TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 34. BÖLÜM)
9- Utbe B. Ğazvan (R.A.)492[36]
Utbe b. Gazvan'ın bu yıl içinde öldüğü söylenir. Oysa onun vefatı daha önce bahis konusu
edilmiştir.
10- Ikrime B. Ebi Cehl El-Mahzumı
İkrime'nin hem bu yıl içinde hem de daha önce Yermuk savaşında şehit olduğu anlatılır ki ölümü
(Yermuk'te ölenler arasında) daha Önce geçmiş idi.
11- Amr B. Ummu Mektum
Peygamber Efendimizin müezzini. Gözleri görmezdi. Peygamberimiz onu birkaç defa gazveye
giderken Medine'ye vali yapmış idi. Denildiğine göre Kadisiye harbinde ordunun sancağı Amr
(r.a.)da idi ve o çarpışmada şehit oldu.493[37]
İbni Sa'd ise: "Kadisiye savaşından sonra Medine'ye döndü. Ama Ömer (r.a.)'ın döneminden sonra
İbnu Ümmü Mektum'a dair biz bir şey duymadık." der.494[38]
Derim ki: Abdurrahman b. Ebi Leyla ile Ebu Razın el-Esedî ondan hadis rivayetinde
bulunmuştur.495[39] îbni Sa'd'ın Tabakat adlı kitabında Amr b. Ümmü Mektum (r.a.) hakkında gayet
geniş bir hal tercemesi vardır.
12- Amr B. Et-Tufeyl B. Amr B. Tarîf496[40]
Amr, Yermuk savaşında öldürülmüştür.
13- Ayyaş B. Ebi Rabia497[41]
Nesebi: Amr b. EI-Muğira b. Ayyaş el-Mah'zum'i'dir. Ayyaş (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in
bizzat kunut duasında adını söyleyerek kurtuluşu için dua ettiği sahabe olmak rütbesine eren
biridir.498[42]
Bizzat Peygamberimizden nakilleri vardır. Kendisinden oğlu Abdullah ve diğerleri rivayette
bulunurlar.
Ayyaş (r.a.), Ebu Cehl ile anadan kardeştir. Künyesi Ebu Abdi İlah idi. Yermuk'te şehit oldu.
492[36] Utbe için bak: Zehebi, Siyeri A'lamu'n Nubela 1/304 no 59
493[37] Amr b. Ümmü Mektum (r.a.) için bak: İbni Sa'd, Tabakat 4/205, 212; El-Mearif 290; Ebu Nuaym, Hiiye 2/4 no 88; Ensabu'I Eşraf 1/311, 526; Nesebi Kureyş
343; Hakim, Müstedrek 3/634; Üsdü'l Ğabe 4/127; İstîâb 2/501; Taberi, Tarih 2/483, 536; Sifatu's Safve 1/582; Zehebi, Kaşif 2/284; el-İber 1/19; El İsabe 2/523
494[38] Tabakat 4/212
495[39] Zehebi'nin bu sözünde İbni Sa'd'ın "Ömer döneminden sonra ona dair bir haber duymadık" demesine edepli bir itiraz var. Abdurrahman b. Ebi Leyla ile Ebu
Razin. ondan hadis naklediyor. Bu ise kesinlikle Ömer devrinden sonra olabilen bir hadisedir.
496[40] Futuhu'l Buldan 1/135
497[41] Ayyaş b. Ebi Rabia için bak: Tabakat-ı İbni Sa'd 4/129; Tabakat-ı Halife 21; Buhari, Tarihi Kebir 7/46; Ensabu'I Eşraf 1/197, 208, 209, 210, 220; Uyunu'l Ahbar
1/307; İkdu'l Ferid 2/50; İstiab 3/122; Üsdu'l Gabe 4/161; Cemheratu Ensabi'l Arab 230; el-Kaşif 2/312; el-İsabe 3/47 terceme no 6123
498[42] İstiab 3/122
14- Firâs B. En-Nadr B. El-Haris499[43]
Firas (r.a.Vın da Yermuk harbinde şehit olduğu nakledilir.
15- Kays B. Adiy B. Sa'd B. Sehm
Kavs (r.a.) Habeşistan'a göç eden muhacirlerden olup o da Yermuk savaşında şehit
olanlardandır.500[44]
16- Kays B. Ebi Sa'sa'a (R.A.)
Nesebi: Kays b. Ebi Sa'sa'a Amr b. Zeyd b. Avf olup Ensar ve Mazinî'dir.
Akabe bîatı ile Bedir harbinde bulundu.
İbnu Lehîa yolu ile Hibban b. Vâsi b. Hibban babası Vasî aracılığıyla Kays (r.a.)'tan şu hadisi
nakleder:
-Ya Rasulullah! Kuranı kaç günde okuyayım, (hatmedeyim) dedim. Efendimiz (s.a.v.): On beş
günde!" buyurdu. Ben de:
"Ben kendimi bundan daha güçlü buluyorum!" dedim. İşte bu hadis onun, Kur'anı göksünde cem
edenlerden (hafız olanlardan) biri olduğunu gösterir. Yermuk savaşında askeri bölüklerden birinin
komutanı idi.
17- Nusayr B. El-Haris501[45]
Nesebi: Nusayr b. El-Haris b. Alkame b. Kelde b. Abdimenaf b. Abdi'd Dâr b. Kusayy el-Abdî olup
Kureyşlidir.
Mekke fethi esnasında Müslüman olanlardan olmasına rağmen Kureyş'in en ağır başlılarından
biriydi. Rivayete göre Peygamber Efendimiz onun kalbini İslam'a ısındırmak için Huneyn savaşında
alınan ganimetlerden kendisine yüz deve vermişti. Bunu teslim almayıp duraklamış ve:
"Müslümanlığı kabul için rüşvet alamam" demiş, biraz düşündükten sonra "vallahi bu develeri ne
benim olsun diye temenni ettim, ne de istedim. O Allah Peygamberinin bir hediyesidir" diyerek
onları kabul etmişti. O günden sonra çok iyi bir Müslüman oldu. Yermuk gününde şehit olarak öldü.
Kardeşi Nadr ise Bedir harbinde nöbet beklerken kafir olarak öldürüldü.
18- Nevfel B. El-Harîs502[46]
Nesebi: Nevfel b. Haris b. Abdulmuttalib b. Haşini olup lakabı Ebu'l Haris'tir. Peygamberimizin
amcası olan Haris* in oğludur. Haşim oğullan içinde Müslüman olanların en yaşlısı o idi. Bedir
499[43] Firas (r.a.) için bak: İstiab 3/231; Usdu'İ Ğabe 4/177; Ensabu'I Eşraf 1/203; El İsabe 3/202
500[44] Kays için bak: Tarihi Halife 186; Ensabu'I Eşraf 1/132; EI-Muhabber 133, 177, 178, 474; İbni Kesir, El Bidaye 7/62; İbnu Hacer, El İsabe 3/284
501[45] Nesebi Kurayş 255; Ensabu'l Eşraf 1/203; Cemheratu Ensabi'I Arab İ26; Taberi 3/90; İstiab 3/365; Usdu'l Ğabe 5/20; El İsabe 3/557
502[46] Nevfel için bak: Zehebi, Siyeri A'laınu'n Nubela 1/99; Hakim, Müstedrek 3/245; İstiab 3/537; Usdu'l Ğabe 5/46; Tabakalı Halife Tarih 134; El-Mearif 126;
Taberi 2/426; Ensabu'l Eşraf 1/301; Cemheratu Ensabi'I Arab 70; El-Cerh ve't Ta'dil 8/487; El İsabe 3/577
harbinde -kafir olarak- esir edilmiş ve Abbas (r.a.) onu fidye ile kurtardıktan sonra o da Müslüman
oldu.503[47]
Bir rivayete göre o hendek savaşı sırasında Medine'ye hicret etti. Efendimiz, Abbas'la onu kardeş
ilan etti. Cahiliye döneminde ikisi bir birini çok seven iki ortak idi,
Nevfel Hudeybiye ve Mekke fethine katıldı. Huneyn savaşında Peygambere üç bin mızrakla
yardımda bulundu.
Huneyn günü Peygamberle beraber sabredip (kaçıp dağılanlarla kaçmayarak) yerinden ayrılmadı.
Onun bu on beşinci yılda öldüğü ihtilaflı olsa da en meşhur olanıdır. Onun hicri yirminci yılda
öldüğü de söylenir.
19- Hişam B. El-Âs Es-Sehmî
Hişam'm Yermuk harbinde şehit edildiği rivayeti sadece İbni Sa'd'a göredir.504[48]
Hicri Onaltıncı Yıl Olayları
Bir rivayette denildiğine göre Kadisiye savaşı bu hicri on altıncı yılın başında meydana gelmiş, ve o
günkü savaşta iki yüz bin, bir başka rivayete göre yüz yirmi bin insan şehit olmuştur.505[49]
Ehvaz'ın Fethi
Halife b. Hayyat, Tarihinde şöyle anlatır: El-Ehvaz şehri bu yıl fethedildi ama ardından Ehvazhlar
anlaşmayı bozdular. Bana Velîd b. Hişam babası Hişam aracılığıyla dedesi Urve'nin şöyle dediğini
nakletti: "Muğira b. Şu'be Irak'taki El-Ehvaz üzerine yürüdü. Ehvaz komutanı Firuzân bir milyon
sekiz yüz bin dirhem vermek üzere Muğira (r.a.) ile sulh yaptı. Daha sonra anlaşmayı bozmaları
üzerine El-Eşarî onlara tekrar hücum etti.506[50]
503[47] Hakim, Müstedrek'te ve diğerleri şu ayrıntıyı verirler: Nevfel Bedir'de esir olunca Nebi (s.a.v.): Kendini fidye ile kurtar Ya Nevfel buyurdu. O da: "Benim fidye
verecek bir şeyim yok ya Rasulullah!" dedi. Efendimiz: "Cidde'deki mızraklarınla fidye ver!" buyurdu. "Allah'tan başka benim dışımda orada mızraklarım olduğunu
bilen yoktu, ben senin Allah Rasulü olduğuna şehadet ederim" dedim. Canını bu mızraklarla kurtardı. Bunlar bin mızraktı. Ravi Ali İsa en-Nevfeli der ki: Rasulullah
(s.a.v.) Nevfel ile Abbas'ı -ahiret- kardeşi yaptı. Zaten cahiliye döneminde de ikisi ticaret ortağı olup birbirlerini çok severlerdi. Nevfel, Nebi (s.a.v.)le beraber
Mekke fethi, Huneyn savaşı ve Taif muhasarasına katıldı. Huneyn'de ashab dağıldığı zaman Peygamberle beraber yerlerinde sabit kalanlardan biri de o idi.
Rasulullah (s.a.v.) ona: Ben hâla senin müşriklerin mızraklarını görür gibiyim." buyurmuştu.
504[48] İbni Sa'd, Tabakat 4/192
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/230-241
505[49] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/242
506[50] Tarihi Halife b. Hayyat s. 134
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/242
Medayin'in Fethi
Taberi Tarihlinde bu yıldaki olayları şöyle anlatır:
-Bu yıl Müslümanlar (Bağdat şehirlerinden biri olup Medain'e yakın bir yerdeki) Behürasîr şehrine saldırdılar ve şehre girdiler. Ardından da (o zaman çok meşhur olan) Medain şehirlerini fethettiler.507[51] O zaman orada bulunan İran kralı Yezdecürd b. Şehriyar kaçıp canım kurtardı.
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Behürasîr denen İran imparatorunun bulunduğu şehre gelip konakladığında, insanları nehrin karşısındaki en son şehre geçirmek için gemiler istedi ise de bunlardan hiçbir şey elde etme imkanına kavuşamadı. Zira İranlılar gemileri bağlamışlardı. Öylece günlerce bekledi. Nihayet İranlı iri kıyım adamlar Sa'd'ın yanına gelip ona nehrin geçidini gösterdilerse de o buradan böyle geçmeyi kabul etmedi. Daha sonra Sa'd, Dicle'ye dalıp geçmeye karar verdi. Müslümanlar da suya daldılar. (Ordunun çoğu peş peşe suya daldı ve suyun derin yerine geldiler. Dicle simsiyah kesilmiş üzerindeki çer çöpü taşıyıp kenara atıyor gibi bir hale gelmişti. İnsanlar suya dalıp yüzdüklerinde karş il aştıkları tehlikeye rağmen karada gidiyor gibi du-ruyorlardı.)508[52]
Bu hiç hesap etmedikleri şey, İran ordusunda panik meydana getirmişti. Birkaç saat çarpıştı iseler de, sonunda dayanamayıp bozguna uğradılar ve mallarının çoğunu terk ederek kaçıştılar. Müslümanlar da bu bırakılanların hepsini ele geçirdiler, sonra da oradaki meşhur Beyaz saraya gelip kuşattılar. Sarayda bulunanlar oraya sığınıp kale gibi kullanıyorlardı. Daha sonra Müslümanlarla anlaşma yaptılar.
Denildiğine göre İran ordusu Müslümanların Dicle'ye dalıp yüzerek geldiklerini görünce: "Vallahi biz insanlarla savaşmıyoruz, biz cinlerle çarpışıyoruz" diyerek bozguna uğradılar ve yenildiler.
Böylece Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Beyaz saraya konakladı. Oradaki tarihin en güzel eserlerinden biri sayılan Kisra'nın "Eyvan"ım cami edindi. Eyvanda pek çok put vardı ve bunlar kireçle -beton gibi- dökülerek yapılmış olduğundan Sa'd onları oradan söküp atmak istediyse de gücü buna yetmedi.509[53]
Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Kisranın oturduğu tahtının olduğu yere gelince Duhan süresindeki: Nice bahçeleri ve pınarları, nice ekinleri ve kıymetli makamı, nice hoşlarına giderek yaşadıkları nimetleri terk ettiler." ayetini okudu.510[54]
Sa'd (r.a.) Beyaz saraya girdiğinde namazları dört rekat olarak kılmaya başlamıştı. Bunun anlamı orada (n daha ileri gitmeyip) uzun süre kalmak istemiş olması idi. İşte Irak arazisinde ilk kılman
507[51] Medain "Medine'nin" çoğulu olarak "şehirler" anlamına gelir. Orada o zaman yedi şehir vardı ki, bunların her birini Sasani imparatorlar! kendi adına yaptırmıştır. Bunlar sırayla; Atiga iskenderin şehri, Tuyoefûn'un şehri, Esfanir, Zamiyye gibi şehirler olup, birbirine yakın idiler. Bunlara Medain adını araplar vermiştir. İran dilinde oraya "Tosfain" denilirdi. Bkz. Mu'cemil Buldan 5/74-75
508[52] Bu parantez arası Taberi'deki metne göredir.
