TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 46. BÖLÜM)
haber verdi.666[59] Vakidi der ki: Bana İshak b. Yahya, Musa b. Talha'dan nakletti ki: Muaviye ona: "Allah rahmet etsin
baban Ebu Muhammed ne kadar mal tereke olarak bıraktı." diye sordu. O da: "Bir milyon dirhem iki
yüz bin dinar." dedi. Talha'nın ölümü üzerine malları yağmalanmıştı. Her yıl Irak'tan yüz bin dirhem
geliri vardı ki, Serat ve diğer arazilerinin geliri bunun dışındadır. Ailesinin yıllık geçim ihtiyacını
Medine'deki Kanat denen yerden yirmi devenin suyunu taşıdığı bir araziden elde ederdi. Kanal
sulama yolu ile Arabistan'da ilk buğday ürünü elde eden o idi. Muaviye "Çok şerefli, cömert ve
saygın olarak yaşadı, boşluğu doldurulmaz biri olarak öldürüldü. Allah rahmet eylesin." dedi.667[60]
Daha önce Cemel harbi anlatılırken de bahsetmiştik ki, Cemel savaşı günü Mervan b. Hakem, Talha
b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam'ın ordusunda bulunuyordu. Harp kızıştığı bir sırada Mervan "Bu
günkü fırsatı kaçırırsam bir daha Osman'ın intikamını alamam." diyerek bir ok çekip Talha'ya attı.
Ok Talha'nın dizine saplandı. Kanı durduramadılar o da orada öldü.668[61]
Mücalid Şa'bî'den naklediyor:
-Hz. Ali (r.a.), Talha b. Ubeydillah'ı savaş meydanındaki vadilerden birinde, oraya atılmış olarak
buldu. Hemen atından indi onu oturumuna getirtip yüzündeki tozları sildi. Sonra da: "Ya Eba
Muhammed! Seni gökteki yıldızların altına bu halde vadiye atılmış olarak görmek bana pek ağır
geldi." diye yakınıp sonra da "içimde ve dışımdaki dertlerden Allah'a şikayet ederim!" dedi.
El-Esmaî der ki "Buradaki Uçur ve Bücur'un manası "İçimde dal-gulanan üzüntüler, anlatılamayan
elemler." demektir.669[62]
Leys, Talha b. Musarriften naklediyor:
•Hz. Ali, Talha b. Ubeydillah'ın yanına ölmüş olarak vardığında bineğinden indi. Onu oturtup
yüzünde ve sakalındaki tozları sildi. Ona Itthmetler dileyerek: "Keşke bu hadiseden yirmi yıl önce
ölüp gitsey-diın!"diye hüzünlendi.670[63]
Ebu Üsame anlatıyor: Bize İsmail b. Halid: "Bize Kays şöyle diyerek tınlattı ki:
-Cemel savaşı sırası Mervan, Talha'nın dizine bir ok attı. Dizinden jüin boşalmaya başladı. Bacağını
bir şeyle sıkınca kan duruyor, ama OCdsı şişiyor, bıraktıklarında akmaya başlıyor bir türlü
durmuyordu. Hz. Tıılhu: "Bırakın durdurmaya çalışmayın. O gelen Allah'ın gönderdiği bir •I okudur."
666[59] Taberani, Kebir 1/112 no 196; İbnu Sa'd 3/220; Ebu Nuaym, Hilye 1/88; Tarihi Dımışk 25/102; Lakin bu kaynaklarda Talha'nın kölesi olmadan haber miirsel
olarak verilir. Belazuri 10/124'te bunu Süfyan b. Uyeyne'nin şeyhlerinden diye verir.
667[60] İbni Sa'd 3/221, 222; Tarihi Dımışk 25/103; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/125
668[61] İbni Ebi Şeybe, Musannef U/101 h.no 10627, 15/19649; İbnu Sa'd 3/213; Taberani, Kebir 1/113 no 201; İbnu'l-Cevzi, El-Muntazam 5/114; Tarihi Bağdad
25/112, 113; Tarihi Halife b. Hayyat s. 183; İbni Sa'd el-Ahmesî'den o gün Talha (r.a.)'ın: "Biz Hz Osman'ın başına gelen felakette ikiyüzlü davrandık. Bu gün kanımızı
Osman için akıtmaktan daha uygun bir şey göremiyorum. Allah'ım bu gün Osman için sen razı olana kadar benden kanımı al" demişti, dediğini, yine İbni
Sa'd Avf rivayetinde der ki: "O gün Mervan, Hz Aişe'nin yanı başında duran Talha'ya bir alıp bncıığına isabet ettirdi. Talha bir kölesine "Bana bir yer ara!" dedi.
Köle "Böyle ytf bulmaya gücüm yetmiyor" deyince, Talha "Vallahi bu öyle bir ok ki onu sanki 'Mit gftnderdi. Allah'ım Osman için benden alacağını sen razı olana
kadar al!" deyip ur» bir tuşa yaslanarak öldü. Bu son rivayet için ayrıca bkz. Belazuri Enasabu'lıbI '10/126. 127
669[62] Tarihi Bağdad 25/114-115;Tehzibu'l-Kemal 13/420
670[63] Hakim Müstedrek 3/372; Taberani, Kebir 1/113 no 202; Tarihi Dımışk 25/115; tbnl HHI |»yb» 15/282 no 19670; Nuaym, Fiten h.no 161, Ebu Salih'ten
dedi. Sonra öldü. Biz onu kayıkların yanaştığı iskele /ısında bir yere defnettik. Ailesinden biri
rüyasında üç kere Talha'nın udisine gelip "Şu sudan beni kurtarıp rahatlasan ya! Zira ben suda
gülüyorum." dediğini görmüş. Bunun üzerine gidip kabrini kazdılar, klılur ki kabir sanki su yatağı gibi
yemyeşil (yosun tutmuş). Hemen suyu boşalttılar ve Talha'nın cesedini çıkardılar. Sakalı ve u/ünün
toprağa gelen tarafını toprak çürütmüş. Hemen Ebu Bekre ı mahallesinden bir arsayı on bin
dirheme alıp oraya defnettiler.671[64]
Metinde geçen “El-Kelleü”” Gemilerin durak yeri olup ona Arapça el Minâ (Liman) denir.
Ebu Muaviye ve diğerleri Ebu Malil el-Eşcaî aracılığıyla Talha (r.a.)'ın kölesi Ebu Habibe'den şöyle
naklettiğini anlatır:
Cemel savaşı sonrası Talha (r.a.)'ın oğlu İmran'la beraber Hz. Ali'nin yanına girmiştim. Hz. Ali
İmran'a "Merhaba" diyerek, ona yanında yer gösterdi. Sonra da: "Ben Allah'ımdan beni ve babanı
kendi haklarında:
"Onların göğüslerinde kin namına ne varsa söküp çıkarttık. Kardeşler olarak koltuklar üzerinde karşı
karşıyadırlar." (Hicr suresi ayet 47) buyurduğu kimselerden yapmasını ümid ederim." dedi. Orada
halının bir tarafında oturmakta bulunan iki adam ki, birisi Haris el-A'ver idi, "Allah bundan daha
adildir. Dün onları öldür, sonra da git cennette onlarla koltuklarda karşı karşıya oturan kardeşler
olun? dediler. Hz. Ali onlara: "En uzak, en, en öte yerlere def olun! Ben ve Talha kardeş olmayacak
da kimler olacak!" diye azarlayıp sonra Talha'nın oğlu İmran'a: "Ailen nasıl, babanın çocuklarının
analarından kimler sağ kaldı? Biz geçen yıllarda sizin arazinizden, hiç bir şeyi -hükümet olarakonlara
el koymak istiyor olduğumuz için almadık. Onları insanların yağma edeceği korkusuyla
korumak için almış idik." deyip sonra adamına "Ya Fulan, İbnu Karaza'ya git ve ona benim Talha'nın
arazilerini ve bu yıllar içindeki gelirlerini İmran'a vermesini emrettiğimi söyle. Sen de ey kardeşimin
oğlu! Bir ihtiyacın olunca kesinlikle bize gel!" dedi.672[65]
Ümmü Yahya lakablı, Talha'nın hanımı Su'dâ binti Avf el-Müriyye anlatıyor: Talha öldürüldüğünde
haznedarının elinde bir milyon iki yüz bin dirhem parası bulunuyordu. Onun gayrimenkulları ve
diğer varlıkları da kıymete tabi tutulup, otuz milyon dirhem olarak belirlendi.
673[66]
Hz. Talha'ya ait bir takım kıssalar Cemel savaşı bölümünde tılmış idi. Allah bizi kıyamette Talha ile
hasretsin.674[67]
671[64] İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/259 h. Nol9516; İbni Sa'd 3/223; Ayrıca İbni Ebi Şeybe 1 l/h. No 10627; Tarihi Dımışk 25/124; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/128
672[65] İbni Ebi Şeybe 15/281 no 19667 ve Beyhaki S. Kübra 8/173; Rıb'î b. Hıraş'tan. tbni Sa'd 3/225; Taberi, Tefsir cüz 14/36; Tarihi Dımışk 25/116-117; Tehzibu'l-
Kemal 13/420; Zehebi, S. A. Nübela 1/39; Zehebi'nin kısalttığı yerleri kaynaklardan ikmal ettim. Belazuri Ensabu'l-Eşraf 10/129
673[66] İbni Sa'd, Tabakat 3/224; Tarihi Dımışk 25/120; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 16/125
674[67] Zehebi burada Talha meselesini böyle bkiriyor. Gerçekten Hz Talha'nın ıslınım girişinden vefatına kadar bir çok menkibesi bize ulaşmıştır. İbni Asakir "Tarihi
Dımışk" adlı eserinde onun hayatına geniş yer vermiştir. Zehebi de Siyeri A'lamu'n-Nubela'sında bir kısmını nakleder. Yine İbni Sa'd ve Belazuri de ona geniş yer
ayırıyor. Ben burada onun yiğitliğine son bir misal olmak üzere Vakidi'nin Meğa/isiıulen 1/253-256 özetleyerek bir bölümü aktarıyorum ki, bunu İbni Asakir de
25/76 Vakidi'den nakleder. Vakidi bunu Uhut harbini anlatırken on dört ravi ve "«Uini vermedim" dediği diğerlerinin rivayetlerini birleştirerek "derler ki" diye
söze buşlıır: ("O gün Talha, Peygamber (s.a.v.)'i savunarak dehşetli bir çarpışma yaptı. Tıılhu d«l ki: Ben o gün, ashabı bozguna uğramış, müşrikler çoğalmış ve
Peygamberi her UtraftAil kuşatmış oldukları bir sırada Peygamberi gördüm. Onun önünde mi, ardı nün mı, sağında mı, solunda mı duracağımı bilmiyordum. Ama
Abdullah B. Sa'd B. Ebî Şerh (R.A.):675[68] Nesebi: Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh b. Haris b. Habib b. Malik b. Hısl b. Amir b. Lüey... Kureyşli olup Amir oğullarındandır.
Hz. Osman'ın süt kardeşi olup, Efendimizle sohbete erişmiştir.
Hz. Osman onu Mısır valisi yaptı. Hz. Osman'ın vefatıyla fitneden çekinip Mısır'dan Remle'ye göç edip orada öldü. Daha önceleri Amr b. el-Âs'ın yaptığı harplerde ordunun sağ kanat komutanlığını yapardı.676[69]
Adı dillerde anılan yiğit bir kahramandı. Kaç kere batıya (Kuzey Afrika) orduyla savaşa gitti. Bizans topraklarındaki Zati es-Savarî denen yerde yapılan harbin baş komutanı idi. Oraya denizden gitmişlerdi.677[70]
Önce Müslüman olmuş ve Peygamberimizin katipliğini yapmıştı. Her nedense daha sonra dinden dönerek tekrar müşriklere katıldı. Mekke fethi günü onun da kanı akıtılması gerekenler arasında adı ilan edildi. Hz. Osman onu koruma altına aldı ve canını kurtardı. Sonra iyi bir Müslüman olup iyi bir
kah önünde, kah ardında kılı^İR onları dağıtana kadar çarpıştım. Rasulullah o gün; Talha için "O sözünü yerlnş getirdi" buyurdu.
