21 Temmuz 2014

EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM......... 1

  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ‫بســـم اهلل الرحمن الرحيم‬ ‫و صلى اهلل على محمد و آله‬ TAKDİM ġüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamdeder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin Ģerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. ġehadet ederim ki, Allah'tan baĢka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine Ģehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür. Bundan sonra; Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah‟ın Kitabı, yolların en hayırlısı Efendimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in yoludur. ĠĢlerin en Ģerlisi sonradan ortaya çıkarılan bid‟atlerdir. Her bidat, sapıklıktır, her sapıklık ise ateĢtedir. Ehli Beyt‟in faziletine dair birkaç tane sahih rivayet vardır. ġia ve Sufiyye on iki imam hakkında aĢırı gidip, Ģia masumiyeti ve gaybdan haber vermeyi on iki imama izafe ederken, sufiler diğer Ģeyhlere de bunları atfetmiĢlerdir. ġiiler; “Ġmam ma'sum olmazsa, ma'sum olan bir imama muhtaç olur.” Derlerken, Sufiler; “ġeyh seyyid değilse, seyyid bir Ģeyhe muhtaç olur” demektedirler. ġia‟ya mahsus olan diğer sapık itikadlar; takiyye(gerçek itikadlarını gizleyerek yalan söylemek), Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhuma baĢta olmak üzere bazı sahabelere hakaret 2
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş etmeleri ve diğer bazı itikadi ve siyasi meselelerdir. Hak yoldan sapmaktan, saptırmaktan ve saptırılmaktan Allah‟a sığınırız. ġianın Ġsna AĢeriyye kolunun “On iki Ġmam” olarak inandığı zatların hayatın hepsini bir arada değerlendiren akademik bir çalıĢma yok gibidir. Ehli sünnet peygamberlerden baĢka kimseyi masum kabul etmez, fakat hakkı takdir edilmesi gereken imamları da her hangi bir sayıda sınırlamaz. Ġmamları on iki sayısı ile sınırlmayı gerektiren bir delil de yoktur. ġia‟nın on iki imam olarak kabul ettiği Ģahsiyetler hakkında, Ehli sünnetin cahil kesimleri arasında da batıl bir takım inanıĢlar yayılmaya çalıĢıldığı için, bu imamların hayatları hakkındaki abartılara ve yalanlara dikkat çekip, güvenilir kaynaklardan derleyerek bir çalıĢma yapmak istedim. Naklettiklerimin kaynağını gösterdim. GeçmiĢ ulemadan bize kalan, Muhammed Ali es Sabban‟ın Ġs‟afur Rağibin, Heytemi‟nin es Savaikul Muhrika, ġiilerden; Molla Cami‟nin ġevahidün Nübüvve, ġeblenci‟nin Nurul Ebsar, Hulvi‟nin Lemazat, Süleyman Ġbrahim Kunduzi‟nin Yenabiül Mevedde, Hucviri‟nin KeĢful Mahcub gibi eserlerinde, On iki Ġmamdan bahsedilmektedir. Bu kitaplarda pek çok asılsız, Ģia kaynaklı rivayetler vardır. Adı geçen eserlerden istifade etmekle beraber, ben, hadis ricali kitaplarını, Tasavvuf ve tarih kaynaklarını da inceleyerek bir nebze olsun, on iki imam hakkında, en sağlam rivayetleri seçmek suretiyle bu boĢluğu doldurmaya gayret ettim. Kusurlarımın affını Allah‟tan dilerim. Ehl-i sünnet kaynaklarda ehl-i beyt‟in on iki imamı hakkında sahih bir hadis rivayeti yoktur. Ancak Tabiin‟den Ka‟bul Ahbar‟ın Ģöyle dediği nakledilir; “On iki Mehdi 3
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş gelecektir. Sonra Ruhullah (Ġsa A.s.) nüzul edecek ve Deccal‟i öldürecektir.”1 Bu israiliyat türünden bir haberdir. Mesruk‟un rivayetine göre de, bir adam Ġbni Mes‟ud radıyallahu anh‟ın yanına gelip; “Peygamberiniz, kendisinden sonra halifeliğin ne kadar olacağını anlattı mı?” diye sormuĢ, o da Ģöyle cevap vermiĢtir; “Evet, o halifeler, Musa aleyhisselam‟ın on iki nakibi gibi, seçilmiĢ ve temiz birkaç kiĢi olacak.”2 Cabir Ġbn-i Semure Radıyallahu anh diyor ki, Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem‟in Ģöyle buyurduğunu duydum: quot;Bu din, on iki halifenin elinde olduğu sürece aziz ve güçlü kalacaktır.quot; Cabir diyor ki: quot;Halk tekbir getirerek ağladılar. Daha sonra Resulullah yavaĢça bir Ģey söyledi. Dedim ki; “ey baba, Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem ne söyledi?” Babam dedi ki, Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem; quot;Bu on iki imamın hepsi KureyĢ'tendirquot; buyurdu.quot;3 Bu on iki kiĢiden Rafızî'lerin kastettikleri on iki imamı anlamak doğru değildir. Çünkü, Râfizîlerce imam kabul edilen bu on iki kiĢinin zamanında müslümanların iĢleri hiçbir zaman düzenli gitmediği gibi, zâlim, hatta kafirler tarafından zulme 1 Ġbni Hacer el Askalani Fethul Bari(13/213) 2 Ahmed(1/398) Müsedded Bin Müserhed, Bezzar(5/320) Nuaym Bin Hammad Fiten(1/95) Ġbni Hacer Askalani Metalibu Aliye(2040) Busayri Ġthaf(4933) Heysemi Mecmauz Zevaid(5/190) Ġbni Kesir el Bidaye(6/340) Ġbni Adiy el Kamil(3/15) AiĢe radıyallahu anha‟dan; Münavi Feyzul Kadir(2/458) 3 Buhari(ahkam 51) Müslim(3/1452) Ġbni Hibban(15/43) Hakim(3/715) Taberani(1/283,2/195) Ġbni Ebi Asım El Ahadu vel Mesani(3/126) Ebu Davud(4279) Tirmizi(2224) Deylemi(7562) Hatib Tarih(14/353) Ahmed(4/95) Ebu Ya‟la Mu‟cem(1/79) Ebu Ya‟la Müsned(13/456) Hallal Sünnet(2/431) Ebu Avane(4/369) Fethul Bari(13/211) Ebu Amr ed Dani Sünenül Varide(2/492) sahih. 4
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş uğramıĢlardır. Buna karĢılık hak sahipleri olan müslümanlar yahudilerden daha güçsüz düĢmüĢlerdir. Halbuki, Râfizîlerce muntazar imamın velayeti kıyamete kadardır.4 Diğer bazı rivayetler de Ģu Ģekildedir; “Mehdi‟den sonra on iki halife olacak, onlar ahir zamanda çıkacak”5 Ġbnul Münadi‟den de bunun aynısı nakledilmiĢtir.6 Ehli Kitab‟ın (israiliyat) bilgilerine sahip bulunan Ebu Celd dedi ki; “Aralarında on iki halife çıkıncaya kadar bu ümmet helak olmayacaktır. Halifelerin hepsi de hidayet ve hak din ile amel edeceklerdir. Bu halifelerden ikisi Ehl-i Beyt‟tendir. Bunlardan biri kırk sene, diğeri otuz sene yaĢayacaktır.”7 Ka‟bul Ahbar dedi ki; “Doğrusu Allah Teala, Ġsmail Aleyhisselam‟a kendi soyundan on iki kayyım bahĢetti ki, bunların en faziletlisi; Ebu Bekr, Ömer ve Osman radıyallahu anhumdur.”8 Bu da israiliyat türündendir. Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki; “Osman radıyallahu anh‟ten sonra, Emevilerden on iki hükümdar gelecektir.” Dediler ki; “Halifeler mi gelecek?” Huzeyfe R.a.; “Hayır, hükümdarlar!” dedi.9 Beyhaki ve Ebu Nuaym‟ın Ġbni Amr Radıyallahu anhuma‟dan Ģu rivayeti –isnadı zayıf olmakla birlikte- ilginçtir; 4 Bkz. Ġbni Kesir el Bidaye(6/339) 5 Fethul Bari(13/213) Feyzul Kadir(2/459) 6 Fethul Bari(13/211) 7 Hatib Tarihul Bağdat(4/37) ed Dani Sünenül Varide(2/490) Fethul Bari(13/213) Ġbni Kesir el Bidaye(6/342) Metalibu Aliye(4552) 8 Nuaym Bin Hammad Fiten(1/96) Ġbni Kesir el Bidaye(6/343) 9 Nuaym Bin Hammad Fiten(1/96,135) Ġbni Kesir el Bidaye(6/342) 5
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ġçinizde on iki halife çıkacak. Benden sonra Ebu Bekir çok az kalacak! Arab yurdunun değirmeninin sahibi övülmüĢ olarak yaĢıyacak, Ģehit olarak ölecektir!” “O kimdir, ey Allah‟ın Rasulü!” diye sorduklarında; “Ömer Bin el Hattab!” buyurdu. Sonra Osman Radıyallahu anh‟a dönerek; “Sana gelince, insanlar senden Allah‟ın giydirdiği gömleği çıkarmanı isteyecekler. Beni hak ile gönderene yemin ederim ki, eğer onu çıkarırsan, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremezsin!”10 Ġmam Celaluddin Suyuti: “On iki imamdan maksat, Ġslam yaĢadığı müddetçe, yani kıyamete kadar gelip hak ile amel edecek olanlardır. Bunların birbiri ardınca gelmesinin zarureti yoktur” demekte ve sözlerine Ģunları eklemektedir: “Bu on iki kiĢiden sekiz kiĢisi Ģunlardır: “Dört halife, Hasan, Muaviye, Ġbn-i Zübeyr ve Ömer b. Abdulaziz...” Abbasi halifesi Mehdi‟de bunlardan biri olabilir. Zira o da Abbasiler arasında Emevilerin arasında yer alan Ömer b. Abdulaziz gibidir. Adaleti sebebiyle Abbasi halifesi Tahir de bunlardan biri olabilir. Ayrıca iki kiĢinin de bunlardan olması muhtemeldir ki bu iki kiĢiden biri Ehl-i Beyt‟in Mehdi‟sidir.”11 ġia kaynaklarda ise Ģu Ģekilde asılsız hadisler nakledilir; “Ehli Beytimden olan on iki imama, Allah, benim anlayıĢ, ilim ve hikmetimi vermiĢtir. Onları benim 10 Ġbni Ebi ġeybe(6/363) Taberani(1/54,90) Taberani Evsat(8/319) Ġbni Ebi Asım es Sünnet(2/548) Mecmauz Zevaid(5/178) Zehebi Siyeri A‟lam(10/411) Ġbnül Cevzi Safvetus Safve(1/236) Muhibbüt Taberi Rıyadun Nadra(1/290) Suyuti Hasais(s.712) Kenzul Ummal(33065) zayıf. 11 Suyuti Tarihul Hulefa(s.12) bkz.: Ġbni Hacer Fethul Bari(13/212) 6
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş tıynetimden yaratmıĢtır. Onlara karĢı kibirlenene ve akrabalık bağımı kesene Ģefaatim ulaĢmaz.” 12 “Benden sonra imamlar on iki kiĢidir. Ey Ali! Ġlkleri sen, sonları ise Kaim(Mehdi)dir. Allah onun eliyle yeryüzünün doğu ve batısını fethedecektir.”13 Bu hadisin ikinci kısmı Ehli Sünnet hadis kaynaklarında varid olmuĢtur. Ġlk kısmı ise, güvenilir bir kaynak sayılmayan, uydurmalarla dolu olan Yenabiül Mevedde‟de geçer.14 Ayrıca akidelerini uydurma rivayetlere dayayan Sufiyye fırkasından Ġsmail Hakkı Bursevi‟nin Ģu sözü ile mutabıktır; “Ruhların velayet cihetinden evveli Ali Radıyallahu anh, sonu Mehdi aleyhis selamdır.”15 Uydurma bir rivayette Enes r.a.‟ın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem‟den Ģöyle naklettiği geçer; “Ben peygamberlerin sonuncusuyum, ey Ali sen de velilerin sonuncususun.”16 Her halukarda, ehli beytin on iki imamından bir kaçı, zamanlarında hidayet imamları olmuĢlardır. Nitekim sahih hadislerde belirtildiği gibi, hakiki hilafet zahiri yönetimden ayrılmıĢ, dört halifeden sonra ısırıcı sultanlık baĢlamıĢ, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in hilafeti ise, ilim 12 el Ġhtisas(s.204) Muhammed Bakır el Meclisi Biharul Envar(36/243 no; 52) 13 Ġbni Babeveyh el Kummi Uyunu Ahbarir Rıza(1/53) 14 Süleyman Ġbrahim Yenabiül Mevedde(s.91) 15 Bursevi Silsilename-i Celvetiyye(s.57) Ġmam Rabbani der ki; “Ali Radıyallahu anh velayet yolunun önderidir. bkz.: Mektubatı Rabbani(Osmanlıca tercemesi;3/123) Ġmam Rabbani yine burada der ki; “Velayet yolunda vasıta lazımdır ki, bu vasıta on iki imamdır. Ondan sonra velayet yolunun merkezi Abdulkadir Geylani(K.S) olmuĢtur.” Mektubat(3/123) 16 Hatib Tarih(10/356) TenzihuĢ ġeria(1/321) Fevaidul Mecmua(320) Hatib der ki; bunu Ömer Bin Vasıl uydurmuĢtur.” 7
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş meclislerinde, peygamber varisi olan hadis alimleriyle devam etmiĢtir. Bizlere de Kur‟an‟ın, Sünnetin ve bunlara muvafık oldukları müddetçe Ehli Beytin tarafında bulunmak, onlara saygı ve ihtiramda bulunmak, onların yolunu tutmak, onların ahlakıyla ahlaklanmak, bunda da haddi aĢmamak, Kitap ve sünnetin sınırlarını geçmemek düĢer. Tevfik Allah‟tandır. Ebu Muaz Seyfullah ErdoğmuĢ Çubuk/Ankara 2003 8
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş EHLĠ BEYT‟ĠN FAZĠLETĠ Ehlibeyt; genel anlamda bütün takva sahibi Müslümanlar, özelde ise kendilerine sadaka haram olan kimselerdir. Bunlar da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem‟in hanımları, çocukları, torunları ve Abdulmuttalib oğullarından müslüman olanlardır. Allah Teala buyuruyor ki; “Ey Ehli Beyt! Allah, muhakkak ki sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab; 33) “Allah sizden eksikliği (kiri) gidermek ister” cümlesinin manası; maddi kirlerden, “ve sizi tertemiz kılmak ister.” Ġfadesi de manevi kirlerden arındırılması demektir.”17 Zeyd Bin Erkam radıyallahu anh naklediyor; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem hutbesinde buyurdu ki; “Ben size iki ağırlık bırakıyorum; biri Allah‟ın Kitabıdır ki, onda hidayet ve nur vardır. Allah‟ın Kitabına tutunun ve ona sımsıkı sarılın. Ġkincisi de Ehli Beyt‟imdir. Size Ehli Beytimi hatırlatırım, Size Ehli Beytimi hatırlatırım, Size Ehli Beytimi hatırlatırım!” Zeyd Bin Erkam r.a.‟e ehlibeytin kimler olduğu sorulduğunda; “kendilerine sadakanın haram olduğu kimselerdir.” DemiĢtir. 18 Ġbni Ebi Muleyke‟den; “Halid Bin Said, AiĢe r.a.‟ya sadaka malından bir sığır göndermiĢti. Onu reddetti ve dedi 17 Safvetut Tefasir(5/83) Fahreddin Razi Mefatihul Gayb(terc.:18/260) 18 Müslim(Fazailus Sahabe 36) Ahmed(3/14) Deylemi(194) Ġbni Asakir(5/439) Tirmizi(menakıb 31) Cem‟ül Fevaid(9015) Ġsafur Rağibin(s.119) Camiüs Sağir(2361) Ramuzül Ehadis(144/5) 9
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ki; “Biz ehli beytiz, bize sadaka helal değildir.”19 Burada AiĢe r.a.‟nın da ehlibeyte dahil olduğunu öğreniyoruz. Ebu Hureyre Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Sizin en hayırlınız Benden sonra ehli beytime en hayırlı olanınızdır.”20 Abbas radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Vallahi kiĢi, ehli beytimi bana olan akrabalıkları sebebiyle sevmedikçe, kalbine iman girmez!”21 Ġmam Zehebi‟nin, el-Munteka adlı eserinde Ģöyle bir bölüm geçer; “Râfizî Ģöyle diyor: “Onuncu delil cumhurun rivayet ettiği Ģu hadistir: “Ben size kendilerine sımsıkı sarıldığınız müddetçe sapıtmayacağınız iki Ģey bıraktım: Allah‟ın kitabı ve benim soyumdan gelenler. Her ikisi havuz baĢına gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacaklar”. BaĢka bir hadiste de: “Ehl-i Beytim, Nuh'un gemisi gibi aranızda bulunuyorlar. Bu gemiye binen kurtulur. Ondan ayrılan batar” buyururlar. Ehl-i Beytinin efendisi de Ali olduğuna göre, herkesin Ona itaat etmesi vaciptir. Binaenaleyh imam Ali olmalıdır.” 19 Ġbni Ebi ġeybe Musannef(3/214) sahih isnadla rivayet etti. 20 Hakim(3/311) Ebu Ya‟la(10/5924) Ġbni Ebi Asım es Sünne(2/616) Hatib Tarih(7/277) Heysemi Maksadul Ali(1357) Mecmauz Zevaid(9/174) Busayri Ġthaf(7544) Ġsafur Rağibin(s.120) hasendir. 21 Tirmizi(3758) Hakim(4/85) Ziyaul Makdisi Muhtare(8/382,389) Ahmed(1/207) Ahmed Fadailus Sahabe(2/926,940,943) Ġbni Mace(140) Misbahuz Zücace(1/21) Deylemi(6350) Taberani(11/433,20/285) Ġbni Ebi ġeybe Musannef(6/382) Hatibul Bağdadi Tarih(3/376) Ġbni Kani Mucemus Sahabe(2/194) Cem‟ül Fevaid(8767) Savaikul Muhrika(s.228 terc.s.385) Ġsafur Rağibin(s.122) Yenabiül Mevedde(s.62,102) sahihtir. 10
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ey Râfizî! Müslimde bulunan ve Zeyd b. Erkam'ın rivayet ettiği hadisin lafzı Ģöyledir: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ğadir Hum'da bize hitab ederek Ģöyle buyurdular: “Ben size, kendisine sımsıkı sarıldığınız müddetçe sapıtmıyacağınız birĢey bıraktım. O da Allah'ın kitabıdır.” (Muvatta, Kader: 3). Soyumdan gelenler mânâsındaki “Ġtretî” lafzı ise Tirmizî'de mevcuttur. Tirmizî'deki hadisi yalnız Zeyd b. Hasan el-Enmâtî rivayet etmiĢtir ki, Ebu Hatim, bu zâtın münkerül hadis olduğunu söylemiĢtir. Tirmizîdeki hadis, Ġbn-i Fudayl, A'meĢ, Hubeyb b. Ebi Sabit, Zeyd b. Erkanı, Atiyye, ve Ebu Saîd tarikiyle rivayet edilmiĢtir. ġöyle ki: Ebu Said Ģöyle der: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ģöyle buyurdu: “Ben size kendilerine sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra asla sapıtmıyacağınız iki Ģey bıraktım. Biri diğerinden de daha büyüktür. Bunlardan biri Allah'ın kitabıdır ki, semadan yeryüzüne sarkıtılan Allah'ın ipidir. Diğeri de, soyumdan gelenlerdir. Bu ikisi havuz baĢına gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacaklar. Dikkatli olunuz, nasıl olur da bu iki konuda bana muhalefet edersiniz?” (Tirmizi Menakıb: 77). Tirmizî, bu hadis için hasendir, demiĢtir. Gemiden bahseden hadis ise sahih değildir. Mutemed kitaplardan hiçbirinde de mevcud değildir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: “Soyumdan gelenlerle, Allah'ın kitabı birbirinden ayrılmayacaklar” Ģeklindeki beyanları ise, bunların icmâ'larının hüccet olduğuna delâlet eder. Bazı âlimlerimiz de bu görüĢtedirler. Kadı, El-Mu'temed adlı eserinde Ģöyle diyor: 11
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hadiste geçen “Ġtretî” kelimesinin Ģümuluna bütün “hâĢim oğulları” girer. Bunlar, Ali, Abbas ve Haris b. Abdülmuttalip'in evladıdır. Bunların efendisi de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir. Ġbn-i Abbas da, peygamber ailesinin en fakîhi idi. Birçok meselede Ali'ye (r.a.) muhalefet etmiĢtir. Ali (r.a.) de, fetva verdiği hususlarda hiç kimsenin kendisine itaat etmesini vâcip kılmamıĢtır. Kaldı ki, itre (HaĢimoğulları), ne Ali (r.a.)' nin imameti ve ne de üstünlüğü üzerinde ittifak etmiĢlerdir. Aksine Ġbn-i Abbas ile bizzat Ali (r.a.) Ģöyle diyorlardı: “Ümmetin en üstünü Ebubekir sonra Ömer'dir. Her ikisinin hilafeti haktır.” Hatta Abbasiler, Ali taraftarlarının çoğu, Hasan ile Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Onun oğlu ile torunu Ca'fer es- Sâdık'ın aynı görüĢte oldukları hususunda mütevâtir nakiller vardır. Sonra ümmetin îcma'ı da itirazsız olarak hüccettir. Bunların da en üstünü Ebubekir (r.a.) olduğuna göre icma'ı hüccet olan ümmetin en üstününe ittiba etmek vaciptir. Bunu da kabul etmiyorsanız Ali'nin (r.a.) imametiyle ilgili olarak zikrettikleriniz de tamamen hükümsüzdür.” 12
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş EHL-Ġ BEYT SEVGĠSĠNĠ ĠSTĠSMAR EDENLER Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Ali Radıyallahu anh‟e buyurdu ki; “Ya Ali! ġüphesiz sen ve seni sevenler cennettesiniz. Fakat bir güruh insan seni sevdiklerini iddia edecekler, fakat Ġslam‟ı küçümseyecekler, onu terk edip bir tarafa atacaklar, Ġslam‟dan okun yaydan çıktığı gibi çıkacaklardır. Onlara “Rafıza” denilecektir. Eğer onlarla karĢılaĢırsan, onlarla savaĢ! Zira onlar müĢriktirler.” Ali Radıyallahu anh‟ın bu rivayetin ardından Ģöyle dedi; “Bizleri, Ehli beyti sevdiklerini söyleyecekler, lakin böyle değildir. Onların alameti Ebubekr ve Ömer radıyallahu anhuma‟ya sövmeleridir.” 22 Darekutni bu hadisi bir çok tarikleri ile Müsnedi Fatıma adlı eserinde kaydettiğini belirtir. 22 EbuĢ ġeyh Tabakat(2/74, 4/122) Taberani(1/319) Abdullah Bin Ahmed es Sünne(2/548) Deylemi(8301) Mecmauz Zevaid(9/131, 10/22) Zehebi Mizanul Ġtidal(7/171) Allame ed Dani Sünenül Varide Fil Fiten(3/616) Ġbni Adiy el Kamil(7/213) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(1/363,385) Metalibu Aliye(2974) Kenzul Ummal(36360) Heytemi Savaik(s.364) Berzenci el ĠĢaa(s.89) Ġs‟afur Rağibin(s.129) Ramuzül Ehadis(1748) 13
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ümmü Seleme radıyallahu anha dedi ki; “Bir gece Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem yanımda iken Fatıma ile beraber Ali (radıyallahu anhuma) geldi. Ali radıyallahu anh‟e buyurdu ki; “Sen ve arkadaĢların cennettesiniz. Sen ve seni sevenler cennettesiniz. Dikkat et! Seni seven bir kavim dilleri ile söyledikleri Ģeyler sebebiyle Ġslam‟dan dıĢarı fırlayacaklar. Okudukları Kur‟an boyunlarından aĢağı geçmeyecek. Onları “Rafıza” diye isimlendirecekler. Onlarla karĢılaĢtığın zaman, onlarla mücadele et. Zira onlar müĢriklerdir.” Dedim ki; “Ey Allah‟ın Rasulü! Onların alameti nedir?” buyurdu; “Cum‟ayı ve Cemaati terk edecekler ve (sahabeler ve tabiinden ibaret olan) selefe hakaret edecekler.”23 Diğer bir rivayette alametleri hakkında Ģöyle buyrulur; “Onlar sende olmayan Ģeyle seni överler. Diğer sahabelerime ise dil uzatır ve söverler.”24 Ebu Süleyman el Hemedani rivayet ediyor; Ali radıyallahu anh dedi ki; “Bizden sonra bir kavim gelecek, sevgimizi istismar ederek yolumuzu bozacaklar. Zira onlar Ebu Bekr ile Ömer radıyallahu anhuma‟ya söveceklerdir. Onların “rafıza” diye lakapları vardır. Bize bağlı olduklarını söyleseler de bizden değildirler!”25 23 Taberani Evsat(6/335) Ġbni Ebi Asım esSünne(2/475) Hatib Tarihul Bağdat(12/358) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(1/364) Mecmauz Zevaid(10/21) Savaik(s.364) Ġs‟afur Rağibin(s.129) Berzenci el ĠĢaa(s.89) 24 Ġbni Ebi Asım es Sünne(2/475) Bezzar(2/139) Ahmed(1/103) Berzenci el ĠĢaa(s.89) Ġbni Ahmed es Sünne(2/546) Yenabiül Mevedde(s.24) 25 Abdullah Bin Ahmed es Sünne(1/441) Ġbnül Cevzi Telbisu Ġblis(s.145) Berzenci el ĠĢaa(s.90) Yenabiül Mevedde(s.23) 14
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ġbni Abbas radıyallahu anhuma‟dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ahir zamanda “Rafıza” diye anılan, Ġslam‟ı terk eden bir grup zuhur edecek. Onları gördüğünüzde onlarla savaĢın. Zira onlar müĢriktir.”26 Ali radıyallahu anh buyurdu ki; “Bizim uğrumuzda iki fırka helak olacak; birisi bizi aĢırı derecede sevenler, diğeri de bize iftirada bulunanlardır.”27 Muhammed Bin Suka radıyallahu anh naklediyor; Ali Kerremallahu vecheh dedi ki; “Bu ümmet yetmiĢ üç fırkaya 26 Ebu Ya‟la(4/459,12/116) Taberani(12/242) Heysemi Maksadul Ali(1456) Buğyetul Bahis(2/945) Mecmauz Zevaid(10/22) Metalibu Aliye(2973) Ġbni Ebi Asım es Sünne(2/475) Haris Bin Ebi Üsame Müsned(1043) Abd Bin Humeyd(1/232) Ebu Nuaym Hilye(4/95) Ġbnül Cevzi Ġlel(1/160) Berzenci el ĠĢaa(s.90) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(1/364) hasendir. 27 Ahmed(1/160) Ebu Ya‟la(1/534) Ġbni Ebi Asım es Sünne(2/476) Mecmauz Zevaid(9/133) MiĢkat(9063) Maksadul Ali(1319) Suyuti Hasais(2/283) Berzenci el ĠĢaa(s.90) Busayri Ġthaf(7470) Metalibu Aliye(3970-71) Bursevi Silsilename(s.196) hasendir. 15
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ayrılacak, en kötüleri de bizi sevdiklerini iddia edip te yolumuzdan ayrılanlar olacak.”28 EHLĠ BEYTĠ SEVENLERĠN ALAMETLERĠ Ġmam Musa Rıza radıyallahu anh dedi ki; “Bizim sevdiklerimiz o kimselerdir ki, Allah ve Rasulüne itaat ederler ve bizim gibi amelde bulunurlar.”29 Ali radıyallahu anh dedi ki; “Bana olan sevgi ile Ebu bekr ve Ömer radıyallahu anhuma‟ya olan kin bir müminin kalbinde bir arada olamaz.”30 Cündeb Bin Nasr ile Hemmam Bin Ubbad Bin Heysem anlatıyorlar; “Bir gün imam Ali radıyallahu anh mescide çıkmıĢtı. Bir kavim gelip kendisine selam verdiler. Selamlarını aldıktan sonra, onların kim olduklarını sordu. Onlar da; “Seni sevenleriz” dediler. Onlara dedi ki; “Bu güzel bir Ģey ama neden bize olan muhabbetinizin alametini sizlerde göremiyorum?” Bunu duyunca mahcup oldular. Cündeb dedi ki; “Sizi seven Ģianızın alameti nedir ey müminlerin emiri!” Ali radıyallahu anh cevap vermedi. Ġbadete daha düĢkün olan Hemmam aynı soruyu tekrarlayınca, Ali radıyallahu anh, elini Hemmam‟ın omzuna koydu ve dedi ki; “Bizim cemaatimiz Allah‟ı bilirler, emirlerini yerine getirirler, fazilet ve ahlak sahibidirler. Onlar hep doğruyu söylerler. Yedikleri ancak ihtiyaç kadarıdır. Giydikleri 28 Bursevi Silsilename(s.197) Berzenci el ĠĢaa(s.91) 29 Ġbni Hacer el Heytemi esSavaik(s.364) Bursevi Silsilename(s.197) Berzenci el ĠĢaa(s.91) bkz.: Ebu Nuaym Hilye(3/184) 30 Kenzul Ummal(13/245) KeĢful Hafa(2/371) Molla Cami ġevahidun Nübüvve(s.275) Safuri Mehasinul Müctemea(s.208) Ġbnül Cevzi Telbisu Ġblis(s.143) Ġsafur Rağibin(s.129) Savaikul Muhrika(s.160) Berzenci el ĠĢaa(s.92) 16
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sıradan, normal elbiselerdir. Mütevazı bir Ģekilde yürürler. Kendilerini Allah‟a adamıĢlardır. O‟na kulluk etmek üzere boyun eğmiĢ, haram kıldığı Ģeylere gözlerini yummuĢlardır. Onlar kulaklarını, dinlerini öğrenmek için iyi açmıĢtır. Allah‟tan gelen her Ģeye razı olurlar. Bela ve musibetler karĢısında ümitsizliğe düĢmezler. Eğer Allah onların ömürlerine bir ecel takdir buyurmasaydı, Allah‟a kavuĢmak için, ruhları bir göz kırpması kadar bile durmaz. Gözlerinde yüce Allah‟ı büyütürler, O‟ndan baĢkasına önem vermezler. Onlar cenneti düĢündükleri zaman içerisinde nimetlenir gibi, cehennemi düĢündükleri zaman içine düĢmüĢ gibi azab hissederler. Zorluklar karĢısında bir müddet sabredip, sonra rahat ederler. Dünya onları aldatmak ister, fakat onlar dünyaya yüz vermezler. Onu yenmek isteyince hemen yere çalarlar. Geceleri namaz için kıyamda durur, uzun uzun Kur‟an okurlar. Kur‟an‟ın öğütlerinden faydalanır, hastalıklarına onunla Ģifa isterler. Bazen da Allah korkusundan gözlerinden yaĢlar boĢanır. Onlar gündüzleri alim, hikmet sahibi, özüne sözüne sadık kiĢiler olarak dolaĢırlar. Allah‟tan o derece korkarlar ki, yüzlerine baktığın zaman onları hasta zannedersin. Ġnsanlara karıĢmıĢ gezerler lakin, Rablerinin azametinden o derece çekinirler ki, onlara dikkatle baktığın zaman bambaĢka kiĢiler olduklarını anlamakta güçlük çekmezsin. Bu vecd hallerinden ayıldıklarında, hemen temiz ve ihlaslı amellerle Allah‟a koĢarlar, az amele razı olmazlar. Ne kadar çok amel ederlerse etsinler, yine de bir Ģey yapmadıklarına inanırlar. Her zaman kendi nefislerini suçlarlar. Ġyiliklerini anmaktan ve göstermekten korkarlar. Onları dinde kuvvetli, yumuĢak huylulukta kararlı, ilme düĢkün, din hükümlerini anlayan, bildiklerinde dikkatli olan, araĢtıran, orta yoldan ayrılmayan, mevcudu israf etmeyen, Ģiddet karĢısında sabreden, ibadette huĢu üzere bulunan, 17
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş her zaman hakka teslim olan, doğru yoldan ayrılmayan, Hakkı tutan kimseler olarak görürsün. O, “bilmiyorum” diye kendini salıvermez, “çok iyi iĢ yaptım” diye kendini bırakıvermez, Salih amelinden dolayı; “Acaba bir Ģey yapabildim mi?” diye korku içindedir. Sabah akĢam zikre devam eder, gaflete dalmamak için geceleri Ģükürle geçirir, sabah olunca; “Allah‟ın rahmet ve affına nail oldum” diye sevinir, ilmi amelle, hükmü ilimle taĢımasını bilmiĢtir. O, her zaman canlı ve hareketlidir. Tembellikten son derece nefret eder. Emeli; yakine ermek, kalbi korku içinde Rabbini zikrederek, dilini koruyarak, öfkesini yutarak ecelini beklemektir. Onun yanılması azdır. KomĢusu kendisinden emindir. Herkese karĢı yumuĢaktır. Kibri yoktur. Sabrı meydandadır. Zikri çoktur, ameline riya karıĢmamıĢtır. Ġnsanlardan utandığı için ameli de terk etmez. ĠĢte bizim adamlarımız, sevdiklerimiz, Ģiamız, bunlardır. Bu gibileri bizdendir ve bizimledir.” Hemmam bu sözleri vecd içinde dinledikten sonra avazı çıktığı kadar haykırdı ve ruhunu teslim etti. Ali radıyallahu anh onu yıkadı, kefenledi ve yanındakilerle birlikte cenaze namazını kıldı.”31 31 Ġbnu Kuteybe Te‟vilu Muhtelefil Hadis(s.446) Heytemi es Savaik(s.152 terc.s.349) Berzenci el-ĠĢaa(s.93) Bursevi Silsilename(s.199) Yenabiül Mevedde(s.209) Benzeri için bkz.: Cüz'ü Ġbn Mahled (no:12) Ġbn Asakir Tarihu DımeĢk (62/304-306) Ebu Nuaym Hilye (8/53) 18
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş EHLĠ BEYTE ÖZEL BĠR ĠLĠM VERĠLMĠġ MĠDĠR? ġeyhul Ġslam Ġbni Teymiye rahimehullah diyor ki; “Rafıziler, ġiiler ve ilimlerini bunlardan alan kimselerin, Ehli Beyt‟ten aldıklarını iddia ettikleri ya dini ilimlerle ya da tabii ilimlerle ilgili bir takım sırlar ve hakikatlara muttali olduklarını iddia ettiklerini görürsün. Onlar böyle bir iddiayı, gizlenmesinin öğütlenmesi ve hakikatı bilinemeyen bu sırlara iman edilmesi gerekli bir takım hususlardan dolayı ileri sürmektedirler. Halbuki iddialarının tamamı uydurulmuĢ bir yalan ve atılmıĢ bir iftiradır. Bu Rafıziler, çeĢitli gruplar içinde en çok yalan uyduran ve en çok gizli ilim iddiasında bulunanlardır. Bu sebeple Batıniler ve karmatiler de Rafızi sayılmıĢlardır. Rafıziler, ilk olarak Emirül Mü‟minin Ali radıyallahu anh döneminde çıkmıĢlar ve Ali radıyallahu anhın özel olarak bazı ilimlere ait sırlara ve vasiyete sahip olduğu iddiasında bulunmaya baĢlamıĢlardır. Bunun üzerine Ali r.a. „ın ileri gelen yakınları ona böyle bir Ģeyin olup olmadığını sormuĢlar, Ali r.a. de, böyle bir Ģeyin olmadığını bildirmiĢti. Daha sonra çevrede böyle bir sözün söylendiğini öğrenen Ali r.a. halka bir konuĢma yapmıĢ ve kendisinin böyle bir sırra ve vasiyete sahip olmadığını açıklamıĢtı…32 Cafer es Sadık‟tan geldiğini iddia ettikleri sırlar ve yalanlara gelince, bunlar en büyük yalanlardır. Hatta Ģöyle denebilir; Cafer es Sadık ra. „a atfen yalan uydurulduğu ve iftira edildiği kadar, baĢka hiç kimseye iftirada bulunulmamıĢtır. Ona nispet edilen hususlardan birisi Kitabul Cefr‟dir. Ki bunlar, Ġmam Cafer‟in bu kitapta bazı olayları, olacak 32 bkz.: Buhari(cihad 171, Diyat 24,31, Cizye 17, Fadailu Medine 4) Müslim(Ġman 131, Hacc 464, Itk 20) 19
