TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 41. BÖLÜM)
3- İbni Mesud
4- Abdullah b. Salim'in yanında arayın." Dedi.258[100]
Ebu Zer'in "Yeşillikler senden daha alim birini gölgelendirmedi ya
Eba Derda!" dediği nakledilir.259[101]
Ebu Amr ed-Dâni (kıraat imamı) der ki: Abdullah b. Âmir, Huleyd b. Sa'd el-Kârî, Raşid b. Sa'd ve Halid b. Ma'dân Kur'an (ı okuyarak) Ebu'd-Derda'ya arz ettiler.260[102]
(Zehebi) Derim ki: Bu bahsedilenlerin Kur'an'ı ona arz (dinlettirme) etmeleri biraz zor görünüyor.250 A'meş İbrahim Nehaî aracılığıyla Hemmam b. Haris'ten naklediyor:
-Ebu'd-Derdâ arap olmayan birine Kur'an okutmaya çalışıyor fakat adam
Ta'âmu'l-Esîm ayetindeki & harfinin zorluğu yüzünden Ta'âmu'l-Yetîm diye okuyor, Ebu'd-Derda "Ta'âmul Esim" diye düzelttikçe o bir
250 Zehebi Ma'rifetu'l-Kurrâ'da 18 nolu dipnotaki olayı Süveyd b. Abdu'l-Aziz'den verdiği bir rivayetle doğrular gibi. 1/41. "Ebu'd-Derdâ, Kuşluk cami Emeviyeye gelince Krıaat okuyacaklar geliyor. O da onları onar onar grup yapıp başlarına birer kalfa veriyor. Kendisi mihraptan onları gözetliyor. Kalfaların düzeltmediğini düzeltiyor. İbnu Amir de bu kalfalardan idi. Ebu'd-Derdâ ölünce yerini İbni Amir aldı."diye nakleder. Yine bunları saydırıp bin altı yüz talebe olduğuuriu da nakleder. Ancak Abdullah b. Âmir'i anlatırken 1/83: "Onun Ebu Zerr'den arz yoluyla kıraat ilmini almasına "bu haber ğaribtir. O Muğira el-Mahzumi'den o da Hz Osman'dan aldı." diyerek bunları rivayeten doğrular. İbnu'l-Cezerî, Zehebi'nin bu itirazına "Bilmem onun bu görüşünün bir dayanağı var mı. Zira imamların çoğu buna kesin gözüyle bakıyor. Sadece Ebu Amr değil."diye itiraz ediyor. Buradaki incelik şu: Abdullah b. Amir Yahya b. Haris ez-Zimari'ye göre Hicri 21'inci yılda doğmuştur. Ebu'd-Derda'nın ölümünde hicri 32'dedir. O zaman henüz sekiz dokuz yaşında bir çocuğun kalfa olacak yaşa gelmesi zor görünüyor. Ama Halid b. Yezid'e göre Efendimizin ölümünde iki yaşında ise o zaman bir şey denemez.
türlü peltek "s" harfini söyleyemiyordu. Bunun üzerine biraz kızan Ebu'd-Derda (r.a.) anlamı bir olan bir kelime seçerek
"Ta'âmu'l-Facir" diye okuttu.
Halid b. Ma'dân der ki: İbni Ömer (r.a.) "Bize iki akıllıdan bahsedin!" deyince "iki akıllı kim?" dediler. O. da "Muaz ile Ebu'd-Derdâ" derdi.261[103]
A'meş, Amr b. Murra yoluyla Heyseme'den nakleder: Ebu Derdâ tenceresini düzeltiyordu. Birden tencere elinden fırlayıp yüzüne çarptı ve tencere Allahı teşbih etmeye başladı. Ebu Derda "Ya
258[100] T. Dımışk 47/122; Zehebi metninde Zimlen kelimesi yanlışlıkla adam diye yazılmış ki, dizgi veya okuma hatasıdır.
259[101] T. Dımışk 47/122; İ. Ebi Hatem, el-Cerh ve't-Ta'dil 7/27
260[102] Zehebi, Ma'rifetu'l-Kurrâ 1/85, S. A. Nubela 1/346
261[103] İbni Sa'd 2/350; T. Dımışk 47/134; S. A. Nübela 2/343
Selman, gel!" babanın bir benzerini, asla duymadığı bir şey dinlemeye gel!" dedi. Selman gelince
ses kesildi. Ebu'd-Derda olanı anlattı. Selman (r.a.) da: "Sen bana bağırarak çağırmasaydın kesinlikle
Allah'ın büyük ayetlerinden bir mucizeyi görecek ya da duyacaktın." dedi. Bu sahih isnadlı bir
hadistir.262[104]
İmam Malik, Yahya b. Said el-Kattan'dan nakleder: Ebu'd-Derda iki kişi arasında yargılama yapıp da
davalılar dönüp giderken onlara bakar ve "Yanıma geri gelin de ben size nasıl hüküm verdiğimi
bana bir tekrarlayın!" derdi.263[105]
Ebu Vail Ebu'd-Derda'dan nakleder: Ben size kendimin yapmadığım bir şeyi emretmiş olabilirim.
Lakin ben Allah'ın beni, kendim yapmasam bile iyiliği söylediğim için mükafatlandıracağı
ümidindeyim.264[106]
Meymun b. Mihran'dan: Ebu'd-Derda: "Bilmeyene bir yazık, bilip de yapmayana yedi kere yazık
olsun." derdi.265[107]
Avn b. Abdullah anlatıyor: Ümmü Derda'ya: "Ebu'd-Derda hangi ibadeti daha çok yapar?" diye
sordum. O da "Düşünmek ve ibret almak!" diye cevap verdi.266[108]
Ebu'd-Derda'dan naklediliyor: Kendisine: "Günde kaç defa tesbihat yapıyorsun?" diye sorulmuştu.
