16 Ekim 2014

33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK SIRLARI KADINLAR SALTANATI



33. DERECE'DEN ÖTE MASONLUK SIRLARI 
KADINLAR SALTANATI 

3. MURAD DÖNEMİNDE SARAYDA BİR KADINLAR SALTANATI BAŞLAMIŞTIR Kİ, 
OSMANLI DEVLETİ'Nİ ÇÖKERTEN SEBEPLERİN BAŞINDA GELİR...
 ASLINDA RUS ASILLI HÜRREM SULTAN'IN, KANUNİ'YE EN DEĞERLİ OĞLU MUSTAFA'YI BOĞDURTMASI, BÖYLECE SALTANATIN SARHOŞ LÂKABIYLA TANINAN SELİM'E GEÇMESİNE İMKÂN HAZIRLAMASI DA UNUTULMAMALIDIR.


AMA NURBÂNU'NUN 

NUR BANU SULTAN KİMDİR
  • Nurbanu Sultan ( 1525- 1587 Osmanlı padişahı  III. Murat'ın annesi, 
  • Valide Sultan ve II. Selim'in eşidir.
    1520lerde henüz 10 yaşlarında bile değilken  Osmanlı korsanları tarafından kaçırılmış ve  İstanbul'da dönemin en ünlü ticaret merkezi olan  Peradaki köle tacirlerinden birine satılmıştı. Tam adı ve kaçırıldığı ülke kesin olarak bilinmemekle birlikte  Osmanlıkaynaklarında  Yahudi bir ailenin çocuğu olduğundan bahsedilirken bazı tarihçiler onun Venedikli olduğunu iddia ederler.
    Onlu yaşların başındaki bu küçük kız bir saray görevlisi tarafından hizmetli yetiştirmek maksadıyla satın alınır. Henüz çok küçük yaşta kendisini sarayda bulan kız saraydaki diğer hizmetçiler gibi eğitimden geçirilir. Bu eğitimlerden biri sırasında dönemin padişahı  Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Haseki  Hürrem Sultan'ın dikkatini çeker. Bu zayıf çelimsiz kız zekasıyla  Hürrem'i çok etkiler ve  Hürrem Sultan tarafından  Manisasancağına eğitime yollanır. Birkaç yıl sonra  Hürrem  Manisa sancağını ziyareti sırasında sarayın bahçesinde gezerken uzun boylu hafif balık etli ve mükemmel gözlere sahip bir kız görür kızın güzelliği hürremi o kadar etkiler ki Haseki Sultan uzun süre kendine gelemez hemen yanına çağırdığı kızın uzun yıllar önce  İstanbul'dan yolladığı o kız olduğunu öğrenince çok sevinir. O andan itibaren  Hürrem Sultan'ın aklında tek bir düşümce vardır bu kız mutlaka oğullarından biriyle evlenmelidir.  Hürremkızın geleceğinden o kadar emindir ki onun adını "Nurbanu" koyar yani tanrının ışığını saçan kraliçe.
    Hürrem'in dediği olur Nurbanu  Hürremin tahta geçme ihtimali en düşük olan afyon, alkol bağımlısı ve çarpık ilişkileri olduğu söylenen, babası  Kanuni tarafından bile beş para etmez diye adlandırılan oğlu  Şehzade Selim ile evlenir. Fakat  Selim Nurbanu'yu ilk defa evlendikleri gün görmesine karşın ona büyük bir aşkla bağlanır.  Selim'in Nurbanu için yazdığı şiirler  divan edebiyatının en güzel eserleri arasında gösterilir. Selim'in nurbanu için dediği gibi 'önümden geçip giderken ayağının bastığı yerler bir gül bahçesine dönüşüyor ve sana seslendiğimde bana baktığın zaman sanki zaman duruyor'. Bunu takip eden yıllarda olmayacak olur ve  Selim'in tüm kardeşlerinin ölmesiyle  Selim önce  Kanuni'nin varisi sonra da  Osmanlı imparatoru olur, Nurbanu da bir kraliçe. Sarı Selim'in hayatına ilerleyen yıllarda pek çok kadın girsede hiç biri Nurbanu'nun Selim üzerindeki etkisini kıramaz. Selim ve Nurbanu'nun oğlu MuratSelim'in ölümüyle Osmanlı padişahı olur ve Nurbanu hayatına valide sultan olarak devam ederken Hürrem'den sonra uzun yıllar Osmanlı imparatorluğunu kapı arkasından yönetir. Yaşlılığında oğlunun karısı Safiye Sultan ile haremde girdiği hakimiyet mücadelesiyle adından söz ettirir. Safiye Sultan'ın dediği gibi 'Nurbanu'yu ilk defa kırklı yaşlarının ortasında görmüştüm ama ilerlemiş yaşına rağmen benim o ana ve bugüne kadar gördüğüm en güzel kadındı'.

