02 Mart 2015

TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 11. BÖLÜM)



TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 11. BÖLÜM)
Hasan b. Salih b. Hayy, Harun b. Savd aracılığıyla Ebû Vâil'den şöyle nakleder:
-Âli (r.a.)'m yanında bir misk vardı ki, ölünce bununla kokulanmasını vasiyet eder ve «bu Rasûlüllah (s.a.vYin ölümünde kokuladiğimiz miskin geri kalanıdır.» derdi.705[60]
Nebî (S.A.V)'İn Cenaze Namazının Kılınışı
İbni İshak, Hüseyn b. Abdillah b. Ubeydillah b. Abbas, İkrime isnadiyla İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle nakleder:
-Rasûlüllah (s.a.v) vefat edince, erkeklere girmeye müsaade edildi. Onlarda grup gTUp gelip imamsız olarak kıldılar. Bu tamamlanınca kadınlar girip kıldılar, sonra da çocuklar girip kıldı. Ardından köleler girip kıldı. Kimse imam olmadı.706[61]
Vakıdî anlatıyor: Mûsâ b. Muhammed b. İbrahim et Teymı derki: Babamın el yazısı ile yazılı olarak şu bilgileri buldum:
-Rasûlüllah (s.a.v) kefenlenip de döşeğine konulunca, Ebû Bekir, Ömer ve Ensar ile Muhacirler'den bir grup içeri girdiler ve «Esselamü aleyke, Eyyühen Nebiyyü ve rahmetullahi ve berakatühü.» dediler. Ensar ile Muhacirler de böyle söylediler. Sonra saf tutup hiçbiri imam olmadı. Birinci safta bulunan Ebû Bekir ve Ömer:
«Allahümme inna neşhedü en kad belleğa ma ünzile iley-hi, ve nesaha li ümmetihî, ve cahede fî sebilillahi, hatta eazzallahü dinehu. Ve temmet kelimetühu. Ve ûmine bihi vahdehû lâ şerike leh. Fec'alna ilahena mimmen yettebiul kavlellezi ünzile meahu. Vecma1 beynena ve beynehu hatta tüarrifehu bina ve tuârifena bihi. Fe innehu kane bil Müzminine rau-fen rahima. La nebği bil îmani bedela. Vela neşteri bihi semenen ebeda.
«Allahım! Biz onun, kendisine gelen risaleti tebliğ ettiğine, ümmetine nasihat ettiğine, Allah, dinine izzet verene, kelimesi tamam olana ve tek olarak hiçbir şeyi ortak koşmadan kendisine iman olunana kadar Allah yolunda cihat etti. Ya ilahımız! Bizi onunla indirdiğin söze tabi olanlardan eyle, bizimle onu yeniden bir araya getirip bizi ona onu da bize tanıt. Zira O MtTmin'lere çok merhametli ve çok bağışlayan idi. İmana karşı başka bedel istemiyoruz. Asla onu para ile satmayacağız.» diyorlar, İnsanlar da "Amin, amin" diyorlardı. Bir kısmı çıkıp, diğerleri giriyordu. Böylece erkekler, sonra kadınlar, sonra çocuklar da onun namazını kıldılar."
Bu hadis (metninden de anlaşıldığı gibi) hasen derecelidır.707[62]
Seleme b.Nubeytb. Şerit, babası yoluyla, Soffe Ashab'ından Salim b. Ubeyd (r.a.)'tan naklediyor:
705[60] İbni SaM Tabakat 2/2S8; Beyhakî Delâil 7/249.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/335-339
706[61] İbni SaM Tabakat 2/289; İbni Mâce Cenaiz 1628; İbni Hişam 4/263; Beyha-kî Delâil 7/250; İbni Hişam 4/271; İmam Ahmed buna benzer bir haberi Hummad b. Seleme, Ebû İmran el Cüvenî, Ebû Useyb, Behz isnadıyla Behz'İn Nebi (s.a.v)'in cenazesinde bulunduğunu anlatır.
707[62] Vakıdî Meğazî 3/1120; İbni SaM 2/290, 291; Belazurî 1/574; Beyhakî Delâil 7/251.
-Ashab, "Rasûlüllah'ı defnedecek miyiz, edeceksek nereye?" dediler. Ebû Bekir (r.a.): "Allah nerede ruhunu aldıysa! Zira onun ruhunu en güzel yerde almıştır." dedi. Onlar da durumun onun dediği gibi olduğunu anladılar.
Bazıları bu rivayete. Seleme'den sonra "Nuaym b. Ebî Hind"'i de ilave ederler.
Yunus b. Bükeyr, İbni İshak, Hüseyn b. Abdillah, İkrime isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'tan nakleder: Ashab, Rasûlüllah (s.a.v)'e kabir kazmak istedikleri vakit bu işi yapan Ebû 708[63]Ubeyde Mekke halkının kabirleri ortasına Darîh dedikleri yarığı, Ebû Talha da Medineîi'lere Lahid dediğimiz saptırmayı kazarlardı. Abbas (r.a.) onların peşi sıra iki adam salıp: "Allahım! Rasûlüne bunlardan birini sen seç. Hangisi önce gelirse onun kabrini o kazsın." diye dua etmişti. Ebû Talha daha Önce gelip Rasûlüllah (s.a.v)'in kabrini o kazdı.709[64]
Vakıdî, Abdiilhamid b. Cafer, Osman b. Muhammed el Ahnesî. Abdürrahman b. Saîd b. Yerbû isnadıyla şöyle anlatır:
-Nebi (s.a.v) vefat edince kabrinin yerini tayin konusunda ihtilaf oldu. Birisi, "Bakî mezarlığı olsun, orada ölülere çok istiğfar yapılır." dedi. Bir diğeri "Bayram, namazgahında olsun." dedi. Ebû Bekir (r.a.) geldi ve, "Bu konuda benim bilgim ve bildiğim:
«Peygamberlerden her ölen, sadece öldüğü yere defnolundu.» hadisi var" dedi.710[65]
Süfyan b. Uyeyne, Yahya b. Sâid, Saîd b. Müseyyeb isnadıyla anlatıyor: Âişe (r.a.) gördüğü bir rüyasını babasına anlattı. Ebû Bekir Ashab'ın en iyi rüya tabircisi idi. "Rüyamda üç tane ayın kucağıma düştüğünü gördüm." dedi. Ebû Bekir de: "Eğer rüyan doğru ise yeryüzünün en hayırlısı üç kişi senin evinde defnolacaktır." dedi. Daha sonra Nebî (s.a.v) vefat ettiğinde Ebû Bekir (r.a.) Âişe'ye:
-Ya Âişe! İşte kucağına gelen ayların en hayırlısı budur." dedi.711[66]
Vakıdî der ki: Bana İbni Ebî Subra, Abbas b. Abdillah b. Mabed aracılığıyla İkrime'den İbni Abbas (r.a.)'m şöyle dediğini rivayet etti:
-Salı günü Güneş öğle yerinden batıya doğru kaydığında Rasûlüllah (s.a.v) Efendimiz divanı üzerine yatırılmış, insanlar da onun namazını kılmışlardı. Divanı da kazılan kabrinin bir kenarında duruyordu. Rasûlü Ekrem'i kabri şerifine yerleştirmek istedikleri zaman divanı ayakları tarafına biraz ittiler ve oradan kabre indirildi. Mezarın içine Abbas, Ali, Kasem b. Abbas, Fazl b. Abbas ve Şukrân inmişti.712[67]
İbni İshak anlatıyor: Bana Hüseyin b. Abdillah, İkrime aracılığıyla İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle dediğini
708[63] İbni Sa'd Tabakat 2/292, 293; İbni Mâce de buna benzer bir haberi İbni Abbas'tan verir 1628; Beyhakî Delâü 7/259.
709[64] İbni Sa'd 2/295; İbni Hişam 4/263; Beyhakî Delâil 7/252; İbni Mâce Cenaiz 65,40; Müsned 3/139.
710[65] İbni Sa'd 2/292; îbni Hişam 4/263; Ensabül Eşraf 1/573; İbnİ Mâce 1628; İbni Adiy el Kamil 2/760; Beyhakî Delâil 7/260, 261; Tirmizî 101S.
711[66] Hakim Müstedrek 3/60, 61; Beyhakî Delâii 7/262; İbni Sa'd Tabakat 2/293; Belazurî Ensabül Eşraf 1/572, 573.
712[67] İbni Sa'd 2/300; Ensabül Eşraf 1/577; Taberî Tarih 3/213; İbni Kuteybe el Maarif s.166; Beyhakî Delâil 7/25a'
rivayet etti:
-Kabre inenler "Ali, Kasem Fazl ve Şükran idi. (deyip Abbas'ı söylemeyerek şöyle devam etti.) Nebî (s.a.v) kabrin-deki lahdine konulunca bu Şükran Nebî (s.a.v)'in sağlığında giyindiği bir kadife elbiseyi aldı ve onu da Nebî (s.a.v) ile beraber kabre defnetti ve sonra da: «Vallahi onu senden sonra kimse giyemeyecektir.» dedi. O da kabre onunla birlikte gömüldü.713[68]
Ebû Cemra da İbni Abbas (r.a.)'m şöyle dediğini anlatır:
-Nebî (s.a.v) vefat ettiklerinde kabrine kırmızı renkli bir kadife elbise konulmuştu.
Hadisi Müslim rivayet etmiştir.714[69]
İsmail b. Ebî Halid, Şa'bî'den rivayet ediyor: Bana Ebû Merhab Efendimizin defni hakkında kendisinin, «İçlerinden biriside Abdürrahman b. Avf olduğu halde Rasülüllah'ın kab-rindeki dört kişi (yüzümün önüne geliveriyor da) hala bugün bile onlara bakar gibi oluyorum.» dediğini anlattı.715[70]
Süleyman et Teymî derki: Ashab-i Kiram, Peygamber E-fendimiz'in (s.a.v) yıkanılıp kefenlenme işini tamam ettiklerinden sonra Pazartesi ve Salı günleri onun cenaze namazını kıldılar. Çarşamba günüde defnedildi.716[71] Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali de derki:
-Rasûlüllah (s.a.v)'in cenazesi (namazı kılınmak üzere) pazartesi gününden salı gündüzünün bitimine kadar bekledi.717[72]
İbni Cüreyc ise bu konuda şunu söyler:
-Rasûlüllah (s.a.v) Efendimiz, pazartesi günü kuşluk vakti vefat ettiler. Ertesi gününün kuşluk vaktinde de defnedildiler.718[73]
Bu görüş isnadı sahih bir haber ise de, hiçbir tarih aliminin katılmadığı için "şaz" bir görüştür.
İbni İshak anlatıyor: Bana Muhammed kızı Fatıma, Amra aracılığıyla Hz. Âişe'nin (r.a.) şöyle dediğini anlattı:
-Biz Rasûlü Ekrem (s.a.v)'in defnedildiğini, çarşamba (salı) gecesi gecenin son üçte birindeki kürek seslerini duyuncaya kadar anlamamış idik.719[74]
İbni İshak der ki; Muğira b. Şu'be (r.a.) kesinlikle, "Rasûlüllah (s.a.v) ile en son görüşen kimsenin kendisi olduğunu iddia eder" ve derdi ki:
713[68] İbni Kuteybe Mearif 166; Taberî Tarih 3/214; Ensabül Eşraf 1/576; Beyhakî Delâil 7/252.
714[69] Müslim Cenaiz 967; İbni Kuteybe Mearit 166; Belazurî Ensabül Eşraf 1/576: İbni SaM Tabakat 2/299; Beybakî Delâil 7/254.
715[70] İbni Savd Tabakat 2/300; Beyhakî Delâü 7/255.
716[71] Taberî Tarih 3/217; Beyhakî Delâil 7/255.
717[72] Beyhakî Delâil 7/256.
718[73] Beyhakî Delâil 7/256.
719[74] Taberî Tarih 3/217; ibni SaM 2/305; Beyhakî Delâil 7/256.
-Yüzüğümü parmağımdan çıkardım. Rasûlüllah lahdine konulduğu zaman onu Rasûlüllah'm kabrine attım. Definciler kabrin içinden çıkınca, "yüzüğüm kabre düştü" diyerek ora-ya indim. Halbuki onu oraya bilerek, Allah Rasûlüne son bir kere daha dokunabilmek için atmıştım, böylece insanlardan Efendimiz (s.a.v) ile en son görüşen Ashab'i ben olmak istemiş idim.
Lakin bu hadisin senedinde "Inkıta\ kesiklik" var.720[75]
İmam Şâfî, Müsned adlı eserinde naklediyor: Bize Kasım b. Abdillah b. Ömer b. Hafs. Ca'fer b. Muhammed aracılığıyla babası Muhammed'den Ali b. el Hüseyin'in şöyle dediğini anlatıyor:
-Rasûlü Ekrem vefat edip de Ashab tarziye için geldiklerinde, birinin şöyle dediğini duydular: «Allah katında her musibetin bir sabrı, her helak olana bir karşılık, her kaçırılana bir tedarik imkanı var. Güvenin, ona ümit bağlayın. Zira esas musibete uğrayan sevabdan mahrum kalan kişiye denır.»721[76]
Hakim de "el Müstedrek" adlı eserinde Ebû Damra'nm Ca'fer b. Muhammed, babası Muhammed isnadıyla tahric ettiği hadisinde, Câbir (r.a.)'m şöyle dediğini rivayet eder:
-Allah Rasûlü (s.a.v) vefat ettikleri vakit, melekler gökten onlara ta'ziye (sabır) dilekleri sunmaya geldiler. Onlar meleklerin gizli seslerini duyuyorlar, ama ortada bir şahıs göremiyorlardı.722[77]
Burada Hakim aynen yukardaki habere yakın bir nakil yapar:
-Rasûlü Ekrem (s.a.v) Efendimiz'in, İmam olmadan, cemaat yapılmadan parça parça ve ferdi olarak cenaze namazının kıldırıldığı faslı daha önce anlatılmış idi.
