09 Mart 2015

Bugünkü Tevrat Genel Bİr Bakış



 Bugünkü Tevrat Genel Bİr Bakış 
İnsanlığın yegane saadeti, gerçek vahye teslim ve tâbi ol­makla mümkündür. Muharref(bozulmuş) ve mensuh(hük­­­­mü ge­çersiz) kitapları, hak ve rehber olarak takdim et­mek, in­san­lı­ğa mutluluk yerine bunalım ve mutsuzluk ge­tirecektir.
'İbrahimi Dinler' olarak nitelendirerek bugünkü Ya­hu­di­lik ve Hıristiyanlığı(Tevrat ve İncilleri), İslami­yetle(Kur'­an'­la) aynı seviyede mütalaa etmek isteyenler çok büyük bir ya­nılgı içerisindedirler.
Halbuki; " İbrahim, ne Yahudi ne de Hıristiyandı; O dos­doğru bir Müslümandı; müşriklerden de değildi. " (Âl-i İmran, 67)
Bugünkü Tevrat ve İncillerin asliyetini tamamen yitir­di­ği­ni anlamak, akl-ı selim sahipleri için hiç de zor de­ğildir. Ta­rihin, akl-ı selimin ve fitrî hakikatlerin, batıl ol­duğuna hük­­mettiği bir kitap, nasıl 'Kutsal Kitap / Ki­tab-ı Mukaddes' olabilir?..
İncillerin muharrefliğine ait kesin delillerimizi gelecek bö­­lümlerde ele almak üzere, bu bölümde Tevrat'ı in­ce­leyeceğiz:
***
Spinoza ve Richard Simon gibi bir çok ünlü tenkitçi, Tev­rat'ın Musa(a.s.) zamanında yazılmadığını belirtmiş­ler­dir. Musevi tarihçilerine göre; Tevrat'ın önemli bir kıs­mını İsa'dan 450 sene evvel yaşamış olan Ezra yaz­mıştır. Yahudi Ansiklopedisi nde; "O (Tevrat) unutulmuştu; Ezra, onu eski ha­line koydu," denmektedir. (J. Jomier, çev: Sakıp Yıldız, Tevrat-İncil ve Kur'­an) (*)
Yahudilerin İstanbul'da yayınladıkları Şalom Gazete­si 'nde bu konuda yayınlanan ilginç bir ha­berde şöyle denmektedir: "Yıllardır araştırmacıların merak ko­nu­­su olan 'Kutsal Kita­bı kim yaz­dı?' sorusu uzun bir liste­nin çıkmasına neden olmuştu. Bu listeye aday olarak katılabilecek iki isim daha öne süren A­me­ri­kalı Prof.Richard Friedman 'ın bu ko­nu­daki kitabı, önümüzdeki günlerde Lond­ra ve Newyork'ta yayımlanacak. Friedman'a gö­re; pey­gamberlerden Yeremiah ve Havarisi Baruh Ben-Neriya, Kut­­­­­sal Kitabın ilk beş bölümünü kaleme al­mışlardır. İs­railli uz­man­lar, öne­rinin üzerinde düşünüyorlar..." (Şalom, 13 Mayıs 1987) (**)
***
Hal böyle iken; bugünkü Kutsal Kitap metinlerinde, ge­rek Ezra 'nın ve gerekse Baruh 'un derlediği/yazdığı bazı ki­taplar/bölümlerle birlikte eski bas­kılarda mevcut olan di­ğer birçok kitap ve bölümlerini neden göremiyoruz?.. 
(*): Asur ve Babil ülkelerinin birleşmesinden sonra bu devletin kralı olan Buh­tun­nasr(Nabukadnezar), Tevrat'ın bütün nüshalarını yok ettikten sonra Tev­rat'ı iyi bilen hahamları ve diğer insanları da öldürttü. Ezra'nın, ezberinde kal­dığı kadarıyla yazdığı Tevrat da, Anıtuhs Vak'asında yok edildi.
