02 Mart 2015

TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 43. BÖLÜM)



TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 43. BÖLÜM)
Osman şehit edildi. 402[81]
Seyf b. Ömer ise bu konuda Ebu Harise ile Ebu Osman'ın şöyle dediklerini nakleder:
Muaviye'ye Hz. Osman'ın mahsur haberi ulaşınca hemen Habîb b. Mesleme el-Fihrî'ye haber saldı
ve gelince ona: "Benim emrimi kusur etmeden yerine getirecek birini bul!" dedi. O da: "Bu işe
benden iyisini tanımıyorum!" dedi. O da: "Öyleyse bu iş senin, ama şimdi bana görüşü tenkit
edilemeyen, nasihati dinlenen bir adam bul ki, onu da senden önce göndereyim, sen onu ordunun
keşif kısmında acele yola çıkar." dedi. O da "Asker mi, sivil de olur mu?" dedi. Muaviye de "Şamlı
olsun!" deyince o "Ordudan olsun dersen birini sana tavsiye ederim, diğerlerinden olunca
bilmediğim biri hakkında seni yanıltmak istemem." dedi. Muaviye "Haydi ordudan seç" demesi
üzerine o "Yezid b. Şüc'a el-Himyerî!" dedi. O da bin kişilik bir öncü müfrezesinin başına Yezid b.
Şüc'a'yi geçirip Ya Habib! Eğer sen Osman sağ iken Medine'ye ulaşabilirsen halife odur ve emir
onun emridir. Sana ne emrederse onu yap. Eğer öldürüldükten sonra oraya ulaşırsan onun yerini
gösteren ya da onun aleyhine olan hiç kimseyi sağ bırakmayıp öldüreceksin. Eğer sana sen oraya
varmadan bir haber gelirse ilerleme yerinde dur ve emrimi bekle." dedi.
Böylece Yezid b. Şuc'a'yı bin kişilik bir süvarinin başında yola çıkardı. Katırlara binip atları yedeğe
almışlar, beraberlerinde üzerlerinde bayraklar olan develer vardı. Peşlerine de Habib b. Mesleme'yi
yola çıkardı. Baş komutan o idi. Birlikte yola çıktılar. Yezid daha hızlı gidiyordu. Hayber yakınlarına
varınca Hz. Osman'ın ölüm haberi geldi. Az sonra da -Şam'a doğru- Hz. Osman'ın kanlı gömleği ile
hanımı Naile'nin kesik parmaklarını götürmekte olan Nu'man b. Beşir ile karşılaştılar. Haberi alan
Yezid Nu'man'la birlikte Habib'in olduğu yere geri döndü.
Nu'man Şam'a doğru gitti. Onlar Muaviye'nin haberini beklediler, sonra "dön" emrini alıp Şam'a
geldiler. Muaviye hemen gömleği ve mafsalından kılıçla kesilmiş bir parça el ve iki parmağı çıkarıp
Şam'daki minbere astı. Çevredeki ordulara bu haberleri yazdı. İnsanlar bir yıl ağladı bunlar orada
asılı kaldı. Şam halkının erkeklerinden bir kısım Hz. Osman'ın katillerini öldürmeden hanımlarına el
sürmeyeceklerine ihtilam dışı gusül etmeyeceklerine ve yatakta yatmayacaklarına dair yemin
ettiler. Gömlek her gün minbere asılıp Naile'nin parmakları da iliklerine takılıyordu.403[82]
Evzâî anlatıyor: Bana Muhammed b. Abulmelik b. Mervan, şunları söyledi: Muğia b. Şu'be, mahsur
halde olan Hz. Osman'ın yanına girdi ve ona: "Sen umumun halifesisin, gördüğün gibi başına şu
bela geldi. Şimdi ben sana üç husus arz ediyorum, bunlardan birini tercih et.
A- Ya çıkıp bunlarla çarpış zira yanında kafi miktarda sayı ve kuvvet var. Üstelik sen hak, onlar batıl
için çarpışacak.
B- Yahut onların başında nöbet tuttukları kapı değil de, sana geçebileceğin kadar duvardan bir kapı
deldir, oradan çıkıp bineğine atla ve Mekke'ye git. Zira sen Mekke'de oldukça onlar senin kanını
helal sayamazlar.
402[81] Tarihi Dımışk 29/377
403[82] Tarihi Dımışk 39/378, 379; Taberi 4/562
C- Yahut da Şam'a git. Zira onlar Şamlı -yaman adamlardır. Üstelik de aralarında Muaviye var."
Bunu dinleyen Hz. Osman:
-Çıkıp onlarla çarpışmam hususuna geleyim, ben kesinlikle Peygamber (s.a.v.)'e ümmetinin kanını akıtma hususunda ilk halef -vekil-olmayacağım. Mekke'ye gitme meselesine gelince, evet onlar orada benim kanımı helal sayamayacaklar. Ama ben Nebi (s.a.v.)'in:
"Kureyşli bir adam Mekke'de ilhad yapar, alemin azabının yarısı onun boynunda olur." buyurduğunu işittim. Ben asla o kimse olmayacağım. Şam'a gitmeme gelelim. Evet Şam halkı Şam halkıdır, Muaviye de aralarındadır. Ama ben hicret yurdumdan asla ayrılmayacağım. Peygambere komşuluğu terk etmeyeceğim." dedi.404[83]
Hz. Osman'ın Rüyası
Nafi, İbni Ömer (r.a.)'tan naklediyor:
-Hz. Osman (r.a.) bir sabah kalkıp insanlara rüyasını anlatarak dcdiki: Ben Rasulullah (s.a.v.)'i bu gece rüyamda gördüm, bana:
Ey Osman! Yarın yanımızda iftarını aç." buyurdu. O gün de öldürüldü.405[84]
Muhammed b. Şirin der ki:
-Hz. Osman'ın öldürülüşünde Hz. Ali'yi itham eden hiçbir kimse tanımıyorum. Öldürüldüğünde ev tıklım tıklım dolu idi. Onlar arasında Abdullah b. Ömer, Hasen b. Ali de vardı. Ama Osman (r.a.) kesinlikle bunlarla savaşmama kararı aldı.406[85]
Yine bir başka yoldan İbni Şirin şöyle anlatıyor:
-Hasen, Hüseyin, İbnu Ömer, Mervan ve İbni Zübeyr hepsi de silahlarını kuşanmış olarak gelip Hz. Osman'ın yanına girdiler. Hz. Osman: "Ben sizlerin geri dönüp silahlarınızı bırakmanızı ve evleri-nizden ayrılmamanıza karar verdim." dedi. İbnu Ömer, Hasen ve Hüseyin (r.a.)'lar çıktı. Zübeyr'le Mervan ise: "Biz de buradan ayrılmamaya karar verdik." dediler.407[86]
Yine İbnu Şirin der ki: O gün Hz. Osman'la beraber evde yedi yüz kişi vardı. Eğer Osman bunlara izin verseydi, Allah'ın izniyle eşkıyayı çevrelerinden sürüp çıkana kadar onlarla çarpışırlardı. (Bunlar arasında İbni Ömer, Hasen b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr de vardı.)408[87]
404[83] Müsned-i İmam Ahmed 1/67 h.no 483; İbni Asakir 39/381; Hatib, Tarih 14/272
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 141-154
405[84] Tarihi Dımışk 39/384; İbni Sa'd 3/75; İbni Ebi Şeybe 12/50 (Naile'den) 14/592 İbni Ömer
406[85] İbni Ebi Şeybe 15'te (Hz Ali'ye halife olarak biat edilince itham başladı) ilavesi var. Tarihi Dımışk 39/390; Belazuri 6/223
407[86] Tarihi Halife s. 174; Tarihi Dımışk 39/391
408[87] İbni Sa'd 3/71; Tarihi Halife 173; Tarihi Dımışk 39/391
(İbnu Ebi Arûbe, Katade'nin Hasen-i Basrî'den yaptığı) rivayetinde, Hz. Osman'ın yanından en son
çıkan kimsenin Hz. Hasen b. Ali olduğu söylenir.409[88]
Abdullah b. Zübeyr (r.a.) der ki: Ben Hz. Osman'a haydi çık da bunlarla çarpış! Seninle beraber
bulunan öyle kimseler var ki onlarla bu sayıdan daha az olanlara Allah zafer veriyor. Vallahi bunlarla
savaşmayı Allah sana helal etmiştir." dedim de bana "Ben asla onlarla savaşmayacağım. Kim beni
dinleyip sözümü tutuyorsa Abdullah b. Zübeyr'e itaat etsin." dedi. O zaman Abdullah, Hz. Osman'ın
komutanlarından biriydi. Eşkıya girdiğinde Hz. Osman oruçlu idi.410[89]
İbni Şirin anlatıyor: Zeyd b. Sabit (r.a.), Hz. Osman evinde mahsur iken Ensardan üç yüz kişilik bir
kuvvetle Hz. Osman'ın yanına girdi ve "İşte Ensar kapıda emrini bekliyor ve "Biz Allah'a ikinci kere
Ensar olmak istiyoruz." diyorlar, diye iki defa tekrar etti ise de Hz. Osman:
-Çarpışmak ha! Asla olmayacak, dedi.411[90]
Ebu Salih, Ebu Hüreyre'den şöyle dediğini nakleder:
-Mahsur kaldığı sıra Hz. Osman'ın yanına girdim ve: Artık vurmak güzel oldu!" dedim de "Ben de
içlerinde beraberken bütün insanları katletmem hoşuna gider mi?" diye sordu. Ben "hayır" deyince
Hz. Osman: "Eğer sen bir tek adam öldürürsen bütün insanları öldürmüş olursun." dedi. Ben de geri
dönüp çarpışmadım.412[91]
Misver b. Mahreme (r.a.)'in kölesi olan Ebu Avn der ki:
-Mısırlılar, Hz. Osman'a Irak'tan (İbni Amir'in) Mısır'dan (İbnu Ebi Şerh'in) Küfe ve Basra'dan yardım
ordusu haberi gelene kadar onun kanını ve onunla savaşı helal saymamışlardı. Lakin haber onlara
gelince: "İmdad kıtaları gelmeden acele edelim!" dediler.413[92]
Müslim Ebu Said (Hz. Osman'ın azat ettiklerinden biri) anlatıyor: Hz. Osman (r.a.) yirmi tane
köle(sini) azad etti. Sonra birkaç tane don isteyip onları üzerine sıkıca bağlayarak giyindi. Halbuki
bu donları -bu şekilde- ne cahiliye döneminde ne de Müslümanlık döneminde giymişti. Sonra: "Ben
Rasulullah (s.a.v.)'i Ebu Bekr'i ve Ömer'i rüyamda bana:
"Sabret! Zira sen akşama bizimle iftar edeceksin." derlerken gördüm." dedi. Sonra bir Kur'an istedi
ve önüne koyup sayfalarını açtı. (okumaya başladı.) öldürüldüğü zaman Kur'an hala önünde açık
duruyordu.414[93]
409[88] Halife 174; Tarihi Dımışk 39/391, 392
410[89] İbni Ebi Şeybe, Musannef 14/591, 15/204; İbni Sa'd 3/70; Tarihi Dımışk 39/394, 395
411[90] İbni Sa'd 3/70; Tarihi Dımışk 3/395; İbni Ebi Şeybe 15/205; 14/591; İbn Ebi Şeybe 15/227 no 19551'de Hasen-i Basri'den buna yakın ifadelerle anlatılır ve (iki
kereyi) birincide Rasulullah'a şimdi de sana" şeklinde verir.
