02 Mart 2015

TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ ALTINCI BÖLÜM)



TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi
 (İSLAM TARİHİ ALTINCI BÖLÜM)
yağmurla sula, Allah'ım bizi yağmurla sula, Allah'ım bizi yağmurla sula!, diye dua etti) Hayır! Vallahi biz gökyüzünde ne bulut, ne de bulutçuk görüyorduk. (Medine'deki) Sel'a dağı ile aramızda ne ev, ne bark vardı (ki yağmur bulutunu görmeye mani yoktu). Nefsim elinde olan zata yemin olsun ki, henüz ellerini duadan indir-memiştik, birden (kalkan biçiminde bir bulut Sel'a dağının ardından çıkarak) dağlar gibi kat kat olarak yükseldi. (Gökyüzünün ortasına gelince yayıldı.) Efendimiz daha mimberden inmeden yağmurun sakalından damladığını gördüm. O gün ertesi gün, daha ertesi gün, hatta diğer cumaya kadar yağdı. (Vallahi bir hafta Güneşi hiç görmedik.) Ertesi cum'a yine o kapıdan bu Bedevi ya da başka birisi içeri girdi. (Rasûlullah yine hutbe okuyordu. Adam ayak üzeri Efendimiz'e dönüp: "Yâ Rasûlullah! Binalar göçtü, çoluk çocuk aç kaldı (Mallar mahvoldu, yollar bozuldu). Bize dua et de Allah yağmuru kessin." dedi. Rasûlullah (s.a.v) ellerini kaldırdı:
"Allahım üzerimize değil çevremize, tepelere, belenlere, vadi özlerine ağaç biten yerlere yağdır* buyurdu. Elleriyle buluttan işaret ettiği yerler derhal açıldı. Hatta bulutlar Medine üzerinden tıpkı bir çember gibi açılıp (yağmur kesildi). Küba vadisi bir ay dere olup aktı. (Biz mescitten çıkıp Güneş altında yürüdük). Civardan gelen herkes bu müthiş yağmuru anlatıyordu.62[62] Hadisi Buharı ve Müslim naklediyor.
Bu hadisi Sabit ile Abdü'lazîz b. Suheyb ve diğerleri de Enes (r.a)'dan rivayet etmişlerdir.63[63]
Efendimiz’in Köre Dua Etmesi
Osman b. Ömer ile Ravh b. Ubâde anlatıyorlar. Bize Şu'be, Ebû Ga'fer el Hıtamî'den nakletti ki, o Umâre b. Huzeyme b. Sabit'i Osman b. Huneyf'ten şöyle derken işitmiş:
-Gözü kapanmış birisi.Nebî (s.a.v) e geldi ve: "Bana afiyet vermesi için Allah'a dua ediver." dedi. Efendimiz (s.a.v) de ona:
Bu hadisin iki ayrı tankını birbiri içine parantezle tamamlayarak terceme eltim. Müslim'deki Evzaî rivayeti daha kısa iken Şerîk'in metni daha uzundu. Onu tercih ettim.
"Dilersen bu duayı tehir (edersin) edeyim.64[64] (Ahirette se-vab yönünden) bu senin için daha hayırlı olur. Yok, dilersen Sana şifa vermesi için Allah'a dua edivereyim." buyurdu. Adam da: "Bana dua ediver." dedi. Efendimiz (s.a.v) adama gürelce abdest alıp iki rek'at namaz kılmasını ve şu duayı yapmasını emretti:
"Allah'ım! Ben, rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed vesilesiyle senden dilekte bulunur ve sana yönelirim. Yâ Muhammedi Ben şu ihtiyacımı giderme hususunda Rabbi-me senin ile yönetiyorum. Benim ihtiyacımı gör. (İhtiyacım görülsün diye senin ile yöneliyorum.) Allah'ım! Benim hakkımda onun şefaatini kabul et. Benim nefsim hususunda beni şefaatçi kıl! 65[65]
Beyhakî der ki: Bu hadisi Hammad b. Seleme de Ebû Ca" fer el-Hatmî'den rivayet etmiştir.66[66]
Ahmed b. Şebîb b. Saîd el Habatî anlatıyor: Bana babam, Ravh b. el Kasım, Ebû Ca'fer el-Medînî el Hatmi, Ebû Ümâme b. Sehl b, Huneyf isnadıyla anlattı ki, amcası Osman b. Hune-yf şöyle demiş:
-Kör bir adam gelip gözünün kapanmasını şikayet ettiğinde bu adama Rasûlullah'm (s.a.v) şöyle dediğini işittim:
"Bir ibrik getir ve abdest al. Ardından iki rek'at namaz kıl, sonra da: "Allah'ım! Peygamberin olan
62[62] Btıharî 15/24; Müslim 897; Müsned 3/104. 187, 4/236; Beyhakî Delaîl 6/140; Ebû Nüaym Delâil, 2/448; İbni Mâce 1269; Nesâi 3/160, 162, 167; Abdürrez-zak 4910; İbni Huzeyme 1423; Tahavî Meâni 1/382; .İbni E. Şeybe 10/219,11/481; Buharı Edeb 612; Beyhakî 3/353.
63[63] İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/50-51
64[64] Buradaki kelimesini mütekellimde, muhatabda okumak caiz olduğundan tercemede iki şekli de verdim. Hadisin zabtını yapan ilk ravilerce bunun hangisi doğru olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım.
65[65] Buharî Tarih 6/209, 210; İbni Mace 1385; Müsned 4/138; İbni Huzeyme 1219; Hakim 1/313, 519; İbni Sünnî 622; Tirmizî: "Bu hadis, hasen, sahih, garip bir hadistir. Biz bu haberi ancak bu tarik ile Ebû Ca'fer hadisi olarak biliyoruz. Bu Ebû Cavfer, el Hatmî lakaplı olan Ebû Cavfer değildir" diyor. Oysa İbni Sünnî, Beyhakî, bu zatı Ebu Ca'fer el-Medenî el-Hatmî olarak verirler. Buharî de Tarihi'inde bu hadisi dört rivayetle hep bu Ebû Ca'fer' den verir ve ilkinde bu zatı El-Hatmî diye belirtir. Diğer Ebû Ca'fer'ler meçhuldür, sanırım Tirmizî bu konuda yanılmıştır.
66[66] Beyhakî Delâil 6/169, Buharî Tarih 6/209, Müsned 4/138.
rahmet peygamberi Muhammed ile sana yönelir ve senden dilekte bulunurum. Yâ Muhammed! Ben senin ile Rabbi'me gözüm açılsın diye yöneliyorum. Allah'ım! Onun benim hakkımdaki şefaatini kabul et, kendim hakkımda kendimi şefaatçi kıl."
Osman b. Huneyf der ki: Vallahi daha biz yerimizden ne ayrılmış ne de laf uzamıştı. Bir de baktık ki adam sanki hiç bir şey olmamış gibi içeri girdi.
Bu hadisi Ya’kub el Fesevî ve diğerleri Ahmed b. Şebîb'den rivayet ederler.67[67]
Saç Ve Sakalın Siyah Kalmasına Dua Etmesi
Abdürrezzak anlatıyor: Bize Mamer, Katâde'nin şöyle dediğini haber verdi: "Yahudi'nin birisi Peygamber'e (a.s) süt sağıp getirmişti. Peygamber (s.a.v) bunun üzerine:
«Allah'ım! Onu güzelleştir.» diye dua etti. O adamın saçları simsiyah olup hatta şundan, şundan daha da kara oldu.68[68]
Bu haberin bir benzeri de Sümâme aracılığıyla Enes'ten (r.a) naklediliyor. Bu rivayette: "Onun sakalı ağardıktan sonra simsiyah olmuştu" ilavesi var.69[69]
Ebu Katade'ye Bastonun Aydınlatması
Saîd b. Ebi Meryem anlatıyor: Bize Muhammed b. Ca'fer b. Ebî Desir haber verdi ki, kendisine Sa'd b. İshak b. Ka'b b. Ucre, Asım b. Ömer b. Katade aracılığıyla dedesi Katade b. Nu'man'm şöyle dediğini haber vermiş: "Müthiş karanlık ve yağmurlu bir gece idi. Kendi kendime «şu yatsıyı Peygamber (s.a.v) ile birlikte geçirmiş olsam şahane bir fırsatı değerlendirmiş olurum.» deyip, öyle de yaptım. Efendimiz namazdan geri dönünce beni gördü. Beraberinde yürürken dayandığı bir asa vardı. Bana: «Yâ Katade! Bu saatte niye evinden çıktın?» buyurdu. Ben: «Seninle birlikte namazda bulunma fırsatını elde etmek için» dedim. Bana asayı vererek:
«Şüphesiz şeytan aileyin içinde senin yerine geçmiş durumda. Şu bastonu götür ve ondan yardımlan. Evine geldiğinde şeytanı eviyin köşesinde bulacaksın. Ona bu bastonla vur.» buyurdu. Hemen mescitten çıktım. Baston birden nmm gibi etrafına ışık vermeye başladı. Ben onun ışığından yararlanarak evime geldim ki, hepsi uykudaydılar. Evin köşesine bakınca orada bir kirpi durduğunu gördüm. Ona bu bastonla çıkıp kaçana kadar vurdum.70[70]
Bu rivayette, Asım'm dedesinden yaptığı rivayet "Mutte-sıl" bir isnad olamaz (zira dedesini görmemiştir): Ancak bu haber iki ayrı yoldan, Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el-Hudrî'den rivayet edilmiştir. Ebû Saîd hadisi gerçekten kavı bir hadistir.71[71]
67[67] Ya'kub el-Fesevî el-Ma'rife vet-Târih 3/352, Müsned 5/298, Taberânî Kebîr 9/18, Beyhakî Delâil 6/167, Ebu Nuaym Delail 143.
Ya'kub'un ve Beyhakî'nin rivayetlerinde şu izahatlar vardır:
-Adamın biri, bir işini yaptırmak için Hz Osman'a (r.a) gidip gelirdi. Osman onun yüzüne bakmadığı gibi ihtiyacını da gidermemişti. Bu adam Osman b. Huneyf e rastlayıca durumu ona şikayet etti. Osman b. Huneyf de ona: "Haydi git bir ıpnk alıp abdestlen, sonra mescide git ve iki rek'at namaz kıl ve sonra 'Allah'ım! Rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed ile sana dilekte bulunup, yöneliyorum. Yâ Muhammed! Ben seninle Rabbime yöneliyorum. Benim bu ihtiyacımı (Rabbiym katında) görüver" diyerek ihtiyacını belirt ve sonra gidip Osman'ın huzuruna çık. Adam gidip söylenenleri yerine getirdi! Ardından Hz Osman'ın (r.a) huzuruna çıkardı. Osman (r.a) onu kendisinin yanına aynı sergiye oturtup: "Senin ihtiyacına cevap vereceğim" dedi. Sonra bu adam, oradan ayrılıp giderken Osman b. Huneyf'e (r.a.) uğradı ve Allah senden razı olsun^sen onunla konuşuncaya kadar ne yüzüme, ne ihtiyacıma bakıyordu, dedi. Osman b. Huneyf de: "Ben onunla ne konuştum, ne de görüştüm: Lakin gözleri kapanan bir adam gelip Nebî'ye (s.a.v) halini arz edince ona 'sabredebirlir misin?' buyurduğunu onun da "beni biri elimden tutup gezdiriyor, bu da bana pek ağır geliyor' demesi üzerine "haydi bir ibrik getir...' dediğini duymuştum" diyerek hadisi anlattı.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/50-51
68[68] Abdürrezzak 19462; İbni Ebî Şeybe 8/457, 10/430, 11/493; Müsned 5/77, 340; Ebû Dâvûd, Merasil, 492; İbni Sünnî 286; Hakim, 4/139; İbni Hibban 2273;
69[69] Beyhakî Delail 6/210.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/51-53
70[70] Taberani Kebir 19/5,13
71[71] Müsned 3/65; Ebu Nuaym Hilye 9/160; İbni Huzeyme 1660.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/54-55
Güzellik İçin Dua Etmesi
Harami b. imâra der ki: Bize Azra b. Sabit, Alb^ b Ah-mer isnadıylaEbû Zeyd el Ensarî'den (r.a) şöyle naklçder:
-Rasulullah (s.a.v) bana: "Bana yaklaş," buyurup elleriyle başımı ve sakalımı sıvazladı, sonra da:
"Allah'ım! Onu güzelleştir ve güzelliğini devamlı kıl." buyurdu. Albâ' der ki: Bu Ebû Zeyd yüz küsur yaşıma gelmiş ti sakalında ancak bir kaç beyaz tüy vardı. Ölünceye kadar yüzü kırişıklanıp çekilmeden dümdüz kalmıştı.
Beyhakî der ki: Bu sahih ve mevsûl bir senettir. Bu Ebû Zeyd, Amr b. Ahtab'tır.72[72]
Ali b. Hasen b. Şakîk, Hüseyin b. Vakıd, Ebû Nehîk el Ezdî (Ebû Zeyd denen) Amr b. Ahtab isnadiyla Amr'dan şöyle nakleder:
Nebî (s.a.v) içecek bir şey istemişti. İçinde su bulunan bir kabı ona getirdim. Kabın içinde tüy vardı. Onu çekip sonra Efendimize uzattım. Bunun üzerine: «Allah'ım! Onu güzelleş tir.» diye dua etti. Onu doksan üc yaşında iken gördüm. Saç ve sakalında hiç beyaz tüy yoktu.73[73]
Mu'temir b. Süleyman anlatıyor: Bana babam, Ebu'l Alâ' mn şöyle dediğini anlattı: Ben sanıyorum vefat ettiği hastalığı esnasında Katâde b. Milhan'm yanında idim. O sırada evin arka tarafından bir adam girdi. Ben bu adamı Katâde'nin yüzünde aynadaki gibi görmüştüm. Rasulullah (s.a.v) Katâ-de'nin yüzünü meshetmişti. Ben onu her gördüğümde sanki yüzüne krem sürülmüş gibi parlar halde görürdüm.
Bu haberi Âsim ve Yahya b. Maîn de Mu'temir'den naklederler.74[74]
Yalancıya Beddua Etmesi
İkrime b. Ammâr, İyas b. Seleme b. el-Ekva*, babası Sele-me'nin şöyle dediğini anlatır:
Adamın birisi Efendimiz'in (s.a.v) huzurunda sol eliyle yedi. Efendimiz ona:
«Sağınla ye!» buyurdu. Adam da: "Sağımla yiyemiyorum." diye (yalan) söyleyince Efendimiz de: "Yemeye gücün yetmesin." buyurdu. Adam bunu kibrinden söylemişti. (Bundan sonra bu adam bir daha elini ağzına kaldıramadı.)
