TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 28. BÖLÜM)
"Hayır, benden değil, Allah katındandır" buyurdu.
Resûlullah (s.a.v) herhangi bir müjde ile müjdelenince yüzü sanki bir ay parçası gibi parlamaya başlar, bizde bir müjde olduğunu yüzünden anlardık. Huzurunda oturduğum zaman, "Yâ Resûlallah! Allah'a ve Resulüne -bu belâdan kurtuluşumun bir -sadakası olarak malımdan-mülkümden-dağıtarak sıyrılıp kurtulmamın- sadakam olsun (diye düşünüyorum)" dedim. Bana:
"Malının bir kısmını alakoy, bu senin için daha hayırlı olur."
buyurdu. Bende, "Kendim için Hayber ganimetinden verilen Hayberdeki araziyi alakoyayım dedikten (sonra) tekrar:
- Yâ Resûlallah! Allah beni -bu beladan- sadece doğruluk sebebiyle kurtardı. Hayatta kaldıkça doğru sözden başka söz kullanmamak benîm tevbemin gereklerinden biri olacaktır." dedim. Vallahi, Müslümanlardan Allah'ın kendisini "doğru söz" hususunda imtihan ettiği Müslümanlardan benim imtihanımdan daha güzel netice alan hiçbir kimse tanımadım. Resûlullah (s.a.v.) Efendimize bu sözümü arzettikten sonra -bu günüme kadar- asla yalan söylemeye yeltenme-
dim. Hayatımın geri kaİan kısmında da Allah'ımın beni koruyacağını ümid ediyorum.
Allah (c.c.) -bu bizim meselemizde- Peygamberine:
"Allah (c.c.) Nebisi-Muhacirler ve Ensar üzerine tevbe etmelerini nasib etti" ayetini ta, "ü^l-ai! £* IjjjSj ve sadıklarla beraber olsun" kısmına kadar indirdi.
-Vallahi, bana göre, beni İslâm'a ulaştırma hidayeti dışında, Allah'ın bana verdiği nimetler arasında hiçbir nimet, o gün Resûlullah'a doğruyu söyleyip, onu aldatmaya kalkmamam ve bu yüzden, "ona yalan söyleyenlerin helak olduğu gibi" helak olmamamdan daha büyük değildir. Çünkü Allah (c.c.) Vahiy inerken Peygamberce yalan söyleyenler hakkında, bir insana söylenilecek en kötü sözleri söyleyerek:
"Onlara vardığınız zaman, onları bırakıp gidesiniz diye size Allah adına yemin edeceklerdir. Artık siz onlardan yüz çevirip gidin. Zira onlar pisliktir. Sığınakları da, kendi elleriyle kazandıklarına karşılık olarak, Cehennemdir. Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olacaksanız, kesinlikle Allah (c.c.) fasık topluluktan razı olmayacaktır. (Tevbe inil 9) buyurdu.
Kâ'b der ki: Biz, şu üç kişi var ya, işte bizim tevbemizin kabulü şu özürlerini beyanla yemin edenlerin tevbelerini Resûlullah'ın kabul ettiği kimselerinkinin -kabul- zamanından geri bırakılmıştı. Resûlullah (s.a.v) bizim işimizi, Allah bu konuda hükmünü bildirinceye kadar tehir etmişti. Bu mevzuda Allah (c.c):
Ve şu tevbeleri geri biraktinlanlar..." diye buyurdu. Allah'ın burada bahsettiği, bizim Tebük seferinden geri kalmamız değil, ancak Onun bizi, tevbenin kabulünde, Peygamber'e gelip diğer harp kaçakları ile mazeret bildirenlerin, Peygamberin de onların mazeretini kabul etmesinden daha sonraya bırakmasıdır.
Bu hadis, Buharî ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir haberdir.641[517]
Münafık Abdullah Bin Übeyy'in Ölümü
Yunus b. Bükeyr, İbni İshâktan naklediyor: Bana Zührî, Urve'den Üsâme b. Zeyd (r.a.)'ın şöyle
dediğini haber verdi:
-Ölümü ile sonuçlanan hastalığında, Resûlullah (s.a.v.) Abdullah b. Übey'in yanına hasta ziyaretine
gitmişti. Onun öleceğini anlayınca Resûlullah (s.a.v):
"Vallahi ben seni kesinlikle Yahudi sevgisinden men ederim1'
buyurdu. O da: "Onları Es'ad b. Zûrâra kızdırmıştı başka ne eline geçti?" dedi.642[518]
Vakîdi anlatıyor: Abdullah b. Übey b. Selûl Şevval ayı sonlarında hastalanıp Zilka'de ayı içinde vefat
etti. Hastalığı yirmi gün sürdü. Resûlullah bu süre içinde onu ziyarete geliyordu. Vefat ettiği gün
Resûlullah (s.a.v) yanma girdiğinde o artık canını -azraile- bağışlıyordu. Nebi (s.a.v) ona:
"Ben seni Yahudi sevgisinden men etmiş idim." Buyurdu. İbni Übey de, "Es'ad onları kızdırdı da ne
faydası oldu?" dedi. Sonra da, "Yâ Resûlallah! Şu an itâb etme zamanı değil, bu an ölüm anıdır. Eğer
ölecek olursam cenazemin yıkanışında sen bulun ve gömleğini ver de onunla kefenleneyim, hem
cenaze namazı mı sen kıldır ve benim için istiğfar ediver" dedi.643[519]
Bu hadis Mu'dal ve Vahi bir hadistir. Vakîdi buna bir isnad bul-saydi bile hiçbir işe yaramazdı. Birde
hiçbir senedi olmadan nasıl olur!
Sûfyan b. Uyeyne, Amr aracılığıyla, Cabir (r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet eder:
-Resûlullah (s.a.v), defnedildikten sonra Abdullah b. Übey'in kabrine geldi ve çıkarılmasını emretti.
Cenaze çıkartılıp dizlerine veya baldırları üzerine konuldu. Onun üzerine tükrüğünü üfleyip ona
gömleğini giydirdi. Doğrusunu Allah bilir, Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ediyor.644[520]
Ebû Üsâme ve diğerleri anlatıyor: Bize Ubeydullah b. Ömer. Nafı aracılığıyla Abdullah b. Ömer
(r.a)'ın şöyle dediğini anlattı:
-Abdullah b. Übey öldüğü zaman oğlu Abdullah b. Abdillah b. Übey Peygamberimize geldi ve ondan
babasını kefenlemek için gömleğini istedi. Resûlullah (s.a.v) de verdi. Sonra da cenaze namazını
kıldırmasını istedi. Resûlullah (s.a.v) de gidip namazını kıldırmak için kalktı. Ömer (r.a) da ayağa
641[517] Buhârî Meğazî 64/79 no: 4418; Müslim Tevbe 2769/3; İbni Ebî Şeybe 14/541; Müsned 3/454, 456, 460 ve 6/387, 390; Abdürrezzak Musannef 9744;
Taberânî Kebîr 19/42; İbni Hişâm Sîre 4/180, 182; Taberî Tefsir 11/44; Bey. S. Kübra 9/35; Bey. Del 5/273 Vâkidî 3/1049 ve devamı, İbnü'l Cevzî Muntazam 3/366.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/367-375
642[518] Taberî Tarih 3/120; Beyhakî Delâil 5/280.
643[519] Vâkidî 3/1057; Beyhakî Delâil 5/285. Haberin tenkidini müellif yapıyor.
644[520] Buhârî Cenaiz cilt 2 sayfa 76. v. 95 ve cilt 7 Sayfa 36; Müslim Sıfatü'l Münafikıya 2773; Nesaî 4/37; Müsned 3/281; Vâkidî 3/1057.
kalkıp, "Ya Resûlallah! Allah ondan seni men etmişken, bu adamın cenaze namazını mı kıldıracaksın?" diye sordu. Efendimiz de:
-Rabbim beni bu konuda muhayyer bırakıp "Onlara ister istiğfar ediver, ister istiğfar ediverme! Onlara yetmiş kere istiğfar ediversen bile Allah kesinlikle onları af etmeyecektir." buyurdu. Ben de bu istiğfarı yetmişin üzerine çıkaracağım" buyurdu. Bunun üzerine Ömer (r.a): "ama o bir münafıktır" dedi. İbni Ömer (r.a) devamla derki: Resûlullah (s.a.v) -buna rağmen- onun cenaze namazını kıldırdı. Bunun üzerine Allah (c.c), Tevbe sûresi 84 ayeti olan:
"O münafıklardan ölen hiçbirinin cenaze namazını ebediyyen kılma ve kabirleri başında da durma. Zira onlar Allah ve Rasûlüne küfretmişlerdir" ayetini indirdi.
Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ediyor.645[521]
Dokuzuncu Yıldaki Bazı Olaylar
Bu dokuzuncu yıl içinde Urve b. Mes'ûd es-Sakafî şehid edildi. Urve, arab dâhilerinden ve zekîlerinden, şerefli ve ayandan biri olma, kendi kavmini İslâm'a davet ettiği için onu öldürdüler. Onun hakkında Peygamber (s.a.v)'in:
"Onun ölümü de tıpkı kavmini Allah'a da'vet ederken öldürülen Yasin süresindeki (Habîb-i Necâr adlı) zatın kine benziyor" buyurduğu rivayet olunur.646[522]
Resûlullah (s.a.v) Efendimizin kızı ve Hz. Osman (r.a)'m kansı Ümmü Gülsüm (r.a) da bu yıl içinde vefat etti.647[523]
Yine bu yıl Zü'1-Bicâdeyn (lakabı ile anılan) Abdullah (r.a) bu yolculukta vefat etmiş ve cenazesi Tebük şehrine defnedildi. Namazını bizzat Nebi (s.a.v) kıldırıp ona övgüde bulundu, kabrine inip onu kendi elleriyle lahdine yatırdı ve:
"Allah'ım! Ben ondan razı oldum, sende razı ol!" buyurdu.648[524] Muhammed b. İshâk der ki: Bana Muhammed b. İbrâhîm anlattı ki; Abdullah Zü'l Bicâdeyn, Müzeyne kabilesinden olup yetim olduğundan amcasının himayesinde idi. Amcası ona çok iyi davranıyordu. Abdullah'ın Müslüman olduğu amcasına ulaşınca, "Eğer sen Müslüman olacak olursan bu güne kadar sana verdiğim her şeyi elinden çekip geri alacağım" dedi. O da, "ben Müslüman oldum bile" dedi. O da verdiği her şeyi
645[521] Buhârî Cenaiz 23/23; Tefsir h. no: 4670; Müslim 2774; İbni Hişâm 4/191; Taberî Tefsir 18/86; Vâkidî 3/1058; Beyhakî Delâil 5/287; Tab. Kebîr 4/151; EbûNüaym Hılye 1/362.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/376-378
646[522] İbni Ebî Şeybe 14/479; İbni Sa'd 1/312; Beyh. 5/300; Vâkidî 3/961; Hakim 3/615; Taberânî 17/148. Hakim Hadisi ne tashih eder, ne de tecrih. Zehebî'de aynı yerde sükut eder. Burada Zehebî hadisi temriz sığası ile alır. Zira hadisi Urve b. Zübeyr ve Musa b. Ukbe üst ravileri olmadan verir. İbni Sa'd'ın ki Vakidi rivayetidir ki o da kesiktir. Taberânîninkide Beyhakî gibi Urve rivayetidir. Gerçi Heysimi isnadı Hasen diyor ama hem inkıta' var, hem de İbnü Lehîa- Ama bu Haberi İbni Ebî Şeybe, Yezîd b. Hânın, Muhammed b. Amr- Ebû Seleme ve Yahya b. Abdirrahman ikilisinden ayrı bir isnadla verir.
647[523] Taberî Tarih 3/124.
648[524] İbni Abdi'l Ber, El-İstîâb 2/293.
geri aldı, hatta sırtındaki elbiseyi bile soydu.
Abdullah annesine geldi. O da ona iki tane "Bîcad" denen kaba kumaş kesiverdi, bir kısmını rida (gömlek), diğerini de izar (pantolon) yerine kullandı. Sonra gelip Resûlullah'm kapısından hiç ayrılmadı, Kur'ân okurken, zikir yaparken sesini gürleştirirdi. Peygamberimizin hayatında vefat etmiştir.649[525]
Bu yıl, Sakif kabilesinin hey'eti Taif ten sonra Peygamber (s.a.v)'e geldiler, Tebük seferinden sonra da Müslüman oldular. Resûlullah (s.a.v) onlara yazılı bir belge verdi.650[526]
Bu yıl, Nebî (s.a.v)'in Tebük dönüşü, Sehl b. Beyzâ'nın kardeşi Süheyl b. Beyzâ vefat etti. Bu Beyzâ onların annesi olup ismi Da'd binti Cahdem idi. Babaları ise Vehb b. Rabî'a el-Fihrî idi. Süheyl (r.a)'m hem sahabeliği var, hemde rivayet ettiği hadis var. Bu hadis, Yahya b. Eyyûb el-Mısrî'nin İbnü'l Hâd -Muhammed b. İbrahim- Saîd b. es-Salt isnadıyla Süheyl b. Beyzâ (r.a)'ın Nebî (s.a.v)'den naklettiği:
"Kim Lâ ilahe illallah şahadetleriyle ölürse cennete girer" hadisidir.651[527] Yahya b. Saîd el-Ensarîrninde Muhammed b. îbrâhimden böyle bir nakli vardır.
Aynı haber hakkında Dırâverdi, İbnü'l Had -Muhammed b. İbrahim- Saîd b. Es-Salt -isnadıyla Abdullah b. Üneys (r.a)'tan nakleder ki böyle olursa bu haber ancak muttasıl isnadh olabilir. Zira Saîd b. Es-Salt Tabiîn'in büyüklerinden biri olsa bile, Onun Süheyl b. Beyza'dan hadis işitmesi mümkün değildir. Hem Süheyl'i işitme imkanı olsaydı kesinlikle Peygamber (s.a.v)'i de dinlemiş olacağından sahabe olurdu. Lakin bu muttasıl senedden üstteki mürsel isnad daha meşhurdur. Sü-heyl b. Beyzâ (r.a) ise ilk îman eden Müslümanlardan olup Bedir ve diğer gazalara katıldı. Kardeşi Sehl (r.a) da böyle idi. O da Onun gibi. Nebî (s.a.v)'in sağlığında vefat etmiştir.652[528]
Abdü'l Vehhâb b. Atâ, Humeyd et-Tavîl isnadıyla Enes (r.a)'ın "Ebû Ubeyde b. Cerrah, Übey b. Ka'b ve Süheyl b. Beyzâ, Ebû Talha'nın yanında idiler. Bende onlara şakilik yapıveriyordum. Öyle oldu ki şarab onları sarhoş edecek hale gelmişti." diyerek şarabın haram edilme hadisesini baştan sona anlattığım nakletti.
İbnü Ebî Fudeyk, Dahhak b. Osman -Ebû'n-Nadr- Ebû Seleme isnadıyla Hz. Âişe (r.a)'dan şöyle rivayet eder:
- Sa'd vefat ettiğinde Hz. Âişe, "O'nun na'şını Mescide getirinde ben de namazını kılayım!" dedi. Lakin ashab tarafından mescitte cenaze kılma işi pek hoş karşılanmadı. Bunun üzerine Âişe (r.a): "Vallahi Resûlullah (s.a.v), Beyza'nın çocuklarına, Süheyl ve Sehl'e mescitte namazlarım kılmıştı" diye cevap verdi.653[529]
649[525] İbni Hişâm Sire 4/179, İstîâb 2/292.