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ģeyleri yazdığını iddia ederler. Cefr, keçi yavrusu, oğlak anlamına gelmektedir. Bunların iddiasına göre Ġmam Cafer bu hususları bir oğlak derisi üzerine yazmıĢtır. Ġmam Cafere atfen uydurulan Kitabul Heft, hilal ile ilgili olan Kitabul Cedvel, Mağrib ülkelerinden Ġbnul Hılli ve benzerlerinin iddia ettiği Kitabul Bitaka ve Kur‟an tefsiriyle ilgili bir çok nakiller ve benzeri hususlarda da durum aynıdır…”33 On iki imamlarına bu imamların dahi kabul etmeyeceği sıfatları uyduran ġii'ler bir taraftan imamların beĢeriyyetin üstünde bir mertebede olduğunu iddia ederken öte yandan Resulullah (SAV)'ın Allah'ın vahyettiği göklerin yaratılması, cennet ve cehennemin vasıfları gibi gayba dair haberlerini inkar ediyorlar. Kahire'de yaklaĢtırma merkezinin çıkardığı Risaletul - Ġslam dergisi dördüncü senesi dördüncü sayı 368 inci sayfasında Lübnan'daki ġii yüksek mahkeme reisinin kalemiyle bu inkarlarını tescil etmiĢlerdir. Bu asrın büyük alimlerinden olduğunu kabul ettikleri bu zat quot;Imamiyye ġiası içtihadlarındanquot; adı al tında bir makale yazmıĢ ve orada müçtehitlerinden Muhammed Hasan El-iĢtiyani'den quot;Bahrul - Fevaidquot; kitabının 267 inci sayfasında Ģöyle dediğini nakletmiĢtir: quot;Peygamber; abdesti bozanlar, hayz ve nifas ahkamı gibi Ģer'i hükümleri haber verirse onu tasdik etmek ve haber verdiğiyle amel etmek vaciptir. Eğer göklerin ve yerin yaratılması, huriler, köĢkler gibi gayba ait Ģeylerden haber verirse (bu haberin Peygamberden sadır olduğunun sıhhati) zan yoluyla değil kesin olarak bilinse dahi ona inanmak vacip değildir.quot; Ne garip değil mi? imamlarına iftira ederek subutu kesin olmadığı halde imamlarının gaybı bildiğine iman 33 Ġbni Teymiye Mecmuul Fetava(4/80 v.d.) 20
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ediyorlar ve delaleti kesin olan ayet ve sahih hadislerle sabit olan göklerin yaratılması, cennet ve cehennemin evsafı gibi Resulullah (SAV)'dan sahih olarak gelen gayba dair haberlere inanmamayı kendilerine mubah sayıyorlar. Halbuki Resulullah (SAV)'ın kendi heva ve hevesinden konuĢmayacağı ayetlerle sabittir. Resulullah (SAV)'den sahih olarak gelen gaybiyyat ile imamlarına nispet ettiklerini mukayese eden kimse Resulullah'dan Kur'an'da ve mütevatir hadislerde sabit olanların ġiilerin imamları hakkında inandıklarının bir küçük parçasına dahi yetiĢemeyeceğini apaçık anlar. Gayb haberlerini rivayet eden ġiiler ehli sünnet Cerh ve Tadil uleması nezdinde yalancı olarak bilinmektedir. Fakat ġiiler buna hiç aldırıĢ etmez ve onların imamlardan rivayet ettiklerini tasdik ederler. YaklaĢtırma merkezinin çıkardığı Risaletü-l-Ġslam dergisi, Lübnan ġii Yüksek mahkemesi reisi ve müctehidleri Muhammed Hasen el-lĢtibani Resulullah'dan sahih rivayetlerle sabit olan gayb haberlerine inanmanın vacip olmadığı davasını alkıĢlıyor ve Peygamberlik görevini abdest hayız nifas ve benzeri fıkhi meselelere hasretmeyi istiyorlar. Ġbni Abbas r.a.‟den rivayet edilen hadiste buyrulur ki; “Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraĢan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur.”34 Yine Ġbni Abbas r.a.‟ın rivayet ettiği merfu hadiste buyrulur ki; “Kim yıldızlardan bir ilim elde ederse, sihirden bir Ģube elde etmiĢtir.”35 34 sahihtir. Ġbni Ebi ġeybe(6/129) Fethul Bari(11/351) Suyuti Ġtkan(2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani(11/41) Deylemi(3250) Camiüs Sağir(4408) Kenzul Ummal(29154) ancak bu rivayetin de Ģahitleri vardır. 21
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Cifr, ebced, cümmel vs. gibi adlar verilen rakam değerli harf sistemiyle olayların zamanını, yerini, durumunu, sırrını keĢfetmek için yapılan bu hurâfecilik iĢlemine “hurûfîlik” adını verebiliriz. Tarihte bu adla ünlenmiĢ bir ekol de bulunmaktadır. Ġran‟lı Fazlullah Hurûfî (ö. 1394) adlı bir Ģeyhin kurduğu bu tarikatta, görülmeyen güçleri harekete geçirmek ve tabiat üstü kuvvetleri kullanmak için birtakım harf, rakam ve Ģekillere özel anlamlar yüklenir. Ġmam ġatıbi r.a. diyor ki; “Bir çok insan Kur‟an üzerindeki iddialarında sınırı aĢmıĢlar ve ona tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i huruf gibi öncekilerin – sonrakilerin bütün ilimlerini yüklemiĢlerdir. Bu iddia yanlıĢtır. Kaldı ki, sahabe, tabiun ve selefi Salihin, Kur‟anı ve Kur‟an ilimlerini, Kur‟anda bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği bize gelmemiĢtir. Onlar, Kur‟andan sadece tevhid delilleri, teklifi hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla ilgili konuların ispatına çalıĢmıĢlardır. Eğer onların bu iddia doğrultusunda çabaları olsaydı meselenin esasına delalet edecek Ģeyler mutlaka bize ulaĢırdı. Böyle bir Ģey ulaĢmadığına göre bu iddianın onlarda mevcut olmadığı anlaĢılır. Bu da Kur‟anda onların iddia ettiği gibi bütün ilimlerin esaslarının bulunmadığına bir delildir. Evet Kur‟an bazı ilimleri içermektedir, ancak bunlar Arapların bildikleri ilimlerdir. Yahut onların bildikleri ilimler üzerine kurulu olan ve akıl sahiplerinin taaccüp ettiği, iĢaretleri gösterilmedikçe yolları aydınlatılmadıkça üstün akıl sahiplerinin dahi kavrayamayacağı türdendir. Kur‟nda bunların dıĢında baĢka bir Ģeyin bulunması noktasında ise cevap; hayır olacaktır. 35 Sahihtir. Ġbni Ebi ġeybe(6/129) Elbani Sahiha(793) Ebu Davud(3905) Ġbni Mace(3726) Ahmed(1/227,311) Harbi Garibul Hadis(5/195) 22
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ġddia sahipleri muhtemelen kendilerine Ģu ayetleri delil getirirler; “Sana; her Ģeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik.”(Nahl 89) “Biz, kitabta hiçbir Ģeyi eksik bırakmadık.”(En‟am 38) Ayrıca onlar surelerin baĢında bulunan harfleri – ki bunlar Arapların yabancı oldukları Ģeylerdi – özellikle Ali r.a. olmak üzere seleften bazılarından nakledilen sözleri delil getirmektedirler. Delil olarak kullandıkları ayetlerden maksat, müfessirlere göre yükümlülük ve Allah‟a karĢı kulluk icrasında gerekli olan hususlarla ilgili Ģeylerdir. Ġkinci ayette ise levhi mahfuzdan bahsedilir… Sure baĢlarındaki harflere gelince, alimler bunlar hakkında Arapların bilgisi bulunduğunu gerektirecek Ģekilde açıklamalar getirmiĢlerdir. Mesela bunlara siyer müelliflerine göre, Arapların ehli kitaptan öğrendikleri cümmel hesabı gibi yorumlar yapılmıĢtır. Yahut bunların Allah‟tan baĢka kimsenin bilemeyeceği müteĢabihattan olduğu söylenmiĢtir. Bunları Arapların hiç bilmediği Ģeklindeki yorumlara gelince, bu asla caiz değildir ve seleften hiç kimse böyle bir iddiada bulunmamıĢtır. Dolayısıyla iddiacıların elinde kendi davalarına delalet edecek hiçbir delilleri yoktur. Ali r.a.‟den ve baĢkalarından nakledilen Ģeyler sabit değildir. Kur‟anın gerektirdiği Ģeylerin inkarı caiz olmadığı gibi, ona onun gerektirmediği Ģeylerin nispeti de caiz değildir. Dolayısıyla onu anlamak için özellikle Araplara nispet edilen ilimlerle yetinmek gerekir. Kur‟andaki hükümlere ancak bu yolla ulaĢılır. Kuranı anlamak için bundan baĢka yollar arayanlar, onu asla anlayamayacaklar, Allah ve Rasulüne kasdetmedikleri anlamları nisbet edecekler, onlara söylemediklerini söyleteceklerdir.”36 36 ġatıbi Muvafakat(2/77-79) 23
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bazılarına göre sure baĢlarındaki bu harflerden maksat, bu ümmetin ecelini belirleyen sayı remizleridir.(cifir hesabı gibi) bu iddianın dikkate alınabilmesi için, Kur‟an indiği sırada araplar‟ın harflere belli sayılar yükleyerek tarih düĢürme ya da zaman belirleme gibi bir usulü bildikleri sabit olmalıdır. Halbuki onların böyle bir Ģey bildikleri asla sabit değildir. Bunun aslı, siyer müelliflerinin dediği gibi Yahudilere dayanmaktadır… Ġlme intisap ettiklerini, hatta eĢyanın hakikatine keĢif yoluyla vakıf olduklarını söyleyen bazı kimseler, bu görüĢleri Kur‟an hakkında ileri sürdükleri iddialarına hüccet kabul etmiĢler ve bunlardan bir kısmını da Ali r.a.‟a isnad etmiĢlerdir. Bunlar, sözü edilen yorumları, ilimlerin aslı, dünya ve ahiret hallerine mükaĢefe yoluyla vakıf olabilmenin kaynağı sanmıĢlardır. Gariptir ki bu kimseler, bu konuda hiçbirĢey bilmeyen ümmi arap halkına yönelik olan ilahi hitaptan Allah‟ın muradının bunlar olduğunu iddia etmiĢlerdir. Haydi diyelim ki onlar, kısmen sure baĢlarında murad olsun, peki onların çeĢitli Ģekillerde terkip edilmesi ve birbiri ile çarpılması yoluyla her hal ve durum üzerine delalet ettiklerine, onların dört tabiata nispetine ve varlık aleminde etkin olduğuna, her mufassalın özü, her mevcudun unsuru olduğuna delil nerede? Onlar bu konuda çeĢitli tertipler yapmaktadırlar ve onların hepsi de keĢif ve gayba ıttıla esası üzerine dayandırılmaktadır. KeĢif iddiası, Ģer‟i konularda kesin olarak bir delil değildir. Kaldı ki Ģeriat dıĢında diğer hususlarda da delil sayılmamaktadır.”37 Örnek verecek olursak; bazıları kıyametin “ansızın” manasına gelen “‫ ”بغتة‬kelimesinin ebced değeri olan “1407” hicri yılında kopacağını söylemiĢler, fakat kıyamet bu tarihte kopmamıĢtır. ġayet insanlar ebced ve cifir hesabını delil kabul edip “Kur‟an kıyametin 1407 yılında kopacağını belirtiyor” diye iddia etselerdi, bu tarihte de kıyamet 37 ġatıbi Muvafakat(3/383-384) 24
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş kopmayınca Kur‟an yalanlansaydı kopacak fitne akla hayale gelmezdi. Yine Muhyiddin Arabi “ ‫ ”ج ف خ‬geçtikten sonra mehdi çıkar demiĢ, bunun ebced değeri olan h.683 yılından beri mehdi çıkmamıĢtır. ġa‟rani de mehdinin h.1255 yılı Ģaban ayında çıkacağını söylemiĢ, tarih aksini göstermiĢtir. Cifir yoluyla haber verilen bazı Ģeylerin çıkmıĢ olması, cifrin hak olduğunu göstermez. Çünkü bir kimse, olması muhtemel olan pek çok Ģeyi haber verirse, Ģüphesiz bunların bazısı doğru çıkar. Eğer cifir hak olsaydı, bu yolla verilen her haberin doğru çıkması gerekirdi. Allah Teala buyurur ki; “Onlar, ancak zanna uyarlar ve yalnız yalan söyleyip dururlar. “(En‟am 116) “De ki: Rabbım, açığıyla, gizlisiyle tüm hayasızlıkları, günahı, Allah'a Ģirk koĢmanızı ve Allah'a karĢı bilmediğiniz Ģeyleri söylemenizi haram kılmıĢtır.”(A‟raf 33) “Hakkında bilgin olmadığı Ģey üzerinde durma. Çünkü kulak da, göz de, kalb de bütün bunlar ondan sorumludurlar.”(Ġsra 36) “Rabbından apaçık bir burhan üzerinde bulunan kimse; iĢlediği kötülükleri kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyanlar gibi midir?”(Muhammed 14) “ġeytanların kime indiğini size bildireyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düĢkün olan her yalancıya inerler.”(ġuara 221-222) “Bununla beraber onların çoğu, sadece bir zan peĢinde gider, ama zan gerçek adına hiçbir Ģey ifade 25
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş etmez! ġüphesiz Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyor.”(Yunus 36) “Sana kitabı indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteĢabihlerdir. ĠĢte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteĢabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir. Ġlimde derinleĢmiĢ olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düĢünebilirler.”(Ali Ġmran 7) “Acaba gaybın bilgisine sahiptir de o alemin sırlarını mı görüyor?”(Necm 35) “Halbuki onların bu hususta bilgileri yoktur. Onlar, sadece zanna uyarlar. Zan ise hiç Ģüphesiz gerçekten bir Ģey ifade etmez.”(Necm 28) Eslem Bin Sehl el Vasıti‟nin38; Hasen Bin ġebib bin RaĢid39 – Muhammed bin Ziyad40 – Furat bin Ebi Furat41 – Muaviye bin Kurre – babası – merfuan isnadıyla naklettiği uydurma hadiste; “Ebcedin tefsirini öğrenin. Onun tefsirini bilmeyen alime yazıklar olsun” diye geçer. 42 Ancak bu tür asılsız rivayetlerde bile ebcedin tefsiri; matematik değerler değil, bazı kelimelerin baĢ harfleri olarak ifade edilir. 38 hicri 292‟de vefat etmiĢtir. Hadiste zayıftır. 39 Batıl hadisler rivayet etmekle bilinir. 40 Hadis uydurucudur. 41 Zayıftır. 42 Eslem bin Sehl Tarihu Vasıt(s.206) benzer bir uydurma hadis için bkz. Deylemi(2247) 26
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġĠA ġiîlik bid'atı:43 Önceleri ġiîlik yani Hz. Ali taraftarlığı gayet mutedil ve normal idi. Nitekim sahabe arasında bile halifelik noktasında Hz. Ali'yi Hz. Osman'a takdim eden, ona öncelik verenler bulunuyordu. Fakat bu Kimseler, yine de Hz. Ali'den önceki halifelere herhangi bir saldırıda bulunmuyor ve dil uzatmıyorlardı. Ġbn Teymiye (r. a.) bu noktada Ģöyle diyor: Ali (r.a.)'dan tevatürle gelen haberde quot;Hz. Peygamber (s.a.v.)'den sonra bu ümmetin en hayırlısı Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer r.a.‟dır.” diyor. Nitekim iĢin bu yönü tüm eski ġiîler arasında ittifakla kabul edilmektedir. Önceki ġiîler'in tümü Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'i üstün kabul ediyorlardı. TartıĢma sadece Hz. Ali ile Hz. Osman'ın halifeliği noktasında meydana gelmiĢtir. Buda her ikisinin farklı farklı taraftarları olması yüzünden doğmuĢtur. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'e gelince, her ikisinin de Hz. Osman ile Hz. Ali anlamında bir taraftarları olmamıĢtır. Aksine ümmetin tümü hatta Haricîler bile, her ikisinin halifeliğinde ittifak halindedirler.quot;44 43 Bir kimsenin Ģiası demek, o kimsenin yardımcıları ve taraftarları demektir. quot;ġiaquot; adı Hz. Ali taraftar olan, ona yardım eden ve onunla birlikte hareket eden ve onu savunanlara verilmektedir. Bunlar Hz. Ali'yi Hz Osman'a takdim ederler. Sonradan kabuk değiĢtirerek büyük bir topluluk oluĢturdular. Kendilerine göre inançları, farklı metodları vardır. Bk. Makalât: 1/165, el-Farku Beyne'l-Firak: 21-29; el-Milel: 1/146. 44 Bk. en-Nübüvvât: 132. 27
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Daha sonra ortalarda Abdullah b. Sebe adında bir Yahudi belirdi.45 Müslüman olduğunu ileri sürüyor ve kendisince Ehl-i Beyti sevdiğini iddia ederek, Hz. Ali noktasında aĢırılığa gidiyordu. Hz. Ali'nın halifeliği konusunda bir vasiyyetin varlığını savunuyordu. Sonraları ise Hz. Ali'yi ilahlık derecesine çıkarmıĢtır. Bağdadi, bu konuda Ģunları söylüyor: quot;Sebeiyye: Hz. Ali ile ilgili olarak çok aĢırı hareket eden ve aĢırılığa sapan Abdullah b. Sebe'in taraftarlarına denir. Abdullah b. Sebe'nin o derece aĢırılıkları olmuĢtur ki, Hz. Ali'nin peygamber olduğunu, hatta daha da ileri giderek, onun bir ilah olduğunu ileri sürmüĢtür.quot; Ebu'l-Ferac el-Bagdadî devamla der ki: quot;Ġbn Sevda yada baĢka bir ifadeyle Ġbn Sebeh esasen Hireli bir Yahudi'dir. Güya müslüman olduğunu söylemiĢ böylece Kufeliler katında bir yeri ve mevkii olsun istemiĢtir. Onun hakkında anlatılanlara göre, kendisi güya Tevrat'a her peygamberin bir vasisinin olduğunu, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in de vasisinin Hz. Ali olduğunu, okuduğunu belirtmiĢtir.quot;46 Bazı ġiiler Ġbni Sebe diye birisinin gerçekte yaĢamadığını, hayal ürünü bir Ģahsiyet olduğunu, onun hakkındaki bütün rivayetlerin zayıf bir ravi olan Seyf bin Ömer vasıtasıyla geldiğini iddia etmektedirler.47 Lakin bu iddianın elle tutulur bir tarafı yoktur. Nitekim Ġbni Asakir‟in 45 Abdullah b. Sebe' Yemen'in San'a bölgesinden bir Yahudi olup, sırf Ġslâm'ı bozmak için Hz Osman döneminde müslüman olduğunu söylemiĢ, asıl amacını gizlemiĢtir. Buna yalnızca ġiîler uymuĢlardır. Yüce Allah, Ehl-i Sünnet eliyle dinini bundan korumuĢtur. 46 Bk. el-Farku Beyne'l Firak(235). 47 Bkz.: Murtaza el-Askerî Abdullah Bin Saba Masalı Terc.: Abdulbaki Gölpınarlı 28
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tarihu DımeĢk‟inde ve baĢka kaynaklarda Seyf dıĢında baĢka raviler yoluyla da Ġbni Sebe‟den bahsedilmiĢtir.48 ġehristani'nin belirttiğine göre de: quot;Ġbn Sebe, Hz. Ali'nin imametine iliĢkin olarak ilk söz söyleyen kimsedir.quot; Yine onun anlattığına göre Sebeiyye: quot;Fırka olarak ilk kez tevakkuf, gaybet (kaybolan imam) ve ric'at (imamın bir gün geri döneceği) görüĢünü ileri sürendir,quot;49 Sebeiyye'nin ihtilafına ve farklı farklı fırkalara bölünmesine rağmen bir zaman sonra onların bu görüĢlerine ġia sahiplendi. ġia bundan böyle Hz. Ali'nin imametine ve halifeliğine sahip çıkmıĢ ve bunu savunur olmuĢtur. Bununla ilgili olarak kendilerince nass (delil) sunmuĢlar ve vasiyyetin varlığını ileri sürmüĢlerdir. Bu görüĢler de aslında Ġbn Sebe'ın geriye bıraktığı görüĢlerdi.50 Daha sonraları ġialık birbirinden oldukça farklı onlarca fırkalara ayrılmıĢtır. ĠĢte böylece ġia vasiyyet, ricat, gaybet ve hatta daha da ileri giderek imamların ilahlıklarını bile ortaya atan bir bid'at meydana getirmiĢtir.51 Ümeyye isyanlarına karĢı Kufe Hilafetine destek veren Müslümanların bir kısmı Ümeyye'nin saltanat yıllarında da muhalefetini sürdürdü. Hüseyn radıyallahu anh'in Kerbela'da Ģehadetinden (ö.680) sonra devrimci çizgi bir süre içe kapandı. Peygamber soyunun yaĢayan büyükleri etrafında bir sevgi halkası, karizma, belki batıni bir çekicilik görülmeye baĢladı. Ġmamlarda batıni bilgi, bir nevi vahyin devamı demektir. Ama bu Ģeriat getiren zahiri değiĢtiren bir vahy değil. el-Gazali yaptığı tartıĢmada bu tür bilginin Ali radıyallahu anh'e has olmadığı, Ebu Bekr, Ömer radıyallahu anhuma gibi isimleri de sayarak Sufiliğe vurgu 48 Ġbni Asakir Tarihu DımeĢk(29/3-10) 49 Bk. el-Milel: 1/174. 50 Bk. el-Milel:1/146; Makalatu'l-Ġslâmiyyîn: 1/65-89. 51 Bk. Usûlü'l-Kâfî, 3/240-271. 29
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş yapar. Böylece tasavvuf ġiilikten etkilenerek bir çok sapıklığa kapı açmıĢ, kimileri vahdeti vücuda, kimileri ittihad ve hulul küfrüne, Ģeyhleri hakkında; “onlar mahfuzdur, Ģeyhine kalben bile itiraz eden iflah olmaz” diyerek masumiyet atfetmeye, müziği ve raksı caiz görmeye ve daha bir çok sapıklıklara düĢmüĢlerdir. Güneydoğu Asya, Ġran ve Irak'ta yaygınlık kazanan Ģiilik Yunan, Ġran, Hint kültürel ikliminde geliĢti. Ali-Hasan hilafeti ve Hüseyni imamet muhalefi, ġia olarak adlandırılacak okullaĢmayı doğurdu. Ali'nin nass ile tayinine inanılıyordu. Ali sahabenin en üstünü idi. Emeviler bu devrik hanedanı ümmetin vicdanında mahkum etmeyi baĢaramadılar. Kufe'deki değiĢik ġia muhalefeti Ģu tür ilkeler üzerinde yoğunlaĢmaya baĢladı: 1- Ġmamet, Ümmetin seçimine bırakılan bir kurum değildir. Tayin Peygamber‟in mutlaka yapması gereken bir görevi idi.52 Ve Ali, talimatla seçilen ilk Ġmam‟dır. Her imam bir sonrakini tayin eder.53 Ġmamlar Ali'nin soyundan gelmelidir.54 2- Ġmam, büyük ve küçük günahlardan masumdur. Dolayısıyla icraatları kutsaldır. quot;Eğer Ali r.a., onlardan hoĢnutsuzluğunu ifade etmiĢ ve hilafetlerini meĢru olarak tanımayı reddetmiĢse, Ali'den önce halifelikte bulunmuĢ Ebu Bekr, Ömer ve Osman da bu hükme dahildir. O'nun doğru olarak gördüğü Ģeyleri biz istisna kabul edemeyiz. Ali r.a. ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem arasında, ikincisinin Peygamberliğe 52 Ġbnu Haldun/ Mukaddime , ġehristani/ Kitab el-Milel ve'l- Nihal(1/162) 53 EĢ'ari/ Makalat el-Ġslamiyyin(s.6 ve devamı) 54 ġehristani/ Kitab el-Milel ve'l-Nihal(1/163) 30
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş muhatap olması istisnası dıĢında bir ayrılık gözetmeyiz; geriye kalanlar içinse Ali, Peygamber gibi aynı derecede saygıya değerdir.quot;55 R. Strothman56 Arapça ve Farsca el-yazması katologlardan ve Brockelmann, GAL' den yararlanarak konuyla ilgili zengin bir literatür sunar. 57 55 EĢ'ari/ Makalat el-Ġslamiyyin(s.6 ve devamı) 56 Ġslam Ansiklopedisi, 1993, Ġst, MEB C.11 57 E.G.Browne / A History of Persian Liretature in modern Times (1924) s.353, v.dd. (burada Ģii hal tercümeleri ve bibliyografyası değerlendirilmiĢtir) Ignaz Goldziher/ Vorlesungen (nĢr.Babinger), Heidelberg, 1925, s.196 v.dd. Gobineau/ Les religions et les philosophies dans l'AsĢe centrale (Paris, 1866) s.63, v.dd. Mez/ Die Renaissance des Islams (Heidelberg, 1922) s.55 v.dd.; Babinger, ZDMG, LXXVI, 126 v.dd., Nöldeke, Isl, XIII, 70 v.dd. Andrae/ Die Person Muhammeds in Lehre und Glauben seimer Gemeinde (1918), bk.fihrist Buhl/Alidernes Stilling til de Shi'tiske Vevaegelser under Umajjaderne, Kgl. Danske Vidensk. Selshabs Forhandlinger (1910 nr.5). al-Navbahti/ Firak al-Ģi'a, nĢr.Ritter= Bibliotheca Islamica,4 Muhammed b.Omar al-KaĢĢi /Ma'rifat ahbar al-rical (ġeyh Tusi seçmeleri, Bombay, 1317) al-NacaĢi (ö.450=1058) /Marifat ilm al-Rical (Bombay 1317) al-Tusi /Asma al-rical (Tahran 1271) ve Fihrist kutub al-Ģia (nĢr.Sprenger ve Mawlawy Abd al-Haqq) Kalkute, 1853-1855 Ġbn ġahraĢub (ö.588=11929/ Maalim al-ulama (nĢr.Abbas Eghbal), Tahran 1353/1934 Ġbn al-Mutahhar al-Hilli /Hulasat al-Makal (K.al-Rical d,ye de bilinir), Tahran 1310 Mirza Muhammed b.Ali al-Astarabadi (ö.1028/1619) / Manhac al-Makal (Tahran 1307) Muhammed b.Ali al-Hurr al-Amili /Amal al-amil fi zikr ulama Cabal Amil (Tahran, 1307) 31
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş R.Strothman58 Kerbela'dan sonra Ali evladında ortaya çıkan quot;passionquot; ızdırap çekme düĢüncesinin abartıldığını, Hz. Hasan, Cafer es-Sadık'ın hayatlarının zehirletilerek nihayetlendiğine inanmak istediklerini söyler. Nitekim çalıĢmamızın metninde görüleceği gibi, ġiiler her imam hakkında zehirletildiği ya da öldürüldüğü yolunda rivayetler kaydetmiĢler, Sünni literatüre de bu haberler sızmıĢtır. Hvandemir /Habib al-Siyar (Farsca te'lif tarihi 929/ 1523), Bombay, 1273 tür.yer al-TafriĢi/ Nakd al-Rical (telifi 1015/ 1606), Tahran, 1318 Yusuf b. Ahmed al-Bahrani (ö.1187/1773) /Lu'luat al-Bahreyn (Tahran 1269, Bombay ts.) Muhammed Bakir al-Hvansari/ Ravzat al-Cannat (telifi 1287/ 1870) Tahran 1306 Muhammed b. Sadık b. Mahdi /Nucum al-sama (Farsca), Laknav, 1313 Husayn al-Kenturi (ö.1286/ 1870) / KaĢf al-Hucub va'l- Astar, nĢr. Hidayet Husayn, kalkute, 1912-1914 Ġmamlar Hakkında: Abu'l-Farac al-Ġsbahani / Makatıl al-Talibiyyin (Tahran 1307), bu eserin ilk yarısı Fahr al-Din Ahmed b.Ali al-Nacafi/ al-Muntahab fi'l- MaraĢi va'l-Hutab, Bombay, 1314) in haĢiyesinde Ahmed b. Ali b. Muhanna (ö.828/1424) / Umdat al-Talib fi Ansab Al Abi Talib (Bombay, 1318) Abd Allah b.Nur Allah /telif tarihi 1240/1824-25) /Makal al- Avalim (tab.1295) Hadisler Yahya b.al-Hasan b. al-Birtik (ö.600/1204) /Hasais vahy al-Mubin fi Manakıb Amir al-Mu'minin (tabı 1311) ayn mll/ al-Umda fi Uyun sihat al-ahbar (Bonbay 1309) Nur Akidesi Üzerine Yeni Eserler: al-Husayn b.Murtaza'l-Yazdi al-Tabatabai/ al-Rakk al- Mansur va lavami al-Zuhur (Bombay 1303) Mahmud ġukri al-Alusi (ö.1270/1853) /Muhtasar al-Tuhfat al- Ġsna AĢeriya (Tab. 1301, yeri belli değil) R.Strothmann /Die Zwölfer-Schia (Leipzig, 1926) Duvight M.Donaldson/ The Shi'ite Religion (London 1933) 58 Ġslam Ansiklopedisi, 1993, Ġst, MEB C.11 32
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hüseyn ve Ġmam Zeyd destekçilerinin ihanetine uğramıĢlardı. Muhammed ibnu Hanefiyye, Muhtar es- Sakafi, Muhammed ibnu Tabataba ve Muhammed ibnu Zeyd, Ebu's-Saraya tarafından isyana teĢvik edildiler. Zeynelabidin ve Muhammed Bakır'a ilk Medinelilerle birlikte I. Akabe'de bey'at eden Cabir ibnu Abdullah el- Ensari yanaĢmıĢtı. O, genç Ali oğullarına, Muhammed el- Bakır'a Cafer es-Sadık ve Musa Kazım'a MahĢerde Ģefaat edeceğine dair teminat almıĢtı. Cabir ibnu Yezid el-Cufi, HiĢam ibnu el-Hakem, eski bir harp esiri olan HiĢam ibnu Salim el-Cavaliki ve el-Yaktin ibnu Musa'nın mevlası Yunus ibnu Abdurrahman gibi din alimleri intisab etmiĢlerdi. Yunus aynı zamanda Ali Rıza'nın büyük çevresine de mensuptu. Ġnançlarını Hadislerle belgelediler. Gadir el-Hum rivayetinde geçer: quot;Ali, Harun'dur, Ali, Allah ve Muhammed tarafından tayin edilen vasidir, mevladırquot; quot;Ehli Beyt, Nuh'un gemisidir. Ehi Beyt ve Kur'an dünyanın iki hazinesidir. Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Huseyn beĢ bürde ashabıdır.quot; Ġsa'nın hayatına benzer bir tasavvur geliĢti. Acıyı Hüseyin çekti, gaybeti 12. evlat yaĢadı. Kimi Ģiiler de ricat inancı geliĢti. Kusayyir(ö.105/723) Muhammed ibnu Hanefiyye'nin ricatını bekliyordu. Kumayt(ö.126/743) Adem vasıtasıyla Muhammed üzerinden mukaddes aileye intikal eden nuru terennüm eder. Seyyid el-Himyeri neĢidelerini bu sevgiye tahsis eder. Da‟bel, Hüseyn'in Ģehadetine ait bir kasidesinde Kaim'i beklemektedir: quot;Eğer bugün veya yarın tahakkuk edeceğini umduğum Ģey olmasaydı, kalbim acıdan parçalanırdı: Hiç Ģüphesiz huruc edecek bir Ġmam‟ın hurucu, Allah'ın adına ve saadetle zuhur etmesi..quot; 33
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tecelli ve imamın Ģefaati hakkındaki düĢünceleri Ġbnu Ġshak'a göre, daha bir kaç ilk islami devre Ģairinin Peygamber'in Ģahsına bağladıkları benzer tasavvurların ne ölçüde doğrudan doğruya devamı olduğu bilinmez. Yani 632 den ne kadar sonra doğdu? Ġbnu Sebe'de bu tür temayüller görülür. Sıffın'de Ali tarafında savaĢmıĢ olan Ebu'l-Esved ed-Düeli quot;Ebu'l-Huseyn'in yüzüne baktığımda, seyredenlerin kalbini hürmet telkin eden bir hayranlıkla dolduran bir dolunay görüyordum. ġimdi KureyĢliler nerede bulunurlarsa bulunsunlar senin din ve dine hizmet bakımından hepsinin en asili olduğunu bilirler.quot; der. Ġmamiler için Ġmam, bir insan olarak kalmakla beraber onun içinde ilahi bir nur cevheri vardır. Dürziler indinde, ilahlaĢtırılmıĢ olan varlığın sadece bir kendinden geçiĢi demek olan Ġmam'ın ölümü, Ġmamilerce ölmeyi sevinçle telakki etmek için de dini bir kuvvet olmaktadır. Ġmam ihtiyarıyla ölümü seçer, tıpkı Hüseyin‟in Kerbela‟da ölüm meleğine, Rabb‟inin huzuruna gitme dileğini bildirmesi gibi. Ġmamilerde Vakıfıya, Kıttıiya( Katiya) Kuramı: Vakıfıyya Ġmam'ın ölümünden Ģüphe etme temayülüdür. En meĢhuru Caferiyye'dir. Ayrıca Musaviyye, Rızaiyye'den de bahsedilir. Katıyye ise 11.Ġmam‟dan sonra vakfetti. Muhammed Huccetullah'ın ölmediğine inanılır. Ġmamilerden HiĢam ibnu Salim el-Cevaliki tecessüde inanıyordu. Dönemin kelamı tartıĢmaları ġia içinde Ġmamların kanaatlarına dayanılarak sona erdiriliyordu. Örneğin Kur'an hakkında Cafer'den menkul sözler: quot; Kur'an ne yaratıcıdır, ne de yaratılmıĢtır, o yaratanın kelamıdır.quot; ġia içinde zahiri lafızcılığından Hanefi usulcülüğe değin değiĢik tonlar görmek mümkün. Kabirlere perestiĢ yaygın bir halk Ģiasıdır. Ġranın ĢialaĢması çok sonradır. Erken dönem Ģiileri Güney Arapları‟dır (Yunus, iki 34