Hadisi Müslim rivayet etmiştir.75[75]
Yahudi Sorularına, Cevaplarında Görülen Mucizeler
Humeyd, Enes'in (r.a) şöyle anlattığını naklediyor: -Peygamber Efendimiz'in Medine'ye ilk geldiği günlerde, Abdullah b. Selâm, Rasûlü Ekrem'e gelerek: "Ben sana cevabını ancak peygamberlerin bilebileceği üç soru soracağım; 1-Kıyamet'in ilk alameti nedir? 2-Cennet halkının ilk yiyeceği yemek nedir? 3-Çocuk nasıl babasına ve annesine çeker (benzer)?" dedi. Efendimiz: "Cebrail onları az önce bana haber verdi" buyurunca Abdullah b. Selam: "İşte bu Melekler arasında Yahudilerin düşmanıdır." dedi. Efendimiz şöyle buyurdu:
"Kıyametin ilk alametine gelince; bu, onları doğudan batıya süren bir ateşin çıkmasıdır. Cennet halkının yiyeceği ilk yemek balık ciğeri (havyarı) olacaktır. Çocuğun çekmesine gelince: Erkeğin
72[72] Beyhakî Delail 6/211; Tirmizî 5/594; Müsned 5/77, 341; Hakim Müstedrek' te (4/139): "Onu 93 yaşındayken gördüm. Saç ve sakalında beyaz yoktu" diye alır. Abdürrezzak 19462; İbni Ebî Şeybe 8/457, 10/430, 11/493; Taberanî 17/28; İbni Hibbân 2273; İbni Sünnî 471.
73[73] Hakim 4/139, Beyhakî Delail 6/212, Müsned 5/340, Ebû Nuaym Delâil 2/164.
74[74] Müsned 5/27, Beyhakî Delâil 6/217
Katâde b. Milhan (r.a): Kâystandır. Basralı ashabdan biridir. İbni Hacer el-Askalânî'nin "el-Isabe" 'sinde (3/225) 'nakline göre Hayyan b. Umeyr şöyle diyor: Rasulullah (s.a.v) Katâde'nin yüzünü meshetmişti. Sonra ihtiyarlık gelince yüzü hariç her tarafını kaplamıştı. Ölümü esnasında yanındaydım. Bir kadın gelmişti. Ben bu kadını tıpkı aynada görür gibi Katâde'nin yüzünde de öyle gördüm.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/55-56
75[75] İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/56-57
menisi kadmınkinin önüne geçerse çocuk babaya çeker. Kadının menisi öne geçerse anaya çeker."
«Bunu duyan İbni Selâm Müslüman oldu ve: "Eşhedü el-Lâ-ilahe illallah, ve eşhedü enneke Rasûlüllah" dedi. İbni Selam devamla: "Ya Rasûlallah! Yahudiler iftiracı bir toplumdur. Sen benim nasıl biri olduğum hakkında onlara soru sormadan önce benim Müslüman olduğumu bilecek olurlarsa, senin yanında bana iftira atarlar." dedi. Efendimiz'in daveti ile Yahudiler geldiler. Efendimiz onlara: "Aranızda Abdullah b. Selam nasıl bir adamdır ?" diye sordu. Onlar da: "O bizim ilim deryamız, deryamızın oğlu, efendimizin oğlu olan efendimiz, âlimimizin oğlu olan âlimimizdir." dediler. Efendimiz de:
-Abdullah İslam'a girmiş olsa ne derdiniz? buyurunca, "Allah onu böyle bir şeyden korusun" dediler. Abdullah da saklandığı yerden çıkıp "Eşhedü ellâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah" dedi. Bunun üzerine Yahudiler: "Bu herif bizim en alçağımızın oğlu, alçak," diyerek onu kötülediler. İbni Selam da: "İşte benim korkum bu idi." dedi.76[76]
Bu hadisi Buharı rivayet ediyor.77[77]
Yûnus b. Bükeyr, Ebû Ma'şar el-Medenî aracılığıyla "mürsel" olarak buna benzer bir haberi nakleder. Orada şu ilaveler vardır: Çocuğun çekmesine gelince, hangisinin menisi rahime önce inerse çocuk ona çeker.78[78]
Muaviye b. Sellâm, Zeyd b. Sellâm, Ebû Sellâm, Ebû Esma er Rahabî isnadıyla anlatır ki: Sevban (r.a.) şunu anlatmış:
-Rasûlüllah (s.a.v) in yanında duruyordum. Bir Yahudî âlimi geldi ve: "Esselâm'ü aleyke yâMuhammed!" dedi. Ben herifi Öyle bir ittim ki düşeyazdı ve bana: "Niçin beni itiyorsun?" dedi. "Yâ Rasûlallah diyemezmiydin." dedim. "Ben onu kendi ailesinin söylediği ad ile çağırdım." dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Ailemin bana verdiği isim gerçekten Muhammeddir." Yahudi şöyle sordu:
"Yer yüzü başka bir yeryüzüne değiştiği zaman insanlar nerede olacaktır?" Efendimiz;
"Sırat köprüsü önündeki karanlık içinde olacaklar." buyurdu. Yahudi: Köprüyü ilk geçme müsaadesi alanlar kimlerdir?" diye sorunca Nebi (s.a.v):
"Muhacirlerin fakirleri" buyurdu. "Cennete ilk girdikleri zamanki hediyeleri ne olacak?" deyince, Efendimiz:
"Balık ciğerinin uzantısı (havyarı)" buyurdu. Yahudi; "Ya onu takiben gıdaları ne olacak?, dedi. Efendimiz:
Onlara cennet çevresinde beslenen sığırlar kesilecek, buyurdu. Yahudi:
Ya yemek üstüne ne içecekler?, deyince Efendimiz:
"Selsebil adı verilen pınardan" buyurdu. Yahudi: "Doğru söyledin." diyerek: "Ben sana yeryüzündekilerden ancak bir peygamberin, ya da bir iki kişinin bilebileceği bir şeyi sormaya geldim." sözünü ekledi. Efendimiz:
-Ben bunları anlatırsam sana yararı olur mu ? buyurdu.
Yahudi, ben bu anlattıklarını iki kulağımla dinleyeceğim, dedi.
-Efendimiz: "Sor" buyurunca: "Sana çocuk (nasıl teşekkül eder) konusunu sormaya geldim" dedi. Nebi (s.a.v) de:
"Erkeğin menisi beyaz, kadının menisi sarıdır. Kadınla erkek birleştikleri zaman erkeğin menisi kadınmkine galib gelirse Allah'ın izniyle çocuk erkek olur, kadının menisi erkeğin menisine galib gelirse Allah'ın izniyle çocuk kız olur." buyurdu. Yahudi de: "Doğru söyledin, sen hakikaten
76[76] Bu on bölümü Zehebî kısaltmak için atlamış Biz Buharî'den tamamını naklettik
77[77] Buharı Menâkıbü'l Ensar 63/51, Fiten Cilt 8/100, Müslim Fiten 2941, Müs-ned 3/108, İ8$,\ 271; İbni Hibban Zevâid 2253; İbni Ebî Âsim el-Evâil 193; Beyhakî Delâil 12/251, 6/260; Beğavî Şerhis-Sünne S447; Ebû Nüaym Delâil 2/125.
78[78] Beyhakî Delâil 6/261, 262.
Yine bu rivayette, ayın yüzündeki siyahlığı sorduğum, Efendimiz'in de, "Ayın yüzündeki siyahlığa gelince: Bunlar önce sanki iki güneş gibiydiler. Allah:
"Biz geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık, gecenin ayetini kararttık" buyuruyor. İşte senin gördüğün karanlık bu ayetteki karartmadır, buyurduğunu anlatır.
peygambersin" deyip sonra geri döndü. Bunun üzerine Efendimiz:
"Bu adam bana benden sormak istediği şeyleri sordu. Ben ise bunları Allah bana bildirinceye kadar hiç bilmiyordum." buyurdu.
Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.79[79]
Abdü'l Hamîd b. Behram'm nakline göre Şehr'e (b. Havşeb), İbni Abbas (r.a) şöyle anlatmış:
Bir gün Efendimiz'in huzuruna yahudi bir topluluk geldi, ve: "Biz ancak peygamberin bilebileceği bir şeyi sana soracağız, bize bu ihtiyaçlardan bahset." dedi. Peygamber (s.a.v) de: "Dilediğinizi sorun! Lakin bana Allah'ın zimmetini ve Ya'kub Peygamberin oğullarından aldığı taahhüdü getirin, eğer ben, sizin bildiğiniz bir şeyi size bahsedersem, İslam Üzere bana bîat edecek misiniz?" buyurdu. Yahudiler de: -Tamam, böyle olsun, dediler. Efendimizde: -Öyleyse dilediğinizi sorun! buyurdu. Dediler ki: -Biz sana muhtaç olduğumuz dört şey soracağız. Bunları bize haber ver. 1-İsrail Peygamberin Tevrat indirilmeden önce kendine haram ettiği yemek ne idi? 2-Bize erkeğin suyundan bahset. Nasıl erkek çocuğu çocuk haline gelene kadar bu meniden oluşuyor. 3-Kız çocuğu kız olana kadar nasıl oluş uyor. 4-Melekler arasında senin velî'n kimdir? Bunun üzerine Nebi (s.a.v) yine:
-Eğer ben bunları size anlatırsam mutlaka bana bîat edeceğinize dair Allah'a verdiğiniz söz üzerinize borç olmuştur, ne dersiniz? deyince onlar Allah'ın dilediği kadar söz ve garanti verdiler. Efendimiz de şöyle buyurdu:
-Tevratı Musa'ya indiren Allah için size yemin veriyorum. İsrail (lakablı) Ya'kub çok şiddetli bir hastalığa yakalanıp hastalığı uzun sürmüş, Ya'kub da: "Allah kendine bu dertten şifa verirse en sevdiği içeceği olan deve sütünü ve en sevdiği yemek olan deve etini kendine haram edeceğini Allah'a nez-retmiş olduğunu biliyor musunuz?"
-"Allah için, evet"dediler. Rasulullah (s.a.v) de: -Allah'ım! Sen de onlara şahid ol!, dedi ve: -Tevratı Musa'ya indirip kendinden başka ilah olmayan Allah adına size yemin veriyorum, erkeğin menisinin koyu beyaz, kadının menisinin sarı sıvı olup, bunlardan hangisi diğerine galip gelirse çocuğun ve benzerliğin Allah'ın izni ile ona ait olduğunu, erkeğin suyu kadının suyuna galip gelince Allah'ın izniyle çocuğun oğlan, kadının suyunun erkeğin suyuna galip gelmesiyle Allah'ın izni ile çocuğun kız olduğunu biliyor muydunuz? buyurunca: "Allah için, evet" dediler. Efendimiz (s.a.v) de: "Allah'ım! Şahid olf'buyurdu ve:
-Tevrat'ı Musa'ya indiren Allah adına size yemin veriyorum, siz bu (kendisi) peygamberin gözlerinin uyuyup kalbinin uyumadığını biliyor muydunuz? buyurdu. "Allah için, evet." dediler. Efendimiz de: "Allah'ım onlara şahid ol." buyurdu. Onlar da: "Şimdi sen bize meleklerden dostuyun kim olduğunu söyle!" dediler. Efendimiz (s.a.v): "Benim velîm Cebrail-dir. Allah gönderdiği her peygambere kesinlikle onu velî etmiştir." buyurdu. Bunun üzerin e onlar: "İşte bu noktada senden ayrılıyoruz. Eğer senin meleklerden dostun Cebrail'den başka birisi olmuş olsaydı, sana elbette bîat edip seni tasdik edecektik." dediler. Efendimiz: "Ne için?" diye sorunca: "Zira meleklerden düşmanımız olan odur." dediler. Bunun üzerine:
«Kim Cebrail'e düşman olursa (bilsin ki) önlerindeki kitabı tasdik etmek, mü'minlere bir hidayet ve müjde olmak üzere, Allah'ın izni ile senin kalbine (Kur'anı) indiren odur.» (Bakara 97) ayeti ile «böylece gazab üzerine gazaba uğradılar. Ve kâfirlere pek çetin bir azab vardır» (Bakara 90) ayeti celileleri indi.80[80]
Yezîd b. Harun der ki: Bize Şu'be, Amr b. Murra. Abdullah b. Seleme isnâdiyla Safvan b. Assâl'ın şöyle dediğini anlatır: Yahudinin biri arkadaşına: "Hayiİ gidelim de şu peygambere soru soralım" dedi. Diğeri de; "Peygamber deme! Zira senin kendisine «peygamber» dediğini duyarsa sevincinden dört gözlü olur." diye karşılık verdi. Beraberce peygambere gidip, ona Kur'anda'ki «Biz Musa'ya dokuz açık ayet vermişizdir» (İsra 101) ayetinde geçen şeylerin neler olduğunu sordular. Efendimiz
79[79] Müslim Hayz h. no 315; İbni Huzeyme Sahih 232; Taberanî Kebîr 2/88; Beyhakî Delail 6/263; Abdürrezzak 20884; Beğavi Sünne 15/224; Beyhaki Sünen 1/169; Ebû Avâne 1/294; Hakim 3/482; Müsned 1/278, 3/282.
80[80] Buharı 1/34, 143 9/117; Müslim İman 10; pazail h. no 136, 13,7, 138; Ebû Davud'u Tayalisî 2731; Beyhakî 6/266; Müşned I/27S; îbni Sa'd Tabakal 1/174; Taberanî Kebîr 5/55, 21/246; Tafcerî 1/342, 7/52.
de şöyle cevap verdiler:
1- Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayın.
2- Allah'ın haram ettiği canı öldürmeyin.
3- Çalmayın,
4- Zina etmeyin.
5- Sihir yapmayın.
6- Suçsuz kimseyi hükümete yakalattırıp öldürtmeyin.
7- Faiz yemeyin.
8- Harpten kaçmayın.
9- Namuslu kadına zina iftirası atmayın. -Şü'be burada şüphe etmiştir- Ey yahudî topluluğu! Cumartesi gününde haddi aşmamak da size aittir."
Bunun üzerine Yahudiler Efendimizin el ve ayaklarını Ö-püp: "Biz senin peygamber olduğunu şahadet ederiz." dediler. Efendimiz (s.a.v) de onlara:
-Peki öyleyse sizin Müslüman olmanıza engel olan ne? buyurdu.
