fiilini, “gücü yetmeyecek” anlamında anlamıs ve bu durum, onda
büyük bir probleme yol açmıstı. )bn Abbas (ö. 68/687) bu fiilin,
“gücü yetmeyecek” degil, “sıkıntıya sokmayacak” anlamında oldugunu
söyleyerek onun bu problemini çözmüstü.72 Kadere fiili,
“hükmetmek” anlamında degerlendirildiginde Râzî, bu âyetin su
anlamı ifade edebilecegini belirtmektedir:73 “Zünnûn öfkelenerek
giderken bizim onun aleyhine siddetli bir sekilde hükmetmeyecegimizi
sanmıstı”.
Hz. Yunus’un peygamberlik görevini reddedisi ve Ninova’ya
hiç ugramadan Filistin'den ayrılısı hakkındaki isrâili haberler
özü itibariyle Kitâb-ı Mukaddes’le büyük bir benzerlik içindedir.
Âyetlerin tefsir edilmeye çalısıldıgı bu rivâyetlerin, Kur’ân’daki
Yûnus kıssasının seyrine uymadıgı gibi, Kur’ân’ın inanç ilkeleri
ile kesinlikle çelisen bir nitelige sahip oldugu görülmektedir. Bu
konuda Râzî ve Kurtubî’de yer alan ve )bn Abbas’a nispet edilen
bir rivâyet ana hatlarıyla söyledir: “Hz. Yûnus, Filistin’de Kral
Hezkıyal zamanında yasıyordu. Derken bir kral onlara savas açtı
ve onların dokuz boyunu (sıbt) esir aldı; onlardan ancak iki buçuk
boy kurtuldu. Bunun üzerine Allah, peygamber olan Si’ya
(Râzî bu peygamberin ismini Suayb olarak zikreder) peygambere,
sunu vahyetti: ‘Kral Hezkıyal’a git. Kuvvetli ve güvenilir bir peygamber
seçsin. Çünkü Ben, onların (esir edenlerin) kalbine, o
peygamberle birlikte onları göndermelerini ilham ettim’. Bunun
üzerine kral, bu peygamberi seçmekle Si’ya peygamberi görevlendirdi.
O da Hz. Yûnus’u seçti. Ancak Hz. Yûnus, Si’ya peygambere
‘benim gitmemi sana Allah mı emretti?’ seklinde sorunca Hz.
Si’ya, ‘hayır’ cevabı verdi. O da, ‘burada benden baska peygamberler
de var’ diye karsılık verdi. Hz. Si’ya, ona bu görevi yapması
71 Taberî, XVIII, 105; Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 215; Kurtubî, XI, 219.
72 Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 215; Suyûtî, IV, 598.
73 Râzî, XX, 215.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
146
için ısrar edince o, krala ve Hz. Si’ya’ya kızarak o beldeden çıkıp
gitti. Rum denizi (Akdeniz) sahiline giderek bir gemiye bindi”. 74
Kur’ân’a göre peygamberlerin aslî görevi, insanları )slâm’a
dâvet etmek iken bu rivâyet, Hz. Yûnus’a sadece )srâilogullarını
kurtarmak misyonu yüklemektedir. Halbuki, “Bir belde halkı
inanmalı degil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin”75 âyeti,
Hz. Yûnus’un misyonunun )slâm’a dâvet olduguna açıkça isâret
etmektedir. Gerçi Hz. Musa’ya )srâilogularını serbest bırakması
için Firavun’a çagrı yapma görevi verilmisse de,76 onun aslî görevi
, Firavun ve kavmini )slâm’a dâvetti.77
Hz. Yûnus’un Filistin’den ayrılıp gemiye binmesine kadar geçen
sürede cereyan edenler hakkında )bn Abbas’a nispet edilen
su rivâyet üsteki rivâyetten biraz daha farklıdır. “Cebrâil, Hz. Yûnus’a
gelerek, ‘Ninova’ya git, onlara azabın gelecegini bildir’ dedi.
Hz. Yûnus da, ‘bir binek arayayım’ diye cevap verdi. Cebrâil, ‘durum
bundan daha da âcil’ deyince o, ‘bari bir ayakkabı arayayım’
dedi. Cebrâil de, ‘durum bundan daha da âcil’ deyince o kızarak
sehirden çıktı ve limana geldi”.78
Hz. Yûnus’un kastedilen beldeden ayrılısı esnasındaki “öfkelenisini”
Kur’ân’da bildiren ifade (iz zehebe mugâdiben)’nin79 bazı
rivâyetlerde, “Allah tarafından Yûnus’a Ninovâ’ya gitme emri verildigi
ve bu emirden dolayı O’na öfkelendigi” seklinde açıklandıgına
rastlanmaktadır.80
Bu tür rivâyetlerin Kur’ân’a göre peygamberlerin sıfatlarına
aykırı oldugu bilinmektedir. Nitekim )bn Hazm (ö. 456/1064),
Kur’ân’da “Yûnus’un Rabbine öfkelendigi ile ilgili bir ifadenin olmadıgını
vurgulayarak”, bunu diyenin Allah’a iftira etmis ve
Kur’ân’a bu iftirayı sokmus olacagını belirtir.81 Rivâyetlerdeki Hz.
Yûnus’un “Allah’a veya Si’yâ peygambere ve yahut da Cebrîl’e öfkelenmesi”
