TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 45. BÖLÜM)
5- Onların içinde Zübeyr gibisi yok, ondan önce de yoktu. Yezbül dağı yerinde durdukça gelecekte de öyle biri olmayacak.
6- Ey Haşim oğlu seni övmek bir grubun yaptığı işlerden daha hayırlıdır. Senin yaptığın daha iyidir.
7- Zübeyr kılıcıyla Mustafa (s.a.v.)'den nice tasaları giderdi. Allah veriyor verdikçe artırıyor.576[150]
Yine oğlu Amir b. Abdillah b. Zübeyr şu şiirleri söyledi:
1- Muhammed (as)'in hala oğlu ve veziri, belalı zamanda dor atlı süvari
2- Bedir sabahının ilk süvarisi, harbe sarı miğferle gelen zat.
3- Düşman hep birden hücum ettiği gün, topluma yardım için meleklerin kendi simasında sarı miğferli olarak geldiği zat...577[151]
Yine sahih haberlerde geçtiğine göre, Urve Hz. Aişe'den kendisine şöyle dediğini rivayet eder:
-Bacımın oğlu! Babam -yani Ebu Bekr es-Sıddik- ve Zübeyr ayette
"Kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah ve Rasulüne -çağrısına- icabet ettiler." (Ali-lmran ayet 174) diye bahsi geçenlerdendir.
(Müşrikler Uhut'tan döndükleri, Efendimiz ve Ashabının başına gelen o musibet geldiğinde Peygamber (s.a.v.), Kafirlerin tekrar geri geleceği endişesiyle "Kim şu keferenin peşinden gider de bizim halâ savaş gücümüzün var olduğunu anlarlar?" buyurunca, Ebu Bekir ve Zübeyr yetmiş kişiyi alarak kafirlerin peşine düştü. Kafirler onların gelişini duyunca Mekke'ye doğru kaçtılar. Allah (cc) bunlar hakkında:
"Onlar Allah'tan kendilerine verilen nimet ve faziletle, hiçbir kötülük kendilerine dokunmadan geri geldiler."(A/i İmran 174) buyurdu. Gerçekten de hiçbir düşmana rastlamamışlardı.)578[152]
Muhammed b. Münkedir, Cabir (r.a.)'tan şöyle nakleder: Hendek savaşında Peygamber (s.a.v.)'in:
"Bize Beni Kureyza -yahudilerinin ne yaptığı- haberini kim getire-; cek?" buyurdu. Zübeyr (r.a.): "Ben" diyerek atına binip gitti ve onların haberini getirdi. Sonra iş kızışınca Efendimiz yine "kim haber getirecek?" diye insanlara sordu. Yine Zübeyr "ben" dedi. Üçüncü kere yine Zübeyr "ben" deyince Peygamber (s.a.v.):
576[150] Divan-ı Hassan b. Sabit s. 199; İsfehani, el-Eğani 4/144; Hakim 3/362; İstiab 1/583; Hilyetu'l-Evliya 1/90; Üsdü'1-Ğabe 2/198; Rabiu'l-Ebrar 4/274; Nihayetu'1-İreb 20/95; Tarihi Dımışk 18/401; İbni Asakir ve Ebu'l-Ferec el-İsfehani şu ön izahı yapar: -Hz Ebu Bekr'in kızı Esma -Zübeyr'in hanımı- anlatıyor: Zübeyr Peygamber (s.a.v.)'in arkadaşlarının toplandığı bir meclise uğramıştı. Hassan (r.a.) onlara kendi şiirinden birşeyler okuyordu. Ashab ise ondan dinledikleri şiirden pek zevk alarak hoşlarına gider bir durumda değildiler. Zübeyr onların yanına oturu ve onlara: "Ne oluyor yahu bakıyorum da (İbnu Füray'a'nın şiirinden) okunana pek kulak asmıyorsunuz. Hassan bu şiirlerini Peygamber (s.a.v.)'e arz ederdi de Efendimiz (s.a.v.) onu güzelce dinler ve sevabını ona bol bol bağışlar ve onu dinlerken başka bir şeyler uğraşmazdı.
577[151] Tarihi Dımışk 18/354, 355; Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/47
578[152] Buhari, Meğazi 4077; İbni Ebi Şeybe 12/94 NO 12218; İbni Mace 124; Müslim, Fazailu's-Sahabe 4/1881 h. No 2418 (52) İbni Sa'd 3/104; Vakidi s. 97; Humeydi, Müsned 263; Hakim 3/363; Taberi, Tefsir cüz 4/178; Tarihi Dımışk 18/356; Zehebi, Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/47: Buhari ve İbni Asakir rivayetlerine göre terceme edildi. Zira diğerleri "...bahsi geçenlerdendir." Kısmının gerisini anlatmıyorlar. Devamını bu yüzden parantez arasında verdim. Nesai S. Kübra Tefsir'de 11083 nolu hadiste bu haberi İbn Abbas'tan buna yakın ifadelerle nakleder.
"Her Peygamberin bir havarisi var, benim havarim de Zübeyr'dir."? buyurdu.579[153]
Yine Muhammed b. Münkedir, Cabir (r.a.)'tan Peygamber (s.a.v.)'in: "Zübeyr benim hala oğlum ve
ümmetim içinden benim havarîmdir." buyurduğunu nakleder.580[154]
Asım, Zirr b. Hubeyş'ten naklediyor: Zübeyr'i öldüren İbnu Cürmûz, Hz. Ali'nin huzuruna girmek için
izin istedi. Ben de Ali'nin yanında
Havari kime denilir. İbnu'1-Esir en-Nihaye'de "h-v-r" maddesinde bu kelimenin "et-Tahvir"
kökünden geldiğini, bunun bir şeyi beyazlatmak manasında olduğunu, Hz İsa'nın havarilerinin de
elbise ağarttıklarını söyler. Yine "Beyez ekmeğe (francala) Hubzu'l-Huvvarâ dendiğini belirtir. El-
Ezheri de bunların, Peygamberlerle daima baş başa kalanlara bunun anlamının da; ihlasla dindarlık
edip, her türlü kirden arınmış olmaya geldiğini söyler.
idim. Hz. Ali mübaşire: "Sen Safiyye'nin oğlunun katiline cehennem ateşiyle müjdele! Ben Nebi
(s.a.v.)'i: "Her peygamberin bir havarisi var. Benim havarim de Zübeyr'dir." buyururken
duymuştum." dedi.581[155]
Havari: Yardımcı demektir. Kelbî "havari dost" demektir derken, Zübeyrî ise: "havari her şeyin en
halisi." der.
Urve, kardeşi Abdullah b\ Zübeyr'den babası Zübeyr'in şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah
"Anam da, babam da sana feda olsun." buyurarak benim için hem anasını hem babasını bir
cümlede söyledi.582[156]
Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad der ki: Hendek savaşında Zübeyr, Osman b. Abdillah b. El-Muğira'ya
kılıçla miğferine vurup onu bindiği hayvanın semerine kadar ikiye yardı. Ona: "Ne yaman kılıcın
var!" dediler. O da öfkelendi ve bu işin kendi elinin maharetiyle olduğunu yoksa sırf kılıçla
olmayacağını ima etti.583[157]
Zübeyr'den nakledildiğine göre; Mekke fethi günü Mekke'ye yanında iki sancakla, biri kendisinin
diğeri de Sa'd b. Ubade'nin sanca-ğıyla girmiş.584[158]
579[153] Buhari 2846, 2847, 2997; Müslim 2415; Tirmizi 3745; İbni Mace 122; Taberani, Kebir h. No 227; İbni Sa'd 3/105; Humeydi, Müsned 1231; İbnu Asakir, Tarihi
Dımışk 18/36, 361; Ebu Yaia, Müsned 4/2022; Beyhaki, S. Kübra 6/367, 9/148; Nesai, Kübra 8212
580[154] Müsned 3/314; İbni Ebi Şeybe 12/92; Hatib, Tarihi Bağdad 5/126, 8/95; Tarihi Dımışk 18/362, 363; Nesai, S. Kübra h.nö 8212
581[155] İbni Ebi Şeybe 12/93 NO 12217; Müsned 1/89, 101, 103; Tirmizi 3745; Taberani, Kebir 1/119 no 228, 243; Hakim 3/367; İbni Sa'd 3/161; Üsdü'1-Ğabe
2/199; Tarihi Dımışk 18/370
582[156] EbuYa'la, Müsned h. No 672-673; Müsned 1/164; İbni Mace 123; İbni Sa'd, Tabakat 3/106; Îbnu'1-Esir, Üsdü'1-Ğabe 2/187; Tarihi Dımışk 18/377;
Hadisin metninde gönlümde halledemediğim bir şey var. Hadisin diğer rivayetlerinde yine Abdullah babası Zübeyr'den "Rasulullah Unut günü bana anam babam
feda olsun!" buyurdu diyerek "at" kısmını söylemiyor. Urve'nin babası Zübeyr'den naklinde "bu at ifadesi var ama Hendek harbi" diye izah eder. Bkz. Tarihi Dımışk
18/378, 379; sonra Buhari "At anam babam sana feda olsun" hadisini Cihat'ta 2905, 4056 ve 6184'te Müslim Fezail'de 2411 no ile Hz Ali'den "Ben
Peygamberimizi Sa'd b. Ebi Vakkas dışında kimseye "anam babam feda olsun." Dediğini duymadım. Sanırım Uhut günü "Anam babam feda olsun at" buyururken
işittim der.
583[157] Tarihi Dımışk 18/380
584[158] Tarihi Dımışk 18/380; Ebu Ya'la, Müsned h. No 684. heysemi ravi Muhammed b. Hasen b. Zibâle sebebiyle bunu zayıf sayar. Mecmeu'z-Zevaid 6/169
Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad, Hişam yolu ile babası Urve'den nakleder: Peygamber (s.a.v.) Zübeyr'e içi ipekliyle doldurulmuş bir (dışa giyilen) ipekli Yalmak (denen, çeketimsi bir şey) hediye etti.