    Nurbanu Sultan 1587 yılında oğlunun saltanatı sırasında öldü. 
  • Cenazesi İstanbulAyasofya Camii'nde II. Selim Türbesine gömüldü.
TUTUMU SADECE KADINLAR SALTANATI OLARAK KALMAMIŞ, SARAYDA BİR YAHUDİ ETKİSİNİN ORTAYA ÇIKMASINI ÂDETÂ MEŞRULAŞTIRMIŞTIR.


3. MEHMED DEVRİNDE DE KİRA VE İSTEKİRA ADLI YAHUDİ KADINLAR VEZİRLERE, DOLAYISIYLA DEVLET POLİTİKASINA HÜKMEDER DURUMA GELMİŞLERDİR. ÖYLE Kİ, SİPAHİLER, "SULTAN SELİM-I SÂNİ ZAMANINDAN BERİ ŞU YAHUDİ TEGALLUBUNDAN BIKTIK" DİYEREK AYAKLANMIŞLAR, GÜMRÜKLERİ ELİNDE BULUNDURAN 


KİRA KADIN VE OĞLUNU KATLETMİŞLERDİR!..

Osmanlı sarayında Kira Kadınlar
Önder KAYA   

Kira kadın denilince yakın zamana kadar akla Ester Kira gelirdi. Başta Avram Galanti olmak üzere bu konuda kalem oynatan pek çok kişi bu güçlü kadına gönderme yapmış, onun Kanuni döneminden III. Mehmet zamanına kadar haremle dış dünyanın bağlantısını sağlayan tek bir kadın olduğu fikrine kapılmışladır. Ancak Prof. Mahir Aydın’ın bu konuda kaleme aldığı makale bunun tam tersini söylüyor. Ona göre söz konusu evrede bir değil tam üç kira kadın var ve bunların içinde asıl önemlisi Ester Kira değil, Esperanzo Malchi

