TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 44. BÖLÜM)
El-Cürayrî, Abdullah b. Şakîk aracılığıyla Ömer (r.a.)'ın müezzini el-Akra'dan naklediyor:
-Ömer (r.a.) Piskopos'u çağırıp ona: "Kitabınızda bizlere dair bir bilgi bulabiliyor musunuz?" diye sordu. Piskopos da: "Biz sizin sıfatınızı ve amellerinizi bulabiliyoruz ama isimlerinizi bulamıyoruz." dedi. Hz. Ömer: "Peki beni kitabınızda nasıl buluyorsunuz?" deyince piskopos: "Demirden bir kale!" dedi. Ömer (r.a.): "Demir bir kale ne demek!" deyince "Güçlü bir başkan!" dedi. Hz. Ömer: "Allah-u Ekber ya benden sonraki?" deyince "Salih bir adam ama akrabalarını kayıran biri." dedi. Hz. Ömer de: "Allah Affan'ın oğluna acısın, ya ondan sonraki nasıl?" deyince o "Demir gibi bir genç!" dedi. Ömer (r.a.) da: Vay paslı vay, vay, paslı vay! deyince Piskopos: "Ağır ol ey müminlerin emiri, o salih birisidir. Ama onun hilafeti, kanların boşa akıtıldığı kılıçların sıyrıldığı bir dönemde olacak." dedi.480[54]
(Ebu Ubeyde -Esmaî'den nakleder: Hammad b. Seleme bu H?. Ali kısmını "Sedeünmin hadîdin" diye nakleder ki, bu da o manaya yakındır. Sadea (ayın ile) kokusu olmayan pas iken, Sadece (elifle) ko-kusu olan pas demektir.)481[55]
Hammad b. Zeyd der ki: Eğer ben "Hz. Ali (r.a.), Hz. Osman (r.a.)'tan daha üstündür." diyecek olursam "Rasulu Ekrem'in ashabı ihanet ettiler." demiş olurum.469
İbnu Ebi'z-Zinad, babasından, Amr b. Osman'ın: "Hz. Osman'ın yüzüğünün kaşına "Amentu billezi halaqa fesevva (yaratıp tesviye eden zata iman ettim.)" diye kazıttırılmıştı."482[56]
Hz. Osman halife seçilince Abdullah ibni Mesud (r.a.) "Biz başımıza, yeryüzünde hayatta kalanların (ashabın) en hayırlısını başkan seçtik, yapacak başka şeyimiz yoktu." dedi.483[57]
Mübarek b. Fudâle Hasen'den nakleder:
-Ben Hz. Osman'ı mescitte uyurken gördüm. Ridası başının altında -yastık yerine- idi. Bir adam bir iş için gelince, Osman ona ayağa kalkar, bir başkası gelince yine kalkıp otururdu, sanki o da onlardan birisiydi. Ben onun bir hutbesinde, köpeklerin öldürülmesini ve güvercinlerin
kesilmesini emrettiğine şahit oldum.
Hakim b. Abbad anlatıyor:
-Medine'de ortaya çıkan ilk münker dünya malı çoğalıp insanların alım gücü arttığında güvercin uçurtmak, silah atmak şeklinde ortaya çıktı. Hz. Osman (r.a.) da birine emredip kuşları kestirdi, silahları kırdırdı.484[58]
480[54] Tarihi Dımışk 39/189; Ebu Ubeyd, Ğaribu'l-Hadis 3/235, 236; İbnu Ebi Şeybe ise bu haberi 12/30, 15/214'te biraz değişik ifadelerle verir. Ebu Davud 4657; İbni Sa'd 3/81, 7/103'tc bunun pek azını verir.
481[55] Zehebi'nin metin arasına soktuğu bu kısım esasen Muhammed Ahmed'in dedesi Ya'kub b. Şeybe'den naklettiği ayrı bir izahı olup, bunu İbni Asakir 39/189'da "Bu hadis Ebu Ubeyd'c okundu da..." diyerek onun Esmaî'den izahını nakleder.
482[56] Tarihi Dımışk 39/209
483[57] Tarihi Dımışk 39/213; Fesevî el-Ma'rife ve't-Tarih 2/760. İbni Sa'd 3/63; Belazuri, Ensab 6/129. İbni Şeybe 12/43; Hakim 3/97
484[58] Taberi, Tarih 4/398; Tarihi Dımışk 39/228
Yine Hz. Osman (r.a.) Kur'an'ın tamamını (vitr'in son rekatında) bir rekatta okuduğu birçok yolla
sahihtir.485[59]
Abdullah b. Mübarek, Zübeyr b. Abdullah yolu ile bunun ninesinden -ki Hz. Osman'ın hizmetinde
idi- şöyle haber verdiğini nakleder:
(Hz. Osman, ailesinden ve hizmetçilerinden hiç birini uyanık bulmazsa geceleyin bir hizmet için
uykudan uyandırmazdı.) bütün ömrünü oruçla geçirirdi.486[60]
Kur'an'ın Yazılışı
Enes (r.a.) anlatıyor:
-Huzeyfe (r.a.), Hz. Osman'ın yanına geldi. O sırada Ermenistan (ve Azerbaycan) taraflarına sefer
yapan Iraklılarla beraber o da (cihad için) orada idi. Bu gazveye Şamlılar da katılmışlardı. Kur'an
konusunda aralarında münakaşa çıkmış ve Huzeyfe onların bu ihtilaflarından hoşlanmadığı sözler
duymuş, bineğine atlayıp Hz. Osman'a gelmiş ve ona:
"Yahudi ve hıristiyanların kitapları hususunda içine düştükleri ihtilaflar gibi, Kur'an hakkında da şu
ümmet birbiriyle çelişkiye düşmeden onların imdadına yetiş." dedi. Hz. Osman bunu duyunca
korkuya kapıldı ve hemen müminlerin annesi Hafsa (r.a.)'a "Bana Kur'an'ın hepsinin toplandığı
sayfaları gönder, biz onu diğer mushaflara istinsah edelim (çekelim) sonra onu sana geri
göndeririz!" diye haber saldı. Hafsa (r.a.) da sahifeleri ona yolladı. Osman (r.a.) da Zeyd b. Sabit,
Abdullah b.
Zübeyr, Said b. El-Âs ile Abdurrahman b. El-Haris b. Hişam'a "Bu sayfalardakini mushaflara aynen
geçirin!" diye haber salıp sonra onlara: "Eğer Zeyd b. Sabit ile sizin aranızda, Kur'anın arapçası
hususunda bir kelimede ihtilaf ederseniz onu Kureyş lehçesine göre yazın. Zira kuran onların dili ile
indi." diye tenbih etti.
Onlar bu emri yerine getirdiler. Böylece Kur'an nüshaları yazılmış oldu. Yazım tamamlanınca Hz.
Osman-sahifelerdeki (aslı) Hz. Hafsa'ya iade etti. Müslüman ordularından her birine de bu yazılan
mushaf nüshalarından birer tane gönderdi. Onlara "Kendilerine göndermiş olduğu bu Mushaf'a
aykırı bulunan, yanlarındaki diğer mushafları yakmalarını emretti.
İşte, o zaman, Kur'an nüshalarının ateşle yakıldığı zaman -diye meşhur oldu.487[61]
Seyf488[62] b. Ömer, Talha ve Muhammed'den naklederler:
485[59] Tarihi Dımışk 39/232; Abdurrezzak, Musannef 3/24; Beyhaki, S. Kübra 3/24, 25, 119; İbni Sa'd 3/76; Tahavi, Ş. M. Asar 1/174; İbni Ebi Şeybe, Musannef
1/368; Abdurrahman b. Osman et-Teymî Hz Osman'ı vitir kılarken hatmettiğini naklettiği gibi eşi Naile de söylemiştir.
486[60] Tarihi Dımışk 39/236
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 167-179
487[61] Nesai, Süneni Kübra: Fazailu'l-Kur'an bab 5. h.no 7987; Tarihi Dımışk 39/241
-Huzeyfe (r.a.), ,Rey şehri alınınca, Abdurrahman b. Rabîa'ya destek için el-Bâb'a gitti, yanında Said b. Âs vardı. Onunla tâ Azerbaycan'a kadar varıp destek oldular. Sonra geri döndüler. Huzeyfe: Ben bu yolculuğumda öyle şeyler gördüm ki, insanları kendi başına bırakırsak Kur'an'"dan sapıp bir daha da ona dönemeyecekler!" deyince Said "O ne?" dedi. Huzeyfe dedi ki:
-Ben Şam destek orduları geldiğinde, Hımış halkından bir takım adamların Kûfelilere, "Kendilerinin Kur'an kıraatinin, Kûfelilerinkinden daha doğru olduğunu iddia edip, Mikdad (r.a.) bu kıraati Peygamber (s.a.v.)'den aldı." Dediklerini, Kûfelilerin de onlara aynı şekilde cevap verdiklerini gördüm.
Şamlılardan bir kısmını şu topluluğa "Bizim kıraatimiz sizinkinden daha doğru." dediklerini, onların da "Bizimki doğru!" dediğini gördüm. Huzeyfe Küfe'ye gelince mescide girdi. İnsanlar yanına gelip gidiyordu. O da seferde duyduğu şeylerden sakınmalarını istiyordu. Bu konuda Efendimizin ashabı ile onlardan ilim alan tabiînin çoğu ona yardımcı oldu. Abdullah ibni Mesud'un talebelerinden bir kısmı Huzeyfe'ye: Bunda münker ne var? Biz ibni Mesud'un, Basralılar Ebu Musa'nın kıraatine göre okuyup ona "Lübabu'1-Fuad" adını veriyorlar. Hımıslılar Mikdad ve Salim'in kıraatini esas almıyorlar mı? Deyince Huzeyfe ile yandakiler öfkelendi ve "Sizler sadece Bedevilersiniz, Abdullah b. Mesud da sizin gibi bedevilere gönderildi, yoksa kendisinden daha iyi bilenlere görevlendirilmedi, kesin sesinizi! Zira siz yanlışsınız." dediler. Huzeyfe ise: Vallahi yaşarsam bunu Halifeye şikayet edip müşavere edeceğim ve sizlerin Medine'deki ashabını ve cemaatin fikrine katılmanızı ona tavsiye- edeceğim." dedi. Bunu duyan Abdullah b. Mesud (r.a.) öfkelendi ve: "Öyleyse Allah seni yüz üstü cehenneme sarkıtır." dedi. Said b. Âs da: "yemin et bakayım bu doğru değil mi?" deyince hepsi öfkelenip dağıldı.
Huzeyfe (r.a.) yola çıkıp Medine'de Hz. Osman'a gelip gördüklerini anlattı ve ben çıplak bir uyarıcıyım, derhal yetişin!" dedi.
