TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi
(İSLAM TARİHİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
-Ben gidipte duruma bir bakıp gelene kadar yerime geçermisin? dedim. "Evet, ama Mekke halkından sakın. Çünkü onlar ona karşı bu-ğuz ve düşmanlık ilan etmiş haldeler" dedi. Mekke'ye gelip ora halkının en zayıfına bakındım, ve "Şu kendisine Sabîî (dininden) diye ad takdi-ğınız adam nerede?" diye sorunca Sabîî bana işaret etti. Bunun üzerine vadide bulunan herkes eline geçen şeyle üzerime saldırdı. Baygın olarak yere yıkılmışım. Ayılıp ayağa kalktığımda sanki kurban kanlarıyla kızıla boyanmış put gibi idim. Zemzeme gelip suyunu içtim, üzerimdeki kanlan yıkadım. Ka'be ile siyah örtüsü arasına girdim. Ey Kardeşim oğlu! Ben böylece yanımda zemzem suyu dışında hiç bir yiyecek olmadan otuz gün otuz gece orada kalıp şişmanladım, hatta karnımın yağlan kıvrılıp katlandı, ciğerlerim de hiç açlık hissi duymadım. Ayın etrafı aydınlattığı bir gecede Allah Mekkelilerin kulak deliklerini tıkamıştı. BeytuIİah'ı iki kadından başka tavaf eden yoktu. Yanıma geldiler. Onlara İsef ve Naile diye çağırırlardı. Tavaf yaparken yanıma gelmiş lerdi. Ben: "Biriniz diğerinizle evlenin" dedim. Sözlerini geri çevirmeden -Hadisin bir lafzında- "söylediklerini tekrarlamadan" yanıma geldiler. Ben onlara (İsef ve Naile putuna la'net olarak) "Odun gibi şeyini alın ama ben kinaye yapmıyorum" dedim. Kadınlar velvele kopararak gittiler. "Ah şurada bizden birileri olsa diyorlardı." Onlara Rasülullah (s.a.v.) ile Ebû Bekir rastladı. Onlar dağdan aşağı iniyorlardı. Kadınlara "size ne oldu?" diye sordular. Kadınlar da:
-Şu sabii Ka'be ile örtüsü arasında saklı dediler. Onlar:
-Peki size ne söyledi? diye sorunca, bize ağız dolusu (küfür) sözleri etti, dediler.
Rasülullah (s.a.v.) ile arkadaşı gelip Haceri selamlayıp sonra tavaf ettiler. Namazını da kılınca Onu ilk islam selamıyla selamlayan ben oldum. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) "ve aleykesselâm ve rahmetul-lâh" deyip "Sen kimlerdensin?" buyurdu. "Gıfâr kabilesinden" dedim. Elini uzatıp alnına koydu. Kendi kendime, "galiba benim gıfardan olmam hoşuna gitmedi" deyip elini tutmak için uzandığımda arkadaşı bana engel oldu. O, Onu benden daha iyi tanıyordu. Sonra Rasülullah başını kaldırıp: "Sen ne zamandan beri buradasın?" buyurdu. Ben "Otuz gece Otuz gündüzdür buradayım" dedim. Rasülullah (s.a.v.):
-Sana kim yemek yedirdi? buyurdu. Bende "Zemzem suyu dışında benim yiyeceğim olmadı" dedim. Bunun üzerine (s.a.v.)
"O mübarek bir sudur. O yemek gibi doyuran, hastalara şifa olan bir sudur" buyurdu.
Ebû Bekir (r.a.): "Yâ Rasûlallah! İzin verde onu bu gece ben doyurayım" dedi. O da kabul edince bende onlarla birlikte kalkıp gittim. Vardığımızda Ebû Bekir bir kapı açarak Taif kuru Üzümünden avuçla-yarak bize verdi. Ka'be'ye sığınalıdan beri benim yediğim ilk yemek bu oldu. Orada bir müddet eğleştikten sonra Hz. Rasülullah (s.a.v.)'ın yanma geldim. Efendimiz (s.a.v.) bana:
-Ben Yesrib Şehri olarak tahmin ettiğim nurmaiıkh bir toprağa hicretle görevlendirildim. Sen kavmine benim adıma tebliğ yapabilirmi-sin? Belki Allah onlara senin elinle fayda verir, ve onlar sebebiyle seni sevaba sokar, buyurdu. Bunun Üzerine ben kalkıp kardeşim Üneys'e geldim. Bana "Yahu sen ne yaptın?" diye sordu. Bende
-Ne yapacağım. Ben müslUman olup onu tasdik ettim, dedim. Sonra anamıza geldik. O da: "Bende sizin dininize girme arzusundayım" diyerek müslUman oldu. Sonra develerimize binip kavmimiz Gıfâr'a geldik. Daha peygamber (s.a.v.) Medine'ye gelmeden kavmimin yarısı müslüman oldu. Onlara Hufaf b. îmâ b. Rahda imamlık ediyordu. O vakit onların lideri o idi. Kavmimin geri kalanı ise Rasülullah (s.a.v.) Me-
dine'ye gelince iman ederiz diyorlardı. Nihayet Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye geldi, onlarda mUslüman oldular fiu esnada Eşlem kabilesi gelip:
-Yâ Rasûlallah! Şunlar bizim kardeşlerimizdir. Onların İslama girdiği şeyle bizde girmek istiyoruz, deyip hepsi müslüman oldu. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.): Jâi-
"Gıfar'a Allah mağfiret etsin- Eşlem kabilesinide selamette kılsın" buyurdu. Bu haberi Müslim Sahihinde Hüdbe aracılığıyla Süleyman b. el-Muğire'den nakletti.369[83]
369[83] Müslim 2473 İbni Sa'd 4/219, Müsned 5/174, 2/20, 50, 60, 116, 126, 136, 153, 418, 469, 3/345, 4/48, 420; Buharı 2/23, 4/220y Beyhakî Sünen-i Kü-brâ 2/208; Dâramî 2/243; Hâkim 3/341, 4/82; tbni Ebî Şeybe 12/317, 14/399; Taberânî 3/4, 256, 11/332; Beyhakî Delâi! 2/212; Ebû Nuaym V86; Buharî Tarîh-i Kebîr 2/280; Tahavî 1/243; Tarİh-i Bağdad S/426; 6/197.
Yine Buhârî ve Müslim'in rivayet ettikleri Müsennâ b. Said hadisinde Ebû Cemra ed-Dubai'dennaklettiğine göre İbni Abbas (r.a.) Ebû Zer (r.a.)'ın müslüman oluşunu (Ebû Zer'in ağzından) kendilerine şöyle anlatıyor: Kardeşimi Mekke'ye gönderdim, geri gelince "Ben hayır em-reden birini gördüm" dedi. Bu beni tatmin etmedi. Hemen Mekke'ye geldim. Onu arıyordum ama Nebi (s.a.v.)'i hiç tanımıyordum. Zemzem içiyordum. Ali (r.a.) bana rastladı ve "Sanki buranın yabancısı gibisin" dedi. "Evet" dedim. "Haydi eve gidelim" dedi. Onunla birlikte gittim ve hiç bir şey sormadım. Sabah olunca Mescidi Harâm'a geldim. Yine bana Ali rastladıda "senin dönme vaktin halâ gelmedimi?" dedi. "Hayır" dedim. "Bir işin var öyleyse anlat" dedi. Sırrımı gizlersen anlatırım deyip sonrada "bana bir peygamberin zuhur ettiği haberi ulaştı" dedim. Ali de "sen doğru yol tutmuşsun haydi peşime düş" dedi. Beraberce Nebi (s.a.v.)'e geldik. Efendimize:
-Bana İslamı takdim et, dedim. O da bana İslam'ı arzetti. Bende müslüman oldum. Peygamber bana "Müslümanlığını gizle ve kavmiyin yanına dön buyurdu." Bende "Vallahi Müslümanlığımı onların ortasında açıkça ilan edeceğim" dedim.
-Böylece Ebû Zer kalkıp Mescid-i Harama geldi ve: "Ey Kureyş topluluğu! Ben Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammedin Onun kulu ve Peygamberi olduğunada şahitlik ederim" dedim. Kureyşliler de "Haydi şu Sabîî'yi bir pataklayalım deyip" hücum ettiler. Ebû Zer devamla derki: ölümüne dövüldüm. O anda Abbas bana yetişip vücudu ile Üzerime kapandı ve "Yazıklar olasıcalar! Siz Gıfâr oğullarından birinimi öldüreceksiniz? Ticaret yaptığınız yolunuzun geçtiği yer Gıfar kabilesi değilmi (niye intikamı düşünmüyorsunuz)?dedi de, beni öyle salıverdiler. Ben ertesi gün yine aynısını tekrarladımda yine Abbas imdadıma yetişti.370[84]
Müellif Zehebî hadiseyi kısaltarak naklediyor. Buharî ve Müslim ise bunu tafsilatıyla anlatır: Hadise şöyledir:
Mekke'de Efendimiz'in zuhur edişi Ebû Zer'in kulağına gelince kardeşi Enîs'e;
-Haydi şu (Mekke) vadisine doğru hayvanına bin ve yola çık ve gökten kendine vahiy geldiğini iddia eden şu adam hakkında bana bilgi topta, onun ne dediğine kulak ver; sonra bana geri gel, dedi. Kardeşi yola düşüp Mekke'ye gelmiş, Efendimiz'in konuştuklarını dinlemiş sonra Ebû Zer'in yanına geri dönmüş ve:
-Onu gü2el ahlakı emrederken ve asla şiir olmayan bir söz söylerken gördüm, dedi.
Ebû Zer de ona: „ Arzuma şifâ bulamadın" deyip azığını ve su tulumunu alıp Mekke'ye geldi. Ka'be'ye gidip Peygamberi arıyordu. Ama onu tanımıyordu. Onu sormak İstemedi. Böylece gece gelip çatmıştı. Hz. Ali onu görünce, bir garîb olduğunu anlamıştı. Onun peşine düştü ve evine götür-dü ama birbirlerine birşey sormadan sabah oldu. Sabahleyin Ebû Zer su tulumunu ve azık kabını yüklenip Mescİd'e gelmiş o gün akşama kadar öyle geçmiş ama Peygamber onu görmemiş (Müslim de Peygamberi görmemiş). Böylece gece olunca yine yattığj yere geri dönmüş Yine Ali yanma gelip:
-Bu adam hala konağını bilme İmkanına kavuşmadı mı? diyerek onu kaldırdı ve beraberinde onu alıp götürdü. Birbirlerine bu kerede bir şey sormadılar. Üçüncü gün olunca Ali aynı şekilde gelip onu kaldırmış ve:
Nadr b. Muhammed el-Yemâni, İkrime b. Arnmar- Ebû Zümeyl Si-mâh b. Velid - Mâlik b. Mersed- Babası isnadıyla Ebû Zerin şöyle dediğini anlattı. "Ben dördüncü müslümamm. Benden önce Uç kişi müslü-man oldu. Ben Nebi (s.a.v.)'e gidip Esselâmüüleyküm Yâ Rasülullah. EşhedU el-Lâ ilahe illallah, ve enne Muhammeden Abdühû ve Rasülü-hü,dedimde onun yüzündeki tebşiratı gördüm.371[85]
370[84] Buhari Menâkıb hadis no 3861; Müslim 2474, Ebû Nuaym Delâil 1/84, İbni Sa'd 4/224.
371[85] Buhari Menâkıb hadis no 3861; Müslim 2474, Ebû Nuaym Delâil 1/84, İbni Sa'd 4/224.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/253-258
6.BÖLÜM
Hz. Hamza'nın İslam Oluşu
İbni İshak derki: Bana ilim sahibi Eşlem kabilesinden bir adam anlattıki; Ebû Cehil Safa'nın yanında Allah Rasülüne rast gelip ona eziyet verip kötü sözler sarfetmişti. Nebi (s.a.v.) ona cevap vermemiş ti. O esnada Abdullah b. Ced'ân'a ait bir cariye Ebû Cehilin sözlerini duyuyordu. Sonra Ebû Cehil ayrılıp ka'bedeki Kureyşlilerin devam ettiği kulübe gelip onlarla beraber oturdu. Çok geçmeden kendine ait bir Avlık'tan dönmekte olan Hamza b. Abdi'l muttalib yayı boynuna takılı olarak çıkageldi. Hamza avcı sahibi biriydi. Avdan dönünce ilk önce ka'beyi tavaf ederdi. Kureyş arasında en şerefli genç onların en şeki-metlisi O idi. O cariyenin yanından geçerken cariye ona: "Ey Ebû Um-âra! Az önce kardeşiyin oğlunun Ebû'l Hakem'den gördüğü manzarayı
-Daha bana, seni buraya getiren şeyin ne olduğunu anlatmayacakmı-sın? demiş Ebû Zer de ona:
-Beni doğruya ulaştıracağına söz ve teminat verirsen istediğini yaparım dedi. Ali söz verince o da vaziyeti anlatmış Bunun üzerine Ali (r.a.):
-O gerçekten haktır, o Allah'ın Rasülüdür. Sabahleyin benim peşime düş! Senin için korkacak bir durum görürsem su dokermiş gibi dikileceğim. Yürüyüp gidince peşime düş ve girdiğim yere gir, dedi. Ebû Zer dura dikile Ali'yi takbi edip nihayet Ali ile Efendimiz'in olduğu yere girmiş, Efendimiz'in sözlerini işitip orada müslüman olmuş Efendimiz ona:
-Haydi şimdi kavmine dön ve emrim sana gelene kadar onlara haber ver. (Benim da'vetim açıktan açığa ortaya çıkınca bana gel, buyurdu.
Haberin gerisi Zehebî'nin nakli gibidir. 3: Hakim 3/342, Taberâni 2/147.
bir görmeliydin. Ebû Cehil onu şurada oturuyor görünce ona eziyet edip sövdü ve alacağı öcünü aldı gitti. Ama Muhammed ona sesini çıkarmadı" dedi. Hamzayı bir öfkedir tuttu. Bir kere Allah (c.c) onunla bir Kerametini gerçekleştirmeyi irade etmişti. Sür'atle koşarak Ebû Ce-hil'i yakalamaya gitti. Onu kavmi arasında oturmuş görünce Ebû Cehl'e doğru yürüyüp baş ucuna gelince yayı çıkarıp Ebû Cehil onunla vurdu. Başında büyük bir yara açtı ve ardından:
-Demek ona sövüyorsun hâ! İşte bende onun dinindeyim. Onun dediklerini söylüyorum. Erkeksen gücün benide reddetmeye yetsin, diye gürledi. Ebû Cehil'e yardım etmek için Benî Mahzûm'da bir takım adamlar Hamza'ya saldırmak Üzere ayağa fırladılarsada Ebû Cehil onlara:
-Ebû Umâra'ya dokunmayın! Vallahi ben onun kardeşi oğluna çok kötü şövmüştüm, dedi.
Hamza Efendimize biatla İslam'a girişini ikmal etti. Hamza müslüman olduğu zaman Kureyşliler Peygamber (s.a.v.)'in kesinlikle izzet sahibi olup artık dokunulmayacağını ve Hamza (ra.)'ın Onu savunacağını anlamış bulunuyorlardı. Böylece bir takım teşebbüslerinden vazgeçmişlerdi. 372[1]
Ömer (R.A.)'In İslam'a Girişi
Abd b. Humeyd ve diğerleri Ebû Amir el-Akadî, Hârice b. Abdillah b. Zeyd -Nafî', İbni Ömer (r.a.) isnadıyla Nebi (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu naklederler.
"AUahım! Şu ikisinden, sana daha sevimli olan birisiyle, Ömer b.
Hattab yada Ebû Cehl b. Hişam ile İslam'a izzet ver.373[2]
Böyle bir rivayet Ubeyduîlah b. Dinar aracılığıyla yine İbni Ömer' den (r.a.) nakledildi.
Mübarek b. Ftidâle de Ubeyduîlah- Nâfi - İbni Ömer- İbni Abbas isnâdıyla Nebi (s.a.v.)in "Allahım!
372[1] İbni Hişam 2/34, İbni İshak 171-172, UyÛnü'l Eser 1/104 Beyhakî Delâil 1/459, İbni Sa'd Tabakat 3/9, Nihayetü'l İreb 16/208-209.
İmam Zehebi, Tarihü’l – İslam, Cantaş Yayınları. 1/258-259
373[2] Müsned 2/95, Tirmizî 3681-383, Hakim 3/502, Hilye 5/361, İbni Sa'd 3/269, İbni Hibban Sahih (El:- İhsan) 6842. Taberanî aynı haberi iyi bir İsnad ile 10/197'de Mücâlid, Sabi, Meşruk isnadıyla Abdullah b. Mes' ud (r.a.)'tan naklederki, Mücâiid b. Said dışındaki raviierin hepsi Btıharinin ricalidir. Mücalid'i İbni Main.İmam Ahmed, Nesâi Dârakutnî, Yahya b. Said'e dayanarak Buharî zayıfça biri olarak saymış Hâlid et-Tahhan da Köfe'ye gelişinde Mücalidin hadisini gelmişken "niye alıp yazmıyorsun" diyenlere "Çünkü onun sakalı uzundur." cevabını vermiştir. Müslim onu mutabaatta ravi olarak alırsada sadece onu hüccet saymaz. Haberi müellifin isnâdıyla Beyhakî Delâilinde 2/216'da nakleder.
Ömer ile Dîne izzet ver" buyurduğunu anlatır.374[3]
Abdlilaziz el-Evsî, Mâcişûn b. Ebî Seleme- Hişam b. Urve babası hz. Aişe isnadı ile Nebi (s.a.v.)'in:
"Allahım! İslam dinine özellikle Ömer b. el-Hattâb ile izzet ver" buyurduğunu anlatır.375[4]
Kays aracılığıyla fsmâil b. Ebû Hâlid de İbni Mesûd (r.a.)'m şöyle dediğini nakleder: "Ömer
müslüman olduktan sonra hep izzet içinde olduk." Bu haberi Buhari rivayet etmiştir.376[5]
İmam Ahmed Müsned'inde Ebu'l Muğire-Safvân-Şüreyh b. Ubeyd isnâdıyla Ömer (r.a.)'ın şöye
dediğini anlatın:
Rasüiullah'a kendimi arzetmek için huzuruna çıktım. Ama onu benden önce Mescide gitmiş
buldum. Arkasından bende mescide girip dikildim. Efendimiz (s.a.v.) "El-Hâkka" suresini okumaya
başladı. Kur' ani-Kerim'in te'lifindeki güzelliğe şaşıp kalarak "Vallahi Kureyşlilerin de dediği gibi
bu adam şairdir" dedim. Bu arada Rasülullah (s.a.v.):
"Şüphesiz O Kur'an ı Kerim bir elçinin sözüdür. O bir şair sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz." (El
Hakka suresi 40) ayetini okuyuverdi. İşte o anda İslam bütün benliğimi sarmıştı.377[6]
Ebû Bekr, îbni Ebî Şeyhe, Yahya b. Yala el-Eslemî- Abdullah b. Müemmel- Ebuz-Zübeyr isnadı ile
Câbir (r.a.)tan şöyle dediğini rivayet eder:
Ömer'in İslama girişinin başlangıcını kendisi şöyle anlatıyor. "Kız kardeşime bir gece deve boduğu
toslamışti. Evden çıkıp parlak bir gece Ka'be örtüsü arasına girdim. Nebi (s.a.v.) de gelip Kabedeki
Hıcr-ı İsmail'e girdi. Üzerinde küçük bir don vardı. Allah'ın dilediği kadar namaz kıldı, ve geri
döndü. O anda benzerini hiç duymadığım bir şey işittim. Peygamber (s.a.v.) Ka'be'den çıktı, bende
peşine takıldım. Bunun üzerine "Kim o" buyurdu. "Ömerdir" dedim. O da "Ey Ömer! Beni ne
gündüz nede gece rahat bırakmıyorsun" deyince ben bana beddua eder diye korkup hemen
"EşhedUeltâ ilahe illallah ve Enneke Rasülullah" dedim. Nebi (s.a.v.) de a^' j^ ^ "Ey Ömer islam
olduğunu gizle" buyurdu. Bunun üzerine bende "seni hak ile gönderen Allah'a yemin ol-sunki
olmaz. Şirki alenen yaptığım gibi İslama girişimi de öyle alenen yapacağım" dedim.378[7]
Muhammed b. Ubeydullah b. el Munâdi, İshak el-Ezrak- Kasım b. Osman el Bısrî isnadıyla Mâlik
b. Enes (r.a.)ın şöyle dediğini rivayet eder:
Ömer kılıcını kuşanıp çıkmıştı. Yolda kendisine Zühre oğullarından birisi rastladı, ve "Ya Ömer!
Yönün nereye?" dedi. Ömer de "Muhammedi öldürmek istiyorum" dedi. Adam da: "Peki sen
Muhammedi öldürmüş olsan Hâşim oğullan ile Zühre oğulları arasında nasıl güvenle dolaşabileceksin?"
dedi. Ömer de "Seni ancak dinini değiştirmiş olarak görüyorum" deyince Adam da
"Sana bundan daha fazla şaşacağın bir şeyi haber vereyim mi? Senin eniştende kız kardeşinde din
değiştirdiler senin dininden ayrıldılar" dedi. Ömer de öfkeyle yürüyüp onlara geldi. Yanlarında o
zaman Habbâb b. Erat (r.a.) vardı. Ömerin sesini işitince evde bir yere gizlendi. Ömer içeri girerek
"bu duyduğum ses neydi" dedi. Onlar o sırada "Tâhâ" sûresini okuyorlardı. "Aramızda konuşmadan
başka geçen bir ses yoktu" dediler. Ömer de "Sanıyorum siz dininizi değiştirdiniz" dedi. Eniştesi
"Yâ Ömer! Eğer Hak, senin dininden baş kasındaysa" diyecek olduysada Ömer hemen üzerine
atılarak onu şiddetle ayağının altına aldı. Kocasını korumak üzere kız kardeşi önüne atıldiysada
Ömer ona öyle bir tokat indirdiki kadıncağızın yüzü kanlar içinde kaldı. Bunun üzerine kadıncağız
374[3] İbni Sa'd 3/267, Hakim 3/83, Hakim'in hadisi "Buharî ve Müslim rivayet etme m işi erse de sahihtir" demesine Zehebî telhisinde Şebâbe'nin rivayet ile (İslam
yerine din dendiği rivayet ile) teyid edip "sahih" diye katılır.
