26 Şubat 2015

Sabetayizm / Sabataycılık ve Sabatay Sevi



Osmanlılar döneminde Yahudiler arasında meydana gelen en önemli olay, Sabatay Sevi hareketidir. 15. Yüzyılın ortalarında İzmir Yahudilerinden Sabatay Sevi, kendisini Yahudilerin kurtarıcı mesihi ilan etmiştir. Onun bu davranışı, Ortadoğu ve Avrupa Yahudileri arasında heyecan uyandırmış ve birçok taraftar toplamıştır. Sabatay Sevi'nin bu davranışını bir isyan hareketi olarak gören Padişah 4. Mehmet onu sarayına getirtmiş ve mesihliğini mûcize göstererek ispat etmesini istemiştir. Sahte Mesih Sabatay Sevi, pâdişâhın bu isteğini yerine getiremeyince, kendisinden Müslüman olmakla ölüm arasında tercihte bulunması istenmiştir. Sabatay Sevi, görünürde Müslüman olmayı tercih etmiştir. Bunun üzerine Sabatay Sevi'ye Mehmet adı verilmiş ve kendisine maaş bağlanmıştır.

Sahte Mesih Sabatay Sevi, görünüşte Müslüman olmakla birlikte eski inançlarını gizlice sürdürmüştür. Ölümünden sonra, taraftarlarından bir kısmı onun yolunu devam ettirmişlerdir. Bunlar Selanik'e yerleşerek Sabataycılığı devam ettirmeye çalışmışlardır. Sabataycılar, Müslüman görüntüsü altında Ortodoks Yahudilik'ten farklı olarak Tevrat-Kabala ekolüne bağlı bir sistem geliştirmişlerdir. Sistemlerinin özünü mesih beklentisi oluşturmaktadır. Sabataycılara göre, Mesih Sabatay Sevi'nin tekrar geri gelmesiyle vaat edilen kutsal topraklara gidecekler ve gerçek İsrail'i kuracaklar ve dünyanın yönetimi onlara kalacaktır

İnançları ve uygulamaları bakımından Ortodoks Yahudiler tarafından sapkın olarak görülen Sabataycılar, kimi durumlarda Yahudilerin yanında yer almışlardır. İstanbullu Yahudilerin destek vermediği Siyonizm hareketine, Sabataycılar idealleri doğrultusunda desteklemişlerdir. Sabataycı olduğu iddia edilen dönemin etkili isimlerinden gazeteci Ahmet Emin Yalman İsrail'in kuruluşunu destekleyen yazılar yazmıştır.

1924 nüfus mübadelesi sonucunda İstanbul'a gelip yerleşen Sabataycılar, Selanikliler ve Dönmeler adıyla da anılmaktadırlar. Özellikle “Dönmeler” adı literatüre girmiştir. Sabataycılar kendilerini gizledikleri için nüfus sayıları bilinmemektedir.

Sabatay Sevi
Sabatay Sevi, Mesihliğini ilan ettikten sonra dünyadaki tüm Yahudiler arasında büyük bir yankı uyandırmış ve Yahudi din adamları yoğun tepki göstermişlerdi. Osmanlı yönetimi, baş gösteren kargaşayı gidermek için Sabatay Sevinin önüne 2 tercih koydu; ya hayatî ya da Müslüman olup kurtulması. Sevi, Müslüman olmayı kabul ettiğini açıkladı ve Mehmed Efendi ismini alarak Sarayda bir süre maaşlı memur olarak çalışmaya başladı. Bu dönem ve daha sonra taraftarlarıyla birlikte Selanik ve diğer birtakım şehirlerdeki ikameti boyunca zahiren Müslüman görünmekle birlikte, gizlice kendi yorumuyla Yahudilik'ten evirme yeni bir inanç sistemini dar bir taraftar topluluğu arasında yaydı.
Sabataycılar ya da dönmeler olarak bilinen ve bu Yahudi mesihine inananlar tarafından günümüze kadar sürdürülen inançlar manzumesi; adet, gelenek ve göreneklerinin neler olduğunu bu bölümde ele alacağız. Fakat, Sabataycılar tamamen kapalı ve gizli bir topluluk olduğundan tüm yönleriyle ortaya koymak epey zor. Birçok konu ve özellik gizli kalmaya, gizemini sürdürmeye devam demektir.