Halbuki o hiç zikrine ara vermezdi. "Yüz bin kere teşbih yapıyorum ancak sayarken parmaklar
yanılıyor." dedi.267[109]
Muaviye b. Kurra, Ebu'Derda'dan: Üç şeyi ben severim, insanlar nefret eder:
1- Fakirlik
2- Hastalık
3- Ölüm.268[110]
Yine Ebu'd-Derda der ki: Rabbime kavuşmak içinölümü, Rabbime karşı tevazulu olmak için fakirliği,
günahlarıma keffaret oluyor diye hastalığı seviyorum.269[111]
İkrime b. Amar, Ebu Kudame Muhammed b. Ubeyd el-Hanefi aracılığıyla Ümmü Derda'dan şöyle
dediğini anlatır:
262[104] Tarihi Dımışk 47/155; Ebu Nuaym, Hilye 1/224
263[105] T. Dımışk
264[106] T. Dımışk 47/141, 149
265[107] T. Dımışk 47/148
266[108] T. Dımışk 44/149
267[109] Bulamadım
268[110] T. Dımışk 47/163; Ebu Nuaym, Hilye 1/217
269[111] Tarihi Dımışk 47/163; Ebu Nuaym 1/217
-Ebu-Derda'nın namazda dua ettiği üç yüz altmış arkadaşı vardı. Ben bu konuda kendisine nasıl
yapıyorsun diye konuştum. Bana: "Kardeşinin bulunmadığı yerde (gıyabında) bir kişi ona dua etti
mi Allah hemen ona "Sana da aynısı" diyen iki melek görevlendirir. Ben meleklerin bana dua
etmelerini istemeyeyim mi?" dedi.270[112]
Vakidi ve Ebu Misher "Ebu'd-Derda hicri otuz ikinci yılda öldü." der.271[113]
Ebu Zer El-Ğifari (R.A.)272[114]
Adı Cündeb'dir. Nesebi Cündeb b. Cünâde b. Küayb b. Suayr b. El-Vak'a b. Haram b. Süfyan b.
Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar. Doğru olan baba adının Cünâde oluşudur. Babasının adının
Seken olduğu yine başka bir rivayette de, Büreyre b. Abdullah hatta Büreyre b. Cünâde bile
denmiştir.273[115]
îlk müslümanlardandır. Denildiğine göre İslama giren beşinci kişidir. Gifar kabilesinden Mekke'ye
gelip müslüman olduktan sonra yine Peygamber (s.a.v.)'in emriyle ülkesine dönüp orada ikamet
etti. Daha sonra Nebi (s.a.v.) Medine'ye hicret edince Ebu Zer de hicret etti.
Rivayet olunuşuna göre Ebu Zer (r.a.) esmer, iri yapılı, sık sakallı biriydi.
Ebu Davud: "Ebu Zer Bedir harbine katılmadı. Ancak Hz. Ömer kendi döneminde devlet gelirinden
pay ayırdığında onu da Kurrâ olanlarla birlikte, Bedir'de bulunanlar kısmına dahil etti. İlim ve fazilet
bakımından İbni Mesûd'un denginde biriydi. Çok zahid olup işi gücü iyiliği emretmek idi. Bu konuda
Allah için bir şey söyleyecekse kimsenin kınamasına aldırmazdı. Peygamber (s.a.v.) onun hakkında:
"Dili Ebu Zer'den daha doğru olan birini, ne gök; altında gölgelendirdi, ne de toprak üstünde
barındırdı." buyurmuştur. Bu hadisi Tirmizi Abdullah b. Amr'dan naklederek "hasen" dereceli
sayıyor.274[116]
Hz. Ali'den rivayet edilir ki, bir kere kendisine Ebu Zer sorulmuş o da "O, öyle bir ilim topladı ki,
insanlar ondan istifadeden aciz kaldılar. O da bu ilim torbasının ağzını öyle bir büzüp bağladı ki
içinden artık bir şey çıkmıyor." demiştir.275[117]
Nebi (s.a.v.) ona şöyle buyurmuştu:
270[112] Tarihi Dımışk 47/188
271[113] Tarihi Dımışk 47/188
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 90-96
272[114] İbni Sa'd 4/219; İbni İshak 138, 141; Vakidi, Fihrist; Buhari, Kebir 2/221; Müsned 5/144; İbni Main, Tarih 2/704; Halife, Tabakat 31; Ahmed b. Hanbel, Zühd
182; İbnu Mübarek, Zühd, 15, 21, 88, 108, 190, 208, 228,426, 440
273[115] İ. Sa'd 4/219; T. Dımışk 66/174
274[116] Tirmizi 3801; İbnu Sa'd 4/228; Hakim 3/342;Hakim el-Esama 1/185, 4/480; İbni Mace 156; İ. Ahmed, Zühd 184; T. Dımışk 66/190; İ. Ebi Şeybe 12/125;
Buhari, T Kebir 9/23; Ebu Nuaym, Hilye 4/172; Müsned 2/175, 223; Tahavi, Müşkilu'1-Asar no 532; İ. Hibban, İhsan 9/13 no 7091
275[117] T. Dımışk 66/188, 190; İbni Sa'd 4/232
"Ya Ebâ Zer! Ben senin zayıf yapılı olduğunu görüyorum. Kendim için neyi seviyorsam senin için de
onu isterim. Sen iki kişi üzerine bile emir olmayacaksın, yetim malının da velisi
olmayacaksın."276[118]
Ebu Ğassan en-Nehdî anlatıyor: Bize Mes'ud b. Sa'd -Hasen b. Ubeydullah- Rayâh b. El-Haris-
Sa'lebe isnadıyla Hz. Ali (r.a.)'ın "Artık, bu gün Allah için iş yaparken, kınanmaya aldırmayan, Ebu
Zer ile benden başka kimse kalmadı." diyerek eliyle göksüne vurdu.277[119]
Bürayde b. Süfyan, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'nin Abdullah b. Mes'ud'dan şöyle dediğini anlatır:
-Rasulullah (s.a.v.) Tebuk seferine hareket ettiği zaman ashab habire gelip bu sefere katılmakta geri
kalanları bildirerek "Ya Rasulallah! Falanca da geri kaldı!" diyor, o da "Geçin onu, eğer onda bir
hayır varsa Allah onu size yetiştirecektir." buyurmuştur. Nihayet: "Ya Rasulallah! Ebu Zer de geri
kaldı." denilince "Bırakın bi hayır varsa Allah onu size yetiştirir. Değilse -münafıksa- ondan sizi
kurtarmış olur." buyurdu. Ebu Zer'i devesi geri koymuştu. (Önce birkaç gün devesini besleyip öyle
yola çıkmıştı.) Ama deve bir müddet sonra bitkinleşip dikilip kaldı.
Çaresiz kalan Ebu Zer de devedeki eşyalarını sırtına alıp o sıcakta yaya Peygambere yetişmek için
yola devam etti. Artık geriden gelenler gelmiş yeni gelen kimse yoktu. Peygamber (s.a.v.) bir yerde
konaklamışlardı. Ashabdan biri, "Ya Rasulallah! Şuradan bir adam yaya olarak geliyor." dedi.
Rasulullah (s.a.v.) de: "Ebu Zer sen ol bari!" dedi. İnsanlar iyice bakınca "Ya Rasulallah vallahi o Ebu
Zer!" dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.)
