03 Nisan 2015

ÜÇGENDEKİ TEZGÂH III



 PKK'NIN YENİ DÖNEM TAKTİKLERİ: 
Ülke içindeki PKK grupları, dokuz eyalet şeklinde örgütlenmeye geçiş yapıyorlardı. Bu eyaletler: 
1. BOTAN EYALETİ: Şırnak, Hakkari ile Van, Bitlis ve Siirt illerinin bir kısmını kapsar. 
2. MARDiN EYALETİ: Mardin ilinin bir kısmı ile Batman ve Diyarbakır ilçelerinin bir kısmını kapsar. 
3. GAP EYALETİ: Urfa ilinin tümü ile Diyarbakır ve Mardin illerinin bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
4. GÜNEY-BATI EYALETİ: Gaziantep, Adıyaman illerinin tümü ile Kahramanmaraş ve Malatya'nın bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
5. AMED EYALETİ: Diyarbakır, Elazığ, Bingöl ve Muş illerinin bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
6. GARZAN EYALETİ: Batman, Siirt, Bitlis ve Muş'un bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
7. DERSİM EYALETİ: Tunceli ilinin tümü ile Elazığ, Bingöl ve Erzincan illerinin bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
8. ORTA EYALET: Muş, Ağrı, Van, Bitlis ve Erzurum illerinin bazı ilçelerini kapsamaktadır. 
9. SERHAT EYALETİ: Kars, İğdır, Ardahan, illerinin tümü ile Ağrı ve Erzurum illerinin bazı ilçelerinden meydana gelmektedir. Abdullah ÖCALAN, eyalet teşkilatlanmasını bu şekilde düzenledikten sonra şu açıklamayı yaptı: "Düşman varlığımızı Botan Eyaleti ile sınırlandırmak istiyor. Bizi Botan'a hapsetmek istiyor. Eğer gücümüzü, çalışmalarımızı Botan'la sınırlandırırsak, boğulur gideriz. Botan, faaliyetlerimizde hayati öneme sahiptir (Irak, İran ve Suriye'ye açılan hayati önemdeki bir kapı). Ancak, Botan'ı yaşatabilmek için savaşı tüm eyaletlere yani, tüm Kürdistan'a yaymalıyız. Ancak düşmanla bu şekilde başedebiliriz. her eyalet, düşmanı kendi sınırları içinde uğraştırmalıdır. Hatta savaşı yalnızca Kür-distan'da değil, tüm Türkiye'ye yaymalıyız." (KASIM-1991 ÇÖZÜMLEMELERİ) Savaşı tüm Türkiye'ye yayma konusunda da A. ÖCALAN, hızlı bir çalışma içindeydi. Bu konuya geçmeden önce, 1991 Ekim ayında yapılan genel seçimlere ve bu seçimlerde PKK'nın izlemiş olduğu taktiğe kısaca bir göz atalım. 

a. 1991 TÜRKİYE GENEL SEÇİMLERİNDE PKK'NIN UYGULADIĞI TAKTİK: 1991 genel seçimleri yaklaşırken, PKK'nın önünde iki yol vardı. Birincisi; halkı seçimleri boykota zorlamak ve etkili olduğu alanlarda seçim yaptırmamak. İkincisi; seçimlere kendi adaylarıyla girmek. Yani, bu iki seçenekten birini tercih edecekti. Başta PKK militanları olmak üzere, çeşitli çevrelerin genel kanısı; PKK'nın seçimleri boykot edeceği yönündeydi. Fakat herkes yanıldı. PKK seçimi boykot etmedi, tersine seçimlerde adaylarının parlamentoya girmesi için elinden geleni yaptı. Sonuç olarak; kısmen de olsa amacına ulaştı. Abdullah ÖCALAN ve PKK, neden seçimi boykot etmedi? Çünkü; Abdullah ÖCALAN her fırsatta; "T.C.'nin hayatın her alanını Kürtlere kapattığını, PKK mücadelesinin, Kürdistan Kurtuluş Mücadelesinin, Kürtlük adına atılacak en ufak bir adımın ancak ve ancak TC'ne karşı çatışma, TC'nin her türlü siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel kurumlarının reddi temelinde gelişebileceğini" vurgulamaktaydı. TC yasalarıyla uzlaşmanın, en ufak bir uzlaşmanın dahi ihanetle eşanlamlı olacağını belirtmekteydi. TC'yi, TC'nin kurumlarını , yasalarını, kısacası; T.C. damgasını az ya da çok taşıyan herşeyi inkâr etmeyen kişilerin ihanetçi olarak damgalanacağını A. ÖCALAN, ısrarla belirtmekte iken, neden T.C. Parlamentosuna girme, orada politika yapma gereği duymuştu. 

Bu manevranın, bu 180 derece çarketmenin altında yatan gerçekler nasıl izah edilecekti? Aslında Abdullah ÖCALAN; "Kürdistan koşullarında kurtluk adına mücadele etmek bir yana, sıradan bir kürt olarak yaşamanın nefes almanın bile imkanı kalmamıştır. Bu nedenle herşeyi silahla halledeceğiz, her mevziyi silahla ele geçireceğiz" diyordu. Ama öte yandan her gün oluk oluk insan kanı dökmesine rağmen, kanlı örgütün yayın organları İstanbul'da basılıyor, güvenlik içinde Türkiye'nin dört bir yanına dağıtılıyor, yine varlık temeli Türkiye Cumhuriyetine küfür etmek olan bazı dernek ve kuruluşlar Türkiye'nin her yanında büro açıyor, bu bürolarda Irak ve Suriye kamplarındaki eğitim çalışmalarının aynısı yapılıyor, bu çalışmalara katılanlar daha sonra parti-parti, Silopi-Cizre üzerinden Irak kamplarına, Doğubeyazıt üzerinden İran kamplarına gönderiliyor, daha sonra bunlardan bazıları ya yakalanıyor ya da teslim oluyor ve örgütle hangi mekanda ilişkiye geçtiğini, yurt dışına nasıl gönderildiğini belirtiyorlardı. Buna rağmen; bu kanlı terör örgütüne eleman yetiştiren, ama bu işi erkekçe değil de bir takım sosyal ya da kültürel maskelerin ardına gizlenerek yapan bu kuruluşlar, kültürel ve sosyal maskelerinden dolayı hoş görülüyor, diğer yandan çok sayıda PKK sempatizanı, PKK'nın İstanbul'da basılıp dağıtılan yayınlarını okuyarak bilinçlendiklerini ve daha sonra kırsala gidip eylemlere katıldıklarını beyan etmekteydiler. Zaten PKK örgütü, saflarına yeni katılanlara bir anket formu doldurtmaktadır ve buna da "ÖZGEÇMiŞ" raporu denmektedir. 

Ankette sorulan sorulardan bazıları; "Örgütten nasıl haberdar oldun? Kimler vasıtasıyla örgüte katıldın?..." Çoğunluğun cevabı; "........... gazetesini, ......... dergisini okuyarak Örgütü tanıdım. ........ partisinin, ...... derneğinin toplantılarına katıldım, orada tanıdığım. ........ isimli arkadaş beni kırsala gönderdi." Bunun böyle olduğunu güvenlik kuvvetleri de biliyor, PKK ve APO da biliyor, o meşhur kuruluşlar ve yayın organları da biliyor. Bir tek politikacılarımız, aydınlarımız ve halkımız bilmiyor. Abdullah ÖCALAN, son yıllarda bu legal imkanların örgüte kazandırdığı büyük desteğin farkında olduğu için eski söylediklerini bir tarafa bırakarak, 1991 Ekim Genel Seçimlerinde, öteden beri, kuruluş çalışmalarının başından bu yana kendisi ile dirsek temasında olan bir parti vasıtasıyla parlamentoya girme kararı aldı. Fakat sözkonusu partinin genel seçimlere katılması için gereken yasal şartlar mevcut değildi. Bunun üzerine APO'nun talimatıyla başka bir parti ile ittifaka gidildi. APO'nun onayından geçen adaylar, halka yapılan baskı sonucu birer birer seçilip parlamentoya girdiler. Bunlara verilen talimat; PKK'yı zor durumda bırakacak, PKK'nın prestijini zedeleyecek beyanat ve davranışlardan kaçınmak, parlamento kürsüsünü, radyo, televizyon ve basını kullanarak, dolaylı bir biçimde PKK faaliyetlerine arka çıkmak, devletin terörle mücadelede manevra alanını daraltmak, milletvekili sıfatıyla Avrupa ülkelerinde çeşitli kuruluşlarla sıkı temasa geçerek PKK'nın Kürtlerin meşru temsilcisi olduğunu vurgulamak PKK=Kürt mücadelesini sürekli olarak dünya kamuoyu gündeminde tutmak, güvenlik kuvvetlerinin Güneydoğu'daki meşru icraatını halkı kışkırtmak suretiyle engellemek, özellikle terörle mücadelede basan kazanıldığında kafaları bulandırıp çamur atmaktı. 