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Hz Talha'dan bahsedip: "Allah ona rahmet etsin. Uhut günü Rasulullah (s.a.v.) hakkında en fazla hak sahibi olan odur" dedi. Kendisine "nasıl yani?" diye sorulunca da. "O Peygamberden hiç ayrılmıyor, biz ise bir ayrılıyor bir yanına geliyorduk. Peygamberin etrafında dönerek kendini ona kalkan yapıyordu, Talha'ya parmaklarına ne oldu? diye sorulmuştu. "Malik el-Cüşemî Peygıııiıbeı< bil' ok attı. Onun okları hedeften şaşmazdı. Ben Efendimizin yüzünü elimle korudum, ük da parmağıma geldi" dedi. Ok parmağına saplanınca Talha "Off" demişti de Nibi (s.a.v.) de: "O eğer bismillah deseydi, ııımuiihi onu seyrederken cennete girecekti. Kendisi, dünyada yürüyorken bile, cennet rmlkinÜH olan bir kimseyi görmek arzu ederse Talha'ya baksın. Zira Talha sözünü ysriıii getirmiştir" buyurdu.
Talha der ki: Uhut'ta müslümanlar önce saldırıp sonra gerilediklerinde Amir b, Lü#y oğullarından biri mızrağını sürüyerek, alnı ak sakarlı zırhlı bir ata binmiş, pür olarak geldi ve "Ben şöyle bir adamım gösterin Muhammed'i de atının ökçeıin§ bir darbe atıp onu atına teptireyim! Sonra ben mızrağımı aldım. Vallahi onun gtt* bebeğine saplamakta hata emedim. O da öküz gibi böğürdü. Sonra ayağımı yunağına basarak onu mahvedene kadar bırakmadım.
Talha başından haç şeklinde bir yara aldı. Müşrikler ona bir ilerlerken bir de çekiltrkin iki darbe vurmuşlardı. Bu yara kanıyordu.
Hz Ebu Bekir der ki: Uhut günü Peygambere geldim. Bana "Amca oğlunu kül'Uİ" emrini verdi. Talha'ya vardım kanı akmakta olduğundan bayılmıştı. Yüzünden kanları temizledim. Ayıhnca bana "Rasulullah ne yaptı?" dedi. "iyidir" dedim. Ondan sonraki her musibet bir şey sayılmaz" dedi.
Dirar b. El-Hattab el-Fihri anlatıyor: Ömre haccı yaparken Merve'de traş olmuşken Talha'ya baktım. Başındaki haç gibi yarayı gördüm. Dırar sözün burasında dedi ki: Inna lillah ve inna ileyhi raciun. Vallahi bu yaralamayı ben yapmıştım. Karşıma geçti ona vurdum. Sonra ona bir daha saldırdım. Yine önüme gerildi bir daha vurdum. Aynı raviler derler ki: Cemel harbi olup, Hz Ali galib geldikten sonra Basra'ya girdi. Yanına bir arap girip konuşmaya başladı ve Hz Talha'ya dil uzattı. Hz Ali onu azarladı ve: "Sen Uhut'ta bulunmadın ve onun Peygamber katındaki derecesi yanında İslam için ne muazzam bir yeterlilik olduğunu görmedin tabi!" deyince adam sustu. Oradakilerden biri "Allah rahmet eylesin Uhut günü onun bu yeterliliği ve katlandığı bela ne idi?" deyince, Hz Ali: "Evet ona Allah rahmet eylesin! Ben onu orada kendini Peygambere kalkan yaptığını, her taraftan kendine kılıç sallanıp ok yağdığını gördüm. O ise canı ile Peygambere kalkan oluyordu. Birisi de: Eğer o gün Peygamberin ashabı öldürülse, Rasulullah da yaralansa ne olurdu?" deyince, Hz Ali (r.a.): Ben Peygamberin "Keşke ben de o gün dağın yamacına çekilenlerle çekilseydim" dediğini duydum.
Hz Ali Devamla der ki: O gün ben bir tarafta, Ebu Dücane bir tarafta onlardan bir grubu savmaya çalışıyordum. Sonra Allah onları defetti. Bir ara tek başıma, aralarında İkrime b. Ebi Cehl'in de bulunduğu çetin bir grubun arasına kılıçla saldırıp girdim. Benim etrafımı çevirdiler. Ama öbür yandan çıktım. Tekrar saldırıp önceki gibi öbür yandan çıktım. Ama ölmedim. Ecel beni sonraya bıraktı. Allah böyle hükmetmişti, o hüküm olacaktır."
Vakidi'nin Haberi bu tarz şevki, bir çok hadisçi tarafından tenkid edilir ve Vakidi'nin zayıflığı ileri sürülür. Sanıyorum bu o türlerden değildir. Zira Nesar, Sünen-i Kübra 4357 no ile Mücteba 6/29'da Cabir'den bu hadiseyi kısa olsa da baştaki besmele söyleme ile ilgili kısmı alır. Hakim de 3/369'da uzun bir hadisin içinde bu olayı ve hadis metnini verir. Ayn Haber İbni Sa'd'dadır. 3/217
675[68] Vakidi, Fihrist; İbni Sa'd 7/496; Nesebi Kurayş 433; Halife, Tabakat 291; Ebu Zür'a, Tarih 1/185; Buhari, T. Kebir 5/29 no 49; Fesevi, El-Ma'rife 1/253; Ensabu'l-Eşraf 1/160, 226; Taberi, Tarih (fihrist)
676[69] İbnu Sa'd, Tabakat 7/496; İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/48, tere. No 88; Tarihi Dımışk 29/19-23; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 11/19, 20
677[70] Tarihi Dımışk 29/26; Vulat-ı Mısr 36; Belazuri, Futuh s. 181, 262; Taberi, Tarih 4/291; Futuhu Mısr s.183; Ebu Zür'a, Tarih 1/185, 190; İbnu Ma'kulâ, El-İkmal 4/286
imtihan verdi.678[71]
Leys b. Sa'd der ki: Abdullah övülmeye değer karakterde biriydi. Kuzey Afrika'ya sefere gitmiş,
oranın kralı Cüfcir'i öldürmüş idi. Sonra zat-ı Savarî denen yere savaşa gitti. Orada bin gemiden
mürekkep Rum donanmasıyla karşılaşıp onlarla o güne kadar görmedikleri muazzam bir çarpışma
yaptı.679[72]
Ölüm gelip çattığı zaman Abdullah b. Sa'd: "Allah'ım dünyadaki son amelini sabah namazı yap!"
diye dua etmiş idi. Şafak sökünce abdestini aldı ve sabah namazına başladı. Son rekatta soluna
selam verir vermez ruhunu teslim etti.680[73]
Onun Muaviye safında Sıffeyn harbine katıldığı da söylenir.681[74]
Ebu Said b. Yunus el-Mısrî: "O Askalan şehrinde öldü." der.682[75]
Abdurrahman B. Attab:683[76] Nesebi: Abdurrahman b. Attab b. Üseyd b. Ebi'1-Iys el-Emevî. Doğumu
bir hayli eski. Annesi Cüveyriye binti Ebi Cehl b. Hişam'dır ki, Hz. Ali (r.a.)'ın Hz. Fatıma'nın üzerine
evlenmek için düğür olduğu bu kadın idi. Daha sonra onunla (Efendimizin Mekke fethi sonrası tayin
ettiği) Mekke valisi Attâb Üseyd (r.a.) evlendi.684[77]
Abdurrahman b. Attab, Cemel harbinde Hz. Aişe tarafında olup onlara namaz kıldırıyordu. Attab bu
savaş esnasında öldürüldü. Hz. Ali'nin onu ölüler arasında görünce "İşte bu toplumun lideri bu idi!"
dediği anlatılır.685[78]
Rivayete göre, Abdurrahman'ın parmağı Cemel harbinde kesilip kopmuştu. Bir kuş onu alıp
678[71] Tarihi Dımışk 29727, 28, 29, 30, 31; İbni Sa'd 2/141; İbni Hişam 4/52; Beyhaki, Delail 5/60, 62, 63; Belazuri, Esnabu'l-Eşraf 11/19; İbni Sa'd, dördüncü Tabaka
2/448; Bu, meşhur bir hadise olup, hemen her hadis kitabında bundan bir bölüm vardır. Özeti şudur:
-Abdullah İslama ilk girenlerden olmuştu, sonra Peygamberin vahiy katibi oldu. Ama bazen Efendimizin söylediği kelimeleri değiştirerek yazmaya başladı. Sonra
da "Muhammed ne dediğini bilmiyor. Ben onun dediğini değil istediğimi yazıyorum. İşte şu gördüğünüz bana vahyedilenlerdendir." İddiasını atıp Medine'den
Mekke'ye kaçıp dinden döndü.
Mekke fethi günü Efendimiz bütün müşriklere can güvenliği verirken dört kişiyi hariç tutup: "Onları Ka'be örtüsüne sarılmış olarak bulsanız bile öldürün" buyurdu.
Abdullah, Hz Osman'a gelip pişmanlığını ve tevbe ettiğini anlattı. Osman (r.a.)da onu alıp Efendimize getirdi. Onun anasının kendini nasıl emzirdiğini, nasıl
baktığını anlattı. Efendimiz yüzünü çeviriyor, Hz Osman "Ya Rasulallah biatini kabul et" diye yalvardı. Sonunda Efendimiz "peki" diye onu af edip arkadaşlarına
"Biriniz bu sıra kalkıp, bu fasığı öldürseniz olmaz mıydı?" buyurunca, Abbad b. Bişr: Ya Rasulallah bir işaret etseydin, gözüne baktık" deyince, Nebi (s.a.v.) "Ben
işaretle adam öldürtmem "Peygamber hain gözlü olmaz" buyurdu. Efendimiz onun biatini kabul etti. Abdullah Efendimizi görünce utancından hep kaçar olmuştu.
Hz Osman bunu Peygamber (s.a.v.)'e anlatınca: "İslam önceki günahları kesip atar" buyurdu. O da diğerleri gibi gelip selam vermeye başladı. Bkz: Ebu Davud
4/128, Nesai 7/106, 17 (Mücteba); Müsned 4/199, 204, 205; Beyhaki, Delail 4/351; Tarihi Dımışk 29/35
679[72] Tarihi Dımışk 29/36
680[73] Buhari, T. Kebir 3/1/91; Tarihi Bağdad 29/43; Zehebi, S. A. Nübela 3/35
681[74] Tarihi Dımışk 29/42'de Muhammed b. Ebi's-Serirî der ki: Abdullah b. Sa'd b. Ebi's-Serh, Muaviye Sıffeyn savaşına giderken Askalan'da öldü. Onunla Sıffeyn'e
gitmedi.
682[75] Tarihi Dımışk 29/42
683[76] El-tsbe 4/212, 5/73; Zehebi, Tecrid-i Esmai's-Sahabe 2/351 no 3724; Cemheretu Ensabi'1-Arab 113
684[77] Zübeyr b. Bekkar Neseb-i Kureyş; Zehebi, Tecrid-i Esmai's-Sahabe 1/351; Burada Zehebi'nin "Doğumu eski" demekle neyi kast ettiğini anlamadım. Ama bir
yanlışlık var. Zira Hz Ali bu Cüveyriye ile evlenmeye kalkınca, Efendimiz (s.a.v "Vallah'i Allah Rasulünün kızı ile Allah düşmanının kızı bir adamın nikahı altında bir
araya gelmeyecek" buyurdu. Hz Ali de vaz geçti. Bu çok meşhur bir haberdir. Bakz. Buhari, Humus 5 h. No 31, 10, Fazailu's-Sahabe 16 h.no 3729; Müslim no 2449;
Hakim 4/158; Buna göre Attab onunla hicretten sonra evlenmiş oluyor ki, Hz Hüseyin'den bile küçük olması muhtemeldir.
685[78] Cemhereti Nesebi Kurayş 2/694; Zehebi, Tecrid-i Esmai's-Sahabe 2/351 no 3724
götürmüş ve parmağı Medine'ye atmış. İnsanlar onun eli olduğunu parmağındaki yüzükten
tanıdılar ve üzerine cenaze namazını gıyaben kıldılar.686[79]
Abdurrahman B. Udeys:687[80] Nesebi: Abdurrahman b. Udeys (b. Amr b. Ubeyd b. Kilab b. Duhman
b. Ganm b. Hümeym b. Zühl b. Hânî b. Belîy). Künyesi "Ebu Muhammed el-Belevi'dir.688[81]
Sahabeden olup o da ağaç altında biat edenlerdendir.
