TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 39. BÖLÜM)
Bu Yılki Vefat Olayları
Bir rivayete göre Übey b. Ka'b, bu yıl öldü. Vakidi der ki: Onun ölüm yılları arasında en doğrusu budur.68[68]
Cebbar B. Sahr: Nesebi, Cebbar b. Sahr b. Ümeyye b. Hansa olup Ebu Abdillah el-Ensarî es-Sülemî'dir. Bedir harbi ile Akabe biatinde bulunmuştur. Peygamber (s.a.v.) onu Hayber'e hurma zekatını (dalında) tahmin etmesi için görevlendirmiştir. Altmış yaşında iken Medine'de vefat etmiştir.
(Hakim Müstedrek'te, onun Peygamberimizden naklettiği: "Biz avret mahallimizi ecnebiye göstermekten men edildik." hadisini rivayet eder. İmam Ahmed 3/421, Taberani Kebir (2/270)'de; onun Efendimizle namaza durduğunu, Efendimizin onu solundan alıp sağına durdurduğunu anlatır.)69[69]
Hatıb B. Ebi Belta': El-Lohamî, Benî Esed b. Abdiluzza'nın anlaşmalısı.70[70]
Bedir ve diğer bütün harplere katılmıştır. Mekke müşriklerine Peygamberimizin hareketini bildirmek üzere, Mekke fethinden evvel mektup yazan odur. Bu hadise çok meşhurdur. Sonra gelip özür dilemiş, Peygamber (s.a.v.) onun özrünü kabul edip kendini bağışlamıştır.71[71] Daha sonra Peygamber (s.a.v.)'in İskenderiye kralına yolladığı elçi olmuştur. Ebu Belta'ın adı Amr b. Umeyr'dir.
Tufeyl B. El-Haris: B. el-Muttalib -Muttalibî'dir ki bunu Said b. Ufeyr söyler. Bu Tufeyl, Ubeyde ile el-Husayn'ın kardeşidir. Bedir'de bulunan ilk Müslümanlardandır.72[72]
Abdullah B. Ka'b B. Amr: El-Mâzinnî el-Ensarî el-Bedrî. Bedir harbinde harp ganimetlerinin başına getirilmiş idi. Künyesi Ebu Haris'tir. "Ebu Yahya" dendiği de rivayet olunur. (Uhut ve Hendek sa-vaşlarına da katıldı.) Hz. Osman cenaze namazını kıldırdı. Ebu Leyla el-Mazinî'nin kardeşidir.73[73]
67[67] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 28-31
68[68] Hz Übey'in ölüm yılını Zehebi 19'uncu ve 22'nci yıl hadiselerinde de verir ve 19'uncu yılı tercih eder. Halife de Hz Osman'ın zamanında 32'nci yılda der. Bu izahlar 19'uncu yıl vefatında daha geniş izah edilir.
69[69] Bkz İbni Sa'd 3/576; Taberani 2/270 no 2006; Hakim 3/222, 223; Müsned 3/421; Taberi 3/20
70[70] Vakidi 105, 140, 145, 243, 425, 603, 797, 969; İbnu Sa'd 3/114; Halife, Tabakat 70; Tarih 166
71[71] Meğazi bölümünde Mekke fethi bahsine bkz.
72[72] Bkz. İbni Sa'd 3/52; Vakidi 153; İbni İshak, Siyer 258; Tabakalı Halife 115, 138; Taberi 2/543, 3/167
73[73] İbni İshak 330; İbni Sa'd 3/518; İstiab 2/314; Vakidi 24, 50, 100, 164
Abdullah B. Maz'ûn B. Habib: El-Cumehî el-Kuraşî. Meşhur Osman b. Maz'ûn (r.a.)'ın kardeşidir. Bedir harbine katılanlardan biri, üstelik Habeşistan hicretine katılanlardan.74[74]
Iyaz B. Züheyr: B. Şeddad b. Rabî'a b. Hilal b. Mâlik b. Dabbe b. el-Haris b. Fihr. Künyesi Ebu Said'dir. Annesi Amir b. Rabia kızı Selman'dır. İkinci Habeşistan hicretine gidenlerdendir. Bedir ve sonraki bütün savaşlarda bulundu. İbnu Sa'd bunu bu şekilde anlatıp, Şam emiri olup hicri yirminci yılda vefat eden, yeğeni Iyaz b. Ganm b. Züheyr el-Fihrî'den ayrı olarak zikreder.75[75]
Ma'mer B. Ebî Sarh: b. Rabîa b. Hilal b. Malik b. Dabbe el-Kuraşî. Künyesi Ebu Said el-Fihrî'dir. Adının Amr olduğunu İbni İshak ve bazıları söyler. (Annesi Zeyneb binti Rabîa'dır.) İkinci Habeşistan hicretine katıldı. Bedir, Uhut, Hendek ve diğer bütün vak'alarda bulundu. En eski sahabelerdendir.76[76]
Mes'ûd B. Rabî'a Veya Mes'ud B. Er-Rabî': b. Amr b. Sa'd b. Abdul Uzza. Lakabı Ebu Umeyr olup el-Kara'lı olduğu için el-Kâriyy denir. Kâra Zühre oğullarıyla anlaşmalı bir kabiledir. Rasulullah Daru'l-Erkâm'a girmeden Müslüman oldu. Bedir ve diğer harplerde bulundu. Altmış küsur sene yaşadı. Daha önce de bahsi geçmişti.77[77]
Ebu Useyd: Malik b. Rabîa es-Sâidî. Doğru olan bunun kırkıncı yıla öldüğüdür. 35'inci yıl görüşü Ebu Hafs el-Fellas'a aittir. Biz onun altmışıncı yılda öldüğü rivayetini verdik. Doğrusunu Allah bilir.78[78]
(Bu yıl olan olaylara Zeyl'dir.)79[79]
Hz. Osman'ın Peygamberin hediye yüzüğünü düşürmesi:
İbni Abbas anlatıyor: Peygamberimiz İran'a mektup yazmak istediğinde birisi: "Ya Rasulallah! Onlar mektupta mühür olmazsa kabul etmezler." dedi. O da kendisine bir yüzük yapılması emrini verdi. Ona demirden bir yüzük yapıldı. Cebrail onu çıkarmasını söyledi. Bakırdan yapıldı, yine Cebrail çıkarmasını söyledi. Gümüşten bir yüzük yaptılar. Onu parmağına taktı. Cebrail onu beğenip kaşı üzerine "Muhammed Rasulullah" diye yazdırmasını tavsiye etti.
Artık Efendimiz mektupların mührüne bu kaştaki yazıyı vuruyordu. Yüzüğün kaşı üç satır olarak ayarlandı. Efendimizin vefatına kadar yüzük onun parmağında idi. Sonra Ömer b. Hattab alıp vefatına kadar onu takınıp onunla mühürledi. Sonra Hz. Osman onu altı yıl parmağına takınıp mühürlerini onunla bastı. Altıncı yıl Müslümanlara içme suyu kuyusu kazdırttı. kuyunun ağzına oturdu ve yüzükle oynamaya başladı. Yüzüğü parmağında çevirip dururken yüzük çıkıp kuyuya
74[74] İbni Sa'd 3/400; Halife, Tabakat 25; Ensab 1/213; İstiab 3/995; Vakidi 24, 156
75[75] Bu Iyaz beşinci cildin Hz Ömer dönemi hicri yirminci yıl vefatlar bölümünde geçti, Orijinal sayfa 5/216
76[76] İbni Sa'd 3/417; Vakidi, Meğazi 157; Ensabu'l-Eşraf 1/226; İbnu Abdil Bcrr, el-Isliab 3/449
77[77] Burada bir dizgi veya kısaltma hatası olsagerek. İbni Sa'd "Mesud'un Amr diye hu kardeşiolup peygambere ashab olma şerefine erdi. Bedir harbine de katıldı. Ama Mesud'un Bedir'e katıldığını tespit eden bir delil bulamadım. Siyer Alimleri onun adını vermiyor der.) geniş bilgi için bkz: İbni Sa'd 3/168; Vakidi 24, 155; İstiab 3/448;
78[78] Bu zatın tercemesi 6'nci cildin kırkıncı yılı olayları sırasında geçiyor. Orijinal sayfa 6/655
79[79] Zehebi'nin almadığı iki konuyu buraya Taberi'den özetleyerek veriyorum (M. Can)
düştü. Hemen aramaya başlayıp kuyunun sularını tamamen boşalttılarsa da onu bulamadılar. Hz.
Osman onu bulana büyük mükafat vaad edip çok üzüldü. Ümidini kesince yeniden yüzük yaptırdı.
Bu da ilk yüzüğe benziyordu. Öldüğünde yüzük çıkmış nereye gittiğini bilen, bulan olmamıştı.80[80]
Ebu Zer Meselesi
Belazurî kendi isnadıyla el-Ensâb'ında der ki: Hz. Osman Mervan'a ganimetten yüklü bir pay
verince, Ebu Zer: "Altın ve gümüşü biriktirip onları Allah yolunda harcamayanlara gelince -Habibimonlara
acı bir azabı müjdele. O gün cehennem ateşinde bunların üzerine alev verilip kızdırılır da
bunlarla onların alınları, böğürleri ve dalları dağlanır." Tevbe 34-35 ayetlerini -okuyup onları kast
ederek- "Paralan yığanlar elîm bir azabla müjdelenir." demeye başladı. Mervan da Hz. Osman'a onu
şikayet etti. Hz. Osman kölesini yollayıp soruşturtunca Ebu Zerr (r.a.) "Ne o, yoksa Osman beni
Kur'an'daki bir ayeti okumaktan, Allah'ın emrini terk edenleri tenkitten men mi ediyor? Vallahi
Allah'ın rızasını kaybetmekten Osman'ın rızasını kaybetmek daha iyi." deyince Osman bir şey
demedi ama bunu içinde tuttu.
Bir gün Hz. Osman, -meclisinde- "Halifenin ihtiyaç halinde hazineden borç alıp eli rahatlayınca
ödemesi caiz olur mu?" diye bir soru arz etti. Ka'bu'l-Ahbar "Bunun bir sakıncası olamaz!" deyince,
Ebu Zer öfkelenip (değneğini kaldırdı ve), "Bre Yahudi çocuğu, bize dinimizi sen mi belleteceksin
(diye vurdu)." Hz. Osman da: "Sen bana ne kadar eziyet edip arkadaşlarıma ne kadar kafayı taktın.
Haydi görevinin (yazıhanenin) başına dön!" dedi. Ebu Zerr o zaman Şam'da divan görevlisi olup, hac
dönüşü biraz Peygamberin civarında kalmak için Hz. Osman'dan izin almıştı. Zira Ebu Zer, Medine
evlerinin Sel'a dağına kadar yayıldığını görünce Hz. Osman'a gelip, Rasulullah (s.a.v.): "Binalar Sel'a
dağına varınca buradan kaç!" buyurmuştu. Bana izin ver de Şam diyarında cihada çıkayım deyip
çıkış izni almıştı. Fakat orada Muaviye'nin yaptığı pek çok şeyi beğenmiyordu. Muaviye ona üç yüz
dinar gönderip gönlünü almak istemişse de o bunu reddetti. Muaviye meşhur "Yeşil saray"ını
yaptırmaya başlayınca; "Ya Muaviye eğer bunu Allah'ın (devletin) kesesinden yaptırıyorsan bu
hıyanettir. Kendi parandan ise o da israftır." diye çıkıştı. Muaviye seslenmedi.
Ebu Zer (r.a.) Şamlılara: "Vallahi bilemediğim bir çok şey ortaya çıktı. Bunlar ne Kur'an'da ne
sünnette var. Hakkın söndüğü batılın diri ldiğini görüyorum. Doğrular yalanlanıyor, Allah'tan
korkulmadan kayırmalar yapılıyor." diyordu. Habib b. Esleme Muaviye'ye: "Ebu Zer Şam'ı senin
aleyhine çevirecek dikkat et." dedi. Muaviye de Hz. Osman'a bildirdi. Hz. Osman da ona: "En güçlü
hayvana bindirip bana çabuk yolla!" diye yazdı. O da birini katarak Medine'ye yolladı. Ebu Zer gelir
gelmez "Bu çocukları idareye getiriyor, halkın arazisini ellerinden alıp koruya çeviriyor. Mekke
fethinden sonra kılıç korkusuyla inanmış
görünerek, Peygamberin affı ile canlarını kurtarabilenlerin çocuklarıyla işbirliği yapıyor." diye
söylenmeye başlayınca, Hz. Osman ona: "Medine'den çık nereye gidersen git." dedi. Mekke ya da
Kudüs'ü istedi, ama 11/,. Osman olmaz dedi. O, Küfe ya da Basra, deyince, Hz. Osman "Ben seni
80[80] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 32-34
Rebze'ye göndereceğim" diyerek oraya zorla yolladı. Ölene kadar orada kaldı. Abdurrezzak, Ma'mer b. Raşid yoluyla Katâde'den şöyle nakleder: Ebu Zer (r.a.) bir şey söylemiş, bu söz de Hz. Osman'ın hoşuna gitmeyip Ebu Zer'i yalanlamıştı. Bunun üzerine Ebu Zer (r.a.): "Ben hiçbir kimsenin beni, Peygamber (s.a.v.)'in benim hakkımda
"Ebu Zer'den daha doğru olan bir lehçe sahibini, toprak, üzerinde barındırmamış, gök yüzü altında öyle birini gölgelememiştir." buyurmasından sonra, beni yalancı çıkarabilecek biri olduğunu sanmıyordum." dedi.81[81] Sonra Osman onu Rabze'ye yolladı. Ebu Zer (r.a.): "Hak savunması beni arkadaşsız koydu." derdi. Rabze'ye vardığında da: "Mekke'den Medine'ye hicretimden sonra, Osman beni bedevi gibi bıraktı." derdi.
