İSLÂM BÜTÜN PEYGAMBERLERİN DİNİDİR
Bütün peygamberler gibi İsa Aleyhisselâm da İslâm dininin peygamberidir. Bütün Peygamberlerin ümmetleri de "Müslüman"dır.
Kendilerine "Hıristiyanız" diyenler, Resulullah Aleyhisselâm'a iman etmeyen hıristiyan ve yahudiler; bugünkü İslâm dininin bölücüleri gibi İslâm dininden sapmış bölücülerdir.
Binaenaleyh İsa Aleyhisselâm bir müslüman olarak yeryüzüne inecek ve Ümmet-i Muhammed'in bir ferdi olmakla şereflenecektir.
|
İslâm Dini:
İsa Aleyhisselâm havarilerine hiçbir zaman "Hıristiyanlar" veya "Mesih" dememiştir. Çünkü İsa Aleyhisselâm hiçbir zaman kendi adına yeni bir din kurmak için gelmemiştir. Kendisinden önce gelip geçen peygamberlerin getirdiği aynı dini diriltmek için gelmiştir.
İslâm dini yalnızca Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in peygamberliği ile başlamış değildir. Bütün Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz'in getirdiği din aslında İslâm dini idi.
Nitekim Kur'an-ı kerim'de buyurulduğu üzere; İbrahim Aleyhisselâm ömrünün sonuna doğru evlâtlarına dine bağlı kalmalarını vasiyet etmiş, Yakup Aleyhisselâm da aynı şekilde vasiyette bulunmuştu:
"Oğullarım! Allah bu dini sizin için beğenip seçmiştir. Siz de ancak müslüman olarak can verin." (Bakara: 132)
Musa Aleyhisselâm da kavmine şöyle söylemişti:
"Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah'a inanıyorsanız ve O'na teslim olmuş müslümanlar iseniz, O'na güvenin." (Yunus: 84)
Havarilerin de İsa Aleyhisselâm'a şöyle dedikleri Kur'an-ı kerim'de ifade edilmiştir:
"Biziz Allah'ın yardımcıları, Allah'a inandık, (sen de ey İsa!) şahit ol ki biz müslümanlarız." (Âl-i imran: 52)
Ehl-i kitaptan, iman edenler hakkında nâzil olan bir Âyet-i kerime'de ise şöyle buyurulmaktadır:
"Kur'an onlara okunduğu zaman: 'Ona iman ettik, doğrusu o Rabbimizden gelen hakikattır. Esasen biz bundan önce de müslümanlığı kabul etmiş kimselerdik.' dediler." (Kasas: 53)
İslâm dini ilk insan ve ilk peygamber Âdem Aleyhisselâm ile başlamış, zamanın akışı içerisinde ve her peygamber gelişinde en mükemmele doğru daima bir gelişme kaydetmiştir. Musa Aleyhisselâm'a indirilen İslâm, Nuh Aleyhisselâm'a indirilen İslâm'dan daha geniş ve daha mükemmeldi. İsa Aleyhisselâm'a gönderilen İslâm, Musa Aleyhisselâm'a indirilen İslâm'dan daha şümullü ve daha mükemmeldi. Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'a gelince de kemâlini buldu ve en mükemmel şeklini aldı.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı beğendim." buyuruyor. (Mâide: 3)
Bu böyledir, bu Allah-u Teâlâ'nın fermanıdır.
İslâm dini Allah-u Teâlâ'nın râzı olduğu bir dindir ve ondan başka hiçbir dini kabul etmemiştir.
Nitekim diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, onunki katiyyen kabul edilmeyecektir ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Âl-i imran: 85)
İslâm'dan yüz çevirip başka bir din arayan kimse, büyük bir sapıklığa düşmüştür.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"'Dine bağlı kalın ve dinde ayrılığa düşmeyin.' diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı." (Şûrâ: 13)
Âyet-i kerime'deki tavsiye, emretmek ve emredilen şey hakkında bütün dikkatleri vererek eğilmek demektir.
Bütün Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz dini ayakta tutmuşlar, ona hizmet etmişler ve insanları hak dine dâvet etmişlerdir.
Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Allah katında din İslâm'dır." buyurmuştur. (Âl-i imran: 19)
Burada Allah-u Teâlâ peygamberler arasında bir ayırım yapmamıştır.
Bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"O'nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız." (Bakara: 285)
Ancak derecelerinin yüksekliğinde, Allah-u Teâlâ'ya yakınlık cihetinden birbirinden ayrı yanları vardır.