Zübeyr savaşta onu (zırh yerine) giyerdi.585[159]
Süfyan-ı Sevrî der ki: Şu üç kişi Hamza, Ali ve Zübeyr Peygamber (s.a.v.)'in ashabının yiğitleridir.586[160]
Urve anlatıyor: Zübeyr'de üç tane kılıç darbesinin izi kalmıştı, Onlardan biri omuzundaydı. İstedim mi oraya parmağımı sokabilirdim. Yaranın ikisini Bedir harbinde almıştı. Üçüncüsünü Yermuk savuşuldu almıştı. (Urve derdi ki: Daha sonra Abdulmelik b. Mervan Zübeyr öldürüldüğünde bana "Ya Urve! Sen Zübeyr'in kılıcını tanıyabilir misin?" diye sorunca ben "tabi tanırım" dedim. O da "Peki onda -onu tanıyacağın ne vardı?" dedi. Ben "Bedir savaşında ağzında bir gedik oluşmuştu." deyince kılıcı sıyırıp o gediği gördü ve:
Onlarda savaşçıların darbelerinden dolayı gedikler vardır. Beytini okudu. Sonra onu kınına koyup bana geri verdi. Biz kardeşler arasında ona üç bin dinar kıymet koyduk.) sonra kardeşlerimizden biri onu aldı, Keşke onu alan ben olsaydım.587[161]
Süheyl b. Ebi Salih, babası Ebu Salih yoluyla Ebu Hüreyre (r.a.)'tun naklediyor: Rasulullah (s.a.v.) Hıra dağı üzerinde bulunuyordu. Duğ sallandı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
"Ya Hira sakin ol! Zira üzerinde sadece bir Peygamber, bir sıddık vo bir şehit var." buyurdu.588[162]
Peygamber (s.a.v.) on kişi hakkında "cennetliktir" buyurup bunlar arasında Zübeyr (r.a.)'ı da anmıştır.
(Bu konuda çok rivayet vardır. Bunlardan birisi Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'in naklettiği haberdir: Abdullah b. Zalim der ki: Said b. Zeyd'in yanına girdim ve "Şu zalimin yaptığına hayret etmiyor musun? Cuma namazında hatiplere, hutbede Ali'ye söğdürüyor." dedim. Said de "Demek bunu da mı yaptılar. Ben dokuz kişinin kesinlikle cennetlik olduğuna şahadet ederim. İstesem onuncuya da ederim. Biz Peygamberimizle Hira dağının üzerindeydik, dağ sallanınca Nebi (s.a.v.) "Hira sakin ol! Üzerinde sadece nebi, sıddik ya da şehit var." buyurdu, dedi. Ben "Hira'da kimler vardı?" deyince
1- Peygamberimiz
2- Ebu Bekir
3- Ömer
4- Osman
585[159] Tarihi Dımışk 18/384; Buna benzer bir haberi İmam Ahmed Müsned'dc 6/358 Zübeyr'in hanımı Esma binti Ebi Bekr'den "Ben de Peygamberin savaşta giymesi için Zübeyr'e hediye ettiği ipek zırhı vardı." Diye nakleder. İbni Sa'd da Enes'ten bunu teyit eden bir rivayet verir. 3/103
586[160] Tarihi Dımışk 18/384
587[161] Buhari Fazailu Eshabi'n-Nebiyy h. No 3721, Meğazi 3973, 3975; Tirmizi 3637; Tarihi Dımışk 18/386; Parantez arası Buhari ve diğer kaynaklardandır. Şiir Nabiğu'nın meşhur "Bâiyye"sinden alınma olup başı şudur: Kılıçlarının gedikliği dışında onlarda ayıplanacak birşey yok."
588[162] Müslim F. Sahabe 2417; Tirmizi 3697; Tarihi Dımışk 18/387; Bu hadis Said b, Zeyd ve diğerleri tarafından da nakledilir. Ebu Ya'la, Müsned 2/no 969, 970; NcitHİ, Mücteba 6/236; Taberani 1/116; Delail h.no 337; İbni Mace 134; Müsned 1/188; lfr 5/346; İbni Ebi Şeybe 12/14; İbni Ebi Asım, Sünne 2/261
5- Ali
6- Talha
7- Zübeyr
8- Abdurrahman b. Avf
9- Sa'd dedi. Biz "ya onuncu" deyince "bendim" dedi.).589[163]
Urve anlatıyor: Ömer (r.a.) derdi ki: Ben bir kimseye vasiyet yapacak, ya da bir mal terk edecek olsaydım, bunu kesinlikle onların içinde Zübeyr'e vermek isterdim. Zira o, dinin üzerinde durduğu temel direklerden biridir.590[164]
Urve der ki: İçlerinde Hz. Osman, Abdullah b. Mesud VS Abdurrahman b. Avf in da bulunduğu sahabeden yedi kişi Zübeyr'i VİUÎ tayin etmişlerdi. Zübeyr varislere kendi malından yardımda bulunur, onların malını muhafaza ederdi.591[165]
Hişam b. Urve der ki: Hz. Ömer (r.a.) öldürülünce, Zübeyr b, El-Avvam kendi adını devletin Divanından sildi.592[166]
İmam Ahmed, Müsned'inde Mutarrif ten şöyle naklediyor:
-Zübeyr'e "Ya Eba Abdillah! Sizin vaziyetiniz ne? Osman'ı koru» yamadınız sonunda öldürüldü. Sonra da onun kanını istemeye geldi» niz?" dedim. Zübeyr bana "Biz Hz. Peygamber döneminde Ebu Bokr, Ömer ve Osman'ın hilafeti döneminde de hep Kur'an'daki;
"İçinizden sadece zalimlere dokunmayacak olan fitneden sakının." (Enfal ayet 25) ayetini hep okurduk da, bu fitneye yakalaıuumk olanın biz olacağı aklımıza gelmezdi. Sonunda fitne bizim içimizde düşeceği yere düştü" dedi.593[167]
589[163] Buhari, Tarihi Kebir 5/124 tere. No 367'de Abdullah b. Zalim'in Said b. Zeyd'den naklettiği "on kişi cennetliktir" hadisi senedi ile zikreder ve ikinci bir isnadını belirtip "sahih olamaz" der. Ve "Abdullah b. Zalim'in bundan başka hadisi yoktur." Der. Lakin el-İclî onu sika sayar
Nesai, S. Kübra Menakib bab 14 h.no 8190, 8191, 8192, 8193'te de Rabah b. Haris yoluyla Said b. Zeyd'den. Yine Nesai 8210; Müsned 1/193; Tirmizi 3748; Ebu Ya'la, Müsned 2/835; Buhari, T. Kebir 5274'te Said b. Zeyd'den, Efendimizin: "On kişi cennetliktir." Diyrerek bu on kişinin adını saydığını naklederler. İbni Ebi Şeybe aynı haberi Fazailde (Cild 12) bu on kişiyi de teker teker nakleder.) Buhari'nin itirazı elbette doğru. Her halde o bu rivayete yaptığı ilaveyi kast etmiştir.
590[164] Taberani Kebir h.no 232; Tarihi Dımışk 18/396; Heysemi bu habere "İsnadı hasendir" der. Mecmeu'z-Zevaid 9/151, Yine heysemi 7/223'te geçen bir hadis vesilesiyle üst hadisinde ravisi olan Abdullah b. Muhammed b. Yahya b. Urve b. Ez-Zübeyr'i "metruktür" diye anar. İbnu Hibban da el-Mecruhin'inde 2/10 "O uydurma hadislerini sika kimselerin ağzından uydururdu." Der. Bu vesileyle Şeyh Şuayb Arnavut Siyer-i A'lamu'n-Nubela'nın tahkikinde (1/55) bu haberi Zayıf sayar. Dr. Tedmuri de Tarihu'l-İslam'da bunu aynen tekrarlar. Oysa Heysemi bu hadiste Abdullah b. Muhammed olmasına rağmen, kendi onu tenkide tabi tuttuğu halde burada "hasen" demesi önemlidir. Zira bu hadisi İbni Asakir aynen böyle bu rivayetle aldığı gibi 397'nci sayfada bu haberi Zübeyr b. Bekkar, Muhammed b. Hasen -Zekeriyya b. İbrahim -Abdullah b. Muti' -Hişam b. Urve yoluyla, Mutf b. El-Esved'den aynı metni nakleder.
Yine aynı haberi daha geniş olarak Ali b. Misher -Hişam -Urve isnadıyla nakleder, Yine Muhammed b. Harb -Ebu Mervan el-Ğassanî Hişam-Urve isnadıyla da tekrirlir, Yine İbni Asakir, orada Zübeyr'i vasî tayin edenlerin adlarını senedlerle 7,ikr#dif, Burada Zübeyr'in torunu Abdullah b. Yahya yoktur. Öylece haber metince üytf olamaz.
Üstelik İbni Adiy (4/1501) onun pek tanınmadığını eski alimlerin ona iyi kötü bir f»y demediklerini bahisle "sikalar ondan pek hadis almaz." Der.
591[165] Tarihi Dımıkş 18/397; Taberani 246
592[166] Taberani 1/22 no 240; İbnu Sa'd 5/367; T. Dımışk 18/403
593[167] Müsned 1/165; İbni Ebi Şeybe 11/115; Taberi Tefsir 13/474; Nesai, S. KUbrn 6/1S1 h.no 11206'daZübeyr'den benzerini verirler. Tarihi Dımışk 18/405
Yezid b. Harun, Amr b. Meymun yoluyla babası Mcymun b, Mihra'nın şöyle dediğini anlatır:
-Ukbe b. Ebi Muayt kızı Ümmü Gülsüm, Zübeyr'in nikahı altind» idi. Bu kadın kadınlara karşı pek hırçın idi. Bir gün kocasından hoş» lanmayıp kendisini boşamasını istedi. Zübeyr de boşamamaya diretince kavga ettiler. Zübeyr kadının hamile olduğunu bilmeden ona vurdu, Kadın ona abdest alırken ısrar etti. Zübeyr de onu bir talakla boşadı. Kadın da ayrılıp gitti, sonra karnındaki cenini düşürdü. Sonra Zübfyr namaza gitti. Peşinden kendilerinden biri gelip kadının bebek düşürdüğünü haber verdi. Zübeyr de "Kadın beni aldattı. Allah da onu aldatsın." deyip hemen Peygamber (s.a.v.)'e gelip olayı anlattı. Nebi (s.a.v.):
"Oflun hakkında Allah'ın kitabındaki iddet süresi geçmiştir. Artık sen ona tekrar düğür olabilirsin." buyurdu. Zübeyr de: "O bana ebediyyen dönemeyecek." dedi.594[168]
Vakidi der ki: Sonra Ümmü Gülsüm'ü Abdurrahman b. Avf alıp ondan İbrahim ve Humeyd diye çocukları oldu. Bunu Yakub b. Şeybe anlatmıştır.595[169]
Hişam babası urve aracılığıyla Zübeyr (r.a.)'ın şöyle dediğini anlatır:
-Talha b. Ubeydullah oğullarına Peygamberlerin adlarını verirdi. Tabi o da Hz. Muhammed'den sonra Peygamber olmadığını biliyordu. Ben ise oğullarımın adını şehitlerimizin adını verdim, belki de Allah onlara da şehitlik verir diye içimden geçirdim.
