09 Mart 2015

KUTSAL KİTAPTA ÇELİŞKİ OLUR MU..




KUTSAL KİTAPTA ÇELİŞKİ OLUR MU..

'O da ne demek; hiç Allah'ın kitabında birbiriyle çelişen âyetler olur mu?' diyeceksiniz. Bir kitap, gerçekten Allah'ın vahyi olma özelliğini koruyorsa, elbette bu kitapta zerre ka­dar çelişki/tutarsızlık sözkonusu olamaz. Ancak; aslen i­la­hi o­lan bir kitap, tahrif edilmiş ve insanlar tarafından -as­lı mevcut olmadığı halde- yeniden kaleme alınmışsa...İşte o za­man bir çelişkiler yumağı ile karşılaşır ve hayretler içinde kalırsınız! Nasıl mı? İşte size bugünkü Tevrat'tan çarpıcı ba­zı misaller ve inkarı ve izahı mümkün olmayan açık belgeler:
İbrahim, 'Yahova'yı Biliyor muydu, Bilmiyor muydu?
Tekvin, 15/2-3: "Ve İbrahim dedi: 'Ya Rab Yahova! Ba­na ne ve­receksin?'"
Çıkış, 6/2-3: "Ve Tanrı, Musa'ya söyleyip dedi. 'Ben Rab­bim ve İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a kadir olan Tanrı ola­rak gö­rün­düm. Fakat onlara Yahova ismimle malum olmadım.'"
Tanrı öğretmediği ve ona Yahova ismiyle malum ol­ma­dı­ğı halde, İbrahim nasıl 'Ya Rab Yahova!' diye seslenebili­yor? Yoksa; İbrahim, kadir olan Tanrı'yı aşarak mı bu bilgi­ye u­laşmıştır? Bu bilgiyi, güreşte Tanrı'yı yenen ve ondan daha güçlü olan Yakup sızdırmış olmasın!..(Bk.: Tekvin: 32/24 - 30)
Rab mı, Şeytan mı?..
İİ. Samuel, 24/1: "Ve İsrail'e karşı Rabbin öfkesi yine alev­lendi ve; 'Git, İsrail'i ve Yahuda'yı say!' diye Davud'u on­la­ra kar­şı tahrik etti."
İ. Tarihler, 21/1: "Ve Şeytan, İsrail'e karşı kalktı ve İs­ra­il'i say­mak için Davud'u tahrik etti."
İsrail'i saymak için Davud'u tahrik eden, Rab mı, yoksa Şeytan mı? Bir 'Kutsal Kitap'ta birbirini nakzeden iki farklı i­fa­de bulunabilir mi? Yoksa Tevrat'ın Rabbi, 'yeri göğü ya­ra­tıp yorgun düştüğü'(Bkz:Tekvin:2/2, 3) bir sırada mı böyle bir yanılgıya düştü!?.
Hepsi bu kadarcıkla bitmiyor; Tevrat'ın Rabbi, sürekli çe­lişkiler içinde adeta yuvarlanıyor! Örneklemeye devam edelim de iyice anlaşılmış olsun:
Yedi Yıl mı, Üç Yıl mı?..
İİ. Samuel, 24/13: "Ve Gad, Davud'a gelip ona bildirdi ve kendisine dedi: 'Sana memleketinde yedi yıl kıtlık yılı mı gelsin, yok­sa düşmanların seni kovalarken onların önünde üç ay mı kaçarsın?'"
İ. Tarihler, 21/11: "Ve Gad, Davud'a gelip ona dedi: 'Rab, şöy­le dedi:'İstediğini al; ya üç yıl kıtlık, yahut düş­man­la­­rının kı­lıcı sana erişerek seni sıkıştıranların ö­nün­de üç ay bitip tükenmek..'"
Hangisi doğru; 'yedi yıl kıtlık' mı, 'üç yıl kıtlık' mı?
Kim şaşırdı: Tevrat'ın Rabbi mi, elçi Gad mı yoksa Tev­rat'ı bugünkü haliyle yazanlar mı? Açık bir tahrifat (bozulma) sözkonusu değil mi?
Sekiz mi, Onsekiz mi? / Üç Ay On Gün mü, Üç Ay mı?..
İİ. Tarihler, 36/9: "Yehoyakin kral olduğu zaman sekiz ya­şın­da idi ve Yeruşalim'de üç ay on gün krallık etti..."
İİ. Krallar, 24/8: "Yehoyakin kral olduğu zaman on se­kiz ya­şında idi ve Yeruşalim'de üç ay krallık etti..."
Yehoyakin, kral olduğu zaman kaç yaşında idi? Sekiz mi, on sekiz mi?
Yehoyakin, kaç ay krallık yaptı? Üç ay on gün mü, üç ay mı?