375[4] îbni Mâce 105, Hatib Tarihi Bağdâd 4/54 Beyhakî Sunen-i Kübrâ 6/370 Hâkim 3/83, îbni Hibbân (el İhsan) 6843, Fesevî Ma'rife vet- Tarih 3/266. Bu isnadı
zayıf bir hadistir. Her ne kadar Hakim ve İbni Hibban pnu sahih saysada bu isabetsiz olsa gerek. Zira Mâcişun lakablı Abdü' İmelik b. Abdi'l Aziz' i bazıları sikasaysada
bazı âlimlere göre o derecede değildir. Hem diğer bir rivayetinde de Müslim b. Hâlid ez-Zencî'yi Buharî, Ebû Hatem ve Nesâi gibi otoriteler zayıf ve
münker olarak anarlar İbni Hibban'in bu durumda tashihi zayıf kalır. Zaten Hakim'de hadisi önceki habere kıyasla sahih saymaktadır. İbni Adiy'de el-Kâmü'de
haberi bu zatın rivayeti olarak tenkid eder 6/2312.
376[5] Buharî 62/6 63/35; Beyhakî Delâil 2/215; Hâkim 3/84, İbni Hibban el İhasan 9/17, İbni Sa'd 3/269. İbnü'l Cevzi Menâkıbı Ömer s.18 ilel 2345, İbni Hibban Sire
& 90 İSa'd 3/270.
377[6] Müsned 1/17 Uyûnü'l Eser 1/125, Sıfatüs Safve 1/268, Bu haberdeki ricaller sika isede senedde inkit'a vardır. Zira Şüreyh h Ubeyd Muâviye (r.a.)'a yetişip
ondan nakil yaparsada Hz. Ömer'e (ta.) yetişmediği kesindir. Haberi aynı isnadla Taberâni de Mu'cemü'l Evsat'ında rivayet ediyor.
378[7] İbni Ebî Şeybe Musannef 14/319; İbnü'l Cevzi Menâki-ı Ömer 15 Ebû Nuaym Hilye l/40.
büyük bir Öfkeyle: "Eğer hak senin dininden başkasında ise ne yapalım. Ben Allah'tan başka ilah ol-madığına şahitlik ederim. Ve kesinlikle Muhammedin onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim" dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a.) "Bana şu yanınızdaki kitabı getirinde onu bir okuyayım" dedi. Ömer kitab okumasını bilen biriydi. Kızkardeşi Ömer'e "Sen pissin. O Kur'an'a temiz olanlar dışında kimse el süremez. Kalk yıkan yada abdestlen" dedi. Ömer de kalkıp abdestlenerek kitabı alıp 'Tâhâ" suresini baştan ta; «şüphesiz ben kesinlikle Allahım. Benden başka İlah yoktur. Bana tbadet et ve, Namazı benim zikrimle yerine getir" (Taha 16) ayetine kadar okuyup sonrada "bana Muhammedi gösterin" dedi. ömerin bu sözlerini işiten Habbab (r.a.) gizlendiği yerden çıkarak:
-Müjde yâ Ömer! Ben Rasülullah (s.a.v.)in çerşembe gecesi yaptığı . "Allahım! İslam ainine Ömer b. Hattab yada Amr b. Hişâm'dan bin ile izzet ver" duasının senin için tahakkuk etmesini umuyorum, dedi.
O zaman Rasülullah Safâdaki evin içinde gizleniyorlardı. Ömer kalkıp kapıya kadar geldi. Kapıda Hamza (r.a.) Talha (r.a.) ve bir takım insanlar vardı. Ömer'i gören Hamza (r.a.), "İşte Ömer! Eğer Allah Ömerle hayır murad etmişse müslüman olur. Eğer başka birşey murad ediyorsa onu öldürmek bize gayet kolay olur'' dedi. O sırada Rasülullah (s.a.v.) içerde bulunup kendisine Vahiy geliyordu. Vahiy tamamlanınca kalkıp Efendimiz çıkıp Ömerin yanına geldi. Elbisesinin çevresi ile kılıç kuşağını tutup:
Ey Ömer! Allahın Velid b. Muğire'ye indirdiği rüsvaylık ve aşağılık durumu sanada indirinceye kadar hala inadından vazgeçmiyecekmisin? İşte Ömer! Allahım! İslama Ömer ile izzet ver." buyurdu. Bunun üzerine Ömer de "Eşhedü el-Lâ ilahe illallah ve enneke Abdullahi ve Rasu-lühü"dedi.
Aynı hadiseyi Yunus b. Bükeyr İbni İshak'tan nakleder. Bu rivayette: "Kız kardeşinin kocasının Said b. Zeyd b. Amr" olduğunu söylüyor.379[8]
İbni Uyeyne, Amr aracılığıyla İbni Ömer (r.a.)'ın şöyle dediğini anlatıyor. "Ben bir damın başında idim. İnsanların bir adamın basma toplanarak Ömer din değiştirdi" diye bağnştiklarını gördüm. Üzerinde ipekli kaba elbise ile Âs b. Vâil gelip: "Eğer Ömer din değiştirmişse ne olmuş ben onun komşusuyum" dedide insanlar çevresinden ayrılıp gittiler. Ben onun hatırı sayılısına hayrette kaldım.
Bu haberi Buhârî Ali b. El Medînî yolu ile Sufyan b. Uyeyne'den nakleder. 380[9]
Bekkâî'nin demesine göre İbni İshak, Nafi aracılığıyla İbni Ömer'in (r.a.) şöyle dediğini anlatır: "Ömer İslam'a girince Kureyşlilerin en iyi laf nakledeni kim?" diye sordu. Kendisine "Cemîl b. Ma'mer el-Cüme-hi" dir denilince onun yanma gitti. İbni Ömer derki: Bende peşi sıra gittim. O zaman aklı ermeye başlamış bir çocuk idim. Ömer (r.a.) onun yanma gelince "biliyormusun ben müslüman oldum" dedi. Vallahi Cemîl ona hiç cevap veremeyip elbiselerini sürüyerek kalktı. Mescidin kapışma geldiğinde olanca sesiyle bağırdı. "Ey Kureyş topluluğu! Bilinizki Hattab oğlu din değiştirdi. (Sabîî) oldu. Ömer de bu sırada onun arkasından "Yalan söylüyor ben ancak İslam'a girdim" dedi.
Bunun üzerine oradakiler Ona saldırdılar. Nihayet onlar birbiriyle çarpışa çarpışa, gün başlan üzerinde yükseldi. Nihayet Ömer (r.a.) yorulup oturunca diğerleri baş ucuna toplandılar Ömer onlara "dilediğinizi yapın! Allah'a yemin ederimki biz üçyüz kişi olmuş olsaydık mutlaka onu sizin için yada siz bizim için terkederdiniz." dedi. Onlar böyle iken üzerinde alacalı yemen hüllesi ile alaca çizgili bir gömlek bulunan herif gelip başlarına dikildi ve onlara "Bu ne hal?" dedi. "Ömer din değiştirdi" dediler. Adam da "Ne var bunda! Adam kendisine bir şey tercih etmiş siz ne istiyorsunuz, siz Ka'b b. Adiy oğullarının onu size teslim edeceğinimi sanıyorsunuz. Adamı bırakın" dedi. (İbni Ömer derki) Vallahi sanki Ömerin üzerinden açılıveren bir elbise gibi oluverdiler. Medine'ye hicret ettikten sonra babama "Babacığım Ku-reyşlileri etrafından azarlayarak dağıtan adam kimdi?" dedimde "Âs b. Vâil di" dedi.
379[8] İbni Hişâm 2/95, İbni İshâk sayfa 181 Beyhakî Delâü 2/219 İbni Sa'd 3/267. Uyûnü'l Eser 1/122 Nihayetül İreb 16/253, Sıfatüs Safve 1/269. İbni Hibbân Sire 88-90.
380[9] Buharî Menâkib 63/35; Beyhakî Delâil 2/419, îbnii'l Cevzî Menâkib-ı Ömer 15.
Haberi İbni Hibban Cerir b. Hazim yoluyla İbni İshak'tan nakleder.381[10]
İshak b. İbrahim b. el Huneynî, Üsâme b. Zeyd b. Eşlem, babası ve dedesi382[11] isnadıyla dedesinin
şöyle dediğini anlatır. Bize Ömer (r.a.) şöylece anlattı:
-Ben Allah Rasülüne insanların en amansız düşmanı olanlardan biriydim. Sıcak bir gün öğle vakti
ben Mekke yollarından birinde giderken bana bir adam rast gelip "Hayret sana ey Hattab oğlu! Sen
kendini şöyle şöyle sanıyorsun Halbuki İslam senin evinde koynuna girmiş" dedi. "Bu da ne ola"
dedim. "Kızkardeşin müsluman olmuş" dedi. Öfkeyle oraya döndüm ve kapıyı çaldım. Meğer o
zaman malı mülkü olamayan bir iki kişi müsluman olursa, Rasüluüah onları durumu iyi olanlara
teslim eder onlarda hane sahibinin yemek fazlasıyla geçinirlermiş. Kız kardeşimin kocasmada
yardım etmesi için iki kişi vermiş. Ben kapıyı çalınca "buda kim?" denildi. "Ömerdir" denilince
acele kalkıp benden gizlendiler. Onlar önlerine alıp okudukları bir sahifeyi bırakmış yada
unutmuşlardı. Bacım kapıyı açtı. Ben "Bire kendi canının düşmanı! Dininden döndünmü?" diyerek
elimdeki bir şeyi basma vurdum. Kan akmaya başladı. Kız kardeşim ağlayarak: "Ey Hattab oğlu!
Elinden ne geliyorsa yap, işte ben din değiştirdim" dedi.
Ömer devamla derki: Ben içeri girip divanın üzerine oturdum ve O sahifeye bakıp "bu ne! Ver
şunu" dedim. Bacım da "sen onu almaya hakkı olmayan birisin. Sen cünüplükten temizlenmedin. Bu
kitap ise kendisine ancak temiz olanların el sürebileceği bir kitaptır." dedi isede ben ısrarımdan
vazgeçmeyince onu bana uzattı. Ben sahifeyi açtım. Ne göreyim içinde "Bismillahirrahmânirrahim"
yazmıyormu! Okurken rast geldiğim Allah (c.c)'nun her isminden ürküntü duydum! Sahifeyi
elimden bırakıp kendi kendime düşünüp tekrar sahifeyi elime aldım ve "Allaba ve Rasülüne inanın"
ayetine kadar okudum ve "EşhedU el-Lâ ilahe illallah" dedim. Bunun üzerine koşarak yanıma gelip
AllahU ekber diyerek "Müjdele haydi! RasUlullah (s.a.v.) pazartesi günü dua edip: "Allahım şu
ikisinden sana daha sevimli olanı ile ya Ebû Cehil ya Ömer ile İslam'a izzet ver" buyurmuştu dediler
ve beni Safa'nın aşağı tarafındaki Rasulullahın bulunduğu bir eve götürdüler. Ben yukarı çıkıp
kapıyı çaldım. "Kim?" diye sordular. "Hattaboğ-lu" dedim. Onlar benim Rasülullaha karşı ne
amansız bir düşman olduğumu biliyorlardı. Hiç kimse kapıyı açmaya cesaret edemedi. Nihayet
Rasûlullah (s.a.v.) "Ona kapıyı açın, eğer Allah onunla hayır dilemişse onu hidayete erdirir'1
buyurduda öyle açtılar. İki adam kollarımdan tutarak beni Nebi (s.a.v.)'e getirdiler. RasulUllah
(s.a.v.) "Onu bırakın" buyurdu ve benim gömleğimin yakalarını tutup beni kendine çekti sonrada:
«Müslüman ol, ey Hattab oğlu! Allahım ona hidayet ver!» buyurdu. Bunun üzerine ben Şahadet
kelimelerini söyleyince Müslümanlar öyle bir tekbir getirdilerki ta Mekke sokaklarından duyuldu.
Halbuki o zaman gizleniyorlardı. Döven ve dövülenlerden istediğim herkesi gördüm ama bana bu
dövme dövülme hadisesinden hiç bir zarar ulaşmadı. Ben kalkıp dayım (Ebû Cehl)'a geldim. Kavmi
arasında şerefli biriydi. Kapısını çaldım "Kim O" dedi. Bende, "Ömer dir. Dinini değiştirdi." dedim.
"Öyle yapma" deyip içeri girdi ve kapıyı yüzüme kapadı. "Bu bir şey sayılmaz" deyip Kureyş ulularından
birine gittim ve dışardan ona seslendim. Dışarıya çıkınca aynen dayıma söylediklerimi
önada tekrarladım. O da bana aynen dayım gibi konuşup içeri girip kapıyı yüzüme kapadı. Kendi
kendime "Buda bir şey sayılmaz Müslümanlar dayak yiyorlar halbuki bana dokunulma-makta"
dedim. Adamın birisi "Müslüman olduğuyun bilinmesini ister-misin?" diye sorunca "Evet" dedim.
O da "Öyleyse insanlar (Ka'bede-ki) Hıcrı-İsmâil'de toplandıklarında falancaya git- O falanca dediği
sır tutmayan biriydi ve: "Seninle Onun arasındaki durumu anlatıp ben din değiştirdim" de. "Zira o
sırrı pek az saklayan biridir." dedi. İnsanlar Hicri İsmail'de toplandıkları sırada ona gelip benimle
efendimiz arasında geçen olayı anlatıp "Ben din değiştirdim" dedim. "Gerçekten öyle yaptınmı?"
dedi. "Evet" diye cevap vedim. Bunun üzerine o olanca sesi ile :
-Hattabın oğlu din değiştirmiş, diye bağırdı. Bunun Üzerine oradakilerin hepsi benim üzerime
çullandılar. Bu halde adamlar toplanmış onlar bana ben onlara vurmaya devam ediyordumki dayım:
"Bu cemaat neyin nesi?" diyerek çıka geldi. Kendine "Ömerdir, dinden dönmüş" denilince Hicrin
381[10] İbni Hişâm 2/97; İbni İshak 184; Uyûnüt Tarih 1/77; Nihayetü'l İreb 16/256;
382[11] Bu Usâme, Efendimizin hizmetiçisi Zeyd (r.a.) in evladı olan Üsame ile karıştırılmasın. Bu zat Hz. Ömer'in kölesi Eslem'in oğlu olan Zeydin çocuğu olup hıfzı
cihetiyle tenkid edilir. Bundan nakleden ravi İshâk h ibrahim de zayıftır.
üzerine çıkıp elbisesinin yenleri ile-koruma işareti yaparak; "Dinleyin! ben bacımın oğlunu
himayeme aldım" dedi de, etrafımdan açılıp gittiler. Daha önce müslümanlardan dövüp dövülen
hangi adamı dilemişsem onu görmüştüm. "Müslümanların başına gelen herşey benimde başıma
gelmedikçe buda birşeymi?" dedim. Dayıma geldim ve "senin himayen sana geri verildi" dedim.
Böylece Allah (c.c) İslam'a kuvvet verene kadar dayak atıp dayak yiyerek günlerimi geçirdim.383[12]
Zayıf bir isnadla nakledildiğine göre İbni Abbas (r.a.) şöyle demiş; Ömer (r.a.)'a "Sana ne diye
(Fârûk) ad verilmişti?" diye sorduğumda bana şöyle cevap verdi:
-Hamza benden üçgün önce İslama girmişti. Bende Ka'be'ye gittim. Ebû Cehil koşup geldi ve Nebi
(s.a.v.)e sövdü, saydı. Hamza'ya durum haber verilmiş. O da okunu yayını alıp Ka'be'ye gelip
içlerinde Ebû Cehlin de bulunduğu topluluğa geldi, Ebû Cehle karşı yayına dayanıp ona bakmaya
başladı. Ebû Cehil, Hamza'nın yüzündeki şerli vaziyeti anlamıştı. Ona, "Sana ne oluyor ey Ebû
Umara?" der demez Hamza yayını kaldırıp boynunun etrafındaki damarlara vurarak onu parçaladı
ve kan akmaya başladı. Daha büyük bir kötülük olur korkusuyla Kureyşliler sulh yaptılar.
Rasûlullah (s.a.v.) o zaman Mahzum oğullarından Erkam b. Ebi'I Erkamın evinde gizleniyordu.
Hamza da onun yamna gelip müslüman oldu. 8u hadiseden henüz UçgUn geçmiştiki ben Mahzum
oğullarından falancaya rastlamıştım. Ona "Ecdadıyın dininden aynlıpta Muhammedin dininemi
girdin?" dedim. O da. "Eğer ben böyle yaptımsa senin Üzerinde hakkı benden daha fazla olan
kimsede öyle yaptı" dedi. Ben, "kimmiş O ?" dedim. "Bacın ile enişten" dedi. Bende hemen oraya
gittim ve içeride birtakım iniltiler işittim. İçeri girip "bu ne?" diye sordum. Aramızda münakaşa
böyle sürüp giderken eniştemin kafasından kavrayıp onu duvara vurdum ve başını yarıp kanattım.
Bunun üzerine bacım üzerime saldırıp başımdan tutarak bana "Sana rağmen bu böyle olmuştur"
diye bağırdı. Bende kanı gördüğüm için utanmıştım. Oturup, "şu kitabı bana bir gösterin" dedim.
Bacım "ama onu temiz olanlardan başkası tutamaz" dedi. Kalkıp yıkandım. Onlarda bana içerisinde;
"Bismillahirrahmânirrahim" yazılı bulunan bir sahifeyi çıkarıverdiler. Kendi kendime "ne güzel ne
temiz isimler" diyerek "Tâhâ. Biz sana Kur'anı eziyet çekesin diye indirmedik" ayetinden itibaren
"Güzel isimler hep ona aittir" (Taha 1) ayetine kadar okudum. Göksümde bu işi gayet muazzam
buldum. Kendi kendime "Kureyş bundan mı kaçıyor?" deyip hemen müslüman oldum. "Rasülullah
(s.a.v.) nerede?" dedim. Bacım "O Erkam'ın evindedir." dedi. Bende oraya gidip kapıyı çaldım.
Oradakiler biraraya gelmişlerdi. Hamza da "size ne oluyor?" demiş. Onlarda "Ömer geldi" demişler
Hamza da "Ve Ömer ha? Haydin ona kapıyı açıverin. Eğer kabul ederse bizde onun gelişini kabul
ederiz. Yok eğer red ederse onu öldürürüz"' dedi. Rasülullah (s.a.v.) bu konuş maları işitince "Ne
oluyor size?? dedi. "Ömer geldi" dediler. Bunun üzerine Rasülullah (s.a.v.) dışarı çıktı. (Ömerin
elbise uçlarını tuttu ve onu kendine öyle şiddetli çektiki nerdeyse dizüstü yere çöke yazdı. Ona "hâla
vazgeçmeyecekmisin ey Ömer?" buyurdu.384[13]
Bunun üzerine Ömer Şehâdet getirdi. Evde bulunanlar durumu görünce öyle bir tekbir getirdilerki ta
Mescidi Haram'dan duyuldu. Ömer devamla derki: Ben, "Yâ Rasûlallah! Biz hak üzere değilmiyiz?"
dedim "Evet" buyurdu. Bende "öyleyse bu saklanma niye?" dedim. (Vallahi Seni Hak İle Gönderen
İçin Elbette Mescide Çıkacaksın)385[14]
Ben Rasülullah (s.a.v.)ın bir yanında, Hamza öbür yanında olarak çıktık ve Mescidi Harama girdik.
Kureyş bana ve Hamza'ya bakıyorlardı. Onlara (şimdiye kadar hiç başlarına gelmeyen) büyük bir
üzüntü çökmüştü. İşte Rasülullah (s.a.v.) beni "Faruk" diye adlandırdı. Hak ile batılın arasını ayırdı.
Vakidî, Muhammed b. Abdillah Zührî isnadiyla Saîd b. Müseyyebin "Ömer kırk adam ve on
kadından sonra İslam'a girdi. İslam'a girdiğinde İslam Mekke'de açıkça ortaya çıktı." dediğini
anlatır.
383[12] Beyhakî aynı isnad ile 2/216, İbnü'I Cevzî Menakıb-i Ömer la Üsdü'l Gâbe 4/54, Bezzâr bu hadisi Müsnedinde 279 no ile alır ve "Bu hali ve bu isnad ile sadece
İshak b. İbrahim el-Humeynî'nİn rivayet ettiğini buna rağmen Ömerin islam oluşunda bundan daha iyi bir isnad yapılmadığını" söyler. Ebû Nuaym Hilye 1/41.
Hadisi Taberanî Kebîrinde aynı isnadla nakleder. Heysemi Keşfü'l Estar 3/169-(2493) ve Zevâidin'de 9/63 Bezzar' dan nakledip Üsame b. Zeyd'İn zayıf olduğunu
söyler. Ebû Nuaym da Hi-lyesinde 1/41 aynı isnadla verir.
384[13] Bu ilave Ebû Nuaym'ın Hilyesindeki metne göredir.
385[14] İbni Ebû Nuaym rivayetine göredir.