1- "Oğlum Abdullah'ın adını, Abdullah b. Cahş'ın adından
2- Münzir'in kini, Münzir b. Amr'dan
3- Urve'ninkini, Urve b. Mesud'dan
4- Hamze'ninkini, Hamze b. Abdulmuttalib'den
5- Ca'fer'in adını, Ca'fer b. Ebi Talib'den
6- Musab'ınkini, Mus'ab b. Umeyr'den
7- Ubeyde'ninkini, Ubeyde b. El-Haris'ten
8- Halid'inkini, Halid b. Said'den
9- Amr'ınkini de Amr b. Said el-Âs'ın adından aldım. Bu yermuk'te şehid oldu.596[170]
Fudayl b. Merzuk anlatıyor: Bana Şakik b. Ukbe, Kurra b. El-Haris aracılığıyla Cevn b. Kata'de'nin şöyle dediğini anlattı:
-Cemel savaşı günü Zübeyr (r.a.)'la beraberdim. Etba'ı onu "emir"
594[168] İbni Mace Talak 2026; İbni Sa'd, Tabakat 8/230; Tarihi Dımışk 18/400
595[169] İbni Sa'd, Tabakat 8/230, 231, Devamı Abdurrahman ölünce, Amr b. El-Âs'la evlendi ve onun nikahında öldü.
596[170] İbnu Sa'd, Tabakat 3/101
Bu kadın, Müslümanların müşriklerle Hudeybiye'de anlaşma yapıp, kafirlerden kaçıp gelenlerin geri verileceği şartını kabulünden sonra kaçıp gelen Ümmü Gülsüm'dür. O zaman kardeşi gelip onu geri götürmek istemişti. İşte Allah: "Ey iman edenler! Size mümin kadınlar muhacir olarak gelirlerse onları imtihan edin...." ayetini onun hakkında indirdi. Müslümanlar onu geri vermedi.
Zübeyr (r.a.)'ın diğer hanımı olan Ebu Bekir kızı Esma'yı dövdüğü, oğlu Abdullah'ın atılıp kurtardığı da meşhurdur. diyerek selamlıyorlardı.597[171]
Husayn b. Abdurrahman, Amr b. Câvân'dan rivayet ediyor:
-Cemel savaşında ilk öldürülen Talha oldu. Bunun üzerine ordusu bozguna uğradı. Zübeyr (r.a.) da oradan ayrılıp gidiyorken eıı-Nciı el-Mücaşiî ona rastladı ve: "Ey Peygamber'in havarisi gel, sen benim korumam ve garantim altındasın." dedi. Zübeyr de onunla beraber yulu çıktı. Onları gören adamın birisi Ahnef b. Kays'a gelip Zübeyr'i Nel'vAn kuyusu yanında gördüğünü anlattı. Ahnef de: "Müslümanların birbirine saldırttı, birbirlerinin kaşının ortasına kılıçla vurmaya baş kul ı ki an m görünce de kaçıp çocuklarının yanına gitmek istiyor." diye söylendi.
Onların bu konuşmasını Umeyr b. Curmuz el-Mücaşiî adında birisiyle Fudale b. Habis ve bir diğer adam duydu. Hemen arkalarına düşüp Zübeyr'e Neir'la beraber giderken ulaştılar. Umeyr b. Curmuz, Zübeyr'in arkasına dolaşıp ona zayıf sayılan bir mızrak darbesi vurdu. Zübeyr hemen onun üzerine atıldı. Umeyri tam yakalayıp kavrayıncit Umeyr, Zübeyr'in kendisini öldüreceğini zannedip Yâ Fudâle, ya h-lanca yetişin! Diye bağırdı. Onlar da birlikte Zübeyr'e saldırıp onu öldürdüler. Bir rivayette denildiğine göre, Umeyr b. Curmuz ona mızrukla ikinci defa daha sert vurup onu yere düşürmüştü.598[172]
İbnu Avn der ki: "Zübeyr (r.a.)'ın katilini Zübeyr'e saldırırken gör* düm. Zübeyr de ona doğru yöneldi. Sıkışınca Zübeyr'e: "Sana Allah'ı hatırlatırım." deyip adamı bıraktı. Zübeyr bunu birkaç defa adamı yakalamasına rağmen adamın "Sana Allah'ı hatırlatırım." demesi üzerine bıraktı. Adam tekrar gelince Zübeyr (r.a.): "Allah'ın kahrına ıığrayasıea! Ne oluyor buna, bize Allah'ı hatırlatıyor, kendisi Allah'ı unutuyor," dedi.599[173]
Ebu Nadra'dan naklediliyor:
-Bedevi'nin biri Zübeyr'in başını kesip Hz. Ali'nin karargahına yi-rini getirdi. Hz. Ali ona: "Ey bedevi cehennemdeki yerini
rivayeti daha önce Cemel bahsinde geçmişti. dedi.600[174]
Hz. Ali'nin torunu Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali el-Bakır der ki: Hz. Ali (r.a.) "Umarım ki; Ben, Talha ve Zübeyr, Allah'ın:
597[171] İbni Sa'd 3/111
598[172] Tarihi Dımışk 18/415; El-Ma'rife ve't-Tarih 3/311-312; Bu haberi İbn Ebi 15/270-273'te 19644 no ile yine 11/118'de 10678 no ile gayet geniş anlatır. T»biil
599[173] Tarihi Dımışk 18/420
600[174] Taberani 1/123 no 243; Tarihi Dımışk 18/421; S. A. Nübela 1/61; Bu rivayet yanlış olsa gerek. Zira Hz Ali'ye getirilen Zübeyr'in kılıcı idi. Ebu Nadra eğer Münzir b. Malik ise sahabeye yetişmiş biridir. Öbürü ise meçhuldür. Ne burada ne de Tarihi Bağdat'ta bu belli değildir.
"Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çıkarttık, kardeşler olarak koltuklar üzerinde birbirlerine
karşı oturmuşlardır." (Hicr ayet 47) buyurduğu, kimseler oluruz." dedi.601[175]
Mansur b. Abdirrahman el-Ğuddanî, Şa'bi'yi şöyle derken işittiğini söyler: "Ben, Rasulullah (s.a.v.)'in
ashabından beş yüz, ya da daha fazla kimseye rastladım. Hepsi de: "Ali, Osman, Talha ve Zübeyr
cennetliktir." diyorlardı."602[176]
Onun hakkında Cerîr şu şiiri söyledi.
-Şiirde geçen Siba' vadisi Basra'dan -Medine'ye doğru- yedi fersahlık (bir fersah yaklaşık olarak sekiz
kilometredir) mesafede bir yerdedir.
Urve der ki: "Babam Zübeyr, mal olarak elli milyon dirhem (değerinde)603[177] mal bıraktı. Nakit para
olarak da yine elli bin dirhem bıraktı." Bu rivayet, Ebu Usame'nin Hişam yoluyla babası Urve'den
yaptığı nakildir. Süfyan b. Uyeyne'nin Hişam yoluyla babası Urve'den yaptığı rivayette: "Zübeyr'in
malı kırk milyon olarak taksim edildi." diye söylenmektedir.604[178]
Buhari, Zübeyr'in bu yılın Recep ayında öldüğünü söyler.605[179]
Süfyan b. Uyeyne anlatıyor:
-Umeyr b. Cürmûz, Zübeyr'in oğlu Musab, kendini Mekke'de halife ilan eden Abdullah b. Zübeyr'in
Irak valiliğine atandığında, MıiNib'in yanına geldi ve: "Beni Zübeyr'den dolayı kısas yap." dedi.
Musub d fi konuyu kardeşi Abdullah b. Zübeyr'e yazdı. Abdullah b. Zübeyr onı; "Ben Zübeyr
sebebiyle Umeyr b. Curmûz'u öldüreceğim ha? Ben onu Zübeyr'in na'lini'nin tasması karşılığında
bile öldürmem." diyi yazdı.606[180]
Urve'nin oğlu Abdullah'tan nakledilir:
-Umeyr b. Curmüz, öldürülme isteği reddedilince Musab'in yanındın ayrılır. Irak'ta Dicle
kıyılarındaki şehirlerden birine varıp onulııki sarayın birine gitti. Sarayın birine vardı, üzerinde uzun
bir mızrak vardı, (Veya sarayda uzun bir kale vardı.) sonra orada bulunan biline kendini mızrak
atılmasını emretti. Adam da atıp onu öldürdü. Umeyr, Zübeyr'i öldürmenin verdiği dehşete
kapılmış ve rüyasında gördüğü (korkutucu) şeylerden dolayı artık yaşamaktan hoşlanmaz bir hale
gelmişli. Sonundu bu, onu kendini öldürtmeye sebep olmuştu.607[181]
601[175] Tarihi Bağdad 18/423; İbni Sa'd 3/113; İbni Ebi Şeybe 15/269, 282
602[176] İbni Asakir, Tarihi Bağdad 18/425
603[177] Değerinde kelimesini mecburen ekledim. Zira "el-urûz" kelimesi "Dirhem ve dinar dışındaki bütün mallara" kullanılır.
604[178] İbni Sa'd, Tabakat 3/110; Hakim, Müstedrek 3/110; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 18/428. Süfyan-ı Sevri'nin bu görüşü, bir de Mücalid yoluyla Şa'bi'den rivayet
edilir ki, bunu Hakim aynı yerde rivayet eder.
605[179] Buhari Tarihi Kebir 3/409
606[180] İbni Asakir, Tarihi Dımışık 18/437
607[181] Tarihi Dımışk 18/438
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 200-215
5.BÖLÜM
Zeyd B. Suvhan El-Abdî:608[1]
-Zeyd meşhur Sa'sa'a'nın kardeşidir. Rivayete göre 1'eygambfF (s.a.v.)'e kavmini temsilen elçi olarak gelmiştir.609[2]
Ömer (r.a.) ile Ali (r.a.)'tan rivayeti vardır. Kendisinden de Ebu Vnil ve el-Ayzâr b. Hureys rivayette bulundular.610[3]
Gündüzü oruçlu, gecesi namazlı, son derece ibadete düşkün bir 2it idi. Bu aşırılığı sebebiyle Selman-ı Farisî ona: "Vücudunun sende hukkl var. Hanımının senin üzerinde hakkı var. Yaptığın bu ibadetleri birn azalt." demişti.611[4] O da Cemel savaşı günü öldürüldü.612[5]
Selman-I Farisî (R.A.):613[6] Ebu Abdillah, Ramehürmüz'lü... İsfahan'lı olduğu da söylenir iranlılardan İslam'a ilk giren zat. Peygamber (s.a.v.) ile sohbette bulunmuş, Ona hizmette bulunmuştur.