Bu çelişki ve tutarsızlıklar, Habîr ve Alîm olan olan Allah ta­ra­fın­dan gönderilen gerçek bir Kutsal Kitapta bulunabilir mi? Bu çelişkilerden anlıyoruz ki; bugünkü Tevrat'ın Rab­bi, ne kadar da u­nut­kan ve matamatik bilmeyen biri­siy­miş!..
Yediyüz mü, Yedi bin mi? / Atlı mı, Yaya mı? /
Şobak mı, Şofak mı?..
İİ. Samuel, 10/18: “Ve Suriyeliler İsrail'in önünden kaç­tılar ve Davud Suriyelilerden yediyüz araba cenkçiler ile kırk bin at­lı telef etti ve ordu başbuğu Şobak'ı vurdu ve o orada öldü.”
İ. Tarihler, 19/18: "Ve Suriyeliler, İsrail'in önünden kaç­tı­lar; ve Davud, Suriyelilerden yedi bin araba cenkçiler ile kırk bin ya­ya asker öldürdü; ordu başbuğu Şofak'ı da öldürdü."
Davud, kaç araba cenkçi öldürdü? Yediyüz mü, yedi bin mi?
Öldürülen kırk bin asker; atlı mıydı, yaya mıydı?
Ordu başbuğu Şobak mıydı, Şofak mıydı?
Sayı saymasını bilmeyen, atlı ile yayayı farkedemeyen ve sürç-ü lisan eyleyen bir Rab(!). İşte bugünkü mevcut Tev­rat'ın Rabbi bu!..
Hor Dağında mı, Mosera'da mı?..
Sayılar, 20/27,28: "Ve Musa, Rabbin emrettiği gibi yap­tı ve bü­tün kavmin gözü önünde Hor Dağına çıktılar. Ve Mu­­sa, Ha­run'­un esvabını çıkardı ve onları oğlu Eleazar'a giydirdi ve Ha­run orada, dağın tepesinde öldü."(Ayrıca bkz: Sayılar: 33/39)
Tesniye, 10/6: "Ve İsrailoğulları, Beerot Bene-yaakandan Mo­­se­ra'ya göç ettiler Harun orada öldü ve orada gö­müldü ve oğlu Eleazar onun yerine kahinlik etti."
Harun(a.s.) nerede öldü? Hor Dağında mı, Mosera'da mı? Yoksa her iki yerde mi?!..
Kırkbin mi, Dörtbin mi?..
İ. Krallar, 4/26: "Ve Süleyman'ın, cenk arabaları için kır­k­bin ahır bölüğünde atları vardı ve onikibin atlısı vardı."
İİ. Tarihler, 9/25: "Ve atlarla cenk arabaları için Sü­leyman'­ın dörtbin ahırı vardı."
Hz.Süleyman'ın, atları için kaç ahırı vardı; kırkbin mi, dört­bin mi?
Üçbin üçyüz mü, Üçbin altıyüz mü?..
İ. Krallar, 5/15,16 : "Ve Süleyman'ın yük taşıyan yetmişbin ve dağlarda taş kesen seksen bin adamı / bunlardan baş­­ka Süley­man'ın işte çalışan kavmin üzerine hükmeden, i­şin başında bulunan üçbin üçyüz başkâhyaları vardı."
İİ. Tarihler, 2/2: "Ve Süleyman, yük taşıyan yetmişbin adam ve dağlarda taş kesen seksenbin adam ve onların üze­rinde işbaşı olan üçbin altıyüz adam saydı."
Süleyman'ın kaç adamı vardı; üçbin üçyüz mü, üçbin al­tı­yüz mü? Süleyman; sayı saymasını mı bilmiyor, yoksa kâh­ya­lar arasıra işten mi kaytarıyorlar?
Çocuğu Oldu mu, Olmadı mı?
İİ. Samuel, 6/23: "Ve Saul'un kızı Mikal'ın ölümü gü­nü­­ne kadar çocuğu olmadı."
İİ. Samuel, 21/8: "Saul'un kızı Mikal'ın, Meholalı Bar­zil­lay oğ­lu Adriele doğurmuş olduğu beş oğlunu kral al­dı."
Saul'un kızı Mikal'ın, çocuğu oldu mu yoksa olmadı mı? Hem oldu, hem de olmadı; öyle mi?!..
Bir Karış mı, Bir Avuç mu? İki bin Bat mı, Üç bin Bat mı?
İ. Krallar, 7/26 : "Ve bir karış kalınlıkta idi ve onun ke­­narı, bir kâ­se kenarı gibi, zambak çiçeği gibi işlenmişti; iki bin bat su alır­dı."
İİ. Tarihler, 4/5 : "Ve kalınlığı bir avuç idi ve kenarı, bir kâ­se kenarı gibi, zambak çiçeği gibi işlenmişti ve içi üç bin bat su alır­dı."
Hangisi doğru? Bir karış mı, bir avuç mu? İki bin bat mı, üç bin bat mı?
Allah'ı Gören Sağ Kalır mı, Kalmaz mı?