509[53] Bak Taberi 4/14
510[54] Duhan suresi ayet 25
Cuma onların kıldığı Cuma olmuştu ki, tarih hicretin on altıncı yılının Safer ayını gösteriyordu.511[55]
Taberi devamla şöyle anlatır: Sa'd Humus'unu (beşte birlik devlet hissesini) ayırdıktan sonra kalan
ganimeti bölüştürdü. Her süvariye on iki bin düştü ki, ordunun hepsi süvari idi.512[56]
Hz. Sa'd Medayin şehrinin evlerini insanlara taksim etti. İnsanlar da bu evlerde oturmaya başladı.
Sa'd (r.a.) -bu arada- devlete ait olan Humus'u toplayıp, İran imparatoruna ait olan elbiseler,
ziynetler ve kılıç gibi olan her şeyi bu Humus'a dahil etti. Müslümanlar da:
-"Şu kadife halının beşte dördünü almaktan vazgeçip tamamını Ömer'e göndermemize can-ı
gönülden razı olur musunuz?, O da onu alıp dilediği yere koysun da Medine halkı arasında böylece
bir mevki kazansın, ne dersiniz?" deyince: "Olur" dediler. O da bu kadifeyi hiç bozmadan Hz..
Ömer'e yolladı. Bu kadife halı 60*60 zira' (bir zira' yaklaşık 60 cm'dir) yek pare bir halı olup o günkü
birim olan Cerîb (yani 3600)m büyüklüğünde idi. Halıda resim şeklinde yollar, nehre benzeyen
şekilde döşenmiş kıymetli taşlar vardı ve bunların aralarında inci yerleştirilmişti. Bu nehrin iki yakası
tıpkı ziraat arazisi gibi dokunmuştu. Yerde ilk baharda yeni otlarını çıkarmaya başlamış araziler gibi
altın saplar üzerine ipekten dokunmuş, çiçekleri de alîm gümüş ve benzeri cevherlerle bezenmiş idi.
Hz. Ömer bu halıyı Medine halkına bölüştürdü. Bunlardan bir parçası Hz. Ali'ye isabet etmiş o da bu
hissesini yirmi bin dirheme satmıştı.513[57]
Müslümanlar üç yıl içerisinde İran Kisralarmm krallık tahtını ve Bizans Kayserinin tahtım ve iki
ülkenin ana toprakları sayılacak yerleri istila edip, şimdiye kadar misli asla duyulmamış şekilde altın,
mücevher, ipekli kumaşlar, köleler, şehirler ve saraylara ganimet yoluyla sahip oldular. Fettah olan
Allah'ı azîmu'ş-Şân ne yücedir!
Gerek İran imparatorları olan Kisra ile Bizans kralları olan Kayser' lerle, ülkelerinde onlardan önce
hüküm süren kimselerin bu hükümleri çok uzun bir süreyi kapsamaktadır.
Kisralarla, İranlılar -ki bunlar dinen Mecûsî olup Irak ve Acemistan'da beş yüz yıla yakın bir süre
idarede bulundular. Onların ilk kralı Daryâ idi. Bu kral gayet uzun bir ömür sürmüştür. Denildiğine
göre o krallıkta iki yüz yıl kral olarak kalmıştır. Krallarının sayısı yirmi beştir. Bunlardan ikisi kadındır.
Kisraların sonuncusu Hz. Osman zamanında ölen Yezdecürd'dür. Kisralardan birisi de Zülektaf Sâbur
(veya Şapur) olup henüz ana rahminde daha doğmadan kendisine Kayser olarak bağlılık ilan
edilmiştir. Zira o anasının rahminde iken babası ölmüş, bunun üzerine o dönemde yönetimde söz
sahibi olan Kâhinler: "Bu doğacak çocuk yeryüzüne hükmedecektir!'' iddiasında bulunmuşlar,
bunun üzerine de krallık tacı anasının karnı üzerine konulmuş ve o esnada ana rahminde bir cenin
olmasına rağmen onun adına civarda bulunan yerlere yazılar yazmıştır. Böyle bir kral nasbi, Örneği
daha önce görülüp duyulan bir şey değildi. Buna "Zü'İ-Ektâf diye lakap verilmesi, Sabûr'un kızdığı
kimselerin kürek kemiklerini söktürmesinden dolayı (kürek kemikleri olan kişi, anlamına getirilerek)
olmuştur.
511[55] Taberi, Tarih 4/16
512[56] Taberi 4/20
513[57] Taberi 4/21, 22
Medayin'deki büyük Eyvan'ı yaptıran, Nişabur şehri ile Sicistan şehrini ilk defa kurduran da odur.
İranlıların son dönem Kisrâlanndan birisi de Nuşirevân'dır. Bu zat gayet zeki ve akıllı idi. Kendisinin on iki bin tane kadını ve hizmetçisi vardı. Elli bin baş hayvanı, dokuz yüz doksan dokuz fili vardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun hükümdarlık döneminde doğmuştu. Daha sonra Efendimizin dedesi Abdu'I Muttalib'in vefat ettiği vakitte ölmüştür.
Ashab-i Kiram Kisranın (en meşhur binası sayılan) Eyvan'ını ele geçirdiklerinde onu örten Örtüsünü yaktılar. Bu örtüden (işledikleri altından) geriye tam bir milyon mıskal ağırlığında altın elde ettiler.514[58]
Celûla Hadisesi515[59]
Bu yıl içinde meydana gelen hadiseleri sayarken İbnu Cerir-i Taberi şöyle der:
-Abdullah b. Ebi Taybe el-Becelî anlatıyor: Medâyin'de konaklayıp, ganimeti bölüşüp Hz. Ömer'e Humus'u yolladığımızda İran komutanı Mihran'ın Celûla'da askeri kamp kurup, orada hendek kazdırdığın, Musul'luların da Tikrit şehrinde kamp kurduğunu haber aldık.
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) durumu halife Ömer (r.a.)'a bildirdi. Ömer (r.a.) da Sa'd'a: "Hâşim b. Utbe komutasında on iki bin kişilik bir orduyu Celûla'ya yollamasını, öncü kuvvet komutanlığına Ka'ka' b. Amr'ı, sağ kanada Sı'r b. Malik'i, sol kanada Amr b. Malik'i, takviye kuvvetlerinin başına Amr b. Mürra el-Cüheni'yi tayin etmesini." bildirdi.
Taberi Muhammed, Talha, Mühelleb ve Ziyad dörtlüsünden bu konuda şu bilgileri de nakletti: Ömer (r.a.) Sa'd'a: "Allah Mihran ile Entâk'ın ordusunu bozguna uğratırsa, Ka'ka'yı önden gönder, gidip sizin sınırınızın bitimindeki Sevad-ı Irak ile oradaki dağın arasına varsın. Amr ile Saîd'i de onlara yardımcı yap." diye yazdı. Bunlar Celûla halkı hakkında da şu bilgileri söylerler:
-İranlılar Medâyin'de yenilip kaçarak Celûla'ya geldiklerinde İran-karma ordusunun yol ayrımına gelmişlerdi. Azerbaycanlıların, İranlıların ve dağ halkının yol ayrımı idi. Orada kaçışlarım ayıplayıp, harbe teşvik ederek: "Burada ayrılacak olursanız bir daha birleşeni jiıiiz, haydi gelin araplara karşı birleşip savaşalım. Harp lehimize sonuçlanırsa istediğimiz olur, aksi olursa da biz üzerimize düşeni yapmış olur ve mazeretimizi ortaya koymuş oluruz" deyip harbe karar verip hendekler kazdılar. Mihrân er-Râzî'yi komutan seçtiler.
Kisra Yezdecürd de Hulvan'a geldi. Onları "bu kadar adam böyle mi yapar" diye ayıplayıp orada epey mal bıraktı. Onlar da oradaki hendekte kaldılar. Hendeğin etrafım ucu sivriltilmiş ağaç çitle çevirdiler. Amir-i Şa'bî der ki: "Ebu Bekr (r.a.) ölene kadar, yaptığı harplerde asla dinden dönen (Ehli Ridde) kimselerden yardım istememiş-
514[58] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/242-246
515[59] Firuzâbâdî Kamûs'unda der ki: Sâbur bin kişilik bir ordu İle kendi devleti hududundaki arablar saldırıp ele geçirdiklerini öldürtmüş ve kürek kemiklerini çı-karttırmış bu yüzden Zü'I Ektâf denilmiştir. Bak: madde K.T.F.
1 Celûia, Bağdat civarında Horasan tarafına giden yol kenarında bir şehirdir. M. Buldan 2/156
tir.516[60] Ömer (r.a.) ise onlardan da faydalanırdı.517[61] Ancak onları beş on kişilik ufak bir grup olmadıkça asla emir yapmazdı. Ashabdan liyakatli biri oldukça harpte onlara hiç kimseyi denk tutmazdı. Eğer ashabdan böyle birini bulamazsa o zaman tabiinden en iyisini .seçer, bu ehli Ridde'den harbe gönderdiği kimselere başkan olma hevesini tattırmazdi. Zaten onların bütün harplerde reis olanları İslâm'ın kökleşmesine kadar birkaç zayıf kişiden ibaretti."
Yine aynı dörtlü şöyle devam ederler: On altıncı yılın Safer ayında Haşim b. Utbe on iki bin kişilik bir ordu ile Medayin'den hareket etti. İçlerinde Muhacir ve Ensar'ın ileri gelenleri ile mürted olsun olmasın arapın lider seviyesindeki kimseleri vardı. Celûla'ya varıp onları kuşattılar. İranlılar müthiş bir savunma yaptılar. Celûla'da Müslümanlar seksen defa saldırı yapıp her seferinde Allah onlara zafer, müşriklere de mağlubiyet verdi. Müşrikler yenilgiyi görünce odun kazıkları değiştirip demir kazıklarla hendeği çevirdiler. Taberi bu hadiseyi İbnu Bişr'den şöyle anlatır: -Haşim Celûla'da Mihran ve ordusunu hendekte kuşattı. Onlar karışık ordularla Müslümanlara ara ara topluca saldırıyorlardı. Komutan Haşim ordusuna: "Bu yer bundan sonraki yerleri fetih için bir merkez olacaktır!" diye teşvik ediyordu. Sa'd (r.a.) da ona süvariler yollayarak destek oluyordu.
Nihayet müşrikler Müslümanları atmak için hep bir araya gelip üzerlerine saldırdılar. Komutan Haşim ayağa kalkıp: "Size sevap ve ganimeti tamamlayacak olan imtihanınızı bugün Allah'a iyi verin, Allah için yapın yaptığınızı!" diye nida etti. iki taraf savaşa başladı. Allah üzerlerine öyle bir rüzgar estirdi ki etraf kapkaranlık kesildi de
sadece bir birlerine mani olmaya başlayıp süvarileri kendi hendeklerine peş peşe bir birlerinin üzerine düşmeye başladılar. Kendilerine kaçacak bir yer bulamadılar. Atları bırakıp kaçtı ve onların sığmaklarını da bozdu.
Müslümanlar bu duruma bakıp: "Haydin ikinci defa onların karşısına geçip onları oraya sokalım yahut önlerinde ölelim." dediler. Müslümanlar saldırıya geçince İran ordusu da çıkıp demir kazıkları Müslümanların geldiği tarafa atıp atların üzerlerine gelmesini engellemek istediler. Geçmek için açık bir yer koydular. Oradan çıkıp saldırdılar. Herır savaşındaki gibi eşi görülmemiş bir çarpışma oldu. Ka'ka' b. Amr onların hendek kapısına gelip orayı tutarak tellal: "Ey Müslümanlar! İşte komutanınız İran hendeğine girdi ve orayı ele geçirdi, haydi ona doğru gelin!" diye bağırttı. Bu ilanı Müslümanlara moral vermek için yaptırdı. Müslümanlar da: "Komutan Haşim, kesin hendekte" inancıyla saldırdı. Onlara karşı duran olmadan hendeğin kapısına vardılar ve Ka'ka'nm orayı ele geçirdiğini gördüler. Müşriklerden hendeğin sağ ve sol tarafındaki 1 erde yenilmeye başlayıp, Müs-lümanlara kurdukları tuzağa kendileri düşüp atlarının ayaklan kesildi. Yaya olarak kaçmaya başladılar. Müslümanlar da peşlerine takıldı. Yetişemedikleri dışında hiç kurtulan olmadı. "O gün onlardan yüz bin kişi katledildi. Ölüler hendeğin etrafındaki, önündeki ve ardındaki meydanı doldurup yeri adeta örtmüştü. İşte onların ölülerinin o meydanı doldurup Örttüğü için "örtülü"
516[60] Hz. Ebu Bekir, Efendimizin: Biz müşriklerden yardım istemeyiz" hadisini esas almıştır.
517[61] Hz. Ömer Efendimizin hicrette müşrik birini kılavuz almasını esas alır.
anlamına Celûla adı verildi.518[62]
Taberi bu hadiseyi on altıncı hicri yılın Zilka'de ayında yapıldığını söylerken başka bir tarihçi onun
hicri on yedinci yılda yapıldığını söyler.
Ebu VaiPden nakledildiğine göre, oraya Celûla denmesi serden uzaklaşması sebebiyle olmuştur.
Halife b. Hayyat'da bu hadiseyi "Tarih" adlı eserinde şöyle verir:
Kisra oğlu Kisra Yezdecürd, Medâin'den Hulvân şehrine kaçtı, ve dağlık bölgelerde yaşayan
tebaasına mektuplar salıp asker toplattı ve bunları Celûlâ'ya sevk etti. Orada muazzam bir ordu
meydana geldi. Komutanları Hurrazâz b. Hurrahürmüz idi. Sa'd b. Ebi Vakkas, Ömer'e yazıp durumu
bildirdi. Hz. Ömer de ona: "Sen yerinde dur ve İranlılara ordu yolla! Zira Allah sana yardım edecek
ve vadini tamamlayacaktır." diye yazdı.