Vakidî de Ma'mer aracılığıyla Zührî'nin: "Ömer (r.a.) Efendimiz'in (s.a.v.) Erkam'ın evine girdikten
ve kırk küsur kadın erkek müslüman olduktan sonra İslama girdiğini ve Ömer'in müslüman olması
üzerine Cebrail'in indirilip "Yâ Muhammed! Sema ehli Ömerin müslüman oluşunu müjdeliyor"
dediğini nakleder.386[15]
Yunus b. Bükeyr, İbni İshak'tan: "Ömerin İslam'a girişi ashabdan Habeşistan'a göç edenlerin
yolculuğundan sonra olmuştu" dediğini anlatır.387[16]
Yine İbni İshak AbdUrrahman b. el Haris- Abdü'l Aziz b. Abdillah b. Âmir b. Rabia isnadıyla Anası
Leyla'nın şöyle dediğini anlatır:388[17]
-Müslüman oluşumuza en çok kızan kimse Ömer idi. Habeşistan'a gitmek Üzere hazırlandığımızda
Ömer bana geldi. Bende devemin üzerinde hareket etmek üzereydim. Bana "Nereye ey Ümmü
Abdillah?" dedi. "Dinimizden dolayı bize eziyet ettiniz. Bizde Allahın topraklarından Allahin
kullarının eziyet görmeyeceği bir yere gidiyoruz" dedim. "Allah yoldaşınız olsun deyip" gitti.
Kocam Âmir b. Rabîa gelince ona Ömer b. Hattabta gördüğüm ince yürekliliğini anlattı. O da
"Onunda müslüman olacağınımi umuyorsun yoksa?" dedi. "Evet" dedim. Kocamda "Vallahi
Hattabın eşşeği müslüman olana kadar o müslüman olmaz" dedi. Bununla onun müslümanlara karşı
ne acımasız bir düşman olduğunu kasdediyordu.389[18]
Yunus İbni İshaktan "Müslümanlar o gün kırk küsur erkek ve onbir kadın idi" dediğini anlatır.390[19]
Birinci Habeşistan Hicreti
Ya'kûb el-Fesevî391[20] Tarihinde derki: Bana Abbas b. Abdil Azim, Beşşâr b. Mûsâ el Haffâf,
Muhammed b. Vasî Camii imamı Hasen b. Ziyâd el-Bürcumî aracılığıyla Katâde'nin: "Allah
yolunda ailesiyle birlikte ilk hicret eden Osman b. Affân idi" dediğini anlattı. Nadr b.
Enes'i de şöyle derken duydum.:
-Ebû Hamze, yani Enes b. Mâliki (r.a.) şöyle derken işîtmiştim: -Osman (r.a.) Rasülullah'ın kızı
Rukiyye ile beraber Habeşistan'a gitmişti. Onun gidiş haberi geç geldi. Kureyş'ten bir kadın gelip
"Yâ Muhammedi Ben damadını karısıyla beraber gördüm" dedi. Rasülullah da "Onları ne halde
gördün?" diye sordu. Kadın da, gördüm ki o hanımı şu gördüğüm (zayıf) hayvanlardan bir eşeğe
386[15] İbni Sa'd Tabâkat 3/269.
387[16] İbni Sa'd Tabâkat 3/269.
388[17] Siyer ve Megazi İbni İshak sayfa 181.
389[18] İbni İshak 181, İbni Hişam 2/95, Uyunüttârih 1/75, Beyhakî Delâil 2/221.
390[19] İbni İshak 184 Beyhakî Delâil 2/222, İbni tshâk ve ondan nakille Beyhakî .bunu senedi olmadan verirsede İbni Ebî Şeybe Musannefinde 13/47 (15712no) ve
14/320 (18449nolu) hadisinde Abdullah h Idris Husayn -Hilal b. Yesâf isnadıyla aynı bilgileri aktarır. Yine İbni Sa'd Tabakatmda (3/2699) Vakİdî, Muhammed h
Abdillah, Zühri isnadı ile Said b. Müseyyebinde aynı bilgiyi «...ve On kadın idi» şekli ile bildirir ki, bu önceden metinde geçti.
İmam Zehebi, Tarihü’l – İslam, Cantaş Yayınları. 1/259-270
391[20] Ebû Yusuf YaTcub b. Süfyan b. Cüvvân el-Fârisî el-Fesevî, kendisine Ya' kub b. Ebî Muâviye de denirdi. Zehebî'nin Siyeri A'lâmUn Nübelâsında 13/180
belirttiğine göre hicri 190 yıllarında İranın Fesâ şehrinde dünyaya gelmiş 277 yılında seksen kiisür yaşında Basra'da vefal etmiştir. İbni Hibhan ve Hacı Halife ise
onun 281 de öldüğünü yazarlar. Ya'kub el- Fe-sevî ömrünün otuz yılını ilmi araştırma için seyahatle geçirmiş bu arada Mekke, Mısır, Şam. Irak, Maşrık ve Fas'a
kadar gidip ilim almıştır. Kendisi bin küsur şeyhten ilim aldığını hepsıninde sika kimseler olduğunu (Ya"kut mucemiÜ Buldan Leyden tab'ı 892) sb'ylersede Zehebî
Siyeri A'lâ-mün Nübelâsında 13/181 "Onun ilini aldığı şeyhler ancak üçyüz kadardır, gerisi nerde?" diye itiraz ederek "hem adı geçenlerin bir kısmı zayıf
kimselerdir" der.
Dr. Ekrem Ziya Ömeri İse "el-Marife vet-TarilV'in mukaddemesinde s. 12 405 adet şeyh adı saydığını çoğunun hadiste meşhur kimseler olduğunu bildirir. Fesevî
hakkında bazı kaynaklarda Şia ithamı olup Hz, Osman'ın aleyhine konuştuğu geçersede Zebebî Tezkeresinde 2/585 buna itirazla "bu söz doğru değildir." der. İbni
Kesir de El Bidaye ven Niihaye ll/60ta "bu sözün doğru olduğunu sanmıyorum. Çünkü Fesevî kıymeti büyük değerli b ir h adisçidir." d er. ibni Hibban onu
"Sünnette çok salabetli" diye bahseder.
Fesevî Tarihinin en Önemli yanı kaynaklandır. O bu eserini Urve b. Zübe-yr, Zührî, Yahya b. Said el-Ensari, Abdulmelik b. Abdilazîz b. Cüreye, Muhammed b. İsbak,
Ma'mer b. Râşsid Leys b. Sa'd, Hammad b. Zeyd, Mâlik b. Enes, Abdullah b. Mübarek, Velid b. Müslim, Abdullah b. Vehb, Süfyan-ı Sevri, Süfyan b. Uyeyne,
Hişam b. Abdil melik et Tayâlisi, Abdürrezzak Ebû Nuaym b. Dükîn, Humeydî, Muhammed b. Fadl, Süleyman b. Harb, Said b. Mansur, Yahya b. Abdillah b.
Bükeyr Ali b. el Medînî, Ebû Bekr h Ebî Şeybe Ahmed b. Hanbel, Ebû said b. Abdurrahman ed Dımışkî, Ebû Ziir* a ve emsalleri gibi ümmetin yıldızlarından
nakleder. Ne yazıkki halâ bu eserin sîre kısmı bulunamamıştır.
bindirmiş kendide o hayvanı sürüyordu, dedi. Bunun Üzerine Rasülullah (s.a.v.) de
"Allah yoldaşları olsun! Lut'tan sonra eşi ile birlikte ilk göç eden Osman olmuştur" buyurdu.392[21]
Yine bu ilk göç olayını Yahya b. Ebû Tâlib, Beşşar Abdullah b. İdrîs- İbni İshak -Zührî aracılığıyla Ebû Bekir b. Abdirrahman Urve ve Abdullah b. Ebî Bekir üçlüsünün herbirinden Ebû Bekir (r.a.) ondanda Ümmü Seleme (r.a.)ın şöyle dediğini rivayet eder:
-Habeşistana göçmekle emrolunduğumuzda başımıza gelen belaları gören Rasülullah (s.a.v.):
"Habeşistan toprağına gidin! Çünkü orada yanında kimseye zülüm edilmeyen bir kıral vardır. Allah içinde bulunduğuz şu durumdan size bir çıkış verene kadar orada eğleşin." buyurdu. Bizde oraya gelip onun ülkesinde güvence içinde olduk.393[22]
Beğavi de "El Muhallasiyyât" adlı eserin (Ebû Tarıir el-Mulahha-sma ait) dokuzuncusunda derki: îbni Avn da Umeyr b. İshak aracılığı ile Amr b. el- Âs (r.a.)'tan bu hadisin bir kısmını rivayet etmiştir.394[23]
Bekkâi nin rivayet edişine göre İbni îshak bu olayı şöyle anlatır:
-Rasülullah (s.a.v.) ashabının uğradığı belalara bakıp kendisinin Allanın lütfü, amcasının yardımı ile içinde bulunduğu zatı afiyetle, ashabmdanda hâla bu belâları defetmeye gücü yetmediğini görünce onlara şöyle dedi:
«Habeş topraklarına çekip gitsenizya? Zira orada, katında kimseye zulmedilmeyen bir kıral var. Hem orası adalet mülküdür. Tâki Allah içinde bulunduğumuz şu durumdan size bir kurtuluş verene kadar orada kalsanız.» İşte müslümanlar o zaman fitne korkusu ve dinleri Alfana kaçıp kurtulabilmek için hemen yola çıktılar.395[24]
Böylece hanımı ile birlikte Osman, yine hanımı Sehle bn. Süneyi b. Amr ile Utbe b. Rabia b. Abdişems'in oğlu Ebû Huzeyfe, (ki bu Sehle Habeşistan'da Ebû Huzeyfe'den Muhammed adlı oğlunu dünyaya getirdi) Zübeyr b. el Avâm Mus'ab b. Umeyr el- Abderî, Abdürrah-man b. Avf, Ebû Seleme b. Abd el-Esed el-Mahzûmî, (Ozamanki) hanımı Ümmü'l Mü'miniî Ümmü Seleme, Osman b. Maz'ûn el- Cümehi Hattab oğullarıyla anlaşmalı Âmir b. Rabi a, bunun hanımı Leylâ bn. Ebî Husme el -Adeviyye, Ebû Sebre b, Ebî Ruhm b. Abdi'l Uzza el Âmiri, Süheyl b. Beyzâ (ki asıl adı Süheyl b. Vehb el-Hârisidir) Ha-beşe doğru yola çıktılar. İşte Habeşistana ilk göçen gurup bunlardır.396[25]
Bundan sonra Ca'fer b. Ebî Tâlib Habeşistana gitti. Böylece müslümanlar birbirinin ardı sıra Habeşe doğru yola koyuldular. Bunları belirttikten sonra İbni İshak oraya giden gurubun adını verir ve "Habeşistan'a gidenlerin ve orada doğanların hepsinin sayısı seksen Üç kişi İdi. Necâşî'nin koruması altında Allah'a kulluk ve hamd ettiler. Bu konuda Abdullah b. Haris b. Kays es -Sehmî şu şiiri inşad etmişti
1- Ey yolcu! Benim bu mektubumu Alîaha ve dine ulaşmayı ümid eden kimeseye tebliğ et
2- AIIah kullarının her biri Mekke vadisinde kahrolmuş, aklı karışmış ve zulme uğramıştır.
3- Biz Allahm ülkerini zilletten horlanıp hakarete uğratmaktan kurtulabilecek kadar geniş bulduk.
4- Artık bu şekilde zelil bir hayat perişan bir ölüm böyle bir ayıp ve güvencesi olmayan bu yerde eğeleşmeyin.
5- Biz AMahın peygamberine tabi olduk. Onlarsa peygamberin sözünü reddettiler, tartıya hile yaptılar.
6- Artık ey Allahim! Onların gaîib gelerek bana zulmetmelerinden sana sığınarak derimki, azabını
392[21] El Fesevî El Ma'rife vet Târih. Beyhakî Delâil 2/297, İbni Ebî Asım Sün-ne 2/596 Taberâni Kebîr Mec Zevâid.9/80 İbni Sa'd 3/5S
393[22] İbni İshâk 213. İbni Hişâm 2/87, Beyhakî DelâiJ 2/301, Beyhakî Süneni Kübra 9/9.
394[23] Ebû Tâhir el Mülehhas Beğavinin talebel erindendir. "El Muhallas" adı ile bir takım hadis cüzleri yazmıştır. Ne yazıkki bunların varlığından hâla habersiz bulunuyoruz. Zehebî gerek bu tarihinde gerek Siyer-i A'Iâmün Nübelâ adlı eserinde ondan bir çok nakiller yaparak âdeta bu eseri yaş atır. Ruhları şâd olsun.
395[24] İbni İshâk 174 İbni Hişâm 2/69, Aynı kıssayı Beyhakî Delâilinde (2/301) İbni İshak, Zühri Ebî Bekr b Abdirrahman aracılığıyla bizzat Efendimizin eşi Ümmü Selemenin ağzından rivayet eder. Taberi 1/547 Zehebî Kıssayı nedense kısaltarak verir.
396[25] İbni İshak 186 İbni Hişâm 2/70 İbni Sa'd 1/204, Taberi Tarih 1/546.
asi gelen topluluk Üzerine kıl.!397[26]
Osman b.Mazun (r.a.)ta kendisine işkence eden amcası oğlu Ümeyye b. Halefi şu şiirleri
söyleyerek hicvediyordu.;
Ey Avf oğlu Teym ve önünde (bize gelmek için) deniz dalgaları ve birçok deve sürüleri (yada deve
çökekleri) olmasına rağmen bize buğuzla (kinle) gelen kimse!.....398[27]
Sen beni Mekke vadisinden günahlı bir halde399[28] çıkarttın ve beni (Habeşteki) pis Sarhi Beydâ'da
oturmaya mecbur ettin.
Sen, servetini, samanını vermeyen insanları desteklerken, malını mülkünü sana toplayıp gelen
hayırlı insanlarıda köstekliyorsun.
Sen soylu ve güçlü insanlarla harbe tutuştunda (daha önce yardımına sığındığın insanları
mahvettin).
Bir gün başına bir belâ gelipte Şu kavme sonradan katılan zayıflar seni düşmana teslim ettiği zaman
ne yaptığını anlayacaksın.400[29]
İlk Ambargo Ve İlk Göç Emri
(Rasülullah Şi'b EbîTalib'de)
Musa b. Ukbe anlatıyor:
Daha sonra Kureyşliler bir kongre toplayıp hilelerini artırdılar Rasül-ü Ekrem (s.a.v.)i öldürme yada
yurdundan çıkarmaya karar verdiler. Hatta bunun için peygamberin kabilesine Peygamberi öldürüp
onlara diyetini vermeyi teklif ettilersede peygamberin kavmi, kavmiyetçilik taassubu ağır
bastığından bu teklifi red ettiler.
Rasulu Ekrem (s.a.v.) Abdül Muttalib oğullan oymağının oturdukları koyağa (sığınma kasdıyla)
girdiğinde ashabına Habeşistan'a gitmelerini emretmişti.401[30] Bu gidiş iki defa vuku buldu. Şöyleki;
İlk giden gurup Necm suresi indirildiği zaman Habeş'ten geri gelmişlerdi. Müşrikler "Eğer
Muhammed ve arkadaşları putlarımızı iyilikle anarlarsa onların burada karar kılmalarına razı oluruz.
Lakin Muhamme-din dinine muhalefet eden yahûdi ve hiristiyanlar bile ilahlarımıza onunki kadar
kötü söz söylemiyorlar" dediler. RasUlU Ekrem (s.a.v)de onların hidâyete ermelerini arzuluyordu.
(Bundan Önceleri Rasüllillahın ve ashabının uğradığı eziyet ve yalanlanma çok şiddetlenmiş olup
kavminin dalâleti Efendimizi son derece üzüyordu.)402[31] Nihayet Allah (c.c)
"Lat ve Uzza'yı ve diğer üçüncüsü Menât'ı gördünüzmü..." (Necm suresi 19) ayeti celîlesi-ni
indirdiğinde Şeytan (Allah'ın bu son putun adını andığı kelimenin arkasına «Ve onlar yücelere
yükselen (kuğu kuşu gibi ak) ilahlardır. Şüphesiz onların şefaatlan Umid edilir» gibi bir takım
cümleler ekledi. Bu Mekkedeki her müşriğin kalbine bir şey düşmesine sebeb oldu. (Bu şeytanın
fitnesi bir kaç seçili sözünden ibaretti.) dilleri buna dö-nüverdi ve biribirlerine bu müjdeyi vererek
"Muhammed gerçekten bizim dinimize döndü" dediler. (Bu hadise namazda idi) Rasüiüllah (s.a.v.)
Necm sûresinin sonuna gelince secdeye kapandı. Orada bulunan herkes; Müslüman yada kâfir hepsi
birden secde ettiler. Sadece Velid b Muğire yaşlı bir adam olduğundan elleri dolusu toprağı alıp
onun üzerine secde etti. Orada bulunan her iki gurupta bu secde hususunda Rasüluliah (s.a.v.) ile
397[26] İbni İshak 221; İbni Hişam 2/751
398[27] Buradaki "Şirmân" kelimesi "Şerm" kelimesinin tesniyesi ise anlamı "deniz dalgası" olur. Yoksa Habeşte bir yer adı diyede söyîenir. "Berk" keli-meside "deve
gurubu" veya kelime "bîrk" ise Yemen'de bir yer adı olur. (Bak YaTcut Mucemü'l Buldan 1/400) Lisânül arab. "Be Ra Ke" maddesi.
399[28] İbni Hişam buradaki günahlı anlamındaki kelimeyi güvenli anlamında (Âminen) diye yazar ki doğrusu bu olsa gerek. Zira manaya daha uygun düşüyor.
400[29] İbni Hişam 2/76 İbni Hişam şiirin sonunda Osman b. Maz'ûnun beddua ettiği bu Ümeyyenin adının Teym olduğunu söyler.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/259-270
401[30] Burada Musa b. Ukbe şu tafsilatıda verir "Fitneden korkup zulme uğradıklarından hepsi Habeşe göç ettiler. Rasüluliah (s.a.v) Abdü'lMuttalib oğulları
yurdundan ayrılmadan orada kaldılar. Bu olay Ca'ferin yola çıkışından önceydi."
402[31] Zehebî merhum ihtisar kasdı ile bu hadiseyi yer yer kısaltarak veriyor. Ehemmiyetine binâen biz aynı rivayeti kaynağından alarak parantez aralarında
tamamlamaya çalışıyoruz.
beraber secde etmelerine hayret ettiler. Müslümanlar Kâfirlerin kendileri ile beraber secdeye kapanmalarına şaşırıp kalmışlardı. Zira müslUmanlar şeytanın kafirlere duyurduğu bu kelimeleri işitmemişlerdi. Müşrikler ise Rasüluliah (s.a.v.)in bu arzuladığı şeyler içine ilkâ edilen sözler sebebiyle Peygamber ve arkadaşlarından güven duymuştu. Şeytan kendilerini, Rasûlullahfs.a. v.)'ın bu kelimeleri secdede okumuş olduğunu anlatmış, onlarda bunun üzerine ilahlarını ta'zim için secdeye kapanmışlardı.
İşte bu söz derhal insanlar arasında yayılmış şeytan onun ortaya çıkmasına yardımcı olmuş hattâ ta Habeşistan'a kadar varıp orada bulunan Osman b. Maz'un ve arkadaşları tarafından bile duyulmuştu. (Anlatıldığına göre, Mekke halkının hepsi müslüman olup namaz kılmaya başlamışlar müslümanlar Mekke'de emniyet içerisinde yaşıyorlarmış.) Bunun üzerine Habeştekiler acele Mekke'ye döndüler. Halbuki Allah (c.c) şeytanın atmış olduğu bu sözleri kaldırmış (ayetlerini muhkem kılarak) onları bâtıl şeylerden korumuş ve şöyle buyurmuştu:
"Senden önce Rasûl ve Nebilerden (herhangi arzu ettiğin bir şeyi) temenni ettiğin zaman şeytanın onun temenni ettiği şeye (Onu karıştıracak bir söz) atmadığı hiç birini göndermedik. Allah ise Şe-ytanın bu attığını yok ediyor, sonrada ayetlerini gayet sağlam yapıyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir. Taki (böyle yapmakla) şeytanın attığı bu sözleri kalblerinde hastalık olanlara ve kalbleri katılaşmış olanlara bir imtihan yapmış olsun. Şüphesiz zâlimler(uzlaşmaya) çok uzak bir ayrılık içerisindedirler. (Hac 52-53)".
Nihayet Allah (c.c) bu konudaki hükmünü açıklayıpta Efendimizi şeytanın Seçili sözlerinden uzaklaştırınca müşrikler yine eski sapıklık ve düşmanlıklarına geri döndüler.