Onlar da: Dâvûd (a.s) zürriyeti içinde daima bir peygamber bulunması için Rabb'ine yalvarmıştı. Biz Müslüman olurşak. Yahudi'lerin bizi öldüreceğinden korkuyoruz, dediler.81[81]
Affân, Hammad b. Seleme, Ata b. Es-Sâib, Ebû Ubeyde b. Abdillah isnadiyla babası Abdullah b. Mesudun şöyle dediğini naklediyor:
-Allah, peygamberini şüphesiz insanları Cennet'e sokmak için (insanlığa) göndermiştir. (Bir gün) Nebi (s.a.v) bir kiliseye girmişti. Orada bir Yahudi vardı. Bu adam Tevrat okuyordu. Bu herif okurken peygamberin sıfatını anlatan yere gelince durdu. Kilisenin bir köşesinde hasta biri daha vardı. Nebi (s.a.v): "Ne oldu da durdunuz?" diye sordu. Hasta: "Onlar, okurken peygamberin birinin sıfatlarını bahseden bir yere geldiler de, onun için okumayı kestiler." dedi.
Sonra bu hasta sürünerek geldi, tevratı alıp o Yahudi'ye: "Kaldır elini." dedi ve elinin altında gizlediği yeri okudu ve (s.a.v)in sıfatı bulunan yere geldi, ve:
İşte burası senin ve ümmetiyin hakkındadır. Ben Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin Allah'ın elçisi olduğuna şahadet ediyorum, dedi. Sonra da öldü. Bunun üzerine Efendimiz:
«Kardeşinize velî olun!» buyurdu.82[82]
Vabisa'ya Sormadan Cevap Vermesi
Yezîd b. Harun der ki: Bize Hammad b. Seleme, Zübeyr Ebû Abdisselâm. Eyyûb b. Abdillah b. Mekrez aracılığıyla Vâ-bisa el-Esedî'nin şöyle dediğini rivayet etti:
-Ben günah ve sevaba dair ne varsa, hepsini sormak üzere Rasûl-ü Ekrem'e geldim. İnsanları atlayıp
81[81] İbni Sa\l 1/174; Tirmizi 2733, 2144; Nesai 7/110, 111 (Hadis 4078); Müsned 4/239. 240, 339, 5/313; İbni Ebî Şeybe I4/29S; Hakim 1/9. 4/351: Beyhaki S. Kübra, S/166; Beyhakî Delail 6/26S; İbni Ebi Asım 2/470: Taberanî 7/43, S/84; Tahavî Müşkil 1/4; Ebû Nüaym Hılye 5/9S; Hadisi Tirmizi Hakim ve Zehebi sahih sayarlar.
Burada geeen dokuz ayet (mucize) nedir? Bu konu ilk tefsire iler arasında
ihtilaflıdır. Taberi 15/17l'de bu ayelte ihtilafları nnvileriyle beraber verir.
Buna göre:
Buradaki dokuz ayet şunlardır.: 1- Musa (a.s)’ın ışık veren eli. 2- Asası 3-Dili 4-Denizin yarılması 5- Çekirge 6- Karınca 7- Kurbağa 8-Tufan 9- Kan
Bu İbni Abbas'tan rivayet edilendir. Bazıları buna taştan su fışkırması, kıtlık, meyvelerin kısılmasını ilave ederler. Bu izahlar A'raf suresinde geçen ayetlerden alınanlardır.
Bu İzaha göre bu hadiste ravî Efendimizin bu cevaplan verdiğini belirtmiyor ya da atlıyor. İkinci bir görüşe göre bu hadiste sayılan şeyler bizzat bu ayetler oluyor. Taberî'nin Ebû Küreyb-Abdullah b. İdris ve Ebû Usame-Şu'be-Amr b. Mürre-Abdullah b. Seleme isnadıyla Safvan b. Assal'dan yaptığı rivayette, Efendimiz: '"Bunlar: Allah'a şirk koşmayın ... ilh." diyerek sayıyor ki, ayetteki geçenler bunlar olmuş oluyor.
82[82] Beyhakî Delâil 6/272; İmam Ahmed Müsned 1/416; İbni Sa'd bu hadiseyi Ebû Sahr el-Ukaylî'den nakleder. Beyhakî bunu 6/2S2'de naklederken İmam Ahmed de 5/41 l'de aynı isnadla verir.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/57-64
huzuruna geçmek istedimse de oradakiler bana: "Yâ Vâbisa! Rasûlullah'tan uzak dur." diye ikaz ettiler. Ben de: "Bırakın da ona yaklaşayım. Zira ona yaklaşmam bana insanları sevmemden daha iyidir." dedim. Efendimiz de:
"Yaklaş yâ Vâbisa, yaklaş!" buyurdu. Dizim dizine dokunacak kadar ona yaklaştım. Efendimiz:
"Yâ Vâbisa! Bana sormaya geldiğin şeyi sana bildireyim mi?" buyurdu. "Evet, yâ Rasu-lullah!" deyince:
«Sen sevap ve günahı sormaya geldin.» buyurdu. Ben: Evet." dedim. Efendimiz ellerinin parmaklarını biraraya toplayıp göksüme dürterek:
«Yâ Vâbisa! Kalbine danış, aklına (gönlüne) danış. Sevap; Kalbin kendisi ile huzur duyduğu, gönlün tatmin olduğu şeydir. Günah ise; kalpte iz bırakıp gönülde tereddüt yapan şeydir. İnsanlar sana fetva verseler, hüküm verseler bile ...» buyurdu.83[83]
İbni Vehb der ki: Bana Muâviye, Ebû AbdillaK Muham-med el-Esedî'yi şöyle derken işittiğini haber verdi:
-Günah ve sevabı sormak üzere Rasulullah'a (s.a.v) geldim. Rasul-ü Ekrem bana, daha ben kendisine bir şey sormadan:
-Sen bana günah ve sevabı sormaya geldin, değil mi? buyurdu. Ben: "Seni hak ile yollayan zata yemin olsun ki öyle. Ben onları sana sormak için geldim." deyince şöyle buyurdu
"Sevap gönlüyün genişlik duyduğu şey, günah da nefsinde iz bırakan şeydir. İnsanlar sana fetva verseler de (gönlüne danış)" buyurdu.84[84]
Ebu Ruğal'in Kabrinin Yerini Söylemesi
Muhammed b. İshâk ile Ravh b. el Kasım (ayrı bir senet ile) İsmail b. Ümeyye aracılığıyla Büceyr b. Ebî Büceyr'den Abdullah b. Amr'ı şöyle anlatırken duyduğunu naklederler:
-Taife gittiğimizde Rasûlüllah'la (s.a.v) beraberdik. Orada bir kabre uğradık. Efendimiz:
«İşte Ebû Ruğal'in kabri burasıdır. O Sakîf kabilesinin babasıdır. Bu herif Semûd (Kur'an'da helakî bildirilen Se-mud) kavminden birisiydi. Allah onun kavmini helak ettiğin-de onu Ka'be'deki makamından da uzaklaştırdı. O, Ka'be'den
çıkıp giderken kavminin başına gelen bela burada da onun basma geldi, ve buraya defnedildi. Bunun delili şudur: Bu herif buraya gömülürken beraberinde altından yapılma bir dul ile birlikte gömülmüştür. Eğer şimdi siz onun kabrini kazmış olsanız bunu ele geçirirdiniz.» buyurdu. Biz de hemen kazmaya başlayıp bu dalı çıkardık.85[85]
2.BÖLÜM
EFENDİMİZ (S.A.V)’IN KENDİSİNDEN SONRA OLACAK ŞEYLERDEN BİLDİRDİĞİ BAZILARI
a) Efendimiz ümmeti ilgilendiren her hususta kıyamete kadar olacakları bildirmiştir.
83[83] Müsned 4/228; Tahavî Miişkilü'l Asar 3/34; Beyhakî Delail 6/293; Ebû Nü-aym Hıtyetü'l Evliya 2/24, 6/255. Yine Müsnedde (4/227) ve Beyhakî'nin Delail'inde iki ayrı isnadla Vabisa'dan bu hadis nakledilir. Daramî 2/246. Hadisi anlatan Vabisa (r.a) Hicri 9lcu sene Efendimizi yanına elçi olarak geldi. Daha sonra Cezire (Cizre ve civarı, yukarı Mezopotamya)ya yerleşti.
84[84] Müsned 4/227; Buharı Tarihü'I Kebîr 1/144; Beyhakî Delâil 6/292. Müslim Nüvvâs b. Sem'an tarîki ile 2553; Tirmizî 2389; Müsned 4/182; Hakim 2/14; Tahavî Müşkİl 3/24'te buna benzer rivayette bulunurlar.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/65-66
85[85] Beyhakî Delail 6/297; Ebû Dâvûd 3088; Abdurrezzak Muşannef 20989; Beyhakî Sünen 4/156.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/66-67
2 Şuvbe. Adiy b. Sabit. Abdullah b. Zeyd isnadıyla Huzeyfe86[2] (r.a)ın şöyle dediğini bildirir:
-Rasûlü Ekrem (s.a.v) kıyamete kadar olacak şeyleri bana haber vermiştir. Ne var ki ben
Medineli'leri Medine'den sürüp çıkaracak olan şeyin ne olduğunu Efendimiz'e sormadım.87[3]
El A'meş, Ebû Vâil aracılığıyla Huzeyfe (r.a)ın şöyle dediğini anlatır:
-Rasûlullah (s.a.v) (bir gün) aramızda ayağa kalkarak kıyamet saatine kadar olacak şeylerden
hiçbirini koymadan
anlattı. Bu anlattıklarını belleyebilen belledi, anlayamayan da anlayamadı. (Hadisin bir ifadesinde
ise: "Onu belleyen belledi." şeklindedir.) Bu anlattıklarından bazı şeyler daha sonra meydana
gelince; ben bu olayı önce unutmuş olmama rağmen tıpkı kendinden ayrı düşen arkadaşının
yüzünü hatırında tutarak daha sonra onu görünce derhal tanıdığı gibi tanıyorum.
Hadisi Buhari ve Müslim bu manada rivayet etmişlerdir.88[4]
Azra b. Sabit, Ilbâ' b. Ahmer aracılığıyla Ebû Zeyd'in (Amr b. Ahtab el-Ensarî) (r.a) şöyle dediğini
anlatır:
-Rasûlullah (s.a.v) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra, mimbere çıkıp öğle namazı olana kadar
va'z etti. Sonra inip öğleyi kıldı. Sonra da mimbere çıkıp bize va'z etti. (Ilbâ' der ki: sanıyorum ikindi
olana kadar va'z etti demiş idi.) Sonra inip namaz kıldı. Sonra tekrar hutbeye çıkıp tam Güneş batana
kadar bize va'z etti. İşte Efendimiz o konuşmasında bizden önce olmuş olanlarla, bizden sonra
olacak olanları bize haber verdi. Onu en iyi ezberleyenimiz en iyi bilenimiz olmuştur.
Hadisi Müslim nakletmiştir.89[5]
İsmail b. Ebî Hâlid, Kays aracılığıyla Habbab'm (r.a) şöyle dediğini anlatır:
-Bir gün Rasûlullah (s.a.v) Kabe'nin gölgesinde bürdesini yastık edinmiş bir halde iken, halimizi
kendisine şikayet e-derek: "Bizim için Allah'a dua etsen olmaz mı! Bize Allah'tan yardım dilesen
olmaz mı!" dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) yüzü kıpkırmızı kızararak doğruldu, sonra şöyle
buyurdu:
"Vallahi, sizden önceki milletlerde, dindar adamı yakalayıp getirirler, bir çukur kazarlar, bıçkıyı
başına dayayıp kafasını ikiye biçerlerdi de3 bu zulüm o dindarı dininden dön-düremezdi. Bazen de
86[2] Müzeyle K el-Yenıan (baba adı Hasel'dir) el-Absî'dir. Sahabeden dört tane daha iiıızeyfe vardır. Babası kan davası yüzünden kaçıp Medine'deki AbdÜ'l
nsjvlogullarına sığınmış ve bu yüzden adı değil de geldiği yerin adı ile "el-Yemân" meşhur olmuştu. Huzeyfe *nm annesi Medinelidİr. Babasıyla birlikle müsiünıan
oldular. Baba (Ilasel) el-Yemân Uhui'ta şehid oldu. Huzeyfe Bedir dışındaki harplerin hepsine katıldı. Çok hadis rivayet etmiştir, Ömer (r.a) devrinde Medayin valisi
olup, FIz Ali devrinde (hicri 36) vefat edene kadar orada kaldı. Sırlar kendine bildirildiği iein "Esrar-i mahzen-i Rasûlul-lah" denilirdi. Münafıkların listesi onda idi.
87[3] Müslim. 2S91 (no 24); Beyhakî Delâil 6/312.
88[4] Buharı Kader S2/4; Müslim 2891 (23); Müsned 1/377, 413, 443, 446, 453, 4/278. Beyh. Delail 6/313; Ebû Dâvûd 4240.
89[5] Müslim 2892; Beyh. Delâil 6/313
Buharı 59/1'de Hz Ömer'den şöyle nakleder: RasııluISah kürsüye çıkıp bize yaratılışın başlangıcından itibaren başlayıp cennetliklerin cennete, cehen-nemliklerin
de cehenneme girinceye kadar ki safhaları anlattı. Bunları iyi ezberleyenler korudu, unutanlar da unuttu. Buharı aynı yerde bu hadisi İmran b. Husayn'dan da
anlatır.
dişleri demir bir tarak alıp vücudunun eti ile damarları arasını saç tarar gibi tararlardı. Bu zulüm de onu dîninden geri çeviremezdi.
-Allah kesinlikle şu İslam dinini kemâlatm en yücesine varana kadar tamamlayacak. Hatta sizden bir süvari san'a dan yola çıkıp tâ Hadramut'a kadar gidecek de sadece Allah' tan ya da davarına kurt saldırmasından korkup başka korkusu olmayacak. Ama siz pek acele ediyorsunuz."
Hadisi Buharî ve diğerleri ittifakla rivayet etmişlerdir.90[6] Süfyan-ı Sevri, İbnü'l Münkedir aracılığıyla Cabir'in (r.a) şöyle dediğini anlatır: Bir keresinde Rasûlullah (s.a.v) bana:
"Yaygın var mı?" buyurdu. "Yâ Rasûlullah! Yaygım nereden olacak ?" deyince:
"Ama yakında yaygın olacak." buyurdu. Cabir derki:
-Bu gün artık ben hanımıma: "Şu yaygını benden uzaklaştır." diyorum. O da: "Rasûlullah (s.a.v) benden sonra sizlerin yakında yaygıları olacak." buyurmamiş mıydı diye cevap verince ben de ona sesimi çıkarmıyorum
Hadis ittifakla rivayet edilmiştir.91[7]
Hişam b, Urve. babası Urve. Abdullah b. Zübeyr isnadıyla Süfyan b. Ebî Zübeyr en-Nümeyrî'nin şöyle dediğini anlatır: Rasulullah (s.a.v)i şöyle söylerken duydum:
«Yemen fethedilecek. Bir grup insan (Medine'den oraya) akın edip gelecek; aileleriyle sözlerini dinleyenleri de (oraya) göçürecekler. Halbuki Medine kendileri için daha hayırlıdır, bilmiş olsalardı. Sonra Şam fethedilecek, bir kısım insan oraya akın edip gelecek; aileleriyle, sözlerini dinleyenleri de göçürecekler. Bilmiş olsalardı Medine kendileri için daha hayırlı idi. Sonra da Irak fethedilecek, bir kısım ahali oraya akın edecek; ailelerini ve sözlerini dinleyenleri de oraya göçürecekler. Halbuki Medine kendileri için daha hayırlı idi. Bunu bilselerdi!»
