İnsanlığın yegane saadeti, gerçek vahye teslim ve tâbi olmakla mümkündür. Muharref(bozulmuş) ve mensuh(hükmü geçersiz) kitapları, hak ve rehber olarak takdim etmek, insanlığa mutluluk yerine bunalım ve mutsuzluk getirecektir.
'İbrahimi Dinler' olarak nitelendirerek bugünkü Yahudilik ve Hıristiyanlığı(Tevrat ve İncilleri), İslamiyetle(Kur'an'la) aynı seviyede mütalaa etmek isteyenler çok büyük bir yanılgı içerisindedirler.
Halbuki; " İbrahim, ne Yahudi ne de Hıristiyandı; O dosdoğru bir Müslümandı; müşriklerden de değildi. " (Âl-i İmran, 67)
Bugünkü Tevrat ve İncillerin asliyetini tamamen yitirdiğini anlamak, akl-ı selim sahipleri için hiç de zor değildir. Tarihin, akl-ı selimin ve fitrî hakikatlerin, batıl olduğuna hükmettiği bir kitap, nasıl 'Kutsal Kitap / Kitab-ı Mukaddes' olabilir?..
İncillerin muharrefliğine ait kesin delillerimizi gelecek bölümlerde ele almak üzere, bu bölümde Tevrat'ı inceleyeceğiz:
***
Spinoza ve Richard Simon gibi bir çok ünlü tenkitçi, Tevrat'ın Musa(a.s.) zamanında yazılmadığını belirtmişlerdir. Musevi tarihçilerine göre; Tevrat'ın önemli bir kısmını İsa'dan 450 sene evvel yaşamış olan Ezra yazmıştır. Yahudi Ansiklopedisi nde; "O (Tevrat) unutulmuştu; Ezra, onu eski haline koydu," denmektedir. (J. Jomier, çev: Sakıp Yıldız, Tevrat-İncil ve Kur'an) (*)
Yahudilerin İstanbul'da yayınladıkları Şalom Gazetesi 'nde bu konuda yayınlanan ilginç bir haberde şöyle denmektedir: "Yıllardır araştırmacıların merak konusu olan 'Kutsal Kitabı kim yazdı?' sorusu uzun bir listenin çıkmasına neden olmuştu. Bu listeye aday olarak katılabilecek iki isim daha öne süren Amerikalı Prof.Richard Friedman 'ın bu konudaki kitabı, önümüzdeki günlerde Londra ve Newyork'ta yayımlanacak. Friedman'a göre; peygamberlerden Yeremiah ve Havarisi Baruh Ben-Neriya, Kutsal Kitabın ilk beş bölümünü kaleme almışlardır. İsrailli uzmanlar, önerinin üzerinde düşünüyorlar..." (Şalom, 13 Mayıs 1987) (**)
***
Hal böyle iken; bugünkü Kutsal Kitap metinlerinde, gerek Ezra 'nın ve gerekse Baruh 'un derlediği/yazdığı bazı kitaplar/bölümlerle birlikte eski baskılarda mevcut olan diğer birçok kitap ve bölümlerini neden göremiyoruz?..
(*): Asur ve Babil ülkelerinin birleşmesinden sonra bu devletin kralı olan Buhtunnasr(Nabukadnezar), Tevrat'ın bütün nüshalarını yok ettikten sonra Tevrat'ı iyi bilen hahamları ve diğer insanları da öldürttü. Ezra'nın, ezberinde kaldığı kadarıyla yazdığı Tevrat da, Anıtuhs Vak'asında yok edildi.
Buhtunnasr, Filistin'i ilk defa M.Ö. 606'da, ikinci defa M.Ö. 619'da tamamıyla zapt etti. Bundan sonra Yahudileri Babil'e esir olarak sevk etti. Sonra Sûr şehrini ve Mısır'ın sahil kısmını da zapt etti. Bu fütuhat üzerine uluhiyet davasında bulunmuş ve sonra delirmiştir. Kendini öküz zannederek yedi yıl ormanlarda gezmiştir. Bu süre içinde devleti, eşi idare etmiştir. Tekrar aklı başına gelince uluhiyet davasından vazgeçmiştir. Tekrar tahta oturarak bir sene daha hüküm sürmüştür. M.Ö. 562 yılında ölmüştür. (Dört Dinden Dört Adam ve Dinsizin Konuşmaları, s. 94 ve dipnot)
(**): “Yahudilik'te, Tanah adı verilen ve üç bölümden oluşan kutsal kitaplar listesinin hazırlanarak resmen onaylanması(kanonizasyon), oldukça geç bir zamanda;milattan sonra 90-100 yıllarında toplanan Jamnia Sinodu'nda gerçekleşmiştir.” (Ö. Faruk Harman, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c.1, s.496)
Bu meselenin/tahrifatın tafsilatı şöyledir:
“ İV. Mehmet(Kuşçu) , baş tercümanı Ali Bey 'den yeni ve mükemmel bir Kitab-ı Mukaddes çevirisi yapmasını ister.
