25 Mayıs 2015

KUR’ÂN VE KİTÂB-I MUKADDES’E GÖRE YÛNUS KISSASI Kadir POLATER*



KUR’ÂN VE KİTÂB-I MUKADDES’E GÖRE YÛNUS KISSASI
 Kadir POLATER* 
ÖZET 
Bu makalede Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’teki Yûnus peygamber kıssasını ele aldık. Giris bölümünde Yahudi geleneginin Kur’ân tefsirlerine etkisi baglamında Kur’ân kıssaları ve Kitâb-ı Mukaddes kıssaları arasındaki temel farklara degindik. Daha sonra birinci bölümde Yûnus Peygamberin kisiligi hakkında genel bilgiler verdik. )kinci bölümde ise Yûnus kıssasını su üç ana safha halinde inceledik: i. Peygamber olarak gönderilisi, ii. Gemiye binisinden büyük bir balık tarafından yutulusuna ve ardından karaya çıkmasına kadar geçen süreç , iii. Teblig görevine baslaması süreci. Makaleye göre bu kıssayla ilgili her iki kitaptaki farklılıklar, Kur’ân kıssalarının Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp tamamen vahye dayandıgına bir örnek teskil eder. Buna ilave olarak tefsir gelenegimizdeki isrâiliyyâttan, özellikle Yahudi Midras geleneginden yapılan nakillerin teolojik anlamdan ziyade tarihsel olusu göze çarpar. Anahtar Kelimeler: Peygamberlik, Kitâb-ı Mukaddes, Yûnus Kıssası, )srâiliyât, Ehl-i Kitâb ABSTRACT We have discussed Jonah’s story in Qur’an and Bible. We have mentioned some basic differences between the stories of Qur’an and Bible’s in the contex of Jewish tradition within the exegesis of Qur’an in the Intoduction.. Then we have informed about Jonah’s personality in the first chapter. We have examined Jonah’s story in three basic episodes in the second chapter: i. His being sent as a prophet, ii. The process since his boarding on a ship up to his being swolloved by a big fish and then his landing, iii. The process of starting the prophethood. Jonah’s story in Qur’an has two points that atracts our attentions: Firstly, the differences on this story between two scriptures form an example that the stories of Qur’an are based entirely on “divine revelation” and not be quated from the Bible itself. Secondly, the narratives from israiliyyat, especially Midrashic tradation in our tradation of exeges are more historical data rather than theological meaningful. Key Words: Prophethood, Bible, Jonah’s story, Israilites, The People of the Scripture Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 134 Giris Kur’ân-ı Kerîm’de, “kıssa (çogulu: kasas)” diye isimlendirilen geçmis toplumlarla ve peygamberlerle ilgili olayların, Kitâb-ı Mukaddes’te de yer aldıgı ve bunlar arasında ilk bakısta bazı benzerlikler oldugu göze çarpmaktadır. Bu benzerliklerin, Batılılarca ortaya atılan, “Kur’ân’daki kıssaların Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı” 1 tezine dayanak olusturdugu görülür. Bu iddianın; Kur’ân’ın, Allah tarafından gönderilmeyip Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından yazıldıgını ispata yönelik bir çabanın ürünü oldugu söylenebilir. Su âyette Kur’ân’da yer alan kıssaların tamamen vahye dayandıgı bildirilmektedir: “Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık”.2 Su âyette de kendisine vahyedilmeden önce Hz. Peygamber’in bu kıssalardan habersiz olduguna dikkat çekilmektedir: “Ey Muhammed! Biz bu Kur’ân’ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin”.3 Bu âyetteki “Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin” ifadesine, Hz. Muhammed’in yasadıgı toplumda anlatıla gelen Kitâb-ı Mukaddes ve Yahudi gelenegine âit kıssalardan tamamen “habersiz” ve onlara karsı “kayıtsız” oldugu seklinde bir anlam yüklemek oldukça zordur. Buna karsılık bu ifadeden, su âyette de bildirildigi gibi, Muhammed (s.a.v)’in bilmedigi tarihî olayları tüm gerçekligiyle Kur’ân’dan ögrendigi anlamı çıkarılabilir: “Ey Muhammed! Onların olaylarını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz”. 4 Buna göre Kur’ân’daki kıssalar vasıtasıyla , Kitâb-ı Mukaddes ve Yahudi gelenegine âit haberler tashih edilmistir. Yine Kur’ân’daki kıssaların anlatımındaki belâgat, fesâhat ve üslûb da, bu kıssaların tamamen vahye dayandıgını gösterir. Âyette (Yûsuf, 12/3) Kur’ân’ın kıssalarının “en güzel kıssalar” olarak nitelendirilmesi,5 onların hem üslûb, belâgat ve beyân açı- * Erzincan Üniversitesi, )lahiyat Meslek Yüksekokulu Ögretim Üyesi. e-mail: kadirpolater@msn.com 1 Genis Bilgi için bkz; Mustafa Göregen, Yahudi- slam Polemigi ve Tartısma Konuları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamıs Doktora Tezi) )stanbul 2003, s. 198- 200. 2 Meselâ bkz: Nisâ, 4/164. Ayrıca bkz. A’râf, 7/101; Hûd, 11//120. 3 Yûsuf, 12/3. 4 Kehf, 18/13. 5 Yûsuf, 12/3. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 135 sından mûcize olmalarını, hem de bu özelliklere baska hiçbir yerde rastlanamayacagını ifade etmektedir. Bu bakımdan bu özellikleri tasıyan kıssaların Ehl-i Kitâp’tan alınıp Hz. Muhammed tarafından Kur’ân’a sokulmus olması düsünülemez.6 Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’te yer alan kıssalar incelendiginde aralarında önemli farklar oldugu görülür. Bu kıssaların Kur’ân’da yer alısı, insanları geçmis konusunda salt bilgilendirmek olmayıp onlara ögüt ve mesaj7 yanında Hz. Muhammed (s.a.v)’i peygamberlik görevinin ifâsında mânen desteklemek8 amacı tasır. Kur’ân kıssalarında mesajları ilgilendirmeyen lüzumsuz detaylara rastlanmaz. Bu baglamda o, son derece özlü bir üslûba sahiptir. Buna karsılık Kitâb-ı Mukaddes’te anlatılan kıssalarda, detay konuların çok fazla bulundugu; buradaki kıssaların , mesajdan çok bilgi aktardıkları; dil ve üslûb yönünden de ilâhî olmaktan çok beserî oldukları izlenimi uyanmaktadır. Makalemizin konusu olan Yûnus kıssası, hem Kur’ân ve hem de Kitâb-ı Mukaddes’te yer alan bir kıssadır. Bu kıssa, her iki kitapta sahip oldukları bazı benzerliklere ragmen, su önemli hususlarda birbirinden ayrılmaktadır: Evvelâ, Kitâb-ı Mukaddes’te bu kıssayla ilgili bazı olayların seyri, Kur’ân’da anlatılan olayların seyrine uymamaktadır. )kinci olarak da, Kitâb-ı Mukaddes’te Hz. Yûnus’la ilgili anlatılanlar, Kur’ân’da peygamberlerle ilgili dikkat çekilen özelliklerle çelismektedir. Kitâb-ı Mukaddes kıssalarının bu konulardaki problematik vurguları, sadece Kur’ân’la degil, tüm peygamberlere yapılan vahyin özüyle de çelismektedir. Bu aynı zamanda, Kur’ân kıssalarının, Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp tamamen vahye dayandıgının da bir delilidir. Kur’ân’daki Yûnus kıssasının vahye dayanmasına karsılık, bu kıssanın yer aldıgı Kitâb-ı Mukaddes’e âit Yûnus Kitabı, Hz. Yunus’tan sonraki dönemlerde kaleme alınmıs bulunmakta ve egitim amaçlı kitaplar türünden (Midras) bir kitap olarak kabul edilmektedir. Yahudi yazarlar, Yûnus Kitabı’nın Midras türü bir 6 Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, )stanbul, tsz, IV, 2845-2846. 7 Meselâ bkz. Hûd, 11/103; Suarâ, 26/68; 120, 139, 157, 190. 8 Hûd, 11/120. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 136 kitap olmasından hareketle, bu kısasının târihî bir gerçekligi olmadıgı ve mitolojik oldugu görüsünü ileri sürmektedirler .9 Kur’ân’ın icâzı geregi; yer, tarih, zaman ve kisilere deginmeden bizlere anlattıgı tüm kıssalar, tefsir gelenegimizde daha sonraları genisletilerek bizlere kadar aktarılmıs ve bu konuda da isrâiliyat diye isimlendirilen Yahudi, Hıristiyan ve yabancı kültürlere ait menkıbeler,10 çesitli sekillerde referans gösterilmistir. Kur’ân tefsirine girmis olan isrâiliyatla ilgili haberler, çagımızdaki Batılı yazarlar için Kur’ân’a itiraz konusunda bir malzeme olusturmus; onlar, bundan hareketle )slâm’ın, Yahudilik ve Hıristiyanlıgın üzerine insa edildigini iddia etmislerdir.11 Kur’ân’da yer alan kıssalar, insanların kendilerinden dersler çıkarmaları amacına yöneliktir. Bu yüzden de cografî ve tarihî tespitler öncelikli olarak bu kıssaları çok ilgilendirmemektedir.12 Bununla birlikte insanların ögrenme merakı, bu detayları ögrenmeye iten bir etken olmustur. Bu bakımdan da geçmis dönemlerde Ehl-i Kitâb’a âit haberler, Kur’ân ve hadislerde yer almayan bu detay bilgilerin elde edilebilecegi kaynak olarak kabul edilmistir.13 Kurân’ın prensipleriyle çelismeyen Ehl-i Kitâb’a dayanan haberlerin tamamının yanlıs oldugunu söylemek mümkün degildir. Ancak, Hz Peygamber tarafından bu tür haberlerin yalanlanmaması fakat bunların dogru olduklarını da kabul etmeyerek bunlara ihtiyatla yaklasılmasına dikkat çekilmistir.14 Tefsir kitaplarında kıssalarla ilgili nakledilen isrâilî haberlerden hareketle, müfessirlerin bunları oldugu gibi benimsedikleri hükmünü çıkarmak son derece yanlıstır. Nitekim Yûnus kıssası hakkında bazı isrâili haberleri nakleden Râzî (ö. 606/1209)’nin ileride deginecegimiz tenkitleri, tefsirlerinde isrâilî haberleri aktaran müfessirlerin, bunları benimsemedikleri hakkında önemli bir 9 http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search=jo nah 10 Cerrahoglu, )smail, Tefsir Tarihi, Ankara, 1996, I, 109; Aydemir, Abdullah ,Tefsirde )srâiliyât, Ankara, s. 6-7. 