Onun Peygamber Efendimizden bir tek rivayeti vardır. Mısır'da yerleşmişti.689[82]
Bu zat Hz. Osman'a karşı ayaklanıp onu öldürmeye gelenlerden biridir. Allah'ım fitnelerden senden
afiyet dileriz. Daha sonra Muaviye onu yakalatıp Filistin'de bir grupla beraber hapsettirmişti. Sonra
hapishaneden kaçtı. Arkasından bir atlı gidip ona Lübnan dağında yetişti, ve onu vurdu. Okunu
doğrultunca atlıya: "Yazıklar olsun, benim kanım hususunda Allah'tan kork, zira ben Peygambere o
ağacın altında biat edenlerdenim." demişse de adam "Dağda ağaç çok deyip onu öldürdü." Yunus
"O, Mısır'dan Hz. Osman'ın üzerine yürüyen anarşistlerin başı idi." der.690[83]
Muhammed b. Yahya ez-Zühlî der ki: Abdurrahman b. Udeys fitnenin başıdır. Ondan hadis olarak
bir şey rivayet edilmesi asla helal değildir.691[84]
Amrb.Ebîamr Yahut Haris B. Şeddad Veya Haris B. Züheyr: Kureyşli ve Fihr oğullarından. Vakidi ve
İbnu Ukbe'nin görüşüne göre Bedir harbine katılanlardan birisidir.692[85]
686[79] Zehebi, Tecridi Esmai's-Sahabe 2/351, 3724; El-İsabe 4/212, 5/73
687[80] İbni Sa'd 7/509; Fesevi 3/358; Tarihi Dımışk 35/107; Üsdü'1-Ğabe 3/370; İstiab 3/413; Taberi (fihris);
688[81] Tarihi Dımışk 35/107;
689[82] İbnu Sa'd 7/509; Tarihi Dımışk 35/107
690[83] Tarihi Dımışk 35/108, 114; Üsdü'1-Ğabe 3/370; El-İsabe 2/411; Tarihi Halife 168
691[84] Tarihi Dımışk 35/115; İbni Asakir bunu, Beyhaki'den "Bana ulaştığına göre Muhammed b. Yahya ez-Zühlî der ki!.... diyerek nakletmektedir.
692[85] İbni Hİşam (Tedmurî baskısı) 2/328; Tabakatı Halife 266; Tarihi Halife 248; İstiab 2/503; el-İsabe 2/530 no 5799
İşte Zehebi merhuma hayret ettiğim ilk yer. Zira onun buraya kadar rical isminde nasıl bir deniz olduğunu gördüm. İlk defa burada yanılmış veya o da şüpheli. Zira
bu "Amr b. Ebi Amr" kesinlikle sahabeden değil ve Bedir'de falanda bulunmamıştır. Bu zat yine Zehebi'nin Mizan'ında 2/281'de 6413 no ile bahsettiği, yine onun
Kaşifinde 2/337'dc 4265 no ile ve Siyeri A'lam'mda 6/118'de 32 no ile bahsettiği Amr olsa gerek. Buhari de onu T. Kebir'inde 6/359. Mizzi, Tehzib'inde 1049 no ile
bahseder. Zehebi ona Saduk diye bahseder.
Zehebi'nin onu böyle tanırken yanılması, sanırım Vakidi'den kaynaklanmıyor. Zira Zehebi metnin hemen girişinde "Vakidi ve İbnu Ukbe'nin görüşüne göre, bu zat
Bedr'e katılanlardan biridir" demektedir. Oysa Vakidi bu zatı sadece haberin ravisi olarak verir. Hem Vakidi ondan 22, 144, 153, 157, 576, 645, 1111, 1113'üncü
sayfalarda olayları ravi olarak nakleder. Ekserisini de bu zat İkrime'den nakleder. Zaten Zehebi onun Enes b. Malik, Ebu Said el-Makburî, Said Cübeyr, İkrime ve El-
A'rac'dan haber naklettiğini söyler. Buna rağmen Vakidi'nin Meğazisinde 1/22'den Bedir'le ilgili bir haberi "Bana Abdulaziz b. Muhammed, Amr b. Ebi Amr'dan
"Bedir kuyusundan ilk suyu içen Nebi (s.a.v.) oldu." Demesine bakarak, onu da sahabe sırasına alsa gerek. Oysa Vakidi hemen altında bu haberi yine Abdulaziz b.
Muhammed yoluyla Hişam b. Urve'den, o da babası Urve aracılığıyla Hz Aişe'den "Ayn su ile ilgili bir haberi verir. Yine Vakidi Bedir esirleri olayını 144'üncü
sayfada "Hamza b. Abdulvahit Amr b. Ebi Amr-İkrime isnadıyla İbni Abbas'tan nakleder. Bu da bu zatın Tabiinden biri olduğunu gösterir.
Tarihu'l-İslam'ın arapça tahkikini yapan üstad Tedmurî de, Vakidi'yi kaynak gösterirken, buna hiç dikkat etmediğinden verdiği kaynakların bununla alakası olmadığından
farkına varmaz. Zehebi merhum ise, Tecrid-i Esmai's-Sahabe'de de 4475 nolu tercemede yine bu ismi Vakidi'ye dayanarak Bedrî'dir der. Sonra da Belki de
bu zat hicri 36'da ölen Amr b el-Haris olsa gerek der. Burada da adındaki ihtilafa girer ama Tecrid'inde Amr b. El-Haris diye birinden bahsetmez. Zaten Halife b.
Hayyat Tarih 248'inci Sayfasında, onu hicri 63'üncü yılda Harra harbinde ölenler arasında bahseder. Sözü Hulasa edersek: Bir kere bu zat 1-Amr b. Ebi Amr mıdır
2- Amr b. El-Haris midir 3-Amir b. Haris midir. Bunun üçü de sonuçta aynı adam olmuş oluyor. Vakidi ve Ebu Ma'şer bu zatı Amr b. Ebi Amr olarak alıyor. Bkz
Vakidi Meğazi 1/157, ondan naklen İbni Sa'd 3/418. yine İbni Sa'd Musa b. Ukbe'nin de bu zatı Amr b. Haris diye aldığını söyleyip "Ama bu adla Muhammed b.
İshak Sire'sinde almıyor. Aynı zamanda ben Hişam b. Muhammed b. Sail el-Kelbî'den yazdıklarım arasında bu isme rastlamadım" der.
İbni İshak (İbni Hişam'ın kendisinden nakline göre) bu zatı, Haris b. Fihr oğullarından Bedir savaşına katılanlar arasında "Amr b. El-Haris b. Züher b. Ebi Şeddad"
Kudame B. Maz'un: Cümah kabilesinden olup, lakabı Ebu Ömer'dir. O da bu yıl idinde altmış sekiz yaşındayken öldü. Bedir harbine katıldı. Hz. Ömer onu Bahreyn valisi olarak atadı. Kendisi Hz. Ömer'in kayını -Abdullah b, Ömer ve Hafsa (r.a.)'lann dayısıdır. Aynı zamanda Abdullah'la Hafsa'nın halaları olan Safiyye binti el-Hattab'ın kocasıdır. Kendisi Habeşistan'a hicret edenlerdendir.693[86]
Sonra Ömer (r.a.), onu içki içtiğinden dolayı Bahreyn valiliğinden azletti. O, "İman edip de salih amel yapanlar var ya, onların, Klikti edip, iman ettikleri sürece, tatmış oldukları şeyden dolayı bir güıııılt yoktur." (Maide ayet 93) ayetini, içki tadılabilir, diye yorumlamıştı, Ömer de ona had cezası uyguladı.
(Mesele'nin esası Abdurrezzak ve diğerlerinin Abdullah b. Amir b. Rabî'a'dan naklettiği şu olaydır:
-Hz. Ömer, Kudame'yi Bahreyn'e vali yapmıştı. Sonra Abdul-Kftys oğullan lideri Carûd, Hz. Ömer'e gelip: Kudame içki içip sarhoş oldu. Ben ona Allah'ın verdiği Had cezası uygulansın diye sana geldim, dedi,
Şahit isteyince Ebu Hüreyre'yi söyledi. Ebu Hüreyre geldi ve: "Ben içerken görmedim, ama sarhoş olarak gördüm! Deyince, Ömer (r.a.) Carud'a "Sen Kudame hakkında şahit misin, düşman mı?" dedi. Ömer: "Haydi git şahitliğini yaptın!" dedi. Carut seslenmeyip gitti ama ertesi gün gelip "Bu herife had cezası ver." diye ısrar etti. Hz. Ömer "Anlıyorum ki sen ona düşmansın. Senin tek şahidin var." dedi. Carut Allah adıyla yemin verince, Ömer onu azarladı. O da: "Vallahi bu hak değil, amca oğlun içecek ben azarlanacağım ha!" dedi. Ebu Hüreyre de, bizden şüphe ediyorsan Kudame'nin hanımına sor." dedi. Ömer onun hanımı Hind bt. Velid'i çağırtıp yemin verdi. Kadın da "Evet" diye aleyhte şahitlik etti. Hz. Ömer Kudame'ye sana had sopası vuracağım." Deyince, Kudame: "Onların dediği gibi içmiş olsam bile, sen beni cezalandıramazsın." deyince Ömer "Niye" diye sordu. Kudame de: "Allahu Teala
"İman edip de salih amel edenlere Allah'tan sakınıp iman ettikleri sürece tattıkları şeylerde bir günah yoktur." buyuruyor dedi. Hz. Ömer "Sen bu ayetin yorumunda yanıldın. Sen eğer "Allah'tan sakınmış olsaydın, Allah'ın haram ettiği şeyden kaçardın." deyip insanlara döndü ve "Kudame'nin haddini danıştı. Onlar da "Adam hasta, böyle iken onu sopalayamazsın." dediler. Günlerce böyle geçti. Yine ashaba danıştı. Onlar "Adam zayıf iken ona sopa vuramazsın." dediler. Ömer arkadaşlarına: "Allah'ın beni sopa altına atması, bu adamın cezası benim üstümde verilmeden dururken, Allah'a kavuşmamdan daha iyidir, bana sağlam bir sopa getirin!" deyip Kudame'ye
diye bahseder.
Daha sonra gelen İbni Kesir gibi İslam Tarihi yazarları bu ihtilaflı isilmleri olduğu gibi aldığından, Bedir'e katılanların sayısı biraz kabarır.
Buhari Sahih'inde, Meğazi bölümünün Bedir'le ilgili kısmında Bedr'e katıldığı kesin bilinenlerin bir listesini verir ve bu bahsedilen zatı söylemez. Bedir'e katılan insanım daha halifeler döneminde ganimet dağıtımı ve fazilet bakımından ashab arasında çok iyi tanınırlardı.
Hem Zehebi bizzat ashaba tahsis ettiği eserinde, bu adı vermediği gibi özel olııııık ilk dönem sahabe hayatını kaleme alanlar da bu isme yer vermiyor. Benim aklıma yatan "Amr b. Ebi Amr" Bedir'deki haberi kendinden öncekileri atlayarak mtııki Peygamberden duymuş gibi naklettiği haberini gören Vakidi ve mesali ikinci dert» ceden kaynak olanlar bir vehm olarak bu raviyi sahabe sansalar gerek. İbni Hacer ve emsali zatların eserlerinde de bu isimleri ayrı ayrı yerlerde zikretmeleri de onun varlığını göstermiyor. Aksine her geniş çaplı eser yazan zatların kendinden önceki her rivayeti araştırma ve isbat etme konusunun yoruculuğu ve bitmez Ülkeıımei bir iş oluşundan dolayı, onları öylece eserlerine almalarından kaynaklanıyor. Zehebi de Tecrid'inde bu isimleri 2996 nolu Amir b. El-Haris el-Fihrî diye alır ve hu şeklin Yunus b. Bükeyr'in okuması ile yanlış olduğunu doğrusunu "Amr" okluğunu söyer 4357 no ile Amr b. Haris b. Züheyr diye alır. 4475 nolu tercemede de Amr b, Ebi Amr b. Şeddad el-Fihrî olarak Vakidi'den nakledip "her halde Amr b. Haris olsu gerek" der. Tabi Zehebi'nin bu eseri de İbnu'l-Esir'in Üsdü'1-Gabe adlı eserinin hulasası olduğu için geniş bir izah bulamıyorum. Doğrusunu Allah bilir.
693[86] İbni Sa'd 3/401
sopayla had yaptı. Ömer ona öfkelenip küstü. Küs olarak hacca beraber gittiler. Hac dönüşü Ömer
Sukyâ'da konaklayıp uyudu. Sonra uyanıp "Bana acele Kudame'yi getirin. Zira ben rüyada, bana
birinin geldiğini gördüm." dedi. Kudame'yi çağırdılar, ama o gelmem diye direndi. Ömer de
"Direnirse sürüye sürüye getirin." dedi. Gelince, Ömer onunla konuşup ona istiğfar ediverdi.
