25 Nisan 2015

TARİHİ GERÇEKLER VE 1915 ERMENİ OLAYLARI COJEP

logo

COJEP Uluslararası, merkezi Strazburg'da olan ve 14 Avrupa ülkesinde subeleri bulunan bir sivil toplum kurulusudur. Insan Hakları, demokrasi, ırkçılık ve ayrımcılıga karsı mücadele, kültürler arası diyalog, birlikte yasama, vatandaslık konularında çalısmaları yürüten kurum, Birlesmis Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin de üyesidir ve UNESCO ile karsılıklı çalısma iliskileri bulunmaktadır. Dernek, farklı uluslararası kuruluslarla genis kapsamlı program ve faaliyetler düzenlemektedir. 
 COJEP demokratik katılım, vatandaslık, kongre toplantılarında yabancıların katılımı, yerel yönetimlere katılım konusundaki faaliyetleri organize eden bir vatandas hareketini temsil etmektedir.
 COJEP International, Avrupa Konseyi Uluslararası Sivil Toplum Kurulusları Konferansı, Birlesmis Milletler, Avrupa Birligi Temel Hakları Ajansı üyesi bir kurulus olmanın yanında UNESCO ve Avrupa Güvenlik isbirligi teskilatı ile birlikte çalısmalar yürüten ve bahsi geçen kuruluslarla ortaklıkları olan bir sivil toplum kurulusudur. 
 Tarihi Gerçekler ve 1915 Olayları Bu kitapçık,
 COJEP International tarafından çok değerli araştırmacı ve tarihçilerin destekleriyle hazırlanmıştır. Bu çalışma, 1915 Olaylarını doğru anlama ve algılama konusu üzerinde durmaktadır. Projemiz kapsamında Fransa genelinde 7 noktada konferans, panel ve tanıtma faaliyetleri gerçekleştirilmiş, mümkün olan en yüksek sayıda Türkiye kökenli vatandaşımıza, özellikle de Fransa’da eğitim ve öğretimlerine devam eden genç nesle, bilgi aktarımı yapılmak amacıyla ulaşılmıştır. Konu ile ilgili Fransız ders kitaplarının öğrettikleri yanında muhakeme yeteneklerini geliştirerek; gençlerin farklı kaynaklardan da beslenmeleri sağlanmış ve bu amaçla da elinizde bulunan kaynakça hazırlanmıştır. 
1915 Olaylarının, insan hak ve özgürlüklerini, düşünce ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikle inkâr yasası çıkarma çalışmaları içerisinde olan Fransa devletinde konuşmak ve tartışmak pek çok açıdan büyük önem taşımaktadır. 1915 Olaylarının Fransa’da yaşayan ve eğitim görmekte olan Türkiye kökenli gençlere Fransa kaynaklarının dışındaki araştırmalarla anlatılması; Fransa’da Türkiye kökenli gençlerin okullarında kendilerini ifade etmede yaşadıkları sıkıntının gözlemlenmesinden sonra ortaya çıkmıştır. 1915 Olaylarının Fransız kitapları dışında öğrenmeye ihtiyaç duyan bu yeni nesle yardımcı olmak amacıyla 
COJEP International girişimi ile 2014 yılında Fransa’da düzenlenen konferanslar ve elinizde bulunan kitapçık ortaya çıkmıştır. Kitapçığın Türkiye kökenli gençlerimize kendilerini ifade etmede ve okullarında tarih derslerinde herhangi bir sıkıntı yaşamadan 1915 Olayları konusunda fikir belirtebilmelerine yaraması, 
COJEP International’in öncelikli dileği ve amacıdır. Lütfen siz de Türkiye kökenli gençlerimizin 1915 Olayları konusunda, okullarında herhangi bir zorluk ya da yanlış anlaşılma yaşamadan kendilerini ifade etmelerine destek olmak için bu kitapçığı mümkün olan en fazla sayıda kişiye ulaştırmaya destek olunuz. İlginize teşekkür ederiz.