meselesini Kur’ân’la te’lif etmek için çözümler aranmıs
oldugu görülmektedir. Bu görüslerden birine göre bu durum,
74 Râzî, XX, 212; Kurtubî, XI, 218.
75 Yûnus, 10/98.
76 A’râf, 7/105; Tâhâ, 20/47; Suarâ, 26/17.
77 Tâhâ, 20/43-47; Naziat, 79/17-19.
78 Taberî, XXIII, 125; Râzî, XX, 213; Kurtubî, XV, 80.
79 Enbiyâ, 21/87.
80 Taberî, XVIII, 104.
81 )bn Hazm, IV, 17.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
147
Hz. Yûnus’un peygamber olmasından önce gerçeklesmistir.82 Yahut
onun öfkelenmesinin ve Ninova’ya gitmeyi reddedisinin, Allah’a
karsı olmayıp Cebrâil’e, yahut Hz. Si’ya ‘ya veya krala karsı
oldugu da ileri sürülmüstür.83 Bu yüzden bazıları, “Ve inne
Yûnüse le-mine’l-mürselîn/Dogrusu Yûnus peygamberlerdendir”
(Saffât, 37/139) âyetindeki mürsel kelimesini “elçi” anlamında
alarak Hz. Yûnus’un, gemiye kaçıs esnasında Allah tarafından
degil de bir baskası tarafından görevlendirilmis bir elçi (mürsel)
olabilecegi söylemislerdir.84 Ancak Râzî, bu görüsü kabul etmeyerek
bu âyetin,85 Hz. Yûnus’un gemiye kaçtıgı zaman Allah tarafından
gönderilmis bir elçi (mürsel) oldugu anlamına geldigini
söyle savunmaktadır: “Bu âyetin içindeki (mürsel) vasfı, Hz. Yûnus’u
yüceltmek amacıyla zikredilmistir. Bu amaç ancak onun
Allah tarafından gönderilmis bir elçi (mürsel) olunca gerçeklesmis
olur”.86 Yine bu rivâyete tefsirinde yer veren Râzî, bu rivâyeti )slâm’ın
inanç esasları açısından da reddeder. O, )srâilogullarını
kurtarmayı Cebrâil veya bir peygamber (Si’ya) Hz. Yûnus’a emretmis
bile olsa bu emir, Allah’tan alınan bir emre dayandıgı için
böyle bir emri bir peygamberin reddetmesinin mümkün olmadıgını
söyler.87 Râzî’nin bu açıklamaları, tefsirlerde yer alan isrâilî
rivâyetlerin müfessirlerce bilgi babından aktarıldıgını, Kur’ân’la
çelisen rivâyetlerin onlar tarafından benimsenmedigini ortaya
koymaktadır.
)bn Abbas ve Vehb b. Münebbih’ (ö 110/728)’e nispet edilen
bir rivâyete göre ise Hz. Yûnus canı dar, peygamberlik yüküne
dayanamayacak kadar zayıf biridir. Bu yüzden de bu yükün altında
ezilmis ve sabırsızlık göstererek kaçmıstır.88 Su âyetle de
bu görüs, desteklenmeye çalısılır.89 “Ey Muhammed! Sen Rabbinin
hükmüne sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi ol-
82 Kurubi, XV, 80.
83 Taberî, XXIII, 125; Kurtubî, XI, 218; Suyti, IV, 597.
84 Râzî, XXVI, 163.
85 Saffât, 37 /139.
86 Râzî, XXVI, 163.
87 Râzî, XXVI, 164.
88 Taberî, XVIII, 102.; Kurtubî, XI, 218; Suyûtî, V, 542.
89 Kurtubî, XI, 218.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
148
ma”90 Halbuki Allah Teâlâ, peygamberlerini hiçbir zaman bu agır
yükle yalnız bırakmamıs, onları sürekli desteklemistir.91
Kur’ân’da Hz. Yûnus’un kastedilen beldeden ayrılısı esnasındaki
ruh halinin öfkelenis (iz zehebe mugâdiben)92 olarak nitelendirildigi
görülmektedir. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’te, Hz. Yûnus’un
“öfkelenisi” ilk bakısta benzer görülse de bu durum, kıssanın
seyri açısından farklı zamanlarda gerçeklesmistir. Kur’ân’a
göre Hz Yûnus’un öfkelenisi, görevlendirildigi beldeden ayrılısı esnasında
ve daha balık tarafından yutulmadan önce vuku bulmusken,
Kitâb-ı Mukaddes’te balıgın karnından çıkıp Ninova halkını
Tanrı’dan kendilerine bir azap gelecegini bildirmesinden ve bu
azabın gelmeyisini görmesinden sonra vuku bulmustur. Kitâb-ı
Mukaddes’te bu durum özetle su sekilde yer almaktadır: “Hz Yûnus
, balıgın karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gitmis ve kırk
gün sonra Ninova’nın helâk olacagını haber vermis, onlar da büyük
bir samimiyet içinde tövbe ederek Tanrı’ya’a inanmıslardı;
Tanrı da bu yüzden onları helâk etmemisti”.93 Ama Hz. Yûnus,
onların helâk olmayacagına dair verdigi sözün gerçeklesmemesini
, kendisi açısından onur kırıcı bir durum kabul ederek öfkelenmisti.
O su sekilde Tanrı’ya hitâb ederek sehirden çıkmıs ve
onlara gelecek belâyı beklemeye baslamıstı: “Ey Rab, ben daha
memleketimde iken bunu söylemedim mi? Bundan ötürü hemen
Tarsis’e kaçmaga davrandım; çünkü biliyorum ki sen, lütfeden ve
çok acıyan, geç öfkelenen ve inâyeti çok olup kötülükten nâdim/
pisman olan Tanrı’sın”.94
Kitâb-ı Mukaddes’in bu pasajı, Kur’an’ın bildirdigi inançla ilgili
prensipler açısından da aykırılıklar tasımaktadır. Bunlar,
tespit edebildigimiz kadarıyla sunlardır:
a. Kur’ân’da bazı peygamberlerin öfkelendigi ifade edilmekte,
ama bu öfkenin tamamen “en büyük zulüm” olan sirke95 ve “Allah’a
karsı islenen isyanlara” duyulan bir “öfke” oldugu anlasılmaktadır.
Nitekim Hz. Nûh da, bütün çabalarına ragmen inkârda
90 Kalem, 68/48.
91 Meselâ bkz. Tevbe, 9/40; Tâhâ, 20/68; Kasas, 28/35; )nsirâh, 94/2-3.
92 Enbiyâ, 21/87.
93 Yûnus Kitabı, 3/1-10.
94 Yûnus Kitabı, 4/1-5.
95 Lokmân, 31/13.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
149
direnen halkına96 “öfkelenerek” Allah’a söyle yakarmıstı: “Rabbim!