Sa'd (r.a.) da kardeşi Utbe b. Ebi Vakkas'ın oğlu Haşim'e sancak hazırlatıp ordunun başında yola
çıkardı. İki ordu karşılaştı. Müslümanlar bir hücum yaptılar, sonra Allah müşrikleri hezimete uğrattı.
Onlardan büyük bir bölümü katledildi. İslâm ordusu, onların kamplarını sarıp, muazzam bir mal ve
çok esir aldılar. Ganimetler on sekiz milyon dirheme ulaştı. Şa'bî'den nakledilişine göre: "Celûla
ganimeti otuz milyon parçaya bölünmüştür." Ebu Vail de: "Celûla harbine "fetihlerin fethi" adı
verildi" diye nakletmiştir.519[63]
Taberi aynı dörtlüden şu bilgiyi verir: Hz. Ömer'e Celûla'nm fethini ve Ka'ka'nın Ömer'in emri gereği
Hulvan'a vardığını bildirip, kaçan İranlıların peşine gitmek için Hz. Ömer'den izin istediler. Lakin
Ömer (r.a.) bunu reddedip şu Irak sevadı (Dicle boyu köyleri) ile dağlar arsında bir set olup
İranlıların bize, bizim de onlara ulaşamamamızı ne kadar isterdim. Bize ziraat arazisi olarak nehir
kıyısındaki sulak yerler yeter. Ben Müslümanların sulh içinde olmalarını harple gelecek ganimete
tercih ederim." buyurdu.520[64]
Hz. Ömer kendisine yollanan Celûla humusunu açıp mücevheratları görünce ağladı. Abdurrahman
b. Avf: "Ya Emiru'l mu'minîn, neye ağlıyorsun, vallahi bu şükür yeridir!" deyince: "Vallahi ben ona
ağlamadım. Allah'a yemin ederim ki Allah bu mücevheratı hangi millete verse bir birini kıskanıp bir
birine buğz eder. Bir de bir birini kıskanmaya görsünler derhal aralarına yıkılma belası girer!521[65]
dedi. Taberi devamla der ki:
-Sa'd (r.a.) Medayin ötesindekileri toplatıp saydırdı, yüz otuz bin kadar olduğunu anladı. Otuz bin
kadarı ev sahibi idiler. Bunların taksimi hususunu yazı ile Ömer'e sordu. Hz. Ömer de: "Kaçıp
düşmana sığmmadıkça çiftçileri benim daha önce yaptığım gibi haline bırak" dedi. Sa'd'ın bir
mektubu üzerine, çiftçi olmayanlar için yapılacak muameleyi de yapıp yolladı.522[66]
518[62] Zehebi son satırları aldığı için konu hiç anlaşılmaz halde idi. Bu yüzden metni Taberi'den verdim 4/24-26
519[63] Tarihi Halife 136, 137
520[64] Taberi, Tarih 4/29
521[65] Taberi 4/30
522[66] Taberi 4/31
Taberi yine aynı dörtlüden naklediyor:
-Haşim b. Utbe Celûla'da ikamet etti. Ka'ka' da kaçanların ardından Hankîn'a kadar gitti. Onların esirlerine yetişip savaşçılarından ulaştıklarını öldürdü. Komutan Mihran öldürüldü. Firuzan ise kaçtı. Bunları duyan Kisra Yezdecürd, Rey' şehrine doğru geri kaçtı.523[67]
Tikrit'in Fethi
Taberi naklediyor:
-Sa'd (r.a.), Abdullah b. El-Mu'tem el-Antâk'a hareket etmesini emredip, öncü kuvvetlerin başına Rıb'î el-Anezî'yi, sağ kanada Haris b. Hassan ez-Zühelî'yi, sol kanada Furat b. Hayyan el-Iclî'yi takviye güçlerine Hânı b. Kays'ı, süvarilerin başına Arfece b. Herseme'yi tayin etti.
Böylece Abdullah b. El-Mu'tem beş bin kişilik bir kuvvet ile Medayin'den Tikrit'e yürüdü. El-Antak'm yanına vardı. Antak'm yanında Rumlar, Araplardan İyad, Nemir ve Tağleb kabileleri vardı. Oraya vardığında şehrin etrafında büyük bir hendek kazıldığını gördü. Kırk gün Tikrit'i kuşatıp, yirmi dört defa hücum yaptı. Bunlar Celûla halkı kadar güçlü değillerdi. Rumlar her çıkışta durumun kendi aleyhlerine olduğunu, her hücumda biraz daha bozulduklarını görünce, komutanlarını terk ettiler, eşyalarını gemilere taşıdılar. Tağleb. İyad ve Nemir kabilelerinden birtakım gözcüler; Abdullah b. EI-Mu'tem'e sulh istemeye ve Abdullah'ın isteğini kabul edeceklerini söylemeye geldiler. O da onlara: "Tevhid kelimesini kabul etmeleri teklifini yolladı. Onlar da "kabul ettik" diye cevap verdiler. Abdullah da: "Bizim tekbir sesimizi duyunca bilin ki, biz Önümüzdeki surun kapısına girmek için gelmiş olacağız. O zaman siz de Dicle nehri tarafındaki kapılan ele geçirip gücünüzün yettiklerini öldürün ve bu hususta diğerleri ile uyuşuncaya kadar devam edin." dedi.
Abdullah ve arkadaşları tekbir alınca Tağleb, İyad ve Nemir kabileleri de tekbir aldılar. Kapıları çoktan ele geçirmişlerdi. Bunu duyan Tikritliler, Müslümanların kendilerine arkadan saldırdıklarını sandılar ve Müslümanların bulunduğu kapılara koşuştular. Böylece önden Müslümanların, arkadan da o gece Müslüman olanların kılıçları arasında kaldılar. Hendek savaşçılarından bu Müslüman olanlar dışında hiç kurtulan olmadı. Tikrit'in ele geçmesi üzerine Abdullah, Hz. Ömer'in tavsiyesine uyarak İbnu'I Efkel'i Hısneyn şehrine yolladı ve casus haberinden daha hızlı, Kaylûle saati (öğle üzeri) uyuyup geceleri giderek hızla varmasını emredip yanına Tağlib, îyad ve Nemirlileri kattı. Onlar da çarçabuk Hısneyn'e ulaştı. Kapılara varıp onlara sulh teklif ettiler. Kabul edenler kaldı, etmeyenler kaçtı. Sonra Abdullah b. Mu'tem de oraya gelip kaçanları geri çağırdı. Onlara iyi davrandı. Hepsine zimmet verdi. Tikrit'te ganimetten her hisseye bin dirhem, süvarilere üç bin, piyadelere bin dirhem düştü. Humus'u ayırıp Fürat b. Hayyan ile Ömer (r.a.)'a yolladı.524[68]
523[67] Tabiri 4/34
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/246-251
524[68] Taberi 2/474
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/251-253
Kudüs’ün Fethi
Bu yıl Ömer (r.a.), Şam diyarına gidip Kudüs'ü fethetti. Havran'ın kasabası olan Cabiye'ye gelip orada kendisinden mütevatir olarak rivayet edilen meşhur hutbesini okudu.525[69]
Kudüs'ün fethine gelince:
Taberi bu hususta (özetle) şöyle nakleder:
-Ömer (r.a.)'m Şam seferine çıkışı -denildiğine göre- şu sebepten olmuştur: Ebu Ubeyde, Kudüs'e geldiğinde halk ondan aynen Şam halkının sulh şartları üzere anlaşma yapmak isteyip bu işin imzalanmasını bizzat Ömer (r.a.)'ın üstlenmesini istediler. Ebu Ubeyde de durumu Hz. Ömer'e yazdı ve şehirden ayrıldı.
Bir de ona Amr'ın gelmesi için yazdı. O hadise de şudur:
Amr b. El-Âs Ecnadeyn'e geldiğinde Rumların Artabûn adlı bir komutanı vardı ki, Rum dahisi idi. Muazzam bir ordu kurmuş idi. Amr yardım isteyen ve Artabun'u anlatan bir mektubu Ömer'e yolladı. Ömer onu okuyunca; biz Rum Artabûn'a Arab'ın Artabun'unu gönderdik deyip istişare ederek ona yardım gönderdi. Bu .yardımlarını hep birden Amr'a değil, Şam şehirlerini fetihle uğraşan .diğer komutanlara yolluyordu ki, o şehirlerden kimse Artabun'a yardıma gelmesin.
Amr, Ecnadeyn'de onu bir türlü tuzağa düşüremedi. Elçilerden de sadra şifa verecek netice çıkmadı. Bunun üzerine elçiliği bizzat kendi yapmaya karar verip elçi kılığında Artabun'a gitti. Ona gerekeni söyledi. Onun dediklerini dinledi. Bu arada Atabun'un kalelerini iyice bakıp öğrenerek, ne yapması gerektiğini anladı. Artabun da içinden: "Vallahi bu olsa olsa Amr dedikleridir, değilse de Amr'ın danışmanlarından biridir. Ben Müslümanlara bunu öldürmekten daha büyük bir darbe indiremem." diye geçirdi. Bir nöbetçi çağırıp ona gizlice: "Çık şu noktaya var, bu oraya gelince onu öldür" diye emretti.
Amr b. El-As bu telaştan durumu sezdi ve ona: "Sen beni dinledin ben de seni! Senin söylediğin benim kafama tam yattı. Lakin ben danışma kurulundaki on kişiden biriyim. Ömer bizi Amr'a yardım etmemiz, ve onun yaptıklarına bakmamız için yolladı. Ben varıp bu on kişiyi alıp geleyim. Onlar da senin bana yaptığın teklife benim gibi bakarsa baş komutan ve diğer komutanlar onların görüşüne katılır. Benim gibi görmezlerse onları yerlerine geri yollarsın!" dedi. O da: "Tamam!" dedi. Artabûn birini çağırıp gizlice ona yolladığı adamı çağırttı. O gelince Amr'a haydi git de arkadaşlarını getir!" dedi. Amr gidip gelmeyince durumu anlayan Rum komutan: "Herif beni kandırdı, bu insanların en dehası." dedi. Amr'ın bu hilesini Ömer duyduğunda çok sevindi ve: "Allah için bu Amr
525[69] Her ne hikmet bilemiyorum, Zehebi merhumun Kudüs'ün fethi ile ilgili sözleri bundan ibarettir. Oysa gerek Vakidi, gerek Taberi konuyu gayet mufassal olarak anlatıyor. Kudüs fethi önemli bir hadise olduğundan onu atlamamız söz konusu olamaz. Ancak Vakidi gibi uzatmadan, Taberi ve diğer kaynaklardan özetleyerek verecesiz.
çok yaman bir herifi yendi" dedi. Çaresiz kalan Artabûn savaşa girdi. Yermuk'taki gibi çok çetin bir çarpışma oldu, çok ölü verildi.
Sonra Artabun yenilip İliya'ya (Kudüse) sığındı. Artabun İliya'ya geldiğinde Müslümanlar onun girişine müsaade ettiler. İliya'daki İslâm ordusu da Ecnadeyn'deki Amr'a katıldı. O sırada Artabun: "Sen benim dostum ve dengimsin, zira sen kendi milletinin arasında makamca benim gibisin. Vallahi Ecnadeyıı'den sonra Filistin'de fethedebileceğin bir yer yok, aldanma, geri dön. Yoksa senden evvelkilerin uğradığı hezimete uğrayacaksın." dedi.
Amr, Rumca bilen birini ona yollayıp: "Rumca bilmez gibi davran, ve ne dediğini iyi anlayıp bana haber ver." dedi. Adamın eline bir mektup verdi. İçinde: "Mektub'un bana geldi. Sen kendi toplumunda benim dengimle benim gibisin. Eğer bir özellik sana yanlış yaptırırsa benim üstünlüğümü kavrayamazsın. Sen de biliyorsun ki, bu ülkeyi fethedecek olan kimse (eski kitaplara göre) benim. Ben sana falan, falan ve falancaya yardımcı olmanı teklif ederim, benim bu kitabımı onlara oku, onlar aramızdaki bu meselede bir görüş belirtsinler." diye yazıldı.
Elçi mektubu alıp Artabun'a onların huzurunda verdi. Onlar mektubu okuyunca gülüştüler ve Artabun'a: "Peki bu ne diyor, sen onun burayı fetheden kimse olmayacağım nereden biliyorsun?" dediler. O da: "Bu fethin sahibi eski kitaplara göre adı üç harfli O-m-r olan biridir." dedi. Elçi bunları duyup geri döndü ve Amr'a söyledi. Amr da bu fethin Ömer (r.a.)'ın elinde olacağını anladı.
Amr, Ömer'e yardım isteyen bir mektup yollayıp: Ben çok zor, çok çarpıcı bir harbe, fethi senin için saklanan bir ülkeye harbe hazırlanıyorum, görüşünü bildir!" diye yazdı. Ömer mektubu okuyunca Amr'ın bu lafının bir teşvike değil, bir bilgiye dayandığını anladı ve insanlara yola çıkıyoruz, diye ilan ederek hazırlandı. Sonra yola çıkıp Cabiye denen yere kadar geldi. Ömer (r.a.) tam dört defa Şam'a gelmiş oldu.
1- Atı ile geldiği
2- Deve üzerinde geldiği
3- Veba hastalığını duyup geri döndüğü yolculuk
4- Bu son yolculuğu, bunu da eşeğin üstünde yaptı. Şam diyarındaki komutanlara da, Cabiye'de şu gün buluşalım diye yazdı. Ona ilk önce Yezid, Ebu Ubeyde ve Halid geldiler. Elbiseleri ipekli idi. Ömer onları böyle süslü püslü görünce taş alıp onlara attı ve: "Beni bu kılıkla mı karşılıyorsunuz. Sizin iki yıldır karnınız doydu, bu tokluk sizi ne çabuk yoldan çıkardı! Vallahi siz bu işi ikinci yüz yılın başına kadar böyle yaparsanız Allah bu nimeti sizden alıp başkalarına verecektir!" dedi. Onlar da: "Ey Mü'minlerin Emiri! Bu sadece yalmak dedikleri (kaşındırmayan sağlam) bir elbise, üzerimizde silah var, ondan giydik." deyince Ömer: "Tamam öyleyse." dedi.