Hz. Ali, Ebu Zer'e destek vererek yüreklendirmek istedi. Mervan da engel olmaya kalktı. Hz. Ali de sopasını bineğinin kafasına vurdu. Bu yüzden Hz. Ali ile biraz atıştı. Hz. Osman: "Benim yanımda sen ondan daha iyi biri değilsin ki!" deyiverdi. Bu söz insanların hiç hoşuna gitmedi, uğraşıp ikisini barıştırdılar.
Rivayete göre Ebu Zer (r.a.)'ın ölüm haberi Hz. Osman'a ulaşınca "Allah rahmet eylesin!" dedi. Ammar b. Yasir de: "Evet Allah ona her birimizin yaptıklarından dolayı rahmet etmiştir." dedi. Hz. Osman öfkelenip "A babasının bilmem nesini kemiresice, görmüyor musun onun sürülmesine pişman oldum" deyip, muhafızlarına emredip kafasının arkasından itildi. Osman "Haydi sen de Ebu Zer'in olduğu yere çabuk git!" dedi. Ammar gitme hazırlığı yaparken MaHz.umoğulları Ali (r.a.) gelip Osman'la konuşmasını istediler. Hz. Ali de gelip: "Ya Osman, Allah'tan kork, sen daha önce Müslümanların en salih adamlarından birini sürgün ettin, senin sürgününde adam helak oldu. Şimdi de aynen onun gibi bir zatı sürgün etmek istiyorsun." dedi. Aralarında laf tartışması ilerleyince Hz. Osman: "Asıl sürülmeyi ondan daha fazla sen hak ettin!" dedi. Hz. Ali de: "Eğer diliyorsan onu da icra et." dedi. Bunun üzerine muhacirler toplandı ve Hz. Osman'a: "Sen sana konuşan herkesi başka yere yollamaya sürgün etmeye kalkacaksan bil ki bu senin öyle kolayca yapamayacağın bir şeydir." dediler. O da Ammar'ı bıraktı. Havşeb el-Fezarî anlatıyor: Medine'ye koyunlarını götürürken Rabze'de Ebu Zer'i gördüm. Ona: "Vallahi burası Ğifaroğullarının merası değil, dedim de "Ben Medine'den zorla çıkartıldım." dedi.
Havşeb'den bu olayı dinleyen oğlu Bişr der ki: Ben bu hadiseyi Said b. Müseyyeb'e anlatınca: Osman'ın Ebu Zer'i çıkarttığını kabul etmeyip, "Ebu Zer Rabze'ye kendi gönlü ile çıktı." dedi.82[82]
Ebu Zer meselesinde bir kısım alimler, Hz. Osman tarafını tutarak olayları naklediyorlar. Taberi der ki:
(Muaviye'yi mazur sayanlar Yezid el-Fuk'asî'den nakledilen aşağıdaki anlatılacakları esas alırlar: Yezid der ki:
-Abdullah ibni Sebe, Şam'a gelince Ebu Zer'e rastlar ve "Ya Ebu Zer, Muaviye'nin: "Mal, Allah'ın
81[81] Bu meşhur bir hadistir. Bu hadisi bizzat Ebu Zerr naklettiği gibi Hüreyre Abdullah b. Amr Ebu'd-Derda da aynı ifadelerle naklediyor. Metin için bkz. İbni Ebi Şeybe 12/124, 125, 13/344; Buharı Tarih 9/23, 2/328
82[82] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 6/166-171
malıdır. Dikkat edin her şey Allah'ındır." diyor. Sanki bu sözü ile devlet malını Müslümanlardan sakınıyor gibi..." dedi. Ebu Zer de Muaviye'ye gelip "Sen neye Müslümanların malına Allah malı diyorsun?" dedi. Muaviye: Ya Eba Zer, Allah sana merhamet etsin, hepimiz Allah'ın kulu, malda onun malı, halkta onun yarattığı, emir onun emri değil mi?" deyince "Sen öyle deme" dedi. "Ben onu Allah için değildir demiyorum, ama Müslümanların malıdır, diyeceğim." dedi.
İbnu Sebe Ebu Derdâ'ya da geldi. Ama o "Kimsin sen, sanıyorum sen yahudisin!" deyip Ubade ile onu yakalayıp Muaviye'ye getirdiler ve "İşte Ebu Zer'i kışkırtan bu!" diye şikayette bulundular. Sonra Ebu Zer zenginlere ve fakirlere hitab ederek malları toplayıp da vermeyenlerin akıbetlerini anlatmaya devam etti. Fakirlerle zenginler birbirine düştü. Zenginler gelip Muaviye'ye durumu şikayet ettiler. Muaviye de şikayet mektubunu Hz. Osman'a yazdı. Hz. Osman: "Görüyorum ki fitne dilini çıkarıp gözlerini açmış. Saldırıya geçmesi pek yakın. Sakın yara iyi olmadan kabuğunu gevşetmeyin. Sen Ebu Zer'i bana yolla, azığını verip
ona iyi davran diye yazdı. Ebu Zer Medine'ye gelip evlerin Sel'a dağına kadar geldiğini görünce "Medine yayılan bir yer olacağı ile müjdelendi." deyip Osman'ın yanına girdi. Hz. Osman ona, yapılan şikayetleri sordu. Sonra ona "Ya Eba Zer, "Ben bana ne ile hükmediliyorsa ben de onunla hüküm veririm. İnsanları zahit olmaya mecbur edemem. Ben onları gayret ve iktisada davet ederim." dedi. Ebu Zer ona: "Medine de bana yurt değil, buradan çıkıp gitmeme izin ver." dedi. Hz. Osman: "Sen buradan daha kötüsünü bulacaksın." deyince de: "Rasulu Ekrem bana "Evler Sel'a dağına varınca buradan çık git." buyurmuştur." dedi. Sonra da Rabze'ye kadar gidip orada konakladı. Hz. Osman ona bir deve iki hizmetçi köle verdi ve "Allah aşkına Medine'ye gel git de orada bedeviye dönme!" dedi. O da öyle yaptı.)83[83]
Hz. Osman'ın Hilafeti Döneminde Ölenler
(Evs B. Es-Samit) bin Kays b. Esram el-Ensarî. Hz. Ubade (r.a.)'ın kardeşidir ki her ikisi de Bedir harbine katılmışlardır. (Annesi Ubade b. Nadle kızı Kurratu'l-Ayn'dır) Hanımı Sa'lebe b. Esram'ın kızı Havle (Huveyle de denir) olup kocası hususunda yaptığı mücadeleden dolayı Allah'ın
"Allah, kocası hakkında seninle tartışıp Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitmiş, kabul etmiştir." (Mücadele suresi ayet 1) ayetini indirdiği kadındır. Rasulullah (s.a.v.) onunla Mersed b. Mersed el-Ğanevî'yi din kardeşi ilan etmişti.84[84]
Enes B. Muaz - b. Enes b. Kays el-Ensarî en-Neccârî, Adını Uneys olduğu da söylenir. Sanırım bu
83[83] Taberi 4/273
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 34-38
84[84] Havle İslam'da ilk zıhar türü boşanma ile karşı karşıya gelen bir hanımdır. Kocası Evs (r.a.)'ın sara türü bir hastalığı olup bir gün ayılınca "Sen bana anamın dah gibisin." Deid. O da "Vallahi çok ulu laf etin, bunun sonu neye varır bilmem." Deyip Peygamberimize gelerek durumu anlattı. Nebi (s.a.v.) kocasını çağırtıp sorunca "karım doğru söylüyor." Dedi. Nebi (s.a.v.) öyleyse ona yaklaşma yanına girme benim cevabımı bekle." Buyurdu. Havle de "Ya Rasulullah o talak kelimesini ağzına bile almadı. Beni gençliğim onun uğurunda harcandı. Karnım ona vereceği .ocukları verdi. Diye yalvardı. Rasulullah (s.a.v.) de "Öyle görüyorum iki artık sen ona haram oldu." Buyurdu. Kadın Efendimize tekrar tekrar anlatıp yalvararak "Allah'ım beni genişletecek bir hükmü Peygamberiyin diline indir. Allah'ım acımın şiddetini sana arz ediyorum, eşimden ayrılığın acısını sana arz ediyorum." Diyor hem kendi ağlıyor hem de çevresindekileri ağlatıyordu. Nihayet Allah mücadele suresinin beş ayetlerini indirdi. Geniş izah için bkz İbni Sa'd 3/547; Tabakatı Halife 99; Taberani 1/224; Taberi, Tefsir 28/1; Belazuri 1/251; El-Mearif 255
Enes'in küçültmesidir. Bedir ve diğer bütün savaşlara katılmış ve Hz. Osman'ın hilafeti döneminde
vefat etmiştir.85[85]
Evs B. Havellî - b. Abdillah b. Haris b. Ubeyd b. Malik b. Salim el-Hubelî. Annesi Übey b. Selûl kızı
Cemile'dir. Rasulullah ona Şucâ' b. Vehb ile din kardeşi ilan etti. Evs (r.a.) Bedir, Uhut, Hendek ve
diğer savaşlara Rasulullah (s.a.v.) ile beraber katıldı. Peygamber Efendimiz vefat ettiği zaman, onun
yıkanmasında hazır bulunup, kabrine indi. Hz. Osman'ın öldürülmesinden önce vefat etti.86[86]
El-Ced B. Kays - b. Sahr b. Hansa b. Sinan b. Ubeyd (El-Ced, Rasulullah'a iman ettiğini açıklayıp
bizzat Peygamber (s.a.v.)'le bir çok gazvelere katıldı. Kendisi içinden inanmıyordu. Peygamberimiz
Tebük seferine çıktığında o da izin alanlar arasında idi. Allah (cc) onun hakkında:
"Onlardan kimisi "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" diyor. Dikkat edin, onlar zaten fitne içine
düşmüşlerdir." ayeti indi.)87[87] (Ka'b b. Malik'in torunu Abdurrahman b. Abdillah der ki: Rasulullah
(s.a.v.): "Ey Selemoğulları, seyyidiniz kim?" diye sorunca "Ced b. Kays" dediler. Efendimiz "Neden
seyyidiniz oluyor?" buyurunca "Cimri olmasına rağmen malı en çok olanımızdır." dediler. Nebi
(s.a.v.) de:
"Cimrilikten beter hangi dert vardır. Sizin seyyidiniz Bişr b. Berâe'dir." buyurdu.)88[88]
Haris B. Nevfel - b. Haris b. Abdulmuttalib b. Haşim el-Hâşimî. Annesi Said b. Kuşeyb kızı Zarîbe'dir.
Rasulullah (s.a.v.) onu Mekke'deki bazı işlerin başına getirdi. Daha sonra Basra'ya yerleşip orada ev
edindi. Oğlu Abdullah, Efendimizin sağlığında doğdu. Babası onu Peygambere getirip dua ettirdi. Bu
oğluna Basra halkı "Bebbe" lakabını takmıştı.89[89]
Şair El-Hutay'e: Ebu Müleyke el-Absî. Adının Cevvel olduğu da söylenir.
Gerek cahiliye döneminde ve gerek İslamî dönemin başlarında uzun bir ömür sürdü. (Rasulullah'ın
zamanında müslüman olmuş) Hz. Ömer'in zamanı elçilerle ona gelip şu şiiri söylemiştir:
Hayır yapanın mükafatı yok olmaz.
Allah'la insanlar arasında iyilikler kaybolmaz.
Gezgen biri olup büyük insanları över ve onlardan ihsan isterdi.
Çok cimri olup hep kendisine isterdi.
