COJEP Uluslararası, merkezi Strazburg'da olan ve 14 Avrupa ülkesinde subeleri bulunan bir sivil toplum kurulusudur. Insan Hakları, demokrasi, ırkçılık ve ayrımcılıga karsı mücadele, kültürler arası diyalog, birlikte yasama, vatandaslık konularında çalısmaları yürüten kurum, Birlesmis Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin de üyesidir ve UNESCO ile karsılıklı çalısma iliskileri bulunmaktadır. Dernek, farklı uluslararası
kuruluslarla genis kapsamlı program ve faaliyetler düzenlemektedir.
COJEP demokratik katılım, vatandaslık, kongre toplantılarında
yabancıların katılımı, yerel yönetimlere katılım konusundaki faaliyetleri
organize eden bir vatandas hareketini temsil etmektedir.
COJEP International, Avrupa Konseyi Uluslararası Sivil Toplum Kurulusları
Konferansı, Birlesmis Milletler, Avrupa Birligi Temel Hakları Ajansı üyesi bir
kurulus olmanın yanında UNESCO ve Avrupa Güvenlik isbirligi teskilatı ile
birlikte çalısmalar yürüten ve bahsi geçen kuruluslarla ortaklıkları olan bir
sivil toplum kurulusudur.
Tarihi Gerçekler ve 1915 Olayları
Bu kitapçık,
COJEP International tarafından çok değerli araştırmacı ve
tarihçilerin destekleriyle hazırlanmıştır.
Bu çalışma, 1915 Olaylarını doğru anlama ve algılama konusu üzerinde
durmaktadır. Projemiz kapsamında Fransa genelinde 7 noktada konferans,
panel ve tanıtma faaliyetleri gerçekleştirilmiş, mümkün olan en yüksek
sayıda Türkiye kökenli vatandaşımıza, özellikle de Fransa’da eğitim ve
öğretimlerine devam eden genç nesle, bilgi aktarımı yapılmak amacıyla
ulaşılmıştır. Konu ile ilgili Fransız ders kitaplarının öğrettikleri yanında
muhakeme yeteneklerini geliştirerek; gençlerin farklı kaynaklardan da
beslenmeleri sağlanmış ve bu amaçla da elinizde bulunan kaynakça
hazırlanmıştır.
1915 Olaylarının, insan hak ve özgürlüklerini, düşünce ve düşündüğünü
ifade etme özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikle inkâr yasası çıkarma çalışmaları
içerisinde olan Fransa devletinde konuşmak ve tartışmak pek çok açıdan
büyük önem taşımaktadır. 1915 Olaylarının Fransa’da yaşayan ve eğitim
görmekte olan Türkiye kökenli gençlere Fransa kaynaklarının dışındaki
araştırmalarla anlatılması; Fransa’da Türkiye kökenli gençlerin okullarında
kendilerini ifade etmede yaşadıkları sıkıntının gözlemlenmesinden sonra
ortaya çıkmıştır.
1915 Olaylarının Fransız kitapları dışında öğrenmeye ihtiyaç duyan bu yeni
nesle yardımcı olmak amacıyla
COJEP International girişimi ile 2014
yılında Fransa’da düzenlenen konferanslar ve elinizde bulunan kitapçık
ortaya çıkmıştır.
Kitapçığın Türkiye kökenli gençlerimize kendilerini ifade etmede ve
okullarında tarih derslerinde herhangi bir sıkıntı yaşamadan 1915 Olayları
konusunda fikir belirtebilmelerine yaraması,
COJEP International’in
öncelikli dileği ve amacıdır.
Lütfen siz de Türkiye kökenli gençlerimizin 1915 Olayları konusunda,
okullarında herhangi bir zorluk ya da yanlış anlaşılma yaşamadan kendilerini
ifade etmelerine destek olmak için bu kitapçığı mümkün olan en fazla
sayıda kişiye ulaştırmaya destek olunuz.
İlginize teşekkür ederiz.
COJEP International
1
Giris
1915 Olayları ile ilgili olarak ileri sürülen tez ve antitezler, tehcir
sırasında yasanan olaylara dayandırılmakta, bu durum ise tehcir
kararını almaya iten sebeplerin arka planının gözden kaçmasına
neden olmaktadır. Bu tür yaklasımların ana nedeni, Ermeni-Türk
iliskilerinin tarihi süreçten kopuk olarak ele alınmasından ileri
gelmektedir.