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş HiĢam, Dabel gibi). Ġki asır sonra bile Mufid quot;Arabca konuĢan ilk insan olan Yektanquot; dan neĢet etmekle öğünmektedir. Gulat bir çok fırka üretti. Karmatiler, Ġsmaililer, Dürziler, Nusayriler ve Aliallahiler. Keysaniye fırkası Peygamber soyundan olmayan Muhammed ibnu el- Hanifiye'yi Ġmam tanıdılar. Hasan'ın soyundan I.Ġdris ibnu Abdullah 171 de Fas'ta yönetime geldi. Bu bir ġia doktrinine dayanmaz. Geç Dönem: 297/ 909 da Afrika'da Ġsmaili Fatımı devleti teĢekkül etmiĢ ve aynı sıralarda da Karmati zümreleri Kuzeydoğu ve Güney Arabistan'da toplanmaya baĢlamıĢlardır. Irak ahalisinden yarısından fazlası ve dağınık ġii zümreleri dıĢında Hindistan ve Suriye' deki büyük ġii cemaatleri Ġmami'dir. Cafer es Sadık ve Ali el-Rıza'ya atfedilen bir takım vukela (vekiller)in sahihliği tartıĢmaya açıktır. Ġmamlar tagayyub ettiklerinde Sefirlerin durumu önem kazanıyordu. 260/873 senesinden sonra 4 Sefir geldi. 4. sefir olan Ali ibnu Muhammed es-Sammuri 329/940 yılında ölünce Gaybeti Suğra bitti. Bu dönemde Safevilerin dini devletleri için bir ġeyhulislam tayin etmelerinden önce bir çok kitap yazıldı. Horasan'ın Ġsmail tarafından zaptı 290/903 de gerçekleĢmiĢti. Musul ve Haleb Hamdanileri 317/929 dan itibaren ġia için rahatlama yılları oldu. ġii Büveyhoğlu Ahmed Muizzüd-Devle 334/945 de Bağdad'a girdiğinde burada uzun zamandan beri oturan ve mesela Kerh mahallesini iĢgal eden Hilafet payitahtının Ģiileri için de 35
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş büyük bir devir baĢlamıĢ oldu. Muteber hadis kitapları yazıldı. ġii Edebiyatı 1. Kuleyni‟nin (ö.328-29 / 939-40) el-Kafi'si 59 usul ve furu bölümlerindeki 16.000'den fazla hadisden, sonraları 5072 si sahih, 140 ı hasen, 1118 i musned, 302 si kuvvetli ve 9288 i zayıf addolunmuĢtur. 60 Makbul Ģerhi, Halil ibnu Gazi el-Kazvini'nin yazdığı el-Safi'dir. 1057/1647 de Mekke'de telifine baĢlanılmıĢ ve el-Safi ünvanı ile yazarı tarafından farsca olarak kaleme alınmıĢtır. 2.Muahhar Ġbnu Babuya (ö.382/991-2) nin Man la yazhuruhu'l-fakih 61 Hacim bakımından el-Kafi'den küçüktür. 6000 kadar hadisten takriben 4000'i müselsel isnad'a sahiptir. Bu mecmua son zamanlarda Bihar el-Envar müellifinin babası Muhammed Taki el-Meclisi tarafından, arapçası Ravzat el-Muttakın ve Farscası Lavami i Sahib Kirmani adları ile bir arada tab ve ĢerholunmuĢtur. Buna karĢın, 1135/ 1722-23 de ölen Abdullah ibnu Salih el-Samahici'nin Man la yahzuruhu'l-Nakih ünvanlı Ģerhi tamamlanamadı. ġii Fihrist'in meĢhur müellifi Ebu Cafer Muhammed ibnu Hasan et-Tusi'nin eseri olup her ikisi de aslında 413 /1022'de ölen Mufid'in el-Muknia fi'l-Fıkh'ına Ģerh olarak tasarlanmıĢ; 62 3- el-İstibsar fi mahtulifa min el ahbar ve daha hacimli olan; 59 Tahran bas. 1312-1318 60 R.Strothman/Ġslam Ansiklopedisi, 1993, Ġst, MEB C.11 61 Tahran bas. 1324 36
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 4- Tahzib el-Ahkam . 63 Her iki eserde pek muazzam olan rivayet malzemesini tanzim ve tasnif gayretini güdülmekte olup bu da tabiatıyla tenkidi olarak değil, muteber ve mer'i akıde ile tevafuk derecesine göre yapılmıĢtır. Tehzib, 381 /991-2 de ölen Muhammed ibnu Ahmed ibnu el-Cuneyd el-Ġskafi'nin, kıyası gerektiğinden çok kullanıldığı için bir kenara bırakılmıĢ olan fıkıh kitabı Tehzib el-Şia ile karıĢtırılmamalıdır. Ġbnu Babuya'nın, daha büyük olan mecmuası Medinat al-İlm sadece nadiren 5.Kitap olarak kabul edilir. al-Saduk olarak anılan Muhammed ibnu Ali ibn Babuya, babasının ricası üzerine quot;gizliquot; 12. imamın Ģefaati sayesinde doğmuĢ olduğunu iddia ettiği söylenir. Bu zat 2. asırda bile Ģiddetli Ģii taraftarı olup, 300 yılların içlerine kadar hala çoğunluğu sünni olan Ġran içinde istisna teĢkil eden Ģehirlerden Kum Ģiilerinin Ģeyhi idi. Eserlerinden oğluna hitaben kaleme aldığı Risala fi'l-Şerai'den, oğlu quot;Man la yahzuruhu'l-fakıh' e istifade etmiĢtir. Bağdad'da oğul Ġbnu Babuya, Ġmami akıdesini siyasi gayeleri için kullanabilecek olan Büveyhoğlu Rukneddevle' ye intisab etti. Muahhar Ġbnu Babuya'nın tilmizleri arasında NecaĢi'nin babası da bulunuyordu. Oğul Ġbnu Babuya'nın 300 eserinden, göz dolduran bir miktarı, bu arada iyi ve kötü hasletlere dair olan el- Hisal64, İlal el-Şarai ve Mehdi'nin gizlendiğine dair Kemaled- din vetemamel-Ni'me65 basıldı. Onun Mecalis ve özellikle 62 Luknov, tarihsiz 63 Tahran, 1314 64 Tahran 1302 65 Tahran 1301, bu eser için krĢ. E.Möller, Beitraege zur Mahdilehre des Islam, Heidelberg, 1901 37
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Uyunu Ahbar el-Rıza66 adlı eserleri pek maruftur. Bu kitapların ilahiyata, menkıbevi-ahlaki unsurlara ve Ģahsi münakaĢalara yönelik özellikler yanında bir çok fıkhi meseleleri de içermesine karĢın özel ve hacimli bir Fıkh al- Rıda67 da el-Mufid Muhammed ibnu Muhammed ibnu el- Numan ibnu Abdusselam el-Ukbari el-Arabi tarafından vucuda getirildi. Sahip olduğu Araplık gururu bu zatı Büveyhoğullarından Ġzzuddevle'ye intisabtan alıkoyamamıĢtır. Öldüğünde 413/1022 cenazesini ġerif Murtaza Alemelhuda Ebu'l-Kasım Ali ibnu el-Hüseyin kıldırdı. ġerif el-Murtaza ile Bağdad Ģiası en yüksek noktasına eriĢmiĢti. Musa Kazım'ın doğrudan doğruya neslinden olan bu zat, resmi nakip sıfatıyla Alioğullarının herkesçe tanınmıĢ mümessili olup Ģii baĢ vasiliği ve hac emirliği yaptı. Haiz olduğu nufuz, gerek özel meclislerde ve gerekse hilafet sarayına vaki ziyaretlerine büyük dini ve siyasi önem verilmesine neden oldu. Devamlı ve canlı bir muhabere onu Musul, Deylem , Cürcan ile Haleb ve TrabluĢĢam'a kadar Suriye içlerinde bulunan Sadık taraftarlarına bağlamakta idi. TrablusĢam, aynı zamanda yaĢayan Nasırı Husrev 68 in tanıklığına göre, tamamiyle Ģii idi. Mekke'de yapılan Haccın menzillerinde, tilmizleri ile akdettiği meclislere dair Gurar al-Favaid ve Durar al-Kalaid basıldı 69. Vezir Amideddin'e ithaf olunan İntişar'ı 70, Amali'si 71 de basılmıĢtır. Ġlk 3 halifeye karĢı mücadelesini, ġerif el- Murtaza el-Safi 72 adlı eserinde yürütür. Ecdadının meftun 66 Tahran 1317 67 2 cilt, Tebriz, 1274 68 Safarname, nĢr. Schefer, s.12 69 Tahran,1312 70 Tahran,1315 71 Kahire, 1325 72 Tahran 1301 38
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş bulunduğu Kazimeyn Kabristanında defninden önce cenazesini NacaĢi yıkamıĢtı. 80 yıldan fazla yaĢayan Murtaza yanında, O'nun ve Mufid'in talebesi Tusi Ebu Cafer Muhammed ibnu Hasan quot;Ģeyhquot; daha 28 yıl süreyle Bağdad'da bulundu. Tuğrul Bey 447/1055'de Bağdad'a girince ġia'nın durumu güçleĢti. Necef'e hicret etti. 458-60 /1065-68 de vefat etti. Bu eserlerde imamet, en eski Halifelerin, Cemel ve Sıffın savaĢlarında karĢı tarafta bulunanların dini-hukuki durumu, gayba ve ihtilaf eden imamla ilgili her husus, muta nikahı temettu ile birlikte ifade eden mut'ata, Kur'an tefsirleri yanında 42/22 33/33 24/35 ayetlerinin özel tefsirleri, ġia içi muhalefet iĢlendi. Muahhar Ġbnu Babuya, Peygamberler ve Ġmamların tali meselelerinde sahve yapılabileceklerini kabul ve hatta bunun aksine düĢünmeyi guluva atılacak il adım addetmiĢti. O'nun bu fikrine karĢı, sonraları bu meseleye sık sık temas edilmiĢ olmasına mukabil, diğerleri arasında Mufid, bir özel risale ile Peygamber ve imamların kayıtsız Ģartsız hatadan salim olduklarını savundu. Ġsmaililerin ana eseri Daaim el-İslam uzun müddet itibarını korudu. Bunun müellifi Numan ibnu Muhammed ibnu Mansur ibnu Hayyan (ö.363/973-74) her ne kadar Cafer es-Sadık'dan daha muahhar hiçbir sened zikretmez ise de, muahharların bu Ģekilde eksikliği Seb'iye'nin özel imamı da eksik olduğuna göre, Kahire'nin bu Fatımi kadısının sözde takiyesine atfederek mazur görülmüĢtür. Bununla beraber 588/1192 de ölen Ġbnu Sahrasub el- Mezandarani kesin olarak quot;o, imami değildirquot; hükmünü vermiĢ ve Tafrisi gibi daha muahhar olanlarda onun hükmüne uymuĢlardır. Ebu Ali el Fazl et-Tabersi (ö.548-52/ 1153-58) nin Tahran'da basılan Mecma el-Beyan ve Cami el-Cevami 39
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş tefsirleri daha el-Kuleyni' nin yaĢadığı sıralarda kaleme alınmıĢ olan, çok mücmel ve Ģii özellikleri kesif bir Ģekilde özetleyen bir eser, el-Kummi Ali ibnu Ġbrahim ibnu HaĢim'in Tefsir73 i hala kullanılmaktadır. Bizzat çok müellif yetiĢtirmiĢ bir aileye mensup olan Fazl, Tus'ta, diğer kimseler meyanında Ġbnu ġahrasub'un ve emsali çok olan bir Ģii Kitab el-Fazail ve'l-Menakıb 74 müellifi bulunan Ebu'l- Fazl ġazan ibnu Cibril'in de dahil oldukları bir ġii ilim çevresinin merkezi idi. ġia'nın Ġran'da yayılmasına ve kuvvetlenmesine Fazl, Sabzavar'a hicretiyle hizmet etti. Tus'da Rıza'nın meĢhedine defnolundu. el-Muhakkik Ca'fer ibnu el-Hasan ibnu Ya'kub ibnu Said el-Hılli (ö.676/1277). O'nun Bağdad'daki nufuzu, son Abbasi halifesi Mu'tasım'ın en yakın çevresine kadar uzanmıĢtı. Te'lifat bakımından da çok canlı bir Seyyid ailesi olan Beni Taus'tan bir çok kimse de O'nun çevresine mensuptu. Beni Taus, bugun bile çok tutulan el-Muctena min el-Dua 75 ve el-İkbal 76 gibi dua, fal ve nüsha kitaplarının müellifi, o zamanki nakib Ebu'l-Kasım Ali ibnu Musa'l-Tusi'nin de mensup olduğu aynı ailedir. Bugünkü Ģia sürekli Arapça ve Farsca Ģerhleri yazılan en kullanıĢlı el kitaplarından Şarai'l-İslam77ı Cafer el-Hılli'ye medyundur. Cafer el-Hılli'ye nasıl bu furu eseri devamlı bir önem sağlamıĢ ise, onun kısaca el-Allama diye anılan Hasan ibnu Yusuf ibnu Mutahhar el-Hilli de bilhassa büyük bir usul alimi olarak tanınmaktadır. Bu sıfatla daha önce bu zatın babası, Ca'fer'in de hazır bulunduğu bir mecliste filozof, riyazeci, astronom olan Nasıruddin Tusi (ö.672/1274) ye Hulagu'nun bu mutemed adamı, eskiden beri koyu Ģii olan Hilla (Babil yakınlarında) ile temasa 73 Tahran 1301 74 Tebriz 1302 75 Bombay, 1317 76 Tahran 1314 77 Kalkuta, 1839, Tahran 1274, I.kısım, nĢr ve trc. Kasemburg, Petersburg, 1862 40
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş geçtiğinde, takdim olunmuĢtu. Bizzat Nasıruddin'e, Hraca'ye gelince, o pek de kolay anlaĢılır Ģeyler olmadığı halde, bugün bile ġiilerce okunan dini yazıları ile iĢtiĢhar etmiĢ değildir. HaĢhaĢiler'in kaleleri olan Alamut ve Maymunidiz'in Moğul Han'ının eline geçmesine yardım ve O'nun ordusuyla Bağdad seferine iĢtirak ederek putperest hükümdarı, son Abbasi Halifesini idama teĢvik ve tahrik etmiĢtir. Bu sebeple Nasıruddin Tusi, bugünkü ġia'nın gözünde hala, iki büyük düĢmanı, Gulat'ı ve Abbasileri, imha etmiĢ olmak Ģerefini taĢıyor. O, Ģi için müsbet anlamda geliĢtirdiği ihtimam be ilgiyi, O'nun aracılığıyla Han ailesi ile temasa geçen ve sonraları ġiilerin reisi sıfatıyla Olcaytu Han'a intisap eden ibnu el-Mutahhar'a intikal ettirmiĢtir. ġii Ġnancı, ami ifadesini, Ģehid menkıbeleri, makatil, hacc takvimleri, cennete'l-huld ve kendine eza ve cefa, taziyelerde bulmaktadır. Bunların uydurmaları da pek çoktur. Aslında bütün islam aleminde sevilen, sık sık tab ve Ģerh olunan Ali'nin Ģiirleri ve hikmetleri78 ile ġerif Murtaza'nın kardeĢlerinden birisi olan Muhammed el- Rıza'nın Nehc el-Belağa'sında toplanmıĢ olan Ali'ye ait hikmetler bu cümleden değildir; buna mukabil Ali Zeynelabidin ve Ġmam Ali Rıza'nın bir çok sahifesi böyledir. Buna ek olarak Ali'nin Hadisi Kudsi'si ve nihayet, mutahhar ibnu Babuya'nın istimalinde mazhar görmediği, buna mukabil bazı sonrakilerce haklarında kuĢku duyulan Cafer Sadık adına veya Tefsir el-Askeri ünvanı ile 11.Ġmam adına ortaya atılan Kur'an tefsirleri sayılabilir. Ölçüsüzler içinde önceki Halifeleri lanetleyenler, belki Ali'nin uluhiyetine kail olanlar da çıkmıĢtır. ġia içinde özgün bir tezi Zeyd'in izleyicileri oluĢturdular. 78 krĢ. Fleischer, Alis 100 Sprüche..., 1837) 41
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Müslümanları düĢünce, kanaat ve gayelerinde bir araya getirip birleĢtirmek Ġslam'ın en büyük hedeflerinden biri olduğu gibi, Ġslam'ın kuvvetlenmesini, kalkınmasını ve ilerlemesini sağlayan önemli bir faktördür. Aynı zamanda bu yaklaĢma her yerde ve her zaman müslüman topluluklarının yararlarınadır. Bu yaklaĢmaya yapılan çağrı, bazı art niyetlerden uzak ise ve bu yaklaĢmadan hasıl olacak faydayı, ortaya çıkan zarar kapatmıyorsa hiç Ģüphesiz her müslümanın bu çağrıya koĢması ve bu yaklaĢmanın baĢarısı için çalıĢması gerekir. Son senelerde bu çağrı hakkında söylenenler o kadar arttı ki, bu çağrı ve hakkında söylenenler, dört mezhep bağlısı Ehl-i Sünnet'in en büyük merkezi olan Ezher'i dahi etkiledi. Salahaddin Eyyubi'den beri takip ettiği sistemi aĢan bir tavırla bu mevzuyu ele aldı. BaĢta Ġmamiyye ġiası olmak üzere dört mezhebin dıĢındaki mezhepleri tanıma iĢine koyularak onlara yaklaĢma iĢini baĢlatıp yıllardır takip ettiği çizgiden çıktı Onun için bu tehlikeli mevzu; meseleyi, doğacak aksaklıkları ve neticeleri müdrik kimselerin araĢtırma, inceleme ve tartıĢmasına muhtaçtır. Ġhtilaf mevzuu dini meselelerin hallinde doğru sözlü, ileri görüĢlü ve istikamet sahibi olmak gerekir. Bu meseleleri araĢtırmaya teĢebbüs edenler de meselelere sokuĢturulan Ģeyleri çok iyi bilmesi, Allah için samimi olarak çalıĢması, araĢtırma ve hükümde insaflı olması gerekir ki çalıĢmanın gayesi gerçekleĢsin ve faydalı neticeler elde edilsin inĢaallah. BaĢarı sebeplerinin en kuvvetlisi iki taraf veya mevzuyla ilgili taraflar arasında karĢılıklı anlayıĢ bu konuda -ve bu konuyla ilgili her hususta- mülahaza ettiğimiz ilk Ģeydir. Bu mülahazaya Ehli Sünnet ve ġia'yı yaklaĢtırma meselesinden bir misal verelim : 42
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġia ve Ehli Sünnet'i yaklaĢtırmak için ġii bir devletin resmi bütçesiyle Mısır'da bir merkez açtığı görüldü. Bu cömert ġii devleti bu gibi merkezi kendi propaganda ve yayılma yerleri olan Tahran, Kum, Necef, Cebel Amil veya benzeri merkezlerinde değil Ehli Sünnet merkezinde açarak kendi mezhep müntesiplerine göstermediği cömertliği bize göstermiĢ oldu. Bu cömertlik bir defa değil muhtelif asırlarda tekrar etmiĢtir. Bu gayeyle gönderdikleri davetçiler mezhepler arası birleĢme ve yakınlaĢmayı sağlamaya değil kendi mezheplerini yaymaya çalıĢmıĢlardır. Bu çalıĢmalar neticesinde Irak'ta ġii'ler azınlıkta Sünni'ler çoğunlukta iken ġii'ler çoğunlukta Sünni'ler azınlıkta kalmıĢlardır. Celal Es- Suyuti zamanında bu maksatla Ġran'dan Mısır'a bir davetçi gelmiĢtir ki Suyuti bu davetçi sebebiyle quot;Miftah ul-Cenneti fil-i'tısam bis-Sünnetiquot; (Cennetin Anahtarı Sünnete Bağlanmakladır) isimli risalesini yazmıĢtır, quot;EI-Havi lil- Fetavaquot; isimli kitabında bu davetçiye iĢaret etmiĢtir79 Yukarda ismi geçen ġii propaganda merkezlerinden son senelerde yaklaĢma fikrini yıkıcı, engelleyici kitaplar çıkmıĢtır. Misal olarak Necef ulemasının uç cüz halinde neĢrettikleri quot;Zehraquot; isimli kitabı zikredebiliriz. Bu kitapta Müminlerin Emiri Hz. Ömer b. Hattab'ın erkek suyundan baĢka Ģifası olmayan bir hastalığa müptela olduğunu yazmıĢlardır Bunu Cezayir uleması baĢkanı olan El-BeĢir El-Ġbrahim Irak'a yaptığı ilk ziyaretinde görmüĢtür. Bu misli mezhep taassubuyla hareket eden kirli ruhlar yaklaĢma fikrine bizden daha ziyade muhtaçtırlar Yok eğer Ehli Beyt'e onlar daha ziyade bağlı -iddialarına göre - olduklarını ileri sürerek aramızdaki esas ayrılma noktasının Ehli Beyt'e olan sevgileri ise nasıl oluyor da Ġslam'ın omuzlarında yükseldiği Ashabı Kiram hakkında bu derece kin besliyorlar ve Hz Ömer hakkında bu kirli sözleri söyleyebiliyorlar. 79 (Müniriyye Matbaası Cilt: 1. Sh. 330). 43
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Mezhepleri yaklaĢtırma meĢalesinde önce ġia'nın Ġslam'ın ilk büyükleri hakkındaki kinlerini hafifleterek ve Ehli Sünnet'in, Ehli Beyt'e gösterdiği sevgiye, onlara karĢı saygı görevlerinde kusur etmemelerine teĢekkür ederek baĢlamaları gerekirdi. Ehli Sünnetin su kadar kusuru var ki, bizler; Ehli Beyt'i Allah'ın yanı sıra ilah edinmemiĢ onlara tapınmamıĢızdır. Kendilerinin bu katılıkları karĢısında bizden yumuĢama bekleyerek yaklaĢmamızı istiyorlar. YaklaĢma ve anlaĢması istenen noktada iki tarafın da anlayıĢ göstermesi Ģarttır. Yoksa zıt kutupların bir araya gelmesiyle anlayıĢ gerçekleĢmez. Ve bu çağrı, çağrı olmaktan ve bugün olduğu gibi iki tarafın değil bir tarafın bu iĢi gerçekleĢtirmesi için çalıĢmıĢ olmasından öteye geçemez. YaklaĢtırma merkezinin propagandası ġii merkezlerinde kurulmadan sadece Ehli Sünnet'in merkezi olan Mısır'da kurulamayacağı gibi, mezhepleri yaklaĢtırma dersi ġu okullarında okutulmadıkça Ehli Sünnet okullarında da okutulsun denemez Yok eğer Ģimdi olduğu gibi bunu bütün taraflar değil de sadece bir taraf yaparsa bundan baĢarı beklenemez. Tabii bundan hiçte iyi olmayan bazı aksulameller ortaya çıkmazsa… Bu yaklaĢma meselesinin en gülünç tarafı da esası bırakıp teferruat ile ise baĢlanmasıdır Ġslam Hukuku Ehli Sünnet ve ġia nezdinde iki tarafın müĢtereken kabul ettiği esaslara dayanmamaktadır. ġia'nın hukukta kabul ettiği esaslar Ehli Sünnet imamlarının kabul ettiği esaslar değildir. Teferruata gitmeden önce her iki taraf arasında bu esaslar üzerinde anlaĢma sağlanmadıkça, her iki taraf ilmi müesseselerinde bu esaslar ve usul hakkında gerekli birleĢtirici çalıĢmalar yapmadıkça teferruatla vakit öldürmekte hiç bir fayda yoktur. Usul derken Fıkıh usulünü (asıllarını) değil her iki tarafça kabul edilen dinin temel esaslarını kastediyoruz. 44
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Takıyye: Samimi olarak karĢılıklı anlaĢmanın ilk engeli quot;Takıyyequot; diye isimlendirdikleri inançlarıdır. Zira bu dini inanç onlara inanmadıkları Ģeylere inanmıĢ gibi görünmelerini mubah kılmaktadır. AnlaĢma istemedikleri halde istiyormuĢ gibi görünmeleri bizim saf kalblilerimizi aldatabilir Çünkü onlar anlaĢmaya razı olmadıkları gibi bu anlaĢmayı kendi saflarına katılmakta olduğunu görürler ve zerre kadar kendi taassuplarından vazgeçmezler Takıyye ocakları temsilcileri bizleri anlaĢmaya doğru adım attıklarına ikna etseler dahi ġia taifesinin hepsi, üst tabaka olsun, avam tabakası olsun bu gülüne oyunun temsilcilerinden ayrı kalacak ve onların kendileri namına konuĢmalarını kabul etmeyeceklerdir Kur‟an hakkında iftiraları: Birliğe yaklaĢma hususunda onların ve bizim ortak kaynağımız olması gereken Kur'an-ı Kerim'i dahi kabul ettikleri din esaslarına göre, Sahabe (RA)'ın Peygamber (SAV)'den anladığının tam tersine yorumlamakta ve ayetlerin manalarını saptırmaktadırlar. Bunun da ötesinde Necef ulemasının büyüklerinden birisi olan Hacı Mirza Hüseyin b Muhammed Takıyyin-Nuri Et-Tabersi ki ġia bu alime çok saygı duyar ve severdi. Hatta öldüğünde(1320) onu Necef'te en mukaddes saydıkları El-MeĢhed el- Murtazavi binasında Sultan Nasır Lidinillah kızı Banu el- Uzma'nın odasına defnetmiĢlerdir. ĠĢte bu Necefli alım 1292 senesinde imam Ali'ye nispet ettikleri kabrin yanı baĢında quot;Fasl-ul-Hıtab fi ispati Tahrifi Kitab-i Rabbil-Erbabquot; (Rabler Rabbinin Kitabını Tahrifi ispatta Son Söz) isimli kitabı telif etmiĢtir. Bu kitapta çeĢitli asırlarda yaĢamıĢ ġia ulema ve müçtehidlerinin Kur'an-ı Kerim'in eksiltildiğine, bazı ayetlerin çıkarılıp bazı ilaveler yapıldığına dair yüzlerce nass ve delillerini zikretmiĢtir. Bu kitap Ġran'da basıldığında gürültü koparmıĢlardı Çünkü onlar Kur'an hakkındaki bu Ģüpheye 45
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş düĢürücü inançlarının kendi üst tabakalarında ve muteber kitaplarında dağınık olarak kalmasını istiyorlardı. Bu inançlarını ortaya koyan delilerin bir kitapta toplanıp binlerce basılarak hasımlarının eline geçmesini ve aleyhlerinde delil olmasını istemiyorlardı. ġia ileri gelenleri bu düĢüncelerini açıklayınca müellif ölmeden iki sene önce kitabını müdafaa için bir reddiye kitap daha yazdı ve quot;Reddu Ba'zı Ģ-ġübuhat an Fasl-ıl- Hıtab fi ispatı Tahrifi Kitabı Rabbil-Erbabquot; (Rabbler Rabbinin Kitabını Tahrifi ispatta Son Söz Kitabı Üzerindeki ġüphelerin Bazılarına Cevap) diye isimlendirdi. Bu Kur'an'ın muhraref olduğunu ispat eden çalıĢmasına mükafat olarak onu Necef'deki (kendilerince) mukaddes mekana defnettiler Bu Necefli alimin Kur'an'da noksanlık olduğunu beyanlarından birisi quot;Velayet Siresiquot; ismini verdikleri surenin Kur'an'da bulunmamasıdır. Bu surede Hz Ali'nin velayeti zikredilmektedir Surenin baĢ kısmındaki ayet: quot;Ey sizleri doğru yola götürsün diye size gönderdiğimiz Peygamber ve veliye inananlar., vs.quot;80 Mısır Adalet Bakanlığı uzmanlarından Muhammed Ali Suudi buna muttali olmuĢtur Muhammed Abduh'un ileri gelen talebelerinden biri de, MüsteĢrik Brayn, Ġran basımlı bir mushafta aynı sureyi görmüĢtür Bu mushafta ayetlerin üzerine Fars'ça tercüme yapılmıĢtır. Kur'an'da tahrif olduğunu Tabersi meĢhur kitabında yazdığı gibi, aynı iddia Muhsin Fani El-KeĢmiri'nin farsça yazdığı quot;Debistan Mezahibquot; isimli kitabında da vardır.81 80 Sayfa : 180. 81 Bu kitap Ġran'da defaatla basılmıĢtır. Bu uydurma sureyi MüsteĢrik Noldke quot;Tarihul-Masahıfquot; isimli kitabında (cilt: 2. Sh : 102) Debistan Mezahib'den nakletmiĢtir Ve EI-Asyaviyye el-Fransiyye gazetesi de 1342 senesinde 431-439 sayılarında neĢretmiĢtir. 46
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Necef'li alim Kur'an'ın muharref olduğunu Velayet suresinin çıkarıldığıyla ispat ederken quot;El-Kafiquot;82 isimli kitaplarının 289 uncu sayfasındaki (1278 Ġran baskı) Ģu satırları nakletmiĢtir: quot;Bizimkilerden birkaçı Sehl b. Ziyad'dan. o da Muhammed b. Süleyman'dan, o da bazı arkadaĢlarından, onlar da Ebul-Hasan (A.S.)'dan (Yani ikinci Ebul Hasan 206 senesinde vefat eden Ali b. Musa Er-Rıza) Ģöyle dediğini rivayet etmiĢlerdir: quot;Ona, sana canım feda olsun, bizler Kur'an'da öyle ayetler iĢitiyoruz ki bizde iĢittiklerimiz gibi değil ve sizden bize ulaĢtığı gibi de okuyamıyoruz. Bunun için günahkar olur muyuz? Dedi ki: Hayır, nasıl öğrendiyseniz öyle okuyun. Zira size onu öğreten birisi gelecektir.quot; Bu söz ġia'nın, imamları Ali b. Musa Rızaya uydurdukları bir Ģey olduğunda Ģüphe yoktur. Fakat bunun manası onlara göre Osman mushafından öğrenilip okunmasının günah olmadığına dair bir fetvadır. Soma ġia'nın ileri gelenleri birbirlerine hangi kısmın kandı imamlarınca var olduğunu, hangi kısmın çıkarıldığını öğreteceklerdir. ġia'nın Takıyye inancına göre gizledikleri Kur'an'ları ile Müslümanlar arasında yaygın olan Hz. Osman Mushafı'nın farkını beyan etmek için Tabersi yukarda ismi geçen kitabını yazmıĢtır. Yine ġia Takıyye inancı gereği bu kitabı kabul etmediklerini söyleseler de, bu kitap muteber kitaplarındaki alimlerinin yüzlerce görüĢünü topladığından onların Kur'an' m tahrif edildiği inançlarını ispat etmektedir. Kur'an hakkındaki bu inançların yayılarak aleyhlerinde kullanılmasını istememektedirler. 82 Kafi kitabı ġia'nın muteber hadis kitabıdır. Bizdeki Buhari'ye olan itimadımız onlarda bu kitabadır. 47
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Onlara göre iki Kur'an vardır. Birisi ortada yaygın olan diğeri ise gizli olan hususi Kur'an iĢte bu gizli Kur'an Velayet suresini de içine almaktadır Bu gizli Kur'anı imamları Alı b. Musa Rıza'ya isnat ederek uydurdukları quot;Nasıl öğrendiyseniz öyle okuyun Zira size onu öğreten birisi gelecektirquot; sözünden çıkarıyorlar. ġia'nın iddialarından biri de, inĢirah suresinden quot;ve caalna Alıyyen sıhrakequot; (Ali'yi sana damat kıldık) diye uydurdukları bir ayetin çıkarıldığıdır inĢirah suresinden böyle bir ayetin çıkarıldığını iddia ederken bu surenin Mekki surelerden olduğunu, Hz Ali'nin ise Mekke'de iken Peygamberimiz'e damat olmadığını bildikleri halde utanmadan bu iddiayı sürdürürler Mekke'de Peygamberimizin tek damadı El-As b. er-Rabı' el-Emevi'dir. Resulullah (SAV); Hz. Ali. Ebu Cehil'in kızıyla evlenmek istediğinde Hz. Fatıma babasına (SAV) Ģikayet etmiĢti de Resulullah (SAV) de Medine'deki mescidinin minberinde As b Rabı'ı methetmiĢti Hz Ali Resulullah'ın bir kızını almıĢsa Hz Osman iki kızını almak suretiyle Resulullah'a (SAV) yaklaĢmıĢtır. Hatta ikincisi de vefat edince Resulullah (SAV) ona quot;Eğer bir üçüncü (kızımız) olsaydı seni onunla evlendirirdikquot; buyurmuĢtur. ġii alimlerinden Ebu Mansur Ahmed b Ali b Ebi Talıb Et-Tabersi (588 senesinde vefat eden Ġbnu ġehr ÂĢub'un hocalarından bindir) quot;Ġhticac ala Ehli-Lucacquot; isimli kitabında Hz Ali'nin zındıklardan birine (ismini zikretmiyor) Ģöyle dediğini söylüyor : Senin bana isyanın, karĢı gelmen quot;Vein hıftum ella tuksitu fılyetama fenkıhu ma tabe lekum mınennisaquot; (Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlendiğinizde onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız hoĢunuza giden baĢka kadınlarla iki. üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz) ayetine aykırıdır Yetim kızlara adaletli davranmak baĢka kadınlarla evlenmeye benzemez. Bütün kadınlar da yetim değildir. Daha önce söylediğim gibi o ayetteki quot;filyetamaquot; kelimesi ile quot;fenkihuquot; kelimesi arasında 48
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Kur'an'ın üçte birinden fazlasına denk miktarda ayet münafıklar tarafından Kur'an'dan çıkarılmıĢ. Ebu Mansur burada münafıklar sözüyle Resulullah'ın (SAV) ashabını kastetmektedir. Bu ashab Kur'an'ı toplamıĢ ve Osman mushafının yazmasıyla bizzat Ali b Ebi Talıb halifeliğinde uğraĢmıĢtır quot;El-ihticac ala Ehli Lücacquot; isimli kitapta Hz Ali'ye nispet edilen bu uydurma söz hakikaten Hz. Ali'den sadır olsa bu onun Ġslam'a ihaneti demektir Kur'an'ın üçte biri gibi bir bölümünü saklıyor. En azından halifeliği zamanında saklı olan kısmı insanlara tebliğ etmiyor ve onunla ameli terk ediyor demektir Halbuki halifeliği zamanında onun önünde bunları yapmakta hiçbir engel yoktu. Kur'an'dan bu miktar ayetleri kendi rızası ile isteyerek saklaması (haĢa) nifak demektir. Hz Ali'ye bu sözleri isnat eden Ebu Mansur et- Tabersı bu kitabıyla aslında Hz Ali'ye ihanet ve küfür damgası vurarak bütün ashabı kiramı münafıklıkla suçlamaktadır. Yukarıdaki iddia Hz Ali'nin halifeliği boyunca elinde imkan olduğu halde Kur'an'dan çıkarıldığını iddia ettikleri kısmı açıklamaması ve onunla insanları amel etmeye davet etmemesi iftirasının delilidir. quot;Fasl-ul-Hıtab fi Ġspati Tahrifi Kitabi Rabbi-l-Erbabquot; isimli kitap Iran, Necef ve diğer bölgelerde yayınlandığında Hristiyan misyonerler bu kitabın neĢrine sevinerek kendi dillerine çevirdiler. Çünkü bu kitap Kur'an'ın muharref olduğunu beyan ediyordu Bu da misyonerlerin tam arzuladığı bir Ģeydi.83 83 Bu durumu Muhammed Mehdi isfahani el-Kazımı quot;Ahsenul-Vediaquot; isimli (Ravzatul Cennat isimli kitabın zeylidir) kitabının ikinci cild sh. 90'da zikretmiĢtir 49
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġia'nın Buhari'si El-Kafi (1278 Ġran baskı sh 54) de iki sarih nass vardır. ġöyle : quot;Cabir El-Ca'fi'nin Ģöyle dediği rivayet olunur: Ebu Cafer (Aleyhisselam)'ı Ģöyle derken iĢittim: KUR'AN'IN ĠNDĠRĠLDĠĞĠ ġEKĠLDE TOPLANDIĞINI YALANCILARDAN BAġKASI ĠDDĠA ETMEMĠġTĠR. ONU ĠNDĠRĠLDĠĞĠ GĠBĠ ALĠ B EBĠ TALĠB VE ONDAN SONRAKĠ ĠMAMLARDAN BAġKASI HIFZ EDĠP TOPLAMAMIġTIR.quot; ġia nezdinde bizdeki Sahihi Buhari kadar değerli olan bu Kafi kitabını her ġii okur ve bu nassa da iman eder. Biz de deriz ki: ġia kesin olarak Ebu Cafer'e iftira etmektedir Zira Hz. Ali (RA) Kufe'deki hilafeti müddetince Hz Osman (RA)'ın topladığı mushaftan baĢka bir Ģey ile amel etmemiĢtir. Ve baĢka bir mushaf neĢretmemiĢtir. ġayet elinde baĢka bir mushaf olsaydı onu en azından halifeliği zamanında neĢreder onunla amel edilmesini emrederdi. Eğer kendisinde baĢka bir mushaf var quot;e bunu da müslümanlardan sakladıysa o zaman Allah'a. Peygamberine ve Ġslam dinine ihanet etmiĢ olurdu Ġmam Ebu Cafer Muhammed el-Bakır'dan bu çirkin sözleri duyduğunu söyleyen Cabir el-Ca'fi, ġia'ya göre ne kadar güvenilir olsa da Ehli Sünnet nezdinde yalancı olarak bilinmektedir. Ebu Yahya el-Hamani dedi ki, Ebu Hanife'nin Ģöyle söylediğini iĢittim: Gördüklerim arasında Ata'dan daha faziletli. Cabir el-Ca'fi'den daha yalancı kimse görmedim.84 Yukarıdaki nasstan daha korkuncu aynı kitapta Cafer es-Sadık'dan rivayet edildiğini uydurdukları Ģu nastır: quot;Ebu Busayr'dan rivayet olunmuĢtur, dedi ki: Ebu Abdullah'ın yanına girdim... Ebu Abdullah (yani Cafer es- Sadık) dedi ki ; 84 (Mecelletül-Ezher, Sayı : 308, Sene : 1372) 50