Doğruları en iyi bilen Allah (c.c.) dir.723[78]
Efendimizin (S.A.V) Kabri
Amr b. Osman b. Hâni, el Kasım aracılığıyla naklediyor: Hazreti Âişe'ye "Bana Rasûlüllah (s.a.v) ile iki arkadaşlarının kabirleri olan odayı açıver, dedim. Bana üç tane kabir açıverdi. Yerden ne aşırı yükseltilmiş ne de yerle beraber düzeltilmiş idi."
Haberi Ebû Dâvûd naklediyor.724[79]
Ebû Bekir b. Ayyaş da Süfyan et Temmâr'm "Nebî (s.a.v) 'in kabrini deve hörgücü gibi (ortaya doğru tümsekli olarak) yapılmış olarak gördüğünü" nakleder.
Bu hadisi Buharı naklediyor.725[80]
720[75] İbni Hişam 4/294; İbni SaM 2/302, 303; Belazurî Ensabül Eşraf 1/577; Ta-berî Tarih 3/214; Beyhakî Delâil 7/257.
721[76] İmam Safî Müsned s.361; İbni Sa'd Tabakat 2/275.
722[77] Hakim Müstedrek 3/57.
723[78] İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/340-345
724[79] Ebû Dâvûd 3220; Beyhakî Delâil 7/263.
725[80] Buharî Cenaiz 23/96; Beyhakî Delâiî 7/264.
Vakıdî ise Abdül Aziz b. Muhammed, Cafer b. Muhammed isnadıyla babası Muhammed'in: "Peygamber (s.a.v)'in kabrinin üzerinin dümdüz olarak yapıldığını" söylediğini nakleder.
Ama bu haber zayıftır.726[81]
Urve, Hz. Âişe (r.a.)'dan şöyle dediğini nakleder: -Rasûlü Ekrem (s.a.v)'i artık bir daha iyileşemediği hastalığı esnasında:
«Peygamberlerinin kabirlerini mescide çeviren Yahudi ve Hıristiyan'lara Allah la'net etmiştir.» buyururken duydum. Hz. Âişe devamla dedi ki:
-Eğer bu böyle olmasaydı, onun kabri (odada değil) elbette açıtta olacaktı. Ne var ki onun mescide çevrilmesinden korkuldu (ya da bizzat Nebî (s.a.v) kendisi çekindi).727[82]
Peygamber Kesinlikle Halife Tayin Etmedi, Ancak Namaz Meselesi İle Hilafet Hususuna Tembihte Bulundu
Hişam b. Urve, babasından İbni Ömer (r.a.)'m şu haberini nakleder:
-Hançerle vurulduğu zaman babam Ömer (r.a.)'m yanına geldim. Ashab başında onu överek, "Allah seni hayırla mükafatlandırsın." diyorlardı, o da "hem ümit var hem de korku" dedi. Ashab, "Kendi yerine bir halife seçsen" dediler de, «Sağ iken de; ölü iken de sizin bu işinizin mes\ıliyyetini yükle-neyim ha! Sizden gelecek nasibimin bana yetecek kadar olmasını ne kadar isterdim. Ne lehime ne aleyhime olsun. Eğer ben yerime birini halife seçecek olsam, bu işte Örneğim var, benden daha hayırlı bir zat (Ebû Bekir (r.a.)) yerine halife seçmiştir. Eğer böyle yapmaz da, işi size bırakırsam, (yine Örneğim var. Zira) Benden daha hayırlı olan Allah Rasûlü yerine halife seçmemiştir.» dedi. Abdullah b. Ömer derdi ki:
«Babam Allah Rasûlü'nün adını ağzına alınca, onun kesinlikle kendi yerine halife tayin etmeyeceğini anlamıştım.»
Hadisi Buharı ve Müslim birlikte, hem de ayrıca Salim, babası İbni Ömer, babası isnadı ile de ittifak ederek rivayet ettiler.728[83]
Süfyan-ı Sevrî, El Esved b. Kays'm, Amr b. Süfyan'dan şöyle dediğini nakleder:
-Ali (r.a.) Cemel harbinde galib gelince, «Ey insanlar, Allah Rasûlü bu devlet başkanlığı konusunda bize kesinlikle bir vasiyette bulunmamıştır. Biz kendi tercihlerimizle Ebû Bekir'i halife seçtik. O da. bu işi doğrulttu ve doğru durdu. Nihayet esas yoluna geçti gitti. Sonra Ebû Bekir kendinden sonra tercihini Ömer'in halife olmasına koydu. Ömer de bu işi öyle iyi başarıp, Öyle istikametli durdu ki,
726[81] Belazurî Ensabüi Eşraf 1/576 h.no. 1166; Beyhakî Delâil 7/264.
727[82] Buharı Cenaiz 23/96 hadis no. 1390; Beyhakî Delâil 7/264; Nesâî 4/96; Müs-ned 2/365, 5/184; Hakim 4/196; Taberanî Kebîr 1/127, 5/166; Taberanî Sagîr 1/34; Fbû Avâne Müsned 1/399; İbni Ebî Şeybe 2/376.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/346-347
728[83] Buhaı-Î Ahkam 93/51; Müslim imara 1823; Ebû Dâvûd 2939; Tirmizî 2327; Müsned 1/13, 43, 4647; Beyhakî Delâil 7/221.
nihayet bu din yerli yerine oturdu. Ondan sonra bir kısım insanlar bu işte dünyalık aramaya kalktılar. Böylece Allah'ın sonucunu takdir edeceği bir takım olaylar oldu.» dedi.
Bu isnadı hasen bir asardır.729[84]
İmam Ahmed "Müsned"inde Ebû Muaviye'den naklediyor: Bize Abdürrahman b. Ebî Bekir el Kuraşî, İbni Ebî Müleyke yoluylaHz. Âişe'nin şöyle dediğini anlattı:
-Rasülüllah (s.a.v) iyice ağırlaştığmda, Abdürrahman b. Ebî Bekir'e:
«Bana bir levha yahut saç getir, Ebû Bekir'in seçimi için bir mektup yazayım da ona ihtilaf etmesinler.» buyurdu. Abdürrahman kalkıp gitmeye davranmca da:
«Ya Ebâ Bekir! Senin halife olmana karşı ihtilaf çıkarmaya Allah da Mü'min'ler de razı olmaz.» buyurdu.
Enes'teı (r.a.) da buna benzer bir haber nakledildi.730[85]
Şuayb b. Meymûn. Husayn b. Abdirrahman, Şa'bî isnadıyla Ebû Vail (r.a.)'tan şöyle nakleder:
-Ali'ye (r.a.) "bize bir halife seçsen" denilince, "Allah Rasûlü yerine halife seçmedi ki. ben seçeyim." dedi. Lakin Şu-ayb bu rivayetinde tek kalmıştır. Üstelik onun bir çok raünker rivayeti de vardır.731[86]
Şuayb b, Ebî Hamza, Zührî yoluyla Abdullah b. Ka(b b. Malikten naklediyor. İbni Abbas, Abdullah b. Ka'b'a şöyle haber vermiş:
-Vefat ettiği son hastalığmdaki ağrısı sırasında Ali, Rasû-lüllah'm (s.a.v) yanından çıkmıştı. Ashab, "Ya Ebe'l Hasen! Nebî (s.a.v) nasıl?" dediler. "Elhamdülillah biraz iyileşmiş oldu." dedi. O sırada Abbas (r.a.) Ali'nin elinden tuttu ve ona "Vallahi sen üçten sonra sopa kulusun, vallahi ben kesinlikle bu ağrı ile Cenabı Allah'ın, Peygamberini vefat ettireceğini anlıyorum. Ben Abdül Muttalib çocuklarının vefat edeceklerinde yüzlerinin ne renge girdiğini çok iyi bilirim. Haydi Ra-sûlüllah'a (s.a.v) gidelim de bu devlet kime kalacak kendisine bir soralım. Eğer bizden biri ise bunu bilmiş oluruz. Eğer bizden başka birisine kalacaksa konusalımda bize kalmasına vasiyet etsin." dedi. Ali (r.a.) da: "Vallahi eğer biz bu işi Rasûlü Ekrem'den ister, o da bizi men ederse, ondan sonra insanlar bu işi ebediyyen bize vermez. Vallahi ben asla Rasûlü Ekrem'den böyle bir şeyi isteyemem." dedi.
Bu hadisi Buharî naklediyor. Ma'mer ve diğerleri de bu haberi rivayet etmişlerdir.732[87]
Ebû Hamza es Sükkeri, İsmail b. Ebî Halid aracılığıyla Şa'bî'den naklediyor:
729[84] Müsned 1/114; Beyhakî Delâii 7/223.
730[85] Müsned 6/47, 106; bu haberi îbni Ebî Müleyke'nin zayıf olması zayıf kılmaz. Zira bu rivayette İbni Ebİ Müleyke tek değildir. Hem Urve aynı haberi Hz. Âişe'den (6/144) nakleder. Müslim de bunu 2385 no ile nakleder. Buharı de bu haberi Kasım b. Muhammed yolu ile Hz. Âişe'den verir. Hadisin bir başka şahidini zaten Zehebî Enes (r.a.)'tan diye işaret ediyor.
731[86] Beyhakî Delâil 7/223; Ukaylî 2/183; İbni Adiy 4/1318; Buharî Tarihül Kebîr'inde 4/222 (no.2577) Şuayb b. Meymûn'un Husayn'dan alıp Şebabe'nin naklettiği hadiste şüphe var dese de, bundan sonra gelen rivayet bu haberi doğrulamaktadır.
732[87] Buharî İsti'zan 79/27 ve Yasaya 4/3.; Müsned 1/263; Müslim 1637; Beyhakî Deİâil 7/224; Ma'mer'in haberi için bak Beyhakî Delâil 7/225
-Abbas (r.a.), Hz. Ali'ye: "Ben Rasülüllah'm yüzünde ölüm alametleri görüyor gibiyim. Haydi gidip de şu durumu bir soralım! Eğer bizden birini halife seçerse ne ala, yoksa bu işi bize vasiyet etmesini isteyelim." dedi. Hz. Ali de Hz. Abbas'ı (r.a.) azarlayan bir laf etti. Peygamber (s.a.v) vefat edince, Abbas (r.a.) yine Ali'ye (r.a.). "uzat elini de sana biat edelim." dedi. Ali de avucunu yumup geri çekti.
Şabî der ki: Eğer Ali (r.a.) şu iki görüşten birinde bari Abbas'm (r.a.) sözünü tutsaydı deve sürülerine sahip olmaktan daha hayırlı olacaktı. Eğer Abbas da (r.a.) Bedir harbine gelip katılmış olsaydı, insanlar içinde akıl ve görüş keskinliği bakımından kimse ondan üstün kabul edilmezdi.733[88]
Ebû İshak, Erkamb. Şurahbü'den naklediyor:
-îbni Abbas'ı (r.a.) "Rasûlüllah kimseyi yerine vasî tayin etmeden öldü." derken duydum.734[89]
Talha b. Musarrıf da der ki: Abdullah b. Ebî Evfâ'ya (r.a.) "Rasûlü Ekrem (s.a.v) yerine birini tavsiye etti mi ya?" deyince, "Allah'ın kitabına sarılmayı" dedi. Talha b. Musarrıf der ki: Hüzeyl b. Şuhrahbıl dedi ki:
Ebû Bekir (r.a.), Efendimizin vasiyeti üzerine çok müsa-vene etti. Ebû Bekir (r.a.) bu konuda Allah Rasûlü'nden verilmiş bir talimat bulup da bunu (develere bağlanarak üzere takıldığı gibi) burnuna halka gibi geçirmeyi ne kadar istiyordu."
Bu müttefekun aleyh bir haberdir.735[90]
Hemmâm, Katade aracılığıyla Ebû Hassan'dan naklediyor: Hz. AH (r.a.) derdi ki:
-Rasûlüllah (s.a.v) şu elimizdeki sahifelerdekinden başka insanlara söylemediği gizli bir vasiyeti bize de yapmamıştır.
İçinde Peygamber Efendimiz'in Hz. Ali'yi vasi yaptığı yazılı olan ve yalancılıkla tanınan Hammad b. Amr'm Es Sırrı b. Halid'den Cavfer-i Sadık aracılığıyla Ca'fer'in babalarından naklettiği:
«Ya Ali! Mitmin kimsenin üç alameti vardır;
1- Namaz,
2- Oruç,
3- Zekat» diyerek uzun uzadıya anlattığı hadis ise tam bir uydurmadır.736[91]
733[88] Beyhakî Delâil 7/225.
734[89] Beyhakî Delâil 7/226. Orada şu izah vardır. Erkam derki, İbni Abbas'a (r.a.), "Rasûlüllah herhangi birini yerine halife olsun diye vasiyyet etti mi?" diye sordum da bana dediki:
«Hz. Rasûlüllah vefat hastalığında Âişe'nin (r.a.) evindeydi. Başını kaldırıp. "Ali'yi çağırın!" buyurdu. Âişe de, "Ebû Bekir'i çağıralım mı?" deyince "Evet" dedi. Hafsa da "Ömer'i çağıralım mı?" deyince ona da "Evet" dedi. Ümmü Fazl'ın "Amcan Abbas'ı da çağıralım mı demesine de 'Evet' deyince çağırdılar. Onlar gelince Rasûlüllah bir şey demedi... deyip metindeki sözü söylüyor.
735[90] Buharî 55/1; Müslim 1634; İbni Mâce 2696; Müsned 4/382.
736[91] Beyhakî Delâil 7/229; Beyhakî bu habere değinip birazım naklettikten sonra "Bu uydurma bir hadistir. Ben bu kitabın başında 'Uydurma olduğunu bildiğim bir haberi kitabıma almama şartı koydum.1'1 demektedir.