 COJEP International 1 Giris 1915 Olayları ile ilgili olarak ileri sürülen tez ve antitezler, tehcir sırasında yasanan olaylara dayandırılmakta, bu durum ise tehcir kararını almaya iten sebeplerin arka planının gözden kaçmasına neden olmaktadır. Bu tür yaklasımların ana nedeni, Ermeni-Türk iliskilerinin tarihi süreçten kopuk olarak ele alınmasından ileri gelmektedir. 1915 Olaylarının daha iyi anlasılması ve aktarılabilmesi amacıyla tehcir süresine giden gelismelerin ve sürecin her iki milletin insanlarına da acı ve gözyası verdiginin bilinmesi gerekmektedir. 1915 Olayları, 1. Dünya Savası sırasında pek çok cephede Osmanlı Devleti için de büyük bir kayıp ve Ermeni vatandaslar ile Osmanlı Devleti vatandaslarının yasadıgı ortak acının bir sonucu olarak bilinmelidir. Osmanlı - Rus Savası Öncesi Ermeni - Osmanlı Devleti Iliskileri Asırlar boyunca Osmanlı Devleti’nin yönetimi altında yasayan Ermeniler, imparatorlugun topraklarının hemen hemen her tarafına dagılmıs; güven içinde, inançları açısından tamamen serbest ve huzurlu, ekonomik açıdan ise Müslüman halk ile esit kosullarda yasamıslardır. Ticaret ve sanatla ugrasmıslar, kuyumculuk, mühendislik, mimarlık, doktorluk yapmıslar, öteden beri Osmanlı Devleti’nce özel hizmetlerde ve emniyet gerektirecek islerde çalıstırılmıslardır. Dısisleri Bakanlıgı, Maliye bakanlıgı gibi birçok kurumun basına geçmisler, bunun da ötesinde Mehmet Pasa ile vezirlik makamına yükselen Ermeniler Millet-i Sadıka olarak adlandırılmıslardır. Osmanlı Tarihi; Ermeni vatandaslardan 29 Pasa, 22 Bakan, 33 Milletvekili, 7 büyükelçi, 11 Baskonsolos ve Konsolos, 11 Üniversite ögretim üyesi ve 41 yüksek rütbeli memur kaydetmektedir.

 Doç.Dr. Senol KANTARCI, Tarih Boyunca Türk Ermeni Iliskileri Ve Ermeni Sorununun Ortaya Çıkısı, 30 Agustos 2007 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı Ermeni İlişkileri açısından kırılma noktası oluşturmaktadır. 2 Ermeni Asıllı Osmanlı Askerleri Ermeni Komite Reis’leri A. Amadonu, Liyon Hıraçyan, K. Mıhitarof, A. Kirkoryaniç, K. Milenyan, Y. Masisyan ve S. Kananyan tarafından yazılan bu mektup, Osmanlı Devleti döneminde Ermeni ve diger Osmanlı Devleti vatandaslarının hosgörü ve barıs ortamında yasadıklarını anlatmaktadır. “Bizler Ermeni milleti olarak, Osmanlı padişahlarının diğer tebaaya olduğu gibi Ermenilere de pek çok lütuf ve ihsanda bulunduklarına şahidiz. Zaten İslâm ve Ermeni milletleri arasında eskiden beri dostluk münasebetleri mevcuttur. Bazı bozguncuların yalan sözlerine rağmen biz Osmanlı Devleti’nin hizmetinde sadıkane çalışmaktan geri durmayacağız. Zira Osmanlı uyruğunda olmak, bizim için bir iftihar vesilesidir” 3 Mesrutiyet’in ilanını kutlayan Ermeniler ve Ermenice pankartlar Her ne kadar Osmanlı Devleti’nin Ermenilere karsı izledigi adaletli ve esitlikçi politikasına ragmen; Fransız devriminin getirdigi Milliyetçilik akımından ciddi bir sekilde etkilenen bazı Ermeni vatandaslar Rusya ve Batılı güçlerin destegini de alarak akıllarındaki ulus devleti kurma çabalarına girismislerdir. Bu yolda Osmanlı topraklarında ve Osmanlı Devleti dısında kurulan fakat etki alanı olarak Osmanlı topraklarını belirleyen Ermeni Cemiyet ve Komiteler kendi çıkar gruplarını olusturarak Ermeni halkını Osmanlı Devleti’ne karsı kıskırtmıslardır. Yüzlerce yıldır birlikte yasayan Ermeniler ile Türklerin arası ne için açıldı? Yıllarca dostluk duygusu içinde yasayan Osmanlı Devleti içinde yasayan Ermeniler, neler oldu da Osmanlı Devleti’ne karsı; Türklere karsı; birbirine düstü? 