11 Abdullah Yûsuf Ali, The Glorious Qur’ân Translation and Commentary, Beyrut, tsz, s. 28 ve 36. 12 Abdullah Yûsuf Ali, s. 760. 13 Cerrahoglu, I; 110; Aydemir, s. 44-45. 14 Buhârî, Ebû Abdillâh b. )smâîl, el-Câmiu’s-Sahîh (Sahîhu’l-Buhârî), )stanbul , 1413/1992, )’tisâm, 25; Tevhîd, 51. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 137 delildir. Bu kıssa hakkında Ehl-i Kitâb’a âit uzun bir nakil yapan Âlûsî (ö. 1270/1854)’nin su ifadesi de bu kanaatimizi destekler niteliktedir: “Bu haberde hakka muhalif noktalar bulunmaktadır. Bunlardan haberdâr olmak için bu haberi sana aktardım. Ehl-i Kitâb’a âit ne kadar bâtıl (söz) bulunmaktadır!”.15 Kur’ân kıssalarının tefsirinde “Kitâb-ı Mukaddes’in ve Yahudi geleneginin etkisi” ile ilgili bâriz örneklerden birini de Yûnus kıssası ile ilgili yapılan tefsirler olusturmaktadır. Bu kıssa ile ilgili Kur’ân’da deginilmeyen detay bilgilerin, tefsirlerdeki rivâyetlerle ortaya konulamaya çalısıldıgı görülmektedir. Resûlullah (s.a.v.)’in, Hz. Yûnus’un faziletine dikkat çekerek “kendisinin ondan üstün tutulmaya çalısılmasını yasaklamıs”16 olması dısında bu kıssa ile ilgili olarak hadislerde de bir açıklama gelmedigini belirtmek gerekir. Tefsirlerde Hz. Yûnus kıssası hakkındaki haberler sahabe ve tâbiînden gelen rivâyetlere dayanmaktadır. Sahabe ve tâbiîne isnâd edilen sözü geçen rivâyetlerin ise, çok farklı bilgiler içerdikleri görülmektedir. Kur’ân ve hadislerde yer almayan bu bilgilerin , kısmen Kitâb-ı Mukaddes’e âit bilgiler oldukları anlasılmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’te rastlanmayan bilgilerin ise, diger isrâilî haberlerde oldugu gibi, Araplar gibi bilgileri sözlü kültüre dayanan Ehl-i Kitâb arasında dolasan rivâyetlerden alınmıs17 olması büyük bir ihtimâldir. Diger Kur’ân kıssalarında oldugu gibi, Yûnus kıssasında da Kur’ân’la çatısan isrâili haberlerin )bn Abbas gibi önde gelen sahabeye nispet edilmekte oldugu görülür.18 Bu rivâyetlere Kur’ân’ın ölçüleriyle bakıldıgında, bunları ashabın en bilginlerinden olanlarının benimsemis olmaları son derece imkânsız görülmektedir. Çünkü bu tür rivâyetlerin onlara nispet edilmesi, onla- 15 Âlûsî, Sihâbüddîn Mahmûd, Rûhü’l-Maanî fî Tefsîri’il-Kur’âni’l-Azîm ve’s- Seb’i’l-Mesânî, Beyrut tsz, XXIII, 149. 16 Buhârî, Enbiyâ, 24, 35; Tefsiru Sûreti Mâide, 26; Tevhîd, 56; Tefsiru Sûreti Saffât, 1; Müslim, Ebu’l Huseyn Muslim b. El-Haccâc el-Kuseyrî, Sahîhu Müslim, )stanbul, 1413/1992, Fedâil, 159, 166, 167; Ebû Dâvûd, Süleyman b. Es’as, es-Sünen, )stanbul, 1992, Sünne, 13. 17 )bn Haldûn, Mukaddime, Beyrut, 1398/1978, s. 439-440; Cerrahoglu, I, 110, 113. 18 Meselâ bkz. Taberî, )bn Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l- Kur’ân, Beyrut, 1415/1995, XVIII, 101-202; Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el- Ensârî, el- Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire, 1387/1967 XV, 80, 86. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 138 rın söhretlerini istismar etmeye ve bu haberlere itibar kazandırmaya son derece elverisli bir metottur.19 A. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Hz. Yûnus’un Kisiligi Hz. Yûnus, Kur’ân-ı Kerîm’in haber verdigi peygamberlerden biridir. O, Kur’ân’da bu ismi ile dört kez20 anılmakla birlikte, Zü’n-nûn21 ve Sâhibü’l-hût22 lakaplarıyla da anılmaktadır. Bu lakaplar , “büyük balık” anlamına gelen nûn ve hût kelimelerine zû ve sâhib kelimelerinin muzâf kılınmasıyla türemis birer isimdir. Onun bu lakaplarla anılmasına, büyük bir balık tarafından yutulması ve bir süre onun karnında kalması23 sebep olmustur.24 Kitab-ı Mukaddes’e göre ise Yûnus, )srâilogullarına mensup “küçük peygamberlerden” biri olup25 )srâil krallıgının hüküm sürdügü Filistin’de dogmus, Musul civarlarındaki Ninova’ya peygamber olarak gönderilmistir.26 Onun, M.Ö. VIII. Asırda )srâil kralı II. Yeroboam zamanında yasamıs oldugu söylenmektedir.27 Ninova kelimesinin ise antik çaglarda “balık sehri” (nûn) anlamına geldigi belirtilmektedir.28 Hz Yûnus’un, hadislerde29 ve )slâm tarihlerinde Yûnus bin Mettâ (Mettâ oglu Yûnus) olarak isimlendirildigi görülmektedir.30 19 Aydemir, 1979, s. 53, 56. 20 Nisâ, 4/163; En’âm, 6/86; Yûnus, 10/98; Sâffât,37/139. 21 Enbiyâ, 21/87. 22 Nûn, 68/48. 23 Saffât, 37/142. 24 Isfahânî, er-Râgıb, Mu’cemü Müfredâ Elfâzi’l- Kur’ân, (tahkik: Nedim Maraslı) , Beyrut, tsz. s. 500; Râzî, Fahrüddîn, Mefâtihü’l Gayb (et- Tefsîrü’l- Kebîr), Tahran, tsz, XX, 212;.Kurtubî, XI, 217; )bn Manzûr, Ebü’l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed, Lisanü’l-Arab, Beyrut, tsz. II; 26; XIII, 427, 430. 25 Krallar, 14/25; http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search =jonah 26 Yûnus Kitabı , 1/2. 27 Lockyer Herbert , “Jonah”, Nelson’s Illustrated Bible Dictionary, New York 1986, 589. 28 http://www.jewishencyclopedia.com/view.jsp?artid=389&letter=J&search=jo nah 29 “Benim Yûnus b. Mettâ’dan daha üstün oldugumu söylemek hiçbir kula uygun düsmez”. Mesalâ bkz. Buhârî, Enbiyâ, 24; Tefsîru Sûreti Yûnus, 26; Tevhîd, 50; Müslim, Fedâil, 159; Ebû Dâvûd, Sünne, 13; Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 139 Arapça Yûnus ismi yine, Yûnes ve Yûnis olarak da okunabilmektedir. 31 Bu isim; Arapçada ayrıca “Yunan”, )branicede “Yona”, Eski )branicede (Tiberian Hebrew) “Jon' h”, Latincede “Ionas”,32 )ngilizcede “Jonah” olarak zikredilir. Hz. Yûnus’un adı )ncil (Yeni Ahid)’de “Yûnus”, 33 Eski Ahid’de de iki kez de Amittay oglu Yûnus34 olarak anılır. Mettâ kelimesinin, Amittay’ın Arapçalasmıs sekli oldugu açıktır. Mettâ’nın Hz. Yûnus’un, annesi mi yoksa babası mı oldugu tartısmalıdır.35 Ancak Buhârî; bu sahsın, Hz. Yûnus’un, babası oldugunu belirtir.36 Tefsirlerde Hz. Yûnus’un târihî kisiligi, mensup oldugu ulus hakkındaki bilgiler, sahabe ve tâbiînden gelen rivâyetlere dayanmaktadır. Sahabe ve tâbiîne isnâd edilen sözü geçen rivâyetlerin ise, çok farklı bilgiler içerdikleri görülmektedir. Meselâ Kurtubî (ö. 671/1277), Hz. Yûnus’un annesinin yaslı bir kadın oldugunu belirterek su rivâyeti yapar. Bu rivâyet kısaca su sekildedir: “Hz. )lyas, kavminden saklanmak için Hz. Yûnus’un yaslı annesinin yanında gizlendi. Bu sırada Hz. Yûnus henüz bir çocuktu. Hz. )lyas bu evden ayrıldıktan sonra Yûnus vefat etti. Annesi de Hz )lyas’ın yanına giderek oglunun dirilmesi için dua etmesini istedi ve bu dua üzerine Yûnus öldükten yirmi dört gün süre sonra dirildi”. 37 Râzî ve Kurtubî’nin )bn Abbas’a nispet ettikleri bir rivâyete göre de Hz. Yûnus, Filistin’de Kral Hezkıyal ve Si’ya (Râzî bu peygamberin ismini Suayb olarak zikreder) zamanında yasamıstır.38 Ancak bu rivâyetlerde Hz. Yûnus’un yasadıgı dönem ve isimleri 30 Hz. Muhammed (s.a.v.) Tâif’ten dönüsü esnasında rastladıgı Ninovalı bir köleye , “Demek sen, sâlih bir adam olan Yûnus b. Mettâ’nın diyârındansın” demisti. )bn Hisâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Baskı yeri ve tarihi yok, I, 419, 421. 31 )bn Manzûr, VI, 17. 32 http://en.wikipedia.org/wiki/Jonah 33 Matta, 40, 41, Luka, 29, 30, 32. 34 Yûnus Kitabı, 1/1; Krallar II, 14/25. 35 )bn Kesîr, Ebü’l-Fidâ )smaîl el-Kuresî, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm, Kahire, 1408/1988, IV, 22; Furat, Ahmet Suphi, “Yûnus”, MEB. )slâm Ansiklopedisi, )stanbul, 1979, XIII, 436. 36 Buhârî, Enbiya, 24. 37 Kurtubî, XV, 80. Krs. )bn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, tsz, I, 216- 222; 314-316; Kasasü’l-Enbiyâ, Kahire, tsz, 286-296, 464-468. 38 Râzî, XX, 212; Kurtubî, XI, 218. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 140 geçen peygamberlerle ilgili yer alan bilgilere, hem Kitâb-ı Mukaddes’te ve hem de )slâmî kaynaklarda39 rastlanılmamaktadır. B. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssasının Safhaları Kur’ân’a göre Hz. Yûnus kıssasının; su üç ana safha içinde cereyan etmis oldugu söylenebilir: i. Hz. Yûnus’un peygamber olarak gönderilisi ve bu esnada görev yerinden ayrılmasına kadar geçen süreç, ii. Hz. Yûnus’un gemiye binisinden büyük bir balık tarafından yutulusuna ve ardından karaya çıkmasına kadar geçen süreç, iii. Hz. Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından sonraki teblig süreci. 1. Yûnus Kıssasının Birinci Safhası Kur’ân’daki Yûnus kıssasının birinci safhası, Hz. Yûnus’un inkârcı bir belde halkına peygamber olarak gönderilisi ile ilgilidir. Bu safhayı ilgilendiren su âyette Hz. Yûnus’un sadece, teblîgle görevlendirilmis bir peygamber oldugu ifade edilir: “Dogrusu Yûnus peygamberlerdendir (le mine’l-murselîn)”.40 Onun hangi millete mensup oldugu, nereye peygamber olarak gönderildigi, konusunda hiçbir açıklama yapılmaz. Ancak, tefsirlerde ve diger )slâmî kaynaklarda onun, Musul topraklarına âit bir belde olan Ninova’ya peygamber olarak gönderildigi belirtilmektedir.41 Bu kaynaklara göre Hz. Yûnus, Ninova halkının içinden çıkan bir peygamberdir. Bazı )slâm bilginleri ise, Hz. Yûnus’un Filistin’de dogdugu ve )srâil ulusuna mensup oldugu görüsünü benimsemektedirler. 42 Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasında Hz Yûnus kıssası ile ilgili farklar, onun peygamber olarak gönderilmesi safhasından itibaren baslar. Kur’ân’da onun peygamber olarak gönderildigi beldede kalıs süresi, bu sürede peygamberlik görevi ile ilgili yaptıklarına deginilmeden bu beldeye peygamber olarak gönderilisi ve buradan ayrılısı muhtelif sûrelerdeki su âyetlerle haber verilmektedir: “Dogrusu Yûnus peygamberlerdendir (le mine’l-murselîn)”; 43 39 Krs.)bn Kesîr, el-Bidâye, I, 172-178; II, 30; Kasasü’l-Enbiyâ, 205, 517-518. 40 Saffât, 37/139. 41 Râzî, XIII, 151.XVII, 165; )bn Kesîr, III, 187; el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, tsz, I, 217; Kasasü’l-Enbiyâ, s. 287; Kurtubî, XV, 80; XVIII, 245. 42 Furat, XIII, 436. 43 Saffât, 37/139. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 141 “O dolu bir gemiye kaçmıstı”;44 “Sen Rabbinin hükmüne sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma”;45 “Zünnûn öfkelenerek giderken kendisini sıkıntıya sokmayacagımızı sanmıstı”.46 Müfessirlerdeki hâkim görüse göre bu âyetler, çok açık ifadelerle olmasa da, Hz. Yûnus’un görevlendirdigi beldeye teblig için gitmis olmasına, oranın halkının iman etmeyislerine ve bunun üzerine oradan ayrılısına delâlet etmektedir.47 Ayrıca Hz. Yûnus kıssasıyla ilgili âyetlerin sibakı, peygamberligin maruz kaldıkları zorlukları ve bütün bunlara ragmen peygamberlerin teblîg görevlerini yaptıkları ile ilgili örnekleri içermektedir.48 Bize göre, bu da Hz Yûnus’un peygamberlik görevini ifaya baslayıp bu konuda büyük çabalar gösterdigine ve bu yüzden de direnisle karsılasmıs olduguna bir delil olabilir. Sâyet o, peygamberlik görevini reddeden biri olsaydı, onun bu örnekler arasında yer alması anlamsız olurdu. Görüldügü gibi, Hz. Yûnus kıssasının ilk safhasını ilgilendiren âyetlerde Hz. Yûnus’un görevlendirdigi beldeye gitmeyi reddettigine dâir hiçbir ifade bulunmamaktadır. Buna karsılık, Kitâb-ı Mukaddes’te bu kıssanın ilk safhasını anlatan su pasaj, Hz Yûnus’un teblîg görevini reddederek daha Ninova’ya hiç ugramadan Filistin’den ayrıldıgını ve ardında da bir gemiyle denize açıldıgını açıkça ifade etmektedir: “Ve Amittay’ın oglu Yûnus’a Rabbinin su sözü geldi: ‘kalk Ninova’ya, o büyük sehre git ve halkı uyar; çünkü onların kötülügü benim önüme kadar çıktı’. Fakat Yûnus, Rabbinin önünden Tarsis’e kaçmaga kalktı ve Yafa’ya indi ve Tarsis’e giden bir gemi buldu; ücretini (navlun) verdi ve Rabbinin önünden uzaga, Tarsis’e onlarla beraber gitmek için gemiye bindi”.49 Kitâb-ı Mukaddes’in bu pasajında Hz Yûnus’un Allah tarafından kendisine verilen peygamberlik görevini reddetmis oldugunun açıkça ifade edilmesi, Kur’ân’ın peygamberlik müessesesi ve peygamberlerin sıfatları hakkında ortaya koydugu prensiplerle 44 Saffât, 37/140. 45 Kalem, 68/48. 46 Enbiyâ, 21/87. 47 Meselâ bkz. Râzî, XXVI, 163; Beydâvî, II,77; )bn Kesîr, Tefsir, II, 414; III, 186; Elmalılı,VI, 4072. 48 Bkz. Yûnus, 10/2, 38-39, 70-97; Enbiyâ, 21/3-15, 26, 48-77; Kalem, 68/44- 47. 49 Yûnus Kitabı, 1/1-3. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 142 çelisiyor gözükmektedir. Çünkü Kur’ân’a göre teblîg ve ismet, peygamberlerin sıfatları arasında yer almaktadır. Teblîg, peygamberlerin ilâhî emirleri insanlara eksiksiz bildirmeleri, ismet ise Allah’a asla isyan etmemeleri anlamına gelmektedir. Peygamberler Allah tarafından seçilmis50 ve bu yüzden de son derece Allah’a itaatkâr kullardır. Bu yüzden onların, Allah tarafından kendilerine verilen teblîg görevini reddetmeleri mümkün degildir. 51 Bir peygamberin teblig görevini reddetmesi, onun Allah’a isyan etmesi demektir. Bu Kurân açısından imkânsız bir durumdur. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hitâben inen su âyet, diger peygamberlerin de teblîg görevini reddedemeyeceklerini gösterir: “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni teblîg et. Eger bunu yapmazsan O’nun elçiligini yapmamıs olursun”.52 Su âyetler de peygamberlerin, Allah tarafından kendilerine tevdi edilen tüm görevler kapsamında teblig görevini de eksiksiz yerine getirmeleri gerektigini göstermektedir: “Ben Rabbimden bana vahyolana uyarım”;53 “De ki: Ben Rabbime karsı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım”.54 Melekler ve kâinattaki diger varlıklar, kendilerine emredilen her seyi yapıp Allah’a isyan etmekten korktukları halde,55 varlıklar arasında en üst mertebeyi olusturan peygamberlerin, teblîg görevini reddederek Allah’a isyan etmeleri düsünülemez. Müminlerin Allah’ın emirlerine kesin olarak itaat etmeleri gerektigini bildiren su âyet, bu itaatin öncelikle peygamberleri ilgilendirdigine bir delildir: “Allah ve peygamberi bir seye hükmettigi zaman, inanan erkek ve kadına artık islerinde baska bir yolu seçmek yarasmaz. Allah’a ve peygambere bas kaldıran süphesiz apaçık bir sekilde sapmıs olur”.56 Neticede Kur’ân’ın peygamberlerin ismet ve teblig sıfatları ile ilgili belirledigi prensipler, Hz Yûnus’un Allah tarafından kendine tevdi edilen teblîg görevini reddetmis olması ihtimalini imkânsız kılmaktadır. 50 En’âm, 6/84-87; Kalem, 68/50. 51 Peygamber, ne pahasına olursa olsun kendisine verilen bu görevi yerine getirmeleri hakkında meselâ bkz. A’râf, 7/62, 68, 79, 93. 52 Mâide, 5/67. 53 A’râf, 7/203. 54 En’âm, 6/15. 55 Nahl, 16/49-50. 56 Ahzâb, 33/36. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 143 Kur’ân’da Hz. Yûnus’un görevlendirildigi beldeyi terk edisi, “kaçıs”57 olarak nitelendirilmektedir. Bir peygamberin bir yerden ayrılısı Allah’ın iznine baglı oldugu halde, o böyle bir izin beklemeden görev mahallini terk ettigi için bu durum mecâzen “kaçıs” olarak nitelendirilmistir.58 Su âyette Hz. Yûnus’un görevlendirildigi beldeyi terk edisindeki esnasındaki ruhsal sebebin sabırsızlık oldugu belirtilmektedir: “Sen Rabbinin hükmüne sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma’.59 Hz. Yûnus’un buradan ayrılısı Allah’a isyan anlamı tasımayan küçük bir yanılgıdır (zelle). Nitekim peygamberler beser olarak, bazen bu tür yanılgılara düsmüs olsalar da bunlar, Allah tarafından düzeltilmistir.60 Hz. Yûnus’un kaçısı, bir hata da olsa, Allah’a karsı isyan niteligi tasımaz.61 Râzî, bu kaçısın bir hata olarak nitelendirildigini ancak bu hatanın, onun Allah tarafından verilen dâvet görevinden kaçınması ve bu görevi reddetmesi anlamına gelemeyecegini belirtir. 62 Müfessirlerce, Hz. Yûnus’un buradan sabırsızlık göstererek ayrılısı, tüm çabalarına ragmen sözü geçen belde halkının hakka karsı direnisleri ile iliskilendirilmektedir.63 Yûnus kıssasıyla ilgili su âyetler, Hz. Yûnus’un bu kaçısına atıfta bulunmakta ve onun ismetiyle ilgili bazı soruları akla getirmektedir: “(Yûnus Allah’a), Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’ diye seslenmisti”;64 “Kınanmıs bir is yapmıs bir haldeyken (mülîm) onu bir balık yutmustu”;65 “Rabbinin katından bir nimet ulasmasaydı, kınananmıs (mezmûm) olarak kıyıya atılacaktı”. 