Hz. Ali'nin (r.a.) Peygamber tarafından tayin edildiğine dair Rafızüer de pek çok uydurma rivayetler vardır.
İbni İshak der ki: Bana Salih b. Keysân.. Zührî'den Ubey-dullah b. Abdillah'ın şöyle dediğini haber verdi:
-Rasûlüllah (s.a.v) vefatı esnasında şu üç şey dışında herhangi bir vasiyyette bulunamamıştır,
1- Hayberdeki Rehavî'lere yüz vesak, Darîli'lere yüz vesak, Şeybeli'lere de yüz vesak, Eş'arîlere de yüz vesak hurma vergisi kesilmesi,
2- Üsame ordusunun yola çıkarılması,
3- Arap yarım adasında iki ayrı dine fırsat verilmemesi (oradan Ehli Kitab'ın çıkarılması.)
Bu mürsel bir hadistir.
Kays b. Ebî Hazim aracılığıyla İsmail b. Ebî Halid, Cerîr b. Abdillah'tan şöyle nakleder:
-Rasûlüllah beni Yemen'e göndermiş idi. Bahrayn'da iken
Yemen halkından biri Kelâ oğullarının diğeri Amr oğullarının lideri olan iki adama rastladım. Onlara Hz. Rasûlüllah'dan (s.a.v) bahsetmeye başlamıştım. Bana, "Eğer şu anlattıkların doğruysa senin bu bahsettiğin zat üç gün evvel eceline uğramıştır." dediler. Bir haber alabilmek ümidiyle Medine'ye doğru yola düştüm, onlar da benimle beraber geldiler. Yolun birazını katetmiştik ki, bize Medine tarafından gelen bir kervan rastladı. Biz durumu onlara sorduk. Onlar da: "Rasûlüllah (s.a.v) vefat etti, Ebû Bekir halife seçildi, insanlar şu anda sulh ve sükun içinde." dediler. Yanımdaki bu iki adam bana: "Sen artık yoluna git ve arkadaşına haber ver ki, biz gelmiş idik. înşaallah belki Yemen'e geri dönebilirz." dediler. Ve Yemen'e geri gittiler.
Ben onların kıssasını Hz. Ebû Bekir'e (r.a.) anlatınca "On1 lan da beraberinde getirseydin olmaz mıydı." dedi.
Daha sonra (Hz. Ömer devrinde Medine'ye göçüp gelen) Amr oğulları lideri bana «Ya Cerir! Senin benim üzerimde bir keremin var. Ben sana bir haber vereceğim. Ey Arap topluluğu siz herhangi bir emiriniz öldüğünde yerine bir diğerini müşavere yolu ile emir seçtiğiniz sürece kesinlikle hayır içinde olacaksınız. Ama bu hilafet seçimi müşavereyle değil de kılıç (ve kuvvet) zoruyla elde edildi mi artık halifeler kral olmuş olacaklar ve halifeler, Peygamber ahlakıyla, değil de krallara ait öfkelenmeyle öfkelenip onların hoşlandığı şeylerden hoşlanacaklardır.» dedi.737[92]
Rasulü Ekrem'in Terikesi
Ebû İshak eş Şîrazî, Müminlerin annesi Cüveyriyye'nin (r.a.) kardeşi Rasûlüllah'm kayını Amr b. el Haris el Huzâî' nin şöyle dediğini anlatıyor:
737[92] Buharî Meğazî 64/64; Müsned 4/363; Beyhakî Delâil 7/270.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/348-353
-Vallahi, Rasûlüllah (s.a.v) beyaz katırı, silahı ve sadaka olarak vakfettiği toprağı dışında vefat ederlerken ne Dinar ne dirhem ne köle ne cariye ne de herhangi bir mal bırakmıştır.
Haberi Buharî nakleder.738[93]
Avmeş, Ebû Vail, Mesrûk isnadıyla naklettiği haberinde Hz. Âişe'den şöyle dediğini rivayet eder:
-Rasûlüllah (s.a.v) ne dinar, ne dirhem, ne koyun, ne sığır bıraktı ve ne de bir şey vasiyet etti.
Haber Müslim'in Sahihindedir.739[94]
Misar, Âsim, Zirr isnadıyla Hz. Âişe'nin (r.a.): "Bana siz Allah Rasûlü'nün mirasını mı soruyorsunuz? Rasûlüllah (s.a.v) Dinar da, dirhem de, köle de, cariye de bırakmadı." dediğini anlatır.740[95]
Urve, Hz. Âişe'den (r.a.) naklediyor:
-Rasûlüllah (s.a.v) vefat ettiği zaman benim evimde (yiyecek olarak) sadece arpa yarması741[96] vardı. Ben de usanmcaya kadar ondan yedim. Tüketip de hiç kalmayınca "Keşke yiyip bitirmeseydim." dedim.
Haber muttefekun aleyhtir.742[97]
El Esved, Hz. Âişe'den (r.a.) naklediyor:
-Rasûlü Ekrem (s.a.v), otuz ölçek arpa karşılığında (borcu Ödenince geri almak üzere) zırhı (bir Yahudi'de) rehin iken vefat etmiştir.
Hadis Buharî'dedir.743[98]
Abbasi halifelerinin himayesinde bulundan Efendimizin bürdesine gelince, bu konuda Yunus b. Bükeyr, İbni İshak' tan Tebük seferi hadisesini naklederken şöyle temas ediyor: "Nebi (s.a.v) Efendimiz Eyle halkına, onlara eman verdiğini bildiren mektubu ile birlikte kendi hırkasını da vermiş idi. Onu da onlardan Ebu'l Abbas Abdullah b. Muhammed el Seffah üç yüz Dinar'a satın almış idi.744[99]
738[93] Buharî Vasaya 35/1, Cihad 55/61, 86; Nesâî 6/229; Müsned 4/176; İbni Sa'd 2/316; Beyhakî Delâil 7/273; Hakim Müstedrek 1/419; Darakutnî 4/185
739[94] Müslim 1635; Nesâî 6/240; İbni Mâce 2695; Müsned 6/44; Beyhakî Delâil 7/273; Ebû Dâvûd 2863; İbni Ebî Şeybe 11/207; İbni Sa'd 3/316; Darakutnî 4/185; Temhîd 215.
740[95] Müsned 1/200, 201; îbni Sa'd 3/316; Beyhakî Delâil 7/274.
741[96] "Yarma" Toros lehçesinde bir çok şeye kullanılır. Derelerin iki kenarını yararak geçtiği yere "Yâr" denir. Bunu insan yapınca yarma olur. Arpa buğday vs. değirmende hafif parçalanırsa buna "Kırma", bu işi el değirmeni ile yemeklik için yapılırsa buna da "Yarma" denir.
742[97] Buharî 81/16 hadis no. 6451; Müslim 2973; Müsned 6/108; îbni Mâce 3345; Beyhakî Delâil 7/274.
743[98] Buharî Cihad 56/89; Meğazî 64/86; Tirmizî 1232; Nesâî 7/303; İbni Mâce 2436; Müsned 1/236, 300, 301, 361, 3/102, 133, 208, 238, 6/453, 457; İbni Savd 2/317; Beyhakî Delâil 7/274.
744[99] İbni Hişam 4/178; Beyhakî Delâil 7/278; Zehebî burayı kısaltmıştır. Asını el Ahval derki:
-Peygamber'İ m izin su tasını Enes'in (r.a.) yanında gördüm. Biraz paslan-mıştı. Üçte biri gümüş olup irice idi. Enes bize "Bu bardakla Rasûlüllah'a şu kadar su verdim." derdi. Sapı demir idi. Enes orayı altın yaptırmak isteyince Ebû Talha "Rasûlüllah'm yaptığı şeyi değiştirme" deyince öylece bıraktı. Bak Müsned 3/139, 155, 259.
Süfyan b. Uyeyne, Velîd b. Kesir, Hasen b. Hüseyin isnadıyla Fatıma bn. elHüseyn'den şöyle nakleder:
-Efendimizin vefat ettiğinde tezgahta dokunma iki hırkası vardı.
Bu ve üst haber mürseldir.745[100]
Zehebî der ki: Buradaki (tezgah dediğimiz) "El Haffû" üzerine iplik sarılan ve "el Mitvât" (Toroslar'da Astar) diye ad verilen ağaca denir.
Zema b. Salih, Ebû Hazım'dan' Sehl b. Sa'd'm (r.a.) şöyle dediğini anlatır:
-Rasûlüllah (s.a.v) yün dokuma bir cüppe sahibi olarak vefat etmiştir.
Haberin isnadı sahihtir.746[101]
Hz. Fatıma'nın (R.A.) Miras Olarak İstediği Mallar
Zührî der ki: Bana Urve anlattı ki, kendisine Hz. Âişe (r.a.) şöyle haber vermiş:
-Peygamberin (s.a.v) kızı Fatıma (r.a.) Efendimizin vefatından sonra, Ebû Bekir'e (r.a.) haber yollayarak, Allah'ın harp ganimetlerinden Rasûlüne bağışlamış olduğu kısımdan. Rasûlü Ekrem'den kendine düşen mirası istemek üzere haber salmıştı. Fatıma (r.a.) Nebî'in (s.a.v) sadaka olarak bırak-tığı Medine ve Fedek'teki yerler ile Hayber'den düşen Humus (beşte bir) hisseyi istiyordu. Ebû Bekir (r.a.) da: Rasûlüllah (s.a.v) kesinlikle:
«Sadaka olarak bıraktığımız mala mirasçı bırakmayız. Muhammed'in ailesi, Allah'a ait olan bu maldan sadece yiyebilirler, ama yiyecek şeyler üzerine bir şey ilave etme hakları yoktur.» buyurdu.
Şimdi ben, Vallahi Rasûlü Ekrem'in sadakalarını sadaka olarak kendi hayatında bırakmış olduğu şekilden başka bir şekle çeviremem. Bu konuda kesinlikle Allah Rasûlü nasıl amel etmiş ise o şekilde uygulamada bulunacağım, dedi. Böylece Ebû Bekir (r.a.) Fatıma'ya (r.a.) bu sadakalardan bir şey vermeyi reddetti. Bu yüzden Fatıma (r.a.) da Ebû Bekir'e (r.a.) karşı içinde bir kırgınlık duydu. Ebû Bekir (r.a.) dedi ki:
Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki, Peygamberin (r.a.) akrabalarına karşı sıla-i rahim yapmaklığım (onlara olan bağı ve hakkı devam ettirmem,) bence kendi akrabalarımdan
daha Öncelikli ve efdaîdir. Ama bu mal hususunda benimle sizin aranızda sürtüşme konusu olan mevzuda asla haktan dönemem. Rasûlü Ekrem'i uygularken gördüğüm bir şeyi uygulamaya koymadan asla bırakamam, dedi.
Hadisi Buharî naklediyor.747[102]
745[100] Beyhakî Delâil 7/279.
746[101] Beyhakî Delâil 7/279.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/354-356
Ebû Bürde (r.a.) anlatıyor: Hz. Âişe'nin (r.a.) yanma girmiştim. Bize Yemen'de dokunma kaba bir izar ile sizin (Mü-lebbede) keçeli dediğiniz şeylerden bir elbise çıkarıp gösterdi ve. Peygamberin (s.a.v) bu iki elbise içinde vefat etmiş olduğuna yemin etti.
Bu haber müttefekun aleyhtir.748[103]
Zührî der ki: Bana Hz. Hüseyin'in (r.a.) oğlu Ali haber verdi ki, Hz. Hüseyin'in (r.a.) şehadetinden sonra Medine'ye geldiklerinde kendisine Misver b. Mahrame (r.a.) rastlamış ve ona: "Benim senin için yapabileceğim bir emrin var mı?" diye sorunca o da, "Hayır!" demiş Mahrame, "Peki sana Rasûlüllah'm (s.a.v) kılıcı verildi mi? Eğer öyle ise insanların bunu almak için sana galip gelmesinden korkarım. Allah'a yemin ederim ki, onu bana verecek olursan benim canımı almadan kimsenin eli ona ulaşamaz." dedi.
Hadisi Buharî ve Müslim ittifakla rivayet ederler.749[104]
îsâ b. Tahman der ki: Enes (r.a.) bize bir çift dibağlanmış deriden mamul ayakkabı çıkarıp gösterdi. Onların iki tane bağı vardı. Daha sonra Sabit bana Enes'ten naklen anlattı ki, meğer bunlar Rasûlüllah'm (s.a.v) ayakkabıiarıymış.
Haberi Buharî naklediyor.750[105]
747[102] Hadisin Müsneddeki bir diğer rivayeti şöyle biter: Ebû Bekir (r.a.):
-Ben onun yaptığı şeylerden birini bırakırsam ayağımın kayacağından korkarım, dedi. Âişe (r.a.) devamla derki: Peyğamber'in fs.a.v) Medine'deki bu sadakasını Ömer (r.a.) Ali ile Abbas'a verdi. Ali orayı Abbas'tan aldı. Hayber ve Fedektekini vermedi ve: «Bunlar Peyğamber'in Vakfıdır. Ümmetin başına gelen felaketler için ayrılmıştır.» deyip bunları devlet başkanının tasarrufuna bıraktı. Bu gün de (o zaman) hala aynıdır.
Buharî Feraiz 85/3, Vasaya 55/32, Fazaİlüs Sahabe 62/12, Meğazî 64/14; Müslim 1758, 1759, 1761; Ebû DâvÛd 2963, 2968, 2975; Tirmizî 1658; Nesâî 7/132; Muvatta 1823; Müsned 1/6, 9; kısa olarak da 1/4, 10, 20, 47, 48, 49, 60, 164, 179, 191, 6/145, 262; İbni Sâ'd 2/315; Beyhakî Delâil 7/279, 280; Beyhakî Süneni Kübra 6/299, 300, 301, 302; Abdürrezzak 9772, 9773, 9774; Temhîd 8/151, 152, 153, 155, 167; Tirmizî Şemail 21C, Ebû Ya'la Müsned 1/2, 3, 4, 43, 2/838; Humeydî Müsned 22.