Ali Bey de l662-1664 yılları arasında çalışarak çevirisini, -dönemin Dışişleri Sefiri olan Hollanda'lı Lewin Warnerius 'un da katkılarıyla- tamamlar. Bu çeviri, Osmanlı coğrafyasında asırlarca biliniyordu.
Ne gariptir ki, Kitab-ı Mukaddes'in Türkçe baskılarında; -Ali Bey'in Osmanlıca el yazması nüshasının esas alındığı vurgulanmasına rağmen- asıl nüshada var olan onbeş kitap ve bölümleri yoktur?
Kutsal Kitap'tan dışlanan, -adeta- gizlenen ve ismi zikredilmeyen bu kitaplardan dört tanesi (İ. Ezra, İİ. Ezra, İİİ. Makabeliler ve Manessa'nın Duası) bugüne kadar yeni Türkçe olarak hiç yayınlanmamıştır!..Yayınlanan diğer kitaplar da eksik ve aslına uygun olmayan bir tercümedir. Mesela; Şirak Oğlu Yesuğ'un Bilgelik Kitabı (Eklesiyastikus)'un baş tarafındaki ‘İsmi Bilinmeyen Meslektaşın Önsözü'çıkarılmıştır. Aynı kitabın 17. Bab, 5. ayeti( ‘Onlara altıncı yerde akıl tevzi edip bağışladı ve yedinci yerde kelamı ki, O'nun kudretli işlerini anlayabilsinler.' )atlanmıştır. (*)
Kitab-ı Mukaddes'i, -önceki haliyle eksiksiz ve tam olarak- Ali Bey , Latince'den çevirmiştir; (Onun bu çevirileri yaparken Yunanca el yazması eski yazılara da bakması olasıdır; çünkü kendisinin 17 dili bildiği söyleniyor!..) Bu Latince çeviri; 'Vulgata' (yaygın nüsha) adı ile Aziz Hieronimus tarafından ' Septuaginta' denilen Yunanca tercümeden Latinceye çevrilen kitaptır. 'Septuaginta' ise; İ.Ö. yaklaşık 200 yıllarında 72 kişilik bir heyet tarafından çeşitli orijinal İbranice, Kildanice ve Aramice gibi eski yazılardan Grekçe'ye çevrilen tüm kutsal kitaptır.
(*): Mezkur bozuk ve eksik tercüme; Kitab-ı Mukaddes Şti. tarafından 1987'de yayınlanmıştır.
İV. Ezra Kitabı, 1611 yılında İngilizceye çevrilen King James Kutsal Kitap çevirisinin ilkinde de de vardır.
Martin Luther ; 1522-1534 yılları arasında Almanca'ya çevirdiği Kutsal Kitap yazıları arasına bu İV. Ezra Kitabını da almış ve bu yazılar için şöyle demiştir: ‘Herşeyi inceleyin; ama iyi olanı tutun.'
Bugün Apokrafiler (saklı ve gizli yazılar) olarak nitelendirilen ve Kutsal Kitaptan dışlanan bu kitaplar/bölümler, birçok kiliseler tarafından ayrı ayrı ele alınmıştır: Örneğin; 1546 yılında İtalya'nın Trentino Konseyi 'nde Kutsal Kitap -resmi olarak(Kanon)- apokrafilerle beraber 73 kitapçık olarak kataloglanmıştır. Daha önceden 'Septuaginta' , Hıristiyan olan Yahudilerin Kutsal Kitap'ı ' Diaspora ' adı altında 79 kitap olarak katologlanmış(Kanon) ve Protestanların Filistin Kataloğu dedikleri İbrani Kanon 'u da 66 kitapçık olarak Kutsal Kitap adı altında kabul edile gelmiştir.