Osman b. Maz'ûn ve arkadaşlarıda geri dönenler arasındaydı. Mekke'ye (Müşrikler'den) birinin himayesi olmadan girmeye güçleri yetmedi. Velid b Muğire de Osman b. Maz'ûn (r.a.)ı himayesine aldı. Osman b. Maz'ûn kendisine hiç birşey olmayıp da arkadaşlarının baş ına gelen bu belayı görüp içlerinden bir kısmının sopa ve ateşle iş kence edildiğinin farkına varınca "bu belayı afiyet içinde yaşamaya tercih ederek kendi kendine Allah ve Rasûlünün zimmetine girip de Cenabı Allah'ın İslam'a girenler arasından kendine dost olarak tercih ettiği kimseler bu bu belalara uğrar, ona dahil olanlar korku içerisinde yaşarken şeytan ve şeytan dostları insanlarla anlaşma yapanlar afiyette olacak ha" diyerek doğruca Velid b. Muğire'ye gelerek) "Amcacığım! Sen beni garantin altına aldın, ve bana iyilikte bulundun, Ben ise, senin beni kabileyin arasına götürerek onların yanında artık beni himaye etmekten vazgeçtiğini açıklamanı arzu ediyorum" dedi. Velid de "Ey kardeşim oğlu! Belkide biri sana işkence etti veya sögüp saydı?" deyince o "Hayır! Vallahi bana kimse ne dokundu ne de eziyet etti." Velîd onun kendisini himayesinden çıkartmaktan başka birşeye razı olmadığını görünce Onu kureyşlilerinde orada olduğu bir zamanda Ka'beye götürdü. Kureyş alabildiğine toplanmış Şair Lebid b. Rabİa onlara şiir okuyordu. Velîd, Osmanın elini tutup: "Bu adam beni kendisini korumadan vazgeçmeye zorladı. Bende onu korumadan vazgeçtiğime sizi şahit tutuyorum. Yok kendi; korumamı tekrar isterse ne âla" dedi. Osman da doğru söyledi. "Vallahi buna onu ben zorladım. Artık benden uzaklaşmıştır" deyip Kureyşlilerle beraber oturdu. Bu sırada Lebid şiirini okuyarak:
"Dikkat edin! Allah dışında herşey bâtıldır" beytini söyleyince Osman "doğru söyledin" dedi.
Lebid beytin diğer yarısı olan "Çaresiz her nimet yok olup gidecektir" kısmını okuyunca da, "yalan söyledin" dedi. Orada bulunanlar ne dediğini anlamayip sustular, sonra ikinciyi tekrarlayarak bunu onun tekrar söylemesini emrettiler. Osman yine; Lebid önceki sözlerini tekrarladığında "bir kere doğru dedin, bir kere yalan söyledin" dedi. Allah'tan gayrinin batıl olduğunu söyleyince onu tasdik edip, her nimet çaresiz yok olacak, deyince onu yalanlamıştı, çünkü "Cennet nimeti yok olmayacaktı" İşte tam bu sırada Kureyş'ten biri gelerek gözüne bir yumruk patlattı. Velid ve arkadaş lan Osman'a "sen bir kefalet altında garantide idin onu bıraktın. Sen şu uğradığın şeylere ihtiyacı olmayan biriydin" dedi. Osmanda "aksine ben sizden gördüğüm şu belalara muhtaçtım. Şu diğeri gibi yumruklanmayan öbür gözümde muhtaçtır. Bana en güzel örnek bana sizden daha sevimli olan zat da vardır" dedi. Velid yine Üsteleyerek "dilersen seni ikinci kez himayeme alırım" dediysede Osman (r.a.)
"artık benim senin himayene merakım yok" dedi.403[32] Böylece Kureyş ona eziyet imkanı bulmuş
oldu.
Mûsâ b. Ukbe şöyle devam ediyor:
-Ca'fer b. Ebî Tâlib ve arkadaşları dinlerini kurtarabilmek için Habeşistan'a geldiler. Kureyş de Amr
b. el-Âs ve Umara b. Velid b. Muğire'yi arkalarından gönderip acele etmelerini tenbih ettiler. Onlarda
bunu yerine getirdiler: Necâşî'ye bir at ve ipekli cübbe hediye ettiler. Habeş ileri gelenlerinede
hediyeler verdiler. Necaşi onların hediyelerini kabul edip Amr'ı kendi yanına tahtına oturtunca Amr:
"Şu anda senin topraklarında ne senin dininden nede bizim dinimizden olan bir takım akılsızlar var.
Onları bize geri ver" dedi. Necâşi de "onlarla bir konuşayım ve onların hangi dinde olduklarını bir
öğ-reneyimde öyle" dedi. Bunun üzerine Amr da "onlar bizden yeni ortaya çıkan adamın arkadaşları
olup İsânın Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmezler ve yanma girerken de sana secde etmezler" dedi.
Bunun üzerine Necâşi Ca'fer İle arkadaşlarına gelsinler diye haber yolladı. (Amrı da yanma oturttu)
Ca'fer ve ashabı girince Necaş i'ye secde etmeyip selam verdiler. Bunun üzerine Amr: "Sana bunların
durumlarını ve senden ne aradıklarını haber vermedimmiydi." dedi. Necâşi de:
-Anlatın bakalım ey topluluk ! Ne için sizin kavminiz Kureyşli diğer kimselerin yanıma girerken
bana yaptıkları secde selamı gibi bir selamla beni selamlamadınız? İsa hakkında ne diyorsunuz?
Dininiz nedir? Siz H iri s ti yan mısınız? diye sordu.
-Onlarda, "hayır değiliz" dediler. Necâşi de: -Peki Yahudîmisİniz? deyince onlarda "hayır" dediler.
O; -Kendi milletinizin dininden misiniz? dedi. "Hayır" dediler. O -Dininiz ne? dedi. "İslam" dediler.
"İslam da ne" dedi.
-Tek olan Allah'a İbâdet eder, ona hiç bir şeyi ortak yapmayız, dediler:
-Bu dîni size kim getirdi? dedi Onlar da:
"Onu içimizden kendisini ve soyunu gayet iyi bildiğimiz bir zat getirdi. Allah bizden önceki
mîlletlere peygamberler gönderdiği gibi onuda peygamber olarak gönderdi. O da bize iyilik yapıp
sadaka vermeyi, sözde durmayı ve emâneti korumayı emretti. Putlara tapmamızı yasaklayıp Allah'a
ibadet etmemizi emretti. Bizde onu tasdik ettik ve Allanın Kelâmını anladık. Bunun üzerine kendi
kavmimiz bize ve Ona düşman kesilip onu yalanladılar. Bizim putlara tapmamızı istediler. İşte
bizde dinimiz ve kanımızı korumak için sizin yanınıza kaçıp geldik" dediler. Bunun üzerine Necâşi:
-Vallahi bu Kur'an'da aynen İsa'nın İncili'nin çıktığı kandilden çıkmıştır, dedi. Cafer de «selam
meselesine gelince peygamberimiz Cennet halkının selamının "Selamün aleyküm" olduğunu haber
verdi. Bizde seni onunla selamladık. İsa'ya gelince O Allanın kulu ve Meryem'e ilkâ ettiği
kelimesidir, kendinden bir ruhtur, bekar namuslu Meryem'in oğludur." dedi. Bu sözler üzerine
Necâşi elini yere uzattı ve bir çöp alarak:
"Vallahi Meryem oğlu İsa bu anlattıklarınız üzerine şu çöp ağın-Iığı kadar bile fazla birşey ilave
etmemiştir" dedi. Onu işiten Habeş ileri gelenleri de "Vallahi Habeşîiler senin şu sözlerini duysalar
seni kıratlıktan atarlar" dediler. O da: "Vallahi İsa hususunda bundan başka asla bir söz
söyleyemem. Bana.Allah kıralliğımı verdiğinide insanlar benim hakkımda Allah'a itaat etmiş
değildiler. Ben şimdi Allah'ın dini hususunda insanlara İtaat edeceğim ha! Böyle birşeyden Allaha
sığınırım" dedi.
Necâşİ'nin babası Habeş kiralı idi, daha Necâşi bebek çağındayken öldü. Ölürken kardeşine "Oğlum
yetişene kadar kavmiyin kıralligi sana aittir. Ama büyüyünce o kıral olacak" demişti. Kardeşi de kıral
kalma hevesine kapılıp Necaşi'yi bebek iken bir tüccara sattı. (Tüccar'a da "Onu şimdi burada
bırak da yola çıkacağında bana haber ver. Onu sana o zaman teslim edeceğim" dedi. Birgün tacir
yola çıkacağını haber verdi. O da çocuğu gönderdi. Onu bir geminin yanına getirip durdurdu. Necâşi
kendinden ne istendiğini bilmiyordu).404[33] İşte o sırada Allah (c.c) kendini satan amcasının ansızın
canını alıverdi. Habeşlilerde kıraliyyet tacını getirip Necâşinin başına geçiri-verdiler. Ve onu kıral
ilan ettiler. (İşte Necâşi "Vallahi insanlar benim hakkımda Allah bana kıraİlığımı geri verdiğinde
403[32] Parantez arasındaki ilave Beyhakî'nin Delâilindedir.
404[33] Ülave Beyhakî rivayetindedir. 2/295
Allah'a itaat.etmemişlerdi, sözünü buna işareten söylemişti) iddia ederlerki Necâşi' yi satın alan tacir: "Bana ya satın aldığım çocuğu verin yada paramı demiş" Necâşi de "doğru söylüyorsun" cevabını verip "Ona malını verin" dedi.
Mûsâ b. Ukbe devamla derki: Ca'fer kendisine durumu anlattığında Necâşî, Amrı kasdederek: "Bu herife getirdiği hediyelerini geri verin. Vallahi buna karşı bu herif bana altından bir dağı rüşvet verse onuda kabul etmezdim." diyerek Cafer ve arkadaşlarına da "Güven içinde oturun Allah sizi korumuştur" deyip onlara geçinebilecekleri kadar münasib bir rızık verilmesini emretti. {Bu topluma kötü gözle bakan bana kesinlikle isyan etmiştir dedi.)
Daha Necâşİ'nin yanına ulaşmadan önce yolda Allah Amr ile Umara b. Velîd arasına düşmanlık koymuştu. Amr arkadaşına tuzak kurarak: "Sen yakışıklı birisin. Eşi yanından ayrıldığı bir sırada Ne-câşi'nin hanımına git ve onun yanında meseleyi ona aç. Böylesi ihtiyacımızı gidermeye iyi yardım eder" dedi. Umara da bir elçi gibi kıralicenin yanına girdi. Umara girince Amr hemen Necâşi'ye gelip: "Benim şu yol arkadaşım varya tam bir karı .düşkünüdür, senin aile-nide arzuluyor, durumu bilmiş ol" dedi. Necâşi de bir adam yolladı. Ne görsün Umara karısının yanında değilmi? Necâşi emretti de Um-âra'nın sidik yolundan ciğerine hava pompalayıp şişirdiler (yani korkuttular) sonrada denizdeki bir adaya bırakıldı. O da delirip vahşileşerek vahşi hayvanlarla yaşamaya başladı. Amr b. e! Âs'ta mesaisi boşa giderek Mekke'ye geri döndü.405[34]
Bekkâî lbni İshak'ın şöyle dediğini anlatır: Bana Zührî, Ebû Bekir b. Abdirrahman aracılığıyla Ümmü Seleme'nin (r.a.) şöyle dediğini anlattı:
-Habeş topraklarına geldiğimizde Necâşi'nin himayesi altında çok rahat bir şekilde orada İkâmet ettik. Artık dinimiz güvencede idi ve hiçbir eziyet görmeden hoşlanmayacağımız kötü bir söz duymadan Allaha İbâdet ediyorduk. Bu durum Kureyşlilere ulaşınca hemen bir kongre yapıp iki cesur adamı hediyelerle Necâşi'ye gönderme kararı aldılar Hediyeleri Abdullah b. Amr b. el Âs ve Abdullah b. Ebî Rabia ile yolladılar.
-Ümmü Seleme (r.a.)'nin bu anlattağını İbni İshak baştan sona anlatıyorki inşâallah biraz ilerde kıssanın gerisini tekrar anlatacağız. Bu hadiseyi ileri gelen hadisçilerin çoğu İbni İshak'dan naklederler. Vakidi ise ikinci Habeş hicretinin peygamberliğin 5. yılında olduğunu anlatır.406[35]
Hu8deye b. Muâviye de Ebû İshak Abdullah b. Utbe isnadı ile İbni Mes'ud (r.a.)'tan bu hadiseyi şöyle anlatır:
-Rasüiullah {s.a.v.) bizi Necâşi'ye gönderdi. Seksen kişiydik. Beraberimizde Ca'fer ve Osman b. Mazûn da vardı. Kureyş imâra ve Amr b. el-Âs'ı peşimize salıp onlarla Necâşi'ye birtakım hediyeler yolladılar. Bu ikisi Necâşi'nin yanma girince ona secde ettiler. (Selamladılar) O'na hediyeleri sunup: "Milletimizden bir kısım adamlar dinimizden vazgeçip sizin topraklarınıza geldiler. Onları geri yolla" ricasında bulundular. Ca'fer ise bize:
-Bu gün (sizin yerinize kirala konuşacak olan) hatibiniz benim, dedi. Muhacirler Ca'ferin peşinden yürüyerek Necâşi'nin yanma girdiler, ama ona secde etmediler. Necâşi onlara:
-Siz ne oluyorsunuzki kirala secde etmiyorsunuz? diye sordu. Cafer de:
-Allah bize peygamberini yolladı. O da bize Allah'tan başka kimseye secde etmememizi emretti, dedi. Necâşide "bu nedir?" dediyse-de Amr atılarak, "Onlar İsâ konusunda sana muhalefet ediyorlar" dedi. O da, "İsâ ile anası hakkında ne diyorsunuz?" diye sorunca Cafer;
-Tıpkı Allanın buyurduğu gibi "İsa Allah'tan bir ruh ve hiç bir beşer eli değmeyen bakire Meryem'e ilka ettiği kelimesidir. İsa'dan evvelde asla bir çocuk doğurma ona etki etmemişti" dedi. Necâşi bu-nun üzerine yerden bir çöp alarak:
"Ey Keşişler ve Rahibler topluluğu! Şunlann söyledikleri söze şu çöp ağırlığı kadar bir şey
405[34] Beyhakî Delailin Nübüvve'de 2/285 "İsmail h Ebî Üveys İsmail b. İbrahim, Amcası Musa b. Ukbe'nin "Meğazi" adlı kitabında derki şekliyle verir. Aynı kıssayı İbni İshak Ümmü Seleme (r.a.)'dan daha mükemmel olarak verirki az ilerde metinde gelecektir. Ebû Nuaym de DeJâilinde (1/243 haber no 193) İbni Lühey'a Muhammed b. Abdirrahman, Urve b. Zübeyr isnadı ile aynı kıssayı yeryer Musah Ukbe rivayetinin aynı, bazı yerde Ümmü Seleme rivayeti gibi verir. Tabi Urve Hz. Aişe'nin yeğeni olsada Tabiinden olduğundan .haber Mürseldir. Üstelik İbni Lehî'a rivayetidir. Bu zatın kitablan yanıp kocadıktan sonra yaptığı rivayetlerde hep karışıklık bulunur, tbni Sa'd 1/203,208'de Taberi 1/550-553'te İbni Hibban Sire 77de kıssanın bir kısmını rivayet ederler.
406[35] İbni Sa'd Vakidî'den naklen 1/206, Beyhakî Delail 2/297.
ekleyemezsiniz, Sizede yanından geldiğiniz zatada Merhaba. Ben onun peygamber olduğuna
şahitlik ederim. Onun yanında olupta ayakkabılarını taşimayj-veya ona hizmet etmeyi ne kadar
isterdim. Topraklarımın neresine isterseniz konaklayın" dedi. îbni Mes'ud Habeş'ten gelip Bedir
harbine katıldı. Bu olayı Ebû Dâvûd-u Tayâlisi Müsned adlı eserinde Hudeyc'ten nakleder.407[36]
Ubeydullah b. Musa İsrail Ebû İshâk Ebû Bürde isnadıyla babası (Ebû Musa el Eşarî (r.a.)'tan
anlatır:
-Rasüiullah (s.a.v.) bize Cafer ile birlikte Habeş'e gitmemizi emretti, dediğini anlatarak geri kalan
kısmını Hude'yc hadisi gibi anlatır.408[37]
(Zehebi Derki) Bana öyle geliyorki bu rivayette râvi tsrâil yanılmıştır, ve hadisler bir biriyle
karışmış olsa gerek. Yoksa bu hadise olduğu zaman Ebû Musa el Eşarî (r.a.) neredeydi.
Şimdide az önce Ümmü Seleme'den naklettiğimiz kıssaya geri dönelim. ÜmmU Seleme (r.a.)
devamla derki:
-İmâra ile Amr, Necâşi ile konuşmadan önce Onun patriklerinden hediye vermedik kimse
koymadılar. Bu patriklere maksatlarını anlatarak müslümanlan geri vermesi için bunların Necâşi'ye
torpil geçmesini istediler. Daha sonrada Necâşi'ye hediyeleri takdim ettiler. O da kabul etti. Sonra
şöyle diyerek ona vaziyeti anlattılar:
-Ey Melik! Senin ülkene bizden bazı akılsız köleler geldi. Kavimlerinin dininden ayrılıp sizin
dinede geçmediler. Uydurdukları bir din ortaya attılar. Bunu ne biz biliyoruz nede sen. İşte bizde
bunlar hakkında bunlarında akrabaları olan Kavminin eşrafı kimseler bu herifleri bunlara geri
verirsiniz diye gönderildik. Bu gelenler onları en iyi tanıyan ve bunların yaptığı ayıbı en iyi
bilenlerdir.
Esma devamla dediki: Abdullah b Ebî Rabi'a ile Amr b. El Âsa Necâşi'nin müslümanlarm sözlerini
dinlemesinden daha kötü hiç bir şey yoktu. Necâşi'nin etrafındaki patrikler "Ey Kıral! Bu ikisi doğru
söylüyorlar. Kendi oymakları onları daha iyi tanır, ve bunların onların dinine yaptığı ayıbın daha iyi
farkındadırlar. Qnları bunlara teslim edelim" dediler. Bu sözler Üzerine Necâşi öfkelendi ve "Allah
için böyle bir durumda bunları bu ikisine asla teslim etmem. Onları çağırıp bunların haklarında
söylediklerini kendilerinden sormadan, benim ülkeme gelip bana sığınan, başkalarına karşı bu
konuda beni tercih eden bir kavmi onlara terketmem mümkün olamaz" diyerek sahabeye adam
yolladı. Onlar geldiklerinde Necâşi Papazlarımda da'vet etmiş onlarda gelip kitaplarını açmış
bulunuyorlardı. Onlara; "dininiz nedir?" diye sordu. Onun sorularını cevaplandıran Cafer {r.a.) idi.
"Ey kiral ! biz Cahiliye devri adamları olup putlara tapan, (kesilmeden ölen hayvanın) leş etinden
yiyen, fuhuş icra eden, akrabalık gözetmeyen komşu hukukunu unutan kuvvetlisi zayıfını yiyen bir
407[36] Ebû Davud'u Tayâlisi müsned 346, Beyhakî Delâil 2/298, İbni Kesir El Bidaye 3/69 Müsned-i Ahmed 1/461.
408[37] Hakim 2/309 Ebû Dâvûd 3205 İbni Ebî Şeybe 14/346 Ebû Nuaym Hılye 1/114 Beyhakî Delâil 2/299 İbni Ebî Şeybe ile Hakim hadisi Ebû Berde El Eş'ari
derlerken diğerleri Ebû Mûsâ yerine "babası" der. Gerçekte o zaten Ebû Mûsânın oğludur.
Bu haber sened yönünden Hakim ve Beyhakî'nin belirttikleri gibi sahihtir. 19: Zehebi'ni'n bu itirazı doğrudur. Gerçi İmam Ahmedin Müsned'inde 1/461
deki İbni Mes'ud hadisinde İbni Mes'ud "Rasülullah (s.a.v.) bizi Ne-caşiye y olladı, B iz s eksen kişi k adardık" i fadesinden s onra g elen c ümle "aralarında
Abdullah b. Mes'ud Cafer, Abdullah b. Urfııta, Osman b. Ma-zun ve Ebû Mûsâ el Eş'arî de vardı." şeklindedir. Halbuki aynı haber üst dipnottaki kaynaklarda
geçer v e h iç b irinde E bû M usa a dı yoktur. D e-mekki ravi İsrail Zehebî'nin de açıkladığı gibi diğer bir haberi birbirine katarak yanılmıştır. Beyhakî
Delâilin de bu olayı anlatıp ravinin yanıldığını söyler. O zaman Ebû Musa'nın nerede olduğu ve işin gerçeğini Buharı Sahihinde (Meğazi bab 38 ve Menakibü'I
Ensar 37) Muhammed b. el-A)â-Ebû Ûsâme- Büreyd b. Abdillah -Ebû Bürde isnadı ile Ebû Mûsâ el Eş' arî'den şöyle dediğini anlatır:
- Biz Yemen'de iken Nebi (s.a.v.) Efendimizin Medine'ye göç ettiği haberi geldi. Bizde hemen Efendimiz (s.a.v)'e doğru yola çıktık. Ben ve kardeş lerim
beraberdik. En küçükleri bendim. Kardeşimin birisi Ebû Biireyde di-ğeride E bû Ruh m idi. B enim k avmimden d e e lli k üsur ( ya e lli iki veya elli ü ç
dediydOkişiydi. Bir g emiye binmiştik. G emi bizi ( ya yol g ereği yada fırtına sebebiyle) Necaşî'nin ülkesine götürdü. Orada Ca'fer b. Ebî Tâlib ile
karşılaştık. Bizde birlikte Medine'ye gelinceye kadar onunla kaldık. Peygaberimiz' e Hayberi henüz fethettiği esnada ulaştık. İnsanların b ir k ısmı biz
gemiyle gelenleri kasdederek "biz hicret etmede sizi geçtik" diyorlardı. İşte bu gemide bulunanlardan Esma b. Umeys (r.a.) Hz. Hafsamn yamndayken Hz.