1915 Olaylarının daha iyi anlasılması ve aktarılabilmesi amacıyla
tehcir süresine giden gelismelerin ve sürecin her iki milletin insanlarına
da acı ve gözyası verdiginin bilinmesi gerekmektedir. 1915 Olayları,
1. Dünya Savası sırasında pek çok cephede Osmanlı Devleti için de
büyük bir kayıp ve Ermeni vatandaslar ile Osmanlı Devleti
vatandaslarının yasadıgı ortak acının bir sonucu olarak bilinmelidir.
Osmanlı - Rus Savası Öncesi Ermeni - Osmanlı Devleti Iliskileri
Asırlar boyunca Osmanlı Devleti’nin yönetimi altında yasayan
Ermeniler, imparatorlugun topraklarının hemen hemen her tarafına
dagılmıs; güven içinde, inançları açısından tamamen serbest ve
huzurlu, ekonomik açıdan ise Müslüman halk ile esit kosullarda
yasamıslardır. Ticaret ve sanatla ugrasmıslar, kuyumculuk,
mühendislik, mimarlık, doktorluk yapmıslar, öteden beri Osmanlı
Devleti’nce özel hizmetlerde ve emniyet gerektirecek islerde
çalıstırılmıslardır. Dısisleri Bakanlıgı, Maliye bakanlıgı gibi birçok
kurumun basına geçmisler, bunun da ötesinde Mehmet Pasa ile
vezirlik makamına yükselen Ermeniler Millet-i Sadıka olarak
adlandırılmıslardır.
Osmanlı Tarihi; Ermeni vatandaslardan 29 Pasa, 22 Bakan, 33 Milletvekili, 7 büyükelçi, 11 Baskonsolos ve
Konsolos, 11 Üniversite ögretim üyesi ve 41 yüksek rütbeli memur kaydetmektedir.
Doç.Dr. Senol KANTARCI,
Tarih Boyunca Türk Ermeni Iliskileri Ve Ermeni Sorununun Ortaya Çıkısı, 30 Agustos 2007
1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı Ermeni İlişkileri
açısından kırılma noktası oluşturmaktadır.
2
Ermeni Asıllı Osmanlı Askerleri
Ermeni Komite Reis’leri A. Amadonu, Liyon Hıraçyan, K. Mıhitarof, A.
Kirkoryaniç, K. Milenyan, Y. Masisyan ve S. Kananyan tarafından
yazılan bu mektup, Osmanlı Devleti döneminde Ermeni ve diger
Osmanlı Devleti vatandaslarının hosgörü ve barıs ortamında
yasadıklarını anlatmaktadır.
“Bizler Ermeni milleti olarak, Osmanlı
padişahlarının diğer tebaaya olduğu gibi
Ermenilere de pek çok lütuf ve ihsanda
bulunduklarına şahidiz. Zaten İslâm ve Ermeni
milletleri arasında eskiden beri dostluk
münasebetleri mevcuttur. Bazı bozguncuların yalan
sözlerine rağmen biz Osmanlı Devleti’nin
hizmetinde sadıkane çalışmaktan geri
durmayacağız. Zira Osmanlı uyruğunda olmak,
bizim için bir iftihar vesilesidir”
3
Mesrutiyet’in ilanını kutlayan Ermeniler ve Ermenice pankartlar
Her ne kadar Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karsı izledigi adaletli ve
esitlikçi politikasına ragmen; Fransız devriminin getirdigi Milliyetçilik
akımından ciddi bir sekilde etkilenen bazı Ermeni vatandaslar Rusya
ve Batılı güçlerin destegini de alarak akıllarındaki ulus devleti kurma
çabalarına girismislerdir. Bu yolda Osmanlı topraklarında ve Osmanlı
Devleti dısında kurulan fakat etki alanı olarak Osmanlı topraklarını
belirleyen Ermeni Cemiyet ve Komiteler kendi çıkar gruplarını
olusturarak Ermeni halkını Osmanlı Devleti’ne karsı kıskırtmıslardır.
Yüzlerce yıldır birlikte yasayan Ermeniler ile Türklerin arası ne için
açıldı? Yıllarca dostluk duygusu içinde yasayan Osmanlı Devleti
içinde yasayan Ermeniler, neler oldu da Osmanlı Devleti’ne karsı;
Türklere karsı; birbirine düstü? 19. yüzyılın ikinci yarısında neden bir
“Ermeni Sorunu” ndan söz edilmeye baslandıgını görmekteyiz…
Armenakan, Hınçak ve Tasnak
Kurtulus için birlik cemiyeti; Van, Kara haç Cemiyeti; Van, Ermeni Komiteleri Hınçak ve Tasnak Sütun, Orhan
Dogan, dergisosyalbil.selcuk.edu.tr s:309;
Cenevre’de kurulan Hınçak cemiyeti, age s:321
Ti is’te kurulan Tasnak cemiyeti, age S:316
1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan 1. Dünya
Savaşı’na kadar Osmanlı – Ermeni İlişkileri
4
1829 yılından sonra, Osmanlı Devleti içerisinde bir kırılma noktası
olusturan 1877-1878 Osmanlı – Rus Savası’na kadar Osmanlı
Devleti’nin Ermeni vatandaslara olan yaklasımı, “sadık tebaa /
gönülden baglı uyruk” anlayısı üzerine temellendirildigini bir kere
daha hatırlatmak gerekmektedir.