748[103] Buharî 77/19, 57/5; Müslim 2080; Ebû Dâvûd 4036; İbni Mâce 3551; Müsned 6/131; Beyhakî Delâil 7/275, 276.
749[104] Buharî Humus 57/5; Müslim 2449 (95); Ebû Dâvûd 2069; Beyhakî Delâil 7/277.
750[105] Buharî Humus 57/5; Beyhakî Delâil 7/277.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/357-359
13.BÖLÜM
EFENDİMİZ’İN EŞLERİ
Saîd b. Ebî Arûbe, Katâde'den "Rasûlüllah (s.a.v) on beş hanımla evlendi. Bunlardan on üçü ile zifafa girdi. Yanında on bir hanımının hepsi birlikte yaşadığı oldu. Dokuzu hayatta nikahı altındayken vefat etti." diye nakleder.751[1]
Efendimizin (a.s.) zifaf yapmadan boşadığı ikisine gelince. Bunları kadınlar telkinle ifsad etmişlerdi. Rasûlü Ekrem de onları zifaf öncesi boşadı. Bu ifsad şöyle cereyan etti:
Kadınlar bunlardan Cüveyriye adlı olanına "Peygamber zifaf için sana yaklaşınca sen geri çekilip yaklaştırma." dediler, o da öyle yapınca Nebî (s.a.v) onu boşadı. Diğer kadın da Efendimizin (s.a.v) oğlu İbrahim vefat edince "Eğer o peygamber olsaydı oğlu ölmezdi." dedi. Nebî (s.a.v) de onu boşadı.752[2]
Hanımlarının beşi Kureyşli'dir:
1- Âişe,
751[1] El Muhabbar s.98; Ebû Ubeyde Kasım b. el Müsenna, Tesmiyetü Ezvacin Ne-biyyi s.77; Beyhakî Delâil 7/288.
752[2] İbni Savd 2/141; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s.70; Beyhakî Delâü 7/289.
2- Hafsa,
3- Ümmü Habibe,
4- Ümmü Seleme,
5- Sevde bn. Zem'a.753[3]
6- 6.cı hanımı Meymûne bn. el Haris, Hilal kabilesinden.
7- Cüveyriye bn. el Haris, Huzâa'dan,
8- Safiyye bn. Huyey b. Ahtab Hayber Yahudi'lerinden ve Harun Peygamberin neslinden,
9- Zeynep (bn.) Cahş, da Esedoğullarmdan idi. Efendimiz bu dokuz hanımı da kendi nikahı altındayken vefat etmişti.754[4]
Dâvûd b. Ebî Hind, İkrime yoluyla İbni Abbas (r.a.) nakleder:
-Nebî (s.a.v), Esas b. Kays kızı Kuteyle ile de evlenmek istemiş ve ona bildiremeden vefat etmişti. Böylece Allah onu Nebî'den (s.a.v) uzak kıldı.
İbrahim b. Fadl, Hammad b. Seleme, Dâvûd b. Ebî Hind is-nadıyla Şa'bî'den şöyle rivayet eder:
İkrime b. Ebî Cehl, Kays kızı Kuteyle ile evlendi. Ebû Bekir (r.a.) bunu duyunca İkrime'nin boynunu vurdurmak istedi. (Bir rivayette evini üstünden yakmayı aklına getirdi.) Bunun üzerine Ömer (r.a.) Ebû Bekir'e itiraz ederek, "Rasûlüllah (s.a.v) o kadına ne bu meseleyi çıtlattı, ne de ona zifafa girdi." dedi. Sonra bu kadın oğlan kardeşiyle birlikte dinden çıktı da kendini Allah ve Rasülü'nden uzaklaştırdı. Ebû Bekir o kadını boşatmcaya kadar ikrime ile uğraştı.755[5]
Vakıdî bu konuda İbni Ebî Zinad, Hişam yoluyla babası Urve'den nakleder: Valîd b. Abdi'l Melik kendisine bir mektup yazarak ona; "Nebî (s.a.v) Eş'as'ın kız kardeşi olan Kuteyle ile evlendi mi?" diye sormuştu. Urve de "O kadınla asla evlenmedi. Kindeli kadm ile de evlenmedi. Ancak Efendimiz Benu'l Cevn'in bacısı ile evlendi. Kadm Medine'ye gelip de Efendimiz yüzüne bakınca onu boşadı ve ona zifaf etmedi." diye yazdı.756[6]
Yine bir rivayette bu kadının Fatıma bn. ed Dahhak olduğu söylenir.
Bana Muhammed b. Abdillah'm anlattığına göre, Zührî "O kadm Fatıma bn. ed Dahhak olup Peygambere «Senden Allah'a sığmıyorum.» demiş, Efendimiz de onu boşamış idi. Daha sonra o kadm deve mayısı (pisliği, kığısı) toplar ve «Ben eşki-yanın ta kendisiyim.» dermiş. Rasûlü Ekrem hicretin sekizinci yılında almıştı, bu kadm altmış yılında öldü." der.757[7]
753[3] Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi 77; Beyhakî Delâil 7/289.
754[4] Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi 77; Beyhakî Delâi] 7/289. 5: Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi 72, 73; İbni SaM 8/147, 148.
755[5] İbni SaM Tabakat 8/148; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi 72; Beyhakî Delâil 7/288.
756[6] İbni SaM 8/148; Teylül Müzeyyit Taberî s.611; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s.70.
757[7] tbni SaM 1/141; Taberî Zeylül Müzeyyed 611; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s. 70.
İbni İshak anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v). Esma bn. Ka'b el Ceveniyye ile de evlilik yapmış ama onu da
zifafa girmeden boşamiştır.758[8]
Rivayet edildiğine göre, Amra bn. Yezid ile de evlenmiştir. Bu, daha Önce Abdü'l Muttalib'in torunu
Fazl b. Abbas'm hanımı imiş.759[9]
Burada Vakıdî der ki: İşte bu tam inkarı gereken bir haber. Zira Fazl (Efendimiz öldüğünde bile)
evlenmeyecek kadar küçük bir çocuktu.
Katade derki: Rasûlüllah (s.a.v) Yemen'den Esma bn. Nuv man el Cevniyye ile de evlendi. Zifafa
girince bu kadını "Gel!" diye çağırınca, "Ben neye geleceğim, sen gel!" dedi. O da kadını
boşadı.760[10]
Vakıdî der ki: Bana Abdullah b. Cafer, Amr b. Salih'ten nakledildiğine göre, Saîd b. Abdürrahman b.
Ebzâ şöyle demiş: Bu Cüveyneli kadm Peygamber e "Senden Allah'a sığınırım." demiş. Zira
kendisine «Böyle davranman seni onun yanında daha itibarlı yapar.» denilmiş. Bu kadına endamı
ve güzelliği sebebiyle tuzak kurulmuş Daha sonra bu oyun Peygamber'e (s.a.v) anlatılınca:
«Bunlar Yusuf'u (a.s.) saptırmaya uğraşanlardır.» buyurmuştur. Bu olay dokuzuncu hicri yılda
oldu.761[11]
Hişam b. el Kelebî, babası Kelebi, Ebû Salih isnadıyla İbni Abbas'tan (r.a.) şöyle dediğini anlatır:
Esma bn. Nuvman «Senden Allah'a sığınırım.» deyince Allah Rasûlü Öfke ile dışarı çıktı. Eş'as b.
Kays kendisine "Allah sana kötü bir şey olmasından korusun, ya Rasûlallah! Seni güzellikte ve
şerefte bundan daha üstün biriyle evlendireyim mi?" diye sordu. Nebî (s.a.v) de, "Kim?" buyurunca,
"Bacım Katile, onu sana verdim." dedi. Sonra Eş'as bacısını almak için Hadramuta gidip onu getirdi.
Geldiklerinde Rasûlüllah' in (s.a.v) vefat ettiği haberini aldılar. O da bacısını geri yolladı. Daha sonra
o da bacısı da dinden döndüler.762[12]
Katâde ve diğerlerinden rivayet olunduğuna göre, Nebî (s.a.v) Benî Selem'den Salt kızı Sena ile de
evlilik akdi kurmuş ama, Peygamber (a.s.) ona ulaşmadan kadın vefat etmiş.763[13]
İbni Ömer (r.a.) da, "Rasûlüllah'm hanımları arasında Benî Kilablı Sena bn. Süfyan diye biri vardı."
derse de bu rivayet hiç bir şekli ile sahih olamaz.764[14]
Rasûlüllah (s.a.v), Ebû Üseyd es Sâıdî'yi Âmir oğullarından Amra bn. Yezîd denen kadına düğürcü
758[8] İbni SaM 1/145; İbni Abdül Berr İstiab 4/1875, 1876; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s. 70.
759[9] Beyhakî Delâil 7/287
760[10] İbni SaM 8/145; Zeylül Müzeyyeb 614; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi 70; Beyhakî Delâil 7/287.
761[11] İbni Savd 8/144, 145.
762[12] ibni Sa d Tabakat 8/147.
763[13] İbni SaM 8/149; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s.73; Beyhakî Delâil 7/288.
764[14] İbni Sa'd Tabakat 8/149; Beyhakî Delâil 7/288.
gönderip onunla evlilik akdi yapmıştı. Daha sonra kadın da alaca hastalığı (veya sedef) olduğu
haberi kendisine ulaşınca onu boşadı.765[15]
Vakıdî der ki: Bana Ebû Maşer anlattı ki, "Nebî (s.a.v) Müleyke bn. Ka'b ile evlendi. Onun eşsiz
derecede güzel olduğu söylenirdi. Hz. Âişe onun yanma girdi ve, "Sen babaym katili ile evlenmeye
haya etmiyor musun?" diye iğva verince o da, Peygamber'e "Senden Allah'a sığınırım." dedi.
Efendimiz de onu boşadı. Bunun üzerine onun yakınları Rasûlü Ekrem'e gelip, "Ya Rasûlallah! O
henüz yaşça küçük, onun kendine ait bir görüşü yoktur, o aldatılmış onu geri alsan." ricasında bulundularsa
da, Efendimiz onların bu ricasını kabul etmedi. Onlar da "Bu kadını evlendirmemize izin
ver." dediler. Efendimiz de izin verdi. Bu kadının babasını Mekke Fethi günü Halid b. Velid
(Handeme'de) öldürmüştü.766[16]
Bu hadis de bir üstteki gibi sakattır. Vakıdî'nin Abdül Aziz el Cündaî, babası Ata el Cündeî isnadıyla
naklettiği şu haber bu ikisinden daha da çürüktür:
«Nebî (s.a.v) Leysli Müleyke bn. Kab'ı sekizinci yılın Ramazan 'ında nikahladı ve zifaf yaptı. Bu kadın
Efendimiz'in hayatında onu nikahı altında öldü.» Vakıdî bu haberi verip sonra, "arkadaşlarımız bu
haberi inkar ediyorlar" diyor.767[17]
Ukayl, Zührî'den naklediyor: Nebî (s.a.v), Benî Kilab'dan bir hanımla evlendi, sonra ayrıldı. Ahmed
b. Ebî Hayseme der ki: "Bana ulaşan bir bilgiye göre bu kadın Âliye bn. Zabyanıdı.768[18]
Bu konuda Hişâm b. Kelebî de der ki: Efendimiz Âliye bn. Zabvan'ı aldı. Uzun süre beraber kaldılar
sonra onu boşadı.
Bana bunu Kilab oğullarından birisi anlattı.769[19]
Müfaddal el Ğulabî, Ali b. Salih aracılığıyla Ali b. Mücahit'den şöyle naklediyor:
Rasûlüllah (s.a.v) Salebli, Hüzeyl kızı Havle ile nikahlandı. Bu kadın Şam'dan Efendimiz'e gitmek
üzere yola çıkarıldı. Yolda vefat etti. Bunun üzerine teyzesi Şerafe bn. Füdale ile nikahlandı ise de o
da yolda öldü.770[20]
Sehl b. Zeyd el Ensarî'nin şöyle dediği rivayet olunur: -Nebi (s.a.v) Efendimiz Beni Ğıfâr kabilesinden
bir hanımla evlenip zifaf yaptı. Zifaftat kadının vücudunda baras hastalığı aklığı görünce ona:
«Haydi ailevin yanına dön.» buyurdu. Kadının mihrini tam olarak Ödedi.771[21]
(Zehebî der ki:) Ben bu ve buna benzer zayıf rivayetleri buraya bu kadar yalana hayret feza bir
765[15] İbni Sa'd 8/141; Tesmiyetü Ezvacin Nebiyyi s.69; Beyhakî Delâil 7/286.
766[16] İbni Sa’d 8/148.
767[17] İbni Sa’d 8/148, 149
768[18] Alt kaynağa bak.
769[19] İbni Sa’d 8/143; Beyhakî Delâil 7/286.
770[20] İbni SaM 8/160, 161; Nihayetül İreb İS/195. Bu hanım Dıhye b. Halife'nin bacısıdır.