19. yüzyılın ikinci yarısında neden bir “Ermeni Sorunu” ndan söz edilmeye baslandıgını görmekteyiz… Armenakan, Hınçak ve Tasnak Kurtulus için birlik cemiyeti; Van, Kara haç Cemiyeti; Van, Ermeni Komiteleri Hınçak ve Tasnak Sütun, Orhan Dogan, dergisosyalbil.selcuk.edu.tr s:309; Cenevre’de kurulan Hınçak cemiyeti, age s:321 Ti is’te kurulan Tasnak cemiyeti, age S:316 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan 1. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı – Ermeni İlişkileri 4 1829 yılından sonra, Osmanlı Devleti içerisinde bir kırılma noktası olusturan 1877-1878 Osmanlı – Rus Savası’na kadar Osmanlı Devleti’nin Ermeni vatandaslara olan yaklasımı, “sadık tebaa / gönülden baglı uyruk” anlayısı üzerine temellendirildigini bir kere daha hatırlatmak gerekmektedir. Ayrıca, Anadolu’nun zenginligini ele geçirmek amacıyla Osmanlı ordusu ile savasan devletler ve Osmanlı Devleti’nin ekonomik sıkıntıları, salgın hastalıklar ve yoksulluk savas kosullarını daha agır hale getirmistir. Tüm kötü kosullar yanında Osmanlı Devleti içerisinde yasayan farklı milletler de Osmanlı Devleti’nin bu zor zamanlarından faydalanmak için Batılı devletlerin kıskırtmasına gelmis ve yüzyıllarca kardesçe yasadıgı topraklarda Osmanlı Devleti zararına hareket eder duruma gelmistir. 1878 yılında Rus ordusu Osmanlı Devleti içerisindeki ilerleyisini hızlandırmıstır. Osmanlı Devleti’nin ekonomik ve askeri güçlüklerinin yanında mücadele ettigi salgın hastalıklar nedeni ile de düzenli ve güçlü bir ordusu kalmamıs; Rus ilerleyisini kesecek bir askeri birlik ile Rusya’nın önünü kesememistir. Istanbul’un isgal edilip devletin yıkılmasına engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Rusya’ya ateskes teklifinde bulunmustur. Rusya, Ayestefanos(Yesilköy-Istanbul’da bir semt)’e dek gelmis; burada Osmanlı Devleti ile anlasma imzalamayı kabul etmistir. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında; Osmanlı Devleti’ne zarar verecek pek çok maddenin yer aldıgı bir anlasma imzalanmıs; anlasma dâhilinde yüklü miktarda bir tazminat dahi eklenmistir. Rusya ile yapılan Ayestefanos Anlasması maddeleri, Osmanlı Devleti’nin basarılı diplomatik girisimleri sonucunda 13 Haziran 1978’de Batılı Devletler ve Rusya’nın katılımı ile gerçeklestirilen Berlin Konferansı ile hafifletilmis; yine de Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin Kuzey Dogusundaki hâkimiyetini tamamen kıramamıstır. Maddenin içerigi: “Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan vilayetlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdigi ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceginden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir. Bu madde ile bir uluslararası antlasmada Ermeni adı ilk kez açıkça yer aldı. Kaynak: Ermeniler, Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2004 5 (Rusya, Osmanlı Devleti’ne ait bazı devletleri almak istemistir) Bu durum, Rusya’nın Osmanlı Devletinin iç islerine karısmasına olanak vermektedir… Berlin Konferansı sonucunda Osmanlı Devleti’nin Dogu’da Ermeni vatandasların yasadıgı bölgede ıslahatlar apması maddesi de eklenmistir. Bu madde, 1915 Olaylarının yasanmasına neden olan olayların da baslangıcı olarak degerlendirilmektedir. Berlin Anlasması ardından, anlasma sonucu olarak alınan kararlar çerçevesinde Osmanlı Devleti, Ermeni vatandasların yogun olarak yasadıgı bölgelerde, Ermenilerin can ve mal güvenliklerini garantiye almak ve yasam sartlarını iyilestirmek üzere reform çalısmalarına baslamıstır. Ancak, bu reform çalısmaları sırasınca kötü niyetli dernek ve organizasyonların fikirleri, yanlıs fikirler edinen Ermeni vatandasların isyan ve ayaklanmaları, reformları uygulanamaz kılmıstır. 

Bu isyan ve ayaklanmaların amacı, Osmanlı Devleti’nin 6 ilinde özerk bir Ermenistan Devleti kurma istegidir. 