Hz. Osman ashabı toplayıp Huzeyfe'ye olanları anlattırdı. Hepsi de bu işin büyüyeceğini, sonucun tehlikesini Huzeyfe gibi görerek hepsi:
"Bu iş böyle bırakılır da bu asır geçerse, Kur'an bilinmez olur" dediler. Hz. Osman: "Lübabu'1-Fuâd ne?" diye sorunca kendisine "Bu Ebu Musa el-Eş'arî'nin yazdığı Kur'an olup, bunu Peygamberle bir araya gelip kıraatini ona dayandıramayan kimselere okuduğunu." Haber verdiler. Hz. Osman "Ya ibni Mesud'un Kur'anı" diye sorunca, "Ona Mücemma b. Cariye ile Habbab b. El-Erat (r.a.)'lara okuduğu bu Kur'an'ı Kûfe'de derlediğini ve Mushaf haline getirdiğini" söylediler. Hz. Osman Mikdad'ınkini sorunca "Onun da bunu Şam'da yazdığını bunların hiçbirinin yazıldıktan sonra Peygambere okunarak tashih edilmediğini, bunların bu Kur'an'lan bulundukları şehirlerde toplayıp yazdırdıklarını" söylediler.
Böylece, Huzeyfe Medine'de iken Mushaflar yazıldı. Kur'an'ı daha önce Nebi (s.a.v.)'e içlerinde okuyup arz edenler de vardı. Hz. Osman da bunları büyük şehirlere dağıtıp insanlara, buna itimat edip, şehirlerden öğrendiklerini terk etmelerini emretti. İnsanların hepsi bu işin iyiliğini anlayıp, bu nüshaları kabul etmede icma ettiler. Ancak Kûfe'den bir kısmı buna yanaşmadı. Zira Abdullah b.
488[62] Üst kıssanını tam bir izahı olan bu kısmı, önemine binaen buraya alıyorum. Yoksa Zchebi'nin metninde bu kısım yoktur.
Mesud'tan kıraat öğrenen Kurrâ hafızlar, bu konuda çok ileri atılıp, neredeyse Peygamberin ashabına bile üstünlük satmaya, -insanların kıraatini- ayıplamaya başladılar. Bunun üzerine İbni Mesud (r.a.) aralarında ayağa
kalktı: "Bunun hepsi olamaz, vallahi siz açıkça ileri gittiniz, topal ayağınıza acıyıp, kaldıramayacağı yükü yüklemeyin." dedi.
Hz. Osman'ın yolladığı Kur'an Said'e varınca insanlar onda ittifak etti. Ashab-ı Kiram pek sevindi. Said b. El-Âs da, İbni Mesud'a "Yanındaki Mushafı ver!" diye haber saldı. O da "İşte Mushafım bu -bunu al- ama kalbimdekini almaya gücün yetecek mi? deyince Said: "Ya Abdullah! vallahi ben sana zor kullanacak biri değilim. Dilersen hicret yurdunun halkına ve Müslümanların bu birliğine katılırsın, istersen onlardan ayrılırsın, bu işi sen daha iyi bilirsin." diye cevap verdi.)489[63]
Mus'ab b. Sa'd b. Ebi Vakkas anlatıyor:
-Osman (r.a.) insanlara hitabede bulunarak "Ey insanlar! Sizin Peygamber (s.a.v.)'le geçirdiğiniz on (üç) yılınız var. Siz Kur'an hususunda farklılıkları anlayabilen ve bu yüzden "Bu Übey'in kıraati, bu Abdullah'ın kıraati" diyebilen kimselersiniz. Bir adam kalkar ve "Biz senin kıraatini tatbik etmiyoruz." diyebilir. İşte bu yüzden ben "Sizin içinizde, kimde Allah'ın kitabından bir şeyler varsa onu getirip teslim etmesine" karar verdim." dedi.
İnsanlar bunun üzerine, yanlarında bulunan, üzerine Kur'an parçalan yazılı kağıt, deri, her ne varsa getirdi. Böylece bunlardan büyük bir kemmiyet ortaya çıktı. Sonra Osman bu meclise gelip sahiplerini birer birer çağırarak; "Allah aşkına, sen bu ayetleri sana imla ettirirken bizzat Peygamber'den mi duydun?, yemin et" diyor, onlar da "Evet." diyorlardı. Osman bu toplama ve tespit işi bitince yanındakilere: "İnsanların en iyi yazabileni kim?" diye sordu. Onlar da "Rasulullah'ın katibi olan Zeyd b. Sabit'tir." dediler. Osman (r.a.): "Arap dilini en iyi bilen kim?" deyince "Said b. El-Âs'tır." dediler. Osman (r.a.) da: "Öyleyse Said imla ettirsin (okusun), Zeyd de yazsın." dedi. Zeyd'de birçok nüsha yazdı. Hz. Osman da bunları diğer şehirlerde oturanlara dağıttı.490[64]
Adı bilinmeyen biri Süveyd b. Gafele'den, Hz. Ali'nin, bu Kur'an'ın toplanıp diğerlerinin yakılışı konusunda: "Onu Osman yapmasa ben yapacaktım." dediğini nakleder.491[65]
Ebu Hilal anlatıyor: Hasen-i Basri'yi şöyle derken duydum: -Hz. Osman on iki yıl idarede kaldı. Bu süre içerisinde onun idaresinden beğenmedikleri kötü bir şey olmadı."492[66]
Said b. Cühmân, Efendimizin kölesi Sefine'den Peygamber (s.a.v.)'in
"Benden sonra hilafet otuz sene -kesintisiz-devam eder, sonra krallığa dönüşür." buyurduğunu
489[63] Tarihi Dımışk 39/241-243
490[64] Tarihi Dımışk 243; Ebu Hatem, Kitabu'l-Mesahif s. 31
491[65] Tarihi Dımışk 33/245," 248
492[66] Tarihi Dımışk 33/245, 250
nakleder.493[67]
Katade, Abdullah b. Şakik isnadıyla Mürra el-Behzî'den naklediyor: Rasulullah (s.a.v.)'in yanında
idim. Efendimiz (s.a.v.):
"Öküz boynuzu gibi fitneler olacak. Şu -yanımda- elbisesine sarılı duran kişi ve yanındakiler hak
üzere olacaklardır." buyurdu. Varıp elbisesini kaldırınca gördüm ki, o Hz. Osman'dır.494[68]
Aynı haberi el-Eş'as es-San'anî de Mürre'den naklederken Mu-hammed b. Şirin de Ka'b b. Ucre'den
nakleder. Haberin bir benzeri de İbni Ömer'den nakledilir.495[69]
Kays b. Ebi Hazim, Hz. Osman'ın kölesi Ebu Sehle aracılığıyla Hz. Aişe (r.a.)'tan şöyle nakleder:
(Rasulullah (s.a.v.) son hastalığında: "Şimdi yanımda ashabımdan birinin bulunmasını çok arzu
ediyordum." buyurdu. Hz. Aişe de: "Ebu Bekir'i çağırayım mı?" deyince sustu. Hz. Aişe der ki:
Anladım ki onu istemiyor, "Sana Ömer'i çağırayım mı?" dedim. Sustu. Anladım ki onu da istemiyor.
"Sana Osman'ı çağırayım mı?" dediğimde "Evet" buyurdu. Ben den onu çağırdım. Osman gelince
Peygamber (s.a.v.) bana eliyle "uzaklaşma" işareti yaptı. Osman geldi yanına oturdu. Nebi (s.a.v.)
ona gizli bir sır anlatmaya başlamıştı. Osman'ın rengi değişiyordu.)
Ebu Sehle der ki: O kuşatma günü Osman'a "Ey müminlerin emiri,
bunlarla çarpışmayacak mısın?" denilince "Rasulullah (s.a.v.) bana bir öğüt vermişti. İşte şimdi ben
o öğüdü tutmaya çalışıyorum." dedi.496[70]
Ebu Sehle'yi el-Iclî "güvenilir sika" saymıştır.497[71]
Cerirî, Ebu Bekr el-Adevî'den naklediyor: Hz. Aişe (r.a.)'ya "Rasulullah (s.a.v.) vefat ederken
herhangi bir kimseye özel bir vasiyeti olmuş muydu?" deyince Hz. Aişe: "Allah korusun! O sadece
Osman'a bir sır vererek, onun öldürüleceğini bildirip, elini bu fitneden çekmesini emretmişti."
dedi.498[72]
Şu'be anlatıyor: Bana Ebu Hamze, babasının Ali (r.a.)'ı şöyle söylerken duyduğunu anlattı:
-Allah Osman'ı benimle birlikte öldürdü.
Ravi Ebu Hamza derki: Ben bunu Abdullah ibni Aabbas'a anlattım da: "Gerçekten doğru söylüyor
493[67] Tarihi Dımışk 39/251 metin için bkz: Tahavi, Müşkil h.no 3349; İbni Hibban 9/48, 8/228; Taberani, Kebir 1/45, 7/98; Beğavi, Sünne 14/78; İbnu Ebi Asım,
Sünne 2/545 h.no 1171; Müsned 5/220; Tirmizi 2226; Beyhaki, Delail 6/342
494[68] Müsned 5/33 h. No 20315, 5/35 no 20396; T. Dımışk 39/271
495[69] Tarihi Dımışk 39/275-277
496[70] İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/44 no 12086, 15/202, 19503; Tarihi Dımışk 39/284; İbni Sa'd 3/66; Beyhaki, Delail 6/391; İbni Mace 113; Müsned 6/53-213;
Hilyetu'l-Evliya 1/85; Humeydî 268; Tirmizi 3795; İstiab 3/75
497[71] El-İclî, Tertibu's-Sikat 500 no 1962; Tarihi Dımışk 39/287;
498[72] Tarihi Dımışk 39/288; Bu üst haberin bir aynısı olup Zehebi kısaltmıştır.
"Allah Osmanı öldürdüğünde beni de onunla öldürecek." derdi diye anlattı.499[73]
-Derim ki (Zehebi) "Zaten Hz. Ali (r.a.): Peygamber (s.a.v.) bana sakalımın, kesilecek olan
boğazımdan akan kanla, kızıla boyanacağını haber vermişti." derdi.500[74]
Şu'be'nin rivayetine göre Habib b. Ez-Zübeyr, Abdurrahman b. Eş-Şerûd'dan Hz. Ali'nin: "Kesinlikle
Allah'ın (Hıcr suresi ayet 47)
"Biz onların göğüslerinde, kinden ne varsa, söktük, artık kardeşler olarak yüz yüze koltuklarda -
oturmakta- dırlar." Ayetindeki kast ettiği kimseler arasında ben ve Osman'ın olacağı ümidindeyim."
dediğini nakleder.501[75]
Bu haberi Abdullah (b. Ebi Süfyan b. El-Haris de Hz. Ali'den aynı ifadelerle nakleder.502[76]
Mutarrif b. Eş-Şıhhîr anlatıyor: -Cemel harbinde Hz. Ali'ye rastlamıştım. Bana: "Ya Ebâ Abdillah!