Buharî ve Müslim rivayet etmişlerdir.1
Abdullah b. el-Alâ b. Zebr'den naklen Velîd b. Müslim şöyle anlatır: Büsr b. Ubeydillah'tan duymuştum. Kendisi Ebû İdris el Havlanî'den: «Avf b. Mâlik el-Eşcaî'yi şunları anlatırken işittim» dediğini duymuş:
-Nebi (s.a.v)e Tebük gazası esnasında gelmiştim. Deriden yapılma bir çadır altında idi. Bana buyurdu ki:
S: Buhar! Hac 29/5; Müslim I3SS; Muvatta 887; Abdurrezzak 17159; Tahavi Miiskil 2/35; Beyh. Delail 6/20;
«Yâ Avf! Kıyametten önce olacak altı şeyi say!
90[6] Buharî 63/29, 61/25; Müslim Ebû Dâvud 2649; Müsned 4/257 5/110" Beyhaki Sünen 9/5, 10/202; Delail 6/3115; Ebu Nuaym Hilye 1/144; Taberani M Kebir 4/74.
91[7] Buharı Menakıb 61/25; Müslim 20S3; Beyhaki Delail 6/3)9, 320; Müsned 3/39-1; Beğavi Sünne 12/51.
1- Benim Ölümüm
2- Sonra Kudüs'ün fethi
3- Ardından koyun kıran hastalığı gibi sizi bir anda mahvedecek (veba gibi bir) hastalık.
4- Ardmdan aramızda mal çoğalması, hatta kendine yüz dirhem verilen adam bunu almayacak
5- Sonra girmedik Arap evi koymayan fitne
6- Sonra da sizinle Bizanslılar arasındaki sulh. Ama onlar sulhu bozup, her bayrağı altında on iki bin kişi bulunan seksen bayrak (tümen) ile size saldıracak.92[8]
Hadisi Buharî rivayet etmiştir.
İbni Vehb. Harmele b. İmran aracılığıyla Abdurrahman b. Şümâse'nin Ebû Zerr (r.a)ı şöylederken işittiğini nakleder: Rasulullah (s.a.v):
«Siz Kîrat (0.2 gram ağırlıktaki bir tartı birimi) konuşulan bir yeri fethedeceksiniz. O zaman oranın halkına iyiliği tavsiye edin. Çünkü onların sizde zimmeti (ahidleri) ve (İsmail (a.s) evladı olduklarından) akrabalıkları vardır.» buyurdu.
Hadisi Müslim rivayet etmiştir.93[9]
Leys ve diğerleri. İbni Şihab aracılığıyla Ka'b b. Malik'in Dğlundan Rasulullah'm (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet aderler:
"Mısır'ı fethettiğiniz zaman Kıbtîlere (Mısır halkı) iyi davranın. Zira onların bir ahitleri ve akrabalıkları vardır.»
Bu haber sened yönünden güzel olan "Mürsel" bir hadistir.94[10]
Musa b. Avyen de İshak b. Râşit, İbni Şihab, Abdurrahman b. Ka'b b. Mâlik isnadiyla bu hadisi Ka'b b. Mâlik (r.a)tan "muttesıl" bir senedle rivayet eder.95[11]
Süfyan b. Uyeyne (İmam Ahmed'in anlatışına göre kendisine bu Zührî hadisindeki) "Zira onların ahizleri ve akrabalık bağları vardır." cümlesinin anlamı sorulunca:
-İnsanlardan kimisi İsmail (a.s)m annesi Hacer, Kıbtîye idi (akrabalık oradandır) derken kimi de "
92[8] Buharî Cihad 58/15; Müsned 5/22S. b/22, 2/24; İbni Mâce 4042; Beyh. Delail 6/3S3; Beyh. Sünen 9/223; Hakim 4/419, 422, 423; Taberanî LS/42. 46. 64. 66; Ebû Nüaym Hılye 5/128; Buharî T. Kebir İ/225.
93[9] Hadisin devamı şöyledir: "İki kişiyi kerpiç kesecek bir yer hakkında çekişir görürseniz, hemen oradan çık git." Bkz. Müslim 2543: Beyhaki Delail 6/321: Beyh. Sünen 9/206: Tahavi Müskilü'l Asar 2/102. 3/124: Müsned 5/İ74.
Bu arazinin Mısır olduğu Müslim'in bab başlığında belirtir. Bundan sonraki hadiste bunun şahididir.
94[10] Hadisin devamı şöyledir: "İki kişiyi kerpiç kesecek bir yer hakkında çekişir görürseniz, hemen oradan çık git." Bkz. Müslim 2543: Beyhaki Delail 6/321: Beyh. Sünen 9/206: Tahavi Müskilü'l Asar 2/102. 3/124: Müsned 5/İ74.
Bu arazinin Mısır olduğu Müslim'in bab başlığında belirtir. Bundan sonraki hadiste bunun şahididir.
95[11] Beyhakî Delail 6/322
İbrahim'in annesi (Efendimizin hanımı) Mariye Kıbtıye idi: Akrabalık bu yönden cerayan etmiştir."
demektedirler, diye cevap vermiştir.96[12]
Hemmâm aracılığıyla Ma mer, Ebû Hüreyre'den (r.a) Efendimiz'in (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlatır:
"Kisrâ helak olmuştur. Artık ondan sonra bir daha Kisra olmayacak. Elbet Kayser de helak olacak ve
ondan sonra hiç Kayser de olmayacak. Bunların hazineleri Allah yolunda taksim edilecektir."
Hadis müttefekun aleyh'tir.97[13]
Efendimiz'in bu hadisi beyan ettiği zamanda hayatta olan İran Kisrası ile Bizans Kayser'i helak
olmuşlar, hazineleri de Hz Ömer'in (r.a) emri ile Allah yolunda dağıtılmıştır. Kayserlik sadece Rum
ve Kostantin diyarında bir süre daha varlığını sürdürmüştür. Zira peygamberin mektubu Kayser'e
varınca ona hürmette bulunmuş böylece Efendimiz'in:
«krallığı ayakta kaldı» sözüne muhatab olarak İstanbul'un fethine kadar ayakta kalma takdir-i
ilahisine ermiştir. Kisra ise Peygamber (s.a.v)in kendisine gönderdiği mektubu parçaladığında
Efendimiz'in:
«Allah onun mülkünü parça parça etsin» seklindeki niyazına uğradığı için krallıkları devam
etmemiştir.98[14]
Hammâd b. Seleme. Yunus, Hasen-i Basri isnadıyla anlatır ki: Kisrâ'nm serveti getirilip Hz Ömer'in
önüne konuldu. Oradakiler arasında Süraka b. Mâlik b. Cuşum da vardı. Hz. Ömer Kisrâ b.
Hürmüz'ün bileziklerini Süraka'ya attı. Süraka onları kollarına taktı. (O kadar çoktu ki. bilezikler
bileğinden tâ) omuzuna kadar vardı. Hz Ömer bunları Süraka'nm
kolunda görünce:
-Allah'a hamdolsun. Kisra'nm bilezikleri Müdlicoğulla-rmdan biri olan Süraka'nın kolundadır,
dedi.99[15]
Süfyan b. Uyeyne. İsmail b. Ebi Halid, Kays (b. Ebi Ha-zim). Adiy b. Hatem isnadiyla Nebi (s.a.v)in
şöyle buyurduğunu anlatır:
96[12] Beyhakî Delail 6/322
97[13] Buharı 65/107'de sonuna "Ve Efendimiz, harbi hile olarak adlandırdı» ilavesini yapar. Ayrıca Bııharî 57/SO'de bu haberi A'rac yoluyla Ebû Hüreyre'den
nakleder. Yine aynı yerde Câbir b. Semûre (r.a)tan da aynısını verir. Müslim 2918 (76. Tirmizi 2313, 2216; Ebu Avâne 2/110: Müsned 2/412, 233, 240, 256, 272,
313, 437, S/92, 99. 105; Beyhaki Sünen 9/181; Taberanî 2/235; Taberi 1/35; Halib Tarih 5/36; Beyhaki Delail 6/324; Humeydi 1094; Tahavi Müşkil 1/213:
Abdürrezzak 20815; Ebu Ya'la 10/58 81
98[14] Bu buluş Beyhaki'ye aittir. Bak Delail 6/325; Beğavî orada "Efendimiz «Kayserin helak olması» ile Samdaki Kayserliğin helak olup Şam diyarının onların
elinden çıkmasını kasdetti der.
Efendimiz'in Kisra ve Kayser için söylediği sözler için bak: Buharî 65/101;
Megazi 64/S2-ilim 7: Müsned 1/243, 305; Beyhaki Sünen 9/177: Delail
6/325; Beğavi Sünne 13/310; İbni Ebi Şeybe 14/338.
99[15] Beyhaki Delait 6/325. Beyhaki burada Şafiî (r.a)m şu sözünü nakleder: "Süraka bilezikleri koluna dünyalık hevesinden değil, Efendimiz (s.a.v)in kendisinin
kollarına bakıp sonra da «Bana sanki Kisrâ'mn bileziklerini takınacakmışsın gibi geliyor» buyurduğu İçin giymişti."
«Bana Hîre şehri köpek dişi şeklinde gösterildi. Siz mutlaka orayı fethedeceksiniz.» Bunun üzerine
birisi kalkıp: "Yâ Rasulullah! Bana Bukayla (denen Amr b. Abdü'l Mesih b. Kays) kızını bağışlasana."
dedi. Efendimiz de: "O senindir." buyurdu. Onu bu adama verdiler. Bu kızın babası gelip: "Onu satar
mısın?" diye sorunca: "Evet." dedi. "Kaça?" "İstediğin kadar iste" dedi. O da: "Bin dirhem" deyince:
"Onu aldım" dedi. Etraftakiîer: "Otuz bin desen yine alırdı." deyince o "bin-denfazla sayı varmıymış
yahu" dedi.100[16]
Saîd b. Abdi'l Azız de Rabfa b. Yezîd ve Mekhul ikilisinin Ebû İdris el Havlanî aracılığıyla Abdullah b.
Havale el Ezdi (r.a)tan Rasulullah'm (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Siz yakında Şam'da bir ordu, Irak'ta bir ordu ve Yemen' de de bir ordu kuracaksınız." buyurdu. Ben:
"Yâ Rasulullah! Benim için sen tercih et." deyince: "Sen Şam'da kal. Kim Şam'a gelmeyi reddederse
Yemenine gitsin ve oranın (sellerin bıraktığı) su birikintilerinden sulansın (Zira orada Şam gibi su bol
değildir). Muhakkak Allah (c.c) bana Şam ve Şam halkı İçin garanti verdi." buyurdu.101[17]
Hemmam aracılığıyla Mamer. Ebû Hüreyre'cien Nebi'nin (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlatır:
"Siz A'camlar'den Hûz ve Kirman milleti ile savaşmadik-ça kıyamet kopmayacaktır. Bunlar yassı
burunlu, çekik gözlü, yüzleri sanki kat kat zırhlı gibi ayakkabıları kıldan yapılma bir millettir.102[18]
EbûHüreyre Efendimizin şu hadisini de haber vermiştir:
"Siz ayakkabıları kıldan yapılma bir kavimle savaşma-dıkça, kıyamet kopmayacaktır. [Hatta çekik
gözlü, al yanaklı, yassı burunlu, sanki yüzleri kat kat zırhlıymış gibi olan Türk'lerle de savaşmadıkça
kıyamet kopmayacaktır. İnsanların en hayırlısından kimini, başına gelene kadar bu işe en fazla
nefret duyan kimseler olarak bulacaksın. İnsanlar madenler (gibi çeşit çeşit yaratılışladır. Cahiliye
döneminde hayırlı olan kimse İslam'a girince de onların en hayırlısı olur. (Fakih olursa) Kesinlikle
sizden bir kısmınıza öyle bir zaman gelecek ki; beni görmesi kendisinin malı ve ailesi olmasından
daha sevimli gelecektir.]103[19]
100[16] İbni Hibban (El-İhsan) S/237 (b.' no 6639); Beyhaki Sünen 9/1.36; Beyhakî Delail 6/326. İbni Hibban bu hadisi sahih sayarken Zehebî ve Beyhakî hiç bir la'lîlde
bulunmazlar. Hadisi Taberani 17/Sl'de aynen Beyhakî ve İbni Hihbnn'm isnadıyla verir. Heysemî de Meemauz-Zevâid 6/212'de sahih sayarak: "Bu hadisin ricali
sahih-İ Buharı ricalidir" der. İbni Ebi Hatem ise 'İlelü'l Hadîs" adlı eserinin 2701 nolu hadisinde : "Bu hadisi babama sordum da. -bu bâtıl bir hadistir- diye cevap
verdi der. Lakin hiç bir illeti açıklamaz. Hadisteki Havilerin hepsi sikadır. Bir kere ilk ravî Kays b. Ebî Hazim bir çok sahabeye yetişmiş bir tabiîn ulusu. İsmail b. Ebî
Halid Tabiîn'in sikalarındandır. Süfyan b. Uyeyne İse bu Ümmetin badis imamlarından biridir. Muhammed b. Yaya Müslim ricalindendfr. Onu çoğu sika sayar.
Zaten rivayet buraya kadar üç kaynakta da aynıdır. Taberanî bunu dört kişi ile Muhammed b. Yahya'ya dayandırır. Beyhaki'ninki Ebu Ahmed Harun b. Yusuf el
Kataî ile, İbni Hibban ise Abdullah b. Muhammed Salim ile aynı zattan alır. O zaman bu hadis "Muhammed b. Yahya hadisi" saydmış olur. Daha aşağıdaki rivayetin
birinde bulunan zayıf ravi hadisi etkilemez. Muhammed b. Yahya hak kında Abdürrahman İbni Ebi Hatem er-Razî ı'El-Cerh vet-Ta'dîl" adlı eserinin S/124 no
56O'da: "Babama onu sordum. Bana "O salih bir kimse olup biraz gafleti vardı. Onun yanında Süfyan b. Uyeyne'den naklettiği uydurma bir hadis vardı diye cevap"
verdi" diyor. "O saduk dereceli bir ravîdir" dediğini ekliyor. Halbuki aynı yerde İmam Ahmed'İn "Mekke'de sadece onun hadislerini yazın" dediğini de nakleder.