Ömer girip Esma'yı görmüş kimliğini Öğrenin-cede ' Yâ Habeşli ya bahriyeli" diyerek "ama biz hicrette sizi geçtik" deyivermiş O da 'Vallahi öyle değil. Siz
Peygamberle beraberdiniz. Açlarınızı doyurup cahillerinize nasihat ediyordu. Biz ise ta uzaklarda istemedi-gimiz Habeş'de Allah (cc)'ü ve Rasülullah (s.a.v.) için
bulunduk. Vallahi bu dediğini Peygambere sormadan ne yiyecek ne içeceğim. Efendimize soracağını.Vallahi ne yalan söyleyeceğim, ne kandıracağım nede
dediğine İlave yapacağım" diyerek Nebi (s.a.v.)'e Ömerin dediğini sormuş Efendimiz (s.a.v.) kendinin ne cevap verdiğini sorup sonra: "O benim katımda sizden
daha fazla hak sahibi değildir. O ve arkadaşlarının bir hicreti var. Fakat ey gemi ehli! Sizin iki hicretiniz var" buyurmuştur. Müslim Fazâil 169 Beyhakî Delâil 4/245
Ebû Nuaym Hılye 2/77 İbni Sa'd 8/206 Burada Ebû Musa'nın Habeş'e hicret etmediği böyle bir emir olmadığı ortadadır, îbni Ebî Şeybe 18488 ve 12246 no ile bu
hadiseyi Şa"biden daha kısa olarak verir.
toplum idik. Biz işte böyleydik. Nihayet aramızdan soyunu doğruluğunu güvenli halini ve
namusluluğunu iyi bildiğimiz birisi peygamber olarak gönderildi. O da bizi Allah'ı tek tanımaya ona
ibadet edip atalarımızın taptığı taşları terketmeye da'vet etti. Bize doğruluk emanet ve akrabalık
bağını geliştirmeyi emretti. (Cafer böylece İslam'ın getirdiği diğer hususiyetleri saydı.)409[38] Böyece
bizde onu tasdik edip ona uyduk. (Bir Allah'a kulluk edip şirk koşmadık, Onun yasakladıklarını
bırakıp, helal ettiklerini aldık). Ama toplumumuz bize hücuma geçip bize işkence ettiler. Bizi
dinimizden döndürmeye urağşıp dünyayı bize dar ettiler. (Daha Önceki yaptığımız gibi putlara tapıp
aleni kötülük işlememiz için baskı yaptılar. İşte ey kıral! İşte onların bize zulüm ve zorla dinimize
inanmaya mani oldukları bir zamanda) bizde seni başkalarına tercih ederek senin yurduna çıkıp
geldik. Senin yanında kimseye zulüm edilmeyeceğini umduk. Bunun üzerin Necâşi:
-Allah tarafından peygamberinizin getirdiği bir şey varmı? diye sordu. Cafer (r.a.) da "Evet "
diyerek:
"Kâf-Hâ-Yâ-Ayyyn-Sâd" (Meryem 1) suresinin baş tarafını okudu. Vallahi bunun üzerine Necâşi
öyle ağladı ki sakalları ıslandı Kiralın din adamlanda buna öyle ağladılar ki göz yaşlarından
kitapları ıslandı. Sonra Necâşi (iki Kureyşli'ye hitaben) "Şüphesiz bunun okuduğu şu kelam ile
Musa'nın getirmiş oluduğu Tevrat aynı kaynaktan gelmektedir. Haydi gidin.410[39] Vallahi olmaz
onları ikinize asla veremem"
Bu ikisi kiralın yanından çıkınca Amr b. el Âs arkadaşına:
-Vallahi yarın bunlara anlatacak Öyle şeyler getireceğim ki onların yeşilliklerini kökünden
yolduracaktır, dedi. Bu ikisinin bizim hakkımızda daha merhametlisi olan İbni Ebî Rabîa da:
Sakın öyle yapma ! (Bize muhalefet etseler de) onlarla hâla aka-rabalık bağlarımız var, demiş. Amr
da:
-Vallahi Kirala onların İsa'ya kul dediklerini haber vereceğim, dedi ve ertesi gün gidip (Ey Kıral!
Onlar Meryem oğlu İsa hakkında ağza alınmayacak derecede sözler sarfediyorlar diyerek)
anlatacağını anlattı. Bunun üzerine kıral da bizi yine çağırttı. Şimdiye kadar burada başımıza böyle
bir şey gelmemişti. Müslümanlar toplandılar ve "Kıral size İsa hakkında soru sorarsa ne
diyeceksiniz?" diye birbirlerine sordular. Hepsinin cevabıda:
Vallahi Allah bu konuda ne buyurmuş (Peygamber (s.a.v.) bize ne anlatmışsa onu anlatırız, şeklinde
oldu. Necâşi'nin yanına girdiklerinde O:
-Meryem oğlu İsa hakkında ne düşünyorsunuz?dedi. Cafer b. Ebî Talib (r.a.) da: "İsâ (a.s.) Allanın
kulu ve elçisi, ruhu ve bakire olan tertemiz Meryem'e koyduğu (Ol) kelimesidir' dedi.
Bunun üzerine Necâşi yerden bir çöp alarak: "Senin bu dediklerini İsa'nın doğumu şu çöp kadar ileri
geçmez" deyince etrafındaki patrikler homurdanmaya başladılar. Necâşi de "homurdansanız ne olur
Vallahi vaziyet budur." diyerek müslümanlara döndü ve haydi yerinize gidin.! Siz benim ülkemde
garanti içindesiniz. Size söğen cezalandırılacaktır. Sizden birine eziyet etmiş olmam halinde altından
bir dağım olmasını istemem" diyerek adamalarına da:
Şu ikisine hediyelerini geri verin benim onlara ihtiyacım yok. Vallahi Allah bana (beni kıral
yaparak) mülkümü geri verdiğinde benden rüşvet almadı ki şimdi onun için yaptığım bir şeyden
bende rüşvet alayım. Allah benim hakkımda (Çocukken amcamın kırallığı almak için Habeşlilerin
teşvikiyle beni sattığında) insanların sözüne uymadı ki ben şimdi onlara uyayım, dedi.
Böylece iki Kureyşli rüsvay bir halde hediyeleri geri çevrilmiş olarak dışarı çıktı gittiler. (ÜmmU
Seleme derki: Biz ise onun yanında iyi bir yerde garanti altında yaşadık.)
ÜmmU Seleme (r.a.) şöyle anlatmaya devam etti;
-Biz bu şekilde yaşayıp gidiyorken birden bire bir adam ortaya çıkıp Necâşi'yi kıratlıktan atmak için
onunla harbe tutuştu. Vallahi şimdiye kadar bu olaydan duyduğumuz ölçüde hiçbir üzüntü duymuş
değildik. Bu adam Necâşi'ye galip gelir, bizim hukukumuzuda Necâşi kadar bilmeyen bu herif
409[38] İbni İshak bunların şöyle sıralar.: Komuşuluga riayet katillik ve kan dökmekten vazgeçmeyi emretti. Ahlaksızlığı yalancı şahitliği, öksüz çocuk malı yemeyi,
namuslu kadınlara iftira atmayı da yasakladı. Yine Allah'a şirk koşmadan tapmayı namaz klimayı oruç tutmayı emretti.
410[39] Burada "Gidin" hitabı Kureyşlileredir. İbni İshakta ise cemi sığaile "gidin" hitabı müsl umanlara aittir. İbni Hişam'ın İbni İshak'tan yaptığı rivayette Mûsâ
yerine îsa geçerki doğrusu Mûsâ dır.tahta oturur diye korktuk. Necâşi de onun üzerine yürüdü. RasUlullah (s.a.v.)ın ashabı "Savaşın
olduğu yere gi-dipte bize haber getirebilecek kim vardır?" dediler. Aralarında Nil nehri vardı.
Zübeyr (r.a.) "ben" dedi. Onlarda bir su tuluğu bulup şiş irdiler. Zübeyr onu göğsünün altına alarak
onunla yüzdü, ve iki ordunun karşılaşacağı Nil'in öbür tarafına geçti. Sonra yürüyerek ordunun
yanına geldi. Biz Necâşi için Allah'a dualar ediyorduk. Biz bu şekilde duaya devam ederken
(birgün) birde baktık ki Zübeyr uzaktan elbisesini sallayarak görünüp: "Müjde! Necâşi galip geldi.
Allah onun düşmanını yok edip Onu da yurdunda hakim kıldı;" diye bağırıyordu.411[40]
Zührî derki: Zübeyr (r.a.)'ın oğlu Urveye bu hadisi bahsetmiştim. Bana "Sen Necâşi'nin, Allah
mülkü bana geri bağışladığı zaman benden rüşvet almadıki şimdi bende şu onun için yapmış
olduğum şeye karşılık ondan rüşvet alayım"....... diye devam eden sözlerinin ne demek olduğunu
biliyormusun? diye sordu. Ben "hayır" deyince şöyle anlattı:
-Bana Mü'minlerin annesi Âişe (r.a.)'nın anlattığına göre bu Necâşi (Ashame)'nin babası milletinin
kıraliymiş ve Necâşi'den başka çocuğuda yokmuş. Necâşî'nin on iki çocuklu bir amcası varmış. Habeşliler
bir gün "Şu kiralı öldürüpte yerine kardeşini kıral yapsak her halde daha iyi olur. Zira bunun
şu çocuktan başka evladı yok. Kardeşinin ise on iki tane çocuğu var. Ölecek olursa bundan
sonrakiler birbir'edr in yerine geçerek Habeş devleti uzun bir ömür sürer" diye düşünerek Necâşi'nin
babasına saldrnp onu öldürdüler, yerine kardeşini kıral yaptılar. Böylece bir süre hayat sürdüler.
Necâşi amcasi-nın yanında büyüyordu, gayet akıllı ve zeki idi. Necâşi'nin her türlü işinde artık onun
sözü geçiyordu. Babasını öldürten habeşîiler Necâş i'nin amcası katındaki bu yüce rütbesini görünce
kendi aralarında "Vallahi şu çocuk amcasını bastırdı. Korkanzki amcası onu başımıza brai yapar,
kırallığı ele geçirincede babasının intikamını almak için bizi öldürür" diye konuşup durumu kirala
anlattılar. O da "yazıklar olsun size" Daha dün babasını öldürdüm. Bu günde kendinimi öldüreyim!
Ancak onu ülkenizden çıkartırım dedi. Onu yurdundan çıkarıp bir tüccara altıyüz dirheme sattılar.
Tüccar da onu bir gemiye bindirip oradan ayrıldı. Daha aynı günün sonuna yeni gelinmişti ki bir
yağmur bulutu geldi. Amcası da yağmurdan ıslanayım diye dışarı çık-mıştıki birden kendisine bir
yıldırım değerek öldü. Habeşîiler telaşla kiralın çocuğuna geldiler ki ne görsünler, o ahmak olup
asla hayır gelecek bir çocuk değil, iş iyice karıştı. Bunun üzerine Habeşîiler toplanıp "şunu iyi
bilinki Vallahi sizin devlette düzeninizi sağlayabilecek yegâne kıral bu gün kuşluk vakti sattığınız
kişidir." diyerek tekrar onu aramaya çıkıp onu tüccardan geri aldılar. Geri getirerek başına kirallık
tacını giydirip devlet tahtına oturttular.
Tüccar, arkalarından gelip malımı verin deyince "sana hiç bir şey vermeyiz" dediler. Tüccar Necâşi
ile konuşunca Necâşi adamlarına "tüccara ya parasını veya kölesini verin" emrini verdi. Onlarda
kölesini değil ancak parasını veririz" dediler.
İşte Allah kendisinden razı olsun bu olay Necâşi'nin adaletindeki ilk denenmesi olmuş oldu.412[41]
Yezîd b. Roman, Urve'den şöyle dediğini nakleder: "Necâşi ile konuşan ancak Osman b. Affan
(r.a.) idi413[42]
Bana İbrahim b. Hamed ve bir gurup âlim İbni Mûlâib el-Ermevi-Câbir b. Yasin -el-Mühallıs-
Beğavi- Abdullah b. Amr b Ebân- Esed b. Amr el-Beceîî- Mücâlid-Şa'bi- Abdullah b. Cafer isnadı
ile babası Ca'fer'in şöyle dediğini haber verdi:
"Kureyş göç edenlere işkence etsinler diye Amr ve Umârayı bir takım hediyelerle Necâşi'ye
yolladılar. Onlar buna aldırmadılar. Amr b. el As bunun Üzerine Necâşiye "onların İsa hakkındaki
görüşleri senin görüşünden başkadır" demiş. O da bize gelin diye haber salmıştı. Necâşi'nin bu
ikinci da'veti bize çok ağır geldi. Necâşi bize:
-Şu peygamberiniz İsâ hakkında ne diyor?, diye sordu. (Ravi hadisin burasını önceki rivayetteki gibi
anlattı ve söz tekrar gelince) Necâşi Amra "Onlar sizin kölenizmiydi?" dedi. "Hayır" dediler. Necaşi
"Onların size borcumu vardı!" deyince yine "Hayır" dediler. Ravi devamla şöyle anlattı: (Cafer
411[40] İbni İshak 213; İbni Hişam 2/87; Beyhakî Delâil 2/301; Ebû Nuaym Delâil 1/247, Rno 194 İmam Ahmed Müsned 5/292 Urve Meğazi 113, tbnİ Sa'd 1/207 .
412[41] İbni İshak 216; İbni Hişam 1/362 Beyhakî Delâil 2/304; Ebû Nuaym Delâil 1/83 Nihayetü'l İreb 16/250.
413[42] Urve'nin meğazisi sayfalll Beyhakî Delâil 2/306
de, İsa hakkında bizim peygamberimiz)
"İsâ Allah'ın ruhu bakire hiç evlenmemiş İffetli Meryem'e ilkâ ettiği kelimesidir," diyor, dedi. Necâşide:
-Bana falan keşişi falanca rahibi çağırın deyince bu guruplardan epey insan yanına geldi. Necâşi onlara:
-İsa hakkında siz ne diyorsunuz? diye sordu. Onlarda "Sen bizim en biiginimizsin" dediler. Necâşi de yerden bir şey alarak:
Şu müslümanların söylemiş oldukları kanaatlerini şu (Çöp) kadar bile aşmamıştır, dedi. Sonra müslümanlara:
«Size kimse eziyet ediyormu?» dedi. "Evet" dediler Necâşi de "Kim onlardan birine eziyet ederse onu dört dirhem borçla cezalandırırım dedikten sonra bize "bu kadarı yetermi" diye sordu. "Hayır onu artır" dedik.
Cafer derki, Nebi (s.a.v.) Peygamberliğini tam ortaya koyup ardından Medine'ye hicret edince bizde durumu Necâşi'ye haber verdik. O da bize yol hazırlığımızı yaptırıp gemiye bindirdi ve bana "sen peygamberine benim size yaptıklarımı haber ver. Ve ben Allah'tan başka ilah olmadığına ve onun Allah'ın elçisi olduğuna şahadet ediyorum. Peygambere söyle benim için istiğfar ediversin" dedi.. Bizde Medine'ye geldik. Peygamber (s.a.v.) beni karşılayınca kucakladı ve:
lemiyorum Caferin gelişinemi yoksa Hayberin fethinemi daha çok sevineyim buyurup ardından üç kere "Allahım! Necâşi'ye mağfiret et' diye dua etti. Bütün müslümanlarda "âmin" dediler.414[43]
Dımâd (R.A.)'ın İslam'a Girişi415[44]
Dâvûd b. Ebî Hind, Amr b.Said -Said b Cübeyr aracılığıyla Ibni Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini anlatır:
-Dımâd Mekke'ye gelmişti. Kendisi Ezdi-Şenûe kabilesindendi. Ve kendisi Cin çarpmalarına karşı muska yapan biriydi. (Mekke deki)bir takım akılsız insanların "Muhammed'i cin çarpmış" dediklerini duymuş ve kendi kendine "şu adamın yanına varayımda bir bakayım. Belki Alîah şifasını benim elimle verir," demiş. Dımâd derki:
-Muhammed (s.a.v.)e rasiadım ve "ben cin çarpmasına karşı muska yaparım, Allah (c.c) da benim elimle dilediği kimseye şifa verir, (istersen) haydi gel de sana muska yapayım" dedim. Muhammed (s.a.v.) de: "Şüphesiz Hamd Allaha mahsustur. Ona hamd eder, Ondan yardım dileriz. Allah kime hidayet vermişse onu saptıracak kimse olamaz. Onun sapıttırdığına kimse hidayet veremez. Allah'tan başka ilah olmadığına onun tek olup ortağı olmadığına şahadet ederim. Ve Muhammed'in de onun kulu ve RasûİU olduğuna şehadet ederim, ve..." buyurdu. (Dımâd şu sözleri bana bir daha tekrarla dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de bunu Uç kere tekrarladı.416[45] Bunun üzerine Dımâd da:
-Vallahi ben kâhinlerin de sihirbazların da şairlerin de sözlerini duydum. Ama şu kelimeler gibisini asla duymadım, (bu sözler ta denizin en derin yerine ulaştı) Hadi ver elini de İslam Üzere sana biat edeyim dedi. Rasulullah (s.a.v.) onun bîatını alarak ona "Kavmin üzerinede al" dedi. Dımâd da "Kavmimede" karşılığını verdi.
İbni Abbas derki: Rasulullah (s.a.v.) birinde bîr cihad gurubu göndermişti. Bunlar Dımâd'm
414[43] Kaynaklar bu kıssayı uzunlu kisah ama son bölümünü İttifakla verirler. Bak İbni Ebî Şeybe 12/106-535-14/349, Taberâni Kebir 2/110 T. Sağır 1/19, İbni Adiy el Kâmil 5/1884, Hakim 2/224-3/208; Beyhakî Sünen 7/101; İbni Sa'd 4/35.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/275-291
415[44] Dımâd h Sa'lebe el Ezdî (r.a.). İlk müslüman olanlardan olmasına rağmen hakkında fazla bilgi yoktur. İbni Hacer'in, El İsâbe 2/210. İbni Abdü'l Berr'in Istîâb 2/217'de verdiği bilgiye göre devrinin doktoru ve üfürükçüsü imiş Câhüiyye döneminde de Efendimizle tanışırlarmış.
416[45] Zehebî ihtisar için burayı atlamışki bazı rivayetlerde de böyledir. Parantez arasındaki yer Müslim'in rivayetine göredir. İyice anlaşılması için ben bu rivayeti esas aldım. Zira bana Ebû Davud'u şerheden muhterem dostum Necati Yeniel bey haber verdiki bu kıssa Hayatüs Sahebe'de de varmış Ama "bunu bana tekrar et" dedi. "O da üç kere tekrar etti" kısmı kıssanın sonunda "bir rivayette geçtiğine göre" diyerek veriliyormuş Mütercim arkadaş bu tekrar etme alâkasını iyi kuramayınca kıssanın sonundaki "ibriği tekrar tekrar isteme" şeklinde terceme etmiş
kavmine rast gelmişler. Askerlerin komutanı bölüğüne: "Bu kavimden bir şey ele geçirdinizmi?" diye sorunca içlerinden birisi "ben onlardan bir su Matarası (Ibrıkta olur) aldım." Bunun üzerine komutanda :
"Onu geri verin! Çünkü bunlar Dımâd'm kavmidir" dedi. Bu haberi Müslim rivayet etmiştir.417[46]
Cinlerin Müslüman Oluşu Allah (C.C) Şöyle Buyuruyor:
"Hani biz cinlerden bir gurubu o vakit kuran dinlemeye sana yöneltmiştik. O (kur' â)m (dinlemeye geldiklerinde birbirlerine) susunuz, demişlerdi. (Kur'anın okunuşu) tamamlanıncada kendi toplumlarına birer ikazcı olarak döndüler. (Ahkâf 29)
"Ey cin ve İnsan topluluğu! İçinizden benim ayetlerimi bahsedecek, şu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi ikaz eden peygamberler gelmedi mi?" (Enam suresi 130)
Hem Cinlerin İslama girişi hakkında "Cin" suresi indirildi.
Said b. Cübeyr aracılığıyla Ebû Bişr İbni Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.v.) Cinlere ne Kuran okudu ve ne de onları gördü. Rasülü Ekrem (s.a.v.) ashabından bir gurubu ile birlikte Ukaz panayırına doğru gidiyordu. Tam o esnada Şeytan ile gökten haber çalabileceği yer arasına, Allah tarafından bir engel konulmuştu. Şeytanlar Melekleri dinlemek üzere göğe çıktıklarında üzerlerine yakıcı yıldız gönderilmişti. Şeytanlar perişan bir halde arkadaşlarına geri geldiklerinde "size ne oluyor?" dedüer. Onlarda "bizimle gök haberi arasına engel konulup üzerimize yıldız gönderildi.418[47] dediler. Arkadaşlarıda "öyleyse sizinle gök haberi arasına gerilen şey mutlaka yeni ortaya çıkan bir hadisedir. Haydi gidip doğuyu da batıyı da araştırıp bunun ne olduğunu bir anlayın" dediler.
İşte bu araştırmayı yapmak üzere Tihame tarafına yönelen bu cin gurubu, Nebi (s.a.v.) Ukaz panayırına doğru yol alıp (Mekkeden bir gün uzakta bulunan) Nahle denen yerdeyken kendisine geldiler.
Cinler geldiğinde Nebi (s.a.v.) ashabına sabah namazı kıldırıyordu. Kur'am işitince susup dinlediler ve "Vallahi bizimle gök haberi arasına gerilen engel budur" deyip böylece kavimlerinin yanına döndüklerinde "Biz olgunluğa ulaştıran acayip bir Kur'an işittik ve ona iman ettik ve Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayız" dediler. Bunun üzerine Cin suresi olan "Deki bana vahyolduki..." suresi indirildi. Bu hadisçilerin ittifakla naklettiği bir haberdir.419[48]
İbni Abbas hazretlerinin "Nebi (s.a.v.) cinlere ne kur'an okudu ve nede onları gördü" şeklindeki sözü ile Cinlerin Kuranı ilk defa işittikleri zamanda görmemişti demek istediği" şeklinde yorumlanır. Daha sonra Cin da'vetçisi peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e bizzat gelmiş tir. Nitekim İbni Mes'ud (r.a.)m haberide bu yoldadır. Hem İbni Mes' ud her iki kıssayıda gayet iyi bilmektedir. Süfyân-ı Sevri, Âsim -Zirr isnadiyla Abdullah İbni Mes'ûd'un:
-Peygamberimiz (s.a.v.) Nahle denen yerde Kur'an okuyorken cinler Onun yanına kondular. Onun okuduğunu duyunca susup "sah" dediler. Onlar yedi kişi olup biriside Zebe'a adlı cin idi. Bunun üzerine Allah (c.c) "Hani sana cinlerden bir gurubu yöneltmiştik" ayetini indirdi.420[49] dediğini anlatır.