Yeryüzünde hiçbir inkârcı bırakma. Dogrusu Sen onları
bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve çok
inkâr edenlerden baskasını dogurmazlar”.97 Yine Hz Musa,
Tûr Dagı’ndan döndükten sonra, kavminin puta taptıgını görmüs
ve bundan dolayı siddetle “öfkelenmisti”.98 O halde Kur’ân’a göre,
Hz. Yûnus’un peygamber oldugu beldeden öfkelenerek ayrılısı,
sirke karsı ve Allah için bir öfke olmalıdır. 99
Kitâb-ı Mukaddes’in sözü geçen pasajı Ninova halkının, Hz
Yûnus’a daha o aralarında iken iman ettiklerini, buna ragmen
onun, bildirdigi azabın gelmemesine öfkelenerek sehri terk ettigi
belirtmektedir. Bu bakımdan bu pasaj onu, “kaprisli” ve “merhametsiz”
biri olarak tasvir etmekte ve onun duydugu öfkenin Allah
için degil de, sadece kendi sözünün gerçeklesmediginden kaynaklandıgı
izlenimini uyandırmaktadır. Halbuki tüm peygamberler,
son derece üstün ahlâk sahibi kimselerdir. Onların, Kur’ân’da son
derece yerilen kin ve kapris gibi ahlâkî zaaflara (hevâ) tâbi100 olmaları
düsünülemez. Hnsanların iki dünyada kurtulusa ermeleri
onların en büyük arzusudur. Kur’ân’da peygamberlerin teblîglerinin
nasîhat, onların da nâsih, olarak isimlendirilmesinde bu anlama
bir isâret vardır.101 Çünkü nasîhat kelimesi, kötülükten arınmıs
olan saf bir niyetle kisiye kendisinde maslahat/yarar olan isi tanıtmaktır.
102 Bu bakımdan tüm peygamberler gibi, Hz Yûnus’un da
ahlâkî zaaf gösterip kendi kin ve kaprisinden ötürü tövbekâr olan
insanların helâk olmasını ısrarla istemesi ve onların helâk olmamalarına
üzülmesi Kur’ân’ın ölçülerine uymamaktadır.103
b. Kitâb-ı Mukaddes’ın sözü geçen pasajı, Hz Yûnus’u âdetâ,
Allah’a karsı sitemkâr ve suçlayıcı ifadeler104 kullanan, gururu kırıldıgı
için O’na öfke duyan bir kisi oldugu izlenimi vermektedir. Bu
durum, Kur’ân açısından oldukça problematiktir. Çünkü Kur’ân’a
96 Nûh, 72/ 5-25.
97 Nûh, 71/26-27.
98 A’râf, 7/150, 154; Tâhâ, 20/86.
99 Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 214.
100 Meselâ bkz. Bakara, 2/120, 145, Mâide, 5/49; Sûrâ, 42/15.
101 A’râf, 7/34, 62, 68, 79.
102 Râzî, XIV, 151; Âlûsî, VIII, 152. Benzer bir diger tanım için bkz. Âlûsî, XII,
45.
103 Elmalılı, VI, 4075.
104 Yûnus Kitabı, 4/2.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
150
göre peygamberler Allah’a son derece itaatkâr, O’na tevazu dolu
ve hürmetkâr ifadelerle hitâb eden,105 Allah’a çok sükreden106 ve
O’nun sorgulanamayacagını107 en iyi bilen kullardır.108 Hz. Yûnus’un
sıkıntılardan kurtulduktan sonra Allah’ı sorgulayıcı sitemkâr
ifadeler sarfetmesi nankörlük olup bir peygamber olarak ona
uygun düsmez. Nitekim Kitâb-ı Mukaddes’teki, Hz Yûnus’un Tanrı’ya
karsı bu sitemkâr ifadeleri ile onun balıgın karnında tezellül
ve acziyet ifade eden yakarıslarını bildiren pasajlar da109 birbiriyle
çelismekte ve bu onu, sıkıntısı gittikten sonra bunları unutan bir
sahıs konumuna koymaktadır.
c. Kitâb-ı Mukaddes’in sözü geçen pasajından Hz. Yûnus’un
misyonunun hakka dâvet degil de, azabı haber vermek oldugu izlenimi
dogmaktadır. Halbuki peygamberlerin görevi, Allah’ın emirlerini
insanlara teblîg etmek ve böylece, onları hakka dâvettir. Onlar
bu görevleri esnasında insanları bazen azapla uyarırken
(inzâr), bazen de rahmetle müjdelerler (tebsîr). Bu bakımdan inzâr
ve tebsîr hakka dâvetin bir yöntemidir. Bir peygamberin, hakka
dâvet eden biri degil de sadece, azap ve felâket habercisi olarak
düsünülmesi Kur’ân’la kesinlikle uyusmaz.
d. Kitâb-ı Mukaddes’in söz konusu pasajından Hz. Yûnus’un
Tanrı’yı, “pisman olan”110 bir varlık olarak vasıflandırması da
Kur’ân’la çelisen bir durumdur. Çünkü Allah, ilim ve hikmet sahibidir.
Ezelden her seyi bilir ve abes bir seyi murad etmez.111 Bu
yüzden de, önceden vaad ettigi bir seyin yanlıslıgını sonradan bilip
pisman olması söz konusu olamaz. Üstelik O, vaadinden kesinlikle
dönmez.112 Süphesiz bu durumun, her peygamber gibi, Hz.
Yûnus tarafından da çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
105 Peygamberlerin Allah’a olan hitaplarındaki hürmetkâr üslup hakkında meselâ
bkz. Bakara, 2/126-129; Mâide, 4/117; )brâhîm, 14/37, 38, 40, 41.
106 )srâ, 17/3.
107 Enbiyâ, 21/23
108 Meselâ bkz. Hûd, 11/45-47.
109 Yûnus Kitabı, 2/1-9.
110 Yûnus Kitabı, 4/2.
111 Meselâ bkz. Bakara, 2/3Mâide, 5/118; En’âm, 6/73. Allah’ın hikmet sıfatını
tarifleri için meselâ bkz. Taberî, II, 511, 617; III, 84; V, 511, VI, 271; Râzî, II,
210; IV, 68; Beydâvî, I, 87, 114, 119, 122; Âlûsî, I, 387; V, 60; Elmalılı, II,
736.
112 Meselâ bkz. Bakara, 2/80; Âlu )mrân, 3/9; Ra’d, 13/31.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
151
e. Kitâb-ı Mukaddes’e göre Tanrı Ninova halkına azap gönderecegine
dair kesin bir vaadde bulunmus ve bu vaadinden dönmüstür.
113 Halbuki su âyet, ilgili belde halkı hakkında bir azaptan
söz etmekle birlikte, buranın halkının Allah tarafından kesinlikle
helâk edileceklerini ve bunun da onlara bildirildigini içeren bir anlam
tasımamaktadır. “Bir belde halkı inanmalı degil miydi ki,
imanları kendilerine fayda versin! ste Yûnus’un kavmi
inandıgı zaman, dünya hayatındaki rüsvaylık azabını onlardan
kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik”.
