KUTSAL KİTAPTA ÇELİŞKİ OLUR MU..
'O da ne demek; hiç Allah'ın kitabında birbiriyle çelişen âyetler olur mu?' diyeceksiniz. Bir kitap, gerçekten Allah'ın vahyi olma özelliğini koruyorsa, elbette bu kitapta zerre kadar çelişki/tutarsızlık sözkonusu olamaz. Ancak; aslen ilahi olan bir kitap, tahrif edilmiş ve insanlar tarafından -aslı mevcut olmadığı halde- yeniden kaleme alınmışsa...İşte o zaman bir çelişkiler yumağı ile karşılaşır ve hayretler içinde kalırsınız! Nasıl mı? İşte size bugünkü Tevrat'tan çarpıcı bazı misaller ve inkarı ve izahı mümkün olmayan açık belgeler:
İbrahim, 'Yahova'yı Biliyor muydu, Bilmiyor muydu?
Tekvin, 15/2-3: "Ve İbrahim dedi: 'Ya Rab Yahova! Bana ne vereceksin?'"
Çıkış, 6/2-3: "Ve Tanrı, Musa'ya söyleyip dedi. 'Ben Rabbim ve İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a kadir olan Tanrı olarak göründüm. Fakat onlara Yahova ismimle malum olmadım.'"
Tanrı öğretmediği ve ona Yahova ismiyle malum olmadığı halde, İbrahim nasıl 'Ya Rab Yahova!' diye seslenebiliyor? Yoksa; İbrahim, kadir olan Tanrı'yı aşarak mı bu bilgiye ulaşmıştır? Bu bilgiyi, güreşte Tanrı'yı yenen ve ondan daha güçlü olan Yakup sızdırmış olmasın!..(Bk.: Tekvin: 32/24 - 30)
Rab mı, Şeytan mı?..
İİ. Samuel, 24/1: "Ve İsrail'e karşı Rabbin öfkesi yine alevlendi ve; 'Git, İsrail'i ve Yahuda'yı say!' diye Davud'u onlara karşı tahrik etti."
İ. Tarihler, 21/1: "Ve Şeytan, İsrail'e karşı kalktı ve İsrail'i saymak için Davud'u tahrik etti."
İsrail'i saymak için Davud'u tahrik eden, Rab mı, yoksa Şeytan mı? Bir 'Kutsal Kitap'ta birbirini nakzeden iki farklı ifade bulunabilir mi? Yoksa Tevrat'ın Rabbi, 'yeri göğü yaratıp yorgun düştüğü'(Bkz:Tekvin:2/2, 3) bir sırada mı böyle bir yanılgıya düştü!?.
Hepsi bu kadarcıkla bitmiyor; Tevrat'ın Rabbi, sürekli çelişkiler içinde adeta yuvarlanıyor! Örneklemeye devam edelim de iyice anlaşılmış olsun:
Yedi Yıl mı, Üç Yıl mı?..
İİ. Samuel, 24/13: "Ve Gad, Davud'a gelip ona bildirdi ve kendisine dedi: 'Sana memleketinde yedi yıl kıtlık yılı mı gelsin, yoksa düşmanların seni kovalarken onların önünde üç ay mı kaçarsın?'"
İ. Tarihler, 21/11: "Ve Gad, Davud'a gelip ona dedi: 'Rab, şöyle dedi:'İstediğini al; ya üç yıl kıtlık, yahut düşmanlarının kılıcı sana erişerek seni sıkıştıranların önünde üç ay bitip tükenmek..'"
Hangisi doğru; 'yedi yıl kıtlık' mı, 'üç yıl kıtlık' mı?
Kim şaşırdı: Tevrat'ın Rabbi mi, elçi Gad mı yoksa Tevrat'ı bugünkü haliyle yazanlar mı? Açık bir tahrifat (bozulma) sözkonusu değil mi?
Sekiz mi, Onsekiz mi? / Üç Ay On Gün mü, Üç Ay mı?..
İİ. Tarihler, 36/9: "Yehoyakin kral olduğu zaman sekiz yaşında idi ve Yeruşalim'de üç ay on gün krallık etti..."
İİ. Krallar, 24/8: "Yehoyakin kral olduğu zaman on sekiz yaşında idi ve Yeruşalim'de üç ay krallık etti..."
Yehoyakin, kral olduğu zaman kaç yaşında idi? Sekiz mi, on sekiz mi?
Yehoyakin, kaç ay krallık yaptı? Üç ay on gün mü, üç ay mı?