Seni bugüne kadar bize destek vermekten geri koyan ne idi, Osman b. Affan sevgisi mi?" deyip
sonra da: "Eğer bu görüşte isen bile ne zarar var. Kesinlikle Osman (r.a.) bizim içimizde akraba
bağlarını en iyi kuran, Rabbinden en iyi sakınan bir kimseydi." dedi.503[77]
Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl anlatıyor: Vallahi bu gün gibi gözümün önünde, Müslümanlığa
girdiğim için -amcaoğlu- Ömer beni ve hanımım olan bacısını iple bağlamış idi. Şimdi sizin Hz.
Osman'a yaptığınız bu zulümden dolayı Uhut yerinden kayıp parçalansaydı, bu gerçekten doğru
olurdu.504[78]
Hişam der ki: Bana Muhammed b. Sirîn, Ukbe b. Evs yoluyla Abdullah b. Amr (r.a.)'in: "Bu ümmete
on iki gerçek halife gelecek. Bunlardan biri Ebu Bekir'dir ki, onun adını tarihinize geçirdiniz.
Ömeru'l-Faruk da çelikten bir boynuz olup o da geçti. Hz. Osman ki, rahmetten nasibi kendisine çift
verilmiş biri olup, mazlum olarak öldürüldü. Siz onun da ismini bu on iki halife arasında elde
ettiniz." dediğini nakletti. Bunu Muhammed b. Sirin'den çok kişi rivayet etmiştir.505[79] Abdullah b.
499[73] Tarihi Dımışk 39/457; İbni Ebi Şeybe 15/210'da bu bilgiyi başka bir kaynaktan verir. Taberani 1/80 no 112
500[74] İbni Sa'd 3/24; İstiab 3/60. Burada Zehebi'nin almadığı önemli bir kıssa var ki Hz. Ali'nin üst paragraftaki yakınışının bir devamıdır. Hadiseyi Fesevi El-Marife
vet-Tarih'inde (3/118) verir. İbni Asakir (39/473,47) ve diğerleri de ondan nakleder. Kıssa halen bizim için bir ibrettir.
Üç Öküz ve Aslan
Hz. Ali bir gün Kûfe'de hutbe okurken haricilerden bir gurup hutbesini kestirdi. O da inip evine girdi. Cemaatte içeri girince, Ali (r.a.) "ben beyaz yenildiğinde
yenilmişdim" deyip şöyle bir örnek verdi: Üç öküzle bir aslan aynı ormanda yaşarmış. Beyaz, sarı ve siyah. Aslan onlara bir şey yapmak isteyince hemen üçü
birleşir aslanda bir şey yapamazmış. Bir gün aslan, sarıyla siyah renkli olana: "Şu ormanda bizi teşhir eden sadece şu beyaz öküz var. (avcı uzaktan onu görüyor)
benimle onu bir baş başa biraksanızda işini bitirsem de kurtulsak. Sonra orman bizim demektir. Renginiz rengime benziyor, bizimki de sizinkine. Böylece onları
bıraktılar, aslan hemen beyazı yedi. Biraz sonra acıkıp onlara gelişinde yine birleşiyorlar aslanda aciz kalıyordu. Birgün sarıya şu siyah, ormanda başımıza bir iş
açacak sen bir geri dur. Sonra ikimiz kalırız, zaten renklerimizde uygun dedi. O geri durunca siyahın işini bitirdi. Bir müddet geçip acıkınca geri gelip sarı ineğe
"seni yiyeceğim" dedi. Çaresiz oda: "ne yapalım, yalnız bana müsaade etsende gelecek nesillere üç kere bir tellal çağırsam. Sonra ne istersen yap!" dedi.
Müsadeyi alınca yüksek sesle: "Heeey! ben şimdi değil, beyaz öküz yendiğinde yenilmiştim deyip üç kere tekrarladı."
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/
501[75] Tarihi Dımışk 39/459; Taberi cüz 14 sayfa 37; Belazuri 6/111
502[76] Tarihi Dımışk 39/459, 464
503[77] Hatib, Tarih 11/100; Tarihi Dımışk 39/470
504[78] Buhari, Menakibu'l-Ensar 3862, İkrah 6942; İbni Ebi Şeybe 15/205; Tarihi Dımışk 476; Hakim 3/440; İbni Sa'd 3/79; İstiab 3/84; Tarihi Halife 176
505[79] İbni Ebi Şeybe 12/52; Tarihi Dımışk 39/476
Şevzeb, Zehdem el-Cermî'den nakleder: -Bir gece Abdullah b. Abbas'ın yanında sohbetteydim. Size bir hadise anlatayım, diyerek şunları söyledi: "Hz. Osman'ın başına şu işler gelince ben Ali'ye "Sen bu işten çekil! Vallahi sen bir delikte bile olsan insanlar gelip sana biat edecekler." dedimse de sözümü tutmadı. Allah'a yemin ederim ki, Muaviye ona saldıracak. Bu söylediğimi, Allah'ın (İsra suresi ayet 33'teki)
"Kim de zulmedilerek (haksız yere) öldürülürce, biz onun velisine onun hakkını arama gücü veririz. Öyleyse o da öldürmede haddi aşmasın! Zira o veli artık desteklenmiştir." Ayeti ifade ediyor.506[80]
Ebu Kilâbe el-Cermî der ki: San'â emiri olan Sümame b. Adiy'e, Hz. Osman'ın öldürülme haberi gelince uzun uzun ağladı ve: "İşte şimdi Peygamberlik hilafeti Muhammed ümmetinden alındı, artık bir krallık ve zorbalığa dönüştü. Bundan sonra kim neyi ele geçirse onu yer." dedi.507[81]
Yahya b. Said el-Ensarî, Bedir'e katılanlardan olan Ebu Humeyd es-Saîdî'nin Hz. Osman öldürülünce: "Allah'ım! Sana kavuşuncaya kadar bir daha gülmek bana haram olsun!" dediğini bildirir.508[82]
Hz. Osman'ın İdare Dönemi
Katade der ki: Hz. Osman on iki yıldan on iki gün eksik hüküm sürdü. Halife b. Hayyat ve diğerleri de böyle der.509[83]
Ebu Ma'şar es-Sindî ise: Hz. Osman Zilhicce ayının on sekizinci Cuma günü öldürüldü." derken bir başka tarihçi "...ikindiden sonra..." ilavesini yapar.510[84]
Akşamla yatsı arası Bakî mezarlığına defnedildiğinde seksen iki yaşında idi. Doğru olan da budur. Bir rivayette onun seksen altı yaşında öldüğü söylenir.511[85]
Abdullah b. Ferruh anlatıyor: Cenazede bende bulundum. Kanlı elbisesi ile gömülüp şehit olduğu için yıkanmadı. Bunu İmam Ahmcd'in oğlu Abdullah "Münsed"in Ziyadât'ında nakleder.512[86] Bir rivayette yıkıt-mayıp namazını Mervan kıldırdı, denir.513[87]
Vakidi'nin rivayetinde şu bilgiler vardır: Hz. Osman'ın hanımı Naile, yakasını parçalamış, bağırarak evinden çıktı. Yanında bir kandil vardı. Cübeyr b. Mut'im ona: "Şu kandili söndür de eşkıya bizden haberdar olmasınlar, ben bir takım patırtı kütürdü gördüm." dedi. Sonra Bakî mezarlığına geldiler.
506[80] Tarihi Dımışk 39/477
507[81] İbni Ebi Şeybe 12/42, 14/395; Belazuri 6/226; T. Dımışk 39/482; İbni Sa'd 3/80
508[82] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 179-186
509[83] Tarihi Halife s. 177; Tarihi Dımışk 39/512; İbni Sa'd 3/77; İmam Ahmed, Müsned 1/74 h. No 547, 549
510[84] Taberi 4/412; Müsned 1/74 no 547; Tarihi Dımışk 39/514; Tarihi Halife 176
511[85] Taberi 4/412; İstiab 3/81; Tarihi Dımışk 39/515, 517, 518
512[86] Müsned 2/4; Tarihi Dımışk 39/527
513[87] Tarihi Dımışk 39/526
Namazını Cübeyr b. Mut'im kıldırdı. Arkasında Ebu Cehm b. Huzeyfe, Hakim b. Hişam, Niyar b.
Mukrim ile Osman'ın iki eşi Naile ve Ümmü Benîn durdu. Bu iki kadın Hz. Osman'ın kabrine inen
erkeklerden daha fazla gayret gösterdiler. Kabrine bir lahcl yapıp sonra mezarı belirsiz hale
getirerek dağıldılar.514[88]
Bir rivayete göre, "Cübeyr on altı kişi ile namazını kıldığı" varsa d» önceki daha doğrudur.515[89]
Sevban (r.a.)'ın torunu Yahya der ki: Bir gün Naile aynaya bakıp ağzının güzelliğinde kendi de hayret
etmiş. Bir taş alıp ön dişlerini kırmış ve: "Vallahi Osman'dan sonra kimse sizin meyvenizi toplayamayacak
(ya da kimse sizi gelin olarak göremeyecek) dedi. Daha sonra Şam'a Muaviye'nin yanına
gittiğinde Muaviye ona düğür oldu ise di Naile reddetti.516[90]
Hassan b. Sabit bu konuda şu beyitleri söyledi:
Allah'ın veli kulunu evinin içinde katlettiniz, Doğru olmaya bir zulüm getirdiniz.
Raşit ve işi düzgün Osman'ın ölümüne yardım edin Kavmin yemini zafere eremedi.517[91]
Ka'b b. Malik de şu şiiri okudu:
Üzüntümü dalgalandıran şu iş ricaline ağırdır! Şaşarım gübreliklerde ağlayanlara
Ben işkenceyle evinde öldürülen Osman'ı kefen içinde mezara verilirken gördüm.518[92]
Başka bir şair de der ki:
Babanın ömrüne and olsun, sakın yalan söyleme, zira hayrın çoğu gidip, pek azı kaldı.
İnsanlar dinleri hususunda akıllarını kaybedip uzun bir şer ile Osman b. Affan baş başa kaldı.519[93]
Hicri Otuz Altıncı Yıl Olayları Hz. Ali Dönemi Cemel Savaşı520[94]
Hz. Osman (r.a.) zorbalıkla öldürülünce, Peygamber (s.a.v.)'in ashabının (kolu kanadı kırılıp düşmüş
gibi) moralleri bozuldu ve Hz. Ali'ye biat ettiler. Daha sonra Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. V.\-
Avvam, müminlerin annesi Hz. Aişe ve onlara uyan bir takım insanlar, kendilerinin içine düştükleri
Hz. Osman'a yardımda gevşek kalmış oldukları utancından, kendilerini ancak Hz. Osman'ın kanını
514[88] Tarihi Dımışk 39/530; İbni Sa'd 3/78; Belazurî, Ensab 6/222. Bir rivayete göft Cübeyr on altı kişi ile namazını kıldığı varsa da önceki daha doğrudur.
