06 Eylül 2014

HZ. İSMAİL (A.S.) HAYATI DOKUZUNCU BÖLÜM...



HZ. İSMAİL (A.S.) HAYATI DOKUZUNCU BÖLÜM

1 HZ. İSMAİL (A.S.) 1   DOKUZUNCU BÖLÜM   HZ. İSMAİL (A.S.)   Hz. İbrahim (a.s.)'ın ilk oğlu olan Hz. İsmail (a.s.)'m annesi, önce geçtiği gibi, Mısır asilh Hz. Hâcer'dir.[1] Hz. Hâcer, Mısır kralı tarafından Hz. İbrahim (a.s.)'in ilk hanımı Sâreye hediye edilmiş, çocuğu olmayan Sâre de, ondan çocuk sahibi olması ümidiyle kocasını onunla evlenmeye teşvik etmişti. Beklediği gerçekleş­miş, Hâcer, Hz. İsmail (a.s.)'i doğurmuştu. Ancak Sâre kıskanç­lık duygularını yenememiş, Hâcer ve oğlunun uzaklaştırılmasını şart koşmuştu. Hz. İsmail (a.s.), bu kıskançlık yüzünden başlayan geçim­sizliğin ardından; ancak başka bir sebeple, yâni Yüce Allah'ın emriyle babası tarafından annesiyle birlikte, Filistin'den alınarak çok uzak bir bölgeye götürüldü. Vahyin rehberliğinde, Arabis­tan'ın Hicaz bölgesine, bir süre sonra inşâ edecekleri Kabe'nin bulunduğu mahalle getirildi. Babasının hayatını anlatırken be­lirtildiği gibi, orada bölgeye gelen Cürhüm kabilesi arasında bü­yüdü. Onların dili Arapçayı öğrendi.  Hz. İbrahim (a.s.) zaman zaman onları ziyarete geliyordu. Bilinen ilk ziyareti esnasında, Allah Teâlâ'nm emriyle kurban hadisesi cereyan etti. O sırada henüz 7 veya 13 yaşlarında olan Hz. İsmail (a.s.}, babasına Allah tarafından verilmiş olan emre itaat hususunda büyük bir tesli­miyet göstererek, Allah için kurban edilmeye razı olmuştu. An­cak Allah Teâlâ, tâbi tuttuğu büyük imtihanı başarıyla bitiren baba ve oğulu,  Hz.  İsmail (a.s.)'m yerine kurban edilecek bir kurbanlık göndererek mükâfatlandırdı. Hz, İsmail (a.s.) kendisi yirmi yaşlarında iken vefat eden annesini Kabe'nin bitişiğinde Hicr diye bilinen yere defnetti. Hz. İbrahim (a.s.), Hâcer'in vefa­tından sonra gerçekleştirdiği ikinci Mekke ziyaretinde oğlu Hz. İsmail (a.s.)'ı evinde bulamadı. Onun evinde Cürhüm kabilesin­den almış olduğu ilk hanımıyla karşılaştı. Gelini vasıtasıyla oğlu Hz. İsmail (a.s.)'a bıraktığı üstü örtülü mesaj ile, oğluna O kadını boşamasını tavsiye etti. Öbür gelişinde oğlunun aynı kabileden almış olduğu ikinci hanımıyla karşılaştı. Onun iyi bir kadın ol­duğunu gördü ve oğluna bıraktığı üstü kapalı tavsiye ile, onun­la iyi geçinmesini istedi. Tekrar gelişinde ise, baba-oğul Allah'ın emri doğrultusunda Kabe'yi inşâ ettiler. Bu konuları, Hz. İbra­him (a.s.) ile ilgili bölümde geniş olarak anlattığımız için burada özetlemekle yetiniyoruz. Mekke'de Cürhüm Arapları'yla birlikte yaşayan Hz. İsmail (a.s.}, onların dilini mükemmel bir şekilde öğrenmiş, ata binmek, ok atmak ve avlanmak hususunda da temayüz etmişti. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), atası Hz. İsmail (a.s.)'m iyi bir ok atıcı olduğunu bildirmiş, bu vesileyle biz ümmetini de harp sa­natını öğrenmeye teşvik etmiştir: "Ey İsmail oğullan! Ok atınız! Sizin atanız İsmail de iyi bir ok atıcı idi"[2] Hz. İsmail (a.s.)'in Cürhüm kabilesi liderlerinden Amr oğlu Mudad'm kızı olan ikinci hanımı Rale'den on iki oğlu oldu. Ya­şayış tarzı ve dili bakımından Araplaşan İsmail (a.s.)'m nesli, Nâbıt ve Kaydar adındaki iki oğlunun nesli ile devam etmiştir.