Osmanlı'dan günümüze Sabataycılar Yahudi haham Sabatay Sevinin 1648’de Mesihliğini ilan ettikten sonra Yahudiler arasında büyük çalkantılar meydana geldi. Çünkü, İspanya'dan sürülme ve Doğu Avrupa'da yaşadıkları sıkıntılar üzerine bas gösteren bunalımlar bu dinî topluluk arasında bir Mesih beklentisi yaygın bir hal almıştı. Fakat Sevinin 1666da Müslüman olması üzerine, Yahudilerde bir rahatlama görülmesiyle birlikte, Sevinin bu yeni durumunu tevil ederek bağlılıklarını sürdürenler de oldu. Bunların başında Gazzeli ünlü haham Nathan gelmektedir. Nathan, yeni din yorumu ve Sabatay'ın fikirlerinin kabul görmesinde etkin bir rol oynamıştır.
Sabatay Sevinin Müslüman olmasından sonra eski inançlarını ve Mesihlik iddialarını bırakmadığı, gizlice kendisine bağlı dinî bir cemaat oluşturma yoluna gittiği birçok kaynakta belirtiliyor. Fakat Osmanlı yönetimi onları İhtida etmiş, hidayete ulaşmış yani Müslüman kabul ettiği için tarih belgelerinde haklarında pek bilgi yer almıyor. Sabatay Sevi'nin görünürde Müslüman olduktan sonra, Yahudi mistizminin kaynağı Kabala'yı kendi yorumladığı biçimiyle bir çeşit yeni bir mezhebi inşâ ettiği günümüzde yaşayan Sabataycılar tarafından da belirtilmektedir. İbrahim Alaettin Gövsa, Sabatay Sevi isimli eserinin 68. sayfasında bir olayı anlatıyor:
Sabatay Sevi'nin (Mehmed Efendi adi ve Müslüman kıyafeti ile) İstanbul'da yine eski müritlerinden bir kısmını toplayarak ayinler yaptığını, Girit seferinden dönen Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa'ya haber verdiler. Sadrazam kendini çağırtarak "Bu ne iştir? Sen hala uslanmadın mı?" diye tembih ettiği zaman Sabatay ağız kalabalığına başladı ve ünlü olan kurnazlığı ile; "Aman Sultanım, ben birtakım akrabamı, dostlarımı Müslüman yaptığım gibi bunları da dinî celil İslam'a celp ve davet etmeye uğraşıyorum." yolunda cevaplar verdi ve bu sözlerle bir süre takipten kurtuldu. Sadrazamın adamları onu birgün Boğaziçi'nde Kuruçeşme'de müritleriyle birlikte İbrani bir dua okurken buldular. Bu olay üzerine İzmirli Mesih kendisini unutturmak ve izini kaybettirmek için Kuruçeşme'yi bırakarak Kağıthane yakınlarında issiz bir köseye çekildi. Fakat müritlerinin bir süre sonra orada da etrafına toplanıp ayinler yapmaya devam ettikleri görüldü. Is tekrar Sadrazam'a haber verilince Fazıl Ahmed Pasa kızdı ve onun adamlarıyla birlikte Arnavutluk'taki Berat kasabasına sürülmesini emretti. Sabatay Sevi, orada asil adi Yoheved olan Selanikli bir Yahudi kadın ile evlenmiştir ki Sabataycılığı kabul eden bu kadına da Ayşe Hanım adı verilmiştir. 
Kayınbiraderi Josef Kerido da Abdullah Yakup ismini almıştır.