Bu çelişki ve tutarsızlıklar, Habîr ve Alîm olan olan Allah tarafından gönderilen gerçek bir Kutsal Kitapta bulunabilir mi? Bu çelişkilerden anlıyoruz ki; bugünkü Tevrat'ın Rabbi, ne kadar da unutkan ve matamatik bilmeyen birisiymiş!..
Yediyüz mü, Yedi bin mi? / Atlı mı, Yaya mı? /
Şobak mı, Şofak mı?..
İİ. Samuel, 10/18: “Ve Suriyeliler İsrail'in önünden kaçtılar ve Davud Suriyelilerden yediyüz araba cenkçiler ile kırk bin atlı telef etti ve ordu başbuğu Şobak'ı vurdu ve o orada öldü.”
İ. Tarihler, 19/18: "Ve Suriyeliler, İsrail'in önünden kaçtılar; ve Davud, Suriyelilerden yedi bin araba cenkçiler ile kırk bin yaya asker öldürdü; ordu başbuğu Şofak'ı da öldürdü."
Davud, kaç araba cenkçi öldürdü? Yediyüz mü, yedi bin mi?
Öldürülen kırk bin asker; atlı mıydı, yaya mıydı?
Ordu başbuğu Şobak mıydı, Şofak mıydı?
Sayı saymasını bilmeyen, atlı ile yayayı farkedemeyen ve sürç-ü lisan eyleyen bir Rab(!). İşte bugünkü mevcut Tevrat'ın Rabbi bu!..
Hor Dağında mı, Mosera'da mı?..
Sayılar, 20/27,28: "Ve Musa, Rabbin emrettiği gibi yaptı ve bütün kavmin gözü önünde Hor Dağına çıktılar. Ve Musa, Harun'un esvabını çıkardı ve onları oğlu Eleazar'a giydirdi ve Harun orada, dağın tepesinde öldü."(Ayrıca bkz: Sayılar: 33/39)
Tesniye, 10/6: "Ve İsrailoğulları, Beerot Bene-yaakandan Mosera'ya göç ettiler Harun orada öldü ve orada gömüldü ve oğlu Eleazar onun yerine kahinlik etti."
Harun(a.s.) nerede öldü? Hor Dağında mı, Mosera'da mı? Yoksa her iki yerde mi?!..
Kırkbin mi, Dörtbin mi?..
İ. Krallar, 4/26: "Ve Süleyman'ın, cenk arabaları için kırkbin ahır bölüğünde atları vardı ve onikibin atlısı vardı."
İİ. Tarihler, 9/25: "Ve atlarla cenk arabaları için Süleyman'ın dörtbin ahırı vardı."
Hz.Süleyman'ın, atları için kaç ahırı vardı; kırkbin mi, dörtbin mi?
Üçbin üçyüz mü, Üçbin altıyüz mü?..
İ. Krallar, 5/15,16 : "Ve Süleyman'ın yük taşıyan yetmişbin ve dağlarda taş kesen seksen bin adamı / bunlardan başka Süleyman'ın işte çalışan kavmin üzerine hükmeden, işin başında bulunan üçbin üçyüz başkâhyaları vardı."
İİ. Tarihler, 2/2: "Ve Süleyman, yük taşıyan yetmişbin adam ve dağlarda taş kesen seksenbin adam ve onların üzerinde işbaşı olan üçbin altıyüz adam saydı."
Süleyman'ın kaç adamı vardı; üçbin üçyüz mü, üçbin altıyüz mü? Süleyman; sayı saymasını mı bilmiyor, yoksa kâhyalar arasıra işten mi kaytarıyorlar?
Çocuğu Oldu mu, Olmadı mı?
İİ. Samuel, 6/23: "Ve Saul'un kızı Mikal'ın ölümü gününe kadar çocuğu olmadı."
İİ. Samuel, 21/8: "Saul'un kızı Mikal'ın, Meholalı Barzillay oğlu Adriele doğurmuş olduğu beş oğlunu kral aldı."
Saul'un kızı Mikal'ın, çocuğu oldu mu yoksa olmadı mı? Hem oldu, hem de olmadı; öyle mi?!..
Bir Karış mı, Bir Avuç mu? İki bin Bat mı, Üç bin Bat mı?
İ. Krallar, 7/26 : "Ve bir karış kalınlıkta idi ve onun kenarı, bir kâse kenarı gibi, zambak çiçeği gibi işlenmişti; iki bin bat su alırdı."
İİ. Tarihler, 4/5 : "Ve kalınlığı bir avuç idi ve kenarı, bir kâse kenarı gibi, zambak çiçeği gibi işlenmişti ve içi üç bin bat su alırdı."
Hangisi doğru? Bir karış mı, bir avuç mu? İki bin bat mı, üç bin bat mı?
Allah'ı Gören Sağ Kalır mı, Kalmaz mı?