66 57 Saffât, 37/140. 58 Zemahserî, Cârullah Mahmûd b. Ömer, el-Kessâf an Hakâiki’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Akâvîl fî Vucûhi’t-Te’vîl, Beyrut, 1397/1977 II, 581; Râzî, XX, 214; Âlûsî, XXIII, 143. 59 Kalem, 68/48. 60 Meselâ bkz. Abese, 80/10. Bu âyetlerde Hz. Muhammed (s.a.v)’in Allah tarafından uyarılması için bkz: Beydavî, II, 568; )bn Kesîr, Tefsir, IV, 471. 61 Râzî, XX, 214. 62 Râzî, XXVI, 164. 63 Meselâ bkz. Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 214. 64 Enbiyâ, 21/87. 65 Saffât, 37/142. Bu âyette geçen mülim kelimesi “kendini kınarken” anlamına da gelmektedir. Bu kelimenin bu bu iki anlama gelmesi konusundaki müfessirlerin görüslerine az sonra deginilecektir. 66 Kalem, 68/49. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 144 Bu âyetlerin ilkinde Hz. Yûnus kendisini, Ninova’dan ayrıldıgı için “zâlim” olarak nitelendirmistir. )kincisinde Hz. Yûnus hakkında , (mülîm kelimesinin tasıdıgı anlamlara göre) “kendini kınarken67 veya “kınanmaya layık bir is yapmıs”;68 üçüncüsünde de, “kınanmıs olarak” (mezmûm) anlamlarına gelen kelimeler kullanılmıstır. Râzî, mülîm kelimesini, “kınanmaya layık bir is yapmıs” anlamında almakta ve Allah’tan bir izin beklemeden Ninova’dan ayrılısındaki kusuru, iyiyi seçip en iyi olanı terk edis kabilinden bir kusur olarak degerlendirmekte ve “)yilerin (ebrâr) sevapları, Allah’a çok yakın olanların (mukarrabîn) günâhlarıdır” diyerek buna açıklık getirmeye çalısmaktadır.69 Hz. Yûnus’un, bizzât kendisini “zâlim” olarak nitelemesinin sebebi, gücü yettigi halde, maruz kaldıgı sıkıntılara sabretmeyerek ve böylece efdal/evlâ (daha üstün) olanı terk etmesi70 olarak tefsir edilmektedir. Hz. Yûnus’un kendini bu sekilde nitelendirmesi , isledigi küçük bir kusuru bile küçümsemedigi ve bu yüzden de Allah’a itaatin son sınırında olduguna dikkatlerimizi çekmektedir. “Zâlim” vasfı, Hz. Yûnus’a Allah tarafından verilmedigi için bu vasfın, “Allah’a isyan eden” anlamında alınması düsünülemez. Saffât, 37/142’deki mülîm kelimesi, “kendisini kınayan” anlamında alındıgında bunun, Hz. Yûnus’un kendisini “zâlim” olarak nitelemesiyle aynı maksada yönelik bir ifade oldugu anlasılmaktadır. Hz. Yûnus’un görevlendirildigi beldeden ayrılısı ilgili âyetteki “fe-zanne en len nakdire aleyh” (Enbiyâ, 21/87) ifadesindeki len nakdire fiilini, “güç yetiremeyecegiz” anlamında almak, bu ifadenin , “Yûnus, kendisine güç yetiremeyecegimizi sanmıstı” seklinde anlasılmasına sebep olur. Halbuki böyle bir anlayıs, küfür niteligi tasıyıp Hz. Yûnus’un böyle bir anlayısa bir peygamber olarak sahip olması Kurân açısından kabul edilemez. Ancak bu ifadedeki nakdire fiilinin türedigi kadere fiilinin Arap dilindeki vecihlerinin göz önünde tutulmasıyla bu problem kolaylıkla asılır. Çünkü Kadara fiili; “gücü yetmek” anlamından baska, “hükmetmek ve sıkıntıya sokmak” gibi anlamlara da gelir. Bu yüzden len nakdire 67 Zemahserî, III, 353; Beydavi, II, 303; )bn Hazm, Ebû Muhammed Alî, el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Beyrut, 1395/1975 IV, 17. 68 Zemahserî, III, 353, Râzî, XXVI, 164;Kurtubî, XV, 81; Beydavi, II, 303; )bn Hazm, IV, 17; Âlûsî, XXIII, 143. 69 Râzî, XXX, 99. 70 Râzî, XX, 215. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 145 fiilinin, “hükmetmeyecegimiz” veya “sıkıntıya sokmayacagımız” anlamında olması gerektigi müfessirlerce tercih edilmistir.71 Buna göre bu âyet, “Zünnûn öfkelenerek giderken kendisini sıkıntıya sokmayacagımızı sanmıstı” anlamına gelir. Bu da, Hz. Yûnus’un Allah’ın rahmetine olan güveninden kaynaklanmıs olabilir. Rivâyet edildigine göre, Hz. Muâviye, bu âyetteki en len nakdire aleyh fiilini, “gücü yetmeyecek” anlamında anlamıs ve bu durum, onda büyük bir probleme yol açmıstı. )bn Abbas (ö. 68/687) bu fiilin, “gücü yetmeyecek” degil, “sıkıntıya sokmayacak” anlamında oldugunu söyleyerek onun bu problemini çözmüstü.72 Kadere fiili, “hükmetmek” anlamında degerlendirildiginde Râzî, bu âyetin su anlamı ifade edebilecegini belirtmektedir:73 “Zünnûn öfkelenerek giderken bizim onun aleyhine siddetli bir sekilde hükmetmeyecegimizi sanmıstı”. Hz. Yunus’un peygamberlik görevini reddedisi ve Ninova’ya hiç ugramadan Filistin'den ayrılısı hakkındaki isrâili haberler özü itibariyle Kitâb-ı Mukaddes’le büyük bir benzerlik içindedir. Âyetlerin tefsir edilmeye çalısıldıgı bu rivâyetlerin, Kur’ân’daki Yûnus kıssasının seyrine uymadıgı gibi, Kur’ân’ın inanç ilkeleri ile kesinlikle çelisen bir nitelige sahip oldugu görülmektedir. Bu konuda Râzî ve Kurtubî’de yer alan ve )bn Abbas’a nispet edilen bir rivâyet ana hatlarıyla söyledir: “Hz. Yûnus, Filistin’de Kral Hezkıyal zamanında yasıyordu. Derken bir kral onlara savas açtı ve onların dokuz boyunu (sıbt) esir aldı; onlardan ancak iki buçuk boy kurtuldu. Bunun üzerine Allah, peygamber olan Si’ya (Râzî bu peygamberin ismini Suayb olarak zikreder) peygambere, sunu vahyetti: ‘Kral Hezkıyal’a git. Kuvvetli ve güvenilir bir peygamber seçsin. Çünkü Ben, onların (esir edenlerin) kalbine, o peygamberle birlikte onları göndermelerini ilham ettim’. Bunun üzerine kral, bu peygamberi seçmekle Si’ya peygamberi görevlendirdi. O da Hz. Yûnus’u seçti. Ancak Hz. Yûnus, Si’ya peygambere ‘benim gitmemi sana Allah mı emretti?’ seklinde sorunca Hz. Si’ya, ‘hayır’ cevabı verdi. O da, ‘burada benden baska peygamberler de var’ diye karsılık verdi. Hz. Si’ya, ona bu görevi yapması 71 Taberî, XVIII, 105; Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 215; Kurtubî, XI, 219. 72 Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 215; Suyûtî, IV, 598. 73 Râzî, XX, 215. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 146 için ısrar edince o, krala ve Hz. Si’ya’ya kızarak o beldeden çıkıp gitti. Rum denizi (Akdeniz) sahiline giderek bir gemiye bindi”. 74 Kur’ân’a göre peygamberlerin aslî görevi, insanları )slâm’a dâvet etmek iken bu rivâyet, Hz. Yûnus’a sadece )srâilogullarını kurtarmak misyonu yüklemektedir. Halbuki, “Bir belde halkı inanmalı degil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin”75 âyeti, Hz. Yûnus’un misyonunun )slâm’a dâvet olduguna açıkça isâret etmektedir. Gerçi Hz. Musa’ya )srâilogularını serbest bırakması için Firavun’a çagrı yapma görevi verilmisse de,76 onun aslî görevi , Firavun ve kavmini )slâm’a dâvetti.77 Hz. Yûnus’un Filistin’den ayrılıp gemiye binmesine kadar geçen sürede cereyan edenler hakkında )bn Abbas’a nispet edilen su rivâyet üsteki rivâyetten biraz daha farklıdır. “Cebrâil, Hz. Yûnus’a gelerek, ‘Ninova’ya git, onlara azabın gelecegini bildir’ dedi. Hz. Yûnus da, ‘bir binek arayayım’ diye cevap verdi. Cebrâil, ‘durum bundan daha da âcil’ deyince o, ‘bari bir ayakkabı arayayım’ dedi. Cebrâil de, ‘durum bundan daha da âcil’ deyince o kızarak sehirden çıktı ve limana geldi”.78 Hz. Yûnus’un kastedilen beldeden ayrılısı esnasındaki “öfkelenisini” Kur’ân’da bildiren ifade (iz zehebe mugâdiben)’nin79 bazı rivâyetlerde, “Allah tarafından Yûnus’a Ninovâ’ya gitme emri verildigi ve bu emirden dolayı O’na öfkelendigi” seklinde açıklandıgına rastlanmaktadır.80 Bu tür rivâyetlerin Kur’ân’a göre peygamberlerin sıfatlarına aykırı oldugu bilinmektedir. Nitekim )bn Hazm (ö. 456/1064), Kur’ân’da “Yûnus’un Rabbine öfkelendigi ile ilgili bir ifadenin olmadıgını vurgulayarak”, bunu diyenin Allah’a iftira etmis ve Kur’ân’a bu iftirayı sokmus olacagını belirtir.81 Rivâyetlerdeki Hz. Yûnus’un “Allah’a veya Si’yâ peygambere ve yahut da Cebrîl’e öfkelenmesi” meselesini Kur’ân’la te’lif etmek için çözümler aranmıs oldugu görülmektedir. Bu görüslerden birine göre bu durum, 74 Râzî, XX, 212; Kurtubî, XI, 218. 75 Yûnus, 10/98. 76 A’râf, 7/105; Tâhâ, 20/47; Suarâ, 26/17. 77 Tâhâ, 20/43-47; Naziat, 79/17-19. 78 Taberî, XXIII, 125; Râzî, XX, 213; Kurtubî, XV, 80. 79 Enbiyâ, 21/87. 80 Taberî, XVIII, 104. 81 )bn Hazm, IV, 17. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 147 Hz. Yûnus’un peygamber olmasından önce gerçeklesmistir.82 Yahut onun öfkelenmesinin ve Ninova’ya gitmeyi reddedisinin, Allah’a karsı olmayıp Cebrâil’e, yahut Hz. Si’ya ‘ya veya krala karsı oldugu da ileri sürülmüstür.83 Bu yüzden bazıları, “Ve inne Yûnüse le-mine’l-mürselîn/Dogrusu Yûnus peygamberlerdendir” (Saffât, 37/139) âyetindeki mürsel kelimesini “elçi” anlamında alarak Hz. Yûnus’un, gemiye kaçıs esnasında Allah tarafından degil de bir baskası tarafından görevlendirilmis bir elçi (mürsel) olabilecegi söylemislerdir.84 Ancak Râzî, bu görüsü kabul etmeyerek bu âyetin,85 Hz. Yûnus’un gemiye kaçtıgı zaman Allah tarafından gönderilmis bir elçi (mürsel) oldugu anlamına geldigini söyle savunmaktadır: “Bu âyetin içindeki (mürsel) vasfı, Hz. Yûnus’u yüceltmek amacıyla zikredilmistir. Bu amaç ancak onun Allah tarafından gönderilmis bir elçi (mürsel) olunca gerçeklesmis olur”.86 Yine bu rivâyete tefsirinde yer veren Râzî, bu rivâyeti )slâm’ın inanç esasları açısından da reddeder. O, )srâilogullarını kurtarmayı Cebrâil veya bir peygamber (Si’ya) Hz. Yûnus’a emretmis bile olsa bu emir, Allah’tan alınan bir emre dayandıgı için böyle bir emri bir peygamberin reddetmesinin mümkün olmadıgını söyler.87 Râzî’nin bu açıklamaları, tefsirlerde yer alan isrâilî rivâyetlerin müfessirlerce bilgi babından aktarıldıgını, Kur’ân’la çelisen rivâyetlerin onlar tarafından benimsenmedigini ortaya koymaktadır. )bn Abbas ve Vehb b. Münebbih’ (ö 110/728)’e nispet edilen bir rivâyete göre ise Hz. Yûnus canı dar, peygamberlik yüküne dayanamayacak kadar zayıf biridir. Bu yüzden de bu yükün altında ezilmis ve sabırsızlık göstererek kaçmıstır.88 Su âyetle de bu görüs, desteklenmeye çalısılır.89 “Ey Muhammed! Sen Rabbinin hükmüne sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi ol- 82 Kurubi, XV, 80. 83 Taberî, XXIII, 125; Kurtubî, XI, 218; Suyti, IV, 597. 84 Râzî, XXVI, 163. 85 Saffât, 37 /139. 86 Râzî, XXVI, 163. 87 Râzî, XXVI, 164. 88 Taberî, XVIII, 102.; Kurtubî, XI, 218; Suyûtî, V, 542. 89 Kurtubî, XI, 218. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 148 ma”90 Halbuki Allah Teâlâ, peygamberlerini hiçbir zaman bu agır yükle yalnız bırakmamıs, onları sürekli desteklemistir.91 Kur’ân’da Hz. Yûnus’un kastedilen beldeden ayrılısı esnasındaki ruh halinin öfkelenis (iz zehebe mugâdiben)92 olarak nitelendirildigi görülmektedir. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’te, Hz. Yûnus’un “öfkelenisi” ilk bakısta benzer görülse de bu durum, kıssanın seyri açısından farklı zamanlarda gerçeklesmistir. Kur’ân’a göre Hz Yûnus’un öfkelenisi, görevlendirildigi beldeden ayrılısı esnasında ve daha balık tarafından yutulmadan önce vuku bulmusken, Kitâb-ı Mukaddes’te balıgın karnından çıkıp Ninova halkını Tanrı’dan kendilerine bir azap gelecegini bildirmesinden ve bu azabın gelmeyisini görmesinden sonra vuku bulmustur. Kitâb-ı Mukaddes’te bu durum özetle su sekilde yer almaktadır: “Hz Yûnus , balıgın karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gitmis ve kırk gün sonra Ninova’nın helâk olacagını haber vermis, onlar da büyük bir samimiyet içinde tövbe ederek Tanrı’ya’a inanmıslardı; Tanrı da bu yüzden onları helâk etmemisti”.93 Ama Hz. Yûnus, onların helâk olmayacagına dair verdigi sözün gerçeklesmemesini , kendisi açısından onur kırıcı bir durum kabul ederek öfkelenmisti. O su sekilde Tanrı’ya hitâb ederek sehirden çıkmıs ve onlara gelecek belâyı beklemeye baslamıstı: “Ey Rab, ben daha memleketimde iken bunu söylemedim mi? Bundan ötürü hemen Tarsis’e kaçmaga davrandım; çünkü biliyorum ki sen, lütfeden ve çok acıyan, geç öfkelenen ve inâyeti çok olup kötülükten nâdim/ pisman olan Tanrı’sın”.94 Kitâb-ı Mukaddes’in bu pasajı, Kur’an’ın bildirdigi inançla ilgili prensipler açısından da aykırılıklar tasımaktadır. Bunlar, tespit edebildigimiz kadarıyla sunlardır: a. Kur’ân’da bazı peygamberlerin öfkelendigi ifade edilmekte, ama bu öfkenin tamamen “en büyük zulüm” olan sirke95 ve “Allah’a karsı islenen isyanlara” duyulan bir “öfke” oldugu anlasılmaktadır. Nitekim Hz. Nûh da, bütün çabalarına ragmen inkârda 90 Kalem, 68/48. 91 Meselâ bkz. Tevbe, 9/40; Tâhâ, 20/68; Kasas, 28/35; )nsirâh, 94/2-3. 92 Enbiyâ, 21/87. 93 Yûnus Kitabı, 3/1-10. 94 Yûnus Kitabı, 4/1-5. 95 Lokmân, 31/13. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 149 direnen halkına96 “öfkelenerek” Allah’a söyle yakarmıstı: “Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkârcı bırakma. Dogrusu Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve çok inkâr edenlerden baskasını dogurmazlar”.97 Yine Hz Musa, Tûr Dagı’ndan döndükten sonra, kavminin puta taptıgını görmüs ve bundan dolayı siddetle “öfkelenmisti”.98 O halde Kur’ân’a göre, Hz. Yûnus’un peygamber oldugu beldeden öfkelenerek ayrılısı, sirke karsı ve Allah için bir öfke olmalıdır. 99 Kitâb-ı Mukaddes’in sözü geçen pasajı Ninova halkının, Hz Yûnus’a daha o aralarında iken iman ettiklerini, buna ragmen onun, bildirdigi azabın gelmemesine öfkelenerek sehri terk ettigi belirtmektedir. Bu bakımdan bu pasaj onu, “kaprisli” ve “merhametsiz” biri olarak tasvir etmekte ve onun duydugu öfkenin Allah için degil de, sadece kendi sözünün gerçeklesmediginden kaynaklandıgı izlenimini uyandırmaktadır. Halbuki tüm peygamberler, son derece üstün ahlâk sahibi kimselerdir. Onların, Kur’ân’da son derece yerilen kin ve kapris gibi ahlâkî zaaflara (hevâ) tâbi100 olmaları düsünülemez. Hnsanların iki dünyada kurtulusa ermeleri onların en büyük arzusudur. Kur’ân’da peygamberlerin teblîglerinin nasîhat, onların da nâsih, olarak isimlendirilmesinde bu anlama bir isâret vardır.101 Çünkü nasîhat kelimesi, kötülükten arınmıs olan saf bir niyetle kisiye kendisinde maslahat/yarar olan isi tanıtmaktır. 102 Bu bakımdan tüm peygamberler gibi, Hz Yûnus’un da ahlâkî zaaf gösterip kendi kin ve kaprisinden ötürü tövbekâr olan insanların helâk olmasını ısrarla istemesi ve onların helâk olmamalarına üzülmesi Kur’ân’ın ölçülerine uymamaktadır.103 b. Kitâb-ı Mukaddes’ın sözü geçen pasajı, Hz Yûnus’u âdetâ, Allah’a karsı sitemkâr ve suçlayıcı ifadeler104 kullanan, gururu kırıldıgı için O’na öfke duyan bir kisi oldugu izlenimi vermektedir. Bu durum, Kur’ân açısından oldukça problematiktir. Çünkü Kur’ân’a 96 Nûh, 72/ 5-25. 97 Nûh, 71/26-27. 98 A’râf, 7/150, 154; Tâhâ, 20/86. 99 Zemahserî, II, 581; Râzî, XX, 214. 100 Meselâ bkz. Bakara, 2/120, 145, Mâide, 5/49; Sûrâ, 42/15. 101 A’râf, 7/34, 62, 68, 79. 102 Râzî, XIV, 151; Âlûsî, VIII, 152. Benzer bir diger tanım için bkz. Âlûsî, XII, 45. 103 Elmalılı, VI, 4075. 104 Yûnus Kitabı, 4/2. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 150 göre peygamberler Allah’a son derece itaatkâr, O’na tevazu dolu ve hürmetkâr ifadelerle hitâb eden,105 Allah’a çok sükreden106 ve O’nun sorgulanamayacagını107 en iyi bilen kullardır.108 Hz. Yûnus’un sıkıntılardan kurtulduktan sonra Allah’ı sorgulayıcı sitemkâr ifadeler sarfetmesi nankörlük olup bir peygamber olarak ona uygun düsmez. Nitekim Kitâb-ı Mukaddes’teki, Hz Yûnus’un Tanrı’ya karsı bu sitemkâr ifadeleri ile onun balıgın karnında tezellül ve acziyet ifade eden yakarıslarını bildiren pasajlar da109 birbiriyle çelismekte ve bu onu, sıkıntısı gittikten sonra bunları unutan bir sahıs konumuna koymaktadır. c. Kitâb-ı Mukaddes’in sözü geçen pasajından Hz. Yûnus’un misyonunun hakka dâvet degil de, azabı haber vermek oldugu izlenimi dogmaktadır. Halbuki peygamberlerin görevi, Allah’ın emirlerini insanlara teblîg etmek ve böylece, onları hakka dâvettir. Onlar bu görevleri esnasında insanları bazen azapla uyarırken (inzâr), bazen de rahmetle müjdelerler (tebsîr). Bu bakımdan inzâr ve tebsîr hakka dâvetin bir yöntemidir. Bir peygamberin, hakka dâvet eden biri degil de sadece, azap ve felâket habercisi olarak düsünülmesi Kur’ân’la kesinlikle uyusmaz. d. Kitâb-ı Mukaddes’in söz konusu pasajından Hz. Yûnus’un Tanrı’yı, “pisman olan”110 bir varlık olarak vasıflandırması da Kur’ân’la çelisen bir durumdur. Çünkü Allah, ilim ve hikmet sahibidir. Ezelden her seyi bilir ve abes bir seyi murad etmez.111 Bu yüzden de, önceden vaad ettigi bir seyin yanlıslıgını sonradan bilip pisman olması söz konusu olamaz. Üstelik O, vaadinden kesinlikle dönmez.112 Süphesiz bu durumun, her peygamber gibi, Hz. Yûnus tarafından da çok iyi bilinmesi gerekmektedir. 105 Peygamberlerin Allah’a olan hitaplarındaki hürmetkâr üslup hakkında meselâ bkz. Bakara, 2/126-129; Mâide, 4/117; )brâhîm, 14/37, 38, 40, 41. 106 )srâ, 17/3. 107 Enbiyâ, 21/23 108 Meselâ bkz. Hûd, 11/45-47. 