Prof. İlber Ortaylı, Selanik şehrinin, cemaatin başlıca yerleşme yeri olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde özellikle eğitime önem verdiklerini belirtiyor. Osmanlı arşivlerinde ve tarih kaynaklarında pek bir bilgiye rastlanmadığını belirten Ortaylı, Osmanlı'nın son döneminde modernleşmenin önemli taşıyıcılarının Sabutaycılar'ın arasında çıktığını belirtiyor. 19. yüzyılda Selanik'te bu cemaatin iktisadi ve kültürel bakımdan bütün diğer topluluklardan üstün oldukları anlaşılıyor. Gerçekten de Mayıs 1901'de Selanik'e vali olan Mehmet Tevfik Bey, anılarında, Fevziye Mekteplerinin (mektepleri bu cemaatin kurduğunu zikretmiyor ve belki bilmiyor) diğer mekteplerin fevkinde olduğunu ve iyi memur yetiştirdiğini belirtmektedir. Bu okullar hakkında önemli bir noktayı belirtelim; Selanik sosyal hayatî içinde, bu okullar geniş kabul gördüler. Sabataycı gençleri eğitmeyi amaçlayan bu okullar, nihayet kurucularının da ideoloji ve dünya görüşü değişikliği geçirmesine neden oldu. Artik bütün Osmanlıları, Özellikle Müslüman Türk çocukları eğitmekten memnun oluyorlardı. Gerçekten de çocuk Mustafa Kemal (Atatürk) modern eğitim veren böyle bir ilkokula giden Müslüman Türklerdendir. Kendisinin anlattığına göre annesi geleneksel bir Kurân okuluna, babasıysa Şemsi Efendi'nin kurduğu bir okula gitmesini istemişti. Semsi Efendi Sabataycıdır. Kapanî grubundan olduğu söyleniyor. Fakat Karakaş grubuyla işbirliği yapıyor ve eğitimle bu rakip 2 dönme grubunun birliğini sağlamak istiyormuş.[1]
Sabutaycılar'ın özellikle Mevlevi tarikatı çatısı altında örgütlenmeleri de dikkat çekici. Esin Eden ve Nicholas Stavroulakis tarafından yazılan ve şu anda Türkiye'de de piyasada satılmakta olan "Salonika, A Family Cookbook" (Selanikli Bir Ailenin Yemek Kitabı) isimli eserde Sabataycı ailelerin Mevlevi tarikatını benimsedikleri belirtiliyor ve kendi aile fertleri hakkında da bilgi veriliyor. (Sayfa 15-49) Laiklik ve ittihatçılığın öncüleri Sabataycı Selanikli Sabutaycılar'ın bilinen tek yayını olan Gonca-i Edep'te Mevlevilik'ten övgüyle bahsedildiğini belirten Ortaylı, dergide eğitim konusuna özel bir ilgi gösterildiğini vurguluyor:
Sabutaycılar'ın, Batılılaşma ve eğitim yoluyla, durumlarını düzeltme ve özgürleşme konusunda Musevilerin önüne geçtiği açıkça görülüyor; bir anlamda Bati Avrupa'da Musevilerin kendi cemiyetlerine yaptıkları kültürel katkıyı, Türk cemiyetinde Sabataycılar yaptılar. Gerçekten de bir süre sonra kurularak Fevziye ve Terakki gibi gerçek anlamdaki gymnasium'lar laik eğitime önem vermiştir. Onların bugünkü devamı olan Işık Lisesi de (İstanbul) kanuni zorunluluk olan din derslerini laik bir retorikle sürdürmektedir. (...) Selanik Sabataycılar'ı İstanbul'a göç ettiklerinde benzer mektepler kurdular ve laik-ulusalcı bir Türk eğitim sisteminde öncü oldular. Kendisi de Sabataycı bir aileye mensup Ilgaz Zorlu da, Evet, Ben Selanikliyim isimli kitabında bu okulların İttihat ve Terakki Hareketi'nin ortaya çıkmasında önemli rol aldığını ve İttihatçıların birçoğunun bu okullarda yetiştiğini belirtiyor. [2]
Osmanlının son döneminde Sabutaycılar'ın devlet bürokrasisinde etkin konuma geldiklerini görüyoruz. Yabancı dil bilmelerinden de kaynaklanan artı yeteneklerle dış ticaret ve hariciyede kilit noktalara kadar yükselen Sabutaycılar'ın bu alanlardaki etkinliği günümüzde de sürmektedir. Bu arada dönme denen Sabataycılar laik bir ulusalcılığı benimseyen grup olarak Jön Türk hareketi ve İttihat Terakki içinde de yer almışlardır. Gerçekten de imparatorluğun ünlü Maliye Naziri Mehmed Cavit Bey -ki aynı zamanda kuvvetli bir iktisatçı idi- Sabataycıdır. diğer bir maliye naziri olan Nüzhet Faik, dahiliye nazırlarından Mustafa Arif, maarif müsteşarı ve hukuk profesörü Muslihiddin Adil, Sabataycı kökenliydiler. Türk matbuatının önemli siması, Vatan gazetesi sahibi Ahmed Emin (Yalman) da Sabataycıydı ve bu konuda ilk tefrika 1924 Ocak ayında onun gazetesinde yayımlandı. Orduda, matbuatta ve İttihat ve Terakki çevrelerinde Sabataycılar vardı. [3] Gelecek bölümde varlıkları günümüze kadar uzanan Sabataycı fırkalar ve Cumhuriyet döneminde etkin olan Sabataycıları ele alacağız.