Toplam Nüfus Ermeni Nüfusu Ermeni Oranı % 
Erzurum 645.702 134.967 20,90
 Bitlis 398.625 131.390 32,96 
Van 430.000 80.798 18,79 
Elazıg 578,814 69.718 12,04 
Diyarbakır 471.462 79.129 16,78 Sivas
 1.086.015 170.433 15,68 
Tablodan da anlasılacagı üzere, 
Ermeni Devleti kurulmak istenen sehirlerin hiçbirinde Ermeni vatandasların nüfusu, toplam nüfusun 1/3’ini dahi olusturmamakta; buna göre çogunluk statüsünde de bulunmamaktadır. Ermeni vatandasların yogun olarak yasadıgı sehirlerde Ermeni nüfusunun genel nüfusa oranı zda %15 olmaktadır. Ermeniler yüzlerce yıl birlikte yasadıkları Türkleri en zor günlerinde Ruslarla birlikte hareket ederek zor duruma düsürmüslerdir. Ermeni vatandaslar, yanlıs fikir ve görüslerin kıskırtması ile 1. Dünya Savası sırasında Osmanlı Devleti’ne destek olmamıs; aksine, Ruslarla birlikte Osmanlı Devleti’ne karsı savasmıs ve Rus askerlerine destek olmuslardır. Rus kuvvetleriyle beraber sınırı ilk geçen Ermeni birliklerinin basında Annen Garo lakabıyla tanınan eski Osmanlı Milletvekili Karekin Pastırmacıyan bulunmaktadır. 6 Yine eski mebuslardan Murad lakabıyla bilinen Hamparsum Boyacıyan, Ermeni çetelerinin basında, cephe gerisinde Ermeniler için tehlike olusturdugunu düsündügü Türk kasaba ve köylerine saldırmıslardır. Bütün bunlar olup biterken Ingiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Bogazı’nı zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya’dan Dogu Anadolu ve Irak’a kadar çesitli cephelerde düsman kuvvetleriyle çarpısmaktadırlar. Ermeniler yüz binlerce korumasız Türk köyüne zarar verip köylülerle çatısırken Osmanlı Hükümeti çaresizdir. Istanbul Hükümeti önce Ermeni Patrigi, mebusları ve önde gelenlerini çagırarak Ermenilerin Müslümanları katletmeye devam etmesi halinde gerekli önlemleri alacagını bildirmekle yetinmis, bu sonuç vermeyince de harekete geçmistir. Encyclopedia Britannica, 2010 Prof.Dr. Hikmet ÖZDEMIR, Ermeni Asıllı Rus General Korganoff’a göre Kafkasya Cephesinde Osmanlı Ordusuna Karsı Ermeni Faaliyetleri, Istanbul Harp Akademileri Basımevi, 2010 “Ermeniler, bu ayaklanma ve faaliyetlerini, Osmanlıların tehcir kararı üzerine girişilen bir meşru müdafaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar. Oysa bu elim olaylar yaşanırken ortada henüz alınmış bir tehcir kararı yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların sonucudur.” Rus ordusuna katılan Ermeni askerlerinin dinî töreni Rus ordusunda Ermeniler 7 Özellikle Van’da baslayan Ermeni isyanının, 15 Nisan 1915’te Van’ın kusatılması ve 15 Mayıs’ta sehrin Ruslara teslim edilmesi ile sonuçlanması artık son noktaya gelindigini gösteriyordu. Çünkü Itilaf Devletleri karsısında büyük zorluklarla savasılırken, Anadolu’nun daha pek çok yerinde devam eden Ermeni isyanları, hele de Van gibi önemli bir Osmanlı sehrinin isgal edilmeye baslanması ve sonrasında Ruslara teslim edilmesi, Osmanlı Devleti’ni çok büyük bir zorlukla karsı karsıya getirmistir. Ermenilerin yarattıgı tehlikenin gittikçe daha da büyüdügünü gören Osmanlı yöneticileri, ilk defa genel tedbirler almaya baslamıstır. Ilk önlem, 24 Nisan 1915’te, yapılan uyarıları ciddiye almayan ve devlet için tehlike olan Ermeni Komite merkezlerinin kapatılmasını, belgelerine el konulmasını ve komite elebaslarının tutuklanmasını öngören karardır. Bu karar üzerine Ermeni komiteleri kapanmıs ve yöneticilerinden 2345 kisi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıstır. Osmanlı Hükümeti, kısa bir süre sonra benzer tehlikelerle karsılasan tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyecegi bir önleme