Bunların dışında bir de bu insanların kapris düzeyinde işgüzarlıkları vardı. Öte yandan bu kişiler, görüntü olarak barışçıl ve birlik yanlısı demeçler de verebilecekti. Ama hiç kimse PKK'nın masum insanları katlettiğini, gıdasını döktüğü kandan aldığını bu kişilere söylettiremedi. Diğer yandan, çok sıkıştıklarında PKK'nın alenen üstlendiği eylemleri bile PKK'nın değil MiT'in, KONTR-GERlLLA'nın yaptığın beyan etmekten çekinmediler. Abdullah ÖCALAN, bu insanları PKK faaliyetlerinin emrine koşmasına rağmen zaman zaman da bunları diğer militanlarını tehdit eder gibi tehdit etmekten de geri durmuyordu. Bu şahıslar, her ne kadar; "Bizim PKK ile hiçbir ilişkimiz yoktur. PKK ayrı, biz ayrı bir siyasi gücüz" diyorlarsa da APO, bunları bir çok kez yalanlamıştır. ÖCALAN, birçok yazısında şunları söylemektedir; "Bu partiyi desteklememiz, parlamentoya milletvekili göndermemiz taktik bir faaliyet biçimidir. Onların hepsi de bizim sayemizde seçilmişlerdir. Eğer seçimlerden yana tavrımızı koymasaydık, birtek oy bile alamazlardı. Akılların başlarına toplasınlar! Ve fazla havalara girmesinler! Yoksa, halkımız adına kendilerinden hesap sorarız!" 1991 Kasım Çözümlemeleri adlı konuşma metninde Abdullah ÖCALAN, L.Z. diye biri için; "Bizim en son halk temsilcimiz L.Z.'nin halk temsilcisi olarak Türk parlamentosuna girmesi için desteklemeye çalıştık. 

Tabii, MİT vakti zamanında telefonunu mu dinlemiş? Çok yaygın bir kaset dağıtılmış. Kasetin adı da aşk ilişkileri.. Şimdi gel işin içinden çık! Ben nasıl altından çıkacağım? Halk temsilcisi de seçilmiş. Öne geçme ne durumda diye sordum. Öne geçme değil, dünya televizyonlarına da girdi. MİT de habire aşk ilişkileri diye dağıtıyor. Ne olacak?...Ben, L.Z. 'yi öyle çok ciddi bir şey olarak görmüyorum. Duyarsa herşey yanar... Biz de sorumluyuz bunun durumundan. Bir kadını ele alırken, değerlendirirken, desteklerken tabii ki, dikkat edeceğiz. O da dikkat edecek. Siyasettir... Kendisine çekidüzen verecek. Kocayla ilişkilerse yeniden tamir etme, düzeltme imkanı varsa düzeltecek!.." diye talimat veriyor. (Parti Önderliği'nin KASIM-1991 ÇÖZÜMLEME, Plan, Perspektif ve Talimatları. Sayfa: 45, 46, 47, 48, 49, 50) Gerçi L.Z. denen bu şahsın kim olduğunu bilmiyoruz ama huylunun, huyundan vazgeçeceğini de sanmıyoruz. Özet olarak Abdullah ÖCALAN'ın seçimlerle ilgili tavrı buydu. 

APO'NUN TERÖRÜ TÜRKİYE'NİN BATISINA YAYMA TEORİSİ: 
Abdullah ÖCALAN'ın Doğu ve Güneydoğu'da giderek etkinliğinin artması, çok sayıda kişiyi kullanabilmesi ve sonuçlarından hiç kimseye hesap vermemesi, O'nun daha değişik alanlara el uzatmasına olanak yaratıyordu. Militanlarına diyordu ki; "TC ile olan savaşımızı yalnızca Kürdistan ile sınırlamayacağız. Savaşı tüm Türkiye sathına yayacağız." Ve bunun hazırlıklarına çoktan başlamıştı. Bu hazırlıkları 1991 yılı sonunda yayımladığı Kasım Çözümlemeleri adlı broşürde de alenen dile getiriyordu. Abdullah ÖCALAN'ın niyeti şuydu: Kürt kökenli bir çok insan, çeşitli sol örgütlere angaje olmuş durumdaydı. Geçmiş sol örgütlerin bir değerlendirilmesi yapılmadığından özellikle öğrenci gençliğin bir kısmı aydınlar tarafından popülerize edilen geçmiş sol örgütlerin etkisindeydi. Öte yandan ilericiliği, demokratlığı Türkiye Cumhuriyeti'ne düşmanlık olarak hafızlamış, bir kısım kaşarlanmış eski solcular da piyasada aylak aylak dolaşıyorlardı. İşte potansiyelin uygun bir kılıfa PKK'ya yedeklenmesi, dolaylı olarak PKK'nın emrine verilmesi gerekiyordu. Tabii ki, bu yönelimin açıkça PKK'lı Kürt kökenli militanlarca yapılması, batıda büyük tepkilere yol açacak ve Türk solu ile şiddetlenen bir çatışmaya sebebiyet verecekti. Bu nedenle Kuzey Irak'ta PAK'ın oluşturulması taktiği aynen batıda da uygulanarak, Türk kökenli gençlerden yararlanılması gerekiyordu. Bu mantıkla A. ÖCALAN, ilk adım olarak bunun teorik kılıfını oluşturdu. "Kürdistan devrimcileri olarak, Türk devrimcileriyle kaderimiz ortaktır. Düşmanımız aynıdır. Kürdistan'a bağımsızlık ile Türkiye'ye demokrasi birbirine etle tırnak gibi bağlıdır. Fakat, Kürdistan'ın bağımsızlık mücadelesi çok ileri boyutlara varmasına rağmen, Türkiye devrimcidemokrasi mücadelesi öndersizlikten, siyasetsizlikten, stratejisizlikten dolayı gereken atılımı yapamıyor. Halbuki büyük bir insan -devrimci- potansiyeli vardır." diyordu. Ardından da gerçek niyetini açıklıyordu: "Biz PKK olarak Türkiye devrimcilerinin teorik sorunlarını çözeceğiz (yani onlara bir siyasi hat çizeceğiz), onlar için uygun bir strateji ve örgütlenme modelleri oluşturacağız. Gerekirse adamlarını da eğiteceğiz. Mücadeleleri yerine oturana kadar yardımcı da olacağız, gerisi de onlara kalmıştır." "Yardımsever APO", yaklaşık iki yıldır çeşitli sol örgütlerden devşirdiği bir yığın adamı Bekaa'da eğittikten ve onlara bir mücadele stratejisi çizdikten sonra ilk önceleri gizli bir partinin kurulmasını öngörüyordu. Bu parti sonradan kuruldu. 

İsmi; TÜRKİYE DEVRiMCi HALK PARTiSi (TDHP)'dir. Daha sonra silahlı bir gerilla gücünün oluşturulmasını istiyordu. Bu silahlı gerilla gücünün Torosları ve Karadeniz ormanlarını üs olarak seçmelerini salık veriyordu. Bir de yarı illegal bir cephe örgütlemesi kurulmasını, hatta mümkünse seçimlere katılabilecek bir de legal parti oluşturulmasını, bu çalışmaların zaman geçirilmeden batı illerinde başlatılmasını ve 1992 yılı başlarında hızla kendini kamuoyuna duyuracak eylemlere girişmesini istiyordu. Türk ile Kürt insanının başına bir kabus gibi çöken APO rezilinin "TÜRK SOLU" nun reorganizesi ile ilgili düşüncelerini ve örgütlenme çalışmalarını, "Türk solunu temsilen" yanına giden ahlaksızların neler düşündüğünü ve TDHP (TÜRKİYE DEVRiMCi HALK PARTİSİ) nin kurulma çalışmalarının nasıl yapıldığını 21.11.1992 günlü ŞAM toplantısının tutanaklarını okuyarak görelim: "- APO : TÜRKiYE çalışmalarına biraz giriş yapmak istedik. Bunu perspektif düzeyinde açmakla birlikte, nasıl programlanır ve hatta bir kuruluş çalışmasına ihtiyaç olabilir mi, olacaksa nasıl temellendirelim sorularına yönelik kısa bazı açıklamalar yapılabilir. Siz geldiniz ve sanıyorum bu kez gelişiniz bu amaçla. -Z..: Evet. - APO: Daha önce sizinle bu konuyu biraz tartıştık. PKK kendi teorik-siyasi perspektiflerini TÜRKiYE somutunda ve Türk halkı bünyesinde de örgütlenmeye götürmeli midir? Varolan örgütlenmeler-gruplaşmalar gözönüne getirildiğinde, PKK'nın böyle bir adım atması yerinde midir? Evet birkaç kişi düşüncesini belirtebilir. - X: Başkanım partinin 84 atılımından sonra yeni süreçde bunun olumlu koşullan da doğru ancak Türkiye solu, Türk halkı ve işçi sınıfının beklentilerine cevap bir çalışma ve örgütlenme içine giremedi, program ve hedef tesbiti yapılamadı. Varolanlar düzeysiz ve yine eskisinin devamı şeklinde ortaya çıktı. Bugün gelinen bu aşamada yine bu sürüyor. Aslında herhangi bir ciddi çalışma yok ve bu pratiklerinin bir ürünüdür. TÜRKiYE solunun yaşadığı durum, tam bir çıkmaz ve kaostur. 