412[91] Halife, Tarih 173; İbni Sa'd 3/70; Tarihi Dımışk 39/396
413[92] İbni Sa'd 3/72; Tarihi Halife ; Belazuri 6/219; Tarihi Dımışk 39/399-400
414[93] Tarihi Dımışk 39/400; Heysemi Mecmeu'z-Zevaid 7/232, 9/96'da hadisi Ebu Ya'la'nın Kebir'ine isnad edip "ricali sikadır." der. Aynı haberi İbni Ebi Şeybe
11/76'da İbni Sa'd 3/75'te Hz Osman'ın eşinde nakleder.
Şurahbil İbnu Avn, Hasen-i Basrî'den nakleder: BanaHz. Osman'ın azatlı kölesi Vessâb (bu konuda) şunları anlattı:
-Ruveycil denen adam, sanki kurt gibi bir görüntü ile gelip kapıdan içeriye bakıp, kontrol etti ve hemen geri çekildi. Ardından Hz. Ebu Bekr'in oğlu Muhammed on üç kişi ile birlikte gelip Hz. Osman'ın yanına kadar geldi ve sakalından tutup öyle bir kaldırdı ki, ben dişlerinin çatırtısını duydum. Sonra Hz. Osman'a "Artık Muaviye seni koruyamaz, İbnu Amir seni kurtaramaz. Çevreye yazdığın mektupların seni kurtaramaz." dedi. Hz. Osman "Kardeşimin oğlu sakalımı bırak." dedi.
Vessab der ki: Ben onu topluluktan bir adama gözü ile işaret ederek yardım isterken gördüm. O da ucu sivri bir demir alıp Osman'a geldi ve onu kafasına sapladı, (sonra o çekildi) sonra hepsi birden hücum edip onu öldürdüler.415[94]
Üsame'nin azatlısı Rayta anlatıyor:
-Hz. Osman'ın katli sırasında ben de evdeydim. Muhammed b. Ebi Bekir geldi Osman'ı sakalından tutup salladı. Osman (r.a.)'ı "Kardeşimin oğlu sakalımı bırak. Sen bu yolduğun şeye verdiğin acı ile babanı incitecek bir şey yoluyorsun." dedi. Baktım ki sanki Muhammed bu sözden utanır gibi oldu ve Osman'ın üzerinden kalkıp elbisesinin ucu ile "geriye dönün" işareti yapmaya başladı. Rayta der ki:
-Bir de Hz. Osman'ın arkasından bir adam elinde yaş bir hurma değneği ile gelip alnına vurdu. Hz. Osman bir taraftan eliyle kanı siliyor, bir yandan da "Allah'ım kan davamı senden başka kimse istemesin." diyordu. Başka birisi gelip kılıçla Hz. Osman'ın göksüne vurdu ve onu öldürdü, diğerleri her taraftan kılıçlarıyla vurmaya başladılar.
Sonra gördüm ki, evi yağmalamaya başlayıp aralarında (biri elbiseleri, biri ayna başka biri bir başka eşya alarak) bölüştüler.416[95]
Mücalid b. Said anlatıyor: Bana Şa'bi anlattı ki:
-Mısırlılardan Tûceybli bir adam geldi. Adamları Hz. Osman'ın etrafında idi. Kılıcını sıyırıp "Dağılın başından!" deyince insanlar kenara çekildi. Kılıcının ucunu Hz. Osman'ın karnına doğru savurdu. Hz. Osman'ın hanımı Naile binti Ferafisa Hz. Osman'ı korumak için eliyle kılıcı tutmaya kalktı. Kılıç da parmaklarını koparttı.417[96]
Bir başka rivayette ise Hz. Osman (r.a.)'ı öldüren kimsenin Hımar (eşek) denen biri olduğu söylenir.403
Vakidi der ki: Bana Abdurrahman b. Abdülaziz, Abdurrahman b. Muhammed b. Abdi'nin şöyle dediğini anlattı:
-Muhammed b. Ebi Bekr, Amr b. Hazm'ın evinden duvardan atlayarak Hz. Osman'a hücum etti.
415[94] İbni Ebi Şeybe 5/201; Tarihi Halife 174; İbni Sa'd 3/73; Tarihi Dımışk 39/404, 405; Belazuri Esnab 6/215
416[95] Tarihi Dımışk 39/406
417[96] Tarihi Dımışk 39/405
Beraberinde Kinâne b. Bişr, Sûdân b. Humrân el-Muradî ve Amr b. Hamık vardı. Hz. Osman'ı, eşi Naile'nin yanında Bakara suresini okurken buldular.
Muhammed b. Ebi Bekr önlerine geçip Hz. Osman'ın sakalından tutup: Yâ Na'sel (ey sırtlan) işte Allah seni şimdi rüsvay etti." dedi. Hz. Osman da: "Ben Na'sel değil, Allah'ın kulu ve müminlerin emiriyim!" dedi. Muhammed de: "Artık seni benim elimden ne Muaviye kurtarabilir ne falan ne falanca." dedi. Hz. Osman ise "Bak yeğenim! Sakalımı bırak. Baban sağ olsaydı senin şu oturduğun göksüme oturup da senin yolduğun gibi sakalımı yolmazdı." dedi. Muhammed de: (Babam senin şu yaptıklarını görse hiçbirini kabul etmezdi.) Senden istenilen şu sakalını yoluşumdan daha çetindir." dedi. Hz. Osman (r.a.) da: "Sana karşı Allah'tan yardım diler ondan medet umarım." dedi.
Bunun üzerine elindeki keskin uçlu demiri Hz. Osman'ın alnına sapladı. Kinane b. Bişr de hücum edip elindeki bu sivri demirleri Hz. Osman'ın kulağının altına sapladı, demir orayı yırtarak varıp tâ boğazına saplandı. Sonra hep birden kılıçla hücuma geçerek onu öldürdüler.
Ravi Abdurrahman, İbnu Avn'den şunları duyduğunu anlatır:
-Kinane b. Bişr demir bir sopa ile onun alnına ve başının önüne vurup yüz üstü düştü, yere düşünce de Sudan b. Humran gelip kılıçla vurup öldürdü. Amr'in, Hz. Osman'a kini vardı. Dokuz kılıç vurup "Üç tanesi Allah için, altısı da bundaki hakkım için." dedi.418[97]
Şa'bi, Muğira b. Şu'be (r.a.)'tan naklediyor.
-(Ben Ali (r.a.)'a: "Bu adamı öldürecekler. Eğer o öldürüldüğünde sen Medine'de olursan insanlar senin hakkında şüpheye düşecek, en iyisi sen çık falan yere git, böyle yaparsan Yemen'deki bir mağarada olsan bile insanlar sana gelecek." dedim. Lakin Ali (r.a.) kabul etmedi.) Hz. Osman (r.a.) yirmi iki gün muhasara altında tutuldu. Sonra Hz. Osman'ın kapısını yaktılar. (Evde Abdullah b. Zübeyr, Mervan ve daha çok kimse vardı. "Bize çarpışma izni ver!" dedilerse de o "Benim Peygamberime verdiğim bir sözüm var. Ona sabredeceğim. Bu adamlar kapıyı yakmakla daha büyük bir şey istiyorlar." deyip reddetti.) Evde bulunanlar da dışarı çıktılar. (Hz. Osman Kur'an isteyip okumaya başladı. Yanında Hz. Hasan vardı. Ona "İşte baban şimdi büyük bir belada, Allah aşkına sen de çık." dedi.)419[98]
Süleyman et-Teymî, Ebu Nadra aracılığı ile Üseyd el-Ensarî'nin kölesi olan Ebu Said'den naklediyor:420[99]
-Nihayet Hz. Osman kapıyı açıverdi ve önüne Kur'an-ı Kerim'i koydu. Yanına eşkıyadan biri girdi. Ona: "Benimle senin aranda hakim olarak Allah'ın kitabı var!" deyince bu adam Hz. Osman'ı bırakıp evden çıktı. Sonra bir başkası girdi. Hz. Osman yine "Benimle senin aranda Allah'ın kitabı var!" dedi ise de bu adam kılıcını çekip salladı. Hz. Osman onu eli ile karşılayınca kılıç elini kesti. Bilemiyorum elini koparttı, bilemiyorum yardı. Bunun üzerine Hz. Osman: "Ama vallahi Allah'ın kitabını ilk yazan
418[97] İbni Sa'd 3/73; Belazuri 6/220; Taberi 4/393; Tarihi Dımışk 39/409
419[98] Zehebi tek cümle ile verince hadiseyi Taberi'den (4/392) İbni Asakir 39/410'dan naklettim. Hadisin gerisi aynen üst kaynaktaki gibi devam eder.