Mis'ar. Maan aracılığıyla Maan'ın babasından şöyle dediğini nakleder; Mesrûka:
Kur'an'ı dinledikleri gün Cinleri Nebi (s.a.v.)'e "kim bildirdi?" diye sordum. O da "Bana baban yani İbni Mes'ud anlattıki Cinleri Nebi (s.a.v.)e ağaç haber vermiş" dedi.421[50] Bu rivayet de müttefekun
417[46] Müslim Kitabü'l Cum' a h.no 868; Beyhakî Delâil 2/223; Müsned Ebû Nu-aym Delail h. no 187; İbnü'l Cevzî Sıfatüs Safve 1/406
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/291-292
418[47] Karaman ilinde buna 'Yıldız sügülmesi" denirki esas terceme budur.
419[48] Buharı Tefsir 65 Cin suresi Müslim 449 Tirmizî 3379 Müsned 1/252 -270-274-416. Nesâî Tefsir Cin suresi.
420[49] İbni Abbasın sözüne ait bu yorum aslında Zehebî'nin değil Beyhakî'nin dir. Bak Delâil 2/227
421[50] Buharı Menakıbü'l Ensar 3/32, Müslim 153 Beyhakî Delâil 2/229.
aleyhtir.
Dâvûd b. Ebî Hind, Şâ'bî aracılığıyla Alkame'nin şöyle dediğini haber verir. İbni Mes'ûda:
-Cin gecesi içinizden Rasülullah'a arkadaşlık eden oldumu? diye sordumda, "bizden hiç kimse onunla beraber olmadı. Lakin biz Efendimiz (s.a.v.)'i bir gece Mekke'de kaybettik. Kendi kendimize "Peygamber belki helak edildi, belki kaçırıldı, başına birşeyler geldi" deyip o gece toplumumuz çok şerli bir gece geçirdi. Sabahın yüzü görünürken yada seherle birlikte birden ne görelim: Nebi (s.a.v,) Hıra tarafından çıkıp getmezmi! Ben atılıp Yâ Rasûiallah! dedim.
-İbni Mes'ud derki ashab içinde bulundukları durumu Efendimize anlattılar. Nebi (s.a.v.) de:
"Gerçek şu ki bana cinlerin da'vetçisi gelmişti. Ben onlara gidip Kur'an okudum" buyurdu. Sonra gidip bize cinlerin izleri ile onların ateş izlerini gösterdi. Haberi Müslim anlatmıştır.422[51]
Hadislerde bu habere muhalif olan rivayetlerde vardır. Abdullah b. Salih anlatıyor: Bana Leys -Yunus- İbni Şihab-ı Zührî aracılığıyla nakleder ki: Şam halkından Ebû Osman b. Senne el-Hûzâî bana haber verdiki kendisi İbni Mes'ûdu şöyle derken duymuş: Rasülullah (s.a.v.) daha Mekke'de iken ashabına şöyle buyurmuştu:
"İçinizden bu gece Cinlerin durumunu görmeyi arzulayan bunu görmeye gelebilir." Ama onlardan, benim dışımda hiç gelen olmadı. Rasülullah (s.a.v.)la birlikte ta Mekke'nin yukarı tarafına kadar varmıştık ki Efendimiz (s.a.v.) ayağı ile bana bir çizgi çizip bana orada oturmamı emretti. Sonra oradan ayrılıp ilerde durdu. Kuran okumaya başladı. Bunun üzerine etrafını bir sürü karaltı çevirdi. Benimle Efendimiz (s.a.v.) arasına engel oldular. Öyleki sonunda Efendimizin sesini duyamaz oldum. Sonra Cinler kalkıp bulut parçaları gibi bölünerek gitmeye başladılar. Sonunda onlardan hiç bir gurup kalmadı. Rasülullah (s.a.v.) onlarla meşguliyetten şafakla beraber kurtulabildi. Sonra görünerek bana geldi ve "Gurubun ne yaptığını biidinmi?" diye sordu. Bende: "Onlar bunfarmiydı ey Allanın Rasülü! dedim. Efendimiz bir kemik ve kığı alıp onlara azık olarak vermişti. Sonrada herkesi kemik ve kığı ile taharet etmekten men etti.
Bunu Nesâî, Yûnus yolu ile rivayet etmiştir.423[52]
Süleyman et Teymî'nin Ebû Osman en Nehdî'den nakline göre İbni Mes'ud (r.a.) yolda Çingen (yada hint) tipli birilerini görünce: "Bunlar ne millettir?" diye sormuştu. "Bunlar Çingendir" diye cevap verdiklerinde İbni Mes'ud (r.a.): "Bunlar aynen Cin gecesi gördüğüm cinlere benzemekteler. Onlar eteğini toplamış bir birinin peşine düş müş bir haldeydiler" dedi. Bu sahihtir.
"Buradaki kelimesinin aslı jİ'm.ıi dan olup "birisi eteklerini uyluklarından kaldırıp beline bağlarsa araplar derler. Yine köpekte kuyruğunu bacakları arasına sokunca böyle söylerler. Hayız gören kadına luta bağlaması içinde denilir.
Osman b. Amr b. Fâris, Müstemir b. Er-Rayyân -Ebul Cevza is-nadıyla İbni Mes'ud'un şöyle dediğini bahsediyor. Cin gecesi Rasüîul-lah (s.a.v.) ile birlikte yola çıktım. Hucûn denen yere geldiğinde bana bir çizgi çizip kendisi cinlere doğru yürüdü. Cinler Efendimiz (s.a. v.)'in etrafında bir izdiham oluşturdular. Efendileri olup Verdân denilen Cin: "Ben onları senden uzaklaştirayım deyince, O da "Ona isyan edersem beni Allah'tan koruyacak kimse yoktur" diye cevap verdi.424[53]
İbni Münker aracılığıyla Züheyr b. Muhammed et Temîmi Câbir (r.a.)'m şöyle dediğini anlatıyor: Rasülullah (s.a.v.) "Rahman suresini (r.a.)'ın şöyle dediğini anlatıyor: Rasülullah (s.a.v.) "Rahman suresini okudu ve:
"Ne oluyor sizi suskun görüyorum! Cinler sizden daha iyi mukabelede bulunuyorlardı. Bir keresinde onlara "Rabbinizin hagi nimetini yalanlıyorsunuz (Rahman suresi)" ayetini okumuştum.
422[51] Müslim 450; Beyhakî Delâil 2/229 .
Hadisin arkası şöyledir. Cinler Efendimiz (s.a.v)'den ne yiyeceklerini de sordular. O da "kesilirken üzerine besmele çekilen her hayvanın kemiği sizin yiyeceğinizdir. Deve kığılanda hayvanlarımızın yiyeceğidir." buyurdu. İşte buna binâen Nebi (s.a.v): Bu ikisiyle sakın taharet yapmayın. Çünkü İkisi kardeşlerimizin yiyeceğidir buyurdu.
423[52] Nesai Sünen-i Kiibra; Nesâinİn Müctebasmda î/37 de taharet bahsindeki hadis aynı hadis isede sadece son satırından ibarettir. Haberi aynı isnadla Beyhakî de Delâilinde 2/230 nakleder.
424[53] Beyhakî Delâil 2/231, UyunU'l Eser 1/136. 8: Beyhakî Delâü 2/222-223
Hemen hepsi birden Ey Rabbimiz senin ni'metlerinden hiç birini yalanlamayız. Sana hamd olsun"
dediler. Buradaki Ravi Züheyr zayıftır.425[54]
Amr b. Yahya b. Said b. Amr b. el-Âs dedesi Said'den şöyle dediğini anlatır. Ebû Hureyre elinde bir
ibrıkla abdest alması için Rasü-lullah (s.a.v.)ın ardından gidiyordu.......
(Hadisi uzunca anlatır) Orada şunlarda vardır:
Bana Nusaybin Cinleri gelip azık hakkında soru sordular. Bende "Onların rastladıkları her kemik ve
kığının kendilerine yiyecek olması için Allaha dûa ettim426[55] Bunu Buharî nakleder. Bu konu
"Peygamber (s.a.v.)in yiğitliği ve kalb gücü" konusuna girer.
Muhammed b. Ziyâd in Ebû Hüreyre (r.a.) tan naklettiği şu ha-disde bu konudaki haberlerden
biridir. Nebi (s.a.v.) buyurduki:
Cinlerden bir ifrit dün gece namazımı bozdurmak için bana saldırdı. Allah bana ona galibiyet
imkanı verdide onu yakaladım (hadisin bir lafzıda yakalayıp ömükledim şeklindedir) ve hepinizin
onu seyredebilmesi için mescit direklerinden birine bağlamak istedim. O esnada kardeşim Süleyman
Peygamber (s.a.v.)in «Ya Rab! bana benim dışımda kimseye layık olmayacak şekilde bir
hükümdarlık ver» şeklindeki duasını hatırladımda onu hakir bir şekilde defettim. Hadisin bir
lafzında da: "Onu yakalayıp boğazaladım" şeklinde geçer. Bu müttefekun aleyh bir haberdir.427[56]
Cin Telkinleri Ve Kâhin Sözleri
İbni Vehb anlatıyor: Bana Ömer b. Muhammed, Salim b. Abdullah aracılığıyla babası Abdullah b.
Ömer (r.a.)m şöyle dediğini anlattı:
«Ömer (r.a.)'ın bir şey hakkında "Ben bunun şöyle olduğunu sanıyorum1' deyip de, zannettiği gibi
çıkmayan hiçbir sözünü duymadım. Bir gün Ömer oturuyorken yakışıklı bir adam geçti. Bunun üzerine
Ömer tahminim beni yanılttımı ne şu adam cahiliye dönemindeki dini üzerinde yada onların
kâhini idi. Adamı bana çağırın! dedi. Adam çağrıldı. Ömer (r.a.) ona: "Ben firasetli bir adamdım
ama bu sefer) tahminim galiba yanıldı. Sen ya hâla cahiliye dönemindeki dinin üzeresin yada sen
kavrniyin kâhini idin? değilmi» diye sordu. Adam da "Müslüman bir kimsenin bu günkü
karşılandığı şekilde karşılanışını şimdiye kadar hiç görmemiştim." dedi. Ömer de: "Şüphesiz ben
senden sadece bana haber verdiğin şeyi söylemeni istiyorum," deyince adam da: "Evet ben cahiliye
döneminde onların kâhini idim" deyince Ömer (r.a.) "Senin Cinnin sana getirdiği haberler arasında
en hayrete giden hangisi idî?" diye sorunca adam şöyle anlattı.:
-Ben bir gün çarşıda oturuyorken kendisini korku verişinden tanıdığım cin geldi ve "Cinleri ve zelil
olarak susup kalışlarını değişiklikten (yıldız sönmesi ile gök haberini alamamaktan) sonraki
ümitlerinin sönüşlerini ve Cinnin dişi deve havutu altına çekilen çuluna iltihak edişini görüyormusun!"
dedi. Ömer (r.a.) da:
-Doğru söyledi. Ben onların ilahları yanında uyuduğum bir sırada ne göreyim birisi: Yâ Celîh!
(şeytanın adı) başarılı bir iş olacak. Bu işi "Lâ ilahe İllallah" diyen fasih dilli biri başaracak diyerek
bağırdı. Oradaki toplum yerinden fırladı. Ben kendi kendime bunun ardında ne olduğunu anlamadan
buradan ayrılmayacağım" dedim. Sonra o bağıran tekrar "Ey Celih denen şeytan! başarılı bir iş
olacak onu Fasih dilli "Lâ ilahe illallah" diyen biri yapacak, diye bağırdı. Ben yine "bunun arkasında
ne olduğunu anlamadan buradan ayrılmayacağım1' dedim. O bağıran kimse bu sözlerini (Üçüncü)
kere yine tekrarladı. Bende oradan ayrıldım. Fazla bir zaman bir şeylerle meşgul olmaya vakit
kalmadan "İşte peygamber budur" denildi. Kıssayı Buhârî bu şekilde naklediyor.428[57]
425[54] Beyhakî Delâil 2/232 Zehebî burada bu zata zayıf dersede Mizanü'l İtidal 'de İbni Abdü'I Berrin "O bütün âlimlere göre zayıftır" demesine "Hayır, zira Buharî
ve Müslim ondan rivayet ediyor der. Üstelik Leh ve Aleyhine olanları nakleder. Ayrıca Zehebî el-Kâşifinde 1682 nolu terce-mede bu zata, "Sika biri olup garib
rivayetleri vardır: "Bazı münker şey-leride naklet mistir" der.
426[55] Buharî 63/32; Menakıbü'l Ensar Babü Zikril Cin. Beyhakî Delâil 2/233
427[56] Buharî 60/40; Müslim 541; Müsned 2/298; Uyûnü'l Eser 1/136; Beyhakî De-lâil 7/97.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/293-298
428[57] Buharî Menâkıbü'l Ensar 63/35 Hadis no 3866: Bu kâhin Sevâd b. Kârib adında bir zattır. Beyhakî Delâil 2/243 İbni İshak Sîre İbni Hişâm 1/211.
Bu haberin zahirine göre kesilen buzağıdan gelen sesi bağıran cinni işiten Ömer (r.a.)ın kendisidir. Diğer rivayetlerde ise bunu iş itenin Ömer değil o kâhin olduğuna delâlet vardır.
Yahya b. Eyyûbun İbnü'İ Hadi Abdullah b. Süleyman, Muhammed b. Abdillah b. Amr- Nafi isnâdıyla naklettiği haberde geçtiğine nazaran îbni Ömer(r.a.) şöyle anlatmıştır. Adamın biri geçip gidiyorken; Ömer:
-Ben benim perim olmadığı halde son derece ferasetli birisi idim. Şu herif fala bakan ve geleceğe ait tahminlerde bulunan birisi değil-miydi! Onu bana çağırıverin, dedi. Adamı çağırdılar. Ömer ona:
Nereden geldin? dedi. Adam "Şam'dan" diye cevap verince Ömer: "Nereye?" diye sordu. Adam da "Şu Beytullah'a gitmek istiyorum. Sana gelmeden yola çıkmayacaktım" dedi. Ömer de; "Sen kehanet is terline bakan biri değilmiydin?" deyince "evet" dedi. Hz. Ömer de "hadi anlat bana bakayım" deyince adam:
-Ben bir gece vadinin birinde iken birden şöyle diyen bir ses duydum.
-Ey kendisine düşman olunan! Başarının haberidir bu. Lâ ilahe illallah diye nida eden bir zat. Cinler ve gök haberinden ümitsiz kalışlarına, İnsanlara yese düşmelerine.atlara ve çullarına yemin olsun.429[58]
Ben buda kim ola. Bu cinlerin ümitlerini kesen bir haber. İnsanlarda bundan ye'se düşmüşlerdir. Bu haberde atlar (harbe) teşvik edilmişlerdir." dedim. Üzerinden daha bir yıl geçmemiştiki Rasülullah (s.a.v.) peygamber olarak gönderildi.430[59]
Aynı olayı Velîd b. Mezyed el-Uzrî de Abdurrahman b. Yezid b. Câbir- İbni Miskin el-Ensârî isnadıyla "Ömer oturuyorken........" diyerek nakleder. Ama bunun senedi munkatfdır.431[60]
Yine Haccac b. Erta da bunu Mücâhit'ten nakleder. Yine meşhur kıraat imamlarından olan İbni Kesir de haberi Mücâhit'ten mevkuf olarak nakleder.432[61]
Burada bahsi geçen kâhinin Ahmed b. Mûsâ el Hammâr'ın Zİyâd b. Yezid el Kasrî- Muhammed b. Türâs el Kafî Ebû Bekr b. Ayyaş-Ebî İshak isnadıyla Berâe (r.a.)'tan naklettiği hadiste adı geçen Sevâd b. Karib olması akla daha yatkındır. Orada Berâe (r.a.) derki:
-Bir gün Ömer hutbe esnasında "aranızda Sevad b. Karib var-
mı?" diye sordu. O yıl kimse ona (ben Sevâdım diye) cevap vermedi. Gelecek yıl olunca yine "Aranızda Sevad b. Kârib varını?" dedi. Ora-dakilerde "Sevâd b. Kâribde neyin nesi?" dediler. Ömer de "Onun İslam'a girişi çok acayib bir şeydi" diye cevapladı. Biz böyle konuşup dururken birden Sevâd b. Kârib cıkageldi. Bunun üzerine Ömer "İslam'a girişini bize anlatsana Yâ Sevâd! " deyince Sevad:
Ben Hind'de konaklamıştım. O vakit benim Cinlerden bir perim var idi. Bir gece ben uyurken bu peri rüyamda bana geldi ve "kalkta iyi anla ve iyi akıi et eğer akıl edebilirsen. Lüey b. Gaüb oğullarından bir peygamber gönderildi." deyip sonrada şu şiiri okudu:
Cinlerin ve onların necis olanlarına ve beyaz develere çul bağlamalarına hayret ettim. Hızla Mekke'ye doğru hidayet aramaya gidiyor. Cinlerin inananları murdarları gibi değildir. Hadi Haşimoğulla-rının hayırlısının yana git, ve gözlerini onun başına dik. (Sonra beni uyandırıp kaldırdı ve) Yâ Sevâd ! Allah (c.c) şüphesiz bir peygamber gönderdi. Hadi durma ona gidip hidayet ve rüşde ulaş dedi,
İkinci gece olunca yine gelip beni uyandırdı ve şöyle söyledi.:
Cinlere, tekrar tekrar isteklerine, beyaz develere havut vuruluşuna şaştım. Mekke'ye doğru hidayet aramaya koşuyor. Onun kanat tüyleri kuyruklarındaki gibi değildir. Hadi kalkta Haşimoğullannın en hayırlısının yanına var ve gözlerini onların seyyidine dik. Üçüncü günü yine cin gelip beni uyandırdı ve: "Cinlerin ve haberlerine beyaz develere havut vurmalarına şaştım.
429[58] Matbu nüshada Eİ Cin şeklinde isede bu ya okuma yada matbu hatadır. Doğrusu delaildeki 2/245 gibi""Le'l Cin" dir
430[59] Beyhakî Delâil 2/245, Taberani ve Bezzar’da bu hadiseyi Hz. Ömerin azatlısı Eşlem tariki ile nakleder.
431[60] Beyhakî Delâil 2/246.
432[61] A.g. eser 2/247.
Mekke'ye hidayet aramaya koşar. Onların şerlisi hayırlısı gibi değildir. Hadi Haşimoğullarmın hayırlısıyla beraber ol. Cinlerin mü' minleri kafirleri gibi değildir." dedi. (Bende Cinnin bunları her gece gelip tekrar edeceğini duyunca gönlüme İslam sevgisi düştü. Havutu-mu deveme bağlayıp doğru Nebi (s.a.v.)e geldim. O vakit Efendimiz (s.a.v.) Medine deydi İnsanlar etrafını at yelesi gibi sarmışlardı. Beni görünce:
Merhaba ey Sevad b. Kâ-rib, seni buraya neyin getirdiğini biliyoruz." buyurdu. Bende: Yâ Ra-sûlallah ben şiir yazdım onu dinlermisin? deyip (şöyle okudum)
1- Bir gece ve uyku sonrası bana bir peri geldi. Önceki denemeli-rimde O hiç yalancı değildi.
2- Onun üç gece -üst üste- sözü, "sana Lüey b. Gâlib oğullarından bir peygamber geldi" demek oldu.
3- Bende paçalarımı sıvadım, süratli ve güçlü devem beni çölün ortasına aldı geldi.
4- Şahadet ederim ki Şüphesiz Allah zatından başkası mevcut olmayan zattır. Sen de her gaib üzerine güvenilen bir zatsın.
5- Ey Cömertlerin ve güzellerin evladı! Şüphesiz şefaat bakımından peygamberlerin Allah'a en yakın olanısın.
6- Ey Yürüyenlerin en hayırlısı! Kanları eriten sıcaklar içinde bile olsa sana gelen şeyi bize emret.
7- Şefaat sahibinin olmayacağı o gün bana şefaatçi ol. Senin dış ındakiler Sevad b. Kârib'e zaten dönüp bakmazlar.
Bunun üzerine Rasüiullah (s.a.v.) güldü ve bana "Kurtuldun ey Sevâd" buyurdu.
Ömer (r.a.) da ona "hâla bu peri sana geliyormu?" dedi.
Sevâd da "Kuran'ı okuduğum günden sonra bir daha gelmedi, 17 Cinnin yerine Allah'ın kitabı ne güzel oldu" dedi.433[62]
Bir kere bu münker bir hadistir. Muhammed b. Türâs ile Ziyad meçhul kimselerdir. Rivayetleri kabul edilemez. Hatta ben bu haberin Ebû Bekir b. Ayyaş adına uydurulmuş bir hadis olmasından korkarım. Ama hadisin aslı meşhurdur.