Bir gün bir krala elçi olarak gideceğinde halka:
85[85] İbni Sa'd 3/502; İstiab 1/70; Taberani 1/265; Üsdüi-Gabe 1/126
86[86] Taberani, Kebir 1/229; İbni Sa'd 1/542; Taberi 3/211; Ensabu'l-Eşraf 1/445; Üsdü'I-Gabe 1/144
87[87] Vakidi 588, 590, 992, 1062, 1070; Taberi.3/211; Ensabu'l-Eşraf 1/445; Üsdül Ğabe 1/144
88[88] Fesevi 3/461; İbni Sa'd 3/571; Taberani Kebir 19/81; Hakim 3/219; Edebu'l-Mufred 296; Abdurrezzak, Musannef 20705
89[89] İbni Sa'd 4/56, 7/14; Buhari, Kebir 2/264 no 2002, 2477; Tarihi Halife 195, 401
Yola çıktığımda yokluğumu yıl olarak sayın, ayları bırakın zira aylar çok kısadır, demişti.90[90]
Hubeyb B. Yesâf - b. İnebe, el-Ensârî el-Hazrecî. Annesi Mes'ud b. Şeyban kızı Selma'dır. (Müslüman olmadan Peygamberimiz bir savaşa giderken gelip harbe katılmak istediğini bildirince Peygamber (s.a.v.)'in "Sen geri dön! Biz Müşriklere karşı savaş için müşriklerden yardım alamayız." dediği bu zattır.) Bedir harbine gelirken Müslüman oldu. Bedir ve diğer savaşlara katıldı. Meşhur hadis şeyhi Hubeyb b. Abdurrahman'ın dedesidir.91[91] Zeyd B. Harice (r.a.):92[92] Nesebi: Zeyd b. Harice b. Zeyd b. Kbi Züheyr b. Malik b. İmru'1-Kays b. Sa'lebe b. Ka'b b. el-Hazrec. Medine Ensarının Hazrec kabilesindendir. (Babası Harice Uhut harbine katılıp şehid olmuştu. Kendisi Bedir harbine katılmıştır. Buhari ve diğerlerinin bildirdiğine göre ölümünden sonra konuşan odur.) Kendisi sahııho olduğu gibi, hadis rivayeti de vardır.93[93]
(İbnu's-Sikkîn der ki: Hz. Ebu Bekir onun bacısıyla evlendi, ölü münden sonra Ebu Bekir'in kızı Ümmü Gülsüm doğdu.)
Süleyman b. Bilal, Yahya b. Said yoluyla Said b. Müseyyeb'dcıı nakleder: Zeyd b. Harice Hz. Osman zamanında öldü. Cenazesinin üzerine bir örtü örtüldü. Sonra yanında bulunanlar onun göksiinden karmakarışık bir ses duydular. Sonra cenazesi konuşmaya başlayarak: "Ahmed, Ahmed ilk kitapta, doğru dedi, doğru dedi, doğru dedi Hini Bekir, kendi nefsinde zayıf, Allah'ın emrini tatbikte güçlü Ebu Bekir, ilk kitapta böyle! Doğru dedi, doğru dedi, doğru dedi, ilk kitapta güçlü, güvenli Ömer, doğru dedi, doğru dedi. Osman, onların yolunda yürüdü, İki yıl geçti, dört yıl kaldı.94[94] Fitneler geldi, güçlüler zayıfları yedi, Kıyamet yakın oldu. Erîs kuyusunun haberi size gelecek. Eriş kuyusunun ne olduğu..." Esselamu aleyke ya Abdullah b. Ravaha! Sen beni (babam) Harice ve (kardeşim) Sa'd'a bildirdin mi?" dedi.95[95]
Said b. Müseyyeb der ki: Daha sonra Hatme oğullarından bir adanı öldü. Üzerine örtü örtüldü. Göksünden bir gürültü gelip arkasından konuşmaya başlayarak: "Haris b. Hazrec oğullarının kardeşi (Zeyd l>. Harice) doğru söyledi doğru söyledi." dedi.
İbnu Abdi'1-Berr der ki: Öldükten sonra konuşan zatın Zeyd b. 1 laıice olduğunda asla ihtilaf yoktur. Şöyle ki, önce bayılmış sonra ruhu çıkmış idi. Daha sonra nefesi göksüne geri gelerek Ebu Bekir, Ömer ve Osnum hakkında sözler söyleyip o anda tekrar ölmüştür.96[96] Bu haberi Şam hadisçilerinin sika olanları Nu'man b. Beşîr (r.a.)'tan rivayet etmişlerdir.
Selman B. Rabîa El-Bahilî: Sahabe olduğu söylenir. Ömer
90[90] İbni Kuteybe, el-Mearif 594; eş-Şiir ve'ş-Şu'ara 1/258; Uyunu'l-Ahbar 1/229
91[91] İbni Sa'd Tabakat 3/534; Vakidi, Meğazi 35, 47, 81, 83, 148, 151, 166, 251, 282, 304, 341
92[92] Müsned 1/199; Buhari, Kebir 3/383 no 1281; Taberani Kebir 5/248
93[93] Onun rivayeti namazdaki 23 salavatla ilgilidir. Nesai Kübra 1215
94[94] Metinde dört yıl geçti şeklinde ise de kaynaklarda yukarıdaki gibidir.
95[95] Taberani, Kebir 5/218 no 5144, 5145; El-lstiab 1/561; Tehzibu'l-Kemal 10/62
96[96] İbnu Abdi'1-Berr, El-İstiab 1/561
(r.a.)'tan rivayeti vardır. Kendisinden Ebu Vâil, es-Subeyy b. Ma'bed ve Amr b. Meymun'un rivayeti vardır. Yiğit, kahraman, faziletli ve ibadete düşkün idi. Hz. Osman zamanında Ermenistan seferine komutan olarak katılıp -Hazer topraklarındaki- Belencer şehrinde şehit oldu. Bir rivayette orada öldürülenin bunun kardeşi Abdurrahman olduğu söylenir. Anlatılanlara göre o havalideki Türkler yağmur kıtlığı olunca, bu Selman'ın kabrine gelip yağmur duası yaparlarmış. Selman orada metfun olup kemiklerini bir tabuta koymuşlar. Müslim'in ondan rivayeti vardır.97[97]
Abdullah B. Huzafe - b. Kays el-Kuraşî es-Sehmî. Lakabı Ebu Huzafe'dir. Kendisi ilk muhacirlerdendir.
Kardeşi Kays'la beraber Habeşistan'a hicret etti. Rasulullah (s.a.v.) onu İran imparatoruna elçi olarak gönderdi. Kendisi şakacı biri idi.
Hz. Ömer zamanında Rumlar onu esir alıp kafir olmasını istedilerse de Ebu Huzafe bu isteklerini kesin reddetti. Kralları ona "Başımı öp seni de yanındakileri de serbest bırakayım." dedi. Ebu Huzafe de başını öpünce, hem kendini hem de beraberindeki seksen esiri serbest bıraktı. Medine'ye geldiğinde Hz. Ömer'in huzuruna çıktığında Ömer (r.a.) ona: "Her Müslümancın senin başını öpmesi bir vazifedir, önce ben başlıyorum" diyerek kalkıp başını öptü.98[98] Onun Efendimizden hadis rivayeti vardır. Kendisinden Ebu Vail, ile ona yetişememiş olan Ebu Seleme b. Abdirrahman ve Süleyman b. Yesar'ın munkatı olarak rivayeti var.
Abdullah B. Süraka - b. el-Mu'temir el-Adevî99[99] efendimizle sohbeti olan bir sahabe, aynı zamanda nebi (s.a.v.)'den rivayeti vardır. Uhut ve diğer harplerde bulundu. Zühri onun Bedir harbine katıldığını söyler.
Abdullah b. Şakîk, Ukbe b. Vesâc ve diğerleri ondan rivayette bulunmuşlardır.
Amr'ın kardeşi olan Ebu Ubeyde'den de rivayeti vardır.
Denildiğine göre, Ebu Ubeyde'den, ondan da Abdullah b. Şakik'in
deccal hakkındaki rivayetini yapan kişi bu İbnu Süraka değil, Şam halkından Ezd kabilesine mensup ileri gelen biridir. Bunu el-Ğulâbî ve diğerleri söyler.
Abdurrahman B. Sehl - b. Zeyd el-Ensârî el-Hârisî.100[100] İbnu Abdi'1-Berr onun Bedir harbine katıldığını söyler.
Ebu Nuaym da "Uhut ve Hendeğe katıldığını söyler. Umara b. Hazm ona, yılan soktuğunda muska yapmış, Ömer (r.a.) onu Utbe b. Gazvân'ın ölümü üzerine Basra emiri yaptı.
Kasım b. Muhammed'den naklediliyor: İki tane büyük anne (ebe) miras meselesi için Hz. Ebu
97[97] İbnu Sa'd 6/131; Tabakatı Halife 142; Tarihi Halife 163, 165; Buhari, Kebir 4/136
98[98] Müsned 3/450; Vakidi 603, 983, 1109; İbni Sa'd 4/719; Tabakatı Halife 26; Halife Tarih 79, 98, 142
99[99] İbnu Sa'd 4/141; Tabakatı Halife 22; Buhari, T. Kebir 5/97
100[100] El-Ma'rife ve't-Tarih 2/773; Halife Tabakat 53; İstiab 2/420
Bekir'e geldi. Hz. Ebu Bekr (r.a.) annenin annesine altıda bir hisse verirken babaanneye vermedi.
Bunun üzerine (Harise oğullarından Bedir harbine katılmış bir adam olan) Abdurrahman b. Sehl
ona: "Şimdi sen, bu ölmüş olsa, bu adamın kendisine varis olamayacağı bir kadına miras hissesi
verip, ölmüş olsa bu adamın kendine varis olabileceği kadını mahrum ettin." diye itiraz etti. Ebu
Bekir de mirası ikisine birden bölüştürdü.101[101]
Bu zatın Hz. Osman döneminde cihat için sefere gittiğine dair de rivayet vardır.
Amr B. Süraka - b. el-Mu'temir b. Enes el-Kuraşî el-Adevî. Bedir harbine katılmış büyük biridir.
Abdullah b. Süraka'nın kardeşidir
Amir b. Rabia der ki: Rasulullah (s.a.v.) bizi bir müfreze ile seriyyeye gönderdi. Beraberimizde Amr
b. Süraka da vardı. Uzun boylu latif karınlı biri idi. Acıkmış, bundan dolayı da omurgaları iki büklüm
olmuştu. Biz yassı bir taş alıp karınmın üzerine koyup bağladık. Bir gün böylece yürüdü. Nihayet bir
topluluğa geldik, onlar bizi misafir ettiler. Karnımız doyunca, Amr b. Süraka: "Ben insanın karnını
ayakları taşıyor sanıyordum. Meğer karın ayaklarımızı taşıyormuş." dedi.
(İbnu Sa'd der ki: Annesi Abdullah b. Umeyr b. Üheyb kızı Amine'dir. Medine'ye kardeşi ile beraber
göç edip Ebu Lübabe'nin kardeşi Rifâa b. el-Münzir'e konuk oldular. Efendimizle beraber Uhut ve
sonrası harplerin hepsine katıldı.)
Umeyr B. Sa'd - b. Şuheyd b. Kays. Ensar'ın Evs kolundan olup Efendimizle sohbet şerefine ve
ondan rivayete erişen biri. Kendisinden Ebu Talha el-Havlanî, Habib b. Ubeyd ve diğerleri hadis
almıştır. Ashabın zahitlerinden olup kendisine "Nesîc-u Vahdih- eşsiz dokunuşla- yaratılışı hiç
kusursuz" denirdi.102[102]
Abdurrahman b. Umeyr anlatıyor: Abdullah b. Ömer (r.a.) bana, "Şam'da oturan Müslümanlar
arasındaki Hz. Peygamberin ashabı arasında, baban Umeyr'den daha üstün biri yoktur." dedi
Umeyr (r.a.), Şam diyarının fethine Ebu Ubeyde (r.a.) ile katıldı. Bir süre Hz. Ömer yönetiminin
Hımış ve Dımışk idareciliğini üstlendi. Hz. Osman halife olunca onu Hımış valiliğinden azlederek,
Şam genel valiliğine Muaviye'yi tayin etti.
Umeyr (r.a.)'ın Efendimizin Hilyesi hususunda rivayet ettiği bir hadisi vardır.
Urve B. Hizam - b. Muhasır (veya b. Malik). Lakabı Ebu Said. Aşk ateşinin öldürdüğü Uzra oğullarının
Dınne boyundan bir genç (Hicaz'ın meşhur aşk şairi)103[103]
101[101] Muvatta 27/8 feraiz sayfa 513; Lakin ravi Kasım b. Muhammed, bu olay sırası dünyada olmadığı için haber mürseldir. Bu hadisin esası Zühri -Osman b.
tshak b. Hiraşe yoluyla Kabîsa b. Züeyb'den nakledilen şu haber olsa gerek:
-Bir büyük anne, Hz Ebu Bekr'e gelip torunundan düşecek mirası sorar. Hz Ebu Bekir: "Nine ile ilgili ne Kuran'da bir şey var, ne de sünnetten bir şey biliyorum.