basvurarak, Osmanlı Devleti’ne karsı zararlı eylemlerde bulunan kisileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye’ye ve Irak vilayetlerine göç ettirmek için “Tehcir Kanunu”nu çıkarmıstır. Geçici Kanun’un tarihi 27 Mayıs 1915’tir. Tehcir ve Sonuçları Ermeni vatandasların, yanlıs fikir ve uygulamalar ile Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmaları, 1. Dünya Savası nedeni ile ekonomik, askeri ve siyasi güçlükler yasayan Osmanlı Devleti’ne destek vermeyip isgalci devlet olan Rusya’ya destek vermeleri nedeni ile çıkarılan tehcir kanununa gore ; Dışarıdaki Ermeni toplumlarının her yıl “katliam” yıldönümü diye andıkları 24 Nisan, işte bu 2345 kişinin tutuklandığı tarihtir. 8 1- Sefer zamanında ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların vekilleri ve bagımsız bölge komutanları; halk tarafından herhangi bir sekilde hükümet emirlerine, yurt savunmasına, mevcut düzene ve güvenlik islerine karsı durum alan, silaha sarılan veya direnenleri görürlerse, hemen askerî kuvvetlerle karsı koyacaklardır. Saldırı ve direnmeyi kökünden yok etme yolunda yetkili ve yükümlüdürler. 2- Ordu ve bagımsız kolordu ve tümen komutanları, askeri nedenlere dayanan, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını tek tek veya toplu olarak memleketin diger bölgelerine gönderebilirler ve oralarda oturtabilirler. 3- Bu kanun yayınlandıgı tarihten itibaren geçerlidir. Aynı zamanda Osmanlı Devleti, o zamanda esi benzeri görülmemis hazırlıklar ile Ermeni vatandasların göç ettirilecekleri bölgeye ulastırılmaları için hazırlıklar yapmıstır ve yönetmelik hazırlamıstır. Öte yandan çıkarılan bir diger yönetmelikte; göç edenlerin gerek kamplarında gerekse de göç sırasında yolda bir saldırıya ugramaları halinde saldırganların hemen tutuklanarak gerekli mercilere sevk edilecegi belirtiliyordu. Ayrıca, göç edenlerden rüsvet veya hediye alanlar, kadınlara saldıranlar da aynı akıbete ugrayarak cezalandırılacaktır. Görüldüğü gibi tüm dünyaya “Ermeni Tehciri” olarak aksettirilen kanunda, hiçbir millet veya din ismi, bu niteliklere sahip insanların adları geçmemekte, devletine ihanet edenlerin göç ettirileceğinden bahsedilmektedir. 9 Anlasılacagı üzere, devlet bütünlügünün korunması amacıyla gerçeklestirilen göç kararında her türlü ayrıntı düsünülmüs, ona göre önlemler alınmıstır. Ne yazık ki daha önce de belirtildigi üzere Osmanlı Devleti’nin karsı karsıya oldugu salgın hastalıklar, ekonomik sorunlar, askeri problemler; savas kosulları, tehciri zorlastırmıstır. Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni nüfusu: Ermeni tehciri, Osmanlı Devleti’nin dogu illerinde uygulanmıs; Istanbul, Izmir, Antalya gibi sehirlerde yasayan Ermeni vatandaslara uygulanmamıs, burada yasayan Ermeni vatandaslar zorunlu göçe maruz kalmamıstır. Baslangıçta 300 binlerden baslayıp, sonraları 3 milyonu bulan Ermeni katliamı hikayeleri, hep Amerikan elçisi Henry Margenthau’nun raporları ile bu raporlardan istifade ederek kitaplarını yazan Lord Bryce, Johannes Lepsius ve Arnold Toynbee’nin eserlerine, bunlardan alıntı yapılarak hazırlanan kitaplara dayandırılmıstır. Hâlbuki Osmanlı Devleti’nin Yıldız Tasnifi, Sifre Kalemi ve Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti gibi, tehcirin gizli belgelerinin bulundugu arsivler, yanlıs bilgi ve belgeleri çürütmekte ve Osmanlı Devleti’nde yasayan, tehcir uygulanan ve tehcir sırasında hayatlarını kaybeden kisilerin sayısını vermektedir. 