109 Yûnus Kitabı, 2/1-9. 110 Yûnus Kitabı, 4/2. 111 Meselâ bkz. Bakara, 2/3Mâide, 5/118; En’âm, 6/73. Allah’ın hikmet sıfatını tarifleri için meselâ bkz. Taberî, II, 511, 617; III, 84; V, 511, VI, 271; Râzî, II, 210; IV, 68; Beydâvî, I, 87, 114, 119, 122; Âlûsî, I, 387; V, 60; Elmalılı, II, 736. 112 Meselâ bkz. Bakara, 2/80; Âlu )mrân, 3/9; Ra’d, 13/31. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 151 e. Kitâb-ı Mukaddes’e göre Tanrı Ninova halkına azap gönderecegine dair kesin bir vaadde bulunmus ve bu vaadinden dönmüstür. 113 Halbuki su âyet, ilgili belde halkı hakkında bir azaptan söz etmekle birlikte, buranın halkının Allah tarafından kesinlikle helâk edileceklerini ve bunun da onlara bildirildigini içeren bir anlam tasımamaktadır. “Bir belde halkı inanmalı degil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin! ste Yûnus’un kavmi inandıgı zaman, dünya hayatındaki rüsvaylık azabını onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik”. 114 Kanaatimizce bu âyette sözü geçen azap, bir vaad (vaîd) olarak degerlendirilse bile bu, isyan ve inkârda ısrar sartına baglı bir uyarı niteligi tasımaktadır. Onlar da tövbekâr oldukları için bu azap onlardan kaldırılmıstır. Aslında bu uyarılar (inzâr) bütün peygamberlerin dâvet sürecinde yer alan bir yöntem olmustur. 115 Bu bakımdan bu âyetten, Allah’ın kesin vaadinden döndügüne dair bir anlam çıkmamaktadır. Bu âyette zikredilen azabın, özellikle bu beldenin halkına yapılmıs bir azap vaadi olmayıp tüm isyankârlar hakkındaki Allah’ın bir yasası (sünnetullâh) dahilindeki azaba yapılan bir îma olması da muhtemeldir. Hz. Yûnus’un Ninova’ya ilk defa görevlendirilisi esnasında “öfkelendigini” bildiren daha önceki rivâyetlerden çok farklı bir rivâyete daha rastlamaktayız. Bu rivâyet, )bn Abbas ve Saîd b. Cübeyr (ö. 957713)’e isnâd edilmektedir. Bu rivâyete göre, “Hz. Yûnus, Ninova’ya giderek oranın halkını )slâm’a dâvet etmis, onlar da bu dâveti kabul etmeyince, Hz. Yûnus onlara, ‘Allah’tan size falanca gün azap gelecek’ deyip oradan ayrılmıstı. Ninova halkı da onun ayrılısı ardından azabın belirtilerini görüp tövbe etmisler, bunun üzerine Allah da onları bagıslamıstı. Sehrin dısında bir yerde vaad ettigi azabın gelmesini bekleyen Hz. Yûnus, azabın gelmedigini görünce yoldan geçen birine bu beldenin halkının durumu sormus o da, onların tövbe ettiklerini ve bu yüzden de Allah’ın azabı erteledigini söylemisti. Hz. Yûnus da ‘ben onların arasına bir yalancı olarak dönmem’ diyerek Rabbine öfkelenerek çekip gitmisti”.116 113 Yûnus Kitabı, 3/1-4. 114 Yûnus, 10/98. 115 Meselâ bkz. Hûd, 11/3, 26, 84; Ahkâf, 46/2 152 Hz. Yûnus kıssasının ilk safhasını ele alan bu rivâyette, “Hz. Yûnus’un Allah’a öfkelendigi” seklinde Kur’ân’a çok aykırı bir ifade bulunmaktadır. Bu rivâyetin, kurgusu itibariyle de daha önceki iki rivâyetten ayrılmakta oldugu görülür. Çünkü önceki rivâyetlere göre Hz. Yûnus, Ninova’ya hiç ugramadan gemiye binmisken , bu rivâyette onun, Ninova’ya gittigi ve teblig görevi yaptıgı bildirilmektedir. Yine bu rivâyette, Hz. Yûnus’un sehrin dısında Ninova’ya gelecek azabı beklemesi ve bu azabın gelmemesine öfkelenmesi hakkında anlatılanların, Kitâb-ı Mukaddes’te kıssanın son safhalarını anlatan pasajlardan117 alınıp Kur’ân’a göre kıssanın basında olması gereken safhaya eklendigi görülmektedir. Sözü geçen ve çeliskiler tasıyan bu rivâyetlerin hepsinin )bn Abbas’a nispet edilmesi ayrıca dikkat çekmektedir. Yûnus kıssasının birinci safhası ile ilgili su rivâyet, üstteki rivâyetlerden çok farklı ve Kur’an’a daha uygundur. Bu rivâyete göre “Hz Yûnus Ninova’ya giderek oranın halkını imana davet etmis, onlar bunu reddedince, onlara kırk gün sonra azap gelecegini söyleyerek öfkeyle oradan ayrılmıstı. Ninovalılar, otuz bes gün sonra azabın alâmetlerini görünce yaptıklarına pisman olup âlimlerine gitmislerdi. Âlimler de, ‘eger o, burada ise bir tehlike yok; ama gitmisse o zaman durum dedigi gibidir’ demislerdi. Bunun üzerine onlar, Yûnus’u aramıslar ama, tüm aramalarına ragmen bulamamıslardı. Bunun üzerine samimiyetle tövbe etmisler , tövbelerinin kabulü için de hayvanları yavrularından, küçük çocukları analarından ayırmıslardı . Allah’da tövbelerini kabul ederek onlardan azabı kaldırmıstı”.118 2. Yûnus kıssasının ikinci safhası Hz. Yûnus’un bindigi gemiden atılısı balık tarafından yutulusu , balıgın karnında iken tövbe ve istigfarla geçirdigi süre ve balıgın karnından karaya çıkarılısı Kur’ân’a göre Yûnus kıssasının ikinci safhasını teskil etmektedir. Bu safhayı ilgilendiren âyetler sunlardır: “Zünnûn öfkelenerek giderken kendisini sıkıntıya sokmayacagımızı sanmıstı; fakat sonunda karanlıklar içinde ‘Senden baska ilah yoktur. Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’ diye seslenmisti. Biz de ona cevap verip onu üzüntüden kurtarmıstık. İnananları böyle koruruz”;119 “Kendini kınarken onu bir 117 Krs. Yûnus Kitabı, 4/1-5. 118 Taberî, XI, 221; Râzî; XVII, 165; Suyûtî, III, 573. 119 Enbiyâ, 21/87-88. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 153 balık yutmustu. Eger Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrara dirilecegi güne kadar balıgın karnında kalacaktı. Halsiz bir halde iken onu sahile çıkardık. Onun üzerine genis yapraklı bir bitki (yaktîn) yetistirdik”;120 “Ey Muhammed! Sen Rabbinin hükmüne sabret, Balık sahibi (Sâhibü’l-Hût/Yûnus) gibi olma. O pek üzgün olarak Rabbine seslenmisti. Rabbinin katından bir nimet ulasmasaydı, kınananmıs olarak kıyıya atılacaktı”.121 Kur’ân’da haber verilen bu safha, Kitâb-ı Mukaddes’te Yûnus kıssasının ikinci babını teskil etmekte, Hz. Yûnus’u büyük bir balıgın yutması ve onun burada iken hayatta kalısı Allah’ın kudretine delâlet eden bir mucize olarak özü itibariyle Kur’ân’a uymaktadır. Yine, Hz. Yûnus’un balıgın karnında bulundugu durumun tasvir edilisi, Tanrıya isledigi hatadan dolayı duydugu pismanlık, O’na karsı tevazu, acziyet ve sükrünü bildiren Kitâb-ı Mukaddes’teki ifadeler de özü itibariyle Kur’ân’la son derece örtüsmektedir. Kitâb-ı Mukaddes’te bu safhayla ilgili özetle sunlar anlatılmaktadır: “Yûnus, Tanrı’nın kendisini kovdugunu, dalgalı engin denizin derinliklerine attıgını ifade edip ‘arkamdan dünya ebediyen sürgülendi’ diyerek O’na halini arz etmis ve Tanrı’yı imdada çagırmıstır. ‘Sen benim sesimi isittin, hayatımı Sen çukurdan çıkardın’ seklinde Tanrı’nın yakarıslarına karsılık vermesi ile ilgili minnet ve sükran duygularını ifade etmistir. Yine bu safha ile ilgili pasajda onun, balıgın karnından çıktıktan sonra Tanrı’nın mabedine hizmet edecegi ve O’na sükrünü ifade için kurban kesecegi seklinde adaklarda bulundugu ve en sonunda da, ‘kurtarıs Rabbe âittir’ diyerek Tanrıyı tazim ettigi” görülmektedir. 122 Müfessirlere göre, Kur’ân’da bildirilen Hz. Yûnus’un gemiden atılması ve balık tarafından yutulması, onun isyanına karsı verilen bir ceza olmayıp Allah tarafından onun yanılgısından ötürü günahlarından temizlenmesi123 amacına yönelik bir sınama olması mümkündür.124 Çünkü peygamberlerin cezalandırılması asla söz konusu degildir. Onların ugradıkları sıkıntılar sınama (mihne) niteligindedir.125 Peygamberlerin vahiy dısında hayırlı 120 Saffât, 37/140-146. 121 Kalem, 68/48-49. 122 Yûnus Kitabı, 2/1-10. 123 Kurtubî, XI, 219. 124 Zemahserî, II, 581; Kurtubî, XI, 219. 125 Râzî, XX, 215. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 154 olur zannıyla yaptıkları bir is, Allah’ın muradına uygun degilse, onlar bu yaptıklarından dolayı dünyada uyarılırlar.126 Bu safhada Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasında göze çarpan fark, kabak türünden bir bitkinin (yaktîn), Allah tarafından bitirilmesindeki zamanlama ile ilgilidir.127 Su âyete göre bu bitki, ikinci safhada yani, Hz Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından sonra ona gölgelik etmesi ve beslenmesi amacıyla Allah tarafından bitirilmistir: “Halsiz bir halde iken onu sahile çıkardık. Onun üzerine genis yapraklı bir bitki (yaktîn) yetistirdik”. 128 Kitâb-ı Mukaddes’e göre ise, bu bitkinin yetismesi, balıgın karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gidisinin ardından buraya vaad ettigi azabın gelisini sehir dısında bekleyisi esnasında gerçeklesmistir. 