Bu durumda Türkiye devriminin sorunlarını kaldırabilecek, pislikleri temizleyecek, ilk etapta buna destek anlamında ve giderek bunu örgütleyip bir güç haline getirecek enternasyonalist bir dayanışmayı-birliği yaratacak yeni bir oluşum gerekiyor. Yani bu temelde bir çalışma yapmak gerekiyor. Bu çalışma PAK benzeri fakat biraz daha farklı olabilir. -APO: Başka... - M. S.: Başkanım dünyada hemen hemen Türkiye ile Kürdistan'ın -sömürge ve sömürgeci ülkenin- durumuna benzer tek bir ülke yok. Daha doğrusu iki ülke yok. Bizim mücadelemizin gelişmesini Türkiye'de de bazı gelişmeleri veya daha özgür düşünce ortamını yarattığı kesin. Ama Türkiye solu uzun yıllardan beri uygulanan Kemalist politikanın etkisinden hala kurtulmuş değildir. Bu durumuyla uzun vadede kurtulması sözkonusu değildir. Yine Türkiye'de büyük sayıda Kürdistanlının bulunması, mücadelemizin gelişmesiyle birlikte bunların adeta tümünün bizim potansiyel gücümüz haline gelmeye başlaması ve Türk sömürgeciliğinin yapısı gereği iki halkın bir nevi birbirine karışması gibi bir durum da ortaya çıkmıştır. Türkiye solu bir çıkış yapamayacağına göre bu alanda da bizim çıkış yapmamız gerekir. Türkiye'de daha özgür bir ortam yaratmamızın koşulları vardır. Bu konuda üstümüze düşen görevler yapılırsa ileride Türkiye solunda belki Kemalist çizgiyi aşan ve o yönde katılan kesimler de olabilir. - APO: Evet - X: Başkanım PKK'nın gerçekliğine ve dünya koşullarına bakıldığı zaman çok büyük görevler üslenmek zorunda  kaldığı ortaya çıkıyor. Bu gerek Türkiye ve gerekse Ortadoğu açısından böyledir. Birçok tecrübe-deneyim var ancak, yapılan çalışmalar bence eskisinin daha da gerisinde, adeta -eskisinin karikatürleşmiş biçimdedir. Ciddi bir çıkış yoktur. Bu konuda ciddi bir çalışma da yoktur. Bir de devrimimizi güvenceye almak ve Kürdistan devriminin yükünü daha da hafifletmek amacıyla Türkiye'de böyle bir çalışma yürütmek bence zorunludur. Biz daha 88'lerde bu konularda tartışıyorduk. Böyle bir şeyin yapılması gerektiği konusunda bir çok arkadaşımız hem fikir. Bunun nasıl yapılacağı konusuna gelince, Türk solundan bu konuda bir çalışma içine girebilecekler varsa bunlarla yola girilebilir. Elbette sağa sola çekiştirerek değil, gerçekten bu devrimi yürütebileceklerse ve bu konuda kendilerine güveniyorlarsa bu çalışma yapılabilir. Bunun dışında partinin desteği ile ve hatta elleriyle bu yönlü bir çalışma yapılmalıdır. Bugün Türkiye'de gerçekten bir başka Kürdistan vardır. Yani Kürdistan'daki Kürt halk nüfusunun hemen hemen bir o kadarı da Türkiye'de yaşıyor. Bunlar top-lanabilse bu bile tek başına Türkiye devrimini omuzlayabile-cek güçtedir. 

Bence bu Kürdistan devriminin büyük bir güvencesi olabilir. Bu olmadan Kürdistan devriminin kendi başına başarıya ulaşması çok daha zorlaşacak, çok daha kanlı geçecektir. -APO:Evet, siz... - X: Kürdistan devriminin bölgede Ekim Devrimi'nin rolünü oynama gibi bir konusu var. Bunun dışında yeni sömürgeler içerisinde devrime en yakın ülke Türkiye'dir. Bu değerlendirilmeli.. - X: Arkadaşların Türkiye'de örgütlenmeye ilişkin belirttik- terine katılıyorum. Partimiz çıkışından bu yana buna yönelik pratik adımlar atıldı. Türkiye devrimci hareketi içindeki grup-çuklar bu konuda kendilerini aşamıyorlar ve pratikte hiç bir zaman bunu aşmaya yanaşmıyorlar. Kemalizm'in solunu oynamaya çalışıyorlar. En sol grup bile devletin darbesinde en sağ düşüyor. Yani en radikal geçinenler bile böyle durumlar yaşayabiliyor. Yetmiş yıllık Türkiye sol tarihi tasfiyecilikle geçmiş. Bugüne de böyle gelmiş. 22 EYLÜL öncesinin Dev Yol'u kendi iç hesaplaşmasını bile yapmaktan korkan bir durum da. Dev Yol liderleri cezaevinde, 12 EYLÜL de neden bu duruma düştük diye oturup kendi aralarında tartışmıyorlar. Aslında bu Tür solunun karekterini ortaya koyan bir davranış biçimi PKK bu konuda ortak mücadele anlayışını hayata geçirecek bir örgütlenmeye destek vermeli ama. sanırım o PAK türü örgütlenme olmaz. Yani PAK Kürdistan için iyi bir örgütlenme tipidir. Türkiye açısından biçim ne olur, o tartışılabilir ama, mutlaka bu alana müdahale edilmeli. - B....: Arkadaşların söylediklerine katılıyorum. Devrimimizin geldiği aşamada eğer Türkiye siyasal yaşamı bu şekilde devam ederse bizim ilerde çok kötü olur. Böyle olursa biz halk savaşındaki aşamaları sağlıklı yaparız. Birincisi, bu nedenle gereklidir. Türk solu bir çözüm üretemiyor, bir taktik üretemiyor: bu açıktır. Bu şunu ortaya çıkarıyor: Ne olursa olsun bizim mutlaka fiili müdahalemiz olmalıdır. 

Hatta şunu şimdiden söylemek mümkündür. Fiili bir parti ya da örgüt tamamen bizim insiyatifimizde olmadan, orada bir platform oluşması, ya da bir cepheleşmenin de sağlıklı gelişebileceğini sanmıyorum. Kesinlikle buna gelmezler. Burada devrimin dayatıp, onları en azından mecbur etmek, bir koç gibi atıp onları harekete geçirmek, .........Kürtleri mutlaka devrimci bir  partiyle bir girişim yapılmalı. Onlarla legal planda belki bir şeyler yapılabilir. Böyle bir parti, bence devrimimizin ulaştığı aşamada zorunludur. Eğer Türkiye'ye bu adım attırılmazsa ileride bizim daralmamız söz konusu olabilir. - X.....: Başkanım, Türkiye devrimci hareketi tarihi aslında bir yenilgiler tarihidir. Bunun yakın bir örneğini şöyle verebilirim. Kemal Pir yoldaş Dev-Yolun üst düzeydeki bir mensubuyla konuştuğunda ona şu soruyu sorar: (80'lerde biz, devrimle karşı devriminin Ortadoğuda amansız çarpıştığı bir no taya geleceğiz.Ben size devrimden bahsediyorum, siz derneklerden bahsediyorsunuz) diyor. Bu basit örnekten de anlaşılabileceği gibi, Türkiye devrimci hareketi bir inanç, hareketi bir atılım hareketi değildir. APOCU-Devrimci ruh oralara taşırılmazsa, yine "Boşluklardan yararlanma" adı altında yaratılan gelişme ve olanakları kendi burjuvalarıyla parça parça yiyebilecek güçler çıkacak.Nitekim Dev Yol ve çeşitli hareketler yenilgilerinin teorilerini yapıyorlar. Ben son dönemlerde kendileriyle uzun uzun konuşuyor-tartışıyordum. Hiç bir devrim sorunları yok. Arkadaşların genel olarak belirttiklerine katılıyorum. Özellikle Bu arkadaşın bu konudaki görüşlerinin geliştirilmesi taraftarıyım. 

Yani bizim kendimizin direkt damgasını taşıyacak bir devrimci hareketi Türkiye'ye taşırmak zorunluluğu doğmuştur. - APO: Evet. Türkiye'nin somut arayışı içinde gelenler daha iyi değerlendirme yapabilir. Türkiye gençliği ne diyor? -X.....: Özel savaşın Kürdistan'da yoğunlaşması, Türkiye cephesinde büyük bir boşluğu doğurmuştur. Diğer taraftan son seçimlerde de görüldüğü gibi Türkiye cephesinde Faşizmin şahlanışı süreci vardır. Gerçekten özel savaş, Kürdistan'a yönelirken Türk halkına da yöneliyor. Burada en önemli sorun o gerici düşüncelerini, Kürt ve Türk halklarının kardeşliği ve mücadele birlikteliğinin öncelikle tanıtılması gerekir. Bir Türkiye'liyle direk Kürdistan'la ilgili konuştuğunda, şoven duyguları kabarabiliyor. Bu konuda biraz dikkat etmek gerekiyor. Türkiye cephesinde bir demokratik cephe uygun görülebilir. Direkt bir parti yerine, Türkiye emekçi halkının ve işçi sınıfının mücadele birlikteliğini kapsayan demokratik bir cephe olabilir. Bu daha sonraki süreçte partileşmeyi yaratabilir. Şu an özellikle Türkiye cephesinde azgın bir faşist dalgalanma, bir yükseliş var. Her şeyden önce bunun biraz indirilmesi gerekiyor. Yani, ezilen ve sömürülen kitlelere bizim kendi ulusal ve sınıfsal gerçekliğimizin doğru bir tarzda kavra-tılması gerekiyor. Bu da öncelikle Türkiye emekçi halkı ve işçi sınıfına kendi temel çelişkilerini kavratmayı gerektirecektir. 