Ayrıca, Anadolu’nun zenginligini ele geçirmek amacıyla Osmanlı
ordusu ile savasan devletler ve Osmanlı Devleti’nin ekonomik
sıkıntıları, salgın hastalıklar ve yoksulluk savas kosullarını daha agır
hale getirmistir. Tüm kötü kosullar yanında Osmanlı Devleti içerisinde
yasayan farklı milletler de Osmanlı Devleti’nin bu zor zamanlarından
faydalanmak için Batılı devletlerin kıskırtmasına gelmis ve yüzyıllarca
kardesçe yasadıgı topraklarda Osmanlı Devleti zararına hareket eder
duruma gelmistir.
1878 yılında Rus ordusu Osmanlı Devleti içerisindeki ilerleyisini
hızlandırmıstır. Osmanlı Devleti’nin ekonomik ve askeri güçlüklerinin
yanında mücadele ettigi salgın hastalıklar nedeni ile de düzenli ve
güçlü bir ordusu kalmamıs; Rus ilerleyisini kesecek bir askeri birlik ile
Rusya’nın önünü kesememistir. Istanbul’un isgal edilip devletin
yıkılmasına engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Rusya’ya ateskes
teklifinde bulunmustur. Rusya, Ayestefanos(Yesilköy-Istanbul’da bir
semt)’e dek gelmis; burada Osmanlı Devleti ile anlasma imzalamayı
kabul etmistir. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında; Osmanlı Devleti’ne
zarar verecek pek çok maddenin yer aldıgı bir anlasma imzalanmıs;
anlasma dâhilinde yüklü miktarda bir tazminat dahi eklenmistir.
Rusya ile yapılan Ayestefanos Anlasması maddeleri, Osmanlı
Devleti’nin basarılı diplomatik girisimleri sonucunda 13 Haziran
1978’de Batılı Devletler ve Rusya’nın katılımı ile gerçeklestirilen Berlin
Konferansı ile hafifletilmis; yine de Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin
Kuzey Dogusundaki hâkimiyetini tamamen kıramamıstır.
Maddenin içerigi: “Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan vilayetlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdigi ıslahatı
yapmayı ve Ermenilerin huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri
devletlere bildireceginden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir. Bu madde ile bir
uluslararası antlasmada Ermeni adı ilk kez açıkça yer aldı. Kaynak: Ermeniler, Sürgün ve Göç, Türk Tarih
Kurumu, Ankara, 2004
5
(Rusya, Osmanlı Devleti’ne ait bazı devletleri almak istemistir) Bu
durum, Rusya’nın Osmanlı Devletinin iç islerine karısmasına olanak
vermektedir…
Berlin Konferansı sonucunda Osmanlı Devleti’nin Dogu’da Ermeni vatandasların yasadıgı bölgede ıslahatlar
apması maddesi de eklenmistir. Bu madde, 1915 Olaylarının yasanmasına neden olan olayların da
baslangıcı olarak degerlendirilmektedir.
Berlin Anlasması ardından, anlasma sonucu olarak alınan kararlar
çerçevesinde Osmanlı Devleti, Ermeni vatandasların yogun olarak
yasadıgı bölgelerde, Ermenilerin can ve mal güvenliklerini garantiye
almak ve yasam sartlarını iyilestirmek üzere reform çalısmalarına
baslamıstır. Ancak, bu reform çalısmaları sırasınca kötü niyetli dernek
ve organizasyonların fikirleri, yanlıs fikirler edinen Ermeni
vatandasların isyan ve ayaklanmaları, reformları uygulanamaz
kılmıstır.
Bu isyan ve ayaklanmaların amacı, Osmanlı Devleti’nin 6
ilinde özerk bir Ermenistan Devleti kurma istegidir.