Böylece onların bu ilk sulhu oldu.)694[87]
Ka'bb. Sûr El-Ezdî:695[88] Hz. Ömer'in Basra kadısıdır. Cemel harbi günü (Hz. Aişe'nin tununda
olmasına rağmen yine Hz. Aişe'nin arzusuyla) her iki tarafın arasında sulh için konuşup onlara
nasihat ederken, nereden atıldığı belli olmayan bir ok Ka'b'a isabet edip onu öldürdü.696[89]
Kinane B. Bişr Et-Tücîbî:697[90] Hz. Osman (r.a.)'ı kuşatmak için gelen Mısır eşkıyalarının liderlerinden
biridir. O da daha sonra korkup kaçtı, ve bu yıl içinde yakalanıp öldürüldü.698[91]
Mücaşî B. Mes'ut B. Sa'lebe699[92]: Es-Sülem kabilesinden olup Efendimizle sohbet şerefine erenlerdendir.
Ebu Osman en-Nehdî -Küleyb b. Vail ve diğerleri ondan hadis rivayet ederler. Daha önce de
bahsedildiği gibi o da bu yıl öldürüldü.700[93]
Mücalid B. Mes'ud B. Sa'lebe:701[94] Üstte geçen Mücâşî'in kardeşi. Onun kardeşinden rivayeti
vardır, Kendisinden Ebu Osman en-Nehdî hadis rivayet etmiştir. O da kardeşi ile birlikte şehit düştü.
Muhammed B. Talha B. Ubeydullah Et-Tey Mi:702[95] Rasulullah (s.a.v.)'in sağlığında doğdu. Ona
bizzat Rasulullah (s.tt.v.)
Muhammed adını verdi ve Eba Süleyman diye künyeledi.703[96]
Çok ibadet edip, çok namaz kıldığı için kendine "Es-Seccâd" denilmiştir. (Kendisi asla bu Cemel
harbine katılmak istemezdi) Babası Talha (r.a.) onun yakasını bırakmayıp ikna olup Ali'ye karşı
beraber çıkmaya razı edene kadar uğraştı.704[97] Annesi Cahş kızı Hamne'dir. Cemel savaşında şehit
oldu.
694[87] Abdurrezzak, Musannef 9/244 h. No 17076; Beyhaki, Sünen-i Kübra 7/316
695[88] R2 Ka'b için bkz: İbni Sa'd 7/91-93; Halife, Tabakat 201; Tarih 154- 17'), 185, IH9; Ibni Kuteybe, El-Mearif 558; Buhari, Kebir 7/223; Fesevi el-Ma'rilc 3/312;
Tnheıi. Tarih 2/500, 501, 510, 588, 654, 3/17-33, 35-40, 43, 49,52, 57; El-Kaınil fi'l-Tarlh 3/245-247
696[89] Tarihi Halife 185; Fesevi, El-Ma'rife 3/312; Taberi 3/52; İbni Sa'd 7/92; Ibnu Kuteybe et-Tıval 144; Taberi 3/52
697[90] Kinane için bkz: Tarihi Halife 175; Taberi 2/648-677, 3/131; İkdu'l-Ferid 4/292; İbni Sa'd, Tabakat 3/71, 73, 74
698[91] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/34, 35; İbni Sa'd 3/74'te; Kinane'nin Hz. Osmun'ı |ehlt ettikleri anda, Hz Osman'ın zenci kölesi tarafından öldürüldüğünü söyler.
699[92] Mucaşi için bkz: Tarihi Halife 127, 129, 142, 154, 164, 181, 183; Meurif 330', Fesevi, Marife 3/53; Taberi, Tarih 2/390-441, 505, 525, 551, 617, 625, 663, 672,
3/1H
700[93] Futuhu'l-Buldan 378, 420; İstiab 3/520; Üsdü'1-Ğabe 4/300; Dincvri, El-Ahtmru't-Tıval 147
701[94] İbni Sa'd 7/30; el-Mearif 331, 583, Cahız el-Bürsan 131, 132; İstiab 3/521, 522
702[95] Vakidi, Meğazi 292; İbni İshak 270; İbni Sa'd 5/52-55; Nesebi Kureyş 281 i Tabakat-ı Halife 233; Ahbaru'l-Kudat 2/402, 3/19
703[96] Zübeyr b. Bekkar C. Neseb-i Kureyş 2/622; İbni Sa'd 5/57
704[97] Hz Ali onun cenazesini görünce, oğlu Hasan'a "Ya Hasan! Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, bu "Es-Seccad"dır. Onu bu ölüm meydanına babasına olan saygısı
ve babasının ısrarı attı, yoksa gelmezdi" dedi. İbni Sa'd 5/55
Müslim B. Abdillah El-Cühenî : Hz. Ali ona Cemel savaşı günü sulh için yanına bir Kur'an alıp gitmesini
emretmiş, o da harp meydanındaki bulunanların yanlarına gidip Kur'an hakkkı için insanları
halifeye itaate davet etmiştir. Orada öldürüldü.705[98]
Hind B. Ebî Hâle Et-Teymî:706[99] Rasulullah'ın oğulluğu ve Rasulullah'ın, anneleri Hatice olan çocuklarının,
anadan kardeşidir. Babasının adı karışıktır. Kimi Nebbaş b. Zürâra, kimi Malik b Zürara,
kimi Malik b. Nebbaş b. Zürara demişlerdir ki, ilki daha güçlüdür. Uhut harbine katıldı. Bedre
katıldığı da söylenir. Rasulullah'ın hilyesi ve şemailini çok iyi anlatırdı.707[100]
Ondan bacısı oğlu Hasen b. Ali'nin rivayeti vardır. Cemel harbinde Ali ile beraber savaşırken
öldürüldü. Oğlu Hind b. Hind de, Mus'ab b. Zübeyr'le Uhut'ta öldürülmüştü.708[101]
Cemel Harbinde Ölenlerin Sayısı
Cemel vakası, on üç bin ölü verdikten sonra sona erdiği söylenir. Katade'den ise: "Cemel günü yirmi
bin kişi öldürülmüştür." dediği sabittir.709[102]
O gün öldürülenlerden kimileri:
1- Abdurrahman b. Abdillah b. Âmir b. Kurayz
2- Abdullah b, Musâfi'i b. Talha el-Abderî
3- Abdullah b. Hukeym b. Hizam el-Esedî
4- Ma'bed b. Mikdad b. el-Esved el-Kindî
Allah daha iyi bilir.
Hicri Otuzyedinci Yıl Olayları Sıffeyn Savaşı:710[103]
Muhammed b. İshak, Muhammed b. Ömer (el-Vakidî)'den nakleder:
-Hz. Osman şehid edilince eşi Naile, Şam'da bulunan Muaviye'ye bir mektup yazarak; Hz. Osman'ın
-mahsur kaldığı evde- yanına nasıl girilip öldürüldüğünü tasvir eden bu mektupla, kanıyla duran
gömleğini de ona yolladı. Muaviye de bu mektubu Şam halkına okuyup bu gömleği Şam diyarındaki
705[98] Müslim b. Abdillah'ın hayatı hakkında bilgi azdır. Kitaplarda geçen Vakidi'de (750'nci sayfada onun bir seriyyede bulunduğunu anlatır. Taberi ise onu Müslim
b. Abdillah el-İclî diye alır. 3/43-51; Belazuri, Ensab 3/36
706[99] Buhari, T. Kebir 8/240; Fesevi, Tarih 3/284, 288; Halife, Tabakat 43, 179; Belazuri, Ensab 1/390
707[100] İbni Sa'd 1/422; Bu haber Siyer bölümünde geçti.
708[101] Uhut'ta anlatıldı.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 215-244
709[102] Tarihi Halife sayfa 186; Taberi, Tarih 3/58’de tafsilatıyla verir.
710[103] Sıffeyn, kuzey Suriye'de er-Rikka'ya yakın Fırat kıyısında bugün, Ebu Hürcyr» köyü denen yerdedir.
ordular arasında dolaşdırttı. Böylece onları Hz. Osman'ın kan davasını gütmeye teşvik etti. Ordular
da Muaviye'ye bu "Hz. Osman'ın kanını isteme" hususunda biat etti.711[104]
Hz. Ali halife olarak kendine biat edildiği zaman oğlu Hz. Hasan ile Abdullah b. Abbas ona: "Sen
Muaviye'ye bir mektup yollayıp, onu Şam valiliğinde bırak ve onu biraz tamahlandır. Zira o yakında
vali kalmayu tamah edecek, sana ve kendi civarlarına bizzat kafi gelecek güçtedir. Diğer insanlar
sana biat işini tamamladımı, onu istersen vali olarak bırakırsın istemezsen görevden alırsın."
dediler. Hz. Ali de onlara:
-Muaviye buna, kendisini asla azletmeyeceğine dair Allahu tcttl» adına ahit ve vesika vermediğim
sürece asla razı olmayacaktır, dedi. Onlar:
-Sen böyle bir şeyi ona sakın verme! dediler.
Bu durum Muaviye'ye ulaştırıldı, o da öfkelenip "Vallahi Ali'ye bağlı olarak hiçbir idareyi kabul
etmeyeceğim ve ona biat etmiyorum!" dedi,
Şam halkına da "Ziibeyr b. Avvam'ın Şam'a gelmekte olduğunu, ve kendisinin Zübeyr'e biat
edeceğini" açıkladı.
Lakin Cemel savaşı hadisesinin vuku bulduğu haberi kendisine ulaşınca, bu ilanı durdurdu.
Zübeyr'in öldürüldüğü haberini duyunca da ona rahmetler dileyerek "Eğer Zübeyr bize gelmiş
olsaydı kesinlikle ona biat edecek idik ve o buna layık, ehliyetli biri idi." dedi.
Hz. Ali'nin Basra'dan Medine'ye geri gelişinde, Cerîr b. Abdillah el-Becelî'yi Muaviye'ye yolladı. O da
varıp Muaviye ile konuşup Hz. Ali'nin halifeliğini övüp ona biat etmenin önemini, bütün insanların
onun halifeliği etrafında nasıl toplandıklarını anlattı ise de, Muaviye direnip biati kabul etmedi.
Muaviye ile Cerîr arasında bu konuda pek çok konuşma geçti. Sonunda Cerîr b. Abdullah, Hz. Ali'nin
yanına dönüp görüp duyduğu şeyleri haber verdi. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) Şam üzerine
yürümeye karar verdi.712[105]
Muaviye de Eb Müslim el-Havlanî'yi Hz. Ali'ye yollayıp ondan biat etmeden önce istediği bir çok
şeyleri bildirdi. Bu isteklerden birisi de "Hz. Osman'ın katillerinin kendine verilmesi" idi. Hz. Ali buna
asla yanaşmadı. Bu yüzden ikisi arasında bir kaç kere yazışma cereyan etti.
Sonra her ikisi bir biriyle çarpışmak için harekete geçip, Muharrem ayının bitmesine yedi gün kala
Sıffeyn denen yerde karşı karşıya geldiler. Aralarındaki harp Safer ayının başında patlak verdi.
Böylece günlerce savaştılar.
Bana İbni Ebî Sebra, Abdülmecid b. Süheyl -Ubeydullah b. Abdillah isnadıyla İbni Abbas'tan şöyle
dediğini haber verdi: "Hz. Osman beni hac emiri tayin etmişti. İnsanlara hac işini yaptırdım. Sonra
Medine'ye geldim ki, Hz. Osman öldürülmüş, yerine Ali'ye biat edilmiş. Ali bana "Durma Şam'a git.
Zira seni oraya vali tayin ettim." dedi. Ben ona "Bu iyi bir görüş değil. Muaviye, Osman'ın amca
711[104] Belazuri, Ensab 3/76; Biraz daha kısaca. İ. Asakir Tarihi Dımışk 59/117
712[105] Belazuri, Ensabu'l-Eşıaf 3/72'de Medaini -İsa b. Yezid el-Kinani isnadıylaCeriı'in konuşmasını Muaviye'nin cevabını nakleder. S. 65'te de konunun bir başka
yönünü isnadsız verir. Taberi 3/70; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 59/117, 118; İbnu '1-A'sem el-Futuh 2/379;
oğlu, hem de onun Şam valisi. Osman'ın kanına karşılık boynumu vurmayacağından emin değilim.