Zehebi onu sika sayar. Müslim Sahihi' nin İman, Vefatün-Nehi, Salar, Zekât, Hac, Nikah, Cİhad, Zebaih. Edeb. Delail ve Fiten"de onun rivayetlerine yer verir. İbni
Hibban'da bu zatı "Es-Sİkat" adlı eserine kaydetmiştir. Kanaatimce onu sadece İbni Ebi Hatem babası aracılığıyla tenkid ediyor. O babasının yaşıtıydı. Zira hicri
243'te ö ldü. E bu H atem'in o ğlu İ se 327'de v efat e tmiştir. A kranın k endi a dranını Ö vmesi d e y ermesi d e t am d elil o lmaz. Z ira a ralarında ne geçti bilinmez.
Doğruları bilen Allah'tır. Ancak Adiy b. Hatem'in yukarda geçen hadisinde Efendimiz'in kendisine "Hıyre şehrini bilir misin?" diye sorduğu ve oranın fethini haber
verdiği de bu hadisi doğrular mahiyettedir..
101[17] Buharı Tarih-i Kebir 1/292, S/447, 5/33; Beyh. Delail 6/326. Buna yakın ifade ile Müsned 5/2SS, S/33, 4/110; Ebu Dâvud 2483; Taberani U/92; İbni Hibban
(tertib) 9/206 (no 72 62). Burada rivayetlerde el yazma okumasından doğan bü' farklılık var. Mesela İbni Hibban aynı sened aynı metinde »Ebâ>> kelimesini «Etâ»
diye nakledince anlam "Kim Şam'a gelirse hemen onun bîr tarafına katılsın, kendini aldatana su ikram etsin>> şeklinde oluyor. Ne var ki Ebu Davud ve Müsned
rivayetleri Beyhaki'nin metnini doğruluyor.
102[18] Buharî Menakıb 61/25; Müsned 2/319; Abdürrezzak 207 82; Hakim 4/476; Beyhakî Sünen 9/176; Beyhakî Delâil 6/336.
103[19] Buharî 61/25. Bazıları bu hadisi üç ayrı hadisin bir arada rivayeti sayarlar ki, bunlar ayrı ayrı Buharî'de de vardır. Müsİim Fiten bab 18/62, 64; Ebu Davud
Hüseyin de Seyyar Ebû'l Hakem, Cebr b. Ubeyde isnadıyla Ebû Hüreyre (r.a)m şöyle dediğini rivayet eder:
-Allah Rasûlu bize Hint gazvesi olacağı va'dinde bulundu. Eğer ben o savaşın vaktine yetişirsem malımı ve canımı o uğurda feda edeceğim. Eğer şehit edilsem şehitlerin en faziletlilerinden olacağım. Eğer harpten geri dönecek olursam, işte ben hür Ebû Hüreyre'yim.
Bu garip bir haberdir.104[20]
Hammad b. Seleme, Sabit aracılığıyla Enes'den (r.a), Efen-dimiz'in (s.a.v):
Bir gece rüyamda kendimizi sanki Ukbe b. Râfi'nin evindeymişiz gibi gördüm. Bize (İbni Tâb denen herifin yetiştirmesiyle meşhur olan ve bu adla (güzel demek) anılan) taze İbni Tâb hurması ikram edildi. Bu rüyayı Dünyada yüceleceğimize Ahiret'te de hayırlı bir sonuca ulaşacağımıza ve dinimizin kesinlikle güzel olduğuna yordum.» buyurduğunu rivayet ediyor.
Hadisi Müslim Sahihinde rivayet ediyor.105[21]
Şu'be, Fürat el-Kazzâz'dan nakline göre Ebû Hazim'i şöyle derken duymuş: Ebû Hüreyre'yle beş yıl oturup kalk-tım. Nebi (s.a.v)'den şu hadisi naklettiğini işittim. Efendimiz:
"İsrailoğulları peygamberler tarafından yönetilirdi. Ne zaman bir peygamber ölse yerine bir peygamber gelirdi. Ne var ki benden sonra artık peygamber gelmeyecektir. Yakında Halifeler olacak ve aynı anda birden çok sayıda halife olacaklardır." buyurdu. Ashab:
-Bize senden sonra bu halifelere nasıl davranmamızı emredersin? dediler. Efendimiz (s.a.v) de:
-Siz (sonra bîat edilene değil) ilk bîat edilen halifenin bî-atma vefalı olun. Onlara karşı haklarınızı yerine getirin. Çünkü Allah (c.c) yönettikleri halk hakkında onları sorgulayacaktır, buyurdu.
Hadisi Buharî ve Müslim ittifakla naklediyorlar.106[22]
Cerîr b. Hâzim de, Leys, Abdürrahman b. Sâbıt, Ebû Sa lebe el-Huşenî isnadıyla sevkettiği hadisinde Ebû Ubeyde b. el-Cerrah ve Muâz b. Cebel (r.a)lardan Nebî (s.a.v)in şöyle buyurduğunu anlatır:
"Şüphesiz Allah şu din işini peygamberlik ve rahmet olarak başlattı. Sonra halifelik ve rahmet olacaktır. Daha sonra ısırıcı krallığa dönüşecektir. Ardından da Ümmet içinde zorbalığa ve anarşiye dönecektir. O zaman bu adamlar zinayı, içkiyi, ipekli giymeyi helal ilan edecekler ve bu konuda
4304; Tirmizi 2215; Ibni Mace 4096, 4097; Müsned 2/398, 530; Beyhakî Delâil 6/336; Beyh. Sünen 9/175.
Hafız Zehebî burada nedense tamamen Beyhaki'nin Delail'ine uyarak bu hadis ile üsttekini birleştirerek verir. İkinci hadisin başını alıp Türklerle çarpışma kısmını atlar. Biz bu kısmı Buharî'den tam olarak [ ] kavis içinde terceme ettik.
104[20] Nesai 6/42; Müsned 2/229, 369; Beyhakî Delâil 6/336; Beyh. Sünen 9/176; Hakim 3/514. Hadisin ricali hep sika kimselerdir, buna rağmen Zehebî'nin hadis'e garip demesini henüz anlayabilmiş değilim.
105[21] Müslim no 2270; İmam Ahmed Müsned 3/287, 213; Beyhaki Delaü 6/337; Begavi Sünne 12/222; İbni Ebi Şeybe 11/68; Ebû Avane Müsned 4/458
106[22] Buharî Enbiya 60/50 (hadis no 3555); Müslim Emara 1S42; Müsned 2/297: İhni Mâce 2871; Beyhaki Sünen S/144; Beyhakî Delâil 6/338.
ölüpte Allah'a kavuşana kadar insanlar tarafından destek de göreceklerdir.107[23]
Abdülvaris ve diğerleri Saîd b. Cühman aracılığıyla Sefî-ne'nin Rasûlüllah (s.a.v)den şöyle
buyurduğunu naklederler:
«Peygamberlik hilafeti (Peygambere tam uyan halifelik idaresi) otuz yıl olacaktır. Sonra Allah bu
mülkü (idaresini) dilediğine verecektir.» (Saîd b. Cühman devamla) dedi ki:
-İki yıl Ebû Bekrin hilafetini, on yıl Omer'inkini. on iki yıl Osman'mkini ve altı yıl da Ali'ninkini
hesapla (bu çıkar). Bunun üzerine ben de Sefineye: "İyi ama şu muhalif grup Hz Ali'nin esas halife
olmadığını iddia ediyorlar." deyince o:
-(Mervanoğullarım kasdederek) o lafı, gökgözlü108[24] oğullarının kıçları uydurmuş olsa gerek. Hem
Hz Ali'nin halifeliğini de altı yıl olarak saymaktadır. Esasen Hz Ali'nin halifelik süresi beş yıldan iki ay
eksik idi. Zira otuz yıl halifelik, burada Ebû Bekir ve Ömer (r.a)larmki üzerine yapılan on aylık bir
ilave ile otuz yıl olabiliyor.
Bu haberi Ebû Dâvûd naklediyor.109[25]
Salih b. Keysan, İbni Şihâb, Urve isnadıyla Hz Âişe (r.a)m şöyle dediğini anlatır:
Vefat hastalığının başladığı gün Rasulullah (s.a.v) yanıma girmişti. Ben: "Vay başım!" diyordum.
Bunun üzerine Efendimiz:
107[23] Beyhaki Sünen-i Kübra S/159; Beyhaki Delail 6/340; Ebû Davud-ü Tayalisi Müsned 22S. Bu isnadı sahih ricali sika üstelik üç sahabenin aynı zincirde yer aldığı
bir hadistir. Burada Ebu Sa'lebe, Ebu Ubeyde ve Muâz b. Cebel sah ahidirler. Hadisin esas ravîsi Ebu Da\oıd-u Tayalisî olup yine onun bu konuda başka bir rivayeti
daha vardır.
Nu'man b. Beşîr (ıra) anlatıyor:
-Bir gün Rasulullah'la birlikte mescitte oturuyorduk. Beşîr b. Sa'd pek konuşmayan biri idi. Ebu Sa'lebe el-Huşenî tr.a) gelip: "Yâ Bişîr b. Sa'd! İdareciler
konusundaki Efendimiz (a.s.v)ın hadisi hatırında mı?" diye sordu. Buna karşılık Huzeyfe (r.a) da; "Ben onun hutbesini ezberlemiştim" dedi. Bunun üzerine Ebu
Sa'lebe de oturdu. Huzeyfe Rasulullah (s.a.vHn şöyle buyurduğunu anlattı:
«Peygamberlik, Allah'ın dilediği sürece aranızda olacak, kaldırmayı murad edince onu kaldıracak. Bunun
ardından peygamberlik yoluna uygun olan Halifelik gelip Allah'ın dilediği kadar devam edecek. Bunu kaldırmayı murad buyurunca kaldıracak. Sonra da dişleyici
krallık gelip Allah'ın dilediği sürece kalacaklar. Onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracak. Bundan sonra da zorba krallar gelip Allah'ın müsade ettiği kadar kalacak,
sonra da kaldırmayı murad edince onları kaldıracak. Sonra tekrar peygamberlik sistemine uygun olarak hilafet yeniden gelecek. Efendimiz bunları söyleyip sustu.»
Habîb derki:
-Ömer b. Abdi'lazîz halife okluğunda Yezîd b, Nu'man b. Beşîr onun ashabından idi. Ben ona bu hadisi bir mektupla yazarak: "'Ben Ömer b Abdi'la-zîz'in bu zorba
dinleyicilerden sonra (peygamberlik yoluna uygun olarak geleni biri olmasını ümit ediyorum." hatırlatması yaptım. O da benim bu mektubumu alıp yanına girip
onu bu mektupla sevindirmiş. (Müsned 4/273)
108[24] Mavi gözlü Ümeyyeoğullarından bir kadındır. Bu sülale o kadından çoğaldığı için bu sülalenin yaptığı bir şey beğenilmedi mi Ümeyye oğulları yerine Zer-kâ
(mavi gözlü) oğulları deniyor. Kadının gözleri mavi de ondan mı bu adı aldı bilemiyorum.
109[25] Ebu Davud 4647; Müsned 4/273, 5/44, 50, 405; Beyhaki Delail 6/341. Ebu Davud rivayeti "kıçları yalan söylemiş1' sözü ile bitiyor. Buradaki Zehebi'nin
naklindeki ilave bilgi Beyhaki'nin ta'lüi olup Zehebi biraz tasarrufla naklediyor. Zira Beyhakİ «Hz Ali'ninki beş yıldan iki ay az idi. Fazlalık Ebu Bekir ve Ömer'in
hilafetin dedir. Çünkü Ebu Bekr'inki iki yıl dört ay (on gün eksikle), Ömer'inki on yıl dört ay, dört gün, Osman'ınki on iki yıldan sadece on iki gün eksiktir.» şekli ile
verir. Haberi ayrıca İbni Ebi Şeybe 15/242, Hakim 3/145, Tirmizi 2326.
Efendimiz'in vefatından sonra İlci hicri yılın rebîü'l evvel ayında Ebu Bekr (r.a) bîat edildi. 13.CÜ yılın Cemadiye'l ahir ayında vefat edince Hz Ömer'e biat edildi. O
da 23.CÜ yılın Zilhicce ayında şehit edilip, Hz Osman'a bîat edildi. 35ci yılın Zilhicce ayında o da şehid edilince Hz Ali'ye bîat edildi. O da 4O.cı yılın Ramazan ayında
şehit edildi. Buna göre Ebu Bekir iki yıl dört ay, Ömer on yıl dört ay, Osman'ınki on iki yıl, Ali'ninki de dört yıl on ay eder. O zaman toplamı yirmi dokuz yıl altı ay
eder. Geriye kalan altı ayı pek çok alim Hz Hasan'ın yaptığı altı ay halifelik olarak sayarlar.
«Bu dediğin olduğu zaman ben sağ olup da senin cenazeni hazırlayıp seni bizzat defnetmeyi ne kadar isterdim.» buyurdu. Ben kıskançlıkla:
-Sanki ben o gün senin hanımlarından biriyle zifafa girmene sebep olmuş olurum, dedim. Efendimiz de:
«Aksine, vay benim başım! Haydi bana babanı ve kardeş ini çağır da Ebû Bekr'e (halife kendi olacağına dair) bir mektup yazivereyim. Zira ben bu işe gönüllü birinin, bir dedikoducunun; "Ben nasıl halife olabilirim. Veya falanca halife olamaz." demesinden korkuyorum. Ama Allah ve mü'minler Ebû Bekir'den başkasının halife olmasına razı olmayacaklar.» buyurdu.110[26]
Bu hadisi Müslim rivayet etti. Müslim de: "Ben bir isteklinin «nasıl halife olabilirim» demesinden bir kimsenin «falan olmaz» demesinden korkuyorum" şeklinde geçer.111[27]
Katâde aracılığıyla Saîd b. Arûbe. Enes (r.a)tan şöyle nakleder: Beraberinde Ebû Bekir. Ömer ve Osman olduğu halde Efendimiz Uhut dağına çıkmıştı. Dağ onları şöyle bir sarstı. Bunun üzerine Efendimiz ayağıyla yere vurup:
Ey dağ yerinde dur! Senin üzerinde bir peygamber, bir Sıddîk ve iki tane şehit var, buyurdu.