Osmanlı sarayında   Kira Kadınlar
‘Kira’ unvanının nereden kaynaklandığı sorusu tartışmalıdır. Avram Galante bu unvanın saraya dışarıdan malzeme getiren kadınlara verildiği kanısındadır. Ona göre Ege adalarında müfettişlik yaptığı dönemde Rum kökenli bazı satıcı kadınlara da bu unvan verilmekte idi . 16. yüzyıl Osmanlı Yahudileri açısından bir altın çağ oldu . Bilhassa İstanbul’da saraya son derece yakın ve bir o kadar nüfuzlu önemli simalarla karşılaşmak mümkündü. Misalen Kanuni Sultan Süleyman’ın hekimi Moşe B. Hamun olduğu gibi yine bu yüzyılda Dona Gracia Nasi ve yeğeni Josef Nasi gibi kişilerin, gerek padişah ve gerekse de önemli devlet adamları ile diyalog halinde oldukları gözlemlenir.
Kira kadınlar bazen haremdeki valide sultanlarla yabancı ülke diplomatları arasında elçilik yapıyorlar, bazen de saray kadınlarının talep ettikleri değerli kumaş ya da mücevher tarzı şeyleri getiriyorlardı. Hatta bir kısmının tıbbi konularda harem halkına hizmet verdiği de biliniyor. Bilindiği üzere İspanya’dan göç eden Yahudilerin tıp bilgisi, çağın şartlarına göre epey iyi durumdaydı. Bu hizmet bazen de büyü veya muska alanlarında da olabiliyordu. Bazı kaynaklarda Safiye Sultan’a hizmet veren kira kadının yapmış olduğu büyülerle Sultan III. Murat’ın Safiye Sultan’a bağlanmasında önemli roller oynadığından bahsolunur .
İlk kira Fatma Hatun
Kanuni döneminde saraya giren çıkan ve harem kadınlarının dış dünya ile irtibatını sağlayan kira kadınların ilki Fatma Hatundur. Kendisinin aslen Yahudi olduğu ancak ömrünün son demlerinde Müslümanlığa geçtiği Prof. Mahir aydın tarafından zikrolunur. Yaptığı hizmetlerin bir karşılığı olarak kendisine Kanuni tarafından 1521’de bir muafiyet beratı verilmişti. Beratta kocası Moşe ve oğulları Elia ile Josef’in bazı vergilerden muaf tutuldukları ve Müslümanlar gibi yanlarında köle bulundurmalarına izin verildiğini öğreniyoruz. Söz konusu berat, torunları zamanında da onaylatılacaktı. Nitekim beratı en son II. Osman’ın 1618’de onayladığı biliniyor . Mahir Aydın, Fatma Hatun’un Kırımlı olduğunu ve mezhebinin de Karay olabileceğini söylemekte. Ona göre Kanuni’nin annesi olan Hafsa Sultan, oğlu Süleyman’ın Kefe sancakbeyliği zamanında bu kadını hizmetine almış ve oğlu tahta geçtikten sonra da irtibatını devam ettirmişti. Bu iddiaya en önemli delil olarak da Fatma Kira’nın torunlarının isimlerini gösterir. Bu çocuklar Kurd ve Ghur adlarını taşımaktadırlar ki, Kurd’un ‘Kurt’ gibi Türkçe bir kelime olabileceğini, Ghur’un ise Tevrat’ta geçen ve Yehuda’nın lakabı olan Genç Aslan anlamına geldiğini belirtir. Lakin Sefaradlar Yehuda için ‘Leon’ unvanını kullandıkları için Ghur ismini tercih etmemişlerdir. Yine dönemin Yahudi kaynaklarında bu kadından pek bahsedilmemesi de Mahir Aydın’a göre onun Karaylığına yorulabilir . Fatma Hatun’un hayatının sonlarına doğru İslamiyet’e geçmesine rağmen çocukları ve torunlarının inançlarını korudukları biliniyor. İlk kira kadının ölümü 1548 dolaylarıydı. Ondan sonra ise bu işi üslenen kişi, Ester Kira olacaktır.
Haremle dış dünyanın irtibatını sağlayan Ester Kira
Hayatı hakkında çok da fazla bilgi sahibi olmadığımız Ester Kira, haremle dış dünyanın irtibatını sağladığı gibi, yabancı ülkelerle girişilen bir takım diplomatik temaslarda da aktif olarak yer almıştır.  Avram Galante, onu konu edinen bir yazısında sultanın, kendisine Ester Kira vasıtasıyla Venedik elçisi tarafından gönderilen kadife kumaşlar için elçiye teşekkür ettiğini kaydeder .