"Allah Ebu Zer'enıhmet etsin, yapayalnız yürür, yapayalnız ölür, yapayalnız diriltilir." buyurdu.
Sonra Ebu Zer'e hayat vuracağı darbesini vurdu. Ebu Zer (hayatının sonuna doğru Hz. Osman
tarafından) Medine yakınındaki Rabze'ye sürüldü. Öleceğini anlayınca hanımına ve kölesine: "Ben
öldüğümde yıkayıp kefenleyin sonra beni yolun kenarına koyup bekleyin. İlk geçecek kervana bu
Ebu Zer'dir deyin." diye vasiyet etti. Ölünce onlar da vasiyeti tuttular. Derken bir kervan geldi.
Onlara bildirilmediği için hayvanları Ebu Zer'in teneşirine basayazdılar. Meğer gelen Kûfelilerden bir
grup ile Abdullah b. Mes'ud imiş. "Bu ne?" diye sorunca, Ebu Zer'in cenazesi olduğu anlatıldı. İbni
Mesud ağlamaya başladı ve "Ebu Zer'e Allah rahmet eylesin, yalnız yürür, yalnız ölür, yalnız dirilir."
buyuran Peygamberimiz doğru söylemiştir." dedi.
(Bu rivayet ravi Büreyde'nin zayıflığı sebebiyle isnaden zayıf ise de) Abdullah b. Mesud'un Kûfe'den
gelirken Rabze'ye uğrayıp Ebu Zer'in namazını kıldırıp defnettiği ittifakla sabit bir haberdir.278[120]
Ebu Zer (r.a.)'ın anlatılacak çok menkibeleri vardır: Kendisinden Enes b. Malik, Cübeyr b. Nüfeyr,
Zeyd b. Vehb, Said b. Müseyyeb, Ebu Salim el-Ceyşanî, Süfyan b. Hânî, Ahnef b. Kays, Abdurrahman
b. Ganm el-Eş'arî, Ebu Mürâh, Kays b. Abbâd, Süveyd b. Gafele, Ebu İdris el-Havlanî, Abdullah b. Es-
276[118] İbni Sa'd 4/231; Müslim, İmara 1826; Müsned 5/180; T. Dımışk 66/219; Beyhaki, Sünen-i Kübra 6/283; Nesai 6/255; Ebu Davud 2868
277[119] İbni Sa2d 4/331, 332
278[120] İbni Hişam 4/133; Hakim, Müstedrek 3/50, 51; Beyhaki, Delail 5/221-222; Vakidi, Meğazi 1000, İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 66/186; İbni Sa'd 4/234
Samit, Ma'rur b. Süveyd, Ebu Osman en-Nehdi ve nice alimler hadis rivayet etmişlerdir.
İbni Asakir "Tarih-i Dımışk"ında onun haber ve ahvalin "geniş biçimde ele almıştır.279[121]
Hüseyin el-Muallim İbnu Burayde'den naklediyor: Eb Zer siyah bir kimse olup, sık sakallı idi. Ebu Musa el-Eş'arî ona ikram eder ve "Kardeşime merhaba!" der, o da "Sen artık benim kardeşim değilsin. Sen devlet görevi almadan (dünyaya dalmadan) benim kardeşimdin." derdi.280[122]
Ebu Zer'in haberleri arasında onun atılgan şecaatli biri olduğunu gösteren şeyler vardır:
Muhammed b. Sa'd der ki: Bize Muhammed b. Ömer el-Vakidi -İbnu Ebi Sebra -Yahya b. Şibl isnadıyla Hifâf b. îmâ b. Rahsa'dan şöyle anlatır: Ebu Zer avına isabet ettiren biriydi. Çok cesur olup, tek başına gider düşmanın yolunu keser, bir yırtıcı hayvan gibi bir gruba saldırırdı. Sonra Allah onun kalbine İslam sevgisi verdi.281[123]
Bize Fudayl b. Merzuk, Cebele binti Musaffih yoluyla Hatıb'dan naklediyor: Ebu Zer; "Rasulullah (s.a.v.) Cebrail ve Mikail'in göksüne boşalttığı şeyden hiçbirini bırakmadan, benim kalbime boşalttı. Ben de onun göksüme boşalttığı şeyden hiçbirini bırakmadan, onları Malik b. Damra'nın kalbine boşalttım." derdi.282[124]
Ebu İshak es-Sübey'î, Hani b. Hânî'in Hz. Ali'den şöyle işittiğini anlatır: Ebu Zer ilim dolu bir kabdır. Sonra o kabın ağzını sıkıca bağladı ölünceye kadar içinden hiçbir şey çıkmadı. Bunu Ebu Davud anlatır.283[125]
Şerik, Ebu Rabia el-Iyâdî, İbnu Büreyde isnadıyla Burayde'den
Rasulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler:
"Ben dört kişiyi sevmekle emroldum. Zira Allah onları seviyor. Ali, Ebu Zer, Selman ve Mikdad.284[126] Ravi Ebu Rabia'dan Ebu Davud ve ; diğerleri hadis naklediyorlar. Ebu Hatem ise ona "Münkeru'l-Hadis"tir diyor.
Abdulhamid b. Behram der ki: "Bize Şehr (b. Haşveb) Esma (binti • Yezid)'den anlattı ki, Ebu Zer Nebi (s.a.v.)'e hizmet eder, hizmeti bitince mescide girerdi. Sanki orası evi idi de sırtını yaslardı. Bir gece Peygamber (s.a.v.) mescide girdiğinde onu uyur görmüş ve ayağıyla ona dürtmüştü ve: "Hey seni uyur görüyorum!" dedi. O da: "Nerede uyuyayım? Benim buradan başka evim mi var ki?" dedim. Rasulullah (s.a.v.) onun yanına oturdu ve "Peki seni bu mescitten çıkardıkları zaman ne
279[121] T. Dımışk 66/174-222 sayfaları arası. Ne yazık ki büyük bir bölümü kayıp olduğundan matbu kısımda Ebu Zerr il eilgili bölümünün çoğu Ebu Şamme'nin "ihtisar"ından alınmıştır.
280[122] İbni Sa'd 4/230; İ. Asakir, Tarihi Dımışk; 66/210, 211
281[123] İbni Sa'd 4/222; İbnu'l-Cevzi, Sıfatu's-Savfe 1/586; T. Dımışk 66/184; Uzun bir haber olup gerisi Ebu Zer'in İslam'a girişini anlatır.