420[99] Bu uzun bir haber olup burası son kısmından bir bölümdür.
bu el idi." dedi.
Sonra "Kara ölüm (el-Mevtu'1-Esved) " denilen bir adam içeri girdi. Hz. Osman'a henüz kılıç vurulmamıştı. Üzerine atılıp eliyle boğazını sıktı. (Sonra çıkıp) "Vallahi ben Osman'ın boğazından daha yumuşak bir şey görmedim. Onun boğazını sıktığımda tıpkı vücudunun içinde, bir yılan varmışçasına titrediğini gördüm." dedi.421[100]
Zühri'den şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Osman ikindi namazı vakti öldürüldü. Hz. Osman'ın azat ettiği siyah bir köle Kinane'ye saldırıp öldürdü. Sudan b. Hamran da köleyi öldürdü. (Kavga Osman'ın evinin her tarafını sardı. Eşkıyadan biri: "Osman'ın kanı helal olur da malı olmaz mı!" diye bağırdı. Hepsi yağmaya koyulup bütün eşyalarını aldılar. Hz. Osman'ın hanımı Naile "Kabe'nin Rabbine yemin olsun siz hırsızsınız. Vallahi ey Allah düşmanları siz onu Allah için öldürmediniz. Siz onu oruç ağzıyla namazın ilk rekatında Kur'an okurken öldürdünüz." diye bağırdı. Eşkıya evi terk edince evin kapısı kapatıldı. Üç ölü vardı: Hz. Osman, kölesi ve Kinane b. Bişr.)422[101]
Ebu Nadra, yine Ebu Said'den şöyle anlatır:
-Hz. Osman (r.a.)'a demirlerle vurduklarında kan sakalından akarak Kur'an'in üzerine
"Onlara Allah kafidir. O işiten ve bilendir." (Bakara ayet 137) ayetine damladı. Hz. Osman Kur'an'ın üzerine kapandı.423[102]
İmran b. Hudeyr anlatıyor: Herhalde Abdullah b. Şakik idi, bana bu konuda şunları anlattı:
-Hz. Osman'ın ilk damlayan kanı "Allah size kafidir. O işiten ve bilendir." Ayeti üzerine damlayan olmuştur. Çünkü Ebu Hüreys'in anlattığına göre kendisi ile Süheyl el-Murrî oraya gitmişler. Kendilerine bu Kur'anı çıkarıp gösterdiklerinde halâ damlaların bu ayet üzerinde olduğunu görmüşler. Çünkü bu damlalar Kur'an'a işlemiş idi.424[103]
Muhammed b. İsa b. Sümey'a, İbnu Ebî Zi'b yolu ile Zühri'den naklediyor: Zühri der ki: Said b. Müseyyeb'e "Bana Hz. Osman'ın nasıl öldürüldüğünü anlatır mısın?" dediğimde "O mazlum olarak öldürüldü. Onu yalnız bırakanlar da mazur idiler." dedi. Ben de "Bu nasıl oluyor?" deyince Said bana şunları anlattı:
-Hz. Osman (r.a.) halife seçildiğinde Peygamber (s.a.v.)'in ashabının bir kısmı bunu hoş karşılamamışlardı. Çünkü o kendi kabilesini çok sever idi. On iki yıl hüküm sürmüş ve bu esnada pek çok Ümeyye oğullarından Peygamberle sohbeti olmayan -sahabî olmayan- kimseleri devlet idaresine atamıştı. Valilerinin pek çoğu Peygamber (s.a.v.)'in ashabının hoşlanmadığı şeyler icra ediyordu. Onlar hakkında Hz. Osman çok kere itaba maruz kalıp, ashabı razı etmeleri istenmişti. Buna rağmen onları görevden almıyordu. Hilafetinin son altı yılının başında, amca oğullarını ve
421[100] İbni Ebi Şeybe 15/219; Tarihi Halife s. 174; Taberi 4/386; Tarihi Dımışk 39/411
422[101] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 6/221; İbni Sa'd 3/74; Taberi 47391; Tarihi Dımışk 39/413, 414; Belazuri, Muhammed b. Sa'd'ın Vakidi'den: "Doğru olan Kinane b. Bişr'in Hz Ebu Bekr'in oğlu ile daha sonra Mısır'da öldürülüşüdür. Burada anılması hatadır." dediğini anlatır.
423[102] Belazuri, Ensab 6/220; Tarihi Dımışk 39/419
424[103] Tarihi Halife 175; Tarihi Dımışk 39/414; Taberi 4/384
kendileriyle olanları, diğerlerine tercih edip onları vali yapmaya başladı. Onlara işlerinde Allah'tan korkmalarını emrediyordu. Abdullah b. Ebi Sarh'ı Mısır genel valisi yaptı. Orada yıllarca kaldı. Mısır halkı sonunda şikayete gelip, onun zulmünü şikayet ettiler.
Daha önce de Hz. Osman'dan, Abdullah b. Mesud (r.a.), Ebu Zer (r.a.) ile Ammar b. Yasir (r.a.)'lara da, iyi olmayan bir takım kötülükler dokunmuştu.425[104] Bundan dolayı, İbnu Mesud'un kabileleri olan Benu Huzeyl ve Benû Zührelilerin İbnu Mesud'a yapılanlardan dolayı kalplerinde bir kırgınlık vardı. Gifar oğullarıyla, onlarla anlaşması olan kabilelerinde Ebu Zer'den dolayı, kalpleri kırgındı. Mahzum oğulları da, Ammar b. Yasir'den dolayı Osman'ın boğazını sıkmak istiyorlardı. İşte bu sıra Mısırlılar gelip Abdullah b. Ebi Sarh'ı şikayet etmişler, Hz. Osman da, içinde valisini tehdid eden bir mektubu valiye yollamıştı. Fakat vali, Hz. Osman'ın kendisine yasakladığı bu suçları kabul etmedi.
Kendisini Hz. Osman'a şikayete gidenlerden birini döverek öldürdü.
Bunun üzerine galeyana gelen Mısırlılardan yediyüz kişi yolu çıkıp, Medine mescidine geldiler ve oradaki Peygamberimizin ashabımı vııll İbnu Ebi's-Serh'in yaptıklarını şikayet ettiler. Bunu dinleyenlerden Talha b. Ubeydillah (r.a.) kalkıp Hz. Osman'a çok sert bir konuşma yaptı. Hz. Aişe (r.a.), Hz. Osman'a: "Hz. Muhammed'in ashabı yunınn gelip bu adamı görevden al diyor, sen "o" diye diretiyorsun. Bu onlardan birini öldürdü. Valinin bu yaptıklarına karşılık onlara insaf et." diye haber saldı. Hz. Ali (r.a.) Mısırlıların sözcüsü olarak Osman'ın yanına geldi ve: "Bunlar senden bu adamın yerine başka bir adam istiyorlar, Onun yüzünden kan davası yapıyorlar. Valiyi görevden al, aralan udu hüküm ver. Eğer vali aleyhine bir şey varsa millete insaf et!" dedi.
Hz. Osman onlara: "Peki siz bir adam seçin onu onlara vali yapayım." deyince insanlar Hz. Osman'a Ebu Bekir'in oğlu Mulıammed'i tavsiye ettiler. Hz. Osman da onlara onu tayin ettiğini bildirip karar-namesini yazdı. Onlarla beraber muhacir ve ensardan bir grup insanı Mısırlılarla Abdullah b. Ebi Sarh arasındaki durumu kontrole gönderdi. Muhammed b. Ebi Bekr ve yanındakiler yola çıktılar. Medine'den üç konak mesafeye vardıklarında, ön ayaklarını yere vura vura, koşarak giden bir deve üzerinde siyah bir köle sanki birinden kaçıyor veya birini takip eder gibi bir vaziyetteydi. Ashab-ı Kiram ona: "Senin hikayen ne, vaziyetin ne? Kaçıyor musun kovalıyor musun?" dediler. O "Ben müminlerin emiri Hz. Osman'ın kölesiyim. Beni mısırdaki valisine gönderdi!" dedi. Ona "İşte Mısır valisi bu!" diye Muhammed'i gösterdiler. O: "Bu benim gittiğim değil!" dedi, ve Muhammed'e bu durumu anlattılar. O da bir adam salıp köleyi getirtti ve sorulunca; "kah, ben Hz. Osman'ın, kah ben Mervan'ın kölesiyim." dedi. İçlerinden biri onun Osman'ın kölesi olduğunu bildi. Muhammed ona sorular sordu ve üzerini arattı. Yanında mektup bulamadılar. Sadece yanında bir matara (deriden) olup derisi susuzluktan kurumuş ama çalkalanınca içinden ses geliyordu. Çıkartalım diye uğraştılar, çıkmayınca onu yardılar, baktılar ki bir mektup, Hz. Osman'dan vali Abdullah b. Sarh'a. Muhammed yanındaki sahabe ve diğerlerini toplayıp mektubu onların hu/urundu açtı. Bir de içinde: "Sana Muhammed b. Ebi Bekr, falan ve falan gelirse onları katletmen helaldir. Onun elindeki tayin kararnamesini yırt at,
benim yeni bir emrime kadar görevinin başında kal, senin zulmünü bana şikayete gelenleri benim
425[104] Bu konuyu Zehebi atlıyor. Ama biz bu kıssadan sonra bunları anlatacağız.