Ester Kira’nın sarayla olan diyalogu dışında hayatı hakkında kapsamlı bilgi bulunmadığını hemen belirteyim. Bilindiği kadarıyla Osmanlı kaynaklarında ‘Kira kadın’ olarak da geçen bu kişi, Rabbi Eliya Handali adlı bir Yahudi din adamının dul kalmış eşiydi .  Onun sarayla irtibatlandırılması Kanuni’nin ölümünden sonrasına gider. III. Murat devrinin başlarına denk gelen 1575 yılında Venedik elçileri ile valide sultan konumundaki Nurbanu arasındaki irtibatı sağlayan kişilerden biri ünlü hekim Salomon Nathan Aşkenazi, diğeri ise Ester Kira idi .
İşin enteresan yanı Ester Kira’nın değişen güç dengelerine karşı kendi konumunu muhafaza etmeye bilmesiydi. Öncelikle valide sultan Nurbanu ile işbirliği yapan Ester Kira, valide sultanın gelini Safiye Sultan üzerinde kurduğu baskının şahidi olmuştur. Bu devrede onun dışarı ile en önemli irtibat kaynağı olduğu gibi, Nurbanu’dan sonra haremin baş kadını olan Safiye Sultan zamanında da bu konumunu muhafaza edecekti . Nurbanu Sultan’ın ölümünden kısa bir süre sonra meydana gelen bir olay, onun dengeleri gözetme konusunda ne kadar mahir olduğunu gözler önüne serer. Fransa Kraliçesi Katerina de Medici, Nurbanu Sultan ve Haseki Safiye Sultan’a hediyeler gönderir. Nurbanu Sultan bu sırada vefat etmiştir ve Ester Kira, tüm hediyelerin Safiye Sultan’a sunulmasını temin etmiştir. Hatta bu hediyeler arasında yer alan bir saati de sadrazama sunarak onun da hoşnutluğunu kazanmıştır. Ester Kira, İstanbul’daki İngiliz elçisi Barton’un hizmetindeki adamlardan Salomon Usque’nin kaleme aldığı bir raporda müteveffa olarak zikredilmektedir ki, bu durumda kendisi 1595 yılına gelindiğinde ölmüş olmalıdır. Yine aynı raporda kendisinin Makedonya’nın Serez şehrinden olduğu da belirtilir .
Dönemin en güçlü kirası Esperanzo Malchi
Akıbeti son derece trajik olan kira ise en sonuncusudur. Esperanzo Malchi adındaki bu kadın, Ester Kira’dan sonra Safiye Sultan’ın en önemli hizmetkârı olmuştu. Ancak diğerlerinden farklı olarak bu nüfuzunu ciddi bir servet biriktirmek amacıyla kullanacaktı. Esperanzo Malchi, dönemin en güçlü simalarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu gücü nerede ise tamamen Valide Safiye Sultan ile olan irtibatına borçluydu. Safiye Sultan Osmanlı tarihinde servet toplamak denilince akla gelen en önemi harem mensuplarındandı. Kendisi hem diplomatik teşebbüslerden geri kalmamış , hem de rüşvet karşılığında bazı önemli devlet memuriyetlerinin dağıtılmasında ön ayak olmuştu . Her iki teşebbüsünde de kendisinin en büyük yardımcılarından biri Esperanzo Malchi olmuştu.
Ancak Malchi’nin sonu kapıkullarının ulufe adı verilen maaşlarının dağıtımı için kesilen sikkelere müdahale etmesinden olacaktı. Malchi, darphanede basılan ve kapıkullarına verilen paraların ayarı ile oynamıştı .  Yani para basımı için darphaneye teslim edilen kıymetli madenin bir kısmını alarak onun yerine kıymetsiz maden koydurtmuş ve böylelikle de paranın alım değerinin azalmasına, başkentte enflasyonun baş göstermesine sebep olmuştu. Kapıkulları sağda solda “verilen akçe bir işe yaramaz, ne at alabiliriz ne de silah” diye söylenmeye başlamışlardı . Sonrasında Şeyhülislam Sunullah Efendi’ye giden kapıkulları, ayarı düşük akçe ile eski değer üzerinden piyasadan alışveriş yapmalarının caiz olup olmayacağını sormuşlar, caiz olmadığının söylenmesi üzerine de bu durumdan sorumlu tutukları Esperanzo Malchi ya da namı diğer ‘kira kadın’ı öldüreceklerini ifade etmişlerdi. Şeyhülislamın araya girmesi ve “zimmidir, canı, malı, namusu devletin teminatı altındadır, dilekçe yazın, padişaha ileteyim, suçlu ise şehirden sürdüreyim,” demesi de askeri yatıştıramamıştı . Bunun üzerine Safiye Sultan’ın koruması altında bulunan kira kadının başına bir şey gelmemesi için sadaret kaymakamı olan Halil Paşa, Yahudi mahallesine adam göndererek Esperanzo Malchi’nin kapıkullarından önce bulunmasını emretmişti. Sonrasında bulunan kira kadın Halil Paşa’nın konağının merdivenlerini çıkmak üzereyken, kapıkulları tarafından fark edilmiş ve oracıkta parçalanarak öldürülmüştü .