Toplam Nüfus Ermeni Nüfusu Ermeni Oranı %
Erzurum 645.702 134.967 20,90
Bitlis 398.625 131.390 32,96
Van 430.000 80.798 18,79
Elazıg 578,814 69.718 12,04
Diyarbakır 471.462 79.129 16,78
Sivas
1.086.015 170.433 15,68
Tablodan da anlasılacagı üzere,
Ermeni Devleti kurulmak istenen sehirlerin hiçbirinde Ermeni vatandasların
nüfusu, toplam nüfusun 1/3’ini dahi olusturmamakta; buna göre çogunluk statüsünde de
bulunmamaktadır. Ermeni vatandasların yogun olarak yasadıgı sehirlerde Ermeni nüfusunun genel nüfusa
oranı zda %15 olmaktadır.
Ermeniler yüzlerce yıl birlikte yasadıkları Türkleri en zor günlerinde
Ruslarla birlikte hareket ederek zor duruma düsürmüslerdir. Ermeni
vatandaslar, yanlıs fikir ve görüslerin kıskırtması ile 1. Dünya Savası
sırasında Osmanlı Devleti’ne destek olmamıs; aksine, Ruslarla birlikte
Osmanlı Devleti’ne karsı savasmıs ve Rus askerlerine destek
olmuslardır. Rus kuvvetleriyle beraber sınırı ilk geçen Ermeni birliklerinin
basında Annen Garo lakabıyla tanınan eski Osmanlı Milletvekili
Karekin Pastırmacıyan bulunmaktadır.
6
Yine eski mebuslardan Murad lakabıyla bilinen Hamparsum
Boyacıyan, Ermeni çetelerinin basında, cephe gerisinde Ermeniler için
tehlike olusturdugunu düsündügü Türk kasaba ve köylerine
saldırmıslardır.
Bütün bunlar olup biterken Ingiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale
Bogazı’nı zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya’dan Dogu Anadolu
ve Irak’a kadar çesitli cephelerde düsman kuvvetleriyle çarpısmaktadırlar.
Ermeniler yüz binlerce korumasız Türk köyüne zarar verip
köylülerle çatısırken Osmanlı Hükümeti çaresizdir. Istanbul Hükümeti
önce Ermeni Patrigi, mebusları ve önde gelenlerini çagırarak Ermenilerin
Müslümanları katletmeye devam etmesi halinde gerekli önlemleri
alacagını bildirmekle yetinmis, bu sonuç vermeyince de harekete
geçmistir.
Encyclopedia Britannica, 2010
Prof.Dr. Hikmet ÖZDEMIR, Ermeni Asıllı Rus General Korganoff’a göre Kafkasya Cephesinde Osmanlı
Ordusuna Karsı Ermeni Faaliyetleri, Istanbul Harp Akademileri Basımevi, 2010
“Ermeniler, bu ayaklanma ve faaliyetlerini,
Osmanlıların tehcir kararı üzerine girişilen bir
meşru müdafaa olarak takdim etmek
alışkanlığındadırlar. Oysa bu elim olaylar
yaşanırken ortada henüz alınmış bir tehcir kararı
yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların
sonucudur.”
Rus ordusuna katılan Ermeni
askerlerinin dinî töreni
Rus ordusunda Ermeniler
7
Özellikle Van’da baslayan Ermeni isyanının, 15 Nisan 1915’te
Van’ın kusatılması ve 15 Mayıs’ta sehrin Ruslara teslim edilmesi ile
sonuçlanması artık son noktaya gelindigini gösteriyordu. Çünkü Itilaf
Devletleri karsısında büyük zorluklarla savasılırken, Anadolu’nun daha
pek çok yerinde devam eden Ermeni isyanları, hele de Van gibi
önemli bir Osmanlı sehrinin isgal edilmeye baslanması ve sonrasında
Ruslara teslim edilmesi, Osmanlı Devleti’ni çok büyük bir zorlukla karsı
karsıya getirmistir. Ermenilerin yarattıgı tehlikenin gittikçe daha da
büyüdügünü gören Osmanlı yöneticileri, ilk defa genel tedbirler
almaya baslamıstır. Ilk önlem, 24 Nisan 1915’te, yapılan uyarıları
ciddiye almayan ve devlet için tehlike olan Ermeni Komite merkezlerinin
kapatılmasını, belgelerine el konulmasını ve komite elebaslarının
tutuklanmasını öngören karardır. Bu karar üzerine Ermeni komiteleri
kapanmıs ve yöneticilerinden 2345 kisi devlet aleyhine faaliyette
bulunmak suçundan tutuklanmıstır.
Osmanlı Hükümeti, kısa bir süre sonra benzer tehlikelerle karsılasan
tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyecegi bir önleme basvurarak,
Osmanlı Devleti’ne karsı zararlı eylemlerde bulunan kisileri daha
güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye’ye ve Irak vilayetlerine göç
ettirmek için “Tehcir Kanunu”nu çıkarmıstır. Geçici Kanun’un tarihi 27
Mayıs 1915’tir.