282[124] T. Dımışk 66/187; Taberani, Kebir 2/149 h. No 1624; İsnadında meçhul kişiler var. Bkz. Mecmeu'z-Zevaid 9/331, Zehebi, S. A. Nubela 2/58 "bu münkerdir" der.
283[125] Bunu şimdilik Ebu Davud'da bulamadım. Belki bir yanılmadır. Ancak 4 nolu dipnotta bu haber geçmişti.
284[126] Müsned 5/351; Tarihi Dımışk 66/189
yapacaksın?" buyurunca, "Şam'a giderim!" zira şam hicret yurdu, Mahşer'in kurulacağı arazi,
Peygamberler diyarıdır. Ben de oralı olurum!" dedim. "Ya oradan çıkardıklarında ne yapacaksın?"
buyurunca, ben "O zaman bu mescide gelir yerleşirim hem evim hem mescidim olur!" dedim. Nebi
(s.a.v.) de "Ya seni buradan tekrar çıkarırlarsa ne yapacaksın?" buyurunca "O zaman kılıcımı alır
ölünceye kadar kendimi savunurum." dedim. Rasulullah kaşlarını çatarak gülümsedi ve "Sana
bundan daha hayırlısını göstereyim mi? Seni nereye çekerlerse oraya gidersin. Nereye sürerlerse
oraya gidersin. Ta ki bana; kavuşuncaya kadar böyle davranırsın." buyurdu." Bu hadisi İmam
Ahmed tahric ediyor.285[127]
El-Evzaî, Ebu Kesir aracılığıyla babasından şunu nakleder: İnsanlar' Mina'daki orta şeytanın olduğu
yerde etrafını sarıp, soru sordukları sırada ben de Ebu Zer'in yanına geldim. Bir adam geldi ve
"Müminlerin emiri seni fetva vermekten men etmedi mi?" dedi. Ebu Zer başını kal-? dırdı ve "Sen
benim murakıbımmısın -başını göstererek- siz buraya en, keskin kılıçla vursanız, ben de o
kılıç kafamı koparana kadar Rasulullah'tan duyduğum bir kelimeyi söyleyebileceğimi
sanırsam kesinlikle o sözü söylerim." dedi. Bu haberi Evzâî'den çok kişi rivayet etmiştir. Ravi Ebu
Kesir'in adı Mersed olup "Saduk" bir ravidir.286[128]
Sa'lebe b. Hakem Hz. Ali'den naklediyor: "Allah için kınayanların kınamasına aldırmayan Ebu Zer'le
benden başka kimse kalmadı." deyip eliyle kendi göksüne vurdu.287[129]
El-Cerîrî, Ebu'1-Alâ b. Eş-Şıhhır'dan el-Ahnef'in şöyle dediğini anlatır: "Ebu Zer Medine'de
Kureyş'ten bir grubun başına dikilip "Hazine gibi para biriktirenlere, ateşte kızartılmış bir taşın,
meme uçlarından basılarak omuzunun üstünden çıkacağını müjdeledi." Hepsi başını eğdi, hiç
kimsenin ona bir şey dediğini görmedim. Ravi "Ben onu lakib ettim." diyerek kıssanın gerisini
anlatır. Bu sahih bir haberdir.288[130]
İbnu Lehia, Ebu Kabil'den naklediyor: Malik b. Abdullah b. iyadî'yi, Ebu Zer'den şöyle naklederken
duydum: Hz. Ebu Zer, Hz. Osman'ın yanına gitmişti. (Yanında Kab vardı. Osman (r.a.) ona: "Ya Kii'b!
Abdurrahman ölüp geriye mal bıraktı, bu konuda ne diyorsun?" dedi. Ka'b da: "Eğer zekatını
vermişse bir sakıncası yok." dedi. Bunu duyan Ebu Zer (r.a.) öfkelenip, bastonunu kaldırıp, Ka'b'a
vurdu. (Hz. )sman araya girdi) ve Ebu Zer: "Ben Rasulullah (s.a.v.)'i
"Şu dağ benim için altın olsa ondan verdiğim sadakalar da Allah kalında kabul olsa bile yine de
ondan geriye altı okiyyelik bir miktar hınıkmak hoşuma gitmez." derken duydum. Allah için sana
yemin ve-ı iyonun, Ya Osman sen bunu duydun muydu? diye üç kere tekrarladı, o
(İM"lwct"dedi.289[131]
Ca'fer b. Burkan, Sabit b. El-Haccac yoluyla Abdullah b. Sîdân'dan ımkledyor: Hz. Osman'la Ebu Zer
285[127] Müsned 6/457; Taberani, Kebir 2/148 no 1623. Bu sadece baş tarafıdır. Heysemi onu el-Evsat'ta diye belirtir. Mecmeu'z-Zevaid 2/22; İbni Sa'd 4/226; T.
Dımışk 66/191, 192
286[128] Ebu Nuaym, Hilye 1/160; T. Dımışk 66/194
287[129] İbnı Sa'd 4/231, 232; Bu daha önce de geçmişti.
288[130] Buhari, Zekat 4 h. no 1407, 4660; Müsned 5/176; Tarihi Dımışk 66/195; İbnu Sa'd 4229
289[131] Müsned 1/63 h.no 455; Bu hadisi Dr. Tedmurî'nin, îbnu Lehîa sebebiyle zayıf say-tltRtii Hir şey ifade etmez.
çekiştiler, hatta sesleri bir hayli yükseldi. Sonra Ebu Zer Osman'ın yanından ayrılırken gülümseyerek ıtyrıldı ve "Ben emri dinleyen ve itaat eden biriyim. Eğer bana emirim,
Zira aynı haberi yine Müsned'de 5/161 apayrı bir isnadla ynrUyoru/.. Üstelik hadisin metin kısmı Buhari'nin zekat bab 4'te 1408 nolu hadisidir. Muidim 992; Müsned 2/450, 457, 5/176;"T. Dımışk 66/195, 197
Aden'e gitmemi bile emretse giderim!" dedi. Hz. Osman ona Rabze'ye gitmesini emretmişti290[132]
A'meş, Meymun bin Mihran aracılığıyla Abdullah b. Sîydân'dan nakleder: Ebu Zer (r.a.) "Eğer Osman bana başımın üstünde (amut) yürümemi emretseydi, kesinlikle öyle yürürdüm." dedi.291[133]
Ebu Cüveyriyye, Zeyd b. Halid el-Cühenî'den naklediyor: Ebu Zer (r.a.), Hz. Osman'a "Vallahi sen bana sürünmemi emretseydin gücümün yettiği kadar sürünüldüm." dedi.