Buhtunnasr, Filistin'i ilk defa M.Ö. 606'da, ikinci defa M.Ö. 619'da ta­mamıyla zapt etti. Bundan sonra Yahudileri Babil'e esir olarak sevk etti. Sonra Sûr şehrini ve Mısır'ın sahil kısmını da zapt etti. Bu fütuhat üzerine uluhiyet davasında bulunmuş ve sonra delirmiştir. Kendini öküz zannederek yedi yıl ormanlarda gezmiştir. Bu süre içinde devleti, eşi idare etmiştir. Tekrar aklı ba­şına gelince uluhiyet davasından vazgeçmiştir. Tekrar tahta oturarak bir sene daha hüküm sürmüştür. M.Ö. 562 yılında ölmüştür. (Dört Dinden Dört Adam ve Dinsizin Konuşmaları, s. 94 ve dipnot)
(**): “Yahudilik'te, Tanah adı verilen ve üç bölümden oluşan kutsal kitaplar lis­tesinin hazırlanarak resmen onaylanması(kanonizasyon), oldukça geç bir za­manda;milattan sonra 90-100 yıllarında toplanan Jamnia Sinodu'nda gerçekleşmiştir.” (Ö. Faruk Har­man, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c.1, s.496)
Bu meselenin/tahrifatın tafsilatı şöyledir:
“ İV. Mehmet(Kuşçu) , baş tercümanı Ali Bey 'den yeni ve mü­kemmel bir Kitab-ı Mukaddes çevirisi yapmasını ister.
Ali Bey de l662-1664 yılları arasında çalışarak çevirisini, -dö­nemin Dışişleri Sefiri olan Hollanda'lı Lewin Warnerius 'un da kat­kı­larıyla- tamamlar. Bu çeviri, Osmanlı coğrafyasında asırlarca biliniyordu.
Ne gariptir ki, Kitab-ı Mukaddes'in Türkçe baskılarında; -Ali Bey'in Os­man­lıca el yazması nüshasının esas alındığı vurgulanmasına rağmen- asıl nüs­hada var olan onbeş kitap ve bölümleri yoktur?
Kutsal Kitap'tan dışlanan, -adeta- gizlenen ve ismi zikre­dil­meyen bu ki­tap­lardan dört tanesi (İ. Ezra, İİ. Ezra, İİİ. Ma­ka­beliler ve Manessa'nın Du­a­sı) bugüne kadar yeni Türk­çe o­la­rak hiç yayınlanmamıştır!..Yayınlanan diğer kitaplar da ek­sik ve aslına uygun olmayan bir tercümedir. Mesela; Şirak Oğ­lu Yesuğ'un Bilgelik Kitabı (Eklesiyastikus)'un baş tara­fındaki ‘İsmi Bilin­me­yen Meslektaşın Önsözü'çıka­rıl­mış­tır. Ay­nı kitabın 17. Bab, 5. ayeti( ‘On­lara altıncı yerde akıl tevzi edip bağışladı ve yedinci yerde kelamı ki, O'nun kud­retli işlerini anlayabilsinler.' )atlanmıştır. (*)
Kitab-ı Mukaddes'i, -önceki haliyle eksiksiz ve tam olarak- Ali Bey , Latince'den çe­virmiştir; (Onun bu çevirileri yapar­ken Yunanca el yazması eski yazılara da bakması olasıdır; çün­kü kendisinin 17 dili bildiği söyleniyor!..) Bu Latince çeviri; 'Vulgata' (yaygın nüsha) adı ile Aziz Hie­ro­ni­mus tara­fından ' Septuaginta' denilen Yunanca tercümeden Latin­ce­ye çevrilen kitaptır. 'Septuaginta' ise; İ.Ö. yaklaşık 200 yılla­rında 72 kişilik bir heyet tarafından çeşitli orijinal İbranice, Kildanice ve Ara­mice gibi eski yazılardan Grekçe'ye çevri­len tüm kutsal ki­tap­tır. 
(*): Mezkur bozuk ve eksik ter­cüme; Kitab-ı Mukaddes Şti. tarafından 1987'de yayınlanmıştır.