Bu yoldan gidilirse daha sonuç alıcı olur. Türkiye halkına yaklaşmamızda ulusal sorunu çıkarmamız onları kaçırtacaktır. Ulusal sorundan öte, sınıfsal gerçeklikle yaklaşım daha iyi olur. - X: Türkiye demokratik güçleriyle geçmişte FKBDC deneyimi var. Bunun pek bir devrimci atılım sağlayacağına şahsen ben inanmıyorum, o sahada etkin bir politik güç olarak Türkiye devrimine ivme kazandırma açısından son derece yerinde bir taktik hamle olabilir. Arkadaşlarımın da belirttiklerine katılıyorum. - X: Başkanım, Türk sol güçlerinden bahsediliyor fakat, bizim geldiğimiz ortamda gerçekten isim olarak varlar, fiilen yoklar. Bu bir gerçek, mücadelemizin gelişmesiyle birlikte, Türkiye ortamında bize yönelik yaygın bir sempati var. Bu sempati özellikle ....... kesiminde yoğun. Hatta bu konuda yapılan bazı anket çalışmaları vardı ve bunlar basına da yansımıştı. Fakat, özel harp bunu kısıtlamaya çalışıyor. Buna yönelik politikalar var. Özellikle Bolu, Karadeniz ve Trakya kesiminde mücadelemize yönelik sempati yoğun. Ayrıca, Türkiye metropollerine taşırılmış insanlarımız var. Parti önderliğimizin buna yönelik bir belirlemesi vardı. 'Buraya taşınmış kitlemiz, bu kez tersinden bir işgal demektir fakat, bu bir proletarya işgalidir" diyordu. Bu gerçeği de gözönünde bulunduracak olursak, Türkiye emekçi kesimleriyle birlikte bir parti çalışması yapılabilir. Özellikle üniversite ortamında gençliğin bize yoğun bir sempatisi var. Gerçekten bir çıkış bekliyorlar. Partinin oraya el atmasını bekliyorlar. Türkiye gençliğinde de harekete katılım son derece gelişkindir. Son zamanlarda daha da artmaktadır. Parti çalışması götürülürse iyi ve yararlı olur. - X: Ben de arkadaşların dediklerine katılıyorum. 

Bu süreçte böyle bir oluşum, Kürdistan devriminde nefes borularını daha iyi açacaktır. Parti önderliğinin son konuşmasında dediği gibi, Türkiye sol hareketinin halklarla oynamasını artık engelleyeceğiz. Türkiye sol hareketine baktığımızda halkın isteklerine cevap verememe durumu sözko-nusudur. Senelerden beri halkla oynanıyor. Emekçi halkta yeter diyor. Bu açıdan, cepheden daha çok partinin kurulması önem kazanıyor. Devrimimizin gelmiş olduğu aşamada özel savaş ırkçı şovenizmi dayatmaktadır. Yani, iki halk arasında Türk-Kürt düşmanlığını empoze etmesi söz konusudur. Siyasi bir parti kurulursa, buna da bir cevap niteliğinde olur. - X: Başkanım, bence seksiyon tipi bir örgütlenmeye gidilebilir. Türkiye devriminin devrimcidemokratik hedefler ve programına o temelde yaklaşabiliriz. Aynı zamanda, mücadelemizle bağlantılı gelişme gösteren, onu temel ittifak politikasıyla ilerleten seksiyon tipi bir örgütlenmeye geçilebilir. - 

G.: Bence de gereklidir, başkanım. Şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu durum gerçekten çok bunalımlı ve Türk solunun herhangi bir çıkışı olamaz. Ben onlarda böyle bir çıkış göremiyorum. Bu açıdan da, PKK'nın müdahalesi gerekli. - X: Başkanım, emperyalizmin çok güçlü olması nedeniyle ona karşı gelişecek mücadelenin ve örgütlenmenin de çok güçlü olması gerekli. İlk önce bir parti çalışması ve kısa süre içinde cephe ve diğer örgütlenmeler gerçekleştirilebilir. Enternasyonalizm ve Ekim Devriminin yeniden doğuşunun gerçekleşebilmesi için, halkların kardeşliği, bu temelde örgütlenmesini ve birlikteliğini gerçekleştirecek bir örgütlenmenin olması gerekiyor. İlk etapta bir parti çalışması olabilir. - 

B.: Parti önderliğinin Kürdistan'da ve Kürt toplumuyla ilgili çözümlemeleri büyük ölçüde Türkiye toplumunun da çözümlenmesini de içerir. Yani, tahlilde bir sorun yoktur. Bu açıdan orada kurulacak bir parti sanırım büyük ölçüde avantajlı olur. Ancak bu çözümlemelerin Türkiye somutunda daha da ayrıntılaştırılıp geliştirilmesi gerekir. Türkiye solundaki o kalıpçı yaklaşımlar önderliğini çıkaramama sorunları, sanırım kurulacak bir partinin öncelikle ele alacağı sorunlar olacaktır. Bunun dışında, bilinen program sorunları kurulacak partinin kendine özgü bir nitelik taşıyacaktır. Ancak yine partinin, Türkiye sol hareketi ile farklı bir alanın ittifak politikası olabilir. Kurulacak parti, varolan bu düzenlemeler sosyal şovenizmle, Türk solunun yapısıyla ilgili geliştirilebilir. Ayrıca kendi iç yapısını sağlam kurarsa, sanırım Türkiye sol hareketine  örnek davranış ve tutumlara girebilir. Bu da onları kamçılayacaktır. Örneğin, sosyal şovenizm konuşur. İş partimiz yüklendi ve sonuç aldı ama, bundan sonraki taktiklerde Türkiye'de kurulacak partinin sosyal şovenizme yüklenmekten çok olumlu bazı özellikleri ortaya çıkarması ve toplumdaki olumsuzlukların üzerine aşın yüklenmesi çözüme götürüle-bilir. - APO: Evet, daha yaratıcı düşüncesi olan... - X: Başkanım, Kürdistan devriminin daha kısa sürede başarıya gitmesinde Türkiye cephesindeki güçlü bir gelişme çok büyük bir katkı sağlayacaktır. 

Bugün Türkiye cephesindeki duruma baktığımızda, Türk solundaki tıkanma ve giderek erimeyle birlikte, Türkiye emekçi halkında da belli bir yozlaşma görülüyor. Özel savaş uygulamalarıyla gittikçe pasif-leşen bir halk gerçeği sözkonusu. Eğer müdahale edilmezse, iki halkı birbirine düşman etme politikası bence başarılı bir şekilde hayata geçirilecek. Bugünkü süreçte gerek kitle örgütlenmeleri içinde ve gerekse gençlik örgütlenmeleri içinde mücadelemize sempati duyan ve bizimle ilişkide olan kesimler az değil, hatta Türk sol gençliğinden bize kayış, mücadelemize katılış sözkonusu. Bence bizim örgütlü kitlemize, potansiyelimize yakın olan bu kesimlerle ilişkiye geçerek, bunların gelişmesi ve güçlenmesi sağlanabilir. Geniş bir kadrolaşmaya açık potansiyel bir güç vardır. Özellikle gençlik içerisinde bu böyledir. Türkiye'de sol içerisinde bir önderlik sözkonusu değildir. Varolan örgütler kitleselleşeme-mekte ve erimektedirler. Bence, PAK türü bir örgütlenme çok kısa sürede başarıya gidecektir. Türk soluyla iki ittifak denemesi yapılmıştır ve halen Devrimci Birlik Platformu çalışmalarını sürdürmektedir. Fakat gelişmesi sözkonusu değildir. PAK türü bir örgütlenmeden sonra, Türk solunun geliştirileceği tavra göre yine bir cephe oluşturmaya gidilebilir. - X: Başkanım, bence de Türkiye'de Türk solundan ayrı bir örgütün kurulması gereklidir. Çünkü oradaki halk. özellikle de gençlik ve işçi sınıfı böyle bir partiyi bekliyor. Orada birde faşist ve MİT denetimindeki bazı partiler kuruluyor. 