En azından beni hapsedecektir." dedi. Ali de "Sana niye böyle yapsın ki?" deyince "Senin akrabanım
diye. Zira sana saldıran herkes bana da saldırıyor. Ama sen Muaviye'ye bir mektup yaz ve ona bir
takım hediyeler yollayarak bazı şeyler vaad et!" dedim. Ama o "Vallahi bu dediğin asla olmayacak."
dedi.713[106]
Ebu Ubeyde el-Kasım b. Sellam, birisinin kendisine Ebu Sinan el Iclî'nin şöyle dediğini anlattı: İbni
Abbas, Hz. Ali'ye "Sen beni Muaviye'ye gönder. Vallahi ona öyle bir ip dolarım ki, asla ortası
kopmaz." dedi. Ali de "Ben senin de onun da hilelerinizle bir alakum yok. Benim ona kılıçtan başka
verecek bir şeyim yok. Ta ki hak batıla galip gelsin." deyince İbni Abbas: "Yahut bundan başka bir
şey olamaz mı?" dedi. Hz. Ali "Nasıl bir şey?" deyince İbni Abbas: "Muaviye bu kadar çok adamına
rağmen sözüne karşı gelinmeden itaat ediliyor. Sen ise azıcık bir şeyden dolayı bile karşı gelinip
sözün dinlenilmiyor." dedi.
Daha sonra Iraklılar Hz. Ali'ye karşı gelmeye başlayınca: "Allah Allah İbni Abbas'ın firasetine bak,
sanki ince bir örtüden gayba bakarak konuşuyor." dedi.
Mücalid Şa'bi'den naklediyor: "Hz. Osman öldürüldüğünde Ünımü'l-Mu'minin Ebu Süfyan kızı
Ümmü Habibe Osman'ın ailesine "Bana Osman'ın öldürüldüğü elbiseyi gönderin!" diye haber saldı.
Onlar da elbisesini kanla bulanmış halde ve Hz. Osman'ın sakalından yolunan tüylerle beraber
yolladılar. Sonra Ümmü Habibe, Nu'man b. Beşir'i çağırtıp onları Muaviye'ye yolladı. Nu'man bu
eşyaları Ümmü Habibe'nin mektubuyla beraber Muaviye'ye verdi. Muaviye hutbeye çıktı. İnsanlar
toplandı. O da kanlı gömleği açıp onlara göstererek Osman'a yapılan zulümleri anlattı. Ve insanları
Hz. Osman'ın kan davasını istemeye çağırdı.714[107]
Şamlılar "O senin amca oğlundur. Sen de onun velisi sayılırsın. W\t de seninle birlikte onun kanını
istiyoruz!" dediler ve Muaviye'ye bitil ettiler.715[108]
Yunus, Zühri'den naklediyor: Muaviye'ye Talha ve Zübeyr'in öldürüldüğü, Hz. Ali'nin de Sıffeyn'de
galib geldiği haberi ulaşınca, Şam halkını kendiyle berbaber savaşmaya, bu meselenin halli için Şura
kurulmasına ve Osman'ın kanının taleb edilmesine yardıma çağırdı. Şam halkı da ona sırf bu konu
için lider olarak biat ettiler, ama halife olarak biat etmediler.716[109]
Yahya el-Cu'fî "Sıffeyn" adlı eserinde, haberin isnadını da vererek anlatır ki, Muaviye-kendisi ile
görüşmeye gelen- Cerir b. Abdullah'a "Sen Ali'ye bir mektup yaz da Şam valiliğini bende bıraksın,
ben de ona biat edeyim." dedi. Yine Yahya der ki, Velid b. Abdullah'a da "Ali'ye bir mektup yaz da,
Şam idaresini bana bıraksın, ben de ona biat edeyim!" diye haber saldı. Velid b. Ukbe de ona şu
beyitler bulunan bir cevap yazdı.
713[106] T. Dımışk 69/121, 122
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 244-245
714[107] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/76; İ. A'sem el-Futuh 2/392; İbni Asakir, T. Dımışk 59/117 ve 122
715[108] T. Dımışk 59/130
716[109] T. Dımışk 69/126
Muaviye! Şam, senin Şam'ındır, iyi sarıl Şam'ına, yılanlar girmesin yanına
Onu kabilelerle ve mızraklarla koru! Kolları kesik aciz biri olma!
Zira Ali vereceğin cevabı bekliyor. Sen ona alın saçını ağartan bir harp yolla!717[110]
Bize Ya'la b. Ubeyd, babasınn Ebu Müslim el-Havlanî ve bir grup insan Muaviye'ye: "Sen Ali'yle çekişmeye girdin (Onunla hangi iddia ile savaşacaksın) sen onun gibi (ilk müslüman, Peygambere akrabalık ve hicret etme hususunda) biri misin ki?" dediler. Muaviye de:
-Hayır! Vallahi kesinlikle biliyorum ki, Ali benden daha faziletli ve bu liderliğe daha fazla hak sahibi... Lakin siz bilmiyor musunuz ki, Hz. Osman mazlum olarak öldürülmüştür. Ben onun amca oğluyum. Ben Osman'ın kanını (kısas) istiyorum. Ali'ye gidip söyleyin de, Osman'ın katillerini bana versinler, ben de onun isteklerini yerine getireyim!" dedi. Onlar bu konuyu Hz. Ali'ye getirdiler ama o (katil bizzat belli değil, hem elimde değil, üstelik cezayı ancak halife uygular, uygulatır mülahazasıyla) bu isteği reddetti.718[111]
(Belazurî ve İbni Asakir, El-Cufî'den naklen burada Muaviye'nin H?,, Ali'ye, Hz. Ali'nin ona yazdığı cevabı şöylece naklediyor: Ebu Ravk el-Hemedanî anlatıyor:
Bismillahirrahmanirrahim:
Ebu Süfyan oğlu Muaviye'den, Ebu Talib oğlu Ali'ye... Emma ba'du:
-Allah ilmiyle Muhammed (s.a.v.)'i seçip çıkardı, onu kendi vahyine emin yaptı, kullarına Peygamber seçti. Sonra Müslümanlardan bir kısmını onun avanesi yapıp, Muhammed'ini bunlarla güçlendirdi. Onların Peygamber katındaki dereceleri, kendilerinin İslamdaki faziletine göre idi. Bunların Allah ve Rasulü için en iyi yol göstereni, ona halife olan, sonra da halifeye halife olan (Ömer), üçüncü olarak zulmedilerek öldürülen Osman olmuştur. Her biri kıskanıldı, her birine asi gelindi. Tabi biz bu konunun senin nazarında şüpheli olduğunu, sözünde Osman'ı yalnız bıraktığını, teneffüs edişindeki derin derin soluma ifadeni, halifelere -biat ve destekte- ağır alışını biliyoruz. Bunların her birinde sen -burnuna- itaat etmesi için burunsalık geçirilen devenin teslimiyeti gibi istemeyerek teslim oldun.
Hiç kimse halayın oğluna seninki kadar kıskançlık yapmadı. Onun sana akrabalığı ve zatının fazileti senin ona böyle davranmamanı gerektiriyordu. Akrabalık bağını kestin, iyiliklerini çirkin saydın, ona açıkça düşmanlık ettin, içnde ona karşı kötülük besledin. Her turaftan ona insanlar saldırıya geçecek kadar aleyhine insanları kışkırttın. Her ufuktan süvariler çıkıp geldi.
Peygamberin Hareminde ona silahla saldırıp seninle beraber aynı mahallede öldürdüler, sen bu bağırıp çağrışmayı duyduğun halde onlara ne sözle, ne de elinle engel oldun. Ömrüme yemin olsun ki, ey Ebu Talib oğlu, eğer sen onun için üstüne düşen görevi hakkıyla yapsaydın insanları ona ilişmekten men etsen, yaptıklarının ne çirkin olduğunu bildirseydin, bizden önceki insanlardan hiç
717[110] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/75'te bu şiiri 5 beyit olarak verir. T. Dımışk 59/127, 131; Yahya b. Süleyman el-Cu'fi Vak'atu Sıffeyn 59/127
718[111] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/66; Tarihi Dımışk 69/132; Buradaki Parontei ttrttNI konunun açıklığı için eklenmesi gereken bir yeri idi. ( ) bu şekil arası Belazuri VI T. Dımışk'tan ilavedir.
biri seni kimseyle denk tutmayacaktı. Hatta böyle yapman insanların senin hakkında besledikleri "Osman'dan uzak durdu, onun aleyhine çalıştı" gibi fikirleri de silip atacaktı. Bir başka husus da, senin Osman'ın katillerini barındırman senin Osman'ın velileri katında zanlı olmandır. Zira onlar senin, destekçilerin, ellerin ve yardımcılarındır.
Hem bana ulaşan haberlere göre sen, Hz. Osman'ın kanından yakanı kurtarmak ve kendini suçsuz yapmaya uğraşıyormuşsun. Eğer sözünde doğruysan, Osman'ın katillerini bize teslim et, onları kısasen öldürelim. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, biz Osman'ın kan davasını dağların başında, çöllerde, karada ve denizde her yerde güdeceğiz. Onları öldürmeden veya bizim canımız çıkmadan bundan vazgeçmeyeceğiz!
Vesselam...
Muaviye bu mektubu, Ebu Müslim el-Havlanî'ye verip, Ali'ye götürmesini emretti. O da Kûfe'ye geldi ve Ali (r.a.)'a ulaştırdı. İnsanlar mescitte Ali ile oturuyorlardı. Mektup onlara okununca Kûfeliler: "Hepimiz Osman'ın yaptıklarını hoş görmüyorduk, öyleyse hepimiz Osman'ın katiliyiz!" dediler. Ali, Ebu Müslim'e bir şey söylemedi. Durumu gören Ebu Müslim "İşte şimdi -çirkin sayılan- dişi hayvanı döl-lettirmek hoş sayıldı demektir." dedi. Hz. Ali cevaben şöyle yazdı:
Bismillahirrahmanirrahim
Allah kulu, müminlerin emiri Ali'den Muaviye'ye:
Havlanlı Ebu Müslim, senin, içinde Hz. Muhammed'i ve Allah'ın ona bahşettiği, hidayet vahyi bahseden mektubun bana geldi. Hz. Mu-hammed'e vaadini gerçekleştiren, yeryüzünde ona sapasağlam genişleme imkanı veren bütün dinlere ona galib getiren kendi kavminden kendisini yalanlayan, karalayan, aleyhine olanları destekleyerek ashabını Mekke'den kovan, istemeseler de Allah'ın emri galib gelene kadar ona karşı işleri karman çorman eden, kin ve düşmanlık taşıyanları onunla zabt-u rabt altına alan Allah'a hamd olsun.
İnsanlardan ona en düşman olanı kendi kavminden ona en yakın olanı idi. Sonra ona yakın olanlar takib etti. Ancak Allah'ın kurtardığı az bir grup düşman olmadı.
Diyorsun ki, "Allah (cc) müminlerden yardımcılar seçip bunlarla onu destekledi. Onların Hz. Muhammed katındaki yeri İslamdaki kıdemliliklerine ve faziletlerine göre olmuştu." Ömrüme yemin olsun ki,
Ebu Bekir'le Ömer'in İslamdaki yeri çok muazzamdır. Onlara dil uza-tunlar büyük bir kayıptadır. Osman'ın fazilette üçüncü olduğunu hatırlatıyorsun. Eğer Osman iyi biriyse, yakında kesinlikle iyiliklere kut kat karşılık veren, Şekûr bir Rabbe kavuşacaktır. Yok eğer kötü amel yaptı ise, öyle esirgeyen, bağışlayan bir Rabbe kavuşacak ki, onun bağışlayamayacak kadar gözde büyütülen bir günahı olamaz. Ben umarım ki, Allah müminlere yaptıkları amellerin miktarı kadar bir karşılık verdiği zaman, bize düşecek hissenin Müslümanlardan ehli Beyt'e ve* rilecek en geniş hisse olur.
Allah, Hz. Muhammed'i gönderdi. O da Allah'a iman etmeye onu tek tunımaya davet etti. Ehli Beyt olarak biz ilk önce inanıp teslim olanlar İdik. Biz böylece imanımızda sebat ettik. Arap evlerinden
içinde insan Oturduğu bizim dışımızda hiçbir evde Allah'a ibadet eden yoktu. Kavmimiz başımıza bu gaileleri açtılar, nice tasalara düşürdüler. Bize kutılanlarsa az sayıda (kabileden olan değil de hizmetçi, köle vb.) İnsanlar oldu. Bizi dar bir koyakta yaşamaya zorlayıp, üzerimize gözetleyiciler koydular. Yemekten ve tatlı su içmekten men ettiler, Aralarında bizimle yemeyeceklerine, içmeyeceklerine, alış veriş yapmayacaklarına, bizimle evlenmeyeceklerine, bizlerle konuşmayacakla" rina, ya da Peygamberimizi onlara teslim edip öldürmelerine organlarının paramparça edilmesine razı olmamızı şart koşan bir anlaşma metni yazdılar.