Kapıkullarının öfkesi bununla da dinmemiş, askerler kira kadının cesedini Sultanahmet’teki Atmeydanı’na kadar sürüklemiş ve burada bir ağaca asmışlardı. Bu süre içinde Esperanzo Malchi’nin başta cinsel organı ve elleri olmak üzere bazı uzuvlarını keserek rüşvet çarkının bir parçası olduğunu düşündükleri bazı devlet ricalinin kapısına çivilemişlerdi . Ertesi gün iki oğlu da ele geçirilmiş, büyük olanı derhal parçalanırken küçük olan Müslümanlığa geçerek canını kurtarabilmişti. Esperanzo Malchi’nin cesedi iki gün kadar ağaçta asılı kaldıktan sonra yayılan kokulardan rahatsızlık duyulması üzerine ceset yakılmıştı.
Yaşananlar Osmanlı İstanbul’unun en kanlı sahnelerinden biridir. Gelgelelim bu çarkın başında olan Valide Safiye Sultan’a herhangi bir şey olmamıştır. Hatta Safiye Valide, olaylar sırasında yetersizliğine hükmettiği sadaret kaymakamı Halil Paşa’yı görevinden aldırmıştı. Esperanzo Malchi’nin de tüm mal varlığına el konulmuştu. Söz konusu olan o kadar büyük bir servettir ki, bu para ile yeniçerilerin tüm ulufesi ödenmiş, paranın 100 bin florinlik kısmı darphaneye gönderilerek sağlam akçe basılması emredilmiş, geri kalanı da hazineye aktarılmıştı . Yaşanan gelişmeler sonrasında “kira kadınlık” müessesi belki tam olarak ortadan kalkmasa bile güçlü kira kadınlar devrinin kapandığı rahatlıkla söylenebilir. Yaşanan gelişmelerden sonra hiçbir kira kadın siyasi ve ekonomik yaşamda etkin bir konuma gelemeyecekti.
KAYNAKÇA
Mahir Aydın; “Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınlar”, Belleten, cilt: 65, satı: 243, Ankara 2002, s. 623-635 Ahmet Hikmet Eroğlu; Osmanlı Devletinde Yahudiler, Ankara 2000 Avram Galante; “Osmanlı Saraylarında Etkin Bir Kadın: Esther Kyra” (çev: Renata Kaç), Tiryaki, sayı: 2, Eylül 1994, s. 28-32 Önder Kaya; Tanzimat’tan Lozan’a Azınlıklar, İstanbul 2004 Bernard Lewis; İslam Dünyasında Yahudiler (çev: Bahadır Sina Şener), Ankara 1996 Necdet Sakaoğlu; Bu Mülkün Kadın Sultanları, İstanbul 2008 Selânikî Mustafa Efendi; Tarih-i Selânikî (haz: Mehmet İpşirli), II, İstanbul 1989 Moshe Sevilla Sharon, Türkiye Yahudileri, İstanbul 1992
Esperanzo Malchi, dönemin en güçlü simalarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu gücü nerede ise tamamen Valide Safiye Sultan ile olan irtibatına borçluydu. Safiye Sultan Osmanlı tarihinde servet toplamak denilince akla gelen en önemi harem mensuplarındandı. Kendisi hem diplomatik teşebbüslerden geri kalmamış , hem de rüşvet karşılığında bazı önemli devlet memuriyetlerinin dağıtılmasında ön ayak olmuştu . Her iki teşebbüsünde de kendisinin en büyük yardımcılarından biri Esperanzo Malchi olmuştu.
DİPNOT Galante, 28-29Galante, 28. Bernard Lewis de bu unvanı aynı şekilde yorumlar. Bkz. Lewis, 165Kaya, 58 Aydın, 625 Aydın, 627 Aydın, 626 Galante, 29 Galante, 28; Sharon, 54; Eroğlu, 153 Aydın, 627-628 Aydın, 628 Aydın, 629. Sharon, 53 Eroğlu, 154 Sakaoğlu, 206Kaya, 59 Selaniki, II, 854 Selaniki; II, 855 Sharon, 54 Eroğlu, 155 Selaniki, II, 856; Aydın, 631-632; Eroğlu, 155 Selaniki, II, 856-57 Selaniki, II, 858 Aydın, 632 Sharon, 53 Eroğlu, 154 Sakaoğlu, 206