650[526] Konu daha öncede geçmişti. Bak Taberî 3/97.
651[527] Taberânî Kebîr 6/257 no: 6033.
652[528] El-İstîâb 2/92.
653[529] İbnü Abdi-1 Ber, El-İstîâb 2/93.
Aynı hadisi Dahhak'tan başka birinin yaptığı isnadda, "Hz. Aışe'nin: "Ne çabukda unuttular. Resûlullah Süheyl b. Beyzâ'ya Mescitte namaz kılmıştı" dedi.
Yine bu yıl, Zeyd b. Sa'ne (ve Sa'ye de denilen ama daha çok Sa'ne şeklinde nun ile kullanılan) Zeyd vefat etti. Kendisi Müslümanlığı seçen Yahudî âlimlerinden biriydi. Hem ilmi hem de malı çok idi. İslâmî döneminde de iyi bir bilgin oldu. Velîd b. Müslim, Muhammed b. Hamza b. Yusuf b. Abdullah b. Selâm'ın babası Hamza vasıtasıyla dedesi Abdullah b. Selâm'ın şöyle dediğini rivayet eder:
- Allah (c.c.) Zeyd b. Sa'ne'nin hidayete ermesini nıurad ettiğinde Zeyd: "Peygamberlik alameti olarak bildiğim herşeyi, yüzüne baktığımda Muhammed'in yüzünde görüp tanıdım. Ancak iki şey var ki bunları onun yüzünden okuyup anlayamadım.
1- Onun hilmi, cehlini geçmiş idi.
2- Cehaletteki şiddet onun sadece hilmini artırırdı." Abdullah b. Selâm hadisin tamamını nakletti. Hadis Taberanî'nin "Et-tıvalât"inda ve sonu şöyle geliyor: Zeyd, "Eşhedü ellâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Rasûlühü deyip, Nebi (s.a.v)'e iman ederek tabi oldu ve onunla birlikte gazalara katıldı. Tebük gazvesinde geri kaçmadan, hep ileri hücum eder bir halde öl-dü.654[530] Bu hadis ğarib, hem de ifrad hadisin gariblerinden biridir.
Ebû Ubeyd'e Ma'mer b. el-Müsennâ der ki:
- Bu yıl içinde İran'hlar kendi Kisraları olan Şehrabraz b. Şiraveyh'i öldürdüler ve yerine kızı Bûrân binti Kisrâ'yı kıraliçe yaptılar. Bu haber Peygamber (s.a.v)'e ulaşınca şöyle buyurdu:
"İşlerine bir kadını veli yapan kavim asla kurtuluşa ermeyecektir."655[531]
Bu yıl ölenlerden biri de Abdullah b. Sa'd b. Süfyan el-Ensarî olup, Salim b. Avf oğullarmdandı Künyesi Ebû Saîd olup Uhut ve diğer gazalara katıldı. Nebi (s.a.v)'in Tebûk dönüşü vefat etti. Denildiğine göre Nebi (s.a.v) onu kendi gömleği ile kefenlemiş.
Yine bu yıl bu olaylar süresinde Zeyd b. Mühelhel bin Zeyd denen Ebû Miknet et-Taî lakablı Tay kabilesinin meşhur süvarisi de öldü. O da "Müellefe-i Kulûb"dan biriydi. Nebi (s.a.v) buna yüz tane deve verip bir de arazi yazıvermişti. Kendine "Zeyd el-Hayl" Süvari Zeyd, denirdi. Resûrullah onu "Zeyd el-Hayr" diye adlandırdı. Sonra o kavmine geri döndü. Zeyd giderken Nebi (s.a.v):
ı'Zeyd Medine sıtmasından kendi kurtulabilirse........." buyurdu.
Zeyd, Necd diyarına varınca sıtmaya yakalanıp Öldü.
Yine bu sene, Ebû Bekr es-Sıddıyk Müslümanlara hac emin olarak görevlerini yaptırdı. Nebi (s.a.v) Onu Hac mevsiminde zilkade ayının sonlarına doğru Müslümanlara haclarını yaptırması için hac emiri olarak Mekke'ye yolladı. Onun yola çıkışım müteâkib de "Berâe" (Tevbe) sûresi nazil oldu. Bu
654[530] Hakim 3/604, 605; İbni Hibban Tertibü'l İhsan. Taberânî Kebîr 5/253, 255.
655[531] Buhârî Fiten Müsned 5/43, 51, 6/38,47.
yılın başlarında Nebî (s.a.v) ile müşrikler arasında daha önce varılan anlaşma bozuldu.656[532]
İbni îshak der ki: Ali b. Ebî Talib'de Peygamber (s.a.v)'in El-Adbâ namlı devesine binip hac etmek
üzere yola çıktı ve yolda Ebâ Bekr es-Sıddîyk'a yetişti. Ebû Bekir (r.a) onu görünce "Emir olarak mı
gönde-rildin yoksa me'mur olarak mı?" dedi. Ali (r.a) da, "Emir değil aksine, me'mûr olarak" dedi.
Sonra beraberce yola devam ettiler. Ebû Bekir insanlara haccı yaptırdı. Kurban bayramı birinci günü
olunca, Şeytan taşlanan yerde Ali (r.a) ayağa kalkıp Resûlullah'ın emrettiği şeyleri ilan etti ve:
"Ey insanlar! Cennete ancak ve ancak Müslüman kişi girecektir. Bu yıldan sonra müşrikler hac
edemeyecekler. Beytullah çıplak tavaf edilemeyecek. Kimin Resûlullah katında bir anlaşma vesikası
varsa süresi kadar geçerlidir.
Sonra Ali (r.a) bu ilanından başlamak üzere güvenle ülkelerine geri dönebilmek için dört ay izin
verip, bu süre bitiminden sonra müşriklere uzatacak başka süre olmadığım bildirdi.657[533]
Akıyl, Zührî'nin Humeyd b. Abdürrahman'dan Ebû Hureyre (r.a)'m şöyle dediğini anlatır:
-Ebû Bekir (r.a) beni bu hacda dellallarla beraber vazifelendirdi. Onları kurban kesimi günü Minada:
"Dikkat! Bu seneden sonra müşrikler hacca gelmeyecek ve Beytullah çıplak tavaf edilmeyecek" diye
ilan etsinler diye vazife-lendirmişti.658[534]
Ravî Humeyd b. Abdirrahman der ki: Sonra Peygamber (s.a.v), Ebû Bekr'in peşi sıra Ali b. Ebî Tâlib
(r.a)'ı gönderip Ona "Berâe" sûresinin gelişini ilan etmesini emretti.
Ebû Hureyre devamla anlattı ki: Ali de bizimle beraber Mina'da bulunanlar arasında kurban günü
"Berâe" süresindeki beratı;
"Bu yıldan sonra müşrikler hac edemeyecek, Beytullahı çıplak tavaf yapamayacak" diye ilan etti. Bu
hadisi Buharî anlatır. Yine bu hadisi Buharî ve Müslim, Yunus hadisi olarak Zührî'den
naklederler.659[535]
Süfyan b. Hüseyn, el-Hakem - Miksem isnadıyla İbni Abbas (r.a) tan naklediyor: Resûlullah (s.a.v)
önce Ebû Bekr'i sonra da Ali b. Ebî Talib'i yolladı. Süfyan, hadisi yukardaki gibi nakleder ki, bu
rivayette, "Ali insanlara bunları ilan ediyordu. Sesi kısılınca Ebû Hureyre kalkıp bu îlana devam
etti.660[536]
Ebû İshâk es-Sübey'î Hemedan'lı biri olan Zeyd b. Yûsey'a'dan naklediyor: Biz Ali (r.a)'a; "Zilhicce
ayında hangi vazife ile Mekke'ye gönderildin?" diye sorduk. O da şöyle anlattı:
656[532] Beyhakî Delâil 5/293; İbni Hişâm sire 4/167.
657[533] İbni Hişâm 4/188; Vâkidî Meğazî 3/168,169.
658[534] Beyh. Delâil 5/295.
659[535] Buharî Tefsir 65 Tevbe Suresi 22. h. no: 4655; Huc 25/67 h. no: 1622; Müslim Hac 1347; Ebû Dâvûd 1946; Müsned 1/3, 79, 2/299; Tirmîzî 872; Beyhakî
Delâil 5/296; Tarih-i Halîfe 93.
660[536] Müsned 2/299; Beyhakî Delâil 2/296, 297.
-Ben dört şeyi ilan etmekle vazifelendirildim:
1- Cennete ancak mü'min kimse girebilecek.
2- Beytullah'ı çıplaklar tavaf edemeyecek.
3- Bu yıldan sonra mü'minlerle kafirler Mescid-i Haramda bir araya gelemeyecek.
4- Kimin Peygamber (s.a.v) ile bir anlaşması varsa bu anlaşma süresinin bitimine kadar geçerliliğine devam edecek, anlaşması olmayanların süresi de -bir yer bulana kadar- dört ay olacak.661[537]
Arap Delegelerin Gelişi Urve Bin Mes'ûd Es-Sakafînin Gelişi
İbnü Lehîa, Ebû'l Esved aracılığıyla Urve bin Zübeyr'den naklediyor: Ebû Bekir (r.a) ile Ali (r.a) insanlara hac vazifelerini ifa ettirdikten sonra, Urve b. Mes'ûd es-Sakafî Müslümanlığı kabul etmiş olarak Resûlullah (s.a.v)'in yanma geldi. Mûsâ b. Ukbe'de Meğazî adlı eserinde aynen böyle söyler.662[538]
İbni İshak ise Urve bin Mes'ûd'un bu gelişinin Rasûlü Ekrem'in Taif ve Mekke'den ayrılışının hemen peşi sıra olduğunu ve onun Nebi (s.a.v)'e yolda, daha Medine'ye varmadan Nebi (s.a.v)'e ulaşıp Müslüman olduğunu ve İslâm dinini tebliğ etmek üzere kendi kavmine gitmek için Peygamberden müsade istediğini, Resûlullah'm da ona: n "ama onlar seni öldürecek" buyurduğunu anlatır.663[539]
Bundan birkaç ay sonra sakifliler geldi.664[540]
Sakıf Delegeleri
Hatem bin İsmail, İbrahim b. İsmail b. Mücemma1 -Abdülkerîm-Alkama b. Süfyan b. Abdillah es-Sakafî isnadıyla Babası Süfyan'dan şöyle dediğini anlatır:
Biz de Resûlullah (s.a.v)'e gelen delegeler arasındaydık. Nebi (s.a.v) bizim için Muğîra b. Şu'be'nin evinin yanında iki çadır kurdurdu. Bilal bize yemeklerimizi getirdi, biz de, "Resûlullah yedi mi?" diye sorardık. Bilal de, "evet, ben O yemeğini yiyene kadar size gelmedim" der ve elini yemeğe uzatıp yemeye başlayınca bizde yemeye başlardık.665[541]
Hammad b. Seleme, Humeyd et-Tavil -Hasen-i Basrî isnadıyla Osman b. Ebî'l - Âs es-Sakafî'den
661[537] Müsned 1/79, 2/299; Beyhakî Delâil 5/297.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/378-384
662[538] Urve rivayeti ile Musa b. Ukbe rivayeti için bak Beyhakî Delâil 5/299.
663[539] İbni Hişâm 4/184; Taberî 3/96; Garibtir ki, Beyhakî Delâil'inde 5/304. İbni İshak'm bu rivayetini "Nebi (s.a.v) Ramazan ayında Tebük'ten Medine'ye döndü ve o ay Sakifliler O'na geldi. Onların gidişinden sonra Urve b. Mes'ud geldi" diye söylediğini anlatır ki, bu İbni İshak'ın rivayetinin aksidir.
664[540] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/385
665[541] İbni Hişâm 4/185; Beyhakî Delâil 5/305.
naklediyor:
- ResûIulİah (s.a.v), delegeleri Mescid'in bir tarafına kurulan çadırda misafir etti. Böylece onların kalblerine daha ince gelecek bir yol izlemişti. Onlar Müslümanlığı kabulleri esnasında Peygamber'e, -"biz Müslüman oluruz ama- Cihada gönderilmemek, öşür zekatı vermemek ve elleri dizlere koymamak (yani rüku .secde ve tahiyyatta oturmamak) şartı ile" dediler. Resûlullah (s.a.v)'de:
"İçinde rüku (yani namaz) olmayan bir dinde hayır yoktur. Maamafıh sizin için cihada gönderilmeme ve öşür toplanılmama kabul edilebilir" buyurdu.666[542]
Ebû Davud Süneninde derki: Bize Hasen b. Es-Sabbâh, İsmail b. Abdilkerîm - İbrahim- babası- isnadıyla Vehb'den şöyle dediğini anlattı: Câbir (r.a), Sakif Merin bîat ettikleri vakit ki, durumlarım sormuştum. O da: "kendilerine zekat ve Cihad'ın şart olmamasını ileri sürdüler." dedi. Câbir (r.a) daha sonra Peygamberin onlar hakkında:
"Müslüman olunca onlar kendiliğinden zekat da verecek cihada da gideceklerdir" buyurduğunu işitmiş.667[543]
Musa b. Ukbe'de Meğazî'sinde, Urve'den de bu manada bir rivayet vardır. Orada Musa derki: Urve b. Mes'ûd Müslüman oldu ve kavminin yanma dönmek için ResûluIIah'tan izin istedi. Resûlullah (s.a.v). "Onların seni öldürmeye kalkacaklarından korkarım" buyurdu. Urve de, "Onlar beni uyurken bulsalar uyandırmaya kıyamazlar" dedi. Resûlullah (s.a.v)'de ona izin verdi. Urve de Taife döndü. Taife vardığında yatsı vakti olmuştu. Sakif liler gelerek Onu selamladılar. O da onları İslâm dinine da'vet etti ve nasihatta bulundu. Onlarda kızıp onu döneklikle itham ederek sözlerine karşı geldiler ve ona "şöyle., şöyle-." diyerek yapacakları işkenceleri duyurdular. Bunlar Urve'nin onlar tarafından hiç ummadığı şeylerdi. Sakif Onun yanından çıkıp gitti, ta ki seher vakti girip şafak sökünce Urve evindeki bir odanın damına çıkıp ezan okurken Sakif ten bir adam ona ok atarak öldürdü.
İddiaya göre, bu ölüm haberi Nebi (s.a.v)'e ulaşınca: "Urve'nin hali, tıpkı Yasin sûresinde geçen adamın haline benziyor, kavmini Allah'a davet etmiş, onlarda Onu öldürmüştü" buyurmuştu.668[544]
Urve'nin öldürülüşünden kısa bir süre sonra, aralarında Kinâne b. Abdi Yâlîl gibi o günkü sakîf in başkanı ve yaşça en küçükleri olan Osman b. Ebî'l-Âs b. Bişr'inde bulunduğu Sakif ileri gelenlerinden on küsur kişi, Sakif delegesi olarak Nebî (s.a.v)'e Medine'de geldiler. Onun Mekke'yi fethettiğini ve arapların çoğunun Müslüman olduğunu görünce sulh istemeye gelmişlerdi.