Bu haberi Buharı rivayet ediyor.112[28]
Ebû Hazim de Sehl b. Sad'dan (r.a) bunun aynısını nakleder ama, "Uhut" yerine "Hıra" kelimesini söyler ki. bu hadisin isnadı da sahihtir.113[29]
Süheyl b. Ebî Salih babası vasıtasıyla Ebû Hüreyre'den naklediyor:
"Rasulullah (s.a.v) Hira'da idi. Beraberinde Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha ve Zübeyr (r.a)lar vardı. Orada bulunan bir kaya yerinden depreşti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
«Senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık ve bir şehitten başkası yok» buyurdu.
Ebû Bekir, sıddîktır: diğerleri de şehit olmuşlardır.
İbrahim b. Sa'd, İbni Şihab'dan naklediyor: Bana İsmail b. Muhammed b. Sabit el-Ensarî babası Muhammed b. Sabit'ten (r.a) şöyle anlattı. Sabit b. Kays: "Yâ Rasulullah! Helak olacağımdan çok
110[26] Beyhaki Delail 6/343; Nesai Sünen-i Kübra.
111[27] Zehebi'nin hadisin tümünü Müslim'e izafe etmesi yanlıştır. Zira Hz Aişe ile olan konuşma Müslim'de yoktur. Orada «Efendimiz o hastalığında: "Bana baban Ebu Bekri çağır. Ben ona bir mektup yazayım, zira ben..." şeklindedir. Zehebi'yi yanıltan Beyhaki hadisi aynı isnadla verip bunu Müslim Ubeydul-lah b. Said yoluyla nakletti demesi olsa gerek. Oysa Beyhaki rivayeti Ube-yduilah'ın değil Hasen b. Mükrim'in Yezid b. Harun yolu ile olan rivayetidir. Ancak bu Hasen b. Mükrim'i bilemedim. Fakat Nesaî bunu Abdurrahman b. Muhammed b. Selam yoluyla nakleder. Nesaî ve İbni Ebi Davud onu sika sayıyor. Bu kıssa Müsned 6/226'da ve îbni Mace 1465 no'da Daramı Mukaddime 14 hadis no 81,'de Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe yoluyla Hz Aişe' den şöyle anlatır:
-Bir gün Rasulullah (aa.v) Baki'deki bir cenaze defni sonrası bana uğramıştı. Beni başım ağrılı, of başım, of başım, diye feryadeder halde bulmuş ve: "Belki of başım, diye benim demem lazım ey Aişe. Sen benden önce Ölmüş olsan hiç bir zarara uğramazdın. Ben seni yıkatır, kefenlettirir, sonra namazını kıldırıp seni defnederdim." buyurdu. Ben de: "Ama ben öyle sanıyorum ki sen böyle yaptıktan sonra benim evime dönüp orada hanımlarından biriyle zifafa girerdin" deyince Efendimiz gülümsemişti. Sonra da'vefatıyla sonuçlanan ağrıya tutuldu.
112[28] Buharı Fazailussahabe 62 Hadis 3675, 3699; Müslim 2417; Tirmizî 3697; Beyhaki Delail 6/350; Ebu Davud 4651; Müsned 5/331; Abdürrezzak 11/229
113[29] Ebu Davud 4648; İbni Ebi Şeybe 12/14: Tirmizi 37 57; Beyhaki Delail 6/351. Nur dağının, Sevr dağının dibine durup buraları ziyarete engel olmaya çalışan ve bunu günah sayan Suud tebliğeilc.ine bu hadisi haber vermen.
korktum." dedi. Efendimiz de: "Niçin?" buyurun-ca: "Yapmadığımız bir şeyle övülmeyi sevmekten Allah bizi men etti. Ben kendimin övülmeyi sevdiğimi hissediyorum. Yine Allah bizi kibirlenmekten men etti. Bense kendimin güzelliği sevdiğimin farkındayım. Yine Allah sesimizi senin se-siyin üstüne çıkarmaktan men etti. Ben ise gür sesli bir herifim." dedi. Bunun üzerine Efendimiz:
«Ey Sabit! Övülerek yaşayıp, şehit olarak Öldürülüp Cen-net'e girmeyi istemez misin?» buyurunca: "Evet yâ Rasulullah!" dedi. Böylece övülerek yaşayıp Müseylemetü'l Kezzab ile yapılan harpte şehit oldu.
Bu mürsel bir haberdir. Ancak Sabit'in Yemâme harbi günü şehit olduğu kesin bir haberdir.114[30]
Ebû Süfyan aracılığıyla Ameş Câbir (r.a)tan Efendimiz (s.a.v)in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Kesinlikle Şeytan Cezîretül Arab mmtıkasındaki namaz kılanların kendisine tapacağı ümidini kaybetmiştir. Lakin aralarında tahriş yapma ümidi var"
Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir
Mesrûk aracılığıyla Şa"bî Hz. Aişe'nin şöyle dediğini anlatır:
-Bana Fatma (r.a) şöyle söyledi: "Rasulullah (s.a.v) «Ehl-i Beytim içinde bana ilk kavuşacak olan sensin. Ve ben senin için ne güael bir selefim." diyerek bana (kendinden sonra ilk ölen ben olacağıma dâir) sır vermişti.
Bu ittifakla rivayet edilen bir haberdir.115[31]
Sa'd b. İbrahim de Ebû Seleme aracılığıyla Hz Aişe'den Efendimiz (s.a.v)in şöyle buyurduğunu anlatır:
«Önceki ümmetler içinde kendisine ilham olunan kişiler vardı. Eğer bu ümmet içinde bu zatlardan varsa bu Ömer b. el Hattab'dır»
Hadisi Müslim rivayet etmiştir.116[32]
Şu'be de Kays aracılığıyla İbni Şihab-ı Zührî'nin:
114[30] Müslim buna yakın bîr ifadeyle 119. Hakim Müstedrek 3/234: AbdÜrrezzak 11/239; Beyhaki Delail 6/355. Hadis Mürsel olmasına rağmen İbni Hecer Fethü'l Barî'sinde: "'İsnadı Kavidir." diyor. Haberdeki: Sabit (r.a)ın: "Helak oldum." demesi Hueurat suresi 2 nolu ayetinin nuzûlu .üzerine olmuştur. "Ey İman edenler! Sesinizi Peygamber'in sesi üzerine yükseltmeyin. Birbirinize karsı yaptığınız gibi onunla konuşurken Cehrî yapmayın. Farkına varmadan amelleriniz heba olur gider." ayeti gelince yukardaki sözleri söyleyip: ''amelim heba oldu. Ben Cehennemlik oldum diyerek evine kapanmıştı. Artık Efendimiz'e görünmüyordu. Bir kısım arkadaşları evine gelip durumu sorunca söyledi. Onlarda Peygamber'e gelip Sabit'in dediğini haber verdiler. Efendimiz de: "Hayır o cennetliktir." buyurdu. Onu aramızda gezinirken görür ve onun cennetlik olduğunu bilirdik. Yemâme harbinde bazıları geri çekilince Sabit geSip elbisesine hanut sürdü, kefenini giyip: "Ne kötü! Akranlarınızı bırakıp geri dönüyorsunuz." diyerek öldürülünceye kadar çarpıştı. Bu Sabit b. Kays Ensar'ın hatibi olup Efendimizin ileri gelen Ashaplarından idi. Bedir harbine yetişememişse de Bey'at-i Rıdvan'da bulunup Uhut harbine katılmıştı. Sabit hem Efendimiz'inde hatibi idi.
Izzüddin b. Esîr'in Üsdü'l Gabe'deki nakline göre şehit düşünce yanında kimse yokmuş. Sonra oraya gelen bir müslüman Sabit'in üzerindeki çok güzel olan zırhını almış İşte o sırada uyumakta olan bir müslüman rüyasında Sabit'i görür. Sabit ona durumu anlatıp: ''Uyanınca sakın bunu rüya diye geçme. Müslümanlardan biri zırhımı aldı. Onun evi şurada, şöyle şöyle diye anlatıp Halide sbyle onu aldırsın. Medine'ye varınca Ebu Bekre var ve ona şu şu borcumu anlat." der. Adam uyanınca Halid b. Velîde durumu anlatır. O da zırhı aldırır. İbnü'l Esir der ki öldükten sonra vasiyeti yerine getirilen ikinci bir şahıs bilinmemektedir.
115[31] Buharı İsti'zân 79/43; Müslim 2450; İbni Mace 1621; Müsned 6/240, 282, 383; İbni Sa'd Tabakat 2/247.
116[32] Müslim 2398; Buharı 62/6 no 3689; Beyhaki Delail 6/369.
-Biz kendi aramızda, Ömer'in Melek dili ile konuştuğunu bahsederdik, dediğini anlatır.117[33]
Birçok yolla Hz Ali (r.a)tan şöyle dediği anlatılır:
-Biz Ömer'in dili üzerinde Sekîne (meleği)nin konuştuğunu fikren uzak bir ihtimal görmezdik.118[34]
Yahya b. Eyyûb el-Mısrî, İbni Aclân, Nafi1 aracılığıyla İbni Ömer (r.a)tan şöyle nakleder: "Ömer (r.a)
harbe bir ordu göndermiş ve başlarına Sâriye denen bir adamı komutan yapmıştı. Ömer bir gün
mimberde hutbe okuyorken birden bire «Yâ Sariye, dağa, dağa!» diye bağırmaya başladı. Daha
sonra bu ordunun temsilcisi (Medine'ye) gelmiş ve şöyle anlatmıştı:
-Ey Mü'min'lerin emiri! Biz düşmanla karşılaşıp bozguna uğramıştık. Biz de sırtımızı dağa verince
Allah düşmanı bozguna uğrattı.
Bunu duyunca biz Ömer (r.a)a: "Böyle bağıran sendin." dedik. İbni Aclan der ki: Bu olayı bize İyas b.
Muâviye anlatmıştı.119[35]
Üveys El Karanî'den Bahsetmesi
El Cürayrî, Ebû Nadra, Üseyr b. Câbir isnadıyla Üveys el-Karanî hadisini olanca uzunluğuyla
nakleder. Orada şu izahlar vardır: «Küfe halkından bir grup insan temsilci olarak Hz Ömer'in yanına
gelmişlerdi. Aralarında Üveys denen bir adam vardı. Ömer (r.a): "Bunlar arasında Karanlılardan olan
kimse var mı?" diye sorunca bu adam çağrıldı. Bunun üzerine Ömer (r.a) şöyle dedi:
"Rasulullah (s.a.v) bize anlattı ki: Yemen halkından birisi size gelecektir. Orada annesinden başka
kimse bırakmamış tır. Kendisinde (baras hastalığı) beyazlık vardı. Allah'a bu hastalığını gidermesi
için dua etmiş, Allah da onun (göbeğinde) bir dirhem büyüklükteki aklık hariç bu derdini gidermişti.
Ona Üveys denilir. Sizden kim ona rastlarsa sizin için Allah'a istiğfar edivermesini rica etsin."
Bu haberi Müslim kendi şeyhleri aracılığıyla El Cürayrî' den kısaca nakleder. Yine başka bir isnadla
kısaca anlatır.120[36]
Hammad b. Seleme de El-Cürayrî. Ebû Nadra isnadıyla Üseyr'in şöyle dediğini anlatır:
-Yemen halkı Medine'ye geldiklerinde Ömer bu grupları misafir eder ve: "Aranızda Karan'dan kimse
var mı?" diye sorardı. Sonunda Karanlı'yı denk getirmişti, Ömer'in ya da Üveys'in hayvanının yuları
yere düşmüştü. Ömer onu uzanıp aldı ve Üveys'i (peygamberin) tavsife üzere tanıdı. Ömer ona:
"Adın ne?" deyince: "Üveys." diye cevap verdi. Ömer de: "Senin annen var mı?" diye sorunca, o:
"Evet." dedi. "Peki senin vücudunda baras aklığı var mı?" demesine de: "Evet, vardı. Allah'a
117[33] İbni Sa'd 3/369; Beyhaki Delaü 6/370.
118[34] Beyhaki Delail 6/370; ibnü'l Cevzî Menakıb-ı Ömer syf: 245.
119[35] Beyhaki Delail 6/370; İbnü'l Cevzî Menakıb-ı Ömer 172.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/69-87
120[36] Müslim 2524; Beyhaki Delail 6/375.
yalvardım da onu benden aldı, ancak Rabbimi kendi ile hatırlamam için göbeğimin yanında dirhem kadar bir aklık kaldı." dedi. Ömer (r.a) ona: "Benim için Rabb'imden af dileyi-ver." deyince Üveys: "Sen benim için af dileyiverme hakkına benden daha fazla sahipsin. Sen Allah Rasulü'nün arkadaş ısın." dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a): "Ben Rasulullah (s.a.v)i:
«Tabiînin en hayırlısı Üveys el-Karanî denen bir adamdır. Onun sadece bir anası vardır. Kendisinde baras aklığı vardı. Rabb'ine yalvardı da Allah o derdini giderdi. Sadece göbeğinde dirhem yeri kadar bir aklık kaldı.» derken işittim, dedi. Üseyr hadisin gerisini yukardaki gibi anlattı.121[37]
Hişam ed-Destevâî. Katâde. Züâra b. Evfâ isnadıyla Üseyr b. Câbir'den şöyle dediğini nakleder:
Müzminlerin emîri Ömer (r.a). kendisine Yemen halkının (orduya yolladığı) destek kıtaları geldiğinde onlara: "Aranızda Üveys b. Amir var mı?" diye sorardı. Nihayet Üveys'e rast geldi, ve: "Sen Üveys b. Amir misin?" dedi. "Evet." deyince. Ömer: "Yani önce Muradlı sonra Karanh mısın?" dedi. O: "Evet." diye cevaplayınca: "Peki sende önce baras hastalığı olup bir dirhem kadarı dışında sen ondan kurtuldun değil mi?" diye sorunca: "Evet." dedi. "Annen var mı?" diye sorunca Üveys: "Var." dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a): Ben Rasulullah (s.a.v)i
«Yemen halkının destek kıtalarıyla birlikte size Üveys b. Amir de gelecektir. O Muradlı olup sonradan Karan'a göçmüştür. Baras hastalığı varken ondan kurtulmuş ancak, bir dirhem kadarı kalmıştır. Eğer Allah'a yalvarsaydı onu da iyileş tirirdi. Onun son derece hürmet ettiği bir annesi var. Eğer kendin için istiğfar edivermesini istemeye gücün yeterse böyle yap.» buyururken işittim;
Sen benim için istiğfar ediver, dedi. Üveys böylece Ömer'e istiğfar ediverdi. Sonra Ömer (r.a) ona: "Ne tarafa destek olmayı istiyorsun?" diye sorunca: "Köfe'ye" dedi. Ömer de: "Peki Köfe valisine senin için bir mektup yazayım da sana hayırlı davranmalarını temin edeyim mi?" diye sorunca Üveys: "İnsanlar arasında sıradan zayıf biri olmak benim için daha iyi." dedi.