BUNUN ÜZERİNE 3. MEHMED YAHUDİLER'İN KIRMIZI ŞAPKA GİYMELERİNİ, İLTİZAM ALTINA GİRMEMELERİNİ EMRETMEK ZORUNDA KALMIŞTIR... KİRA KADIN SARAYA KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN ZAMANINDA GİRMİŞTİ!.. ORHAN YAMUK'UN MEŞHUR KİTABI "BENİM ADIM KIRMIZI" İŞTE BU KIRMIZI KIYÂFET, VE O DÖNEM OLAYLARINDAN İLHAMLA YAZILMIŞTIR.

SELÇUKLULAR DEVRİNDEN (1203) BAŞLAYARAK, ANADOLU'YA, TÜRK DİYARINA, GÖÇ EDEN YAHUDİLER, FATİH ZAMANINDAN (1453) İTİBAREN SARAYDA SÖZ SAHİBİ OLMAYA BAŞLADILAR..

AMA OSMANLI DEVLETİ'NİN ESAS UNSURU TÜRKLER İLE HÂKİMİYET YARIŞINA GİRMELERİ, DÖNMELER İLE BAŞLAR.
BU DÖNEM MASONLAR'DAN ÖNCEYE DAYANIR VE SABATAY SEVİ (ŞABBATAY LEVİ) ADLI RUH HASTASI BİR YAHUDİ'NİN BAŞININ ALTINDAN ÇIKMIŞTIR.
AKILLARA DURGUNLUK VERECEK KADAR SÜRATLE GELİŞEN VE İNSANI HAYRETTEN HAYRETE DÜŞÜRECEK KADAR KARMAŞIK OLAN SABATAY SEVİ OLAYI, SADECE TÜRKİYE YAHUDİLERİNİ ETKİLEMEKLE KALMAMIŞ, HEMEN BÜTÜN DÜNYA YAHUDİLERİNİ TESİRİNE ALMIŞTIR.
HADİSE SABATAY SEVİ'NİN MESİHLİĞİNİ İLÂN ETMESİ İLE BAŞLAMIŞ, YAHUDİ CEMAATİNİN ÖNEMLİ BİR KISMINI PEŞİNE TAKMASIYLA DORUĞA ÇIKMIŞTIR...
HER NEKADAR OLAY, SABATAY SEVİ'NİN MÜSLÜMANLIĞI KABUL EDİP YANDAŞLARINI DA İSLÂM'A ÇAĞIRMASIYLA SONA ERMİŞ GİBİ GÖRÜNÜRSE DE, TÜRKİYE'DE HÂLÂ VARLIĞINI SÜRDÜREN BİR DÖNME TOPLULUĞUNUN ORTAYA ÇIKMASI AÇISINDAN BÜYÜK ÖNEM TAŞIR. HELE BU DÖNMELER'İN KENDİ ARALARINDAKİ SIKI DAYANIŞMA, SİYÂSET, TİCÂRET, ORDU VE MEDYA ÜZERİNDE BİR HÂKİMİYETE DÖNÜŞÜNCE, BUNA BİR DE İSRÂİL'E HİZMET EKLENİNCE; DEVLET, MİLLET HATTA VATAN TOPRAĞI TEHLİKEYE GİRMİŞ DEMEKTİR!
BURADA DURUP, BİR KAÇ KELİMENİN TAM MÂNÂSINI VERMEK YERİNDE OLACAKTIR.
- MUHTEDİ: "BAŞKA BİR DİNDE İKEN, SAMİMİ OLARAK MÜSLÜMANLIĞI KABUL EDEN KİŞİ" DEMEKTİR... "İHTİDA, HİDAYET", YANİ, TANRI'NIN YARDIMINA MAZHAR OLARAK HAKİKATE ERME ANLAMINA GELİR.
- MÜRTED: "MÜSLÜMAN İKEN İSLAM'DAN ÇIKIP BAŞKA DİN KABUL EDEN KİŞİ" DEMEKTİR... İRTİDAD'DAN GELİR... "TARD" KELİMESİYLE BAĞLIDIR... YANİ, ASLINDA "LÂYIK OLMADIĞI İÇİN DİNDEN ÇIKARILMIŞ" DEMEKTİR.
- MÜNÂFIK: "MÜSLÜMAN GÖRÜNMESİNE RAĞMEN BAŞKA BİR DİN TAŞIYAN, İÇİ BAŞKA, DIŞI BAŞKA KİŞİ" DEMEKTİR... "DÖNME" TÂBİRİ, EN ÇOK BUNA UYMAKTADIR.
- MÜTEDEYYİN: "İSLÂM'DAN BAŞKA BİR DİNE SAMİMİ OLARAK BAĞLI KİŞİ" DEMEKTİR... ASLINDA DİNDAR ANLAMINA GELİR... BAZEN YANLIŞLIKLA MÜSLÜMANLAR İÇİN DE KULLANILIR.