Ashaba sorayım" der. Ashaba sorar. Muğira "Ben Peygamberin altıda bir verdiğinde yanında idim" deyince "başka biri de var mıydı?" der. Muhammed Mesleme
de "Aynen Muğira gibi sTtyler. Ebu Bekir de ona bu hükmü uygular. Sonra diğer büyük anne Hz Ömer'e aynı mirası sormaya gelir. Hz Ömer de "Allah'ın kitabında
sana bir şey yok. Verilen hüküm de senden başkası için verilmişti. Ben feraize yeni bir hüküm ckleyemem. Bu sorduğun pay altıda birdir. Eğer her ikinin neneler
olarak beraber olursanız bu altı da biri bölüşürsünüz. Hanginiz yalnız ise bu ona ait olur" dedi. Bkz Muvatta 27/8 sayfa 515; Ebu Davud 2894; Tirmizi 27/10/2;
Nesai, Kübra 6346, 6339, 6340; İbni Mace 23/4
102[102] İbni Sa'd 4/374; Tarihi Dımışk 46/478-494; Ezdi, Futuhu'ş-Şam 58, 70;
103[103] İbni Asakir T. Dımışk 40/217-225; İbnu Makolâ 2/418; Nihayetu'1-İrab 2/201; Uyunu'l-Ahbar 4/129; Ensabu'-Eşraf 35/50
Amcası kızı, Afra (binti Muhasır)'ya aşık olmuştu. Afrâ'nın ailesi I Iicuz'dan ayrılıp Şam tarafına göç edince Urve peşlerine düşüp yalvardı ise de, amcası fakir olduğu için kızını onunla evlendirmeye razı olmayıp, kızı zengin olan diğer amca oğlu ile evlendirmişti. İşte Urve bu aşkın derdinden kurtulamayarak vefat etmiştir.
(İbnu Asakir bu hadiseyi iki üç rivayetle anlatır. Biz onlardan bir
tanesini tasarruf ederek alıyoruz. Lakıyt b. Bükeyr anlatıyor:
Urve ile Afra aynı kabileden idiler. Urve öksüz olduğu için Afrâ'nın babası olan amcasının velayetinde büyüdü. Kıza aşık oldu. Amcasından defalarca istediyse de "yakında verebilirim" diye oyalayıp, bir kervanla ailesini de alıp Şam diyarına gitti. Orada Bıkâ şehrinde oturan amca oğluna geldi. O da kıza düğür olunca babası Afra'yı ona verdi Adam da Afra'yı kendi kervanına aldı. Urve de kendi kervanı ile peşlerinden geliyorken, Tebük yakınlarında bir grup adamın Medine tarafından geldiğini görüp, kızıl bir deve üstünde bir kadın gördü. Arkadaşlarına "bunun şekli Afra'ya benzer" dedi. Arkadaşları da "Afra'yı hiç bir şekilde ağzından düşürmüyorsun." dediler. Kervan yaklaşıp da gelenin o olduğu anlaşılınca Urve dehşete kapılıp bir kelime söyleyemedi. Kervanileri geçince şu şiirleri söyledi:
-Gönlüm Afrâ'nın mazeretini izhar edip, benim aleyhime olarak Afra'dan tarafa geçip ona yardım ediyor. Ne yapayım gönülde bana nasip yok.
-Nefsim şifasının yakında olduğunu anladı, ama bu yakına ulaşılma imkanı yok mu?
-Huşu içinde Rablerine rüku edenlerin Rabbine yemin ettim ki, -rüku edenlerin üstünde bir gözeten var.
-"Suyun serinliği, susayan ciğeri yanana anlattığı gibi bana da sevgilimin gerçekten sevgili olduğunu anlattı.
-Yemame bilginlerine beni tedavi edin, zira sen beni tedavi edebilirsen gerçek doktorsun dedim.
-Bende ne hastalık var ne de cinnet hayali geçiriyorum. Lakin amcam Himyerî çok yalancıdır.
-Yatsın Afra senden uzakta değil, artık onu unut Afra sana yakın da değil...
Sonra, Urve geri evine döndü ama ağlaya ağlaya verem oldu. İnsanlar "ona büyü yapıldı" sandılar, kimi cinnet geçiriyor, kimi de vesveseye kapıldı, deyip Yememe'de cincilikle uğraşan, o dönem tıbbini en iyi bilen Salim diye birine götürdüler. O ona delilere yapılan bir muska yaptı. Urve ona "Ey adam! Senin aşk derdine yapacak muskan var mı?" deyince, "Hayır" dedi. Dönüşte bir de (Salih (as)'ın olduğu şehir olan) Hicr'e uğrayıp oradaki bir doktora gösterdiler. O da aynı şeyleri yapınca Urve ona "Vallahi benim ilacım Belkâ şehrinde oturan biridir!" dedi. Onlar da geri döndü. Urve o zaman şu beyitleri söyledi.
-Yemame ve Hicr'daki doktorlara gittim derman olamadılar. Yapmadık muska içirmedik şifalı su koymadılar.
-Vallahi senin getirdiğin bu ağır -derdi- yükü kaldıracak el yok. Sana Allah şifa versin dediler.
-Gözlerimi yerden kaldırmaya göreyim, hemen göz pınarları yaş boşaltmaya başlıyor.
-Kalbim öyle çarpıyor ki, sanki bağırlak kuşu kanatlarıyla ciğerime asılmış da kanat çırpıp duruyor.
Urve, Afra Belka'ya gittikten sonra Afra'nın develerini sulamaya getirdiği su kıyısına gelir ve yanağını oraya dayar öyle dururdu. Kendine arkadaşları "yapma kendini öldüreceksin. Allah'tan kork." derler o bunlara aldırmaz ve Ümitsizlik ve sevda hastalığı tutmuş her yanımı, benden uzak dur! Bana olan sana da olmasın, derdi.
Muaviye onların bu hadisesini işitince "Bu şerefli iki aşığın haberini önce duysaydım kesin ikisini birleştirirdim!" demişti.
Urve ailesine "Ben Afra'nın yüzüne bakabilsem ağrım diner!" dedi. Onlar da yola çıkıp gizlice Belka'a şehrine geldiler. Afra zengin biriyle evliydi. Bir gün Urve çarşıda gezerken, yurdu Uzra'dan birini görmüş ve ona anlatmıştı. Akşam bu adam Afra'nın eşiyle yemek yedi ve ona: "Bu sizin namusunuza ayıp getiren köpek ne zaman geldi?" dedi. Afra'nın eşi de "Köpek olmak sana daha çok yakışıyor. Ben Urve'yi sadece hayırlı biri olarak bildim. Arap gençlerinde ondan daha hayalı birini görmedim. Onun geldiğini de duymamıştım. Bilseydim onu evimde misafir ederdim." dedi.
Sabahleyin çıkıp araya araya onları buldu ve "buraya geldiniz de niye bana yerinizi bildirmediniz. Haydi gelin yeriniz sadece benim yanımdadır." dedi. Onlar da "Peki peki! Bu gece geliriz." dediler. Adam gidince Urve "Olanı gördünüz, haydi başınıza bir iş gelmeden yurdunuza gidin, bana bir şey olmaz." dedi. Onlar da süratle ayrıldılar. Az sonra Urve'nin öldüğü haberi geldi.
Ebu'l-Ferece İsfahanî burada şu bilgiyi verir:
Sonra Urve ona geldi. Adam ona kendini bildirmediği için itab edip "Allah aşkına bir daha buradan ayrılma! dedi. Sonra onun Afra ile baş başa bırakıp çıktı, hizmetçisine de "Ne konuşurlarsa bana getir." diye tenbih etti.
Bir rivayette önce Afra bilemedi. Urve bu hizmetçi kıza yüzüğünü verip "Bunu hanımına ver." diye rica etti. O da "Utanmıyor musun" deyince "Vallahi o benim amca kızım, biz birbirimiz için diğer insanlardan daha değerliyiz. Sen onun sabah içtiği süte bu yüzüğü koy, sana darılacak olursa "misafir önce içmişti belki ondan düşmüştür!" dersin, dedi. Hizmetçi de öyle yaptı. Afra süt içerken yüzüğü görünce hıçkırıklara boğuldu, hizmetçi durumu anlattı. Kocası gelince ona söyledi.
Afra ile Urve baş başa kalınca ayrılığın acısından bahsedip yana yana ağlaştılar. Sonra Afra ona içecek bir şey getirdi. Urve "Vallahi benim bugüne kadar mideme haram girmemiştir. Doğalı beri günah işlemedim. Eğer haramı helal sayacak olsaydım, onu senin için yapardım. Zira dünyada haz duyduğum tek şey sensin. Sen de benden başkasına gittin. Ben senden sonra ölümden başka nere giderim ki yaşayamam. Şu senin kocan olan şerefli adam ne kerim ne iyi bir insan, bana ne iyi davrandı. Ben ondan haya duyarım. Vallahi o benim bu durumumu bilecek olursa asla burada duramam. Biliyorum ki artık ben ölüme gidiyorum." dedi. İkisi de ağlaşıp ayrıldılar.
Kocası eve gelince hizmetçi duyduklarını anlattı. O da "Ya Afra! Sen amca oğlunun gidişine engel
ol." dedi. "Kabul etmez ki. Vallahi o aranızdaki bu dostluktan sonra hayasından burada durmaz." dedi. Adam Urve'ye geldi ve: "Kardeş, Allah'tan canın için kork. Ben öğrendim, sen ayrılırsan telef olacaksın. Vallahi ben onunla birleşmene engel olmayacağım. Dilersen ondan senin için ayrılacağım." dedi. O da teşekkür etti ve "Ona tamahım benim afetim oldu. Artık ümidim kesildi.
Ben kendimi ümitsizlik ve sabra alıştırdım. Artık tesellim ümitsizlik olmuştur. Benim de yapacak işlerim var. Mutlaka onun başına dönmeliyim. Tabi buna dayanabilirsem. Yoksa size gelir ziyaret ederim." dedi. Onlar da yol hazırlığı tedarik ettiler. Urve geri döndü. Daha ayrılır ayrılmaz hastalığı tekrar nüksetti. Her ne zaman bayılsa Afra'nın verdiği örtüyü yüzüne koyarlar o da ayılırdı. Kabilesine üç günlük bir yol kalmıştı ki, yolda öldü. Ölüm haberini duyan Afra da ona ağıtlar yaparak öldü.
Kutb B. Âmir:104[104] Nesebi: Kutb b. Amir b. Hadîde b. Amr b. Sevad. Künyesi Ebu Zeyd. Annesi Zeyneb bn. Amr b. Sinan b. Amr b. Malik. Ensarlı olup Sülem oğulları kulundandır. Her iki Akabe biatinde Peygamberimize biat eden ilk Ensar'dandır. Ensar'dan ilk Müslüman olan altı kişiden biridir. Kendisi Ashabın meşhur okçularından olup Bedir, Uhur, Hendek ve diğer bütün harplerde bulundu. Mekke fethinde Benû Seleme'nin sancaktarı idi. Uhut'ta dokuz yerinden yaralandı.105[105]
Uyeyne B. Hısn :106[106] Nesebi: Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr b. Amr b. Ceviyye b. Levzân b. Sa'lebe b. Adiy b. Fezara, Fezarî'dir. Fazaralıların "Kays-ı Aylan" kolundandır. Uyeyne'nin asıl adı Huzeyfe olup yüz felci geçirdi. Bu yüzden gözleri pırtlaklaşınca ufak gözlü anlamına gelen "Uyeyne" denildi. Künyesi Ebu Malik'tir. Fezâra oğullarının lideri ve onların meşhur süvarisidir.107[107]
Vakidi der ki: Bana İbrahim b. Ca'fer babası Cafer'den nakletti ki:
-Bir kere Bedr oğullan yurdunda müthiş bir kuraklık oldu. Ellerinde bir kaç kurtulabilen mal dışında bir şey kalmamıştı. Kendilerine Tağlemin denilen yer ile Batn-ı Nahle arasında bulut bulunduğu (yağmur olabileceği) haber verilince Uyeyne Bedr oğullarından yüz evi alarak Batn-ı Nahle'ye geldi. Peygamberimiz ve ashabı onların gelmesini sakınca ile karşılamış, o da Medine'ye geldi. Peygamberimizi ziyaret etti. Nebi (s.a.v.) onu İslam'a davet etti. O ne İslam'a girdi, ne de
bundan uzaklaştı. Nebi (s.a.v.)'e: "Ben senin civarına yakın bir yerde olmak istiyorum, bana bir süre kalacak bir imkan ver!" dedi. Nebi (s.a.v.) de ona üç aylık bir izin verdi. Süre bitinceye kadar iki tarafta birbirine saldırmadı. Uyeyne ve adamları şişmanlamış, süte kanmış ve hayvanları "deve ekmeği" denen sıllıyan otunu yiye yiye besilenmis. olarak geriye yurtlarına dönerken Gabe merasıridaki Efendimi/ (s.a.v.)'in süt develerine saldırdı. Haris b. Avf ona: "Sen Muhammed'le onun yurdunda anlaşma yaptın. Sonra ona savaş açtın!" deyince "O gördüğün gibi!" dedi.108[108]
104[104] Vakidi, Meğazi fihrist; Hakim 3/225; İbni Sa'd 3/578; İstiab 3/256, 257; Üsdü'l-Ğabe 4/205, 206; El-İsabe 3/237 no 7118
105[105] Bilgi ilaveleri İbnu Sa'd'dandır. 3/587
106[106] Uyeyne için bkz: Vakidi, Meğazi fihrist; Fesevi, Tarih 2/299, 408, 3/130; Taberi, Fihrist; Tarihi Halife 77, 90, 98, 103; Muhabber 97, 125, 249, 380, 473
107[107] İbni Sa'd dördüncü Tabaka s. 550; Kelbi, Cemhere 433; İbni Kuteybe, Mearif 302
108[108] İbni Sa'd dördüncü tabaka 551, 552; Taberi, Tarih 2/564; El-Mearif 303; Vakidi, Meğazi 2/552'de bu konuya isimleri vermeden Ebu Ubeyde'nin zu'1-Kassa seferi münasebetiyle anlatır.