Türkiye'deki Türk halkıyla Kürt halkı karşı karşıya getirilmek isteniyor. Böylece düşmanlıklarını geliştiriyorlar. - X: Ben de katılıyorum arkadaşların görüşlerine, kurulacak böyle bir parti her alanda büyük bir sempati toplayacaktır. - X: Başkanım, partimizin Türkiye sahasına müdahalesine katılmakla birlikte, niteliği hakkında konuşmak istiyorum. Böyle bir parti, Türkiye solunun şimdiye kadar yapamadığı düşmanla ideolojik ve siyasal kopuşu sağlayacaktır. Kemalist ideolojik bağları koparmak, müdahalenin birinci yönüdür. İkincisi ise Türk solu içindeki radikal hareketlerle ortak bir güç oluşturma ve illegal sahada PAK türü bir örgütlenme olabilir. - X: Durumu arkadaş ortaya koydu. Türkiye devrimine yapacağımız katkı, bir grup kadro arkadaşın Türkiye'nin koşullarına göre bu alanda bir örgütlenme yapmalarıdır. PKK ile güçlü bağlar temelinde yaşanacak böyle bir örgütlenme Türkiye'de iyi bir gelişmeye yol açacak ve devrimin başarısını hızlandıracaktır. - X: Başkanım, öğrenci gençlik içinde kaldığım zaman, hemen hemen hepsinin beklentisi böyle bir partinin kurulması yönünde idi. Zaten, kendi örgütleri gelişim göstermediği için varolan gençlik potansiyeli her gün eriyor-yozlaşıyor. Hatta küçük grupçuklar haline dönüşmüş durumdalar. Bizim böyle bir müdahalemiz, gençlik ve özellikle aydın gençlik içinde güçlü kadroların çıkmasını sağlayacak ve bu temelde büyük bir adım olacaktır. Bu işçiler ve kitle örgütlen içinde böyledir. Çok kişiyle konuştum, özellikle sohbetler herkes beklenti içinde olduğunu belirtiyordu. - X: Başkanım, PAK türü bir örgütlenme bence yararlı olmaz. 

Çünkü; PAK, Güney Kürdistan halkının örgütüdür. Fakat bizim amacımız, partimizin öncelikle yapması gereken Türkiye'deki muhalefeti yönlendirmektir. Türkiye'de gelişen bir muhalefet vardır, fakat sonuca gidememektedir, rejimin politikalarını boşa çıkaramamaktadır. Bu nedenle, sadece ortadaki Kürt halkını ve emekçilerini temel almamak gerekiyor, ayrıca sınıfsal çıkarları da korumak gerekiyor. Türk halkının örgütlülüğünü de hedeflemek gerekiyor. Türkiye'de çeşitli demokratik çevreler ve demekler vardır, parti içi oluşumlar vardır. Bunları kendi içine alan, örneğin ERNK'nin Kürdistan'daki işlevini burada yerine getirecek, Türk ve Kürt halkının kardeşliğini temel alan bir oluşuma gidilebilir. - A. : Başkanım, son yıllarda Türk solunun bizim mücadelemizden etkilenmesiyle bir uyanışı sözkonusudur. Nitekim 89'dan bu yana Türk solundan gruplar, kişiler buraya geliyor. parti önderliğinden yardım, perspektif ve çeşitli destekler istiyorlar. Fakat görülüyor ki, aldıkları perspektifleri uygulaya-madılar, sonuca gidemediler. Yani Türk solu Türk burjuvazisinden kopuşu sağlayamadı, kendi başına cephe ya da başka bir örgüt kuramadı. Partimizin bu örgütlenmeyi sağlaması parti düzeyinde olabilir, yine bir cephe kurulabilir Fakat esas örgütleyici güç PKK'dan gidecek bir güç olabilir. 

 APO: Evet ana hatlarıyla görüşlerinizi belirttiniz. Sizin bu konudaki görüşleriniz neydi? - Z.: Ben de uzun süredir böyle bir çalışmanın gerekliliğine inanıyorum. Arkadaşların belirttiği hususlara katılıyorum. Bir noktayı da belirtmek istiyorum, özellikle son dönemlerde Türkiye ortamında çok sayıda insanın partiye aktığı görülüyor. Bu özgürlük arayanı ifade ediyor. Ancak, gerçekten, kendi üzerlerindeki olumsuzluklarda savaşa dönüşmezse, bu, bence PKK'ya bir sığınma olarak da ifade edilebilir. Bunun tam tersine, tam bir savaşçılığa dönüştürülmesi açısından da yine kendi zemininde bir savaş gerekli. Türkiye ortamında gelen arkadaşların Türkiye'deki devrim sorunlarıyla boğuşmaları bu açıdan da gerekli. Bence Türkiye'nin sorunları çok kapsamlı. Bu sorunlara köklü yaklaşmak gerekiyor. PAK'ı aşan bir çalışmanın olması zorunlu görülüyor. 

İlk etapla biraz daha başından ele alınsa da giderek, daha kapsamlı çalışmalara yönelmek zorundadır. Fakat demokrasi cephesinin işlerlik kazanabilmesi bile parça bölük bir parti çalışmasıyla ancak mümkün. Türkiye soluyla tek bir adım bile atılmayacağı çoktan ortaya çıkmış durumda. Gerçekten Türkiye halkının da bunlara güveni yok. Tam tersine, bunların ayak bağı olduğu herkes tarafından görülüyor. Bizim geçmiş cephe deneyimlerimiz de bunu kanıtladı. Avrupa'da da durumlarını biraz yakından gözlemleyebildik. Ben bunların hiçbir umut vaad etmediği konusunda kesin düşünceye sahibim. Onları kesinlikle aşmak gerekiyor. Türk halkına bunları aşan bir umudun doğduğunu göstermek gerekiyor. - APO: Ne yapılmalıdır? Daha pratik gerçekleşiş üzerine bir kaç önerisi olan ? Evet. Z: Öncelikle böyle bir çalışma yapılmalı. Ben burada bir program çalışmasının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir kere bu konuda düşünceler bence net değil. Ben, kendi açımdan bunu ifade edebilirim. Düşünceler tam netleşmiş değil. 

Nasıl bir çalışma?.. Hangi kapsamda bir çalışma?.. Kendim netleşemediğim için bu konuda pek bir şey ifade edemiyorum. Bence, esas olarak bu noktada tartışmak gerekiyor. - APO: Ne yapılmalı sorusuna pratik karşılıklar, evet? -U.: Pratik olarak iki şey yapılabilir. Burada bir grup arkadaşın yoğunlaşmaları... - APO: Ne yönlü? Biçimi belirle. Hangi çalışmayı yapmalılar? - U: Programa ilişkin özellikleri oluşturulur. -APO: Başka? - U: Türkiye tarihi toplumsal yapısı ve devrimin özellikleri üzerinde durulur. Bu doğrultuda teorik perspektifler hazırlanır. - APO: Yani. Türkiye gerçeği ve Türkiye devriminin özellikle. PKK manifestosuna benzer bir manifesto mu? - U: Evet, başkanım. - P.O.: Taktikten bahsediyorsunuz, bir eylem taktiği gerekiyor diyorsunuz.. - M. S. : Başkanım bence de bir manifesto geliştirilmeli. Türk tarihi, Türk gerçekliği, Türkiye sömürgeciliği ve Kürdistan ilişkileri, Türk solunun tarih boyunca niteliği değerlendirilmeli, Türkiye devriminin ideolojisi ve politikası oluşturulmalı. Hazırlanacak bir çekirdek kadro bu ideoloji ve politikayı kamuoyuna duyurmalı, bunun askeri örgütlenmesi sağlanmalı. Türkiye solu dağılmış haldedir, tabanlarına çağrı yapılmalı. - APO: Bir, planlama; iki, program: üç, kuruluş bildirgesi. Başka? Taktik düzeyde bir darbe diyorsunuz. Başka düşüncesi olan? - X: Bundan sonra da pratik olarak bunların yanı sıra iki grup çıkarılmalı bir, eylem grubu; iki, propaganda grubu. İlk başta çok kapsamlı bir eylem yapılmalıdır. - APO: Yani, gerilla grubu çıkarılmalı diyorsun? - R: Başkanım, zaten en çok tartışılan konulardan biri de buydu. Türk solu ya kırı esas alan, şehri unutan, ya da şehri esas alan, kırı unutan, bu iç içeliği kullanmayan bir konumda olduğu. Bizim gerçekleştireceğimiz program, bu iç içeliğin hayata geçirebilecek. Hem şehir, hem de kır eylemleriyle bu sesi yaratırız. - P.: Başkanım, bir manifesto hazırlanmalı, bir de bunun illegal ve legal kuruluş hazırlıkları yapılmalıdır. Bir çekirdek hazırlanabilir. Metropollerdeki kitlemizi bu yöndeki faaliyete geçirebiliriz. - X: Program ve ilkeleri belirlenmiş somut bir örgüt planıyla birlikte, temel olarak silahlı propaganda taktiği uygulanabilir. - R.: Şehir merkezlerinde şehir gerillacılığına Türkiye'de çok ağırlık vermek gerekir. 