129 Tefsirlerde nakledilen rivâyetlere göre de Yûnus kıssasının ikinci safhasında sunlar olmustur: “Yûnus gemiye binince gemi batacak gibi oldu. Gemiciler, ‘burada ya âsi bir adam, ya da bir köle var. Çünkü gemi, rüzgâr olmadan böyle yapmaz.130 Biz böyle bir belâyla karsılasınca kur’a çekeriz. Elbette bir kisinin bogulması , geminin batmasından hayırlıdır’ diyerek kur’a çektiler. Çekilen üç kur’a Yûnus’a isabet etti. Böylece o kendisini denize attı. Derken bir balık gelerek onu yuttu. Allah da balıga. ‘onun kılına bile zarar verme. Çünkü ben senin karnını ona hapishane kıldım. Onu sana yiyecek olsun diye vermedim’ diye ilham etti.131 Sonunda Allah onu balıgın karnından kurtardı. Balık onu genis ve düz bir yere, tıpkı derisi bulunmayan bir civciv gibi yere attı. Derken Allah, Yûnus’un gölgelenecegi ve meyvesinden yiyecegi gövdesiz bir bitki (yaktîn) bitirdi. O bitki kuruyunca, Yûnus buna üzülmeye basladı. Bunun üzerine, ‘yüz bine ve daha fazlasına üzülmedigin halde, böyle bir bitkiye mi üzülüyorsun? Halbuki 126 )bn Hazm, IV, 17 127 Yûnus kıssasındaki kabaksı bitkinin bitmesi ile ilgili zamanlama açısından Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes arasındaki deginecegimiz bu farka Elmalılı da dikkat çekmektedir. (Bkz. Elmalılı, VI, 4074). 128 Saffât, 37/145-146. 129 Yûnus Kitabı, 4/6. 130 Geminin hareketsiz kalması ile ilgili rivâyetler için ayrıca bkz. Taberî, XXIII, 118, 125; Kurtubî, XV, 86; Suyûtî, V, 540, 541. 131 Balıgın Hz. Yûnusa zarar vermemesi ile ilgili rivâyetler için ayrıca bkz. Râzî, XVI, 165; Kurtubî, XV, 82; Suyûtî, IV, 599. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 155 sen onlara gitmedin ve onların rahatlarını saglamadın’ diye hitâb etti”.132 Bu rivâyette belirtilen detay bilgiler, Kur’ân’da bulunmamakla birlikte Kur’ân’la da çelismemektedir. Gemide olanlar ve Hz Yûnus’un kabaksı bitkinin kuruması hakkında bu rivâyette anlatılanların Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı133 açık olmakla birlikte, bu bilgiler Kur’ân’daki kıssa ile ilgili safhalara uygun yerlerde zikredilmistir. Bazı rivâyetlerde, geminin sakin bir denizin ortasında hareketsiz kalısı,134 bir baska rivâyette ise, fırtınaya yakalanısından135 söz edilmektedir. Balıgın, Hz. Yûnus’u dolastırdıgı yerler, onun balıgın karnında kaldıgı süre konusunda da çesitli rivâyetler bulunmaktadır. Meselâ, balık onu önce Nil’e, sonra Fars denizine, sonra Batâih denizine ve sonra da Dicle’ye götürmüs ve buradan karaya atmıstır.136 Bir baska rivâyete göre, Eyle’ye götürmüs sonra Dicle’ye ve sonra da Ninova’ya atmıstır.137 Hz. Yûnus’un balıgın karnında kalıs süresi hakkında; “çok az bir zaman, bir saat, bir gün, üç gün, yedi gün, kırk gün” oldugu seklinde de çesitli rivâyetler bulunmaktadır.138 Hz. Yûnus’un balıgın karnında kalıs süresi ile ilgili bu rivâyetlerin çok çelisik olması ve balıgın dolastırdıgı yerlerin baglantısının cografi bakımdan imkânsızlıklar tasıması bu rivâyetlerin tutarsızlıgını ortaya koymaktadır. Nitekim, balıgın Nil nehrinden sonra Fars denizine geçmesi, Süveys kanalının mevcut olmadıgı bir dönemde imkânsız bir durumdur. Taberî (ö. 310/922), “Sen’den baska ilâh yoktur. Sen noksanlıklardan münezzehsin. Dogrusu ben haksızlık (zulm) edenlerdenim” 139 âyetinin tefsiri ile ilgili su rivâyeti nakletmektedir: “Saîd b. Hasen sunu rivâyet etmektedir: Bana su (haber) ulastı: Yûnus 132 Kabaksı bitkinin kuruması hakkında Allah’la Hz. Yûnus arasındaki konusma ile ilgili rivâyet için ayrıca bkz. Taberî, XXIII, 118, 125; Râzî, XXVI, 165; XXVI, 165; Suyûtî, V, 541; Kurtubî, XV, 84. 133 Krs. Yûnus Kitabı, 1/4-17; 4/6-11. 134 Taberî, XX, 118; Kurtubî, XV, 86; Suyûtî, V, 541. 135 Kurtubî,XV, 82. 136 Râzî, XXVI, 165. 137 Taberî, XXIII, 125; Kurtubî, XV, 80. 138 Bkz. Taberî, XVIII, 104; Râzî, XXVI,165; Kurtubî, XV, 81. 139 Enbiyâ, 21/87. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 156 günâh isleyince Rabbine kızarak çekip gitti ve seytan, onun ayagını kaydırdı (dalâlete düsürdü). Böylece Allah’ın onu sıkıstırmayacagını sandı (Bizim onu sıkıstırmayacagımızı sandı). Daha önce o Allah’a ibadete eder ve O’nu tesbih ederdi. Allah da onu bu yüzden seytanın eline bırakmak istemedi. Onu alıp balıgın karnına attı. Balıgın karnında geceyle birlikte kırk gün kaldı. Allah orada onun canını korudu ve öldürmedi. O da balıgın karnında Allah’a tövbe etti ve kendini kusurlu gördü ve söyle dedi: ‘Senden baska tanrı yoktur. Sen münezzehsin, dogrusu ben zulmedenlerdenim’. Allah da onu, daha önceki ibadeti ve tesbihleri sebebiyle rahmetiyle balıgın karnından çıkardı”.140 Bu rivâyette bir peygamber olan Yunus’un, Rabbine kızdıgından ve seytanın onu dalâlete düsürmesinden söz edilmesi, Kur’ân’la son derece çeliskilidir. Çünkü su âyet, peygamberlerin seytanın aldatmasına karsı Allah’ın koruması altında olduklarını bildirir:141 “Ey Muhammed! Senden önce gönderdigimiz hiçbir resûl ve nebi yoktur ki, bir sey arzuladıgı zaman, seytan onun arzusuna vesvese karıstırmıs olmasın. Allah, seytanın karıstırdıgını giderir, sonra kendi âyetlerini saglam olarak yerlestirir”.142 3. Yûnus Kıssasının Üçüncü Safhası Kur’ân’a göre Yûnus kıssasının üçüncü safhası, Hz. Yûnus’un karaya çıkmasından sonra tekrar teblîgle görevlendirilmesidir. Su âyetler, bu safhayı haber verir: “Onu yüz bin ve daha çok kisiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar. Bunun üzerine Biz de onları belli bir süreye kadar geçindirdik”.143 Bu âyetlerin siyak ve sibakı, Hz. Yûnus’un görevlendirildigi bu belde halkının iman etmesinin, onun balıgın karnından çıkmasından sonra oraya tekrar gidisi esnasında olduguna dikkat çeker. Ancak müfessirler; Ninova halkının, Hz. Yûnus’un aralarından ayrılısından sonra, onlara haber verdigi azabın alâmetlerini gördüklerini ve bunun üzerine iman ettiklerini belirtmekte ve onların iman etmelerini kıssanın birinci safhasına baglamaktadırlar. 144 Kur’ân’da rastlayamadıgımız bu açıklama, Katâde (ö. 140 Taberî, XVIII, 104. 141 Beydâvî, II, 93. 142 Hac, 22/52. 143 Saffât, 37/147-148. 144 Zemahserî, II, 253; Beydâvî, I, 447; )bn Kesîr, II, 414. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 157 118/736)’den gelen bir rivâyete145 dayanmakta ve Yûnus kıssasının aynı zamanda üçüncü safhasını da ilgilendiren su âyet bu rivâyetle tefsir edilmektedir: “Bir belde halkı inanmalı degil miydi ki, imanları kendilerine fayda versin! Hste Yûnus’un kavmi inandıgı zaman, dünya hayatının gerektirdigi azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik”.146 Müfessirlerin, “Onu yüz bin ve daha çok kisiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar”147 âyetinde kastedilen belde halkının iman etme olayını da Katâde’den gelen rivâyet dogrultusunda onların imân edisiyle te’lif etmeye çalıstıkları görülür. Bir görüse göre onlar önce, Hz. Yûnus aralarından ayrıldıktan sonra azabın belirtilerini görüp iman etmisler ve Hz. Yûnus , aralarına ikinci kez döndükten sonra imanlarını yenilemislerdi. Saffât, 37/147-148’de ki iman edisten bu kastedilmis olabilir. 148 Bir görüse göre de, sözü geçen belde halkının azabın belirtilerini gördükten sonra iman etmeleri, korkuya dayanan bir iman iken, Saffât sûresindeki âyetlerde belirtilen ve Hz. Yûnus’un ikinci kez gelisi sonrasındaki imanları, samimi bir iman olabilir.149 Bize göre, Katâde’den gelen rivâyet eger kabul edilecekse bu belde halkının, Hz. Yûnusun ayrılısı sonrası, haber verdigi azabın belirtilerini görerek kendilerini iman ve tövbeye hazırlamıs olmaları ve Hz. Yûnus’un dönüsünün ardından onun diger teblig ettigi seyleri tasdik ederek bunlara tâbi olmaları anlamına gelebilir. Saffât, 37/137’de Hz. Yûnus’un ikinci kez peygamber olarak teblîgle görevlendirildigi bu beldenin ismi zikredilmemektedir. Ancak müfessirler arasında hâkim görüse göre bu ikinci görevlendirilis onun ilk görev yeri olan Ninova’yadır.150 Müfessirler bu âyetin, Hz. Yûnus’un önce görevlendirildigi yerden baska bir yere görevlendirilmis olmasına delâlet etmesi ihtimali üzerinde de durmaktadırlar.151 145 )bn Kesîr, II, 414. 146 Yûnus, 10/98. 147 Saffât, 37/147-148. 148 Beydâvî, II, 303. 149 Âlûsî, XXIII, 148. 150 Taberî, XXIII, 125; Râzî, XXVI, 164; Beydâvî, II, 302.; )bn Kesir, IV, 23; Elmalılı , VI, 4076. 151 Beydâvî, II, 302-303; )bn Kesîr, IV, 23. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 158 Yûnus kıssasının, Kur’ân’la Kitâb-ı Mukaddes arasındaki en göze çarpan diger bir farkı da bu safhada bulunmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’in sondaki üçüncü ve dördüncü bablarına göre özetle; “Tanrı, onun balıgın karnından çıktıktan sonra Ninova’ya gitmesini ve oranın halkına kırk gün içinde o sehrin helâk olacagını bildirmesini emreder. O da oraya giderek Tanrı’nın bu azap vaadini onlara bildirir. Bunun üzerine Ninovalılar, ona inanarak bagıslanmaları için Tanrı’ya yalvarırlar. Herkes oruç tutar, hayvanları aç bırakırlar, basta kral olmak üzere insanlar çullara sarılırlar. Tanrı da onlara vaad ettigi azabı kaldırır.152 Yûnus, Tanrı’nın onlara azab etmemesine öfkelenerek sehri terk eder. Sehrin dısında bir yere çekilerek sehre ne olacagını beklemeye baslar. Tanrı da orada, ona gölge olsun diye genis yapraklı bir asma fidanı bitirir. Yûnus buna çok sevinir; ancak ertesi gün bir kurt bu bitkiyi kemirerek kurutur. Günesin harareti ve yakıcı bir rüzgârın etkisiyle ona baygınlık gelir. Bunun üzerine kendisine ölüm temenni eder.153 Tanrı da bu olay üzerine, ‘sen emegini çekmedigin ve büyütmedigin, bir gecede çıkan bir asma kabagına acıyorsun. Böyleyken ben Ninova’ya, o büyük sehre acımayayım mı? O sehirde, yüz yirmi binden fazla insan, bir çok hayvan var’ seklinde hitâb eder:”. 154 Kitâb-ı Mukaddes’te bu safha da anlatılanlardan, “öfkelenme” olayının mâhiyet itibâriyle farklı ancak lafzen Kur’ân’daki kıssanın birinci safhasını, kabaksı bitki veya asma fidanının çıkmasının ikinci safhasını ilgilendirdigine daha önce deginmistik. Yine bu bitkinin kuruması ile ilgili Kitâb-ı Mukaddes’teki Tanrı’yla Hz. Yûnus arasındaki diyalogun Kur’ân’da bulunmadıgına dikkat çekmek gerekir. Tefsirlerde geçen bir rivâyette ise Hz. Yûnus’un Ninova’ya giderek teblig görevine baslamasının, balıgın karnından çıkısı sonrasında oldugu belirtilmekte ve bu durum, Kitâb-ı Mukaddes’teki kıssanın seyri ve içerigiyle benzerlikler göstermektedir. Bu rivâyet özetle söyledir: “Yûnus, balıgın karnından çıktıktan sonra Allah ona vahyetti ve onlara gitmesini emretti. Yûnus onların topraklarına varınca onlara, ‘Allah, beni size, benimle birlikte )srâilogullarını salıveresiniz diye gönderdi’ dedi. Onlar da, ‘sâyet 152 Yûnus Kitabı, 3/1-10. 153 Yûnus Kitabı, 4/1-10. 154 Yûnus Kitabı, 4/11. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 159 biz, senin dogru söyledigini bilsek bunu yaparız. Biz ülkenize geldik ve sizi esir aldık, Eger durum senin dedigin gibi olsaydı, Allah bundan bizi engellerdi’ dediler. Bunun üzerine Yûnus, üç gün onları buna dâvet etti, ama onlar bunu reddettiler. Allah da Hz. Yûnus’un onlara, ‘eger iman etmezseniz, size azap gelecek’ demesini vahyetti. Yûnus da bunu onlara bildirdi; ama onlar yine direttiler. Yûnus da oradan ayrıldı. Onlar, onu aralarında göremeyince , yaptıklarına pisman olup onu aramaya koyuldular. Onu bulmaktan ümitlerini kesince âlimlerine gittiler. Onlar, ‘Eger burada ise bir tehlike yok; ama gitmisse o zaman durum dedigi gibidir’ dediler. Onu aramaların ragmen bulamadılar.155 Bunun üzerine sehrin kapılarını kapattılar. Sehre hayvanları giremedi. Hayvanları yavrularından, küçük çocukları analarından ayırdılar. Sabaha dogru gökten azabın indigini gördüler. Bunun üzerine üstlerini baslarını yırtarak feryat etmeye basladılar. Hâmile kadınlar çocuklarını düsürdü, çocuklar aglastı, hayvanlar melesti. Derken Allah onlardan azabı kaldırdı. Bundan sonra Yûnus’a gittiler ve ona iman ettiler ve )srâilogullarını onunla birlikte gönderdiler.” 156 Bu rivâyette yine, Hz. Yûnus’a, )slâm’a dâvet degil de, )srâilogullarını kurtarma misyonu yüklendigi dikkat çeker. Hz. Yûnus’un azabın gelecegi ile ilgili belirttigi sürenin; “sabah vakti, üç gün, kırk gün sonra” oldugu hakkında çesitli rivâyetler bulunmaktadır. 157 Bu rivâyetlerin bazılarında onun, Ninova’dan 1/3 mil ayrıldıktan sonra veya onun ayrıldıgı geçenin sabahında azabın belirtilerinin görüldügü158 ifade edilir. Tefsirlerde yer verilen Ninova halkının pismanlıklarını göstermek için, çocukları ve hayvanları yavrularından ayırarak ve çullar giyerek yaptıkları hakkındaki rivâyetler159 Kitâb-ı Mukaddes’tekiyle içerik olarak aynıdır.160 Kitâb-ı Mukaddes’te yer almadıgı halde, Hz. Yûnus’un balıgın karnından çıkısından sonra Ninova’ya gelisi hakkında su rivâyete de rastlamaktayız: “Hz. Yûnus, bu sehre yaklasınca yolda bir ço- 155 Ninovalıların alimlerine gitmeleri hakkındaki rivâyet için ayrıca bkz. Taberî, XVIII, 101. 156 Râzî, XX, 212-213. 157 Taberî, XI, 223; Râzî, XVII, 165; Kurtubî, XIII, 245. 158 Taberî, XI, 222-223; Kurtubî, VIII, 245; Suyûtî, 3/573. 159 Taberî, XI, 222-223; XVIII, 101; XXIII, 124; Râzî, XX, 212-213; Kurtubî, VIII, 245; Suyûtî, III, 572-573; V, 540. 160 Bkz Yûnus Kitabı , 3/5-9. Kadir POLATER Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 160 bana rastladı. Ona, bu sehrin halkının ne durumda oldugunu sordu ve o da iyi oldukları haberini verdi. Hz. Yûnus da çobana, Yûnus’la karsılastıgını oradakilere haber vermesini, o yerin ve orada bulunan agacın kendisinin Yûnus peygamber olduguna sâhitlik edecegini söyledi. Çoban da o sehrin insanlarına bu haberi iletti. Onlar da bunun üzerine oraya gelerek agaçtan ve o yerden sahitlik etmesini istediler. O agaç ve yer de, Yûnus’la karsılastıklarına sahadet ettiler”.161 Sonuç Kur’ân’daki Hz Yûnus kıssası, aralarındaki tüm benzerlige ragmen Kitâb-ı Mukaddes’teki Yûnus kıssasından önemli farklarla ayrılmaktadır. Kur’ân’a göre, Hz. Yûnus’un peygamber olarak gönderilisi ve bu esnada görev yerinden ayrılmasına kadar geçen safha ile Hz. Yûnus’un balıgın karnından karaya çıkarılmasından sonraki safhanın zamanlaması, Kitâb-ı Mukaddes’e göre çok farklıdır. Söz gelisi, Hz. Yûnus’un “öfkelenmesi” olayı, Kur’ân’a göre, kıssanın birinci safhasında vuku bulmasına ragmen, Kitâbı Mukaddes’teki kıssanın son safhasında cereyan etmistir. Yine, kabak bitkisinin bitirilmesi, Kur’ân’daki kıssanın ikinci safhasında , Kitâb-ı Mukaddes’te ise en son safhada anlatılmaktadır. Bunun da, Kitâb-ı Mukaddes açısından sürecin isleyisinde bir diyakronizme yol açtıgı görülmektedir. Bütün bu farklar, Kur’ân kıssalarının Kitâb-ı Mukaddes’ten alınmayıp vahye dayandıgının bâriz örneklerindendir. Yûnus’un Allah’la olan diyaloglarıyla ilgili Kitâb-ı Mukaddes’te anlatılan bazı olayların Kur’ân’ın ortaya koydugu inanç esaslarıyla da uyusmadıgı görülür. Sözgelimi Kitâb-ı Mukaddes’e göre, Hz. Yûnus’un “öfkelenisi”, Ninova halkına azabın gelmeyisi yüzündendir ve dolayısıyla Allah’a karsı bir öfke niteligindedir. Bu konuda söyledikleri ise onu; Allah’a isyân eden, O’nu sorgulayan ve insanlara merhamet hissi tasımayan biri olarak tanıtmaktadır. Halbuki, Kur’ân’a göre onun “öfkelenmesi”, sirke karsı duyulan bir öfke niteligi tasımaktadır. Her iki kitap arasında sözü geçen farklara ragmen su ortak yönler de dikkatimizi çekmektedir: Hz. Yûnus’un gemiye binmesi, buradan çekilen bir kur’a sonucu denize atılması ve sonra balık tarafından yutulması ve karaya çıkmasına kadar geçen süreç her 161 Kurtubî, XV, 84, 86; Suyûtî, V, 542. Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’e Göre Yûnus Kıssası Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, VII (2007), sayı: 2 161 iki kitapta da aynı safhadadır. Hz. Yûnus’un balıgın karnında iken Allah’a yalvarısı ve kusurunu ifade konusundaki söyledikleri her iki kitapta da öz itibariyle uyusmaktadır. Bu kıssayı ilgilendiren âyetler hakkında tefsir gelenegimizde birçok haberin aktarıldıgı, görülmektedir. Kur’an ve hadislerde hakkında hiçbir açıklama bulunmayan bu haberlerin bazılarının, Kitâb-ı Mukaddes’ten alındıgı açıktır. Kitâb-ı Mukaddes’te rastlayamadıklarımızın ise Yahudiligin Midras geleneginden geldigi anlasılmaktadır. Sonuçta tefsirlerde yer alan bu haberlerin bazılarının, Kur’ân’ın koydugu ilkelerle çatısan bir yönü bulunmamakla birlikte , bazılarında bu durumun aksi söz konusudur. Kanaatimize göre Kur’ân’la çelisenler, daha sonraki dönemlerde sahabe ve tabiîne nispet edilmis olabilirler. Müfessirler ise bunları, dogruluguna inandıkları için degil de, mukayese için tarihsel bilgi bâbından aktarmıs olabilirler

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...