Tehcir ve Sonuçları
Ermeni vatandasların, yanlıs fikir ve uygulamalar ile Osmanlı
Devleti’ni zor durumda bırakmaları, 1. Dünya Savası nedeni ile ekonomik,
askeri ve siyasi güçlükler yasayan Osmanlı Devleti’ne destek
vermeyip isgalci devlet olan Rusya’ya destek vermeleri nedeni ile
çıkarılan tehcir kanununa gore ;
Dışarıdaki Ermeni toplumlarının her yıl “katliam”
yıldönümü diye andıkları 24 Nisan, işte bu 2345
kişinin tutuklandığı tarihtir.
8
1- Sefer zamanında ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların
vekilleri ve bagımsız bölge komutanları; halk tarafından herhangi bir
sekilde hükümet emirlerine, yurt savunmasına, mevcut düzene ve
güvenlik islerine karsı durum alan, silaha sarılan veya direnenleri
görürlerse, hemen askerî kuvvetlerle karsı koyacaklardır. Saldırı ve
direnmeyi kökünden yok etme yolunda yetkili ve yükümlüdürler.
2- Ordu ve bagımsız kolordu ve tümen komutanları, askeri nedenlere
dayanan, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını tek tek
veya toplu olarak memleketin diger bölgelerine gönderebilirler ve
oralarda oturtabilirler.
3- Bu kanun yayınlandıgı tarihten itibaren geçerlidir.
Aynı zamanda Osmanlı Devleti, o zamanda esi benzeri görülmemis
hazırlıklar ile Ermeni vatandasların göç ettirilecekleri bölgeye
ulastırılmaları için hazırlıklar yapmıstır ve yönetmelik hazırlamıstır.
Öte yandan çıkarılan bir diger yönetmelikte; göç edenlerin gerek
kamplarında gerekse de göç sırasında yolda bir saldırıya ugramaları
halinde saldırganların hemen tutuklanarak gerekli mercilere sevk
edilecegi belirtiliyordu. Ayrıca, göç edenlerden rüsvet veya hediye
alanlar, kadınlara saldıranlar da aynı akıbete ugrayarak
cezalandırılacaktır.
Görüldüğü gibi tüm dünyaya “Ermeni Tehciri”
olarak aksettirilen kanunda, hiçbir millet veya din
ismi, bu niteliklere sahip insanların adları
geçmemekte, devletine ihanet edenlerin göç
ettirileceğinden bahsedilmektedir.
9
Anlasılacagı üzere, devlet bütünlügünün korunması amacıyla
gerçeklestirilen göç kararında her türlü ayrıntı düsünülmüs, ona göre
önlemler alınmıstır. Ne yazık ki daha önce de belirtildigi üzere
Osmanlı Devleti’nin karsı karsıya oldugu salgın hastalıklar, ekonomik
sorunlar, askeri problemler; savas kosulları, tehciri zorlastırmıstır.
Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni nüfusu:
Ermeni tehciri, Osmanlı Devleti’nin dogu illerinde uygulanmıs;
Istanbul, Izmir, Antalya gibi sehirlerde yasayan Ermeni vatandaslara
uygulanmamıs, burada yasayan Ermeni vatandaslar zorunlu göçe
maruz kalmamıstır. Baslangıçta 300 binlerden baslayıp, sonraları 3
milyonu bulan Ermeni katliamı hikayeleri, hep Amerikan elçisi Henry
Margenthau’nun raporları ile bu raporlardan istifade ederek
kitaplarını yazan Lord Bryce, Johannes Lepsius ve Arnold Toynbee’nin
eserlerine, bunlardan alıntı yapılarak hazırlanan kitaplara
dayandırılmıstır. Hâlbuki Osmanlı Devleti’nin Yıldız Tasnifi, Sifre
Kalemi ve Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti gibi, tehcirin gizli
belgelerinin bulundugu arsivler, yanlıs bilgi ve belgeleri çürütmekte ve
Osmanlı Devleti’nde yasayan, tehcir uygulanan ve tehcir sırasında
hayatlarını kaybeden kisilerin sayısını vermektedir.
9 Haziran 1915 - 8 Subat 1916 tarihine kadar Anadolu’nun farklı
bölgelerinden yeni yerlerine nakledilen Ermenilerle ilgili olarak
Osmanlı arsivinin belgelerden çıkan sonuca göre göç ettirilen nüfusun
toplamı, 438.758; Halep’tekilerle birlikte yeni yerlerine ulasanların
sayısı 382.148’dir. Görüldügü gibi ikisi arasında 56.610 kisilik bir
fark bulunmaktadır.