Hz. Ömer'in torunu Salim b. Abdillah der ki:
-Ömer Şam diyarına girince, kendisini Şam yahudilerinden birisi karşıladı ve: "Esselamu aleyke ya Faruk! Tliya'nm (Kudüs'ün) sahibi sensin. Vallahi Allah İliya'yı fethetmeden seni geri döndürmeyecek." dedi. Kaç kere Amr'ı heveslendirdiler, o da askerlerini heveslendirdi ama ne
Kudüs ne de Remle'ye gücü yetmedi.
Ömer Cabiye'de iken birden insanlar silahlara sarıldılar. Ömer: "Ne oluyorsunuz?" deyince: "Gelen kılıçlı süvarileri görmüyor musun?" dediler. O bakınca bir bölüğün kılıçları panldayarak geldiklerini görünce: "Korkmayın bunlar güvenlik istemeye geliyor, onlara güvenlik verin!" dedi. Onlara güvenlik verildi. Onlar geldiler ki, meğer Kudüs halkı imiş. Onlara İliya ve ona bağlı yerlerde bir de Remle ve civarındaki yerlerde geçerli olmak üzere bir belge yazdırdı. Böylece Filistin birisi İliya ve civarı, diğeri Remle ve civarı olmak üzere ikiye ayrılmış oldu. Onlar tam on tane büyük iskan yerinden ibaretti. Filistin ise Şam'ın bütün şehirlerine denkti.
Bu sulha o gelen Yahudi de şahit oldu. Hz. Ömer ona Deccal hakkında bazı sorular sordu.
Halid ve Ubade anlatıyor: Hz.. Ömer Kudüs halkına şu metni yazdı:
-Bismillahirrahmanirrahim. İşte şu vesika, mü'minlerin emiri, Allah'ın kulu Ömer'in Kudüs halkına verdiği vesikadır. Canlarına, mail larına, kiliselerine, haçlarına, hastasına, sağlıklısına, diğer din men-suplarına, kiliselerinin eve çevrilmeyeceğine yıkılmayacağına, Kudüs ve civarından bir şey eksiltilmeyeceğine, haçlarından ve mallarından bir şeye ilişilmeyeceğine, dinlerine baskı yapılmayacağına, hiç kimseye zarar verilmeyeceğine, onlarla İliya'da hiçbir Yahudi'nin iskan ettirilmeyeceğine dair güvence veriyorum. îliya halkı da buna karşılık diğer şehir halkı gibi cizye vergisi verecek, Bizanslıları oradan onlar, bizzat kendileri çıkaracak. Bizans Rumlarmdan kim oradan çıkarsa istedikleri güvenli bir yere gidene kadar can ve mallan korunacak. Ama güvenle İliya'da oturmak isteyen kimse İliya halkı gibi vergi vererek oturabilecek. İliya halkından Rumlarla beraber malını alıp gitmek isteyen de güvenli yer varana kadar can ve mallan emniyette olacak, bunların kalan haç ve kiliselerine dokunulmayacak. Diğer yerlerden olup da bu Artuvan'la beraber savaşa gelenler de dilerse aynı vergi ile İliya'da kalabilecek, dileyen Bizans Rumlarıyla gidecek, ailesine dönmek isteyen de dönecek ve bunlardan bir şey alınmayacak. Bu anlaşma metninde bulunan maddelere Allah'ın taahhüdü. Peygamberinin zimmeti (koruması) Halifelerinin zimmeti ve mü'minlerin zimmeti, bu vergiyi vermek şartıyla- geçerli olacaktır. Bu anlaşmaya Halid b. Velid, Amr b. El-As, Abdurrahman b. Avf ve Muaviye b. Ebu Süfyan şahitlik etmiş imza atmışlardır. On beşinci yılda yazılmıştır.
Hz. Ömer bu anlaşmayı yollayıp Kudüs'e yöneldi. Varıp doğruca Mescid-i Aksa'ya gitti. Kapıya yaklaştı, açılınca: "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, dedi ve içeri girip Davud (a.s.)'m mihrabına yöneldi. Orada nafile kıldı. Biraz sonra sabah oldu. Müezzin ezan okudu. Ömer (r.a.) öne geçip birincide "Sad" suresini, ikinci rekatta da "Esra" suresinin baş tarafını okuyarak namaz kıldırdı. Ka'b'a: "Kıbleyi ne tarafa yapalım?" deyince Ka'b, kaya'ya (ağlama kayası) doğru deyince: "Ya Ka'b, vallahi Yahudilere benzedin, biz kıbleyi mescidin ortasına Peygamberimizin yaptığı gibi yapalım" deyip kıbleyi belirledi. Sonra kalkıp Hıristiyanların Kudüs'e hakim olduğu zaman, Hıristiyan Rumların yerin altına gömdükleri -o vakit- çöplük olan Yahudi kıblesine geldi. Oraya varınca bir kısmını çıkarıp bir kısmını bıraktılar. Hz. Ömer elbisesiyle orayı temizledi. Ka'b ve yanındakiler tekbir getirdiler. Hz.. Ömer onları yanma çağırdı ve nedenini sordu. Çünkü Ömer her yerde takva gösterilmesini sevmezdi. Ka'b: Rumlar Yahudilere saldırıp mağlup olunca kiliseyi gömmüşler. Sonra galip gelmişler ama onu çıkaramamışlar. İranlılar gelip Yahudilere saldırınca, Yahudilere isyan etmişler. Sonra "işte
sen gelene kadar Rumlar onlara galiptiler" diye bazı geçmiş kıssalar da anlattı.526[70]
Pekmezin Helal İlan Edilişi
Enes b. Malik der ki: Kudüs'te Ömer'le ben de bulundum. Bir papaz gelip, şarap haram olmasına
rağmen, üzümden yapılan bir şeyden bahsetti. Ömer onu görmek istedi. Papaz getirip bunu
gösterdi ve bunun, şıranın üçte biri kalana kadar kaynatılarak yapıldığını söyledi. O da parmağıyla
tadına bakıp beğendi, ve komutanlara bunun yenileceğini ilan etti.527[71]
Hz. Ömer'in Cabiye Hutbesi
Züheyr b. Muhammed el-Mervezî anlatıyor: Bana Abdullah b. Müslim b. Hürmüz, kendisinin Ebu'l
Gadiye el-Müzenî'yi şöyle derken işittiğini anlattı:
-Cabiye'de Ömer (r.a.) yanımıza çıka geldi. Esmer bir deveye binmiş tüysüz başı güneşten
parlıyordu. Kafasında ne sarık ve ne takke vardı. Şiltesi, necid koçu postu olup bir yerde
konaklayınca onu yatak olarak kullanırdı. Heybesi, içi lif dolu kadife ya da alaca (dedikleri çizgili)
bezinden yapılmış olup yastık olarak kullanırdı. Üzerinde bir kısmı parçalanmış cebi kirlenmiş bir
gömleği vardı.
Bu haberi İsmail el-Müeddeb de, İbnu Hürmüz'den o da, Ebu'l Âliye eş-Şâmî'den aynı metinle
naklediyor.
Abdullah b. Ömer der ki: Ömer (r.a.) Cabiye'de bize şöyle bir hutbe okudu:
Rasulullah (s.a.v.) bizim aramızda şu kalktığım gibi kalkıp buyurduki:
"Size önce ashabımı iyi koruyup gözetmenizi, ikram etmenizi, sonra onları takiben gelen Tabiûn'u
sonra da o nesli takiben gelen Tebe-i Tabiûn'u tavsiye ederim. O üç nesil, onlardan sonra yalan yaygınlaşacak,
öyle ki kişi yemin teklif edilmeden yemin edecek. Şahitliği istenmeden yalan yere
şahitlik edecek. Size cemaatle beraber olmak düşer. Bölünmekten sakının. Zira şeytan tek kişi ile
beraber olur. İki kişiden ise -bize göre- daha uzaktır. Dikkat hiçbir erkek yalnız bir kadınla baş başa
kalmasın (bunu üç kere söyledi), yoksa üçüncüleri şeytan olur. Cennetin en has yerini isteyen,
cemaatle beraber olsun. Kimin yaptığı sevap kendini sevindirir, işlediği günah kendisini üzerse, işte
mü'min kişi odur.528[72]
526[70] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/253-258
527[71] Taberi 2/448-451; Tarihi Dımışk 2/170,174
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/258
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/259-260
528[72] Ömer (r.a.)'ın bu hutbesi mütevatirdir. Gerçi Darakutni IleFinde 2/122-125 bu haberin metnini değil de Abdulmelik b. Umeyr'den Cabir b. Semura'ya varan
isnattaki ihtilafı tenkit eder. Lakin İbni kesir Müsned-i Faruk'ta (2/55) Abdulmelik Tabiin neslinin imamlarından ve liderlerinden biridir. Onun hadislerinde de
muzdarip yok, diye bir şey olamaz. Ancak buradaki hadiste olamaz. Zira bu hutbeyi Ömer'den o kadar çok kişi dinledi ki, Abdulmelik de o cemaatten bunu aldı.
Hem orada bulunan Cabir'den hem de Abdullah b. Zübeyr'den dinleyip her ikisinden de ayrı ayrı rivayet etmesi gayet mantıklıdır." der. Bu hadisi Cabir b. Semura,
Kınnesrîn'in Fethi529[73]
Abdullah b. Muğira babasından nakleder:
-Ebu Ubeyde b. Cerrah (r,a.), Yermuk harbini tamamlayınca, Amr'ı Kmnesrin'e yolladı. Amr oraya varıp Halep, Menbec ve Antakya halkıyla sulh yapıp onları cizye vermeye tabi kıldı. Kmnesrin arazilerinin diğer yerlerini silah zoruyla çarpışarak fethetti.530[74]
Bu yıl içinde Iyaz Ganm'ın komutasındaki bir ordu Suruç ve Ruha şehirlerini zaptetti.531[75]
İbnu'l Kelebî bu yıl olayları içinde İliya fethiyle ilgili şu bilgilen verir: Ebu Ubeyde ön kuvvet komutam Halid b. Velid olmak üzere Kudüs'e doğru yola çıkıp, İliya halkını kuşattı (İliya Eski Kudüs'tür) İliya halkı: "Eğer bizzat sulh anlaşmasını Ömer gelir de kendisi yaparsa ve güvence metni yazarsa o zaman sulh isteriz." dediler. Ebu Ubeyde de bunu Ömer (r.a.)'a bir mektupla bildirdi. Ömer (r.a.) da kalkıp bu kutsî topraklara geldi ve onlarla sulh yaptı. Günlerce Kudüs'te kalıp sonra
Ebu Salih, İbnu Ömer, ZUhri, Yesar, Kehmes el-Hilâlî ve diğerleri nakleder: hadisini etrafı için bak: Nesai, Süneni Kubra 5/387-389 no 9219-9225; Müsned 1/18, 26; Tirmizi 2165; Tahavi, Şerhu Meani'ul Asar 4/150-151; İbni Mace2363; Ebu Ya'la, Müsned 1/133 no 141, 143; Tayalisi, Müsned s.7 no 31; Ebu Ya'la 1/179 no 201, 202; Abdurrezzak 11/341 no 2071; Buharı, Sağir s. 98; Darakutni, İle! 2/122-123 no 155; İbni Ebİ Asım, Sünne 1/42 no 88, 2/435 no 897; Hakim l/l 13, 114; Beyhaki, Kübra 7/91: İbni Ebi Hatem, İlel no 1933, 2583, 2629; İbnu Mende, İman 3/962; İbnu Hibban, Sahih 7/442, 8/257; Hatib, Tarih 2/187; Abd. b. Humeyd, Müntehab 1/64 no 23 Hz Ömer'in bu hutbesi ne yazık ki bir bütün halinde değildir. Ancak onu yukarıdaki gibi parçalar halinde hadis kitaplarında görüyoruz. Hadis alimleri konuştukları konuyla ilgili olarak ondan birer parça naklediyorlar. Mesela Müslim Libas'ta (no 2069) "Suveyd b. Gafele'den Cabiye'de Ömer (r.a.)ı "Nebi (s.a.v.) ipek giymeyi yasakladı. Ancak kumaşta iki, üç ya da dört parmak kadar yer tutan hariç" derken duyduğunu nakleder.
Yine Tayalisî Müsned'inde (10-11) Kehmes el-Hilâlî'nin Ömer (r.a.)'tan hadisini nakleder.