Dönmelerin inanç ve ritüelleri Sabataycılığın temel dinî inanç kaideleri, Yahudiliğin mistik ekollerinden Kabbalistik metodun Levi yorumundan oluşmaktadır. Gerek ayinler ve gerekse ritüeller tamamen gizli tutulduğundan bilimsel araştırmalara kaynaklık edebilecek bilgileri elde etmek imkansız gibi. Sabataycı din adamlarının açıklamaları bu konuda yapacakları açıklamalar toplumun aydınlanmasına yardımcı olabilir ancak. Ilgaz Zorlu, Kabala'nın esaslarını anlattığı kitabında, Yahudiliğin mistik yorumlarını özetledikten sonra şunları belirtiyor: Genellikle iddia edildiği üzere Sabataycı hareket Yahudiliğe karşı ve ondan kopuk bir yapıda da değildir, sadece mistik Yahudiliğin vazgeçilmez yapısı onu ister istemez farklı kılmıştır. Günlük dua ve ritüellerde Yahudiliğin temel ilkeleri korunmakla birlikte, özellikle geceyarısı sonraki zaman aralığında bunlar daha da arttırılmıştır.[4]
Sabatay Sevi'nin taraftarlarına inanç esasları olarak 18 maddelik bir nizamname bıraktığı çeşitli kitaplarda yer almaktadır. İbrahim Alaettin Gövsa'nın Sabatay Sevi isimli eserinde Avram Galante'nin İbraniceden Fransızcaya tercüme ettiğini belirttiği bu ilkelerden bazılarını özetleyerek buraya alıyoruz:
İşte Efendimiz, kralımız ve Mesihimiz Sabatay Sevi'nin 18 emri bunlardır.
Şerefi müzdad olsun!
Halikin birliğine dair iman muhafaza olunsun.
Mesihin hakiki Mesih olduğuna, ondan başka halaskar (kurtarıcı) bulunmadığına, efendimiz, kralımız, Sabatay Sevi'nin Davud soyundan geldiğine iman edilsin.
Ne Tanrı'nın, ne de Mesih'inin adına yalan yere yemin edilmesin. Çünkü Tanrı'nın adi da onda mündemiçtir.
Mesih'in sırrını anlatmak için içtimadan içtimaya gidilsin.
Davud'un Mezamiri her gün gizli olarak okunsun.
Türklerin adetlerine, onların gözlerini örtmek amacıyla, dikkat edilsin. Ramazan orucunu tatbik için sıkıntı gösterilmesin.
Onlarla (yani Müslümanlarla) nikah akdedilmemesi lazımdır.[5]
Sabutaycılar'ın Bayramları
Gövsa bunun dışında Sabutaycılar'ın bayramları da olduğunu belirtiyor. Bunlar yılın çeşitli günlerinde ve her biri ayrı bir anlam taşıyan 16 tanedir.
Bunların içinde en ilginciyse Mart 22'de yani baharın 1. gününde kutlanan Kuzu Bayramı, Dört Gönül Bayramı ya da diğer bir deyişle Mum Söndü diye bilinen gizli bayram. Bu kuzu bayramı hakkında Sabatay zümresi mensuplarından Karakaşzade Rüştü, 1924’te Vakit gazetesi muharririne su izahatı vermişti: Kuzu bayramı 22 Adar'da yapılır. Bu bayram geceye mahsustur. Ve her yıl kuzu eti ilk defa bu bayram ilişkisiyle ve hususi törenle yenir. Bu merasimde en aşağısı ikisi erkek ikisi kadın olmak şartıyla evli 4 kişinin bulunması lazımdır. Bu çiftlerin sayısı artırılabilir. Kadınlar iyi giyinmiş ve elmaslarla süslenmiş oldukları halde sofra hizmetinde bulunurlar. Yemekten sonra biraz eğlenilir ve muayyen zamanda ışıklar söndürülerek karanlıkta kalınır... Bu bayram vesilesiyle doğacak çocuklar bir çeşit kutsiyeti haiz tanınırlar.