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Bizde Fatıma aleyhisselamın mushafı vardır. - Fatıma mushafı da nedir? dedim. Dedi ki: - Sizin Ģu mushafınız gibi üç misli (büyük bir) mushaftır. Allah'a yemin ederim ki onda sizin Ģu Kur'an'ınızdan bir harf bile yoktur.quot;85 Ehli Beyt imamlarına yapılan bu iftiralar çok eskidir. Bu iftiraları bin sene evvel Muhammed b. Yakub el-Küleyni quot;el-Kafiquot; isimli kitapta topladı. Halbuki bu iftiralar Küleyni' den daha eskidir. Çünkü o yalanıyla meĢhur olmuĢ seleflerinden ve ġiiliğin temelini atan mühendislerden rivayet etmektedir. Ġspanya Ġslam hükmü altında iken imam Ebu Muhammed b. Hazm orada bulunan papazlarla, kitapları Ġncil'in muharref olduğu hakkında münazara eder deliller getirirdi. Papazlar da cevap olarak ġia'nın Kur'an'ın muharref olduğuna karar verdiklerini söyleyerek delil getirdiklerinde Ġbni Hazm onlara Ģu cevabı vermiĢtir: “ġĠA'NIN ĠDDĠASI NE KUR'AN ALEYHĠNE NE DE MÜSLÜMANLAR ALEYHĠNE DELĠL OLAMAZ! ÇÜNKÜ ġĠĠ'LER MÜSLÜMAN DEĞĠLDĠR”86 Halifeler hakkında: Dikkat edilmesi gereken noktalardan bin de Ġmamiyye – Ġsna aĢariyye ġia'sı (Caferi diye de isimlendirilirler) Peygamberimiz (SAV)' den bugüne kadar Hz, Ali'nin hükümeti hariç bütün hükümetler gayri Ģer'i olduğu esasına dayanmaktadır. Ve hiçbir ġii'nin bu ana kadar gelmiĢ hükümetlere samimi olarak bağlanması caiz değildir. Onlara düĢmanlık besleyip takıyye yapacaktır. Çünkü hepsi gelmiĢ 85 (Sh. 238, 1381 Baskıda, Sh 57, 1278 Iran baskısı) 86 (Kitabul Fasl Fi-l-Milel ven-Nihal, Cilt: 2, Sh, : 78 ve Cilt : 4, Sh, : 182 Ġbni Hazm Kahire'deki ilk baskı) 51
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş geçmiĢ, gelecek olan ve Ģu andaki hükümetlerin hepsi gasiptır. ġia dininde seri idareciler itikatlarına göre sadece on iki imamlarıdır, idareyi ele almıĢ olsunlar veya olmasınlar. Bunların dıĢında müslümanların idaresini üstlenenler Hz. Ebu Bekir ve Ömer (RA)'dan bugüne kadar ne kadar idareci geldiyse, ne kadar Ġslam'a hizmet ederse etsinler, Ġslam hudutlarını ne kadar geniĢletirse geniĢletsinler, Allah yolunda ne kadar çalıĢırsa çalıĢsınlar onların hepsi müstebittir ve gasıptırlar.(!) ġia Hz, Ali (RA)'dan baĢka idareyi ele alan herkese Hz Ebu Bekir ve Ömer (RA) dahil lanet ederler, Ġmam Ebul- Hasan Ali b. Muhammed b Ali b. Musa'ya iftira ederek Hz. Ebu Bekir ve Ömer (RA)'a Tağut demelerini dostlarına öğrettiğini söylemektedirler.87 quot;Es-Serairquot; kitabının sonunda Muhammed b idris el- Huliy quot;Mesail el-Rical ve Mükatebetühüm ila Mevlana ebi'l- Hasen b, Muhammed b. Ali b, Musa Aleyhisselamquot; kitabından Muhammed b. Ali b. Isa meseleleri arasında naklediyor ki Muhammed b. Ali b. Isa Ģöyle dedi : quot;Ona yazdım ve Nasıb'ı (Ehli beyte düĢmanlık edene verdikleri isim) sordum. Bir kimsenin Nasıb olduğunu Cibt ve Tağut (Hz. Ebu Bekir ve Ömer'i kastediyor)'u üstün tutması ve imamlıklarını sahih itikat gasbetmenin hesabını soracaklar. Çünkü onlara göre Ġslam'da idare Resulullah (SAV) vefat ettikten sonra sadece onların hakkıdır. Onlardan baĢkası bu hakka sahip değildir. Mehdi bu tağutları (!) muhakeme ettikten sonra onlara kısası uygular ve her asır için üç bin idareci idam edinceye kadar beĢ 87 Bunu en büyük Cerh ve Tadil kitapları olan quot;Tenkıhul Mekal fi Ahval'ir-Ricalquot; isimli kitabın yazarı Caferi taifesinin ġeyhi Allame-i Sani Ayetullah el-Mamkani 207 inci sayfada zikretmiĢtir. (Murtazaviye Matbaası, Necef 1352). 52
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş yüzer beĢ yüzer onları öldürür, Bu hadise onlara göre kıyamette ba's gününden önce olacaktır. Ölenler öldükten ve idam edilenler idam edildikten sonra mahĢer için büyük ba's (diriliĢ) baĢlar. Bundan sonrası ya cennettir ya da cehennem. Cennet, ehli beyte ve Ģu yukarıdaki inançları taĢıyanlara, cehennem ise ġii olmayan herkese. ġia buna diriltme, muhakeme ve kısasa RĠC'AT ismini vermiĢtir. Bu inanç hiçbir ġii'nin zerre kadar Ģüphe etmediği temel inançlarından biridir. Bazı saflar ġia'nın bu inançları son zamanlarda terk ettiğini zannetmektedirler ki bu büyük bir hatadır, gerçek ile bağdaĢmamaktadır. ġii'ler Safevi devletinden bugüne kadar bu inançlara sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bugün ise ya bu inançlara aynı Ģekilde sıkı sıkıya bağlılar yahutta çağdaĢ bir öğretim ile bu hurafelerden vazgeçip komünizme bel bağlamıĢlardır. Irak'taki komünistler ve Ġran'daki komünist Tudeh Partisi bağlıları önceleri ġii iken inançlarının batıl olduğunu görerek komünist olan ġiiler'dir. ġiiler de orta yolu takip eden bir yol yoktur. Ya mezhebinin bazı menfaatlerini düĢünerek Takıyye yapar veya yine Takıyye ile diplomatik, partisel ve Ģahsi menfaatları için gizlediklerinin aksini göstermeye çalıĢırlar. Ric'at inançlarını bilmen için sana ġii önderlerinden ġeyh-i Müfid diye isimlendirdikleri Ebu Abdullah Muhammed b. Muhammed En Numan'ın quot;El-ĠrĢad fi Tarihi Hucecillah ala-l-Ibadquot; kitabında yazdıklarını zikredeyim88 El FazI b. ġazan, Muhammed b. el-Kufi'den o da Vehb b. Hafs'dan Ebu Busayr'ın Ģöyle dediğini rivayet etti: Ebu Abdullah (yani Cafer-i Sadık) dedi ki: Kaim (On bir asır önce doğup hâlâ ölmediğini zannettikleri on ikinci imamları. Onlara göre* bu imam kalkacak ve hüküm sürecektir) yirmi 88 (S.398 - 402 Ġran taĢ baskılı tarihi belli değil, Muhammed Ali Muhammed Hasen el-Külbabki hattıyla basılı). 53
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş üçüncü gece, ismiyle çağrılır. Ve aĢure günü kalkar. Muharrem'in onuncu gününde onu Kabe'de rükün ile makam arasında görür gibiyim. Cebrail sağında, Allah için biatquot; diye nida eder. ġii'ler yeryüzünün dört bir yanından ona biat için gelirler. Yeryüzü onlara dürülür bükülür ki kolayca gelsinler O Mekke'den Kufe'ye gelir ve Necef'imizde konaklar sonra da oradan askerlerini diğer Ģehirlere gönderir. Haccal Sa'lebe'den o da Ebu Bekir el Hadrami'den Ebu Cafer (Muhammed Bakır)'ın Ģöyle dediğini rivayet etmiĢtir: Kaim aleyhisselamı Küfe Necef'ine Mekke'den beĢ bin melekle yürüdüğünü görür gibiyim. Cebrail sağında, Mikail solunda mü'minler önünde, askerlerini ülkelere gönderiyor Abdulkerim el-Ca'fi rivayet ederek dedi ki; Ebu Abdullah'a (Cafer-i Sadık) : - Kaim aleyhisselam ne kadar hüküm sürecek? diye sordum. - Yedi sene. Seneler uzar, hatta onun senesiyle bir sene sizin on senenize denk olur Hüküm sürdüğü seneler sizin senelerinizle yetmiĢ sene miktarındadır, dedi. Ebu Buseyr ona: - Allah seneleri nasıl uzatır? diye sordu. O: - Allah gezegenlere beklemesini ve yavaĢ hareket etmesini emreder. Böylece günler ve seneler uzar. Kaim'in gelmesi yaklaĢtığında Cemaziyel ahire ayında ve Receb'in on gününde mahlukatın eĢini görmediği bir yağmur yağar. Allah mü'minlerin etlerini ve bedenlerini kabirlerinde bitkinin bitmesi gibi çıkartır. Onları kabirlerinden kalkınca saçlarının toprağını silkeler vaziyette görür gibiyim diye cevap verdi Abdullah b. Muğıre, Ebu Abdullah (Cafer-i Sadık) aleyhisselamın Ģöyle dediğini rivayet etti : 54
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Âli Muhammed'den Kaim geldiğinde KureyĢ'ten beĢ yüz kiĢiyi kaldırır ve boyunlarını vurur Bunu altı defa tekrar eder. - Bunların sayıları bu kadar var mıdır? dedim (Abdullah b Muğıre'nin buna ĢaĢması o zamana kadar Hulefai RaĢidin, Emevi, Abbasi ve diğer müslüman idarecilerin sayısı bu sayının onda birine bile vasıl olmamasındandır). Cafer-i Sadık dedi ki : - Evet onlardan ve onların dostlarından (BaĢka bir rivayette) Bizim devletimiz devletlerin sonuncusudur. Bizi gördüklerinde quot;Bizim elimizde hüküm olsaydı biz de bunlar gibi yapardıkquot; dememeleri için onlar bizden önce devlet kurup hüküm sürdüler. Cabir el-Ca'fi Ebu Abdullah'ın Ģöyle dediğini rivayet etti: Âli Muhammed'in Kaim'ı geldiğinde Kur'an'ın indiği gündeki Ģekliyle öğretildiği çadırlar kurar. O gün Kur'an'ı ezberlemek bugünkünden daha zordur. (Yani o gün Cafer-i Sadık zamanında bulunan Osman mushafının dıĢında bir mushaf öğretecek. Çünkü öğreteceği mushaf ġiiler'e göre Ģu anda bizde bulunan mushaf değildir. Onlara sormak gerekir : Bekledikleri on ikinci imam Ġslam'a birinci imam kabul ettikleri Hz. Ali'den daha mı vefakârdı. Neden böyle bir Kur'an vardı da Hz. Alı halifeliğinde elinde imkân olduğu halde müslümanlara öğretmedi. Bu inançlarıyla Hz. Ali'ye dahi leke sürmekte, onu ihanetle suçlamaktadırlar. Abdullah'tan Ebu Abdullah aleyhisselamın Ģöyle dediğini rivayet etti: quot;Âli Muhammed'in Kaim'i (onikinci imam) geldiğinde Davud aleyhisselamın hükmüyle hükmedecektir..quot; (Halbuki Allahu Teala bu Ģekilde hükmü hoĢ görmemiĢ ve quot;Davud kendisini denediğimizi sanmıĢtı da, Rabbi'nden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmıĢ tevbe etmiĢ Allah'a yönelmiĢtiquot; buyurmuĢtur. Sad suresi ayet: 24) 55
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Mufaddal b Ömer de Ebu Abdullah'ın Ģöyle dediğini rivayet etti :Kufe'den Musa kavmine mensup yirmi yedi (!) ehli kehfden yedi kiĢi, YuĢa b. Nün, Süleyman, Ebu Düçane el-Ensari Mikdat ve Malik el-EĢter, Kaim aleyhisselam ile Kufe'den çıkarlar ve onun huzurunda ona yardımcı ve idareci olurlar. ġu yukarıdaki naslar Alimlerinin en ulusu olan ġeyhi Mufid'den (uydurma olduğunda Ģüphe bulunmayan) senedleriyle harfiyyen nakledilmiĢtir. Bu söylenenler ehli beyte yapılan iftiralardır. Ehli beytin en büyük musibeti bu tip insanların kendilerine sahip çıkarak bu türlü yalanları onlara ithaf etmeleridir. ġeyhi Müfid'in bu eseri Ġran'da basılmıĢtır. Ricat inancı: Ric'at inancı (Müslüman idarecilerin muhakemesi) ġiiler'in temel inançlarından olduğundan alimleri quot;Emali el- Murtazaquot; kitabının müellifi Seyyid Murtaza (bu zat ġerif Rıza ġair'in kardeĢidir. Aynı zamanda Nehcül Belağa'yı tahrif edip ziyadeler yapıp sahabeye sataĢarak kitaba üçte biri kadar ziyadede ortaklık yapan zattır), iĢte bu Seyyid Murtaza quot;El-Mesail en-Nasırıyyequot; isimli kitabında Ģunları yazmıĢtır: quot;Mehdi (Âli Muhammed'in Kaim'i diye isimlendirdikleri on ikinci imamları) zamanında Ebu Bekir ve Ömer çarmıha gerilirler. Çarmıha gerildikleri ağaç yaĢ iken onlar gerildikten sonra kurur.quot; ġii büyükleri ve alimleri asırlar boyu Resulullah'ın iki veziri Hz. Ebu Bekir ve Ömer, diğer Ġslam halifeleri, idarecileri, kumandanları mücahit ve alimleri hakkında bu iğrenç tutumlarında devam edegelmiĢlerdir. 56
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş YaklaĢtırma merkezinde çalıĢan davetçilerini dinledik. ġu yukarıdaki inançlarını araĢtırmaya vakti olmayanlar o davetçinin dediği gibi bunların eski olduğunu Ģimdi ise değiĢtiğini zannederler. Bu zan yalandır, hiledir. Çünkü ilmi merkezlerin hepsinde okuttukları kitaplarda bütün yukarıda saydıklarımız mezheplerinin kaçınılmaz esasları olarak okutulmaktadır. Necef, Iran ve Cebel-i Amil ulemasının zamanımızda telif ettikleri eserler eskilerinden daha kötü, yaklaĢmayı ve anlaĢmayı yıkmada daha aĢın bir tutum içindedir. Buna sabah akĢam mezhepleri birleĢtirme ve yaklaĢtırmaya çalıĢtığını ilan etmekte devam eden, Mısır'da ve baĢka ülkelerde bu fikri taĢıyan arkadaĢları bulunan Muhammed b. Muhammed Mehdi el-Halisi isimli zat ile misal verelim. Birliğe ve anlaĢmaya davette çalıĢan bu zat quot;Ihyau'Ģ-ġeriati fi Mezhebi'Ģ-ġiaquot; isimli kitabında Hz. Ebu Bekir ve Ömer'in mü'min dahi olmadıklarını yazarak onlardan iman sıfatını dahi kaldırmaya kadar taassubunda koyudur. Bakınız ne yazıyor89: quot;Ebu Bekir ve Ömer'in; Kur'an'da haklarında Allah'ın kendilerinden razı olduğuna nas bulunan Rıdvan biati ehlinden olduğunu söyleseler de biz deriz ki : ġayet Allahu Teala (Sana biat edenlerden Allah razı olmuĢtur) yahut (Ağaç altında sana biat edenlerden razı olmuĢtur) deseydi o zaman kendisine biat eden herkesten razı olduğuna delalet ederdi. Fakat Allah (Sana biat ettiklerinde mü'minlerden razı olmuĢtur) dediğinden, ayette sadece mü'min diye zikredildiğinden hakikaten iman edenlerden baĢkasına delalet yoktur.quot; Bunun manası Hz. Ebu Bekir ve Ömer hakikaten iman etmemiĢlerdir. Onun için de ayetin manası onları içine almaz. Bu iki muasır ġii alimi Ġslam ve müslümanların korunması hususunda müslümanların menfaatlerini ön plana aldıkları davasının müdafileri olduğunu söyleyen bu 89 kitabının Cilt: 1, Sn.: 63-64 üncü sayfalarında 57
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş iki çağdaĢ ġii alimi yazdıkları eserlerinde Resulullah (SAV)'den sonra müslümanların en üstün ve faziletlisi veya en azından müslümanların en hayırlısı olan Hz. Ebu Bekir ve Ömer hakkında inançlarını böyle açıklarken mezhepler arasında nasıl bir yaklaĢma ve anlayıĢ beklemektedir. Bu adamlar müslümanların kalesinde düĢman hesabına çalıĢan casuslar değil de nedir? Resulullah'ın ashabını, tabiileri ve Müslüman idarecileri, Ġslam binasını ayakta tuttukları ve Ġslam alemine o Ģerefli günleri yaĢattıkları halde bu aĢağı derekelere indirirken kendi imamlarına imamlarının dahi kabul etmeyeceği Ģeyleri ithaf ediyorlar Kafi kitabında Küleyni on iki imama öyle vasıflar ve sıfatlar vermektedir ki imamlar insanlık evsafından sıyrılarak eski cağdaki Yunan tanrıları derecesine çıkarılmaktadır. Kafi ve diğer muteber kitaplarındaki bu vasıfları bir araya toplasak koca bir cilt ortaya çıkar. Onun için biz sadece Kafi kitabındaki konuların (bab) baĢlıklarını zikretmekle yetineceğiz : quot;Ġmamlar; meleklere, nebi ve resullere verilen ilimlerin hepsini bilirler.quot;90 quot;Ġmamlar ne zaman öleceklerini bilirler. Ve onlar kendi istekleri olmadıkça ölmezlerquot;91 quot;Ġmamlar olmuĢ ve olacak her Ģeyin ilmini bilirler. Onlara hiçbir Ģey gizli değildir.quot;92 quot;Ġmamlarda bütün kitaplar vardır ve onları çeĢitli dillerde olmasına rağmen anlarlar, bilirler.quot;93 90 Kafi. Sh : 255. 91 Kafi, Sh : 258 92 Kafi, Sh : 260. 93 Kafi, Sh : 227. 58
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş quot;Kur'an'ı imamlardan baĢkası toplamamıĢtır. Onlar Kur'an ilimlerinin hepsini bilirler.quot;94 quot;Ġmamların sahip olduğu Ģeyler peygamberlerin alametlerindendir.quot;95 quot;Ġmamların durumu ortaya çıkınca Davud ve âli Davud'un hükmü ile hükmederler. Delil istemez ve sormazlar.quot;96 quot;Ġmamlardan çıkanlar hariç insanların elinde bulunan her Ģey batıldır, imamlardan çıkmayan her Ģey de yine batıldır.quot;97 quot;Yeryüzünün hepsi imamındır.quot;98 Ġmamlarının mertebelerini kendisine vahy inen Resulullah (SAV)'ın mertebesinden üstün tutarlarken bunlarla bizim aramızda hangi yaklaĢma mümkün olacak bilmiyoruz. Asırlar boyunca ġiilerin yüksek tabakasında olsun halk tabakasında olsun Ġslam hükümetlerine karĢı eğer hükümet kuvvetli ise menfaat elde etmek için Takıyye inancını kullanarak mühim merkezlere geldikleri ve hükümet zayıfladığında veya hücum edildiğinde hemen aleyhine geçip düĢman tarafına intikal ettikleri tarih boyunca ġiilerin her tabakasında mülahaza edilen Ģeylerdendir. Abbasiler Emeviler aleyhinde ayaklanınca ġia'nın tutumu böyleydi. Hatta Abbasiler'in isyanı, ġiilerin teĢvikleriyle olmuĢtu Aynı Ģeyi Abbasi devleti Hulagu tarafından tehdit 94 Kafi, Sh : 228. 95 Kafi, Sh : 231 96 Kafi, Sh : 297. 97 Kafi, Sh : 399. 98 Kafi, Sh : 407. 59
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş edilince Abbasilere yaptılar Ġslam halifesine, müslümanların baĢkentine, ilim ve irfan merkezine karĢı putperest Hulagu ile birleĢtiler. ġia alimlerinden En-Nusayr et-Tusi Abbasi halife Mutasım'a saçını baĢını yolarak methiyeler, Ģiirler yazarken çok geçmeden 655 senesinde hemen aleyhine geçmiĢ, Ġslam'ın Bağdad'da bir an önce yıkılmasını gözlemeye baĢlamıĢ ve maalesef Hulagu'nun yanında yer alarak en ön safa geçmiĢ, Hulagu ile müslümanların boğazlanmasını kontrol etmiĢ ve Ġslam kitaplarının Dicle'de boğulmasına rıza göstermiĢtir. ġii Ģeyhi En-Nusayr et-Tusi'ye bu büyük ihanetleri irtikabında iki arkadaĢı daha iĢtirak etmiĢtir. Birisi ġii bir vezir olan Muhammed b. Ahmed el-Alkami, diğeri ise Alkami'nin sağ kolu olan Mu'tezile mezhebine mensup ġiiler'i bu hususta geride bırakmıĢ birisi olan Abdulhamid b. Ebi-l-Hadid. Bu zat ömrü boyunca Resulullah'ın ashabına düĢman olarak yaĢadı. Nehcul-Belağa kitabına Ġslam tarihini tesvit eden yalanları doldurarak yaptığı edepsizce Ģerhiyle Ashaba düĢman olarak hayat sürdü, Ġslam'ın mazisindeki gerçekleri Ġslam'a sokuĢturulan fikirleri bilmeyenler bunların yazdıklarına hâlâ kanmaktadırlar. Hatta bazı zeki ve faziletli müelliflerimiz dahi bunlara inanmakta. Halife Mutasım vezir yaparak ikram etmesine, iyilikte bulunmasına karĢılık ona ihanet eden Ġbnu Alkami ihanetini ve iyiliğe karĢı kötülükle cevap vererek asıl gizledikleri düĢünceleri açığa vurmuĢtur. Hülagu musibetinde Ġslam'ın baĢına gelenlere sevinen ġiiler bu asra kadar Ġslam'a düĢmanlık beslemekte ve bundan lezzet almaktadır. Dileyen ġiiler'in yazdığı bütün Teracim kitablarından En-Nusayr et-Tusi'nin tercüme-i halini okusun. En son telifleri bu hususta El-Hunsari'nin quot;Ravzatu-l- Cennatquot; kitabıdır. Bu kitab Moğolları, hainleri övgü ve Ġslam'ın baĢına gelenlere sevindiklerini beyanla doludur. Büyüğü küçüğü bütün ġiiler'in Müslümanların katliamıyla 60
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ferahladıkları, çocuk ihtiyar demeden Müslümanların öldürülmesine en azılı düĢman dahi sevincini gösteremezken, kalbi vahĢi hayvanlardan daha sert olanlar dahi utanırken ġiiler'in bu duruma sevindiklerini beyanla doludur. Bu mevzuyu yaklaĢtırma konusuyla ilgili bir nakil yapalım da her müslüman bu tip mezheplerle özellikle de ġiiler'le yaklaĢmak ve anlaĢmanın nasıl imkansız olduğunu görsünler. Bu onların sarih itiraflarıdır: quot;Ravzatu-l-Cennatquot; kitabında ġii önderlerinin tarihçiliğini yapan El-Hunsari, En-Nusayr Et-Tusi'nin tercüme-i halini yazarken naklettiklerinden birisi de Ģudur99; Diyor ki: quot;Tusi'nin gerçek ve araĢtırma ürünü olan sözü fırka-i naciyeyi tayin ederken yetmiĢ üç fırkadan sadece Ġmamiyye'nin fırka-i Naciye olduğunu beyan ettiği sözüdür. Tusi dedi ki: quot;Ben bütün mezhepleri inceledim, ahvalini, fer'i meselelerini tahkik ettim, Ġmam iye'nin dıĢındaki tüm mezheplerin iman hususunda - ispatı ve nefyi müsavi olan bazı hususlarda ihtilaf etseler de- müĢterek olduklarını gördüm. Sonra, imamiye taifesini hepsine muhalefet eder buldum. Eğer onlardan baĢkası Naciye olsaydı hepsinin Naciye olması gerekirdi. Bu da gösteriyor ki fırka-i Naciye Ġmamiye'dir, baĢkası değildir.quot; El-Hunsari Ģöyle diyor: (Yukarıdaki ibareyi naklettikten sonra) Es-Seyyid Nimetullah el-Musevi dedi ki: quot;Bunun manası bütün fırkalar (Kim lailahe illallah derse cennete girer) hadisine dayanarak Ģehadeteyni getiren herkesin kurtulacağını söylemektedirler. Bu imamiye fırkası ise kurtuluĢun ehli beyte ve onikinci imama bağlanmakta, onların düĢmanlarından beri olmakta olduğuna ittifak 99 sayfa 579'da (1367 Ġkinci Baskı Tahran). 61
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş etmiĢlerdir. (Yani Hz Ebu Bekir, Ömer ve bütün müslümanlardan, ġia olmayan herkesten teberri edeceksin, alâkayı keseceksin ki kurtulasın). KurtuluĢun yolu olan bu itikadla imamiye bütün mezheplerden ayrılır.quot; Tusi, Musevi ve Hunsari hem doğru hem de yalan söylüyorlar, Ġslam mezheplerinin temelde birbirine yakın bazı teferruatta fark bulunduğunu söylerken doğru söylüyorlar. Çünkü temelde birbirine yakın mezhepler arasında yaklaĢma ve anlaĢma mümkündür. Ama bu yaklaĢma ve anlaĢma ġiiler'le imkansızdır. Çünkü ġiiler müslümanlara temelde muhalefet etmektedirler. ġiiler; müslümanlardan Ebu Bekir ve Ömer'e lanet etmedikçe ve ġii olmayan herkesten berî olduğunu ilan etmedikçe razı olmazlar. Onların razı olması için Hz. Osman'ın zevceleri olan Resulullah'ın kızlarına, Peygamber'in methettiği As b. Rabı'e düĢman olmak gerekir. Kur'an'ın muharref olduğunu iddia gibi. buna benzer sapık itikadlarına inanmayan ehli beytten dahi. imam Zeynel abıdin b. Hüseyn b. Ali gibi herkesten müslümanların uzaklaĢması lazım ki ġiiler bizden razı olsunlar. Asırlar boyunca her tabakada Kur'an'ın muharref olduğuna inananların bu inancını quot;Faslul-Hıtabquot; isimli kitabıyla ortaya koyan Tabersi gibi inanmadıkça ġiiler müslümanlardan razı olmazlar. (Muğire b. ġube'nın kabri yanında Hz. Ali'nin kabri diye bu kitabı yazma cinayetini iĢlemiĢtir). ġiiler kendileriyle anlaĢmamız ve bizden razı olmaları için bize Resulullah'ın ashabına lanet etmemizi, kendi dinleri üzere olmayan herkesten hatta Peygamberimiz'in kızlarından ve mübarek neslinden gelenlerden baĢta da Zeyd b. Zeynelabidin'den teberri etmemizi, onlara düĢman olmamızı Ģart koĢuyorlar. ĠĢte Nusayr Tusi'nin gerçek yönü budur. Onu Seyyid Nimetullah Musevi, Mirza Muhammed Bakır el-Musevi ve el-Hansari el-lsbahani takip etmiĢtir. Bu akideye, bu inanca takıyye inancını açıklayan veya takıyye inancı arkasına gizlenen hiç bir ġii muhalefet etmemektedir. 62
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Yukarıda hem doğru hem de yalan söylüyorlar demiĢtik. Doğrularını anlattık. Yalan söylediklerine gelince: ġia'nın dıĢında kalan taifelerde kurtuluĢ yolunun Ģehadeteyni söylemeye bağlı olduğunu iddia etmeleridir. Eğer onlarda biraz akıl olsaydı Ģehadeteynın biz de Ġslama girmenin adı olduğunu harbi de olsa Ģehadeteyni getirince malını canını koruyacağını, kurtuluĢun ise ancak imanla olacağını, imanın da -Ömer b. Abdulaziz'in buyurduğu gibi- farzları, sünnetleri, hududu olduğunu, bunları tamamlayanın imanını tamamlayacağını, tamamlamayanın imanını da tamamlamayacağını bilmeleri gerekirdi. Ġddia ettikleri onikinci imamları ise tamamen hayali bir Ģahıstır. Çocuk bırakmadan vefat eden Hasan el-Askeri'ye nispet ettikleri bir yalandır. KardeĢi Cafer terekesini çocuğu olmadığı halde tasfiye etmiĢtir. O zaman Alevileri doğdukça kaydeden siciller vardı. Hasan el-Askeri'ye böyle bir çocuk kaydedilmemiĢtir. O çağda yaĢayan Aleviler de Hasan el- Askeri'nin vefat ettiğinde erkek çocuk bıraktığını bilmiyorlar. Fakat Hasan el-Askeri çocuksuz olarak vefat ettiğinde Imamıyye'nin imamet silsilesi durmuĢ oldu. Mezheplerinin onun ölümüyle öldüğünü, imamları olmadığı için imamsız kaldıklarını gördüler. Bu durumda Ģeytanlarından birisi olan Beni Nümeyre kölelerinden Muhammed b. Nusayr ortaya Hasan el- Askeri'nin sirdapta (babasının evinde) gizli bir oğlu bulunduğu fikrini ortaya attı ki kendisi ve arkadaĢları ġiiler'in halk tabakasından ve zenginlerinden imam adına zekat toplayabilsinler ve böylece de kendilerinin imamiye olduğu iddiasını devam ettirsinler. Bu Muhammed b. Nusayr hayali sirdabın kapısı olmayı hayali imam ile ġiiler arasında zekat toplamak görevini kendisi üstlenmek istedi. ArkadaĢları ona muhalefet ettiler ve bab (kapının) Hasan el-Askeri'nin evi yakınında bulunan Hasan Askeri'nin alıĢ veriĢ yaptığı bir yağcı olmasında ısrar ettiler. 63
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bu anlaĢmazlık baĢ gösterince Muhammed b. Nusayr onlardan ayrılarak kendisine nispet edilen Nusayriyye mezhebini tesis etti. ArkadaĢları ise hayali onikinci imamın evlenmesini ondan çocuklar ve torunlar olması hilesini düĢünerek imamlığın devam etmesi ve böylece de Ġmamiye mezhebinin devamı hilesini düĢünüyorlardı. Fakat bunun Alevileri kaydeden görevliler tarafından yalanlanacağı, yalan olduğu ortaya çıkacağı anlaĢılınca, bunun Abbasiler ve emirleri tarafından anlaĢılacağına kanaat getirince onikinci imamın sirdapda kaldığını onun quot;Gaybubeti Suğraquot; (Küçük kayboluĢ) ve quot;Gaybubeti Kübraquot; (Büyük kayboluĢ) olmak üzere sirdabda kaldığını iddia ettiler. Ve bütün müslümanlardan Allah'ın akıl bahĢettiği insanlardan bu yalana inanmalarını istiyorlar ki onlarla anlaĢma veya yaklaĢma olsun. Heyhat. Bu, ancak bütün Ġslam alemi bir akıl hastanesine dönüĢürse o zaman belki mümkündür. Akıl nimetini verdiği için Allah'a hamd olsun Akıl sahih imandan sonra ne büyük nimet! Müslümanlar imanı sahih her mü'mini severler ve onu dost kabul ederler. Ehli beytin salihleri de herhangi bir adet zikredilmeksizin hepsi aynı hükme dahildir. Müslümanların sevdiği mü'minlerin baĢında Resulullah'ın cennetle müjdelediği aĢare-i mübeĢĢere vardır ġiiler'in kâfir olduklarına hiç delil olmasa Resulullah bu on kiĢi cennettedir dediği halde Resulullah'a muhalefetleri küfürleri için yeterlidir. Müslümanlar Ġslam için çalıĢan ve Ġslam aleminin omuzlarında yükseldiği diğer sahabileri de sever ve onlara bağlıdır. Hakkın ve hayrın Ġslam topraklarında kanlarıyla yeĢerdiği bu sahabenin Hz. Ali ve evladına karĢı düĢman olarak yaĢadığı iftirasını da yine ġiiler atmıĢlardır. Bu sahabe Hz. Ali ile kardeĢçe, birbirini severek ve birbirlerine yardımlaĢarak yaĢamıĢlar ve aynı Ģekilde de vefat etmiĢlerdir. Bunu Allah'ın kelamından daha güzel ifade eden yoktur. 64
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Fetih Suresi, ayet: 29; quot;Kafirlere Ģiddetli, kendi aralarında merhametli.quot; Hadid Suresi, Ayet: 10; quot;Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Mallarınızı Allah yolunda niçin sarfetmiyorsunuz? içinizden Mekke'nin fethinden önce sarf eden ve savaĢan kimseler, daha sonra sarf edip savaĢan kimselerle bir değildirler. Berikiler daha üstün derecededirler, Allah hepsine cenneti vadetmiĢtir. Allah iĢlediklerinizden haberdardır.quot; Allah vadinden döner mi? Al-i Ġmran suresinde ise Ģöyle buyurdu -. quot;insanlar için ortaya çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz.quot; Mü'minlerin emiri Hz, Ali'nin kendinden önceki halifelere sevgisini inkar mümkün değildir. Hasan, Hüseyin ve Ġbnu'l-Hanefiyye'den sonra evlatlarına isim verirken birine Ebu Bekir, diğerine Ömer, bir diğerine ise Osman isimlerini seçmiĢtir. Kızı Ümmü Külsüm el-Kübra'yı Hz. Ömer ile evlendirmiĢ, Ģahadetinden sonra da amcasının oğlu Muhammed b Cafer b. Ebi Talip ile, o da ölünce onun kardeĢi Avn b. Cafer ile evlendirmiĢ ve Ümmü Külsüm onun zevcesi iken vefat etmiĢtir. Abdullah b. Cafer (Tayyar) oğullarından birine Ebu Bekir, bir diğerine Muaviye ismini vermiĢtir. Bu Muaviye (Muaviye b. Abdullah b Cafer b. Ebi Talib) oğullarından birine Yezid ismini vermiĢtir. Zira bazıları Yezid'in siyretinin düzgün olduğunu söylemektedirler. Muhammed b. El-Hanefiyye b. Ali b Ebi Talib buna Ģehadet etmektedir. ġiiler'in bizden istediği teberri, aramızdaki yaklaĢmanın karĢılığı olacak ve diledikleri Ģahıslardan biz ilgimizi keseceksek baĢta ilk imamları Hz. Ali, çocuklarına Ebu Bekir, Ömer ve Osman ismi vermekle hata etmiĢ ve kızım Hz. Ömer'le evlendirmekle hatada daha da ileri gitmiĢ olacaktır. Aynı Ģekilde Ġbnu Zübeyr'in davetçisi Abdullah b. Muti gelip Yezid'in rakı içtiğini, namazı terk ettiğini ve kitaba, 65