Yani, her ne kadar şehir-kır birlikteliği savunulsa bile, ağırlıklı olarak şehirler üzerinde yoğunlaşması gerekir. - X: Eylemin tarihinden çok, yöneldiği hedefler önemlidir. Faşist TC kurumlarına, ABD ve diğer emperyalist güçlere yonelik eylemler etkili olur. -... : Başkanım, arkadaşların belirttiği manifesto, program, kuruluş bildirgesinin hazırlanmasıyla birlikte asgari bir örgütlenme ile taktik olarak gerillanın Türkiye dağlarında bir eylemliliği ile Türkiye gençliği üzerinde toparlayıcı etki sağlayacaktır. - X: 15 AĞUSTOS niteliğinde bir atılımın gerçekleşmesi gereklidir. - M.S.: Başkanım, bence gerçekten böyle bir darbe gereklidir. Parti önderliğinin belirttiği gibi, Karadeniz dağları bunun için uygundur. Gerillanın orada belirmesi ve bunun kamuoyuna duyurulması büyük bir şok etkisi yaratacaktır. - X: Manifesto ve program çıkarıldıktan sonra, bir örgütsel çalışma üzerinde eylemliliğe yönelinebilir. - X: Başkanım, sınır bölgelerinde ortak gerilla mücadelesi yapılabilir. - APO: Ana hatlarıyla. düşünceler, önerileri geliştirdik. Hemen hemen hepinizin yoğunca belirttiğiniz gibi, bir PKK müdahalesi gerekiyor. Türkiye gerçeğine bu müdahale zaten baştan beri var ve çok sıkı. Etkilenme ve etkileme gerçekte adı konmamış fakat, özünde sıkı sıkıya birlikteliği içeriyor. Fakat sosyal şovenizmin ve ilkel milliyetçiliğin bu konuda yarattığı darboğazlar vardır. Bildiğiniz gibi, bunlar, iki halkın dengeli devrimsel gelişme atmosferi içine girmesini engelledi. PKK'nın ilk oluşumuyla birlikte, Türkiye ve Kürdistan gerçeği birlikte eşlenilmek istendi ve bundan yola çıkılarak birlikte yol almak, ortak eylem, ortak örgütlenme arzulandı. Ama, Kürdistan'ın ilkel milliyetçi ve küçük burjuva reformizmi veya devrim dişiliği ve Türkiye'deki sosyal şovenizmin oldukça tutuculuğu gericiliği daha ilk oluşum günlerinde bile temsil edilen doğru anlayışlara hayat hakkı vermedi. Bu temelde bir gelişmeye imkan vermedi. PKK, buna tepkisinin de ürünüdür. Hiç olmazsa Kürdistan somutunda devrimsel bir gelişmeye yol açmak, fakat sert bir eleştiri, komuta ve bunu da gerçekten çok uzun süren mücadele ile gerçekleştirmek ne demektir? Belli ki, etkilenmenin yaşanması demektir. Son on yılın ağır basan yönü, Kürdistan devrimidir. Biz, bunu öne çıkardık ve hatta Türkiye devriminin önüne geçirdik. Fakat, etkisi Türkiye üzerinde çok somuttur. Bu, Türkiye halkında çok derin etkiler yaratmıştır ve şimdi bu etkiler artık bir örgütlenmeye doğru bir istek belirtmektedir. Demek ki, 70-80 arası süreçte ortak mücadele uğruna bir çelişki ve çatışma ve bunlar PKK ayrışmasının gelişmesi vardır. Bu yıllarda değerlendirmeye tabi tutulabilir. 

Devrimin teorisi ve temel taktikleri 70-80 arasında nasıl geliştirilmek isteniyordu? Engeller neydi, çıkış yolları nasıl yaratılmak istendi? Değerlendirmeye değerdir. 80-90 arası PKK'nın kendini yaşatma savaşıdır. Ayrıştırma, Kürdistan somutuna indirgeme ve özellikle de bunun pratik başarısını sağlamadır. Kürdistan devrimi bu temelde, Türkiye devriminin de önüne ulaşabilmiştir. 90'lı yıllar artık, bütün Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısını araştıracak PKK önderlikli bir gelişmeye imkan tanıyor. PKK bu temelde belli bir sonuç almıştır. Kürdistan devrimini doğru yola sokma ve onu sağlam bir rotada yürütmeyi garantiye almıştır. Hatta, Kürdistan geneli için bile sağlam bir temel döşemiştir. Türkiye somutu için aynı şeyi söylemek biraz zor fakat, dolaylı etki çok yoğun. Direkt etki bu temelde hızla gelişiyor. Biz bunu Türkiye solundan bekliyorduk, bizim dolaylı etkiyi örgüt ve eylem etkisine dönüştürmek bunların görevi idi. Maalesef maddi-manevi bütün çabalarımıza, askeri-siyasi desteklerimize rağmen o yeteneği gösteremedi. PKK'ya Kemalist gözlüklerle bakması, kendini üretememesi, son seçimlerde de gösterdiği gibi faşizme karşı kendini adeta sıfırlaması, böylesine bir solu güvenilemeyeceğini oldukça açığa çıkarmıştır.Bu durumlar, en azından sert bir eleştiriyle birlikte, sert bir maddi müdahale, yani örgüt müdahalesinin bir eylem müdahalesinin, kaçınılmazlığını ortaya koymuştur. Ekim seçimi gerçekten çarpıcıdır. Bu konuda bunlara eskisi kadar güvenilemeyeceğini, gerçekleşse bile özlerinin olmadığını, anti faşist cepheyi büyütecek kuvvet ve yeteneklerinin olmadığını ortaya koymuştur. Bunun yanında, PKK'nın artan etkisi vardır. Kürdistan'daki kitle kadar bir nüfusun Türkiye Metropollerinde yaşaması vardır. Bunların devrime ezici bir şekilde kazandırılması söz konusudur. İşte bütün bunlar gözönüne getirildiğinde belli bir kuruluşa gitmenin artık kaçınılmaz olduğu görünmektedir. En başta yapılması gereken, bir Türkiye değerlendirmesidir. Biz, Türkiye üzerine oldukça kapsamlı değerlendirmeler yaptık. Kürdistan devrimi için geliştirilen değerlendirmeler, bir o kadar da Türkiye değerlendirmeleridir. 

Türkiye tarihi, Türkiye toplumunun özellikleri, Kemalist bakış açısı açıklandı. Bizim geliştirdiğimiz değerlendirmelerden de yararlanılarak daha iyi konulabilir. Manifestonun bir bölümü budur. Bununla birlikte, Türkiye toplumunun güncel bazı özellikleri T.C.'ye vurgu yapılır. Aslında, T.C. değerlendirmesi güçlüdür. 12 EYLÜL'e vurgu yapılır; toplumsal özellikleri 136. U çgendeki Tezgâh ve günümüzü anlamak açısından bu gereklidir. Aslında bu, objektif durum değerlendirmesidir. Tarihin incelenmesi ardından, Türkiye devriminin bazı özellikleri işlenir. Bu işlenirken, mevcut sübjektif düzey değerlendirilir. Bu, ideoloj-ik-örgütsel gruplaşmaların ana esaslarının işlenmesidir. Özellikle ortak noktaları açılmaya çalışılır. Sübjektif durum incelenirken, Cumhuriyetin kuruluşundan 60'lara kadar ki süren 65-80 arası gençlik hareketi, yaşanılan durumlar ve tabii ki 12 EYLÜL döneminde de artık netleşen sonuçlar konulur. Türkiye'deki devrimci güçlerin, sosyalist veya devrimci demokrasinin kendini faşizme karşı yürütemediği, dolayısıyla teorilerinin ve pratiklerinin eleştiriye açık tutulması gerektiği esas alınır. Bu herşeyin inkarı değildir. Direnişler ve örgütlenmeler var ama. öz örgüt olma, halka yansıma, doğru taktikleri oturtmada başarısızdır. Gelişmeler inkar edilmemekle birlikte düzem aşan bir gelişmeye ihtiyaç kesindir. İşte bu derin ihtiyacı karşılama temelinde, yeni bir kuruluşa gidilmektedir. Bunun vurgusu yapılır. Bu, yeni bir siyasal veya yeni bir devrimsel çıkıştır. Mevcudun olumluluklarından yararlanma, olumsuzluklarını aşma: Türkiye toplumun demokratikleştirilmesi: Türk konusunun şovenizmden arındırılması ve emperyalizmden bağımsızlaştırılması: yani. iç gericilik ana hedefler oluyor. Bizim manifestodan bu konuda yararlanılabilir. Böylece manifesto oluşturulabilir. Kürdistan gerçeği de vurgulanır. Yani devrimin temel ittifakları Türkiye devriminin Ortadoğudaki yeri, Kürdistan'la ilişkileri dünya içindeki yeri, konumlanması, hatta Sovyetlerdeki çözülmeden sonra Pan Türkizm akımına doğru bir yaklaşım, Sovyetlerdeki halk cumhuriyetlerine, Kafkaslara. Balkanlara doğru yaklaşım üzerine değinmeler yapılabilir. 

Bir manifestonun neyi kapsaması gerekiyorsa, ana hatlarıyla bunları kapsar. Bununla birlikte, program çalışması yapılabilir. Program manifestodaki ana esastan dikkate alır. onu maddeleştirir mevcut programlar vardır, gözden geçirilerek Türkiye devriminin program! ortaya çıkarılır. Program taslakları vardır fakat daha da somutu özüne getirme ve böylece özlü bir metni ortaya çıkarma imkan dahilindedir. Bu çalışma zor değildir. yapılabilir. Kuruluş bildirgesi bir ilan bildirgesidir. Özellikle gerekir. Yapılmak isteneni devrimci kesimlere ve kamuoyuna çarpıcı biçimde yansıtırsa ve bu güçlü bir kaç eylemin eşliğinde du-yurulursa oldukça etkili olur. Yapılacak belli bazı çalışmalar bunlar olabilir. Bu çalışmalar, burada grup çalışmasını gerektiriyor gruplaşmasını rahatlıkla yürütecek arkadaşlar var. Biz böyle bir grubu oluşturduk. Gerçi bu şehir grubu daha çok PKK dahilindeki örgütlenmeyi yürütüyor. Fakat bu çalışmaların da içine rahatlıkla kayabilir. Ancak, bu . . ... .................hazırlama daha çok bir teorik ve siyasi çalışmadır. Bir küçük grup belirlenebilir. Bu grup bu üç metin üzerinde durulabilir. Taktik düzeyde görev alabilecek veya örgütlenmeyi geliştirecek güç zaten var. Türkiye için bir gerilla grubu da oluşturulabilir. Öncelikle bu temel metinleri çıkarmadan biraz yorum gücü olan, yani bu metinleri güçlü hazırlayacak küçük bir grup düşünülebilir. Bunun için kendini iyi hazırlayan var mı ? Üç metin ve mümkünse başka metinler de düşünülebilir. -X....: Ben katılabilirim. - APO: Evet siz bir şeyler yapabilirim diyorsunuz, zaten siz varsınız. Öneriler dikkate alınarak belli sayıda arkadaş görevlendirildi. - APO: Bu bir iş bölümüdür.Yani, bütün Türkiye kökenliler orada çalışacak diye bir kural yok, gerek de yok. 