 Ona (Dört Gönül Bayramı) adi verilir. [6]
Sabutaycılar'ın kendilerine has 16 bayram ve ritüelden ayrı olarak diğer Musevi'lerle ortak birtakım bayram ve yortular da söz konusu. Bunlar, Yusuf Bayramı, Meyve bayramı, Fecir bayramı gibi isimlerle anılır. Ayrıca Sabataycı her grubun da kendi içinde geliştirmiş olduğu bayramlar da var. Bunlardan Osman Ağa bayramı en önemlilerindendir. Karakaşlar grubunun kurucusu Osman Ağa, (daha sonra soyadı kanunu çıkınca bu aile fertleri Oğan soyadını almışlardır) için bu ritüel düzenlenir.
Shema Israel, Adonai Elohenou, Adonai Ehad Duy ey İsrail! Adonay, tanrımızdır ve tanrı birdir (Yahudi-Sabataycı Şehâdet kelimesi.) Izmirli Yahudi hahamı Sabatay Sevi'nin görünürde din değiştirerek Müslüman olduğunu ilan etmesinden sonra kendi öğretileri doğrultusunda bir cemaat oluşturması görünürde Müslüman fakat inanç ve yasam boyutlarında Yahudi olan yeni bir topluluk ortaya çıkarmış oldu.
Yazımızın geçen bölümlerinde Sevi'nin hayatî, inanç temelleri ve ölümünden sonra cemaatinin geçirmiş olduğu evreleri özetlemiştik. Benzet-benzeme ilkesi gereği kendilerini hep gizlemiş olan bu dinî cemaat mensuplarının, Osmanlı dönemindeki etkinlikleri diğer bir husus. Özellikle Osmanlı'nın son dönemindeki olaylarda çok etkin rol oynamış olmaları da dikkat çekici. Jön Türkler, İttihat Terakki, Meşrutiyet gibi bugünümüzü de etkileyen olaylar zincirinde Selanik hep merkez olmuş ve Selanik'in bu etkinliği de Sabutaycılar'ın siyâsî, askeri, fikri alanlarda hep başı çekmelerinden kaynaklanmıştır.
Konuyu araştırmaya başladığımızda böylesine derin bir toplumsal ve siyâsal tablo ile karşılaşacağımızı doğrusu biz de tahmin etmiyorduk. Fakat uzun bir araştırmadan sonra karşılaştıklarımız bizi şaşırttığı gibi birçok gerçeğin bu gizlilikten dolayı bilinmezliğini sürdürdüğünün de farkına vardık. Elbette şimdilik kamuoyuna yanıltmasında mahsur gördüğümüz noktalar da söz konusu. Amacımız dinî bir topluluğu kötülemek, sansasyon yaratmak değil. Toplumumuzu derinden etkileyen bu cemaat mensuplarının kimler olduğu, neler yaptıkları, bugüne kadar nasıl bir seyir izlediklerinin bilinmesi gerekmektedir. bunları bilmek halkımızın hakki. Gizem her zaman merak uyandırmıştır. Fakat doğruların ve gerçeklerin kapalı kalmasının da bir anlamı yok. İleride daha kapsamlı araştırmaların yapılacağını ümit ediyoruz.
Gizlilik, başkalarının merakini daha da kamçılayacağından, bu alandaki gerçeklerin olduğu gibi halkımıza yansıtılması alanında görev, en çok, bu cemaate mensup kişilere düşmektedir. DERGAH + LOCA + SİNAGOG = İKTİDAR 
Ulaşabildiğimiz kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler, Sabataycı ya da dönme denilen bu topluluğun hala Yahudi mistisizminin öğretileri doğrultusunda dinî ritüellerini gizlice sürdürdükleri, adet, gelenek ve göreneklerini korudukları, bir çeşit masonik yapılarını devam ettirdiklerini gösteriyor.