Ama Allah bize Efendimizi koruma ve savunma azmi verdi. Kureyş'ten diğer müslüman olanlar ise, ya aynı aşiretten olmaları veya dokunulmazlık elde etmiş bir antlaşmalısı bulunması sebebiyle bizim içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmuş, bize kendi kavmimizin yaptığı azgınlık gibi bir şey, onlara ulaşmamıştı. Onlar telef olmayacak güvenli bir yerde idi.
Sonra Allah, Peygamberine hicreti ve müşriklerle savaşma emrini verdi. Harp patladığı zaman Peygamber ehli beytini en ön safa geçirtiyor ve ashabını onlarla koruyordu. Bedir harbinde Ebu Ubeydc, ühut'tıı Hamza, Mute'de Cafer şehit oldu. Onların şehit olmaya kendini sundukları gibi diğer sunan ehli beyti istesem isim isim sayardım. Lukin onların ecelleri gelmiş ama ölümleri gecikmiş idi.
Sen benim halifelere biatta ağırdan alıp onları kıskandığımı hatırlatıyorsun. Hasedin gizlisinden de açığından da Allah'a sığınırım. Biatta geç kalışımdan insanlara dileyecek özrüm yok. Rasulullah öldüğü ve Ebu Bekr'e biat edildiğinde baban Ebu Süfyan geldi ve "Bu işe en layık insan sensin! Uzat elini sana biat edeceğim." demişti. Bu sözün babana ait olduğunu sen de biliyorsun. Tefrika olur korkusuyla bunu reddeden ben idim. Zira insanlar küfür ve Cahiliye döneminden yeni kurtulmuş oldukları için o dönemin adetlerini unutmayacak kadar yakın idiler. Eğer sen, babanın bildiği gibi benim hakkımı bilirsen doğru yolu bulursun. Yoksa ne yapacaksan yap, Allah senden kurtulacak bir şey verecektir.
Sen bana Osman'ı ve benim insanları ona kışkırttığımı söylüyorsun. Osman senin de gördüğün gibi bir takım işler yaptı. İnsanları hücumuna uğradığını, bu işlere benim karışmadığımı biliyorsun. Ancak sana da belli olduğu gibi, sen birini bir şeyle suçlarsan suçlanıyorsun.
İddiana göre onun öldürülüşünü hatırlatıp, katilleri sana vermemi istiyorsun. Ben onu öldürenin bizzat hangisi olduğunu bilmiyorum. Bir kere olay burnuna ve gözüne darbesini vurmuştu (şaşkınlaşmıştı). Senin itham ve töhmet altına soktuğun insanlardan kimini böylece delilsiz sana teslim etmemin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Sen şimdi bu batıllarından ve eşkıyalığından vazgeçmiyorsan, kesinlikle onu öldürdüğünü iddia ettiğin adamlar da seni arayacak senin onları dağda ovada aramanı beklemeyeceklerdir.
Vesselam.
Böylece Hz. Ali mektubu Muaviye'ye teslim etmek üzere Ebu Müslim el-Havlanî'ye verdi. Ravilerden birisi "Ebu Hüreyre'nin bu seferde Ebu Müslim el-Havlanî ile beraber olduğunu
söyler.)719[112]
Bana Hallad b. Yezid el-Cu'fî, Amr b. Şemir -Cabiri- Cu'fî isnadıyla Şa'bî veya Ebu Cafer el-Bakır'dan -
buradaki şüphe Hallad'indir- şöyle naklediyor: Muaviye'nin tutumu ortaya çıkınca Hz. Ali (r.a.) bir
adam çağırdı ve ona "Şam'a gidip hayvanını Mescid'in kapısına bağlayıp bir yolcu edasıyla mescide
girmesini, hiçbir eşyayı bineğinden indirmemesini, sefer elbisesini çıkarmamasını tenbih edip
"böyle yaparsan üzerinde yolculuk alametini görüp sana "nereden geldin" diye soracaklar. Sen de
"Irak'tan" dedin mi, hepsi üzerine üşüşüp "orda ne
haber var?" diyecekler. Sen de: "Ben yola çıktığımda Ali size gelmek için Iraklılar arasında kıyam
etmiş yakında size saldırıya geçecekler," dersin. Sonra durumun ne olacağını beklersin." dedi. Adam
yolu çıkıp Şam'a geldi ve aynen denileni yaptı. Mescide girince bir garip olduğu anlaşıldı da,
nereden geldiğini sordular. Onlar "geldiğin yerlerde ne var ne yok" dediler. O da "Ben Ali'den
ayrıldığımda size saldırmak için Iraklıları toplamıştı." dedi. Daha bir çok sorular sordular. Haber
hemen Muaviye'ye ulaştırıldı. O da Ebu'l-A'ver es-Sülemi'yi bu gelen adamı ve dediğini araştır, diye
ona yolladı. Ebu'l-A'ver gelip ona soracaklarını sorup cevabını aldı. Sonra gelip Muaviye'ye durumu
anlattı. Muaviye ona "derhal mescide gelin" diye ilan yaptırdı. İnsanlar mescide üşüşüp
doldurdular. Muaviye yürüyerek gelip minbere çıktı. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra:
-Ey insanlar! Ali Iraklılarla beraber size saldırmaya karar vermiş ne dersiniz?" dedi. İnsanlar
çenelerini göğüslerine indirdi, kimse Muaviye'ye göz ucuyla bile bakmadı. Onlardan cevap veren
olmadı, Derken Himyerli Zu'1-Kulâ kalkıp "Ya Emira'l-Mu'minin, emretmek size, emri tutmak da
bize düşer." deyince Muaviye hutbeden inip "Derhal askeri kamplara gidin. Kim üç gün içinde
kampa kal il mum canını helal etmiştir." diye ilan ettirdi.
Hz. Ali'nin adamı, hemen geri dönüp durumu Ali'ye bildirdi. 11/. Ali de Kunbur'a emrederek
"camide toplanın" diye ilan ettirdi, insanlar camide toplandı. Hz. Ali hutbeye çıktı, Allah'a hamd ve
sena edip sonra:
-Ey insanlar! Şam'a gönderdiğim elçim yanıma gelmiş bulunuyor, Bana Muaviye'nin Şamlılarla
beraber bize saldırmaya karar verdiğini haber verdi. Bu konudaki fikriniz ne?" dedi. İnsanlar peş
peşe "Yi Emira'l-Mu'minin, "benim görüşüm şu", bir diğeri "benim kanaatim şu" demeye başladılar.
Konuşanların çokluğundan Hz. Ali onların ne dediğini anlayamıyordu. Gürültü iyice artınca Hz. Ali
(r.a.): "İnna lilluhi ve innâ ileyhi râci'ûn, bu işi Ciğer yiyicinin (Hind'in) oğlu götürdü." dedi.720[113]
A'meş der ki: Bana "Sıffeyn günü Hz. Ali'yi gören bir adam, onun ellerini vurup parmaklarını ısırarak
"Hayret doğrusu ben isyan OİUnicağım da, Muaviye itaat olunacak." dediğini haber verdi.721[114]
719[112] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/67-70
720[113] T. Dımışk 59/136
721[114] T. Dımışk 59/137
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 245-254
Hz. Ali'nin Kays B. Sa'd B. Ubade'yi Mısır'a Tayini Ve Görevden Alması722[115]
36'ncı yılında (Hişam b. Muhammed el-Kelbî'nin anlatmasına göre) Muhammed b. Ebi Huzeyfe
öldürüldü. Sebebi şu idi: Mısır çapulcuları Muhammed b. Ebi Bekr ile beraber Hz. Osman'ı
muhasaraya çıktıklarında, Muhammed b. Ebi Huzeyfe Mısır'da kalmıştı. Abdullah b. Sa'd b. Ebi Sarh
gelip onu oradan kovdu. Kendisi Hz. Osman öldürülene kadar Mısır valiliğine devam etti. Hz. Ali'ye
biat edilince, Muaviye ihtilaf çıkardı. Yanına Amr b. El-Âs'ı da alarak Muhammed b. Ebi Huzeyfe
üzerine yürüdü. Henüz Hz. Ali'nin vali tayin ettiği Kays gelmemişti. Onu bir kaleye sıkıştırıp
mancınıkla taşlayıp yakaladılar, sonra öldürdüler.
Hişam b. Muhammed burada, Abbas b. Sehl es-Sâîdî'den bu hadiseyi şöyle anlatır: Muhammed b.
Huzeyme, Hz. Osman'a saldırmaya gidenleri bizzat kışkırtan kimsenin onlar gidince Ebu Huzeyfe
oğlu Muhammed, Hz. Osman'ın Mısır görevlisi olan Abdullah b. Sa'd b. Ebi's-Sarh'a saldırıp onu
Mısır'dan çıkarmış yerine zorla kendi geçmişti. Abdullah da yola çıkıp Filistin'e yakın Tohum şehrine
gelip Hz. Osman meselesinin sonucunu beklemeye başlamıştı. Medine'den gelen bir adamdan
durumu öğrendi. Gelen adam onu tanıyınca "Eğer canına ihtiyacın varsa kaç kurtul" Zira Emiru'1-
Mu'minin Ali seni ele geçirirse ya öldürecek ya da İslam diyarından sürecek. İşte yeni vali de arkam
sıra geliyor, dedi. "Abdullah yeni valinin Sa'd b. Ubade'nin oğlu Kays olduğunu duyunca, "Allah
Muhammed b. Ebi Huzeyfe'yi kahretsin, zira o, amcası oğluna isyan edip aleyhine çalıştı. Halbuki o
ona kefil olmuş bir çok iyilikte bulunmuştu. O ise buna ters cevap verdi, valilerine saldırdı, bir takım
adamları silahlandırıp ona yollayıp öldürttü, diye hayıflandı. Sonra da kaçarak gidip Şam'da
Muaviye'ye katıldı.
Hz. Ali Medine'de biat edilince, Kays'ı çağırttı ve "Haydi Mısır'a seni vali tayin ettim!" dedi. Yola
çıkarken yanına asker alıp güçlü görünmesini tenbihleyip, iyilere iyi, hilebazlara sert davran.
Herkese de iyi davran, zira iyilik uğur getirir!" dedi. Kays da: "Sen ordunu yanına al ben oraya
ailemle giderim, iyi davranmaya Allah yardım eder." dedi.
Sonra arkadaşlarından yedi kişiyle Mısır'a varıp hutbeye çıktı ve Hz. Ali'nin kendisine verdiği
mektubu okudu. Sonra kendisi konuşup Hz. Ali'ye biat etmelerini istedi. Hırbıta denen köy hariç
bütün Mısır biat etti. Bu köy halkı da Kays'a haber salıp "Sen idarecilerini yolla, arazi senindir.
Seninle çarpışmayacağız, yalnız biat için bize şimdilik biraz süre tanı, insanların bu hır gürü bir
geçsin." dediler.
Kays çok ihtiyadı, iyi görüşlü idi. Hırbıtalılar'a "Sizi biata zorlamam, sizi halinize bırakıyorum." diye
haber salıp sulh yaptı. Yine Hz. Osman'ın kanını talep etmeye kalkan Mesleme b. Mahled'i de
yatıştırıp onunla da sulh yaptı. Böylece Mısır'da hiçbir engele takılmadan idareyi yürütüp vergileri
toplamayı başardı.
Hz. Ali Cemel harbini bitirip Kûfe'ye geri döndüğünde o yine Mısır valisiydi. Muaviye'ye en ağır
gelen onun orada oluşu idi. Zira Hz. Ali Kûfe'den, Kays da Mısır'dan Muaviye'ye saldıracak olsa
722[115] Her ne hikmetse Zehebi harpleri anlatmıyor. Bundan sonra harbin bitişi geliyor. Halbuki bu önemli bir hadise. Ben harp öncesi hazırlık ve harbi
kaynaklardan veriyorum.
Muaviye iki ateş arasında kalacaktı.