515[89] İbni Sa'd 3/79; T. Dımışk 39/530, 70/140
516[90] Tarihi Dımışk 70/139; Belazuri 6/222
517[91] Divan 1/320; Tarihi Dımışk 39/535; İstiab 3/82
518[92] Ka'b b. Malik, Divan s. 286; Tarihi Dımışk 39/536; İstiab tere. No 1778; Bu beyitler Hassan'ın divan'ında da ufak tefek kelime farkı ile geçer. Divan 1/319
519[93] Taberi 4/426; İstiab 3/82; Taberi bunun şairinin meşhur Ferazdaq'ın amcası el-Hubab b. Yezid el-Müşacıî olduğunu bildirir.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 186-188
520[94] Cemel savaşı için bkz: Tarihi Halife s. 181 ve devamı Ebu Hanfe ed-Dlneveil, Ahbaru't-Tıval s. 144; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/21-64; Taberi 2/10-59
istemek üzere kıyama geçip, onu öldürenlerden onun intikamını almalarının kurtarabileceği
kanaatine vararak, müminlerin emiri Hz. Ali (r.a.) ile hiçbir müşavere yapmadan Medine'den
hareket ederek Basra şehrine doğru yola çıktılar.521[95]
Halife b. Hayyat, Tarih'inde bu konuyu şöyle anlatıyor: -Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe Basra'ya geldiler.
Orada Hz. Ali hilafeti adına Osman b. Huneyf vali idi. Geldiklerini duyunca korkup Basra'dan ayrıldı.
Hz. Ali de Osman'ın kardeşi olan Sehl b. Huneyf'i oraya vali tayin edip, sonra da kendisi Medine'den
hareket etti. Oğlu Hasen ile Ammar b. Yasir'i önceden Küfe'ye insanları kendileriyle gelmeye davet
için yollamıştı. Ardından Hz. Ali Kûfe'ye ulaştı. Hz. Ali'nin oraya varışından az önce Hukeym b.
Cebele el-Abdî yedi yüz kişilik bir kuvvetle Basra'dan ayrılmıştı. Bu adam daha önce de geçtiği gibi
Hz, Osman'a isyan eden liderlerden biri idi. Onun ordusu ile Talha ve Zübeyr (r.a.)'ların ordusu karşı
karşıya gelip savaşa tutuştu. Allah, Hukeym'i kendi kavminden bir grubun içinde katletti.
Diğerlerinin ordusunun öncü kuvvetlerini de Mücaşi b. Mesud es-Sülemî katletmiştir.522[96]
Sonra iki taraf da sulh yapıp:
1- Basra valiliği ve Basra imamlığı Osman b. Huneyf e verilmesi
2- Talha ve Zübeyr'in Hz. Ali gelene kadar Basra'da istedikleri yerde konaklamaları şartı ile
çarpışmaktan vazgeçtiler.
Ammar, Küfe halkına, Hz. Aişe'yi kast ederek "Vallahi ben de kesinlikle biliyorum ki, O,
Peygamberimizin hem dünya hem de ahiretteki hanımıdır. Lakin Allah sizi Aişe ile imtihan edip sizin
Hz. Peygambere mi yoksa hanımına mı uyacağınıza bakmak istedi." dedi.523[97]
Sa'd b. İbrahim ez-Zühri, Eşlem kabilesinden birinin kendisine: "Biz Medine halkından dört bin kişi
ile Ali'nin yanmdaydık" dediğini nakleder.524[98]
Said b. Cübeyr der ki: Cemel vakasında Hz. Ali ile sekiz yüz ensarlı, dört yüz kiş/ de Bey'at-ı
Rıdvan'da bulunan kimse vardı. Bu haberi Said'den Ca'fer b. Ebi'l-Muğira rivayet eder
Mutallib b. Ziyad Suddî'den naklediyor: Cemel harbi günü Hz. Ali'nin tarafında yüz otuz, Bedir
harbine katılanlardan yedi yüz tane de Peygamberimizin ashabından kimse vardı.525[99] Her iki ordu
arasında otuz bin kimse öldürüldü. Bundan daha büyük bir harp yapılmamıştır.526[100]
Bu konuda Şa'bi daha da ileri giderek "Cemel harbine ashabdan sadece Ali, Ammar, Talha ve
521[95] Daha geniş izahı için Taberi 3/6", 7
522[96] Tarihi Halife b. Hayyat sayfa 180, 181; İbni Sa'd, Tabakat 3/32; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/23-26 ve 56
523[97] Buhari Fiten 18 no 7100, Fazailu's-Sahabe 30 no 3772; İmam Ahmed, Müsned 4/265; Beyhaki, Delail 6/412; Halife b. Hayyat, Tarih s. 184; Belazuri, Ensab
3/26; İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/264 h.no 19629 ve 12/132 no 12333; Beyhaki, S. Kübra 8/174
524[98] Üst kaynaklar
525[99] Üst Kaynaklar. Bu konuda kaynaklarda Zehebi'nin bahsetmediği çok ihtilaf vardı.
526[100] Bu ifade kaynaklarda çok farklı. Ancak Belazuri 3/30'da Ebu Mihnef ten "Ali, Yedi yüz Ensar'ın başında Medine'den yola çıktı. "der.
Zübeyr katılmıştır." der.527[101]
Seleme b. Küheyl anlatıyor: Kûfe'den altı bin kişi yola çıktı. Zî Kâr denen yerde Ali (r.a.)'a geldiler.
On bin kadar bir güç oluşturup Basra'ya geldiler.528[102]
Ebu Ubeyde anlatıyor:
Cemel harbinde Hz. Ali'nin süvari komutanı Ammar idi. Piyade birlikleri komutanı Muhammed b.
Ebi Bekr es-Sıddik idi. Sağ kutuıt komutanı İlbâ b. El-Heysem es-Sedûsî vardı. Rivayetin birinde
Abdullahb. Ca'fer, bir diğer rivayette ise Hasen b. Ali olarak geçer. Sol kanat komutanı Hüseyin b.
Ali idi. Öncü kuvvetlerin başında i»e Abdullah b. Abbas vardı. Sancağı oğlu Muhammed b. El-
Hancfiyye'ye vermişti.
Talha ve Zübeyr -ordusunun- sancağını Abdullah b. Hukcym İv Hizam taşıyordu. Süvarilerinin
komutanı Talha, Piyadelerinki Abdullah b, Zübeyr, sağ kanat komutanı Abdullah b. Amir b. Kurayz,
sol kanat komutanı da Mervan b. Hakem idi.529[103]
Savaş bir Cuma günü, Basra dışında Ubeydullah b. Ziyad'in sarayı yanında cereyan etmiştir.530[104]
Leys b. Sa'd ve diğerleri ise "Cemel hadisesi Cemadiy'1-Ûla ayında olmuştur." der.531[105]
Ebu'l-Yakzan anlatıyor: Cemel günü Ka'b b. Sur el-Ezdî boynunda bir Kur'an'la kalkanını almış olarak
çıkageldi. Hz. Aişe'nin bindiği devenin yularına sarıldı. Nereden atıldığı bilinmeye bir ok gelip onu
öldürdü.532[106]
Muhammed b. Sa'd der ki: Ka'b b. Sûr (r.a.) Müslümanlar arasındaki bu fitnelerden korunabilmek
için -içine kapandığı evinin dışını da çamurla sıvatarak yemeğini ve suyunu alabileceği kadar
duvarda bir gedik açmıştı. Hz. Aişe'ye "Eğer Ka'b seninle harbe gelirse cl-Ezd kabilesinden harbe
katılmayan kimse kalmaz." denildi. O da ona bineği ile gelip seslendi, ve Ka'b'a konuştu ise de Ka'b
ona cevap vermedi, Bunun üzerine Hz. Aişe (r.a.): "Ben senin anan değil miyim? Benim sende
hakkım var." dedi. Ka'b da onunla konuştu. Hz. Aişe "Ben insanlar arasında sadece sulh ve barış
istiyorum." dedi. Böylece 0 d»
çıkıp Kur'anı açarak, iki ordu arasında gidip gelerek onları Kur'an'daki hükme çağırıyordu ki, ansızın
bir ok gelip ona isabet ederek öldürdü.533[107]
Bu olayı Husayn b. Abdirrahman şöyle anlatır:
527[101] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/61; İbni Ebi Şeybe 15/264 no 19628
528[102] Tarihi Halife s. 184
529[103] Tarihi Halife b. Hayyat s. 184; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/35'te rivayetleri toplu verir. Ahbaru't-Tıval s. 146
530[104] Tarihi Halife agy
531[105] Belazurî (Ensab 3/35) Cemadiye'1-Ahir ayının onuncu Cum'a günü yapıldı, der.
532[106] Belazuri 3/37 isim vermeden böyle bir hadiseyi verir ama, o zatın Hz Ali tarafından vazifelendirdiğini nakleder. Fesevî el-Ma'rife ve't-Tarih 3/401'de
buradakindon kili olarak verir.
533[107] Biraz farkla Taberi, Tarih 2/35
-Ka'b b. Sûr kalkıp iki ordunun ortasına Kur'an-ı Kerim'i koyarak açtı. Müslümanlara Allah ve İslam
adına yemin vererek kanlarını korumalarını rica ediyordu. Bıkmadan yalvarmasına öldürülene kadar
devam etti.534[108]
Bir başka ravi ise şunları anlatmaktadır:
-Her iki taraf saflarını tutmuş idi. İki grubun liderleri olan Ali (r.a.) ile Talha (r.a.)'ın harp etmek gibi
bir maksatları yoktu. Onların arzuları sözün bir araya gelmesi idi. Lakin her iki tarafın ayak takımı
denen kimseleri oklarla atışmaya başlayınca harbin kıvılcımı tutuşmuş oldu. Nefisler kabardı. Talha
artık devamlı "Ey insanlar susup dinleyin!" diyordu. Ama fitne kaynıyordu. Bunun üzerine Talha "Of
Of! Ateş böcekleri, hırs canavarları!" diye söylenerek "Allah'ım, bu gün Osman için benden
alacağını al, ta'ki sen razı olana kadar al, biz gerçekten Osman'ın başına gelen meselede hakkın
hilafına hareket ettik. Dün bizler, bizden başkalarına karşı tek yumruk iken, bu gün birimiz diğer
kardeşine hücum eden demirden iki dağ haline geldik. Lakin ben, Osman (r.a.) meselesinde kanımın
akıtılması ve onun kanının taleb edilmesi dışında başka bir şeyle kefareti ödenemeyecek bir
mesuliyet taşıyorum." diye dua etti.535[109]
Katade, Cârûd b. Ebi sebra el-Huzeli'nin şöyle dediğini anlattı:
-Cemel harbi günü, Mervan b. Hakem Talha'ya baktı ve: "Bu günden sonra artık intikamımı
istemeyeceğim" diyerek Talha'ya bir ok atıp onu öldürdü.536[110]
Kays b. Ebi Hazim anlatıyor: Ben Mervan'ı, Talha'ya ok attığı gün gördüm. Ok Talha'nın dizine
saplanıp, Talha ölene kadar kanı akmaya devam etti.537[111]
Bu haberin bir diğer tarikinde: "Talha'ya bir ok atıp, işte bu Osman'a yardım eden kimsedendir!"
dedi, diye geçer.