Kaldı ki, binlerce Kürdistanlı çalışma içine girebilir. - S......: Başkanım, Y. Arkadaş Türkiye ve Türk sol tarihi üzerine epey bir inceleme yaptı. - APO: Düşüncelerinden yararlanırız. Hani Y. ?  - Y......: Benim. - APO: Sen mi çalışma yaptın? - Y......: Son üç yıl. cezaevinde bu konuyla uğraştım. - APO: Bir sonuca vardın mı? - Y.......: Türk sol tarihine ilişkin epey not çıkardım. - APO: Sol hakkında vardığın sonuç nedir? - Y.......: Tersine çevirmek gerekiyor. Aslında tek kelimeyle öyle diyebiliriz. - APO: Türkiye sol tarihindeki mevcut pratiği tersine çevirmek gerekiyor. Yalçın KÜÇÜK de bizim gibi düşündüğünü söylüyormuş. İşte, tersine o çeviriyor. - Y.......: Ama, onu pratiğe dökemedi. Entellektüel düzeyde kaldı. - APO: Teoride tersine çevirmek de önemli bir adımdır. Evet, katılmak isteyen arkadaşlar çeşitli biçimlerde katkılarını sunacaklar. Çeşitli alt bölümleri yazabilirler. Bunlar sorumlu komisyon gibi çalışırlar. Zaman var, bu kış sürecini bu temelde değerlendireceğiz. Yönetim çalışmalarıyla birlikte, bu çalışmalar kış boyu ağırlık kazanacak. Fakat, daha da yazılaçak konular olabilir. Bence, mesela siz Türk solu üzerine incelemenizi metin haline getirebilirsiniz. - Y.......: Eleştirel bir tarih. - APO: Tamam, yani Türk sol eleştirisini siz yaparsınız. Sizinki hangi konudaydı, S. ? - M.S....: Başkanım, Türk tarihi ve Kemalizm üzerine. - APO: Güçlü yaklaşabilir misin ? - M.S....: Güçlü yaklaşabilirim... - APO: Yani Türk tarihi ve Kemalizm veya Türk tarihi içinde Kemalizm'in yeri. Türk tarihi ve en önemli bir aşaması olarak Kemalizmin yeri. Konu bu. Genel olarak Kemalizm'in yeri çok önemli. Tarihi incelemeyi, Kemalizmi tam açıklığa kavuşturmak için yapacağız. Osmanlılıkla Kemalizm arasındaki bağlantı, etkiler konulmalı. Bazı belirlemeleri tekrar da yapabilirim, ama gereksiz. Çözümlemelerde kapsamlı işlenmiştir. Çok kısa bir hatırlatma yapayım. Osmanlı mirası olmasa Kemalizm bir hiçtir. Kemalizm diye bir şey olmaz. Kemalizm aslında feodal bir kalıntıdır. Kemalizm feodal kalıntının bir ürünüdür. Artık bunun açıklamasını yaparsınız. Yani anti demokratik olması, despotik olması, anti sosyalist olması. Osmanlı geleneğiyle çok sıkı ilintilidir. Ayrıca, Osmanlı geleneğini islam feodalizmi içinde inceleyeceksiniz. 

Türkler barbar toplumun yukarı aşamasındayken, Orta-doğuya çıkış yapılmıştır. Türk barbar geleneğini, Doğu PERİNÇEK'de biraz işlemiş. Daha da açarsınız. Yani. Oğuz boylarının gelişlerine biraz değinirsiniz. Osmanlıdaki yoğunlaşma ve Kemalizmdeki yoğunlaşma, bu çalışma için bir metin olacak. Yani, bu ayrı bir broşür çalışması olacak. Eğer sorunu siz de irdelerseniz, Kemalizm üzerine değerlendirmeler den yararlanacaksınız, kısaca dokunacaksınız. Bir işbölümü oluyor. Arkadaşın ele aldığını siz tekrarlamayacaksınız. Da ha çok Türk solunun özellikleri, tarihle bağlantısı, güvenlikle ilişkileri, yani yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal rejimin öze yansıması incelenir ve fakat sonuçta Türkiye devriminin teo- risi sorununa açıklık getirilir. Türkiye devriminin örgütlenme sine açıklık getirilebilir. Böylesine bir metin geliştiriyorsunuz. Başka metin geliştirmek isteyen? - P....-' Başkanım, bu konuda A'nın görüşlerine de başvu-rulursa iyi olur. - APO: Olabilir, başvururuz.Yani bir taslak iletiriz, belki bir katkı sunmak ister. Evet, başka metin geliştirmek isteyen? -A .....: Başkanım. Türkiye sol tasfiyeciliğini... - APO: O çalışmanın içindedir. Son gelişmeler incelenirken, bunlar kapsamlı ele alınacak. Bizdeki değerlendirmeleri okuyacaksınız. Geliştirilen çok kapsamlı eleştiri ve çözümlemeler var. bunları iyi inceleyeceksiniz. Ayrıca. Türkiye'de Türk kişiliği ele alınabilir. Biz nasıl Kürdistan'da kişilik meselesini incelediysek, Türkiye'de kişilik problemi de incelenebilir Türkiye'de kişilik erozyonu ve devrimci militan. Bu bizim kitabın bir uyarlaması olabilir. Türkiye'de kişilik bunalımı, devrimci militanın özellikleri ve yaşam tarzı konusunda kim çalışmak ister? -Z....: Zaman sorunu var. - APO: Zamanlama mühim değil, uyarlama kabiliyetiniz var sanırım. Kendi sorumluluğunuz altında bir kaç arkadaşla yapabilirsiniz. Yani bu bir nevi yaşam tarzının incelenmesi, Türk halk gerçekliğinin nasıl çarpıtıldığının ortaya konulmasıdır. Yaratıcı olacak. Aslında bizim yöntem hayli yaratıcıdır. Uygulanırsa Türk halkının temel bazı özellikleri bence yakalanır. Boyun eğmeci özelliği güce tapınma özelliği, devlet içinde erime özelliği, yüzyıllardan beri egemen sınıflarının ardından sürüklenme özelliği, keloğlan özelliğinden bahsettik, yine bunun da bazen pasif ama, kendi devleti için herşeyini ortaya koyan, günümüze doğru daha da sığlaşan yaşam özellikleri , kendi gerçekliğine yabancılığı incelenir. Bu halk gerçekçiliği bazı yönleriyle kişilik üzerinde de yansımasını bulmaktadır. 

Türk tipi üzerine iyi inceleme yapılabilir. Bu tipin bazı temel özelliklerini iyi açığa çıkarmak gerekiyor. Bu tip: ilkesizdir, pragmatisttir, taklitçidir, dışa yarar-lanmacıdır, boyun eğmecidir, çok kurnazdır, ilkesizdir, onun için bir özgürlük ilkesi- bir demokrasi ilkesi yoktur, büyük güç nerdeyse o da ordadır. Tarihte müslümanlık çıkıyor müslü-manlığa sarılıyor, emperyalizm çıktı. Emperyalizme sarılıyor. İngiliz'e, Fransız'a, Amerika'ya yani kim güçlüyse tarih de hep ondan yana kayıyor. Günümüzde de kendini hayli düşüren bir kişilik özelliği var. Sosyal yaşam incelenir. Sosyal-Kültürel yaşam da incelenmeyi gerektirir. Aile içindeki yaşam işlenebilir. Anti-de-mokratik, şoven nitelikleri işlenebilir. "Bir Türk dünyaya bedel" diyorlar. Kemalizmi bağlantıları zaten konulabilir. Biz bunları zaman zaman işlemiştik. Bir Özal kişiliğini değerlendirdik. Bunun yanında bir proleter-köylü tip, ilkel olan tipi incelenebilir. Anadolu köylü tipi incelenebilir. Proleter tip bence oluşmamıştır. Belki köylü tipten bahsedebiliriz ama, proleter Türk tipinden bahsetme imkansızdır. Proleter tip, yarı köylü, yarı küçük burjuvadır. Bu tipin özelliği daha da açılabilir. Bu konuda gözlemleriniz var sanırım.Öyle bir metini de fırsat buldukça geliştirebilirsiniz. Ayrıca, Türkiye'de gerilla üzerine çalışma da gerekebilir mi? _ X......: Başkanım, şehir gerillası... - APO: Şehri-kırı birliktedir; böyle bir çalışma uygun olabilir mi? Türkiye'de gerilla sorunları... - X.....: Başkanım, o konuda ilk önce Dev-Sol ve TİKKO benzeri gerillaya yönelik çıkışların eleştirisi gerekir. - APO: Tamam da, ben içeriğinden bahsetmiyorum. Gerekir mi gerekmez mi? - X......: Gereklidir, başkanım... - APO: Gereklidir diyorsunuz.Türkiye'de gerilla sorunları veya Türkiye'de gerilla çalışması adı altında incelenebilir. Bu da taktiğe açıklık kazandırmak için geliştirilmesi gereken bir metindir. Yani Türkiye'de eylem taktiğinin geliştirilmesi için bu sorunu incelemek gerekiyor. Türkiye'de gerillayı ele alırken, elbette bunun bir tarihçesi olacak. Türk ordusunun değerlendirmesi gerekecek. Kurtuluş savaşı döneminin değerlendirmesi yapılacak. Tarih de halk isyanları incelenecek. Özellikle 12 MART döneminin çıkışı, bazı gerilla deneyimleri, başarısızlıklarının nedeni ve Türkiye devriminde gerillanın gerekli olup olmadığı veya Türkiye devriminde gerillanın neden gerekli olduğu noktalarına açıklık getirilecek. Şehir ve kır gerillasının özellikleri örgütlenmesi ve temel diğer gerilla taktikleri incelenecek. İşte, o zaman dağları da işletebilirsiniz. Bazı dağlar, üstlenme sorunları, lojistik sorunları, ilk grupların derlenip toplanması, gerillanın yaşam tarzı üzerinde durursunuz. Bizim kitaplarda bunlar çok somuttur.