Ehıı İmran el-Cevnî, Abdullah b. Es-Sâmit'ten nakleder: Ebu Zer Şam'dan -Muaviye'nin şikayeti üzerine Medine'ye geldiğinde, Hz. Osman'a "Ya Emira'l-Mu'minin! Kapıyı aç, (zira kapıda bir saat bekletilmişti) Sen beni Kur'an okudukları halde boğaz hançerelerinden öte geçmeyen (kalbine inmeyen), okun yaydan çıkıp gittiği gibi İsi anıdan çıkan, okun geriye gelemediği gibi geriye İslama dönmeyen kılıklarının alameti sakal kesmek olan o harici kavminden mi sanıyorsun. Vallahi ben onlardan değilim onlarla buluşmadım da. Bana kalk desen ayaklarım taşıdığı süke ayakta kalırım, beni bağlasan sen çözmedikçe bağı kendim çözmem." dedi.292[134]
Avvam b. El-Havşeb der ki Bana Benî Sa'lebeli bir şeyh ve hanımı anlattı ki: Rabze'de konakladık. Yanımızdan saçları dağınık bir ihtiyar geçti. "Bu Peygamberin ashabından" dediler. Biz kendisinden başımı yıkama izni istedik. Bizi iyi karşılayıp "olur" dedi. Biz bu işle uğraşırken, Iraktan yanına bir grup geldi ve "Ya Eba Zer! Şu adam -Hz. Osman- demek sana yapacağını yaptı. Ona karşı isyan bayrağı çekersen sana dilediğin kadar adam ikmali yaparız!" dediler. O da "Ey müslümanlar, bana bu teklifi yapmayın. Sultanı zelil yapmayın. Zira sultanı alçaltanın tevbesi yoktur.293[135] Vallahi Osman beni en uzun kalasa bile bağlasa yine itaat edip dinlerdim. Sabreder ve bunda kendime hayır görürdüm." dedi.
Humeyd b. Hilal, Abdullah b. Es-Samit'ten Ebu Zer'in hanımı "Vallahi Osman Ebu Zer'i Rabze'ye sürmedi. Ama Peygamber (s.a.v.) ona
"Evler Medine'deki Sel'a dağına kadar varırsa Medine'den çık." buyurmuştu, ondan gitti." dedi.294[136]
İbn Şevzeb, Galib el-Kattan'dan nakleder: "Ya Eba Saîd, Ebu Zer'i Medine'den Osman (r.a.) mı
290[132] İbni Sa'd, Tabakat 4/227; T. Dımışk 66/201; Ravi İbni Seydan zayıftır.
291[133] T. Dımışk 66/201
292[134] T. Dımışk 66/201; Burada Ebu Zer'in tarif ettiği Hariciler hakkındaki sözleri Buhari'deki Ebu Said el-Hudrî hadisi olup Btıhari'nin sondan ikinci 7562 nolu hadislir.
293[135] Miisned 5/165; İbni Sa'd 4/227; Tarihi Dımışk 66-201
294[136] T. Dımışk 66/202; Hakim 3/344; Beyhaki, Delail 6/401
çıkarmıştı?" deyince o "Allah korusun!" dedi.295[137] Bu Ebu Said, Hasen-i Basri'dir.
Ebu Hilal, Katade yoluyla Said b. Ebu'l-Hasen'den nakleder: Ebu Zer'e yapılan devlet tahsisi dört bin
dinar idi. Onu aldığında hizmetçisini çağırır ve yıllık ne kadar ihtiyaç olduğunu sorar, sonra
ihtiyaçları yıllık olarak alır. Son kalanı ile de demir para alır ve "Hiçbir altın ya da gümüş kap yok ki
üzerine eğilince sahibine parlamasın." derdi.296[138]
El-Evzâî, Yahya'dan (İbni Ebi Kesir) naklediyor: Ebu Zer'in otuz binek atı vardı. Cihad'a giderken on
beşine biner, diğer on beşini dinlendiriyordu. Geri dönünce de diğer on beşine binerdi.297[139]
Sabit el-Bünanî anlatıyor: Ebu'd-Derda bir ev yapmıştı. Ebu Zer yanına geldi ve: Bu da ne, sen
Allah'ın harab edilmesini emrettiği evi imar mı ediyorsun?" dedi.298[140] (Ebu Derda evin inşasını
bitirince şu şiiri söyledi:
"Bir ev yaptım ki ömür sürecek olan ben değilim.
Onu yapınca bildim evim neresi. "
Hüseyin el-Muallim, İbnu Bureyde'den nakleder: Ebu Musa Medine'ye geldiğinde Ebu Zer'e rastlar
ve hep beraber olurlar. Ebu Musa ona ikram ederdi. Eş'ari zayıf, kısaca biriydi. Ebu Zer ise esmer,
gür saçlı biriydi. Ebu Musa ona yaklaşınca "Ona, benden uzak c"." der. Ebu Musa "Merhaba
kardeş!" deyince "Ebu Zer onu iter ve "Ben senin kardeşin değilim. Ben seninle, sen bu
devlettekilere memur olmadan
kardeş idim." derdi. (Ebu Hüreyre'ye de aynısını söyledi. "Git yanımdan, sen bunlara çalışmadın
mı?" deyince "Evet." dedi. "Peki yüksek bina, arazi veya hayvan edindin mi?" deyince Ebu Hüreyre
"hayır" dedi o da "İşte sen kardeşimsin." dedi.)299[141]
Ebu Zer'den sonra Abdullah b. Mesud da ancak yirmi gün kadar yaşadı." denir.300[142] Cerîrî der ki:
Bize Ebu'1-Alâ b. Abdullah Nuaym b. Ka'neb'in şöyle anlattığını haber verdi:
-Ebu Zer'in yanına gelmiştim. Hanımı tirit yemeği getirdi. Ebu Zer bana "Buyur sen ye! Ben
orucum." dedi. Sonra kalkıp namaz kılmaya başladı. Sonra namazı boşlayıp yemekten yedi.