Yine Vakidi, Abdulaziz b. Ukbe b. Seleme amcası İyas b. Seleme babası Seleme'nin şöyle dediğini
anlatır: Uyeyne kırk kişiyle Rasulullah'ın sağım develerine saldırdı. Orada bulunan Ebu Zer'in bir
oğlunu öldürüp develeri sürüp götürdü. Nebi (s.a.v.) duyar duymaz Müslümanlarla beraber
peşlerinden gidip on tane deveyi kurtardılar. Eşkıya diğer on deveyle beraber kaçıp kurtuldular.
Habib b. Uyeyne, Mes'ade b. Hakem b. Malik ve amcası oğlu Kurafe b. Malik'i öldür-düler.109[109]
Yine Vakidi Muhammed b. Abdullah, Zühri- Said b. Müseyyeb is-nadıyla şöyle anlatır: -Uyeyne b.
Hısn, Ğatafan oğullarının Ahzab (Hendek) günü Kureyşlilerle birleşerek Peygambere savaşa
geldikle-rindeki liderlerinden biriydi. Rasulullah (s.a.v.) ve ashabı mahsur kaldıklarında Nebi (s.a.v.)
onunla Haris b. Avfa "Size Medine hurmalarının -mahsulün- üçte birini versem adamlarınızla
beraber dönüp gider misiniz." diye haber saldı. Onlar buna razı oldular.
Onlar da Efendimiz de bir araya gelip sulh anlaşması metnini yazmak için kalem (hokka) ve kağıt
getirdiler. Üseyd b. Hudayr geldiğinde, Uyeyne Efendimizin huzurunda ayaklarını uzatmış
duruyordu. Üseyd ona: "Bana bak tilki gözlü! Topla ayaklarını Vallahi şurada Peygamber olmasa
seni mızrakla boyardım." deyip sonra Efendimize gelerek: Ya
Rasulallah! Eğer bu sana Allah'ın gökten verdiği bir emir ise haydi imzala! Ama öyle değilse vallahi
bunlara kılıçtan başka bir şey vermeyelim!" dedi. Onlara da- siz bizden böyle bir şey ne zamandan
beri umuyorsunuz?" dedi. Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubade de aynı şekilde konuşunca Rasulullah
(s.a.v.) "Anlaşma metni yırtılmıştır." buyurup kağıdı yırttı.
Uyeyne: "Vallahi sizin terk ettiğiniz anlaşma sizin şu hareketle aldığınız rezaletten sizin için daha
hayırlı idi. Zira sizin bu topluluğa karşı koyacak gücünüz yok." dedi. Abbâd b. Bişr (r.a.) da: "Ya
Uyeyne sen bizi kılıçla mı tehdit ediyorsun, yakında hangimizin daha dayanıksız olduğunu
göreceksin. Vallahi Rasulullah'ın huzuru olmasaydı siz arkadaşlarınızın yanına varamazdınız!" dedi.
Onlar da: "Vallahi onlardan hiçbir şey almayı beceremedik." diyerek geri döndüler. Gatafanlılar
gelip "ne oldu" diye sorunca, vallahi biz çok şuurlu bir toplum gördük. Canlarını Peygamberlerinin
önüne sermişler, dediler.
Vakidi der ki: Birlik (Ahzab)ler dağılınca, Uyeyne ülkesine döndü. Mekke fethinden az önce
Müslüman oldu. (Bazılarının rivayetinde: Rasulullah (s.a.v.) Mekke'ye bu Uyeyne ile Akra'nın
arasında girdiği, yer almaktadır.)1110[110]
İbnu Sa'd der ki: Bize Ali b. Muhammed el-Kuraşî -Ali b. Süleym isnadıyla Zübeyr b. Hubeyb'in şöyle
dediğini bildirdi: Uyeyne b. Hısn gelirken, Medine'den çıkmakta olan bir grupla karşılaşıp onlara
Müslümanlar ve Medineliler hakkında bilgi almak için sorular sordu. Onlar da: O konuda insanlar üç
kısımdır:
1- Müslüman olan kimse Allah Resulü ile beraberdir. Araplara karşı onun safında savaşmaktalar.
109[109] Vakidi, Meğazi 538-547 arasında tüm detayıyla. İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/553; Buhari, Meğazi 64/bab 37 h. No 4194; Müsüm, Cihad no 1806; İbnu
Hişam 3/281, 284,285; Belazuri, Ensab 1/348.
110[110] İbnu Sa'd dördüncü Tabaka 2/555, 556; İbni Hişam 3/223; Vakidi, Meğazi 2/478, 479; îstiab 4/156; Taberi 2/572, 573; Ensabu'l-Eşraf 1/345; Parantez arası
İbni Sa'd metnine göredir.
2- Müslüman olmayanlar bunlar da ona karşı savaşıyorlar.
3- Bir kısım da var ki görüntüde Müslüman olduğunu söyler ama Kureyşlileri görünce onlardan olduğunu söyler." dediler. Uyeyne "Peki bu üçüncü gruba ne adı verilir?" deyince "Münafık diye tanımlanırlar!" dediler. O da: "Şu anlattığınız niteliğini belirttiğiniz -bu münafık- grup benim için öbürlerinden daha işini sağlam tutmuş. Siz şahit olun ki ben onlardanım." dedi.111[111]
Sonra İbni Sa'd -senedi olmayan- Uyeyne'nin Taif fethi gününde, Hevazin gününde bir koca karıyı esir alışını bununla fidye alma hevesine kapıldığını, kadının oğluyla pazarlığını anlatan uzun bir kıssa sevk eder.
(Uyeyne Nebi (s.a.v.)'le Taife geldi ve "Ya Rasulallah izin ver de kaledeki kafirlerle konuşayım!" dedi. İzin verince kaleye gelip kendine güven verilirse yakına gelip konuşmak istediğini söyledi. Ebu Mihcen onu tanıyıp "yaklaştırın" dedi. Kaleye girince onlara "Anam babam size feda olsun, sizi böyle görünce ne kadar sevindim. Vallahi Araplar da sizin gibisi kalmamış. Muhammed de şimdiye kadar sizin gibi bir yiğitle karşılaşmamıştı. Şimdi ordusu yorgun. Siz kalenizde sağlam durun. Kaleniz çok sağlam, silahınız çok. Oklarınız hazır, yemeğiniz bol, suyunuz kaynaktan kesintisiz. Katiyetle korkmayın!" dedi. Uyeyne iiynlınca Sakif ileri gelenleri Ebu Mihcen'e "Bu herifin yanımıza gelmesinden hoşlanmadık. Bizde gördüğü bir açığı, kalemizde gördüğü bir gediği gidip Muhammed'e söyler diye endişeliyiz." deyince o da: "Dediklerinizi ben de anlıyorum, ama bizde bile Muhammed'e o kadar çetin olan bir düşmanı yok. Her ne kadar onunla birlik görünse de." dedi.
Uyeyne Nebi (s.a.v.)'e gelince "Onlara ne dedin?" dedi. O "Bir an önce İslam'a girin. Vallahi o siz teslim olmadan evinizden ayrılmayacak, kendinize can güvenliği alın. Daha önce Kaynuka Nadr, Kureyza ve Hayber gibi silah, malzeme ve kuleleri bulunan sizden güçlü olanları bile yendi, diyerek onları elimden geldiği kadar ürküttüm." dedi. Klendimiz susuyordu. Sözünü tamamlayınca "Yalan! Sen şöyle şöyle dedin." buyuranca "Estağfirullah!" dedi. Hz. Ömer: "Ya Rasulallah, mlisaade et şunun boynunu vurayım!" dedi. Efendimiz (s.a.v.): "İn-sunlara "Muhammed ashabını öldürüyor" dedirtemem." buyurdu. Hz. Ebu Bekir ona öfkelenip yaptığı kötülükleri saydı ve "Sonra İslam ol-duğunu iddia ediyorsun ama, düşmanlarımızı aleyhimize kışkırtıyor-«un." deyince "Esteğfirullah ya Ebu Bekr, Tevbe ediyor bir daha küfre geri dönmüyorum." dedi.
Rasulullah (s.a.v.) "İnşallah gidiyoruz!" ilanını verince, oraya gelen Said b. Ubeyd b. Üseyd b. Amr b. İlâç es-Sakafî, kendi kavmine: "Bu oymak yerinde kalıyor!" ilanını verdi. Uyeyne b. Hısn "Evet vallahi çok ciddi adamlar" dedi. Amr b. el-Âs da: "Allah canını alsın sen Rasulullah'tan imtina eden müşrikleri mi övüyorsun, üstelik Peygambere yardıma geldin!" diye azarladı. O da bu kere: Vallahi ben sizinle bu Sakiflilere harp etmeye gelmedim. Ama Muhammed Taif'i feth ederse ben de Sakiflilerden bir cariye elde ederim. Belki Allan ondan bana bir oğlan verir, zira bu Sakifliler münker bir kavimdir." dedi. Amr bunu Efendimize anlatınca gülümsedi ve "Bu ahmak, bir de kavminde sözü geçen biri!" dedi.
Hevazin kabilesinden alınan esirler getirilip bölüştürülünce, Uyeyne de onlardan bir tane almak
111[111] I. Sa'd, Tabaka dördüncü tabaka 2/557; • Uyunu'l-Ahbar 3/73; Tezkeretu'l-Hamdaniyye 1/455
istedi ve gözüne bir kocakarı kestirip "herhalde bu Hevazinlilerin anasıdır. Öyle olunca ona iyi bir fidye parası ödeyip kurtarırlar. Belki de orada nesebi (çoluk çocuğu) vardır." deyip kocakarıyı aldı. Oğlu anası gelince Uyeyne'ye "Yüz deveye ne dersin" dedi. "Hayır!" dedi. Kocakarı oğluna "Yüz deve verdikten sonra beni kurtarmak senin ne ihtiyacını görüyor. Bırak adamı nasıl olsa beni fidyesiz salıverecek." dedi. Bunu duyan Uyeyne "Bugünkü gibi bir hile görmedim. Ben bu karıda bir yanıldım, neyse zararı yok." dedi. Sonra Uyeyne'ye oğlan yine geldi. Uyeyne ona "O sözünde duruyor musun?" dedi. Oğlu da "Elliden fazla vermem" dedi. Uyeyne "yapamam deyip ayrıldılar, sonra yine gelince Uyeyne "Deminki sözünde duruyor musun?" dedi. O da "Evet ama yirmi beşten fazla veremem." dedi. Uyeyne, vallahi olmaz, dedi. Uyeyne insanların yol hazırlığına girdiğini görünce "deminki sözün tamam mı?" dedi. Oğlu da "On deveye ne dersin?" dedi. "Olmaz." dedi. İnsanlar harekete başlayınca Uyeyne oğluna "dilersen dediğine olur" deyince genç "onu gönder de sana bir teşekkür edeyim!" dedi. Uyeyne "Olmaz benim senin teşekkürüne ihtiyacım yok." dedi.
Uyeyne kendi kendine kızıp söylenerek yürüyünce genç ona: "Bunu sen kendine kendin yaptın, bir koca karıya göz diktin. Vallahi kabarmış bir göksü yok, karnında çocuğu yok, dudaklarında canlılık, sahibinde de zenginlik yok. Sen onu kimlerin arasında görüp aldın." deyince Uyeyne
"Al onu Allah sana bereketini vermesin!" dedi. Anasını alan genç "Ya Uyeyne! Peygamber bu esir kadınlara birer elbise dağıtmış ama onlar arasında anama yetişmemiş sen ona bir elbise versen!" deyince "Vallahi ona verecek bende elbise yok." deyip dirense de genç uğraşa uğraşa elbiseyi de almış.
Sonra genç ayrılırken "Sen fırsatları değerlendirmeyi hiç bilmiyorsun!" diyordu. Durumunu Ekra'a anlatınca o "Vallahi Sen ne I oy bir kız, ne orta yaşlı yumuşak tenli bir hanım, ne de malı olan bir koca karı seçtin. Sen hevazinde en muhtaç adamın hanımını cariye edinmeye kalktın." dedi.)