Araştırmada ilgimizi çeken diğer bir konu ise gizli Yahudi tarikatı mensuplarının ekonomiden, politikaya ve eğitime kadar birçok alanda etkin olmalarının yanısıra İslam'ın mistik yorumu kabul edilebilecek Sünnî ve Alevi tarikatlarının içine sızmış olmaları. Özellikle Mevlevi, Melami ve Bektaşi tekkelerinde 19. yüzyıldan itibaren şeyh, mürşit, dede, dedebaba gibi en üst makamlara kadar ulaştıklarını görüyoruz. Sabataycı şeyh ve müritler Sevi Müslüman olduktan sonra bağlılarına Müslümanların görünürdeki adet ve geleneklerine riayet etmelerini öğütlemiştir. Bu da onların kendilerini en rahat ifade edebilecekleri çeşitli tarikatların dergah, hanegah, tekke ve zaviye gibi mekanlara rağbet etmelerine yol açmış. Merkezi Selanik olan bu cemaatin Selanik'teki özellikle Mevlevi ve Bektaşi dergahlarında yoğunlaştıklarını görüyoruz.
Ilgaz Zorlu, Sabataycı cemaatlerin İslam mutasavvıflarıyla ilişkilerinin özellikle İstanbul, İzmir ve Selanik'te yoğunlaştığını belirtiyor.[7] İstanbul'da Yenikapı Mevlevihanesi, Kasımpaşa Mevlevihanesi, Aziz Mahmud Hüdai'nin Üsküdar'daki dergahı Sabutaycılar'ın etkin olduğu dergahlar olarak dikkat çekmektedir. Yahudi mistisizmi olarak tanımlanan Kabala öğretisine dayanan Sabataycı yorum, İslam'ın gevsek mistik yorumu olarak Mevlevilik, Bektaşilik ve Melamilikle paralellikler arz eder ve ortak buluşma noktaları bulur. Yunan asilli Sabataycı yazar Starolakis, Salonika, jews and dervishes isimli kitabında Yahudi-Sabataycı kökenden olup Selanik'teki dergahlarda etkili olan ve hatta bir kısmının uzantıları İstanbul'a kadar gelen dönme şeyhlerden bahsediyor. Bunlardan biri de şu anda Amerika'da yasayan iflas etmiş işadamı Halil Bezmen'in dedesi Esad Efendi'dir. Esad Efendi 1920'lerde Kasımpaşa Mevlevihanesi'nin şeyhidir. Ankara Bektaşi Dergahı'nın şu andaki Dedebaba'sı yani şeyhi de Sabataycı. Yine Dedebabalardan Bedri Noyan da Yahudi dönmesi. Kardeşi Engin Noyan da bir TV'de program yapımcı ve sunucusu.
Sabataycılar ve Masonlar Osmanlı döneminde etkin konumdaki masonların arasında Sabutaycılar'ın önemli bir yekun tutması da dikkat çekmektedir. Osmanlı toprakları içindeki ilk Mason locasının Selanik'te kurulması tesadüf olmasa gerek. Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip etme imkanına sahip Sabataycılar bu alandaki gelişmelere de öncülük etmişler. Hem Mason hem de Sabataycı olan ünlülerden sadece birkaç ismi burada zikrediyoruz. Bunlar, son Maliye Naziri Cavit Bey, Yeni Asır gazetesinin kurucusu Fazlı Necip Bey, bir dönem bakanlık yapmış olan Faik Nüzhet... Zorlu, Türkiye'deki Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası'nın üstadı azam'i ya da büyük amir'inin hep Kapancılar cemaatine mensup bir aileden geldiğini belirtiyor. Mason Locası'na üye diğer ünlülerse şunlar: Osman Adil, Faik Nüzhet, Talat İsmail ve Mehmet Servet.[8]
Günümüz Mason localarında da Sabataycı çok ünlü kişilerin varlığı devam etmektedir. Su anda Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın Büyük üstadı Sahir Talat Akev de Sabataycı. Mimar Sinan Locası'nın eski üstadı muhteremi Reşat Atabek, yine üstadı azamlardan Cumhur Ferman da Sabataycılardan. Reşat Atabek'in Masonluk Üzerine adli kapsamlı eseri Masonluk hakkında önemli bilgiler ihtiva ediyor. Sabataycı ünlü gazeteci Ahmed Emin Yalman'ın ve Cavit Bey'in aynı zamanda Mason da olduklarını Loca'nın dışa açılırken açıkladığı isimlerden öğreniyoruz.