114 Kanaatimizce bu âyette sözü geçen azap, bir vaad
(vaîd) olarak degerlendirilse bile bu, isyan ve inkârda ısrar sartına
baglı bir uyarı niteligi tasımaktadır. Onlar da tövbekâr oldukları
için bu azap onlardan kaldırılmıstır. Aslında bu uyarılar (inzâr) bütün
peygamberlerin dâvet sürecinde yer alan bir yöntem olmustur.
115 Bu bakımdan bu âyetten, Allah’ın kesin vaadinden döndügüne
dair bir anlam çıkmamaktadır. Bu âyette zikredilen azabın,
özellikle bu beldenin halkına yapılmıs bir azap vaadi olmayıp tüm
isyankârlar hakkındaki Allah’ın bir yasası (sünnetullâh) dahilindeki
azaba yapılan bir îma olması da muhtemeldir.
Hz. Yûnus’un Ninova’ya ilk defa görevlendirilisi esnasında
“öfkelendigini” bildiren daha önceki rivâyetlerden çok farklı bir
rivâyete daha rastlamaktayız. Bu rivâyet, )bn Abbas ve Saîd b.
Cübeyr (ö. 957713)’e isnâd edilmektedir. Bu rivâyete göre, “Hz.
Yûnus, Ninova’ya giderek oranın halkını )slâm’a dâvet etmis, onlar
da bu dâveti kabul etmeyince, Hz. Yûnus onlara, ‘Allah’tan
size falanca gün azap gelecek’ deyip oradan ayrılmıstı. Ninova
halkı da onun ayrılısı ardından azabın belirtilerini görüp tövbe
etmisler, bunun üzerine Allah da onları bagıslamıstı. Sehrin dısında
bir yerde vaad ettigi azabın gelmesini bekleyen Hz. Yûnus,
azabın gelmedigini görünce yoldan geçen birine bu beldenin halkının
durumu sormus o da, onların tövbe ettiklerini ve bu yüzden
de Allah’ın azabı erteledigini söylemisti. Hz. Yûnus da ‘ben
onların arasına bir yalancı olarak dönmem’ diyerek Rabbine öfkelenerek
çekip gitmisti”.116
113 Yûnus Kitabı, 3/1-4.
114 Yûnus, 10/98.
115 Meselâ bkz. Hûd, 11/3, 26, 84; Ahkâf, 46/2
152
Hz. Yûnus kıssasının ilk safhasını ele alan bu rivâyette, “Hz.
Yûnus’un Allah’a öfkelendigi” seklinde Kur’ân’a çok aykırı bir ifade
bulunmaktadır. Bu rivâyetin, kurgusu itibariyle de daha önceki
iki rivâyetten ayrılmakta oldugu görülür. Çünkü önceki rivâyetlere
göre Hz. Yûnus, Ninova’ya hiç ugramadan gemiye binmisken
, bu rivâyette onun, Ninova’ya gittigi ve teblig görevi yaptıgı
bildirilmektedir. Yine bu rivâyette, Hz. Yûnus’un sehrin dısında
Ninova’ya gelecek azabı beklemesi ve bu azabın gelmemesine öfkelenmesi
hakkında anlatılanların, Kitâb-ı Mukaddes’te kıssanın
son safhalarını anlatan pasajlardan117 alınıp Kur’ân’a göre kıssanın
basında olması gereken safhaya eklendigi görülmektedir. Sözü
geçen ve çeliskiler tasıyan bu rivâyetlerin hepsinin )bn Abbas’a
nispet edilmesi ayrıca dikkat çekmektedir.
Yûnus kıssasının birinci safhası ile ilgili su rivâyet, üstteki rivâyetlerden
çok farklı ve Kur’an’a daha uygundur. Bu rivâyete
göre “Hz Yûnus Ninova’ya giderek oranın halkını imana davet
etmis, onlar bunu reddedince, onlara kırk gün sonra azap gelecegini
söyleyerek öfkeyle oradan ayrılmıstı. Ninovalılar, otuz bes
gün sonra azabın alâmetlerini görünce yaptıklarına pisman olup
âlimlerine gitmislerdi. Âlimler de, ‘eger o, burada ise bir tehlike
yok; ama gitmisse o zaman durum dedigi gibidir’ demislerdi. Bunun
üzerine onlar, Yûnus’u aramıslar ama, tüm aramalarına
ragmen bulamamıslardı. Bunun üzerine samimiyetle tövbe etmisler
, tövbelerinin kabulü için de hayvanları yavrularından, küçük
çocukları analarından ayırmıslardı . Allah’da tövbelerini kabul
ederek onlardan azabı kaldırmıstı”.118
2. Yûnus kıssasının ikinci safhası
Hz. Yûnus’un bindigi gemiden atılısı balık tarafından yutulusu
, balıgın karnında iken tövbe ve istigfarla geçirdigi süre ve balıgın
karnından karaya çıkarılısı Kur’ân’a göre Yûnus kıssasının
ikinci safhasını teskil etmektedir. Bu safhayı ilgilendiren âyetler
sunlardır: “Zünnûn öfkelenerek giderken kendisini sıkıntıya sokmayacagımızı
sanmıstı; fakat sonunda karanlıklar içinde ‘Senden
baska ilah yoktur. Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’
diye seslenmisti. Biz de ona cevap verip onu üzüntüden kurtarmıstık. İnananları böyle koruruz”;119 “Kendini kınarken onu bir
117 Krs. Yûnus Kitabı, 4/1-5.
118 Taberî, XI, 221; Râzî; XVII, 165; Suyûtî, III, 573.
119 Enbiyâ, 21/87-88.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
153
balık yutmustu. Eger Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrara
dirilecegi güne kadar balıgın karnında kalacaktı. Halsiz bir halde
iken onu sahile çıkardık. Onun üzerine genis yapraklı bir bitki
(yaktîn) yetistirdik”;120 “Ey Muhammed! Sen Rabbinin hükmüne
sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma. O pek üzgün
olarak Rabbine seslenmisti. Rabbinin katından bir nimet ulasmasaydı,
kınananmıs olarak kıyıya atılacaktı”.121
Kur’ân’da haber verilen bu safha, Kitâb-ı Mukaddes’te Yûnus
kıssasının ikinci babını teskil etmekte, Hz. Yûnus’u büyük bir
balıgın yutması ve onun burada iken hayatta kalısı Allah’ın kudretine
delâlet eden bir mucize olarak özü itibariyle Kur’ân’a uymaktadır.