Rasulullah (s.a.v.) de Uyeyne'ye ganimetten yüz deve verdi.112[112]
Vakidi der ki: Bize Musa b. Muhammed b. İbrahim et-Teymi babası Muhammed -Ebu Seleme isnadıyla Hz. Aişe'den şöylece nakleder: Dyeyne b. Hısn Nebi (s.a.v.)'e geldi. Ben de (s.a.v.)'in yanındaydım. Uyeyne "Bu Humeyra (Pembecik) kim? diye sordu, (s.a.v.) de "O Ebu Bekr kızı Aişe'dir!" buyurdu. Uyeyne de: Senin için insanların en güzelinden Cemre'nin kızından (hanımı) vazgeçeyim de sana vereyim mi? dedi. Nebi (s.a.v.) "Olmaz!" dedi. O gidince "Ya Rasulallah! Bu kim?" dedim de "Bu o sözüne itaat olunan Ahmak!" dedi.113[113]
İbni Sa'd der ki: Araplar topluca dinden döndüklerinde Uyeyne de döndü ve Tuleyha el-Esedi'ye katıldı. Onun Peygamberliğine iman etti. Tuleyha hezimete uğrayıp kaçınca Halid b. Velid Uyeyne'yi yakalayıp bağlayarak Hz. Ebu Bekr'e Medine'ye yolladı. İbni Abbas der ki: Bir de ona baktım ki, elleri boynuna bağlanmış, Medineli çocuklar ona ellerindeki sopaları dürtüp vuruyorlar ve: "Ey Allah düşmanı, iman ellikten sonra kafir oldun ha!" diyorlar, o da "Vallahi ben o zaman iman etmedim" diyordu. (İbni Mesûd ona gelip bir şeyler söyledi) Sonra Ebu liekir gelip onunla konuştu. O da
112[112] İbni Sa'd dördüncü Tabaka 2/560; İbnu Hişam, Sire 3/490; Taberi 3/85
113[113] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/561; İbnu Şebbe, Tarih-i Medine 2/537; Belazuri, Ensab 1/417; İstiab 9/97, 98; İsabe 7/195
islam'a geri döndü. Bunun üzerine Hz. libu Bekir ona can güvenliği verdi.114[114]
Medâinî, Amir b. Ebi Muhammed yoluyla naklediyor: Uyeyne, Hz.
Ömer'e "ya kendine güvenlik koruyucusu bul, ya da iranlıları Medine'ye sokma! Zira onlardan
birinin seni (şurada) bıçaklamayacağına emin değilim!" diyerek (elini Ebu Lü'lüe'nin onu bıçakladığı
yere (mihraba) koydu. Hz. Ömer vurulunca "Uyeyne ne yaptı?" diye sordu. Onlar da "Ya beni
Fezaralıların El-hecim dedikleri suyun başında, ya da Temim oğulları yurdundaki Hacir denen yerde
olsa gerek." deyince Hz. Ömer: "Sanki bu işte onun parmağı var gibi geliyor!" dedi.)115[115]
Yine el-Medâini, Abdullah b. Faid'den naklediyor: Uyeyne, kızı Ümmü'l-Benin Osman'ın yanında idi.
Uyeyne, Hz. Osman'ın yanına izinsiz girmiş, Hz. Osman da onu ayıplamıştı. Uyeyne "Ben Mudar
oğullarından bir adamdan hicablanacağımı (kapıcıdan izin almak zorunda kalacağımı)
sanmıyordum." dedi. Hz. Osman: "Haydi yaklaş da akşam yemeğinden sen de al!" deyince Uyeyne
"Ben orucum!" dedi. Hz. Osman "Sen geceleyin de mi oruç tutuyorsun?" deyince o "Ben gece
orucunun bana çok kolay geldiğini gördüm de..." dedi.116[116]
Medaini der ki: Daha sonra Hz. "Osman'ın hilafeti döneminde Uyeyne kör oldu."117[117]
(Yine Medaini Ali b. Muhammed) Ebu'l-Eşheb- Haseni Basri isna-dıyla derki: Hz. Osman (r.a.)
Uyeyne'ye gücenerek: "Ben sana şu şu iyilikleri yapmadım mı? Buna rağmen sen Ömer'e gider bana
gelmezdin öyle değil mi?" diye hitab etti. O da "Ömer bana senden daha hayırlı idi. Bize öyle verdi
ki zengin olduk, bizi "öyle korkuttu ki takva olduk." dedi.118[118]
Kays B. Kahd:119[119] Kays b. Kahd b. Kays b. Sa'lebe Ensari. Neccar'ın Malik oğullan kolundan.
Mus'ab ez-Zübeyri "Bu Kays, (muhaddis) Yahya b. Said el-Ensari'nin dedesidir." diyor. Ama onun bu
görüşüne pek çok alim katılmıyor. Bir rivayette de, onun Ebu Meryem Abdulğaffar b. el-Kasım el-
Kofi'nin dedesi olduğu geçer.120[120] İbnu Mâkolû der ki: Kays Bedir harbine katıldı. Ondan oğlu
Süleyman ve
Kays b. Ebi Hazim'in rivayetleri vardır."121[121]
Onun sabah namazından sonra kılınan "iki rekat namaz" hususunda bir hadisi var."122[122]
114[114] Taberi Tarih 3/260; İbni Sa'd dördüncü Tabaka 2/561, 562; İbni Kuteybe el-Mearif 33; Üsdu'1-Ğabe 4/331
115[115] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/562
116[116] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/564; El-Mearif 304; İkdu'l-Ferid 7/150
117[117] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/564; İbni Şebbe, Tarihi Medine 2/538
118[118] İbnu Sa'd adı geçen kısım 2/564, 565; İstiab 3/168
119[119] Buhari, T. Kebir 7/142 no 638; Cemheretu, Ensab 439; İstiab 3/236; Üsdu'1-Gabe 4/224; El-Müştebeh fi'r-Rical 2/511;
120[120] ibnu Abdi'1-Berr, el-İstiab 3/236
121[121] İbnu Makola, el-İkmal 7/77
122[122] Buhari, T. Kebir 7/143'te Kays (r.a.)'ı geçen hadisi her halde Zehebi'nin dediği olmasa gerek. Zira orada "imamları hastalandığı için onlar arkada oturarak
tamamladıkları." Geçer. Yoksa Dr. Abdusselam Tedmuri'nin dediği gibi bu hadis, Zehebi'nin bahsettiği "iki rekat sabahtan sonra" diye bir şey yok.
Lebid B. Rabia:123[123] Nesebi: Lebid b. Rabia b. Malik b. Ca'fer b. Kilab olup Amir oğullarındandır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'in hakkında;
Arab'ın söylediği en doğru söz, Lebid'in söylemiş olduğu "Bilin ki Allah dışında her şey batıldır"
sözüdür, buyurduğu zat budur.124[124]
İmam Malik der ki: Bana ulaştığına göre Lebid yüz kırk yıl ömür sürmüş olup künyesi Ebu Akîl
idi.125[125]
İbnu Ebi Hatem, "(Lebid Velid b. Ukbe zamanında Kûfe'de öldü) Velid de onun evine yirmi tane
deve gönderip gelenlere kesildi." der.126[126] Lebid'in hicri 41'inci yılda öldüğü de söylenir ki, biz o yıl
vefatlarında bunu tekrar edeceğiz. (İbnu Sa'd dördüncü tabakada Harice b. Abdullah'tan nakleder:
Kilab oğulları delegeleri on üç kişilik bir delege ile hicri dokuzuncu yılda Peygambere geldiler.
Medine'de Ramle binti Haris'in evine konuk oldular. Sonra Peygamber (s.a.v.)'e gelip İslam selamı
vererek, İslam'a girdiklerini açıklayıp, sonra ülkelerine döndüler.)
İbnu Sa'd, Şa'bi'den naklediyor: Hz. Ömer, Küfe valisi Muğira b.
be'ye: "Senin döneminden önceki şairleri davet et, sonra onlara Cahiliye ve İslami dönemde
söyledikleri şiirleri söylemelerini rica ederek, bunları yaz ve bana yolla." diye bir talimat yolladı.
Muğira onları davet etti ve Lebid'den cahiliye ve İslami dönemde şiir olarak
neler inşat ettiğini sordu. Lebid ona "Artık Allah bana bu şiirlerin yerine Bakara ile Ali İmran suresini
verdi, artık şiir söyleyemiyorum! dedi. Bu kere Muğira şair el-Ağleb el-İcli'ye "Sen oku!" deyince o;
"Sen recez mi, yoksa kaside mi istiyorsun? Sen mevcudu bulunan kolay bir şey sordun." dedi.
Muğira bunları Hz. Ömer'e bildirince, Ömer (r.a.) "Lebid'e fazla ver, ama Ağleb'e ondan beş yüz
aşağı ver!" diye yazdı. Ağleb gelip "Ben sözünü dinleyip şiir söylediğim için mi bana az verdin?" diye
serzenişte bulundu. Hz. Ömer onun bu isteğini duyunca Velid'e "Ağleb'e vermediğin beş yüzü ver,
ama Lebîd b. Raîa'nınkini de iyice artır!" diye yazdı.
Hişam el-Kelbi der ki: Kûfe'de Lebid'in oğulları vardı. Sonra hepsi çöle dönerek bedevi oldular. Oysa
Lebid, Kûfe'ye göç etmiş ve orada ölerek Ca'fer b. Kilab oğullarına ait çorak bir araziye
defnedildi.127[127]
Müseyyeb B. Hazn: Nesebi, Müseyyeb b. Hazn b. Ebi Vehb b. Amrf b. Ayız b. İmran b. MaHz.ûm
(Annesi Şu'be b. Abdullah kızı Ümmü Haris olup) MaHz.umlulardandır. (Meşhur Tabiin Said b.
Müseyyeb'in babasıdır.)
Said b. Müseyyeb, babasının "Hudeybiye'de müşrikler onu engel olduklarında biz Rasulullah'la
123[123] Bkz: Eş-Şi'r ve'ş-Şu'ara 1/94 no 25; El-Mearif 332, 642; İkdul'l-Ferid 5/270; El-Hğani 15/361; Cemhere 195, 285, İstiab 3/324
124[124] Buhari, Edeb 78/90 no 6147; Menakibu'l-Ensar no 3841
125[125] İbnu Ebi Hatem, el-Cerh 7/181
126[126] İbnu Ebi Hatem, el-Cerh 7/181
127[127] Parantez arası bilgiler İbnu Sa'd'dan ilavedir.
beraberdik. Sonra Umremizi kaza ettik." dediğini nakleder.) Müseyyeb, Hudeybiye günü oradaki
ağacın altından Peygamber (s.a.v.)'e biat edenlerden idi.128[128] Ondan oğlu Said b. Müseyyeb'in
rivayeti vardır.129[129]
Muaz B. Amr:130[130] Muaz b. Amr b. el-Cumuh el-Ensari. Bedir ve diğer harplere katılmış bir sahabe.
Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın ondan rivayeti vardır.
O Ebu Cehl'i öldürenler arasında idi. Bunu şu şekilde kendisi anlatıyor:
-Bedir savaşı günü Ebu Cehl'i hedef aldım. Bu fırsat elime geçince hemen üzerine saldırdım ve
kılıcımı indirip, ayağını inciğinden kestim. Oğlu İkrime de benim omzuma bir kılıç indirip kolumu
kopardı. Elim sadece bir deri tuttuğu için yanı başımda asılı kaldı, çarpışma kargaşası onu
öldürmeme engel oldu. O gün, akşama kadar çarpıştım, kolumu da arkamda sürüyordum.
Artık bana iyice acı vermeye başlayınca elimin üzerine ayağımı bastım ve kuvvetle çekip söküp
koparttım.131[131]
Muhammed B. Ca'fer: 132[132] Muhammed b. Ca'fer b. Ebi Talib. Künyesi Ebu'l-Kasım el-Haşimi.
Annesi (meşhur sahabiye) Esma binti Umeys, onu Habeşistan'da hicrette iken doğurdu. Zira anne
ve babası o sırada Habeşistan'da muhacir bulunuyorlardı. Ca'fer genç yaştayken vefat etti. Ebu
Ahmed el-Hakim "Cafer, Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm ile Ömer b. Hattab ölüp de dul kaldıktan
sonra evlendi." der.
İbnu Abdi'1-Berr "Ca'fer Tuster'in fethinde şehid oldu." diyor. Allah bilir.133[133]
Cerir b. Hazım anlatıyor: Bize Muhammed b. Ebu Ya'kub, Hasan b. Sa'd aracılığıyla Abdullah b.
Ca'fer'den şöyle anlattı: Peygamber (s.a.v.), Cafer (r.a.) şehid olup da öldüğünü halka ilan ettikten
sonra onların yanına gelmeye üç gün ara verdi daha sonra yanlarına geldi ve onlara
Bu günden sonra kardeşime ağlamayın artık." buyurup sonra da bana kardeşlerimin çocuklarını
çağırın! dedi. Biz sanki kuş yavruları gibi getirildik. Bir berber çağırtıp başımızı traş etmesini söyledi.