Yahya b. Said el-Ensarî amcasından naklediyor:
-Mervan, Talha'ya bir ok atıp sonra Hz. Osman'ın oğlu Ebân b, Osman'a dönüp "Senin yerine
babanın katillerinden birine yettik." demişti.538[112]
Zeyd b. Ebi Üneyse, birisinden Hz. Ali'nin: "Talha'nın katilini Cc hennemle müjdeleyin!" dediğini
rivayet eder.539[113]
İkrime, Abdullah b. Abbas (r.a.)'tan naklediyor:
534[108] Tarihi Halife s. 185; Dinaverî el-Ahbaru't-Tıval s. 149
535[109] İbni Sa'd, Tabakat 3/222; Belazuri Ensabu'l-Eşraf 3/44
536[110] İbni Ebi Şeybe, Musannef 3/259; Tarihi Halife 185; İbni Sa'd 3/223; Belazuri, El-Ensab 3/43, 44; Ahbaru't-Tıval s. 148; İbni Ebi Şeybe ve İbni Sa'd ve Belazuri
bu haberi Kays'tan verir ve şunu ilave eder: Talha ölünce onu nehrin kıyısına defnetti. Ailesinden biri daha sonra rüyasında Talha'nın kendisine üç kere "Beni
sudan kurtarın ben battım." Dediğini gördüğünü söyledi. Kabrini kazınca onu yem yeşil gördüler. Suyu akıtıp cesedini çıkardılar ki, alnı ve sakalından yere gelen
kısmını toprak yemişti. On bin dirheme Ebu Bekre mahallesinden bir ev alıp oraya defnettiler.
537[111] İbnu Sa'd 3/223; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/43; Fesevi, El-Ma'rile ve't-Tmlh 3/403; İbnu Ebi Şeybe 13/101 ve 15/259'da Kays'tan.
538[112] Tarihi Halife s. 185; Ensabu'l-Eşraf 246
539[113] İbnu Sa'd 3/225
-Altı yüz kişi ile Hz. Ali'nin yanında Cemel savaşına gittik. Ruh/c şehri yolunu tuttuk. Oğlu Hasan orada durduklarında, Hz. Ali'nin önünde durup ağladı ve "İzin ver de konuşayım!" dedi. Hz, Ali de: Ki/, çocukları gibi ağlayıp durmayı bırak da ne konuşacaksan konuş!" dedi. Hz. Hasan:
-Ben daha önce sana evinde oturup, insanların sana gelmesini bek' lemeni tavsiye etmiştim. Ama sen beni dinlemedin. İşte şimdi sana bir kere daha tavsiye ediyorum. Öyle görünüyor ki, Araplar için eğer; bil* dalaşma söz konusu olacak ve akılları uzakta olanlar bile ona dönecek olursa, sen kertenkele deliği gibi bir yere gizlenip saklansan bile, seni bulup ortaya çıkarmak için sana develerle gelecekler, dedi. Hz. Ali de:
-Bre babasız kalasıca! sen beni sırtlanların avlanma için yuvasının içinde gizlenerek -avının çıkardığı sesi beklerken, avcının hususi bir seti çıkararak dışarı çıkarıp onu avladığında olduğu gibi- oturup beklediğimi mi sanıyorsun." dedi.
Bu haberin benzeri iki ayrı yoldan rivayet olunmuştur.540[114]
Yahya b. Said el-Ensari amcasından naklediyor:
Cemel savaşında Ali (r.a.) bir dellal çıkartıp -ordu arasında- "Dikkat kimseye ok atmayın, onlarla konuşun, zira bu makam öyle bir makam ki, kim burada kardeşini parçalarsa kıyamet günü de kendi parçalanır." diye ilan ettirdi, biz de demirin harareti (ok ve kılıç) bize gelene kadar Ali (r.a.)'m sözüne uyduk. Sonra onlar hep bir ağızdan bize doğru "Haydi Osman'ın intikamına" diye bağırdılar. Bir adım önümüzde sancağı taşıyan Muhammed b. Hanefiyye vardı. Hz. Ali elini göğe doğru kaldırdı ve "Allah'ım! Hz. Osman'ı öldürenleri yüz üstü ser." diye dua edip yakardı. Sonra Zübeyr (r.a.) yanındaki okçulara "haydin tebliği bırakın da onlara ok atın!" dedi. Sanki bu sözü ile harbi başlatmak ister gibiydi. Arkadaşlarımız onların okçularına bakınca artık gözlerini onlardan ayırıp yere bakmaya bile vakit kalmadan onlara hücum ettiler. Allah onları bozguna uğrattı. Mervan Talha'ya bir ok attı.
Ok atının yanı başındaki ayağına saplandı.541[115]
Ebu Cerv el-Mâzinî'den şöyle dediği nakledilir: Karşı karşıya geldiklerinde Ali ve Zübeyr'i gördüm. Ali (r.a.), Zübeyr (r.a.)'a: "Allah adını ant veriyorum, sen Peygamber (s.a.v.)'i sana:
540[114] İbnu'l-Cevzi Muntazam 5/82, 83; İbnu Ebi Şeybe 15/274; Hakim 3/115; Tıılıcıi, Tarih 2/36'ncı yıl sayfa 10, 11; Hakim, Müstedrek 3/115; Taberi bu haberi imik h, Şihab'dan şöyle nakleder: Hasan gelipdediki: -Babacığım sana kaç kere nasihat ettim, bana kulak asmadın bu yüzden yarın sana yardım eden kimsen olmadan boşu boşuna öldürülüp gideceksin. -Hz Ali de: "Sen halâ kız çocukları gibi inileyip duruyorsun, bana ne söyledin de seni dinlemedim?" dedi. Hz Hasan da:
-Hz Osman asiler tarafından kuşatıldığında, sana: "Medine'den çıkıp git. Hz Osman öldürülürse sen orada bulunmamış -itham edilmemiş- olursun demiştim. (Dinlemedin) Hz Osman öldürüldüğünde sana "Bütün şehirlerin ve arap kabilelerinin elçileri ve bütün şehirlerin sana biat haberi gelmeden, sadece Medine halkının biatlarını kabul etme!" dedim. (Yine dinlemedin) Yine şu iki kişi, Talha ve Zübeyr yapacaklarını yaptıkları şu iş ortaya çıkınca, "kendi aralarında sulh yapana kadar evinden çıkma. Eğer iş fesada giderse bu senden başkasının eliye olmuş olur" dedim. Ama sen bunların hepsine itiraz ettin" deyince Hz Ali (r.a.):
"-Ey yavrucuğum! Hz Osman kuşatıldığında benim Medine'den ayrılmam teklifine gelelim. Eşkıya onu kuşattığı gibi bizi de kuşatmıştı. İkinci sözüne gelince "Şehirlerin biati gelene kadar bekle" diyorsun. Halbuki bana göre halife tayini işi Medine halkına aittir. Biz bu işin bozulacağından korktuk. Talha ve Zübeyr'in çıkışındaki teklifine gelince: Buna müdahele etmemek müslümanlara karşı bir idareci olarak otoritesizlik olurdu. Vallahi halife oluşumdan beri halâ kahrolmuş, yapılması gereken şeylere layık olduğu şekilde ulaşamayacak kadar noksan biriyim. Bana "Evinde otur" diyorsun. Yapmam gereken bu kadar iş, benden bu kadar beklentiler varken, nasıl evde oturabilirim. Yoksa sen benim, tıpkı etrafı avlanmak için kuşatılan ve "debâbi, debâbi" diye bağırılarak yuvasından çıkartılıp öldürülen sırtlan gibi olmamı mı istiyorsun, beni ilgilendiren bu mesele ile ben alakalanmazsam kim alakalanır, çekil önümden" dedi.
541[115] Muntazam 5/88, 89; Taberi 3/34; Ensabu'l-Eşraf 3/29, 30
"Senin bana zulmederek, benimle çarpışacağını" söylediğini duy» madın mı? deyince Zübeyr (r.a.):
"Evet, ancak ben onu şu undu durduğum yerde durana kadar hiç hatırlamamıştım." dedi ve sonra
di oradan hemen geri döndü.542[116]
Hasen-i Basrî, Kays b. Abbâd'dan naklediyor: Hz. Ali Cemel harbi günü oğluna: "Ya Hasan! Keşke
baban bundan yirmi yıl önce ölmüş olsaydı (da bunları görmeseydi)." deyince Hz. Hasan:
"Babacığım ben bu duruma düşmemen için seni bundan men etmiş idim." deyince o da:
"Oğulcuğum ben bu işin bu noktaya varacağını düşünmemiştim." dedi.543[117]
İbnu Sa'd der ki: Muhammed b. Talha o gün geçip Hz. Aişe'yi taşıyan devenin yularını aldı. Hz. Ali
taraftarından biri ona saldırınca,
Muhammed b. Talha: "S^na "Hâ Mîm lâ yunsarûn" ayetini hatırlatırım." dedi ise de bu adam gelip
ona mızrağıyla vurupı>öldürdü. Sonra bu adam onun hakkında şu şiiri söyledi: :
1- Müslüman gözünün görüşüne göre, o Rabbinin ayetlerine sımsıkı sarılan, bu uğurda toza toprağa
belenen, eziyeti az birisi
2- Mızrakla gömleğinin yakasını parçaladığımda iki eli ve ağzı üzere yere serildi
542[116] Ebu Ya'la, Müsned 2/h. No 666; Hakim, Müstedrek 3/366; Ukaylî, Zual'u'u'l-Kiblf 3/35 tere. No 990; İlelu'l-Mütenahiye h. No 1418; İbnu Hacer; Melalib h.