YAHUDİLERİN MESİHLERDEN ÇEKTİKLERİ

YAHUDİLER'DEKİ MESİH BEKLENTİSİ, DAİMA ONLARIN BAŞINA BELÂ OLMUŞTUR... HZ. İSA, HZ MUHAMMED GİBİ GERÇEK PEYGAMBER VE KURTARICILARI HEP REDDETMİŞLER, AMA SAHTE MESİHLERİN PEŞİNE TAKILMAKTAN KENDİLERİNİ ALIKOYAMAMIŞLARDIR.

M.S. 400 YILLARINDA GİRİTLİ MOŞE DİYE BİLİNEN BİRİ, MESİHLİK İDDİASIYLA ORTAYA ÇIKTI... BU KİŞİ, YAHUDİLER'E ONLARA ARZ-I MEVUD'A GÖTÜRECEĞİNİ VAADETTİ. ONLARIN ARTIK PARAYA MALA İHTİYACI OLMIYACAĞINI SÖYLEYİP ELLERİNDEN HER ŞEYLERİNİ ALDI. SONRA BELİRLİ GÜNLERDE ONLARI PARTİ PARTİ BİR BURUNA GETİRİP DENİZE ATLAMALARI İSTEDİ. SÖZDE YÜZÜP KARŞIDA ARZ-I MEVUD'A ULAŞACAKLARDI... BUNLARDAN ÇOĞU ÖLDÜ... BİR KISMI DENİZCİLER TARAFINDAN KURTARILDI, AMA AÇIKGÖZ MOŞE'Yİ BULMAK MÜMKÜN OLMADI!.. TOPLADIKLARIYLA SIVIŞIP GİTMİŞTİ!..

SONRA HALİFE YEZİD ZAMANINDA SERENE DİYE BİRİ ORTAYA ÇIKTI. O DA YAHUDİLER'E DEVLET VAAD EDEREK ETRAFINA EPEY ADAM TOPLADI. ANCAK HALİFE KENDİSİNİ YAKALATIP SORGUYA ÇEKİNCE, BUNU YAHUDİLER'LE ALAY ETMEK İÇİN YAPTIĞINI SÖYLEDİ!..

1146-1160 YILLARI ARASINDA İRAN YAHUDİLERİ ARASINDAN MENAHEM BEN SOLOMON DİYE BİRİ ÇIKIP MESİH OLDUĞUNU İDDİA ETTİ. TAM O GÜNLERDE HAÇLILAR KUDÜS'TE BİR KRALLIK KURMUŞLARDI. TARAFTARLARI İLE AMEDİYE KALESİNE SALDIRIP ORASINI KENDİSİNE MERKEZ YAPMAK İSTEDİ. ANCAK YENİLDİ VE ÖLDÜRÜLDÜ!