İV. Ezra Kitabı, 1611 yılında İngilizceye çevrilen King James Kutsal Kitap çevirisinin ilkinde de de vardır.
Martin Luther ; 1522-1534 yılları arasında Almanca'ya çevirdiği Kutsal Kitap yazıları arasına bu İV. Ezra Kitabını da almış ve bu yazılar için şöyle demiştir: ‘Herşeyi incele­yin; ama iyi olanı tutun.'
Bugün Apokrafiler (saklı ve gizli yazılar) olarak nitelen­di­rilen ve Kutsal Kitaptan dışlanan bu kitaplar/bölümler, bir­çok kiliseler tarafından ayrı ayrı ele alınmıştır: Örneğin; 1546 yılında İtalya'nın Trentino Konseyi 'nde Kutsal Kitap -resmi olarak(Kanon)- apokrafilerle beraber 73 kitapçık olarak ka­ta­loglanmıştır. Daha önceden 'Septuaginta' , Hıristiyan o­lan Yahudilerin Kutsal Kitap'ı ' Diaspora ' adı altında 79 ki­tap olarak katologlanmış(Kanon) ve Pro­testanların Filistin Ka­taloğu dedikleri İbrani Kanon 'u da 66 kitapçık olarak Kut­sal Kitap adı altında kabul edile gelmiştir.
Bahsi geçen kitapları, bugünkü kutsal kitap bas­kıla­rında göremeyişimiz; bu ‘Kutsal Ki­taplar'ın kesin ve sağ­lam me­tin­lerinin mevcut ol­ma­dığının ve muharref olduklarının a­çık belgesi değil midir?” (Gizlenen Kitaplar, s.8, 9) (*)
***
Yine bir Yahudi ansiklopedisindeki şu ifadelere dikkat bu­yurun:
"Kitab-ı Mukaddes'in(Ahd-i Kadîm'in/Tevrat'ın) ilk beş ki­tabı, eski İsrailiyat tefsirlerinde de belirtildiği gibi -Hz.Mu­sa'nın ö­lümünden bahseden son sekiz ayet müs­tesna- Hz.Musa ta­ra­fın­dan te'lif edilmiştir. Bilginler, bu sahifelerdeki çelişki ve ihtilaflarla 
(*): Bu konuyla ilgili bazı belgeleri, kitabumızın sonundaki ek-8 bölümünde görebilirsiniz. / Ayrıca; -bahsi geçen- Ali Beyin Osmanlıca tercümesinin yeni Türkçe harflerle sadeleştirilmiş tam metni üzerinde Sn. Kadir Akın çalışmakta­dır. Bir yıl içinde bu çalışmayı da okuyucularımıza -önce internetten- sunmayı planlıyoruz. (Ali Bey tercümesinin, Osmanlıca ve yeni Türkçe harflerle tam met­nin­in bir foto­kopisini -Almanya'nın Augsburg şehrinden- şahsıma postalama nezaketini gösteren K.Akın Beye teşekkürlerimi iletiyorum.)
meş­­­gul olmaya, onu kendi hikmet ve maharetleriyle düzeltmeye de­vam etmektedirler." (Jewish Encyclopaedia, 589 / Bkz. Rahmet Peyg., s.31)
"Vahiy inancına dokunan, Hıristiyan çevrelerde hakim olan (bu) sıkıntı, Vatikan İİ Konsili (1962-1965) sırasında da ifade edildi. Orada kabul edilebilecek bir kesin metin ortaya çıkması ve vahy
hak­kındaki 4 no'lu 'Konsil Belgesi' ne yazdığı girişte Mgr. We­ber '­­in deyi­miyle; 'konsili çamura saplanmak tehlikesiyle karşı kar­şıya koyan bu acıklı durumun' sona er­mesi için, üç yıl boyunca süren tartışmalardan sonra, en azından beş metnin değiştiril­me­sini beklemek gerekmişti.