İşte bunları hesap eden Muaviye, Hz. Ali Sıffeyn'e gelmeden önce Kays'a bir mektup yazıp "Eğer siz Osman b. Affan'a karşı kendi kanaatinize göre yaptığı akraba tercihi, veya ashabtan kimilerini sopaladığı veya darıldığı, belki sürgün ettiği, yada gençleri görevlendirdiği sebebiyle kinleniyorsanız da kesinlikle kanının sizce akıtılmasının da haram olduğunu biliyorsunuz. Siz onu öldürmekle büyük bir suç işlediniz. Yâ Kays! Allah'a tevbe et! Zira sen Hz. Osman üzerine kışkırtanlardan idin. Senin emirin ise (Yani Ali) yakinen biliyoruz ki, insanları Osman'a kışkırtanın ta kendisi idi. Artık senin kavminden Os» man'in kanıyla mesul olmayacak insan çok az çıkar. Yâ Kays! yapa» bilirsen Osman'ın kan davasını güdenlere katıl, bu konudaki başlattığımız harekete katıl!, Galib gelirsem ben ölene kadar sen Iraklıların sultanısın. Hicaz valiliğini de ailenden istediğine vereyim. Bunun dı-şında isteklerini de bildir. Bana bu konudaki görüşünü yaz." dedi.
Mektubu alınca ona karşı koyup fikrini bildirmemek istedi. Ona karşı
I harpte de acele etmeyerek ona şunları yazdı: "Mektubun geldi, dediklerini anladım. Osman'ın ölümünde ben
hiçbir suç işlemedim, hatta o taraflara ayak da basmadım. Hz. Ali'nin hakkında dediğin kışkırtmayı hiç görmedim. Kavmim ise onu savunmak için ilk kıyam eden topluluktur. Tekliflerine gelince bunlar üzerinde düşünülüp taşınılmak gereken ve aceleye gelmeyen şeyler. Ben sana karşı gelmiyorum. Benden hoşlanmayacağın bir şey sana ulaşmayacak ikimiz de göreceğiz."
Muaviye onun bu ifadesine karşı "Yaklaşmıyorsun ki sana sulh sunayım, uzaklaşmıyorsun ki sana harp edeyim, sen bu hususta tıpkı deve damağı gibisin, benim gibi biri tuzakçının gülümsemesine kanmaz." diye yazınca Kays da ona:
"Senin benim hakkımdaki yanılıp beni yanına çekebileceğini sanmana şaştım. Sen beni emirliğe en layık adamın itaatinden çıkararak kötülemek mi istiyorsun ve bana senin itaatine boyun eğmemi mi istiyorsun. Bu işe en uzak insan sensin. İblisin tağutlarından birinin oğlusun." diye sert bir mektup yazdı. Muaviye buna çok üzüldü.
Zühri'nin nakline göre Muaviye adamlarına: "Kays bana katılmam dediği zaman ona yaptığım hile kadar hiçbir hile hoşuma gitmemiştir. Ben Şamlılara "Sakın Kays'a sövmeyin ona saldırmaya çağırmayın. Zira o bizim taraftarımızdır. O gizlice bize nasihatler gönderiyor. Görmüyor musunuz Hırbata köyündeki kardeşlerimize nasıl iyi davranıyor, onlara devlet gelirinden hediyeler ve erzaklar veriyor, sizden ona varanlara çok iyi davranıyor." dedi.
Muaviye der ki, hatta ben bu fikrimi Irak'taki taraftarlarımıza da yazmaya karar vermiştim ki "Ali'nin bizim içimizdeki casusları ile Irak'taki casusları bul Ali'ye ulaştırır." diyordum. Haber Ali'ye ulaşınca hemen Kays'a bir mektup yazarak Hırbıta halkı ile savaşması emrini yazar. Kays buna razı olmayıp, Hz. Ali'ye "Onlar Mısırlıların ileri gelenleridir. Ben onlara güvence verdim. Biliyorum onların arzuları Muaviye ile. Ama onlara tuzak kuramam. Onlara sefer yapacak olsam onlar güçte bize denk durumdalar. Onlar arabın aslanlarıdır. İçlerinde Büsr b. Erta, Mesleme b. Muhalled ve Muaviye b. Hudeyc gibi yiğitler var. Beni bırak, ben onları nasıl idare edeceğimi gayet iyi biliyorum." diye yazdı.
Ama Hz. Ali illa harp diye direndi. O da sulh diye direndi.
Kays da: "Benden şüphen varsa beni görevden al!" deyince Hz. Ali Mısır genel valisi olarak el-Eşter'i yola çıkardı. Ester Kulzum denen yere gelince bir bal şerbeti içip orada öldü. Hz. Ali de yerine Mu-hammed b. Ebi Bekr'i yolladı. Eşter'in ölümü Muaviye ve Amr tarafından duyulunca Amr b. El-Âs: "Allah'ın baldan da ordusu var." diyerek sevindi. Zira Ester, Muaviye'nin ordusunu Cezire yarım adasında, kısa bir süre önce iki üç defa hezimete uğratmıştı.
Muaviye Kays'tan ümidini kesince kendi taraftan insanlara "Kays b. Sa'd size uymuştur. Ona dua edin diyerek, Kays'tan kendisine yazılmış gibi bir mektup uydurup bunu Şam halkına okudu. Mektup şöyle idi:
"-Bismillahirrahmanirrahim
İyice düşününce gördüm ki, müslüman, takva ehli iyi bir insan olarak başkanlarını öldüren bir gruba benim yardımcı olmam uygun değildir. Allah'a tevbe ediyor, dinimizin ismetini korumasını niyaz ederim. Daha önce size sulhumu bildirmiş idim. Şimdi Hz. Osman'ın kati İleriyle savaşmaya evet diyorum."
Bu haber Şam'da yayılınca casuslar olayı Hz. Ali'ye ulaştırdı. Hz. Ali buna çok hayret edip, oğullan Hasen ve Hüseyin ile Abdullah b. Ca'fer'i çağırıp danıştı. Abdullah "Yâ Emir, şüphelendiğini bırak kesin olana bak. Kays'ı Mısır'dan al!" dedi. Hz. Ali de: "Vallahi ben bu haberin doğruluğuna Kays hakkında inanamıyorum." dedi.
Tam bu sırada Kays'ın mektubu ulaştı. Kays "Mısır'da her iki tarafa karışmayan bir grup olduğunu bunların kendisine gelip "Bize ilişmeyin bu fitne bitene kadar biz hiçbir tarafa karışmayız." dediler ben de uygun gördüm. Onlara ilişmeyelim, onlarla çarpışmakta acele etmeyip gönüllerini ısındırmaya çalışalım. Belki Allah onları yanlışlarından geri çevirir." diyordu. Hz. Ali de ona "Derhal onlara git, emrimize kanlıyorlarsa ne ala yoksa savaş et!" diye yazdı.
Kays bu mektubu okuyunca Hz. Ali'ye şunları yazmaktan kendini alamadı: "Ya Emira'1-Mu'minin, işine şaştım doğrusu! Sen bana seninle çarpışmayacak bir kavimle savaş diyorsun. Bunlar senin düş-manlarından da uzak duruyor. Sen bana bunlarla harp ettirirsen işte o zaman senin düşmanına yardım edecekler. Allah aşkına sözümü dinle onlara ilişme, zira ilişmemek en doğru olanıdır."
Mektup gelince Abdullah b. Ca'fer "Sen bunu görevden alıp yerine Muhammed. B. Ebi Bekr'i tayin et. Hem Kays'ın "Bu idare Mesleıne b, Muhammed öldürülmedikçe gücünü ispat edemez." dediği kulağıma geldi. Vallahi Şam diyarının bütün mülkü onun katline karşı bana verilmesi hiç de hoşuma gitmez." diyerek anneden kardeşi olduğu Hz. Ebu Bekr'in oğlu Muhammed'i teşvik etti. Hz. Ali de Muhammed'i yollayıp Kays'ı görevden aldı.
Muhammed gelip Kays'la görüştü. Kays sebebini sorunca Mu-hammed "Mülk senindir kal!" dediyse de Kays "Vallahi burada seninle bir saat bile olsa kalamam" deyip yola çıktı ve Medine'ye geldi. O sıra Hz. Osman'ın kan davasını güden Hassan b. Sabit (r.a.) onu tenkit için geldi ve "İşte şimdi Ali seni görevden attı. Sen de Osman'ı öldürenlerden birisin. Şimdi suç üstünde kaldı. Ali sana teşekkür bile etmedi." deyince "Bire hem kalbi hem basireti kör adam! Senin kavmin ile benimkilerin arasına
bir harp sokacağım korkusu olmasaydı vallahi boynunu vururdum, çık dışarı!" dedi.
Sonra Kays gelip Hz. Ali ile konuşunca Hz. Ali onun doğru olduğuna inandı. Zaten Kays sonra Sıffeyn harbine Hz. Ali'nin safında katıldı.
Muhammed b. Ebi Bekr gelip Mısırlılara Hz. Ali'nin mektubunu okuyup biati aldı. Sonra kendisi halka hitaben bir konuşma yaptı.
Hişam b. Muhammed b. Kelbî, Ebu Mihref aracılığıyla devamını Yezîd b. Zabyan'dan naklediyor: Muhammed göreve başlayınca Muaviye'ye o da ona yazıştılar. Ben bu mektuplardakini halkın ta-hammül edemeyeceği için burada anlatmayı uygun görmedim. Bu göreve başlayışından tam bir ay sonra Muhammed, Kays'ın ilişmediği o Hırbıtalılara: "Ya biat edin ya bu diyarı terk edin." diye haber saldı. Onlar "Olmaz" dedi. Muhammed sıkıştırdı. Onlar önce Muhammed'den çekmiyorlardı. Vakit, Sıffeyn harbi vakti idi. Fakat Muaviye ve Şamlıların Hz. Ali'ye karşı sabırla direndikleri haberi kendilerine ulaşınca, işte o zaman Muahmmed b. Ebi Bekr'e karşı cüretlendiler. Ona karşı savaş için ortaya çıktılar. Muhammed durumu görünce Haris b. Cümhan el-Cu'fî'yi onlara yolladı. Orada Kinane oğullarından Yezid b. El-Haris vardı. Onlarla çarpıştı ama onu Hırbıtalılar öldürdü. Sonra onlara Küleyb b. Muzahim denen birini yolladı, onu da öldürdüler.723[116]
Amr B. El-Âs'ın Muaviye'ye Biati
(Abdu'l-Varis b. Muharrir anlatıyor: Bana ulaştığına göre; Hz. Osman, Amr b. As'ı Mısır valiliğimden alınca Medine'ye gelmişti. Yeni vali Amr'in göndermediği kadar bir malı Hz. Osman'a yolladı, Bunun üzerine Hz. Osman Amr'a "Ebâ Abdullah! Görüyorum ki Mısır develeri sen ayrıldıktan sonra iyi süt vermeye başlamış!" dedi. Amr b. Hl-Âs da; "Tabi, çünkü siz yavrularını sütsüzlükten bir deri bir kemik bıraktınız." dedi. Tabi bu halifeye karşı çok ağır bir sözdü.
Daha sonra Hz. Osman hakkında dedi kodu çıkınca Aınr gelip Hx, Osman'a: "Sen insanları tehlikeye attın, samimi bir tevbe et ve hak yol* dön!" deyince Hz. Osman da "Sen de ey Nüveybiğa'nın çocuğu sen insanları aleyhime kışkırtıyordun. Çünkü seni Mısır valiliğinden atmıştım, gözüme gözükme!" dedi. O da ayrılıp Filistin'e geldi, Orada Aclan denilen yerde bir çiftliği vardı. Orada insanları hatta çobanlını bile Hz. osman aleyhine teşvik ediyordu. Hz. Osman'ın isyancılar ta-rafından kuşatıldığı haberi gelince "Kervan yellemeye başladı, dağlama demiri ateşe kondu." dedi. Sonra ölüm haberi gelince "Ben Ebu Abdullah Amr'im, bir yarayı kaşıdımmı onu kanatırım." dedi.
Sonra oğulları Abdullah ile Muhammed'i çağırdı olanları anlatıp "N§ yapalım dersiniz? Ali'den olsak onun yanında hayır yok, İlk müslümanım diye küstahlaşır durur, bize idareden bir şey verme/,!" dedi. Oğlu Abdullah b. Amr, "Bu güne kadar dinin de ırzın da selametle geldi. Yerinde otur bekle, belki insanların hepsi tek liderde birleşir," dedi. Diğer oğlu Muhammed ise "Sen kendini unutturdun, yadını yitirttin. İnsanlarla bu konuda beraber ol. Araplar içinde aşağılanmayı razı olma.
723[116] Taberi 3/61-68
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 254-258
Sen arapların azı dişlerinden birisin. İdare senin seçimin olmadan biraraya gelmez." dedi.