Tekvin, 32/30 : "Ve Yakup, o yerin adını Paniel koydu. Çün­kü; 'Allah'ı yüzyüze gördüm ve canım sağ kaldı', dedi."
Çıkış, 33/20 : "Ve dedi: 'Yüzümü göremezsin. Çünkü in­­san, be­ni görüp de yaşayamaz.'"
(Tekvin, 17/1 : “Avram(İbrahim) doksan dokuz yaşınday­ken Rab ona görünerek, ‘Ben Herşeye Gücü Yeten Tanrı'yım' dedi, ‘Benim yolumda yürü, kusursuz ol.'” )
Hangisi doğru? Allah'ı gören yaşayabilir mi, yaşayamaz mı?..Veya Allah, görülebilir mi, görülemez mi?..
İnsanın Ömrü Ne Kadar Olacaktı?..
Tekvin, 6/3'e göre; Tanrı, tam Tufan'dan önce, bundan böyle insanın ömrünü 120 yıl olarak sınırlamaya karar verir ve; “Onun ömrü, ancak yüzyirmi yıl olacak,” buyurur. Halbuki Tekvin, 11/10-32'de; Hz.Nuh'un soyundan gelen on ayrı nesle mensup şahısların, 148-600 arasında değişen bir ha­yat süresine sahip oldukları yazılmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki; bugünkü Tevrat'a göre; Tanrı'nın sö­zünden vazgeçtiği veya verdiği sözü unuttuğu anlaşılmaktadır...Gerçekte böyle birşey olamayacağına göre; eldeki mev­cut Tevrat'ın, aslını yitirdiği hükmüne rahatlıkla varabiliriz.
***
Mevcut Tevrat'taki yüzlerce çelişkiyi burada zikretme­miz müm­kün değil. Bazı acaiblikleri zikretmemiz ise, gerçekten ahlaki ve hukuki sıkıntılar doğurabilir. Ancak; 'bu kadar da olur mu?' dedirtecek ve parmak ısırtacak bir çelişkiler de­me­ti/yumağı sunmadan da geçmek istemiyoruz. Yetmiş â­yet(cümle) olan Ezra: 2. Bab ile, hemen arkasından devam e­den ve yetmiş üç âyet(cümle) olan Nehemya: 7. Bab ara­sın­da tam ondokuz çelişki tesbit etmiş bulunuyoruz. Bu çe­liş­kileri, bugünkü Tevrat'ın muharref(bozulmuş) olduğuna açık bir belge olarak takdirlerinize sunuyorum:
("İsrail kavminden olan adamların sayısı"):
Şaşırdınız, değil mi? Şaka değil; bu çelişkiler, 'ilahi kitap' ol­­duğu iddia edilen bugünkü Tevrat'ta aynen mevcuttur. Ya Ezra, ya da Nehemya(veya her ikisi) sayı saymasını bil­mi­yor­­lar! Zaten bu ifadeler, Allah'a ait değil, onlara aittir. İn­san da -dolayısıyla- yanılabilir ve çelişkiye düşebilir. Peki, öy­leyse Allah'ın Musa(a.s.)'a gönderdiği gerçek Tev­rat ne­re­de?..
Bir ilahiyatçı ve Müslüman olarak, imanım artsın diye za­man zaman 'Tevrat' okuyorum...Evet, okudukça 'Ken­din­de hiç­bir şüphe bulunmayan kitaba/Kur'an'a'(el-Bakara, 2) bağ­lı­lığım artıyor. Kur'ân-ı Kerim'i tetkik etmiş bir ilahi­yatçı ola­rak, şu âyetlerin ne büyük bir anlam kazandığını apaçık görüyorum(çünkü kör değilim):
"Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Eğer (o), Allah'tan baş­kası ta­rafından (indirilmiş) olsaydı, onda birbirini tut­maz(çe­liş­kili) çok şeyler bulurlardı."(en-Nisa, 82)
"Eğer kulumuz(Muhammed)'e in­dir­diğimiz (Kur'­an)'­dan şüphe içinde iseniz; haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'­tan başka bütün şahitlerinizi(yardımcılarınızı) da ça­ğı­rın; e­ğer doğru iseniz(bunu yapın). / Yok eğer yapama­dı­­nızsa, ki asla yapamayacaksınız; o halde yakıtı insanlar ve taşlar o­lan, inkarcılar için hazırlanmış ateşten sakının!"(el-Bakara, 23,24)
***
Bu konulardaki araştırma ve yayınlarıyla önemli hiz­met­lerde bulunan 'Harun Yahya'nın (­harunyahya.org) isim­li si­te­sinde yayınlamakta olduğu bazı ilginç hakikatleri, -tamamlayıcı olması bakımından- aynen aktarmak istiyorum. (Araş­tır­ma­mız­­da ortaya konulan bazı hususların tekrarı sadedindeki cüzî kı­sımlar, -çalışmanın bütünlüğünü bozmamak için- çıkarılmamıştır.)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...