[3] Onun soyu, zamanla Arapların iki büyük kolundan biri hâline gelmiştir. Bir kısmı Mekke'de kalan bir bölümü ise Mekke'den ayrılarak civar bölgelere yerleşen bu kol, Arap tarihçiler tarafın­dan "Arab-i Müsta'ribe" olarak adlandırılmıştır. Sevgili Peygam­berimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), bu kolun en meşhur kabilele­rinden olup Milâdî beşinci asrın ortalarından itibaren Mekke hâkimiyetini ele geçiren Kureyş kabilesine mensuptur. Hz. İsmail (a.s.)'m bir kızı da, kardeşi Hz. İshak (a.s.)'m oğ­lu Ays ile evlenmiştir. Hz. İsmail (a.s.)'m adı, Kur'ân- Kerim'de oniki defa zikre­dilmiştir.[4] Ayrıca kurban olayında adı verilmeksizin bahis konusu olmuştur. Bu âyetlerin çoğunda onun adı, babası Hz. İbrahim (a.s.) ve diğer bâzı peygamberlerin isimleriyle birlikte geçmekte­dir. Hz. İbrahim (a.s.)'i tanıttığımız bölümde çoğunun meallerini vermiş olduğumuz bu âyetlerden birinde Hz. İbrahim (a.s.)'m, ihtiyarlığında kendisine Hz. İsmail (a.s.) ve Hz. İshak (a.s.)'ı lüt­feden Allah'a hamd etmesinden,[5] ikisinde ise babasıyla birlikte Beytullah'ı temizlemekle görevlendirilmeleri[6] ve birlikte Kabe'yi inşâ etmelerinden[7] söz edilmiştir. Başka bir âyette ise, Hz. Yakub (a.s.)'m vefatı öncesinde oğullarına sorduğu, "Benden sonra neye ibâdet edeceksiniz?" sorusuna, verilen cevapta, ba­bası, kardeşi ve yeğeniyle birlikte zikredilmektedir. Şöyle ki, Hz. Yakub (a.s.)'m sorusuna oğullan şu cevabı vermişlerdir: "Senin Rabhine, ataların ibrahim, İsmail ve İshak'ın Rabbi-ne, O tek olan Allah'a ibâdet ederiz. Biz, ancak O'na boyun eğen Müslümanlanz, dediler."[8] İki yerde de, Hz. İsmail (a.s.)'m adı, diğer bâzı peygamberle­rin isimleriyle birlikte zikredilmekte, Peygamberimiz (s.a.v.) ve ümmetine bu peygamberlerin tamamına Allah tarafından vahiy gönderildiği bildirilerek, Müslümanlara hitaben bu peygamberle­re vahiy olarak ne gönderildiyse onlara inanmaları ve peygam­berler arasında hiç bir ayırım gözetmemeleri emredilmektedir.[9] Bir başka yerde, Hz. İsmail (a.s.}, babası, kardeşi ve yeğeni İle birlikte zikredilmekte, ve onlara Yahudi ve Hıristiyan demenin yanlışlığına işaret edilmektedir: "Yoksa siz, 'İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, to­runları da hep Yahudi veya Hıristiyan idiler' mi diyorsunuz? De ki: Sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahit­lik ettiği bir gerçeği bilerek gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."[10] Nisa suresinin 163. âyetinde, Peygamber Efendimiz (s.a.)' e hitaben, Hz. Nuh (a.s.) ve daha sonraki peygamberlere vahye-dildiği gibi kendisine de vahyedildiği bildirilmekte, bu peygam­berlerden onbir tanesi ismen sayılmaktadır. Bunlardan biri Hz. İsmail (a.s.)'dır. En'am suresinin 83-86 âyetlerinde onsekiz peygamber is­men zikredilmekte, bu peygamberlerin hidâyete erdirildiği, dere­celerinin yükseltildiği, hepsinin iyilerden olduğu, her birinin â-lemlerin en üstünleri kılındığı bildirilmektedir. Burada Hz. İsma­il (a.s.)'m adının geçtiği 86. âyetin meali şöyledir: "İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u ve Lût'u da hatırla!. Her birini âlemlerin üstüne geçirdik." İki yerde daha peygamberler ve üstün hasletlerinden bah­sedilirken, Hz. İsmail (a.s.) da zikredilmiş ve onun iki sıfatına işaret edilmiştir. Bunlardan birinde Hz. İdris (a.s.) ve Hz. Zülkifl (a.s.) ile birlikte üstün sabır sahipleri olarak[11] diğerinde ise, Hz. Elyesa (a.s.) ve Hz. Zülkifl (a.s.) ile beraber en hayırlı kimseler[12] olarak tanıtılmıştır. Yine Hz. İsmail (a.s.)'