O da başlarımızı traş etti. Sonra da:
Muhammed, amcamız Ebu Talibe benziyor. Abdullah ise hem huyu hem kendisi bana benzer."
buyurup, sonra benim elimi kaldırdı ve
Allah'ım, Ca'fer'e ailesinden yerini alabilecek birini nasib et. Abdullah’a da eliyle yaptığı
128[128] Vakidi "Bizdeki bilgilerde böyle bir şey yok. Ancak Müseyyeb'in babası Hazn ile beraber Mekke fethinde müslüman olduğunu biliyoruz."diyor. Bkz. İbnu Sa'd
dördüncü tabaka 1/369
129[129] Müseyyeb için bkz: İbni Hişam 1/174; Zübeyri, Nesebi Kureyş 345; Halife Tabakat 20; İbnu Sa'd dördüncü tabaka 1/367
130[130] Bkz Buhari T. Kebir 7/360; El-Mearif 157; Taberani, Kebir 20/177; Hakim 3/424; Tabei 2/368, 454; Cemhere 359; İstiab 3/361, 362; Üsdu'1-Ğabe 4/381;
İsabe i/429
131[131] Buhari h. No 3141, 3964, 3988; Müslim 1752; Müsned 1/193 no 1678; Hakim 3/425; îstiab 3/362; Taberani, Kebir 20/177
132[132] İstiab 3/346, 347; Cemhere 38, 68; İkdu'l-Ferid 1/138; El-Muhabber 46, 56, 107, 274, 437; El-Mearif 205, 206, 389, 393
133[133] İstiab 2/347
tokalaşmaya (ticaretteki hayırlı olsun diye tokalaşma) bereket ver.” Diye üç kere tekrarladı. Sonra annemiz Esma gelip yetim kaldığımızı anlattı. Bunun szerine Nebi (s.a.v.)
“Sen onlara fakir kalacaklar diye mi endişe ediyorsun. Ben onların dünyada da ahrette de velisiyim.” Buyurdu.134[134]
Ma’bed B. Ammas B. Amdulmuttalib:135[135] Künyesi Ebu’l-Abbas olup Haşimoğullarındandır. (Kuzey) Afreki savaşında gienç yaşta şehit düşmüştür.
Muaykıb:136[136] Muaykıb b. Ebi Fatıma ed-Devsi. Abdişems oğları antlaşmalısı. İslam’a ilk giren mütekaddimundan. Habeşistan hicretine gidenlerdendir. Hayber ve ondan sonra yapılan bütün savaşlarda bulunmuştur. H atta bir rivayette onun Bedir harbine katıldığı bile söylenir. Ancak bu görüşe hafız İbnu Mende dışında hiçbir alim katılmamıştır.
Peygamberimizin Mühür işlerini ayarlardı.
Hz. Ebu Bekir de Hz. Ömer de onu hazineden sorumlu bakan olarak atadılar. Bunun haberi kırkıncı yılda tekrar gelecektir.
Munkız B. Amr El-Ensari:137[137] Munkız Neccar’ın Mazin oğullarındandır. (Nesebi Munkız b. Amr b. Atiye b. Hansâ b. Mebzûl b. Amr b. Funm b. Mâzin b. Neccar’dır.)
Başına isabet eden bir yara beyin zarına kadar indiği için dili peltekleşmiş aklı karışmış idi.138[138]
Alış veriş yaparken insanları dolandıran o idi. Peygamber (s.a.v.) ona bu huyundan dolayı
“Bir şey sattığında “aldatmak yok” de” buyurmuştu.139[139]
Nuaym B. Mes’ud :140[140] Nesebi: Nuaym bb. Mes’ud b. Amir bl. Üneyf b. Sa’lebe b. Kunfüz b. Halave b. Sübey b. Bekr b. Eşca’. Künyesi Ebu Seleme olup Ğatafan’lıdır. Hendek savaşı sırasında İslam’a girdi. Ahab (birlikler) ordusu ile Kureyza Yahudilerinin birbirnie desteğini bozan odur. Medine’de ikamet ederdi. Sülalesi devam etmiştir. Oğlu Seleme b. Nuaym’in ondan rivayeti vardır. Hendek (Ahzab) kavaşındaki kıssayı İbni Sa’d şöyle anlatır:
Nuaym b. Mes’ud der ki: Ben Kurayza oğullarından Ka’b b. Esid’in yanına gelir günlerce kalırdım. Evime dönerkende bana hurma yüklerler ben de aileme getirirdim. Hendek savaşı esnasında her taraftaki Arap kabilelelri Muhammed’in üzerine saldırıya geçtiklerinde ben de kavmimle geldim. Hala eski dinimde idim. Rasulullah beni tanırdı. O sıra Allah gönlüme İslam sevgisi düşürdü. Ben bunu kavmimden gizleyerek Peygambere geldim. Peygamber neye geldiğimi sorunca iman etmeye
134[134] İmam Ahmed, Müsned 1/204, 376; Taberani, Keabir 2/105; İbnu Sa7d 4/39; İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/105, 14/516
135[135] Muhabber 107, 409, 455; Tabakatı Halife 230, 291; Ensabu’l-Eşraf 1/447; Futuh 267, 269; İstiab 3/456
136[136] Muaykıb için bkz: Müsned 3/426, 5/425, 426; İ. İshak, Siyer 227; Vakidi, Meğazi 721: İbni Sa’d 4/116
137[137] Buhari Kebir 8/17 no 1990; Yapya b. Main, Tarih 2/589; İ. Ebi Hatem el-Cerh 8/366; Müsned-i Baki b. Mahled 159 terc. No 890
138[138] Buhari Kebir 8/17
139[139] Buhari, Sahih, Buyu’ 34/48, İstikraz 42/19, Husumet 44/2¸Müslim no 1533 (48): Tirmizi 1268; Ebu Davud 3500, 3501; Muvatta h. No 1381
140[140] Nuaym için bkz: İbni Sa’d 4/277; Vakidi, Fihrist; Halife Tarih 192, Tabakat 47, 129
geldiğimi söyledim ve “Ya Rasulallah bana yapabileceğim bir şey emret!” dedim. O da: “İnsanları bizimle savaşmaktan vazgeçirebilirsen iyi olur.” Buyurdu. “Peki ama nasıl söylesem!” deyince (.a.v.) “Aklına ne gelirse söyle, korkma haram olmaz!” buyurdu.
Bende, Benî Kureyza Yahudilerinin yanına vardım ve: “Kimseye söylemeyecekseniz, kimseye bildirmeyeceksen!” deyince Tamam, söyle” dediler. Ben de “Kureyş ve Gatafan kabileleri Muhammed’le savaştan vazgeçtiler. Eğer bir fırsat olursa ne ala, yoksa yurtalrına gidecekler. Sakın onlardan rehin almadan, onlarla beraber Muhammed’e savaşa kalkmayın!” dedim. Onlar da “Vallahi bu iyi bir görüş iyi bir nasihat!” dediler. Sonra gidip Ebu Süfyan’a vardım ve “Benim söylediğimi saklarsan sana bir nasihatim var!” dedim. “Tama” deyince “Sen de bilirsin ya, Kureyza Yahudileri Muhammed’le aralarında geçen hadiseye pişman oldular. Şimdi sulh arıyorlar ve tekrar ona müracaat edecekler. Ona şöyle bir haber de saldılar ki, ben de oradaydım. “Biz Kureyş ve Ğatafan'dan yetmiş ileri gelen zevatı alıp sana vereceğiz. Sen onların boyunlarını vur. Biz Kureyş'e karşı sizinle olacağız. Onları Senin yurdundan kovuncaya kadar çarpışalım. Sen de kırdığın kanadımızı (yani Nadr Yahudilerini) eski yurtlarına dönmelerine izin ver." dediler. Eğer size rehin istemeye adam yollarlarsa sakın onlara bir şey vermeyin." dedim. Sonra Ğatafanlılara varıp aynı şeyleri söyledim. Kendim Gatafanlı olduğum için onlar da bana inandılar. Sonra Kureyza yahudileri Kureyşlilere: "Vallahi siz bize yanımızda kalmak şartıyla rehin vermezseniz biz Muhammed'e karşı sizinle birlik olarak gitmeyiz. Zira siz belki çekilir gidersiniz bizi Muhammed'le karşı karşıya desteksiz bırakırsınız, diye korkuyoruz!" diye haber saldılar. Ebu Süfyan "İşte bu Nuaym'ın söylediği." dedi. Kureyzalılar aynı haberi Ğatafanlılara da gönderdiler. Her ikisi "Vallahi biz rehin falan veremeyiz. Çıkın savaş edin!" dediler. Yahudiler de "Tevrat'a yemin olsun ki vaziyet Nuaym'ın dediği gibi!" dedi. Diğerleri de aynı söylediler. Birbirlerine karşı ümitsizliğe kapılı ihtilaf ederek dağılıp geri döndüler.)
Ebuhuzeyme:141[141] Nesebi: Ebu Huzeyme b. Evs b. Zeyd b. Esram b. Zeyd b. Sa'lebe b. Gunm. Benî Neccar'dan. Annesi Amra binti Mes'ud b. Kays'tır. Başta Bedir olmak üzere diğer harplerin hepsine katıldı. Hz. Osman'ın zamanında öldü. Sülalesi devam etmedi.
Zeyd b. Sabit (r.a.)'ın, (Kuran'ı cem ederken) Berâe suresinin son iki ayetini yanında bulduğu zat Ebu Huzeyme idi.142[142]
Ebu Züeyb El-Hüzeli Nesebi: Huveylid b. Halid b. Muharriş b. Zübeyd b. MaHz.um b. Sahile b. Kahil b. El-Haris. Meşhur şair. Hem cahiliye hem de İslami döneme yetişen Muhadramûndan birisi. Hz. Sıddik'in hilafet döneminde (ilk gününde) Müslüman olmuştur. Çok iyi bir İslami hayat yaşamıştır.
Hüzeyl kabilesinin en iyi şairi odur. Hüzeyl kabilesi de tüm Arap kabilelerinin en iyi şiir bilenidir. (Hassan b. Sabit (r.a.)'a "En iyi şair kim?" denilince "kabile olarak mı, şahıs olarak mı?" dedi. "Kabile olarak!" denilince Hassan (r.a.): İnsanların en iyi şiir bilenleri Hüzeyl kabilesi, Huzeyl'in en iyi şairi de tartışmasız Ebu Züeyb'dir." dedi.) Onun pek çok şiirlerinden bir parça:
Ölüm pençesini taktığı zaman, muskadlarda göremezsin faydadan Onlar, zamanın şüphelerine
141[141] İbni Sa’d 3/490; İstiab 4/50, 51; Üsdü’l-Ğabe 5/180, 181 El-İsabe 4/25 no 344
142[142] Bkz Buhari, Fazailu’l-Kur’an 66/ Babu Cem’il Kur’an 3 hadis no 4986, 2807, 4049, 4679, 4784, 4988, 4989, 7191, 7425; Burada Zeyd b. Sabit ondan bu ayeti yazılı olarak bulduğunu anlatırken Ebu Huzeyme için “Rasulullah’ın şahitliğini iki kişinin şahitliği seviyesinde tuttuğu zat.” Der.
karşı dayanamayıp, zayıflamadığımı görseler.
Hz. Osman zamanında çıktığı kuzey Afrika fethi sırasında gazi olarak orada öldü. Sabide oğulları sofasındaki hilafet tartışmalarına yetişip Peygamber (s.a.v.)'in cenaze namazını kıldı.143[143]
Ebu Ruhm: (Ebu) Sebra b. Ebi (Ruhm) b. Abduluzza. Kureyşli el-Âmiri. Bu zat hakkında sadece İbnu Sa'd bilgi vermiş, diğerleri ondun bahsetmemiştir.144[144]
Ebu Zeyd Et-Tâî (Ebu Zeyd): (Nesebi: Harmele b. El-Münzir b. Ma'di Kerib b. Hanzala b. Nu'nıan b. Hayye b. Sa'ne b. Haris b. Rabia b. Malik b. Sekr b. Henî b. Amı b. El-Gavt b. Tay b. Üded b. Zeyd b. Yeşcub b. Arîb b. Kehlan) Adı
Harmele b. Münzir olup Hıristiyan idi (ve Hıristiyan olarak öldü. Hem cahiliye hem de İslami dönemde olan Muhadramundan sayılmıştır.)
(Ebu Zeyd veya Ebu Zübeyd kralların özellikle İran krallarının saraylarına gelip giden biri idi. Hz. Osman (r.a.) da onu meclisine alanlardan biri idi. Bir gün Hz. Osman Muhacir ve Ensardan bir grupla otururken Ebu Zübeyd geldi. Söz dönüp dolaşıp Arap dil sanatına ve şiirlerine gelmişti. Hz. Osman ona döndü ve "Ey Hıristiyan (Yemen imparatoru) Tubba'ın kardeşi! Senden bu konuda birkaç beyit dinlesek! Haber aldığıma göre sen çok iyi şiir okuyormuşsun" dedi. O da bir aslanı tasvir eden şiirini okudu. Şu ondan bir beyittir:
Uzaklaşıp giden kavminize "gönül onlara hasret, onlara tutkun!" diye haberi kim verecek.
Bu şiirinde aslanı çok bedî' bir şekilde tasvir etmişti. Bunun üzerine Hz. Osman ona:
-Sen yaşadığın sürece sen aslandan bahsedip duracaksın. Vallahi ben seni korkak, ahmak biri sanıyordum!" dedi. (O da "Hayır ya Emira'l-Mu'minin! Ama ben aslanda öyle bir manzara, öyle bir heybet gördüm ki, hala hatırası kalbimde titreyip duruyor. Beni mazur gör kusuruma bakma!" dedi. Hz. Osman "Bu nasıl oldu?" diye sorunca Ebu Zübeyd "Bir yolculukta vadinin birinde gördükleri aslanı öyle bir anlattı ki, Hz. Osman "sus Allah dilini koparmasın kalplerimizi ürperttin!" dedi.)