Ermeni tarihçi Kevork Aslan’a göre : 1.800.000
Fransız Sarı Kitabı’na göre : 1.555.000
Encyclopedia Britannica’ya göre : 1.500.000
Ludovic de Constenson’a göre : 1.400.000
FI.F.B. Lynch’e göre : 1.345.000
Revue de Paris’e göre: 1.300.000
İngiliz yıllığına göre : 1.056.000
10
Tehcir edilen Ermenilerin geri dönüs kararları
Tehcir edilenlerle, tehcir bölgelerine varanlar arasındaki bu 56.610
kisilik fark, belgelerden elde edilen bilgiye göre, büyük ölçüde göç
esnasındaki kayıplardan kaynaklanmaktadır. Erzurum-Erzincan
arasında, Mardin civarında, Urfa-Halep arasındaki Meskene’de
eskıyaların saldırısı sonucu ölenler olmustur.
Ayrıca cografi yapısı elverisli oldugu için çok sayıda eskıya çetelerinin
bulundugu Tunceli bölgesinden geçen kafilelere yapılan saldırılar
sonucunda Ermeni göçmenler hayatlarını kaybetmislerdir. Bunlara
ilave olarak yollarda açlıktan da ölümler oldugu belgelerden anlasılmaktadır.
Bunların dısında tifo, dizanteri gibi hastalıklardan da
yaklasık 25-30 bin kisinin yasamını yitirdigi tahmin edilmektedir.
Ermenilerin bir kısmı, yola çıkarılmıs olmakla birlikte, yeni yerlerine
varmadan tehcirin durdurulması sebebiyle, bulundukları vilayetlerde
alıkonulmustur. Mesela 26 Nisan 1916’da Konya’da, henüz yollarda
olan Ermenilerin Konya’ya yerlestirilmeleri için yazı gönderilmistir.
Öte yandan tehcir kapsamında bulunan Ermenilerden bir bölümünün
Rusya’ya, Batı ülkelerine ve Amerika’ya kaçırıldıkları da tahmin
edilmektedir.
Nitekim belgelerde, Osmanlı ordusunda silah altında bulunan Ermenilerden
50.000’inin Rus ordusuna katıldıgı yer almaktadır.
11
Tehcir sırasında Osmanlı denetiminde kalan topraklarda yasayan
Ermenilerin toplam nüfusunun; 600.000 ila 800.000 arasında oldugu
ortaya çıkmaktadır. 1918 yılında, Ermeni Delegasyonu baskanı olan
Bogos Nubar Pasa’nın Fransa Dısisleri Bakanlıgı Fevkalade Yetkili
Bakanı Monsieur Gout’a gönderdigi raporda:
Olmak üzere 390.000 kisinin Türkiye'den sürgün edildigi, aslında
sürgünlerin toplam sayısının 600-700.000 kisiye ulastıgı iddia
edilmektedir. Bu bilgilere göre, iddia edildiginin aksine, Ermeni
vatandasların sag salim iskân yerlerine vardıklarını ve dolayısıyla
soykırım iddialarının ne kadar dayanıksız oldugunu ortaya
çıkarmaktadır.
Kafkasya'da 250.000
İran'da 40.000
Suriye-Filistin'de 80.000
Musul-Bağdat'ta 20.000
1915 yılında yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı
Osmanlı Devleti’nin uygulamak zorunda kaldığı
tehcir; Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki
Ermenilerin Anadolu’dan güneye, Suriye ve Irak’a
mecburi iskân için sevk edilmeleri bir soykırım
olarak değerlendirilemez.
Yerlerine Dönen Ermeniler
12
1915 Olayları Hakkında Karsılasılabilecek Sorular ve Olası Yanıtlar :
1. Tehcir nedir?
Tehcir bir yer degistirmedir. Bir soykırım degildir.
2. Soykırım nedir?
Soykırım suçunun belirleyici ögesi, millet, din, soy ya da ırk özellikleri
üzerine olusan bir grubun yok edilmesidir. 1948 tarihli Birlesmis
Milletler soykırım sözlesmesine göre bu yok etme eyleminin olusum
sartları,
- Grup üyelerinin öldürülmesi
- Grup fiziksel ya da ruhsal saglıklarına agır zararlar verilmesi
- Grup üyelerinin fiziki varlıklarının ortadan kaldırılmasına neden
olacak sartlar altına konması
- Grupta dogumlara engel olacak tedbirlerin alınması
- Bir grubun çocuklarının zorla baska bir gruba nakledilmesidir.
Osmanlı Devleti tehcir sırasında bu maddelerin hiç birini Ermeni
vatandaslara uygulamamıstır.