Selanik+İstanbul+İsrail = Ankara-Washington İsrail'in kuruluş döneminde ve şu anda ülkemizin İsrail ile tarihte görülmemiş sıcak ilişkiler içine girmesinde Sabutaycılar'ın önemli rol aldıklarını görüyoruz. Sabatay Sevi birçok Yahudi tarafından Siyonizm'in kurucusu olarak bilinir. Çünkü Sevi, Mesihliğini ilan ederken bütün Yahudileri Kudüs'te toplayıp Büyük İsrail'i kuracağını vaat etmişti.
İttihat Terakki ve Mason localarında etkin olan Sabutaycılar'ın İsrail'in kurulusunu da desteklediklerini belirten Zorlu, 1924 mübadelesi sonucu Türkiye'ye getirilen alilerden bir kısmının 1948'de kurulusundan itibaren İsrail'e gittiklerini söylüyor. Bunların en ünlüsüyse İsrail'in 2. Cumhurbaşkanı İzak Ben Zwi'dir. Prof. Yalçın Küçük, Aydınlık gazetesinde yayınladığı makalelerinde, Türkiye'nin tamamen İsrail ve Amerika rotasına girdiği bu dönemde Sabataycı İsmail Cem'in Dışişleri Bakanı olmasına dikkat çekiyor. Küçük, ayrıca İsrail'in Hospro firması aracılığıyla Türkiye'ye hibe ettiği silahlarla ilgili bir ayrıntıya daha dikkat çekiyor. Bilindiği gibi Susurluk skandalıyla ortaya çıkan ilişkilerde bu silahların kayıp olduğu iddia edildi. kayıp silahlar Susurluk Çetesi olarak nitelenen ekip tarafından kullanılmıştı. Bu silahları teslim alan kişiyse Ertaç Tinar. Yalçın Küçük, Tinar'ın Sabataycı olduğunu belirtiyor ve MOSSAD'ın dönmelerle is tutmasının tehlikesine dikkat çekiyor. Dönmeler Dönmezler aksiyonu geçerliyse bu bulgu ürperticidir diyor, Küçük.[9]Tarikat-Siyaset-Medya-Sermaye alanlarında etkili olan Sabataycılar hakkında bilgiler dizi yazımızın gelecek bölümlerinde yer alacaktır. Sabataycılarda cinsel hayat ve saplantılar, ayrıca Sabataycı mezarlıkları gelecekte ele alacağımız konulardan birkaçı.

GİZLİ AMA İÇİMİZDE DÖNMELER
Benzet-benzeme prensibi gereği görünürde Müslüman fakat aslında Yahudi olan Sabataycı cemaat mensupları, bu kamuflaj sayesinde ülkenin kaderinde belirleyici olmayı özellikle son yüzyılda becerebilmiş bir topluluk olarak yer almaktadırlar. Kendilerine has yemekleri, kendilerine ait eğitim kurumları, gizli tapınakları, kendilerine özgü ibadet, inanç ve adetleri olan bu cemaatin kimi mensupları, resmi ideolojinin oluşumu ve bugünkü jakoben-din düşmanlığı üzerine kurulu yapısını sürdürmesinde etkin olmuşlardır. Bu dinî akimin merkez üssünün Selanik olması da ilginç. Meşrutiyet'ten günümüze, tüm siyâsî oluşumlarda adına sıkça rastladığımız Selanik'in bu etkinliği bir tesadüf mü? Elbette hayır. 19. yy biterken Batılılaşmanın rüzgarının bu şehirden esmesinin temel etnik bir etkeni vardı: Sabataycılar.