Yine, Hz. Yûnus’un balıgın karnında bulundugu durumun
tasvir edilisi, Tanrıya isledigi hatadan dolayı duydugu
pismanlık, O’na karsı tevazu, acziyet ve sükrünü bildiren Kitâb-ı
Mukaddes’teki ifadeler de özü itibariyle Kur’ân’la son derece örtüsmektedir.
Kitâb-ı Mukaddes’te bu safhayla ilgili özetle sunlar
anlatılmaktadır: “Yûnus, Tanrı’nın kendisini kovdugunu, dalgalı
engin denizin derinliklerine attıgını ifade edip ‘arkamdan dünya
ebediyen sürgülendi’ diyerek O’na halini arz etmis ve Tanrı’yı imdada
çagırmıstır. ‘Sen benim sesimi isittin, hayatımı Sen çukurdan
çıkardın’ seklinde Tanrı’nın yakarıslarına karsılık vermesi ile
ilgili minnet ve sükran duygularını ifade etmistir. Yine bu safha
ile ilgili pasajda onun, balıgın karnından çıktıktan sonra Tanrı’nın
mabedine hizmet edecegi ve O’na sükrünü ifade için kurban
kesecegi seklinde adaklarda bulundugu ve en sonunda da,
‘kurtarıs Rabbe âittir’ diyerek Tanrıyı tazim ettigi” görülmektedir.
122
Müfessirlere göre, Kur’ân’da bildirilen Hz. Yûnus’un gemiden
atılması ve balık tarafından yutulması, onun isyanına karsı verilen
bir ceza olmayıp Allah tarafından onun yanılgısından ötürü
günahlarından temizlenmesi123 amacına yönelik bir sınama olması
mümkündür.124 Çünkü peygamberlerin cezalandırılması
asla söz konusu degildir. Onların ugradıkları sıkıntılar sınama
(mihne) niteligindedir.125 Peygamberlerin vahiy dısında hayırlı
120 Saffât, 37/140-146.
121 Kalem, 68/48-49.
122 Yûnus Kitabı, 2/1-10.
123 Kurtubî, XI, 219.
124 Zemahserî, II, 581; Kurtubî, XI, 219.
125 Râzî, XX, 215.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
154
olur zannıyla yaptıkları bir is, Allah’ın muradına uygun degilse,
onlar bu yaptıklarından dolayı dünyada uyarılırlar.126
Bu safhada Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasında göze çarpan
fark, kabak türünden bir bitkinin (yaktîn), Allah tarafından
bitirilmesindeki zamanlama ile ilgilidir.127 Su âyete göre bu bitki,
ikinci safhada yani, Hz Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından
sonra ona gölgelik etmesi ve beslenmesi amacıyla
Allah tarafından bitirilmistir: “Halsiz bir halde iken onu sahile çıkardık.
Onun üzerine genis yapraklı bir bitki (yaktîn) yetistirdik”.
128 Kitâb-ı Mukaddes’e göre ise, bu bitkinin yetismesi, balıgın
karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gidisinin ardından buraya
vaad ettigi azabın gelisini sehir dısında bekleyisi esnasında gerçeklesmistir.
129
Tefsirlerde nakledilen rivâyetlere göre de Yûnus kıssasının
ikinci safhasında sunlar olmustur: “Yûnus gemiye binince gemi
batacak gibi oldu. Gemiciler, ‘burada ya âsi bir adam, ya da bir
köle var. Çünkü gemi, rüzgâr olmadan böyle yapmaz.130 Biz böyle
bir belâyla karsılasınca kur’a çekeriz. Elbette bir kisinin bogulması
, geminin batmasından hayırlıdır’ diyerek kur’a çektiler. Çekilen
üç kur’a Yûnus’a isabet etti. Böylece o kendisini denize attı.
Derken bir balık gelerek onu yuttu. Allah da balıga. ‘onun kılına
bile zarar verme. Çünkü ben senin karnını ona hapishane kıldım.
Onu sana yiyecek olsun diye vermedim’ diye ilham etti.131 Sonunda
Allah onu balıgın karnından kurtardı. Balık onu genis ve
düz bir yere, tıpkı derisi bulunmayan bir civciv gibi yere attı.
Derken Allah, Yûnus’un gölgelenecegi ve meyvesinden yiyecegi
gövdesiz bir bitki (yaktîn) bitirdi. O bitki kuruyunca, Yûnus buna
üzülmeye basladı. Bunun üzerine, ‘yüz bine ve daha fazlasına
üzülmedigin halde, böyle bir bitkiye mi üzülüyorsun? Halbuki
126 )bn Hazm, IV, 17
127 Yûnus kıssasındaki kabaksı bitkinin bitmesi ile ilgili zamanlama açısından
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasındaki deginecegimiz bu farka Elmalılı da
dikkat çekmektedir. (Bkz. Elmalılı, VI, 4074).
128 Saffât, 37/145-146.
129 Yûnus Kitabı, 4/6.
130 Geminin hareketsiz kalması ile ilgili rivâyetler için ayrıca bkz. Taberî, XXIII,
118, 125; Kurtubî, XV, 86; Suyûtî, V, 540, 541.
131 Balıgın Hz. Yûnusa zarar vermemesi ile ilgili rivâyetler için ayrıca bkz. Râzî,
XVI, 165; Kurtubî, XV, 82; Suyûtî, IV, 599.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
155
sen onlara gitmedin ve onların rahatlarını saglamadın’ diye hitâb
etti”.132
Bu rivâyette belirtilen detay bilgiler, Kur’ân’da bulunmamakla
birlikte Kur’ân’la da çelismemektedir. Gemide olanlar ve Hz
Yûnus’un kabaksı bitkinin kuruması hakkında bu rivâyette anlatılanların
Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı133 açık olmakla birlikte,
bu bilgiler Kur’ân’daki kıssa ile ilgili safhalara uygun yerlerde
zikredilmistir.
Bazı rivâyetlerde, geminin sakin bir denizin ortasında hareketsiz
kalısı,134 bir baska rivâyette ise, fırtınaya yakalanısından135
söz edilmektedir. Balıgın, Hz. Yûnus’u dolastırdıgı yerler, onun
balıgın karnında kaldıgı süre konusunda da çesitli rivâyetler bulunmaktadır.