Gerillanın yaşam tarzı, gerillanın taktiği, gerillanın daha pratik bir planı gerekir. Gerilla Türkiye'de nerelere nasıl üstlenmeli ilk hazırlıklar ne olmalı, evet böyle bir metni de geliştiriyorsunuz. Bir de, Türkiye için serihildan taktiği (şehir ayaklanması) üzerine küçük, bir broşür çalışması olabilir. Biliyorsunuz. Türkiye ağırlıklı olarak şehir toplumunun özelliklerini taşır. Gösterisi bol gelişecek bir alandır. Dolayısıyla böylesine bir çalışma prespektifi gereklidir ve bu aslında bir nevi plan olur. Yani, şehir örgütlenmesi ve serihildanı çalışmasıdır. -C......: Böyle bir çalışmayı yapabilirim. - APO: Rahatlıkla yapabilirsiniz. Zaten böyle bir planlama göreviniz var. Şimdiye kadar yazdığınız bütün yazılardan yararlanarak, Türkiye'de şehir çalışmaları, şehir ayaklanmaları, şehir eylem planı üzerine bir broşür hazırlayabilirsiniz. Bu çalışma klavuzu olur. Üniversitelerin yeri, mahalle çalışmaları, özellikle fabrika çalışmaları, eylem ve örgütleme biçimleri üzerinde durulur. Bunun içine bir de şehir eylemliliği, şehir gerillacılığı kısmını da dahil edersiniz. Sabotaj vb. gibi birçok şehir eylem taktikleri geliştirebilirsiniz. (Öneriler temelinde belli sayıda arkadaş bu çalışmalar için görevlendirildi..) - APO: Gerilla ve serihildan, kurulması düşünülen partinin eylem taktiğidir. Yani daha çok pratik örgütlenme ve eylemlerin şehir ve kırda nasıl geliştirilmesine dair açıklık geti-riyor.Yoğun bir görüş alış-verişi, tartışma içinde böyle bir metin ortaya çıkarabilirsiniz. Ana hatlarıyla bir yerde Türkiye devrimini planlamış oluyoruz. Bu kadar kolay ve hızlı olmasının nedeni şudur:  yıllık bir birikim vardır. Deneyle ispatlanmış sonuçlar vardır. Onları hızla adepte ediyoruz, uyarlıyoruz. Bu PKK yönetimini ve içeriğini daha bilinçli, daha örgütlü ve de güç vererek Türkiye'ye yansıtmadır. Başarı şansı çok güçlü çünkü: biz sıfırda başladık. Bugüne geldik. Türkiye açısından ise. dev gibi bir birikim var. Bizim yirmi yıllık birikimimizin yanı sıra, Türkiye sol birikimi de vardır ve rejim çıkmaz içindedir. Buna dayanacak büyük bir aşama yapabilir. Oldukça güçlü, çarpıcı ve hızlı bir çalışma olabilir. Hatta, bu çalışmalar başlarsa. 15 AĞUSTOS gelmeden de biz Türkiye içinde de güçlü eylemler ortaya koyabiliriz. 

İSTANBUL, Karadeniz, Toroslar dahil, iki gerilla büyük çıkışı, birkaç büyük şehir çıkışı yapabiliriz. 92 PKK'nın atılım yılıdır. Türkiye'de de hazırlıklarımız gelişiyor. Bunu yeni kuruluş adına yaptığımızda, epey sarsıcı boyutlarda bir gelişmenin ortaya çıkacağı açık. Buna gücümüz Var.Anormal gelişmeler olmazsa büyük bir atılım sağlanabilir. Türkiye solu da ister gelsin ister gelmesin, o hiç mühim değildir. Artık bıktık bu soldan.Zaten çok yeteneksiz, çok verimsiz bir sol. Tabanlarında muazzam potansiyel var. Hepsini çekeriz. Biz çok yaramaz temelli olan KDP ve DDKD'yi nasıl çektik; Türkiye'deki taban aslında devrimcidir. Doğru çağrıları ve doğru çıkışları gördü mü, hızla koşar. Dolayısıyla, çeşitli örgütlerin bünyesindeki sağlam öğelerin yeni kuruluşun bünyesine çekilmesi çok süratli gerçekleşebilir. Bu verimli ve yaratıcı çalışmaya bağlıdır. Partimizin de bunu desteklemesi, yani PKK paraleli biçiminde ortaya çıktığını kavranması, bu gelişmeyi oldukça tırmandıracaktır. Bu bir PKK çalışmasıdır. PKK'nın enternasyonalist niteliği gözönüne getirilirse bu konuda Hakiler ve Kemallerin gerçek bir PKK'lı olarak sonuna kadar mücadeleleri gözönüne getirilirse, bu çalışmanın PKK'nın Türkiye'ye uyarlanmış daha planlı, uğruna daha çok hazırlanılmış ve dönemin gelmiş-geçmiş bir çalışması olduğu rahatlıkla anlaşılabilecektir. Fakat, yeni dönemin özellikleri muazzam örgütsel görevler dayatıyor. Mevcut olanakları iyi aktarmak gerekiyor. Bu yeni bir pratik çalışmadır. Esas itibari ile teorik, siyasi çizgiyi, perspektifleri derleyip toparlamak, metinlere kavuşturma ama, daha çok da pratiğin,eylem ve örgütlülük düzeyinde daha hızlı gelişmesi çalışmasıdır. Biz bu çalışmaya katılacak olanlara daha şimdiden böylesine sağlam bir çıkış yaptırmak iyi bir temel hazırlamak istiyoruz. Dolayısıyla, bu çalışmalara da alabildiğine dikkatli, duyarlı yaklaşmalısınız. 

Başarı şansı verebilmek için, kendinizi biraz zorlamasınız. Her şeyden önce değerine ve gerçekleşme şansına inanmalısınız.Fakat sadece inanç yetmez, düşünce gücü yetmez; Pratik sorunlar üzerinde kafa yormakta gerekir. Bu gruplar muhtemelen ileride pratiğinde yer alacaklardır.Sorunlara göğüs germede, kendini yenilemede, gözden geçirmede, sıkı sıkıya üzerinde durmada elden geleni yapacaksınız. Bu kış sürecinde, kampımızda böylesini bir soylu bir çalışmayı ortaya çıkarmamız anlamlıdır. Dev gibi bir çalışma gerçekleşmiştir. Buradaki çalışma Kürdistan devrimini ayağa kaldıran bir çalışmadır. Türkiye devrimini de yeni temel üzerinde ayağa kaldırabilir. Kampımızın böyle bir gücü vardır. Kaldı ki şimdiye kadar zaten oldukça katkı sağlanmaya çalışılmıştır. Belki sonuçta tam alınamadı ama, Türkiye soluna bir başarı şansı verdirtmek istedik; Layık olamadılar. O zaman, bu sefer bu biçimde yöneleceğiz. Bu sefer başarı şansı yüksek bir çalışma haline getireceğiz. Bu çalışmanın içinde bulunan bütün arkadaşlara bu temelde başarı dilerken bizim de elden geldiğince destekleyeceğimizi, zaten en az Kürdistan devrimi kadar desteklediğimizi, güç-olanak verdiğimizi ve bunun daha da artacağını belirtebiliriz." PKK isimli melanet yuvasının "TÜRKiYE METROPOL FAALiYETLERi" adını verdiği yapılanma ile "TÜRKİYE KOMiTESi YAPILANMASI" şematik olarak tetkik edildiğinde APO Vampirinin sadece Güneydoğu Anadolu bölgesiyle yetinmediği ve Türkiye'nin bütününe yönelik hesaplar içerisinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...