HEMEN ARKASINDAN İKİ AÇIKGÖZ ÇIKIP YAHUDİLER'E HENÜZ HER ŞEYİN BİTMEDİĞİNİ, KENDİLERİNİ KUTSAL TOPRAKLARA GÖTÜRECEKLERİNİ VAAD ETTİLER... BUNLAR KANDIRABİLDİKLERİNİN MAL VE MÜLKÜNÜ SATTIRDILAR. PARAYA ÇEVİRDİLER. SONRA O KİŞİLERE YEŞİL ELBİSELER GİYDİRİP KARANLIK BİR GECEDE SURLARDAN "KURTULUŞ"A ATLAMALARINI SÖYLEDİLER. ONLAR DA ATLADI!.. YAHUDİLER ARASINDA O YIL "AMUT TAYYARAN" OLARAK ANILIR... YANİ KUŞ GİBİ UÇMAYA ÇALIŞANLAR YILI!..
DAHA NİCELERİ VARDIR... AMA BUNLARIN EN DİKKAT ÇEKENİ SABATAY SEVİ'DİR. (KAYNAK: DÖNMELER VE DÖNMELİK TARİHİ, DR. ABDURRAHMAN KÜÇÜK)
SABATAY SEVİ 1626'DA İZMİR'DE DOĞDU... GENÇLİĞİ AVRUPA'DA 30 YIL DİN SAVAŞLARINA
(1618-1648) DENK GELİR Kİ, BU SAVAŞLAR MASON FREDERİK'İN BOHEMYA KRALI OLMASI İLE BAŞLAMIŞTI.
BABASI TÜRKLER'İN "KARA MENTEŞ" DİYE BİLDİKLERİ MORA'DAN GELME MORDEHEY LEVİ ADINDAKİ YAHUDİ İDİ... SABATAY'I İSAK D'ALBA ADLI HAHAMIN YANINA VERDİLER... DİNİ BİLGİSİ BU SURETLE GELİŞTİ... 15-16 YAŞINDA YAHUDİ TASAVVUFU DİYEBİLECEĞİMİZ KABBALA'YI İNCELEDİ...
KABBALA AYNI ZAMANDA BİR NEV'İ TEVRAK HURUFİLİĞİDİR... YANİ YAHUDİ ALFABESİNİN HER HARFİNE BİR RAKAM VEREREK KELİMELERDEN MÂNÂ ÇIKARMA SANATIDIR.
ÇOK ZEKİ OLAN SABATAY, KABBALA'YA GÖRE, SABATAY SEVİ ADININ 814 RAKAMI İLE "KAADİR" ANLAMINA GELDİĞİNİ GÖRDÜ... VE BUNDAN YARARLANMAK İSTEDİ!.
YAHUDİ İNANIŞINA VE KABBALA'YA GÖRE 1648'DE MESİH'İN ZUHUR EDECEĞİ SÖYLENİYORDU... SEVİ İŞTE BU MESİHİN KENDİSİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ!.. O TARİHTE 22 YAŞINDAYDI... TABİİ KİMSE İNANMADI...
AMA SEVİ YILMADI.. İSTANBUL'A SELÂNİK'E GİTTİ... AİLESİNİN, KENDİSİNİ BU SEVDADAN VAZGEÇİRMEK İÇİN 3 DEFA EVLENDİRMESİNE RAĞMEN, SEVİ ERMİŞLİK İDDİASINDAN KIZLARA YAKLAŞMADI...
BU ARADA HIRİSTİYANLAR'IN DA 1666'DA BİR MESİH BEKLEDİĞİNİ ÖĞRENDİ VE TALİHİNİ BİR DE O TARİHTE DENEMEK İSTEDİ... HAZIRLIKLARA BAŞLADI. MISIR'A, KUDÜS'E GİTTİ...
O SIRADA OSMANLI TOPRAĞINA PEK ÇOK POLONYA YAHUDİSİ GÖÇMÜŞ, BUNLARIN BİR KISMI DA KUDÜS'E GELMİŞTİ... SEFİL VE PERİŞAN HALDEKİ BU İNSANLAR MANEVİ BİR GÜÇ ARAYIŞI İÇİNDEYDİLER...
SABATAY SEVİ'NİN MESİHLİK İDDİASI PEK TARAFTAR BULMAMASINA RAĞMEN, DİLDEN DİLE YAYILIYOR, BİR UÇTAN BİR UCA YAHUDİLER'İN YAŞADIĞI HER YERE ULAŞIYORDU...
SABATAY SEVİ BU ARADA BİR FIRSATI DEĞERLENDİREREK, KUDÜS YAHUDİLERİNE YARDIM TOPLAMAK İÇİN KAHİRE'YE GİTTİ... VE OLDUKÇA YÜKLÜ BİR YARDIMLA DÖNDÜ.
BU ARADA POLONYA'DAKİ KARIŞIKLIKLAR SIRASINDA ANNE VE BABASINI KAYBETMİŞ SARA ADLI FETTAN BİR KIZIN KULAĞINA, SEVİ'NİN MESİHLİĞİ DEDİKODUSU ÇALINDI... KIZ DA BUNDAN YARARLANMAK İSTEYEREK BİR RÜYA UYDURDU... GÜYA KENDİSİNE GAİPTEN BİR NUR GÖRÜNMÜŞ VE 1666 YILINDA ORTAYA ÇIKACAK SABATAY SEVİ ADLI MESİH İLE EVLENECEĞİ MÜJDELENMİŞTİ... BU RÜYA DA AĞIZDAN AĞIZA YAYILDI VE SEVİ'NİN KULAĞINA KADAR GELDİ.
NİHAYET İKİSİ KAHİRE'DE SEVİ'NİN DOSTU SARRAF RAFAEL JOZEF'İN EVİNDE EVLENEREK KEHANETİN(!) GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLADILAR!.. BU OLAY, ZATEN YAKIŞIKLILIĞI, HÂKİM GÖRÜNÜŞÜ İLE GİTTİKÇE DAHA ETKİLİ OLMAYA BAŞLAYAN SEVİ'NİN ŞÖHRETİNİ ARTTIRDI.

30.3.1999

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...