kararım sana gelene kadar hapset" yazılıydı. Mektubu okuyunca müthiş öfkelenip paniklediler ve Medine'ye geri geldiler. Muhammed mektubu adamlardan birinin beraberinde taşıdığı mührü ile mühürledi. Mektubu onlardan birine verdi. Medine'de Talha, Ali, Zübeyr ve Sa'd (r.a.)'larla diğer ashabı toplayıp huzurlarında mektubu açtı ve kölenin hikayesini onlara anlattı ve mektubu okuttu. Medine'de Osman (r.a.)'a öfkelenmeyen kimse kalmadı. Ebu Zer, Abdullah b. Mesud ile Ammar b. Yasir'in adamlarının öfkesi iyice arttı. Mektup okununca ashap evlerine giderken, hepsi içindekilerden dolayı üzüntülü idi. Mısırlılar da gelip Osman (r.a.)'ı kuşattılar. Muhammed b. Ebi Bekir de, Beni Teymlilerle diğer kabileleri Osman'ın üzerine kışkırttı. Hz. Ali bu durumu görünce Talha, Zübeyr ve Ammar'la bir kısım ashaba -ki hepsi Bedir'de savaşanlardı- haber salıp sonra köleyi deveyi ve mektubu yanına alarak beraberce Hz. Osman'ın yanına girdi ve "Şu deve ve şu köle senin mi?" deyince Osman (r.a.): "Evet" dedi. "Peki şu mektubu sen mi yazdın?" deyince Hz. Osman "hayır" deyip onu yazmadığına, emretmediğine ve bilmediğine yemin etti. Hz. Ali de: "Peki ya bu mühür senin mi?" deyince Hz. Osman "Evet." dedi. Hz. Ali "Peki senin kölen, senin devenle, üzerinde senin mührün bulunan bir mektupla yola çıkar da, sen bunu nasıl bilmezsin?" dedi. Hz. Osman da köleyi böyle bir mektupla Mısır'a göndermediğine yemin etti. (Mektuba iyice) Dikkat edince, yazının Mervan'a ait olduğunu anlayıp, Hz. Osman'dan Mervan'ı kendilerine teslim etmesini istediler. Mervan o sıra Hz. Osman'ın muhasara altındaki evinde idi. Ama Osman onu vermeyi reddetti. Ashap yanından öfkeyle kalktı. Bu işte bir şüphe vardı. Kesinlikle Osman'ın batıl üzerine yemin etmeyeceğini biliyorlardı. Ancak içlerinden bir kısmı: "Mervan'ı bize teslim edip, onu sorgulayıp, mektubun gerçeğini ortaya çıkarmadan Osman kendini bizim kalbimizde aklayamaz. Peygamber ashabından bir kısmına, haksızca, nasıl ölüm fermanı verilir. Eğer bunu Osman yazdı ise görevden atacağız. Eğer Mervan onun adına uydurdu ise konuyu görüşeceğiz." diyorlardı. Ashap böylece evlerine dağıldı. Osman da öldürürler korkusuyla Mervan'ı onlara çıkartmadı.
İnsanlar Hz. Osman'ı kuşatıp hatta su vermemeye başladılar. Bir gün o insanlara gelip "İçinizde Ali var mı?" dedi. "Hayır" dediler. "Sa'd var mı?" dedi. "hayır" dediler. Biraz susup sonra: "peki içinizde Ali'ye isteğimi tebliğ edecek kimse var mı, bize su gönderse?" dedi. Haber Ali'ye ulaşınca ona üç tuluk su gönderdi. Haşim oğulları, kökleriyle Ümeyye oğulları arasındaki kavga sebebiyle su neredeyse ulaşamayacaktı. Bir çok kişi yaralandı. Ali (r.a.)'a "Osman'ın öldürülmek istendiğini sandığı" haberi ulaşınca, "Biz Mervan'ı yakalamak istiyoruz. Yoksa Osman'ın katline asla izin vermeyiz, onu kimseye bırakmayız." dedi.
Sonra oğullan Hasen ve Hüseyin'e: "Kılıçlarınızı alıp Osman'ın kapısında durun ve kimseyi içeri sokmayın!" dedi. Zübeyr (r.a.) oğlu Abdullah'ı Talha (r.a.) da oğlu Muhammed'i ona desteğe yolladı. Sahabenin bir kısmı da çocuklarını ona yolladı. Bunlar Mısırlıların Osman'ın yanına girmesine engel oluyor ve Mervan'ı teslim etmesini istiyorlardı.
Bir de insanların Osman'a attığı oklar; Osman'ın kapısında Hz. Hasan'in kanlar içinde bıraktı, Mervan'a bir ok isabet edip, biri de Muhammed b. Talha'yı kanlar içinde bıraktı, Hz. Ali'nin kölesi Kanber'in de yaralanması bir araya geldi. İşte Muhammed b. Ebi Bekr bunları görüp, Hz. Hasan'in dayıları sayılan Haşim oğullarının Hz. Hasan ve Hüseyin'in vaziyetine kızarak bir fitne yayabilecekleri korkusuna kapıldı ve iki arkadaşının ellerinden tutarak; "Haşim oğulları gelip Hasan'ı bu halde
görürlerse, Osman'ın etrafını kuşatanlar dağılır ve arzumuz yok olur. Ama bizimle gelin, eve duvardan atlayarak girip onu kimse bilmeden öldürelim." dedi. Muhammed ve iki arkadaşı Ensardan birinin evinin duvarından tırmanarak Osman'ın yanına girdiler. Evdekilerden kimsenin haberi olmadı. Çünkü onların hepsi damda idiler. Osman'la hanımı Naile'den başka kimse yoktu. Muhammed arkadaşlarına "yerinizde durun. Önce ben gireyim onu yakalayınca siz girip onu öldürün." dedi. Muhammed girip Hz. Osman'ın sakalını tuttu. Hz. Osman: "Vallahi baban seni böyle görse senin bana yaptığın bu hureketin ona çok kötü gelirdi!" deyince Muhammed elini gevşetti. Ama diğer ikisi girip Hz. Osman'a saldırarak onu şehid ettiler. Sonra hemen geldikleri yerden kaçtılar. Sonra hanımı bağırdı. Evdeki gürültü lebebiyle bağırmasını duyan olmadı. O da dama çıkıp "müminlerin emiri öldürüldü." diye bağırdı. Hz. Hasan ve Hüseyin ve diğerleri içeri girdiler ki Osman (r.a.)'ı boğazından kesilmiş olarak buldular. Üzerine kapanıp ağlaştılar.
Ölüm haberi Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr ve Hz. Sa'd'a ve Medine'dekilere ulaşınca akılları başlarından çıkmış gibi evlerinden çıkıp Hz. Osman'ın yanına geldiler. Onu boğazlanmış olarak gördüler. Bunun üzerine Hz. Ali, oğlu Hasan'a bir tokat, Hüseyin'in jöksüne bir yumruk atıp Talha'nın oğluna ağır sözler sarf edip Abdullah b. Zübeyr'e lanet okuyup "Siz kapıda beklerken müminlerin emiri nasıl öldürülür!" dedi. Öfke ile kalkıp evine gitti. Kanaatince Talha bu olaya yardımcı olmuştu. Yolda Talha rastladı ve çocukları niye dövdüğünü sorunca Hz. Ali: Allah onlara da sana da lanet etsin! Emirin katli ile bu kötülük bana da değsin diye çalıştın, Peygamber ashabından Bedir'e katılmış bir kimse, aleyhime ne bir delil ne şahit var." dedi. Talha da: "Eğer Osman Mervan'ı teslim etseydi öldürülmeyecekti." deyince Hz. Ali de: Eğer Mervan'ı size teslim etseydi "aleyhine hüküm verilmeden önce o da öldürülecekti." dedi. Sonra evine gitti.
İnsanlar hep birden koşarcasına Ali'ye geliyorlar ve "Sana biat edeceğiz, uzat elini!" diyorlardı. Ali (r.a.) ise: "Bu iş size düşmez. Bu iş Bedir'e katılanlara aittir. Bedir'e katılan sahabeler kime razı olursa halife o olur!" diyordu. Bedir'e katılanların hepsi de gelip: "Bu işe layık senden daha iyisini göremiyoruz, elini uzat da biat edelim." dediler. Hz. Ali, Talha ve Zübeyr neredeler?" dedi. Ona, dili ile ilk biat eden Talha, eli ile ilk biati yapan da Sa'd oldu. Sonra Ali (r.a.) mescide gidip minbere çıktı. Tebrik ve biate yanına ilk çıkan Talha oldu. Ona eliyle biat etti. Sonra Zübeyr, Sa'd ve Peygamberin diğer ashabı biat etti. Sonra inip insanlara dua etti ve Mervan ile Ebu Muayt'ın oğullarını istedi ise de onlar Hz. Ali'den kaçtılar.