Ben "inna lillah ve innu ilcyhi raciun! Senin bana yalan löyleyeceğlni Naıımazdım!" dedi. O da: "Ben
sana yalan söylemedim. %\m ben bu ayda Uç gün oruç tuttum. Bana sevabı yazıldı. Yemek de hilal
oldu." dedi.301[143]
295[137] T. Dımışk 66/202
296[138] T. Dımışk 66/206; İbni Sa'd 3/230
297[139] Tarihi Dımışk 66/209
298[140] T. Dımışk 66/210
299[141] Ibni Sa'd 4/230; T. Dımışk 66/210, 211
300[142] T. Dımışk 66/222
301[143] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 96-104
Hicretin Otuz Üçüncü Yıl Olayları Kıbrıs Fethi
İbni İshak ve diğerlerine göre bu yıl Kıbrıs seferi yapılmıştır. (Belazurî der ki, Kıbrıs önce fethedilmişti. Rumlar anlaşmayı bozunca Muaviye beş yüz adet gemi ile Kıbrıs'a saldırıp orayı harple zapt etti. Sonra eski antlaşma şartlarıyla sulh yapıldı. Sonra Muaviye her biri yazı bilen on iki bin kişi gönderdi.
Onlar Kıbrıs'ta ilk camiyi yaptılar. Ardından Ba'l-Bek şehrinden oraya göçmenler yollanıp orada bir şehir kurdular. Muaviye onlara ölene kadar mali destek yaptı. Denildiğine göre Yezid b. Muaviye hatırı sayılacak kadar büyük bir rüşvet alıp Kıbrıs ordusunu lağvetti. Ordu lağvedilince de Kıbrıs halkı, Müslümanların mescitlerini yıkıp kurdukları şehri tahrip ettiler.)302[144]
Afrika Seferi: Bu yıl içinde Abdullah b. Ebi Sarh komutansında Afrika seferi gerçekleşti. Bu seferin bu yıl olduğunu el-Leys söylemektedir.303[145] (Bu, anlaşmayı bozan kuzey Afrikalılara karşı ikinci sefer idi.)
Horasan Seferi: Halife, bu yıl olayı içinde şunu anlatır: Kârin denen adam Bazâğıs ve Herat'ta büyük bir ordu topladı. Kırk bin kişilik bir orduyla harekete geçti. Horasan emiri Kays b. El-Heysem Horasan diyarını bırakıp kaçtı. Müslümanların başına Abdullah b. Hâzim es-Sülemî geçti. Dört bin savaşçı topladı. Karin'le Abdullah'ın ordusu karşılaştı. Allah Abdullah'a zafer nasip etti. Onları yenip bir çok esir aldı.304[146] Baş komutan olan Abdullah b. Âmir'e,zaferi mektupla bildirdi. Abdullah b. Âmir de onu Horasan emirliğine atadı. Sonra ibn-u Âmir, Abdurrahman b. Semura komutasında bir orduyu Sicistana yolladı. Zerenc şehrinin valisiyle sulh yaptı. Abdurrahman b. Semura, Hz. Osman'ın eşkıyalar tarafından muhasara edilişine kadar orada kaldı.305[147]
Malatya Ve Hısnu'l-Mer'e Seferi
Bu yıl Muaviye b. Ebi Süfyan, Halife b. Hayyat'ın dediğine göre Rum topraklarından Malatya ve Hısnu'l-Mer'e şehirlerine sefer yaptı.306[148] Yine bu yıl Abdullah b. Ebi's-Sarh Habeşistan'a bir sefer düzenledi. Muaviye b. Hadic'in bir gözü oradaki çarpışmada kör oldu.
(Bu yıl Küfe valisi Said b. Âs ile Kûfeliler arasında çıkan ve uzun süre halkı meşgul eden bir fitne sebebiyle Hz. Osman bu işe karışanları te'dib için Şam'a sürgün etti.)307[149]
302[144] Beluzuri, Futuhu'l-BuUlan sayfa 158; Parantez arası Belazuri'dendir.
303[145] Taberi 2/634; Halife, Tarih s. 167
304[146] Halife, Tarih s. 168; Belazuri 189
305[147] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 104-105
306[148] Halife 168; Belazuri 228, 229
307[149] Taberi'den ilave. Aslında çok önemli bir kojıu. Zira Hz Osman döneminde baş gösteren fitnenin ilk zuhuru gibidir.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 105
Bu Yıldaki Ölüm Olayları
Medfıinî'ye göre Abdullah b. Ka'b el-Ensarî el-Mazinî bu yıl ölmüştür, itedir ehli idi. Hicri 30'uncu yıl ölümlerinde anlatıldı. Bir görüşe güre Abdullah b. Mes'ud da bu yıl öldü deniyor. O da anlatıldı.
Mikdad B. Bl-Esved: Nesebi: Mikdud b. Amr b. Malik b. Rabia b. Sümame b. Matrud b. Amr h, Sıt'd b. Dühcyr b. Lüey b. Sa'lebe b. Malik b. Şerid b. Ebu Ehven b, Fftiş b, DUrcym b. Kaytı b. Khved b. Behra b. Amr b el-Hâf b. Kuxw il-Klndî el-Behranî. Cahiliye döneminde El-Esved b. Abdiyeğus, iS'ZUhrl'nln beslemesiydi. Sonra Esved onu oğulluk edindi deniyor.
Bir rlvnyete goıe Habeşistanlı bir köle iken Esved onu oğul edindi. HttbliNl Amr b. Sa'lcbc b. Malik, el-Hâf b. Kudâa oğullarındandır. Bir livtıyete yîMv ılc "Kinde kabilesinden birini öldürüp kan davasından kaçıp Mekke'ye gelerek, Esved b. Abdi Yeğus ile antlaşma yapmıştı. (Bu yüzden ona Mikdad b. Esved deniyordu. Kuran'daki, "Onları babttlurıııın adıyla çağırın" ayeti gelince Mikdad b. Amr denir oldu. İkinci Habeş hicretinde bulundu.)308[150]
İlk iman edenlerdendir. Bedir savaşına katılmıştır. Yalnız "Onun Bedii u,ünü Müslümanların yegane süvarisi olduğu "rivayeti sahih değildir.309[151] Raviler -Zübeyr'in de yegane süvari oluşunu da bildirip ihtilaf elliler.310[152]
Mikdad'dan, Hz. Ali, İbn Mesud, İbni Abbas, Müstevçed, Tarık b.
Şihah, Said b. El-Âs, Ebu Ma'mer, Ubeydullah b. Adiy b. El-Hıyâr, Cübeyr b. Nüfeyr, Süleym b. Amir ve Ebu Zabiyye el-Külâî, Abdurrahman b. Ebi Leyla ve Hemmâm b. El-Haris hadis rivayet et-mişlerdir.311[153]
Yetmiş yıl yaşadı, cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı.