9 Haziran 1915 - 8 Subat 1916 tarihine kadar Anadolu’nun farklı bölgelerinden yeni yerlerine nakledilen Ermenilerle ilgili olarak Osmanlı arsivinin belgelerden çıkan sonuca göre göç ettirilen nüfusun toplamı, 438.758; Halep’tekilerle birlikte yeni yerlerine ulasanların sayısı 382.148’dir. Görüldügü gibi ikisi arasında 56.610 kisilik bir fark bulunmaktadır. Ermeni tarihçi Kevork Aslan’a göre : 1.800.000 Fransız Sarı Kitabı’na göre : 1.555.000 Encyclopedia Britannica’ya göre : 1.500.000 Ludovic de Constenson’a göre : 1.400.000 FI.F.B. Lynch’e göre : 1.345.000 Revue de Paris’e göre: 1.300.000 İngiliz yıllığına göre : 1.056.000 10 Tehcir edilen Ermenilerin geri dönüs kararları Tehcir edilenlerle, tehcir bölgelerine varanlar arasındaki bu 56.610 kisilik fark, belgelerden elde edilen bilgiye göre, büyük ölçüde göç esnasındaki kayıplardan kaynaklanmaktadır. Erzurum-Erzincan arasında, Mardin civarında, Urfa-Halep arasındaki Meskene’de eskıyaların saldırısı sonucu ölenler olmustur. Ayrıca cografi yapısı elverisli oldugu için çok sayıda eskıya çetelerinin bulundugu Tunceli bölgesinden geçen kafilelere yapılan saldırılar sonucunda Ermeni göçmenler hayatlarını kaybetmislerdir. Bunlara ilave olarak yollarda açlıktan da ölümler oldugu belgelerden anlasılmaktadır. Bunların dısında tifo, dizanteri gibi hastalıklardan da yaklasık 25-30 bin kisinin yasamını yitirdigi tahmin edilmektedir. Ermenilerin bir kısmı, yola çıkarılmıs olmakla birlikte, yeni yerlerine varmadan tehcirin durdurulması sebebiyle, bulundukları vilayetlerde alıkonulmustur. Mesela 26 Nisan 1916’da Konya’da, henüz yollarda olan Ermenilerin Konya’ya yerlestirilmeleri için yazı gönderilmistir. Öte yandan tehcir kapsamında bulunan Ermenilerden bir bölümünün Rusya’ya, Batı ülkelerine ve Amerika’ya kaçırıldıkları da tahmin edilmektedir. Nitekim belgelerde, Osmanlı ordusunda silah altında bulunan Ermenilerden 50.000’inin Rus ordusuna katıldıgı yer almaktadır. 11 Tehcir sırasında Osmanlı denetiminde kalan topraklarda yasayan Ermenilerin toplam nüfusunun; 600.000 ila 800.000 arasında oldugu ortaya çıkmaktadır. 1918 yılında, Ermeni Delegasyonu baskanı olan Bogos Nubar Pasa’nın Fransa Dısisleri Bakanlıgı Fevkalade Yetkili Bakanı Monsieur Gout’a gönderdigi raporda: Olmak üzere 390.000 kisinin Türkiye'den sürgün edildigi, aslında sürgünlerin toplam sayısının 600-700.000 kisiye ulastıgı iddia edilmektedir. Bu bilgilere göre, iddia edildiginin aksine, Ermeni vatandasların sag salim iskân yerlerine vardıklarını ve dolayısıyla soykırım iddialarının ne kadar dayanıksız oldugunu ortaya çıkarmaktadır. Kafkasya'da 250.000 İran'da 40.000 Suriye-Filistin'de 80.000 Musul-Bağdat'ta 20.000 1915 yılında yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Osmanlı Devleti’nin uygulamak zorunda kaldığı tehcir; Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki Ermenilerin Anadolu’dan güneye, Suriye ve Irak’a mecburi iskân için sevk edilmeleri bir soykırım olarak değerlendirilemez. Yerlerine Dönen Ermeniler 12 1915 Olayları Hakkında Karsılasılabilecek Sorular ve Olası Yanıtlar : 1. Tehcir nedir? Tehcir bir yer degistirmedir. Bir soykırım degildir. 2. Soykırım nedir? Soykırım suçunun belirleyici ögesi, millet, din, soy ya da ırk özellikleri üzerine olusan bir grubun yok edilmesidir. 1948 tarihli Birlesmis Milletler soykırım sözlesmesine göre bu yok etme eyleminin olusum sartları, - Grup üyelerinin öldürülmesi - Grup fiziksel ya da ruhsal saglıklarına agır zararlar verilmesi - Grup üyelerinin fiziki varlıklarının ortadan kaldırılmasına neden olacak sartlar altına konması - Grupta dogumlara engel olacak tedbirlerin alınması - Bir grubun çocuklarının zorla baska bir gruba nakledilmesidir. Osmanlı Devleti tehcir sırasında bu maddelerin hiç birini Ermeni vatandaslara uygulamamıstır. 