Hz. Aişe ağlayarak çıkıp "Osman öldürüldü!" diyordu. Ammar onu "Sen dün onun aleyhine kışkırtıyordun, bu gün ona ağlıyorsun." dedi. Ali (r.a.) Osman'ın eşine gelip "Osman'ı kim öldürdü?" deyince "Bilmiyorum, iki kişi yanına girdi ki, onları tanımıyorum ancak yüzlerini görsem bilirim. Beraberlerinde Muhammed b. Ebi Bekr vardı." deyip Muhammed'in yaptığını Ali'ye anlattı. Hz. Ali, Muhammed'i çağırıp kadının anlattıklarını sordu. Muhammed de: "O yalan söylemiyor. Vallahi işin gerçeği, ben onu öldürmek için yanına girmiştim. Bana babamı hatırlatınca Allah'a tövbe ederek kalkıp gittim. Vallahi ne öldürdüm ne de öldürenlere tutuverdim." dedi. Hz. Osman'ın eşi de "Doğru söylüyor, ama onları içeri bu soktu." dedi.426[105]
426[105] Belazuri Ensabu'l-Eşraf 6/134 ve 6/183-187; Tarihi Dımışk 39/415 ve devamı
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 154-165
4.BÖLÜM
Hz. Ali'ye Biat Ediliş
Muhammed b. Alkame b. Vakkas, babası aracılığıyla dedesi Alkame'nin şöyle dediğini anlatır:
-Hz. Osman'ın ölümünden sonra -halifeye- biat meselesini görüşmek için Mahrame'nin evinde toplanmıştık. Ebu Cehm b. Huzeyfe: "Sizden kime biat edecek isek, bizim ile kısas yapılma arasına Hz. Osman'ın katillerine kısas yapılmaya engel olmayacak!" dedi. Bunu duyan Ammar (r.a.) da: "Ama bu kısas Osman'ın kanına karşılık istenecekse bu olamaz!" dedi. Ebu Cehm de ona: "Bre Sümeyye'nin oğlu! Sen Osman'ın kanından kısas istemiyorsun da sırtına yediğin birkaç kırbacın kısasını mı istiyorsun!" deyince o gün insanlar biat edemeden dağıldılar.427[1]
Ömer b. Ali b. El-Huseyn babası Ali'nin şöyle dediğini rivayet eder: Bir gün Mervan (vali iken):
-Şu topluluğun içinde Hz. Osman -bizim adamımız olduğu halde onu sizin adamınızdan -yani Ali'den- daha fazla müdafaa eden kimse olmamıştır, dedi. Ben de:
-Peki ne oluyor da siz ona, hutbeye çıkınca sövüp sayıyorsunuz!" dedim. Mervan da: "Vallahi bu idare işi ancak şimdilik böyle yürüyor." dedi. Bu hadiseyi İbni Hayseme kuvvetli bir isnad ile Ömer b. Ali'den rivayet ediyor:428[2]
Vakidi, İbnu Ebi Sebra -Said b. Ebi Zeyd -Zühri isnadıyla Ubeydullah b. Abdillah'tan naklediyor. Şehit edildiğinde Hz. Osman'a ait otuz milyon dirhem ile, yüz elli bin dinar hazinecisinde idi. Yağmalayıp hepsini götürdüler. Sadece Rebze'de otuz bin sığır ile iki yüz elli bin dinar değerinde sadaka malı kaldı.429[3]
İbnu Lehî'a, Yezid b. Ebi Hab'in: "Osman (r.a.)'ın üzerine giden bu grubun çoğunun delirdiği haberi bana ulaştı." dediğini anlatır.430[4]
Leys b. Ebi Süleym, Tavus yolu ile İbni Abbas'tan Hz. Ali (r.a.)'ı "-Osman'ı kast ederek- Vallahi ne öldürdüm ne de bunu emrettim. Lakin mağlup edildim." derken duyduğunu nakleder. Bunu Hz. Ali üç kere tekrar etmiş.431[5] Hz. Ali'den buna benzer bir çok ayrı rivayetler yapılmıştır.432[6]
Yine Hz. Ali'nin "Hz. Osman'ı katledenlere lanet ettiği." nakledilir.433[7] Şa'bi'den de şöyle dediği rivayet edilir:
427[1] Şimdilik kaynağını bulamadım
428[2] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 2/407'de bunu İbni İshak yolu ile Ömer b. Ali'den nakleder.
429[3] İbnu Sa'd, Tabakat 3/76, 77; Tarihi Dımışk 39/442
430[4] Tarihi Dımışk 39/446
431[5] İbnu Sa'd 3/82; Tarihi Dımışk 39/450, 451; Belazuri, Ensab 6/224; İbni Ebi Şeybe 15/208; Abdurrezzak, Musannef 11/450
432[6] Bkz. Musannef 15/208; Ebu Zürare ve Ebu Abdillah'tan ve Zeyd b. Erkam'ın cariyesinden. İbni Asakir, 39/451, 53, 54'te Belazurî aynı yerde Ammar, Husayn el-Harisî ve diğerlerinden
433[7] Tarihi Dımışk 39/456
-Ben Hz. Osman'a yakılan ağıtların (mersiyelerin) içinde Ka'b b. Malik'in (aşağıdaki) şirinden daha güzel birini görmedim:
Elini kavgadan çekti -sonra kapısını örttü.
Allah 'in bundan gafil olmadığını yakinen imanı vardı.
Evdekilere: onları öldürmeyin, savaşmayan Her kişiyi Allah af eder.
Allah'ın onlara dostluktan sonra nasıl düşmanlık ve buğzu onlar üzerine su gibi döktüğünü gördün.
Gördün mü hayrı, ondan sonra ürkmüş deve kuşu gibi nasıl insanlardan geri dönüp gitti.434[8] o Hassan b. Sabit de şu sözlerle ona ağıt yazdı:
Kim, halis ölüm şerbeti tatmak isterse, Osman 'in evindeki aslan yatağına gelsin! Ak saçlıyı kuşluk vakti yediler.
Ondaki secdenin alameti geceyi teşbih ve Kur'an 'la kesmesi idi. Annem ve çocukları feda olsun sabret, Bazen sabır kötü şeylerde de faydalıdır.
Ey Osman'dan intikam alanlar, yakında kendi evlerinizde Allah'u ekber seslerini duyacaksınız.435[9]
Bu Yılki Vefat Olayları
Hicri otuz beşinci yılda ümmetin ileri gelenlerinden şu kimseler vefit tttiler:
Haris B. Nevfel: Nesebi: Haris b. Nevfel b. El-Haris b. Abdi'l-Muttalib b. Haşim olup, Huşiın oğullarından (Efendimizin amcası olan Haris'in oğlu)'dır.
Kendisi sahabe olmak şerefine ermişti. Peygamber (s.a.v.) onu Mekke zekatlarını toplama memuru yaptı. Mekke'de ayrıca bir kısım memurlukları ona verdi. Daha sonra Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz, Osman Mekke idareciliğini ona verdiler. Daha sonra Basra'ya göçüp §r»da kendine bir ev yaptı. Ve bu yıl içinde vefat etti.436[10]
Huris'in naklettiği tek hadis vardır ki, onu Hz. Aişe'den nakjeder, bunu Nesâî rivayet ediyor.437[11]
Amir B. Rabî:438[12]: Nesebi: Amir b. Rabîa b. Ka'b b. Malik el-Anezî (bin Vail'in oğlu Anez). Hattab el-
434[8] Tarihi Dımışk 39/537; Ayrıca şiir için bkz. İstiab 3/82 Divanı Ka'b s. 309; El-Eğani 16/233
435[9] Divan 1/96 ; İkdu'l-Ferid 3/81, 4/159, 284, 298
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 165-167
436[10] Bkz. ibni Sa'd 4/56, 57; Buhari, T. Kebir 2/283 no 2477; Belazuri, Ensabu'l-EşiRİ 1/440, 3/297; Tarihi Halife 195, 401; El-Muhabber 104;
437[11] Burada bir yanlışlık var. Her halde ya dizgi ya okuma hatası. Haris'in ıloğrudıiM İfindiıııi/.'dcn de rivayeti var. Nesai onun Hz Aişe'den de rivayetini verir. Buhnri'dı Tirlh'inclu 2/terc. No 2477'de bunu söyler. Nesai'deki Hz Aişe hadisi 157 Müsnod ft/67, 280'dcki "Ben Efendimizin elbisesinden meniyi ovalayarak giderirdim," Efendimizden direkt rivayetini İbni Sa'd 4/57'de Onun "Cenaze ilmisini hcr bize şöyle öğretti..." rivayetini nakleder. Zehebi'nin de burada arkadaşı
438[12] Amir b. Rabia için bkz: İbni İshak, Siyer 143, 181, 223; Vakidi, Meğazi 1/2/14 , 19, 31, 574, 721, 770, 1098, İbni Sa'd 3/386; Halife, Tarih s. 168; Ebu Zür'a, Tarih 1/164;
Adevî oğullarının anlaşmalısı idi. Ömer (r.a.)'tan önce Müslüman oldu. Hem Habeş'e hem de Medine'ye hicret etti. Bedir harbine katıldı.
Kendisi Peygamberimizden, Ebu Bekir'den ve Ömer'den rivayette bulunmuştur. Oğlu Abdullah, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Ömer ve Ebu Ümame b. Sehl de Âmir'den rivayette bulunmuşlardır.
Hz. Ömer'in babası onu evlat edinmişti. Hz. Ömer Cabiye'ye geldiğinde sancaktarı o idi.
İbnu İshak: Muhacir olarak Medine'ye ilk gelen Ebu Seleme b. Abdi'1-Esed ardından Âmir b. Rabîa olmuştur, der.439[13]
Vakidi der ki: Amir b. Rabîa'nın ölümü, Hz. Osman'ın ölümünden birkaç gün sonradır. Âmir evine kapandığı için insanlar ondan ancak cenazesi musallaya çıkartılınca haberi oldu.440[14]
Yahya b. Said el-Ensarî'nin Abdullah b. Amir b. Rabîa'dan nakline göre, babası Âmir, Hz. Osman'a kılıçla saldırdıklarında rüyasında yanına gelmiş ve Abdullah'a: "Kal da fitneden seni koruması için Allah'a yalvar." diye söylemiş.441[15] ir rivayette de Hz. Osman'dan az önce öldüğü söylenir.
Abdullah B. Vehb:442[16] Nesebi: Abdullah b. Vehb b. Zem'a b. El-Esved b. El-Muttalib b. Esed el-Kuresi el-Esedî. Annesinin adı Karîbe olup, müminlerin annesi Ümmü Seleme'nin bacısıdır.