Muğîra b. Şu'be, "Ya Resûlallah: Ben de kavmimin yanında olayım ve onlara ikramda bulunayım. Zira ben onlar arasında zamanı çok geçmemiş bir suçunda sahibiyim" dedi. Resûlullah (s.a.v) ona:
"Seni kavmine ikramdan men etmem. Lakin senin onları misafir edeceğin yer, onların Kur'an okunuşunu duyabilecekleri bir yer olsun" buyurdu. Muğira'nın oradaki suçu şu idi: O Sakifte ücretli
666[542] Ebû Dâvûd Haraç 3026; Beyhakî Delâil 5/305.
667[543] Ebû Dâvûd 3025.
668[544] Tahrîci ve taliki az yukarda geçmişti.
bir işçi idi. Onlar Mısır'dan geliniyorlardı. Mekke civarındaki Büsak denen yere geldiklerinde onlar uyurken Muğira onlara saldırıp öldürmüş, mallarını da alıp gelmiş ve Peygamber (s.a.v)'e gelerek; "Ya
Resûlallah! Benim şu malımı da Humus'a (Harp ganimeti) dahil et" demişti. Resûlullah (s.a.v):
"Bu malın kaynağı ne?" diye sorunca, Muğirâ anlattı. Peygamber (s.a.v) de: "Biz asla hıyanet eden biri olmadık" buyurarak O'nu Humus olarak almadı.669[545]
Rasûlü Ekrem, Sakif delegelerini Mescidine misafir etti. Kur'ân'ı -daha iyi- duymaları ve insanların namaz kılmalarını daha iyi müşahede edebilmeleri için onlara Mescit içinde bir çadır kurdurdu. Resûlullah (s.a.v), hutbe okurken kendi adını anmak gibi bir adeti yoktu. Onun bu tür hutbesini duyan Sakifliler, "nasıl oluyor, kendisinin Allah Rasûlü olduğuna şahit olmamızı bize emrediyor, kendisi bizzat kendi hutbesinde buna şahitlik yapmıyor ("ve Eşhedü ennî Resûlullah" demiyor) dediler. Bu sözler Nebî (s.a.v)'e ulaşınca:
"Benim, Allah Rasûlü olduğuma, ilk şahitlik eden benim" buyurdu.670[546]
Delegeler her sabah en küçükleri olan Osman b. Ebî'l Âs'ı yüklerinin başına nöbetçi bırakıp kendileri Resûlullah (s.a.v)'e geliyorlardı. Osman onların, Peygamberin yanından öyle sıcağı çökmeye yakın gelip kaylûle uykusuna çekildikleri sırada hemen Peygamber (s.a.v)'e koşup dinî sorular sorarak kendisine Kur'ân okutmasını istiyordu. Bu kısa süre içinde dinî anlayıp bir fakih haline geldi. Eğer Resûlullah (s.a.v)'i Kaylûle halinde bulursa hemen Ebû Bekr'e giderdi. Bunu arkadaşlarından da gizlerdi. Onun bu hali Resûlullah'ın hoşuna gidip onu beğenip sevmişti.
Delege Nebi (s.a.v)'e gidip gelmeye devam ediyor, Oda onları İslâm'a da'vet ediyordu. Böylece sonunda Müslüman oldular. Kinâne b.
Abdi Yâlîl: "Sen bize kavmimize dönene kadar bir anlaşma yaparmısın?" deyince Nebi (s.a.v):
"Evet, eğer siz İslâmı ikrar ediyorsanız kabul ederim. Yoksa benimle aranızda ne sulh ne de anlaşma vardır" buyurdu. Onlar. Zina konusunda ne diyeceksin? Zira biz devamlı gurbete çıkan bir millet olduğumuz için mutlaka zina etmemiz gerek" dediler. Nebi (s.a.v): "O size kesinlikle haramdır" buyurdu. Onlar:
- Yâ, Faiz ne olacak, sermayede faizde bizim değil mi?; dediler. Nebi (s.a.v): "Sadece sermaye sizindir -faiz haramdır-" buyurdu.
Yine Onlar:
- Ya şarap?, dediler. Efendimiz de: "Haramdır" deyip, onlara bu şeylerin haram olduğunu bildiren ayetleri okudu. Yani:
669[545] Beyhakî Delâil 5/300.
670[546] Beyhakî Delâil 5/300.
"Zinaya yaklaşmayın zira o bir fuhuştur", "Ey iman edenler Allah'tan korkun ve faizden kalanları terkedin" ile:
"Ey îman edenler, şarap, kumar dikili taş oyunları ve fal okları şeytan işlerinden bir pislikten ibarettir." ayetlerini okudu.
Topluluk Nebi (s.a.v)'in yanından kalkıp birbirleriyle başbaşa kalarak, "Eğer biz Muhammed'e muhalefet edecek olursak Mekke günü gibi bir günün tekrarlanmasından korkuyoruz. O zaman vay halimize. En iyisi gidip bize sürdüğü şartları kabul ederek anlaşalım" diye konuştular ve Peygamber (s.a.v)'e gelerek: "Evet bize tekliflerini kabul ettik. Ama bu (Lafın diğer adı olan) Rabbe putumuz hakkında ne söyleyeceksin, onu ne yapacağız?" dediler. Nebi (s.a.v) de, "Onu yıkınız!" buyurdu.
Onlarsa, "Heyhat bunu yapamayız. Eğer Rabbe putu senin kendisini yıkmak istediğini bilirse, onu yıkmak isteyenin ailesini öldürür" dediler. Bunu duyan Ömer (r.a) da: Yazıklar olsun sana ey İbnü Abdi Yâlîl sen meğer ne ahmakmışsın, Rabbe dediğin put taştan ibarettir" deyince, "Ey Hattab oğlu! biz sana gelmedik ki, sen ne karışıyorsun" dediler. Sonrada "Yâ Rasülellah! Şu Rabbe'nin yıkımı işini sen üstlen-sen, biz onu asla yıkamayız" dediler. Nebi (s.a.v) de:
"Ben size onu yıkacak adam yollayacağım" dedi. Böylece anlaşma yaptılar. Sakif liler, "Ya Resûlallah! Bize imamlık yapacak bir kimse tayin et!" dediler. O da, İslâmı öğrenme hırsını tanıdığı Osman b. Ebî'l Âs'ı tayin etti. Zira o esnada Osman bir çok Kur'ân sûresi ezberlemişti.
Kinâne b. Abdi Yâlîl; "Ben Sakif kabilesini en iyi tanıyan kişiyim. Şimdi siz İslâm'a giriş meselesini gizleyin ve onları harb tehdidi ile korkutun ve onlara Muhammed bize bir takım şeyler teklif etti, ama biz kabul etmedik deyin" dedi. (Kafile yola çıktı).
Delegeler Taife yaklaştığı sırada haber alan Sakif kabilesi delegelerini karşılamak için yola çıktılar. Delegelerin hayırlı haberle geri dönemeyen üzgün ve bitkin bir topluluğun hali gibi develeri birbiri ardına bağlayıp kater yapmış elbiselerine bürünmüş acele acele geldiklerini gördüler. Yanlarına geldiklerinde yüzlerindeki hali görünce, "Sizin bu delegelerde hayır olmadığı gibi hayırlı bir haberle de gelmiyorlar" diye serzenişte bulundular.
Delegeler gelip doğruca Lât putuna yönelip yanında konakladılar. Bu Lat, Taif in dış tarafında, gizlenilen tıpkı Ka'be'ye hedy kurbanı yapıldığı gibi buraya da kurban adanan bir yerdi.
Delegeler oraya indiğinde, Sakiften bir adam, "sizin onu sadece görmekle onlarla bir taahhüd yapmış olmazsınız" dedi. Böylece herbiri ailesinin yanına döndü. Herbiri samimi dostlarının yanına gelince onlara görüşmenin nasıl geçtiğini sordular. Onlarda, "Yahu biz öyle sert katı bir adama gitmişiz ki, kendi aklına ne gelirse onu tutuyor. Kılıçla ortaya çıkıp arabları emri altına alıp bütün insanlara baş eğdirdi.
Bize çok çetin bir iş teklif edip Lâfın yıkılmasını, faizi bırakıp sadece sermaye ile yetinmemizi, içki ve zinayı haram ediyor." dediler. Sakif liler de, "Vallahi böyle bir teklifi ebediyyen kabul edemeyiz" dediler. Delegeler de, "öyleyse anlaşmayı düzeltip, savaşa hazırlanın, kalelerinizi tamir edin." dediler. Sakif liler bu şekilde savaş düşüncesiyle iki üç gün geçirdiler. Sonra Allah (c.c) onların kalblerine bir korku saldı da, "Vallahi, bizim ona karşı gücümüz yetmez, arabların hepsini zaten
emri altına almış durumda. Haydi Ona geri dönün, ne istiyorsa kabul edin!" dediler. Delegeler sakif lilerin Peygamber'e rağbet ettiklerini görünce, "zaten biz onunla anlaşma yapıp, bunları kabul ettik, Muhammedi de insanların en müttekîsi, en merhametlisi ve en doğru sözlüsü olarak bulduk." dediler.
Onlar da, "Öyleyse niye bunu gizlediniz de bizi bu müthiş telaşa ve kedere boğdunuz." Deyince, Delegeler: "Biz Allah'ın sizin kalblerinizdeki şeytanî kibri çıkarmasını arzu ettiğimizden dolayı giz-ledik" dediler. Onlarda oracıkta İslâm'a girdiler. Daha sonra onlara Peygamberin elçileri geldiler. Resûlullah (s.a.v) Onlara Halid b. Velîd'i komutan yapmıştı. İçlerinde Muğîra b. Şu'be de vardı. Bu elçiler oraya gelir gelmez Lafı yıkmaya yöneldiler. Sakif lilerin hepsi erkeği, kadını, çocuğu hatta genç kızlar bile mealinden çıkıp gelmişler ve orayı çepeçevre sarmışlardı. Kanaatlerine göre onun yıkılması imkansızdı.
Muğîra b. Şu'be kalkıp eline bir gürz alarak arkadaşlarına, "Vallahi sizi Sakif lilere güldüreceğim" deyip Gürzü Lafa indirdi. Sonra put sekerek çöktü. Taif halkı tek bir ağızdan bir nara atarak sarsıldılar ve "Allah Muğîre'yi uzak etsin, Artık Rabbe onu öldürecektir." dediler. Onun düşüşünü gördüklerinde pek sevindiler ve "Sizden dileyen yaklaşıp onu yıkmaya çalışsın. Vallahi ona asla gücü yetmeyecek" dediler. Muğîra (r.a) sıçrayarak, "Allah yüzünüzü karartsın. Bu put sadece zayıf bir taş ve topraktan ibarettir. Allah'ın verdiği afiyete yönelip ona kulluk edin." deyip sonra kapıya vurup parçaladı. Sonra duvarının üzerine çıktı. İnsanlarda oraya çıktılar ve onu yıktılar. Oranın hazineci ba-şı (veya kapıcısı) "Temel onlara kesinlikle gazab edip onları yerin dibine geçirecektir." diye bağırmaya başladı. Muğîra b. Şu'be (r.a) Halid'e, "bırakta şunun temelim de kazayım" deyip temeli toprağı çıkarıncaya kadar kazdı. Lât putunun dekorları ve süsleri çıkartıp üzerinden elbisesini soydular. Sakif Iiler buna şaşırıp kalmıştı. Onlardan bir kocakarı: "Onu süt bebeklerine teslim ettiler. Celladları ise serbest bıraktılar" dedi.
Delegeler tekrar hareket edip Laftan aldıkları mücevherat ve elbiseleri Nebi (s.a.v)'e getirdiler, O da onları ashabına bölüştürdü.671[547]
İbni İshak: Urve bin Mes'ûd'un öldürülüşünden sonra sakif Iiler bir kaç ay yerlerinde kaldılar." dedikten sonra Sakif İllerin Nebi (s.a.v) gelip İslâm'a girişlerini, Nebi (s.a.v)'in Ebû Süfyan ile Muğîra b. Şu'be'yi çevreye putları yıkmaya gönderdiğini anlatır.672[548]
Saîd b. es-Sâib, Muhammed b. Abdillah b. Iyâd'ın Osman bin Ebi'l Âs'tan: "Nebî (s.a.v)'in kendisine Taif mescidini Onların putlarının yerine yapmasını emrettiğini" nakleder.673[549] Bunu Ebû Hemmâm Muhammed b. Muhabbeb ed-Dellâl, Saidden nakleder. İbni İshak, Sakif lilerin kıssasını anlattıktan sonra, Ebû Bekr (r.a)'ın insanlara hac yaptırdığını anlatır.674[550]
671[547] Beyhakî Delâil 5/299-304; İbnü Abdi'l Ber s. 247-250.
672[548] İbni Hişâm 4/185; Taberî 3/99; Beyhakî Delâil 5/304.
673[549] " Ebû Dâvûd 450; Hakim 3/618; Beyhakî Delâil 5/306; Tab. Kebîr 9/39.
674[550] ibni Hişâm 4/186.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/385-393
Onuncu Hicri Yıl Olayları
İbni İshak anlatıyor: Allah Mekke fethini Peygamberine nasib edipte, Sakif kabilesi İslâm'a girince arap kabile delegeleri her taraftan gelmeye başlamıştı. Zira arablann umumu Kureyş'in bir kolu olan bu Sakif lilerin alacağı tavra göre İslâm'a girip girmemeyi gözetliyorlardı. Çünkü Kureyş kabilesi arabların önderi idi.675[551]
Temîm Oğulları Delegeleri
İbni îshak derki: Utarid b. Hacib, aralarında El-Akra' b. Habis, Zübür kân b. Bedr, [Amr b. El-Ehtem, Hicab b. Yezîd, Nuaym b. Yezîd, Kays b. Haris ve Kays b. Asım'ın da bulunduğu676[552] büyük bir Te-mim oğulları delegeleri ile geldi. Beraberlerinde Uyeyne b. Hısn el-Fezârî de vardı. Mescide girdiklerinde, Efendimizin hücrelerinin dışından, "Yâ Muhammed, yanımıza çık!" diye yüksek sesle bağırdılar. Onların bu kaba davranışları Nebi (s.a.v)'i incitti. Efendimiz evinden çıkınca, "Yâ Muhammed! Biz seninle iftihar etmeye geldik. Bizim şairimiz ve hatibimiz olan kişiye söylemeye izin ver" dediler. Nebi (s.a.v)'de:
"Ben hatibinize izin verdim, haydi kalkıp başlasın" buyurdu. Utarid b. Hacid de kalkıp:
- [Hamd, bizzat kendine ait olan bizi fazl ve bağışını bize lutfedip bizleri kirallar yapan, varlığı ile iyilik yapabildiğimiz muazzam malı bize hediye eden, Şark halkının en şereflisi, nüfusça en fazlası, hazırlıkça en kolay olanı olarak yaratan Allah'a aittir. İnsanlar arasında bizim gibi kim vardır? İnsanların başı ve fazilet sahibi olanı biz değirmiydik? Kim bizimle iftihar yarışına girip bizim iyi taraflarımızı saydığımız gibi onlarda saysınlar. Biz istersek sözü daha da çoğaltırız. Ama çok laftan utanıyoruz. Ben bu sözü, sizde bizim sözümüz ayarında bir söz söyleyesiniz ve bizimkinden daha üstün bir şeyinizi söy-leyebilesiniz diye, söyledim] dedi ve yerine oturdu.