No 4476; İbnu'l-Cevzî ve Ukayli bu hadisi zayıf sayarlar. Zira Ravi Abdu'l-Melik b. Müslim »I-Rakkası hakkında imam Buhari Tarihi Kebir'inde aynı hadisi İbnu Ebi
Haşini -Cn'fer b. Süleyman -Abdullah b. Muhammed b. Abdulmelik -Abdulmelik b. Müslim -Ibu Cerv el-Mazinî isnadıyla, Ebu Cerv'in "Ali ve Zübeyr'i konuşurlarken
duydu ki,,," diye metinsiz olarak verir ve Abdulmelik"in hadisi sahih değildir" diye hükmeder, (bkz. Tarihi Kebir 5/431 tere. No 1403 Abdulmelik b. Müslim) Yine
Muinin nynı eserin 9/21 tere. No 165'te bu hadisi Aynen Zehebi isnadıyla ve bu metinli' verir, Sonra Ya'la b. Ubeyd İbnu Ebi Halid- hayye Kabilesinden
Abdusselam diye birinden bu hadisin aynısı diye verir ve Ravi Ebu Cerv'in meçhul olduğuna belki de llttyyeli Abdusselam'ın o olduğunu telmih eder ama ne
cerh,ne ta'dil eder. Yine İbnu libi Hatem de bir şey söylemez.
Bu haber buna yakın ifadelerle İbn Ebi Şeybe tarafından 15/283'te 19673 no ile Beni Hayyeli Abdusselam tarafından 19674 no ile Esved b. Kays aracılığıyla
"Zübeyr'l gören biri tarafından" diye verilir ki, birinci haber Buhari'nin 9/21'de bahsettiği ihıuui olup ravi meçhuldür. İkinci haber de bu ravinin adı da yoktur. Bu
haberi Beliumri 3/49'da, Ma'mer aracılığıyla Katade'ye isnad ettiği bir kısmın sonuna ilave odtr, arkasından da Rifâa b. İyas'ın babası İyas'tan o da babası
Nüzeyr'den aynı hsıbiri tekrarlar. Burada babası, İyas'ın bu Cemel harbine giderken konaklanıldıgındu H» Ali'yi gördüğünü Buhari Tarih'inde 1/443'te nakleder.
İbnu Ebi Hatem de onu benzer bir ifade kullanır. Lakin bu zatın babası olan Nüzeyr meçhuldür. Zehebi Mizan'lndi bunu kesin bir dille ifade eder. Bkz 4/248 tere.
No 9020; Hafız Mizzi bu Rilıuı bym b. Nüzeyr el-Dabbî'yi 9/200'de 1913 nolu terceme ile anlatırken, Nosui'nin Müsned'inde senedi âli olarak kendine kadar gelen
bir isnadla, dede Nüzeyr'den şüyl» nakleder: Ali (r.a.) Talha'ya "Allah adına sana yemin veriyorum sen Rasulullııh'ı "Bgn kimin velisi isem Ali de onun velisidir."
Dediğini duydun mu? Deyince o du "Bv»t" dedi. Bu haber de aynı olayda geçen, aynı şekilde cereyan eden ama muhntnbin değiştiği görülen bir ifade var. Taberi
bu hadiseyi 2/37'de Ömer -Ebu Bekr el-Hübilj -Katade isnadıyla uzunca verir. Burada ikisi arasındaki konuşma harpten öıttü. olmuştur. Yine Taberi 2/40'ta
Yunus b. Yezid el-Eyli aracılığıyla Zühri'den nakleder. Burada yine Zübeyr'e yukarıdaki Peygamberimizin ifadesini Hz Ali haber verip doğruluyor. Zübery (r.a.) geri
dönmeye kalkınca, oğlu Abdullah b. Zübeyr babasını ölümden korkmakla itham ederek konuşup onu kalmaya ikna ettiği ileri sürülmekte ki, Taberi bu rivayetin
önceki rivayete aykırı olduğunu açıka ifade eder. Hulasa bu rivayetlerin hepsinde zayıf ve meçhul raviler var. Bu yüzden İbnu Adiy, İbnu'l-Cevzî ve Ukayli ile
onların sözlerine güvenenler bu haberi zayıf, hatta uydurma sayıyor. Hakim ise bu hadisleri 3/66'da verdikten sonra Zehebi ona "Ravi Abdi bilinmeyen biridir,
hadiste şüphe var" diye itiraz eder. Ancak Ebu'1-Harb hadisini hem Zehebi, hem Hakim sahih sayar. Hakim sonra Ebu'1-Cerv hadisini buna şahit olarak getirir.
Zehebi bunun başka bir varyanıtna işaretle yetinir.
Şimdi bu durumda hadisin hükmü ne olacak? Aslında bu konu için çok daha uzun bir araştırma, inceleme, mukayese yapmamız gerekirdi. Fakat her hadise bu
kadar zaman ayırsak bu kitabı bitirmemiz söz konusu olamaz.
Ben burada naçiz kanaatimi belirteyim. -Bu Zübeyr (r.a.) ile Cemel hadisesinde geçen hadislerin çokluğu ve ayrı ayrı ravilerce belirtilmesi Hakim, Taberi ve Zehebi
gibi zatların bu haberi kabul etmelerine sebep olmuştur. Zira haber çok yaygındır. İnkar edenler, ravi meçhuldür diye inkara çalışıyorlar ki, bu da usul bakımından
sakattır. Zira sözü söyleyen bilinmeyince sözünün yalan veya doğru olduğu da bilinmez. Bana öyle görünüyor ki, Zübeyr (r.a.)'ın bu harpte Hz Ali ile konuştuğu,
hatta İbnu Abbas'la da konuştuğu ve ikna olup geri dönmeye kalkınca, şehit edildiği kesindir. İşte bu konuşmada geçen ve Peygamberimize atfedilen sözler
gerçek mi değil mi? Taberi ve İbnu Ebi Şeybe gibi konuyla ilgili rivayetleri nakledenler o toplantıdan bahsedip, ama böyle bir hadisten söz etmiyorlar. İşte bunu
tespit edince konu üzerinde daha fazla durup dikkatle inceledim.
Bu hadise kaynaklık teşkil eden ravilerin hemen hepsi, dikkat edilince Kûfeli, Basralı ya da Hz Ali taraftarı olan kimselerdir. Burada Hz Ali'nin haklılığına delil
bulmak için, Hz Peygamber (s.a.v.)'in sözlerini araya sokmak isteyenlerin metodlarına benzer bir şey seziliyor. Doğrusunu Allah bilir. (M.Can)
543[117] İbni Ebi Şeybe 15/284'te Kays b. Abbâd'dan bu haberin üst kısmını verirse de buradaki ifadeleri vermez. Lakin 15/288'de buna benzer bir ifadeyi Süleyman
b. Surad'dan nakleder. Aynı haber Belazuri Ensab 3/64
3- Tam mızrak girerken bana; (Hamim suresini hatırlatıyor.) (ha* mim)'i öne geçmeden evvel okusa olmaz mıydı.
4- Başka bir şey üzere okumalıydı. Ali 'ye tabi olmamadan başka bir şeye... Zira hakka tabi olmayan pişman olacaktır.
(Cemel savaşı günü, insanlar birbirinden on iki bin ölü verdikten sonra ayrıldı) O gece Hz. Ali yanına meşale alarak ölüler arasında gezdi. Muhammed b. Talha'nın cesedinin olduğu yere geldiklerinde, Hz. Ali (başını oğlu Hasan'a çevirip) Ya Hasan! Ka'be'nin Rabbinc yemin olsun ki bu yatan Es-Seccâd (secdeci) Muhammed! Gördüğün gibi öldürülmüş. Onu bu meydana böyle seren babasıdır. Eğer babası ve onun da babasına olan aşırı bağlılığı olmasaydı, bu zat bu kadar takva ve fazileti ile buraya gelmezdi." dedi. Hasan (r.a.) da: "Arlık senin böyle demenin sana hiçbir faydası yok" deyince, Hz. Ali oğluna: "Ytt Hasan! benimle senin aranda ne var?" diye söylendi.544[118]
Şerik, el-Esved b. Kays'tan nakleder: Bana Cemel günü ZUbeyr (r.a.)'ı gören birisi anlattı ki, Ali harp meydanında "Ya Ebû Abdullah!" diye Zübeyr'i çağırdı. O da duyunca Ali'ye doğru geldi, öyle ki bineklerinin boyunları birbirine değdi. Ali (r.a.) ona: "Allah adına sana yemin veriyorum, hatırlıyormusun bir gün ben sana bir şeyler fısıldıyordum. Rasulullah (s.a.v.) yanımıza geldi ve
"Sen onunla konuşuyorsun ama vallahi o sana zulmederek seninle çarpışacak." demişti. Zübeyr bu hadisi duyar duymaz havyanının başına vurup harp sahasından ayrıldı gitti.545[119]
Ebu Şihab el-Hannât ve diğer birinin Hilal b. Habbâb'tan nakline göre: İkrime, İbni Abbas (r.a.)'tan Cemel harbi günü Zübeyr (r.a.): "Ey Safiyye'nin oğlu! İşte şu Aişe -amcası oğlu- Talha'nın mülkü ele geçirmesi için çarpışıyor. Peki sen akraban olan Ali'ye karşı ne için savaşıyorsun?" deyince, Zübeyr'in harpten çekilip gittiğini, İbnu Cermûz'un ona rastlayıp öldürdüğünü haber vermiştir.546[120]
Yezid b. Ebi Ziyad, Abdurrahman ibni Ebi Leyla'dan nakleder:
-Cemel harbi günü Zübeyr, Ali ile konuşup geri çekildi. Onlar daha saf halinde idiler. Oğlu Abdullah b. Zübeyr babasının harbi terk etmek istediğini duyunca "Korkudan, korkudan -can korkusundan-" dedi. Zübeyr de: "Bütün insanlar bilir ki ben korkak değilim. Ama Ali bana benim Peygamberden duyduğum bir şeyi hatırlattı, ben de onunla savaşmayacağıma dair yemin ettim deyip sonra da:
544[118] Belazuri Ensab 3/40; İbnu Sa'd 5/54, 55; Taberi 2/51 (öteki baskı 5/526); Bcla^ui'İ, Ensab 3/40; Taberi ve İbni Sa'd bu rivayette; Hz Aişe'nin devesinin yularını tutttn herkes öldürülünce, Muhammed b. Talha atılıp yuları aldı ve Hz Aişe'yc "Anneciğim ne emredersin?" deyince Hz Aişe: "Gücün yeterse Hz Adem'in en hayırlı oglıı olmnya çalış" diyerek, Habil ve Kabil kıssasındaki ölen değil, öldürülen olma hususunu ifarst etti. İbni Ebi Şeybe 15/282'de sadece bu kısmı nakleder.