3. Osmanlı Devleti Döneminde yasayan azınlıklar kimlerdir? Ermeniler, Araplar, Arnavutlar, Rumlar, Yahudiler ve Slavlar, Osmanlı Devleti içerisinde yasayan azınlıklardır. Görüldügü gibi Ermeniler, Osmanlı Devleti içinde yasayan tek azınlık grup degildir ancak tehcir kanununun uygulandıgı tek gruptur. 4. Osmanlı Devleti Ermenilere soykırım uygulamıs mıdır? Öncelikle uluslararası hukuk açısından bakıldıgında olaganüstü durumlarda devletlerin kendi vatandaslarının mal ve can emniyetini saglamak amacıyla, devletin uygun gördügü bölgeye göç ettirebilirler. II. Dünya Savası’nda Fransa Devleti, Almanya sınırındaki Alman asıllı vatandaslarını güvenlik nedeniyle Kuzey Batı Fransa’ya, Amerika Birlesik Devletleri Pasifik kıyısındaki Japon asıllı vatandaslarını aynı gerekçelerle Amerika’nın baska bölgelerine zorunlu olarak göç ettirmistir. 13 Ölümler bir devlet politikası olarak degil, bireysel ve kontrol edilemeyen kisilerce gerçeklestirilmistir ve bu kisiler daha sonra yargılanmıs ve cezalandırılmıstır. 5. Tehcir kararı neden alınmıstır? Dogu Anadolu'da yasayan Ermenilerin büyük devletlerin kıskırtmaları sonucu ayaklanarak Osmanlı ordusunu arkadan vurmaları, Ruslarla isbirligine giderek Osmanlı ordusunun harekatını sekteye ugratmaları ve sivil Türk halkını katletmeleri, bu kararın alınmasına neden oldu. 1915 kararları Ermeniler tarafından Türklere uygulanan katliamların durdurulması için alınmıstır. Istanbul, Izmir gibi Batı Anadolu sehirlerinde yasayan Ermeniler bu kararlardan etkilenmediler. Ermeni kamu görevlileri, hatta Osmanlı Devleti’nin dıs temsilciliklerde görevli olan Ermeni asıllı memurları bu görevlerine devam ettiler. 6. Osmanlı Devleti’nde, 1915 yılına gelindiginde Ermeni nüfusu kaçtır? Batı kaynaklı rakamların 1.056.000 ile 1.555.000 arasında degistigini ve bunun ortalaması olan 1.300.000’in fiili nüfus sayımına dayalı Osmanlı istatistikleriyle hemen hemen aynı oldugunu görmekteyiz. Bu nedenle Osmanlı Ermeni nüfusunun 1.300.000 oldugunu söyleyebiliriz. Ermeni nüfusu 1.300.000 olduguna göre 1,5 milyon Ermeni ölmüs olamayacaktır. Ermeni propagandasının bu iddiasının da gerçekle bir ilgisi yoktur. 14 Güzelimyan Ailesinin beyanı Güzelimyan Ailesinin beyanı Ermeni propagandasının Türkiye’yi hedef alan temel iddiaları inceledikten sonra su iki yargıya varmak, mümkündür : 1-Tarih süzgecinden geçirildiklerinde, bu iddiaların gerçek dısı oldukları ya da gerçeklerin saptırılmasına dayandırıldıkları açıkça ortaya çıkmaktadır. 2-Ermeni propagandası bu zayıflıgını bildiginden, bu kez belgeler icat etmek yoluna gitmektedir. Ermeni Iddiaları sonucu, Ermeni Devleti’nin Türkiye’den talebi: Türkiye’nin sözde soykırımı tanıması, bu nedenle Ermenilere tazminat ödemesi ve Türkiye’nin Dogu Anadolu’yu Ermenilere iade etmesidir. Osmanlı Devleti herhangi bir soykırım yapmadıgına göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin sözde soykırımı kabul edip tazminat ödemesi kabul edilemez bir durumdur. Toprak taleplerine gelince, ne bu topraklar Ermeni topragıdır, ne de Sevr geçerlidir. Türkiye’nin, Ismet Pasa’nın Lozan’da vurguladıgı gibi hiç kimseye toprak borcu yoktur. Ermeniler Dogu Anadolu’da nüfusun en fazla %15’ini olusturarak, %85 oranındaki çogunluk olarak yasayan Türklerin yanında azınlık bir cemaat olarak yasamıslardır. Ancak belli bir tarih dilimi içinde belirli bir yerde yasamıs olmak hiç kimseye o topraklara sahip çıkma hakkını vermez.15 logo 9-13 temmuz tarihleri arasında, İstanbul'da sessiz sedasız bir