Bahsi geçen kitapları, bugünkü kutsal kitap baskılarında göremeyişimiz; bu ‘Kutsal Kitaplar'ın kesin ve sağlam metinlerinin mevcut olmadığının ve muharref olduklarının açık belgesi değil midir?” (Gizlenen Kitaplar, s.8, 9) (*)
***
Yine bir Yahudi ansiklopedisindeki şu ifadelere dikkat buyurun:
"Kitab-ı Mukaddes'in(Ahd-i Kadîm'in/Tevrat'ın) ilk beş kitabı, eski İsrailiyat tefsirlerinde de belirtildiği gibi -Hz.Musa'nın ölümünden bahseden son sekiz ayet müstesna- Hz.Musa tarafından te'lif edilmiştir. Bilginler, bu sahifelerdeki çelişki ve ihtilaflarla
(*): Bu konuyla ilgili bazı belgeleri, kitabumızın sonundaki ek-8 bölümünde görebilirsiniz. / Ayrıca; -bahsi geçen- Ali Beyin Osmanlıca tercümesinin yeni Türkçe harflerle sadeleştirilmiş tam metni üzerinde Sn. Kadir Akın çalışmaktadır. Bir yıl içinde bu çalışmayı da okuyucularımıza -önce internetten- sunmayı planlıyoruz. (Ali Bey tercümesinin, Osmanlıca ve yeni Türkçe harflerle tam metninin bir fotokopisini -Almanya'nın Augsburg şehrinden- şahsıma postalama nezaketini gösteren K.Akın Beye teşekkürlerimi iletiyorum.)
meşgul olmaya, onu kendi hikmet ve maharetleriyle düzeltmeye devam etmektedirler." (Jewish Encyclopaedia, 589 / Bkz. Rahmet Peyg., s.31)
"Vahiy inancına dokunan, Hıristiyan çevrelerde hakim olan (bu) sıkıntı, Vatikan İİ Konsili (1962-1965) sırasında da ifade edildi. Orada kabul edilebilecek bir kesin metin ortaya çıkması ve vahy
hakkındaki 4 no'lu 'Konsil Belgesi' ne yazdığı girişte Mgr. Weber 'in deyimiyle; 'konsili çamura saplanmak tehlikesiyle karşı karşıya koyan bu acıklı durumun' sona ermesi için, üç yıl boyunca süren tartışmalardan sonra, en azından beş metnin değiştirilmesini beklemek gerekmişti.
Bu belgenin Eski Ahid'e ilişkin iki cümlesi (4.Bölüm, s.53) , hiçbir itiraza yol açmayacak bir tarzda, bazı metinlerin eksiklerini ve geçersizliklerini belirtmektedir:
'Mesih ile açılan kurtuluş yolundan önce yaşayan insanlığın durumu hesaba katılarak, Eski Ahid'in Kitapları herkese, Tanrı'nın ve insanın kim olduğunu bilme imkanı verirler. Keza, kendi öz adaleti ve merhameti içerisinde Tanrı'nın insanlara nasıl muamele ettiğini öğrenme imkanı verirler. Bu kitaplar, eksik ve geçersiz hususlar ihtiva etmelerine rağmen, yine de gerçek bir ilahî pedagojiye tanıklık vermektedirler.'
Bu metin, bir Konsil Bildirisinin bir parçasını oluşturarak 6'ya karşı 2344 oy almakla, ittifaka yakın bir kabule mazhar olmuştur." (Kitab-ı Mukaddes-Kur'an ve Bilim, s.69-70)
Esasen; ' hidayet rehberi ' ve ' kendinde hiçbir şüphe olmayan ' tek kitap Kur'an-ı Azimüşşan, Yahudilerin Tevrat'ı nasıl tahrif ettiklerini açıkça beyan etmektedir:
" Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar...Fakat Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir; pek az inanırlar. " (en-Nisa, 46)
" Ahitlerine vefasızlık edip antlaşmalarını bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini kaskatı hale getirdik. Kelimeleri yerlerinden kaydırıp tahrif ediyorlar. Uyarıldıkları şeyden nasiplenmeyi unutmuşlardır. İçlerinden birazı hariç, sen onlardan daima hainlik görürsün. Ama yine de onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah, güzel davrananları sever. " (el-Maide, 13)
Bugünkü Hıristiyanlar tarafından da kabul edilen Tevrat (*) , bugünkü durumuna bir çok değişik kaynaklardan aktarılarak gelmiştir. Kaynakların çok olması, sayısız uyumsuzluklara ve gereksiz tekrarlara yol açmıştır.
1854 yılında Eski Ahit(Tevrat) için bellibaşlı dört kaynak kabul edilmiştir.
Bu kaynaklar şunlardır:
1- Yahviste Belge : İsa'dan önce 9. yüzyılda yer alır. (Yahuda diyarında yazılmıştır.)
2- Elohiste Belge : Birinciden biraz daha yakın bir zamanda ye alır. (İsrail'de yazılmıştır.)