ın bütün peygamberler gibi doğru söz­lü, vâ'dine sâdık bir kimse, bir rasül, bir peygamber olduğu, aile efradına namaz ve zekâtı emrettiği, Allah'ın rızasına ulaştığı bil­dirilmektedir: "Kitapta İsmail'i de an; çünkü o, cidden vâ'dinde sâdık bir kimse idi, bir rasül ve peygamber idi Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi ve Rabbi katında hoşnutluğa ermişti."[13] Bâzılarını meâlen bâzılarını da muhteva olarak verdiğimiz bu oniki âyette, Hz. İsmail (a.s.)'m, peygamber olduğu, Allah tarafından kendisine vahiy gönderildiği, diğer peygamberler gibi üstün bir ahlâka sahip olduğu belirtilmekte ve onun bâzı ahlâki hasletlerine işaret edilmektedir. Kur'ân-ı Kerim'in onun hakkın­da verdiği bilgiler bunlardan ibarettir. Dolayısıyla Kur'ân'da Hz. ismail (a.s.)'ın hangi kavime peygamber gönderildiği ve risâlet görevini nasıl yürüttüğü hakkında bilgi verilmemiştir. Tarihçiler ise onun, babası Hz. İbrahim (a.s.)'dan sonra hac ile ilgili hizmetleri devam ettirdiğini, Mekke ve çevresi halkına peygamber olarak görevlendirildiğini ve davetini 50 yıl müddetle sürdürdüğünü söylemişlerdir. Tercih edilen bu görüş[14] yanında, onun Amâlika Araplar'ına ve Yemen kabilelerine peygamber gönderildiği şeklinde rivayetler de nakledilmiştir.[15] Hz. İsmail (a.s.), rivayete göre Mekke'de 130 veya 137 yaşında vefat etmiş, Kabe'nin bitişiğindeki Hicr adı verilen yerde, annesi Hz. Hâcer'in yanma defhedilmiştir.[16]     [1] Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. İsmail (a.s.)'ın annesi Hz. Hâcer vasıtasıyla Mısırlılarla hısım olduklarına işaret ederek, ashabına, Mısır'ı fethettikleri takdir­de Mısır halkına karşı iyi davranmalarını tavsiye etmiş ve şöyfe demiştir: "Eğer Mısır'ı fethederseniz, halkına iyi muamele ediniz. Çünkü, onların bizde haklan ve bizimle akrabalıkları vardır." Hadisin râvisi Zührî, kendisine Rasülullah (s.a.v.)'in kasdettiği akrabalığın ne olduğu sorulunca, "Hz. İsmail {a.s.)'m annesi onlardandır." cevabını vermiştir {İbn Hişam, I, 7 ; Taberî, Tarih, I, 127). [2] Buhâri, Cihad, 78, Enbiyâ, 12, Menakib, 4. [3] Taberi, Tarih, I, 161; Ibnül-Esir, I, 125. [4] Hz. ismail (a.s.)'m adının geçtiği âyetler şöyledir: Bakara süresi, 2/125, 127, 133, 136, 140; Ali İmrân sûresi, 3/84; Nisa sûresi, 4/163; En'am sûresi, 6/86; İbra­him sûresi, 14/39; Meryem süresi, 19/54; Enbiyâ sûresi, 21/85; Sâd sûresi, 38/48. [5] İbrahim sûresi, 39. [6] Bakara sûresi, 2/125. [7] Bakara sûresi, 2/127. [8] Bakara suresi, 2/133. [9] Bakara sûresi, 2/136; Âli İmrân sûresi, 3/84. [10] Bakara süresi, 2/140. [11] Enbiyâ sûresi, 21/85. [12] Sâd sûresi, 38/48. [13] Meryem sûresi, 19/54. [14] Sâbûnî, en-Nübüvue, 241. [15] Taberî, Tarih, I, 162; Salebi, 100; İbnûl-Esİr, I, 125. [16] Prof. Dr. İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, Kayıhan Yayınları: 290-294.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...