Çok, çok uzun zaman önceydi, düşünebileceğimiz zamanın çok ötesinde, zaman diye bir şeyde yoktu. Durgun sonsuz bir boşluk vardı, var olan tek şey bilinçti. Kendini bilen tüm olma potansiyelini içerisinde barındıran bir bilinç. Yalnızlıktan sıkılmıştı, uzun zamandır çare arıyordu. Ne yapabileceği hakkında bir takım fikirleri vardı elbette. Sonunda bir ışık belirdi. Ol dedi ve herşey titreşmeye başladı, bu titreşim var olanın tüm boyutlarınca salınmaya başladı..
Her titreşim bir başka tireşimle çarpıştığında ionlar oluşmaya başladı, her ioan benzerini çekerek maddeleşmeye başladı, bilinç kendini parçalara ayırmıştı.. Her ayrışan bilinç kendi yolunda yeni bilinç ve açılımlar yolunda adım atıyor, her adımda bir başka yaratım ortaya çıkıyordu. Her yaratım yeni bir yaratımla devam eden süreçte bilindik bilinmedik binlerce alemler yaratıldı..
Görünen ve görünmeyen. İlk yaratımın kümelenmesi sonucunda varlıklar oluşmaya başladı.. Bir graup kendine felineler dedi, bir grup karianlar ve kendi aralarında deneyim, öğrenme amaçlı oyunlar yaratıyorlardı.. Uzunca bir zaman geçti, elbette bizim algı boyutumuzun çok üzerinde bir süre.
Ve felineler, karianlar aynı oyunları oynamaktan sıkılmışlardı, ilk yaratıcı kaynağın izni ile başka bir oyun yaratma arzusu içerisinde sürüngenleri yarattılar.. Sürüngenler genelde akıl mantık kuralı içinde düşünmeye ve gelişimlerini bu yolla tamamlamaya yönlendirildi.
Sürüngenler duygulardan anlamıyordu. Herşey madde, ya da kendi bilinçlerine hizmet ediyorsa değerliydi. Ve yaratılışa birden bir başka anlayış geldi.kendine hizmet yolu işle gelişmek, ya da başkalarına hizmet yolu içinde gelişmek.. Oyun kurucuları felineler ve karianlar birden bir başka yaratım planlama sevdasına düştüler..
İnsanı yaratacaklardı.. İnsan hem akıl, hem duyguları olan bir varlık olacaktı. Ve yaratılışta ilk yaratılan genetik kayıtların tamamını kendinde taşıyacaktı.. İlk insan avyon gezegeninde yaratıldı.. Uzun boylu beyaz ve sarı saçları olan, mavi gözleri vardı. Henüz bir bedene sahip değildi, zaman içerisinde gelişimini tamamlaması gerekiyordu..
Yine çok uzun bir süre beklendi, insan gelişiminde bir başka basamağa ihtiyaç duymaya başlamıştı.. Saf akıl yolu ile gelişimi hedeflenen sürüngenlerle aynı gezegene kondu.. Sonuçta ne olacağı merak ediliyordu, insan uyumluydu ve sürüngenlerle ortak bir yaşam alanı kurmayı başarmıştı, başka gezegende yaşayan sürüngenler insanla
uyum içerisine giren sürüngenlerin, durumundan rahatsız olmaya başlamışlardı..
Ve dedikodu ile insan ve sürüngenlerin arasına nifak sokmakta geçikmediler. İnsan ve sürüngenler arasında savaş başlamıştı, sürüngenlerin çok gelişmiş teknolojileri vardı. Sonuç insan ırkına diğer gezegenlerin yardımı ile sonuçlandı.. İnsan sürüngenlerin hışmından korunmak amacı ile kainatın pek çok bölgesindeki gezegenlere dağıtıldı..
Çok uzun bir süreç geçti. Diğer gezegenlere dağıtılan insan yaşadıkları gezegenin atmosfer ve yaşam şartlarına uyum sağlayarak aslından uzaklaşan beden yapıları geliştirdi. Ancak genleri itibarı ile ilk yaratılıştaki saf insan DNA sından uzaklaşmıştı.. Çeşitli birleşmeler sonucu saf genler kalmamıştı. Oyun kurucular yeni bir plan yaptılar, yeni bir düzen yaratma işine giriştiler.. yeni bir galaksi yaratılma işlemine başladılar.