545[119] Hakim, Müstedrek 3/366; Hakim bu hadise sahih diyor. Zehebi de sanırım bu isnada sahih der. Biz bu konduaki kanaatimizi sadece rical ile sınırlamamız gerektiği inancındayız. Zira Efendimize isnad edilen metin çok kekre bir ifadedir. İşi yeryüzünü İslah olan bir Peygamber nasıl olur da ileride yapılacak bir kavgada taraf olarak, dinleşerek bir daha durmak bilmeyecek bir kavganın sebebi olacak ifadeler kullanmış olabilir. Efendimizden müstakbele ait çok sahih rivayetler var. Onların hiç birinde tayin edici belirleyici ifade yok. Bunlar arasında en belirgin olanı ileride de geleceği gibi Hz Hasan hakkında söylediği "Benim bu yavrucağızım cennet gençlerinin efendisidir. Ümmetimden iki büyük taife birbirine girdiklerinde benim bu oğlum onları barıştıracak, her ikisinin de davası bir olacak." Hadisidir. Burada gayet net olarak Efendimiz (s.a.v.) bu ümmet arasındaki sulhun cennet seyyitliği olduğunu vurgulaypı her iki tarafı ayn dengede tutuyor. Dikkat edilirse bu tür göklere çıkarıcı veya yerin dibine batına ifadeler sahabenin meşhur ravileri arasında hiç olmadığı gibi böyle olayları nakledenler kimliklerini saklayan kimselerdir. Allah şerlerinden korusun.
546[120] Belazuri, Ensab 3/50; İbni Sa'd, Tabakat 3/110; Tezkiratu'l-Hamdı.niyye
"Akıbetinden korktuğum işleri Allah için terk etmem dünyada da dinde de daha güzeldir. Beytini okudu.547[121]
Vekî', sika bir zat olan Isâm b. Kudame'nin, İkrime aracılığıyla Abdullah b. Abbas (r.a.)'tan Rasulullah (s.a.v.)'in
"Keşke bilseydim, acaba yüzü kıllı deveye binen hanginiz olacaktır, onun etrafında pek çok maktul olacak, nerdeyse yok olayazdıktan sonrn kurtulacak." buyurduğunu rivayet eder.548[122]
Bir rivayette denildiğine göre; Cemel savaşında ilk öldürülen muslini el-Cühenî'dir. Hz. Ali'nin emri ile eline bir Kur'an alıp bununla orduları dolaşmış idi. Bu işine devam ederken öldürüldü.
O gün Dabbe oğullan kabilesinden yetmiş tane el kılıçla kesildi. H%, Aişe'nin bindiği deveyi çekmek için yularını kim tutmuşsa eli Uz. Âli taraftarlarınca kesilmiş, hemen bir diğeri el kesilenin yerine geçip recez söylemeye başlamış idi. Bu hal Hz. Ali taraftarlarından birinin devenin urkûbunu (art ayağını hareket ettiren kasını) kesin" diye bağırana kflditr devam etti. Adında ihtilaf edilen adamın birisi devenin ayak sinirini kılıçla kesti. Deve ve üzerindeki hevdeci -olduğu yerde- çöküp kaldı, Hevdece atılıp saklanan oklar yüzünden deve ve hevÜec tıpkı -çığiı-kirpi gibi olmuştu. Hevdec dışından zırhlara büründürülmüş, içinde d§ Hz. Aişe (r.a.) vardı. Hz. Aişe çevresindekileri: "Allah ne dilcmişse O olacak, dilemediği olmayacaktır." diyerek insanları harbi yüreklendiriyordu.549[123]
Daha sonra meydana gelen bu olay sebebiyle Hz. Aişe de550[124], Hz. AH de551[125] çok pişman olmuşlardı.552[126]
Hicri Otuz Altıncı Yıl Vefat Olayları Esved B. Avf Ez-Zührî
Efendimiz (s.a.v.) ile sohbet şerefine ermiş, Mekke fethinden öce Medine'ye hicret etmiştir. Kendisi Abdurrahman b. Avf'ın kardeşidir.
Cemel harbinde şehit düştü. Oğlu Câbir b. Esved Abdullah b. Zübeyr adına (kendini halife ilan ettiğinde) Medine valisi tayin edilmişti.553[127]
Cündüb B. Züheyr El-Ğamidî El-Ezdî Kûfeli olup sahabe olduğu söylenir. Ölüm tarihindeki ihtilaf
547[121] Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya 1/91; Taberi bu hadiseyi 3/40, 41'de Zühri'den gayet uzun olarak verir.
548[122] İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/265 no 19631; Bu hadisin şahidi Müsncd 6/97 V« Beyhaki, Delail 6/410'da geçen Hz Aişe hadisidir. Bu hadise, İbni Ebi Hntem ti-İlel'inde (2/426): "Bu hadisi Isam'dan başka rivayet eden yoktur. Bu münker bir hidiü olup onun dışında başka birinin yoluyla rivyet olunmamıştır." Der. Buna merhum Nasuriddin Albanî "sahiha"sında (1/767-777 hadis no 474) gayet mufassal bir vermiş olduğundan biz oraya atıfla yetiniyoruz.
549[123] Taberi, İbnu'l-Cevzi ve Belazuri konuyu uzunca verirler.
550[124] Mesela Buhari Tefsir 65; Nur suresi 8. İmam Ahmed Müsned 6/106; İbnu Şeybe Musannef 15/260, 277,
551[125] Bu daha önce geçti.
552[126] Zehebi bu konunun bir çok yerini aşırı kısaltmışım Yoksa kaynaklarda bu hadise elli sahifeye yakın bir yer tutmaktadır.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 189-199
553[127] El-Esved için bkz: İbnu Kuteybe el-Me'arif 235; Tarihi Halife 187; İstiab 1/9; Üsdü'1-Ğabe 1/87; El-Vafi bi'1-Vefeyat 9/255 no 4166; Neseb-i Kurayş 265
sebebiyle, ondan hicri on ikinci yılda bahsedilecektir.
Huzeyfe B. El-Yeman554[128] Babası Yeman'ı asıl adı Hısl -ya da Hüseyl- olup Cabir b. Üseyd'in oğludur. Bu Cabir'in adının Amr olduğu da rivayet edilir. Lakabı Ebu Abdillah el-Absî'dir. Ensar'la güvenlik anlaşması olanlardandır. Peygamber (s.a.v.)'in sırlarının sahibi ve Muhacirdendir.
Babası kendi kavmi arasında kan davasına karıştığından kendi diyarından kaçıp Medine'ye gelmiş ve Adu'l-Eşhel oğullarıyla güvenlik anlaşması yaptı. İşte Yemenliler adına bu anlaşmayı yaptığından dolayı kendi kavmi ona "Yeman" adını vermişti. Bu Yeman Uhut harbi günü şehit oldu.555[129]
Huzeyfe, Uhut ve Uhut'tan sonra yapılan bütün savaş ve gazalara katıldı. Hz. Ömer onu Medain'e vali tayin etti. Ölünceye kadar orada aynı görevde kaldı.
Hz. Osman (r.a.)'tan kırk gün sonra vefat etti.
Zeyd b. Vehb, Zirr b. Hubeyş, Ebu Vail, Rıb'î b. Hıraş ve pek çok kişi ondan hadis rivayet etmişlerdir.
Hayseme b. Abdirrahman anlatıyor: Medine'ye geldim ve bana iyi bir dosta kavuşturması için Allah'a dua ettim. Allah bana Kbu Hüreyre'yle arkadaşlık etmeyi nasip etti. Bir gün yanına gelip olurdum ve: "Ben buraya hayır aramak için tâ Kûfe'den geldim." dedim. Hüreyre: "Peki duası Allah tarafından kabul edilen Sa'd b. Malik, Peygamber (s.a.v.)'in ibriği ve ayakkabıları kendine hediye edilen Abdullah b. Mesud, Peygamber (s.a.v.)'in sırlarının haznedarı Huzeyfe, Peygamber (s.a.v.)'in diliyle Allah'ın kendisini şeytandan koruduğu Ammar ile iki kitabın yani hem İncil, hem de Kur'an'a inanma sırrına ermiş olan Selman-ı Fârisî sizde değil mi?" dedi.
Bu haberi Tirmizi sahih saymıştır.556[130]
Ebu'l-Yakazân, Zâdan aracılığıyla Huzeyfe (r.a.)'tan naklediyor:
-Ashab "Ya Rasulallah! Yerinize bize bir halife tayin etseniz." dediler. Nebi (s.a.v.) de:
"Eğer size bir halife tayin eder de siz de ona asi gelirseniz, aiab olunursunuz. Ama Abdullah size ne söylemişse siz de onu okuyun," buyurdu.
Tirmizi bu hadisi hasen saymıştır.557[131]
Ebu Nuaym, Malik b. Miğvel yohıyla Talha'dan naklediyor:
-Huzeyfe (r.a.) Medayin'e -vali olarak- bir eşeğe binerek gelmişti. Üzerindeki semere binmiş ayaklarını salıvermişti. Beraberinde uzık olarak kurutulmuş kemikli et ve ekmek vardı.
Huzeyfe'ye ait bilgileri İbni Asakir Tarihi Dımışk'ta gayet tafsilatlı olarak verir. Huzeyfe' nin şöyle dediği nakledilir:
554[128] Bkz: İbni Sa'd Tabakat 5/527, 6/15, 7/317; İmam Ahmed, Müsned 5/382-408; İbni Main, Tarih 2/104; Tabakatı halife 48, 130; Buharı, Tarihi Kebir 3/15
555[129] Hakim, Müstedrek 3/380; El-İstiab 1/277; Tarihi Dımışk
556[130] Tirmizi 5/339 h. No 3899
557[131] Tirmizi, Menakib 5/339 no 3900; Hatib Tarihi Bağdad; İbnu Asakir, Tirihi Dimijk
-Bedir harbine katılmaktan beni engelleyecek bir şey yoktu, une«k ben, babam Huseyl ile Mekke'den Medine'ye doğru yola çıkmıştım. Kureyş kafirleri bizi yakaladı ve "Siz Muhammed'in yanma gitmek istiyorsunuz." dediler. Biz ise: "Biz sadece Medine'ye gitmek istiyoruz." dedik. Onlar da bizden "Medine'ye vardığımı/da Muham-med'le beraber olup harbe çıkmayacağımıza dair Allah adına lıuılılılH aldılar ve bizi serbest bıraktılar. Böylece Medine'de PeygumbSr (s.a.v.)'e gelip bu olayı anlattık. Peygamber (s.a.v.) de:
"Siz onlara verdiğiniz taahhüdünüzde durun, onlara karşı biz Allah'tan yardım dileriz!" buyurdu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.558[132]
Huzeyfe (r.a.), Peygamber (s.a.v.)'in on dört seçkin ashabından biridir. Nebi (s.a.v.) ona bazı münafıkların isimlerini vermişti. Kıyametten önce ortaya çıkacak olan fitne (anarşi) hadislerinin çoğu ondan öğrenilmiştir.