Ebu Zübeyd Velid b. Ukbe'nin sohbet meclislerine devamlı katılan biriydi. (Velid b. Ukbe ölürken Ebu Zeyd ile yan yana defnedilmesini vasiyet etmişti.)145[145]
Ebu Sebra: Ebu Sebra b. Ebu Ruhm b. Abdu'1-Uzza b. Ebi Kays b. Abdu Vud. Kurayşli ve Âmir oğullarından. İlk Müslümanlardan. Habeşistan'a hicret ettiği söylenir. Bedir ile ondan sonraki harplerde bulundu. Bu zat, Ebu Seleme b. Abdu'l-Esed'in kardeşidir. Anneleri Abdulmuttalib
143[143] Ebu Zü'eyb için bkz: El-Eğani 6/279; Uyunu'l-Ahbar 1/180; Eş-Şi'r ve'ş-Şu'ttl'a 2/547; Simaru'l-Kulub 561; îstiab 4/65
144[144] Ebu Ruhm'u Zehebi burada asıl adının Sebra olduğunu Kureyşî ve Âmirî olduğunu bildirerek onu sadece İbnu Sa'd'ın bahsettiğin anlatıp bir bilgi vermiyor. Zehebi metninde mi yoksa İbnu Sa'd metninde mi olduğunu şimdilik anlayamadığını bir durum var: Zehebi Ebu Ruhm'u künye olarak alıp bu ismi Sebra diye bildiriyor. Anın bu ismi Sebra olarak da Ebu Ruhm olarak da Tecrid-i Esmai's-Sahabe'Dc ve Siyeri A'lamu'n-Nubela'da bahsetmez. İbnu Sa'd Tabakat 3/403'te bu zatı Ebu Selini h. Abdu'1-Uzza b. Kays b. Abdu Vud b. Nasr b. Malik b. Hisli b. Âmir b. Lüey olıırnk alıp künyesine Ebu Ruhm der. Sonra onun Habeşistan hicretinin her ikisinde de bulunduğunu, Efendimizin onu Ebu Sebre b. Ebu Ruhm ve Seleme b. Sülanıc b, Vnk| ile kardeş yaptığını, Bedir, Uhut, Hendek ve bütün seriyyelere katıldığını, Efendimi/in vefatından sonra Mekke'ye geri dönünce müslümanlann hicretten geri dönüşü hoş karşılanmadığını, çocuğu da onu müdafaa ederek babasının hicret etme işini bil irdikten sonra geri döndüğünü söylediğini ve Ebu Sebre'nin Hz Osman'ın hilafetinde öldüğünü söyler. Anlaşılan Zehebi'nin bahsttiği bu zattır. Ama bir başka Ebu Ruhm var ki Buhari Ebu Hatem Taberani ve diğerleri ondan hadis de nakleder. O, bu değildir.
145[145] Konu biraz anlaşılsın diye parantez aralarını El-Eğani'den aldım. Bkz: 19/150; Nesebi Kureyş 110, 139; El-Muhaber 233;
(Efendimizin amcası) kızı Berra'dır.
Rasulullah (s.a.v.): Ebu Sebra ile Seleme b. Sülame b. Vakş'i ahiret kardeşi yaptı.
Zübeyr b. Bekkar der ki: Bedir harbine katılan ashabdan Ebu Sebre dışında Medine'den Mekke'ye geri göç eden hiç kimse olmamıştır. Çünkü o Peygamber (s.a.v.)'in ölümden sonra Mekke'ye yeneşti ve (bu yüzden Müslümanlar bu adam hicretini bozdu diye ona ve oğluna bu göçü hoş görmemişler ve bu görüşlerini "Onun Mekke'ye, Medine'ye hicret ettikten sonra döndüğünü söyleyerek müdafaa ediyorlardı.146[146] Ebu Sebra Hz. Osman'ın hilafeti döneminde ölmüştür.
Ebu Lübabe1:147[147] Nesebi: Ebu Lübabe b. Abdul-Münzir b. Zübeyr b. Zeyd b. Ümeyye lup Ensardandır. Adının Büşeyr bir rivayete göre Rifâa olduğu söylenir. Annesi Zeyd b. Dubey'a kızı Nesibe'dir.
Bedir harbine giderken Ravha'ya gelindiğinde Peygamber (s.a.v.) onu geri göndererek Medine valiliğine atadı. Aynen harbe katılmış gibi onu hem ganimet hissesine hem de Allah katındaki kazanılacak olan sevaba ortak etti. Ebu Lübabe (r.a.) ashabın ileri gelenlerinden biriydi.
Ebu Lübabe (r.a.) Hz. Osman'ın hilafeti döneminde vefat etti. Bir rivayette Hz. Ali'nin döneminde, hatta bir başka rivayete göre Muaviye'nin döneminde vefat ettiği de söylenir.148[148]
Akabe gecesi Peygambere gelen delegelerden biri de o idi.
Kendisinden oğulları Saib ile Abdurrahman, Abdullah b. Ömer, Salim b. Abdullah b. Ömer, İbnu Ömer'in azatlısı Salim, Ubeydullah b. Ebi Yezid, Abdullah b. Ka'b b. Malik, Selman el-Eğarr rivayette bulunur. Ancak bu ravilerin kiminin ondan direkt olarak yaptıkları rivayet Ebu Lübabe'ye yetişmedikleri için "mürsel"dir.149[149]
Ebu Haşim B. Utbe150[150]
Nesebi>: Ebu Haşim b. Utbe b. Rabia b. Abduşems b. Abdumenaf b. Kusayy. (Annesi Malik b. El-Müdrib kızı Hunastır) Ebu Haşim hicri 21’inci yıl hadiselerei zımnında da geçmişti. Hz. Osman’ın hilafeti sırasında öldü. (Ebu Haşim Mekke fğethi sırasında Müslüman oldu. sonra Şam’a gitti ve orada öldü.) Adı Halit’tir. bir rivayette Şeybe, bir diğerinde Huşeyyüm bir başkasında Mehşem diye de söylenir. huzeyfe (r.a)’ın kardeşidir. aynı zamanda Hz. Mus’ab b. Umeyr (r.a.) ile de ana kardeşidir. çok Salih bir zat olup Mekke fethi esnasında Müslüman olmuş, ardından Yermuk harbine katılmış orad bir gözünü kaybetmiş idi.
146[146] İşte bu Ebu Sebra ile bir önceki Sebra, sanki aynı adam. Yoksa kaynaklarda geçen Ebu Sebra bu neseb ile aynı kişi oluyor. Ama Zehebi'nin elindeki İbni Sa'd nüshasında ayrı bir Sebra olması gerek. Allah bilir. Ebu Sebra için bkz: İbn Sa'd 3/403, 5/443; Vakidi 136, 341; İbni İshak 224, 225; Halife, Tabakat 26; İbni Kuteybe, el-Mearif 128, 137
147[147] İbni Sa'd 3/457; Müsned 3/430, 452, 453, 502; Yahya b. Main, Tarih 2/733; Ebu Zür'a, Tarih 1/477; Halife, Tabakat 84
148[148] İbni Sa'd (3/457). "Ebu Lübabe Hz Osman'ın ölümünden sonra, Ali'nin ölümünde* evvel öldü." der. Beni Kureyza harbi günü işlediği bir günah sebebiyle, af ediletftj kadar kendini Mescidi Nebevi'nin direğine bağlayan odur.
149[149] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 38-63
150[150] İbnu Sad dördüncü Tabaka 1/80terc. No 304; İbni Sa’d kısaca 4/128; ZübeyrXî Nesebi Kurayş 153; Buhari, T: KEbir 9/79; Müsned-i İmam Ahmet 3/443
(Muaviye b. Ebi Süfyan’ın dayısıdır. peygamberimzidenr iki hadis rivayet etmiştir. birisini Ebu
Hüreyre diğerini Muaviye ve diğerleri rivayet eder. ebu Hüreyre hadisi; orta namaz hakkında. Diğeri
de Efendimizin ona söylediği “Ya Ebû Haşim! Herhalde sen bir sürü insanın taksim etmekte olduğu
bir zamana yetişeceksin. sana mal olarak hizmetini görecek biri ve Allah yolunda cihat için lazımn
olan binek.” hadisidir.)151[151]
Dokuzuncu Tabaka Hicri Otuz Birinci Yıl Olayları Nişabur’un Fethi
Ebu Abdullah Hakim der ki: Üstatlarımızın hepsi Nişabur şehrinin harp değil sulh yoluyla
fethedildiğinde söz birliği halindedir. oranın fethi hicri otuz birinci yılda gerçekleşmiştir.152[152]
Sonra Hakim kendi isnadıyla (Ali b. Ahmet el-Curcani -Ahmed b. Amr b. Fudale el-Kindî-Abbas b.
Mus’ab b. Beşer-Ebu Hamid Muhammed bs. İbrahim-Süleyman b. Salih el-Leysi -Heysem b. Sa’d)
Musa’ab b. Ebi’z-Zehra’dan naklediyor:
-Nişabur (ve ona bağlı yerlerin) kralı olan Künara o sırada Kûfe valisi olan Said b. El-Âs ve Basra
valisi Âmir b. Abdullah’a yazarak onları Horasan diyarına davet etti ve onlara Yezdecürd’ün Merv
halkını katlettiğini haber verdi. her ikisi de bu daveti kabul ettiler, (ve hangimiz daha önce oraya
varırız diye hemen harekete geçtiler.
Said b. El-Âs’ın ordusunda Hz.b Hasan b. Ali b. Ebi Talib ile Abdullah b. Ez-Zübeyr (r.a.) cihad için
bulunuyordu.) Abdullah b. Amir müşriklerin siyasi liderlerine geldi ve “Ben oraya daha önce
ulaşırsam banan en verirsin?” dedi. o ra “Sana, senin haracını, ailenin haracını kıyamete kadar
veririm” dedi. Abdullah da onu da alarak Ebu Müslim zamanında Ziyad b. Zürara’nını tuttuğu yolu
tuttu. sonra Kûmus’a geldi. Nişabur’a bağlı Cüveyn şehrine geldi ve İzazvar köyünde konakladı.
onlarla bir sulh anlaşması yaparak sonra Nişabur halkı ile yedi ay (veya dokuz ay) çarşpışıp sonra
orayı fethetti.153[153]
Sonra Hz. Osman onu Nişabur komutanlığına atadı. Abdullah, Hz.l Osman’ın teyze oğlu idi.
Peygamber (s.a.v.)’in Abdullah b. Âmir küçükken ağzına “tuh” diye tükürdüğü anlatılır.154[154]
halife b. Hayat der ki: Abdullah b. Amir Horasan emirliğine Kays b. El-Heysem ve diğerlerini atayıp
Nişabur’dan inhramlanıp hacca doğru yola çıktı.155[155] bu hadisenin bir yıl önce olduğu da
söylenir.156[156]
El-Esavide Savaşı (Savari-Yelken Direği Savaşı)
151[151] İ. Asakir, T.Dımışk 67/288,299; M üsned 3/444, 5/320; İ.Sa’d dördüncü Tabaka 1/181 h.no 87; Müstedrek 3/638; Buhari, Kebir 9/79; Taberani, Kebir 7/362
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 64
152[152] Zehebi bu bilgiyi sanırım Hakim’in Nişabur Tarihinden veriyor. hakim’in bu mühim eseri şimdiye kadar kayıplar arasında. inşallah bir Allah kulu himmet
eder.
153[153] İbnu ‘l-Cevzi, Muntazam 5/15, 16
154[154] ibnu Sa’d, Tabakat 5/45; İ. Asakir, T. Dımışk 29/249, 253; Beyhaki, Delail’n Nubuvve 6/225
155[155] Halife, Tarih s. 166; İbni Asakir, T. Dımışk 29/258, 260,263
156[156] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 64-65
Bu yıl Abdullah b. Sa’d b. Ebi Sarh Mısır’dan deniz yoluyla sefere çıkıp Massıysa tdaraflarına kadar
geldi.157[157]
(Müslümanların kuzey Afrika’da yaptıkları fetihler yayılınca, Hiraklius'un oğlu Kostantin şimdiye
kadar Bizans'ta İslam döneminden beri görülmemiş bir ordu topladı. Beş yüz gemi ile Afrika sahiline
geldi. Abdullah b. Sarh da gemilerle gelmişti. Gemileri birbirlerine bağlayarak gemilerin üzerinde bir
savaş başladı. Denize dökülen kan ve canlan deniz dalga ile alıp kıyıya savuruyordu. O gün çok
Müslüman şehit olurken sayılamayacak kadar da kafirden ölen oldu. Müslümanlarda eşi
görülmemiş bir sabır sonunda Rum ordusu bozuldu, Kostantin geriye dönüp kaçtı.158[158]
157[157] Burada İslam tarihinin çok önemli bir savaşı yapılıyor ve bizzat Bizans İmparatoru bu harbe azim bir kuvvetle katılıyor. Müslümanların galibiyeti söz
konusu olmasına rağmen Zehebi bu cümle ile bitiriyor. biz Taberi’den özetleyelim, Tarih 2/616
158[158] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 65-66