FİZİLALİL KURAN TEFSİRİ
TEKASUR SURESİ
102-Tekasür
1- Mal ve evlat çoğaltma yarışı sizi oyaladı.
2- Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.
3- Hayır yakında bileceksiniz.
4- Yine hayır yakında bileceksiniz.
5- Hayır gerçeği kesin bilgi ile bilseydiniz,
6- Andolsun ki cehennemi göreceksiniz.
7- Andolsun ki onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
8- Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz
"Mal ve evlat çoğaltma yarışı sizi oyaladı. Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz."
Ey şaşkınlar ey mahmur gözlüler. Ey oyalananlar, mallarının, çocuklarının ve dünya nimetlerinin çokluğu ile öğünenler, sizler bunlardan ayrılacaksınız. Ey bulunduğu duruma aldanıp da ondan sonrasını hiç düşünmeyenler. Ey çokluğu ile övünen ve onur duyduğunuz şeyleri sonunda bırakıp içinde hiçbir övünme ve böbürlenmenin olmadığı dar bir çukura gidecek olanlar! Uyanınız ve bakınız... Doğrusu "Mal ve evlat çoğaltma yarışı sizi oyaladı. Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz."
Ve ardından yüce Allah derin ve ağır bir etki ile kabirlere girdikten sonra onları bekleyen akıbetin korkusu ile kalplerini uyarıp çarpıyor. "Hayır yakında bileceksiniz."
Sonra bu etkiyi, aynı sözcüğü sağlam ve korkunç ses tonu ile tekrarlayarak sağlıyor.
"Yine Hayır yakında bileceksiniz."
Sonra pekiştirmenin mutlaklığına kalplere saldığı korku artıyor. Bu pekiştirme, gerisinde onların mahmurluk ve çoklukla övünme sapıklığı içinde korkunç olan gerçek yüzünü anlayamadıkları zor durumu, daha da ortaya koyuyor:
"Hayır gerçeği kesin bilgi ile bilseydiniz."
Sonra yüce Allah, bu korkunç ve gizli gerçeği açıklıyor:
"Andolsun ki cehennemi göreceksiniz."
Ve sonra bu gerçeği pekiştirerek kalplerde bıraktığı ürkünç etkiyi derinleştiriyor:
"Andolsun ki onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz."
Sonra yüce Allah sarhoşu ayıltan, gafili kendine getiren, şaşkını çeviren, uyuyanı uyandıran ve elindeki nimeti yüzünden kendisini titreten son uyarısını yapmaktadır. "Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.
O nimetleri nereden elde ettiğiniz ve nerelere harcadığınız elbette size sorulacaktır, emre itaat ederek mi kazandınız, emre uygun yerlere mi harcadınız? Allah'a isyan ederek mi elde ettiniz ve Allah'a isyan ederek mi harcadınız? Helalinden mi kazandınız ve helal yollara mı harcadınız? Haramdan mı kazandınız ve haram yerlere mi harcadınız? Nimete şükrettiniz mi? Mala yüklenmiş olan zekat borcunu ödediniz mi? Başkalarına da verdiniz mi? Muhtaçlara vererek onları kendinize tercih ettiniz mi yardım etmediniz mi? Çokluğu ile övündüğünüz ve böbürlendiğiniz şeylerden sorguya çekileceksiniz. Daldığınız oyun, eğlence ve sapıklık yüzünden hafife aldığınız bir sorumluluktur bu. Ama bunun gerisinde ağır mı ağır bir üzüntü ve keder vardır.
Bu sure kendisi ile yine kendisini anlatan insanın hissine kendi anlamını ve etkisini bırakan, insanın kalbinden dünya hayatının değersiz uğraşıları ve boş kalplerin gönül verdiği küçük değerleri atıp onların yerine Ahiretin endişelerini yerleştiren ve kalbi bu endişelerle dolduran bir suredir.
Sure dünya hayatını uzun bir film şeridinin üstünde yer alan ve aniden parlayıp kaybolan bir parıltı gibi canlandırmaktadır. "Mal ve evlat çoğaltma yarışı sizi oyaladı. Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz." Dünya hayatının parıltısı bitmekte ve onun küçük sayfası dürülüvermektedir. Sonra zaman uzanmakta ve yükler de zamana paralel ağırlaşmaktadır. Bizzat ifadenin üslubu bu çağrışımı ve anlamı vermektedir. Ve anlattığı gerçek ile eşsiz ifadenin ahengi tam bir uyum sağla-maktadır.
İnsanın bu korku, ürperti ve azamet dolu sureyi başlangıcından enginlere doğru yükselen, sonunda ise sapasağlam ve görkemli bir yerde derin bir karara ulaşan etkileri ile birlikte okur-okumaz, yeryüzünde sürdürdüğü bu geçici hayatın sorumluluklarının ağırlığını omuzunda hissediyor. Sonra bunlardan taşıya-bileceklerini yükleniyor. Ve bu ağırlığın altında yoluna devam ediyor.
Sonra da kendini küçük ve değersiz olan şeylerden bile hesaba çekmeye başlıyor.