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sünnete aykırı davrandığını iddia ettiğinde Muhammed b. El-Hanefiyye Yezid lehine Ģahadet ederken yalan söylemiĢ olurdu. Abdullah b. Muti'e quot;Zikrettiğiniz Ģeyleri ben onda görmedim. Yanında bulundum ve onunla bir arada ikamet ettim. Namaza devam ettiğini, hayrı araĢtırdığını, fıkhî hükümler sorduğunu ve sünnete bağlı olduğunu gördümquot; diye cevap verdi, Ġbnu Muti ve beraberindekiler ona: Sana tasannu için öyle yapmıĢtır dediklerinde quot;Söylediğiniz içki içme hadisesini size gösterdi mi? Eğer sizin yanınızda içti ise sizler onun ortağı sayılırsınız. Yok sizin yanınızda içmediyse bilmediğiniz, görmediğiniz Ģeye Ģahitlik yapmanız size helal değildir.quot; demiĢ. Onlar: “Görmedi isek de bu bizce malumdur dediklerinde de quot;Allahu Teala Ģahitlere bunu yasaklamıĢ ve buyurmuĢtur ki quot;Bildikleri halde (bilerek) Ģahitlik yapanlar hariç, sizin bu iĢinizden herhangi bir Ģey (biliyor) değilim.quot; Hz. Ali'nin oğlu Muhammed b. El-Hanefiyye Yezid için böyle Ģahadet ederken, ġia'nın bizden istediği ilgi kesme ile bu hakikat nasıl bağdaĢır. ġia bizden Yezid'in babasından ve babasından da hayırlı üstün Ebu Bekir, Ömer, Osman, Talha, Zübeyr, Amr b. As ve diğer sahabeden teberri etmemizi, ilgimizi kesmemizi istiyorlar. Kitap ve sünneti muhafaza eden ashaptan yüz çevirmemizi istiyorlar. ġiiler'in yaklaĢmak için bizden istedikleri fiyat çok pahalı, hiçbir Ģey almıyoruz her Ģeyimizi veriyoruz. Hileli mal getirmek isteyen kimseyle muamele yapan kimse ahmaktır. Nusayr Tusi'nin tespit ettiği Nimetullah Müsavi ve el-Hunsari'nin desteklediği ve ġia dininin esası olan velayet ve beraatin (ehli beyte ve oniki imama bağlılık, sahabeden ilgi kesmek ve onlara düĢmanlık) manası Ġslam dinini değiĢtirmek ve Ġslam binasını omuzlarında yükseltenlere düĢmanlıktan baĢka bir Ģey değildir. Evet sadece her 66
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ģeyleriyle herkese muhalif olan kendilerinin fırka-i Naciye olduğunu söylemekle yalan söylemiĢlerdir. Ġsmailiyye de aynı ġia gibi müslümanlara muhalefette Ġmamiye ġia'sının yolunu takip etmektedir. Sadece ehli beytten bazı isimleri tayin hususunda ġia'dan ayrılıyorlar, Ġmamiye Caferi Sadık'a kadar Ġsmaıliye'nin bağlandığı bütün imamlara bağlanıyorlar ve kabul ediyorlar. Caferi Sadık'tan sonra ayrılıyorlar, imamiyye Musa b. Cafer ve onun nesline, Ġsmailiye ise Ġsmail b. Cafer ve onun soyundan gelenlere müvalat ediyorlar. Bağlanıyor ve itaat ediyorlar, Ġsmailiyye taifesinin Ġsmail ve neslinden gelenlere aĢırı bağlılığı Safevi devleti günlerinden beri ġia'nın hasedine sebep olmuĢtur. Ve bunun üzerine onlar da Meclisi ve yardımcılarının elinde yuvarlanmıĢlar, eski devirlerde aĢırıları (ğulat) azınlık iken, bundan sonra istisnasız hepsi aĢırı (ğulat) bağlılar haline gelmiĢlerdir. Bu gerçeği Cerh ve Tadil alimleri Ayetullah el- Mamkapi eski ğulat hakkında yazdığı kitapta itiraf ederek bu mevzunun geçtiği her bahiste eskiden aĢırı kabul edilen inançların bugün imamiye ġiası'nın mezhepte zaruri olarak inanılması gereken Ģeyler olduğunu ilan etmiĢtir. Demek oluyor ki. Ġmamiye, Ġsmailliye ile taassubunda, aĢırılığında birleĢiyor, ancak bazı isimler üzerinde ihtilaf ediyorlar. Aralarında Peygamber mertebesinden daha yukarı mertebelere çıkarttıkları bazı isimler üzerinde ihtilaftan baĢka farkları yok. Kendi imamlarını ve özellikle hayali onikinci imamı ilahlık derecesine çıkartırken Resulullah (SAV)'ın gaybiyyattan Allah'ın kendisine bildirdiklerine inanmamayı Muhammed Hasen el-lĢtilaninin diliyle ilan ediyorlar. Nusayr Tusi'nin tespit edip, Nimetullah Musevi ve Bakır Hunsari'nin teyidlerinde itiraf ettikleri gibi ġia taifeleriyle Müslüman taifelerin birbirine yaklaĢmasının imkansızlığı ġia taifelerinin müslümanlara temelde 67
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş muhalefet etmesi sebebiyledir. Bu durum Bakır Meclisi'nin çağdaĢı olan Nusayr Tusi zamanında böyle ise bugün daha kötü, daha zordur. ġunda Ģüphe yok ki ġiiler kendileri yaklaĢmak istemiyorlar. Bunun için de yaklaĢma fikrini ehli sünnet diyarında yaymaya çalıĢıyor, ġii bölgelerinde bunun için bir adım dahi atmıyorlar, bir kelime dahi konuĢmuyorlar, ilmi merkezlerinde bu yaklaĢmanın eserine, izine dahi rastlanmıyor. Bu çağrı fazı toprağına, toprağı fazına birleĢmeyen elektrik kablolarına benziyor. Bu sebepten de bu uğurda yapılacak her çalıĢma çocuk oyunu gibi hiçbir fayda getirmeyen lüzumsuz bir çalıĢma olarak kalacaktır. Sadece ehli sünnetten, tek taraflı tutumdan bundan baĢka semere beklenemez. Ancak ġia Peygamberimiz (SAV)'den bu yana ġii olmayan herkesten berî olduğu akidesinden. Ebu Bekir ve Ömer (RA)'ya la netten vazgeçmedikçe bu çalıĢmalar boĢunadır. Yine ġiiler imamlarının beĢeriyet sıfatlarından arındırıp ilahlık mertebesine çıkaran inançlarından vazgeçmedikçe yaklaĢma mümkün değildir. Çünkü bu inanç Ġslam dininden çıkmak. Peygamber ve ashabının gösterdiği yoldan sapmak demektir. ġiiler Ġslam'a, Ġslam inanç ve tarihine ters düĢen bu azgınlığı terketmedikce müslümanların kabul ettiği temel ve esaslara muhalif temel ve esaslarıyla yalnız kalacaklar ve bütün Müslümanlar onları terkedecektir. Daha evvel bir gerçeğe iĢaret etmiĢtik: Komünizmin Irak'ta ve Ġran'da, diğer Ġslam ülkelerine oranla daha çabuk geliĢmesinin sebebini ġiiliğe bağlamıĢtık. Bu iki ülkedeki komünistler o ülkelerin ġii evlatlarından oluĢuyorlardı. Zira ġia mezhebini anlaĢılmayanı hurafe yalan ve hayali Ģeylerle dolu görünce. teĢkilatlı, her dilde yayın yapan, belli ilmi ve iktisadi metotlar takip eden komünizm tuzağına düĢtüler. Eğer Ġslam dinini ġiiliğin dıĢında doğru olarak 68
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Peygamber'den geldiği gibi öğrenseydiler bu çukura böylesine düĢmeyeceklerdi. Yüz sene kadar evvel Ġran'da Bab fitnesi zuhur edip de Muhammed ġirazi kendisinin Mehdiyi Muntazarın (beklenen mehdinin) kapısı olduğunu iddia edip daha sonra da Mehdi olduğunu öne sürünce bir yığın Ġranlı ġii ona inanmıĢ ve etrafında toplanmıĢtı. Bunun üzerine Ġran hükümeti bu zatı hurafe ve yalanlardan uzak Hanefi sünnilerin çoğunlukta olduğu Azerbaycan'a sürmüĢ, baĢka ġii bir Ģehre sürmemiĢti. Çünkü Ehli Sünnetin olduğu yerlerde böyle sapık iddialara kulak verecek batıl inançlar yaĢamazdı. Çünkü ġiiler böyle iddialara hemen kanacak akidelere sahiptirler. Aynı Ģekilde bu hurafe inançlar geçen asırda Babilik ve Bahailiğin yayılmasına da sebep olmuĢtur. Okuyan ve kültür sahibi olan ġii çocuklar da uyanarak ġiiliğin sebebiyle Ġslam'dan soğuyorlar ve aklın kabul etmeyeceği bu inançlar karĢısında komünizme kayıyorlar. Bu yüzden de Ġran ve Irak'ta komünizm diğer Ġslam ülkelerine oranla hızlı geliĢmiĢtir. Müslümanların nasihat etmek için Allah'a, Resulullah'a ve bütün müslümanlara verdiği söz gereğince bu konuda yazabildiklerim bunlardır. Allah kıyamete kadar dinini, milleti Ġslamiyeyi, Ġslam'ın varlığını yıkıcı ve hilekarların Ģerrinden korusun. 69
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş EHLĠ SÜNNET VE ġĠA ARASINDAKĠ FARKLARIN ÖZETĠ100 KUR'AN-I KERĠM Ehli Sünnet'e Göre: Ehil Sünnet Kur'an'ın sıhhatine, ziyade ve noksan olmadığına ittifak etmiĢtir. Kur'an Arap dili kural ve usullerine uygun olarak anlaĢılır. Ehli Sünnet Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğuna, hadis ve mahluk olmadığına, içinde batıl bir Ģeyin bulunmadığına ve müslümanların inanç ve muamelatta ilk kaynağının Kur'an olduğuna inanırlar. ġiiler'e Göre: Bazılarına göre Kur'an sıhhatli değildir Kur'an ġii inançlarından herhangi biriyle çatıĢtığında mezheplerine uygun garip teviller yaparlar. Bu yüzden bunlara quot;Müteevvilequot; ismi verilmiĢtir. Daima Kur'an toplanırken ortaya çıkan ihtilafa iĢaret etmeyi severler. Kendi imamlarının sözleri onlara göre güvenilen teĢri kaynağıdır. HADĠS Ehli Sünnet'e Göre: ġeriatta ikinci kaynak ve Kur'an'ı açıklayıcı mahiyettedir Peygamber (SAV)'den sahih olarak gelen herhangi bir hadise muhalefet etmek caiz değildir. Hadislerin sahih olduğunu anlamak Ġslam Ümmeti alimlerinin Hadis Usulü hususunda ittifak ettiği kurallara dayanır. Bunun yolu da senedin tahkikidir. Kadın ve erkek ayırdedilmeksizin adil Ģahısların Ģehadetiyle güvenilir olup olmadıkları incelenir. Her hadis rivayet edenin belli bir tarihi, rivayet ettiği hadislerin sahih olup olmadığı tespit edilmiĢtir. Yalancıdan, meçhul Ģahıslardan sırf akrabalık vasfıyla 100 Muhibbuddin el-Hatib elHututul Ariza 70
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş hadis kabul edilmez. Çünkü hadis rivayeti her türlü itibarın üzerinde büyük bir emanettir. ġiiler'e Göre: Resulullah (SAV)'ın ehli beytine nisbet edilen ve siyasi savaĢlarında Hz. Ali'nin yanında bulunanların rivayet ettiği hadislerden baĢkasını kabul etmezler Hadislerin kabulünde sahih olup olmadığına, senedine ve ilmi metoda ehemmiyet vermezler. Çok defa meçhul Ģahıslardan rivayet ederler ve derler ki: Muhammed b. Ġsmail'den .o da ashabımızdan birinden, o da bir adamdan rivayet etti ki Ģöyle dedi...quot; Kitapları sıhhatinin ispatı mümkün olmayan on binlerce hadisle doludur. Ve bu hadisler üzerinde dinlerini bina etmiĢlerdir quot; Bu tutumlarıyla Sünnet-i Nebeviye'nin dörtte üçünden fazlasını inkar etmiĢlerdir. Bu nokta ġiiler'in diğer müslümanlardan ayrıldığı en mühim noktadır SAHABE Ehli Sünnet'e Göre: Ehli Sünnet sahabeye hürmet edilmesi ve onlardan razı olduklarına ittifak etmiĢlerdir. Çıkan anlaĢmazlıklar samimi olarak yaptıkları ictihad kabilindendir. Ve o ortam geçmiĢtir. Onların anlaĢmazlıklarını ele alarak nesiller boyu kin beslemek caiz değildir, Zira sahabileri Allahu Teala hayırla zikretmiĢ çok yerde methetmiĢ ve bazılarını tahdit ederek beraatlarını beyan etmiĢtir. Bu sebepten de kimsenin onları itham etmesi helal olmaz ve bunda kimsenin de bir menfaati yoktur. ġiiler'e Göre: Resulullah'tan sonra parmak sayısını aĢmayacak kadar az bir topluluğun dıĢında bütün sahabenin kafir olduğuna inanırlar Hz Ali'ye çok özel bir makam verirler. Bazıları vasi, bazıları peygamber bazıları da ilah mertebesinde olduğuna inanırlar Sonra da kalkar müslümanlar hakkında Hz. Ali hususunda inançlarına göre 71
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş hüküm verirler. Hz. Ali'den önce halife seçilenler ya zalim veya kafirdir. Hz. Ali'ye fikrinde muhalefet eden zalim veya kafir veyahut da fasıktır. Hz. Ali'nin zurriyetinden gelenlere muhalefet etmek de böyledir. Böylece tarihte nesiller boyu devam eden bir düĢmanlık ve iftira kapısı açtılar ġii'lik bu öğretilerle devam eden tarihi bir ekol haline geldi. TEVHĠD (ALLAH'I BĠRLEME) ĠNANCI Ehli Sünnet'e Göre: Allah'ın bir olduğuna, ortağı, benzeri olmadığına, kul ile Allah arasında vasıta bulunmadığına iman ederler. Sıfat hususundaki ayetlere tevil, inkar ve teĢbih yapmaksızın inanırlar. Allah dini tebliğ için peygamberler göndermiĢtir. Onlar da dini tebliğ etmiĢler hiçbir Ģeyi gizlememiĢlerdir. Gaybı sadece Allah'ın bildiğine inanırlar. ġefaatin Allah'ın izni Ģartına bağlı olduğuna, duanın, adağın ve kurbanın sadece Allah için olacağına, Allah'dan baĢkasına caiz olmadığına inanırlar. Hayır ve Ģerrin Allah'ın mülkünde olduğuna, Allah'tan baĢkasının diri olsun ölü olsun kainatta tasarruf ve yetkisinin olmadığına, herkesin Allah'ın fadl ve rahmetine muhtaç olduğuna inanırlar. Allah'ı bilmek ise akıldan önce ġeriat ve Allah'ın ayetleriyle olacağına inanırlar. Her zaman hakkı bulması mümkün olmayan aklıyla insan imanını kuvvetlendirir. ġiiler'e Göre: Allah'ın birliğine iman ederler fakat bu inancı bazı Ģirke götüren tutumlarıyla bulandırırlar Allah'tan baĢkalarına, kullara dua eder onlardan isterler ve quot;Ya Ali, Ya Hüseyin, Ya Zeynebquot; derler. Allah'tan baĢkasına kurban keserler ve adak adarlar Ölülerden ihtiyaçlarının giderilmesini isterler Kendilerince malum duaları vardır. Bu dualarla ibadet ederler imamlarının masum olduğuna ve gaybı bildiklerine inanırlar, imamlarının kainatı idare ettiklerine inanırlar. Bu batıl inançlarını bina etmek için de kendilerine göre bir tasavvuf yolu icad ederler. 72
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Evliyanın, kutupların ve Ehli beytin (Allah'ın kudretinin dıĢında) hususi güç ve kuvvetlerinin olduğuna inanırlar. Dinde imtiyazlı bir tabaka olduğunu yayarlar ve bu imtiyazın veraset yoluyla oğullarına geçtiğini öğretirler. Allah'ı bilmenin akıl ile olduğuna Kur'an ayetlerinin aklın te'kidi mahiyetinde olduğuna. Kur'an'ın yeni Ģey getirmediğine inanırlar. Onlara göre Kur'an aklın eriĢtiği marifeti kuvvetlendirir. RÛYETULLAH (ALLAH'I GÖRMEK) Ehli Sünnet'e Göre: Ahirette görmek mümkündür. Zira Kur'an'da : quot;O günde bazı yüzler parlaktır (çünkü) Rablerine bakmaktadırlarquot; buyurulmaktadır. (Ayrıca bu hususta sarih hadisler vardır). ġiiler'e Göre: Ne dünyada ne de ahırette görmek mümkün değildir GAYB Ehli Sünnet'e Göre: Gaybı Allah'tan baĢkası bilemez. Allah gaybı kendisine has kılmıĢtır Ancak baĢta Hz. Muhammed olmak üzere peygamberlerine gayba ait bazı Ģeyleri bildirir. quot;Dilediğinden baĢka onun ilminden hiç bir Ģeyi kavrayamazlar.quot; ġiiler'e Göre: Gaybı bilmenin sadece kendi imamlarının hakkı olduğuna inanırlar (Gaybtan haber vermek Peygamberin hakkı değildir) Bu sebepden bazıları imamlarına ilahlık nisbet etmektedirler. RÂSULULLAH'IN ÂLĠ (EHLĠ BEYTĠ, TABĠLERĠ) Ehli Sünnet'e Göre: (En sahih kavle göre) Ġslam dini üzerine kendine tabi olanlardır. Bir rivayette Ümmetin en 73
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş muttaki olanlarıdır. BaĢka bir rivayete göre de Beni HaĢim ve Beni Abdul-Muttalip'ten mü'min olan akrabalarıdır. ġiiler'e Göre: Sadece damadı Alı ve onun bazı çocuklarıdır. Sonra onların oğulları, daha sonra da torunlarıdır ġERĠAT VE HAKĠKAT Ehli Sünnet'e Göre: ġeriat, hakikattir; hakikat, Ģeriattır. Resulullah ümmetinden hiçbir Ģeyi gizlememiĢtir. Bütün hayırları göstermiĢ ve tüm serlerden sakındırmıĢtır. Cenabı Hak quot;Bugün size dininizi tamamladım.quot; buyurmuĢtur. Dinin kaynakları Kur'an ve Sünnet'tir. Tamamlayıcı baĢka bir Ģeye ihtiyaç yoktur. Amel, ibadet ve Allah'a kavuĢmanın yolu vasıtasız olarak açıktır. Kulların hakikatini sadece Allah bilir. Peygamberden baĢka her Ģahsın sözü alınır veya reddedilir. Çünkü Peygamber masumdur. ġiiler'e Göre:ġeriat Peygamberin getirdiği ahkamdır. Ve sadece avam tabakası ile satıhcıları ilgilendirir. Halbuki Hakikat veya ilmi Hası Ehli Beyt'in imamlarından baĢkası bilemez. Onlar Hakikat ilmini veraset yoluyla nesilden nesile elde ederler Ve onların nezdinde sır olarak kalır imamlar hatadan masumdurlar ve amellerinin hepsi dindir. Onların her tasarrufu caizdir. Allah'a kavuĢmak vasıtasız (imamlar olmaksızın) tamam olmaz. Bu yüzden kendilerine verdikleri isim ve lakaplarda ileri giderek quot;Veliyyullah. Babullah. Hüccetullah. Ayetullah El-Masum vs.quot; gibi isimler verirler FIKIH (HUKUK) Ehli Sünnet'e Göre: Ehli Sünnet Kur'an ahkamına bütün dikkatleriyle inceden inceye bağlıdırlar. Kur'an ahkamını Peygamber'in sünneti açıklar. Resulullah'ın söz ve fiillerinden sonra sahabenin ve güvenilir (sika) tabiilerin 74
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sözleri de büyük ehemmiyet kesbeder. Çünkü bu tabaka Resulullah'a zaman bakımından insanların en yakınları ve ona en bağlılarıdır. Allah bu dini tamamladıktan sonra hiç kimsenin yeni ahkam getirmeye hakkı yoktur. Fakat tafsilatın anlaĢılmasında ve yeni meselelerin çözümünde Ġslam alimleri Kur'an ve Sünnet'in ıĢığı altında gayret sarfederler. Yoksa kendiliklerinden yeni Ģeyler getiremezler. Mutlaka ayet veya hadise dayanması gerekir. ġiiler'e Göre: Hukukta kendi imamlarına nispet ettikleri kendi kaynaklarına dayanırlar Kur'an ayetlerini Ümmet-i Muhammed'in galibiyetine muhalif olarak tevil ederler ve hukukta bunlara dayanırlar. Müctehid ve masum imamlarının yeni hükümler ihdas etme hakkı olduğuna inanırlar AĢağıdaki hususlarda ġii imamları yeni ahkam getirmiĢlerdir: 1 - Ezan, namaz vakitleri, namazın heyet ve keyfiyeti. 2 - Oruç vakitleri, orucu açma zamanı. 3 - Hac ve ziyaret iĢleri. 4 - Zekat meseleleri ve sarfolunacak yerler 5 –Miras Ehli sünnete muhalefet etmeye son derece dikkat ederler ve anlaĢmazlık dairesini geniĢletmeye özen gösterirler. VELA (BAĞLILIK) Ehli Sünnet'e Göre: Vela tam bağlılık demektir. Ehli Sünnet quot;Resul'e itaat eden Allah'a itaat etmiĢtirquot; ayeti gereğince Resulullah'tan baĢkasına vela göstermezler. Resulullah'ın dıĢında kalan her kese ġeriat kaidelerinin hükmüne göre bağlanırlar. Çünkü Allah'a isyanda kula itaat yoktur. 75
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġiiler'e Göre: Velayı imanın rükünlerinden biri olarak kabul ederler Onlara göre vela : Oniki imamı tasdik etmektir. Ehli beyte bu anlayıĢ içinde vela göstermeyen onlara göre iman vasfıyla vasıflanamaz Arkasında namaz kılınmaz. Farz zekattan kendisine verilmez Ancak kafirlere de verilen adi sadakalardan verilebilir TAKIYYE: (ĠNSANIN KORKUDAN ĠNANDIĞININ AKSĠNĠ SÖYLEMESĠ VEYA ÖYLE GÖRÜNMESĠ) Ehli Sünnet'e Göre: Ehli sünnete göre bir müslümanın diğer müslümanları sözüyle veya fiiliyle kandırması, aldatması caiz değildir. Çünkü Resulullah quot;Aldatan bizden değildirquot; buyurmuĢtur. Takıyye din düĢmanı kafirlerden baĢkasına yapılamaz caiz değildir. Bu da sadece harp esnasında olur. Çünkü harp hiledir. Müslümanın hak hususunda cesur ve doğru sözlü olması, riyakar, yalancı ve sahtekar olmaması tam tersine iyiliği emredip kötülükten nehyetmesi gerekir. ġiiler'e Göre: Takıyye ġiiler'in bütün fırkalarında mezheplerinin gereği olarak kabul edilen bir farzdır. Takıyye usulünü gizli ve açık olarak öğreniyorlar ve onunla amel ediyorlar. Özellikle de kötü Ģartlarda. Bu durumlarda kendilerine göre öldürülmeyi hak etmiĢ kimseleri medih ve senada mübalağa ederler. Kendi mezheplerinden olmayana küfür hükmü tatbik ederler. Onlara göre gaye her türlü vasıtanın mubah olmasıdır Bu insanlar yalan, hile ve iki yüzlülüğün bütün üsluplarını mubah saymaktadırlar Ġmamlarından rivayet ederler ki Ģöyle demiĢlerdir: -Takıyye benim ve babalarımın dinidir.- -Takıyyesi olmayanın dini yoktur.- Mutemet kitaplarından -Ġslam KurtuluĢ ve Seadetin Yolu- isimli kitabın 109 uncu sayfasında Ģunlar vardır - Mükellefin nefsinde yahut malında bir zarara girme ihtimali varsa veya umumi düzene bir halel gelecekse onun emri bilmarufu terketmesi vaciptir. Bu hüküm ġia'nın özelliklerinden biridir ve Takıyye diye isimlendirilir.- 76
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ĠMAMET VE DEVLET REĠSLĠĞĠ Ehli Sünnet'e Göre: Devleti, KureyĢ‟e mensup müslümanların arasından, seçilen halife idare eder. Ve halifede denklik yani akıllı, bilgili, salih olarak bilinmesi, emin olması ve bu mesuliyeti yüklenecek güçte bulunması gerekir. Müslümanlardan onu hal ve akd ehli seçer. Adaletle hükmetmez ise veya kitap ve sünnet ahkamını çiğnerse onu azledebilirler. Bütün müslümanların ona itaati gerekir. Ġdare külfet ve mesuliyettir, mükafat ve ganimet değildir. ġiiler'e Göre: Ġdare Hz Alı ve Hz Fatıma'nın çocuklarında veraset usulüyle devam eder. iĢte bu idare meselesi yüzünden ġiiler hiçbir idareciye halisane bağlanmazlar Çünkü inançlarına göre Patıma evladı olmayan idareci olama? Bu düĢüncelerinin tarihte gerçekleĢmemesi üzerine bu inançlarına Ric'at nazariyesini eklediler. Ric'atın manası- Son imamları olun EI-Kaim ahir zaman yerden çıkarak bütün siyasi hasımları secek ve ġia'ya diğer fırkalar tarafından tarih boyunca gasbedilen haklarını geri verecek.. 77
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ZEYDÎLER Hüseyn ibnu Ali'nin Ģehadetinden (h.61) sonra Tevvabun hareketi örgütlendi. Ümeyye ile Mücadelede yenik düĢtüler. Muhtar ibnu Ebi Ubeyd es-Sakafi (67), Muhammed ibnu Hanefiye' nin( 81) Ġmamlığını öne sürdü. Mehdilik, gaib imam, ric'at, beda' tezlerini iĢledi. Ali ibnu Hüseyn (94) zühd hayatını tercih etti. Oğlu Zeyd (80-122) ise Kral HiĢam'a kıyam etti. Ebu Hanife, Zeyd'i destekliyordu. Zeyd bir defasında Kral HiĢam'ı ziyaret eder. HiĢam O'nu bir cariye çocuğu olduğu halde hilafet istemekle itham eder. Ünlü cevabı Ģöyle oldu: quot;Annelerin hür veya cariye olmaları, insanların gayelerine ulaĢmalarına katiyyen bir engel teĢkil etmez. Ġsmail'in annesinin cariye olması Allah'ın Ġsmail'i Peygamber göndermesine ve O'nun Arapların ceddi olmasına ve yine quot;Hayrul-BeĢerquot; Muhammed a.s‟ın O'nun sulbünden gelmesine engel omadı. Bir de kalkmıĢ bana, Fatıma ve Ali'nin oğulları olduğum halde böyle konuĢuyorsun.quot; KiĢiyi korku yıldırır ve değerini düĢürür. Hürler de, savaĢmayı hoĢ karĢılamayanlar da böyledir zaten. Harpten kaçarken arkasından vurulan, aĢırı sevgiden Ģikayet eder. Kılıçların ve Mızrakların uçları onu delik deĢik edip dağıtır. Artık bir kimse için, ölümde bir rahatlık vardır. Kaldı ki herkesin baĢına ölüm gelecektir. Allah onun baĢına bir devlet kuĢu kondursa bile, O, düĢmanın bıraktığı ganimetleri terkederek kül gibi savurur. 78
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Kufe'ye geçip isyan için nabız yoklar. KardeĢi Muhammed Kufe'lilere güvenilemeyeceğini söyler. Ebu Hanife 30.000 dirhemle O'na yardım eder. Ġsyanını Peygamber'in Bedr'deki çıkıĢına benzetir. Kendisine bey'at eden 15.000 kiĢi ile HiĢam'ın Kufe- Basra valisi Yusuf ibnu Ömer es-Sakafi(127) ye karĢı ayaklanır. HiĢam'ın casusları, Zeydin taraftarları arasına fitne sokarlar. Zeyd ilk iki halifeye tan etmeyince ondan ayrılırlar. O'nun kıyamı Hüseyn'in katilleri ve Harra gününde Medine'yi mancınıklarla ateĢe verenlere karĢıdır. Ayrılanlar Rafızi diye anılacaklardır. Az sayıda insanla son nefesine kadar çarpıĢır. ġehidimizin cesedi kabrinden çıkarılıp idam edilerek yakılmıĢtır. Selam olsun O'na. Oğlu Yahya savaĢtan kurtulur. Horasan'a geçer. Orada yakalanarak Cüzran' da öldürülür.(125) Tarih içinde Zeyd taraftarları fırkalara ayrıldılar: Carudiyye, Süleymaniyye=Ceririyye, Betriyye. Abbasiler döneminde Yemen'de ayaklanırlar. Kuzeyde Taberistan'da Zeydi hanedan el-UtruĢ'un vafatına kadar (305) hüküm sürerler. Güney'dekilerin varlığı bugüne kadar geldi. Kasım ibnu Ġbrahim er-Ressi ve torunu el-Hadi'l- Hak zamanında fikri geliĢimlerini tamamladılar. 6. yy.da sınırları Tihame'ye kadar uzandı. Sonra Osmanlı egemenliğine girdiler. Bugünkü Yemen'in Resmi mezhebidir. 79
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Zeydilerin GörüĢleri: Allah'ın Ġmam'ın Ģahsında tecellisini, tamamıyla akliyeci bir manada, sadece ilahi quot;hidayetquot; ile tahdit ederek, ilahi bir kısmı nurun mucizevi surette, muayyen bir Ali-oğlu Ģahsına akıĢını reddederler; imamların Ģehid olmaları bunlarca, daha çok siyasi anlamda, sonunda insanoğlunun kılıcı ve Allah'ın yardımı ile Ali oğullarının hakimiyeti hedefine ulaĢmak için yeniden tekerrür eden tecrübeler olarak telakki olunur. Kendi içlerinde de zuhur eden, avdedinden sonra kıyametten önce devletini kuracak olan Mehdi'ye intizara yönelik çeĢitli inançlarla baĢarılı olarak mücadele etti. Gulat'ın hululcu düĢüncesiyle Zeydiler de Ġmamiler de mücadele ettiler. Zeydiler açısından 246/860 da vefat eden Kasım ibnu Ġbrahim ibnu Tabataba el-Rassi, bir dini devlet kurmak için akıdevi ve hukuki temelleri tesbit etmiĢ ve bunu onun torunu Yahya ibnu Huseyin 288/901 de Yemen'de gerçekleĢtirdi. O'nun talimatı kısmen Hazer denizi sahilinde daha önce 250/864 de kurulmuĢ olan Zeydi devletinde de kabul olunmuĢtur. Zeydi gayretlerinin sonucu olarak 250/864 den beri Taberistan ve Deylem'de 288/901 den itibaren ise, Yemen'de, birbirlerinden uzaklıkları sebebiyle elbette ne bir birliğe, ne de beraberliğe sahip olabilen, küçük hükümdarlıklar teĢekkül etti. Müstakil devlet haline gelemiyen, buna mukabil genellikle halifeler devletinde haiz oldukları büyük nufuzla bu mahrumiyetlerini telafi eden Irak Zeydileri ise, mesela takiyeyi veya kitman'ı daha ciddiyetle tatbik etmek suretiyle oradaki Ģartlara uymak zorunda kaldılar 80
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Zeydi Süleyman ibnu Cerir aynı zamanda Kaderiye'dendi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ismen birini tayin etmedi. Bahsettiği vasıfları taĢıyan kiĢi ise Ali'dir. Ali ile gelen ilim özel değil kisbidir. (kazanılarak elde edilir) Ġmamların ismet vasfı yoktur. Cemel ve Sıffın da iki taraftan biri mutlak haksızdır. Ġmam, Haşimi olmalıdır. Hasan ya da Hüseyn soyundan olabilir. Ġmametini açıkca ilan etmesi gerekir. Bizzat babasının Ġmam olmadığını söylemiĢtir. Mefdul görüĢünü ortaya attı. Ali'nin daha üstün olması Ebu Bekr'in hilafetini geçersiz kılmazdı. Büyük Günah iĢleyenler hakkında Mu'tezile ve Hariciler gibi düĢünür. el-Mecmuu'l-Fıkh kitabı Ġmam Zeyd' e nisbet edilir. Fıkıhlarında Mestler üzerine mest caizdir. Herkesin ardında namaz kılarlar. Mut'a yasaktır. Ehli Kitab' ın kestiği yenir. 81
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Şia Tarihi Üzerine Kronoloji 11 Hz.Fatıma Rasul'den 95 gün sonra vefat etti. 40 19 Ramazan Ali ibnu Ebi Talib Ģehid edildi 41 Hasan ibnu Ali Hilafet‟ten çekildi 50 29 Safer Hz. Hasan sütle zehirlendi. 61 10 Muharrem Kerbela Katliamı 95 12 Muharrem Zeynelabidin Ali ibnu Hüseyn zehirlenerek öldürüldü. 101 24 Receb Muhammed Bakır zehirlenerek öldürüldü 121 1 Safer Zeyd ibnu Ali 40 yaĢında Ģehid edildi 125. Yahya ibnu Zeyd Ģehid edildi 132 Abbasiler Dönemi 133 Ġsmail ibnu Ca'fer'in ölümü: Bir kısım ġiiler O'nun oğlu Muhammed'i imam tanıdılar. 148 Cafer ibnu Muhammed zehirlenerek Ģehid edildi. 150 Ebu Hanife'nin ölümü 170 16 R.evvel Musa Kazım öldü 179 Malik ibnu Enes öldü 182 Ebu Yusuf'un ölümü 189 Muhammed ibnu Hasan eĢ-ġeybani öldü 202 30 Safer Ali Rıza zehirlenerek Ģehid edildi 204 Ġmam ġafii'nin ölümü 232 Hasanu'l-Askeri'nin doğumu 241 Ahmed ibnu Hanbel'in ölümü 254 3 Receb Ali ibnu Muhammed Nakiy'in ölümü 255 15 ġaban Muhammed el-Mehdi'nin doğumu 260 8 R.evvel Hasan el- Askari öldü 328 15 ġaban 73 yıllık Gaybet‟in sonu 82
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Şia’nın Kur'an’ı Tahribi ġeyh Saduk'un Kitablarından Risalutül-İtikaadatul- 101 İmamiyye: quot;Kur'an hakkındaki itikadımız Ģudur: Allah'ın kelamıdır. O'nun tarafından indirilmiĢtir. O'nun sözüdür. O'nun Kitabıdır ve Ģüphesiz önünden de bir batıl gelmez sonundan da. Hüküm ve hikmet sahibi, herĢeyi bilen Allah tarafından indirilmiĢtir ve Ģüphesiz O gerçek kıssadır ve Ģüphesiz o herĢeyi açıklayan sözüdür, Ģaka değil ve kutlu, ulu Allah onu söylemiĢtir, indirmiĢtir ve Rabbi, onu koruyandır, o sözle seyleyendir.quot; quot;Ulu Allah'ın Peygamberi Muhammed'e, Allah O'nu ve soyuna rahmet etsin, esenlikler versin, indirdiği Kur‟an, Ģüphesiz cildin iki kapağı arasında mevcud bulunan ve halkın elinde olan Kur'andır, bundan daha fazla değildir. Surelerin halk katında sayısı 114 dür. Bizce ed-Duha ile eĢ- ġerh bir suredir, KureyĢ ile el-Fil bir suredir, Bize onlarca Kur'an bundan fazladır diyen yalancıdır.quot; et-Tabressi: quot;Kur'an'da fazlalık yoktur , noksana gelince: Bazıları tağyir ve noksan olduğunu rivayet etmiĢlerse de ashabımızın mezhebi, bunun hilafınadır. Seyyid Murtaza Alemul-Huda, Mesailu't-Tarablusıyyat'ta bunu etraflıca anlatmıĢtır. Kur'an, Mucizeyi Nebeviyye'dir, Ģer'i bilgilerin kaynağıdır, dini hükümlerin mehazıdır. Bilginler, i‟rabında kıraatına, hatta ayetlerinde ve harflerin sayısında büyük bir titizlikle incelemede bulunmuĢlardır. Gene Seyyid Murtaza, Kur'an'ın Rasulullah zamanında toplanmıĢ ve tertib edilmiĢ bulunduğunu, tedris edildiğinde ezberlendiğini Hz. Rasul‟e okuyup hatmettiklerini bilmekteyiz ki bütün bunlar bize Kur'an'ın toplanmıĢ ve tertib 101 Ethem Ruhi Fığlalı ,Ank.Ġlah.141.Kitab sh.98-99 83