Nebi (s.a.v) de, Kays b. eş-Şemmâs el-Hazreci'ye: "kalk ve bunlara cevap ver!" buyurdu. Kays'ta kalkıp şu mukabelede bulundu:
- Yer ve gök, yarattığı mahluklardan olan Allah'a Hamd olsun. Yer ve gökte hükmünü icra etmiş, kürsisi ilmini kaplamıştır. Herşey sadece onun lutfu keremi ile olmuştur. Sonra bizi krallar yapması yine onun bu lütfü ile olmuştur. Yarattıklarının en hayırlısından Rasulünü seçip çıkardı. Onu soyca en mükerrem, sözce en doğru, hasebce en efdali yaptı. Ona kitabını indirip, yarattıklarına onu emîn tayin etti.
-Böylece O, Alemlerdeki Allah'ın en hayırlısı oldu. Sonra, insanları iman'a da'vet etti. O'na kendi kavminin Muhacir olanları ve Öz akrabaları iman ettiler. Bunlar asalet yönünden insanların en mükerremi, yüzce insanların en güzeli, fali'yet bakımından en hayirlısıdır. Sonra Peygamber
675[551] İbni Hişâm 4/194; Beyhakî Delâil 5/309.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/393
676[552] İlave Beyhakî'nin Delâilindendir.
kendilerini da'vet ettiğinde O'na ilk icabet eden halk oldular. İşte bize, biz Ensar'a gelince: Biz Allah'ın (dininin yardımcıları olarak) Ensanz, Peygamberimin vezirleriyiz. Allah ve Rasûlüne îman edene kadar insanlarla çarpışırız. İnanan malını ve kanını kurtarır. Küfredenle de Allah yolunda sonuna dek çarpışırız. Onların katli bize pek kolay gelir. Sözlerimi arzeder, mü'min ve mü'mineler için Allah'a istiğfar ederim, Esselâmü aleyküm.
Zibrikân bin Bedr kalktı ve şu şiirleri okudu:
Biz öyle cömert insanlarız ki, hiçbir mahalleli bize eş olamaz. Krallar bizde çıkar, kiliseler bizde dikilir.
Biz nice kabileleri yağma yaparken mahvettik. Soylunun faziletine sadece tabi olunur.
Kıtlık anında biz misafirlerimize deve yavrusu olmasa bile kızartılmış etyediririz.
İnsanları nasıl görüyorsun, bize liderleri her taraftan el açarak gelir, sonrada biz isteklerinin yapılmasını emrederdik.
Şiirin daha bir kaç beyti vardır. Nebi (s.a.v) onu dinledi ve Hassan'a:
« -Yâ Hassan Kalk ve ona cevap ver," buyurdu.
Hassan (r.a) şu şiiri okudu:
Fikr ve kardeşleri hakkında liderler insanlara tabi olacakları sünneti açıkça belirtmektedir.
Buna niyeti Allah'dan korkmak ve her hayrı yapmak olan kişi buna razı olacaktır.
Bir kavim ki, harbedince düşmanlarına zarar verir, taraftarlarına fayda vermek isteyince fayda verirler. ,
Bu onların asli karekteri olup, sonradan uydurma değildir: Bilki ahlak'ın en şerlisi bid'aî (sonradan) olanıdır.
Bu beyitler böylece devam ediyor.
Hassân'ı dinleyen El-Akra' b. Habis: "Babam hakkı için bu adam her yolun kendine çıktığı birisi. Zira Onun katibi bizim katibimizden, şairi de bizim şairimizden daha üstün" dedi.
İbni İshak derki: Delegeler, bu iftihar düellosunu bitirince Müslüman oldular. Peygamber (s.a.v) de, onların hediyelendirilmesini güzel yaptı. Onlar hakkında:
"Sana hücrelerin dışından bağıranlar varya, ekserisi akıl erdi-remeyenlerdir"[Hucurat, 4] ayeti indirildi.677[553]
Süleyman b. Harb, Hammad b. Zeyd'den Muhammed b. Ez-Zübeyr el-Hanzalî'nin şöyle dediğini anlatır:
677[553] İbni Hişâm 4/204; Beyhakî Delâil 5/314, 315; Taberî 3/117, 118, 119; İbni Sa'd 1/294.
-Zibrekân b. Bedr, Kays b. Âsim ve Amr b. el-Ehtem, Nebî (s.a.v)'e geldiler: Amr b. el-Ektemıe, "sen şu Zibrikân'dan haber ver. Şu yanımdaki adama gelince ben sana onu sormuyorum" dedi. Muhammed b. Zübeyr der ki "öyle görüyorum ki, Kays'ı tanıdığı için böyle söylemişti. Amr'da, "yakınları arasında sözü geçerli, belagatı güçlü, arkasındaki görmediği şeye manî biridir." deyince Zibrikân kalkıp, "O benim, bu anlattıklarından daha faziletli olduğumu bildiği halde kıskanarak demek istediğini söylemiştir." dedi.
Amr b. El-Ehtem de, "Ben seni sadece mürüvveti az, fikri dar, babası ahmak, dayısı alçak birisi olarak tanıdım" dedi. Sonra da, "Ya Resûlallah! Ben her iki defasında da doğru söyledim beni hoşnud ettiler. Bildiğim en güzel şeyi söyledim, beni gücendirdi, bende onda bulunan en çirkin huyları anlattım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v) Efendimiz:
"ifadelerden Öyleleri varki, adeta -etkide- sihir gibidir." buyurdu.678[554]
Bu hadisin bir benzerini Ali b. Harb et-Tâî, Ebû Saîd el-Heysem b. Mahfuz -asıl adı Yahya b. Yezîd olan Ebû'l-Mukavvim el-Ensarî- Hakem b. Üyeyne- Miksem isnadıyla İbni Abbas (r.a)'tan muttasıl bir isnadla nakleder.679[555]
Âmir Oğulları Delegeleri
Müslim bin İbrahim derki, Bize Esved b. Şeybân, Ebû Bekir bin Sümâme b. Nu'man er-Rasîbî"den Yezîd b. Abdillah b. Eş-Şıhhîr'in şöyle dediğini rivayet etti:
-Babam Abdullah da, Amir oğullan delegeleriyle Peygamber (a.s)'a gidenlerden biriydi. Orada Efendimizi: "Sen bizim Seyyidimiz, bizden gücü kuvveti üstün olan bir zatsın" diye Övünce Nebi (s.a.v):
"Dur dur. Diyeceğinizi deyin ama sakın şeytan sizi cüretkarlığa sevketmesin! Seyyid Allah'tır Seyyid Allah'tır!" buyurdu.680[556]
Zübeyr b. Bekâr derki: Bana Fatıma binti Abdü'lazîz b. Müemmel, babası Abdülaziz aracılığıyla dedesi Müemmil b. Cemîl'in şöyle dediğini haber verdi.
-Âmir b. Tufeyl, Peygamber (s.a.v)'e geldi. Efendimiz ona: "Yâ Âmir Müslüman ol!" buyurdu. Âmir
678[554] İbni Hişâm 4/203, 206; Beyhakî Delâil 5/316. Bu haber munkatı'dir.
679[555] Beyhakî Delâil 5/316. Zehebi'nin sadece senedini verdiği olay şudur:. Kays, Zibrikân ve Amr Nebi (s.a.v)'in yanına geldiler. Zibrikân, "Ben Temîm'in lideri, sözü tutulan, emri yerine getirilen, onları zulümden koruyup hakkı alıveren biriyim. Bunu şu Amr iyi bilir" diye övündü. Amr da, "O, iyi bilir belağatçi, kendi et-rafını kollayan, yakınları tarafından sözü yerine getirilen biridir!" dedi. Zibkrikân da, "Yâ Rasûlellah! Bu adam benim hakkımda dediğinden başka olduğumu bilir, ama kıskançlık onu doğruyu söyletmedi." dedi. Amr b. EI-Ehtem de, "Ben seni kıskandım ha, Vallahi sen dayısı alçak, malı yeni, çocuğu salak, kendi aşiretinde bile aranıp sorulamayan birisisin. Yâ Rasûlellah, Ben Önceki sözümü doğru söylemiştim, ikincisinde de yalan söylemedim. Ama ben öyle bir adamım ki, "istedim mi bildiğimi güzel sözle ifade edebilen, kızınca da görebildiğim en çirkin şeyleri seçer onu söylerim ve her ikisinde de doğruyu söylerim" deyince, Nebi (s.a.v): "Gerçekten bazı ifadeler sihirdir" buyurdu. Lakin Hafız Mizzî Tehzîb'inde Hakem b. Uteybe, Miksem'den sadece beş hadis duyurmuştur" diye Ravi Hakemi itham eder. İbni Kesir de "İsnadı ğarîbtir" der.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/393-397
680[556] Müsned 4/25; Beyhakî Delâil 5/318; İbni Sa'd Tabakat 7/34. Hadisi Mutarrıf babasından aynı anlamda verir. Bak E. Davud 4806; Müsned 4/24, 25; Buhârî Edebül Müfred h. no: 211; İbnü Sünnî 381; İbni Sa'd 1/311; îbnü Adiyy El-Kamü 2/593; İmam Ahmed hadisi Enes'ten de verir. Müsned 3/249, 241.
de: "Postluların yaşadığı yer (çöl) benim, kerpiçlilerin yaşadığı yer (olan şehir de) senin olması şar-tıyla Müslüman olurum!" dedi. Nebi (s.a.v): "O, dediğin olmaz! Yâ Âmir Müslüman ol" deyince Amir aynı sözünü tekrarladı. Nebi (s.a.v) yine "olmaz" buyurdu. Amir, "Yâ Muhammed! Bende bu şehrini eğer-siz atlarla, genç insanlarla doldurup her hurma ağacına bir at bağlamazsam..." diyerek geri döndü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) de:
"Allah'ım Âmire karşı bana sen yardım et ve kavmine hidayet ver." diye dûa etti. Âmir yola çıkıp Medine'nin dışına vardığında Selûliyye denen bir kadına rast geldi. Atından inip o gece onun evinde geceledi. O gece boğazında bir beze meydana geldi, hemen atına atladı, mızrağını aldı çöle doğru, "genç develerde olan beze hastalığı gibi bir beze, Selûliyye'nin evinde gelen bir ölüm" diyerek gitmeye başla-di. Bu halde giderken ölü olarak attan yere düştü.681[557]
İbni İshak anlatıyor:
-Âmir oğullan delegeleri Peygamber (s.a.v)'e geldiler. Aralarında, Âmir b. Tufeyl, Erbed b. Kays, Halid b. Cafer ve Hayyân b. Selem de vardı. Bunlar, Amir oğullarının başları ve şeytanları idiler. Allah düşmanı Âmir, Peygamber (s.a.v)'in yanına tuzak kurma niyetiyle geldi.
Kavmi kendisine, "insanlar Müslüman olmuş durumda" deyince, Âmir: "Ben arablar peşimden gelinceye kadar bu işin peşini bırakmayacağım, diye yemin ettim şimdi ben mi şu genç Kureyşli delikanlıya uyacağım? deyip sonra da Erbed denen adama, "Biz Muhammed'in yanına geldiğimizde onu meşgul edip yüzünü sana çevirmesine engel olacağım. Ben bunu başarınca sende kılıçla ona saldıracaksın" dedi.
Peygamber (s.a.v)'in yanma geldiklerinde Âmir, "Yâ Muhammed, beni kendine dost edin!" dedi. Nebi (s.a.v):
"Hayır! Vallahi sen tek olan Allah'a îman etmedikçe olmaz" buyurdu. Âmir'de, "Vallahi ben de at ve adamlarla sana gelip buraları dolduracağım" dedi. O geri dönünce Nebî (s.a.v):
"Allah'ım Âmir'e karşı bana sen yetersin!" buyurdu. Âmir, Erbed'e, "sana verdiğim emrim nerede kaldı?" deyince, Erbed: "Babasız kalasıca! Vallahi ben senin bana emrettiğin şeyi tam yerine getire-yim demiştim ki, Onunla arama sen girdin. Kılıcı sanamı vuraydım?" dedi.
Amir yurduna doğru giderken yolun birazını katetmişti ki, Allah (c.c) Onun boğazında veba hastalığı yarattı. Allah onun canını Selûl oğullarından bir kadının evinde aldı. Erdeb'e gelince, Allah ona bir yıldırım gönderdi, devesiyle beraber onu yakıp kül etti.682[558]
Hemmâm, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha aracılığıyla Enes (r.a)'ın Hizam b. Milhan'ın kıssası hakkında kendisine şöyle anlattığını rivayet eder:
-Bu müşriklerin reîsi Âmir b. Tufeyl idi. Bu zat Peygamber (s.a.v)'e gelerek; "Ben seni üç şeyden birini seçmende muhayyer bırakıyorum.
681[557] İbni Ebî Şeybe 12/199, Taberânî K. 6/155; Beyhakî Delâil 5/321; İbnü Kuteybe Eş-Şürveş-Şuarâ 1/252.
682[558] Hakim 4/82; Buh. T. Kebîr 8/328; İbni Hişâm 4/206; Beyhakî Delâil 5/319. Bu Erbed, meşhur şair Lebîd b. Rabîa'nın anadan kardeşiydi. Lebid onun ölümünü duyunca ağladı ve şiirle ona ağıt yaptı ki, İbni Hişâmda bu şiirin bir kısmı vardır.
1- Düz ekilebilen araziler senin, şehir olan yerler benim olacak,
2- Veya senden sonra yerine ben geçeceğim,
3- Oda olmazsa ben bin tane yaya bin tane de atlı süvari ile sana harbe geleceğim" dedi. Enes derki:
-Bir kadının evinde veba hastalığına yakalandı ve "Falan oğullarından bir kadının evinde, genç develerde olan beze hastalığı gibi birşey oldu. Bana atımı getiriverin!" dedi. Atma binip -yola çıktı- ve atının üstünde Öldü. Haberi Buharı rivayet ediyor.683[559]
Benî Sa'd Delegesi
İbni İshak, Muhammed b. Velîd, Kûrayb-isnadıyla İbni Abbâs (r.a)'tan naklediyor:
-Sa'd b. Bekr oğulları Dımâm bin Sa'lebe'yi delege olarak Nebi (s.a.v)'e yolladılar. Dımam, sağlam yapılı, gür saçlı saçlarım iki belik yapan biri idi: Gelip devesini mescidin kapısında ıhtırdı ve bağladı. Sonra arkadaşlarıyla mescitte oturmakta olan Peygamberin huzuruna girdi ve "Hanginiz Abdülmuttalib'in oğludur?" dedi. Nebi (s.a.v) "Ben" buyurdu. "Sen Muhammed misin?" deyince Efendimiz "evet" buyurdu. O da, "Ben sana bir soru soracağım ama soruda biraz kaba olacağım, sakın kendinde bir şeyler bulmayasın" dedi.
Nebi (s.a.v) "ne istersen onu sor!" deyince, Dımam: "Ben sana Allah adına senin, senden Öncekilerin ve senden sonra dünyaya geleceklerin ilahı adına ant veriyorum. Senin bize emrettiğin; hiçbir şeyi şirk koşmadan, sadece Allah'a ibadet etmeyi, şu diğer putlardan kurtulmamızı, sana Allah mı emretti?" dedi. Nebi (s.a.v): "Allah için evet!" dedi. "Senin, senden önceki ve senden sonrakilerin ilahı olan Allah a-dına, sana ant veririm, bu beş vakit namaz kılmayı sana Allah mı em-retti?" dedi. Nebi (s.a.v), "evet" dedi. Sonra Dımam İslâm'ın diğer farzlarını tek tek sayıp her birinde ant vererek sözünü sürdürüp sonunda da:
"Eşhedü el-Lâ ilahe illâ'Hah ve enne Muhammeden Resûlullah" diye şahadet getirip, bu farzların hepsini yapacak ve yasakladıklarından da sakınacağım. Sonra bu farzlara ne birşey ekleyeceğim ne de eksilteceğim" dedi.