Adına Samanyolu denen, bu galaksi içerisinde milyarlarca yıldız ve çeşitli güneş sistemleri yaratıldı. Sistem yaratıldıgı anda zaman başlamış oldu.. Yeni isimler bulundu. Dünya ana soğumaya bırakıldı, uzunca bir zaman içerisinde, bazı sistemler için savaşlar yapıldı. İlk savaşlar sürüngen ve insan ırkının dünya üzerinde hak iddia etmesiyle başladı..
Dünya uzunca bir süre yaşama kapalı bir gezegen olarak doğal tekamülünü geçirmesi için bırakıldı.. Yaratılan düzen içerisinde saat kurulmuştu.. Dünya kendi etrafında her dönüşü 24 saat olacaktı ve dünyanın güneş etrafında dönüşü 365 gün ve diğer gezegenlerle bir ölçü içerisinde hareket edecekti.. Zaman başlamıştı.. Oyun sonu içinde bir saat belirlenmişti..
( OYUNUN SONU 2012 Mİ? YOKSA DEVRE ARASIMI?)
Tam bu noktada ben kendi inancımı söyleyerek geçmek istiyorum.. Seçim hepimize ait, dünya insanı kendi kaderini kendi belirleyecek. Hatırlayalım 100 maymun teorisi, ve kritik kütle. Sen neyi seçiyorsun sevgili… Dünyanın kendi gelişim süreci içerisinde, savaşların önüne geçmek için gezegensel konseyler kuruldu, çok uzun güç savaşları sonucu Galaktik Federasyon oluştu..
Samanyolu galaksi içerisinde savaşlara engel olmak ve uyum içinde yaşama amacı ile kurulmuştu galaktik federasyon.. Bu süreçte dünyaya uygulanan karantinayı delen bir takım varlıklar vardı.. Bunlar genelde asiler, ve kaostan pay çıkarmaya çalışan asilerdi. Uzun boylu yaklaşık 4 metreye varan insan görünümünde karma bir ırkdı bunlar..
Güneş sistemi içerisinde 12 gezegen olarak bilinen Marduk'ta yaşayan insanlar
için tehlike baş gösterdi. Şimdi bizim başımıza gelen atmosferde kirlenme ve radyasyon artışı içerisinde Marduk insanı yok olmakla yüz yüze gelmişti. Ve Marduklular atmosferlerine altın tozları serpilirse yaşamın devam edebileceğini keşfettiler, çevre gezegenler içinde en bol altın dünyada mevcuttu.. Galaktik Federasyonun izni ile dünyaya indiler..
Marduk gezegeni olarak anılan bu gezegende kral olarak önceleri Alalu vardı. Çok sonra Anu Alaluyu tahtan indirerek kendi başa geçti, Marduğun kendi zaman süresi vardı, onların bir yılı 4300 dünya gününe eşitti, bu nedenle ömürleride dünya insanına göre daha uzun denebilirdi. Gelişmiş teknolojileri ile çok uzun ömürler yaşama şansınada sahiplerdi. Hatta ölümsüz denebilirlerdi..
Dünyaya ilk inenler arasında Anunun iki oğlu olan Enki ve Enlilde bulunuyordu. Enki çok iyi bir tıp subayı ve genetiklerle oynamada ustaydı.. Enlil ise Anunun bir dragon prensinden doğan oğlu olarak sürüngen ırkın genlerini taşıyordu.. Dünyada altın çıkarma ve Marduğa sevk etme işi çok uzun yıllar aldı.. Ancak zaman içerisinde altın çıkaran astronotlar isyan ettiler. Ve altın işinde çalışacak işçiye ihtiyaç vardı.. Pek sevimli bir iş değildi. Razı olanda yoktu.