771[21] Buharı Tarihül Kebîr 7/223; Beyhakî Süneni Kübrâ 7/39, 342; Hakim Müste-drek 4/34'de Tahavî Müşkil 1/267'de bunu Ka'b b. Ucra'dan (r.a.) nakleder ve
hüküm vermezse de Zehebî Telhisinde "Ravî sika değil" der. Darakutnî 4/29.
dikkat çekmek için aldım, yoksa bunların gerçek olduğunu kabul ettiğimden degıl.772[22]
Efendimiz'in Cariyeleri Cariyeleri:
Mariye: Efendimizin cariyelerinden biri oğlu İbrahim in annesi Mariye idi.773[23]
Reyhane: Vakıdî der ki: Bana İbni Ebî Zfb, Zührî'nin şöyle dediğini anlattı:
-Rayhâne, Rasûlü Ekrem'in cariyesi idi. Onu azad edip onunla evlendi. Reyhâne kendi ehli arasında
da hicaba bürünür ve, "Beni Allah Rasûlü'nden sonra kimse göremiyecek." derdi. Vakıdî devamla
der ki: Bize göre bu daha sağlam bir haberdir. Peyğamber'den (s.a.v) Önce Reyhane'nin kocası el
Hakem idi. O, Benî Nadr kabilesindendi. Bu hadiseyi Asım b. Abdillah b. el Hakem. Amr b. el
Hakem'den şöyle nakleder': Rasû-lüllah (s.a.v): Reyhane bn. Zeyd b. Arm b. Hanafe'yi azad etti. O
son derece güzeldi. Reyhane, "Rasûlüllah benimle evlendi ve bana on iki buçuk okıyye mihir verdi.
Benimle zifafa girdi ve bana da hanımları arasında gün tayin etti." der. Efendimizi çok severdi.
Efendimizin veda haccı dönüşünde vefat etti. Efendimizin (s.a.v) onunla evliliği hicri altıncı senenin
Muharreminde vuku buldu.774[24]
.Vakıdî der ki: Bana Abdullah b. Cafer, İbnü'l Hûd aracılığıyla Sa'lebe b. Ebî Malikin şöyle dediğini
anlattı:
-Reyhane, Benî Nadr'dan idi. Rasûlüllah (s.a.v) onu harp esirleri arasından almış, azat edip onunla
evlenmişti. Reyhane Rasûlüllah'm nikahı altındayken öldü.775[25]
İbni Vehb der ki: Bana Yûnus, İbni Şihab'dan şöyle nakletti:
-Rasûlüllah (s.a.v), Reyhane'yi cariye olarak aldı ama sonra azat etti. O da ailesinin yanma geri
döndü.
772[22] Tabi bunlar arasında rivayeten son örnekte olduğu gibi sahih olanlar da vardır. Tahavî konudaki ihtilafı işlemiş, İbni SaM da gayet tafsilatla anlatmıştır.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/361-366
773[23] İbni SaM 8/216; Tesmiyetü Ezvacın Nebiyyi s.75; Nihayetül İreb 18/207; Hakim Müstedrek 4/38, 39'te ona tam bir bab ayırır. Biz birini teberrüken alalım.
Zira o, Peygamberimiz'İn oğlu İbrahim'in anası idi.
Urve, Hz. Âişe'den (r.a.) naklediyor:
-Marİye, Rasûlüllah'a hediye edildi. Beraberinde amca oğlu da vardı. Bu onun yanına gelir giderdi. Bu zatın gidişi iftiracıların diline dolandığı bir hadise olmuştu.
İbrahim doğmuştu, Mariye'nin sütü ona yetmediği için geçi sütü satın alıp onunla bebeğini besliyordu. Böylece Efendimizin oğlu çok ge-liŞİp güzelleşmişti.
İbrahim'i Nebî'in (s.a.v) yanına getirdikleri günün birinde Allah Rasûlü bana, "Nasıl buluyorsun bebeği?" diye sordu. "Kim keçi eti ile beslenirse onun eti
güzelleşir." dedim. "Ya bana benzeyişine ne dersin?" deyince birden bütün kadınların hastalığı olan kıskançlık damarım kabardı da, "Ben bir benzerlik
göremiyorum." deyip çıktım. Rasûlü Ekrem'e insanların Marİye ve amcası oğlu hakkındaki dedikodusu ulaşmıştı, Hz. Âli'ye, "Şu kılıcı alıp git ve bulduğun yerde
Mariye'nin amcaoğlunun boynunu vur." buyurdu. Hz. Ali onu bir bahçede bulduğunda, Hurma topluyordu. Âli'yi kılıçla görünce korkup ağaca tırmanmak isteyince
üzerindeki elbisesi düştü. Ali baktı ki, adam kadın gibi, erkeklik aleti yok. (İbni Sa'd 8/125'te bu kıssayı Vakıdî yoluyla Hz. Alî'den verir ve «Ali kılıcını kınına sokup
geri gelip de anlatınca Efendimiz «Doğru yaptın. Zira olayın şahidi olayın gaibinin görmediği şeyleri görür.» buyurdu.) Bak. Buharî Tarih 1/177; Hatib Tarih 3/64;
Müsned 1/83; Ebû Nuaym Hılye 7/93.
Mariye'yi İskenderiye Kiralı Mukavkıs, Efendimiz'e bir takım hediyelerle yolladı, Hz. Ömer'in hilafetinde Hicret'in onaltıncı yılı Muharrem ayında vefat etti.
Cenazesini Ömer kıldırdı. Kahri Bakî mezarlığındadır.
774[24] İbni SaM Tabakat 8/129, 130; Tesmiyetü Ezvacın Nebiyyi s.75.
775[25] İbni SaM Tabakat 8/130.
(Zehebî der ki) Bu daha uygun ve daha doğrudur.776[26]
Ebû Ubeyde der ki: Rasûlüllah'm (s.a.v) dört tane hizmetçi cariyesi vardı. Mariye, Reyhane (Benî
Kureyza'dan), Cemile (ki bunu Efendimizin hanımları yanıltmışlardı) ve Zeynep bn. Cahş'm (r.a.)
Peygamberimiz'e hediye ettiği bir Cariye.777[27]
Zekeriyya b. Ebî Zaide, Şa'bî'nin:
«Hanımlarından dilediğini tehir eder, dilediğini de yanında barındırırsın.» (Ahzap 51) ayeti hakkında
"kadınlardan kendisini Peygambere (s.a.v) hibe edenler vardı. Rasûlü Ekrem kiminin yanma girmiş,
kimini tehir etmişti. Bunlarla Efendimiz'den sonra evlenilmedi. Bunlardan biri de Devs kabilesinden
olan Ümmü Şerîk idi." dediğini anlatır.
Hişam b. Urve, babasının şöyle dediğini anlatır: Biz kendi aramızda Ümmü Şerîkln kendini Nebî'ye
(s.a.v) hibe ettiğini ve çok salih bir hanım olduğunu bahsederdik.778[28]
Hişam b. Kelebî babası aracılığıyla Ebû Salih'in İbni Abbas'dan (r.a.) şöyle dediğini nakleder:
Leyla bn. Hatîm, Nebî'ye (s.a.v) geldi ve kendisini Nebî'ye (s.a.v) arz etti. Efendimiz de: "Öyle
yaptım." dedi. Kadın kavmine gidip, "Nebî (s.a.v) benimle evlendi." dedi. Kavmi de ona, "Sen çok
kıskanç bir kadınsın, Efendimizin hanımlarını kıskanırsın da bu vesile ile Peygamberin bedduasını
alırsın." dediler. Kadın da Efendimiz'e geri gelip. "Benim anlaşmamı bozar mısın?" dedi. Nebî (s.a.v)
de "Haydi bozdum." buyurdu.779[29]
Nebî (s.a.v) Efendimiz Ebû Talibin kızı (Hz. Ali'nin ablası) Ümmü Hanî'yi, Âmir kızı Dubâa'yı, Beşame
kızı Sayfiy-ye'yi de almak için düğürcü oldu ise de onlarla evlenmesi nasip olmadı.
Allah (c.c.) her şeyi daha iyi bilendir.780[30]
776[26] İbni SaM Tabakat 8/130; Hakim Müstedrek 4/41.
777[27] İbni SaM 8/154, 155; İbni Mâce 20000; Nihayetül İreb 18/201.
778[28] İbni SaM 8/156.
779[29] İbni SaM 8/150, 151.
780[30] Üsdül Gabe 5/490; Muhabbar 96; Nihayetül İrab 18/250.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/367-370
14.BÖLÜM
HİCRETİN BİRİNCİ YILI HADİSELERİ
Efendimizin Medine'ye Gelişi
İmam Buharı "Sahih"'inde Zührî hadisi olarak Urve aracılığıyla Hz. Âişe (r.a.)'m şöyle dediğini anlatır:
Medine'de bulunan Müslüman'lar, Rasûlüllah'm (s.a.v) Mekke'den yola çıktığını işitmişler ve bu sebeple (Vâkım) taşlığına kadar her sabah çıkıp Efendimizin yolunu gözlerler ve Güneş yükselip de harareti iyice artınca geri dönmeye mecbur kalırlardı.
Bir gün yine aynı minval üzere geriye dönmüşlerdi. O sıra Yahudi'nin birisi, Medine'yi çevreleyen kale suru gibi yüksek evlerden birine çıkmış bekliyordu. İşte bu herif Rasûlü Ekrem (s.a.v) ile arkadaşlarını beyaz elbiseler içinde sanki onları serap bürüyüp bir gösterip bir kaybediyormuş gibi gördü. Zührî der ki:
-Bana Urve'nin haber verdiğine göre "Rasûlüllah (s.a.v) Efendimiz bu yolculuk esnasında, Şam'dan ticaretten dönmekte olan Müslüman'lardan müteşekkil bir grup arasında Zübeyr (r.a.)'a rastlamıştı. Zübeyr de Rasûlü Ekrem ile Ebû Bekir (r.a.) a beyaz bir elbise giydirmiş imiş" Zührî devamla der ki:
-İşte o Yahudi uzaktan görünen bu beyaz karaltıları görünce:
-"Ey Arap topluluğu! İşte yolunu gözettiğiniz dedeniz." diye bağırmaktan kendini alamadı. Bunu duyan Müslüman'lar derhal silahlarını kaparak koştular ve Efendimizi (Harra) kara taşlığın önünde karşıladılar. Efendimiz de onlarla birlikte sağ taraftaki yolu tutarak, rebîül evvel ayının bir pazartesi günü Amr b. Avf oğulları yurdunda konakladı.
Gelenleri karşılamak üzere Ebû Bekir (r.a.) ayağa kalkmıştı. Bu esnada Rasûlüllah (s.a.v)'i tanımayanlar Ebû Bekri, Efendimiz sanarak ona selam vermeye başlamışlardı. Bu arada Güneş Rasûlüllah (s.a.v)'e isabet etmiş, bunu gören Hz. Ebû Bekir (r.a.) da ridası ile Efendimizi gölgelen di rmey e çalışıyordu. İşte insanlar o esnada Rasûlüllah'ın kim olduğunu anlayabildiler.
-Rasûlüllah (s.a.v) bu Amr b. Avfoğulları yurdunda on gün kadar eğleşti ve bu arada ilk mescidini orada inşa etti.
Daha sonra Allah Rasûlü bineğine binip yola koyuldu. Etrafını Ashab'i çevirerek onlar da yürüyüşe geçtiler. Nihayet Efendimizi'in devesi, Efendimizi bugünkü Medine Mescidi'nin bulunduğu yere gelince çökerek indirdi. Orası o gün bir grup Müslüman'ın namaz kıldığı, Sehl ve Süheyl adlı iki kardeş'e ait hurma (kurutma) sergisi idi. Peygamber (s.a.v) bu iki kardeşi daVet edip, mescit yapmak üzere bu sergiye bir fiyat belirlemelerini istedi. Onlar da:
"Ya Rasûlallah! Biz orayı parayla satmak değil sana bağışlamak istiyoruz." dediler. Bunun üzerine Efendimiz bu teklifi kabul edip sonra mescidini orada inşa etti. Allah Rasûlü, Mescidin yapısına Ashab'ıyla beraber kerpiç taşıyor ve:
«Ey Rabbimiz şu yükleri yüklenenler, Hayberin hurma yükü yüklenenler değildir. Bu daha takva ve daha temizdir.» buyuruyordu. Yine Efendimiz şöyle buyuruyordu:
«Allah'ım gerçek ecir Ahiret sevabıdır. Ensar ve Muhacirlere merhamet et.781[1]
Yine Buharı bu haberi Ebû İshak eş Şîrazî hadisi olarak Berâe b. Azib (r.a.)'tan hicret hadisesini uzunca nakleder.
Yine Buharı, Abdü'l Aziz b. Suheyb hadisinde Enes (r.a.)'in şöyle dediğini rivayet eder: Nebî (s.a.v) Ebû Bekir (r.a.)'ı bineğinin terikesine alarak Medine'ye doğru yola koyuldu. Ebû Bekir yaşlı herkesçe tanınan, Efendimiz (s.a.v) ise genç görünümlü, pek tanınmayan biri durumundaydı. Yolda Ebû Bekir'e rastlayan biri, "Şu Önünde oturan kim?" diye sorunca, o "Bana yol gös-teriveren bir zat." diye cevaplamış ama bu sözüyle "hak yolu" kasdetmişti.
(Buharı hadisi naklederek sözü şuraya kadar getirir:) Rasûlüllah (s.a.v) kara taşlığın bir tarafına gelince bineğinden inip orada konakladı ve Ensar'a haber saldı. Onlar da derhal Peygamberin yanma gelip ikisine birden selam verdiler ve:
«Haydi emniyet içinde ve sözünüze itaat olur olduğunuz halde hayvanlarınıza binin» dediler.
781[1] Buharı 63/45; İbni Ebî Şeybe Musannef S; Abdürrezzak 9743; İbni SaM 1/240; İbni Hişam Sîre 2/238; Müsned 3/170, 1S7, 244. 278, 288, 6/289, 315; Beyhakî Sünen 7/43; Tahavî Müşkil 4/298; Beğavî 5/235; Beyhakî Delâil 2/471; Hakim 3/400; Taberânî Kebir 8/37; Ebû Nüaym Hılye 2/230; İbnü'l Cevzî el Muntazam 3/49, 62.
Böylece onlar da hayvanlarına bindiler. Ensar da onların etrafını silahlı olarak çevirip Medine'ye doğru yürüdüler. Medine'de «Allahm Peygamberi geldi, Allanın Peygamberi geldi.» diye bir haber yayıldı. Rasûlüllah (s.a.v) biraz daha ilerleyip Ebû Eyyûb el Ensârî (r.a.)'m evinin yanıbaşmda konakladı.