Bir rivayette onun sahabe olduğu söylenirse de doğru olan onun sa-
Mizzi'ye (Tehzibu'l-Kemal 5/294 no 1049) itimaden sadece Nesai'ye havale etmiş. Yoksa hadisi Tahavi 1/48'de Müclez Haris-Aişe isnadıyla verir ve diğer sahabe ve Tabiinden aynı hadisi Hz Aişe'den nakleder.
I habe rütbesine ulaşamadığıdır. Urve ve diğerleri ondan rivayette bulunurlar. Hz. Osman (r.a.)'la beraber aynı evde o gün şehit edilmiştir.
Abdullah B. Ebî Rabîa: Nesebi: Abdullah b. Ebî Rabîa b. El-Muğîra b. Abdullah b. El-Mahzûmî. Meşhur Şair Ömer'in babası ve Ayyaş'in kardeşidir.443[17] Adı Bahir olup, Peygamberimiz onu Abdullah diye adlandırdı. Kendisi ileri gelen bir Eşraf olup, suretçe insanların en güzellerinden idi. Kureyşlilerin Habeşistan'a göçen muhacirlere işkence etmesi ricası için, Amr b. El-Âs ile gönderdikleri o idi. Sonra Müslüman olmuş ve çok iyi bir Müslümanlık sergilemişti.444[18]
Peygamberimiz onu (Yemen'deki Aden ile Taiz şehirleri arasındaki) el-Cened ve civarına emir olarak tayin etmiş, o da tâ Hz. Osman zamanındaki fitne çıkana kadar orada kalmıştı. Hz. Osman'a yardım
439[13] İbni Sa'd 3/387; Hakim, Müstedrek 3/357
440[14] İbni Sa'd 3/387; Hakim 3/358; El-İstiab 3/6
441[15] İbni Sa’d 3/387; İstiab 3/6
442[16] Bkz. Buhari, Tarihi Kebir 5/218; Halife, Tabakat 241; Belazuri, T. Dımışk; İstaib 2/307, 309; Üsdü'1-Ğabe 3/273; Hakim 3/640; Tehzibu'l-Kemal 6/70
443[17] Bkz. Vakidi, Meğazi 33, 89, 130, 140, 198, 220, 70, 785, 829, 863, 895; İbni İshak 159, 169, 213, 25, 322; Tarihi Halife 154; Tabakat-ı Halife 21; Buhari, T. Kebir 5/9; El-Ma'rife ve't-Tarih 1/248; Belazuri 1/232-234
444[18] İbni Sa'd 5/444; El-Vafî bi'1-Vefeyat 17/146; İstiab 6/167
etmek üzere yola çıkıp, Mekke yakınlarında bineğinden düşerek ölmüştür.445[19] Peygamber (s.a.v.)
ondan (kırk bin...) borç istemiş o da bunu vermişti.
Onun torunu İbrahim'in babası Abdurrahman aracılığı ile yaptığı bir hadis rivayeti vardır. Vakidi,
Kesir b. Zeyd yolu ile Muttalib b. Hantab'dan naklediyor: Hz. Ömer onlara: "Bu idarecilik işi şu
Tulekâ (denen Mekke fethinde Peygamberden iman suresi isteyen) denen heriflere verilmesi uygun
değildir. Eğer bu hususta bir çelişkiye düşüyorsanız, Abdullah b. Ebî Rabîa'nın sizden gafil olduğunu
sanmayın." dedi.
Bir adamdan Vakidi, Abdullah b. Rabîa'nın: "Beni de şuraya alın ki benim görüşümden mahrum
olmayın!" deyince, "Sen aramıza giremezsin." dediler. O da: "Eğer Ali'ye biat ederseniz "duyduk ve
isyan ettik, Osman'a biat ederseniz, duyduk ve itaat ettik deriz." dedi."
Hz. Osman muhasara edilince, Abdullah ona yardım edebilmek için Yemen'in San'a şehrinden
süratle yola çıktı. Yolda kendisine at üzerinde gelen Safvan b. Ümeyye rastladı. Kendisi katır
üzerinde binili idi. Katır attan ürküp geçerken sıyırdı geçti ve üzerindeki Abdullah'ı yere attı. Uyluk
kemiği kırıldı, sonra kendisi bir sedyeye konuldu. Sonra Hz. Osman öldürülünce onun kan davasını
elde etmek için bir çok insanı silahla donandırdı.446[20]
Osman B. Affan (R.A.):447[21] Nesebi: Osman b. Affan b. Ümeyye b. Abdi-Şems'tir. Müminlerin emiri,
Ebu Amr ve Ebu Abdillah lakablı olup kureyşli ve el-Emevî'dir.
Peygamberimizden Ebu Bekr ve Ömer'den rivayeti vardır. Kur'an'ın kıraatle okunuş tarzını bizzat
Peygambere arz (okuyup dinletme) tarzı ile dinleten odur. Ebu Abdurrahman es-Süllemî, Muğira b.
Ebi Şihab, Ebu'l-Esved ve Zirr b. Hubeyş de Kur'an'ı ona arz etmişlerdir.448[22]
Ondan rivayette bulunanlar: Üç oğlu, Ebân, Said ve Amr, kölesi Humran, Enes (r.a.), Ebu Ümame b.
Sehl, el-Ahnef b. Kays, Said b. El-Müseyyeb, Ebu Vail, Tarık b. Şihab, Alkame b. Vakkas, Ebu
Abdirrahman es-Sülemî, Malik b. Evs b. El-Hadesân ile bunlar dışında daha çok kimse.
Hz. Osman ilk Müslümanlardan olup, iki nur (zevce) sahipli lakabı olup, iki hicrette de bulunan bir
kimsedir. İki bacının kocası olan odur. Hz. Ömer'le beraber Cabiye'ye geldi. Rasulullah'ın kızı Rukiye
ile hicretten önce evlendi. Bu evlilikten Abdullah dünyaya geldi ve "Ebu Abdullah" künyesi oldu.
Daha sonra diğer oğluna nisbeten "Ebu Amr" da dendi.449[23]
Annesi, Kürez b. Habib b. Abdişems kızı Ervâ'dır.450[24] Anneannesi Abdulmuttalib b. Haşim'ın kızı
445[19] Buhari, Kebir 5/10; İbni Sa'd 1/337'de onu tayin edenin Efendimiz değil, Hz Ömer olduğunu söyler.
446[20] Buhari, Kebir 5/10; İbni Sa'd yeni kısım 1/334, 335 h.n o 146; Müsned 4/36; Nesai, Mücteba 7/314; İbni Mace 2/809; El-Ma'rife ve't-Tarih 1/248
447[21] Hz Osman için bkz: İbn Sa'd 3/53-58; Belazuri 6/99 ve devamı Tarihi Dımışk tam cilt 39; Buhari, T. Kebir 6/no 2191; İbni Hişam; Tarihi Halife 168; Fazailu's-
Sahabe 1/448-527; Müsned 1/57, 75;Buhari Sağir 1/58-71; El-Cerh ve't-Ta'dil 6/882; Istiab 3/1037, 1053; Tehzibu'l-Kemal 19-446 no 3847
448[22] Geniş izah için bkz. Belazuri Ensabu'l-Eşraf 6/100
449[23] Tarihi Dımşık 39/3, 4
450[24] İbni Sa'd 3/58; Tarihi Dımışk 39/6
(Efendimizin halası) Beyzâ'dır.451[25] Habeşistan'a hanımı Rukiyye (r.a.) ile hicret etti. Bedir
savaşında Rukiyye hasta olduğundan Peygamber (s.a.v.) Osman'ı onun tedavisine baksın diye harbe
götürmedi. Rukiyye Bedir harbinden birkaç gün sonra vefat etti. Peygamber (s.a.v.) onu harbe
katılmış gibi sayıp Bedir ganimetine ve sevabına ortak etti. Sonra diğer kızı Ümmü Gülsüm'le
evlendirdi. Oğlu Abdullah altı yaşında iken hicretin dördüncü yılı içinde vefat etti.452[26]
Bize ulaşan rivayetlere göre Hz. Osman ne uzun ne kısa, güzel yüzlü, büyük sakallı, esmer tenli,
eklem kemikleri iri, geniş omuzlu, sakalını sarıya boyayan ve dişlerini altınla kaplattıran biri idi.453[27]
Şeddad'ın kölesi Ebu Abdullah'tan: "Osman'ı hutbe okurken gördüm. Üzerinde fiyatı kırk dirhem
olan kaba bir gömlek, tüyleri dökülmüş Küfe işi bir mendil (havlu) olup, zayıf elli, uzun sakallı güzel
yüzlü olarak gördüm." dediği nakledilir.454[28]
Abdullah b. Hazm'dan şöyle dediği nakledilir: "Ben Hz. Osman'ı gördüm. Şimdiye kadar ondan daha
güzel yüzlü ne bir erkek ne de bir kadın gördüm.
Hasen b. Ebî Hasen'in şöyle dediği nakledilir: Ben Hz. Osman'ı gördüm, yüzünde suçiçeği noktalan
vardı. Tüyleri kollarını kaplamış gibi gür idi.455[29]
Es-Saib'den: "Ben Hz. Osman'ı sakalını sarıya boyadığını gördüm. Ondan daha güzel bir ihtiyar
görmedim!" dediği anlatılır.456[30]
Ebu Sevr el-Fehmî anlatıyor: Eşkiyaların muhasarası altında kaldığı zaman Hz. Osman'ın yanına
gelmiştim. Hz. Osman: "Ben on şeyi Rabbimin katına sakladım:
1- Ben İslam'a giren ilk dört kişinin dördüncüsüyüm.
2- Ömrümce kasıtlı bir şey yapmadım (diğer okunuşta müzik söylemedim.)
3- Yalana tenezzül etmedim.