Sonra yurduna dönmek üzere devesinin yanına doğru yürüdü. Resûlullah (s.a.v):
"Eğer iki belikli doğru söylediyse cennete girdi." buyurdu. Kavminin yanma gelince başına toplandılar. Onun kavmine ilk söylediği söz "Lât ve Uzza ne kötüdür!" demek oldu. Onlar, "dur yahu, alaca hastalığına tutulmaktan, çarpılıp deli olmaktan kork!" dediler. O i-se: "Yazıklar olsun size, Vallahi onlar asla zararda yararda veremezler. Allah bir Peygamber gönderdi. O Peygamber'e, içinde bulunduğunuz sapıklıktan sizi kurtarabilecek olan kitabı indirdi."
"-Ben Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve Peygamberi olduğuna
683[559] Buhârî Meğazî 64/28. h. no: 4091; Beyhakî Delâi! 5/230.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/397-400
şehâdet ediyorum. Ben şimdi onun yanından size yapmanızı emrettiği ve sakınmanızı ikaz ettiği bilgileri getirdim" dedi. İbni Abbas (r.a) der ki:
- Vallahi o gece O'nun, o büyük kabilesinden yanma gelen kadın erkek, hepsi Müslüman oldu. İbni Abbas (r.a) "biz Dmıam b. Sa'lebe'den daha hayırlı hiçbir delege duymadık" derdi.684[560]
îshak b. Ebî İsrâîl el-Mervezî derki: Bana Hamza b. El-Hâris, Umeyr'den "bana babam, Ubeydullah b. Ömer'den o da Sâid yoluyla Ebû Hüreyre'den şöyle nakletti!" diye haber verdi.
- Çöl halkından biri Nebî (s.a.v)'e geldi ve, "senden öncekilerin Rabbi ve senden sonrakilerin de Rabbi olan zat adına yemin veriyorum, seni gerçekten Resul olarak Allah'ını gönderdi?" dedi. Ravi hadisi üst rivayetteki gibi anlattı. İşte bu rivayette şu ilaveler vardır: "îmdi ben iman edip, seni tasdik ettim. Ben Dımâm b. Sa'lebe'yim" dedi. Adam giderken Nebî (s.a.v):
"Adam dini anladı" buyurdu. Ömer (r.a) onun hakkında, "Ben Dımam b. Sa'lebe'den daha güzel sormasını, sorarken de gayet vecîz soran birini görmedim" derdi.685[561]
Lakin ravî El-Hâris b. Umeyr zayıftır. Buharî ve Müslim de sahihlerinde Dımam'ın kıssasını Enes b. Malik (r.a)'tan (bazı yerler daha kısa bazı yerleri daha uzun olarak) nakleder.686[562]
Carud B. Amr'ın Gelişi
İbni İshak anlatıyor: Abdü'l Kays oğulları'nın kardeşi Cârûd b. Amr'da delege olarak Peygamber'e geldi.
-Abdü'l Melik b. Hişam derki: O Hıristiyandı. Resûlullah (s.a.v) Onu İslâm'a da'vet etti. O da, "Yâ Muhammedi Benim dinime garanti verecekmisin?" diye sorunca Nebi (s.a.v) de: "Evet, Allah sana ondan daha hayırlı bir din bulma hidayetini verdi" buyurdu. O da arkadaşları da Müslüman oldular.687[563]
Hanîfe Oğulları Delegeleri
îbni İshak der ki:
-Peygamber (s.a.v)'in yanma Hanîfe oğulları delegeleri de temsilci olarak geldiler. Aralarında Müseyleme b. Habîb denen yalancı da vardı. Neccar oğullarından Ensarlı Haris'in kızının evine
684[560] İbni Ebî Şeybe 11/8, 9; Darakutnî 1/230; İbni Hişâm 4/209; Beyhakî Delâil 5/374; Tab. Kebîr 8/365; İbni Sa'd 1/299.
685[561] İsnadın zayıflığını Zehebi söyler. Ama şahidi ile iç bilgisi sahihtir,
686[562] Buhârî İlim cilt l/s. 23. Îman/Bab Ez-Zekâtü fı'i İslâm.... Müslim îmân 23/17.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/400-402
687[563] İbni Hişâm 4/110; Taberî 3/36.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/402
konakladılar.
îbni ishak derki: Bana alimlerimizden biri anlattı ki, Hanîfe oğulları Müseyleme'yi bir elbise içinde gizleyerek Peygamber'e getirmişler. Allah Rasûlü o esnada elinde bir hurma dalı, başında hurma dallarından örme takkemsi bir şey olduğu halde ashabıyla beraber oturuyordu. Müseyleme gelip Peygamber'e -bazı isteklerini bildirerek- konuşunca Nebi (s.a.v):
"Sen benden şu hurma dalını bile istesen, sana onu da vermezdim." buyurdu.688[564]
İbni îshak anlatıyor: Bana Yemâmedeki bir Şeyh'in anlattığına göre onun hadisesi bundan daha farklıdır. Onun iddiasına göre, Hanife oğulları Peygamber (s.a.v)'e geldiler, Müseyleme'yi de konakladıkları yerde bıraktılar.
Bunlar Müslüman olunca onun yerini söyleyip, "Ya Resûlallah! Biz konakladığımız yerde bir arkadaş bıraktık" dediler. Resûlullah (s.a.v) topluluğa emrettiğinin ona da geçerli olduğunu bildirip, "Ama O mekanca sizin en şerliniz değildir" buyurarak, bununla "Müseyleme'nin arkadaşlarının eşyasını koruyuşuna" işaret etmişti. Heyet dönüp Müseyleme'nin yanına gelip Peygamberin dediklerini ulaştırdılar.
Yemâmeye geri döndüklerinde Allah düşmanı Müseyleme dinden döndü ve Peygamberlik iddia ederek: "Ben Peygamberlik konusunda Muhammed'le ortak oldum.'Siz Ona benden bahsedince, "O mekanca sizin en şerliniz değildir!" buyurmamış mı idi. Bunu benim Peygamberlik konusunda kendisiyle ortak olduğumu bildiği için söyledi" diyerek seci'li kafiyeli sözler uydurarak, güya Kur'ân'a nazire yapmaya uğraşarak: "Lekad enamellâhü ale'l-Hublâ, Ahrace minha nesemeten tes'â, min beyni sıfâkın ve Haşa".diye saçma şeyler söyledi.689[565]
Onlardan namazı kaldırıp zina ve içkiyi helal etti. Buna rağmen bir yandan da Peygamberin Nebi olduğuna şahadet de ediyordu. Böylece Hanife oğullan da etkilenerek onunla bu konuda fikir birliği ettiler.690[566]
Şuayb b. Ebî Hamze, Abdullah bin Abdürrahman b. Ebî'l Huseyn -Nafî b. Cübeyr isnadıyla İbni Abbas (r.a)'tan şöyle dediğini anlatır:
-Resûlullah zamanında Müseylemetü'l Kezzâb Medine'ye geldi ve, "Eğer Muhammed daha sonra bu işi bana bırakırsa o zaman ona tabi olurum" demeye başladı. Medine'ye kavminden pek çok insanla gelmişti. Nebi (s.a.v) yanında Kays b. Şemmâs (r.a) ve elinde bir hurma dalı olduğu halde gelip Müseyleme ve arkadaşlarının yanında durdu ve:
"Sen şu dal parçasını bile istesen sana onu vermem Allah'ın emri asla sana gelmeyecek. Eğer dönersen Allah seni kesip atacaktır. Ben seni benim gördüğüm rüyadaki o şey olduğunu sanıyorum. Sana şu Kays b. Şemmâs benim adıma cevap verecek" buyurup sonra ayrıldı. İbni Abbas derki; Ben Peygamberin:
688[564] İbni Hişâm 4/210; Beyhakî Delâil 5/330; Taberî 3/137.
689[565] Bu hiçbir işe yaramayan saçma sözleri tercemeye değer bulmadım.
690[566] İbni Hişâm 4/210; Beyhakî Delâil 5/331; Taberî 3/137; ibni Sa'd 1/316.
"Ben seni rüyamda bana gösterilen o şey olarak görüyorum"
sözünün ne demek olduğunu sordum. Ebû Hüreyre bana: "Peygamber (s.a.v) Efendimiz:
"Bir gün uykuda iken elimde iki altın bilezik gördüm. Onların elimde oluşu beni üzmüştü. Uykuda bana onlara üfle diye vahyedildi. Bende onlara üfledim. Uçup gittiler. Ben rüyamı benden sonra çıkacak olan iki yalancı ile tabir ettim" buyurmuştu. İşte bunların birisi San'a kiralı olan el-Ansî ile diğeri Yemame sahibi Müseyleme'dir" dedi.
Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ediyor.691[567]
Ma'mer b. Râşid, Hemmânı aracılığıyla Ebû Hüreyre (r.a)'dan Nebi (s.a.v) Efendimizin:
"Uyuyorken birde bana yeryüzünün hazinelerinin verildiğini gördüm. Ellerimde altından iki bilezik vardı ki, bunlar bana pek ağır geldi ve tasalandırdı. Bana "onlara üfle" diye vahyedildi ben de onlara üfleyince kayboldular. Ben bu iki altını benim -yurt bakımından- ortalarında olduğum San'a kiralı ile Yemâme sahibi olan iki yalancı Peygamber ile te'vil ettim" buyurduğunu anlatır. Hadisi Buharî ve Müslim ittifakla rivayet ediyor.692[568]
Buharî derki: Bize Es-Salt b. Muhammed, Mehdî b. Meymûn'un Ebû Raca Imran b. Milhan, yanî El-Utarîdfyi şöyle derken işittiğini haber verdi:
-Peygamber (s.a.v) Allah tarafından Nebi olarak gönderildiğinde biz onu duyduk ama Müseylemetü'l Kezzâb'a katıldık. O da bizi Cehennem ateşine kattı. Cahiliye döneminde taşlara tapardık. Taş bulamazsak, biraz toprak keseği toplar sonra üzerine su karıştırılmış süt döker sonrada etrafını tavaf ederdik.693[569]
İsmail b. Ebî Hâlid, Kays b. Ebî Hâzim'in şöyle dediğini anlatır:
-Adamın birisi Abdullah b. Mes'ûd (r.a)'a gelip, "Ben Hanîfe oğullan mescidinden birine uğradım. Onlar Allah'ın indirmediği bir şey okuyorlar ve: "Et-Tahinâtû tahnen, vel-Âcinâtü acnen ve'l Hâbizâtü habzen, ves-Sâridâtü serden, vel-Lükımatü Lakmen" diye kıraat ediyorlar" dedi. Abdullah'da onlara haber salıp getirtti. Bunlar yetmiş kişi
olup, başları Abdullah b. Nevvâha idi. Abdullah emir verdi ve bunlar öldürüldü. Sonra Abdullah (r.a), "biz bunlardan şeytana karşı zafer kazanmış olmadık. Lakin onları Şam'a kaydırdık, Olaki Allah onlara karşı bize yeter" dedi.694[570]
Mes'ûdî, Asım -Ebû Vâil isnadıyla yine Abdullah b. Mes'ûd'un şöyle dediğini nakleder:
-İbnü Nevvâha ile İbnü Üsâl, Müseyleme'nin elçisi olarak Peygamber Efendimize gelmişti.
691[567] Buhârî Menâkıb 61/25 cilt 4/s. 182; Meğazî 5/say. 119. no: 9378; Tevhîd 8/189; Müslim Ru'yû 2273/21; Beyhakî Delâil 5/334, 6/358.
692[568] Buhârî Menâkıb 4/182; Meğazi 64/70, 3/s. 120. ve Ta'bir 8/81; Müslim Rüya 2273, 2274; Müsned 2/319; Tirmizî 2394; Beyhakî Delâil 5/335; Bey. Sün. Kübra 8/175.
693[569] Buhârî 6/4; Daramı 1/4.
694[570] Beyhakî Delâil 5/393.
Peygamber (s.a.v) onlara:
"ikiniz benim Allah Rasûlü olduğuma şahit oturmuşunuz?" buyurdu. Onlar sa, "Biz Müseyleme'nin Allah Rasûlü olduğuna şahit oluruz" dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v):
"Ben Allah'a ve Peygamberlerine inandım. Eğer elçi öldürme adetim olsaydı kesin ikinizi öldürürdüm" buyurdu. Abdullah (r.a) derki: Bu hadisten alınarak "Elçiler öldürülemez (halk arasında, elçiye zeval olmaz)" düsturu gerçekleşti. Abdullah devamla derki:
-İbnü Üsâl'e gelince, Allah bize ona kafi gelecek şeyi verdi de İslâm'a girdi. İbnü Nevvâha'ya gelince, hala içimde Allah'ın ona karşı bir imkan vereceği duygusunu taşıyorum.
Haberi Ebû Davud'u Tayalîsi "Müsned" adlı eserinde Mes'ûdî'den naklediyor. Hadisin şâhidide vardır.695[571]
Yunus b. Bükeyr, İbni İshak'tan naklediyor: Bana Sa'd b. Tarık, Seleme bin Nüaym b. Mes'ud aracılığıyla haber verdi ki, Babası, Müseylemetü'l-Kezzâb'ın elçisi olarak mektubunu getirdiğinde Nebi (s.a.v)'i kendilerine şöyle derken duyduğunu haber verdi:
- Siz ikinizde aynen Müseyleme'nin dediği görüşe katılıyor musunuz? Onlar, "evet" dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v):
"Eğer "elçiler öldürülemez" olmasaydı boynunuzu vururdum" buyurdu.696[572]
İbni İshak anlatıyor:
-Müseyleme'tül-Kezzâb hicrî onuncu yılın sonunda Resûlullah (s.a.v)'e şöyle bir mektup yazdı.
-Allah Rasûlü Müseyleme'den Allah Rasûlü Muhammed'e... Selam sana... Ben bu Peygamberlik işinde sana ortak yapıldım. Yer yüzünün yarısı benim olmuştur. Lakin Kureyş haddi aşan bir topluluktur.
Bu mektup kendine ulaşınca Nebi (s.a.v) de ona şöyle cevap yazdı:
-Allah Rasûlü Muhammed'den, yalancı (başı) Müseyleme'ye!.... Hidayet'e tabi olanlara selam olsun. Emma ba'dü. Yeryüzü Allah'ındır, Onu kullarından dilediğine verir, güzel sonuç takva sahibi insanlarındır.697[573]
Tay Kabilesi Delegeleri
Bunlardan sonra da Tay kabilesi delegeleri Rasûl'ü Ekrem (s.a.v)'e geldi. Aralarında kabile lideri
695[571] Müsned 1/396 ve 404; îbni Hişâm 4/220; Beyhakî Delâil 5/332; Nesâî Süneni Kübrâ 5/205. H. no: 8675; Tayalîsî Müsned 251; Mizzî Tuhfe'tül Eşraf 7/48. Beyhakî Derki: Daha sonra İbni Mesûd, Onu Küfe (valisi iken) de imkân eline geçince Öldürdü.