Kendisinden, Abdullah b. Abbas, Enes b. Malik, Ebu't-Tufeyl, Ebu Osman en-Nehdî, Ebu Ömer Zâzân ve bunlardan başka nice kimseler hadis rivayetinde bulundular.614[7]
Sükbân der ki: Bize Ya'kub b. Süfyan el-Fesevî, Zekeriyya b. Nafi el-ErsÛfî es-Sırrî b. Yahya, -Süleyman et-Teymî isnadıyla Ebu Osman en-Nehdı'den şöyle dediğini haber verdi:
-Selman-ı Farisî (r.a.) (İrandaki) Ramehürmüz halkından biri idi. (O /.umanlar korkudan şehirlerde ibadet edemeyen Hıristiyan) bir rahip Ramehürmüz dağlarından birine ibadet etmeye gelmişti. Köyün muhtarının oğlu ona gelip gidiyordu. Selman (r.a.) anlattı ki:
-Ben onu nereye gidip geldiğini anladım ve ona: "Beni de beraber götür!" dedim. "Hayır, ta ki rahibe danışırım öyle." dedi ve ona danıştı. Rahip ona "Sen onu beraberinde getir." dedi. Artık biz ona gelip gitmeye başladık. Sonunda köy halkı bu durumun farkına vardı. Köylüler toplanıp gittiler ve ona: "Ya Rahip! Sen bize gelip komşu oldun, biz de sana iyi komşuluk ettik. Şimdi görüyoruz ki,
608[1] Hz Zeyd hakkında geniş bir bilgi için bkz.İbni Sa'd 6/123, 126; Halife, TabuklU 1, 144; Buhari, T. Kebir 3/397 no 1325; İbnu Kuteybe, Mearif 402; Fesevi, Tarih .V31Î; İkdu'l-Ferid 4/317; El-İstiab 1/559-561; Cemeheretu Ensabi'1-Arab 205; Hatib, Turlhİ Bağdad 8/439 no 4549
609[2] Tarihi Dımışk 19/429, 432
610[3] Buhari, T. Kebir 3/397; Tarihi Dımışk 19/429, 434; Razi, El-Cerh ve't-Tt'dil 3/565; İbnu Sa'd, Tabakat 6/123
611[4] Tarihi Dımışk 19/440; Öyle anlaşılıyor ki Selman (r.a.) bu sözünü bir çok kişiye söylemiş. Çünkü onun bu nasihatini Peygamberimiz takdir etmişti. İbni Sa'd'ın Nu'man Ebi Kudame'den rivayetine göre; Zeyd b. Suvhan Selman-ı Farisi komutasında bir orduda er olarak bulunuyordu. Bu orduya Selman (r.a.)'ın emri ile o imamlık yapıyordu. Yine Cuma günü, Selman (r.a.) ona "kalk da kavmine nasihat et" diye emrederdi. (Tarihi Dımışk 19/439. Hatib, Tarihi Bağdad 13/323) ("emel harbinde ağır şekilde yaralanınca arkadaşlarına "Ben ölünce sakın kanımı yıkamayın, ayağımdaki meshlerim hariç elbiselerimi çıkarmayın. Beni doğrudan toprağa gömün, zira ben kıyamet günü bunu delil getireceğim" demişti. İbni Sa'd 6/125; Tarihi Bağdad 19/442
612[5] İbnu Sa'd, Tabakat 6/123; Tarihi Dımışk 19/432; Hatib, Tarihi Bağdad 8/439
613[6] Selman (r.a.)'ın hayatı için bkz: İbni İshak, es-Siyer 87, 91, 92, 124, 125, 287; Va-kidi, Meğazi 445-447, 450, 465, 927; Müsned 5/437-444; İmam Ahmed, Zühd 188-191; İbni Sa'd, Tabakat 4/75, 93, 6/16, 17; Buhari, T. Kebir 4/135 no 2235; Halife b. Hayyat, Tarih s. 191
614[7] Tarihi Dımışk 21/373
sen çocuklarımızın
bize karşı ahlakını bozuyorsun, artık sen bizim topraklarımızdan çek git." dediler. Rahib de orayı terk etti, ben de beraber terk ettim. Yeryüzünde giderken azıklanmayı bir ihtiyaç değil, sadece marifet ve kerameten yapıyordu. Nihayet Musul şehrine geldik. Musul dağlarından birine çıktı. Bir de baktık ki, orada yedi tane ruhban daha var. Her birinin ibadet edebileceği bir mağara vardı. Altı gün geceleriyle beraber oruç tutuyorlar. Yedinci gün olunca hepsi toplanıp yemek yiyor ve sohbet ediyorlardı.
Ben yanında geldiğim rahibe: "Dilersen beni bunların yanında bırak." dedim. O yoluna yürüyerek "Sen bunların dayandığı şeye dayanamazsın." dedi. Duyduğuma göre gideceğimiz Şam'da insanları öldüren zalim bir kral varmış. Fakat rahip benim talebimi reddedip beraberce gidelim, diye direndi. Ben de "Seninle geleceğim!" dedim ve beraberce yola çıktım. Beytu'l-Makdis'in (Kudüs'ün) kapısına vardığımda oturak olmuş (felçli) bir adam bize: "Ey Allah kulu, Bana bir sadaka!" dedi. Lakin rahibin yanında ona verebileceği hiçbir şeyi yoktu. Rahip mescidi Aksa'ya girip üç gün üç gece namaz kıldı. Sonra dışarı çıktı, eliyle yere bir şey çizerek "Gölgenin şu çizgiye geldiğini görürsen beni uyandır!" deyip uykuya daldı. Ben ona uzun süredir uykusuz kaldığı için acıyıp, gölge çizdiği hattı geçmesine rağmen uyandırmadım. O uyandı ve "ben sana beni uyandır diye tenbih etmemiş miydim." dedi. Ben de "Uzun süredir uykusuz kaldığın için sana acıdım!" dedim. O da "Vay sana!, ben bir gecenin veya gündüzün içindeki saatlerin birini, Allah'ı zikretmeden kaçırmaktan Allah'tan utanırım!" dedi, sonra dışarı çıktı. Yine aynı kötürüm kişi "Sen salih bir adamsın buna rağmen bana ne girerken bir sadaka verdin ne de giderken." dedi. Rahip sağına soluna kimse var mı diye bakındı. Kimseyi göremeyince kötürüme "Bana elini göster!" dedi. O da çıkarıp gösterince rahip "Allah'ın izniyle kalk!" dedi. Kötürüm yerinden kalktı, ne kötürümlük ne bir dert var. Bu adama şaşkın şaşkın bakarken meşgul olmuşum, arkadaşım rahip yürüyüp Kudüs sokaklarından birine girdi. Ben onun gittiği tarafa dönüp baktımsa da onu göremeyip onu aramaya çıktım.
Onu ararken Irak'tan gelen bir arkadaş grubuna rastladım. Onlar alıp beni Medine'ye getirdiler.
Nebi (s.a.v.) Medine'ye hicret edince ben "O yol arkadaşlarımın daha
önce Peygamber hakkında söyledikleri "O asla sadaka malı yemez, ancak hediye alır!" dediklerini hatırladım. Hemen ilk fırsatta ona bir yemek götürdüm. Bana "bu ne" diye sordu. "Sadakadır" dedim. Hemen ashabına "siz yiyin" buyurup kendisi tatmadı. Sonra ben geri dönüp biraz yiyecek toplayıp yine getirdim. Bana "Bu ne Ya Selman?' diye sordu. "Hediye" dedim. O da onu yedi.
Ben: "Ya Rasulallah! Bana Hıristiyanlar hakkında bilgi ver." dedim. O da "Onlarda hayır yok." buyurdu. Ben oradan bu sözden dolayı ağırlaşmış hoşnut olmayarak kalktım gittim.
Sonra Nebi (s.a.v.)'e bir kerre daha geldim ve: "Ya Rasulallah! Bana Hıristiyanlar hakkında bilgi ver." dedim. Nebi (s.a.v.) yine "onlarda hayır yoktur. Onları sevende de hayır yoktur" buyurdu. Ben yine sevinemeden yanından kalkıp gittim. Allah.cc.
"(Ya Habibim) İman edenlere karşı insanların en amansız düşmanca davrananları, Yahudiler ve müşrikler olarak bulacaksın. Onların (iman edenlere) dostlukça en yakın olanlarını da "biz
Hıristiyanlarız" diyenler olarak bulacaksın." (Maide ayet 82) ayetini indirdi. Rasulullah da bana haber saldı. Yanına geldiğimde "Ya Selman! Senin arkadaşın veya arkadaşların işte Allah'ın Kur1 an'da bahsettiği (dost) insanlardandır." buyurdu.615[8]
Bu hadisin isnadı "Ceyyif'dir. Zekeriyya el-Ersufî, inşaallah "Sadûk" mertebesinde bir ravidir.616[9]
Biz Selman (r.a.)'ın hikayesini, hidayet aramak için ülke ülke nasıl dolaştığını, Medine'ye esir olarak gelişini, Medine'de sahibi ile hürriyeti için nasıl yazılı bir anlaşma yaptığını daha önce -Sîre'de- anlat-
mıştık.617[10]
Ebu Abdirrahman lakaplı Kasım (b. Abdirrahman) der ki: Sel mim (r.a.) Şam'ı ziyaret etti. İmam öğle namazını kıldırdı. Sonra Selm«n (r.a.) mescitten çıktı. İnsanlar onu görebilmek için tıpkı hal ile karşılar gibi peşinden çıktılar.
Biz ona rastladığımız zaman Selman arkadaşlarına ikindi namazını kıldırmış çıkmış yürüyordu. Ona selam vermek üzere durduk. Onu evine davet etmeyen hiçbir zengin şerif kimse kalmamıştı. O da "Ben bu kere Beşîr b. Sa'd'ın yanına ineceğim." diyerek Beşîr'i yani libu'd-Derdâ'yı sordu. Ona "o şimdi hudutta nöbet bekliyor" dediler. Sclmıın "nöbet yeriniz nere" diye sordu. Onlar da "Beyrut" dediler. Selmun (r.a.) da hiç eğleşmeden Beyrut'a hareket etti.618[11]
Buharî'nin nakledişine göre; Ebu Osman en-Nehdî, bizzat Selmnn (r.a.)'tan "Beni bir sahipten öbürüne -ta Medine'ye gelene kadar- on yedi tane insan elden ele alıp sattılar." diye nakleder.619[12]
Ebu Hüreyre, Peygamber (s.a.v.)'in
"Cennet, Selman'ın ona olan arzusundan, Selman'a kavuşmaya çok daha fazla arzuludur." buyurduğunu söyler.
615[8] El-Fesevi el-Ma'rife ve't-Tarih 3/335; Buharı 3946 no ile; Taberani Mu'cemu'l-Kebir 6/249 h.no 6121'de bu isnad ile bu kısımdan "Elden ele on altı efendi değiştirdim." İbni Asakir Tarihi Dımışk'ta bu isnad ile aynı şeyi tekrarlar. Keza Ebu Nuaym da işaret eder. Hilye 1/195. Zehebi Siyer-i Aiamu'n-Nubela'sında Selman kıssasının bir kısmını yalanlarken bu haberi alması ve isnadına ceyyit demesini, bu rivyetin baş tarafının Buhari'nin Menakibu'l-Ensar'da 3947 nolu hadis ile geçişi de doğruluyor.