3- Tesniye : Bazılarına göre (E.Jacob) İsa'dan önce 8. yüzyı-
(*): "Çünkü, eğer siz, Musa'ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Zira O, benim için yazmıştır. Fakat eğer O'nun yazılarına iman etmiyorsanız, benim sözlerime nasıl iman edersiniz?" (Yuhanna: 5/46-47)
Batılı bazı araştırmacılara göre, Hıristiyanların, Tevrat'ı kabullenmelerinin başlıca sebebi; ilk dönemlerde ellerinde Hıristiyanlık adına herhangi bir yazılı kutsal metin olmayışıydı. (M.Yearsley The Story of the Bible) Çünkü inanışlarına göre; İsa'ya yaşarken yazılı bir kitap nazil olmamıştır. Çünkü O, ilahtır; ilahın da kitaba ihtiyacı olmazdı. Halbuki İnciller, İsa'dan sonra O'nun hayatını efsanevi bir tarzda anlatan beşeri eserlerdir.
“İlk kilise ve havariler, Ahd-i Atik'i kabul etmekte ve ibadette ondan parçalar okumakta idiler. Fakat özellikle Pavlus (St.Paul) ile birlikte, Ahd-i Atik'in şer'i hükümlerinin İsa Mesih vasıtasıyla akdedilen Ahd-i Cedid neticesinde geçersiz kılındığı ilan edilmiş, daha ilk Kudüs Konsil'inde, eskiden putperest olan yeni Hıristiyanlardan, bazı hükümler dışında Ahd-i Atik'e uymaları istenmemiştir. (Resullerin İşleri, 15/28-29) Hıristiyanlık, Ahd-i Atik'i, kurtuluş tarihinin ilk merhalesi olarak kabul etmektedir.”(Ö. Faruk Harman, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c.1, s.500)
la, bazılarına göre (M.P.de Vaux) ise Josias devrine (İsa'dan önce 7. yüzyıl) aittir.
4- Din adamlarının metinleri : Sürgün dönemine veya sürgünden sonraki zamana aittir( İ.Ö. 6. yy.)
Bu şekilde Tevrat metninin hazırlanması, en azından üç asırlık bir zaman bölümüne yayılmaktadır. (Bkz: Kitab-ı Mukaddes Kur'an ve Bilim, s.32-33)
"Böylece Tevrat'ın; katipler tarafından -bazen kendi derlemelerini birbirine eklemek, bazen sentez kaygısıyla hikayeleri değiştirmek suretiyle- farklı rivayetlerin az-çok becerikli bir şekilde birbirine geçirilmesinden meydana gelmiş olduğu anlaşılıyor. Fakat bu yapılırken, ne de olsa birçok acaiplikler ve tutarsızlıklar kalmıştır." (a.g.e. sh: 33) (*)
(*): “Ahd-i Atik'in başlangıçta bir değil birçok metni söz konusuydu. Bunu Ahd-i Atik'te birkaç defa zikredilen metinlerden anlamak mümkündür. Milattan önce İİİ. asra doğru Ahd-i Atik'in en az üç ayrı metni mevcuttu. Bu metinlerden biri, daha sonra ‘masoretik' (Yahudilerce muteber addedilen İbranice metin) denilen nüshaya esas teşkil eden metindir; ikincisi, Sâmirîler'ce muteber olan metin, üçüncüsü ise; kısmen de olsa Yunanca tercümeye asıl teşkil eden metindir. Bugün Yahudilerce muteber sayılan Ahd-i Atik metni, masoretler (masoretik metni tedvin eden kişiler) tarafından önceki metinlerden faydalanarak milattan sonra V. yüzyıldan X. yüzyıla kadar yapılan çalışmalar neticesinde tesbit edilmiş İbranice metindir. Yahudi din alimleri, çeşitli nüshalar arasından birini seçip onu asıl kabul etmişler, bu metnin kelime ve harfleriyle yapısını korumuşlar, farklılıkları sayfa kenarlarında göstermişler, nokta ve harekeleri kullanmışlardır. Bu çalışmalar, hem Filistin hem de Bâbil okullarında yapılmıştır. Bugün elde bulunan en eski masoretik metin nüshası, 820 - 850'lerde istinsah edilendir ki, sadece Tevrat'ı ihtiva etmektedir. Ahd-i Atik'in en eski tam nüshası ise, X. asrın ilk yıllarında istinsah edilen Halep kodeksidir...
Hıristiyanların kabul ettiği kutsal kitaplar listesi(canon), İskenderiye ve Diaspora'da kullanılan Yunanca Kitab-ı Mukaddes'te mevcut bütün kitapları ihtiva etmektedir. Bu listeye, Yahudilerle Protestanlar'ın ‘apokrif,' Katolikler'in ‘deutérocanonique' dedikleri kitaplar da dahildir. Ahd-i Atik'le ilgili Hıristiyan Kanonu, Trente Konsili'nde tesbit edilip son şeklini almıştır.” (Ö. Faruk Harman, a.g.e., c.1, s.495-496)