696[572] İbni Hişâm 4/220; Beyhakî Delâil 5/332; Taberî 3/146; Ebû Dâvûd Cihat 165; Bey. SÜküb 9/212; Hakim 2/143, 3/52; Tahâvı Müş Âsâr 4/62.
697[573] İbni Hişâm 4/146; Beyhakî Delâil 5/331; Taberî 3/146.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/402-407
Zeyd el-Hayl da vardı. Hepsi Müslüman oldu. Resûlullah (s.a.v) onu "Zeyd el-Hayr" diye adlandırdı ve Feyd mıntıkası ile iki araziyi ona tahsis etti. Buna dair yazılı bir belgede verdi. Zeyd'de kavmine geri döndü. [Resûlullah Zeyd'in çok iyi bir Müslüman oluverdiğini görünce:
"Bana Önceden faziletli anlatilıpta sonra yanıma gelen her arabı, kendi hakkında söylenenden daha aşağı seviyede buldum. Sadece bundan Zeyd müstesna. Zira, bana ondaki bütün iyi hasletler tam olarak ulaşmamıştır" buyurdu.] Zeyd yola çıkınca Rasülullah (s.a.v):
"Eğer Zeyd Medine sıtmasından kurtulabiİirse..." buyurdu. Söylendiğine göre Peygamberimiz sıtma adında bilinen "Humma" ya da "Ümmü Meldem" kelimelerini kullanmadan başka bir kelime ile söy-lemişti. Fakat her nedense, bu kelime tesbit edilememiştir.
Zeyd el-Hayr, Necd diyarını geçipte kendi sularından Ferde adlı pınara geldiği zaman sıtmaya tutulup orada Öldü. O ölünce hanımı onun yanındaki Peygamberin mektubunu alıp ateşte yaktı.698[574]
Adiy Bin Hatem'î Taî'nin Gelişi
Şu'be der ki; bana Simâk b. Harb şöyle anlattı: Abbad b. Hubeyş'i Adiy b. Natem'den şöyle dediğini anlatırken duydum:
-Ben Akrab denen yerde bulunduğum sırada Resûlullah'ın süvarileri gelmişti. Halam ve bir kısım insanları yakalayıp Rasûlü Ekrem'e götürdüler ve saf halinde dizildiler. Halam, "Ya Resûlallah! Temsilci kayboldu, baba inkıtaa uğradı, (Öldü) bende yaşlı bir acizim. Bana cömert davran, Allah sana da cömert davransın!" dedi. Resûlullah (s.a.v)
ona:
"Senin temsilcin kimdi?" diye sorunca, "Adiy b. Hâtemdi!" dedi. Nebi (s.a.v):
"Şu Allah'tan ve Peygamberinden kaçan adam mı?" buyurdu. Kadın yine "bana iyilikte bulun!" diye yalvardı. Nebi (s.a.v)'in yambaşında bir adam daha vardı ve halam onun Ali olduğunu sanıyor. "Sen İhtiyacım ondan iste!" buyurdu. O da isteğini ona arzetti. O da, O'nun ihtiyaçlarını gidermesini emretti.
Adiy b. Hatem der ki. Halam bana daha sonra geldi ve "sen öyle bir şey yaptın ki, baban olmuş olsaydı böyle yapmazdı." Haydi ister severek ister ürkerek, doğru ona git, falanca ona gitti ve kazandı, falanca gitti ve kazandı." dedi. Adiy derki:
- Ben de O'na gittim. Birde ne göreyim yanında bir kadıncağızla bir yada iki bebek var. Adiy Onların Nebi (s.a.v)'e ne kadar yakında olduklarını bahsedip, "O anda ben onun Peygamberliğinin Kisrâ ya da Kayser kirallığı olmadığını anladım. Bana:
698[574] İbni Hişârfı 4/211; İbni Sa'd 1/321; Beyhakî Delâil 5/337; Taberî 3/145.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/407-408
"Yâ Adiy, seni "La ilahe illallah" demekten kaçıran ne idi. Allahtan başka ilah mı var !. "Allahû Ekber'den" neye kaçtın Ondan daha büyük varmı." Dedi. Bende Müslüman oldum.
Yüzünde müjde pırıltıları gördüm. Nebi (s.a.v):
"(Fatihadaki) Gazab edilenler Yahudîlerdir. Dalalette olanlar da Hıristiyan-lardır." buyurdu. Şu'be Hadisin gerisini (altta gelecek haberdeki gibi) rivayet etti. 699[575]
Hammâd b. Zeyd, Eyûb'u Sahtiyanı yolu ile Muhammed b. Sîrîn'den şöyle dediğini nakleder: Ebû Ubeyde b. Huzeyfe der ki: Adam'ın biri şöyle anlattı: Ben hadis alimlerine Adiy b. Hâtem'in hadisini soruyordum, meğer o yanıbaşımdaymış da ona sormamışım. Nihayet ona gelip sordum, bana şunları anlattı:
-Allah Muhammed (a.s)'ı Peygamber olarak göndermişti. Ben ondan hoşlanmadığım kadar daha önce hiç bir şeyden o derece ikrah etmemiştim. Hemen oradan kaçıp Rum hududunu doğru, arabların Medine'den en uzak yerlerine kadar vardım.
Daha sonra bulunduğum yerimden hoşlanmayıp, "Muhammed'e gidip ne dediğini dinlesem ne olur!" deyip Medine'ye geldim. İnsanlar beni karşılayıp, "Adiy b. Hatem geldi, Adiy b. Hâtem geldi diye sevinçlerini ortaya koydular. Peygamber (s.a.v) bana:
"Yâ Adiy b. Hâtem! Müslüman olda kurtul!" buyurdu. Ben, "ama benim bir dinim var" dedim. Nebi (s.a.v):
"Ben senin dinini senden iyi bilirim, sen (hiristiyanlık kollarından olan) Rekusî değilmisin?" buyurdu. "Evet" dedim
"Kavminin reisliğini yapmıyormuydun?" dedi. "Evet" dedim.
"Peki ganimetin dörtte birini kendine almazmıydın?" dedi. "Evet!" dedim. O zaman:
"Bu ise, senin dininde de helal değildir" buyurdu. Ben bu sözde değerimin küçüldüğünü anladım. Adiy devamla derki: Nebi (s.a.v) dedi ki:
"Belki de bizim yanımızda yoksul insanları görmen senin Müslüman olmana mani oluyor, sen insanların bize karşı (tek bir güç gibi) birleştiğini görüp (korkuyorsun) dur, sen Hîyre şehrini gördün mü?" Ben.
- Orayı görmedim ama yerini biliyorum, dedim. Nebi (s.a.v) de:
"Bilesin ki, bir kadın yanında hiçbir koruyucu mahremi olmadan Hıyre'den yola çıkıp Beytullahı tavaf edip gelecek (kadar İslâm ve güvenlik yayılacak). Kesinlikle Kisrâ'nın hazineleri bize açılacaktır." buyurdu. Ben, "Kisra b. Hürmüzün hazinelerimi!" diye sorunca Efendimiz (s.a.v);
"Evet, kesinlikle mal öyle artacak ki, malı olan bir kişi sadaka olarak malını alacak kimse çıkmayacak mı diye endişeye düşecektir" buyurdu. Adiyy (r.a) der ki:
699[575] Müsned 4/378; İbni Hişâm 4/212; Beyhakî Delâil 3/340; Taberî 3/112; Taberânî Kebîr 17/100; İbni Hibban Zevaid/2279; İbni Sa'd 1/322.
-Daha sonra ben bir kadının korumasız, kendi başına Hıyre'den yola gittiklerini gördüm. Medayin
şehrine hücum eden ilk süvari bölüğü içinde ben de vardım. Vallah'i (ikisi oldu) kesinlikle üçüncüsü
de olaçaktır. Zira bu Allah Rasûlünün hadisidir.700[576]
Yine bu habere benzer bir bilgiyi Hişam b. Hassan, Muhammed b. Sîrin yoluyla Ebû Ubeyde b.
Huzefe'den rivayet ediyor.701[577]
Ferve Bin Müseyr'in Peygamber'e Gelişi
İbni İshak diyor ki:
-Ferve b. Müseyk el-Murâdî, Künde Kıratlarından ayrılarak Resûlullah (s.a.v)'e geldi. Peygamber
(s.a.v) de Onu Murâd, Zübeyd ve Mezhac kabilelerinin hepsine vali tayin etti.
Ferve ile beraber zekat ve öşürleri toplamak için de (mali'yeci olarak) Halid b. Saîd b. el-Âs'ı
vazifelendirdi. Halid, Resûlullah'ın vefatına kadar onun yanında kaldı.702[578]
Kînde Delegeleri
İbni İshak der ki: Aralarında Eş'as b. Kays'ında bulunduğu seksen kişilik bir Kinde (Yemen ile
Hadramat arasında bir yerde bulunan geniş kollan olan bir kabile) delegeleri Peygamber (a.s)'a
geldi. Huzuruna girdiklerinde Nebî (s.a.v):
"Siz Müslüman olmadınız mı?" diye sorunca, "tabi olduk!" dediler. Efendimiz de:
"Öyle ise şu boynunuzdaki ipeğin hali ne" diye sorunca, onu yırtıp attılar.703[579]
El'ezd Delegeleri
İbni İshak anlatıyor: Ezd Kabilesinden Surad b. Abdillah, Peygamber (s.a.v)'e geldi ve Müslüman
oldu. Medine'ye Yemen'in Ezd beldesinden bir delege heyeti içinde gelmişti.
Peygamber (s.a.v)'de onu, kendi kavminden İslâm'a girenlere emir olarak tayin etti. Ona Müslüman
700[576] Darakutnî 2/221; Beyhakî Delâil 5/342; İbni Hişâm 4/213; Buhârî Menâkıb'da 61/25 hadis no: 3595. Cilt 4/175 buna benzer bir haberi Adiy'den nakleder.
Orada hadis şöyle başlar: Ben Peygamberin yanında iken biri gelip fakirliğinden dert yandı. Öteki gelip yol kesen eşkiyadan şikayette bulundu. Nebi (s.a.v) de
bana: Ey Adiy sen Hîreyi gördün mü? buyurdu.... Hadisin gerisi devam eder.
701[577] Beyh. Delâil 5/343; İbni Hişâm 4/213,1
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/408-411
702[578] İbni Hişâm 4/212; İbni Sa'd 1/327 Taberî 3/134; Beyhakî Delâil 5/268,269.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/411
703[579] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/412
olanlarla birlikte, Yemen kabilelerinden müşrik olanlarla mücahede etmesini emretti.704[580]
Himyer Kurallârı’nın Efendimize Mektubu
îbni İshâk: derki: Peygamberimizin Tebûk dönüşü Himyer kırallannın mektubu Efendimize ulaştı.
Elçileri de Nebi (s.a.v) geldiler ve Müslüman olduklarım anlattılar. Bu kırallar Nâris bin Abdi Külâl,
Nüaym b. Abdi Külâl, Zû Ruayn'ı bölge kiralı Nu'mân" Meâfîr ve Hemdân idi.
Zû Yezen, Peygamber'e delege olarak Malik b. Mürra er-Ruhâvî'yi yollayıp İslama girdiklerini
bildirdi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v) de onlara zekatın farziyetini de bildiren bir mektup yazdı.705[581]
"Bismilahirrahmânir-Rahim, Allah Rasûlü Muhammed'den, Haris b. Abdi Külâl, Nüaym b. Abdi Külal,
Nu'mân ile Zû Ruayn bölge kralları, Meâfîr ve Hemdân'a.. Bundan sonra:
- Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a olan hamdimi size ulaştırırım. Elçileriniz geldi. Tebliğinizi
ulaştırıp sizin taraftan haberler verdiler. İslâm'a girişinizi ve müşriklerle çarpışmanızı anlattılar.
Allah size hidayeti bağışladı. Kendinizi düzeltin, Allah ve Rasûlüna itaat eder, namazı kılıp zekatı
verir, ganimetten beşte birini Allah için verir. Peygamberinin hissesini ayırırsanız hidayette
olursunuz.
Göğün ve derenin suladığı tarla ürününün onda birini vermeyi, Allah mü'minlere farz kıldı. Ama
kova ile (kuyu ile motorla) sulananın öşürü bu miktarın yarısıdır. Kırk devede bir iki yaşını bitirip üçe
giren bodak, otuz devede bunun erkeği, beş devede bir koyun, on devede iki koyun, kırk sığırda bir
sığır, otuzunada bir yaşında buzağı, kırk davarda bir davarı vermeyi farz kıldı.
-İşte Allah'ın kullara farz ettiği miktar zekatta bundan ibarettir. Kim fazla verirse hayrı kendine olur.
Bunları ödeyip, İslâm olduğuna şahadet eder, Kafire karşı mü'mini desteklerse, O Müslümanlardan
bir parça olup onların lehine olan kendisinin de lehine, aleyhlerin olan da aleyhine olur. Artık O
Allah ve Rasûlünün zimmetindedir. Yahudi ve Hıristiyanken İslâm'a giren de böyledir. Kim Hıristiyan
yada Yahudi dininde kalmak isterse kabul edilir, sadece cizye verecektir."
Resûlullah bir mektup da Zür'a zû Yezen'e yollayıp, Muâz b. Cebel emirliğinde, Abdullah b. Zeyd,
Malik bin Ubade, Ukbe b. Nemr, Mâlik b. Mürra ve arkadaşlarını oraya gönderdi ve onlara
elçilerinin hoşnud dönderilmesini tavsiye etti.706[582]
704[580] İbni Hişâm 4/215; Beyhakî Delâil 5/372; Taberî 3/130; İbni Sa'd 1/337; Beyhakî bundan sonra, Surad'ın geri gidip Yemen'in Cüraş şehrine vardığını orayı bir
ay kuşatıp sonra Keşûr dağına çekildiğini oraya gelen CüreşHIerle çarpışırken öldüğünü uzun uzun anlatır.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/412
705[581] Zehebî mektuba kısaca değinirsede Önemine binaen kısaltarak İbni Hişâm'dan naklediyoruz.
706[582] İbni Hişâm 4/216; Taberî 3/120, 122; Ya'kûbî Tarih 2/87, 89; Beyhakî Delâil 4/407, 408.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/413-414
Halid B. Velid'in Sonra Da Ali B. Ebî Talib (R.A)’Ların Yemen'e Gönderilişi
İbrahim b. Yûsuf b. Ebî İshâk es-Sübey'î, babası-dedesi isnadıyla Berâe (r.a)'tan naklediyor:
- Nebi (s.av), İslâm'a da'vet etmesi için Halid b. Velîd'i Yemen'e yolladı. Ben de Halid'le beraber gidenlerden biriydim. Biz orada tam altı ay kalıp onları İslâm'a da'vet ettiksede hiç bir olumlu cevap alamadık. Sonra Peygamberimiz (s.a.v) Ali (r.a)'ı Yemen'e gönderip, 0na,
"Halid'i geri yollamasını, ancak Halid'le oraya gidipte Aliy'le beraber -kalarak öyle- geri dönmek arzu edenlere de onunla dönebileceklerini emretmesini" söyledi.