Bu belgenin Eski Ahid'e ilişkin iki cümlesi (4.Bölüm, s.53) , hiç­bir itiraza yol açmayacak bir tarzda, bazı me­tinlerin eksikle­rini ve geçersizliklerini belirtmektedir:
'Mesih ile açılan kurtuluş yolundan önce yaşayan in­san­lığın durumu hesaba katılarak, Eski Ahid'in Kitapları herkese, Tan­rı'­nın ve insanın kim olduğunu bilme im­kanı verirler. Ke­za, kendi öz adaleti ve merhameti içe­risinde Tanrı'nın insanla­ra nasıl mu­a­mele ettiğini öğrenme imkanı verirler. Bu kitaplar, eksik ve geçersiz hususlar ihtiva etmelerine rağmen, yine de gerçek bir ila­hî pe­da­­gojiye tanıklık vermektedirler.'
Bu metin, bir Konsil Bildirisinin bir parçasını oluşturarak 6'­ya karşı 2344 oy almakla, ittifaka yakın bir kabule mazhar ol­muş­tur." (Kitab-ı Mukaddes-Kur'an ve Bilim, s.69-70)
Esasen; ' hidayet rehberi ' ve ' kendinde hiçbir şüphe ol­ma­yan ' tek kitap Kur'an-ı Azimüşşan, Yahudilerin Tev­rat'ı na­sıl tahrif ettiklerini açıkça beyan etmektedir:
" Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden de­ğiştiriyorlar...Fakat Allah, inkarlarından dolayı onları la­net­lemiştir; pek az inanırlar. " (en-Nisa, 46)
" Ahitlerine vefasızlık edip antlaşmalarını bozdukları i­çin onları lanetledik ve kalplerini kaskatı hale getirdik. Ke­­li­me­leri yerlerinden kaydırıp tahrif ediyorlar. Uya­rıldıkları şeyden nasiplenmeyi unutmuşlardır. İçle­rinden birazı ha­riç, sen onlardan daima hainlik gö­rür­sün. Ama yine de on­la­rı af­fet, ellerini tut. Çünkü Allah, gü­zel davrananları se­ver. " (el-Maide, 13)
Bugünkü Hıristiyanlar tarafından da kabul e­di­len Tev­rat (*) , bugünkü durumuna bir çok değişik kaynaklardan aktarıla­rak gelmiştir. Kaynakların çok olması, sayısız uyum­suzluk­la­ra ve gereksiz tekrarlara yol aç­mış­tır.

1854 yılında Eski Ahit(Tevrat) için bellibaşlı dört kaynak kabul edilmiştir. 
Bu kaynaklar şunlardır:

1- Yahviste Belge : İsa'dan önce 9. yüzyılda yer alır. (Ya­hu­da diyarında yazılmıştır.)

2- Elohiste Belge : Birinciden biraz daha yakın bir za­man­da ye alır. (İsrail'de yazılmıştır.)

3- Tesniye : Bazılarına göre (E.Jacob) İsa'dan önce 8. yüz­yı-­  
(*): "Çünkü, eğer siz, Musa'ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Zira O, benim için yazmıştır. Fakat eğer O'nun yazılarına iman etmiyorsanız, benim sözlerime nasıl iman edersiniz?" (Yuhanna: 5/46-47)
Batılı bazı araştırmacılara göre, Hıristiyanların, Tevrat'ı kabullenme­le­ri­nin başlıca sebebi; ilk dönemlerde ellerinde Hıristiyanlık adına herhangi bir yazılı kutsal metin olmayışıydı. (M.Yearsley The Story of the Bible) Çünkü inanışlarına göre; İsa'ya yaşarken yazılı bir kitap nazil olmamıştır. Çünkü O, ilahtır; ilahın da kitaba ihtiyacı olmazdı. Halbuki İnciller, İsa'dan sonra O'nun haya­tını ef­sa­nevi bir tarzda anlatan beşeri eserlerdir.