616[9] Zehebi, Mizanu'l-İ'tidal ve diğer eserlerinde bu zattan bahsetmez.
617[10] Bkz Tarihu'l-İslam, Sire 1/162; Hz Selman'dan bu kıssayı, gerek ashabdan gerek tabiinden olup Selman'ı gören pek çok kimse rivayet etmiştir. İbni Abbas, Meı van el* Asfar, Ebu Osman en-Nehdî, Ebu't-Tufeyl Amir b. Vasile, Ebu Kurra cl-Kindt Ihnl Ebi'l-Hadid, Burayde, Zeyd b. Suvhan, Selman (r.a.)'ın oğlu Abdurrahmnn V§ diğerleri birbirine yakın ifadelerle anlatırlar. Bkz: İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 21/379-404
618[11] Tarihi Ebu Zür'a 1/221- 222 rakam 207; İbni Asakir, Tarihi Dımnışk 21/374
Bu hadiseye İmam Ahmed b. Hanbel itiraz eder: İbnu Hacer'in Tehzibu't-Teh/.ib'indt (8/323) geçtiğine göre bu haberi nakleden Ebu Zür'a, bu hadisi İmam Ahmed'i sormuş. O da bunu red ederek "Ravi Kasım ile Selman nasıl karşılaşabilir. Zira bu Kasım Muaviye'nin oğlu Yezid'in oğlu olan Halid b. Yezid'in kölesidir" (lemistir, Yani Yezid'in imareti zamanı Selman çoktan ölmüştü" diyor.
Ebu Zür'a devamla der ki, ben bu "karşılama hadisini Abdurrahman b. İbrahim'e di sordum ve İmam Ahmed'in dediğini haber verdim. O bana şunları söyledi: "Bu Kasım, daha önce (Muaviye'nin de bacısı olan) Cüveyriyye binti Ebi Süfyan'ın köleni idi. Daha sonra Yezid'in çocukları onu miras olarak aldılar da bu yü/.den onu "Muaviye oğlu Yezid çocuklarının kölesi" dendi." Böylece bu işkal gitmiş oluyor, Yani o Selman'ın oraya geldiğinde Şam'da idi. Hem İbni Asakir de, Beşir b. Sa'd'l (Ebu'd-Derda) anlatırken, Selman'ın Dımışk'a geldiğinde ona misafir olduğunu bahseder, ve bu haberi rivayet eder. Bkz. Tarihi Dımışk 21/374
619[12] Buhari, Menakibu'l-Ensar h. No 3946; Ebu Nuaym, Hilye 1/195; El-lsliab 2/57; İbnu'l-Cevzi, Sıfatu's-Safve 1/534; Tarihi Dımışk 21/404; İbnu Abdi'1-Berr, Utlib 4/221
Hz. Ali (r.a.)'ın da: "Selman önceki ve sonraki ilme ermiştir." demiştir.620[13] Yine onun "Selman derinliği anlaşılamayacak bir ilim denizidir. O bizden, ehli Beyt'tendir." dediği nakledilmiştir.621[14]
El-Alâ b. Abdirrahman, babası Abdurrahman, Ebu Hüreyre (r.a.)'tan naklediyor: Rasulullah (s.a.v.):
"Eğer yüz çevirecek olursanız -Allah dinini temsil işinde- sizden başka bir toplumu bu işe değiştirip getirir. Artık bir daha onlar gibi olamazsınız." (Muhammed suresi ayet 38) ayetini okumuştu. Ashab-ı kiram "Ya Rasulallah! Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Peygamber (s.a.v.) de elini Selman-ı Farisi'nin uyluğuna koydu sonra da:
"Eğer din Süreyya yıldızının yanında bile olsa İran halkından bazı kimseler kesinlikle ona ulaşıp alacaklardır." buyurdu.622[15]
El-A'meş (Ebu Hüreyre'nin talebesi olan) Ebu Salih'ten nakleder: -Selman-ı Farisî'nin (Peygamberimiz onları ahiret kardeşi yapıp Selman onun evinde gecelediğinde) Ebu'd-Derdâ'ya söylediği: "Aileyin senin üzerinde hakkı var..." sözünü Peygamber (s.a.v.) işitince:
"Anası Selman'ı yitirsin, ilimde çok genişlemiştir." buyurmuştur.623[16] Katade:
Bu hadisin cereyan ettiği aslı buradaki gibi mevkuf değil, merfu bir hadis olup onu sahabeden doğrudan rivayet ederler. Haberin aslını Buhari ve diğerleri nakleder.
Hz. Ali Dönemi
"Ve yanında kitab bilgisi bulunan" ayetindeki kimsenin Selman-i Farisî ve Abdullah b. Selam olduğu şeklinde yorumlar.624[17]
Selman-ı Farisî bahsedilince Hz. Ali: "O Lokman hekim gibidir, suyu çekmekle bitmez tükenmez bir deniz." dedi.625[18]
Ebu İdris el-Havlanî, Yezid b. Humeyr'den rivayet ediyor: Bi/, Mim/ b. Cebel (r.a.)'a: "Bize bazı öğütlerde bulunsan." dedik. O da "ilini şu dört kimsenin yanında, Selman-j Farisî, Abdullah b. Mesud, libu'd-Derdâ ve Abdullah b. Selam'ın yanında arayın!" diye tavsiye etti.626[19]
Rivayete göre Selman-ı Farisî bir keresinde: Size her bildiğim anlatacak olsaydım -birileri beni öldürür- sonra da Allah Selnıaıı'i öldürenlere rahmet etsin." derlerdi.627[20]
620[13] İbnu Sa'd, Tabakat 4/85; Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya 1/187; Tarihi Dımışk 2/413; İbnuEbiŞeybe 12/148
621[14] Tarihi Dımışk 21/413; Sıfatu's-Safve 1/535; İbnu Ebi Şeybe 12/148; İbni Sa'd 4/85,
622[15] Buhari, Tefsir h.no 4897, 4898; Müslim Fazail h.no 2546; Tirmizi Tefsir Süretu'l-Cum'a 3303; Ebu Nuaym, Ahbaru İsfehan 1/2, 3; Müsned 2/217, 417; Tarihi Dımışk 21/416; Ebu Nuaym, Hilye 8/290
623[16] İbni Sa'd 4/85; İbnu Ebi Şeybe, Musannef 12/148
624[17] Taberi, Tefsir 13/77; Ra'd ayet 43; Tarihi Dımışk 21/418
625[18] İbni Sa'd 4/86; Ebu Nuaym, Hilye 1/187; Tarihi Dımışk 21/420, 421; Istiab 2/59; İbni Esir, Üsdü'1-Ğabe 2/420
626[19] İbni Sa'd 4/86; Tirmizi 3806; Hakim 3/416; Buhari, T. Sağir 1/73; El-Mu'rife vo't-Tarih 1/468; Tarihi Dımışk 21/423; Ebu Zür'a, Tarih 1/649
627[20] Bu konuda Ebu Hüreyre (r.a.)'tan da aynı ifadeler nakledilir. Tarihi Dımışk 21/424
-Nesâî tarafından zayıf sayılan Haccac Ferruh el-Vasitî der ki: BİM İbnu Cüreyc Ata'dan, o da İbnu Abbas (r.a.)'tan şöyle dediğini nakletti;
Selman-Farisî bir yere gidip geri dönmüştü. Ömer (r.a.) onu karşıladı ve Selman'a "Allah için bir köle vererek seni razı edeyim!" dedi. O d»! "Öyleyse beni evlendir" dedi. Ömer ona cevap vermedi. Butum üzerine Selman Ömer'e: "Beni Allah için bir köle ile razı edeceksin. Ama kendi nefsin için beni razı etmeyeceksin." dedi.
Sabahleyin Ömer (r.a.)'ın akrabaları Ömer'e düğür olmaktan vuz geçirmek için Selman'a geldiler. Selman onlara: "Vallahi beni bu düğürlüğe Ömer'in ne idareciliği ne de saltanatı itti. Ama ben kendi kendime: "Ömer salih bir adam. Belki Allah benimle onun neslinden salih bir evlat dünyaya getirir." diye düşündüm." dedi.628[21]
İbni Abbas (r.a.) devamla şöyle anlattı: Sonra Selman Kinde'deki evinde evlendi. Eşinin yanına zifafa girmek için geldiğinde gördü ki ev gayet güzel süslenmiş, içinde bir sürü kadın doluydu. Selman, "Ka'be Kinde (Selman'ın evlendiği yer)'ye mi taşındı? Yoksa eviniw yaklaştırıldı mı? Dostum Ebu'l-Kasım Muhammed (s.a.v.) "Birimi/
evlendiği zaman eşya olarak edinmemiz gereken miktarın sadece yolcunun eşyası gibi -az ve pratik- olmasını, nikahlanılmadan kadın edi-nilmemesini" bana emretmişti." dedi.
Kadınlar kalkıp evin süslerini bozarak gittiler. Selman eşinin yanına girdi ve "beni dinler misin?" diye sordu. "Evet." Deyince, Selman ona: "Dostum (s.a.v.) "Birimiz hanımının yanına zifaf gecesi girince, kalkıp namaz kılmasını, hanımının da arkasında namaz kılmasını söylemesi, erkeğin dua edip hanımının da bu duaya amin demesini" bize emretmişti.
Selman ve eşi sonra bu dediklerini yaptılar. Sabah olunca Selman Kinde'de arkadaşlarıyla .oturdu. Birisi ona: "Ya Eba Abdillah! Nasıl sabahladın (gecen nasıl geçti)" dedi. Selman cevap vermedi. Adam sorusunu tekrarladı. Selman ona yine seslenmedi. Daha sonra Selman (r.a.)'ı "Yahu ne oluyor? biriniz kalkıp bana, kapıların ve duvarların gizlemiş olduğu şeyler hakkında soruyor. Size bir şey hakkında sadece sormanız yeterlidir. Ya cevap verilir, yahut cevap verilmez." dedi.629[22]
Ukbe b. Ebi's-Sohbâ' der ki: Bize İbni Şîrîn, Ubeyde'nin kendilerine şöyle dediğini anlattı:
-Selman-ı Farisî gazaya giderken Medain köprüsüne uğradı. Selman, ordu komutanı olup, Kinde kabilesinden birinin, sırtı çullanmış katırının terekesinde binili idi. Arkadaşları ona "Ey emir, sancağı ver de biz taşıyalım." diyor. O da bunu reddederek "Onu taşımak benim hakkım." diyordu. Böylece harbini bitirip yine aynı adamın terekesinde binili olarak harpten gelip bu şekilde Kûfe'ye kadar geldi.630[23]
Adamın birisi şöyle anlattı: Ben Selman'ı semersiz bir eşek üzerinde gördüm. Bacakları uzun bir adamdı. Üzerinde sünbülân işi (ya da uzun) bir elbise vardı. Ben çocuklara "Emirin yanından
628[21] Kinde: Yemen'de meşhur bir kabiledir.