Meselâ, balık onu önce Nil’e, sonra Fars denizine,
sonra Batâih denizine ve sonra da Dicle’ye götürmüs ve buradan
karaya atmıstır.136 Bir baska rivâyete göre, Eyle’ye götürmüs sonra
Dicle’ye ve sonra da Ninova’ya atmıstır.137 Hz. Yûnus’un balıgın
karnında kalıs süresi hakkında; “çok az bir zaman, bir saat,
bir gün, üç gün, yedi gün, kırk gün” oldugu seklinde de çesitli
rivâyetler bulunmaktadır.138
Hz. Yûnus’un balıgın karnında kalıs süresi ile ilgili bu rivâyetlerin
çok çelisik olması ve balıgın dolastırdıgı yerlerin baglantısının
cografi bakımdan imkânsızlıklar tasıması bu rivâyetlerin
tutarsızlıgını ortaya koymaktadır. Nitekim, balıgın Nil nehrinden
sonra Fars denizine geçmesi, Süveys kanalının mevcut olmadıgı
bir dönemde imkânsız bir durumdur.
Taberî (ö. 310/922), “Sen’den baska ilâh yoktur. Sen noksanlıklardan
münezzehsin. Dogrusu ben haksızlık (zulm) edenlerdenim”
139 âyetinin tefsiri ile ilgili su rivâyeti nakletmektedir: “Saîd
b. Hasen sunu rivâyet etmektedir: Bana su (haber) ulastı: Yûnus
132 Kabaksı bitkinin kuruması hakkında Allah’la Hz. Yûnus arasındaki konusma
ile ilgili rivâyet için ayrıca bkz. Taberî, XXIII, 118, 125; Râzî, XXVI, 165;
XXVI, 165; Suyûtî, V, 541; Kurtubî, XV, 84.
133 Krs. Yûnus Kitabı, 1/4-17; 4/6-11.
134 Taberî, XX, 118; Kurtubî, XV, 86; Suyûtî, V, 541.
135 Kurtubî,XV, 82.
136 Râzî, XXVI, 165.
137 Taberî, XXIII, 125; Kurtubî, XV, 80.
138 Bkz. Taberî, XVIII, 104; Râzî, XXVI,165; Kurtubî, XV, 81.
139 Enbiyâ, 21/87.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
156
günâh isleyince Rabbine kızarak çekip gitti ve seytan, onun ayagını
kaydırdı (dalâlete düsürdü). Böylece Allah’ın onu sıkıstırmayacagını
sandı (Bizim onu sıkıstırmayacagımızı sandı). Daha önce
o Allah’a ibadete eder ve O’nu tesbih ederdi. Allah da onu bu
yüzden seytanın eline bırakmak istemedi. Onu alıp balıgın karnına
attı. Balıgın karnında geceyle birlikte kırk gün kaldı. Allah
orada onun canını korudu ve öldürmedi. O da balıgın karnında
Allah’a tövbe etti ve kendini kusurlu gördü ve söyle dedi: ‘Senden
baska tanrı yoktur. Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’.
Allah da onu, daha önceki ibadeti ve tesbihleri sebebiyle
rahmetiyle balıgın karnından çıkardı”.140 Bu rivâyette bir peygamber
olan Yunus’un, Rabbine kızdıgından ve seytanın onu dalâlete
düsürmesinden söz edilmesi, Kur’ân’la son derece çeliskilidir.
Çünkü su âyet, peygamberlerin seytanın aldatmasına karsı
Allah’ın koruması altında olduklarını bildirir:141 “Ey Muhammed!
Senden önce gönderdigimiz hiçbir resûl ve nebi yoktur ki, bir sey
arzuladıgı zaman, seytan onun arzusuna vesvese karıstırmıs olmasın.
Allah, seytanın karıstırdıgını giderir, sonra kendi âyetlerini
saglam olarak yerlestirir”.142
3. Yûnus Kıssasının Üçüncü Safhası
Kur’ân’a göre Yûnus kıssasının üçüncü safhası, Hz. Yûnus’un
karaya çıkmasından sonra tekrar teblîgle görevlendirilmesidir.
Su âyetler, bu safhayı haber verir: “Onu yüz bin ve daha
çok kisiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar.
Bunun üzerine Biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik”.143
Bu âyetlerin siyak ve sibakı, Hz. Yûnus’un görevlendirildigi
bu belde halkının iman etmesinin, onun balıgın karnından çıkmasından
sonra oraya tekrar gidisi esnasında olduguna dikkat
çeker. Ancak müfessirler; Ninova halkının, Hz. Yûnus’un aralarından
ayrılısından sonra, onlara haber verdigi azabın alâmetlerini
gördüklerini ve bunun üzerine iman ettiklerini belirtmekte ve
onların iman etmelerini kıssanın birinci safhasına baglamaktadırlar.
144 Kur’ân’da rastlayamadıgımız bu açıklama, Katâde (ö.
140 Taberî, XVIII, 104.
141 Beydâvî, II, 93.
142 Hac, 22/52.
143 Saffât, 37/147-148.
144 Zemahserî, II, 253; Beydâvî, I, 447; )bn Kesîr, II, 414.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
157
118/736)’den gelen bir rivâyete145 dayanmakta ve Yûnus kıssasının
aynı zamanda üçüncü safhasını da ilgilendiren su âyet bu
rivâyetle tefsir edilmektedir: “Bir belde halkı inanmalı degil miydi
ki, imanları kendilerine fayda versin! Hste Yûnus’un kavmi inandıgı
zaman, dünya hayatının gerektirdigi azabı onlardan kaldırdık ve
onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik”.146
Müfessirlerin, “Onu yüz bin ve daha çok kisiye peygamber
olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar”147 âyetinde kastedilen
belde halkının iman etme olayını da Katâde’den gelen rivâyet
dogrultusunda onların imân edisiyle te’lif etmeye çalıstıkları görülür.
Bir görüse göre onlar önce, Hz. Yûnus aralarından ayrıldıktan
sonra azabın belirtilerini görüp iman etmisler ve Hz. Yûnus
, aralarına ikinci kez döndükten sonra imanlarını yenilemislerdi.
Saffât, 37/147-148’de ki iman edisten bu kastedilmis olabilir.