“İlk kilise ve havariler, Ahd-i Atik'i kabul etmekte ve ibadette ondan par­ça­lar okumakta idiler. Fakat özellikle Pavlus (St.Paul) ile birlikte, Ahd-i Atik'in şer'i hükümlerinin İsa Mesih vasıtasıyla akdedilen Ahd-i Cedid neti­cesinde ge­çer­siz kılındığı ilan edilmiş, daha ilk Kudüs Konsil'inde, eskiden putperest olan yeni Hıristiyanlardan, bazı hükümler dışında Ahd-i Atik'e uymaları istenme­miş­tir. (Resullerin İşleri, 15/28-29) Hıristiyanlık, Ahd-i Atik'i, kurtuluş tarihinin ilk merhalesi olarak kabul etmektedir.”(Ö. Faruk Har­man, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c.1, s.500)
la, bazılarına göre (M.P.de Vaux) ise Josias devrine (İsa'­dan ön­­ce 7. yüzyıl) aittir.

4- Din adamlarının metinleri : Sürgün dönemine veya sürgünden sonraki zamana aittir( İ.Ö. 6. yy.)
Bu şekilde Tevrat metninin hazırlanması, en azından üç asırlık bir zaman bölümüne yayılmaktadır. (Bkz: Kitab-ı Mukad­des Kur'an ve Bilim, s.32-33)
"Böylece Tevrat'ın; katipler tarafından -bazen kendi derle­me­lerini birbirine eklemek, bazen sentez kaygısıyla hikayeleri de­ğiş­tir­mek suretiyle- farklı rivayetlerin az-çok becerikli bir şekilde bir­bi­rine geçirilmesinden meydana gelmiş olduğu anlaşılıyor. Fa­kat bu yapı­lırken, ne de ol­sa birçok acaiplikler ve tutarsızlıklar kalmıştır." (a.g.e. sh: 33) (*)
(*): “Ahd-i Atik'in başlangıçta bir değil birçok metni söz konusuydu. Bunu Ah­d-i Atik'te birkaç defa zikredilen metinlerden anlamak mümkündür. Milattan önce İİİ. asra doğru Ahd-i Atik'in en az üç ayrı metni mevcuttu. Bu metinlerden biri, da­ha sonra ‘masoretik' (Yahudilerce muteber addedilen İbranice metin) denilen nüs­haya esas teşkil eden metindir; ikincisi, Sâmirîler'ce muteber olan metin, ü­çün­cüsü ise; kısmen de olsa Yunanca tercümeye asıl teşkil eden metindir. Bugün Yahudilerce muteber sayılan Ahd-i Atik metni, masoretler (masoretik metni tedvin eden kişiler) tarafından önceki metinlerden faydalanarak milattan sonra V. yüzyıldan X. yüzyıla kadar yapılan çalışmalar neticesinde tesbit edilmiş İbranice metindir. Yahudi din alimleri, çeşitli nüshalar arasından birini seçip onu asıl kabul etmişler, bu metnin kelime ve harfleriyle yapısını korumuşlar, farklılıkları sayfa kenarlarında göstermişler, nokta ve harekeleri kullanmışlardır. Bu ça­lışmalar, hem Filistin hem de Bâbil okullarında yapılmıştır. Bugün elde bu­lu­nan en eski masoretik metin nüshası, 820 - 850'lerde istinsah edilendir ki, sa­de­ce Tevrat'ı ihtiva etmektedir. Ahd-i Atik'in en eski tam nüshası ise, X. asrın ilk yıllarında istinsah edilen Halep kodeksidir...
Hıristiyanların kabul ettiği kutsal kitaplar listesi(canon), İskenderiye ve Diaspora'da kullanılan Yunanca Kitab-ı Mukaddes'te mevcut bütün kitapları ih­tiva etmektedir. Bu listeye, Yahudilerle Protestanlar'ın ‘apokrif,' Katolikler'­in ‘deutérocanonique' dedikleri kitaplar da dahildir. Ahd-i Atik'le ilgili Hıristi­yan Kanonu, Trente Konsili'nde tesbit edilip son şeklini almıştır.” (Ö. Faruk Har­man, a.g.e., c.1, s.495-496)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...