Ömer (r.a.) ona Allah adına yemin vererek "Ben münafıklardan mıyım?" diye sormuş, o da: "Allah adına hayır, ama senden sonra kimseyi tezkiye etmeyeceğim." demişti559[133]
Hendek harbi gecesi Huzeyfe'nin başından geçen olayı daha önce anlatmıştık.560[134]
Dinever şehri, harp yoluyla Huzeyfe'nin eliyle fethedildi.561[135]
Kütübü Sitte'de onun naklettiği hadisler vardır.
Hukeym B. Cebele El-Abdî562[136] Hukeym (r.a.) gayet dindar, ibadete düşkün, çok şerefli, sözü dinle-nen bir zat idi. Hz. Osman (r.a.) onu Sind'e vali olarak tayin etmişti. Daha sonra Sind halkının anlaşmayı bozduklarını sanarak, orayı terk edip Medine'ye geldi. Hz. Osman ona sind'in nasıl bir yer olduğunu sordu o da:
-Oranın suyu (hoş değil), hırsızları çok güçlü, sahilleri dağlıktır. Eğer ordu orayı ele geçirse açlıktan kırılır, orada sayıları az olursa da kalabalık arasında kaybolur giderler." diye cevap verince, Hz. Osman Hukeym'den sonra oraya kimseyi yollamadı.563[137]
Daha sonra gidip Basra'ya yerleşti. Biz daha önce onun fitneye doğru gittiğini Cemel harbi vesilesiyle anlatmıştık. Cemel harbi fitnesinde öldürüldü. Allah ona müsamaha ile muamele etsin. Denilir ki, o çarpışmasına ayağı kesilinceye kadar devam etti. Sonra kesilen ayağını alıp kesen rakibine vura vura öldürdü. Sonra da:
"Ey bacak! Artık senden fayda yok, benim kolum var onunla btn korunurum", diye recez söylemeye
558[132] Müslim, Cihad 1787; Müsned 5/397;
559[133] İbni Asakir, Tarihi Dımışk
560[134] Meğazi bölümüne bkz.
561[135] Üsdü'1-Ğabe 1/468; Tehzibu Tarihi Dımışk 4/103
562[136] El-Mearif 196; Futuhu'l-Buldan 530; Tarihi Halife 168, 180, 181, 183, 195; Ensabu'l-Eşraf; Cemheıetu Ensabi'1-Arab 298; El-İstiab 1/324; Üsdü'1-Ğabe 2/39; Vefeyatu'l-A'yan 7/59; Siyeru A'lamu'n-Nubela 3/53
563[137] Futuhu'l-Buldan 530; Tarihi halife 180; Usdu'1-Ğabe 2/40; El-İstiab 1/325
başladı. Lakin kanı akmaya devam edip halsiz düşünce, ayağını kesen adamın cesedine yaslandı.
Yanın» gelen arkadaşlarından biri ona "Ayağını kim kesti?" diye sorunca "Yaslandığım yastığım
kesti." diye cevap verdi. Ondan daha cesur biri görülmedi. Daha sonra Suheym el-Huddânî gelip
onu öldürdü.564[138]
Zübeyr B. El-Avvam (R.A.):565[139] Zübeyr b. El-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdul-Uzza b. Kusay b,
Kilab (r.a.). Lakabı: Ebu Abdillah el-Kuraşî el-Ezdî el-Mekkî. Rasulullah (s.a.v.)'in Havarîsi, halası
Safiyye (r.a.)'ın oğkı cennetle müjdelenen on kişiden birisi. Devlet başkanını seçen danışma kurulundaki
altı müşavirden birisidir. Bedir ve daha sonraki meydana gelen bütün olaylarda
bulunmuştur. Daha on altı yaşında iken Müslüman olmuştur. İlk Müslümanlardan biridir. Allah
yolunda ilk kılıcı sıyıran Müslüman odur.
Kendisinin rivayet ettiği hadisler gayet az sayıdadır. Oğulları Abdullah ile Urve, Malik b. Evs b. El-
Hadesân el-Ahnef b. Kays, köleni Hukeym ve diğerleri Zübeyr (r.a.)'tan hadis rivayetinde
bulundular.566[140]
El-Leys, Ebu'l-Esved yoluyla Urve'nin şöyle dediğini anlatır: "Ba« bam Müslüman olduğunda sekiz
yaşında idi. Şeytan "Rasulullah (s.a.v,) Mekke'nin yukarısında yakalandı" diye bir vesvese saldı.
Zübeyr on iki yaşlarında bir gençti. Hemen kılıcını alıp yola çıkıp geldi. Onu gören şaşırıyor ve
"Çocuğa bak kılıç taşıyor!" diyorlardı. Zübeyr Nebi (s.a.v.)'in yanına gelince, (Efendimiz) "Sana ne
oluyor?" diye soıdu. O da durumu haber verip "Seni yakalayanları kılıçtan geçirmeye geldim."
dedi.567[141]
Rivayete göre Zübeyr (r.a.) gayet uzun boylu olup bineğe bindiğinde ayakları yerde sürünürdü. İnce
yanaklı seyrek sakallı idi.568[142]
Ya'kub b. Şeybe -leyyin- gevşek sayılan bir senedle Zühri'nin "Zübeyr (r.a.) uzun boylu mavi gözlü,
yeşil saçlı biriydi." dediğini rivayet eder.569[143]
Ebu Nuaym der ki: Orta boylu, zayıf tenli, hafif sakallı, esmer, kıllı, saç ve sakalını boyamayan
biriydi.570[144]
Vakidi der ki: Uzun da değildi kısa da değildi. Seyrek sakallı esmer tenli biriydi.
Onun, Cemel savaşı günü çarpışmayı bırakıp gittiğini, İbnu Curmuz'un arkasından yetişerek onu hile
564[138] İstiab 1/325; Tarihi Halife 183; Siyeri A'lamu'n-Nubela 3/532
565[139] Zübeyr için bkz: Müsned 1/164-167; Buhari, Tarih-i Kebir 3/409; İstiab 1/580; Hilyetu'l-Evliya 1/89-92; Futuhu'ş-Şam 1; Halife b. Hayyat, Tabakat 13, 89,
291; Ibnl Kuteybe, el-Mearif 128, 142, 157, 59, 68, 219, 311, 575, 585; Fesevi, Iil-Mn'rlfo 2/412-414
566[140] Bkz. Müsnedi Ahmed, Zübeyr b. El-Avvam'ın müsnedi 1/164-167; Müsnedl Ihu Ya'la 2/29-47; Bu bilgileri böylece İbni Asakir Tarihi Dımışk'ta verir. 18/337
567[141] İbni Ebi Şeybe 12/92; Hakim 3/360, 361; Hilyetu'l-Evliya 1/89; İbnu Abdi'1-Berr, İstiab 1/581; Üsdü'1-Ğabe 2/197; El-İsabe 1/545; Tarihu Dımışk 18/344;
Burada "Allah yolunda çekilen ilk kılıç oldu." İlavesi var.
568[142] İbni Sa'd, Tabakat 3/107; Hakim 3/360; Taberani, Kebir 1/118, 119; İbnu Asakir, Tarihu Dımışk 18/346; El-Bed'u ve't-Tarih 5/83; İstiab 1/581
569[143] Tarihi Dımışk 18/346
570[144] Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya 1/89; Tarihi Dımışk 18/346
yaparak namazda öldürdüğünü daha önce anlatmıştık.
Sahih haberde kesin olarak geçmektedir ki: Zübeyr (r.a.) dört yüz milyon dirhemden fazla emlak bırakmıştır. Hiçbir zaman ne bir yere vali oldu ne de haraç (maliye) bakanlığı gibi bir vazife aldı. O sadece ticaret yapan, ticaretten kazanan biriydi.571[145]
Denilir ki, onun kendine haraç ödeyen bin tane kölesi olup onların ödediği verginin tamamını oradan kalkmadan sadaka olarak dağıtırdı. Kendi evine bundan bir şey girmezdi.572[146]
Leys b. Sa'd, İshak'ın kardeşi Ebu Ferve aracılığıyla, Hz. Ali (r.a.)'ın şöyle dediğini rivayet eder:
-Benimle beş kişi çarpıştı:
1- Benimle insanların kendisine en itaat olunanı Aişe
2- İnsanların en yiğidi Zübeyr,
3- İnsanların en hilebazı Talha b. Ubeydullah ki, hiçbir hilebaz ona hile yapamadı.
4- İbadete en düşkün insan Muhammed b. Talha b. Ubeydullah, o övgüye değen biriydi, babası onu kandırıp buraya getirdi.
5- İnsanların en cömerdi
Ya'la b. Münye, ki bir kişiye otuz dinar, silah ve atı benimle çarpışmaları için verirdi, savaş ettiler.
Musa b. Talha b. Ubeydullah'tan: "Ali, Zübeyr, Talha, Sa'd b. Ebi Vakkas aynı yıl içinde doğdular." diye nakledilir.573[147]
El-Leys, Ebu'l-Esved'den nakledilir: Zübeyr sekiz yaşlarında İslam'a girmiştir.574[148]
Daha önce anlattığımız gibi "Zübeyr, Bedir harbinde bir ata bindi. Başında sarı bir sarık vardı. Gökten yardıma gelen meleklerde başlarında sarı sarıkla indiler.575[149]
Hassan b. Sabit onun hakkında şu şiiri söylemiştir:
1- Nebi (s.a.v.)'e yaptığı biat ve onun gidişatı üzerinde, Havarisi sabit kaldı. Söz fiil ile kemal buldu.
2- Peygamberin tarz ve yolunda gitti. Hakkın velisini veli edindi. Hak en adaletli olandır.
3- Meşhur bir gün olunca, hücum eden kahraman, meşhur süvaridir o.
4- Harp ayaklarından eteğini çekip kızıştığında ölüme en önde koşan yarışçıdır o.
571[145] Tarihi Dımışk 18/346, 347; İbni Sa'd 3/107
572[146] Tarihi Dımışk 18/399; İstiab 1/583; Üsdü'1-Ğabe 2/99; El-Vafi bi'1-Vefeyat 14/183
573[147] Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/44; Tarihi Dımışk 18/343
574[148] Hakim 3/360; Üsdü'1-Ğabe 2/198; İstiab 1/581; Ebu Nuaym, Hilye 1/89
575[149] İbni Sa'd 3/103; Taberani, Kebir 1/120 no 230; Hakim 3/361; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 18/353; Üsdü'1-Ğabe 2/197; Zemahşeri, Rabiu'l-Ebrar 4/38; Zehebi, S. A. Nubela 1