Berâe derki: Ben de Ali ile beraber geri kalanlardan biri idim. Biz Hemedan'lılara yaklaştığımızda, onlar bize karşı saldırmak için önümüze çıktılar. Ali bize namaz kıldırıp sonra hepimizi tek bir saf haline getirdi. Ardından da önümüze geçerek onlara Peygamber (s.a.v)'in Mektubunu okudu. Hemedan kabilesinin hepsi Müslüman oldu. Ali de durumu bir mektupla Peygamber'e bildirdi. Resûlullah mektubu okuyunca secdeye kapandı, sonra başım kaldırarak,
"Hemedan'a selam olsun, Hemedan'a selam olsun1' buyurdu.707[583]
Bu sahih bir hadis olup, İmam Buharı aynı isnadla bu hadisin bir kısmım rivayet etmiştir.708[584]
A'meş, Amr b. Mürra -Ebû'l-Buhterî isnadıyla Hz. Ali (r.a)rdan rivayet eder:
- Nebî (s.a.v) beni Yemen'e yolladı. Ben, "Ya Resûlallah! Sen beni oraya gönderiyorsun ama ben, yargı konusunda hiç bilgisi olmayan bir genç olarak onların arasında nasıl yargılama yapacağım?" dedim. Resûlullah eli ile göksüme (iltifat olarak) vurup:
"Allahım! Sen Onun kalbine hidayet ver, diline de doğru karar vermeyi nasib et" diye dûa etti. Artık iki kişi arasında verdiğim hükümlerde hiç tereddüdüm olmadı."
Hadisi Ebû Dâvûd rivayet ediyor.709[585]
Muhammed b. ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebî Talibi ile Atâ da Ca^bir (r.a)’dan “Ali (r.a) Yemen’den Hz. Peygamberin yanına veda haccı esnasında geldiğini, söylediğini” naklederler ki. bu haber, Ata
707[583] Zehebî hadisi Beyhakî'den naklettiği için buradaki "İshâk" ismini atlamış. Buhâıfden düzelttik.
708[584] Buhârî (kısa) Meğazî 64/61; Beyhakî Delâil 5/396; Bey. S. Kübra 2/366.
709[585] Ebû Dâvûdu Tayalisi s. 16. h. no: 98; Nesaî Hasais-i sayfa 40, 41, 44; Müsned 1/136; İbni Mâce Ahkam 2310; Hatib Tarih 12/444; İbni Sa'd 2/338; İbni Ebî Şeybe 10/176, 12/58; Hakim 3/135; Beyhakî Delâil 5/397; Ebû Ya'lâ Müsned 1/136; Maverdi Ahkamu, Sultaniye 3217; İbni Hibban ve Bezzar 3/126. H. no: 912. Bu isnadlar Zehebî’nin buradaki isnadı gibidir. hepsi A’meş yolu ile verirken sadece Müsned ve Ebu Yala’ Şu’be’den nakleder.
Ebû’l Buh’teri Hz. Ali’ye yetişmediği için Hüseyin Selîm Esed gibi bazı muhakkıklar isnadı zayıf sayar. hatta Hakim’in 37135’te bunu sahih sayıp Zehebî’ninde ona katıldığını bile söyler. oysa Zehebi buna ilişmez. üstelik Şu’be aracılığıyla Mizan da Terceme No. 9986’da Şu’be aracılığıyla onun Hz. Ali’ye yetişemediğini, Seleme b. Küheyl’in de, o hiç bir büyük sahabeye yetişmedi. onun Simainı ifade eden hadisleri Hasen, “an” ile ifade ettikleri zayıftır der. ancak Ebü Ya’la ve Müsned rivayetinde “Ebul Buhteri, Ali’yi işiten birniden” iye araya bir meçhul katar. buna rağmen hadis sahihtir. zira aynı hadisi Hz. Ali’den Haneş, Amr. b. Hubşi, Harise b. Mudarrib ve diğerleri ile yarı bir isnadla ibni Abbas kendinden nakleder. Bak Müsned 1/111, 88, 149, 150; Ebû Dâvud 3582: Tirmizi 1331, Bey. Sü. Kübra 107137: Esu La’ma 1/293. 371: Natik 4/88b işte Zehebi; Hakim’in bu hadisine, Buhari ve Müslim’in şartlarına uygundur der.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/414-416
yoluyla Cabir (r.a) nakledilen bir hadis olup, onu Buharî ve Müslim nakletmiştir.710[586]
Ebû Mûsâ El- Eşarî Ve Muaz B. Cebel’in Yemen’e Gidişi
Şu’be ve diğerleri, Said b. Ebî Bürde yoluyla babası Ebû Bürde’nin, Ebû Musâ el-Eşarî (r.a.)’tan şöyle
naklettiğini h aber verir:
- Resulullah (s.a.v.) efendimiz hem kendisini hemde Muaz b. Cebel’i Yemene göndermiş ve onlara –
yola çıkarken-:
“(insanlara) kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeci olun, nefret ettirmeyin, gönül erleri olun”
buyurmuştur.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmişlerdi. hadisin8 bunun dışında buradakilerden daha uzun
olarak bir kaç rivayeti daha vardır.711[587]
BuhariDinn Sahih’inde Tarık b. Şihab hadisinde Ebu Musa el Eşarî’nin şöyle dediği geçer:
-Resulullah (s.a.v) beni kavmimin diyarına yollamıştı. Nebı (s.a.v.)’e geldiğimde o Mekke’de Ebstah
dene yerde kampı8nı kurmuştu. Bana:
“Ya Abdullah b. Kays! Hac ettin mi?” buyurdu. “Evet” dedim. “Nasıl niyet ettin?” diye sordu. ben,
“Senin ihrama girişin nasılsa öyle diyerek telbiye getirdim” dedim Bana: “Hac kurbanını da yanında
mı sevkedip geldin?” diye sordu. “Hayır beraber getirmedim!” dedim. efendimiz (s.a.v.):
“Öyleyse Beytullah’ı tavaf et, sonra safa ile merve arasında sa’yini yap,sonrada ihramdan çık
buyurdu. Bende öyle yaptım Buharî hadisin gerisini anlatıyor.712[588]
Bu hadise göre Ebu Musa (r.a.)’ın Yemen’den Mekke’ye geldiği anlaşılıyor. Muaz b. Cebel (r.a)’a
gelince, -rivayetlere bakılınca- onun Yemen’den geriye Resulullah’ın vefatına kadar dönmemişe
benziyor.713[589]
Efendimiz'in Amr B. Hazm'a Yemen'e Gönderirken Verdiği Mektup
İbnû İshâk der ki: Bana, Abdullah b. Ebî Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm babası Ebû Bekr'in
şöyle dediğini anlattı:
- İşte şu, Resûlullah (s.a.v)'in, dedem Amr b. Hazm'ı Yemen'e gönderirken Yemen halkını
710[586] Buhârî Hac 25732; Şirket 15; Meğazî 61; Müslim Hac 216 (141). ata hadisi. Muhammed b. Ali Hadisi Müslim 1218; Buhârî a.g.y. E. Dâvud 1905; İ. Ebî
Şeybe 4717398; İbni Mâce 30774: Bey. S: Kübra 5790, 104: B: Delail 57399; İbni Hibbân Tertîbü’l İhsan 67100. no: 3933; Nesaî Menasik 50, 52: Daramî
Menasik 17; Müsned 17254. 2728. 37185. 47295, 397, 410.
711[587] Buhari Cihad ve Siyer cilt 4/26: Meğazi 5/107; Ahkam 8/114; Müslim Cihad 173: Beyhaki Delail 5/401: Müsned 4/417: Abd. Rezzak 5959: Bey. S. Küb.
8/155, 10/87; Temhîd 7/125
712[588] Buhari Meğazı 5/109. no: 4346: Beyhakı Delail 5/404; Ebu Ya’la 12/7278; Müsned 4/410; Buhari Hac 1559; Müslim Hac 1221/155; Rezai 5/154: 5/20; İBni
Hazm Muhalla 7/101
Bu söz Beyhaki’nindir. Delail 5/404.
bilgilendirmek, onlara sünneti öğretip, zekat vergilerini alması için yazıp vermiş olduğu mektup, bizim yanımızda-dır. Gerçekten Resûlullah (s.a.v) Amr'a bir yazılı taahhüdnâme verip Orada gerekli tavsiyelerini yapmışı. Mektup şudur:
"Bismillahirrahmânirrahîm: İşte şu- yazılı metin- Allah ve Rasûlü'nden yazılı bir açıklamadır. "Ey iman edenler, anlaşmalarınıza vefalı çıkın" (Maide sûresi ayet 1). İşte bu, Allah Rasûlü tarafından Amr b. Hazm'a Yemen'e vazifeli gönderildiği sırada verilmiş bir senettir. Ona yapacağı işlerin tümünde Allah'tan korkmasını emretmiştir.
Şüphesiz Allah (c.c.) kendisinden korkanlarla ve ihsan yapan kimselerle beraberdir. Ona Hakkı Allah'ın emrettiği şekilde tutmayı, insanlara hayırları müjdelemeyi, insanlara hayırları müjdelemelerini söyleyip, insanlara Kur'ân okumayı öğretmesini, Kur'ân'm inceliklerini onlara öğretmesini emretmiştir.
Hiç kimse temiz olmadıkça Kur'ân'ı tutmayacaktır.
İnsanların dinen kendi lehlerinde olan şeyleri de, aleyhlerinde olan şeyleri de haber verilecek.
Hak olan hususlarda insanlara yumuşak, Zulüm olan konularda onlara katı davranılacaktır. Zira Allah zulmü çirkin sayıp, ondan men etmiş ve:
"Kendinize gelin Allah'ın la'neti zâlimlerin üzerinedir" buyurdu. (Hud sûresi ayet 18)
İnsanlar, Cennetle müjdelenip, ona dair bilgilendirilecek, cehennem -anlatılarak- insanlar, sakındırılıp cehenneme sebeb olan amellerden uzaklaştırılacak. İnsanlar, dinde tam ince anlayışa gelene kadar alıştıra alıştıra eğitilecek.
İnsanlara hac yapma yerleri, hacc'ın sünnet ve farzları, Allah'ın o konuda neyi emrettiği, "Hacc-ı ekber ve Haccı esğar'ın" nasıl yapılacağı hacc-ı esğar'ın ömre demek olduğu öğretilecek.
İnsanlar, küçücük, dar, tek bir elbise ile namaz kılmaktan men edilecek. Ancak gayet geniş olurda iki ucunun arasına alipta omuzuna a-tarsa ne alâ, insanların bir elbisenin içine ayaklarım sokarak, fecrini göğe dikmesi yasaklanacak.
Kimse uzadığı zaman saçını tepesinin üzerine topuz gibi yapmayacak. Aralarında kavga varsa insanları kabile ve aşiret çağırmalarından menederek. Onların çağırması daima ortağı olmayan tek Allah'a olsun. Kim de Allah'a değilde aşiret ve kabileyi yardıma- çağırırsa, onların çağırmaları, ortağı olmayan tek Allah'a olana dek onlar kılıçla İslah edilsin.
İnsanlara abdesti alırken güzelce alıp; yüzlerin, dirseklere kadar ellerin, topuklara kadar ayakların yıkanılıp, başını nıeshetmesi Allah'ın emrettiği tarzda öğretilecek. Namazı vaktinde kılmaları, Rukuyu, secdeyi ve huşu içinde olmayı eksiksiz şekilde ifa etmeleri, sabah namazını ortalık yöşerince40, öğleyi de öğle sıcağının geçtiği, güneşin batı tarafa meylettiği sırada, ikindi namazım güneş yerden ayrılırken, akşam namazım gece gelmeye başlayınca, ama yıldızlar gökte görünmeye başlamadan önce, yatsıyı da gecenin ilk girişinde kılmaları emredilmiştir. Cum'a için ezan okunduğunda Cum'aya -koşarcasına gitmesi, giderken gusletmesi de ona emredilmiştir.
Yine ganimetlerden elde edilenin beşte birini Allah için almasını emredip, mü'minlere farz kılman arazi gelirlerinin dereden ve yağmurdan sulanan su ile meydana gelen iratlardan onda bir, kuyulardan sulanarak yapılan tarım gelirlerinden de bunun yansı -yani yirmide bir olarak- almasını emretmiştir.
Yöş, yöşermek: karanlığın sıyrılıp ortalığın ağarmaya başlama vaktidir.
Her on devede iki koyun, yirmi de dört, kırk sığırda bir sığır otuzunda bir tebî' yada tebî'a(bir yaşını doldurmuş), ceza' veya cezî'a(iki yaşını doldurmuş), kırk koyunda yayılan kısımdan ise bir koyun verecektir. Bu Allah'ın mü'min kullarına zekat konusunda farz ettiği şeydir. Kim daha fazla verirse, kendisi için iyi olur.
Yahudi ve Hıristiyan'lardan İslâm dinini gönlünden seçerek İslâm'a girer ve bu dini yaşarsa o mü'minlerden biri olup, mü'minlerin lehine olan her şey onun da lehine, aleyhlerine olan şeyler de aleyhinedir. Hıristiyan yada Yahudi dininde kalmak isteyende kalabilir. Zira bu reddedilemez.
Bu Yahudi ve Hıristiyan'lar buluğ çağına gelmiş, erkek, kadın, hür, yada köle olan herkese bir dinar veya o kıymette bir elbise vermek vatandaşlık borcudur. Kim bunu öderse, O Allah'ın ve Rasûlü'nün zimmetindedir. Kim bunu ödemek istemezse, O Allah ve Rasûlünün ve mü'minlerin hepsinin düşmanıdır. Allah'ın salatları Muhammed'in üzerine olsun. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi ona olsun.714[590]
"Süleyman b. Dâvûd, Zührî -Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm- Babası- Dedesi- isnadıyla aynen bu hadis gibi ama mevsûl bir isnad ile, zekât konusunda bir çok ilavelerle diğer anlattıklarımızı da bir takım eksiklerle rivayet eder ki, biz bunu Sünen-i (Kübrâ) da rivayet ettik.715[591]
Ebû'l- Yemân derki, bize, Safvân bin Amr, Râşid b. Sa'd'dan Asım b. Humeyd es-Sukûnî'nin şöyle dediğini anlattı: Peygamber (s.a.v) Muâz'ı Yemen'e gönderdiği zaman, Mu'a^'a bazı tavsiyelerde bulunarak uğurlamak için evinden çıktı. IVÎuâz binit'inde, Resûlullah (s.a.v)'de onun bindiği hevdecin altında yürüyordu. Uğurlama yerine geldiklerinde Peygamber (s.a.v):
"Yâ Muâz! Belki de sen bu yıldan sonra bana bir daha rastlamayacaksın. Her halde Mescidime ve kabrime uğrarsın!" buyu-runca Muâz yüksek sesle Peygamber'den ayrılışa ağlamaya başladı. Bunun üzerine Nebî (s.a.v):
"Ağlama yâ Muâz! Zira sesli ağlama şeytandır" buyurdu.716[592]
714[590] İbni Hişâm 4/219; Taberî 3/128; Beyh. Delâil 5/413, 415; Futûhü'l Büldân 1/83; İmtâû'l Esma' 1/501; M. Hamîdullah El-Vesâikus-siyasiyye no: 105.
715[591] Bu sözler Zehebrnin değil Beyhakî'nin Delâil'deki açıklamasıdır. Dr. Ömer Abdüsselâm Tedmurî her nedense tahkikte Beyhakî'yi hiç dikkate almaz gibi dav-ranıp, bu hadisi de Buhari'ye azvetmeye çalışır. Oysa burada senedi verilen hadisi Beyhakî Sünen-i Kübrâ'da (1/88, 309 ve 8/189, 10/128) nakleder.