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş edilmiĢ olduğunu isbat eder. Kur'an‟da noksan ve ziyade bulunduğu dair hadislerin sıhhatine inanmamıza imkan yoktur. Kur'an'ı Mecid'de ait bütün bilgiler asrı saadetten 102 itibaren malum ve mazbutturquot; 103 ġii Külliyat Üzerinde Usul EleĢtirisi quot;Mutahhari, quot;İslam Düşüncesinin Arıtılmasıquot;na iliĢkin konuĢmasında, hadislerin Kur'an'ı Kerim'e vurulması, ölçütünün önemini ve bu ĢaĢmaz ölçüte yalnızca Ġslam'ın sahip olduğunu belirtmekte idi. ġii çevrelerde, özellikle Ehli Beyt yolu ile gelen rivayelere öncelik tanındığından, hadis sayısı ve dolayısıyla uydurma hadis sayısının daha az olabileceği düĢünülebilir. Kasdedilen Ehli Beyt imamlığı denen Oniki Ġmam'a tabi olanlardır. Batıniler ise Kur'anı Kerim'in zahir anlamını elden yitirdiklerinden ve dolayısı ile yine Kur'an ölçütüne vurulmayan uydurma rivayetlere kapıldıklarından bu hesaptan hariçtirler. Ancak, bu demek değildir ki On iki Ġmam Mezhebi Hadis Külliyatı‟nda yer alan bütün hadisler doğrudur, uydurma değildir. Aklı bir yana bırakanlar ve ġii Selefisi olanlar, özel adları ile Ahbariler, Oniki Ġmam Mezhebi çerçevesinde de, Kur'an‟ı Kerim'in düĢünülerek ve akıl kullanılarak anlaĢılmasını önlemeye ve bunun yerine Kur'an‟ı Kerim'in ancak Kur'an ölçütüne vurulmaksızın kabul edilen haberler aracılıyla anlaĢılabileceği inancını yerleĢtirmeye kalkıĢtılar. ġehid Mutahhari, bu akım hakkında, özetle, Ģu bilgiyi verir: quot;Dört asır kadar önce ġiiler arasında Ahbarilik akımı meydana geldi . Bugün bu akım mensuplarının sayısı çok azdır, ancak bu akım iki üç asır kadar etkili olmuĢ, nice mücadele ve kann dökmelere yol açmıĢtır. Ahbarilik akımının karĢıt noktası ise Ġçtihaddır. Ahbariler, ictihad ve taklid bid'attır derler, sadece haberlere, 102 /Mecmuau‟l-Beyan, Mukaddimesi 103 Hatemi, H./Temel Kaynaklardan Yararlanmada Yöntem, sh.82-86 84
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş rivayetlere baĢvurulmasını caiz görürlerdi. ġii hadis bilginleri de eldeki bütün rivayetlerin güvenilir olmadığını ve bunların bazı bölümlere ayrılmak gerektiğini söylemiĢlerdir. Ahbariler ise bütün rivayetlerin sahih olduğunu iddia etmiĢler, özellikle Sünni Mezhebi'nde sahih sayılan hadis kitaplarına karĢı bazılarının söylediği gibi, bunlar da dört Ģii temel hadis kaynağının birinde yer alan rivayetlerin hiçbirisine itiraz edilemeyeceğini söylemekte idiler. Mutahhari açıkca hiçbir yuvarlak söze baĢvurmaksızın Ģöyle der: quot;el-Kafi'de ve diğer kitaplarda öyle rivayetler vardır ki bunların muhtevasına baktığımızda bozuk olduklarını, uydurma olduklarını anlarız. Bir kısmının da senedi zayıftır. el-Kafi'de vardır, yer almaktadır diye her rivayet doğrudur mu diyeceğiz? Müctehidler quot;Hayır, böyle diyemeyiz, binlerce yalancı ve hadis uydurucu vardırquot; derler. Abdulkerim ibnu Ebi'l-Evca adındaki hadis uydurusu “dört bin uydurma hadis karıĢtırdım” demiĢtir. Yine Mutahhari der ki: quot;Müctehidler, quot;Tarih'te bunca hadis uydurdular ve kendi yararlarına hadis uyduran akımlar var olduktan sonra nasıl olur da her rivayet her hadis doğrudur diyebiliriz?quot; diye düĢünürler. Kendisi de önemli bir kiĢi olan Yunus ibnu Abdurrahman, gerçek ve sahih bildiği bütün hadis ve rivayetleri toplayarak bir derleme meydana getirdi. Bu kitabı Ġmam Rıza'nın huzuruna götürdü ve quot;Atalarımızdan gelen bütün rivayetleri topladımquot; dedi. Ġmam, bunlardan çoğunu çizerek quot;bu çizdiklerim yalandırquot; buyurdu. Ahbariler bütün bu delillere kulak vermediler. Haber ve rivayetlerde ahmakca bir taassup göstermekte direndiler. Ġctihad taraftarlarının akla verdikleri önemi eleĢtirerek quot;akıl yanılır, biz bir hadis gördüğümüzde aklımız yüz kez bu hadisin doğru olmadığını haykırsa bile, biz senin bu iĢe karıĢmaya hakkın yoktur demeliyizquot; derler. Bu ise doğrudan doğruya Hristiyanların sözüdür. Hristiyanlar, quot;aklın din alanında söz hakkı yokturquot; derler. 85
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hz. Ġsa'nın Tanrı olduğunu, Tanrı'nın tek ve aynı zamanda üç olduğunu söylerler. Bunun akla sığmadığını söyleyenlere ise, aklın bu konuda müdahale hakkı olmadığını ileri sürerler. ĠĢte Ahbariler de böyle bir tutum takındılar, Ġsrailiyyat aktarıcılarının ve hadis uydurmada garaz sahiplerinin uydurup ellerine tutuĢturmuĢ oldukları her uydurmaya sarıldılar. Anılması utanç verici rivayetler uyduruldu. Müçtehidler olmasa idi, bu Ahbarilik akımının elinden çok çekeceğimiz vardı. Bunlar, Kur'an'ı Kerim'in ilahi Kitap olduğunu, vahya dayandığını inkar edemedikleri için, quot;Kur'an insan anlayıĢının üzerindedir. Kur'an'ı Kerimi ancak Ġmamlar anlayabilir. Kur'an sadece onların anlaması için indirilmiĢtir. Biz ise sadece onlardan rivayetlerini okuyabilirizquot; dediler. Böylece, Kur'an‟ı Kerim'in dıĢ anlamlarını huccet olmaktan , delil ve kaynak olmaktan fiilen çıkardılar. ġarap ve kumarın haram oluĢu için bile Kur'an‟ı Kerim hükmü ve beyanı ile yetinmeyip bu konuda rivayet aradılar. Ġctihadı tamamen reddettiler. Hatta Kur'an‟ı Kerim'in bazı ayet ve surelerin aslında baĢka türlü nazil olduğunu ileri süren uydurma rivayetler gördüklerinde tashih ettikleri bir Kur'an‟ı Kerim basmaya bile kalkıĢtılar. Merhum Ayetullah Burucerdi bunu haber aldı ve derhal basılmasnı önledi. Bu Ģekilde Kur'an‟ı Kerim'in tahrif edilmediğini ileri süren müslümanların kendi aralarında bu yeni Kur'an metnine bakınquot; diyeceklerdi. Bu Ahbariler, quot;Kur'an'ı Kerim'i okumayınquot; demediler, quot;Okuyun, öpün, ancak anlamayın!quot; dediler. Kur'an‟ı Kerim'i tefsir etme Ģevkini kırdılar. Sahih ve zayıf rivayetlerini ahmakca bir taassup ile aynı değerde saydılar. Mutahhari, daha sonra, Ahbarilik akımının , Safeviler ile sıkı ve samimi iliĢkileri olduğu sırada Batı devletlerinin Ġran'a aĢıladıkları bir akım olması ihtimalini Ayetullah Burucerdi'den nakletmektedir. Olabilir. Bugün de nitekim özellikle Sünni çevrelerde pratik olarak aynı sonuca varan akımlar desteklenmekte ve güçlendirilmektedir. 86
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Sünni Kitaplardaki Şii Raviler: Bazı cahiller ehli sünnet mensuplarının Ģii ravileri dıĢlayarak onlardan hadis almadığını, onların rivayetlerinde de bazı gerçeklerin mevcut olabileceğini söylüyorlar. AĢağıda ismi geçen raviler, ehli sünnet hadis kaynaklarında kendilerinden hadis alınan ravilerdir. Bununla beraber bu raviler, bugünkü manada yalan söylemeyi din edinmiĢ sapık ġii-Rafızilerden değildir. Onların Ģialığı sadece Ali r.a. taraftarlığından ibarettir. Ehli sünnet hadis ulemasının bidat fırkalarından hadis alma konusundaki Ģartı, bidatlerine davet eden kimseler ve yalanı caiz gören kimseler olmamalarıdır. AĢağıda ismi geçen ve ġiiliğe nisbet edilen ravilerin bazısı süka=güvenilir, hatta bazıları hadiste imamdır. Genelde Ġbni Kuteybe‟nin el Maarif(s.444) adlı eserinden aldık; 1- Atiyyetul Avfi 2- Ali bin Zeyd Bin Cüdan 3- Eban ibnu Tağlib 4- Ġbrahim ibnu Yezid 5- Ebu Abdullahi‟l-Cüdeli -aĢırı rafizilerdendir 6- Ahmed ibnu Mufaddıl 7- Ġbrahim en-Nehai 8- Ġsmail ibnu Eban 9- Ġsmail ibnu Huleyfe 10- Ġsmail ibnu Zekeriyya 11- Ġsmail ibnu Abdurrahman 12- Ġsmail ibnu Musa 13- Ebu Hamza Sabit' es-Sumali 14- Seleme bin Kuheyl 15- Süveyd ibnu Ebi Fahite 16- Cabir ibnu Yezidu'l-Cufi -aĢırı rafizilerdendir 17- Cerir ibnu Abdilhamid 18- Cafer ibnu Ziyad 19- Cafer ibnu Süleyman 20- Haris ibnu Hureyra 87
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 21- Habib ibnu Ebi Sabit 22- Hakem ibnu Ubeyde 23- Hammad ibnu Ġsa 24- Halid ibnu Muhalled 25- Ebul Haccac ibnu Ebi Avf 26- Zubeyd ibnu Haris 27- Zeyd ibnu Hubab 28- Salim ibnu Ebi‟l-Ca'd 29- Haris el-A‟ver 30- Sa‟sa Bin Suhan 31- Esbağ bin Nebate 32- Ebu Sadık 33- Habbe Bin Cuveyn 34- Tavus 35- Süleyman el-A‟meĢ 36- Ebu Ġshak es-Sebii 37- Mansur bin Mutemir 38- Süfyan es-Sevri 39- ġube bin Haccac 40- Fıtr bin Halife 41- Hasen bin Salih 42- ġüreyk 43- Ebu Ġsmail el-Mellai 44- Muhammed Bin Fudayl 45- Veki Bin el-Cerrah 46- Humeyd er-Ruasi 47- Fadl Bin Dükeyn 48- el-Mesud el-Asgar 49- Ubeydullah Bin Musa 50- Abdullah Bin Davud 51- HüĢeym 52- Süleyman et-Teymi 53- Avful Arabi 54- Cafer ed-Dubei 55- Yahya bin Said el-Kattan 56- Ġbni Lehia 57- HiĢam bin Ammar 58- Maruf el-Kerhi 88
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 59- Abdurazzak 60- Mamer Bin RaĢid 61- Ali bin Cad 62- Haris ibnu Abdullah HALĠDĠ BAĞDADĠ „NĠN, BĠR ġĠA ALĠMĠ ĠLE MÜNAZARASI ġii mezhebini kuvvetlendiren meĢhur ġii alimlerinden, çok talebesi bulunan Ġsmail KaĢî, Halid-i Bağdadi ile uzun ve çetin münakaĢa ve mubaheseye giriĢti. Sonunda KaĢi, bütün talebesinin önünde mahcub oldu. Yenildiğini bildirmemeye çalıĢıyor, talebesinin gözü önünde o duruma düĢmek istemiyordu. Sonuçta mahcup oluyor, siliniyordu. Ehli sünnet‟in hak olduğu güneĢ gibi meydana çıkıyor, bozuk itikat zulmetleri dağılıyordu. Sonunda söyleyecek tek söz bulamayıp, sustu. Halid Bağdadi birçok ġii tefsir kitapları okumuĢ, Kur'an-ı Kerim'in birçok ayet-i kerimelerinin ġiiler tarafından değiĢtirilmiĢ olduğunu, tahrif edilmiĢ bulunduğunu görmüĢtü. Mesela: quot;Bedir gazasındaki esirleri salıverdiğin için Allahü Teala seni afveyledi.quot; ayeti kerimesini, Hz. Ebu Bekr'i Sıddık (R.A) hakkındadır, Ģeklinde tefsir eylemiĢlerdir. Bağdadi, Ġsmail KaĢi‟ye hitaben, peygamberlerin masum olması hakkında ne dersiniz? diye sordu. KaĢi bütün peygamberler masumdur, günah iĢlemezler, dedi. Halid Bağdadi dedi ki, “peki Allahü Teala'nın: quot;Bedir gazasındaki esirleri salıverdiğin için Allahü Teala seni affeylediquot; ayeti kerimesinde af söylendiğine göre, günah iĢlenmiĢ demektir, 89
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş manasına geliyor. Halbuki peygamberlerdeki günah olan bir iĢ meydana gelmemiĢtirquot; deyince KaĢi, “bu ayeti kerime Ebu Bekr'i (R.A) azarlamaktadır, onun hakkındadır. Peygamberimiz (SAV) hakkında değildir,” dedi. Halidi Bağdadi; quot;Ey ġia taifesi: Eğer sizin dediğiniz gibi ise, Allahü Teala Sıddık'ı Azam'ı (R.A) affeyledim, buyuruyor da, siz niçin affet miyorsunuz?quot; deyince, KaĢi hiç bir cevap bulamayıp sükut etmiĢtir.104 104 ReĢahat aynel hayat 90
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş TASAVVUF ĠLE ġĠĠLĠK ARASINDAKĠ BAĞ Ġslâm'ın ilk asrında Araplar arasında tasavvuf diye bir olayın bulunmadığı, böyle bir Ģeyin ikinci asrın ortalarına doğru baĢladığı ve ilk temsilcilerinin acemler olduğu bir gerçektir. Nitekim Ġslâm tarihinde tasavvuf akımının bariz temsilcileri olan mesela KuĢeyri, Kelabazi, Suhreverdi, Gazali, Bistami, et-Tûsi, Tebrizi, Celaleddin-i Rûmi ve Muhasibi gibi kiĢiler de acem (Ġranlı) olduğu bir vakıadır. Bu da ister istemez tasavvufun Ģiilikle bağlantısı meselesini gündeme getirmektedir. Bunu aydınlığa kavuĢturmak için tasavvuf ile Ģiilik arasındaki bağla ilgili bilgileri Abdurrahman Abdulhalik'in kitabından buraya almayı uygun gördük. ĠLK TASAVVUFÇULAR VE ġĠĠLĠKLE ĠLĠġKĠLERĠ Dr. Kâmil Mustafa eĢ-ġeybî quot;es-Sılatu Beyne't- Tasavvuf ve't-TeĢeyyu'quot; adlı kitabında Ġslâm'da sofu adını alan ilk üç kiĢinin Cabir Ġbn Hayyan, Ebu HaĢim el-Kûfî ve Abduk es-Sûfî olduğunu belirtmektedir. Cabir Ġbn Hayyan, Caferi Sadık'ın öğrencisi veya kölesiydi. ġia Cabir Ġbn Hayyan'ın ġia'nın büyüklerinden ve imam adına konuĢan anlamında Bab olduğunu kabul ederler. ġiilikle ilgili kitaplar yazdığını söylerler. Zühdde özel bir ekolü olmuĢtur. Ġhbaru'l-Ulema bi Ahbari'l-Ulema kitabının yazarı el-Kıftî Cabir Ġbn Hayyan'ın bir çok felsefi bilgilere sahip bulunduğunu, Haris el-Muhasibi, Sehl Ġbn Abdullah et-Tusteri gibi tasavvufçuların yolu olan batın ilmi yolundan gittiğini söyler. Bu adam kimya ilminde çok mahirdi. Ġkinci adam olan Ebu HaĢim el-Kûfi ise Remle'de tasavvufçular için ilk defa tekke inĢa eden kiĢidir. Rahipler gibi yünden uzun elbise giyer, hıristiyanlar gibi hulul ve ittihadı savunurdu. Ne varki hıristiyanlar hulul ve ittihadı 91
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sadece Hz. Ġsa için kabul ederken Ebu HaĢim el-Kûfi bunu kendisi için iddia etmiĢtir. Ebu HaĢim'le ilgili söylenenlerden anlaĢılıyor ki hakkında haberler azdır. Bununla beraber bu haberler, Cabir Ġbn Hayyan'a dair haberler kadar yekun oluĢturmaktadır. Ebu HaĢim, Cafer es-Sadıkın, yani Cabir Ġbn Hayyan'ın çağdaĢıydı. ġia onu tasavvufun mucidi (babası) olarak adlandırır. Cafer es-Sadık'ın onun hakkında Ģöyle dediğini naklederler: quot;Akidesi gerçekten bozuktur. Tasavvuf adında bir mezhep uydurmuĢ ve çirkin akidesi için yol yapmıĢtır.quot; Tabii ki bu söylenenler, tasavvufun bir ġii'nin eseri olduğunu nefyetmek içindir. Üçüncü adam olan Abduk es-Sûfi ise, Kûfe'de kurulmuĢ yarı ġii yarı tasavvufi bir fırkanın kurucusu olduğu kaydedilmektedir. quot;Sufiyyequot; kelimesi Muhasibi ve Hafız'ın eserlerinde bu fırkanın adı olarak kullanılmıĢtır. Abduk es- Sufi zahid ve münzevi bir kiĢi olup hicri 210 yılında Bağdad'da ölmüĢtür. Sofu adı verilen ilk kiĢi olarak bilinir. O tarihlerde bu isim Kufe'de bazı ġiiler ve Ġskenderiye'de bazı isyancılar için kullanılırdı. Abduk, BiĢr Ġbn el-Haris el-Hâfî ve es-Serî es-Sakati'den önce büyük Ģeyhlerdendi. Dünyanın tümüyle haram olduğu ve adaletli imamların gittikleri yoldan gitmek gerektiği ve azık dıĢında ondan bir Ģey almanın caiz olmadığını iddia eden zındık bir fırkanın lideri olduğu, adaletli bir imam olmadan dünyanın helal olamıyacağı, ehli ile muamelenin haram ve azık miktarı dıĢında dünyadan bir Ģey almanın caiz olmadığı düĢüncesini savunan bir fırkanın reisi bulunduğu belirtilmiĢtir. Abduk isminin, aslında Abdulkerim olduğu ve torunu Muhammed Ġbn Abduk'un da ġia'nın önde gelen kiĢilerinden bulunduğu belirtilmiĢtir. Böylece Abduk'un Kûfe'de yayılan ve zühdle karıĢık ġiilik'ten kaynaklanan değiĢik yönleri Ģahsında toplayan bir kiĢi olduğu anlaĢılmaktadır. 92
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Netice olarak, yeni araĢtırmacıların sûf (yün) kelimesinden geldiğine kesin gözüyle baktıkları sûfî kelimesinin, ilk olarak Kûfe'de kullanıldığı anlaĢılmaktadır. Çünkü Kûfe'de bütün zahidler yün giymiĢlerdir. Tasavvuf da sûf kelimesinden türemiĢtir. Yün giymenin de ġiiliğiyle, Hz. Ali soyundan gelen imamlara haksızlık yapanlara karĢı kılıç, söz ve nefretle, muhalefeti ve savaĢlarıyla meĢhur Kûfe ortamında ortaya çıktığı anlaĢılmıĢtır. Bütün bunlar ilk kaynaklarında ve temellerinde tasavvufun ġiilikle bağlantılı olduğunu göstermektedir. 105 105 Kamil Mustafa eĢ-ġeybî, es-Sılatu Beyne't-Tasavvuf ve't- Teseyyu', 272, kitabından naklen, Kâmil Mustafa eĢ-ġeybi'nin kendisi ġii'dir. 93
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġĠĠLĠKLE TASAVVUFUN ORTAK YÖNLERĠ Tasavvuf akımlarına ve ġia mezhebinin gerçeklerine vakıf olan bir insan ikisinin yaklaĢık olarak aynı kaynaktan kaynaklandığına, neticede aynı gayeyi güttüklerine ve her iki taraf mensuplarının taĢıdığı inanç ve hükümlerin genelde ortak olduğuna Ģahit olur. ĠĢte bunlardan bazıları: a- Özel ilimler iddiası: ġia'nın diğer müslümanlardan farklı olduğunu iddia ettiği Ģeylerin baĢında kendilerine mahsus ve diğer insanlarda bulunmıyan birtakım ilimlere sahip olduklarını söylemeleri gelmektedir. Bu ilimleri bazan Hz. Ali'ye nisbet ederler. Çünkü onlara göre Hz. Ali dinin sırlarına sahiptir ve diğer müslümanlara açmadığı bilgileri Hz. Peygamber ona açmıĢtır. Bazan Hz. Fatıma ve Hz. Ali'nin çocukları imamların ilimlerine sahip olduklarını, bu imamların gaybı bildiklerini, hata ve unutmaktan masum bulunduklarını, Ġslâm'ı imamların yolu dıĢında kimsenin anlıyamayacağını, Kur'ân sırlarının ve din hakikatinin sadece imamlarda bulunduğunu iddia ederler. Bazan da quot;Fatıma Kur'ân'ıquot; adını verdikleri özel bir Kur'ân'a sahip bulunduklarını ve bunun müslümanların elindeki Kur'ân'ın üç katı kadar olduğunu106, bugün müslümanların elinde bulunan Kur'ân'dan onda bir tek harfin bulunmadığını ileri sürerler. Bazan da bütün ilimlerin içinde yazıldığını iddia ettikleri bir deri olan Cefr'e107 sahip olduklarını iddia ederler. Bazan da sadece kendilerinin sahip olduğu ve baĢka hiçbir kimsede bulunmıyan dini bilgilere sahip olduklarını 106 el-Hâc Mirza el-Hâirî el-Ahkâfî, ed-Din Beyne'Ģ-Sâil ve'l-Mucîb(89) 107 Birtakım müslümanların cifir hesabı dedikleri ve ona dayanarak bazı hesaplar yaptıkları bu cefr'dir. ġia'nın saçma bir anlayıĢı olduğu görülmektedir. 94
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş iddia ettikleri gibi, Kur'ân âyetlerinin gerçek tefsirine kendilerinin sahip olduklarını söylerler. Hatta yüce Allah'ın Hz. Muhammed'i tenzil (Kur'ân harfleri) ile Hz. Ali'yi de te'vil (yani tefsir) ile gönderdiğini ileri sürerler. 108 Tasavvufçular da aynı yolu izlemiĢlerdir. BaĢka insanlara karĢı övündükleri ve dillerine doladıkları Ģeylerin baĢında, ancak kendilerinin muttali oldukları ve tarikata mensup olmıyan baĢka insanların elde edemiyeceği ledunnî birtakım bilgilere sahip olduklarını iddia etmeleri gelir. Diğer müslümanların, hatta ilimleri yanında bizzat peygamberlerin ilimlerini hor görürler. Mesela meĢhurlarından Ebu Yezid el- Bistami Ģöyle diyor: quot;Peygamberlerin sahilinde bekledikleri bir denize daldık.quot; Yine Ģöyle devam ediyor: quot;Ġlminizi ölülerden aldınız, biz ise ilmimizi ölmiyen diri (Allah)'dan aldık. Biriniz, falan bize filandan nakletti, der. Hani falan filan derseniz, öldü derler. Biz ise kalbim bana rabbimden nakletti, deriz.quot;109 Bu Ģekilde tasavvufçular kendilerinin keĢf ve ledunni ilim sahibi olduklarını, peĢlerinden gidenlerin onlardan alıp yararlandığını iddia ederler. Hatta Ģeyhten ledunni ilmi alması için müridin kalbini Ģeyhin kalbine bağladıklarını, Ģeyhin de ledunni ilimleri Rasûlullah'tan alması için müridin kalbini Rasûlullah'a bağladığını söylerler.110 Tasavvufçular, Kur'ân ve hadisin batınî tevillerini özel ilimlerinin kaynağı yapmıĢlardır. Çünkü bazan bu te'vili Allah'tan aldıklarını, bazan melekten aldıklarını, bazan da ilham olduğunu iddia ederler. Aynı Ģekilde batın ilimlerini Kur'ân'daki mukattaa harflerin sırlarını bilmeye, yahut 108 en-Nevbahtî, Firaku'Ģ-ġia, 38, 109 Bakınız, et-Tasavvufu'l-Ġslâmî, 77 110 Günümüzde de birtakım tarikat mensuplarının yaptıkları rabıta bundan baĢka bir Ģey değildir. 95
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hızır'dan almaya, hatta bazan doğrudan doğruya levhi mahfuzdan telakki etmeye nisbet ederler. ġia da imamları için aynı Ģeyleri iddia etmiĢtir. Onların gaybı bildiklerini, bilgileri dıĢında bir yaprak bile düĢmediğini, ezelden ebede kadar bütün olayların bilgileri dahilinde meydana geldiğini iddia ederler. Tasavvufçular da aynı Ģeyleri kendileri için söylerler. Aktab ve Ebdal'in görevlerinin baĢında da bunların geldiği bilinmektedir. Bu Ģekilde batın Ġlmi konusunda ġia akidesi ile tasavvuf akidesi ortak olmaktadır. ġia, imamları hakkında “unutmaz ve hata etmez” derler. Hak ederek, vehbi, ihtisas ve ictiba yolu ile elde ederek Allah nezdinde makamlara sahiptirler. Bu imamlar hakkında aĢırılığa giderek bütün anlamlarıyla ilah kelimesinin taĢıdığı mânâda ilahlar ve rabler sayarlar. Kainatın bütün zerrelerinde tasarruf ederler, dilediklerini cennete, dilediklerini de cehenneme sokarlar. Ġsmailiyye ve Nusayriyye'de olduğu gibi kimi Rafiziler Allah'ın ruhunun imamlara hulul ettiğini söylerler. Kimileri de onların mertebesini peygamberler ve bütün meleklerin mertebesinden üstün tutarlar. Mesela kitabında Humeyni Ģöyle der: quot;Ġmamlarımız öyle bir makamdadırlar ki ona ne mukarreb melek ne de gönderilen peygamber ulaĢabilir. Ġmamlar bu kainat hakkında kararlar verirler.quot;111 111 Bakınız, Ayetullah el-Humeynî, el-Hukumetu'l-Ġslamiyye, 54. Humeyni'den önce Kazımeyni-i Burucerdi'nin yazdığı Cevahiru'l- Velaye, kitabında bu ifadelerin yeraldığı görülmektedir. ĠrĢad-ı Deylemî kitabı bunları nakletmektedir. ġu sözlere bakalım: quot;Hz. Rıza semaya buyurdu: Kıyamet günü âhir zaman peygamberinin ve masum imamlar olan onun çocuklarının Ģefaatine muhtaç olmıyacak melek-i mukarrab ya da peygamber-i mürsel veya mümin kalmıyacak. Dünyada nebilerin çoğu, güçlük ve sıkıntıda 96
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Aynı inançları tasavvufçular almıĢ ve veli dedikleri kiĢiler hakkında kullanmıĢlardır. Rafiziler imamlara uluhiyyet ve rububiyyet sıfatlarını giydirdiği gibi tasavvufçular da veli olduklarını iddia ettikleri kiĢilere uluhiyyet ve rububiyyet sıfatlarını giydirmiĢlerdir. Tepeden tırnağa kadar kainatta tasarruf ettiklerini, gaybı tümüyle bildiklerini, dünya iĢlerinden büyük küçük herĢeyin bilgi ve iradeleri dahilinde olduğunu, makamlarına melekler ve peygamberlerin ulaĢamadığını, aleminde Allah'ın vekilleri ve yaratıklarının iĢlerinde tasarruf sahibi oldukları, dilediklerini ateĢe ve dilediklerini de cennete soktuklarını kabul ederler.112 Rafıziler, imamet makamından sonra gelen ve onların vekilleri olan nakipler makamını kabul etmiĢlerse, tasavvufçular aynı inancı alarak veliyyi a'zam makamını kabul etmiĢ ve ona ğavs, kutup adını vermiĢlerdir. Bunu da peygambere ve onun ehli beytine tevessül arayıp onları Ģefaatçı olarak benimsiyorlar, sıkıntılardan kurtuluyor, hacetlerine nail oluyorlardı. quot;Bkz. Ali ġeriati, Ali ġia'sı Safevi ġia'sı, 150, terc. Feyzullah Artinli, YöneliĢ, 1990, Ġst. quot;Bu delil, imamların enbiya-ı ululazmdan daha üstün olduğunu açıkça gösterir.quot; Age. 148. 112 Ahmed Dede, et-Tuhfetu'l-Behiyye fi't-Tarikati'l-Mevleviyye, kitabından Celaleddin er-Rûmi'ye dair bazı örnekler verelim: quot;Bugün cennete gitmek onun rızasına ve cehenneme girmek de onun gazabına bağlıdır.quot; S. 29. Yine üzerine türbe yapılmasını ve kubbesinin yükseltilmesini tavsiye ederek Ģöyle demiĢtir: quot;Kubbemi uzaktan görüp bana fatiha okuyana kıyamet günü Ģefaat ederim ve onu cennete koyarım.quot; S. 56. Yine Ģöyle der: quot;Yedi yaĢında sabah namazı kılıyor ve Kevser Sûresi'ni okuyup ağlıyordum. O anda Allah bana tecelli etti ve aklım baĢımdan gitti. Aklım baĢıma geldiğinde gaybtan bir ses bana: quot;Ey Celaleddin! Seni müĢahade makamında kıldım, bugünden sonra senden mücahede istemiyorumquot; dedi. S. 37. Yine, quot;ġüphesiz Tur dağı Allah'ın bir bakıĢıyla yerinden oynayıp param parça oldu. Üç gün içinde celal güneĢiyle on yedi defa bana tecelli edince zayıf vücudum nasıl sarsılmasın!quot; S. 41. Ġstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, A.Y.No. 3905. 97
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş üç kutup izler, onları da yedi ebdal, onları da yetmiĢ nuceba' izler ve bu silsile böyle devam eder. Bütün bunları Ģianın imam ve velileri için yaptıkları tertipten almıĢlardır. Bu Ģekilde imamet konusunda ġii itikad ile velayet konusunda tasavvufu inanç aynı çizgide birleĢmektedir. Mukaddime'sinde Ġbn Haldun Ģöyle der: quot;KeĢf ve duyarlar ötesinden söz eden müteahhir tasavvufçular bu iĢe çok dalmıĢlardır. Birçoğu hulul inancına sapmıĢ ve duyular ötesi iĢlerde buna dalmıĢlardır. Yine birçokları hulul ve vahdet (vahdeti vücud) inancına gitmiĢtir. el-Makamat kitabında el-Herevi'nin yaptığı gibi, bu iĢlerle sayfalar doldurmuĢlardır. Ġbn Arabi, Ġbn Seb'in ve onun talebesi Ġbn Ebi Vâsıl, sonra Ġbn el-Afif, Ġbn el-Farid ve en-Necm el- Ġsrailî kasidelerinde onları izlemiĢlerdir. Bunların selefi (eskileri) de hulul ve imamların ilahlığına inanan müteahhir Rafıziler'den Ġsmailiyye (batınıyye) mensuplarına karıĢmıĢlardır. Her iki mezhep birbirine karıĢmıĢ, sözleri ve inançları birbirine benzemiĢtir. Tasavvufçuların sözlerinde kutup inancı ortaya çıkmıĢtır ki ariflerin baĢı anlamındadır. Ölünceye kadar marifette kimsenin ona denk olamıyacağını iddia aderler. Ölünce makamına irfan ehlinden biri varis olur. Ġbn Sina ĠĢarât kitabının tasavvuf bölümünde buna iĢaret etmiĢ ve Ģöyle demiĢtir: quot;Hak (Allah) öyle yücedir ki Ģeriatı ancak bir kiĢiye olur ve ona ancak bu bir kiĢiden sonra gelen bir kiĢi muttali olur.quot; (Yani Ģeriatta söz sahibi herkes değil, bir kiĢi olur ve bu da imamın kendisidir.) Halbuki böyle bir söz ne akli bir delile, ne de Ģerî bir hüccete dayanır. Sadece ileri sürülen bir iddia ve lafızdır. Bu inanç Rafıziler'in, imamların verasetle olacaklarına dair inançlarının aynısıdır. Bu zümrenin Rafıziler'in inançlarını nasıl çaldıklarını ve benimsediklerini görüyorsunuz. Sonra ġia'nın nakipler hakkındaki inancı gibi kutuptan sonra sıra ile ebdalın olduğunu söylüyorlar. Hatta tarikatlarına ve inançlarına temel yapmak için tasavvuf hırkasını Hz. Ali'ye giydirmeleri de bunun içindir. Yoksa 98
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ashab arasında Hz. Ali'nin elbisede veya Ģahıslarda kendine mahsus ne bir mezhebi, ne de bir tarikatı olmuĢtur. Belki Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer insanlar arasında Rasûlullah'tan sonra en zahid ve abid kiĢilerdir. Dinde de sadece kendilerine mahsus ve onlardan nakledilen hiçbir Ģey yoktur. Aksine bütün ashap dindarlıkta, zühd ve mücehedede örnektir. Ġsmailiyye fırkasının imamet konusundaki inançları ortaya çıkınca, Irak'ta tasavvufçular bunu onlardan iktibas ederek zahir ile batın arasında denge Ģeklinde kabul etmiĢ, imameti de ahlakta ve Ģeriata bağlılıkta yarıĢma saymıĢlardır. ġeriatta ihtilaf meydana gelmemesi113 için bunu ayrı mütalaa etmiĢlerdir. Allah marifetini öğretmesi için de kutup inancını kabul etmiĢlerdir. Çünkü kutup ariflerin baĢıdır. Zahirde onu imama benzetmiĢ ve batında onun ayarında sayarak bu yetkiyi ona tanımıĢlardır. Marifetin ekseni saydıkları için ona kutup adını vermiĢlerdir. Benzerliğin tam olması için ġia'daki nakiplere paralel; tasavvufçular ebdali kabul etmiĢlerdir. El-Fatımî konusunda söyledikleri ve önceki tasavvufçuların hakkında müsbet veya menfi bir sözü bulunmadığı halde, kitaplarını onun hakkında doldurmaları bunun Ģahididir. Bütün bunları 113 Ġbn Haldun, Rafıziler'in imamet konusundaki inançlarına iĢaret etmektedir. Onlara göre mutlaka masum bir imamın bulunması ve onu da masum bir imamın izlemesi gerekir. Rasûlullah'tan sonra din ve dünya idaresi bu Ģekilde ancak masum imamlarla olur. Böylece insanlar ihtilafa düĢmekten kurtulur ve iĢleri mutlaka yanılma ihtimali bulunan içtihada kalmamıĢ olur. Bu görüĢün yanlıĢlığı açıktır. Çünkü Rasûlullah'tan sonra masum bir kimse yoktur. ġia'nın masum olduklarını iddia ettikleri imamlarının da birçok yanlıĢları olmuĢtur ki ġia da bunu kabul eder veya takiyye olarak yahut korkudan iĢlediklerini söyler. 99
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġia'dan, Rafiziler'den ve kitaplarındaki bilgilerden almıĢlardır.quot;114 Bu Ģekilde Ġbn Haldun gizli ilim, velayet mertebeleri, hulul ve ittihad konusunda ġia ile tasavvufun benzerliğini kaydetmektedir. Dr. Mustafa Kamil eĢ-ġeybi quot;es-Sılatu Beyne't- Tasavvuf ve't-TeĢeyyu'quot; kitabında Ģöyle devam ediyor: Tasavvufa ismaili baĢka bir inanç daha girmiĢtir. O da nukaba (nakipler) inancıdır. Bunlar on iki adamdır. Huccece (huccetler) diye adlandırılır. Ġmamın varlığı veya yokluğunda daveti yayarlar. Bunlar mukaddestir ve sayıları sabittir. Bir zincirde yedi imamın sayısını desteklediği gibi alemin doğal yapısı da onları desteklemektedir. El-Makrizi, “iddialarına göre, bunların yeryüzüne dağıldıklarını ve yeryüzünü bunların idare ettiğini, sayılarının daima on iki olduğunu” belirtir.115 Bu Ģekilde ilimde, davette ve ilahi destekte hüccet (ebdal) imama ortaktır. Ebdal ve kutup inancı buradan tasavvufa girmiĢtir. ĠĢte Ġbn Arabi, Futuhatı Mekkiye'de Ġsmailiyye hakkında Makrizi'nin söylediğinin aynısını tasavvufçu olarak söylüyor. Mesela nakipler hakkında quot;Her zaman on iki nakiptirler. On iki burç sayısınca ne azalır, ne artarlarquot;116 diyor. Tasavvufçuların kutsal saydıkları bu makamları Ġsmailiyye mezhebinden aldığını göstermeye Ġbn Arabi'nin tek bu sözü yeterlidir. 114 Ġbn Haldun, Mukaddime 875-877 115 Hutatu'l-Makrizi, 489 116 Futuhatı Mekkiyye, 2/9 100