3. Osmanlı Devleti Döneminde yasayan azınlıklar kimlerdir?
Ermeniler, Araplar, Arnavutlar, Rumlar, Yahudiler ve Slavlar, Osmanlı
Devleti içerisinde yasayan azınlıklardır. Görüldügü gibi Ermeniler,
Osmanlı Devleti içinde yasayan tek azınlık grup degildir ancak tehcir
kanununun uygulandıgı tek gruptur.
4. Osmanlı Devleti Ermenilere soykırım uygulamıs mıdır?
Öncelikle uluslararası hukuk açısından bakıldıgında olaganüstü
durumlarda devletlerin kendi vatandaslarının mal ve can emniyetini
saglamak amacıyla, devletin uygun gördügü bölgeye göç ettirebilirler.
II. Dünya Savası’nda Fransa Devleti, Almanya sınırındaki Alman asıllı
vatandaslarını güvenlik nedeniyle Kuzey Batı Fransa’ya, Amerika
Birlesik Devletleri Pasifik kıyısındaki Japon asıllı vatandaslarını aynı
gerekçelerle Amerika’nın baska bölgelerine zorunlu olarak göç
ettirmistir.
13
Ölümler bir devlet politikası olarak degil, bireysel ve kontrol
edilemeyen kisilerce gerçeklestirilmistir ve bu kisiler daha sonra
yargılanmıs ve cezalandırılmıstır.
5. Tehcir kararı neden alınmıstır?
Dogu Anadolu'da yasayan Ermenilerin büyük devletlerin kıskırtmaları
sonucu ayaklanarak Osmanlı ordusunu arkadan vurmaları, Ruslarla
isbirligine giderek Osmanlı ordusunun harekatını sekteye ugratmaları
ve sivil Türk halkını katletmeleri, bu kararın alınmasına neden oldu.
1915 kararları Ermeniler tarafından Türklere uygulanan katliamların
durdurulması için alınmıstır. Istanbul, Izmir gibi Batı Anadolu
sehirlerinde yasayan Ermeniler bu kararlardan etkilenmediler. Ermeni
kamu görevlileri, hatta Osmanlı Devleti’nin dıs temsilciliklerde görevli
olan Ermeni asıllı memurları bu görevlerine devam ettiler.
6. Osmanlı Devleti’nde, 1915 yılına gelindiginde Ermeni nüfusu kaçtır?
Batı kaynaklı rakamların 1.056.000 ile 1.555.000 arasında
degistigini ve bunun ortalaması olan 1.300.000’in fiili nüfus sayımına
dayalı Osmanlı istatistikleriyle hemen hemen aynı oldugunu
görmekteyiz. Bu nedenle Osmanlı Ermeni nüfusunun 1.300.000
oldugunu söyleyebiliriz. Ermeni nüfusu 1.300.000 olduguna göre 1,5
milyon Ermeni ölmüs olamayacaktır. Ermeni propagandasının bu
iddiasının da gerçekle bir ilgisi yoktur.
14
Güzelimyan Ailesinin beyanı
Güzelimyan Ailesinin beyanı
Ermeni propagandasının Türkiye’yi hedef alan temel iddiaları
inceledikten sonra su iki yargıya varmak, mümkündür :
1-Tarih süzgecinden geçirildiklerinde, bu iddiaların gerçek dısı
oldukları ya da gerçeklerin saptırılmasına dayandırıldıkları açıkça
ortaya çıkmaktadır.
2-Ermeni propagandası bu zayıflıgını bildiginden, bu kez belgeler icat
etmek yoluna gitmektedir.
Ermeni Iddiaları sonucu, Ermeni Devleti’nin Türkiye’den talebi:
Türkiye’nin sözde soykırımı tanıması, bu nedenle Ermenilere tazminat
ödemesi ve Türkiye’nin Dogu Anadolu’yu Ermenilere iade etmesidir.
Osmanlı Devleti herhangi bir soykırım yapmadıgına göre, Türkiye
Cumhuriyeti’nin sözde soykırımı kabul edip tazminat ödemesi kabul
edilemez bir durumdur.
Toprak taleplerine gelince, ne bu topraklar Ermeni topragıdır, ne de
Sevr geçerlidir. Türkiye’nin, Ismet Pasa’nın Lozan’da vurguladıgı gibi
hiç kimseye toprak borcu yoktur. Ermeniler Dogu Anadolu’da nüfusun
en fazla %15’ini olusturarak, %85 oranındaki çogunluk olarak
yasayan Türklerin yanında azınlık bir cemaat olarak yasamıslardır.