İslâm dini ezelî bir dindir. İnsanlar onu tanısalar da tanımasalar da zeval bulması düşünülemez. Fakat tanır ve tâbi olurlarsa kendileri kârlı çıkarlar.
"Hıristiyanız" Diyenler:
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"'Biz Hıristiyanız' diyenlerden de söz almıştık." buyuruyor. (Mâide: 14)
Bu ilâhi beyanda: "Hıristiyanlardan" ifadesi yerine: "Biz hıristiyanız diyenlerden." ifadesinin kullanılmasının sebebi; bu ismi onların kendi kendilerine verdiklerine işaret etmek içindir.
Allah-u Teâlâ "Allah'ın yardımcıları" mânâsına gelen "Nasârâ" ismini vermemiş; onlar bu iddiada bulunarak kendilerine "Nasârâ" demişlerdir.
Kur'an-ı kerim'de hıristiyan için "Nasrânî", hıristiyanlar için "Nasârâ" kelimesi kullanılmıştır.
Onlardan söz ve ahid alınmasından maksad; İncil'de Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in vasıflarından bahsedilmesi ve ona uyacaklarına dair kendilerinden söz alınmış olmasıdır.
Onlardan da Allah'ı birleyeceklerine ve O'nun son peygamberi Muhammed Aleyhisselâm'a iman edeceklerine dair söz almıştı.
"Onlar da uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular." (Mâide: 14)
Terk ettiler, daha da ileri giderek muhalefet ettiler.
"Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık." (Mâide: 14)
Birbirlerini yoldan çıkmakla itham edip, kin ve nefret saçtılar, birbirlerinin kanlarını döktüler, kıyamete kadar da dökecekler.
"Yakında Allah yaptıklarını kendilerine haber verecektir." (Mâide: 14)
Bu isimler onların kendi uydurmalarıdır. Günümüzdeki bölücülerin durumu da böyledir.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Ümmetim benden sonra yetmişüç fırkaya ayrılacak. Bir fırka müstesnâ diğerleri hep ateştedir.
- Onlar kimlerdir yâ Resulellah?
Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." (Ebu Dâvud)
İslâm ümmeti içerisindesi bölücüler gibi İsa Aleyhisselâm ümmeti içerisinde de bölücülükler ortaya çıkmıştır.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Doğrusu kitaplılar kendi dinlerinde yetmişiki fırkaya ayrıldılar. Bu ümmet ise yetmişüç fırkaya bölünecektir. Biri hariç diğerleri cehennemliktir." (Ahmed bin Hanbel)
Kitap ehlinin doğru yol üzerinde olan bir fırkası Resulullah Aleyhisselâm'ın gelmesini beklemekteydiler. Rahip Bahira, Selman-ı Fârisi Hazretleri'nin ders aldığı rahipler gibi. Bunlardan Resulullah Aleyhisselâm'ın zuhuruna yetişenler iman etti. Diğer bölücü fırkalar iman etmediler ve kendilerine yakıştırdıkları "Hıristiyan" ismi üzere cehhennemlik olarak kaldılar.
Hak dinden ayrılan, putperest inançlarını hak dine karıştıran hıristiyanlar, İsa Aleyhisselâm'a indirilen İncil'i tahrif ve tahrip ettiler.
Hıristiyanların ellerinde beyanları birbiriyle çelişen, tutarsızlıklar olan farklı farklı; Matta, Luka, Markos ve Yuhanna adı ile dört tane İncil vardır. Dört farklı kişinin yazdığı bu dört farklı inciller incelendiği zaman, birinde olan mevzuların diğerlerinde olmadığı, ya da tamamen farklı olduğu, bir mevzunun diğerinde tamamen tersinin bulunduğu görülür.
Bu durum son asırda artık kilise tarafından da büyük oranda itiraf edilmektedir. Hatta Paris Katolik Kilisesi uzmanlarından teşekkül eden bir heyet tarafından A. Robert ve A. Feuillet başkanlığında yazılmış olan "Introduction a la Bible" adlı eserde (1/111) inciller için yapılan metin tenkidi çalışmaları sonucunda toplam ikiyüzbin kadar farklılık görüldüğü bunların sekizde yedisinin önemsiz farklılıklar olduğu bildirilmiştir.
Görülmektedir ki, hıristiyan inceleme heyeti birçok tezat ve tenakuzla dolu ciddi metin farklarının yirmibeşbin gibi büyük bir rakama tekabül ettiğini itiraf etmektedir