Mikdad (r.a.) uzun boylu esmer tenli, iri karınlı, çok saçlı, iri gözlü, çatık kaşlı biriydi. Mekke fethi günü Peygamberimizin ordusunun sağ kanat komutanıydı.312[154]
İbnu Avn, Umeyr b. İshak'ın Mikdad (r.a.)'tan şöyle dediğini anlatır: "Rasulullah (s.a.v.) kendisini bir seriyyeye komutan yapıp sefere yollamış, gelince ona: "Emir olmayı basıl buldun?" diye sormuş. Ben de "Ya Rasulallah ben bütün insanları hizmetçim hissine kapıldım. Vallahi yaşadığım sürece hiçbir sorumlu idarecilik -görev almayacağım!" dedi.313[155]
308[150] İbni Sa'd 3/161; T. Dımışk 6/143-154 arası bu konuyu hayret derecede geniş anlatır.
309[151] İbni Sa'd 3/162. Bu rivayet Şu'be'nin Ebu İshak yoluyla bilinmeyen birinin Hz Ali'ye isnaden yaptığı rivayettir. T. Dımışk 66/163; Bu rivayeti İmam Ahmed 1/24 no 1024 ve 1/38, 1161 nolu hadiste bu meçhul adamı, Harise b. Mudarib olarak Hz Ali'den naklder. Zehebi'nin dediği, buradaki metin bilgisidir. Yani "sadece o değildir" manasınadır. Ebu Ya'la Müsned 1/305
310[152] İbni Sa'd 2/24; İ. Asakir, Tarihi Dımışk 60/165'te Kuteybe b. Said'in Yezid b. Ro-ınan'dan naklettiği haberde: "Bedir'de üç atın olduğu, birinde Mikdad, birinde Mesed el-Ğanevî diğerinde Zübeyr (r.a.)'ın olduğunu haber verir.
311[153] T. Dımışk 60/143
312[154] T. Dımışk 60/168-182
313[155] Hakim 3/349; Ebu Nuaym, Hilye 1/174; T. Dımışk 60/169
Sabit el-Bünanî anlatıyor: Abdurrahman ve Mikdad konuşuyorlardı. Abdurrahman b. Avf "Neye
evlenmiyorsun?" deyince Mikdad: "Haydi beni kızınla evlendir." dedi. Abdurrahman ona ağır
konuşup darıldı, Mikdad da gelip Peygamber (s.a.v.)'e şikayet etti. Üzüntüsünü yüzünden anladı ve
"Lakin seni ben evlendireceğim, öğünecek bir şey yok." Buyurup, Mikdad'ı amcasının kızı (Zübeyr b.
Abdulmuttalib kızı) Dubâa ile evlendirdi. Dubâa, Peygambere olan akrabalığı dışında çok güzel, çok
akıllı biriydi.314[156]
Bürayde, Rasulullah (s.a.v.)'in "Allah bana dört kişiyi, Ali'yi, Ebu Zer'i, Selman'ı, ve Mikdad'ı
sevmemi emretti." buyurduğunu söyler. Bu haberi İmam Ahmed Müsned'inde rivayet ediyor.
İbni Abbas (r.a.)'tan Rasulullah (s.a.v.)'in
"Cennet dört kişiye arzu duyar." buyurarak bu dört kişinin adını verdiği rivayet edilir. Ama isnadı
zayıftır.315[157]
Mikdad (r.a.)'ın kızı Kerime anlatıyor: Mikdad (r.a.) Hasan ve Hüseyin'in her birine on sekiz bin
dirhem verilmesini, Efendimizin hanımlarının her birine de yedi bin dirhem verilmesini vasiyet
etmişti.316[158]
Hbu Faid der ki: Mikdad b. Amr (r.a.) (hayvanların otlamadığı) Kene otu yağı içip zehirlenerek
öldü.317[159]
Onun Medine-i Münevvere'den üç mil mesafe uzaktaki Cüruf denen yerde öldüğü ve Bakî
mezarlığına defnedildiği rivayet edilir.318[160]
Hicri Otuz Dördüncü Yıl Olayları Hz. Osman'a Karşı İsyanlar
Bu yıl Küfe halkı, valileri Said b. El-Âs aleyhine isyan edip onu Kûlc'den çıkartıp, yerine Ebu Musa'nın
geçmesini isteyerek, bir mektupla bunu Hz. Osman'a bildirdiler. O da Ebu Musa'yı onlara vali olarak
atadı. Kısa bir süre sonra Said b. El-Âs'ı tekrar emir olarak Küfe'ye yolladıysa da halk karşı gelip onu
geri kovdular.319[161]
Taberi ise konuyu gayet mufassal anlatır. İşte oradakinin özeti:
-Daha önce Hz. Osman'la çekişip de Hz. Osman tarafından Şam diyarına sürgün edilenler, Muaviye
kendilerini Şam'dan çıkarınca Cezire'de kendi rızalarıyla toplandılar. Hz. Osman fethedilen
314[156] İbni Sa'd 3/162; T. Dımışk 60/173
315[157] T. Dımışk 60/177; Hakim 3/173; Ebü Nuaym, Hilye 1/190; İbnu Adiy 2/728
316[158] T. Dımışk 6/181
317[159] Ibni Sa'd 3/163; T. Dımışk 60/181
318[160] Ibni Sa'd 3/163; T. Dımışk 60/182
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 106-108
319[161] Halife b. Hayyat, Tarih s. 168
yerlerdeki valileri azledip yerlerine yenilerini atamıştı. Küfe, azledilen ya da fitnelere yakalanan idarecilerle dolmuştu. Bunlar bir araya gelerek Hz. Osman aleyhine epey ileri geri konuşuyor ve fısıltılar etrafa yayılıyordu.
Aklı başında olan sahabe, olanları üzülerek izledi. Sonra toplanıp durumu görüştüler ve Hz. Osman'a olanları bildirmek için Amir b. Abdullah et-Temimî'yi yolladılar. O da varıp Hz. Osman'a "Müslümanlar toplanıp senin icraatını gözden geçirdiler. Gördüler ki, sen bazı yanlışlar yapıyorsun. Allah'tan kork, tövbe et ve bu işleri bir daha yapma!" dedi. Hz. Osman (r.a.) öfkelenip "Şuna bak! Bir de insanlar
onu Kur'an hafızı bilir. O da gelmiş hakaretler yağdırıyor. Vallahi kendisi Allah nerdedir onu bile bilmez." Deyince, Amir "Tabi nerde olduğunu biliyorum. Şimdi seni gözetliyor!" dedi.