Ebû Yala el Musili ve Ali b. Şeybân, Yahya b. Hucr eş Sami, Ali b. Mansur el- Ebnâvi, Ebû Abdirrahman el Vakkâsî isnadıyla Muhammed b. Ka'b el Kurazî'nin şöyle dediğini rivayet ederler:
-Ömer oturuyorken bir adam geçmişti. Birisi "bunu biliyormu-sun?" dedi. O da "kimmiş o?" deyince adam "bu Sevâd b. Karibtir" dedi. Hz. Ömer de birisini yollayıp çağırttı ve "Sen Sevâd b. Kârib misin?" diye sordu.
-Evet, dedi.
-Peygamberin çıktığını perisinin haber verdiği kişi senmisin?
-Evet.
-Halâ kâhinliğe devam ediyormusun?....
Bunun Üzerine Sevad kızdı ve İslama girdiğinden beri hiç kimse beni böyle bir sözle karşılamadı (Ey EmîrUl mU'minin) dedi.
Bunun üzerine Ömer (r.a.) da: "Sübhânallah! Bizim yaşamış olduğumuz Şirk (kahinlikten) daha büyük bir günahtı. Hadi bana peygamberin zuhuruyla ilgili olarak periyin sana getirdiği haberi anlat" dedi, O da şöyle söyledi:
-Bir gece uykuyla uyanıklık arasındayken peri bana geldi ve ayağıyla bana dürterek: "Ey Sevâd b. Karib! Kalkta yapabilirsen aklını başına al.
Çünkü Lüey b. Gaîib oğullarından insanları Allah'a kul olmaya çağıran bir peygamber gönderildi.............
Sonra Sevad az önce geçen şiire yakın bir şiir okudu. Sonrada Ömer (r.a.) şöyle demeye başladı:
-Biz bir gün Kureyşten kendilerine Âli Zerîh denilen bir topluluk içinde idi. Onlar bir buzağı kesmişlerdi. Kasapta onu parçalamakla meşguldü. Birden bire biz buzağının kamından bir ses duyduk. Halbuki hiç bir şey görmüyorduk. O ses şöyle diyordu.:
Yâ Âl-i Zerîh! Başarılı bir iş olacak fasih bir dil İle birisi "Allah'tan başka ilah yok" diye bağıracak
433[62] Beyhakî Delâit 2/248-25Î; Hâkim Müstedrek 2/608; Taberânî Kebîr 7/109; Ebû Ya'la Müsned; Ebû Nuaym Delâil 1/31; Uyumi'l Eser 1/72
.....434[63]
Buradaki Ebû Abdürrahmanm adı Osman b. Abdirrahman olup hadisçiler onu ittifakla
terketmişlerdir. Ali b. Mansur da da meçhul-luk vardır. Bununla birlikte bu hadisin senedi de
kesiktir.
Bu haberin bir benzerinide e!-Hasen b. Süfyan ile Muhammed b. Abdül vehhâb el-Ferrâ Yahya b.
Hacerin kardeşi Bişr b. Hacer'den o da Ali b. Mansur aracılığıyla Osman b. Abdürrahman'dan
rivayet etmiştir.435[64]
İbni Adiy el Kâmil adlı eserinde der ki: Bize Remle şehrindeki Velîd b. Hammad, Süleyman b.
Abdürrahman, Hakem b. Ya'la el Muharibi aracılığıyla Ebû Ma'mer Abbâd b. Abdüssamedden
nakleder ki Said b. Cübeyr'i şöyle derken işittim. Bana Sevâd b. Kârib şöyle söyleyerek anlattı:
«Ben Seraî sıra dağlarından birinde uyuyordum. Biri bana gelip ayağıyla dürterek: "Kalk yâ Sevâd!
Lüey b. Galib oğullarından bir peygamber geldi" dedi.» diyerek Sevâd hadiseyi anlattı......436[65]
Yine bu rivaytte "Said diyor ki, bana Sevâd haber verdi" şeklin-dede rivayet vardır. Bu rivayetteki
Abbad b. Abdüssamed sika değildir. Çok acayip rivayetler yapan biridir.
Zührî aracılığıyla Ma'mer b. Râsid, Ali b. El Hüseyin'in şöyle dediğini anlatır: Peygamberin
geleceği hakkında Medine'de ilk duyulan haber "Medine halkından Fâtime denilen ve cinlerden
dostu olan bir kadına bu cin dostunun bir gün gelip evinin duvarına konduğu kadınında "neye
içeriye gelmiyorsun"? demesi üzerine Cinnin "çünkü Zinayı haram eden peygamber zuhur etmiştir"
dediği haberdir. Bu olayı bu kadın kendine gelip giden cinden naklet mistir. İşte bu konuda Medine'de
konuşulan ilk haber budur.
Yahya b. Yusuf ez-Zemmî anlatıyor: Bize Ubeydullah b. Amr, Abdullah b. Muhammed b. Akıl
aracılığıyla Câbir (r.a.)'ın şöyle dediğini anlattı. Peygamberimizin zuhuruna dair Medinede duyulan
ilk haber şu idi. Medine'de bir kadının kendine gelip giden bir cinni vardı. Bu cin bir kuş suretinde
gelip evlerinin duvarına konmuş. Bu kadında "in" demiş. Cin de "Hayır. Çünkü Mekke'de zinayı
yasaklayan bir peygamber gönderildi. Bizimde bir yerde eğleşip yerleşmemiz engellendi" dedi. Bu
konuda pek çok hadis varsada umumiyetle sened yönünden çok çürüktürler.437[66]
Ayın Yarılması
Allah (c.c) şöyle buyuruyor;
«Saat (kıyamet) yaklaştı ve ay yarıldı. Eğer bir âyet (Mucize) görseler yüz çevirir ve "devamlı olan
bir sihirdir" derler. Yalanladılar ve heveslerine uydular» (Kamer 1.2.3.)
Katâde aracılığıyla Şeyban, Enes (r.a.)'ın: "Mekkeliler Nebi (s.a.v.) 'den bir mucize göstermesini
istediler. O da onlara iki defa ayın varıldığını gösterdi1' dediğini naklederler. Hadisi Buharî ve
Müslim Şeyban'dan naklederler. Ama Buharî kendi rivayetinde (iki defa) kısmını söylemiştir.438[67]
Ma'mer de Katâde aracılğıyla Enes (r.a.)'tan yukardakinin aynısı-nı rivayet eder ve 'İki defa iki
parçaya ayrıldı" diye anlatır.439[68] Buha-rî'nin de İbni Ebî Arûbe aracılığıyla Enes (r.a.)tan naklettiği
buna benzer bir haberi vardır.440[69] Buharı ve Müslim yine bu haberi Şu'be ha-dişi olarak
Katâde'den naklederler.441[70]
434[63] Beyhakî Delâil 2/252-253
435[64] Beyhakî Delâil 2/253 Beyhakî hadisin sonundaki "Mekke'ye geldimki Rasii-Iullah (s.a.v) zuhur etti" kısmı için "bu söz bundan önceki rivayettekiler-den
doğruya daha yakındır. Sahih rivayetlerde bu rivayetlere İhtiyaç olmayacak kadar zengin bilgiler mevcuttur" demektedir.
436[65] El Kâmü Fid Duafâ 2/628; Beyhakî Delâil 2/253.
437[66] İmam Zehebi, Tarihü’l – İslam, Cantaş Yayınları. 1/298-305
438[67] Buharî Tefsir 61/27- 63/36; Tefsiri Sûretil Kamer 6/53, Müslim 2802 Müs-ned 1/377-447-413-3/275-278- 4/82; Beyhakî Delâil 2/262.
439[68] Müslim 2802/46. Müsned 3/275-278.
440[69] Buharî Menakıbül Ensar 63/36 H. no: 3868
441[70] Buharî Tefsir Müslim 2802/47.
İbni Uyeyne ve diğerleri. İbni Ebî Necîh- Mücâhit- Ebû Ma'mer isnadıyla İbni Mes'ûd (r.a.)'tan
şöyle dediğini anlatırlar: "Ben Mekke' de Peyğamber'in (s.a.v.) Medine'ye çıkışından önce ayı iki
parçaya ayrılmış olarak gördüm. Bir parçası Ebû Kubeys dağının üzerinde diğer parçasıda Süveydâ
tepesi Üzerindeydi. Bunun üzerine müşrikler "aya büyü yapıldı" dediler.442[71]
Abdürrezzak'ın İbni Uyeyne'den naklinde şu lafız vardır: (Peygamber (s.a.v.)'in çıkışından önce)
sözüyle Medine'ye hicreti kasde-diyor.
Buharı ile Müslim de bu haberi İbni Uyeyne'den şu sözlerle naklederler: "Ay Rasülullah (s.a.v.)'m
zamanında iki parçaya ayrıldı. Bunun üzerine Allah Rasülü "Şahit olun" buyurdu.443[72]
Yine Buharı ile Müslim bu haberi Ömer b. Hafs, babası Hafs A'meş -İbrahim Nehâî- Ebû Ma'mer
aracılığıyla Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'tan şöyle naklettiler: Biz Rasülulİah (s.a.v.) ile beraber iken ay
yarıldı. Bir parçası dağın arkasına diğer parçasıda ön tarfına gitti. Rasülullah (s.a.v.) bunun üzerine
"Şahit olun" buyurdu.444[73] Yine bunu Şu'be hadisi olarak A'meş "ten naklettiler.445[74]
Ebû Davud'u Tayalisi'de Müsned'inde Ebû Avâne, Mağire, Ebû'd Duhâ- Mesrûk aracılığıyla
Abdullah b. Mesut (r.a.)'tan şöyle dediğini anlatır: Rasülullah (s.a.v.)'in zamanında ay yarıldı.
Kureyşliler: "İşte bu olay İbni Ebî Kebşe (Peyğamberimiz)'nin bir büyüsüdür." dediler. Sonrada
"Durun bir bakalım, misafirler ne haber getirecekler. Çünkü Muhammed'in bütün insanları
büyülemeye gücü yetmez1' diye konuştular. Yolcular geldiklerinde (sordular da onlar da) "bu
doğru" dediler.446[75]
Hüşeym de Muğire'den bunun aynısını nakleder.447[76]
Ebû Bekir b. Müdar da Ca'fer b. Rabîa - İrak b. Mâlik, Ubeydul-lah b. Abdillah b. Utbe aracılığıyla
İbni Abbas (r.a.)'m şöyle dediğini anlatır: "Ay Rasülullah (s.a.v.) zamanında ikiye ayrıldı." Bu
Bekrin hadisi olarak ittifakla rivayet edilmiş bir hadisdir.448[77]
Şube, A'meş- Mücâhit isnadıyla "Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı" ayeti hakkında İbni Ömer (r.a.)'ın:
Bu olay Rasülullah (s.a.v.) devrinde vuku bulup iki parçaya ayrılmış bir parçası dağın önüne diğer
par-çasida dağın ardına gitmişti. Bu hadise üzerine Peygamber (s.a.v.):
"Allahım şâhid ol!" buyurmuştu dediğini anlatm Hadisi Müslim rivayet eder.449[78]
İbrahim b. Tahmân ile Hüşyem de Husayn Cübeyr b. Muhammed b. Cübeyr b. Mutim babası
Muhammed aracılığıyla dedesi Cübeyr b. Mut'im (r.a.)'tan :
-Rasülullah (s.a.v.) zamanında biz Mekke'de iken ay yarılmıştı, dediğini naklediyorlar. Yine bu
haberi Ebû Küdeyne ile Mufaddal b. Yûnus Husayn'dan nakleder. (Muhammed b. Kesir de Kardeşi
Süleyman aracılığıyla Husayn) isnadıyla Cübeyr (r.a.)tan naklederlersede önceki haber daha
sahihtir.450[79]
Ruh Meselesi
442[71] Beyhakî Delâil 2/265 Buharî bu rivayete Menakıbta 63/36. 3869 nolu hadisin sonunda "Muhammed KMüslim bu hadisi İbni Ebî Necih yoluyla naklederek
Ebid Duha'ya ta'bi olmuştur" diyerek metni vermezsede senedi belirterek mevzûya işaret eder.
443[72] Buharî 4864 Müslim 2800/43 Ebû Ya'la Müsned 4968 Müsned 1/377 Tir-mizî 3283, Taberi Tefsir 27/85, Ebû Davud'u Tayâlisi 2/24-Ü978) Ebû Nuaym DelâÜ
211.
444[73] Buharî Tefsir 65. 6/53 No: 4864; Menakıb 61/26; Müslim 2800/44; Beyhakî Delâü 2/265; Ebû Ya'la Müsned 5070. 4968 - 5196.
445[74] Buharî 4864, Müslim 2800/45.
446[75] Beyhakî Delâil 2/266, Ebû Nuaym Delaiİ 234.
447[76] Beyhakî Delâil 2/266.
448[77] Buharî 65; Tefsir Kamer suresi ayeti. Hadis no 4866 Müslim 2800/48; Beyhakî Delâil 2/267.
449[78] Müslim 2800/45; Beyhakî Delâil 2/267.
450[79] Beyhakî Delâii 2/268 Müsned 4/82.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/306-308
Dâvûd b. Ebî Hind, İkrime isnadıyla sevkettiği hadisinde Yahya b. Ebî Zaide İbni Abbas (r.a.)'m şöyle dediğini nakleder:
Kureyşliler yahudilere gelip bize bir takım bilgiler verin de şu adama onları soralım dediler. Yahudiler de "ona Ruhu sorun" dediler. Bu olay Üzerine:
"Sana Ruh hakkında soruyorlar. Deki Ruh Rabbimin emrindedir. Ve size (o konuda) az bir bilgi verilmişdir." (Îsra85). Bu ayeti okuyan yahudiler "Bize İlimden az birşey verilmiş ha! Halbuki bize içinde Allahm hükmü bulunan Tevrat verilmiştir. Kime Tevrat verilmişse gerçekten ona pek çok hayır verilmiştir" diye itiraza kalktılarsada bu kerede "Deki: Rabbimin kelimeleri(ni yazmak) için denizler mürekkeb olsa Rabbimin sözleri daha tükenmeden bir o kadarını da yardıma getirsek bile yine) deniz tükenirdi" (Kehf 109) ayeti indirildi. Bu sahih bir isnaddır.451[80]
Yunus b. Bükeyr İbni İshak'tan şöyle nakleder. Bana Mekkeli bir adam Said b. Cübeyr yoluyla İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle nakleder: "Kureyş müşrikleri Nadr b. el Haris ile Ukbe b. Ebî Muayt'ı, Medine yahudilerine yolladılar. Onlara da "Muhammed hakkında onlara sorun bakalım onlarada Muhammedin sıfatını beliritip görüşlerinide onlara haber verin çünki ilk kitab ehli insanlar onlardır. Onlar da bizde olmayan bilgiler vardır." diye tenbih ettiler. Bu ikisi kalkıp Medine'ye geldiler ve Yahudi âlimlerine Rasülullah (s.a.v.) hakkında sorular yöneltip onlara peygamber (s.a.v.)in dinini ve bir takım görüşlerini açıkladılar. Yahudi alimleride onlara "Muhammed'e size belleteceğimiz şu üç şeyi sorun. Eğer onları size anlatabilirse O Allah tarfın-
dan gönderilmiş bir peygamberdir. Yok cevap veremezse o adam kuru iddiacıdan başka birşey değildir." dediler.
1- Ona eski çağlarda yaşamış olan gençleri (ashabı Kehf'i) onların hikayelerindeki esası sorun. Zira bu hadise arabiar için çok acayib bir olaydı.
2- Yine ona yeryüzünün doğusunada batısınada varan seyyah kişi (Zülkarneyni) ile ona dair haberleri sorun.
3- Ona ruhun ne olduğunu sorun, dediler. Bu bilgileri alan ikisi doğruca Mekke'ye geldiler ve "Ey Kureyş topluluğu! İşte Muhammed ile sizin aranızda ayrım yapabilecek bir bilgiyi size getirdik. Yahudi âlimleri bu bilgileri Muhammed'e sormamızı tavsiye etti" dediler. Birlikte Rasûlullah (s.a.v.)'e gelip:
-Ey Muhammed! hadi şunlara cevap ver bakalım diyerek, sorularını yönelttiler. Peygamber (s.a.v.) de "Size yarın bildilereyim" diyerek "inşaallah" diye istisna yapmadı. Müşrikler geri döndüler. Rasûlullah böylece önbeşgün bekİediysede Aliah (c.c)'tan bu konuda kendisine herhangi bir vahiy gelmedi. Cebrail inmedi. Nihayet Mekke halkı kötü söze dalıp "bize yarın diye söz verdi, bugün ise onbeşinci gün oldu" dediler. Vahyin duraklaması Rasülü Ekremi mahzun etmiş ti. (Mekkelilerin kendi hakkında konuştukları şeyler ona pek ağır gelmişti.) Daha sonra Cebrail, içerisinde peygamberin bu üzülmesine Allanın hitabı gençlerin ve seyyahın haberİeride bulunan452[81] Eshab-ı Kehf suresini indirdi ve "Sana ruh hakkında soruyorlar. Deki Ruh Rabbİmin işlerlindedîi." (Esra 58)453[82] buyurarak soruları açıkladı.
îbni Mesudun haber verdiği hadise gelince. Orada yahudilerin Ruh konusundaki sorularının Mekke'de değil Medine'de olduğunu göstermektedir.454[83]
451[80] Buharî tlim 1/40; Tefsir 5/228; Tevhid 8/188; Müslim 2794; Tirmizî 5148; Müsned 1/255- 389 410 444; Beyhakî Delâil 2/269; Taberî Tefsir 15/156,
452[81] "Demek önler bu söze inanmazlarsa onların ardında (insansınlar diye uğra şarak) kendini helak edeceksin ha" (Kehf 6) ayetine işarettir.
453[82] İbni Hişam î/329; Beyhakî Delâil 2/270; Uyunul Eser 1/108; Nihayetü'l İreb 16/221.
454[83] Bu Beyhakî'nin görüşüdür. Bak. Delâil 2/271 Zehebî uzatmamak için İbni Mes* ud hadisini vermez ise de bizim gibiler için gerekli olduğundan İbni Mes'ûd hadisini veriyoruz. İbni Mes'ûd derki:
Peygamber (sa.v)le beraber Medine'de bir tarlada yürüyordum. Efendimiz bir hurma dalına (baston gibi) dayanıyordu. O sırada Yahudilerden bir guruba rast geldik. Onlardan birisi "Ona ruhtan" sorsanız ya?" dedi. Biriside "Ona sorarsınız ama size hiçde hoşlanmayacağınız bir cevap duyurur" dedi, {sonra sormaya karar verip) "Ey Ebû'I Kasım! bize Ruhu anlat" dediler. RasüluIIah (s.a.v) onlara cevap vermeden başını kaldırıp o saat öylece durdu. Bizde kendisine Vahiy geldiğini anladık. Nihayet vahiy hali geçince Efendimiz "Ruh Rabbimin emridir. Ve size bu ilimden pek az bir şey verilmiştir." buyurdu. Bu siyak Nesâî'nin Sünen-i Kübrasındaki 6/383 te 11299 nolu A'meş İbrahim- Alkeme -Abdullah b. Mes' ud isnadlı hadistir. Buharı aynı isnadla itisam 96/3 (h. no 7297) de Müslim aynı isnadla 2152'de aynı haberi ufak tefek farkla nakleder. Ebû Ya'la 5390; Müsned 1/444; Taberî 15/155 İbni Hibban 97.
Belkide bu soru iki defa tekrarlanmıştır.455[84]
Cerir b. Abdü'I Hamid A'meş- Cafer b îyas Said b. Cübeyr isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle
dediğini anlatır:
Mekke halkı Efendimiz'den Safa tepesini kendilerine altın yapmasını Mekke'deki dağları da
kendilerinden uzaklaştınvermesini (böylece dağların yerinde ziraat yapılabilmesini) istediler. Bunun
üzerine Allah (c.c):
«Ey Muhammed dilersen bu istediklerini onlara vereyim. Ama bundan sonra küfrederlerse
kendilerinden önce küfürleri yüzünden helak edilen milletler gibi yok edilecektirler. Yok dilersen
onlara mühlet vereyim» buyurunca, Rasülullah (s.a.v.) de "Helak değil aksine! onlara mühlet ver"
buyurdu. Bununu üzerine Allah (c.c) de:
"Bizi önceki (geçen millet)lerin (ayetleri) yalanlamalarından baş ka hiç bir şey ayetler (mucizeler)
göndermekten alakoymadı. Semûda açık bir mucize olarak (dişi deveyi) verdikte bununla
zulmettiler. Halbuki mucizeleri korkutmaktan başka bir gaye için göndermedik"
(Esra 59) ayetini indirdi.
Bu sahih bir hadistir. Yine bu hadisi Seleme b. Küheyl, İmran aracılığıyla İbni Abbas (r.a.)'Un
Eyyûb da Saîd b. Cübeyr aracılığıyla İbni Abbas'tan rivayet etmiştir.456[85]
Müşriklerin Efendimiz'e Ve Müslümanlar'a İşkenceleri
El-Evzaî, Yahya b. Ebî Kesîr, Muhammed b. İbrahim et Teymî aracılığıyla Urve'nin şöyle dediğini
anlatır: Abdullah b. Amr (r.a.)'a "Müşriklerin Rasülullah (s.a.v.)'a yaptıkları en feci işkenceyi bana
anlat" dedim de, dedi ki:
-Nebi(s.a.v.) Ka'be'nin yanında namaz kılarken Ukbe b. Muayt gelip Efendimizin elbisesini
boynuna dolayarak şiddetle boğazını sıktı. Durumu gören Ebû Bekir (r.a.) hemen atılıp
omuzlarından kavrayarak herifi Rasülullah (s.a.v.)'ın üzerinden fırlatıp attı ve sonra şu ayetle
bağırdı:
"Rabbinizden size deliller getirmiş olmasına rağmen, Rabbim AUahtır diyen bir insanı
öldürecekmisiniz?"457[86] (Gafir 28) İbni İshak da aynı kıssayı Yahya b. Urve aracılığıyla Abdullah
b. Amr dan nakleder.458[87]
Yine bu haberi Süleyman b. Bilal ile Abde,459[88] Hişam b. Urve- Babası aracılığıyla Amr b. el
455[84] Zehebî Merhumun bu görüşü itiraza açıktır. Zira İbni Mes' ud hadisi bu konuda en sahih haber dir. İbni İshakm haberi ise meçhul bir Mekkeli' den zayıf bir
isnaddır. İki haberi te'lif İçin bu yola başvurmaya ne hacet var. Hem İbni Mes'ut hadisinde Yahudiler sorunca Efendimiz tâ vahiy gelene kadar beklemiş oluyor.