Hz Ömer'in bu hutbedeki bazı sözleri kendinin gibi de nakledilir ki, aslında Efendi-mizindir. Yine baktığımızda hadis kitaplarında bu hadisleri diğer sahabelerin direkt Efendimizden nakli mevcuttur. İbni Kesir "Müsnedi Faruk" adlı eserinde (2/297) Ebu Bekr el-İsnıailî'den El-Bâhilî yoluyla Cabiye hutbesinden şunu nakleder: -Kur'am iyi öğrenin, zira iyi öğrenirseniz onunla marifetiniz artar. Kur'an'la amel edin ki, Kur'an ehli olasınız. Çünkü Allah'a isyan hususunda itaat olunmak hak sa-hibi menziline ulaşamaz. Bilin ki hak bir sebeple yaklaşılmayan bir şeydir. Hak sözü söylemek, iyi bir ikazda bulunmak, Allah'ın size vereceği rızıktan sizi uzaklaştır-maz. Bilin ki, ku! ile rızkı arasında bir perde olup sabrederse rızkı gelir. Acele edip rızkın üzerine atılarak perdeyi yırtsa da rızkından fazlasını ele geçiremez. Harp atlarına iyi bakıp öğretin, at yarışı yapın, nallayın midenize iyi bakın, acem ahlakından sakının. Zalimlere komşu olmamaya (desteklememeye) bakın. Aranızda haç'm kıyamına fırsat vermeyin, şarap olan sofraya yanaşmayın. İzarsız (donsuz) hamama girmeyin, hanımlarınızı oraya çağırmayın. Zira bu helal olmaz. Acem topraklarına bir iş için vardığınızda, sizi onların diyarında alakoyacak şekilde kazancınızı bir acemin yanında elde etmemeye bakın. Zira onlar bu fırsatla sizin yurdunuza girmeye kalkar. Çocukları köle yapmaktan sakının. Şimdilik size Arapların öteden beri malı olan hayvanlar yeter. Onlarla dilediğiniz yere göçer konaklarsınız. Bilin ki içecekleriniz üç şeyden elde edilir: Üzüm, bal ve hurma. Bunların şerbetlerinin eskimişi şarap olur ve helal olmaz. Bilin ki Allah üç kişiyi tezkiye etmez, yüzlerine bakmaz, kıyamet günü onları kendine yakın etmez. Onlara acıklı bir azap vardır:
I- Devlet başkanına dünyalık kasdıyla biat elini veren, böyle kişi, malı götürürse vefalı olur, değilse vefasız
2- Malını ikindiye kadar gizleyip sonra çıkartıp da müşteriye "vallahi bu mala şu şu fiyatları verip aldım" diye yemin ederek bu yeminle malı alınan kimse
3- Yanında fazla su olduğu halde yolculara su vermeyen kişi; Müslümanların sövmesi fasıklık, bir birlerini öldürmeleri küfürdür. Üç günden fazla kardeşine küsmen helal olmaz. Sihirbaza, kahine ya da kitap açtık diyerek cinlerden bilgi alarak bilgiçlik taslayana gelip onları tasdik eden, Muhammed'e indirileni inkar etmiştir. Bu haberin ravileri arsında İbnu Lehî'a olmasına rağmen İbnu Kesir "İsnadı ceyyittir, bunun şahitleri de vardır" der. Bu hutbeyi İbn-i Kuteybe Uyûnu'l Ahbar'ının 96.cı sayfasında İbnu Mahrame'den nakleder. Orada olmayan bazı ilaveler burada vardır.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/261-262
529[73] Kınnesrin: "Eski Halep" adındaki şehirdir. Ebu Ubeyde 637 yılında orayı Rumlardan fethetti. Daha sonra 963'te Bizans tekrar saldırdı. Seyfu'd-Devle oranın halkını Halep'e götürdü. Halep'le Antakya arasındaki eski karayolu üzerindedir.
530[74] Tarihi Halife s. 135. lakin Taberİ 2/445'te Ebu Ubeyde oraya Halid b. Velid'i Hımış fethinden sonra yolladığını Hâzır denen yerde rıımların (başlarında Heraklius'tan sonra ikinci lider olan Mîdas'la) saldırısına uğrayıp müthiş bir savaştan sonra Midas ve tüm ordunun öldürüldüğünü, Hâzır halkının gelip kendilerinin Arap olduklarını zorla harbe sürüldüklerini beyanla anlaşma yapıldığım anlatıp, sonra Halid'in Kınnesrin'e vardığında halkın kalelerine sığınıp çare kalmayınca anlaşmaya geldiklerini, Halep halkının şartı üzere anlaşmaya razı olduklarını söylediklerini Halid'in de bu şartları ancak Kınnesrin'in yıkılması şartıyla kabul edip şehri yıktığını anlatır.
531[75] Futuhu'l Buldan 1/208
Medine'ye döndü.532[76]
Kırkısyâ'nın Fethi
Bu yıl İçinde (Habur ırmağının Fırat'a döküldüğü yere yakın bir yer olan Kırkısya şehri zapt edildi.
Haris b. Yezid el-Âmiri orayı muhasara etmişti. (Halk razı olunca) sulh ile fethedildi.533[77]
İlk Tarih Belirlenişi
Bu on altıncı yılın Rabiu'l evvel ayında ilk defa resmi tarih belirlendi.
Said b. Müseyyeb bu konuda şunları anlatır:
-Tarihi ilk belirleyen Ömer b. Hattab (r.a.) olmuştur. Hilafetinin üzerinden iki buçuk yıl geçince bu işi
yaptı. Hz. Ali b. Ebi Talib ile istişare ederek Hicretin on altıncı yılı olduğu belirlendi. (Hicret tarih için
esas alındı.)534[78]
Yine bu yıl Musul halkı ile harp için Rıb'î b. El-Efkel görevlendirildi.535[79]
Vefat Olayları
Bu yıl Efendimiz'in eşlerinden, oğlu İbrahim'in annesi Mısırlı bir Kıbtiyye olan Mâriye vefat etti. Onu
Peygamberimize Mısır kralı Mukavkıs hicretin sekizinci yılında hediye etmiş idi. Oğlu İbrahim (a.s.)
sadece yirmi ay yaşamıştı.
Mariye'nin cenaze namazını Hz. Ömer (r.a.) kıldırdı. Cenazesi Bakî' mezarlığına defnedildi.
Ölümü bu yılın Muharrem ayında idi.536[80]
Bir rivayette denildiğine göre bu yıl ölenler içerisinde Sa'd b. Ubade (r.a.) ile Ebu Zeyd lakaplı Sa'd b.
532[76] Tarihi Halife s.135. bu az önce bizim yaptığımız ilavede etraflıca geçmiştir.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/262
533[77] Taberi 2/475. Taberi der ki: Haris gelip orayı harple fethetti. Fethi Ömer b. Malik yaptı. Haris b. Yezîd oradaki Hît şehrini kuşattı önce direnip hendekler
hazırladılar, sonra sulha razı oldular, der.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/262-263
534[78] Taberi, Tarih 2/475, 476; Buhari, Menakibu'l Ensar 48 no 3934'te Sehl b. Sa'd'dan; "Tarihi, ne Peygamberimizin bi'setinden ne de vefatından yaptılar. Onu
Medine'ye gelişinden başlattılar." dediğini nakleder.
535[79] Bak. Taberi 2/475
536[80] Mariye (r.a.)'nın hayatı için bak: İbnu Sad 8/212, 216; İstiab 4/410-413; Üsdü'l Ğabe 5/543; Tarihi Halife 135; Fesevi, Tarih 3/305; Ebu Ubeyde, Tesmiyetu-
Ezvâci'n-Nebiyy s. 75; El-İsabe 4/404 no 984; Taberi, Tarih 2/128, 141, 177, 214, 216,218,475
Ubeyd el-Kârî de vardır.537[81]
Hicri On Yedinci Yıl
Bu yıl olayları arasında -bazı tarihçilere göre- Celûla savaşı da sayılır. O daha önce anlatılmıştı.538[82]
Bu yıl Hz. Ömer (r.a.), Medine'nin başına kendine vekil olarak Zeyd b. Sabit (r.a.)'ı koyarak (Hz.
Enes'in tarifine göre Tebük vadisinde bir köy olup) Hicaz topraklanyla Şam toprakları arasındaki hudut
sayılan yerde bulunan Serğ köyüne kadar geldi. Maksadı Şam'a gitmekti. Şam'da tam o sıra
veba hastalığı ortaya çıkmıştı. Hz. Ömer de Abdurrahman b. Avfin Peygamberinizden naklettiği bir
hadisin gereği olarak Medine'ye geri döndü.539[83]
Bu yıl, Mescid-i Nebevî dar gelmeye başladığı için, Hz. Ömer mescide ilave yaptı.540[84]
Yine bu yıl Hicaz'da müthiş bir kıtlık ortaya çıktı. Bu yıla (arazinin kuraklıktan kül gibi renk
almasından ötürü), Ramade yılı adı verildi.541[85] Hz. Ömer (r.a.) Peygamberin amcası Abbas (r.a.)'ı
öne geçilip onun hürmetine diyerek yağmur duası yaptı.542[86]
Bu yıl Ömer bir mektup yazıp Basra valiliğim Ebu Musa el-Eş'ari'ye verdiğini (Muğira'nın azlinden
sonra) bildirip, Ebu Musa'ya derhal Ehvaz vilayetine bağlı yerlere sefer yapmasını emretti. Ebu
Musa emri alır almaz Basra valiliğine, Imran b. Husayn (r.a.)'ı vekil bırakıp, Ehvaz üzerine yürüdü.
Ehvaz'ı bir rivayete göre sulh yaparak, başka bir rivayete göre de harp yaparak zorla fethetti. Hz.
Ömer (r.a.) oraya on milyon dört yüz bin dirhem Ödemelerine karar verdi.
Ziyad, Irak genel valiliği döneminde şehrin zapt edilişindeki ikilemden dolayı bu "zorla fetih"
meselesini "sulh ile fetihten" ayırmak ve onları cizyeye bağlamak istedi ama buna gücü
537[81] Tarihi Haiife s. 135'te sadece Sa'd b, Ubade Şam'da öldü der. Sa'd b. Ubeyd (r.a.) Enes (r.a.)'m amcası veya bir başkasıdır. Kuranı ilk belleyenlerden
olduğundan el-Kârî denir. İsminin Saîd olduğu da söylenir. İbn Nümeyr Tarihinde onun Kadsiye'de şehit olduğunu söyler. Buhari Tarihi Kebir'inde 4/47 no 1919'da
"onun Kadisiye savaşındaki akşam inşallah biz yarın şehit olacağız, bizi kefenlemeyin'1 dediğini nakleder.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/263
538[82] Tarihi Halife s. 136; Taberi, Tarih 2/486
539[83] Tarihi Halife s. 136. hadiseyi Buhari Tıb'da 5729 anlatıyor: "Ömer (r.a.) Şam seferine çıkmış ve Serğ'a vardığında komutanlar, Ebu Ubeyde b. Cerrah i!e
arkadaşlarıyla karşılaşmıştı. Onlar Şanı topraklarında veba olduğunu söylediler. Hz Ömer Muhacirleri çağırıp konuyu konuştu. Lakin "kimi bir kere çıkıldı dönüşü
yok" kimi de "senin yanındakiler Peygamber (s.a.v.)in ashabının son kalanları vebaya gidip onları yok etme" dediler. Ömer (r.a.) da Ensarı çağırıp danıştıysa da
onlar da çelişkiye düştüler. Hz Ömer de sadece Mekke fethine katılan Kureyş asıllı yaşlılarla toplandı. Onlar ağız birliği edip: "Bizim görüşümüz senin insanları alıp
dönmen, vebanın üstüne gitmemelidir." dediler. Hz Ömer de: "Ben sabah geri dönüyorum!" diye ilan edince, Ebu Ubeyde (r.a.): "Allah'ın kaderinden mi
kaçıyorsun?" dedi. Hz Ömer: "Keşke bunu sen değil de bir başkası söyleseydi ya Ebu Ubeyde! Evet, Allah'ın kaderinden bir başka kaderine kaçıyoruz. Ne dersin,
senin develerin bir tarafı otlak, karşı tarafı çorak bir vadiye inse develerini otlakta otlatınca Allah'ın kaderiyle değil mi, veya kurak çorak yerde gezdirsen yine
Allah'ın kaderiyle değil mi?" dedi. Tam bu sırada Abdurrahman b. Avf gelip: Ben de bu konuda bilgi var, ben Peygamberimizden şöyle işittim:
"Siz bir yerde veba olduğunu duyunca ona gitmeyin. Yine sizin bulunduğunuz bir yerde veba başlamışsa ondan kaçarak başka yere gitmeyin." (Müslim h.no 2219)
540[84] Taberi, Tarih 4/68
541[85] Halife, Tarih 138; İbnu Sa'd, Tabakat 3/310; Taberi bu olayı 18ci yıl olaylarında verir. 2/507. Bu dokuz ay sürdü.
542[86] Buhari, İstiska h.no 1010, 3710. Hz Ömer'in kıtlık yılında Hz. Abbas'ı vesile ederek: "Allah'ım biz sana Peygamberimizle tevessül ederek yağmur isterdik, sen
de bizi sulardın. Şimdi Peygamberimizin amcasını vesile ederek istiyoruz bize yağmur ver Allah'ım!" dediğini anlatır.
yetmedi.543[87]
Halife b. Hayyat der ki: bu yıl Ebu Bekr (r.a.) ile Nafî -ki ikisi de Haris'in oğullarıdır- Şebl b. Ma'bed
ve Ziyad, Muğira b. Şu'be aleyhine "zina etti" diye şahitlikte bulundular. Sonra içlerinden biri şahitlikten
çekindi. Ömer (r.a.) da Muğira'yı valilikten azledip yerine Ebu Musa el-Eşari'yi tayin etti.544[88]
Yine Halife: Reyhan b. isme, Amr b. Merzûk isnadıyla Ebu Ferkad'dan: "Biz Ehvaz'da Ebu Musa el-
Eşarî İleydik. Atlarında zırh gibi giydirilmiş ipekli şeyler vardı." dediğini anlatır.545[89]
Bu yıl Ömer (r.a.)', Hz. Ali ve Fatıma (r.a.)'ın kızı Ümmü Kül-süm'le evlendi. Rivayete göre kırk bin
dirhem mihir vermiş. 546[90]
Ölüm Olayları
Bu yıl içinde birçok ileri gelen insan öldü. Lakin daha doğru olan rivayete göre onların bir kısmı bu
yıldan önce, bir kısmı da bu yıldan sonra ölmüşlerdir.
Utbe b. Gazvan, Said b. Ufeyr ile Vakidi'nin rivayetine göre bu yıl içinde Öldü.
Yine İbnu Ufeyr'in görüşüne göre Haris b. Hişam, İsmail b. Amr ve Şurahbil b. Hasene ile
Muaviye'nin kardeşi olan Yezid b. Ebu Süfyan da bu yılda öldüler.
Hişam b. El-Kelbî'nin ve İbnu Ufeyr'in görüşüne göre Ebu Ubeyde b. Cerrah da bu yıl ölmüştür.
Ebu Müshir der ki: "Ben Yezid b. Ubeyde'nin kitabında Ebu Ubeyde ile Muaz b. Cebel'in on yedinci
yılda öldüğünü okudum."