Amr da kölesi Verdan'ı çağırıp ona yol ihtiyacı için gerekli maly.e* meleri hazırlamasını söyleyip Muaviye'nin yanına gitti. Mıınviye'r in yanındaydı ama Amr'ı hiçbir işe karıştırmıyordu. "Ben sana geldim. Ben hakkın nerede olduğunu biliyorum. Maksadına ulaştığında bani idarende bir hisse vermelisin hem de tedbir ve danışma kurulunda bani yer vermelisin." dedi. Muaviye de "Evet göz nimeti için, sana Mısır valiliğini verdim." dedi. Muaviye'nin yanından çıkınca oğluna "Muaviye bana Mısır genel valiliğini verdi." Deyince, oğlu Muhummed "Mısır arap sultanlığı için hiçbir şey sayılmaz!" deyince, "Mısır'ın karnını doyuramadığı kişinin Allah da karnını doyurmasın." dedi.
Hasan-ı Basrî anlatıyor: Ali, Muaviye kavgası çıkınca Muaviye, Attır
b. El-Âs'ı Ali'ye karşı çarpışmaya davet etti. O da: "Vallahi sen Mısır'ı bana ikram etmedikçe yardım edemem." dedi. Muaviye olmaz diye diretince Amr öfkelenip çıktı. Sonra Muaviye pişman olup istediğini geri verip anlaştı.
Medainî İsa b. Yezid el-Kinânî'den nakleder:
"Hz. Ali Cerir b. Abdullah'ı Muaviye'ye biat alması için gönderdiğinde Muaviye Cerir'e "Bana biraz nefes alma fırsatı ver." deyip o gece Amr'a bir mektup yazıp "Mervan'ın Ali'yi sevmeyen bir cemaatle gelip biat ettiğini, Hz. Ali'nin de Cerir'i biat almaya yolladığını anlatıp "Kendimi sana kilitledim çabuk gel!" diye yazdı. O da oğullarını istişareye çağırdı. Abdullah babasına "Ey ihtiyar. Rasulullah (s.a.v.) senden razı olarak öldü. Ebu Bekir de öyle, Ömer de öyle öldü. Şimdi dinini Muaviye'den gelecek az bir dünyalık için ifsad etme. Yoksa cehenneme yuvarlanırsın." dedi. Muhammed ise "Derhal bu işe giriş, kuyruk olmadan önce baş olmaya bak." dedi. Ve arkasından Amr b. As, Muaviye'ye meyilli olduğunu ifade eden bir şiir okuyunca Abdullah b. Amr "İhtiyar ökçesine işedi, dinini sattı." dedi. Amr da kölesine "Haydi yâ Verdân yükü sar gidelim dedi. Yürü dedi yürüdüler. Az sonra "dur indir" dedi. İndirdi. Bunu defalarca tekrarladı. Köle ona "Sana senin durumunu anlatayım. Gönlünde hem Ahiret, hem de dünya var, hangisini seçeceğini bilemiyorsun?" dedi. Amr da: "Aklınla bin yaşa, doğrusu ne?" dedi. Köle de "Evinde otur. Eğer din ehli galip gelirse, dinleri içinde yaşar gidersin. Eğer dünya ehli galip gelirse zaten sensiz olamazlar!" dedi. Amr da "Sür öyleyse Muaviye'ye." dedi.
Sonra Muaviye'ye gelip durumu müzakere etti. Amr: "Ali'ye gelince, "Araplar seninle onu hiçbir şeyde eşit tutmaz. Kureyş'ten kimsede olmayan bir harp nasibi var!" deyince Muaviye "doğru ama biz onunla fazilet yarışı değil, elimizde bulunan malzeme ile çarpışacağız. Hz. Osman'ın kanı meselesine tutunacağız!" dedi. Amr da:
-Vallahi Osman'ın adını ağzına almamaya seninle benden daha layık hiçkimse yok, ben onu açıktan açığa terk edip Filistin'e kaçtım. Sen ise yanında Şam halkı varken Osman'ı yalnız bırakıp Yezid b. Esed el-Becelî'den yardım istemeye mecbur koydun!" deyince, Muaviye: "Bırak bu laflan da gel biat et." dedi. Amr ise "Hayır vallahi dünyalığından bir şey almadan sana dinimi vermem!" dedi. Muaviye
"İste öyleyse" deyince "Mısır'ı vereceksin!" dedi. Bunu duyan Mervun kızıp "Ne oluyor, niye bana
danışılmıyor?" deyince, Muaviye ona "Sen sus, senden başka müsteşar yok." dedi. Amr öfkeyle
yerinden kalkınca Muaviye ona "Ya Eba Abdillah! Bu gece bizde yatacaksın diye sana ant
vermiştim!" dedi. O da o gece orada kaldı. Çünkü Muaviye, Amr'ın çıkıp giderek dışarıda insanların
etkisiyle fikir değiştirir diye korkmuştu. Sabahleyin Muaviye ona isteklerini yazılı olarak
verdi.)724[117]
(İbnu'l-A'sem'in nakillerine göre Muaviye insanları kendi yanıım çekebilmek ve Ali'ye karşı savaş
için gayret edip, civara pek çok yazışmalar yaptı. Bunlardan azami istifade etti. Bunları uzatmadan
sıralarsak:725[118]
1- Mezopotamya Müslümanları
Muaviye'ye biat ettiler. Hz. Ali de duyar duymaz, Eşter'i oraya vali olarak atayıp oraya sevk etti.
Muaviye'nin valisi Dahhak onu duyunca Rikka halkından yardım isteyip ordusunu hazırladı. İki ordu
I larvan şehrine yakın bir yerde karşılaştılar. Ester Dahhak'ı yendi. Dahhak kaçarak Harvan'a gelip
kaleye kapandı. Ester de kaleyi kuşattı. Muaviye duyar duymaz Halid b. Velid'in oğlu Abdurrahman'ı
bir süvari gücüyle oraya takviyeye yolladı. Ester bunu haber alınca onları Rikka civarında karşıladı.
Onları da bozguna uğrattı. Bu kerre Dahhak güçlerini alarak Eşter'e saldırmaya geldi. Muaviye de
ikinci bir ordu göndermişti. Her taraftan Ester'in ordusunu sardılarsa da Ester hepsini yenerek
bütün cezireyi ele geçirdi.
Hz. Ali (r.a.) bu zafer haberini alınca bir hutbe okuyup Muaviye'nin isyanını, insanlara Osman'ı Ali
öldürttü dediğini hatırlayıp "Yakında o benim halifelik hakkımı da çekişme konusu yapıp, Şam
ordusu ile hilafeti elimden almaya kalkacak, ben onu kitabullaha davete karar verdim. Sizin
görüşünüz nedir?" dedi. Mescittekiler hep bir ağızdan "Dilediğini yap. Senin işin bizim işimizdir. Sen
emret biz dinler ve itaat ederiz. Biz sana itaati Peygambere itaat gibi görüyoruz." dediler.
Bunun üzerine Hz. Ali Muaviye'ye, O da Hz. Ali'ye bir kaç defi yazışma yaptılar.726[119]
2- Velid B. Ukbe'nin Hz. Ali Düşmanlığı
Peygamberimizin sağlığında bir kere Velid, Hz. Ali'ye "Ben mızrağı
senden daha iyi kullanırım. Dilim seninkinden daha etkili, katıldığı birlikteki yerini senden daha iyi
doldururum." diye laflar edince Hz. Ali "Sen sus! Sen sadece fasığın birisin demiş. O da öfkelenip
Peygamberimize şikayet etmişti. Bunun üzerine Kuran'daki "Hiç mümin olan fasık olan gibi mi?"
ayeti indi. (Kur'an 33/18) Bu yüzden Velid, Hz. Ali'ye kin besliyordu.
724[117] Belazuri, Enabu'l-Eşraf 3/72-76
725[118] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 258-261
726[119] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 261
Hz. Osman, Velid'i Küfe valisi tayin etmişti. Bir gün Velid sabah namazını dört rekat kıldırdı. Sonra
cemaate dönüp "Daha da artırayım mı? dedi. Halk baktılar ki sarhoş, durumu Hz. Osman'a
bildirdiler. O da Velid'i Medine'ye getirtti. Hz. Ali de Velid'e had cezası uygulaması için Osman'a
baskı yapıp Velid'i döğdürttü. Velid'in kini iyice arttı. Hz. Ali'nin mektubu Muaviye'ye ulaşınca Velid
de Muaviye'ye bir mektup yazarak "Sakın Ali'ye biat etme!" diye harbe teşvik eden bir şeyler
söyledi. Muaviye onun kendi tarafına geçmesine çok sevindi.727[120]
3- Erbed El-Fizarî Olayı
Hz. Ali Şamlılara karşı insanları teşvik ederken, Erbed adında biri kalkıp "Sen daha önce bizi götürüp
Basra'lı kardeşlerimizle çarpıştırdığın gibi şimdi de Şamlı kardeşlerimize karşı savaşa mı
götüreceksin? Hayır! vallahi bunu yapmayacağız." dedi. Bunu duyan Ester "Bu cahil kim?" diye
bağırıp bir kaç kişi fırlayınca, adam kaçtı. Arkasından koşup yakaladılar, tekme tokat vura vura
öldürdüler. Öldüren belli olmadı diye kısas yapılmadı. Hz. Ali diyeti hazineden ödedi. Bu Hz. Ali'ye
karşı ilk itiraz idi.728[121]
4- Ubeydullah B. Ömer'in Şam'a Gelişi
Hz. Ömer'in hançerlenmesinde Hürmüzan'ı sorumlu tutan Ubeydullah Hürmüzan'ı, öbür köleyi ve
Ebu Lü'lü'e'nin cariyesini öldürmüştü. Hz. Ali halife olunca, Hürmüzan'a karşı kendisine kısas
yapacağını anlayınca kalkıp Şam'a geldi ve Muaviye'nin yanına girdi. O da Amr b. El-Âs'ı çağırttı.
Ona "Ben Ubeydullah'ı hutbeye çıkarıp "Ali'nin Osman'ı öldürttüğüne şahadet ettireceğim böylece
bu yönden maksada ulaşacağız, ne dersiniz?" dedi. Amr da "Vallahi o sana sadece Ali beni yakalar
korkusuyla geldi. Sakın ona böyle bir hutbe okıUnnıt" dedi.
Muaviye Ubeydullah'ı çağırttı. "Kardeşimin oğlu! Senin adın hurudu baban Ömer'in adıyla anılır.
Ağzına ne gelirse söyle sen güvenilen doğru birisin. Biz senden benim için Ali'yi kötülemeni ve
Osman'ı öldürdüğüne şahitlik etmeni istiyoruz!" dedi. Ubeydullah da "Kölüle-ıneye gelince, o Ebu
Talib b. Haşim oğlu Ali'dir. Anası Esed b. Haşim kızı Fatıma'dır. Nesebi hakkında ne diyebilirim ki,
Haseb (asil ve şerefliliği)'ine gelince vallahi darbeleri olan bir yiğit. Onun zaferlerine gelince, yâ
Muaviye sen onu daha iyi bilirsin. Ben sadece Osman'ın kan davasını söyleyebilirim!" dedi. Amr b.
El-Âs ise: "Kardeşim oğlu yarayı deştin, senden bundan başka bir isteğimiz olamaz." dedi.
Ubeydullah ayrılınca, Muaviye: "Vallahi dediğin gibi Ali'nin kendini öldüreceği korkusu olmasa onu
asla Şam'da görmezdik. Görmüyor musun Ali'yi, babası şuşu, anası şuşu, kahramanlığı şöyle şöyle
diye nasıl övüyor," dedi. Amr da: "Ya Muaviye sen Ali'nin tıpkı onun dediği gibi olduğunu inkar mı
ediyorsun. Vallahi Ali onun dediğinden de üstte, ancak bi* dünyalığa meylettik, ne kazandık ne
kaybettik aklımıza bile geliniyor," dedi.
727[120] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 262
728[121] Ahmed b. A'sem, Kitabu'l-Futuh 2/350-362; Ahbaru't-Tıval 164
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 262
Ubeydullah hutbeye çıkıp hamd ve sena etti, kendi durumunu söy» leyip söz Ali-Osman meselesine
gelince, hutbesini kesip indi. Muaviye sebebini sorunca: "Osman'ı öldürmeyen birine kesin şahitlik
yapamam, Kesin bilirim ki, o zaman insanlar bunu benim ağzımdan aktaracaklardır." dedi.729[122