148 Bir görüse göre de, sözü geçen belde halkının azabın belirtilerini
gördükten sonra iman etmeleri, korkuya dayanan bir
iman iken, Saffât sûresindeki âyetlerde belirtilen ve Hz. Yûnus’un
ikinci kez gelisi sonrasındaki imanları, samimi bir iman
olabilir.149 Bize göre, Katâde’den gelen rivâyet eger kabul edilecekse
bu belde halkının, Hz. Yûnusun ayrılısı sonrası, haber verdigi
azabın belirtilerini görerek kendilerini iman ve tövbeye hazırlamıs
olmaları ve Hz. Yûnus’un dönüsünün ardından onun diger
teblig ettigi seyleri tasdik ederek bunlara tâbi olmaları anlamına
gelebilir.
Saffât, 37/137’de Hz. Yûnus’un ikinci kez peygamber olarak
teblîgle görevlendirildigi bu beldenin ismi zikredilmemektedir.
Ancak müfessirler arasında hâkim görüse göre bu ikinci görevlendirilis
onun ilk görev yeri olan Ninova’yadır.150 Müfessirler bu
âyetin, Hz. Yûnus’un önce görevlendirildigi yerden baska bir yere
görevlendirilmis olmasına delâlet etmesi ihtimali üzerinde de
durmaktadırlar.151
145 )bn Kesîr, II, 414.
146 Yûnus, 10/98.
147 Saffât, 37/147-148.
148 Beydâvî, II, 303.
149 Âlûsî, XXIII, 148.
150 Taberî, XXIII, 125; Râzî, XXVI, 164; Beydâvî, II, 302.; )bn Kesir, IV, 23; Elmalılı
, VI, 4076.
151 Beydâvî, II, 302-303; )bn Kesîr, IV, 23.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
158
Yûnus kıssasının, Kur’ân’la Kitâb-ı Mukaddes arasındaki en
göze çarpan diger bir farkı da bu safhada bulunmaktadır. Kitâb-ı
Mukaddes’in sondaki üçüncü ve dördüncü bablarına göre özetle;
“Tanrı, onun balıgın karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gitmesini
ve oranın halkına kırk gün içinde o sehrin helâk olacagını
bildirmesini emreder. O da oraya giderek Tanrı’nın bu azap vaadini
onlara bildirir. Bunun üzerine Ninovalılar, ona inanarak bagıslanmaları
için Tanrı’ya yalvarırlar. Herkes oruç tutar, hayvanları
aç bırakırlar, basta kral olmak üzere insanlar çullara sarılırlar.
Tanrı da onlara vaad ettigi azabı kaldırır.152 Yûnus, Tanrı’nın
onlara azab etmemesine öfkelenerek sehri terk eder. Sehrin dısında
bir yere çekilerek sehre ne olacagını beklemeye baslar.
Tanrı da orada, ona gölge olsun diye genis yapraklı bir asma fidanı
bitirir. Yûnus buna çok sevinir; ancak ertesi gün bir kurt bu
bitkiyi kemirerek kurutur. Günesin harareti ve yakıcı bir rüzgârın
etkisiyle ona baygınlık gelir. Bunun üzerine kendisine ölüm
temenni eder.153 Tanrı da bu olay üzerine, ‘sen emegini çekmedigin
ve büyütmedigin, bir gecede çıkan bir asma kabagına acıyorsun.
Böyleyken ben Ninova’ya, o büyük sehre acımayayım mı? O
sehirde, yüz yirmi binden fazla insan, bir çok hayvan var’ seklinde
hitâb eder:”. 154
Kitâb-ı Mukaddes’te bu safha da anlatılanlardan, “öfkelenme”
olayının mâhiyet itibâriyle farklı ancak lafzen Kur’ân’daki kıssanın
birinci safhasını, kabaksı bitki veya asma fidanının çıkmasının
ikinci safhasını ilgilendirdigine daha önce deginmistik. Yine
bu bitkinin kuruması ile ilgili Kitâb-ı Mukaddes’teki Tanrı’yla Hz.
Yûnus arasındaki diyalogun Kur’ân’da bulunmadıgına dikkat
çekmek gerekir.
Tefsirlerde geçen bir rivâyette ise Hz. Yûnus’un Ninova’ya giderek
teblig görevine baslamasının, balıgın karnından çıkısı sonrasında
oldugu belirtilmekte ve bu durum, Kitâb-ı Mukaddes’teki
kıssanın seyri ve içerigiyle benzerlikler göstermektedir. Bu rivâyet
özetle söyledir: “Yûnus, balıgın karnından çıktıktan sonra Allah
ona vahyetti ve onlara gitmesini emretti. Yûnus onların topraklarına
varınca onlara, ‘Allah, beni size, benimle birlikte
)srâilogullarını salıveresiniz diye gönderdi’ dedi. Onlar da, ‘sâyet
152 Yûnus Kitabı, 3/1-10.
153 Yûnus Kitabı, 4/1-10.
154 Yûnus Kitabı, 4/11.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
159
biz, senin dogru söyledigini bilsek bunu yaparız. Biz ülkenize
geldik ve sizi esir aldık, Eger durum senin dedigin gibi olsaydı,
Allah bundan bizi engellerdi’ dediler. Bunun üzerine Yûnus, üç
gün onları buna dâvet etti, ama onlar bunu reddettiler. Allah da
Hz. Yûnus’un onlara, ‘eger iman etmezseniz, size azap gelecek’
demesini vahyetti. Yûnus da bunu onlara bildirdi; ama onlar yine
direttiler. Yûnus da oradan ayrıldı. Onlar, onu aralarında göremeyince
, yaptıklarına pisman olup onu aramaya koyuldular.
Onu bulmaktan ümitlerini kesince âlimlerine gittiler. Onlar, ‘Eger
burada ise bir tehlike yok; ama gitmisse o zaman durum dedigi
gibidir’ dediler. Onu aramaların ragmen bulamadılar.155 Bunun
üzerine sehrin kapılarını kapattılar. Sehre hayvanları giremedi.
Hayvanları yavrularından, küçük çocukları analarından ayırdılar.
Sabaha dogru gökten azabın indigini gördüler. Bunun üzerine
üstlerini baslarını yırtarak feryat etmeye basladılar. Hâmile
kadınlar çocuklarını düsürdü, çocuklar aglastı, hayvanlar melesti.