Ancak belli bir tarih dilimi içinde belirli bir yerde yasamıs olmak hiç
kimseye o topraklara sahip çıkma hakkını vermez.15
logo
9-13 temmuz tarihleri arasında, İstanbul'da sessiz sedasız bir toplantı yapıldı. Bayrampaşa Belediyesi ve İstanbul Gençlik Spor Müdürlüğü'nün desteklediği, COJEP adlı bir sivil toplum kuruluşunun organize ettiği "Liderlik formasyonu eğitim programı" çerçevesinde, Fransa'dan Suriye, Arnavutluk, Kosova ve Kazakistan'a kadar 17 ülkeden 50 üniversiteli genç bir araya getirildi; onlara küreselleşme, kişilik, kültür, sivil toplum liderliği konularında ilgi çekici bilgiler sunuldu. Tabii olay magazin değeri taşımayınca ve uluslar arası sermaye destekli olmayınca, basında neredeyse hiç yer almadı.
COJEP kimdir?
Bu toplantıda, önce Cojep hakkında ayrıntılı bilgi verildi. O zamana kadar tanımadığımız bu organizasyonun temel amacını, faaliyet biçimini, projelerini dinleyince, "ufku genişlemiş" bir avuç genç idealistin dünyaya açılım hedefine tanık olduk. Merkezi Strasbourg'ta bulunan ve Avrupa'nın 7 ülkesinde Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde lobi faaliyetleri yürüten Cojep International öncelikle bağımsız olmayı temel ilke haline getiren, temel hak ve özgürlükleri savunan, çok sayıda kültürün barındığı Avrupa ve Balkanlar gibi coğrafyalarda çok kültürlülüğün korunması gerektiği tezini benimseyen; ama daha önemlisi, Türk-İslam kültürü coğrafyasının mesajını önce Avrupa'ya, sonra dünyaya, tam bir sivil toplum örgütü mantığı içinde taşımayı arzu eden bir kuruluş… Başka bir ifadeyle, evrensel insanî ilkeleri hareket noktası haline getiren ve bu yolla etkin olmayı hedefleyen bir organizasyon… Bu tanıtımda, COJEP'in gerçekleştirdiği Avrupa'daki kültürel faaliyetleri, gençliğe yönelik Kosova Buluşması, Strasbourg Buluşması gibi faaliyetlerini de öğrenmiş olduk.
***
Bu ülkeden Avrupa'ya göçüp orada kalanlar, bildiğimiz gibi, kültürel ve ahlakî varlıklarını koruyabilmek için cemaatler ya da cemaati andırır birliktelikler şeklinde, mesela cami cemaatleri şeklinde örgütlendiler. Bu durum belki pratik bir ihtiyacın ürünüydü. Ama katılımcı demokraside sivil toplum kesiminin örgütlenmesi gerekiyordu ve anılan örgütlenmeler bu gerekliliğin yerini alamamıştı. Zira dar kapsamlı örgütlenmelerin temsil ve hitap ettikleri kitlenin de sınırlı olacağı ortadaydı. Bir toplumsal ortamda etkili olabilmek ise ancak geniş boyutlu bir temsil ve katılımla mümkün olabilirdi. (Bu tablo, milyonlarca Türk insanının yaşadığı Avrupa'da Türk varlığının niye hiç etkili olamadığını da açıklamaktadır.)
Geniş boyutlu bir temsil ve sesini duyurabilme, ancak evrensel insanî değerleri temele alan bir organizasyon ve eylem tarzına dayanabilirdi. Böylece bu türden organizasyon hem uluslar arası kuruluşların, hem de kamuoyunun desteğini alabilirdi.
***
Asimilasyon ya da entegrasyon değil, herkesin kendisi olarak yaşadığı bir Avrupa ya da dünya, ancak evrensel insanî değerlerin egemenliği altında mümkün olabilir. İletişim devrimi ya da dijital devrim diye adlandırılan çağımızda, dünyaya ancak evrensel ilkeleri esas alan bir eylem planıyla açılmak mümkündür. Kuru bir hamaset ya da sınırlı bir aidiyet söylemi, ancak meraklılarını mutlu eder. Bu türden bir organizasyon mensupları da, -deyim yerindeyse- kendileri çalıp kendileri söyler ve kendileri dinlerler.
İnsanlığa sesini duyurmanın yolu, insanlık için iyi ve güzel olanı dile getirmek ve bunu eylemlerinin temel ilkesi olarak kabul etmektir. Bu gerçeği görüp harekete geçen Cojep ekibinin yolculuğunda onlara başarılar dilemeliyiz. Temel ilkelerinden taviz vermediği ve hiçbir gücün oyuncağı olmadığı müddetçe, Cojep doğru yolda demektir.
Zaten İslam da evrensel ilkeler vaaz etmiyor mu?