629[22] Taberani, M. Kebir h. No 6067; Ebu Nuaym, Hilye 1/186; Tarihi Dımışk 21/427; Sıfatu's-Safve 1/539.
630[23] Tarihi Dımışk 21/429,430; Zehebi, S. A. Nübela 1/345
uzaklasın!" dedim. O da "Çocuklara dokunma! Zira hayır da şer de bu günden sonra olacaktır." dedi.631[24]
Ata b. Es-Saib, Meysera'dan naklediyor: Acemler kendine secde edince, Selman-ı Farisî (r.a.) başını önüne eğip: "Allah için huşu ederim, Allah için korkarım." demişti.632[25]
Cerîr b. Hazim anlatıyor: Ben Abs oğullarından bir adamı babasın» dan naklen şunları söylediğini duydum:. Çarşıya gidip bir dirhem verip hayvan yemi aldım. Orada bir adam görüp, para vermeden onun sırtım yükledim. Eve giderken birkaç adamın yanından geçince adamlar kalkıp "Ya Eba Abdillah! Müsaade et de biz taşıyalım!" dediler. Ben adamlara "bu kim" dedim. Onlar da "Bu zat Rasulullah (s.a.v.)'in arkadaşı Selman-ı Farisî'dir" dediler. Ben de özür dileyerek, "Seni tanıyamadım. Lütfen yükü bırak Allah sana afiyetler versin! Dedimse de o bunu kabul ? etmeyip yem çuvalını evime kadar götürüverdi.633[26]
Hasan-ı Basrî anlatıyor: Selman-ı Farisî'nin aylığı beş bin dirhemdi, O zaman otuz bin kişinin emiri bulunuyordu. Maaşı gelince onu imzalar ama öylece bırakıp kendi elinin ürettiği hurma yaprağı çıkarma işi ile geçinirdi.634[27]
Nu'man b. Humeyd anlatıyor: Ben Selman (r.a.)'ı gördüm. Kendisi hurma yaprağı işlerdi. Onu şöyle derken duymuştum:
-Ben hurma yaprağını bir dirheme alıp işliyor ve üç dirheme satıyordum. Bir dirhemi tekrar yaprağa verip, bir dirhemiyle de ailemin geçimini temin ediyordum. Kalan bir dirhemi de sadaka veriyordum, Eğer Ömer (r.a.), emir tayin olduğum için beni bu işi yapmaktan inen etmeseydi, işime asla son vermezdim.
Aynı haberi ravilerden biri bu şekilde nakledip şu ilaveyi yaptı: -Ben Selman'a "Öyleyse ne için emir olarak görevlenmeyi kabul ettin?" dedim. Bana "Ömer beni bu işi kabul etmem için iki kere zorladı. Ben ona kabul etmiyorum, diye iki defa yazdım. Ben yine kendisine beni affet, diye yazdımsa da bu kere de beni tehdit etti." dedi.635[28]
Abdulaziz b. Rafi', Ebu Zabyan aracılığıyla Cerir b. Abdillah'tan rivayet ediyor: Sıcağın ortalığı kavurduğu bir gün (Mekke ile Huney) arasındaki es-Sıfâh'a konakladım. Ağacın gölgesinde uyuyan bir adam
gördüm. Yanında başının altına koyduğu azık kabında biraz yemeği vardı. Bir abaya bürünmüş idi. Üzerine gölge yapın diye emrettim. Biz de eşyalarımızı indirdik. Gürültümüzden uyandı. Baktım ki Selman'mış. Ona: "Yahu seni tanıyamadık!" dedim. Bana "Ya Cerîr! Dünyada mütevazı ol! Zira dünyada tevazu göstereni Allah kıyamet günü yüceltir. Dünyada kendini ululayanı da Allah kıyamet
631[24] İbni Sa'd, Tabakat 4/87; Tarihi Dımışk 21/430; Zehebi, S. A. Nübela 1/446
632[25] Tabakat 4/87; Tarihi Dımışk 21/432; Ebu Nuaym, Hilye 1/199
633[26] Tabkat 4/88; Tarihi Dımışk 21/433; Sıfatu's-Safve 1/542, 543; Zehebi, S, A, Nübela 1/546
634[27] İbni Sa'd 4/87; hilyetu'l-Evliya 1/198; Ahmed b. Hanbel, Zühd s. 188; Tarihi Dımışk 21/434; Sıfatu's-Safve 1/538; Üsdü'1-Ğabe 2/420
635[28] İbnu Sa'd, Tabakat 4/89; Ebu Nuaym, Hilye 1/197; Taberani, Kebir no 6110; Sıfatu's-Safve 1/41; Tarihi Dımışk 21/434,435
günü kıymetini indirir. Ya Cerîr, sen cennette yaş bir dal araşan bulamayacaksın. Çünkü cennet ağaçlarının kökleri altın ve gümüş, yukarıları da hep meyve olacak. Ya Cerîr! Cehennem karanlığının ne olduğunu bilir misin?" dedi. "Hayır" dedim. O da "İnsanların bir birine zulmetmesidir." dedi.636[29]
Abdullah b. Bürayde anlatıyor: Selman el sanatçılığı yapardı. Eline biraz para geçince et ya da balık alır, sonra Cüzzam hastalarını davet edip kendi de onlarla beraber yerdi.637[30]
İmam Malik, Muvatta adlı eserinde Yahya b. Said'den naklediyor: Ebu'-Derdâ (r.a.) Selman-ı Farisî'ye "Sen de mukaddes topraklara (Kudüs civarına) cihada gel diye yazmıştı. Selman da ona: "Kesinlikle yeryüzünün toprağı adamı kutsileştirmez. İnsanı sadece kendi ameli kutsileştirir. Senin orada doktorluk görevine (kadılığı kast ediyor) geldiğini duydum. Eğer insanları iyileştirebiliyorsan ne mutlu! Ama doktor değil de doktorluk taslıyorsan, insan öldürmekten sakın! Zira Cehennem'e girersin." diye yazdı. Artık Ebu'd-Derdâ iki kişi arasında bir yargıda bulunup adamlar gidince, arakalarından bakar kendi kendine "Vallahi işte bu doktorluk satmadır." deyip adamlara "Geri gelin de aranızdaki meseleyi bana bir daha anlatın." derdi.638[31]
Süleyman b. Karm, A'meş aracılığıyla Ebu Vail'den şöyle dediğini anlatıyor:
-Bir arkadaşımla beraber Selman (r.a.)'ın yanına ziyarete gittiğimde Selman (r.a.): Rasulullah (s.a.v.) ikramda külfeti bize yasaklamamış olsaydı, size ikram için külfete katlanırdım." dedi. Sonra bize ekmekle tuz getirdi. Arkadaşım ona "Tuzumuzda Za'ter (Yabani kekik) tle karışık olsaydı ne iyi olacaktı." dedi.
Selman (r.a.) hemen matarasını baharatçıya rehin olarak yollayıp kekik getirtti. Ekmeği yediğimizde arkadaşım: "Bize verdiği rızkımı/a, kanaat etmemizi mümkün kılan Allah'a hamd olsun! Deyince Selman (r.a.): Sen sana sunulana kanaat etseydin, şimdi benim mataram -baharatçıda- rehin olmayacaktı, dedi.639[32]
Habib b. Şehid, Abdullah b. Bürayde'den naklediyor:
-Selman-ı Farisî (r.a.), cüzzam hastalarına yemek yapar, sonra da oturup bu hastalarla beraber aynı yemekten yerdi.640[33]
Ebu Osman en-Nehdî der ki: Selman (r.a.)'ın konuşmasındaki çok yanılması sebebiyle söylediği söz -neredeyse- anlaşılamazdı. "Haşeb (ağaç, kütük) diyeceğine huşbân derdi.641[34]
636[29] Ebu Nuaym, Hilye 1/202; Tarihi Dımışk 21/438, 439; Zehebi, S. A. Nübela 1/202, 548
637[30] İbni Sa'd, Tabkat 4/200; Sıfatu's-Safve 1/543; Tarihi Dımışk 21/440; Ebu Nuaym, Hilye 1/200
638[31] Muavatta, Vasiyyet s. 480; Hilyetu'l-Evliya 1/205; Tarihi Bağdad 21/441; Sıfatu's-Safve 1/548
639[32] Tarihi Dımışk 21/448; Zikru Ahbaru İsfehan 1/55; Zehebi, S. A. Nübela 1/155
640[33] İbnu Sa'd 4/89; Ebu Nuaym, Hilye 1/200; Tarihi Dımışk 21/440; Zehebi, S, A, Nübela 1/548
641[34] Ahbaru İsfehan 1/55; Tarihi Dımışk 21/449;. İbnu Asakir bu rivayetin altında uynı haberi el-Mübarek b. Ahmed el-Ensari -el-Mübarek b. Abdü'l-Cebbar -Bbu Mu-hammed b. Kuteybe isnadı ile de verir ve Ebu Muhammed b. Kuteybe'nin: "Ben bu haberi kabul etmiyorum. Zira Selman'ın dilinin çok hata ettiğini, neredeyse ne dediğinin anlaşılamayacak hale geldiğini söylüyor. Halbuki biz onun Arap ediplerinin sözlerine benzeyen hikmetli sözlerinden bir kısmını anlattık." Dediğini ilave eder, Hafız Zehebi bu söze Siyer-i A'lamu'n-Nubela'sında 1/552'de itiraz ederek "Ebu Muhammed b. Kuteybe böyle itiraz etmekle hiçbir şey ortaya
Sabit el-Bünanî -Enes'ten naklettiği Sa'd'ın Selman (r.a.)'ı ziyareti ile ilgili haberin sonunda "Bana ulaşan bilgilere göre Hz. Selman dünyı malı olarak -öldüğünde- geriye yirmi küsur dirhem kadar bir şey bırakmıştı ki, bu onun nafakacağızı idi." demektedir.642[35]
Ebu Ubeyde Kasım b. Sellam ile İbnu Zenceveyh: "Selman hicri otuz altıncı yılı Medayin'de öldü." derler. Ibnu Zenceveyh "Cemel harbinden önce" ilavesini de yapar.643[36]
Vakidi: Selman (r.a.) Hz. Osman'ın hilafeti döneminde öldü, der.644[37] Vakidi'nin de belirttiği gibi onun, Hz. Osman döneminde ölmüş olduğuna şu gelecek haberde delalet etmektedir:
Cafer b. Süleyman, Sabit el-Bünanî aracılığıyla Enes (r.a.)'tan naklediyor ki: "Sa'd b. Malik ile Abdullah b. Mesud (r.a.) ölmek üzere olan Selman-ı Farisi (r.a.)'ı ziyarete giderler. Onları gören Selman ağlar. Kendisine ne sebeple ağladığı sorulunca: "Rasulullah'ın bizden aldığı bir sözü yapamadığımıza ağlıyorum. Peygamberim (s.a.v.):
"Sizden birinizin malı, yolcu azığı kadar olsun!" buyurmuştu" dedi.645[38] Halife b. Hayyat da: "Selman otuz yedinci yılında öldü!" der.646[39]
Denilir ki: Hz. Selman iki yüz elli yıl yaşamıştır. Onun yaşı hakkında söylenenlerin en fazlası "üç yüz elli yıl" yaşadığıdır. Lakin ilki (250) daha doğrudur.647[40]
Talha B. Ubeydullah : Nesebi: Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b, Teym b. Mürra et-Teymî olup künyesi Ebu Muhammed'dir. İslam'a ilk girenlerden, aynı zamanda
koymuş değildir, Zil'A bir kişide fasahatlı söz söyleme kabiliyetinin bulunması o kişinin dilinde Ucıne (yu« nılma) olmasına engel bir hal değildir. Nitekim bir çok alim de bulunan fasih il«d§ kabiliyeti, irabı yaparken onlara yeterli gelmeyip hata etmelerine engel teşkil etmiyor" der.