Buharı hadisin gerisini uzunca anlatır.782[2]
Biz hasen dereceli bir isnad ile Ebu'l Beddah b. Asım b. Adıy aracılığıyla babasının şöyle dediğini rivayet etmiştik:
-Rasûlü Ekrem (s.a.v) Efendimiz Rabîül Evvel ayının on ikinci pazartesi günü Medine'ye teşrif etti. Medine-i Münevvere' de on yıl eğleşti...783[3]
Bu konuda İbni İshak şöyle anlatır:
-Rasûlüllah fs.a.v). Rabîül Evvel ayının on ikinci Pazartesi gününün kuşluk vaktinde Medine'ye geldi. Medine'nin içine girmeden Önce anlatıldığına göre pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günü Amr b. Avf oğulları, (yurdu)nda eğleşip, cum'a günü hayvanına binip yola koyuldu. Salim b. Avf oğullan yurdunda cuma vakti girdiğinden yoluna devam etmeyip orada yanında bulunanlara cunia namazını kıldırdı.784[4]
Mescid'in yeri Mûsâ b. Ukbe'nin söylediğine göre iki yetim çoc.uğa ait olup. bunlar Benî Neccâr oğullarından RâfT b. Amr' m Sehl ve Süheyl adlı iki çocuk olup öksüz olduklarından Es'ad b. Zürâra'nm bakım ve himayesi altında bulunuyordu.785[5]
İbni İshak ise; "Bu sergi Ainr'ın çocukları olan Sehl ile Süîeyle ait olup. ikisi de Muâz b. Afrâ'nın himayesinde olduğunu" joyler.786[6]
«Bu sergi Beyza'nm çocukları olan Sehl ve Süheyl'in idi.» [iyen hafız İbni Mende yanılmıştır.787[7] Zîra Beyza'nm çocukları ]nsar'lı değil Muhacirler'den idi.
Rasûlü Ekrem (s.a.v), Benî Amr b. Avf yurdundaki bu ika-ıeti esnasında Küba mescidini inşa etti. İlk cumasını da (Küa mescidinde değil Medine'ye giderken durakladığı) vadinin tam Benî Salim yurdunda kıldırdı.788[8]
782[2] Buharı 63/45; Beyhakî Delâil 2/526; Müsned 3/212; Ebû Nüaym Hılye h.na235; İbni Hişam 2/239; Ravdul Ünf 2/6; El Vefa bi ahvalil Mustafa 1/241; İbni Savd 1/235.
783[3] Beyhakî Delâil 2/511.
784[4] İbni Hişam 2/237; Beyhakî Delâil 2/503, 504.
785[5] Buharı 63/45; İbni SaM Tabakât 1/239.
786[6] İbni İshak sözü için bak Beyhakî Defâil 2/504; Taberî Tarih 2/S, Darül Kü-tübüi ılmiyye baskısı.
787[7] İbni Mende'nin bu sözünü hangi eserinde söylediğini göremedim,
788[8] İbni Hişâm 2/33S; (İbni Hişam bu vadiye Rânûnâ vadisi der) İbni Sa"d 1/336; İbniil Cevzî el Muntazam 3/65; El Vefa 338; Taberî 2/7; Tatib Tarih 12/441; El İktifa 1/463; Tarihi Halife b. Hayyat 55. Beyhakî bunda Efendimiz'in Kudüs'e döndüğünü yazar 2/500.
İlk Hutbe olması hasebiyle buraya teberriiken alıyoruz:
Efendimiz yola beraberinde Abbas b. Ubâde, Atbân b. Mâlik 'in de aralarında bulunduğu bir grup insanı alarak çıkmıştı. Bunlardan biri Efendimiz'e, "kendi yanlarına konaklayıp orada eğleşmeleri" hususunda ricada bulunuyorlardı. Ne var ki Allah Rasûlü onlara:
"Deveyi serbest bırakın! Zira o emir almıştır." diyordu. Böylece Rasûlüllah (s.a.v) etrafında Ensar to-pluluğu olduğu halde yola devam ederek Benî Beyâda yurduna kadar geldi. Efendimiz'i orada, Ziyâd b. Lebîd ve Ferve b. Amr karşılayıp, Rasûlü Ekrem-i kendi yanlarında konaklamaya da' vet ettiler. Yine Allah Rasûlü «Deveyi bırakın! Zira o emir almıştır.» buyurdu. Oradan Benî Adiy b. Neccar'm evlerine kadar geldi. Bunlar Abdül Muttalib'in dayıları oluyordu. Efendimiz'i Selît b. Kays ile Benî Adiy'den bir kısım insanlar karşılayıp, bunlar da kendi yanlarına inip orada konaklama teklifinde bulundularsa da, Allah Rasûlü onlara da, «Deveyi serbest bırakın! Zira o bu konuda emir almıştır.» buyurdu.
Nihayet oradan yürüyüp Benî Malik b. Neccar'm evlerine gelince deve (bugünkü) Mescid-i Nebevî'nin bulunduğu yerde çöktü. O vakit orası iki yetime ait hurma kurutma sergisi idi. Orası hurmalık, ekinlik ve ören yeri halinde olup bir kısmıda müşrik kabristanı halinde idi.
Rasûlüllah (s.a.v) devenin sırtından inmeyi bekledi. Sonra deve kalkıp biraz yürüdü. Efendimiz deveyi hareketlendirici hiç bir şey yapmıyordu. Deve sonra etrafına bakmıp tekrar ilk yerine geri gelerek yere çöktü. Rasûlü Ekrem de sırtından indi. Bu sırada Ebû Eyyûb el Ensarî (r.a.)- derhal atılıp- devenin semerini alıp doğru evine götürdü. Böylece Peygamber (s.a.v) de Ebû Eyyubun evlerinden birine konaklamış oldu. Peygamberimiz Mescidini ve kendi evlerini bu sergilikte yapıp tamamlayıncaya kadar Ebû Eyyub el Ensarî (r.a.)'m evinde ikamet etti.
Efendimiz önce bu sergiliği satın almak istemişse de Neccar oğulları orayı parayla satmayı kabul
"Hamd Allah'a mahsustur. Ona hamd eder ve yardımı ondan dilerim. Ondan bağışlanıp hidayete erdirilmemi dilerim. Ona iman eder, onu inkar edemem. Onu inkar edenlere düşman olduğumu ilan ederim. Onun ortağı bulunmayan yegane tek zat olan ve kendinden başka ilah olmayan Allah olduğunu şehadet ederim. Muhammed'İn onun kulu ve Peygamberi olduğuna da şeha-det ederim. Allah bu Peygamberini, hidayet, nûr ve nasihat ile peygamberliğin artık gönderilmediği, insanların delalete düştüğü, ilmin azaldığı, zamanın paralanıp kıyamet saatinin yaklaştığı, hayatın ecelinin geldiği bir (Fetret) döneminde göndermiştir.
Allah ve Peygamberine İtaat eden doğru yola ulaşmış, onlara isyan edenler de azıp sapmışlar ve hakka geri dönüp gelemeyecekleri kadar uzak bir dalalet yolunda kaybolup gitmişlerdir.
Size, Allah'tan korkmayı tavsiye ederim. Zira Müslümanın müslümana ahireti teşvik İçin yapacağı en hayırlı tavsiye "Allah korkusunu" emretmektir. Allah'ın Zatı hakkında sakındırdığı şeyden çekinin. Bundan daha faziletli bir nasihat, bundan daha iyi zikir olamaz. Zira Rabbİnden korkup çekinerek takva ile (Allah korkusu ile) amel edene bu takvası, Ahiret yurdunda aradığı şeye ulaşmak için en doğru yardımcıdır. Allah ile kendi arasındaki işi gizli ve açık sadece Allah rızası gözeterek düzelten insana bu ameli, ölümden önce en güzel bir öğüt ve zikir, ölümden sonra da birikmiş bir hazine olur, ki o zaman, kişi ölmeden önce gönderdiği amellere en fazla muhtaç bulunmaktadır.
Bunun dışında (rıza dışında) yaptığı amelleri ile kendi arasında çok uzun bîr mesafe olmasını ne kadar dileyecektir. Allah (c.c.) sizi kendi zatı hakkında ikaz etmektedir. Allah kullarına pek acıyan, sözünü tasdik eden, va'd ettiğini yerine getirip bunda asla yalan çıkmayan bir zattır. Zira o, «Benim katımda söz, asla değiştirilmez ve ben kullara zulmeden biri değilim." buyuruyor.
Gizli ve açık bütün yüptıklarınızda Allah'tan korkun! Zira Allah'tan korkan kimsenin günahlarını Allah örtüp sevabını çoğaltıverir. Allah'tan korkan gerçekten muazzam bir kazanç elde etmiştir. Zira Allah korkusu Allah'ın İntikamından ve cezalandırmasından korur. Allah korkusu yüzleri ağartıp, Rabbin rızasını kazandırır ve dereceyi arttırır.
Nasibinizi almayı ihmal etmeyin, Allah'ın huzurunda gevşeklik yapmayın. Allah size Kitabını Öğretmiş, yolunu size açmış, taki doğruları yalancılardan ayırsın. Allah'ın size ihsan ettiği gibi siz de iyilik edin, ona düşman olana siz de düşman olun. Allah yolunda Cihad'ın hakkını verin. Sizi bu işe seçip adınızı Müslüman koyan odur. Artık helak olan da, canlanan da delil ile olsun. Kuvvet Allah'ındır. Allah'ı çok anın, ölüm sonrası için amel edin. Allah ile kendi arasındaki muameleyi düzeltince insanlarla kendi arasında çıkacak şeylere Allah kafi gelecektir. Zira insanlara hükmeden Allah'tır, insanlar O'na hükmedemez. İnsanlar O'nun elinde olup O insanların elinde değildir. Allah-u Ekber. Velâ kuvvete illa billahi'l azîm.»
etmeyip, orayı Allah rızası için verdiler ve yetimlere de buralara karşılık bedelini verdiler. Rasûlüllah (s.a.v) mescit yapımı için emir verdi. Müşrikler kabirleri sökülüp başka yere nakloldu. Ören yıkıkları tesviye edildi. Mescidin zaviyeleri taşla örüldü. Sütunları da hurma kütüklerinden yapıldı. Mescidin çatısı da hurma dallarından kapatıldı. Müslüman'lar o gün mescitte bedava olarak Allah için çalıştılar.
İşte bu günlerde Ebû Ümame Es'as b. Zürâra el Ensarî (r.a.) boğmacadan öldü. Kendisi Ensar halkının liderlerinden aynı zamanda (biat zamanı) nakîb seçilenlerden bir büyük zat idi. Efendimiz onun ölümüne son derece üzüldü. Ona bizzat kendi elleriyle dağlama yapmış idi. Artık ölümünden sonra kimseyi Benî Neccar'm basma nakîb (temsilci) yapmadı, üstelik:
«Sizin nakîbiniz benim» buyurdu. Necar oğulları bu durum ile diğer kardeşlerine iftihar ederlerdi.789[9]
Hicret esnasında Medine henüz şehirleşmemiş, parça parça dağınık bir köyden ibaret idi.
Malik b. Neccar oğulları bir köy olup tıpkı bir mahalle gibiydi ve "Falanoğu 1ları yurdu" diye anılırdı. Nitekim bir hadiste de:
«Ensar'm en hayırlı yurdu, Benî Neccar yurdudur» buyrulmuştur.790[10]
Adiy b. Neccar oğullarının, Mazin b. Neccar oğulları'nm, Benû Salim'in, Benû Sâide'nin, Benûl Haris b. el Hazrec'in, Benû Amr b. Avf'm, Benû Abdi'l Eşhel'in ve diğer Ensaroğulları'nm da mahalle yerine geçen yurtları vardı.791[11]
Bu yurtlar konusunda Nebi (s.a.v) Efendimiz:
«Ensar'ın her yurdunda hayır vardır.» buyurdular.792[12]
Peygamber (s.a.v) Efendimiz Mescid-i Şerifin bu yurtta inşa edilmesini emir buyurdular. Yurt. daha önce de söylediğimiz gibi bir köyden ibaret idi. Avf oğulları yurdu da Küba'dır. Peygamberimizin Mescid'i, Malik b. Neccaroğulları yurduna yapılmış oldu ki, o zaman burası da küçük bir köydü.
Buharî'nin Enes hadisi olarak naklettiğine göre, Nebî (s.a.v) Efendimiz, Amr b. Avf oğulları yurdunda konaklayıp aralarında on dört gün geceledi. Sonra Neccar oğullarına -kendisini almaları için- haber saldı, onlar da geldiler.793[13]
Bu süre içerisinde Muhacirler ile Ensar arasında kardeşlik bağları te'sis etti.794[14] Daha sonra zekat
789[9] Hakim Müstedrek 3/186; Ibni Sa"d.
Lakin bu rivayet Vakıdî'nin olup diğerlerinin nakletmediği bir ziyadedir. V-akıdî "infirad" halinde kesinlikle zayıftır.
790[10] Buharı 63/7; Müslim Fezail 11; Beyhakî Sünen 6/372; Tahavî Müşkil 4/37.
791[11] Buharı 63/7.
792[12] Buharî aynı yer; Müslim Fazail nail; Tirmizî 532; Müsned 3/202, 496, 5 /425; Beyhakî Sünen 6/371; Hakim 3/516; Taberanî Kebîr 19/261, 266.
793[13] Buharî Fezail 63/46; Beyhakî Delâil 2/539.