4- Rasulullah'abiat için elini tuttuktan sonra, bir daha sağ elimi tenasül organıma dokunmadım.
5- Müslüman olduktan sonra üzerimden içinde köle azat etmediğim hiçbir Cuma geçmedi. Ancak
kölem olmadığı zaman sonra azad ettim.
6- Ne cahiliye ne İslam dönemimde ben hiç zina etmedim.
7- Peygamberin teşvikiyle Tebük seferine çıkan ordunun donatımını temin ettim.
8- Peygamber (sav) kızını bana nikahladı.
451[25] İbni Sa’d 3/53: Tarihi Dımışk 39/6 lakabı Ümmü Hakim’dir.
452[26] T. Dımışk 39/8; İbni Sa'd 3/54; Bu oğlunun gözüne horozun biri gagası ile vurup yaraladı. Yara azarak ölümüne sebep oldu.
453[27] Tabakat 3/58; T. Dımışk 39/16; Taberani 1/30
454[28] Taberani, Kebir 1/30; Tarihi Dımışk 39/20
455[29] T. Dımışk 39/23; Yalnız burada Saib'den değil hanımından nakledilir.
456[30] T. Dımışk 39/23; Yalnız burada Saib'den değil hanımından nakledilir.
9- Sonra o ölünce diğer kızını nikahladı.
10- Cahiliye ve İslam dönemimde hiç hırsızlık yapmadım.457[31] İbni Ömer rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz:
"Biz Osman'ı babamız İbrahim (as)'a benzetiyoruz." buyurdu.458[32] Eğer sahih ise Hz. Aişe (r.a.)'tan da buna benzer bir rivayet var.459[33]
Ebu Hüreyre'den naklediliyor: Rasulullah (s.a.v.), mescidin kapısı yanında Osman'a geldi ve: "Ya Osman! işte Cebrail bana Allah'ın seni Ümmü Gülsüm'le Rukiyye'nin mihrinin ve sohbetinin aynısı ile evlendirdiğini haber verdi." buyurdu. Hadis İbni Mace'dedir.460[34]
Enes veya diğer birinden Efendimiz, Osman'daki ikinci kızı da ölünce, kabri başında durup şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: "Ey dul babası ey dul kardeşi. (Yani dul kimseyi evlendirmeye yardımcı olanlar.) Ben Osman'la iki kızımı da evlendirdim. Eğer yanımda üçüncü bir kızım olsaydı onu da Osman'la evlendirirdim. Ben Osman'ı kendiliğimden değil, gökten gelen bir vahiy emri ile evlendirdim."461[35]
Hasen-i Basri'den nakledildiğine göre, Hz. Osman (r.a.)'a "Zinnureyn" denilmesini şöyle açıklamış: Çünkü biz, bir Peygamberin iki kızıyla arka arkaya evlenerek kapısını onların üzerine örten –zifafa giren- Osman'dan başka bir kimse bilmiyoruz.462[36]
Atıyye el-Avfî, Ebu Said el-Hudrî'den naklediyor:
-Rasulullah (s.a.v.)'i ellerini kaldırıp Hz. Osman'a dua ederken gördüm: "Ya Rab, Osman b. Affan'dan ben razı oldum, sen de razı ol!" diyordu.463[37]
Abdurrahman b. Semura anlatıyor: Efendimiz (s.a.v.) Tebük seferini çıkmak için -meşekkat ordusunu- hazırladığı bir sırada, Hz. Osman elbisesinin içinde bin dinar getirip, onu Peygamber (s.a.v.)'in kucağına boşalttı. Peygamber (s.a.v.) onları eli ile tekrar tekrar karıştırarak:
"Affan'ın oğlu bu günden sonra amel etmese de bir zarara uğramaz." buyurdu. Haberi bu ifade ile Ahmed b. Hanbel Müsned'inde rivayet ediyor. Ebu Ya'la da Müsned adlı eserinde yine aynı hadiseyi Abdurrahman b. Avf tan nakleder ve "Osman meşekkat ordusunun yedi yüz okiyye altın ile
457[31] İbni Ebi Şeybe 12/53; İbni Ebi Asım 27581 no 1308; Belazuri 6/104; Tarihi Dımışk 39/27; El-Ma'rife ve't-Tarih 2/488; Taberi 4/390;
458[32] T. Dımışk 39/28, 32; İbnu Adiyy, Kamil 5/1783; Ukaylî 3/174; İlelu'l-Mütenahiye 1/196; İbnu Adiyy: "Bu hadisi Ramehürmüz kadısı Amr b. Salih el-Ehvazî, El-Omarî'den rivayet etti. Onun bundan başka da hadisleri var ki bunlara uyulamaz." der. Belazurî 6/101'de Said b. Müseyyeb'den.
459[33] Zehebi'nin işaret ettiği hadisi İbni Adiy 5/178; İbnu Asakir 39/28de Amr b. El-Ezher el-Ateki'den Hişam b. Urve -Urve isnadıyla Hz Aişe'den "Efendimizin kızı Ümmü Gülsümü Hz Osman nikahladığında "Deden İbrahim ve baban Muhammed'e en çok benzeyen odur." Hadisidir. Ama Buhari T. Kebir'inde bu Amr'ın yalancı olduğunu söylediği gibi İbnu Adiy de bu hadisi Hişam b. Urve'den bu adamdan başka nakleden yok, derken Nesai, Yahya b. Main ve diğerleri de "zayıf der.
460[34] İbni Mace 110; Ravi Osman b.halid zayıftır. Tarihi Dımışk 39/39, 40
461[35] T. Dımışk 39/44-45; İbni Ebi Asım, Sünne 2/572 on 1291
462[36] T. Dımışk 39/51
463[37] T. Dımışk 39/54; Belazuri, Ensab'ında bunu İbni Ömer'in oğlu Salim'den nakleder.
donatımını yaptı." ifadesine yer veriyor.464[38]
Huleyd b. Da'lec es-Sedusî de Hasen-i Basri'den şöyle dediğini anlatır: Tebük seferinde Osman b. Af
fan yedi yüz elli deve, elli tane at -veya dokuz yüz yetmiş deve ile orduya destekte bulunmuş
idi.465[39]
Habbe el-Urani Hz. Ali'nin "Rasulullah (s.a.v.) efendimiz
"Allah Osman'a rahmetiyle muamele etsin, ondan melekler bile utanır!" buyurduğunu anlatır.466[40]
El-Muharibî (Abdurrahman b. Muhammed), Ebu Mesud -Ebu Seleme Bişr b. El-Eslemî isnadıyla
Beşir el-Eslemî'nin şöyle dediğini rivayet eder:
-Muhacirler Medine'ye geldiklerinde içme suyunu beğenmediler. Gifar oğullarından adamın
birisine ait "Roma" adı verilen bir kuyusu vardı. Bir tuluğu bir Müd'den satılırdı. Rasulullah (s.a.v.)
sahibine "Bu kuyuyu cennette sana verilecek bir pınar karşılığında parasız satar mısın?" buyurdu.
Adam da: "Ya Rasulallah ne benim ne çoluk çocuğumun geçinebilmesi için, bundan başka gelir
getirecek bir kaynağı yok. Teklifine evet demeye gücüm yetmez!" dedi. Bu durum Osman b. Affan
(r.a.)'a ulaşınca hemen gidip o kuyuyu otuz beş bin dirhemden satın aldı. Sonra da Peygamber
(s.a.v.)'e gelip: "Ben o kuyuyu alırsam, o adama teklif ettiğin cennette bir pınar karşılığına vermeyi,
bana da teklif eder misin?" dedi. Rasulullah (s.a.v.) de: "Evet." deyince Hz. Osman "Öyleyse ben
onu salın alıp Müslümanlara vakfettim" dedi.467[41]
Ebu Hüreyre (r.a.)'tan nakledilir: Hz. Osman, Peygamber efendimizden cenneti iki defa satın aldı: 1-
Roma kuyusunu aldığı gün 2-Meşakkat ordusunu donattığı gün.468[42]
Hz. Aişe (r.a.) der ki: Bir gün Rasulullah (s.a.v.), inciği açılmış olarak evinde yaslanmış oturuyordu.
Ebu Bekir gelip izin istedi. Girmesine izin verildi. Peygamber (s.a.v.) aynı vaziyette idi. Ebu Bekir'le
konuştu. Sonra Ömer girmek için izin istedi. Ona da izin verildi. Yine aynı vaziyette idi. Onunla da
konuştu. Sonra Osman izin istedi. Rasulullah hemen oturdu, elbisesini düzeltti. Osman da girip
konuştu. Çıkınca Aişe dedi ki: Ya Rasulullah, Ebu Bekir girdi oturumuna gelmedin, aldırmadın. Ömer
girdi yine aldırmadın. Sonra Osman girince oturup elbiseni düzelttin!" dedi. Nebi (s.a.v.) de:
"Meleklerin kendisinden utandığı bir kimseden ben de haya etmeyeyim mi?" buyurdu. Hadisi
Müslim Rivayet etmiştir.469[43]
Buna benzer şekilde ifadelerle Ali, Ebu Hüreyre ve Abdullah b. Abbas (r.a.)'lardan da nakiller
464[38] Müsned 5/63 no 20657; Tarihi Dımışk 39/63; Tirmizi 3701; Hakim 3/102; Beyhaki, Delail 5/215; İbni Ebi Asım 2/588; Abdurrahman b. Avf rivayeti: Ebu Ya'la
2/161 no 852; Ravi İbrahim b. Amr b. Ebân zayıftır.
465[39] İbni Ebi Asım, Sünne 2/588; İlelu'l-Mütenahiye 1/254; Tarihi Dımışk 39/70; Lakin bu Huleyd zayıflığında ittifak edilen bir ravidir. Bilhassa naklettiği zıt bir bilgi
ise ona uyulmaz.