Ertesi sene hac mevsimi olduğunda Köfe eşrafından birisi hacca gelmişti. Ömer ona Üveys'i sordu, ve: "Onu ne halde bırakıp geldiydin?" dedi. Adam da. "Eşyası az kötü bir evde idi." dedi. Ömer (r.a): "Ben Rasulullah (s.a.v)i «Yemen halkının destek birlikleriyle birlikte size Üveys b. Amir de gelecektir. O Muradlı olup sonra Karan'a göçmüştür. Baras hastalığı varken, ondan kurtulmuş, ancak bir dirhem kadarı kalmıştır. Eğer Allah'a yalvarsaydı onu da iyileştirirdi. Onun hürmet ettiği bir de anası var. Kendin için istiğfar edivermesini isteyebilirsen öyle yap.» buyururken işittim." dedi.
Adam Köfe'ye dönünce Üveys'e geldi ve: "Bana istiğfar ediver." dedi. Üveys: " Sen hayırlı bir yolculuktan henüz yeni geliyorsun. Sen bana istiğfar ediver." Adam: "Bana istiğfar ediver." diye tekrarlayınca: "Sen hayırlı yoldan yeni geldin, sen bana istiğfar ediver." deyip: "Ömer (r.a)ıgördün mü?" dedi. Adam evet deyince ona istiğfar ediverdi.122[38] Böylece insanlar Üveys'in derecesini anladılar. Böylece hayrı yayıldı. Üseyr der ki: Ben ona iyi bir elbise giydirdim. Artık insanlar bu halde
121[37] Müslim 2542; Müsned 1/37, 39; Ukaylî Duafâ 1/50: İbni Sa'd 6/113; Hakim 3/402; Ebu Nuaym Hilyetü'I evliya 2/80. Şeyh Nasır bu hadisi Silsîletü'l ehadisi-s-Sahîhad 2/470. 471; Şerik ve Yezîd sebebiyle zayıf sayar.
122[38] Burada cümle iki defa tekrar ediliyor. Fakat Beyhakî Delâilİnde bu haberi Müslimden değil kendi rivayeti olarak verir ve orada cümle iki defa tekrarlanmaz. Sonunda Beyhaki hadisi Müslimde naklettiğini belirtir. Zehebi merhum burada Müslim'in lafzına değil Beyhak'iden aktarma ile yetindiğinden olacak bu ikinci tekrarı almaz. Biz tercemede Müslim metnini esas aldık.
onu görünce: "Bu nerde Üveys nerde?"der oldular.
Müslim hadisi olanca uzunluğuyla anlatır.123[39]
Şerîk, Yezîd b. Ebî Ziyâd, aracılığıyla Abdürrahman b. Ebî Leyla'nın şöyle dediğini anlatır: Sıffeyn harbinde Muaviye taraflarından bir dellal Ali taraflarına «İçinizde Üveys el-Karanî var mı?» diye seslendi. "Evet." dediler. Bunun üzerine o adam atını mahmuzlayıp Ali tarafına gelip katıldı ve ben Rasulullah (s.a.v)i:
«Tabiîn'in en hayırlısı Üveys el-Karanî'dir» derken duydum dedi.124[40]
Fitne Hadisi
Şakîk aracılığıyla Ameş, Huzeyfe (r.a)m şöyle dediğini haber verdi: Biz Ömer (r.a)m yanında oturuyorduk. Bize: "Fitne konusundaki Peygamber (s.a.v)in hadisini hanginiz biliyor?" dedi. "Ben." dedim. Bana: "Haydi söyle bakalım! Sen zaten pek cür'etlisin." dedi. Ben de: "Peygamberimiz insanın ailesi, malı, çocuğu ve komşusu hususunda düştüğü fitnelerin günahını, namaz, sadaka emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l münker'in sileceğini anlatmıştı." dedim. Ömer bunun üzerine: "Ben bunu kasdetmiyorum. Ben deniz dalgası gibi dalga dalga gelen fitneden bahsediyorum." dedi. Ben de: "Yâ Emîral mü'münin! Bu dediğin fitnelerden sana bir, şey ulaşmayacak ki, zira senin o fitne arasında kapalı bir kapı var." dedim. Ömer: "Peki bu kapı açılacak mı, kırılacak mı?" diye sordu. "Açılmayacak, aksine kırılacak." deyince Ömer (r.a): "Öyleyse ebediyyen bir daha fitne kapısı kapanmayacak." dedi. "Evet." dedim.
Biz "Huzeyfe (r.a) (daha sonra) Ömer fitneye karşı kapalı olan kapının kim olduğunu biliyor muydu?" dedik de: "Evet, yarından önce arada gece olacağını bildiği gibi biliyordu. Ben ona asla yanlışı olmayan bir hadis anlattım." dedi. Mesruk. Huzeyfe'ye: "Peki kapı kimdi?" deyince: "Ömer'di." dedi.
Hadisi Buharî ve Müslim rivayet etti.125[41]
Hz. Osman'ın Öldürüleceğini Bildirmesi
123[39] Müslim 2542 (225); Beyhaki Delail 6/377; Ebu Nüayiri Hılye 2/80; İbni Mübarek Zühd 59-61; İbni Sa'd 6/161; Hakim Müştedrek 3/403. Hakim hadisin sonunda: "Bu hadis Buharı ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ama onlar bunu kitaplarına bu siyakla almamışlardır." demektedir. Bu onun yanılmasıdır. Zira hadis aynı siyakla Müslim'dedir.
124[40] Hakim Müştedrek 3/402; Ebû Nuaym Hılye 2/86; Beyhakî Delail 6/378.
Bu zayıf bir isnaddır. Zira Şerik ile Şeyhi Yezîd b. Ebî Ziyad zayıf kimselerdir. Şerîk sika kimselerden alırsa kabul edilir, ama infirad ettiği yerlerde hiç bir sika kimse ondan hadis almaz. Bu da böyle yalnız yaptığı rivayetlerden biridir. Hakim hadisi sevkedip sükut eder. Zehebi de Telhisinde hiç ilişmez. Zaten Hakim'in maksadı Üveys'in Hz A1İ ordusunda bulunduğuna ispat eden habere bu haberi destek olarak sevkettiği ortadadır. Ancak haber üst haber ile hasen derecelidir.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/87-91
125[41] Buharî Mevakît 4, -Firen 17, Zekat 23, Savm 3, Menakıb 4/25; Müslim İman 144 144/26. Fiten 71; Tirmizi 2359; İbni Mâce 3955; Vlüsned 5/3S6, 401, 405: Beyhakî Delâii 6/3S6.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/91-92
Şerîk b. Ebî Nemîr. Kuf (kuyu ağzı duvarı) hadisinde Saîd b. Müseyyeb yolu ile Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin
(r.a) şöyle dediğini anlatır:126[42]
-Nihayet Osman (r.a) geldi. Peygamber (s.a.v) bana:
«Haydi ona da izin ver de, o da gelsin. Onu, kendine ulaş acak bir bela -ya da belalar- sebebi ile
Cennet'le müjdele.» buyurdu. Bu muttefekun aleyh bir hadistir.127[43]
El Kattan, İsmail b. Ebî Halid. Kays. Hz. Osman'ın kölesi Ebû Sehle isnadıyla Hz. Aişe'den (r.a.)
Efendimizin (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
«Bana Ashab'ımdan bir adam çağır, veya keşke Ashab'ım-dan biri yanımda olsaydı. Hz. Âişe der ki:
Bunun üzerine ben. "Ebû Bekir?" dedim. Efendimiz: "Hayır." buyurdu. "Ömer?" dedim, "Hayır!"
buyurdu. "Amcan oğlu Ali?" dedim. "Hayır!" buyurdu. "Ya Osman?" dedim. "Evet!"buyurdu.
Âişe (r.a.) der ki. Osman geldiğinde Rasûlüllah (r.a.) "kalkın" diye emretti. Ravî. Ebû Sehle der ki.
Efendimiz (s.a.v), Hz. Osman'a bir takım gizli şeyler söyledi. Hz. Osman'ın rengi (dinledikçe)
değişiyordu. Nihayet Hz. Osman'ın evde mahsur kaldığı fitne zamanı gelip çattığında biz ona, "Çıkıp
çarpış mayacak mısın?" dedik de. bize:
-Hayır! Zira Rasûlüllah (s.a.v) bana bir şey vasiyyet etmişti. Şimdi ben kendimi o vasiyeti yerine
getirmesi için sabırlı olmalıyım, dedi.128[44]
İsrail ve diğerleri Mansûr. Rıb'î isnadıyla El Berâe b. Naciye el-Kâhilî'nin (ki bu pek tanınmayan
birisidir) İbni Mesv ût'tan (r.a) Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
«İslam değirmeni 35, 36 ya da otuz yedinci yıldan itibaren istikrar bulur. (Yahut Müslüman'ları
değirmen gibi öğüten harp darp ve fitneler bu yıllardan itibaren başlar). Eğer bu ümmet (bu
kargaşalıkta) helak olurlarsa kendilerinden önce helak olan milletlerin yollarını seçmiş
olduklarından dolayı helak olurlar. Yok helak olmazlar da din ve devletleri ayakta kalacak, bundan
itibaren (en az) yetmiş yıl ayakta kalır. Ömer bunun üzerine bu yetmiş yıl şu otuz beş yıllık devrenin
devamı olarak mı yoksa kendisinden itibaren mi? diye sorunca Efendimiz (s.a.v): "Kendinden
126[42] Buharî ve diğerleri Ebu Musadan bu hadiseyi şöyle anlatırlar:
-Efendimiz (a.av) bir İhtiyacı dolayısıyla Medine bahçelerinden birine gitmişti. Ben de ardı sıra gittim. Efendimiz bir bahçeye girince ben de bahçe kapısına oturup:
"Bu gün peygamberin kapıcısı ben olacağım." dedim. Halbuki bana böyle birşey emretmem işti. Efendimiz ihtiyacını giderdikten sonra oradaki kuyunun başına
oturup baldırlarını açarak kuyuya sarkıttı. Ebu Bekir gelip girmek için izin istedi. Ben ona: "Sen böyle kal. ben senin için izin isteyeyim.'' dedim. O da orada dikildi.
Ben Nebi (s.a.v)e gidip: "'Yâ Rasulul-lah! Ebu Bekir yanına gelmek için izin diliyor." dedim. O da: "Haydi ona izin ver ve Cennetle müjdele." buyurdu, Ebu Bekir
girip Peygamberin sağ tarafına geldi. O baldırlarını açıp kuyuya şardıttı. O arada Ömer (r.a) geldi. Ben: "Olduğun gibi kal! Ben izin alana kadar kıpırdama." dedim.
Peygamberimiz: "Ona izin ver ve Cennet'le müjdele." buyurdu. O da Peygamberin sol yanma oturup baldırlarını açarak onları kuyuya sarkıttı. Artık kuyunun ağzındaki
çeperde oturacak yer kalmayacak kadar dolmuştu. Sonra Lsnıan (r.a) geldi. Ben ona da: "'Sana izin alana kadar olduğun yerde kal!1' dedim. Peygamber
(s.a.v) ona "İzin ver ve beraberinde kendine ulaşacak bir bela olan bir Cennetle müjdele." buyurdu. Osman, girip onların yanında oturacak yer bulamadı. O da
dönüp onların karşısına geçti, kuyunun ağzına gelip baldırlarını açtı ve kuyuya sarkıttı. Ben o sıra kendimin öz kardeşi olan birinin olmasını temenni edip Allah'a
yalvanyordum.
Saîd b. Müseyyeb der ki; Ben bu oturuş şekillerini onların kabirlerime yordum. O üçü bir yerde birleşmiş iken Osman kabrinde de tek kalmıştır.
127[43] Buharî Fazâilü Ashabın-Nebiyyi 62/5; Fiten 92/ Babü'İ Fitne elletî te'mücü; Buharî Tarih 1/172 : Hflyetü'I Evliya 1/3S: Müslim 2403: Tirmizi 3711: Beyhaki
Delail 6/3SS. Hadisin bir kısım rivayetlerinde bu kuyunun "Eriş" kuyusu olduğu sarih olarak geçmektedir. Miisned 2/165, 3/40S: Buharî Ede-bü'l Müfred 1151:
Taberani 12/327: Tahavj Müskil 2/84
128[44] Tirmizî 3795: îbni Mâce 54: Hakim 3/99: İbni Sa'd 3/66: Beyhakî Delâii 6/391; Miisned 6/52 (no. 24307). 1/58, 69.
itibaren." buyurdu.129[45]
Hav'eb Köpeklerinin Hz. Aişe'ye Havlaması
İsmail b. Ebî Halid. Kays'ın şöyle dediğini anlatıyor:
Hz Aişe (r.a.) Amiroğulları yurduna vardığında Haveb suyu başında oturanların köpekleri kendine
havlamışti. Bunun üzerine Hz Aişe: "Bu hangi su?" dedi. "El-Haveb suyu." dediler. Hz Aişe de:
"Sanıyorum mutlaka geri dönmem gerek. Zira Rasulullah (s.a.v)in:
"Ona El-Haveb'in köpekleri havladığı zaman (kadınları kasdederek) içinizden birinin hali nasıl
olacak!" buyurduğunu işittim. Bunun üzerine Zübeyr (r.a.) ona:
-İleri git. dönme! Belki Allah(c.c) senin vesilenle insanların arasını sulh edecektir, dedi.130[46]
İki İslami Grubun Çarpışacağı Haberi
El A'rac aracılığıyla Ebû'z Zinad Ebû Hüreyre (r.a.)tan Efendimizin (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlatır:
«İki büyük grup birbiriyle savaşmadıkça kıyamet kop-mayacaktır. Aralarında büyük bir çarpışma
olacaktır. Her ikisinin da'vası da bir (islam davası) olacaktır.» Yine kıyamet kopmadan hepsi de
peygamberlik iddia eden otuz kadar yalancı Deccal çıkacaktır. Yine kıyamet kopmadan ilim ruhu
öldürülecek, zelzeleler çoğalacak, zaman yaklaşacak, fitne ortalığı kasıp kavuracak, ölüm demek
olan Herec çoğalacak. Yine kıyamet kopmadan aranızda mal çoğalıp artacak, hatta mal sahibi,
"zekatımı kabul eden olacak mı" tasasına düşecek. Hatta zekatını birine teklif edecek de teklif
edilen adam: "Artık benim mala iştahım kalmadı." diyecek. Hatta kıyamet kopmadan insanlar bina
yapma yarışma çıkacak. Kıyamet kopmadan (öyle kötü günler gelecek ki) birinin kabrinden geçen
adam: "Keşke bunun yerinde ben olaydım." diyecek. Kıyamet kopmadan Güneş battığı yerden
doğacak. Doğunca bütün insanlar onu görüp topyekün iman edecekler, halbuki daha önce iman
etmemiş veya imanında hayır kazanmamışsa kişiye bu sıradaki imanı fayda vermeyecek. Elbette
kıyamet kopacaktır. Kişi devesini sağıp dönecek ama onu yemeye vakit bulamayacak. Kişi havuzunu
yapıp sıvasını bitirecek ama içine su doldurmadan kıyamet kopacak. Kişi ağzına yemeğini götürüp
onu yiyemeden kıyamet kopacaktır.