Buharî Menakıbül Ensar 63/3: Abdürrezzak 10411; Müsned 3/165; İbni Hiş anı 1/504; İbni SaM Tabakat 1/238: İbnül Cevzî el Muntazam 3/70,71
İbni SaM bu hadisenin Enes (r.a.)'ın evinde geçtiğini Enes (r.a.)'tan nakleder. İbnül Cevzî bunların hepsinin doksan kişi olup kırkbeşinin Muhacir, kırkbeşinin de Ensar'dan olduğunu bildirip bunların listesini şu şekilde verir:
1- Übey b. Ka'b + Talha b. Ubeydillah,
2- İyas b. el Bükeyr + Harise b. H-uzeyme,
3- Erkam b. Ebil Erkam + Ebû Talha Zeyd b. Sehl,
4- Bişr b. Halid + Vakıd b. Abdillah,
5- Bilai b. Rabâh + Ubeyde b. el Haris,
6- Temîm + Hayyan,
7- Sabit b. Kays + Amir b. Bükeyr,
8- Sa"lebe b. Hatib + Muatteb b. el Hamrâ
9- Ca"fer b. Ebî Talib + Muaz b. Cebel,
10- Cerir b. Atik + Hab-bab b. el Erat,
11- Hâtıb b. Ebî Beltea + Rahîle b. Hâlid, veya Uveymir b. Sâide, ya da Ka'b b. Malik,
12- Hârise b. Sürâka + Saib b. Osman,
13- Hu-sayn b. el Haris + RafT b. Uncede, yahut Husayn ile Abd b. Cübeyr,
14- Halid b. Bükeyr + Zeyd ed-Desiyye veya Sabit b. Kays b. Şemmas,
15- Huneys b. Huzafe + Ebû Hubeyş b. Cübeyr,
16- Zü Şimaleyn + Yezîd b. el Haris b. Fesham (bu ikisi beraberce Bedir harbinde şehid oldular.),
17- Zekvan b. Abdi Kays + Mus'ab b. ümeyr.
18- RafV b. Malik + Said b. Zeyd b. Amr,
19- Zübeyr b. el Avvam + Abdullah b. Mes'ud, veya Talha. Bir
neşhur alimi Abdullah b. Selâm ile Yahudi'lerden bir grup injan İslam'a girerken diğer Yahudi'ler onu inkar ettiler.
görüşe göre Ka'b b. Malik bir diğerine göre Seleme b. Selâme h. Vakş ile.
20- Zeyd b. Harise + Hamza b. Abdilmuttalib,
21- Zeyd b. el Hattab + Ma'n b. Adiy,
22- Sa'd b. Ebî Vakkas ♦ Mus'ab b. Umeyr. SaM ile Abdurrahman b. Avf veya Ammar b. Yasir veya Muhammed b. Mesleme ile kardeş yapıldığı da ileri sürülür,
23- Sâlim (Mevla Ebî Huzafe) 4 Muaz b. Maîd,
24- Savd b. Avf b. er Rabî1♦ Abdürrahnıan b. Avf,
25- Savd b. Heyseme ♦ Ebû Seleme,
26- Seleme b. Selame + Ebû Sebra b. Ebî Ruhm,
27- Selman el Farisi + Ebud Derdâ veya Huzeyfe,
28- Süveybit b. SaM, Abid b. Mais,
29- Şucâ b. Vehb + Evs b. Havlî,
30- Şemmas b. Osman + Hanzala b. er Râhib,
31- Süheyb + Haris b. es Summe,
32- Safvan b. Beydâ + RafT b. Mualla,
33- Talha + SaM b. Zeyd veya Ka'b b. Malik ya da Ebû Eyyûb,
34- Tufeyl b. el Haris t Münzir b. Muhammed veya Süfyan b. Beşîr,
35- Tuleyb b. Amr + Münzir b. Amr,
36- Ebû Bekr es Sıddîk + Ömer veya Harice,
37- Ömer + Amr b. Uveymir b. Saîde yahut Itbân b. Malik,
38- Osman b. Affan + Abdürrahman b. Avf veya Evs b. Sabit,
39- Ali b. Ebî Talib + Efendimiz'in kendisi veya Zübeyr, bir rivayette Sehl b. Hanit,
40- Abbas h Abdil Muttalib * Nevfel b. Haris,
41- Ebû Ubeyde + Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Salim veya Sa'd b. Muaz ya da Muhammed b. Mesleme,
42- Abdullah b. Mes'ûd + Muaz b. Cebel,
43- Abdullah b. Maz'ûn + Sehl b. Ubeyd,
44- Abdullah b. Cahş * Asım b. Sabit,
45- Umeyr b. Ebî Vakkas + Amr b. Muâz,
46-Ammâr * Huzeyfe, yahut Sabit b. Kays,
47- Osman b. Maz'ûn + Ebu! Heysem b. Teyhân, yahut Abbas b. Ubâde veya Evs b. Sabit,
48- Utbe b. Gazvân ♦ Ebû Dücane, yahut Muaz b. Maîs,
49- Ukâşe Müczir b. Ziyad,
50- Akıl b. Ebî Bükeyr + Bişr b. Abdil Münzir yahut Müczir b Zinad,
51- Amir + Haris b. es Summe,
52- Amr b. Sürâka + Saîd b. Zeyd,
53- Ubeyde b. Haris + Umeyr b. Hammam,
54- Ubâde + Amir b. Rabîa,
55- Avf b. Malik + Ebû Derdâ,
56- Ferve h Amr el Beyadî + Abdullah b. Mahrame,
57- Kutbe b. Amir + Abdullah b. Maz'ûn,
58- Künâz b. Husayn + Ubâde b. Samit,
59- Mus'ab b. Umeyr + Ebû Eyyûb,
60- Mersed b. Ebî Mersed + Evs b. Es Sâmit,
61- Mistah + Zeyd b. Müzîn,
62- Muaz b. Afra + Ma'mer b. Haris,
63- Muhriz b. Nadle + Amâra b. Cerîr,
64- Mes"ûd b. Rabî 4 Ubeyde b. et Teyhân
65- Mikdâd * Cebbar b. Sahi- veya İbni Ra-vaha,
66- Münzir b. Amr + Ebû Zer
67- Mehcav + Haris b. Sürâka yahut Sü-raka7
68- Hüşeym b. Utbe + Abbad b. Bişr,
farz kılındı. Yahudi'lerin
Abdullah B. Selam’in İslam'a Girişi
Abdü'l Aziz b. Suheyb, Enesin (r.a.) şöyle dediğini anlatıyor:
-Abdullah b. Selam gelip, "Ben senin gerçek peygamber olduğuna şahadet ediyorum. Yahudi'ler, benim kendilerinin sey-yidi olduğumu, liderlerinin çocuğu olduğumu, onların aliminin evladı olup en bilginleri olduğumu kesinlikle bilirler. Onları buraya çağırıp da benim Müslüman olduğumu bilmelerinden önce kendilerine benim hakkımda soru sorsan." dedi. Rasûlüllah (s.a.v) de onlara haber saldı. Yahudi'ler toplu olarak geldiler. Efendimiz onlara hitaben:
«Ey Yahudi topluluğu! Yazık size, Allah'tan korkun. Kendisinden başka ilah bulunmayan Zat'a yemin olsun ki, siz benim Allah Rasûlü olduğumu kesinlikle biliyorsunuz. Artık Müslüman olunuz.» buyurdu. Yahudi'ler ise. "Biz böyle bir peygamberi bilmiyoruz." dediler. Peygamberimiz de sözünü üç kere tekrar etti. Sonra onlara:
«Şu aranızdaki Abdullah b. Selam nasıl birisidir.?» diye sorunca onlar, "İşte o bizim efendimiz, efendimizin oğlu, en bilginimiz, bilginimizin oğlu." dediler. Efendimiz de: "Eğer o Müslüman olmuş ise görüşünüz ne olur?" deyince, Yahudi'ler: "Allah için haşa, hiç olur mu, o asla İslam'a girmez." dediler. Peygamberimiz o zaman:
<<Ev Abdullah b. Selam. Çık da onlara bir görün.» buyurdu. Abullah da gizlendiği yerden çıkıp geldi. Peygamber (s.a.v) onlara:
-«Yazık size! Abdullah'tan korkun. Kendisinden başka ilah olmayan zata yemin olsun ki, siz benim Allah'ın hak peygamberi olduğumu kesinlikle biliyorsunuz.» buyurdu. Yahudi'ler de "Yalan söylüyorsun." dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü onları huzurlarından çıkardı.
Haberi Buharı bundan daha uzun olarak verir.795[15]
Yine Buharı Humeyd et Tavîl hadisi ile Enes'den (r.a.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
-Abdullah b. Selam kendi yerinde iken Rasûlüllah'm (s.a.v) Medine'ye geldiğini haber almış ve Peygamberin (s.a.v) yanma gelmiş ve Efendimize: "Ben sana cevabını ancak Peygamber olan kimsenin bilebileceği üç şeyden soracağım.
1- Kıyamet kopmasının ilk alameti nedir?,
2- Cennet halkının ilk yemeği nedir?,
69- Vehb b. Sa'd + Süvedâ h Amr yahut Sürâka,
70- Yezîd b. Münzir + Amir b. Rabîa.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/371-380
795[15] Buharı 63/45; Beyhakî Deiâil 2/526; Müsned 3/212; Ebû Nüaym Delail h.na325; İbni Hişam 2/239; İbni SaM 1/235.
3- Çocuk babasına yahut anasına nasıl çeker (benzer)?" diye sormuştu. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de:
«Bunları az önce bana Cebrail haber verdi." deyince, o "Meleklerin içinde Yahudi'lerin düşman olduğu o dur" dedi. Bunun üzerine Efendimiz:
«Kim Cebrail'e düşman olursa -bilsin ki- senin kalbine Kur'an'ı indiren odur.» ayetini okuyup şöyle devam etti:
«Kıyamet kopma alametlerinin ilkine gelince, bu şark tarafından çıkıp insanları batıya doğru sürecek olan bir ateştir. Cennet halkının yiyeceği ilk yemek de balık ciğerinin (yanında çoğalan) havyardır. Çocuğa gelince, erkeğin menisi kadının menisine galib gelir öne geçerse çocuk babasına çeker. Yok, eğer kadının menisi erkeğinin önüne geçerse, çocuk annesine çeker.»
Bunu duyan Abdullah b. Selam, "Eşhedü ella ilahe illallah, ve eşhedü enneke Rasûlüllah" diye şahadet getirip, "Ya Rasûlal-lah! Şu Yahudi'ler, yalancı bir millettir. Eğer sen, benim nasıl bir adam olduğumu onlara sormadan önce benim İslam'a girdiğimi bilecek olurlarsa kesinlikle benim sözlerimi yalanlayacaklardır." diye anlattı. Sonra Yahudi'ler topluca Efendimizin huzuruna geldiler. Efendimiz:
« Abdullah b. Selam aranızda nasıl birisidir.?» diye sorunca onlar: "O bizim en iyimiz, en iyimizin oğludur da." dediler. Efendimiz:
«O Müslüman olmuş ise ne diyeceksiniz?» deyince, Yahudi'ler: "Allah onu böyle bir duruma düşmekten korusun!" dediler. Bunun üzerine Abdullah b. Selam saklandığı yerden çıkt ve "Ben Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah Rasûlü olduğuna şahadet ederim." dedi. Bunu duyan Yahudi'ler de, "Sen bizim en şerlimiz, en şerlimizin evladısın." diye söylenerek onu rüsvay etmeye başladılar. Abdullah da: "İşte benim korktuğum bu idi, ya Rasûlallah!" dedi.796[16]
Avf el Arâbî de Zürara b. Evfa'dan Abdullah b. Selam'm şöyle dediğini rivayet eder:
-Rasûlüllah (s.a.v) Medine'ye geldiğinde insanlar ona doğru koşuşup, "Allah'ın Rasûlü geldi" diyorlardı. Ben de bir bakayım diye geldim. Onu görünce anladım ki, kesinlikle onun yüzü yalancı birinin yüzü değildi. Ondan duyduğum ilk cümle:
«Ey İnsanlar! Yemek ikram edin, selamlaşmayı yayın, bağlılıklarınızı devam ettirin, gece insanlar uyuyorken siz namaz kılın ve böylece selametle Cennet'e girin.» sözleri olmuştu.
Bu sahih bir haberdir.797[17]
Esbat b. Nasr, Süddî, Ebû Malik, Ebû Salih aracılığıyla İbni Abbas'tan, Mürra da İbni Mes'ut'tan ve Peygamber imiz'in As-hab'mdan bir takım zatlardan,
796[16] Buharı Tefsir Tefsîrü Sûretül Bakara 6; Menakıbül Ensar 63/51; Beyhakî Delâü 2/52S; Müsned 3/108, 189, 271; İbni Hibban (Mevarid no) 2253; Be-gavî Sünne 13/372; İbni Ebî Şeybe Musannef 13/125; Ebû Ya'la Müsned 6/3414, 3856; Ebû Nüaym Delaii h.no. 247; Tayalisî Müsned h.no. 2835; Ebû Nüaym Hılyetül Evliya 6/252; İbni Hişam Sîre 1/517.
797[17] Tirmizî 2485; Müsned 5/451; El Muntazam 3/77; İbni Mâce 1334; İbni Ebî Şeybe 8/436, 348, 14/95; Hakim 3/131, 4/160; İbni SaM 1/235; Beyhakî Sünen 2/502; Beyhakî Delâil 2/531; Beğavî Sünen 4/40.