Hicri On Sekizinci Yıl
İbnu İshak: "Hz. Ömer insanlara yağmur duası yaptırdı. Duaya yanında Abbas b. Abdulmuttalib'i de
alıp, "Allah'ım senden Peygamberinin amcası ile yardım istiyoruz..." diye yaptığı yağmur duasını bu
on yedinci yılda yapmıştı." der.547[91]
Bu yıl içinde Ebu Musa el-Eşarî (r.a.) Cündşabur ve Sûs şehrini sulh yoluyla ele geçirip sonra Ehvaz
543[87] Halife b. Hayyat s. 135-136; Taberi'de konu çok tafsilatlıdır. Bak: 17cî yıl olayları
544[88] Tarihi Halife b. Hayyat s. 135; Taberi 2/492
545[89] Halife s. 136
546[90] Taberi, Tarih 2/492; İbnu İshak, Siyer ve Meğazi s. 248
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/264-266
547[91] Tarihi Halife 138; İbnu Sa'd, Tabakat-3/321. Az yukarda Buhaıi rivayetini vermiştik.
şehrine döndü.548[92]
Yine bu sene, baş komutan Sa'd b. Ebi Vakkas, Cerir b. Abdullah el-Becelî'yi Celûla savaşından sonra
Hulvan seferine yolladı. Cerir b. Abdullah Hulvan'ı savaş yoluyla fethetti.549[93]
Bir rivayette deniyor ki; Sa'd, Cerir'i değil, Haşim b. Utbe'yi Hulvan'a yolladı. O önce orayı sulh ile
aldı idi. Ama Müslümanlar Nihavend'e yürüdüklerinde Hulvanlılar anlaşmayı bozdular.550[94] Sonra
Haşim Malı şehri üzerine yürüyüp, onları Azerbaycan'a kadar sürdü. Sonra Sa's'a barış için haber
saldılar, böylece sulh anlaşması yapıldı.551[95]
Yine anlatıldığına göre: Ebu Musa el-Eşari (r.a.) (Huzistan'daki) Ramehürmüz şehrini zapt etti, sonra
da (Huzistan'm en büyük şehri olan) Tüster üzerine yürüyüp orada konakladı.552[96]
Ebu Ubeyde b. El-Müsenna anlatıyor: Bu yıl herim b. Hayyan Destehir (veya Reyşehr) halkını
kuşattı. Destehir meliki rüyasında açlıktan çocuğunu yiyen bir kadın görünce paniğe kapılıp: "Şimdi
Araplarla sulh etmeliyim!" deyip Herim b. Hayyan ile şehri Müslümanlara boşaltılmış olarak teslim
şartıyla sulh anlaşması yaptı.553[97]
Bu yıl ordu fetihleri yapıp Sa'd'le beraber Kûfe'ye döndü. Küfe şehri daha önce kamışla yapılmış ve
bu yıl müthiş bir yangınla kül olmuştu. Sa'd, Hz. Ömer'le mektup aşarak Kûfe'yi yeniden kerpiçle
inşa etti.
Bu yıl Ürdün tarafındaki Amvas'ta müthiş bir veba hastalığı baş gösterip nice Müslümanlar vebadan
şehit oldular.554[98] Denildiğine göre Mekke ve Medine'de veba hiç görülmemiştir.555[99]
548[92] Tarihi Halife 140. Taberi bu konuyu gayet uzun anlatır. Bak: 2/503-505
549[93] Tarihi Halife 139
550[94] Tarihi Halife s. 140. Burada "Hıyne kelimesi yanlışlıkla "hattâ" diye basılmış/Düzeltme Tarihi Halifedendir.
551[95] Age s.140
552[96] Age s. 140
553[97] Age. s. 141
554[98] Zehebi bunu az sonra vebadan ölenler bölümü ile verecek
555[99] Tarihi Halife s. 138. Taberi bunu tam tafsilatla verir 2/479-480
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/266
5.BÖLÜM
Amvas Vebasında Ölenler Ebu Ubeyde (R.A.)556[1]
Nesebi: Âmir b. Abdullah b. El-Cerrah b. Hilal b. Üheyb b. Dabbe b. El-Haris b. Fihr el-Kuraşî el-Fihrî olup, asıl adı Âmiri idi. Peygamber dili ile "Bu Ümmetin Emîni" olup cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Sakife oğullan yurdunda Hz. Ebu Bekr'den sonra kendi yerine halife olmak üzere Hz. Ebu Bekr tarafından önerilen iki kişiden biridir.
Kendisinden Hz. Cabir, Ebu Ümame, Hz. Ömer'in kölesi Eşlem ve çok kimse hadis rivayet etmiştir.557[2]
Şam orduları başkomutanlığını üstlenmiştir. İslam'a girmede ilk davrananlardan birisi olup Bedir harbine katılmıştır. Uhut savaşında Peygamberimizin başındaki miğferin parçalanıp yanaklarına oturan halkalarını Peygamberimize acı vermesin diye dişleriyle sökmüş ve bu yüzden ön dişleri çıkmıştı. Bu iki dişin oradan sökülmüş olması ağzina güzellik vermiş, hatta Ebu Ubeyde'nin dökük diş yerlerinden daha güzel bir ağız görülmedi, denmiştir.558[3]
Ebu Ubeyde'mn nesli devam etmedi.559[4]
Rivayete göre Nebi (s.a.v.) onunla Muhammed b. Mesleme'yi ahiret kardeşi ilan etmişti.560[5]
Malik b. Yuhamir Ebu Ubeyde'yi tarif ederken: "İnce yapılı zayıf çökük yüzlü, seyrek sakallı, uzun
556[1] Geniş bilgi için bak: İbnu Sa'd 3/409-415; Buharı, Tarihi Kebir 6/444, 445 no 2942; İmam Ahmed, Müsned 1/195, 196, Zühd 230; Nesebi Kureyş 445; İbnu Kuteybe, El-Mearif 247, 248 ve Uyunu'l Ahbar 11/142, 3/23; Ebu Zür'a, Tarih 1/177; Yahya b. Mattı, Tarih 2/715; Taberi, Tarih 2/17, 126, 146, 147, 159. 207, 209, 331-347'ye 352'den 368'e 380, 386, 427, 428, 429, 432, 433, 442, 443, 446, 449, 457, 476-482, 507, 508, 509, 513, 580, 618, 3/5; Fütuhu'l Buldan 1/206; Cerh ve Ta'dil 6/325; Futuhu'ş Şam (Ezdi) 267; Hakim 3/262; Taberani, Kebir 1/154-157; Hilyetu'l Evliya 1/100; Fesevi 3/306; İstiab 3/2; İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 25/435 ve devamı Siyeri A'laınu'n-Nubela 1/5; Üsdü'l Gabe 3/128
557[2] Örnek için bak: Müsned 1/195-196; Ebu Ya'la, Müsned h.no 870'ten 888; Tarihi Dımışk 25
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/266-268
558[3] Tarihi Dımışk 25/437; İbnu Sa'd 3/410; Hakim 3/216; İstiab 3/3
559[4] İbni İslıak, Siyer s. 226; îbni Sa'd 3/409; Tarihi Dımışk 25/437
560[5] Tarihi Dımışk 438, 446; İbnu Sa'd 3/410
boylu, göğsü hafifçe içeri çekik, ön dişlen dökük biriydi." der.561[6]
Tarihçi Musa b. Ukbe, Zati Selâsil savaşını anlatırken: "Peygamber (s.a.v.) Amr b. Âs (komutasında
yolladığı askere) aralarında Ebu Bekr ve Ömer'in de bulunduğu bir orduyu yardıma gönderdi ve
onların başına Ebu Ubeyde'yi komutan yaptı." der.562[7]
Raşid b. Sa'd ve diğerleri (Şureyh b. Ubeyd, Sabit b. Haccac, Ebu'l Acfa) anlatıyor: Hz. Ömer Şam
seferine çıkıp da Serğ denen yere vardığında Şam diyarında müthiş bir veba çıktığı haberini aldı. O
zaman Ömer dedi ki: Şam'daki vebanın şiddetini duyunca kendi kendine "Ecelim bana geldiğinde
Ebu Ubeyde sağ olursa onu halife tayin eltiğimi bildireyim. Eğer Allah bana: "Muhammed
ümmetine niye onu tayin ettin" derlerse ben de: "Ben senin Peygamberini onun hakkında: Her
ümmetin bir Emîni (güvendiği kişi) vardır. Bu ümmetin Emîni de Ebu Ubeyde b. Cerrah'tır." Dediğini
işittim, derim." dedi. Bu söz oradakilerin hoşuna gitmedi ve Fihr oğullarından gelen nesli
kasdederek: "Peki Kureyş'in ulularına ne oluyor da onları halife yapmak istemiyorsun." dediler.
Ömer de: Ecelim geldiğinde Ebu Ubeyde ölmüş olursa Mııaz b. Ce-bel'i seçerim. Rabbim bunu
sorarsa, onun hakkında Peygamberin: "O kıyamet günü alimler arasında önde olarak hasredilir"
derken duydum, derim." dedi.563[8]
Abdullah b. Şakîk anlatıyor: Ben Hz. Âişe'ye: "Rasulullah'ııı ashabı arasında kendisine en sevimli
olanı kimdi?" diye sordum. O da: "Ebu Bekr, sonra Ömer, sonra da Ebu Ubeyde idi." diye cevap
verdi.564[9]
Urve b. Zübeyr anlatıyor: Hz. Ömer Şam'a geldiğinde onu komutanlar karşıladılar. O ise: "Kardeşim
Ebu Ubeyde nerede?" dedi. "Şimdi geliyor." dediler. Az sonra burnuna ip bağlanmış bir deveye
binmiş olarak gelip ona selam verdi. Sonra insanlara: "Bizi yalnız bırakın!" dedi. Hz. Ömer'le
yürüyerek evine kadar geldiler. Ömer onun evine konuk oldu. Evde kılıcı kalkanı ve semerinden
başka bir şey göremeyince Ebu Ubeyde'ye: "Evine biraz eşya alsan olmaz mıydı?" dedi. O da: "Ya
Emira'l Mu'minîn! Şu gördüğün bile hakkımızda dedi kodu ettirecektir." dedi.565[10]
Ebu Ubeyde (r.a.)'ın çok menkıbeleri vardır ki, bunların çoğunu Hafız Ebu'l Kasım b. Asâkir "Tarihi
Dımışk" adlı eserinde anlatır.566[11]
561[6] İbnu Sa'd 3/414, 7/384; Hakim 3/262; Tarihi Dımışk 25/443, 444
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/268-271
562[7] İbnu Sa'd 3/414; Hakim, Müstedrek 3/164; Tarihi Dımışk 25/449; İmam Ahmed, Müsned 1/249 h.no İ703. Hadise şudur:
-Amr b. Âs zati Selasil'deki kabilelere gönderilmişti. Oradan haber salıp Peygamberimizden yardım istedi. Efendimiz Muhacirlerden bir bölük hazırlayıp başlarına
Ebu Ubeyde'yi tayin edip yola çıkardı. Vardıklarında Amr: "Komutan benim, sizi Peygamberden ben istedim!" dedi. Muhacirlerse: "Sen askerleriyin komutanısın,
bizimki Ebu Ubeyde dediler. Onlar Bekr kabilesine saldırmakla emir almışken, Amr b. Âs gidip Kuzaa'ya saldırdı. Çünkü Bekr ana tarafından dayılarıydı. Muğira da
gelip Ebu Ubeyde'ye: Seni başımıza Peygamberimiz atadı. Nabiğa'nın oğluna bak (Amr'a) ordunun bütün komutanlığına heveslenip sana hak tanımıyor, deyince,
Ebu Ubeyde: "Ben Peygamberin bize "anlaşın" emrine uyuyorum, o bana itaat etmezse ben ona ederim" deyip, komutanlığı Amr'a verdi.
563[8] Metin Ahmed b. Hanbel'e göredir. 1/38 h.no 109; Tabakat 3/412; Hakim 3/268; Tarihi Dımışk 25/460 h.no 5470; Hadisin sırf metni Kütübii Hadiste çok yerde
geçer.
564[9] Tirmizi 3657; îbntı Mace 102; Tarihi Dımışk 25/470; Nesai, Süneni Kübra 5/58 h.no 8201
565[10] Abdurrezzak, Musannef 20628; İmam Ahmed, Zülıd 184; Ebu Nuaym, Hilye 1/10; Tarihi Bağdad 25/460, 461
566[11] Bak Tarihi Bağdad cild 25/435-491 tere. No 3051
Ebu'l Müveccih el-Mervezî der ki: Tarihçilerin iddiasına göre Ebu Ubeyde Şam'da otuz altı bin kişilik
bir askerin başında iken veba gelmiş ve bu otuz altı binden sadece altı bin insan ölümden kurtulabilmiştir.
567[12]
Urve anlatıyor: Amvas'taki veba faciasından Ebu Ubeyde ile ailesi kurtulmuştu. Ebu Ubeyde ise:
Allah'ım Ebu Ubeyde hanesinde de nasibini yazıver! Diye ölen arkadaşları gibi vebadan şehit gitmek
için dua ediyordu. Derken Ebu Ubeyde'nin parmağından bir çıban çıktı. Ebu Ubeyde bu çıbana
bakmaya başladı. Kendisine: "bu basit bir çıban, bir şey olmaz" denilince; "Umarım ki Allah
bereketini bu çıbanda verecek" demişti.568[13]
Urve b. Ruveym'den nakledilir: Ebu Ubeyde'ye eceli o Fıhl şehrin-deyken yetişti ve orada öldü. Fıhl
şehri Beyzan yakınlarında bir yerdir. 569[14]
El-Fellâs ve bir grup alim, Ebu Ubeyde'nin hicri on ikinci yılda öldüğünü söylerler. Fellas'm
rivayetinde: "Ebu Ubeyde o zaman elli sekiz yaşındaydı." Diye naklederler.570[15]
Ebu Ubeyde Ketem ve Kına ile saç ve sakalını boyardı. Saçlarında iki bölük örsü vardı.571[16] Allah razı
olsun.
Muaz Bin Cebel (R.A.)572[17]
Nesebi: Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz b. Adiy olup Seleme oğullarından olup Ensardandır.
Medine'deki Hazreç kabilesindendir ve adı Ebu Abdurrahman'dır.