Marduk çaresizdi, ve Enki uzun zamandır düşündüğü bir projeyi Galaktik Federasyona sundu.. Anunnakiler gelmeden önce gezegen üzerinde evrim acısından maymun seviyesine gelmiş bir yaratık mevcuttu.. Enki federasyona köle ırk olarak yaratılacak bir proje sundu. Dünya maymunu olan dişiden yumurta, ve Annunnaki astronotlarından sperm alınacak ve özel bir takım işlemlerle dünya insanı yaratılacaktı.. dünya maymununun yumurta sağlamasının amacı yeni doğan her yavrunun zekayı anneden alması nedeni ile seçim bu yönde yapıldı..
Eğer Anunnaki yumurtası kullanılsa idi çok daha zeki varlıklar yaratılmış olacaktı ki buda Annunnakilerin hedeflerine tersti. Annunnakiler fazla düşünmeden kaba işlerde kullanacakları varlıklar istiyordu.. İzni alan Enki hemen labratuvar çalışmalarına başladı.. Kendilerine benzeyen varlıklar yaratılacaktı.. Bu seçimin yapılmasında amaç maymun kadının ve Annunnakilerin gen yapılarındaki benzerlikti. İlk deneyimlerle mitolojiden tanıdığımız varlıklar yaratıldı.. Uçan atlar, aslan başlı insan, vs. sonunda insan ilk prototip olarak erkek olarak yaratıldı..
Maymun kadının yumurtası ve Annunnaki astronotu bir erkekten alınan sper labratuvar ortamında dölenerek Enkinin kız kardeşinin rahmine yerleşririldi. Ve ilk doğana Adem adı verildi.. Avyon gezegeninde yaratılmış ilk insanın suretine benzemekle bereaber ilk insan saf DNA sına sahip değildi Adem.. Enki Ademle özel olarak ilgileniyordu.. ancak Ademe benzer başka deneylerde yapıldı. Ve bu sefer Annunnaki kadınları isyan ettiler. Dölenen her yumurta bir Anunnaki rahminde gelişmek zorundaydı.. Enki bunda bir çare buldu..
Genetik olarak Ademden alınacak genler işlemi kolaylaştıracak ve daha hızla bir kadın yaratılabilecekti.. Ademin yüzeye en yakın kemiği olan eğe kemiğinden bir örnekle bu iş halledildi. Ve Havva yaratıldı.. Enki, Adem ve Havvayı özel bir eğitime aldı.. Onlara her şeyi öğretti ve gelişmeleri için kendileri için inşa ettikleri bahçede ki adının Aden olduğu söylenen yerde gözleme aldı.. Adem ve Havva çoğalmaya başladılar..
Ve bu nesil Annunnakilerin hizmetinde kullanılmaya başlandı.. Hatta bu süreçte Adem nesli ile Annunnakilerin erkekleri arasında evlenmeler bile oluyordu.. Bu evliliklerden doğan çocuklar yarı Tanrı kabul ediliyordu.. Adem nesli Annunnakilere Tanrı olarak görüyor ve ona göre hizmet ediyordu.. Çok geçmeden Tanrılar arasında dünya üzerinde bölgeler paylaşıldı..
Tanrılar adem ırkından uzak kalmayı seçmişlerdi. Nede olsa Adem neslindeki genler itibarı ile bir yanı maymun seviyesinde, bir kısım genlerde galaktik gen taşıyordu. Bu arada birde yarı Tanrılar soyu çıkmıştı ortaya.. Enki bu sorunada çözüm buldu hemen.. Yarı Tanrılara görevler verildi. Genelde din adamı, ve asker olarak, Tanrılar ile Adem soyu arasında tampon bölge görevi görüyorlardı yarı Tanrılar.. Zaman geçti, Anunnakiler kendi aralarında güç savaşına tutuldular.
Ve Adem ırkı ilk kez savaşı taraf olmak zorunda bırakılarak onlardan öğrendi.. Dünyaya en yakın seviyeye gelen Marduk kralı Anu dünyayı ziyarte etme kararı aldı. Görmek istiyordu, dünyada yeni köle ırk ile yer ekibi ne yapıyordu.. Anu dünyaya indiğinde çok kızmıştı.. Hedefinden sapmış bir deney vardı önünde. Olay Galaktik Federasyona kadar gitti. Uzun münakaşalar oldu. Galaktik Federasyonun amacı yaşama saygı ve tüm galaksilerdeki yaşamı korumak ilk hedefi olduğu için yeni Adem ırkının yok edilmesine razı olmakta zorlansada razı oldu..