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Daha önce Ġbn Teymiyye, tasavvufçuların bu terimleri ve isimleri Ġsmailiyye mezhebinden aldıklarını belirterek bu isimlerin Rasûlullah'tan gelen isimler olmadığını söyler. Ġbn Haldun da, bilhassa Ġbn Arabi olmak üzere Ġbn Kıssî, Abdulhak Ġbn Sebîn ve onun öğrencisi Ġbn Ebi Vasıl gibi tasavvufçuların kutup, ebdal ve nakipler inancını Ġsmailiyye fırkasından aldıklarını belirtir.117 b- Dinin zahiri ve batını vardır inancı: Dinin bir zahiri bir de batını olduğu konusunda ġia ile tasavvufçuların inancı aynıdır. Zahir, avam halkın nasların zahirinden hemen anladığı manadır. Batın ise, naslardan kastedilen ve hakiki ilim kabul edilendir ki, onu da ancak imamlar ve veliler bilir. Mesela Allah'ın quot;Namazı kılınız ve zekatı verinizquot; sözündeki zekattan maksat, seri ölçü ve Ģartları belirtilen zekatı mallarınızdan verinizdir. Âyetin zahiri anlamı budur. Ama ġia ve tasavvufçular Kur'ân ve hadisin zahirinden avam halkın (ġii ve tasavvufçu olmıyan diğer müslümanların) anladığı mananın imamları ve velileri ilzam edemiyeceği, çünkü imam ve velilere kastedilen manaların nazil olduğu inancındadır. Zaten ġia Muhammed'in Kur'ân'ın lafzını, Ali'nin ise tefsirini getirdiğini söylemektedir. Ondan sonra da Kur'ân'ın manasını ancak imamların bildiğini iddia ederler. Bunu mantıklı göstermek için de Kur'ân'ın bir zahiri, bir de batını olduğunu, zahirini avamın, 117 Dr. Mustafa Kamil eĢ-ġeybî, Age. 209. Tasavvufun ġia'dan alındığını Ġbn Arabi'nin Ģu sözleri de açıkça göstermektedir: quot;Ali Allah'ın verdiği ve baĢkaların bilemediği ilim sahiplerindendir.quot; Futuhatı Mekkiyye, 1/260. Ġbn Acibe de Ġkazu'l-Himem fi ġerhi'l- Hikem kitabında Ģöyle der: quot;Tasavvuf ilmi vahiy ve ilham ile Allah'ın rasûlü tarafından kurulmuĢtur. Cebrail önce Ģeriatı getirdi, Ģeriat yerleĢince arkasında hakikatı getirdi. Onu da sadece bazılarına verdi. Tasavvuf konusunda ilk defa söz eden ve ortaya çıkaran Hz. Ali'dir. Hasan el-Basri ondan almıĢtır.quot; S., 1/5, 101
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş batın manasını ise ancak imamların ve velilerin bildiğini söylerler. Mesela yukarıda geçen quot;Namaz kılınızquot; sözünden maksadın masum imama biat etmek, quot;Zekatı verinizquot; sözünden maksat da imama karĢı samimi ve itaatkâr olmak demektirquot; derler. Her iki tarafın iddia ettiği ve inandığı Ģeylere uygun düĢmesi için de Kur'ân âyetlerini heva ve heveslerine göre açıklamıĢlardır. Tasavvufçular nasların bu Ģekilde batınî tarzda açıklanmasına hakikat, diğer zahiri tarzda açıklanmasına da Ģeriat adını vermiĢ, hakikatin velilere, Ģeriatın avam halka olduğunu söylemiĢlerdir. Bu yolla Kur'ân ve hadis naslarını oyunacağa çevirmiĢ ve sapık inançlarına uyması için canları istediği Ģekilde açıklamıĢlardır. Ġnsafla söyliyelim, quot;tînquot;in Rasûlullah, quot;zeytunquot;un Hz. Ali, quot;Tûrisinînquot;in Hz. Hasan, quot;Hâze'l-Beledi'l-Emînquot;in Hz. Hüseyin olmasıyla ne ilgisi vardır? Yine quot;Meraca'l-Bahrayni Yeltakiyanquot; âyetinden maksadın Hz. Ali ve Hz. Fatıma, quot;Yahrucu Minhuma el- Lu'luu ve'l-Mercanquot; âyetinden maksadın Hz. Hasan ve Hüseyin olması nasıl makul olabilir? Dr. Kamil eĢ-ġeybî her iki tarafın bu nevi sapık tevillerine kitabında bir bölüm açmıĢ ve birçok misaller getirmiĢtir. Onlardan bazılarını buraya örnek olarak alalım. ġöyle der: quot;El-Havasârî bu nevi te'villerden birtakım misaller nakletmiĢtir. Mesela abdest imama bağlılıkla, teyemmüm hüccet olan imamın yokluğu halinde onun yerine mezun olan kiĢiden almakla, namaz konuĢanla -ki bu da rasuldür- ihtilam (uyurken cünup olmak) kasıtsız sırrı yabancıya açmakla, gusül ahdi tazelemekle, zekat anlayıĢlarındaki dini öğrenerek nefsi tezkiye etmekle, Kabe Peygamberle, Kapı 102
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ali ile, Mikat ve Telbiye çağrana icabet etmekle, Kabe'yi yedi defa tavaf yedi imama taraftar ve bağlı olmakla, cennet vücutların tekliflerden rahat etmesiyle, cehennem mükellefiyetleri yerine getirerek meĢakkat görmekle118, tefsir etmenin din ve mantıkla ne ilgisi vardır? Bütün bunlar dinin bir Ģahsa itaat, namaz ve zekatın birtakım Ģahıslardan kinaye olduğunu söyliyen Gulat (aĢırılar)'ın söylediklerinden ibaret olduğunu söylemeye götürmüyor mu? Bilindiği gibi Ġsmailiyye fırkası imam olmamalarına rağmen nakiplerin Allah'ın desteğini aldıklarını, imamların sayısı yedi olduğu gibi her zaman bunların sayısının on iki olduğunu, her imam zamanında bunların yer yüzüne dağıldıklarını ve yeri onların idare ettiklerini söylemektedir.119 Ġsmailiyye fırkasından Ebu Yakub es- Sicistani, Peygamberin ilim mirasının vasiye, ondan da imama, ondan da hüccete intikal ettiğini söylemektedir.120 Makrizi'nin Ģu ifadeleriyle mesele daha da açıklık kazanmaktadır: quot;Ġmamın varlığı ruhani alemdedir. Ona maarifte riyazat ile ulaĢırız.quot;121 Bu manayı Ġsmailiyye'den olan es-Sicistani Ģu sözleriyle dile getirmektedir: quot;Bu ilimler habeĢi veya hintli olsun, müstahakkına ancak riyazatla ulaĢır.quot;122 Bütün bunlarla te'vilin hakikatine akli riyazat yolu ile müridin ulaĢması sağlanır -ki imamın sahip olduğu ilme nazip veya hüccetin ulaĢma yolu da budur- Ģeklindeki Ġsmailiyye'nin suluk düĢüncesi açıklık kazanmaktadır. Tasavvufta kiĢilerin akli riyazat ve mücadeleye ne kadar çok yer verdikleri herkesin malumudur. 118 el-Havansari, Ravdâtu'l-Cennât, 731 119 Hutatu'l-Makrizi, 2/231, 233 120 Ebu Yakub es-Sicistani, KeĢfu'l-Mahcub fi ġerhi Kasideti'l- Curcani, 65 121 Hutatu'l-Makrizi, 2/233 122 KeĢfu'l-Mahcub fi ġerhi Kasideti'l-Curcani, 92 103
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bu anlayıĢların tasavvuftaki anlayıĢ ve ilkelere ne kadar paralel olduğu açıktır. Oryantalist Goldziher bunu farketmiĢ ve her iki tarafın anlayıĢını dile getiren Mevlana'nın Ģu ifadelerini misal olarak nakletmiĢtir. quot;ġunu bil ki Kur'ân'ın âyetleri kolaydır. Ancak kolaylığına rağmen ardında çok gizli ve saklı bir anlam bulunmaktadır. Bu gizli manaya üçüncü bir mana bağlıdır ki güçlü anlayıĢ ve derin kavrayıĢ karĢısında aciz kalır. Dördüncü manayı, benzeri olmıyan ve yeterliliği büyük Allah'tan baĢkası ihata edemez. Bu Ģekilde ardı sıra sıralanan yedi manaya ulaĢıyoruz. Onun için oğulcuğum, Ģeytanların Hz. Âdem'den ancak çamurdan yaratılan bir yaratık oluĢunu görmeleri gibi, zahiri manayı anlama ile kayıtlı kalma. Kur'ân'da zahiri mana Âdem'in vücuduna benziyor. Ondan gördüğümüz, gizli ve saklı ruhu değil, zahiri Ģeklidir.quot;123 Nasların zahir ve batın anlamları olduğu inancına dair Dr. Ebu'l-Ala' el-Afîfî Ģöyle demektedir: quot;Kaynağı itibariyle Ģeriat-hakikat ikilemi, Ģeriatın zahiri ve batını ikilemine racidir. Ġslâm'ın baĢında müslümanlar bu ayırımı yapmadıkları gibi böyle bir Ģeyi yapanları tekfir etme de sözkonusu olmamıĢtır. Bu ayırım her Ģeyin zahir ve batını olduğu gibi Kur'ân'ın, hatta Kur'ân'dan her âyetin ve her kelimenin bir zahiri bir de batını olduğunu söyliyen ġia ile baĢlamıĢtır. Batın (gizli) Kur'ân'ın sırlarını kendilerine açtığı ve bu lütfula mükafatlandırdığı Allah'ın kullarından havassa ancak açık olur. Onun için Kur'ân'ın tefsir ve te'vilinde ġia'nın özel bir yolu olmuĢtur. Bu yol Kur'ân âyetlerinin ve din hükümlerinin batıni tarzda te'villerinden ve baĢka yollarla saliklere görünen gaybi manalarda oluĢmaktadır. ġia buna batın ilmi adını vermiĢ ve iddialarına göre Rasûlullah onu Hz. Ali'ye, o da kendilerine varisler adını verdikleri batın ilim ehline miras bırakmıĢtır. 123 Goldziher, el-Akide ve'Ģ-ġaria fi'l-Ġslâm, 216 104
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tasavvufçular da bu tarz te'vil yolunu izlemiĢ ve ġia'nın terim ve yollarını büyük ölçüde kullanmıĢlardır. Bütün bunlardan ġia ile tasavvuf arasındaki sıkı bağlar ve büyük benzerlik anlaĢılmaktadır.quot;124 Tasavvuftaki Allah'ta fena bulmak ve onunla ittihad inancı da tümüyle Ġsmailiyye-Batınıyye inancına dayanmaktadır. Ġmamlarının Allah'ın görünen tezahürü ve temsilcisi olduğunu batıniler söylediği gibi tasavvufçular da açıkça Allah olduklarını söylemektedir. Bu inancın Gulatı ġia'dan baĢladığı, Ġsmailiyye fırkasının bunu düzenleyip felsefesini yaptığı ve tasavvufçuların bunu onlardan iktibas ettiği açık bir gerçektir.125 c- Kabirlerin kutsallaĢtırılması ve ziyaretgâh edinilmesi: Ġslâm âleminde görülen, kabirleri kutsallaĢtırma ve ziyaret etme de ġia'yı taklitten baĢka bir Ģey değildir. ġirke araç ve yol olmaması için Ġslâm, kabirler üzerine yapılan tapınakları ve binaları yıktığı halde, onlar üzerine bina ve mescid yapmayı ilk defa ġia baĢlatmıĢtır. Hz. Peygamber Ģöyle buyurmuĢtur: quot;Allah yahudi ve hıristiyanlara lanet etsin, peygamberlerinin ve salih kiĢilerinin kabirlerini mescid yaptılarquot; (muttefekun aleyh). Sahih-i Müslim'de Ģu olay kaydedilmektedir: quot;Hz. Ali, Ebu'l-Hiyac el-Esedî'yi Yemen'e gönderir ve kendisine Ģöyle der: Rasûlullah'ın beni gönderdiği bir iĢ için seni gönderiyorum. Yerden yüksek ne kadar kabir varsa yık ve ne kadar heykel varsa yerle bir et.quot; 124 Dr. Ebu'l-Ala' el-Afifi, et-Tasavvuf ve's-Sevratu'r-Ruhiyye fi'l-Ġslâm, kitabına bakınız 125 Batınıyye-Ġsmailiyye'de aklı evvel, ilahi akıl, insanda hulul ve ittihad konusunda bilgi için bakınız. Abdurrahman Abdulhalik, el- Bikru's-Sufi 105
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ancak ġia Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve ehl-i beytten imam diye adlandırdıkları kiĢilerin kabirlerini yükseltmiĢ ve üzerinde binalar yapmıĢlardır. Onlar üzerine yüksek kubbeler ve sandukalar yaparak ziyaret ve anıt haline getirmiĢlerdir. Nitekim Ġhvan-ı Safa risalelerinde, ġia'dan kıssacı ve bekçi gibi birtakım kiĢiler bunu bir kazanç yolu yaptıkları, türbedarlık ve kabir ziyaretini kendilerine Ģiar edindikleri anlatılmaktadır.126 Kabirler üzerine bina yapmak, kabirleri kutsallaĢtırmak ve bunu Ģiar edinmek hicri üçüncü asrın baĢlarında olmuĢtur. Ancak Abbasi halifelerinden bazıları ġia'nın uydurduğu ve yükselttiği, bu kabirleri yıkmaya baĢlamıĢ ve karĢı çıkmıĢtır. Ġbn Kesir el-Bidaye ve'n-Nihayede Abbasi halifesi el-Mutevekkil'in hicri 236 yılında Hz. Hüseyin'e nisbet edilen kabri ve etrafındaki ona bağlı bütün yapıları yıktırdığı ve üç günden sonra orada kimi bulursa öldürüp kabre koyacağını ilan ettiği, sonunda orada kimsenin kalmadığı ve tarlaya dönüĢtürüldüğü kaydedilir.127 Bu kabir ġia-Ġsmailiyye fırkasından Mirza'nın kabri olup onu sık sık ziyaret eder, daha sonra imamlarının kabirlerini ziyaret için Selemiyye'ye128 giderlerdi.129 Ondan sonra tasavvufçular aynı yolu izliyerek kabir ve yatırları ziyaret etmeyi, etrafını tavaf edip taĢı, toprağıyla teberruk etmeyi, içinde yatan ölülerden yardım istemeyi kendilerine Ģiar edindiler. Tasavvufun meĢhurlarından Maruf el-Kerhi'nin kabrini kendilerine ziyaretgâh yaparak, quot;Maruf'un kabri denenmiĢ bir panzehirdirquot; dediler. 126 Resailu Ġhvani's-Safa, 4/119 127 el-Bidaye ve'n-Nihaye, 1/315 128 Suriye'nin dağlık bölgesinde bir köy. GeçmiĢte ve bugün Batınıyye fırkasının önemli merkezlerindendir. Günümüzde Ġsmailiyye fırkasının karargâhı sayılır. 129 el-Ġber, 3/361 106
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hatta tasavvufçular bu kabirleri bina etme ve yükseltmeyi, onları kutsallaĢtırıp yüceltmeyi, onları ziyaret etmesi için insanları teĢvik etmeyi, etrafında tavaf yapmayı, sandukalarla kaplamayı ve türlü örtülerle örtmeyi, taĢı toprağıyla teberruk etmeyi ve Allah yerine onlara dua edip medet ve yardımı onlardan istemeyi, dinlerinin bir temeli ve görevi yapmıĢlardır. Denilebilir ki taraftarları ve izleyicileri bulunan hiçbir tasavvuf Ģeyhi ve meĢhuru yoktur ki kabri üzerine bir kubbe, bir sanduka yaptırmıĢ ve orayı bir makam haline getirmiĢ olmasın. Bu Ģekilde Ġslâm'ın savaĢ açtığı ve kökünü kuruttuğu eski cahiliyye Ģirkini tekrar diriltmiĢlerdir. d- Ġslâm devletini yıkma ve ġii bir devlet kurma: Bu çabalar için tasavvufun meĢhurlarından Hallacı Mansur'u örnek vereceğiz. Ondan sonra çağımızdan da bir örnek arzedeceğiz. es-Sılatu Beyne't-Tasavvuf ve't-TeĢeyyu' kitabında Dr. Kamil eĢ-ġeybi Ģöyle diyor: quot;Hallac ile ġia arasındaki bağ, kendi sözlerinin ġia imamlarının sözlerine benzer olmakla kalmamıĢ, bu bağ bütün ġia mezheplerinin boyasını taĢımıĢtır. Yeni hulul akımında bütün ġia'nın boyasını taĢımıĢ ve hicri dördüncü asrın baĢlarında yeni bir gulat (aĢırı) akımın öncülüğünü yapmıĢtır. ġöyle diyor Hallac: quot;Hiçbir zaman imamlardan birinin mezhebini tam olarak almadım. Ancak her mezhebin en zor ve en çetin yanlarını aldım. ġimdi de aynı durumdayım.quot; Hallâc, hicri 138 yılında Kûfe'de öldürülen ve gulatı ġia'dan olan lider Ebu'l-Hattâb'ın bir kopyasıdır. Ġsna AĢeriyye ile iliĢkisini de et-Tûsi'nin, eski Kum Ģehrine Hallac'ın gittiğini ifade etmesi göstermektedir. ġii Ebu'l- 107
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hasan en-Nevbahti ile Hallac arasındaki akrabalık da oraya gitmesine bir vesile olduğu gibi, Ebu'l-Hasan'ı da kendisi davet ediyor ve quot;Ben imamın elçisi ve vekiliyimquot; diyordu.quot;130 EĢ-ġeybi Ģöyle devam ediyor: quot;Öldürüldüğü zaman Hallac'a yöneltilen suçlamalardan biri de Hallac'ın hac için fiilen Mekke'ye gitmeyi inkar etmesi ve onun yerine kiĢinin halis bir niyetle evinde kalbi ile ona yönelmesi yolundaki çağrısıdır. Yolculuğun sıkıntılarına katlanmadan kiĢinin evinde bu iĢi niyetle yapacağını söylüyordu. Kadı et-Tenuhi bunun Hallac ekolünde meĢhur birĢey olduğunu söylüyor. Doğrusu, metod ve yol olarak te'vili ve batın ilmini kendine seçen Batıniyye-Ġsmailiyye fırkası için bu anlayıĢ ve inanç uzak görülmemektedir. Hallac ile ġia arasındaki bu sıkı iliĢkiyi Ģu olay doğrulamaktadır: Karmatiler hicri 318 yılında Mekke'ye saldırmıĢ ve Hallac'ın öldürülmesinden dokuz sene sonra Mekke'yi yağmalıyarak Haceri Esved'i alıp götürmüĢlerdir. Böylece Hallac'ın mezhebini uygulamıĢlardır. Belki de bu onların mezhebiydi ve Hallac bunu erken bir zamanda açığa vurmuĢtu.quot; Kadı et-Tenuhi, Hallac'ın adamlarından birine haber göndererek Ģöyle dediğini kaydeder: quot;ġimdi, yer ve gök ehlinin ihata ettiği Ģanlı Fatımî devletine çağırman zamanı geldi. Hakkın maskesini indirmesi ve adaletin egemen olması için tertemiz kitlenin Horasan'a yürümesi için davet et.quot;131 El-Hatib el-Bağdadi ve Ġbn Kesir Ġran halkının Hallac'la quot;Ebu Abdillah ez-Zahidquot; takma ismiyle yazıĢtıklarını kaydederler. Bu künye Mısır devletine dönüĢmeden önce 130 es-Sılatu Beyne't-Tasavvuf ve't-TeĢeyyu', 368 131 Kadı et-Tenuhi, MeĢvâru'l-Muhadara, 86 108
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ubeydiler devletinin kurulmasında hizmeti geçen Ġsmailiyye fırkasından meĢhur Ebu Abdillah eĢ-ġii'nin künyesidir. Öyle anlaĢılıyor ki Ġsmaililer aynı künyeyi taĢıyan iki propagandiste dayanıyorlardı. Bunlardan biri olan Hallac doğuda, diğeri de mağribde Ġsmailiyye mezhebine mensup olmadan önce tasavvufçu olduğunu bizzat Ġsmailiyye mensuplarının rivayet ettiği Ebu Abdillah eĢ-ġii'dir.132 Ammar el-Hanbeli'nin söyledikleri de bu bilgileri pekiĢtirmektedir. Hallac hicri 309 yılında öldürülmüĢ ise de Fatımi çağrı o zamana kadar yayılmıĢ ve tehlikesi etrafı sarmıĢtı. Fatımi devletinin propagandisti ve iĢbirlikçisi Ġsmailiyye fırkasından Karmati Ebu Tahir el-Cenabî hicri 311 yılında Basra'ya, iki yıl sonra da Kûfe'ye girmiĢtir. Aynı Ģekilde Hallac'ın öldürülmesinden dokuz yıl sonra Karmatiler Mekke'yi iĢgal etmiĢ, Kabe'nin etrafında müslümanları öldürmüĢ ve Haceri Esved'i alıp götürmüĢlerdir. BaĢlarında Ebu Said el-Karmati 132 Kadı et-Tenuhi, Age. 73 el-Bağdadi, tasavvufçuların çoğunun Hallac'ı tasavvufa nisbet etmeyi red ettiğini ve zındıklığa nisbet ettiğini kaydeder. S. 8/112-141. Dedesinin mecusi olduğu ve Hindistan'a gidip sihirbazlık öğrendiğini, Kur'ân gibi söyleyip yazabileceğini ve Kur'ân'a nazire yazmaya çalıĢtığını da söyler. Bütün bunlar ve diğer mel'anetleri hakkında geniĢ bilgi için bakınız. Hatib el- Bağdadi, Tarihu Bağdad, 8/112-141. Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut, Ġbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 11/132-144, Mektebetu'l-Maarif, Beyrut, 1966, Ġbn el-Esîfr, el-Kâmil fi't-Tarih, 8/126-128, Beyrut, 1966, Hallac'ın hulul ve ittihad anlamlarıyla dolu Ģiirlerinden aldığımız bazı örneklerin tercümesini veriyoruz: quot;Nadide miske anber karıĢtığı gibi ruhun ruhumla yoğrulmuĢtur, Sana bir Ģey dokunursa bana dokunmuĢ olur, zira sen benim ve hiç ayrılmıyoruz, Duru suya içkinin karıĢtığı gibi ruhun ruhuma karıĢmıĢtır, Sana birĢey dokunursa bana dokunmuĢ olur, zira her halukârda sen benim.quot; Adı geçen yerlere bakınız. 109
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş bulunuyordu. Bu kiĢi Hallacı Mansur'un canciğer arkadaĢıydı.133 Onun için Ġbn en-Nedim Ģöyle diyor: quot;Hallac hükümdarlara ġia mezheplerinden, halka tasavvuf mezhebinden görünüyor ve uluhiyyetin kendisinde hulul ettiğini iddia ediyordu.quot;134 Bütün bunlara rağmen tasavvuf Ģeyhlerinden hicri 371 yılında ölen Muhammed Ġbn Hafif'in quot;Hüseyin Ġbn Mansur (Hallac) rabbani bir alimdirquot;135 dediğini görüyoruz. Yine Hallac'ın söylediği batınî zırvaların tasavvufi ilminin zirvesi olduğunu söyliyen kiĢiler olduğunu müĢahade ediyoruz. Mesela, quot;Kur'ân'da herĢeyin bilgisi vardır. Kur'ân'ın bilgisi sûre baĢlarındaki hurufi mukattadadır. Bu harflerin bilgisi de elif lam'dadır.quot; gibi.136 Tasavvufçu Hallac ve ġii Ebu'l-Hattab'da hululu incelediğimiz zaman ikisinde de aynı ve ortak olduğunu görüyoruz. Hallac dua ederken Ģöyle diyor: quot;Ey ilahların Ġlahı ve rablerin Rabbi, ey kendisini uyku ve uyuklama almıyan! Kulların benden dolayı yoldan çıkmaması için nefsimi bana geri ver. Ey kendisi ben ve ben kendisi olan! Benim kiĢiliğimle senin hüviyetin arasında hadîs ve kadîm olma dıĢında hiçbir fark yoktur.quot;137 Yine Hallac'ın yanında bulunan bir kağıtta quot;Rahman ve Rahim olandan falan oğlu filana...quot; ibaresi yazılı bulunmuĢtur. Bütün bunları Rafızi Ebu'l-Hattab eĢ-ġii'nin mezhebiyle karĢılaĢtırırsak aradaki ortaklık ve benzerlik 133 Feriduddin Attar, Tezkiratu'l-Evliya, 2/109 134 Ġbn en-Nedim, el-Fihrist, 269 135 Tabakatu's-Sufiyye, 307 136 Tashihu'l-Ġtikad, 218 137 Erbau Nususin Tetealluku bi'l-Hallac, 59 110
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş kendiliğinden açığa çıkar. Bu adam Allah'ın Ali ve evlidanın ruhunu yarattığı, alemin iĢlerini onlara bıraktığı, onlar da yeri ve gökleri yarattıklarını iddia eder. Onun için rukuda 'sübhane rabbiyel azim', sucudda da 'süphane rabbiyel a'la' diyoruz, çünkü Ali ve evladından baĢka ilah yoktur, en büyük ilah ise, onlara alemin idaresini bırakın ilahtır, der.138 ġüphe yok ki bu sözlerle Hallac'ın sözleri aynı kaynaktan kaynaklanıyor, aynı inancı dile getiriyor ve aynı hedefi hedefliyor. O da müslümanları gerçek inançlarından uzaklaĢtırmak, Ģirke boğmak, devletlerini yıkmak, birlik ve beraberliklerini dağıtmaktır. Bütün bunlardan anlaĢılıyor ki hicri üçüncü asırda tasavvufçuların mezhebi ile ġia mezhebi inanç ve yol olarak aynıdır. Hallac, Cuneyd el-Bağdadi ve eĢ-ġıblî gibi hicri üçüncü asırda yaĢamıĢ tasavvuf meĢhurlarının arkadaĢı ve sırdaĢı idi. Bizzat Cuneyd el-Bağdadi, idam edilirken Hallac'a quot;Sen rububiyyetin sırlarını ifĢa ettiğini (açıkladığın) için Allah seni demirle cezalandırdıquot; Ģeklinde yazmıĢtır. EĢ-ġibli de Ģöyle anlatıyor: Ben ve Hallac aynı idik. Ancak o konuĢtu, ben ise sustum.quot;139 Belirttiğimiz gibi tasavvufçular inanç ve hedef olarak ġia ile bir olmuĢlardır. Ġkisi de hulul inancını taĢımıĢtır. Ama Allah'ın ruhunun kimde hulul ettiği konusunda ihtilaf etmiĢlerdir. Ortak hedefleri de müslümanların inançlarını bozmak, Ġslâm devletini yıkmak, Müslümanların birliğini bozmaktır.140 GeçmiĢte böyle oldukları gibi tasavvufçular çağımızda da aynı amaca hizmet etmiĢlerdir. ġimdi de çağdaĢ örnekler üzerinde duralım: 138 Ġtikadatu Fıraki'l-Muslimin ve'l-MüĢrikîn, 57 139 Tarihi Bağdad, 8/121 140 Abdurrahman Abdulhalik, el-Fikru's-Sufi fi Dav'i'l-Kitab ve's- Sunne, 413-432. Bundan sonrası Muhammed Fahr ġakfe'nin et- Tasavvuf Beyne'l-Hakkı ve'l-Halk, 185 kitabından alınmıĢtır. 111
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş GeçmiĢte olduğu gibi çağımızda da tasavvuf çevrelerinin birçoğu zalim yöneticilerin ve emperyalist iĢgalcilerin yanında yer almıĢ ve onlarla iĢbirliği içinde olmuĢtur. Zalim yöneticilerin ve emperyalist iĢgalcilerin kendilerine bol keseden verdiği mallarla daima kazanları kaynamıĢ, bolluk ve refah içinde yaĢamıĢlardır. Halkları uyuĢturması ve kolay yutulan bir lokma haline getirmesi için zalimler ve sömürgeciler onları kullanmıĢ ve iĢbirliği yapmıĢtır. Rahatları bozulmadığı müddetçe, insanların çektiği çile ve sıkıntıları görmezlikten gelmiĢ ve duymamaya çalıĢmıĢlardır. Üstelik bu tavrı tasavvufun bir ilkesi ve hareket metodu haline getirmiĢlerdir. Tasavvufun meĢhurlarından Abdulvahhab eĢ-ġa'rani bunu Ģöyle dile getirir: quot;Zamana ve ehline uymayı, dünya iĢleri ve idaresinde de olsa baĢlarında bulunan kiĢilere (yöneticilere) kötü bakmamayı kardeĢlerimize emretmeye söz verdik. Bütün bunlar, o kiĢileri yücelten Allah'a karĢı bir edeptir. Çünkü yükselttiği herkesi bir hikmetle yükseltmiĢtir. Sonra kendilerini kimse dinlemediğine göre, onlara kötü gözle bakmanın ne anlamı olur? Verilen bu söze bağlı kalıp onunla amel edenler insanlardan çok azdır. Hisbe görevlisi, vezir ve baĢkaları için quot;Bu alçaklar neden bizden üstün olsunlar ki biz onların babalarını biliyoruz, falan kiĢinin babası çöpçü, filan kiĢinin babası gemi tayfası, falanın babası çiftçi idi, gibi hezeyanlarda bulunurlar. Bugün insanlara bu ölçüyü kim tatbik ederse zamanının bereketinden mahrum kalır.quot;141 eĢ-ġa'rani yine Ģöyle diyor: quot;Bir sultan veya emir yahut bir büyükle bir araya geldiğimiz zaman, kendisi salih bir kiĢi olmasa bile ondan bizim için dua etmelerini istemek 141 El-Bahru'l-Mevrud, 292'den naklen et-Tasavvufu'l-Ġslami fi'l-Edebi ve'l-Ahlak, 2/301 112
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş üzerimizde bir borçtur.142 Çünkü Allah, halkları arasında büyük olan bu insanların dualarını red edip onları utandırmaktan utanç duyar. Ġnsanlardan bu sırrın farkına varanlar pek azdır. Günümüzün Mısır hükümdarı olan Davut PaĢa'ya dokuzyüz kırkbeĢ yılında aylardır halledemediğim birtakım iĢler için Kale'de baĢvurduğumda bu iĢlerimin halli için bana dua etmesini istedim. Kale'den iner inmez bu iĢlerimin hepsinin halledildiğini gördüm. Bunu bil ve onunla amel et.quot;143 Ġslâm yolundan sapmıĢ birtakım tarikatlar, tarihte putperest zencilerden bile daha çok emperyalizme boyun eğmiĢ ve onunla iĢbirliği yapmıĢtır. Fransız sömürgecilerden baĢkan Philip Foundacy Ģöyle der: quot;Afrika'daki idarecilerimiz ve askerlerimiz dini tarikatları daha çok yaymağa ve çoğaltmaya mecbur kalmıĢlardır. Çünkü Bilido, Hacun adıyla bilinen putperest birçok tarikattan veya zenci meĢhur sihirbaz ve kahinlerden daha çok Fransız yönetimine karĢı itaatkar ve onunla iĢbirliği içindeydiler.quot;144 Tarihu'l-Arab el-Hadis ve'l-Muasır kitabının yazarı quot;Cezayir'de Fransa ile iĢbirliği yapanlarquot; baĢlığı altında Ģunları söylemektedir: quot;Bu kitle Fransız okullarında okuyan 142 1979 yılında Mısır devlet baĢkanı Enver Sedat toplumun muhtelif kesimlerinin temsilcileriyle toplantılar yapıyordu. Bu toplantılar televizyonda halk gösteriliyordu. Din adamlarıyla yaptığı bir toplantıda alimler Ġslâm hükümlerinin gözetilmesini ve toplumda egemen kılınmasını isterken, aralarında bulunan tarikatlar konfederasyonu baĢkanı Ģeyh es-Sutuhî, Enver Sedat'a binlerce methu sena ve duada bulunduktan sonra Mısır'da tasavvufun ve tarikatların daha çok yayılabilmesi için devlet bütçesinden kendilerine daha çok yardımların yapılmasını istedi. Bütün Mısır halkı televizyonda buna Ģahit oldu. Enver Sedat'ın Ġslâm ve müslümanlar hakkında ne kadar hayır düĢündüğü müslümanların malumudur. 143 el-Bahru'l-Mevrud, 293'den naklen et-Tasavvufu'l-Ġslami, fi'l-Edebi ve'l-Ahlak, 2/309 144 el-Ġstimaru'l-Fransî fi Afrika es-Sevda', 52 113
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ve emperyalizmin Araplar'la ilgili bütün bağlarını körelttiği gençlerden oluĢur. Birtakım hurafe ve bidatlar yayan, mücadele alanında hezimet ve teslimiyyet ruhunu yayan, emperyalizm lehine casus olarak çalıĢıp onunla iĢbirliği yapan tasavvuf tarikatları yanında iĢlerinde Fransız yönetimiyle iĢbirliği halinde bulunan memur, parlamenter ve subaylardan bir kitle de bunlara ilave edilebilir.quot;145 ġüphe yok ki Avrupalılar bunu kavramıĢ ve tarikatları emperyalizm içinde kullanmıĢlardır. Mısır millî kahramanlarından Mustafa Kâmil quot;el-Meseletu'Ģ-ġarkiyyequot; kitabında okuyucunun kulağına Ģunları söylemektedir: quot;Fransızlar'ın Tunus'ta Kayravan Ģehrini iĢgal etmeleri çok enteresandır. Fransız bir adam Ġslâm'a girmiĢ ve Seyyid Ahmed el-Hadi adını almıĢ, Ġslâm'ı öğrenmeye çalıĢmıĢ, iyi bir seviyede öğrendikten sonra Kayravan'da büyük bir caminin imamı olmuĢtur. Fransız askerleri Kayravan'a yaklaĢınca halk savunmak için hazırlanmıĢ, mescidde bulunan bir yatırın kabrine bu konuda danıĢması için bu imama baĢvurmuĢlardır. Bunun üzerine imam Seyyid Ahmed yatırın sandukasına girmiĢ, bir süre sonra çıkarak böyle bir iĢe giriĢmeleri halinde baĢlarına gelecek büyük felaketten kendilerini Ģiddetle sakındırmıĢtır. Onlara quot;ġeyh size teslim olmanızı söylüyor, çünkü memleketin mağlup düĢmesi artık kesinleĢmiĢtir,quot; dediğini nakletmiĢtir. Cahil halk onun sözüne uymuĢ ve Kayravan Ģehrini hiç savunmamıĢlardır. Böylece Fransızlar 26 Ekim 1881 yılında elini kolunu sallayarak Ģehre girmiĢlerdir.quot; (1) Nitekim Ticani tarikatının Ģeyhleri ve mensupları Cezayir'de Fransa'nın çıkarları için en fazla çabalayan kiĢiler olmuĢlardır. 1870 yılında Orly adında Fransız bir kadın, Ticani tarikatının zaviyesine kadar sızarak zaviye Ģeyhi Seyyid Ahmed'le evlenebilmiĢtir. Seyyid Ahmed ölünce kardeĢi Seyyid Ali ile evlenmiĢtir. Böylece Fransız 145 Tarihu'l-Arab el-Hadis ve'l-Muassır, 373 114