642[35] İ Ahmed, Müsned 5/438; İbni Mace, Zühd no 4104; Taberani, Kebir 6/h.no 6043; Tarihi Dımışk 81/451; Ebu Nuaym, Hilye 1/196, 197; Hakim 4/317; Ibnu'l-Cevrf, Sıfatu's-Safve 1/552; İbnu Hibban (Mevarid) 2480; Taberani, bu haberi Ali b. Buzeyme'den nakleder.
643[36] Tarihi Dımışk 21/458; S. A. Nübela 1/334
644[37] Tarihi Bağdad 21/458; İbnu Sa'd 4/93
645[38] Müsned 5/438; Taberani, Kebir 6/261 no 6160; Müsned-i Şihab no 728; İbnu Hibban (Mevarid) 2480; Hakim, Müstedrek 4/317; Tarihi Dımışk 21/457; Ebu Nuaym, Hilye 1/196
646[39] Halife, Tabakats. 7
647[40] Zehebi burada, Selman (r.a.)'ın ömründe iki yüz elli yıl gibi, hiçbir adem oğlunda görülemeyecek uzunlukta bir yaş yaşadığını söylese de, bu onun içine sinmemiştir. Elindeki kaynakların çoğu bu uzunluğu gösteriyor. Hatta İbni Asakir, Tarih'inde (21/390) İbni İshak Sire'sinde s. 70 no 69; İbni Sa'd 4/80'de Ömer b. Abdulaziz'in adı belli olmayan birinden yaptığı Selman kıssası ile ilgili rivayetin sonunda, güya Efendimiz ona "Eğer bana doğru söyledin ise sen kesinlikle Meryem oğlu İsa'nın havarilerini gördün" buyurmuştur.
Fakat Zehebi Siyeri A'lamu'n-Nubela'sında bunları anlattıktan sonra (1/555) der ki: "Onun bütün işlerini hallerini, çalışmasını, tasarrufunu, hurma yaprağından lif çıkarışını ve önceki başına gelenlerin hepsini göz önüne toplayınca onun çok yaşlı, ko-cayıp gitmiş biri olmadığı anlaşılır. Zira vatanından genç bir çocuk iken ayrılmıştı. Öyle görünüyor ki Hicaza geldiğinde kırk yaşlarında belki daha az idi. Çok geçmeden Peygamberin geleceğini duyup Medine'ye doğru göç etmiş idi. Belki yetmiş yıl kadar yaşamıştır. Sanma.ni ki onun yaşı yüze varsın. Kimin yanında böyle olduğuna dair bir ilim varsa getirsin biz de istifade edelim.
Ebu'l-Ferec el-İsfehanî onun uzun yaşadığına dair bir sürü rivayet toplamış İsı- ele bunların içinde güvenilecek bir şey bilmiyorum. Hem İbnu Ebi Hatem İlerinde1 Nııbil cl-Bünani'den yukarıda geçen Sa'd'ın onu ziyaretini anlatır. "Sa'd yanıma girdiğimle o ölüme giderken ağlıyordu. Sa'd onun neye ağladığını sorup "Peygamberle sohbetini hatırla katıldğın İslamî müşahedeleri hatırla!" deyince o:
-Vallahi beni bunlar ağlatmıyor. Ne dünya sevgisinden ne den Allah'a kavuşum isteksizliğinden ağlıyorum" dedi. Sa'd da: "Öyleyse seksen yaşından sonra seni ııglutnn ne? diye sordu. O da yukarıdaki cevabı verdi. İşte bunlar sana Selman'ın seksenli yaşlarda olduğunu gösterir.
Ben Tarih kitabımda onun iki yüz elli yıl yaşadığını yazmıştım. Ama şu saatten itibaren bu fikrime razı değilim."
kendilerine cennet müjdesi verilen on kişiden biridir.648[41]
Kendisinden oğulları; Yahya, Musa ve İsa ile Kays b. Ebi Hâ/.iın, Rl-Ahnef b. Kays, Es-Saib b. Yezid,
Ebu Osman en-Nehdî ve Ebu Selemi* b. Abdurrahman rivayette bulunmuşlardır.649[42]
Şam'da ticaretle meşgul olduğundan Bedir savaşında bulunmamış, buna rağmen Rasulullah onu,
hem Bedir ganimet hissesine, hem de sevabına ortak etti. Ömer (r.a.)'ın meşhur Şam seferinde
onunla Cabiye'ye kadar gitti. O vakit Muhacirlerin komutanlığını yapıyordu.650[43]
O esmer tenli, gür saçlı, saçları ne kıvırcık ne düz, hafif dalgalı, güzel yüzlü, yürüdüğünde süratli
yürüyen -kına ve benzeri şeylerle saç ve sakalının aklıklarını değiştirmeyen biri idi.651[44]
Tirmizi, Hasen bir isnad ile yaptığı rivayetinde Uhut harbi j'.ilnü Rasul-u Ekrem (s.a.v.)'in: "Talha
cenneti hak etti!" buyurduğunu anlatır.652[45]
Es-Salt b. Dînar, Ebu Nadra aracılığıyla Cabir (r.a.)'tan Nebi (s.a.v.)'in
"Kim ayağı üzerinde yürüyen (daha öldürülmemiş ama ölecek) olan bir şehidi görmek isterse
Talha'ya baksın!" buyurduğunu nakleder.653[46]
Abdulaziz b. İmran anlatıyor: Bana İshak b. Yahya, Talha'nın oğlu Musa'nın, babası Talha'yı tarif
ederek şöyle söylediğini anlattı:
-Talha kırmızıya hafifçe çalan beyaz renkli, kısaya daha yakın olan orta boylu, geniş göğüslü, iki
omuz arası gayet enli, iri ayaklı, bir tarafa dönüp bakınca bütün vücuduyla dönerek bakan biri
idi.654[47]
Talha (r.a.)'ın kızları Aişe ve Ümmü İshak anlatıyor:
-Babamız Talha Uhut harbinde tam yirmi dört yerinden yara almış; bunlardan biri başında
kafatasını dörde parçalamış, başka bir darbe ile kalça kemiğinden ayak ucuna inen sinirler kesilmiş,
eline aldığı bir darbe ile sakat kalmıştı. Diğer yaralar vücudunun diğer yerlerinde idi. Etrafını bir
grup çevirmişti. O sırada Rasullah (s.a.v.)'in azı dişi kırılmış, yüzü yaralanmış ve etrafı sarılmış idi.
648[41] Talha (r.a.) için bkz: Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/115-141 İbnu Sa'd, TabaktU 3/214-225; Tabakalı Halife s. 18, 189; Tarihi Halife 63, 180, 186, 188, 201; Imnm
Ahmed, Müsned 1/161-164
649[42] Tarihi Dımışk 25/54-58
650[43] Taberani, Kebir 1/110; Hakim 3/368; Tarihi Dımışk 25/54, 60; Vakidi 1/155, 156i Tarihi Dımışk 25/68
651[44] İbni Sa'd, Tabakat 3/219; Taberani, M. El-Kebir 1/111 h.nol91, Tarihi Dımışk 25/61, 63; Üsdü'1-Ğabe 2/470; Hakim, Müstedrek 3/370; Belazuri, Ensabu'l-
Eşrnf 10/118, 122
652[45] İbni Ebi Şyebe 12/91; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/122; Tirmizi, Menakib /Babu ; Menakibi Ebu Muhammed Talha no 3739 ve Cihad 1692; İmam Ahmed,
Müsned ! 1/165; İbni Sa'd 3/218; Kıssa şudur: Zübeyr b. Avvam der ki: Uhut günü Rasulullah'ın \ üzerinde iki kat zırh vardı. Efendimiz o gün bir kayanın
başına tırmanmak istemiş ama i boyu yetmemiş idi. Talha'yı yere çöktürüp üzerine çıkarak kayaya tırmandı. Zübeyr \ der ki: İşte o zaman Rasulullah (s.a.v.)'in
"Talha cenneti hak etti" dediğini duydum.
653[46] Tirmizi 3740; İbni Mace, Mukaddime 125; Belazuri, Ensab 10/22; Ebu Davud et-Tayalisi 1793; İbni Sa'd 3/219; Hakim 3/376; Taberani, Kebir 1/117 no 215;
Ebu Ya'la Müsned 3/h.n o 1874; İbni Hibban, Tertib 9/57; Ebu Nuaym, Hilye 1/88; Beğavi, Tefsir 7/528; Hadisin hemen her bir tarikinda zayıf bir ravi varsa da
Cabirden yapılan ayrı ayrı rivayetler onu takviye ediyor. Nitekim Hafız İbni Hacer Fethu'l-Bari'de (8/518) bunun böyle olduğunu belirtiyor. H.no 4784. Nasuriddin
Elbanî "Silsiletu Ehadisu's-Sahiha"sında 126 no ile konunun tam hakkını vermiş. Tarihi Dımışk 25/84, 96'ta İbni Asakir tüm rivayetleri veriyor.