toplantı yapıldı. Bayrampaşa Belediyesi ve İstanbul Gençlik Spor Müdürlüğü'nün desteklediği, COJEP adlı bir sivil toplum kuruluşunun organize ettiği "Liderlik formasyonu eğitim programı" çerçevesinde, Fransa'dan Suriye, Arnavutluk, Kosova ve Kazakistan'a kadar 17 ülkeden 50 üniversiteli genç bir araya getirildi; onlara küreselleşme, kişilik, kültür, sivil toplum liderliği konularında ilgi çekici bilgiler sunuldu. Tabii olay magazin değeri taşımayınca ve uluslar arası sermaye destekli olmayınca, basında neredeyse hiç yer almadı. COJEP kimdir? Bu toplantıda, önce Cojep hakkında ayrıntılı bilgi verildi. O zamana kadar tanımadığımız bu organizasyonun temel amacını, faaliyet biçimini, projelerini dinleyince, "ufku genişlemiş" bir avuç genç idealistin dünyaya açılım hedefine tanık olduk. Merkezi Strasbourg'ta bulunan ve Avrupa'nın 7 ülkesinde Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde lobi faaliyetleri yürüten Cojep International öncelikle bağımsız olmayı temel ilke haline getiren, temel hak ve özgürlükleri savunan, çok sayıda kültürün barındığı Avrupa ve Balkanlar gibi coğrafyalarda çok kültürlülüğün korunması gerektiği tezini benimseyen; ama daha önemlisi, Türk-İslam kültürü coğrafyasının mesajını önce Avrupa'ya, sonra dünyaya, tam bir sivil toplum örgütü mantığı içinde taşımayı arzu eden bir kuruluş… Başka bir ifadeyle, evrensel insanî ilkeleri hareket noktası haline getiren ve bu yolla etkin olmayı hedefleyen bir organizasyon… Bu tanıtımda, COJEP'in gerçekleştirdiği Avrupa'daki kültürel faaliyetleri, gençliğe yönelik Kosova Buluşması, Strasbourg Buluşması gibi faaliyetlerini de öğrenmiş olduk. *** Bu ülkeden Avrupa'ya göçüp orada kalanlar, bildiğimiz gibi, kültürel ve ahlakî varlıklarını koruyabilmek için cemaatler ya da cemaati andırır birliktelikler şeklinde, mesela cami cemaatleri şeklinde örgütlendiler. Bu durum belki pratik bir ihtiyacın ürünüydü. Ama katılımcı demokraside sivil toplum kesiminin örgütlenmesi gerekiyordu ve anılan örgütlenmeler bu gerekliliğin yerini alamamıştı. Zira dar kapsamlı örgütlenmelerin temsil ve hitap ettikleri kitlenin de sınırlı olacağı ortadaydı. Bir toplumsal ortamda etkili olabilmek ise ancak geniş boyutlu bir temsil ve katılımla mümkün olabilirdi. (Bu tablo, milyonlarca Türk insanının yaşadığı Avrupa'da Türk varlığının niye hiç etkili olamadığını da açıklamaktadır.) Geniş boyutlu bir temsil ve sesini duyurabilme, ancak evrensel insanî değerleri temele alan bir organizasyon ve eylem tarzına dayanabilirdi. Böylece bu türden organizasyon hem uluslar arası kuruluşların, hem de kamuoyunun desteğini alabilirdi. *** Asimilasyon ya da entegrasyon değil, herkesin kendisi olarak yaşadığı bir Avrupa ya da dünya, ancak evrensel insanî değerlerin egemenliği altında mümkün olabilir. İletişim devrimi ya da dijital devrim diye adlandırılan çağımızda, dünyaya ancak evrensel ilkeleri esas alan bir eylem planıyla açılmak mümkündür. Kuru bir hamaset ya da sınırlı bir aidiyet söylemi, ancak meraklılarını mutlu eder. Bu türden bir organizasyon mensupları da, -deyim yerindeyse- kendileri çalıp kendileri söyler ve kendileri dinlerler. İnsanlığa sesini duyurmanın yolu, insanlık için iyi ve güzel olanı dile getirmek ve bunu eylemlerinin temel ilkesi olarak kabul etmektir. Bu gerçeği görüp harekete geçen Cojep ekibinin yolculuğunda onlara başarılar dilemeliyiz. Temel ilkelerinden taviz vermediği ve hiçbir gücün oyuncağı olmadığı müddetçe, Cojep doğru yolda demektir. Zaten İslam da evrensel ilkeler vaaz etmiyor mu?

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...