Derken Allah onlardan azabı kaldırdı. Bundan sonra Yûnus’a
gittiler ve ona iman ettiler ve )srâilogullarını onunla birlikte gönderdiler.”
156 Bu rivâyette yine, Hz. Yûnus’a, )slâm’a dâvet degil
de, )srâilogullarını kurtarma misyonu yüklendigi dikkat çeker.
Hz. Yûnus’un azabın gelecegi ile ilgili belirttigi sürenin; “sabah
vakti, üç gün, kırk gün sonra” oldugu hakkında çesitli rivâyetler
bulunmaktadır. 157 Bu rivâyetlerin bazılarında onun,
Ninova’dan 1/3 mil ayrıldıktan sonra veya onun ayrıldıgı geçenin
sabahında azabın belirtilerinin görüldügü158 ifade edilir.
Tefsirlerde yer verilen Ninova halkının pismanlıklarını göstermek
için, çocukları ve hayvanları yavrularından ayırarak ve
çullar giyerek yaptıkları hakkındaki rivâyetler159 Kitâb-ı Mukaddes’tekiyle
içerik olarak aynıdır.160
Kitâb-ı Mukaddes’te yer almadıgı halde, Hz. Yûnus’un balıgın
karnından çıkısından sonra Ninova’ya gelisi hakkında su rivâyete
de rastlamaktayız: “Hz. Yûnus, bu sehre yaklasınca yolda bir ço-
155 Ninovalıların alimlerine gitmeleri hakkındaki rivâyet için ayrıca bkz. Taberî,
XVIII, 101.
156 Râzî, XX, 212-213.
157 Taberî, XI, 223; Râzî, XVII, 165; Kurtubî, XIII, 245.
158 Taberî, XI, 222-223; Kurtubî, VIII, 245; Suyûtî, 3/573.
159 Taberî, XI, 222-223; XVIII, 101; XXIII, 124; Râzî, XX, 212-213; Kurtubî, VIII,
245; Suyûtî, III, 572-573; V, 540.
160 Bkz Yûnus Kitabı , 3/5-9.
Kadir POLATER
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
160
bana rastladı. Ona, bu sehrin halkının ne durumda oldugunu
sordu ve o da iyi oldukları haberini verdi. Hz. Yûnus da çobana,
Yûnus’la karsılastıgını oradakilere haber vermesini, o yerin ve
orada bulunan agacın kendisinin Yûnus peygamber olduguna
sâhitlik edecegini söyledi. Çoban da o sehrin insanlarına bu haberi
iletti. Onlar da bunun üzerine oraya gelerek agaçtan ve o
yerden sahitlik etmesini istediler. O agaç ve yer de, Yûnus’la karsılastıklarına
sahadet ettiler”.161
Sonuç
Kur’ân’daki Hz Yûnus kıssası, aralarındaki tüm benzerlige
ragmen Kitâb-ı Mukaddes’teki Yûnus kıssasından önemli farklarla
ayrılmaktadır. Kur’ân’a göre, Hz. Yûnus’un peygamber olarak
gönderilisi ve bu esnada görev yerinden ayrılmasına kadar geçen
safha ile Hz. Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından
sonraki safhanın zamanlaması, Kitâb-ı Mukaddes’e göre çok
farklıdır. Söz gelisi, Hz. Yûnus’un “öfkelenmesi” olayı, Kur’ân’a
göre, kıssanın birinci safhasında vuku bulmasına ragmen, Kitâbı
Mukaddes’teki kıssanın son safhasında cereyan etmistir. Yine,
kabak bitkisinin bitirilmesi, Kur’ân’daki kıssanın ikinci safhasında
, Kitâb-ı Mukaddes’te ise en son safhada anlatılmaktadır. Bunun
da, Kitâb-ı Mukaddes açısından sürecin isleyisinde bir
diyakronizme yol açtıgı görülmektedir. Bütün bu farklar, Kur’ân
kıssalarının Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp vahye dayandıgının
bâriz örneklerindendir.
Yûnus’un Allah’la olan diyaloglarıyla ilgili Kitâb-ı Mukaddes’te
anlatılan bazı olayların Kur’ân’ın ortaya koydugu inanç
esaslarıyla da uyusmadıgı görülür. Sözgelimi Kitâb-ı Mukaddes’e
göre, Hz. Yûnus’un “öfkelenisi”, Ninova halkına azabın gelmeyisi
yüzündendir ve dolayısıyla Allah’a karsı bir öfke niteligindedir.
Bu konuda söyledikleri ise onu; Allah’a isyân eden, O’nu sorgulayan
ve insanlara merhamet hissi tasımayan biri olarak tanıtmaktadır.
Halbuki, Kur’ân’a göre onun “öfkelenmesi”, sirke karsı
duyulan bir öfke niteligi tasımaktadır.
Her iki kitap arasında sözü geçen farklara ragmen su ortak
yönler de dikkatimizi çekmektedir: Hz. Yûnus’un gemiye binmesi,
buradan çekilen bir kur’a sonucu denize atılması ve sonra balık
tarafından yutulması ve karaya çıkmasına kadar geçen süreç her
161 Kurtubî, XV, 84, 86; Suyûtî, V, 542.
Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2
161
iki kitapta da aynı safhadadır. Hz. Yûnus’un balıgın karnında
iken Allah’a yalvarısı ve kusurunu ifade konusundaki söyledikleri
her iki kitapta da öz itibariyle uyusmaktadır.
Bu kıssayı ilgilendiren âyetler hakkında tefsir gelenegimizde
birçok haberin aktarıldıgı, görülmektedir. Kur’an ve hadislerde
hakkında hiçbir açıklama bulunmayan bu haberlerin bazılarının,
Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı açıktır. Kitâb-ı Mukaddes’te rastlayamadıklarımızın
ise Yahudiligin Midras geleneginden geldigi anlasılmaktadır.
Sonuçta tefsirlerde yer alan bu haberlerin bazılarının,
Kur’ân’ın koydugu ilkelerle çatısan bir yönü bulunmamakla birlikte
, bazılarında bu durumun aksi söz konusudur. Kanaatimize
göre Kur’ân’la çelisenler, daha sonraki dönemlerde sahabe ve tabiîne
nispet edilmis olabilirler. Müfessirler ise bunları, dogruluguna
inandıkları için degil de, mukayese için tarihsel bilgi bâbından
aktarmıs olabilirler