Eğer Ruh ayeti Mekke'de inmiş olsaydı. Efendimizin cevab için beklemesinin anlamı olmazdı. Zira Peygabere "unutmak" isnadına sebeb olurdu.
456[85] Beyhakî Delâil 2/271 2273 Beyhakî Müellifin işaret ettiği rivayetleri ayrı ayrı nakleder. Eyyûb - Said b. Cübeyr İbni Abbas İsnadında "Dilersen onlara tevbe ve
rahmet kapısını açayım" buyurunca Nebi (&a.v) de "Onlara tevbe rahmet kapısını" açıver dediğini anlatır. Bu aynı zamanda İmam Ahmedin 1/345'teki rivayetidir.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/309-312
457[86] Buharı Fazailüs sahabe 62/5, Menakıbül Ensar 63/29, Tefsir 65/40 Beyhakî Delâil 2/274, İbnü'l Cevzi 1/190 Müsned 2/204
458[87] Buharî 63/29'da buna sadece işaret eder. İbni Hişam 1/319 ve Beyhakî Delâil 2/275'de müellifin bahsettiği isnadla bu olayı şöyle anlatın:
-Ben Abdullah'a "Kureyşin Rasülullah (s.a.v.)'a karşı düşmanlığından senin gördüğün en çetini hangisidir?" dedimde bana ş öyle a nlattı: " Bir g ün K u-reyşlilerin
eşrafı Hıcrda toplandıklarında bende oradaydım. Peygamberden bahsedip. "Biz bu adamın din işine sabrettiğimiz kadar hiç bir şeye sa-bretmemiştik. Akıllımızı
deli sayıp babalarımıza ve dedelerimize soğup dinimizi ayıpladı toplumumuzu dağıttı, ilahlarımıza sövdü. Hakikaten bu büyük cür'ete sabrettik" gibi bir takım
laflar ettiler. Onlar böyle konuşurken Rasülullah (s.a.v) çıkageldi ve yürüyerek gelip Rüknü selamladı. Sonra Ka"beyİ tavaf ederek topluluğun yanından geçti
Yanlarından geçerken ona laf attılar. Ben Rasülullahın yüzünde Üzüntü alametleri gördüm. Efendimiz tavafa devam etti. İkinci tavafta yine yanlarından geçerken
laf attılar. Ben Rasiiullahin yüzünde yine aynı üzüntüyü gördüm. Efendimiz üçüncü defa onlara uğradığında yine laf attılar. O da duraklayıp sonra: "Ey Kıı-reyş
topluluğu dııyuyormusunuz?" Nefsim elinde olana yemin ederimki size keseceğiniz bir kurban getirdim. (Feleket getirdim) dedi. Onun bu sözü Kureyşlilere öyle
etki ettiki herbiri sanki başlarında bir kuş varmış gibi kımıldayamaz oldular. Hatta önce kışkırtıcılıktaki en ileri gidenleri bile Peygamberin gönlünü almak için en
güzel sözlerle "Hadi Ebû'l Kasım evine dön Vallahi sen cahil değilsin" demeye başladılar. O da dönüp gitti. Ertesi gün onlar yine Hıcrda toplandılar. Bende
beraberdim. Onlar; "Size yaptıklarını size ulaştırılan haherlerdekini konuşuyorsunuz, o gelipte karş ınıza dikilince onu bırakıyorsunuz" diye birbirleriyle
konuşurlarken Rasûlullah çıkageldi. Hepsi birden tek adam gibi bir anda onun etrafını çevirip "Şöyle şöyle diyen senmisin?" demeye başladılar. Efendimiz
(s.a.v.)de "Evet" onları diyen benim" dedi. Bunun üzerine içlerinden birinin (s.a.v.)'in yakasına sarıldığını gördüm. Ebû Bekir de onu korumak için onların Önüne
geçti ve "Rabbim Allahtır, diyen bir adamı nasıl öldürürsünüz ?" dedi.
459[88] Metindeki Ubeyde yanlıştır. Doğrusu Abde'dir.
Âs'tan nakleder. İşte bu isnad illeti açıkça belli olan bir haberdir. Ama Muhammed b. Füleyh bu hadisi Hişam babası aracılığıyla Abdullah b. Amr'dan nakleder. Buda birinci rivayet için tercih sebebidir.
Süfyan ve Şu'be (Lafız Şu'benindir) Ebû İshak'tan naklederlerki Amr b. Meymûnu Abdullah b. Amr dan şöyle dediğini naklederken iş itmiş.:
-Etrafında Kureyş'ten bir takım insanlar olduğu halde Rasûlullah secdede idi. Orada bir deve karnı vardı. Kureyşliler birbirlerine "Kim bu devenin rahim yatağını alıpta Muhammedin sırtına koyar?" dediler. Bunun üzerine Ukbe b. Ebî Müayt hemen atılıp onu Rasülullahın sırtına attı. Hz. Falıma da (r.a.) gelip onu Rasûlullah'm üstünden alarak bunu yapana beddua etti. Abdullah derki: "Rasülullahı onlar
460[89] Beyhakî Delâü 2/277 Müsned 2/218-5/331 Taberî Tarih 2/333 1/14
aleyhine o günden başka beddua ettiğini görmedim. Efendimiz şöyle beddua etti:
«Allah'ım Kureyş'ten şu topluluğu sana havale ederim. Allah'ım Ebû Cehil b. Hişam'ı Utbe b. Rabiâ'yı Şeybe b. Rabiâ'yı, Ukbe b. Ebî Muaytı ve Ümeyye b. Halefi sana havale ederim.» Şu'be Rivayetinde "Übey b. Halef mi" diye şüphe etti. Süfyan ise onun Ümeyye olduğu-nada şüphe etmedi. Abdullah derki: ben onları Bedir savaşı günü öldürülüp bir çukura atılmış gördüm. Ancak Ümeyye çok iri kıyım bir adam olduğundan kuyuya ulaşamadan parçalandı.
Haberi Buhari ve Müslim Şu'be ve Süfyan hadisi olarak tahric ederler.461[90]
Müslim anlatıyor. Bize Abdullah b. Ömer b. Ebân Abdürrahim b. Süleyman- Zekeriyya- Ebû İshâk Amr b. Meymûn isnadıyla Abdullah (r.a.)'tan şöyle dediğini anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) Beytin yanında namaz kılarken Ebû Cehil ve avanesi oturuyorlardı. Orada bir gün önce deve kesilmişti. Ebû Cehil yanındakilere; "hanginiz kalkıp şu devenin rahim yatağını alıp Muhammed secdeye gidince onun omuzuna atacak?" dedi. İçlerinden en eşkıyası "Ukbe b. Muayt" fırlayıp onu aldı ve Efendimizin omuzuna koydu. Gülüşüp birbirlerine eğleniyorlardı. Ben dikilmiş bakıyordum. Eğer düşmana karşı koyacak gücüm olsaydı elbette onu Rasûlullahın üstünden kaldırıp atardım. Nebî (s.a.v.) secdeden hâla başını kaldırmıyordu. Henüz genç kız çağındaki Fatıma (r.a.) gelip onu üzerinden atarak müşriklere kötü sözler söyledi. Rasûlullah namazını bitirince sesini yükseltti, sonra onlara beddua etti. Rasûlullah beddua edince üçkere düa eder, birşey istediğinde de üçkere isterdi. Sonra üçkere "Allahım Kureyşi sana havale ederim!" buyurdu. Onlar Rasûlullahın bu bedduasını duyunca neşeleri kesildi ve Efendimizin duasından korktular.
Sonra "Allahım Ebû Cehil b. Hişamla Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia Velid b. Ukbe Umeyye b. Halef ve Ukbe b. Muaytı sana havale ederim" dedi. Yedinci kişiyi söylemişti ama onu belleyemedim. Muham-med'i hak ile gönderene yemin ederimki Efendimizin adını saydığı bu adamları Bedir günü yere serilmiş olarak gördüm. Sonra bir kör kuyuya Bedir kuyusu denen kör kuyuya sürünüp attılar.462[91]
Zaide, Âsim Zirr isnadıyla Abdullahın şöyle dediğini anlatır: "İslâm olduğunu ilk açıklayan şu yedi kişidir.
1- Rasülullah (s.a.v.)
2- Ebû Bekir (r.a.)
3- Ammâr
4- Annesi SUmeyye
5- Suheyb
6- Bilâl
460[89] Buharî 63/29, Beyhakî DelâÜ 2/276.
461[90] Buharî Cihat 56/98, Müslim Cihad 109 (no 1794); Beyhakî Delâil 2/279; Müsned 1/417; İbni Huzeyme 785; Beyhakî Sünen 9/8; Ebû Nuaym Delâil 1/9; İbni Ebî Şeybe 14/298,361.
462[91] Müslim 1794( 107 Ravi Ebû İshak hadisin sonunda burada adı verilen Velid b. Ukbe'nin yanlış olduğunu söyler, doğrusu Velid b. l'tbe olsa gerek. Delâil 2/279 Hilye 4/153-347, Ebû Yala Miisned 5312 Miisned 1/393-417 Nesâi Müsteba 1/161 Buharî bunun değişik ifadelerle Cihad hadis no 2934 Vudû h.n 240 Cizye h.n. 3185 Menakıbii'l Ensar 3854 Meğazi 3960'da nakleder.
7- Mikdâd. dır. Rasülullah'a gelince Onu Allah (c.c) amcası ile korudu. Ebû Bekri ise Allah kavmi ile korudu.
Diğerlerine gelince: Müşrikler onları yakalayıp demir zırhları giydirerek güneşe bıraktılar. Bilal dışında onların hepsi onların istediği şeylere muvafakat ettiler. Bilal ise Allah uğrunda canının bir değeri olmadığına karar verdi. Müşrikler onu çocuklara verdiler. Onlarda onu alıp Mekke sokaklarında dolaştırıyorlar o da "Allah tektir Allah tektir" diyordu.463[92] Bu sahih bir hadistir.
Hişam ed Düstüvâî de Ebu'z Zubeyr aracılığıyla Câbir (r.a.)'tan şöyle nakleder: Rasûlullah (s.a.v.) Ammarla ailesine uğramıştı. Onlara işkence ediliyordu. Rasülü Ekrem:
"Ey Yâsir oğullan müjdeleyin! Çünkü size va'd edilen yer Cennettir'' buyurdu.464[93]
Sevrî, Mansur aracılığıyla Mücahid'in "İslam'da ilk şehit Am-mar'ın annesi SUmeyye (r.a.) idi. Ebû Cehil bir hançerle onun ön tarafına saplayarak şehit etmişti" dediğini nakleder.465[94]
Yunus b. Bükeyr Hişam b. Urve Babası Urve aracılığıyla anlatırki Hz Ebû Bekir (r.a.) Allah yolunda işkence edilen yedi kişiyi azad etmişti. Bunlar arasında "Zinnîra" da vardı ki gözü kör olmuştu. Bu kadında Allah için İslam uğruna işkence görenlerdendi. İslam'dan başka hiç bir şeye evet demiyordu. Gözü kör olduğunda müşrikler "onun gözüne Lat ve Uzza'dan başka hiç bir şey isabet etmiş değil" demişlerdi o da «hayır vallahi o asla öyle değildir.» diye atılmış Allah (c.c) de onun gözlerinin nurunu geri vermişti.466[95]
İsmail b. Ebî Halid ve diğerleri anlatıyor: Bize Kays Habbâb b. Eret (r.a.)'i şöyle derken işittiğini anlattı:
-Rasülullahın yanına gelmiştim. Ka'be'nin gölgesinde hırkasına yaslanmış bir haldeydi. Müşriklerden çok feci işkenceye uğramıştık. "Yâ Rasûlullah hâla Allah'a (Kurtulmamız) için duâ etmiyecekmisin?" dedim. Yüzü kızarmış olarak oturumuna geldi ve:
"Sizden önceki inananların demir taraklarla kemiğinin dışındaki et yada sinirleri taranırdıda bu zulüm onu kesinlikle dininden dönde-remezdi. Bıçkı baş ayrımına koyulup, başı ikiye biçilirdide bu yine onu dininden döndüremezdi. Allah (c.c) bu İslam işini süvarinin birinin San'â'dan çıkıp Hadramut'a kadar Allah'tan başka kimseden korkmadan gidebileceği bir emniyet meydana gelene kadar tamamlayacaktır" buyurdu.467[96] Bu Müttefekun aleyh bir hadistir.468[97] Buhari bu hadisteki Beyân b. Bişr tarîkında (Aliahtan başka......kısmının sonuna): "Koyununa karşı kurttanda korkmaz" ilevesi olduğunu belirtir.
Bekkâi de İbni İshak'tan şöyle nakleder. Bana Hukeym b. Cübeyr Said b. Cübeyr'in şöyle dediğini anlattı. 'İbni Abbâs'a Müşrikler Ra-sülullah'ın ashabına dinlerini terketmiş olmalarını ma'zur saydıracak kadar işkence ediyorlarmiydı." diye sordumda: "Evet Vallahi onları öyle dövüp öyle aç ve susuz koyarlardık! bu zulme uğrayan kişi baş ına gelen felaketin şiddeti yüzünden düzgün oturmaya bile gücü yetmezdi. Ve onlara fitneye dair kendinden istedikleri şeyi yapmaya mecbur kalırdı. Hatta ona "Lât ve Uzza senin Allah'tan başka ilahlarındır" derlerde o zavallıda "evet öyledir" demeye mecbur kalırdı. Hatta oradan geçen bok böceğini gösterip şu böcek senin Allah dış
463[92] îbni Mâce 150; Hakim 3/284; Beyhakî Delâil 2/281; Ebü Nuaym Hilye 1/149; Müsned 1/404; İbni Hibban Sahih 9/107; İbni Abdil Ber Istiab 3/48; tmam Ahmed Fazâüüssahabe h. no: 191-282
464[93] Hakim 3/388 Beyhakî Delâil 2/282 îbni Sa'd 3/249
465[94] İmam Ahmed Müsned'de bunu Vekî, Süfyan Mansur aracılığıyla Mücahitten nakleder Mücahit ashabtan olmadığından bu haber mürseldir. Ancak senedi iyidir. Haberi diğer eserler hep aynı kaynaktan aktarıp kah senet verirler kah vermezler. İsnadı Beyhakî Delaİlinde 2/282 de nakleder.
466[95] Beyhakî Delâil 2/282 İbni Abdi'l Ber el İstîâb 4/322 (İsabenin kenarındaki) Nihayetü'l İreb 16/230 Zinnîra (r.a.) ilk müslumanlardan ilk işkence görenlerden olup hz. Ebû Bekrin azatlısıdir
467[96] Buhari Menâkıbü'l Ensar 63/29, h.no 3852; 23612-6943 Humeydî Müsned 157 Taberani 4/73 Müsned 5/109 4/257; 6/395; Beyhakî Delâil 2/283; Ebû Dâvud 2649.
468[97] Müellif merhum bu kısmı aynen Beyhakînin Delâilini esas alarak yazmıştır. Hatta hadisin nıetnide tam ordaki gibi. Ama Buharî'ye nisbeti doğrudur. Onun için biz Buharîdeki metni esas aldık. Beyhakî hadisin sonunda '"Bu-harî bunun Humeydi'den nakleder. Yine Buharı ve Müslim, İsmail Tariki bir çok yönden rivayetini yapmışlardır." der. İşte bu yanlıştır. Zira bu hadis Müslimde mevcut değildir. Zehebî de bu sözden etkilenerek "Bu Müttefekun aleyh yani Buhari ve Müslimin rivayette birleştikleri bir hadistir diyor ki değildir.
ında putun değilmi?" diye istihza ile sorarlar da bu miskin de bu zalimlerin canına tak eden
zulmünden kurtulabilmek için "evet" der diye anlattı.469[98]
Yine İbni îshak derki bana Zübeyr b. Ukkâse anlattıki kendisine anlatıldığına göre Mahzum
oğullarından bir takım adamlar Hişâm b. Velîde kardeşi Velîd b. Velîd müslüman olduğu zaman
uğramışlardı. Bunlar aralarında Seleme b. Hişam ile Ayyaş b. Ebî Rabianm da bulunduğu kendi
kavimlerinden İslama giren bir gurup genci yakalamaya gelmişlerdi. Hişam b. Velide bunların
şerrinden korkar oldukları halde "Biz seninde şu yeni ortaya çıkan dine girmiş olmaları sebebiyle şu
gençleri ayıplamanı istiyoruz470[99]. Zira biz böyle yapmakla bundan başka ortaya çıkacak şeylere
karşıda kendimizi güvenceye almış oluruz." dediler. Hişam da "İşte sizin kendi işiniz." Kardeşini
kasdederek "Hadi onuda kınayacaksanız kınayın. Ama bu iş bitince onun canından sakının" deyip
arkasından: "Dikkat! Kardeşim Uyeyşi sakın öldürmeyin. O zaman aramızda sonsuza dek kavga
kalır." beytini okuyup"Sakın canına kasd etmeyin. Allah'a yemin ederimki eğer onu öldürecek
olursanız sizin en şerefli adamınızı öldüreceğim" dedi. Onlarda kendi kendilerine Allah La'net etsin!
bu habis herife kim kanar. Eğer kerdeşi elimizdeyken ona bir şey olsa en şereflimiz onun canı İçin
ölecek ha" diyerek onu bırakıverdiler. Böylece Allah (c.c) Hişam vasıtasıyla bu gençleri onların
şerrinden korumuştur.471[100]
İbni Uyeyne nin nakline göre Amr b. Dinar şöyle der.
-Amr b. el Âs (Müslümanları yakalamaya gittiği) Habeşistan'dan dönünce evine kapanıp kalmıştı.
Halk "ne oluyor niye dışarıya hiç çıkmıyor" dediler O da onlara "şu Habeş kiralı Ashame şu
adamınız Muhammedin peygamber olduğunu sanıyor" dedi.472[101]
Muhammed b. Humeyd er Razi tarikıyla İbni -İshak'tan rivayet olunuyorki. Nebi (s.a.v.) İslama
da'vet eden bir mektubunu Necâşiye yazıp gönderdi. Bu mektup, Amr b. Ümeyye ed Damrî'nin
yanında idi. Necâşi de Efendimiz'e şöyle cevap yazıp yolladı.
«Bismİllahirrahmanirrahim.
Habeş kiralı Ashame b. Ebhur'dan Allah Raslilü Muhammed'e Selam sana ey Allah'ın Nebîsi.
Allah'ın rahmet ve bereketi senin Üzerine olsun. (Yâ Rasûlullah! İsa hakkında bahsettiğin mektubun
bize ulaştı. Yerin ve göğün Rabbine yemin olsun ki İsâ senin anlattıklarından çöp kadar fazla değil.
O senin dediğin gibidir Senin bize ne ile gönderildiğini anlamış bulunuyoruz. Amcan oğluyla
arkadaşlarını ağırladık.473[102] Senin Allah Rasülü olduğuna şahadet ederim. Sana ve amcan oğluna
(Ca'fere) bîat ettim. Onun önünde alemlerin Rabbi Allaha teslim oldum. Oğlum Eriha'yı sana
gönderiyorum. Çünkü ben ancak kendime sahibim. Yâ RasüluIIah sana gelmemi istersen bunu da
yerine getiririm.»474[103]
Yunus, İbni İshak'tan şöyle dediğini anlatır: Necâşî'nin adı "Mashame" idi. Bu arabca "el Atıyye"
(bağış) anlamına gelir. Necâşi ise (İran'da) Kisra (Bizans'ta Kayser) ve Hirakl Kelimelerindeki gibi
Kıral demek anlamına gelen bir isimdir.475[104]
Cabir (r.a.)'ın naklettiği bir hadiste ise "Nebi (s.a.v.) Necâşi Ashame üzerine gaiben cenaze namazı
kıldı" denmektedir.476[105] İbni İshak'ın bu zata (Ashame yerine) Mashame demesi gerçekten garib
olup başkasından duyulmamış bir sözdür.477[106]
469[98] İbni İshak Meğazi ve Sire (Hamidullah baskısı) 172 madde no 242 İbni Hişâm 2/69.
470[99] İbni Hişam da "Biz şu gençleri ayıplamak istiyoruz" şeklindedir.
471[100] İbni Hişam 2/69.
472[101] İbni İshak Siyre 219; Beyhakî Delâil 2/307;
473[102] Parantez arası Taberî'deki ilavedir. Biz faide tam olsun diye bu kısmı buraya aldık,
474[103] İbni Hişanı 2/90 Beyhakî Delâil 2/309.
475[104] İbni İshak Sire 220 Beyhakî Delâil 2/310.
476[105] Buharî 23/65 Cenâiz Nesâi 4/69 İbni Adiy 6/2054 İbni Ebî Şeybe 14/154-155 Temhîd 6/325 Beyhakî Delâil 2/310.477[106] Beyhakî'nin Delâlindeki görüşüde budur.İmam Zehebi, Tarihü’l – İslam, Cantaş Yayınları. 1/313-320