466[40] Tarihi Dımışk 39/80-94
467[41] Tarihi Dımışk 39/73
468[42] Tarihi Dımışk 39/72
469[43] Müslim, Fazailu's-Sahabe h. No 2401/36; Tarihi Dımışk 39/80; Müsnedi Ebu Ya'la 3/h.no 4815, 7/415 h.no 4437; Müsned 6/104, 1/71 h.no 516; Hakim 3/95;
Tahavi, Müşkil 1695; Buhari Edebu'l-Mufred 603
vardır.470[44] Enes (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in
"Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebu Bekir, Allah'ın dinini korumada en katıları Ömer,
hayaca en doğru amellisi Osman b. Affan'dır." buyurduğunu rivayet eder.471[45]
Talha b. Ubeydullah da Rasulullah (s.a.v.)'in:
"Her Peygamberin bir arkadaşı vardır. Benim de -Cennetteki- arkadaşım Osman'dır." buyurduğunu
nakleder.472[46]
El-Kuff (Kuyu ağzını çevreleyen duvar) hadisinde Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.) şöyle anlatır: Bu gün
mutlaka Peygamberle olayım diye, mescide gelip Efendimizin Eriş kuyusunun olduğu bahçe tarafına
gittiğini öğrenip oraya varır ve Efendimizi kuyunun ağzındaki duvarda oturduğunu görür, selam
verip bahçe kapısına gelip oturur ve "Bu gün Rasulullah'in kapıcısı ben olacağım." der."
Ebu Musa devamla der ki:
-Ebu Bekir geldi, ona izin almaya geldim. Efendimiz: "Onu içeri al, ve cennetle müjdele!" buyurdu.
Ben de öyle yaptım. Sonra Ömer gelip izin istedi. Ben de geldim Efendimiz aynısını söyledi, ben de
Ömer'e söyledim. Ebu Bekir, Peygamber (s.a.v.)'in sağına Ömer de soluna oturdu.) Sonra Osman
gelip izin istedi. Peygamberimize gelip haber verdim. Nebi (s.a.v.) de:
"Ona izin ver ve üzerine gelecek bir bela sebebiyle onu da cennetle müjdele." buyurdu.473[47]
Şuayb b. Ebi hamze, Zühri'den Velid b. Süveyd'in şöyle dediğini nakleder:
-Süleym oğullarından, yaşı tâ Ebu Zer (r.a.)'ın Rabze'de olduğu zaman ona gittiğini anlatacak kadar
ihtiyar bir adam anlattı ki: Ben Ebu Zer (r.a.)'ın da bulunduğu bir mecliste idim. Benim kanaatime
göre, Ebu Zer kendisini Rabze'ye sürgün eden Hz. Osman'a karşı içinde bir öfke -tenkid besliyor
olmalıydı. Osman'ın adı geçince mecliste bulunanlardan biri bu konuyu ona arz etti. O da, Ebu
Zer'in Osman'a karşı içinde bir şey beslediği kanaatinde imiş.
Ebu Zer hemen: "Osman hakkında sakın hayırdan başka bir şey söyleme! Zira ben ondan müthiş bir
görüntü seyrettiğime şahitlik ederim. Ben onda ölünceye kadar asla unutmayacağım şeye şahit
oldum. Ben bir şeyler duyup öğrenmek için hep Peygamber (s.a.v.)'in boş kaldığı zamanları
gözetleyen biriydim. Bir gün yanına gittiğimde evinden çıkmış başka birinin evinde idi. Yanına
vardığımda kimse yoktu. Bana geliş sebebimi sordu. Ben de: "Allah ve Resulü getirdi." dedim.
Oturmamı emretti yanı başına oturdum. Az sonra Ebu Bekir geldi. O da aynen benim yaptığım gibi
yaptı. Sonra Ömer geldi, ona da aynısı yapıldı. Sonra Osman geldi, o da selam verip Ömer (r.a.)'ın
470[44] Hakim, Müstedrek 3/95, 103; Buhari, Tarihi Kebir 5/104; İbni Adiy, El-Kamil 7/21; Tarihi Cürcan s. 369 tere. No 620; Tarihi Dımışk 39/91; Hz Ali'den, Tarihi
Dımışk 39/92'de İbni Abbas ve Ebu Hüreyre'den.
471[45] Tarihi Dımışk 39/95; İbnu Mace 104, Hakim 3/422; Beyhaki Kübra 6/210; Abdurrezzak 20387; Müsned 3/281;
472[46] Tirmizi 3698; Hakim 3/97; T. Dımışk 39/104; İbni Mace 109; İ. Ebi Asım 1289'da bunu Ebu Hüreyre'den verir. T. Dımışk 39/105; Tirmizi "Bu hadisin isnadı kavi
değil, hem munkatıdır." der. Sebebi de Haris Abdurrahman b. Ebi Zübab'ın Talha'ya yetişmemesidir. Zira Talha 36'ncı yılda Cemel savaşında öldü. Bu ise hicri
146'da vefat etti.
473[47] Buhari, Fiten 92/4; Fazailu Ashabın Nebiyy 5, 7, Edeb 19; Müslim, Fazailu's-Sahabe 2403; Müsned 3/408, 4/407, 293, 2/165, 6/40; Tirmizi 3710; Edebu'l-
Mufred 1151; Haberin parantez arası kaynaklardan ilavedir. İbni Ebi Şeybe 12/55 ve Ahmed b. Hanbel Müsned 3/407'de buna benzer bir hadisi Nafi b. Abdu:'l-
Haris (r.a.)'tan nakleder ki bu da Kuf hadisidir. Nesai Kübra 8132
yanına oturdu. Sonra Peygamber (s.a.v.) eline yedi taş aldı. Taşlar birden Efendimizin elinde teşbih
getirmeye başladı. Hatta onların arı sesi gibi bir sesleri vardı. Sonra onları Ebu Bekr'e verdi. Onun
elinde de teşbih getirdiler. Sonra onları yere koydu, sesleri kesildi. Sonra taşları Ömer aldı onun
elinde de teşbih getirdiler. Rasulullah taşlan onun elinden alıp yere koyunca sesleri kesildi. Sonra
bunları Hz. Osman eline aldı. Onlar da diğerlerinin elinde olduğu gibi onun elinde de teşbih ettiler.
Sonra efendimiz onları Osman'dan alıp yere koyunca taşların teşbihi kesildi.474[48]
Süleyman b. Yesâr anlatıyor: Cahcâh el-Ğifarî denen bir adam, Hz. Osman'ın dayandığı bastonu
elinden kapıp, o bastonu kendi dizine vurarak kırdı. Bastonun kırığından çıkan bir ağaç kamgası
dizine batıp yarası sonradan kangren oldu.
Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki:
-Biz Rasulullah (s.a.v.)'in zamanında bile: Ebu Bekir, sonra Ömer, sonra Osman -gelir diye- sayardık.
Bu haberi İbni Ömer (r.a.)'tan büyük bir grup muhaddis nakletmiştir.475[49]
Şa'bi der ki: Hz. Osman dışındaki sahabe halifelerden hiç birisi, Kur'an'ı bir araya getirip, ezberinde
toplamaya muvaffak olamamıştır. Ali (r.a.), dünya hayatından ayrıldığı zaman Kur'anı ezberinde
toplayamamıştı.476[50]
Muhammed b. Sirîn der ki: Ashabın hac ibadetini en iyi bileni Osman b. Affan (r.a.) sonra İbnu
Ömer'di.477[51]
Rıb'î b. Harâş, Huzeyfe (r.a.)'tan nakleder:
-Ben Ömer'le beraber, Arafat'ta Müzdelife'ye hareket için güneşin batmasını beklemek üzere
dikiliyorduk. Ömer, insanların yüksek sesle gürültü yaptığını ve hareketlerini görünce bana:
Yemenlinin oğlu! Bu fitne ne zamana kadar sürecek? dedi. Ben "Kapı kırılana yahut açılana kadar!"
deyince, Ömer ürktü ve "Bu ne demek?" dedi. Ben de "Bu adamın ölmesi veya öldürülmesidir."
Deyince, Ömer bunu dikte ettirip: Ya Huzeyfe kavmim benden sonra kimi emir yapacaktır?" dedi.
Ben de: İnsanlar Hz. Osman'a bakıp bunu yaydılar bile" dedim.478[52]
Ebu İshak, Harise b. Mudarrib'ten naklediyor:
-Hz. Ömer'le beraber hac yapmıştım. Deveyi şarkı okuyarak süren adam: "Emir ondan sonra Osman
b. Affan'dır." diyordu. Daha sonra Hz. Osman'la hac ettim, deveci yine "Ondan sonra emir Ali b. Ebi
Talib'tir." diyordu.479[53]
474[48] Tarihi Dımışk 39/118; Hayseme Fazailu's-Sahabe s. 105, 106
475[49] Tarihi Dımışk 39/162-165; Hatib, Tarih 8/257; İbni Adiy, El-Kamil 2/298; Ebu Davud 4627, 4628; Buharı, Fazailu Ashabı'n-nebi 3697
476[50] Tarihi Dımışk 39/178, 179; El-Ma'rife ve't-Tarih 1/487. Şa'bi bir rivayette der ki: Peygamber zamanında Kur'an'ı ezbere bitiren altı kişi oldu. 1-Übey 2-Zeyd b.
Sabit 3-Muaz 4-Ebu'd-Derda 5-Said b. Müseyyeb 6-Ebu Zeyd.
477[51] İbni Sa'd 3/60, 2/351; Tarihi Dımışk 39/181; Belazuri 6/104
478[52] Tarihi Dımışk 39/186; Zehebi metni buradak kısa olan haberi vermişse de anlaşılması için ben uzun olanı aldım.
479[53] Belazurî, Ensab 6/112, Tarihi Dımışk 39/187

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...