654[47] Hakim, Müstedrek 3/370; Taberani, Kebir 1/1111 h.no 191
Talha onu yüklenmiş geri geri çarpışarak gidiyor, müşriklerden biri yetişince hemen Efendimizin
önüne geçip çarpışarak onları püskürtüyordu. Böylece Efendimiz (s.a.v.)'i oradaki kayanın
yanındaki koyuğa kadar götürdü.655[48] Muaviye anlatıyor: Rasulullah (s.a.v.):
"Talha sözünü yerine getiren erlerden idi." buyurdu. Bu hadisi Ebu )avud-u Tayalisî "Müsned"inde
naklediyor.656[49]
Müslim'in Sahih'indeki Ebu Hüreyre hadisinde geçtiğine göre; "Rasulullah (s.a.v.), Ebu Bekir, Ömer,
Osman, Ali, Talha ve Zübeyr ile beraber Hıra dağına çıkmıştı. Oradaki bir kaya yerinden oynuyınrn
Rasulullah (s.a.v.): "
Kıpırdama ya Hira! Senin üzerinde sadece Peygamber, ya da Siddık ya da şehit var." buyurdu. 657[50]
Hz. Ali'den "Rasulullah (s.a.v.)'i şöyle derken işittim." dediği anlatılır:
"Talha ve Zübeyr cennetteki komşularımdır."658[51] Bu hadisi Tirmiz! naklediyor.
Seleme b. el-Ekva'dan şöyle dediği anlatılır: Talha (r.a.), El-Cebel tarafında bir kuyu satın alıp, sonra
bir deve kesip insanlara yedirdi, Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz
"Sen Talha-i Feyyaz (cömert)'sin." buyurdu.659[52]
Mücalid, Şa'bi yoluyla Kubeysa b. Cabir'den nakleder: Ben Talha ile arkadaşlık yaptım. Kendisinden
istenilmeden onun kadar çok mal bağışlayan birini görmedim.660[53]
Ebu İsmail et-Tirmizî anlatıyor:
-Bana Süleyman b. Eyyub b. Süleyman b. İsa b. Musa b. Talha et-Teymî anlattı: Bana babam Eyyub,
dedem Süleyman aracılığıyla Musa b. Talha'dan nakletti ki: "Babası Talha b. Ubeydullah'a
Hadramut'tan yedi yüz bin dinar tutarında bir mal gelmişti. O gece yatağında bir o yana bir bu yana
dönerek hiç uyuyamadı. Hanımı Ümmü Gülsüm "Ya Eba Muhammed! Ne oluyor, bakıyorum gece
yatalı beri dönüp duruyorsun! Bizden şüphelendiğin bir şey varsa söyle de senin razı olacağını yapıp
gönlünü alalım." dedi. O da "Hayır öyle bir şey yok ama sen ne iyi bir eşsin! Sadece geceden beri
düşünüyorum, kendi kendime "Şu kadar para evinde olduğu halde onu dağıtmadan rahatça uyuyan
adam Rabbini nasıl biliyor acaba!" dedim. Ümmü Gülsüm de: "Sen dostlarının kimini unuttun mu?"
deyince "O ne demek?" dedi. Ümmü Gülsüm de: "Sabah olunca bir takım kaseler ve taslar iste, bu
655[48] İbni Sa'd 3/218; Tarihi Dımışk 25/7981; İstiab 2/221; Metni Zehebi yarım aldığından, biz İbni Sa'd'a göre terceme ettik. Belazuri, Ensab 10/122
656[49] Tirmizi, Menakib 3740,3202; İbni Mace h. No 127; İbnu Ebi Asım, Süııne 2/ftlH; Taberani, Kebir 19/325; İbnu Sa'd 3/28, 219; Tayalisi, Müsned 2/146; Tarihi
Dımışk 25/82, 83
657[50] Müslim, Fazail 2417; Tirmizi, Menakib 3698; Ebu Davud 4648; İbni lîhi Anım, Sünne 2/618; Müsned 1/189; İbni Mace 134; İbni Sa'd; Müsned 5/346; Hakim
3/4JI; İbni Hibban, Mevarid 2198; Hatib, Tarih 6/365; Ebu Ya'la, Müsned 4/ h.no 244S ayrıca no 969, 970, 971
658[51] Tirmizi, Menakib 3741; Hakim, Müstedrek 3/364; İ. Asakir, Tarihi Dımışk 25/9İ1 Ebu Ya'la, Müsned 1/h.no 551; Hakim'in bu hadise "sahihtir" demesine
Zfhibi "hayır" diyor ki, burada da "Ali'den" diyerek za'fına işaret ediyor. Tirmizi de "prib" der.
659[52] Taberani, Kebir 1/112 no 198; Tarihi Dımışk 25/93; El-İstiab 2/219; İbni Ebi Asım, Siinne 2/614; İbni Adiye el-Kamil fi'd-Duafa 6/no 2343; Hakim, Müstedrek
3/374; Belazuri, Ensab 10/118-119
660[53] İbni Sa'd Tabakat 3/221; Taberani, Kebir 1/111 no 194; Ebu Nuaym, Hilye 1/88; Tarihi Dımışk 25/97; Fesevi, El-Marife ve't-Tarih 1/457, 459; Belazuri, Ensab
10/118, 124
paralan bunlarla Muhacirlerle Ensarlıların hanelerine, kendi değer derecelerine göre dağıtırsın!"
dedi. Bunun üzerine Talha ona: "Allah sana rahmetiyle muamele etsin, sen muvaffak zatın
Muvaffak kızısın!" dedi. Hanımı "Hz. Ebu Bekr'in kızı Ümmü Gülsüm idi." Sabahleyin o da bu ölçek
olacak olan kase ve tasları isteyip paraları Ensarla Muhacirler arasında bölüştürdü. Bu paradan bir
kasesini de Hz. Ali'ye yolladı. Hanımı Talha'ya "Ebu Muhammed, bu paradan bize bir nasip yok
mu?" deyince ona: "Sen para geldiği günden beri nerdeydin? Kalan parayı da sen dilediğin gibi
kullan!" dedi. Musa b. Talha der ki: "Bu kalan içinde bin dirhem kadar para olan bir kese idi."661[54]
Bize Abdurrahman b. Ebi Amr ve bir grup ravi kitabet yolu ile haber verdiler ki, onlara Ömer b.
Taberzed662[55] haber vermiş: Bize Hibetullah b, Husayn -Ebu Talib b. Ğaylan- Ebu Bekr eş-Şafiî -
İbrahim b. İshak ol-Harbî -Abdullah b. Ömer -Muhammed b. Ya'lâ, Hasen b. Dinar isimdi ile Ali b.
Zeyd b. Cüd'â'nın şöyle dediğini anlattı:
-Bir bedevi Talha'ya geldi ve ona akraba yaklaşımını bahsederek bir şeyler istedi. Talha (r.a.) da: "Bu
senin dediğin gerçek akrabalıktır. Şimdiye kadar kimse benden bunu öne sürerek bir şey istemedi.
Benim bir arazim var ki, Osman b. Affan (r.a.) onu almak için bana üç yüz bin dinar teklif etmiş idi.
İstersen git ve onu al, istersen onu Osmun'i satayım parasını al." dedi. Adam da "Hayır oraya
gitmem ama parasını alırım." deyince Talha da Hz. Osman'a satıp parasını verdi.663[56]
Yine rivayet olunur ki, Talha (r.a.) Bedir'de esir oltın müslümanlardan on tanesini kendi malından
fidyelerini vererek hürriyetine kavuşturmuş idi.664[57] Hz. Talha'nın cömertlik hususunda bundun
başka bir çok hikayeleri vardır.
Muhammed b. İbrahim et-Teymî der ki:
Talha'nın Irak arazilerinden geliri yılda dört yüz ile beş yüz bin dinar, Serât dağlarındaki arazisinden
on bin dinar, Medine vadilerindeki arazilerinde gelirleri vardı. Teym oğullarından hiç kimseyi
muhtaçlı bırakmaz onun ihtiyacını görür, borcunu öderdi. Her yıl gelirleri kendisine ulaşınca Hz.
Aişe (r.a.)'ya on bin dinar yollardı. Subeyha et-Teymî'nin on bin dirhemlik borcunu ödemiş idi.665[58]
Amr b. Dinar der ki: Bana Talha'nın kölelerinden biri Talha'nın günlük gelirinin bin dinar olduğunu
661[54] İbni Asakir, Tarihi Dımışk 25/99; Zehebi, Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/30, 31; İbnu Sa'd 3/220. bu hadiseyi Fadl b. Dükîn -Süfyan b. Uyeyne -Talha b . Y ; a
isnadıyla Talha b. Yahya'nın nenesi Su'dâ binti Avf -el-Murriyye'den buradakinden daha olarak nakleder. Aynı haberi Ya'kub el-Fesevi "El-Ma'rife ve't-Tarih"inde
1/458. Ebu Nuyam da Hilye'sinde 1/88 nakleder. Belazuri Ensabu'l-Eşraf ta 10/117'de İbni Sa'd da 3/220, 221'de bu olayı bir de Talha'nın eşi Su'dâ binti Avf tan
nakleder.
662[55] Matbu nüshada Ömer b. Taberzed diye yazılmış. Oysa Zehebi S. A'lamu'n-Nubela'sında Taberzed yerine Muhammed diye almış. Sonra Zehebi'nin
Mu'cemu'Ş-Şuyuh'unda Müslem b. Muhammed b. Müslim b. Allan'ı (tere. No 928) anlatırken bu zatın Ömer b. Taberzed'in talebesi olduğunu anlatır. Anlaşıldı ki,
Zehebi önce hu haberi Abdurrahman b. Ebi Amr yoluyla İbni Taberzed'den almışken, her halde sunr» Müslim b. Allan'dan da almış.
663[56] Tarihi Dımışk 25/99, 100; Ravi Ali b. Zeyd b. Cüd'an'ı bazılar zayıf »«vur, Belazuri bu haberi Ebu Bekr b. Ayyaş yolu ile Husayn'dan nakleder. Ensabu'l-işiüf
10/118
664[57] Tarihi Dımışk 25/100. Zehebi Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/31; Zehebi burada "rivayet olunur ki" diyerek haberin isnadındaki za'fa işaret eder. Siyeri A'lam'da
ise: "Rıvl Kudeymî'nin zayıflığı yanında üstelik "munkatı"dır da" der. Zira haber, El-Kudcymt -Esmai -İbnu İmran şeklinde bir isnada sahiptir. İbnu İmran ise
Talha'ya yetişmemiştir. Burada haberin sonunda şu ilave vardır. "Bir keresinde akrabalık bağı öne sUıülor#k yardım istenmiş o da "Daha önce bu akrabalık adına
hiç bir şey istenmemişti. Bin bahçemin birini yedi yüz bin dirheme satmış idim. Ben o konuda muhayyerim, İstersen bahçeyi al istesen sana parasını vereyim"
demişti."
665[58] İbni Sa'd 3/221; Tarihi Dımışk
25/101-102; Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/32-33; Belazuri, Ensab 10/124