Akabe biatına katılıp Bedir harbinde bulundu.573[18] Kendini Allah'a veren bir İmamdı. Peygamber
(s.a.v.) ona: "Ya Muaz vallahi kesinlikle seni seviyorum." buyurmuştur. (Muaz da: '"Anam babam
sana feda olsun! Vallahi ben seni seviyorum!" deyince, Nebi (s.a.v.): "Ya Muaz! Sana her namazın
arkasında 'Allahumme einn'i alâ zikrike ve şükrike ve hüsnü ibâdetike, Allah'ım seni anmaya, sana
şükretmeye ve sana güzel ibadet etmeye bana yardım et' demeyi ihmal etmemeni tavsiye ederim"
buyurdu)574[19]
567[12] Tarihi Bağdad 25/485
568[13] age 25/485
569[14] age 25/491
570[15] Tarihi Bağdad 25/489, 490; Tabakat 3/414, 415; Hakim 3/264; Taberani, Kebir 1/155
571[16] İbnu Sa'd 3/415; Tarihi Bağdad 25/495
572[17] Hayatı için bak: Müsnedi Ahmed 5/227-248; Müsnedi Tayalisi 76-78; İbnu Sa'd, Tabakat 3/583-590; Halife, Tabakat 103, 303; Buhari, Tarihi Kebir 7/359;
Yahya b. Main, Tarih 2/57İ; El-Mearif 254; Ezdi, .Futuhu'ş Şam 267-274; Uyuııu'l Ahbar 1/60, 230, 2/309, 3/14, 4/113; Ebu Zür'a, Tarih 1/İ77; Cerh ve Ta'dil 8/244;
Cemheratu Ensabi'l Arab 342, 358; Taberani, Kebir 20/28-175; İkdu'l Ferid 2/215, 3/213, 2/229, 6/103; Fesevi, Tarih 3/778; Ebu Nuaym, Hilye 1/229-244; İstiab
3/355-361; Hakim 3/268-274; Siyeri A'lamu'-n Nubela 1/443; Tarihi Dımışk 58/383-458 terc.no 7471; Sıfatu's Safve 1/489-502
573[18] Taberani, Kebir 2/28; Tarihi Dımışk 58/383
574[19] Müsned 5/244, 245, 247; Ebu Davud 1522; Nesai 3/53; İbnu Huzeyme h.no 751; Hakim 1/273, 3/273; Taberani, Kebir 20/60; İbni Hibban 3/234; Ebu Nuaym,
Hilye 1/241,5/130
Hz. Ömer (r.a.) Efendimizin Muaz hakkında şöyle buyurduğunu anlatır: " Muaz kıyamet günü
alimlerden bir taş atımı mesafe önde getirilir.575[20]
Abdullah b. Mes'ud der ki: Biz Muaz'ı (Allah'ın Kur'andaki) "O, Allah için ihlasla ibadet eden, hanif
(akideli) ve asla müşriklerden olmayan bir ümmettir" diye tarif ettiği İbrahim (a.s.)'a
benzetirdik.576[21]
İbni Sa'd der ki: Muaz (r.a.) uzun boylu, beyaz tenli, güzel ağız ya-pisi, iri gözlü, çatık kaşlı, kıvırcık
saçlı biriydi.577[22]
Bir rivayette denildiğine göre: "Muaz on sekiz yaşındayken Müslüman olmuş, kendisi otuz küsur yıl
yaşamıştır. Kabri Filistin'deki el-Gor (Gor çukurluğu)'dadır.578[23]
Kendisinden, Enes b. Malik, Ebu't-Tufeyl, Ebu Müslim Abdullah b. Süreb el-Havlanî, Ömer'in kölesi
Eşlem, El-Esved b. Yezid, Mesruk, Kays b. Ebi Hazim (İbnu Ömer, İbnu Amr b. As, İbnu Abbas,
Abdullah b. Ebi Evfâ, Ebu Ümame, Ebu Katade, Ebu Salebe, Cabir b. Abdillah, Abdurrahman b.
Semura, Abdurrahman b. Gunm, Malik b. Yehâmur es-Seksekî, Ebu îdris el-Havlanî, Cübeyr b.
Nüfeyr el-Hadramî, Abdullah b. Kays, Amr b. Mersed es-San'anî, Haris b. Umeyr, Yezid b. Amîra,
Kesir b. Mürra, Ebu'l Esved ed-Düelî, Şakîk b. Seleme, İbnu Ebi Leyla, Amr b. Meymun ve diğer çok
insan) ondan rivayette bulunurlar.579[24]
Amvas vebasında Muaz (r.a.) ve oğlu şehit oldular. Oğlu Abdurrahman kendisinden önce
ölmüştü.580[25]
Beşir b. Yesar anlatıyor: Muaz b. Cebel Yemen'e öğretmen olarak gönderildiğinde orada cemaate
namaz kıldırmış ve ayaklarını uzatmıştı. Çünkü ayağı topal idi. Onu gören cemaat de ayaklarını
uzatmışlardı. Muaz onlara: "İyi ettiniz ama bir daha tekrarlamayın, deyip ayağının sakat olduğunu
bildirerek onlardan özür dilemişti.581[26]
Enes'ten merfû' olarak nakledilen sahih bir hadiste Peygamber Efendimiz: " Ümmetimin helal ve
ha-ram'ı en iyi bileni Muaz b. Cebel'dir." buyurdu.582[27]
Cabir (r.a.) anlatıyor: Muaz (r.a.) insanların en güzel yüzlülerinden ahlakı en güzellerinden, en eli
açık olanlarındandı. Bu yüzden çok borçlanırdı. Alacaklıları yakasını bırakmayınca, birkaç gün evine
575[20] Bu hadis Ebu Ubeyde bahsinde geçen hadisle hemen aynı gibidir. Hadisçiler onu kâh birlikte kâh ayrı ayrı alıyorlar. Bak: Hakim 3/268; Müsned 1/18; Tabakat
3/590; Taberani 20/29; İbnu Asakir 58/404 ve 405'te bu rivayetlerin hepsini verir.
576[21] İbni Sa'd 2/349; Ebu Nuaym, Hilye 1/430; Tarihi Dımışk 58/418-421. Hadis şudur: Bir eün İbni Mesud "İnne Muazen kâne ümmeten kânken11 dedi. Ferve b.
Nevfel de onu Nalıl 120ci ayetini okuyorsun, o ayet "İnne îbrahime kâne ..." dir, sen yanildin dedi. İbni Mesud buradaki "o...bir ümmettir1' ne demek? Deyince:
"Sen söyle dediler. O da: Ümmet insanlara hayrı öğretendir. "Kânit" de Allah'a tam itaat edendir. Biz Muaz'i öyle olan İbrahim (as)'a benzetiyoruz, dedi.
577[22] Tabakat 3/590; Tarihi Dımışk 58/394, 397
578[23] Ebu Zür'a, Tarih 1/219; Tarihi Dımışk 58/394
579[24] Tarihi Bağdad 58/383
580[25] El-Ezdî, Futuhu'ş-Şam 268, 269; Tarihi Dımışk 58/447, 452, 453
581[26] İbnu Sa'd 3/585; El-Bürsân ve'1-Urcân 214
582[27] Müsned 3/184; Tirmizi 3793, 3794; İbnu Mace 154; İbnu Sa'd 3/586; Ebu Nuaym, Hilye 1/228; Tarihi Dımışk 58/399-403; İbni Adiy, el-Kamil 2/377
girip onlara görünmedi. Alacaklılar Peygamberden yardım istediler. Rasulullah (s.a.v.) de Muaz'ı çağırttı, Muaz geldiğinde alacaklılar da oradaydı. "Ya Rasulullah! Muaz'dan hakkımızı alıver!" dediler. Efendimiz: "Muaz'a sadaka verene Allah rahmetiyle muamele etsin!" dedi. Bir kısmı alacaklarını sadaka sayarken bir kısmı kabul etmedi ve "Ya Rasulullah hakkımızı alıver!" dediler.
Efendimiz: "Onlara sabret ya Muaz!" buyurup, sonra Enes'in ne kadar malı varsa alıp alacaklılara verip bölüştürdü. Onların her birine yedide beş düştü. Onlar: "Ya Rasulullah onu bize sat!" dediler. Nebi (s.a.v.) de: "Muaz'ı bırakın. Artık ona bundan fazlasına hakkınız yok!" buyurdu. Muaz da kendi oymakları Seleme oğullarına gitti. Onlardan biri: "Elinde avucunda hiçbir şey kalmadı, Peygamberden isteseydin!" dedi. Muaz: "Kesin isteyemem!" dedi. Sonra Peygamber (s.a.v.) onu çağırıp Yemen'e vali yaptı ve: "Belki Allah bu sebeple senin yaralarını saracak ve borçlarını ödeyecek!" dediler.
Muaz gitti vazifesine başladı. Rasulullah vefat ettiğinde daha oradaydı. Ertesi yıl Hac'da Hz. Ömer'le karşılaştı. Ömer Hz. Ebu Bekr'in hac emiriydi. Terviye günü Mina'da buluşup kucaklaştılar. Efendimizin vefat taziyesini yaptılar. Sonra oturup konuşmaya başladılar. Ömer, Muaz'in yanındaki köleleri göstererek "Bu ne?" dedi. O da: "Şu yolla elde ettim" dedi. Ömer: "Hangi yolla?" deyince, Muaz: "Bunlar bana hediye edildi!" dedi. Hz. Ömer: "Öyleyse bunu Ebu Bekr'e anlatayım!" deyince, Muaz: "Bunu Ebu Bekr'e anlatmaya değmez!" dedi. Sonra Muaz uyudu. Rüyasında kendini bir ateşli uçurumun başında (yar'ında) gördü. Ömer arkasından tutmuş ateşe düşmesine engel oluyordu. Muaz dehşetle uyandı ve: "İşte bu rüya Ömer'in bana söylediği." Deyip, Hz. Ebu Bekr'e gelip anlattı. O da bunları Muaz'a bağışlayıp, Muaz'ın kalan borçlarını da ödedi. O zaman Muaz: İşte Peygamberden duyduğum "Herhalde Allah yaranı saracaktır" sözü gerçekleşti, dedi.583[28]
Yezîd B. Ebî Süfyan
Nesebi: Yezid b. Ebi Süfyân b. Harb b. Ümeyye el-Emevî'dir. Kendisine "Yezid el-Hayr" (Hayırlı Yezid) denirdi. Annesi Kinan oğullarından Nevfel kızı Zeyneb'tir.584[29]
Mekke fethi yılında Müslüman olup çok iyi bir İslâmî hayat yaşadı. Huneyn savaşına katıldı. Bir rivayete göre Peygamberimiz ona Huneyn savaşında ele geçen ganimetten yüz deveyle kırk okka kıymetinde bir şey bağışlamıştı.585[30]
Kendisi çok kıymetli, şerefli, seyyid ve faziletli bir kimseydi. Yezid, Hz. Ebu Bekr tarafından Şam diyarı fethi için görevlendirilip eline sancak verilerek yola çıkarılan dört ordu komutanından birisi-
583[28] Abdurrezzak, Musannef 8/268 no 15177; Hakim, Müstedrek 3/274; İbni Sa'd 3/587; Ebu Nuaym, Hilye 1/231; Taberani, Kebir 20/30; Beyhaki, Süneni Ktibrâ 6/48; İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 58/431; İstiab 3/358; Üsdü'l Ğabe 4/419; Zehebi, Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/454. Zehebi'nin kısalttığı haberi kaynaklardan verdim.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/272-275
584[29] Yezid için bak: İbnu Sa'd 7/405, 406; Nesebi Kurayş 125; Halife, Tabakat 10; Buhari, Kebir 8/317; Ezdî, Futuhu'ş-Şam 295; İkdu'l Ferid 1/128, 129, 4/147, 158; El-Mearif 345; Cemheratu Ensabi'l Arab 111; El-İstiab 3/649; Fesevi, Tarih 1/691, 2/303, 315, 3/291, 298, 30; Ebu Zür'a, Tarih 1/172; Üsdü'l Ğabe 5/112, 113; Taberani, Kebir 22/231, 232; Siyeri A'lamu'n-Nubela 1/328; İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 65/239-259
585[30] Mekke fethi bölümünde geçti. Tarihi Dımışk 65/241
dir.586[31] Şam fethi tamamlanınca Hz. Ömer onu Dımışk (Şam) şehrine bölge valisi olarak atadı.
Yezid'in ölümünden sonra da kardeşi Muaviye'yi Şam valiliğine atadı.587[32]
Yezid'in Peygamberimizden direkt olarak naklettiği tek hadis abdestle ilgili olan hadistir.588[33] Onun
Hz. Ebu Bekr aracılığıyla yaptığı rivayeti vardır.589[34]
Şam'daki meşhur veba salgınında öldü.590[35]
Velid b. Müslim ise: Yezid, on dokuzuncu yılda, Akdeniz kıyısındaki Kaysariyye şehri fethedildikten
sonra vefat etmiştir, der.591[36]
Avf el-A'râbî der ki: Bize Muhacir Ebu Mahled Ebu'l Âliye'den şöyle nakletti: Yezid b. Ebi Süfyan
orduyla bir gazaya gitmişti, esirlerden güzel bir cariye adamın birinin hissesine çıktı. Fakat Yezid kızı
zorla ondan aldı. Adam da gelip Ebu Zer (r.a.)'a şikayet etti. Ebu Zer. Yezid'e: "Adama cariyesini geri
ver!" dedi. Yezid vermek istemediği için işi ağırdan alınca, Ebu Zer de: "Eğer sen böyle yapıyorsan
bilmiş ol ki ben Hz. Rasulullah (s.a.v.)'in: "Benim sünnetimi ilk değiştiren Ümeyye oğullarından
Yezid denen biri olacaktır." hadisini hatırlatırım" dedi. Yezid: "Allah aşkına ben onlardan mıyım?"
deyince: -'Hayır!" dedi. Yezid de adama Cariyesini geri verdi. Bunu Rûyanî Müsned'inde
nakleder.592[37]
Vefat Olayları Şurahbil B.Hasene593[38]
Nesebi: Şurahbil b. Abdullah b. Muta' b. Amr olup annesinin adıyla İbnu Hasene çağrılmıştır.