Hadisi Buharı rivayet etmiştir.131[47]
129[45] Tahavî Müşkilü'I Asar 2/236. Bu şekildeki rivayet Beyhaki Delail 6/393; Hakim 3/114, 4/521'de geçendir. Ama Ebu Davııd 4252'de ve Müsned 1/390. 393'teki
hadiste soruyu soran İbni Mes'ut olup, Ömer değildir.
Zehebi metinde Berâe b. Naciye hakkında
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/92-94
130[46] Müsned 6/52, 97; Beyhak Dela 6/410; Ibn Ebi Şeybe 15/260; Ibnı Hibban S/258; Hakim 3/120; Ibni Âdiy 4/1627
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/94-95
131[47] Buharı 61/25. 92/25; Müslim 157: MüSned 2/313, 3/95; Beyhakî Delâil 6/41S. Müellif hadisin başını almışsa da biz önemine binaen Buharı'den metni tam
veriyoruz. Ayrıca bak.: Abdürrezzak Musannef 1S65S; Beyhakî Delâil 6/41S; Humeydi Müsned 749; Beğavi Sünne 10/229. 15/38.
Yine Buharı ve Müslim, Hemmara yolu ile bu haberi Ebû Hüreyre (r.a.)tan rivayet etmişlerdir.
Saffan b. Amr anlatıyor: Şam ordusu altmış bin kişiydi. Onların yirmi bini öldürüldü. Irak ordusu ise yüz yirmi bin kişi olup kırk bini öldürüldü. Bu olay Sıffeyn harbinde oldu.132[48]
Ammar (R.A.)In Öldürüleceği Haberi
Şu'be anlatıyor: Bize Ebû Mesleme. Ebû Nadra isnadıyla Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediğini anlattı: Bana benden daha hayırlı biri olan kimse, yani Ebû Katade. Nebi (s.a.v)'in
Ammar'a (r.a.):
«Seni azgın grup öldürecek» buyurduğunu söyledi.133[49]
Hasen de Ümeyye aracılığıyla Ümmü Seleme (r.a.)m Nebi (s.a.v)den bunun aynısını nakleder.
Her ikisini de Müslim nakleder.134[50]
Emeviler'in Emareti
Abdürrezzak anlatıyor: Bize İbni Uyeyne, Amr b, Dinar, İbni Ebî Müleyke isnadıyla Misver b. Mahreme'den şöyle nakleder:
-Ömer (r.a.); Abdürrahman b. Avf'a (r.a.): "Biliyor musun hani biz:
«Allah yolunda cihadın hakkını vererek çarpışın (Hac 78)» ayetini: "Zamanın başında cihat ettiğiniz gibi zamanın sonunda da cihat edin." ilavesiyle okurduk, dedi. Abdürrah-man b. Avf: "Bu zamanın sonundaki cihat ne zaman olacak ey Mü'min'lerin emir i?" deyince: "ÜmeyyeoğullarıEmir. Muğire-oğulları da vezir olduklarında." dedi. Bunu Abdürrezzak'tan Ramadî nakletti.135[51]
Ebû Nadra, Ebû Said el Hudri'den Rasûlüllah'm (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlatıyor:
132[48] Beyhakî Delâil 6/419. Bu rakamlar tam kesin diğildir. Zira kaynaklar ayrı ayrı rakam veriyorlar. Mesela. Halife b. Hayyat'ın "Tarirfinde İbnİ Sîrin'in. "Sıffeynde ölü sayısı ''elli bini Şâttılı. yirmi bini Iraklıiar'dan olmak üzere yetmiş bin ölü" der. 'İkdül Ferîd" adlı eserde, "Muavfye seksen bin kişiyle Şam'dan, Hz. AH de doksanbeş bin kişiyle Köfe'den hareket etti" diyor. Mes\"ıdî de Müıııcuz Zeheb adlı eserinde (2/3S4), ;ıBu hususta ortak görüşe göre Hz. Ali'nin ordusu doksan bin. Muavİye'ninki İse seksenbeş bin olduğudur.'" der.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/95-96
133[49] Müslim 2915; Beyhakî Delâil 6/420; Müsned 3/5; İbni Sa'd 3/252: Beyhakî Delâil 6/420.
134[50] İbni Ebi Şeybe 15/302; Müslim 2916: Beyhakî Delâil 6/420
Batı konuda Abdullah b. Amr, Amr K Hazm. Huzeyme b. Sabit ve bizzat Am-mar b. Yasir'in rivayetleri de vardır. Bak İbnİ Ebi Şeybe 15/291. 302; Abdur rezzak 11/240; Beyhakî Delâil 6/421; Hakim 2/155, 3/386, 397. Cariyesinin nakline göre, Ammar (r.a.) bayılıp ayılmıştı. Etrafındakiler ağlaşıyordu. "Ne ağlıyorsunuz, yoksa benim yatakta öleceğimden mi korkuyorsunuz? Bana sevgili Peygamber'i m, beni azgın bir grubun öldüreceğini ve dünyadaki son katığımın sulandırılmış süt olacağını." haber vermiştir.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/96
135[51] Beyhakî Delâil 6/422; Taberi Tefsir'inde (17/205) Hac suresi ayet 78'de Sevr b. Zeyd aracılığıyla (İbni Abbas (r.a.)tan: «Allah yolunda cihadın hakkını vererek çarpışın.» "yani önce cihad ettiğiniz gibi" deyince Ömer (r.a.): "Ci-hadla ilk önce kim emrolundu?" dedi. İbni Abbas da: "Kureyşten Mahzum ve Abdü Şems oymakları." deyince Ömer (r.a.): "Doğru." dedi.) diye nakleder.
«Müslümanlar gruplaştiğı zaman birisi bid'at ve dalaletle îslamî yoldan çıkacak. Onu iki gruptan hakka daha layık olanı öldürecektir.»
Hadisi Müslim rivayet etmiştir.136[52]
Haricileri Bildirmesi
Saîd b. Mesruk, Abdurrahman b. Ebi Num vasıtasıyla Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)tan şöyle nakleder:
Hz. Ali Yemen'deyken Rasulullah (s.a.v)e maden halinde bulunan bir altın göndermişti. Rasulullah (s.a.v) onu şu dört kişi arasında taksim etti: Uyeyne b. Bedr el-Fezârî, Alkame b. Ulâse el-Külâbî, El Akra b. Habis el-Hanzalî ve Zeyd el-Hayl et-Tâî. Bunun üzerine Kureyş ve Ensar bu duruma kızıp: "Necd halkının ayanına verip bizi mahrum koyuyor." dediler. Efendimiz de:
«Ben onların kalplerini İslam'a ısındırayım diye onlara verdim.» buyurdu. Gözleri çukur, saçı kazınmış, çıkık yanaklı, yumru alınlı bir herif ayağa kalkıp: "Allah'tan kork!" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) de:
«Ben ona isyan etmiş oluyorsam Allah'a itaat eden kim oluyor? Gökyüzündekiler bana güvenirken siz güvenmiyor musunuz?» buyurdu. Adamın biri bu herifi öldürmek için Nebi (s.a.v)den izin istediyse de Rasulullah kabul etmedi. Sonra şöyle buyurdu:
«Şu herifin neslinden Kur'an okuyan bir kavim ortaya çıkar. Okudukları Kur'an boğazlarından öteye geçmeyecek. Bunlar okun avı delip çıktığı gibi İslam'dan çıkarlar, Müslüman'ları öldürürler. Putperestlere ilişmezler. Vallahi, eğer bunlara yetişirsem onları Âd kavmi ölümüyle öldürürüm.»137[53] Bunu Müslim nakleder. Buharı de de bu anlamda bir hadis vardır.
El Evzaî, Zührî aracılığıyla Ebû Seleme ve Dahhak el Mişrafî 'nin Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)tan şöyle dediğini nakleder:
-Rasulullah (s.a.v) bir gün bir şey bölüştürürken Benî Temim kabilesinden Zü'l Huveysıra denen herif: "Yâ Rasulullah! Adaletli davran." dedi. Efendimiz (s.a.v) de:
«Yazıklar olsun! Ben adaletli davranamadığını zaman kim adaletli olabilir.»138[54] buyurdu. Ömer (r.a.) ayağa kalkıp: "Yâ Rasûlallaht İzin verin de boynunu vurayım." deyince Fahri Kainat:
«Hayır! Zira onun öyle bir Ashab'ı var ki sizden biri bu adamın arkadaşlarıyla birlikteki namazını,
136[52] Müslim 1064; Beyhakî Delâil 6/424, 5/189; Ebû Davud 4667; Müsned 3/32, 97; İbni Adiy 3/971. Beyhakî (5/189) burada der ki: "Efendimiz'in bu ve önceki haberi aynen gerçekleşmiştir. Iraklılarla Şamlılar arasında ihtilaf çıkınca ortaya (üçüncü bir) grup atıldı. Onlarla bu iki grubun hakka yakın olanı, yani Hz. Ali'nin etbaı çarpıştı. İçlerinde Rasulullah (s.a.v)in haber verdiği şekilde insanlar verdi." Bu bahis ilerde gelecektir.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/97-98
137[53] Müslim 1064; Buharı 60/6; Beyhakî 6/426; Ebu Davud 4764; Müsned 3/38, 68, 73, 166, 176, 275; Nesâî Müctebâ 5/87, 7/117; Ebu Nüaym Hilyetü'l Evliya 2/72.
138[54] Evet, Allah Kur'an1 da adaletli olmayı herkese emrediyor. Ama bu adalet nedir? Herkes adaleti kendi anladığı eşitlik şekliyle algılarsa işte ZÜ'l Huveysıra'nın anlayışı gibi olur. Bu hadis bize adaletin bir peygamber talimatı olduğunu açıkça belirtiyor. Binâen aleyh bu husus Efendimiz'in anlayış ve anlatışını kavramadan öğrenilemez.
onlarla beraber tuttuğu orucunu hakir görecek. (Kur'an okuyacaklar da boğaz hançerelerinden öte geçmeyecek. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar. Hani okun temrenine bakılır da bir şey bulunamaz, sonra okun temren geçecek yerinden yukarı sarılan sinirine bakılır yine bir şey bulunamaz. Sonra okun kendi düz çubuğuna bakılır yine bir şey bulunmaz. Sonra okun yeleğine (tüy) bakılır, yine bir şey bulunamaz. (Ok çoktan kan ve midedeki cife çıkıp bulaşmaya vakit bırakmadan delip geçmiş olur.) (İnsanların ihtilafa düştükleri sırada ortaya çıkacaklardır.) Bunların alameti esmer tenli, iki kolundan biri tıpkı kadın memesi gibi olan yahut sallanan et parçası gibi olan bir adamdır.» buyurdu.
Ebû Saîd el Hudrî der ki: Ben bunu Rasûlüllah'tan duyduğuma yemin ederim. Yine Allah'ı şahit tutarak derim ki: Ben Hz Ali, Haricilerle çarpışırken onunla beraberdim. Ölüler arasında bu vasıfta biri arandı ve tam Peygamber'in anlattığı şekilde bir adam bulunup geldi.
Bunu Buharî nakletti.139[55]
İbni Şîrîn aracılığıyla Eyûb-u'Sahtiyanı, Âbîde'nin şöyle dediğini anlatır: Ali (r.a.) Nehrevan'da (kendiyle çarpışan haricîleri) anlatarak şöyle dedi: "Aralarında doğuştan kısa yahut noksan elli veya küçük elli bir adam vardır. Eğer hayretten şaşkınlığa düşmeyecek olsaydınız elbette size onlarla çarpışanlara Allah'ın neler va'dettiğini Muhammed (s.a.v)in dilinden anlatacaktım. Bunun üzerine ben:
-Sen bunu Muhammed'den (s.a.v) işittin mi?, deyince Ali (r.a.):
-Evet! Kabe'nin Rabb'ine yemin olsun. dedi.
Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.140[56]
Cemile b. Mürra aracılığıyla Hammad b. Zeyd, Ebû'l Va-dıyy el-Sühaymî'nin şöyle dediğini anlatır:
-Biz Nehrevan harbinde Ali (r.a.) ile beraber idik. Bize: "Şu kısa elliyi bulun." dedi. Onu aradılarsa da bulamadılar. Hz Ali'ye geri geldiklerinde o: "Hadi, dönün de kısa elliyi bulun, vallahi ne bana yalan söylendi, ne de ben yalan söyledim." dedi. Bunu defalarca tekrar etti. Onlar da geri aramaya gittiler, geri gelip: "Onu ölülerin altında çamur içinde bulduk." dediler. (Ebû'l Vadiyy) der ki: Sanki onu Habeşli gibi gördüm. Tıpkı kadın göksü üzerinde biraz tüy vardı. Ali (r.a.) buna çok sevindi.
Bu haberi Ebû Dâvûd-u Tayalisî Müsned'inde rivayet ediyor.141[57]
Şerîk de Osman b. el-Muğîre aracılığıyla Zeyd b. Vehb'in şöyle dediğini anlatır:
-Haricîler in lideri, Hz Ali'nin yanına geldi ve ona: "Allah'tan kork, artık sen ölmüş birisisin." dedi. Bunun üzerine Ali (r.a.) ona:
139[55] Buharî bunu bir çok yerde nakleder. Edeb 78/95 h. no 6163; Menakıb 61/25; Müslim Zekat 47/148; Beyhakî Delâil 6/427; İbni Ebî Şeybe 15/316; Beyhakî 8/171; Ahlakun-Nebî 42; Hakim 2/145; Müsned 3/65, 56; İbni Ebî Asım 2/449.
140[56] Müslim 1066 (155); Ebu Davud 4763; Müsned 1/83, 95, 113, 121, 144, 155; İbni Mâce 167; İbni Ebî Asım 2/42S; Tayalisî Müsned 166; Ebu Ya'la Müsned 1/95, 141.
141[57] Tayalîsi Müsned 169; Beyhakî Delâil 6/433.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...