716[592] Müsned 5/235; Beyhakî Delâil 5/404.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/418-422
Necran Delegelerinin Nebî (S.A.V)'E Gelişleri
İbni İshak anlatıyor:
- Bana Muhammed b. Ca'fer b. ez-Zübeyr, şöyle anlattı: Necran delegeleri Rasûlü Ekrem'le görüşmeye geldiklerinde, Peygamberin yanma Mescid-i Nebevî'de, ikindiden sonra girmişlerdi ve onların ibadet vakti yaklaşmıştı. Kalkıp Peygamberin mescid-i içerisinde ibâdet etmeye yeltendiler. Ashab'da onları menetmek istedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v) onlara:
"Onları kendi haline bırakın!" buyurdu. Onlarda yönlerini şark'a
dönerek kendi ibâdetlerini yaptılar.717[593]
Yine ibni İshak anlatıyor: Bana Bürayde bin Süfyan, İbnü'l-Beylemanî, Kürz b. Alkame'den şöyle dediğini anlattı:
- Necrân Hıristiyanlan, altmış kişilik binekli olarak Resûlullah (s.a.v)'e geldiler. Bunların yirmi dört tanesi onların eşrafından olup, aralarında topluluğun lideri en güçlü fikir sahibi, danışma meclisi başkanları, emir ve görüşlerinden asla ayrılmadıkları "el-Akıb" lakablı adı Abdü'l-Mesîk olan bir zat ile onların muhtaçlarının sığınağı, kervanlarının ve toplantılarının başkanı olan el-Eyhem ve onların papazı, bilgini ve kiliselerinin idarecisi olan Ebû Harise b. Alkame'de vardı.
Bu Ebû Harise, onlar arasında yüksek bir mevki kazanmış, onların kitablannı okuyup, dinleri hakkında iyi bir bilgi sahibi olmuş idi. Rum kırallarından Hıristiyan olanlar ona çok değer verip, finanse ederek ona bir de kilise yapmışlardı. Necran'dan Peygamber (s.a.v)'in yanına doğru harekete geçtiklerinde, Ebû Harise de Peygamber'e gitmek üzere katırına binmişti. Yanıbaşında da kardeşi vardı ve ona Kûrz b. Alkame deniyordu. Ebû Harise'nin katın tökezleyince ona yol desteği oluyordu. Bir keresinde katır tökezleyince Kürz: "Kahrolasıca Irak tuzak)" diyerek bu sözle Peygamberi kasdetmişti.
Ebû Harise'de, "Aksine sen kahrol!" dedi. Kürz'de, "Niye kahrola-yım, ey kardeş!" dedi. Ebû Harise'de: "Vallahi, O, kesinlikle bizim beklemekte olduğumuz Peygamberdir" dedi. Kürz de, "Sen bunu bildiğin halde seni ona tabî etmeyen sebeb ne?" deyince O, "Şu Rum'ların bize ne iyilikleri var bir bilsen. Bize en yüce bir makamı verip, bizi finanse ettiler. Şimdi de Muhammed (s.a.v)'in, peşine gitmeme direniyorlar. Eğer ben, senin dediğini yapacak olursam bu gördüğün şeylerin hepsini bizden söküp alırlar" dedi. Bu durumu kardeşi Kurz ondan gizleyip daha sonra Müslüman oldu.718[594]
İbni İshak anlatıyor: Bana Muhammed b. Ebî Muhammed (Zeyd b. Sâbit'in kölesi) Saîd b. Cübeyr yada Ikrime aracılığıyla İbni Abbas'ın şöyle dediğini anlatıyor:
-Necran Hıristiyanları ile Yahudi bilginleri Resûlullah (s.a.v)'in yanında toplandılar ve münazara
717[593] Beyh. Delâil 4/382; îbni Sa'd Tabâkât 1/357; İbni Hişâm 2/157.
718[594] İbni Hişâm 2/204; Beyhakî Delâil 5/383; İbni Sa'd Tabâkat 1/357.
ettiler. Yahudi bilginleri, "İbrahim Peygamber Yahudi'den başka bir şey değildi" dedi. Hıristiyanlar da, "O sadece Hıristiyan idi" dediler. Bunun üzerine Allah (c.c) Ali imran sûresi 65 ci ayeti olan:
"Ey kitab ehli! İbrahim konusunda niye çekişiyorsunuz. Halbuki Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir11 ayetini ta "Allah mü'minlerin velisidir." kısmına kadar indirdi.719[595] Bunun üzerine Ebû Rafî' el-Kurazî;
-Yâ Muhammedi Sen de Hıristiyanların Meryemoğlu İsa'ya taptığı gibi bizim de sana tapmamızı istiyormusun? diye sorunca, er-Rabbî, denilen Necranlı birisi de, "evet sen bunu mu istiyorsun Yâ Muhammedi?" dedi. Peygamber (s.a.v)'de:
"Allah'tan başka birine ibadete çağırmaktan Allah'a sığınırım" buyurdu. Bunun üzerine Ali İmranran sûresinde ki;
"Allah hiçbir kimseye kitab ve hüküm veripte...." ayetin tâ (> plty^JI D "Şahitlerdendir" kısmına kadar indirildi.
İsrail ve diğerleri, Ebû İshâk eş-Şîrazî -Sıla isnadıyla Abdullah İbni Mes'ûd (r.a)'tan, yine aynı haberi Şu'be ile Süfyân da, Ebû İshak eş-Şîrâzî'den İbni Mes'ûd yerine Huzeyfe'den diyerek şöyle nakleder:
-Seyyid ile Âkıb, Resûlullah (s.a.v)'e gelip Onun kendilerine la'net etmelerini istemişlerdi. (Daha sonra düşünüp) Biri diğerine, "sakın onun la'netini isteme! Vallahi eğer O Peygamber ise, sende Onun
la'netini isteyecek olursan, ne biz, ne de sülalemiz kurtulur" dedi. Böylece düşünüp, Peygamber (s.a.v)'e: "Senin şartlarını kabul ediyoruz, İstediğin vergileri verelim, sen bizimle "Güvenilen" bir zat yolla! Ama sadece güvenli olan birini yolla!"'dediler. Nebi (s.a.v) de:
"Ben sizinle, kesinlikle öyle güvenli bir zat göndereceğim ki hakîkaten emin biridir." buyurdu. Ashab hemen bakışlarını çevirdiler. Efendimizde: "Kalk yâ Ebâ Ubeyde b. Cerrah" buyurdu. Ebû Ubeyde kalkınca da, ^-«Vl
"İşte bu ümmetin güvenli kişisi budur" buyurdu.
Bu hadisi Buhârî Huzeyfe'den nakleder.720[596]
İdrîs el-Evdî, Simâk b. Harb - Alkame bin Vâil isnadıyla Muğîre b. Şu'be (r.a)'ın şöyle dediğini anlatır: Resûlullah (s.a.v) beni, Necrân'a yolladı. Oraya vardığımda bana söyledikleri içerisinde şu sorulanda vardı: Onlar:
-Sen, şu sizin Meryem hakkında:
719[595] Buhârî Meğazî 64/72. h. no: 4380-81; Menâkıb/3745; Beyhakî Delâil 5/392; Buhârî Ahbarü'l Âhad 95/1. hadis no: 7354; İbni Ebî Şeybe 14/551, 12/136; Müslim, 2420; Tahâvî Müşkilül' Asar (Risale Tab'ı) h. no: 2509; Nesaî s. Kübrâ Menâkib h. No: 8197; Tirmizî 3797; İbni Mâce 135; Bunlar Huzeyfe rivayetidir. İbni Mes'ûd rivayeti için Bak. Nesaî Kübra 8196; İbni Mâce 136; Tahâvî Müşkil 2511; Hakim 3/267; Beyhakî Delâil 5/392; Müsned 5/398,400; İbni Sa'd 3/412.
720[596] Buhârî Meğazî 64/72. h. no: 4380-81; Menâkıb/3745; Beyhakî Delâil 5/392; Buhârî Ahbarü'l Âhad 95/1. hadis no: 7354; İbni Ebî Şeybe 14/551, 12/136; Müslim, 2420; Tahâvî Müşkilül' Asar (Risale Tab'ı) h. no: 2509; Nesaî s. Kübrâ Menâkıb h. No: 8197; Tirmizî 3797; İbni Mâce 135; Bunlar Huzeyfe rivayetidir. İbni Mes'ûd rivayeti için Bak. Nesaî Kübra 8196; İbni Mâce 136; Tahâvî Müşkil 2511; Hakim 3/267; Beyhakî Delâil 5/392; Müsned 5/398, 400; İbni Sa'd 3/412.
"Ey Harun'un kızkardeşi" (Meryem 28) şeklinde okuduğunuz ayet hakkındaki görüşün nedir? İsa ile Musa arasında ne kadar zaman farkı olduğunu siz de bilirsiniz? dediler. Muğira derki: Daha sonra ben Peygamber (s.a.v)'e geldim ve sorduklarını anlattım. Efendimiz (s.a.v):
"Sen onlara İsrail oğullarının Peygamberlerin ve kendilerinden önceki sâlih insanların isimlerini kullanma adeti olduğunu haber versen olmazmıydı?" buyurdu.
Hadisi Müslim rivayet ediyor.721[597]
Halid B. Velîd'in Necran'a Gîdişî
İbni İshak anlatıyor:
-Resûlullah (s.a.v) hicri onuncu yılın Rabîü'lâhir yada Cemadîyel-ûlâ ayında, Halit b. Velid'i Necrân'daki, Haris b. Ka'b oğullanna yolladı ve Ona, Haris b. Ka'b oğullarıyla çarpışmaya girmeden önce üç kere İslâm'a da'vet etmesini, kabul ederlerse; orada kalıp onlara Allah'ın Kitabını ve Peygamber'in sünnetini, İslâm şiarlarını öğretmesini emretti. Halid yola çıkıp oraya vardı ve süvarilerini her tarafa saldı. Onlarda gidip çevredekileri İslâm'a da'vet ediyorlar, "Ey insanlar! İs-lâm'a girin de selâmete erin" diyorlardı. Halid orada epey eğleşip onlara Allah'ın dinini öğretti ve bu durumu bir mektupla Peygamber'e bildirdi. Mektupta şunlar yazılıydı:"
-Bismülahirrahmanirrahîm: Nebi Muhammed'e Halid b. Veîd'den... Esselâmü aleyke Ya Resûlallah! Allah'a olan hamdimi sana ulaştırırım.
-Ya Resûlallah! Sen beni Haris oğullarına yolladin ve İslâm'a da'vet ederken üç gün onlarla savaşmamı emrettin ve Müslüman olmaları halinde kalıp, Allah'ın dinini ve kitabını Rasûlünün sün-netini öğretmemi emrettin. Ben buraya gelip emrini tuttum, onlarda Müslüman oldu. Ben şimdi aralamadayım. Onlara Allah'ın emrettiklerini yapmalarını, yasakladıklarını bırakmalarını söylüyor, İslâm şiarlarını öğretiyorum.
Esselâmü Aleyke Ya Resûlallah!.722[598]
Daha sonra bunların delegeleri Halid'le beraber Peygamber (s.a.v)'e geldiler. Aralarında kavmin ileri gelenlerinden Kays b. EI-Husayn,
Zül- Gussa Yezid b. el-Muhaccel ve Yezîd b. Abdü'l Medân'da vardı. Rasûlü Ekrem (s.a.v) Ka'b b. Haris oğullanna Kays b. Husayn'ı emir tayin etti.723[599]
Efendimiz (s.a.v), onların delegeleri gittikten sonra, dini anlatıp sünneti belletmesi ve zekatlarını
721[597] İbni Ebî Şeybe 14/155; Müslim 2135; Müsned 4/252; Tirmizî Tefsir 3100; Taberî 16/59; Beyhakî Delâil 5/392.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/422-425
722[598] Parantez arası îbni İshak rivayetinden alınmadır.
723[599] Beyh. Delâil 5/411, 412, îbni Hişâm 4/218; Taberî 3/128; Tarih-i Halife b. Hayat sayfa 94.
toplaması için Amr b. Hazm'ı oraya göndermişti.724[600]
Peygamberimizin Oğlu İbrahim'in Vefatı
Bu yıl Rabî'ül evvel ayının onunda Peygamberimizin oğlu bir buçuk yaşında iken vefat etti. Onu Hz.
Abbas'ın oğlu Fazl yıkadı. Rivayete göre defnetmek için Fazl ve Üsame b. Zeyd Kabrine indiler. Bakî
mezarlığına defholdu.
İbrahim dolgun vücutlu, ak benizli ve babası (s.a.v)'e çok benzeyen bir yavrucak idi.725[601]
Sabit el-Bünânî, Enes (r.a)'tan, Peygamber (s.a.v) Efendimiz:
"Bu gece benim bir oğlum doğdu. Ona babam İbrahim'in adını verdim'* buyurdu. Sonrada onu
Medine'de lakabı Ebû Yusuf olan ve kaynakçılık yapan birinin hanımı olan Ümmü Seyfe verdi. Bir
gün Rasûllah (s.a.v) oğlunu görmeye gitmişti. Bende beraber gittim. Varıp eve girdi ve bebeği istedi.
Bebek gelince Onu bağrına bastı ve Allah'ın kendine söylemeyi nasib ettiği sözlerle yavrusuna dûa
etti.726[602] Enes (r.a) devamla derki:
-Daha sonra ben İbrahim'i Resûlullah'in kolları arasında can çekişirken gördüm. Peygamber
(s.a.v)'in gözleri yaşlar boşaltıyordu. Efendimiz:
"Göz yaşarır, gönül mahzun olur. Ama biz -bu halde de- sadece Rabbimizin razı olacağı şeyleri
söyleriz. Vallahi Yâ İbrahim! biz sana çok üzüldük." buyurdu. Hadisi Müslim bu hali ile rivayet ederken,
Buharî onu muallak ve kısa olarak verdi.727[603]
Şu'be, Adiy bin Sabit aracılığıyla Berâe b. Âzib (r.a)'dan şöyle dediğini anlatır:
-Peygamberimizin oğlu İbrahim öldüğü zaman Nebi (s.a.v):
"Onun, emzirme süresini cennette tamamlayacak olan bir süt annesi vardır." buyurdu. Bu haberî
Buharî rivayet ediyor.728[604]
Ca'fer b. Muhammed es-Sâdık, babası Muhammed'den naklediyor: Nebî (s.a.v) oğlu İbrahim vefat
ettiğinde onun cenaze namazım kıldı.729[605]
724[600] Tarih-i Halife sayfa 94.
İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/426-427
725[601] İbni Sa'd 3/137.
726[602] İbni Sa'd 3/136; İbni Sa'd rivayeti burada bitirir.
727[603] Müslim Fezail 231; Beyhakî Delâil 5/430; İbni Sa'd 3/136, 140; Buharî Cenâiz 23/42; Ebû Dâvûd 3126; İbni Mâce 1589, Müsned 4/328; İbni E. Şeybe 3/393;
Bey. S. Kübra 4/69; Abdürrezzak Musannef 7983-84; Tahâvî Müşkil 1/454.
728[604] Buharî Cenaiz 23/42 ve Edeb 78/109. h. no 6195; İbni Sa'd 3/139; Müsned 4/300; İbni Ebî Şeybe 3/379, 13/74; Hakim 4/38; Beyhakî Delâil 5/430, 31.
729[605] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/427-428