Tekvin, 32/30 : "Ve Yakup, o yerin adını Paniel koydu. Çünkü; 'Allah'ı yüzyüze gördüm ve canım sağ kaldı', dedi."
Çıkış, 33/20 : "Ve dedi: 'Yüzümü göremezsin. Çünkü insan, beni görüp de yaşayamaz.'"
(Tekvin, 17/1 : “Avram(İbrahim) doksan dokuz yaşındayken Rab ona görünerek, ‘Ben Herşeye Gücü Yeten Tanrı'yım' dedi, ‘Benim yolumda yürü, kusursuz ol.'” )
Hangisi doğru? Allah'ı gören yaşayabilir mi, yaşayamaz mı?..Veya Allah, görülebilir mi, görülemez mi?..
İnsanın Ömrü Ne Kadar Olacaktı?..
Tekvin, 6/3'e göre; Tanrı, tam Tufan'dan önce, bundan böyle insanın ömrünü 120 yıl olarak sınırlamaya karar verir ve; “Onun ömrü, ancak yüzyirmi yıl olacak,” buyurur. Halbuki Tekvin, 11/10-32'de; Hz.Nuh'un soyundan gelen on ayrı nesle mensup şahısların, 148-600 arasında değişen bir hayat süresine sahip oldukları yazılmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki; bugünkü Tevrat'a göre; Tanrı'nın sözünden vazgeçtiği veya verdiği sözü unuttuğu anlaşılmaktadır...Gerçekte böyle birşey olamayacağına göre; eldeki mevcut Tevrat'ın, aslını yitirdiği hükmüne rahatlıkla varabiliriz.
***
Mevcut Tevrat'taki yüzlerce çelişkiyi burada zikretmemiz mümkün değil. Bazı acaiblikleri zikretmemiz ise, gerçekten ahlaki ve hukuki sıkıntılar doğurabilir. Ancak; 'bu kadar da olur mu?' dedirtecek ve parmak ısırtacak bir çelişkiler demeti/yumağı sunmadan da geçmek istemiyoruz. Yetmiş âyet(cümle) olan Ezra: 2. Bab ile, hemen arkasından devam eden ve yetmiş üç âyet(cümle) olan Nehemya: 7. Bab arasında tam ondokuz çelişki tesbit etmiş bulunuyoruz. Bu çelişkileri, bugünkü Tevrat'ın muharref(bozulmuş) olduğuna açık bir belge olarak takdirlerinize sunuyorum:
("İsrail kavminden olan adamların sayısı"):
Şaşırdınız, değil mi? Şaka değil; bu çelişkiler, 'ilahi kitap' olduğu iddia edilen bugünkü Tevrat'ta aynen mevcuttur. Ya Ezra, ya da Nehemya(veya her ikisi) sayı saymasını bilmiyorlar! Zaten bu ifadeler, Allah'a ait değil, onlara aittir. İnsan da -dolayısıyla- yanılabilir ve çelişkiye düşebilir. Peki, öyleyse Allah'ın Musa(a.s.)'a gönderdiği gerçek Tevrat nerede?..
Bir ilahiyatçı ve Müslüman olarak, imanım artsın diye zaman zaman 'Tevrat' okuyorum...Evet, okudukça 'Kendinde hiçbir şüphe bulunmayan kitaba/Kur'an'a'(el-Bakara, 2) bağlılığım artıyor. Kur'ân-ı Kerim'i tetkik etmiş bir ilahiyatçı olarak, şu âyetlerin ne büyük bir anlam kazandığını apaçık görüyorum(çünkü kör değilim):
"Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Eğer (o), Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, onda birbirini tutmaz(çelişkili) çok şeyler bulurlardı."(en-Nisa, 82)
"Eğer kulumuz(Muhammed)'e indirdiğimiz (Kur'an)'dan şüphe içinde iseniz; haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka bütün şahitlerinizi(yardımcılarınızı) da çağırın; eğer doğru iseniz(bunu yapın). / Yok eğer yapamadınızsa, ki asla yapamayacaksınız; o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkarcılar için hazırlanmış ateşten sakının!"(el-Bakara, 23,24)
***
Bu konulardaki araştırma ve yayınlarıyla önemli hizmetlerde bulunan 'Harun Yahya'nın (harunyahya.org) isimli sitesinde yayınlamakta olduğu bazı ilginç hakikatleri, -tamamlayıcı olması bakımından- aynen aktarmak istiyorum. (Araştırmamızda ortaya konulan bazı hususların tekrarı sadedindeki cüzî kısımlar, -çalışmanın bütünlüğünü bozmamak için- çıkarılmamıştır.)