Ve Enkinin Adem ırkını çok sevdiğini bildikleri için Enkiye Adem ırkından hiç kimseye bu bilgiyi
vermemek üzere yemin etirildi.. Enki uzun geceler geçirdi. Uykusuz ve mutsuzdu.. Adem ırkını kendi yaratmıştı ve onlardan sorumlu hisediyordu.. Ve birden bir fikir geldi aklına.. Adem ırkı ile kendi arasında iletişimi sağlayan bir adam vardı adı Nuh.. Ve ona yüz yüze değil de perde arkasından ip ucu verir ve onu yönlendirirse Adem ırkını koruyacağını anlamıştı. Adem ırkı yozlaşanlar yok olacak ancak az sayıda bir grup kurtulacak ve dünya insanına bir şans tanınacaktı..
Planını hemen uygulamaya koydu.. Dünya insanı, ademden çoğalmış olan tufanla yok edildi. Ve geriye Nuh ve çok az sayıda insan kurtuldu.. Kurtulanlara Enki yardıma geldi.. İhtiyaçları olan yardım yapıldı.. Galaktik Federasyonda Adem ırkının yok edilmesine zaten sıcak bakmadıkları için yeni bir uygulamaya alındı. Dünya karantinaya alınacaktı.. Diğer gezegenlerden geliş gidişler yasaklanacaktı. Adem nesli genlerinde var olan hayvani gen ile ve galaktik gen arasında kendi özgür iradesi içinde seçim yapacaktı.. Hayvani genlerimiz bize sadece ben demeyi hedef hainle getirirken, galaktik gen daha duygusal ve sevgi kapsıyordu..
Ve bu son devreydi artık.. İnsanlık kendi seçimini kendi yapacaktı.. Ya ben demekten vaz geçecek, biz inancı ile dünyayı ve kendini kurtaracak ya da belirlenen bir sürede yok edilecekti. Galaktik Federasyonada çok adil gelen bu düşünce uygulamaya kondu.. Ancak Adem soyu asla yalnız bırakılmadı.. İnsanın anlayamayacağı ruh kavramına fazla dokunmadan, kutsal kitaplar yazıldı, foton siklon tekniği olarak alandırılan uzaktan telepati ile görevli bazı Ademoğullarına bilgi aktarıldı..
Vahiy olarak adlandırılan bu müsese zaman sona ererken kesildi.. Ademoğluna anlatılacak herşey anlatılmıştı artık. Ve zaman yaklaşırken uzay gemileri kendilerini sık sık göstermeye başladı.. İşin daha ilginci şu ki. Dünya için son alarm saati 2000 yılıydı, ancak çok azda olsa bazı Adem soyu insanları biz demeye başlamıştı. Sayıları çok azdı. Galaktik Federasyon bu duruma sevinmişti. İnsanoğlu gelişiyordu, hayvani yönünü fark etmişti, ıslah edebilirdi..
Ve yardım geldi. Güneş döngüleri ile kozmik ışınlar
yollanmaya başlandı. Bu ışınlar genlerimizde kullanılmayan bazı genleri aktive edecekti, bu gelen enerji ile uyumlanamayan hayvani genleri ağırlıklı olanlar için yapabilecek fazlaca bir şey yoktu.. İnsan uyanıyordu.. Diğer yaratılmış her şeyle bir olduğumuzu anlıyorduk.. Hala ruhun yapısını tam olarak çözememiş olsakta ben kuluma şah damarından yakınım diyeni anlamaya başlamıştık.
Gelişen bilimimiz düşünce ve beyin arasındaki mekanizmayı az da olsa açıklıyordu.. Düşüncenin maddesini henzü keşfedememiştik. Ama birlik yolunda adım atmaya başlamıştık.. Bu amaçla pek çok Ademoğlu bilgi aktarmaya başladı.. Dünya insanı yalnız değildi.