Hz. Osman da Muaviye, Abdullah b. Ebi's-Serh, Said b. Âs ve Amr b. El-Âs ve Abdullah b. Âmir'e haber salıp getirtti. Bunlar onun genel valileri ve ordu komutanları idi. Onlara "Siz benim vezirlerim, danışmanlarım ve güvenlik görevlilerimsiniz. Olayları biliyorsunuz. Bir takım kimseler benden valilerimi görevden almamı, kendilerinin istemedikleri şeyleri bir daha yapmayıp, onların arzularına uymamı isterler, görüşünüzü söyleyin." dedi.
Birisi, "onları Cihat ve harple meşgul et de, seninle uğraşmaya vakitleri kalmasın!" dedi. Said b. As "Her toplumun bir yöneticisi olur. O öldü mü dağılırlar, bir daha bir araya gelemezler" dedi. Muaviye de: "Bence, bu fitnecilere karşı sen bu genel valileri görevlendir. Ben kendi tarafıma (Şam diyarına) garanti veririm." dedi. Abdullah b. Sa'd: "Görüyorum ki sen insanları istemedikleri bir şeye zorlamışsın. Adaletli davranmaya kararlı ol. Bunu yapmazsan onları görevden almada kararlı ol. Onu da yapamazsan kesin bir kararla, aldırmadan, kendi yolunda yürü." dedi. Hz. Osman: "Bre kürkü bitli, ciddi mi söylüyorsun sen" deyince hiç sesini çıkarmadı. Diğerleri dağılınca "Ya Emira'l-Mu'minin! Sen benim için çok daha değerlisin. Kesin biliyorum ki, bu konuşulanlar o adamların kulağına gidecek, ben de, benim sözümü duyarlar da bana güvenirler diye böyle dedim. Böylece sana hayırlı olacak şeyleri vesile olurum veya şerri senden uzaklaştırırım." dedi.
Sonra Hz. Osman Küfe'ye Said b. Âs'ı tekrar vali olarak gönderdi. Ama Kûfe'liler silaha sarılıp onu yolda el-Cera'a denen yerde karşılayıp geri çevirdiler. Said. b. As kovularak Medine'ye varınca, Hz. Osman Ebu Musa'yı vali olarak atadı. Bunu bütün şehirlere bildirdi. Ebu Musa göreve başladı. Valiler vazife başına, Huzeyfe de ordusuyla el-Bâb şehrine gitti.
Vakidî burada bu konunun bir başka tarafını şöyle anlatır:
-Hz. Osman aleyhine dedi kodu çoğaldığında çoğu susup kaldı. Pek azı onu müdafaa edebiliyordu. Toplanıp Hz. Ali'yi sözcü yaptılar. Hz. Osman'ın yanına girdi ve:
"-Vallahi arkamda arkadaşlar sana konuşmamı istediler. Ne diyeceğim bilemiyorum. Sen de bunları biliyorsun, sana bilmediğini öğretecek değilim. Bildiğimi sen de bilirsin, ne senden ileri gidip de gör-mediğini, ne de yokluğunda bulunmadığın bir şeyi haber verecek durumda değilim. Ne Ebu Bekir ne Ömer hak işe senden daha evla değil. Sen onların ulaşamadığı bir akrabalığa, Peygambere iki defa damat olmaya ulaştın. Ne cahil ne de körsün, yol açık, dinin ana umdeleri ayakta. Bilirsin ki ya
Osman! Allah katında kulların en faziletlisi "adaletli devlet başkanı"dır. Sünneti diriltir, bidati öldürür. Her biri gayet açık sünnetin de, bidatin de gayet belli alametleri var. İnsanların Allah katında en şerlisi "Zalim idarecidir." Hem sapar hem saptırır. Sünneti öldürür, bidati diriltir. Rasulullah (s.a.v.): "Zalim idarecinin cehenneme atılıp, değirmen taşı gibi döndürülüp, en derin yerine atılacağını" haber verdi. Sakın ha sakın, sakın öldürülme! Zira kıtal kapısı açılırsa bir daha kapanmaz. Ümmet şaşkınlaşır, param parça olur. Batıl her tarafı sardı mı hakkı göremezler de batıla dalar giderler." dedi.
Hz. Osman kendini savunarak: "Ya Ali, Allah için, Muğira b. Şu'be pek de layık değilken, Ömer onu atamadı mı?" deyince "Evet." dedi. O da "Öyleyse benim İbn-u Âmir'i tayinime, akrabası diye neye kınarlar?" dedi. Hz. Ali de "Ömer birini tayin edince kulağını açar-, eğer valisi aleyhine bir kelime duysa hemen çağırtır ve derhal gerekeni yapardı. Sen ise yakınlarına merhamet edip zayıf kalıyorsun." dedi.
Hz. Osman "Biliyorsun ki Muaviye'yi Ömer tayin etti. Ben de yerinde bıraktım. Bunda ne suçum var." dedi. Ali de: "Muaviye Ömer'den, Ömer'in kölesi Yerfe'den fazla korkardı. Sen de biliyorsun ki Muaviye senden habersiz bir takım işler yapıyor. İnsanlar da "Bu Muaviye'nin değil Osman'ın işi." diye dedi kodu ediyor. Bu da sana ulaştığı halde ses çıkarmıyorsun!" deyip sonra çıktı.
Hz. Osman da gidip Mescitte sitem dolu bir hutbe okuyup "Vallahi Ömer'in yaptığı işi aynen uyguluyorum yine de beni ayıplıyorsunuz. O sizi tekmeler, tokat atar, azarlar siz de gönüllü gönülsüz itaat ederdiniz. Ben ise omuzlarımı ayaklarınızın altına serdim, elimi dilimi çektim yumuşak davrandım ama bana cüret ettiniz. Vallahi adamım sizden çok ve daha güçlü. Gel desem hemen gelecekler. Dilinizi valilerimin üzerinden çekin, zira ben birini size musallat olmaktan men ettim, eğer burada olup benim bu üslubumla konuşmasa bile onun konuşmasına razı olursunuz. Mal arttı, artanı ne yapacaktım. Yerine sarf edecek değilmiyim. Ben de öyle yaptım. Neye devlet başkanı oldum ki." dedi. Mervan da kalkıp: "Dilerseniz aramıza kılıcı hakem yapalım." deyince Hz. Osman: "Sus ashabımla aramıza girme!" diye azarladı.)320[162]
Zati Savârî Savaşı
Bu yıl (bir rivayete göre) Zat-ı Savarî (gemiler) savaşı İskenderiye taraflarında yapıldı. Komutan Abdullah b. Ebi's-Sarh idi. (Bu daha öncede anlatılmıştı.)321[163]
320[162] Taberi 34'üncü yıl olayları 2/641-646
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 108-111
321[163] Taberi 34'üncü yıl olayları 2/641
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 111