Türkiye'de ilk Mason locası Selanik'te kurulmuş, Abdülhamid yönetimine karşı başlayan başkaldırı burada tasarlanmış, Sultan iktidardan indirildikten sonra buraya gönderilmiş, ilk özel Türk okulları burada kurulmuş (unutulmamalıdır ki, Galatasaray Lisesi Sultan'ın himayelerinde kurulmuştur ancak Feyziye ve Terakki mektepleri Sabataycı cemaat okulları olarak burada kurulmuşlardır), ilk kadın hareketleri burada şekillenmiş, Hareket Ordusu'nun merkezi (pâdişâhı tahttan indirip, İttihat ve Terakki fırkasını iktidara taşıyan ordu. S.K.) Selanik olmuş ve en önemlisi Türkiye'nin önde gelen kurucuları hep Selanik kökenli olmuşlardır. bunları birer rastlantı olarak görme eğilimi ne yazık ki çok baskındır. Oysa bu kente bu önemi yükleyen Sabataycı kökenli kişilerdir.[10]
Sabataycı mezarlıkları
Sabataycılar gerek ilk dönemde yoğun olarak yaşadıkları Selanik'te, gerek daha sonraları Türkiye'nin basta İstanbul olmak üzere İzmir ve Bursa gibi şehirlerine yerleştikten sonra ölülerini ayrı mezarlıklara defnetmeyi tercih etmişlerdir. Selanik'te mahalle olarak da diğer dinlere mensup insanlardan ayrı bir yerleşim düzeni kurmuşlar. 1924 ahali mübadelesi gereği geldikleri Türkiye'de de belli merkezlere yoğun olarak ilgi göstermiş ve içe kapanık bütünlüklerini böylece korumaya çalışmışlardır. Fakat zamanla farklı mahalle ve şehirlere yerleşerek bir çeşit fiziki asimilasyona uğramakla birlikte cemaat yapılarını korudukları görülmektedir.
İstanbul'da, Karakaşlar cemaatinin mezarlığı, Üsküdar Bülbülderesi'nde yer alıyor. Sabataycılığı sürdürme konusunda diğer cemaatlerden daha aktif olduğu belirtilen bu cemaatin mezarlık konusunda da hassas davrandığı görülmektedir. Bülbülderesi mezarlığında az sayıda da olsa kimi Kapancılar'ın yer aldığı belirtiliyor. Yakubilerse Maçka'daki mezarlığa ölülerini defnetmektedirler. Yakubiler'in yoğun olarak İzmir'de yaşadıkları belirtiliyor. Medya patronlarından Bilgin ailesi bu gruba mensuptur. Kapancılar cemaatinin ise Feriköy mezarlığında satın almış oldukları ayrı bir bölüme ölülerini defnettikleri biliniyor. Sabutaycılar'ın mezar sekli ve taşların işlemesi tamamen farklı. Genellikle seramik üzerine çıkartma resim bu mezar taşlarında yer alır. Yazıların üslubu da farklılık arz ediyor. Dikkat çeken noktaysa Ey zair diye başlaması. Sekil olarak da dönem dönem farklılık arz etse de kendilerine özgü çiçek işlemeler ve Müslüman mezarlarından farklı geometrik sekil vermeler dikkat çekmektedir.
İbadethanelerinin ayrı, mezarlıklarının ayrı olmasının yanısıra bu cemaat mensubu ailelerin zengin ve farklı bir mutfak kültürleri söz konusu. Esin Eden, Yunanistan'da İngilizce olarak yayınlanan Bir ailenin yemek kitabi isimli eserinde, kendilerine özgü yemeklerden bahsediyor ve ailesi Türkiye'ye geldikten sonra da bir araya gelerek adet ve geleneklerini yaşatmaya çalıştıklarını belirtiyor. [11] Ilgaz Zorlu da bu yemeklerin salt Akdeniz ya da Yahudi mutfağından oldukça farklılıklar arz ettiğini belirtiyor.
Kaynaklar
[1] İlber Ortaylı, "Alevi Kimliği", s.120.
[2] İlber Ortaylı, a.g.e, s.115.
[3] İlber Ortaylı, a.g.e, s.123.
[4] Ilgaz Zorlu, "Evet, Ben Selanikliyim", s.112.
[5] Alaettin Gövsa, "Sabatay Sevi", s.59-61.
[6] Alaettin Gövsa, a.g.e, s.64.
[7] Ilgaz Zorlu, a.g.e, s.40-41.
[8] Ilgaz Zorlu, a.g.e, s.5.
[9] Y. Küçük, "Nasıl Görüyorum-3", Aydınlık, 14 Mart 1999.
[10] Ilgaz Zorlu, a.g.e, s.166.
[11] Ilgaz Zorlu, a.g.e, s.42.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...