«Ne var ki Allah katından onlara kendi yanlarmdakini doğrulayıcı bir kitap geldi. Daha önce küfredenlere karşı bir zafer isteyip duruyorlardı Onlara bu tanıdıkları kitap gelince onu inkar ediverdiler.» (Bakara 89) ayeti hakkında şöyle dediklerini naklettiler:
-Arap'lar Yahudi'lerin yanma uğradıklarında Yahudi'lere eziyet ederlerdi. Onlar ise Muhammed'in (s.a.v) adını Tevrat'ta buluyorlardı. Bu eziyetleri gördükçe Allah'tan (c.c.) onu gönderip onunla birlikte arap müşriklerine karşı savaş etmelerini dilerlerdi. Tevrat yoluyla tanıdıkları bu zat gidip de İsrail oğullarından olmadığını görünce onu inkar ettiler.798[18]
Mescid-i Nebevî'nin Yapılışı
Ebu't Teyyah, Enes'den (r.a.) naklediyor: Allah Rasûlü Medine'ye teşrif ettiğinde Medine'nin yukarısmdaki Amr b. Avf oğulları denen mahalde konaklayıp orada on dört gece geçirip sonra Rasûlü Ekrem (s.a.v) Neccar oğulları topluluğuna haber saldı onlarda topluca yanlarına geldiler. Enes der ki: "Ben sanki hala bineği üzerindeki Efendimizle terikesindeki Ebû Bekir'i, etrafını saran Neccaroğullarmı, Ebû Eyyûb'un havlusuna girerken görür gibiyim. Allah Rasûlü namazını vakti geldiği yerde kılardı. Hatta koyun ağılında gelse orda kılardı. Sonra mescit yapımı için emir verip Neccaroğullarma haber gönderdi. Onlar gelince (s.a.v) onlara hitaben:
«Ey Neccaroğulları! Şu bahçenizi (yahut arsanızı) para karşılığı bana verin.» buyurdu. Onlar ise:
-Hayır! Vallahi, biz onun parasını istemeyiz. Onu sadece Allah için veririz, dediler. Enes (r.a.) sözün burasında der ki:
"Orasında daha Önce size anlattığım şeyler vardı, orada müşriklerin kabirleri ile harabeler ve hurma ağaçları vardı. Allah Rasûlü talimat verdi; müşrik kabirleri açılıp başka yere nakledildi, harabeler tesviye edildi ve hurma ağaçları da kesildi. Hurma kütüklerini mescidin kıblesi olarak dizdiler. Mescidin kapı payandalarını taşırlarken Allah Rasûlü de onlarla beraber idi. Onlar şöyle söylüyorlardı:
«Allahım! Ahiret hayrından başka hayır yoktur. Ensar ve Muhacir'e yardım et.»
Bu haber müttefekun aleyh bir haberdir. Bir rivayetinde yardım et yerine "mağfiret et" şeklindedir.799[19]
İbni Şihab ez Zührî aracılığıyla Mûsâ b. Ukbe Peyğambe-rimiz'in mescidinin yapılışı konusunda şunları anlatır:
-Peygamber Efendimiz arkadaşlarıyla beraber mescide kerpiç taşımaya başlamıştı. Arkadaşlarıyla kerpiç taşırken Efendimiz (s.a.v):
798[18] Beyhakî Delâil 2/536.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/381-384
799[19] Menakib 63/46, hadis no. 3932; Buharî bunu yine Namaz, Vasaya ve FazÜ'de de nakleder. Müslim 524; İbni Sa'd 1/240; Beyhakî Delâil 2/539; Ebû Dâvûd 453; İbni Mâce 742; İbni Ebî Şeybe 3/3SS; Müsned 3/118, 123, 244; İbni Ab-dil Ben-, Temhîd 5/231; Ebû Nuaym Hılye 3/84; Taberî Tarih 2/S.
«Şu yükler, Hayber'in (hurma) yükü değildir. Ey Rabb'imiz bu daha temiz ve daha hayırlıdır. Allahım Ahiret hayrından başka hayır yoktur. Ensar ve Muhacir'e merhamet et.» diyordu.
İbni Şihab devamla der ki: "Rasûlüllah (s.a.v) Efendimiz, burada adı hadiste geçmeyen Müslüman'lardan birinin şiirini örnek verdi. Efendimiz'in (s.a.v) bu beyitler dışında örnek olarak kullandığı herhangi bir şiir, hadis olarak bana ulaşmış değildir."
Bu haberi Buharî "Sahih"'inde anlatır.800[20]
Salih b. Keysan anlatıyor: Bize Nâfi, Abdullah b. Ömer'in (r.a.) kendisine şunları anlattığını nakletti:
-Rasûlüllah'm (s.a.v) zamanında Mescid-i Nebevi kerpiç ile yapılmıştı, damı da hurma dallarından çatılmıştı. Sütunları ise hurma kütüklerindendi. Ebû Bekir (halife olunca) mescide herhangi bir ilave yapmadı. Ona ilaveyi Ömer (r.a.) yaptı. Bu ilavesinde Ömer (r.a.) aynen Rasûlüllah (s.a.v) zamanındaki tarzını muhafaza ederek kerpiç ve hurma dalı kullanmıştı. Sütunları yine hurma kütüğüyle yenilemişti. Mescid-i Nebe-vi'de ilk ta'dilatı Osman (r.a.) yaptı. Mescide büyük bir bölüm ilave ettirip duvarlarını kireç ve nakışlı taşlarla ördürdü. Sütunlarını da nakışlı taşlarla değiştirmiş ve çatısını da (Hindistan'da yetişen) sâc ağacı ile çattırdı.
Bu haberi de Buharî naklediyor.801[21]
Hammad b. Seleme, Ebû Sinan, Ya'la b. Şeddad isnadıyla Ubâde b. Sâmit'ten (r.a.) şöyle dediğini nakleder:
-Medine Ensar'ı bir miktar mal toplayıp bunu Peygamber Efendimiz'e getirdiler ve "Bununla mescit yapıp onu süsleseniz. Daha ne zamana kadar şu dalların altında namaz kılmaya devam edeceğiz?" dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü:
«Benim (gibi birinin) kardeşim Musa'ya sırt çevirmesi olamaz. (Benimki de) Musa'nın çardağı gibi bir çardaktır.» buyurdu.802[22]
«Musa'nın çardağı gibi bir çardak» sözü hakkında Ha-san-ı Basri'nin de, "Elini kaldırsa çardağa (Talvar'a)803[23] değerdi." dediği rivayet olunur.804[24]
800[20] Buharı Menakıb 63/46; Beyhakî Delâii 2/53S; İbni Abdi] Ben- Ed Dürer SS; Müsned 3/169, 210; Beyhakî Sünen 9/39; Ebû Avane 1/39S; İbni Sa'd î/241.
801[21] Buharî Salat 8/62; Beyhakî Delâil 2/541; Ebû Dâvûd 451; Müsned 2/130.
802[22] Beyhakî Delâil 2/542.
Zehebî bu hadise burada ilişmeyip sadece nakille yetiniyor. İbni Kesir ise hem Ei Bidaye ven Nihayesinde 3/215 hem de Sîresİnde bu hadisi tenkid ederek "bu, bu veçhe göre ğarîb bir hadistir," iddiasında bulunur. Ama bunu açıklamaz. Sanırım haber metnen ve isnaden ğarîbtir. Zîra Ubade'den (r.a.) nakleden tabiîn alimleri arasında bu haberi sadece Ya'la b. Şeddad naklediyor ki, Zehebî "Bazı imamların bu zatın hadisi ile ihticacda acele etmeyip tevekkuf ettiklerini, kendisinin hali belirsiz bir şeyh olduğunu ve esasen yerinin sadıkların yanında olması gerektiğini" bildirir. Bak Mizan 9835. Bundan nakleden Ebû Sinan ise İsâb b. Sinan el Fılıstînî olup İmam Ahmed ve Yahya
803[23] Talvar Toroslar'da bağlarda yapılan ağaç ve kilimbeden ibaret çardaktır, ki bu hadisteki ifadenin tam karşılığıdır.
804[24] Haber şudur: Hasen-i Basrî derki, "Allah Rasûlü Mescidini yaparken ashabı, kendine yardım etmişti. O bizzal ashabıyla çalışarak göksti bembeyaz tozlanasıya kadar kerpiç taşımıştı. Efendimiz ashabına «Mescidi, Musa'nın çardağı gibi bir çardak yapın.» buyurdu. Hadisi nakleden İsmail b. Müslim derki, ben Hasen'e "Musa'nın çardağı neydi?" diye sorunca, "elini kaldırınca eli çardağa yani dama değerdi." dedi.
Bu haberi Beyhakî Delâil'inde 2/542 nakleder. İbni Kesir de aynı yerde, "bu mürseldir." der. Zira Hasen-i Basrî tabiindendir. Ancak arış "kürsü" anlamına da kullanılmıştır. Lakin ğarîbtir ki, o da Hasen-i Basrî rivayeti olup Daramı' nin Sünen'inde dir. 1/18 bab no.6. Hasen derki: Nebi (s.a.v) Medine'ye geldiğinde sırtını bir
Abdullah b. Bedr de Kays b. Tilk b. Ali'den babası Ali'nin şöyle dediğini nakleder:
-Ben de Peygamber (s.a.v) ile birlikte Medine mescidini yaptım. O zaman Efendimiz:
«(Beni kasdederek) şu Yemameli'yi, çamur işine yanaştırın. Zira içinizde onun yapımını en iyi bilen odur.» buyurdu.805[25]
Mescid-i Nebevi’nin Fazileti
Ebû Saîd el Hudrî'nin (r.a.) nakline göre Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu:
«Takva olarak inşa edildiği (Kur'an'da) söylenen işte benim şu mescidimdir.»
Müslim bu haberi daha uzunca veriyor.806[26] Peygamberimiz (s.a.v) yine mescidi hakkında:
«Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Ka'be mescidi dışındaki diğer mescitlerde kılman bin namazdan daha hayırlıdır.» buyurmuştur.807[27]
Bu sahih bir haberdir.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.) der ki: Biz mescidin bina edilmesi için tek tek kerpiç taşıyorduk. Ammar b. Yasir ise ikişer ikişer taşıyordu. Peygamber (s.a.v) Ammar'ı bu halde görünce üzerine bulaşan tozları üfleyerek,
«Vay Ammar! Onu anarşist bir grup öldürecek. O onları Cennet'e davet ederken onlar Ammar'ı Cehennem'e da'vet edecekler.» buyurdu.
Bu haberi İmam Buharı "Onu anarşist bir gurup öldürecek" kısmı olmadan rivayet etmiştir. Bu kısım isnadı kesinlikle mevcut olan bir ilavedir.808[28]
kütüğe yaslar ve ashabına öyle konuşurdu..Sayıları çoğalınca Peygamber (s.a.v) sesini hepsine duyurmak arzu etti ve -bana üzerine çıkacağım bir şey yapsanız.» buyurdu. "Ya Rasûlallah! nasıl bir şey olsun?" demelerine de "Musa'nın kürsüsü gibi bir kürsü olsun;' buyurdu. Bu haber de aynen Mürseldir, Ancak bunun ravîleri olan Es Saak b. Hazn ile Müslim b. İbrahim sikadırlar. Belki de üst hadisteki ravi bu haber ile onu birbirine karıştırmıştır.
805[25] İbni Kesir Camİu'l Mesanid 2/424; Beyhakî Deiâil 2/542.
İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/ 385-388
806[26] Müslim Hac 139S; Müsned 5/116, 331; Taberî Tefsir 11/22; İbni Ebî Şeybe 2/372, 373, 12/120; Hakim 2/334.
807[27] Buharı Salat 20/1; Müslim 1354; Tirmizî 3250, 3916; Nesâî 5/213; İbni Mâce 1401, 1406; Muvatta* 196; Abdürrezzak Musannef 9136, 9138; Müsned 1/184, 2/16, 53, 54. 68, 239. 256, 274, 466, 416, 484, 499, 3/343; îbni Ebî Şeybe 2/371, 12/211; Buharî Tarih-i Kebîr 4/29; Humeydî Müsned 940; Beyhakî Süneni Kübra 10/83; Hakim Müstedrek 4/509; Tahavî Müşkilül Asar 1/245, 4/70; Taberanî M. Kebir 2/137, 138; Tahavî Şerhü Meaniül Asar 3/127; Ebû Nüaym Hılye 3/322; Temhîd 6/2S; Tarih-i İsfahan 1/336, 353; Hatib Tarih-i Bagdad 9/222; Beğavî Şerhü Sünne 2/335; Ebû YaMa Müsned 2/1165. S/4691. 10/5785, 5857, 5S75, 11/6165, 6166, 6167, 6525, 6554, 6555, 13/7113. 7411, 7412. Bu hadislerin kimi Hz. Aişe, kimi de İbni Ömer'den (r.a.) rivayet edilmiştir.
808[28] Zehebî merhum hadisi Beyhakî'den kısaltarak nakieder. Önemine binaen hn haberi tam verip bazı izahlar yapalım:
-İklime anlatıyor: İbni Abbas (r.a.) oğlu Ali ile kendisne, "haydi ikiniz Ebû Saîd el Hudrî'ye gidinde onun hadislerini dinleyip gelin!" dedi. Biz de ona gittik. Baktık ki Ebû Saîd bahçesini imar ediyor. Bizi görünce ridasmı aldı ve üzerine bürüdü. Sonra da biz anlatmaya başlayıp sözü Mescid-i Ne-bevî'nin yapılışına getirdi ve: "Biz kerbiçleri teker teker taşıyorduk, Ammar ise ikişer ikişer taşıyordu. Peygamber (s.a.v) onu görüp üstündeki tozları üfleyip «Vay Ammar! Onu anarşist bir gurup öldürecek, O onları Cennete çağırırken, Anarşistler onu Cehennem'e çağıracak.» buyurdu. Ammar da bunu duyunca ''Fitneler'den Allah'a sığınırım.'' diyordu. Bak Beyhakî Delâil 2/546. Bu rivayet isnad yönünden de Buharı'dekinin aynıdır. Bak Salat 8/63 bab Et-teavun fi bînail Mescidi. Buharı burada Zehebî'nin dediği kısmi almayıp
«Vay Ammar! O anarşistleri Cennet'eçağıracak, Anarşistler ise onu Cehennem'e çağıracak.» diyerek nakleder. Hadis ilmi san'atını bilmeyen bazı aceleciler, öteden

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...