Babasının adı Abdullah olup Zühre oğullarının anlaşmalısı idi. Abdullah'ın babası ise Kinde
kabilesindendir.594[39]
Şurahbil ile annesi Habeşistan'a yapılan ikinci seferde hicret etmişlerdi.595[40]
586[31] Bu komutanlar I-Anır b. Ef-As 2-Halid b. Velid 3-Yezid b. Ebi Süfyan 4-Şıırahbil b. Hasene'dir. Bak: Tarihi Dımışk 65/239
587[32] Buharı, Tarihi Kebir 8/317; Tarihi Dımışk 65/240, 241; İbni Sa'd 7/406: Futuhu'l Buldan 1/204; Taberani, Kebir 22/231; Üsdü'l Ğabe5/I 12
588[33] Bu hadis "Abdestinizi tanı alın" hadisi olup İbni Mace 455 no ile zikreder. Bu hadisi adı geçen dört sahabe ayrı ayrı zikreder. Bak: Müsned 2/164, 193, 301:
Ebu Davud 97; Müslim, Taharat 26; İbni Mace 450; Buhari, Tarihi Kebir 4/248; Nesai, Taharat bab 105; İbnu Ebi Şeybe 1 /26; Tarihi Dımışk 65/239
589[34] Bak: Tarihi Dımışk 65/244, 245, 246, 247
590[35] Tarihi Dımışk 65/240, 241; Tarihi Halife 128
591[36] Tarihi Dımışk 65/254; Tehzibu'I Kemal 20/319
592[37] Ruyanî, Müsned 3/36 h.no 253; Tarihi Dımışk 65/250
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/275-277
593[38] Şurahbil için bak: İbni Sa'd 7/393; Buhari, Kebir 4/147; Mearif 325; Tarihi Dımışk 22/464; Ensabu'l Eşraf 1/214; İkdu'l Ferîd 4/168; İstiab 2/139-141; Fesevi,
el-Mearife 3/580; Üsdü'l Ğabe 2/360; El-Vâfi bi'l Vefeyat 16/128; Mtistedrek 3/275-277
594[39] Tarihi Dımışk22/464
595[40] Hakim, Müstedrek 3/276; Tarihi Dımışk 22/467
Onun rivayet ettiği iki hadis vardır.596[41]
Kendisinden Aburrahman b. Garım ile Ebu Abdullah el-Eş'arî rivayette bulunurlar.
Kendisi Hz. Ebu Bekr tarafından Şam diyarını fethe gönderilen dört komutandan biriydi.597[42]
Fazl B. Abbas (R.A.)598[43]
Efendimizin amcası Abbas b. Abdulmuttalib b. Haşim'in oğlu. Güzel yüzlü, tatlı görünüşlü, son
derece yakışıklı biriydi.599[44]
Genç yaşta öldü zira veda haccında daha yüzünün tüyleri yeni çıkıp gelen bir çocuk idi. Orada
Arafat'tan Mina'ya gelirken Peygamberimizin devesinin arkasında binili idi.600[45]
Fazl'ın; hem Efendimizle sohbet şerefine eren sahabeliği, hem de Peygamberimizden rivayeti
vardır.601[46]
Kendisinden, küçük kardeşi Abdullah b. Abbas, Ebu Hüreyre ve Rabî'a b. El-Haris hadis rivayet
eder.602[47]
İbnu Sa'd, Zübeyr b. Bekkar, Ebu Hatem ve îbnu'l Berki'ye göre on sekizinci yıldaki Amvas vebasında
ölmüştür. Doğru olan da budur.603[48] Bazı rivayetlerde onun Merc'us-Suffer'de, kiminde Ecnâdeyn
savaşında, kiminde de Yermuk savaşında, hatta hicri yirmi sekizinci yılda öldüğü bile söylenir.604[49]
Haris B. Hişam605[50]
Nesebi: Haris b. Hişâm b. El-Muğîra el-Mah'zumî olup lakabı Ebu Abdurrahman'dır. Bu, Ebu Cehl'in
kardeşidir.
596[41] Taberani, Kebir 7/305 h.no 7209, 7211; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 22/477
597[42] Ebu Ubeyde bahsinde anlatıldı.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/277
598[43] İbni Sa'd 4/54, 7/399; Halife, Tabakat 4/297; Ebu Zür'a 1/157; Tarihi İbnu Main 2/474; Buhari, Kebir 7/114; Razi, Cerh ve Ta'dil 7/63; Fesevî, el-Ma'rife
1/456, 518, 2/146; Nesebi Kureyş 29, 89; İstiab 3/208; Hakim 3/274; Taberani 18/267; Tarihi Dımışk 48/320-335
599[44] Cabirin uzun hac hadisi Müslim 1282. İbni Ebi Şeybe, İbni Mace, Müsned ve diğerlerinde onun çok yakışıklı olduğu, bir kadına bakmaktan kendini alamadığı
(kadının da ona baktığı) ve Efendimizin eliyle Fazl'ın yüzünü öbür tarafa çevirdiği nakledilir.
600[45] Müsned 1/275 no 1801, 1803, 1805, 1807, 1808, 1810, 1813, 1814, 1815, 1818, 1821, 1828, 1833, 1836, 1837
601[46] Bak: Müsned 1/275-278; Tarihi Dımışk 48/320 ve devamı
602[47] Ebu Hüreyre, Müsned-i Fazl'da bizzat cünüpken uyuma meselesindeki hadisi L'ben onu Peygamberden değil FazI b. Abbas'tan duydum" der.
603[48] İbnu Sa'd 4/55, 7/399; El-Cerh ve Ta'dil 7/55; Tarihi Bağdad 48/328
604[49] Taberani, Kebir 18/671; Tarihi Dımışk 48, 330 ve devamında bu ihtilafları tek tek nakleder.
605[50] İbni Sa'd Dördüncü Tabaka 1/316 no 57, 5/444, 7/404; Halife, Tabakat 299; Ebu Zur'a 1/445; Buhari, Kebir 2/258; Nesebi Kureyş 301, 382; Cerh ve Ta'dil
3/92; Hakim 3/277; İstiab 1/307; El-Vafı bi'l Vefeyat 1 1/249; El-Eğanî 18/124; Taberani 3/292; Tarihi Dımışk 11/491; El-Ezdî, Futuhu'ş-Şam 16
Mekke fethinde Müslüman oldu. Şerefli lider yapılı biriydi. Onun kendi toplumundaki milliyetçi
etkenliğini bildiği için Peygamber (s.a.v.), sırf kalbini İslam'a ısındırmak için Huneyn
ganimetlerinden yüz tane deve vermiş idi. Daha sonra çok iyi bir Müslüman oldu.606[51]
Şam'a cihat için Mekke'den hareket ederken, Mekke halkı onun gidişine çok üzülmüş onu
uğurlamak için yola dökülmüş ve ayrılığına gözyaşı dökmüşlerdi. (Halkla beraber Batha'nm üzerine
gelince insanların üzüntüsüne bakındı ve: "Ey insanlar, vallahi burayı sizden uzaklaşmak ya da şu
diyarınızdan daha iyi bir yurt bulmak için terk etmiyorum. Biliyorsunuz bu cihad işi çıkınca Kureyş
ileri gelenlerinin çoğu cihada katılmaya gitti. Onlar Kureyş'in nesepçe (soyca) en iyileri değillerdi.
Ama öyle bir derece elde ettiler ki vallahi, Mekke dağları altın olsa da onu Allah yoluna verseydik
yine onların cihadtaki günlerinden bir tanesinde kazandıklarına ulaşamazdık. And olsun ki, dünyada
cihatta bizden öne geçerlerse kesinlikle ahirette onlara erişmeye uğraşacağız!" deyip, malını
mülkünü çocukları alıp Şam'a doğru gitti.)607[52]
Haris'in ölümünden sonra Hz. Ömer onun hanımı Fatıma binti Velîd b. Muğira ile evlendi.608[53]
İbnu Sa'd ise, Hz. Ömer'in, onun hanımıyla değil kızı Ümmü Hakim ile evlendiğini söyler.609[54] Haris
de Amvas vebasında öldü.610[55]
Ebu Cendel611[56]
Nesebi: Ebu Cendel b. Süheyl b. Amr olup asıl adı el-Âs'tır. Sa-habe-i kiram'm en faziletlilerinden
biriydi. Hudeybiye sulhu bittiği esnada, ayaklarındaki çözemediği kelepçe ve zincirleri sürüyerek gelen
o idi. Müslüman olunca babası onu zincire vurmuştu. Oğlunun geldiğini Hudeybiye'de gören
babası Peygamberimize: "İşte anlaştığımıza göre, senin bize geri göndermek üzere ilk yargılamasını
yapacağım kimse budur." demiş, Peygamber (s.a.v.) de onu geri vermişti.612[57]
Kendisinin hem Efendimizle sohbeti lıem de cihadı vardır. Kardeşi Abdullah Yemame savaşında
şehit olmuş, Bedir harbinde bulunmuş biriydi. Ebu Cendel (r.a.) da bu yılki Amvas vebasında
öldü.613[58]
606[51] İbni Hişam 3/493; İbnu Sa'd 7/404 ve dördüncü Tabaka 1/319; Tarihi Dımışk 11/494,495; Tirmizi, Tefsir 5/227 h.no 3004; Tarihi Halife 90; Me'arif 342;
607[52] El-İstiab 1/310; Tarihi Dımışk 11/499; Nesebi Kureyş 301, 303
608[53] Tarihi Dımışk 11/497; İbnu Ebi'd-Dünya yoluyla İbni Sa'd'da ise bu rivayet yok. Nesebi Kureyş 303, Belazuri Futuh 141 *de de yok. Lakin Hakim 3/278, İbni
Abdilberr el-îstİab 2/264'te "Fatıma ile" diye söyler.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/278
609[54] Bak: İbni Sa'd (yeni kısım) dördüncü Tabaka 1/317, 321; Nesebi Kureyş 303; Futuhu'ş-Şam 141
610[55] İbnu Sa'd, dördüncü Tabaka 1/321; Halife, Tarih 138 Uyıınu'l Ahbar 1/340; Hakim 3/278; İstiab 2/263; Taberi 4/60
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/279-230
611[56] Bak: İbni Sa'd 7/405; Vakidi, Meğazi 607, 609, 650; Halife, Tabakat 26 ve 300; İbnu Hişam4/29; İstiab 4/33; Hakim 3/277; Üsdü'l Ğabe 5/160
612[57] Bulıari, Şurut 15 Iı.no 2731; Müsned 4/330. Bu Hudeybiye hakkındaki uzun hadisten bir parçadır. Bu kısım kitabımızın Meğazi bölümünde anlatıldı
613[58] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/280
Ebu Malik El-Eş'arî (R.A.)614[59]
Hayber fethi esnasında Habeşistan'dan gemiye binerek gelen grupla Medine'ye geldi, sonra Şam'a yerleşti.
Asıl adı Ka'b b. Asım'dır. Amr ya da Âmir b. Haris olduğu da söylenir.
Kendisinden Abdurrahman b. Ganm, Ümmü'd-Derdâ, Rabîa el-Cüraşî ve Ebu Sellâm el-Esved'in rivayetleri vardır.615[60]
Ata b. Yesar ve Şehr b. Havşeb, ondan mürsel olarak rivayet ederler.616[61]
Şehr b. Havşeb, Abdurrahman b. Gunm'den: "Muaz b. Cebel, Ebu Ubeyde b. Cerrah ve Ebu Malik el-Eşari aynı günde vebaya yakalanıp öldüler" der.
İbnu Sa'd ve diğerleri sadece: "Hz. Ömer'in hilafetinde öldü." derler.617[62] Ben Ebu Malik'i İbni Abbas (r.a.)'ın tabakası arasında sayıyorum.618[63]
Ruha Ve Sümeysat'ın Fethi
Bu yıl Ebu Musa el-Eşarî, el-Ruha ve Sümeysat şehirlerini zor kullanarak fethetti.619[64]
Bu Yılda Meydana Gelen Diğer Olaylar
Bu on sekizinci yılın başlarında Ebu Ubeyde (r.a.), Iyaz b. Ganm el-Fihrî'yi Cezire'yi (Mezopotamya'yı) fethe yolladı. Yolda Basra'dan gelen Ebu Musa el-Eşarî ve ordusuna rastladı. Beraberce yola devam edip Harran, Nusaybin ve Cezire'nin büyük bir bölümünü savaş zoruyla zapt ettiler. Bunun sulh ile olduğu da rivayet edilmektedir.620[65]
614[59] . Tabakat-ı Halife 68, 304; İbni Sa'd 4/358;'Taberani, Kebir 19/171; Devâlîbî, el-Esma ve'l Künâ 1/52; İstiab 2/31; Mukaddimem Müsnedi Baki 1 15; Müsned 5/341-344
615[60] Müsned 5/341-344
616[61] Müsned 5/341 h.no 2296I'de Ata, 22962'de Şehr'in rivayeti. Lakin 22979 nolu hadiste gördüğümüz gibi Ata b. Yesar bazen araya Abdurrahman b. Ğanın'ı koyarak nakleder.
617[62] Ne yazık ki Zehebi'nin naklettiği bu bilgiler bizim elimizdeki İbni Sa'd'ın Tabakasındaki eksikler sebebiyle yoktur.
618[63] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/280-281
619[64] Tarihi Halife s. 139. Taberi bu konuda daha değişik söyler. 2/484'te hicri 17ci yılda, Iyaz b. Ganm'in oraya yolladığı Süheyl ve Abdullah tarafından sulh ile alındığını yazar ki, bu Seyf b. Ömer'in rivayetidir. Yine Taberi 18ci yılda lyaz tarafından alındığını Vakidi'den nakleder. 2/509
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/281
620[65] Tarihi Halife 139; Taberi 2/509; Nusaybin 2/484'te bahseder.Yine Iyaz b. Ganm Musul üzerine yürüyüp şehri ve civarındaki ona bağlı yerleri harple fethetti.621[66]
Bu yıl Sa'd b. Ebi Vakkas Küfe camiini inşa etti. 622[67]