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş kadın Ticaniler nezdinde kutsallaĢmıĢ ve kendisine quot;Zevcetu's-Seyyideyn (iki seyyidin eĢi) künyesini vermiĢlerdir. Katolik bir hıristiyan olarak kalmasına rağmen geçtiği toprağı öpmüĢ ve onunla teberruk etmiĢlerdir. Fransa bu kadına ġark madalyası vermiĢtir. Bunu vermenin sebepleri arasında da Ģunu belirtmektedir: Bu Fransız kadın Fransa'nın istediği ve beğendiği tarzda Ticani zaviyesini idare etmiĢ, o olmasaydı Ticani Cezayirliler'in elinden çıkması imkansız gibi görünen büyük çiftlikleri, meraları ve verimli toprakları Fransa'ya kazandırmıĢtır. Üstelik Fransa için birbirine kenetlenmiĢ bir saf halinde savaĢan Ticani birçok mürid ve mücahidi de Fransa'ya kazandırmıĢtır.quot; (2) Ticani tarikatının kurucusu Ahmed et-Ticani'nin halifesi ve en büyük Ticani postunun sahibi ġeyh Muhammed el-Kebir bu tarikatın merkezi sayılan Ayn Madi Ģehrinde Fransız delegasyonu huzurunda 26 Zilhicce 1320 hicri tarihinde yaptığı konuĢmada Ģunları söylüyordu: quot;Gönüllerimizin sevgilisi Fransa'ya maddi, askeri ve siyasi olarak yardım etmek bize borçtur. Onun için baĢa kakma veya iftihar olarak değil, belki görevi yerine getirme ve karĢılığını Allah'tan bekleme kabilinden söylüyorum ki Fransa memleketimize gelmeden ve Ģerefli askerleri topraklarımızı iĢgal etmeden önce atalarımız Fransa'ya katılmak ve ondan yana olmakla çok iyi etmiĢlerdir.quot;146 Bu tarikatın kurucusu Ahmed et-Ticani'nin de Ġslâm inançlarına karĢı amansız bir düĢmanlık beslediği sapıklıklarla dolu kitaplarından anlaĢılmaktadır. Cevahiru'l- Maanî isimli kitabında Ģunları söylüyor: quot;Kafirler, mücrimler, facirler ve zalimler hepsi Allah'ın emrini yerine getiriyorlar ve 146 Mehazi'l-Veliyyi'Ģ-ġeytani, 13 115
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş onun emri dıĢına çıkmıĢ değildirler.quot;147 Yine quot;Arif bir Ģeyh kendi cesedinden ruhunu baĢka bir adamın cesedine nakledip o adamı dilediği iĢlerde kullanabilir.quot;148 Aynı kitapta yine Ģöyle diyor: quot;Tarikatımıza giren kiĢiye arkadaĢından yahut veli olsun baĢkası olsun, baĢka kiĢilerden dünya ve ahirette hiçbir korku yoktur. Dünya ve ahirette ne Ģeyhinden, ne baĢkasından, ne Rasûlullah'tan, ne de Allah'tan ona kimse zarar veremez.quot;149 el-Ġfadetu'l-Ahmediyye adlı kitabında da quot;Dünya yaratıldığı günden, sur'a üfürülünceye kadar Allah'ın ne kadar velisi varsa Ģu iki ayağımın altındadırquot;150 der. Cevahiru'l-Maani kitabında da quot;Cuma ve pazartesi günleri yüzümüze bakan kimse hesapsız ve cezasız cennete girer.quot;151 quot;Kafir ise, mümin olarak ölür.quot;152 demektedir. Bu neviden saçmalıkları saymakla bitmiyecek kadar çoktur. Uzaklara gitmeye gerek yok. Suriye'deki tarikat mensuplarının Fransız iĢgali karĢısında kılları bile kıpırdamadığı, aksine din adına Fransızlar için ayin ve törenler düzenlediği hepimizin malumudur. Onun için Fransızlar bu tarikatları gittikleri yerde teĢvik etmiĢ, hatta Ticani tarikatını Suriye'ye kendileri sokmuĢlardır. Çünkü halkın uyuĢturulması ve hamiyet damarlarının öldürülmesi için en etkili silah olduğunu çok iyi biliyorlar.153 147 Cevahiru'l-Maani, 221 148 Cevahiru'l-Maani, 16 149 Cevahiru'l-Maani, 104 150 el-Ġfadetu'l-Ahmediyye, 63 151 Cevahiru'l-Maani, 170 152 Cevahiru'l-Maani, 163 153 Fransızlar'ın MerakeĢ'i iĢgali sırasında Ticani tarikatı ve baĢka tarikat mensuplarının onlarla iĢbirliği içinde olmaları ve duyarsız 116
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tasavvufçuların emperyalistler ve zalim yerli tağutlarla iĢbirliği içinde oldukları, onlara karĢı çıkacakları yerde methu senalarla yaltaklık yaptıklarına dair çağdaĢ örneklerden biri de Mısır tasavvufçularının Kral Faruk'a karĢı tavırlarıdır. ġeyhlerine bir hırka bağıĢladığı için Kral Faruk'a yapmadıkları dua ve yaltaklanma kalmamıĢtır. ġeyhlerinin sözlerine kulak verelim: quot;Efendimiz! Bu hırka Allah'ın size verdiklerinin bir sembolü, Faruk'un temiz kalbine Allah'ın saçtığı büyük lütuflardan bir lütuftur. Allah'ın sizi ne kadar pakladığını ve ruhunuzun ne kadar aklandığını göstermektedir. Tasavvufçulara bu ikramınız, temiz kalbinizden, bir nurdan baĢka bir Ģey değildir. O nur yolumuzu aydınlatıyor, bizi doğru yola iletiyor. Nurumuzu senden alıyoruz, hidayetinle hidayet buluyoruz, hidayet ve ilhamı yüce ruhunuzdan alıyoruz. Bugün, huzurunuzda bulunmaktan Ģeref duyduğum Ģu anda söz veriyorum ki yüce Ģahsınıza sonuna kadar ihlasla bağlı kalacağım. Allah seni katından bir ruh ile desteklesin, Ģeref hullesini sana giydirsin, ordularıyla desteklesin, yardımlarını senden esirgemesin ve daima koruması altında bulundursun.quot;154 Rahatları bozulmadıkça ve sömürü çarkları durdurulmadıkça memlekette hakim olan kiĢinin yolu, inancı, uygulaması ve cinsiyeti onlar için hiç önemli değildir. Zalimlere, tağutlara ve iĢgalcilere karĢı bir tedbir alma ihtiyacını bile görmezler. Nitekim tasavvufun meĢhurlarından olan Ataullah el-Ġskenderi -ki tasavvufçular hep tazim ve tebcille anarlar- tedbir almanın gereksizliğini kalmaları konusunda bakınız. Tantavi Cevheri, el-Cevahir fi Tefsiri'l- Kur'âni'l-Kerim, sayı 8, c. 30, ġaban 1385, sayfa 21 154 Muhammed Fahr ġakfe, et-Tesavvuf Beyne'l-ve'l-Halki, 216, 25/3/1947 tarihli Mısır gazetelerinden naklen, 117
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş savunarak bu konuda quot;Kitabu't-Tenvir fi Iskati't-Tedbirquot; kitabını yazmıĢ ve teslimiyeti bir inanç olarak sunmuĢtur. En yüce hikmetlerden saydıkları bazı sözlerine bakınız: quot;Tedbir alayım diye çabalama, baĢkasının yaptığı iĢi kendin yapmaya kalkıĢmaquot;, quot;Himmetlerin yarıĢması kader surlarını geçemez.quot; Bütün bunlardan dolayı zalim tağutların ve emperyalistlerin tasavvufçuları mallara boğdukları ve en yakınlarından yaptıklarını görünce ĢaĢmamak lazımdır. Bakıyoruz, devlet ricalinden ve iĢgalcilerden nice meĢhurlar memleketin gerçek savunucusu ve Ġslâm için çalıĢan müslümanları karĢılamak yahut onunla görüĢmekten fersah fersah kaçarken, ülkenin ücra bir köĢesinde yapılacak tasavvufi bir tören için yüzlerce kilometre yola katlanarak uzak yerlere gittikleri ve orada saatlerce siyasi manevralar yaptıklarını görüyoruz.155 Aynı Ģekilde Allah'ın dini için çalıĢan ve memleketlerinin yükselmesi yolunda hiçbir zorluktan yılmayan samimi müslümanlara zalimler ve tağutlar dünyayı zindan ve hayatı cehennem yaparken, onları kendine en büyük düĢman ilan eden ve nefis tezkiyesiyle uğraĢtığını söyliyerek vatandaĢların gözlerini boyayan, siyasetle iĢimiz yoktur felsefesi sahibi tarikat çevrelerinin Ġslâm aleminin her tarafında serbestçe örgütlendiklerini, toplantı ve ayinler yaptıklarını, hatta devlet adamlarıyla kol kola girdiklerini, kitlelerin yüzlerce kilometre yol alarak toplantı ve ziyaretlerine gittiklerini, bütün bunlara rağmen yönetici 155 Memleketimizde her yıl yapılan Mevlana ve Hacı BektaĢ törenleri bunun bildiğimiz çarpıcı örnekleridir. Ġslâm aleminin her tarafında durum budur. Mısır'da malum devlet baĢkanlarının halka bu gibi yerlerden siyasi mesajlar veya dini tebrikler yayınladıkları, kamera önünde değiĢik pozlar verdikleri malumdur. Aynı Ģekilde Suriye ve Irak devlet baĢkanlarının zaman zaman bu nevi ayinlere katılarak halka birtakım mesajlar verdikleri bilinmektedir. 118
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş çevrelerin veya iĢgalci kesimlerin olanlara göz yumduğunu müĢahade ediyoruz.156 Tasavvuf ile ġia arasındaki bağları ve benzerlikleri özet olarak Ģöyle sıralıyabiliriz: Batınî ilim, masumiyet, keramet, hırka, takiyye, tarikat, hulul ve ittihad. Bunları misallerle kısaca açıklayalım. Batınî ilim: Cuneyd el-Bağdadi bizzat kendisine ledunni ilmin verildiğini söyler.157 Bu ilim, tasavvufçuların sahiplendikleri ve kendi tekellerinde kabul ettikleri ilimdir. Çünkü sadece kendilerinin Allah'ın ehli olduklarını Kur'ân ve hadiste bulunan batınî ilim sırlarının sadece kendilerine verildiğini iddia ederler. Bütün tasavvuf kitaplarında ve tasavvuf erbabında bu ĢaĢmaz bir ilkedir ve yukarıda da açıklandığı gibi onlara ġia'dan geçmiĢtir. Masumiyet: ġia'da masum imam inancı olduğu gibi tasavvufa geçmiĢtir. Tasavvufçular bu masumiyeti Ģeyhlerine, evliya dedikleri kiĢilere ve büyüklerine tanırlar. Nitekim Ġmam Cafer es-Sâdık'ın masum olduğunu söyliyen ilk ġii, Kufeli ġia kelamcısı HiĢam Ġbn el-Hakem'dir. 156 Suriye'de müslümanlardan bir kesime yönetimin Hama kentini mezar yaptığını bütün dünya biliyor. Buna mukabil yine Suriye'de ikamet eden ve geniĢ bir nüfuza sahip olan bir Ģeyh efendi etrafına binlerce mürid toplıyarak törenler ve ayinler yapar, canı istediği zaman Suriye sahasıyla yetinmiyerek ülkemizi de kolaçan eder, her kesimden binlerce insanı etrafına toplar, her türlü bidat ve hurafeleri yayarken, iki yönetimin de buna seyirci kaldığı bilinmektedir. Çünkü Ģeyh efendi iki yakaya da siyasetle iĢi olmadığı, Hama'da binlerce müslümanın öldürülmesinin yerinde bir uygulama olduğu, sadece nefis tezkiyesiyle uğraĢtığı mesajını vermiĢtir. Bunun örnekleri pek çoktur. Tasavvufi birer tarikattan ibaret olan Kadiyaniler'in, Bahailer'in ve benzeri kitlelerin Ġngiliz emperyalizmine hizmetten baĢka rolleri bulunmadığı herkesin malumudur 157 el-Luma', 9-12, Muhammed Fahr ġakfe, et-Tasavvuf Beyne'l- Hakki ve'l-Halk, 134-140 119
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tasavvufun meĢhurlarından Kelabâzî Ģöyle diyor: quot;Nebilerini masum kılması ve evliyasını fitneden muhafaza etmesinde Allah'ın letaifi sayılamıyacak kadar çoktur.quot;158 Görüldüğü gibi bu masumiyeti Kelabazi kurnaz bir Ģekilde baĢka bir üslupla dile getirmektedir. Masumiyet konusunda Ģia ile tasavvuf arasındaki bağı Ġbn Arabi'nin Ģu sözleri açıkça göstermektedir: quot;Batın (gizli) imamın Ģartlarından biri masum olmasıdır. Ġmamdan baĢka birisinin böyle bir masumiyeti olmaz.quot;159 Nitekim Ġbn Arabi felsefesini oluĢtururken ġia'nın kavram ve anlayıĢlarını oluduğu gibi almıĢ bulunmaktadır. Mesela bunlardan mehdilik konusunu ele almıĢ, fasıl ve bölümler halinde incelemiĢ ve buna dair quot;Ankâu Mağribquot; adında bir de kitap yazmıĢtır. Aynı Ģekilde Futuhatı Mekkiyye kitabını tasavvufi kılıf giydirdiği ġia'nın görüĢleriyle doldurmuĢtur. Mesela Hakikatı Muhammediyye düĢüncesini ġia'dan almıĢ ve vahdet-i vücud felsefesinde yine Hakikatı Muhammediyye düĢüncesine dayanmıĢtır. Yine ġia'nın nûr düĢüncesini felsefesinin temeli yapmıĢ ve evliyanın Muhammed'in nurundan doğan nurani varlıklar olduğunu söylemiĢtir. quot;Selman bizim ehli Beyt'tendirquot; hadisini ele alarak Selman-ı Farisi'nin insanlar için nuriyye 158 et-Taarruf, 99 159 Aynı Ģekilde Celaleddin er-Rûmi de Hallacı Mansur'un masum olduğunu söylemiĢtir. Çünkü ona göre sofunun kalbi Allah'ın emrinin yeridir ve Allah dilemedikçe sofu dileyemez. Bkz. Ahmed Eflaki, Menakibu'l-Arifîn, 302, Terc. Tahsin Yazıcı, Hürriyet Yayınları, Ġst. 1973. Celaleddin er-Rûmi, Hallac'ı büyük tazimle ve saygıyla anar. Onun için Ģöyle der: quot;Ben Hakkım, sözü Mansur'un dudağında nurdu.quot; Ben Allah'ım, sözü Firavn'ın dudağında ise yalandı.quot; Bkz. Mesnevi, c. 2, beyit 1264 Yunus Emre de Hallac'ı aynı Ģekilde övmektedir. Bkz. Ord. Prof. M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında Ġlk Mutasavvıflar, s. 268. GeniĢ bilgi için bkz. Hasan Küçük, Tarikatlar, s. 220, Ġst. 1980, TÜRDAV yayınları. 120
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş nurunun kapsamlığına dair en ideal örnek olduğunu belirtmiĢtir. Ġbn Arabi ġia mezhebini yakından tanımıĢtır. Öyleki ġia'nın cevheri sayılan görüĢlerini eleĢtirerek zahir imamın değil, gizli imamın masum olması gerektiğini söylemiĢ ve HiĢam Ġbn el-Hakem'in nübüvvetten çıkardığı masumiyet inancını Ġbn Arabi zahir imamdan gizli imama giydirmiĢtir. Onun için denilebilir ki Ġbn Arabi tasavvufi fikirlerini ġii bir kalıba dökmüĢtür. Ġbn Arabi'nin tasavvufta ġia ile bağlarını Ģu sözleri daha açık bir Ģekilde göstermektedir: quot;ġüphesiz Ali (gizli) ilim ashabındandır. BaĢkaların bilmediklerini Allah'tan bilen kiĢilerdendir.quot;160 Keramet: Tasavvufçuların karakteristik vasfı keramete sarılmalarıdır. Keramet dedikleri Ģeylerle ġia'nın imamları için kabul ettiği mucizeler arasında tıpatıp benzerlikler bulunmaktadır. Bunun örnekleri sayılamıyacak kadar çoktur. MüĢahade etmek için mesela, Menakibu'l-Kulub fi Muameleti Allâmi'l-Guyûb, ġifau'l-Alîl Tercemetu'l-Kavli'l- Cemîl, el-Envaru'l-Kudsiyye fi-Menakibi'n-NakĢibendiyye, et-Tabakatu'l-Kübra (Levakihu'l-Envar) gibi kitaplara bakmak yeterlidir. Bu alanda, din, akıl ve mantık ölçüsü tanımamaktadırlar. Takiyye: Bilindiği gibi takiyye ġia mezhebinin temel ilkelerindendir. Bir tehlikenin varlığı halinde korkudan gerçekleri gizlemek ve konuĢmamak demektir. Tasavvuf da ilke olarak bu prensibi almıĢ, ama insanlardan saklı tutmuĢtur. Hulul ve ittihad inancına saptığı ve kendisini bekliyen tehlikeyi gördüğü anda bundan dolayı eziyet görmemek için tasavvufçular -basit insanlara karĢı da olsa- bunu gizlemeye ve karĢı tavır takınmaya gitmiĢlerdir. 160 Futuhatı Mekkiyye, 1/260 121
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Mesela, Cüneyd el-Bağdadi'nin kendisi takiyye yapar ve onunla gizlenirdi. Öyle ki tevhid ilminden ancak evinin içinde ve evinin kapısını kilitleyip anahtarını yastığın altında sakladıktan sonra ancak sözederdi. Halkın Allah'ın velilerini ve has kiĢilerini yalanlayıp onları küfür ve zındıklıkla itham etmesi hoĢunuza gider mi? derdi.161 eĢ-ġa'rani, bunun sebebinin halkın Cuneyd' hakkında ileri geri konuĢması olduğunu söylemiĢ162, ölünceye kadar da fıkıh maskesini kullanmıĢtır.163 Takiyye konusunda durum bu Ģekilde açık olmasına rağmen bu gerçek hicri dördüncü asrın baĢlarına kadar birçoklarına gizli kalmıĢ veya üzerindeki perde yırtılmamıĢtır. Ancak Hallac yakalanıp onun ilah olduğuna inanan birtakım kiĢilerle beraber yargılandıklarında bu gerçek olduğu gibi açığa çıkmıĢtır. Bunlar Hallac'ın ölüleri dirilttiğine inandıklarını itiraf etmelerine rağmen, Hallac bunu takiyye yaparak inkar etmiĢtir. Nitekim eĢ-ġiblî de takiyye yapan bu kiĢilerdendi. quot;Ben ve Hüseyn Ġbn Mansur el-Hallac birdik. Ama o açığa vurdu, ben ise gizledim.quot; demiĢtir.164 Hırka: Tasavvufçular Hz. Ali'nin hırkayı Hasan el- Basri'ye giydirdiğini ve tarikata bağlı kalacağına dair ondan söz aldığını, onun da Cuneyd el-Bağdadi'ye verdiğini iddia ederler. Ġbn Haldun bu konuda Ģöyle der: Bu da kesin olarak gösteriyor ki tasavvuf ġia ile bağlantılıdır. Bunu ashaptan sadece Hz. Ali'ye tahsis etmeleri ġiilik kokusu taĢımaktadır.165 161 eĢ-ġa'rani, et-Tabakatu'l-Kubra, 1/10 162 eĢ-ġa'rani, et-Tabakatu'l-Kubra, 1/10 163 eĢ-ġa'rani, et-Tabakatu'l-Kubra, 1/10 164 Erbau Rususin Teteallaku bi'l-Hallac, 19, Tarihu Bağdad, 8/12 165 Ġbn Haldun, Mukaddime, 233 122
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tarikat: Tarikatların ġia ile bağlantılı olduğunu bütün kaynaklar kaydetmektedir. Zaten tarikat Ģeyhlerinin çoğu ehli beyte nisbetlerini iddia eder ve tasavvufun Hz. Ali yolu ile geldiğini söylerler. Tıpkı ġia'nın imamet ve masumiyet gibi özelliklerin Hz. Ali ve soyu yolu ile geldiğini söylediği gibi. Yine ġia'da imamet konusunda olduğu gibi tarikat reisliği de babadan oğula geçmektedir. BaĢta BektaĢi tarikatı olmak üzere tarikatların genelde ġia'nın prensiplerini benimsediği, BektaĢi tarikatının on iki imam inancını ve diğer inançlarını taĢıdıkları bir gerçektir. Aynı Ģekilde Rifai tarikatı prensiplerinden olan gizli halvet de bu tarikatın ġia ile benzerliğini gösterir. Bu tarikat mensupları her sene yedi gün itikafa çekilirler ki ilki Muharrem ayının on biridir. Bugün de Hz. Hüseyin'in Ģehid edildiği gündür.166 Bu uygulama ġia'nın uygulamasının aynısıdır. Tasavvufun ġia ile beraberliğini gösteren yönlerden biri de kutsal mertebeleridir. Tasavvufçular piramitsel mukaddes bir sıra oluĢturmuĢlardır. Bu sıra kutupla baĢlar ki Ģianın imamına tekabül eder. Bu sıra Ebdal, Evtad, Efrad, Rukban, Kelametiyye v.b. sınıflarla devam eder. Nitekim Ahmed Emin, tasavvufun bu makamlarının mehdilik düĢüncesi ve dallarına bağlı ve benzer olduğunu, mehdiliğin kutupluğun esası olduğunu belirtmiĢtir. Tasavvufçular hortlaklar ülkesi gibi ruhlardan bir ülke tasarlamıĢlardır. Bu ülkenin baĢına da kutbu getirmiĢlerdir ki ġia'daki mehdi veya imamın mukabilidir.167 Hulul ve ittihad: Hulul ve ittihad inancının ġia'da erken bir dönemde baĢladığı, ve gulatı ġia'nın bariz niteliklerinden 166 el-Esraru'l-Ġlahiyye, 48 167 Ahmed Emin, Duha'l-Ġslâm, 3/245. Tasavvufun özellikle bu alanda ġia ile bütünlüğü konusunda hemen bütün kaynaklar ittifak etmektedir. Rifai ve BektaĢi tarikatlarının ġia ile bağlantısı hakkında bakınız. Abdurrahman Abdulhalik, el-Fikru's-Sufi fi Davi'l-Kitab ve's- Sunne, 370-388, 433-446, 123
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş olduğu bilinmektedir. Hatta Sebeiyye fırkasının bu iĢte öncülük ettiği malumdur. Batınıyye, Nusayriyye, Ġsmailiyye gibi ġia'nın sapık diğer kollarında hulul ve ittihad inancı temel inançlardandır. Bu inanç ġia yolu ile tasavvufa geçmiĢ, değiĢik isimler ve kılıflarla bunu tarikatlar prensip edinmiĢtir. Hallac'ın, Bistami'nin, Suhreverdi'nin, Ġbn Arabi ve tabilerinin vahdet-i vücud inancı, hulul ve ittihad anlayıĢından baĢka bir Ģey değildir. Daha önce bunlardan örnekler verildiği için ayrıca üzerinde durmıyacağız. Sadece Ticani tarikatının Ģeyhinden bir örnek vermekle yetineceğiz. Cevahiru'l-Maani kitabında Ahmed Ġbn Harazim Ģöyle der: quot;Zahirde Allah'tan baĢkasına ibadet veya secde eden herkes ancak Allah'a ibadet ve secde etmiĢ olur. Çünkü o elbiselerde tecelli eden (görünen) Allah'tır. O mabudların tümü Allah'a ibadet ve secde etmekte, celal salvetinden korkmaktadır. Celal salveti kulların ibadet etmesi için bu mabudlarda tecelli etmeden asli yapısıyla kullara açıkça görünseydi, uluhiyyet nisbetini Allah baĢkasına vermediği için bir anda bile bu mabudlar (varlıklar) yerle bir olurdu. Allah Hz. Musa'ya quot;ġüphesiz ben Allah'ım, benden baĢka ilah yoktur, bana ibadet etquot; demiĢtir. Lügatta ilah, gerçek mabud demektir. quot;Benden baĢka ilah yokturquot; demesi, benden baĢka mabud yoktur, demektir. Onun için putlara tapanlar da ancak bana tapmıĢ, tezellul ve boyun eğmede ancak bana boyun eğmiĢlerdir.quot;168 Yine Ģöyle diyor: quot;Ariflere göre kesret vahdetin aynısı ve vahdet kesretin aynısıdır. Varlıkların çokluğuna ve unsurlarının dağılıĢına bakan kimse, çokluğuna rağmen hepsine bir bakıĢ yapmıĢ olur, vahdetin kendisine bakan da kesretten sonu olmıyan kesretle bakmıĢ olur. Bu bakıĢ, perdeliler için değil, sadece arifler içindir, vehdeti Ģeklen 168 Ahmed Ġbn Harazim (Ticani Ģeyhinin vird, zikir ve biyografisini yazan bir ticani müridi), Cevahiru'l-Maani, 1/184-185 124
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş değil zevk olarak görenler içindir. Bu ise sözle ifade edilmez.quot;169 Netice olarak biz de Ġbn Haldun'un dediği gibi tasavvufçuların Ġslâm'a yabancı bu sistemi ġia'dan iktibas ettiğini belirtmek istiyoruz. Zaten tasavvuf hırkasını giymeyi Hz. Ali'ye isnad etmekle onu tarikat ve inançlarının temeli yapmıĢ ve Hz. Ali'yi tasavvufun imamı saymakla onu ilahlaĢtıran aĢırı ġiiler'le birleĢmiĢ olmaktadırlar. Kısaca Hz. Ali aĢırı ġiiler'in mabudu sayıldığı gibi tasavvufun da imamı kabul edilmiĢtir. Nitekim Cuneyd el-Bağdadi'nin tarikatı, dayısı Seriy es-Sakati'den, o da Maruf el-Kerhi'den, o da Ali Ġbn Musa er-Rıza'dan aldığını söylemektedirler. Zaten ġia, tasavvufçuları daima bağrına basmıĢtır. Diğer taraftan eĢyanın tabiatı, Ģiilikle tasavvufun birbirine yakın olmasını gerektirmektedir. Çünkü ġia siyasi alanda hezimete uğramıĢ, tasavvufçular da hayat alanında hezimete düĢmüĢlerdir. Hezimette ortaklık da nefisleri birbirine yaklaĢtırır. Zaten zayıfın zayıftan yana olması yaygın bir olgudur. Hayatın gerçekleri de göstermiĢtir ki kiĢi hezimete uğradığı zaman tasavvufçu olmakta ve hayata küsmektedir.170 169 Ahmed Ġbn Harazim Cevahiru'l-Maani, 1/184-185 170 Bu kısım Muhammed Fahr ġakfe'nin et-Tasavvuf Beyne'l-Hakki ve'l-Halk, 185-192, kitabından alınmıĢtır. 125
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 1. ALĠ BĠN EBU TALĠB RADIYALLAHU ANH Ali r.a., Peygamber efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem‟e peygamberlik gelmeden on sene önce, Mekke‟de doğmuĢtur.171 Nesebi; Ali Bin Ebu Talib Bin Abdulmuttalib Bin HaĢim Bin Abdimenaf Bin Kusay Bin Kilab Bin Murre Bin Ka‟b Bin Lüeyy‟dir. Annesi Fatıma Binti Esed‟dir. Ebu Talib, amcasının kızı ile evlendiğinden, hem baba, hem de anne tarafından HaĢimidir. Ali Radıyallahu anh, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in amca oğludur.172 Hilyesi; Abdullah Bin Ebi Ferve‟den; Esmer renkli, iri gözlü, baĢının tepesinin saçları dökük, hafif dolgun, sakalı gür, orta boylu, kalın pazulu, sürekli gülümseyen bir siması vardı.173 Lakab ve Künyeleri; Ali r.a.‟in ismini Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in koyduğu rivayet edilir. Lakab ve künyeleri ise; kahramanlığı ve çok cesur olmasından dolayı tekrar tekrar dümana saldırması sebebiyle;quot;Kerrarquot;, Haydar(aslan), Allah‟ın galip aslanı manasında; quot;Esedallahül Galibquot;, Seyfullahil Meslul(Allah‟ın, kınından çıkmıĢ kılıcı) ve Ebut Turab(toprağın babası) lakabları verilmiĢtir. Ayrıca takdiri ilâhiyeye gösterdiği tam rızadan 171 Ġbni Sa‟d(3/21) Taberi Tarihi(2/213) Hakim Müstedrek(3/111) Ġbni Abdilberr el Ġstiab(3/1093) Ġbnül Esir el Cezeri Üsdül Gabe(4/92) Ġbni HiĢam Siyra(1/262) Asrı Seadet(5/55) Hasen Ġbrahim Hasen Ġslam Tarihi(1/340) 172 bkz.; Hatib Tarihu Bağdat(1/143) Üsdül Gabe(4/91) Ġbni kuteybe el Maarif(s.139) 173 Ġbnu Kuteybe Maarif(s.144) Hatib Tarihu Bağdat(1/145) ġeblenci Nurul Ebsar(s.86) Ġbnül Cevzi Safvetus Safve(1/162) 126
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş dolayı da kendisine quot;Mürtezaquot; denilmiĢtir. Künyesi; Ebul Hasen(Hasen‟in babası)‟dır.174 Doğumu; Hicretten yirmi üç sene önce (M. 579) senesinde Mekke-i Mükerreme‟de, Kabe'nin içinde Receb-i ġerif ayının 13'ncü Cuma günü sabaha karĢı doğmuĢtur. Safuri, Ġbni Sabbağ‟ın Fusulül Mühimme Fi Ma‟rifetil Eimme adlı eserinden naklediyor; “Ali Radıyallahu anh‟ın annesi Fatıma Binti Esed, Ka‟be‟nin içinde doğurdu. Bu Allah‟ın, bir üstün kılmasıdır. Annesinin doğum sancısı Ģiddetlenince Ebu Talib‟e – ki adı Abdimenaf‟tır – geldi. O da onu Kabe‟nin içine soktu. Onu Fil senesinden 30 yıl sonra ve Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem‟in Hatice Radıyallahu anha ile evlenmesinden üç sene sonra, Receb ayında, Cuma günü doğurdu.”175 Müslüman oluĢu; Enes r.a. dedi ki; “Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, pazartesi günü peygamber oldu, Ali radıyallahu anh de, henüz çocuk iken, Salı günü Müslüman oldu.176 Ġbnül Cevzi dedi ki; “O sırada yedi yaĢında idi. 177 Daha büyük olduğu da söylendi. Babası Ebu Talib ona diyordu ki; “Amcanın oğluna tabi ol. Zira Ģüphesiz O, ancak hayrı 174 Firuzabadi Fadailul Hamse(1/205) Hatib Tarih(1/143) ġemseddin Sivasi Menakıbu Çehar Yari Güzin(s.250) T.D.V.Ġ.A.(2/374) Nurul Ebsar(s.85) 175 Safuri Muhtasarul Mehasin(s.156) ġeblenci Nurul Ebsar(s.85) Molla Cami ġevahidun Nübüvve(s.306) 176 Hatib Tarihu Bağdat(1/144) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(1/102,3/141) Suyuti Tarihul Hulefa(s.166) Hakim(3/112) el Ġstiab(3/1095) Üsdül Gabe(4/93) Taberi Tarih(2/221) Ġbni Kesir el Bidaye(3/26) Mecmauz Zevaid(9/103) Safuri Mehasin(s.157) 177 Bunu Muhammed Bakır r.a. söylemiĢtir.; Hatib Tarihu Bağdat(1/144) 127
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş emreder. Bana gelince, ben babalarımın dininden ayrılamam.”178 ĠLMĠ, ANLAYIġI VE HĠKMETĠ Said Bin Müseyyeb radıyallahu anh‟den; Ömer Radıyallahu anh dedi ki; “Ali‟nin bulunmadığı bir zamanda bir müĢkil ile karĢılaĢmaktan Allah‟a sığınırım.”179 Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem, Fatımatüz Zehra‟yı, Ġmam-ı Ali (r.a.)'ya nikahladığı zaman Fatımatüz Zehra Radıyallahu anha babasına buyurdu ki: “Beni hiçbir nesnesi olmayan fakir bir kimseye nikahladın.” Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki: “Ya Fatıma! Sen razı olmaz mısın ki, seni ümmetimin islam‟ı ilk kabul eden, bilgisi en çok olan, Hilmi en üstün olan ferdi ile evlendirdim.”180 Ali r.a.'ın ilmi konusundaki asılsız rivayetlere gelince Ģöyledir; Ġbni Mes‟ud Radıyallahu anh der ki; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in yanında idim. O‟na Ali‟den soruldu. Buyurdu ki; “Hikmet on parçaya ayrılmıĢtır. Dokuzu Ali‟ye, biri de diğer insanlara verilmiĢtir.”181-uydurmadır- 178 Ġbnül Cevzi Safvetus Safve(1/308) bkz.: Hatib Tarihu Bağdat(1/144) Safuri el Mehasinul Müctemea(s.157) Ġbni HiĢam es Siyra(1/264) Taberi(2/213) Rıyadun Nadra(2/210) 179 Ġbni Sad(4/156) el Ġstiab(3/1103) Hayatus Sahabe(3/744) el Bidaye(7/553) es Savaik(s.289) Serrac el Lum‟a(s.139) Yenabiül Mevedde(s.118) 180 Dulabi Zürriyetüt Tahira(90) Ahmed(5/26) Mecmauz Zevaid(9/101,114) Muhibbüt Taberi Rıyadun Nadra(3/185) Safuri Mehasin(s.187) 181 Sahih değildir. Ebu Nuaym Hilye(1/65) Deylemi(4666) Üsdül Gabe(4/100) Rıyadun Nadra(2/256) el Ġstiab(3/1104) Ġbni Kesir el 128
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Tirmizi‟nin zayıf bir rivayetine göre, Taif günü Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali Radıyallahu anh‟ın kulağına bir Ģeyler fısıldamıĢ, insanlar bunu merak edince de buyurmuĢtur ki; “Ona gizli Ģeyi ben değil, Allah söylemiĢtir.”182 Bu rivayet, ravilerinden Eclah sebebiyle zayıftır. Abdullah Bin Hasen‟den; “AnlayıĢlı kulaklar duyup anlasın diye.” (Hakka 12) ayeti nazil olunca, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anh‟e; “Ya Ali! Yüce Allah‟tan, senin kulaklarını, o duyup anlayan kulaklardan yapmasını istedim.” Buyurdu. Ali Radıyallahu anh de bunun üzerine; “Bundan sonra duyduğum hiçbir Ģeyi unutmadım. Hem Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurduktan sonra unutacak ta değildim.” DemiĢtir.183-batıldır- Ali radıyallahu anh dedi ki; “Yüce Allah‟ın indirmiĢ olduğu ayetleri niçin ve nerede indirdiğini bilirim. Zira Allah bana, sezgi ve anlayıĢı yüksek bir kalp, çok soran bir dil ihsan etmiĢtir.”184-batıldır- Zeyd Bin Eslem radıyallahu anh naklediyor; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali Radıyallahu Bidaye(7/353) Kenzul Ummal(13/146) Camiül Kebir(2/550) Feyzul Kadir(3/46) Mizanul Ġtidal(1/266) KeĢful Hasis(1/51) Ġbnül Cevzi Ġlelül Mütenahiye(1/241) Safuri Mehasin(s.179) ġevahidun Nübüvve(s.305) Yenabiül Mevedde(s.69) 182 Tirmizi(3726) EbuĢ ġeyh Tabakat(4/125) Taberani(2/202) Ġbni Kesir el Bidaye(7/549) Cem‟ül Fevaid(8693) Nablusi Vucudul Hak(s.314) Kemaleddin elBekri Es Salavatul Hamia(558) hasendir. 183 Ġsnadı kopuktur. Tefsirut Taberi(29/36) Ġbni Kesir(8/238) Suyuti Dürül Mensur(6/260) Deylemi(8338) Ebu Nuaym Hilye(1/67) Ġbni Hacer Züherül Firdevs(4/297) Kenzul Ummal(36525) Avariful Maarif(s.7) Nurul Ebsar(s.87) 184 Ġsnadı çok zayıftır. Ebu Nuaym Hilye(1/66) Ġbni Sa‟d(4/154) es Savaik(s.290) Rıyadun Nadra(2/255) el Ġsabe(2/262) Kenzul Ummal(4740) el Ġstiab(3/1107) Yenabiül Mevedde(s.119) 129
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Anh‟e; “Ey Ali! Bu kapıda bekle ve kimseyi yanıma sokma! Zira meleklerden bir grup beni ziyarete gelmek için Allah‟tan izin istediler.” Bunun üzerine O, kapıda durdu. Ömer radıyallahu anh gelip içeri girmek istedi. Ali R.A. buna izin vermedi ve dedi ki; “Meleklerden bir grup Rablerinden izinle, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟i ziyarete geldi.” Ömer R.A. sayılarını sordu. Dedi ki; “360 melektir.” Sonra kapı açılınca Ömer radıyallahu anh durumu, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e söyledi. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anh‟e onların sayısını nasıl bildiğini sordu. O da dedi ki; “360 farklı ses iĢittim” dedi. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Evet ey Ali! Allah ilmini ve imanını artırsın.” 185-çok zayıftır- Ali radıyallahu anh anlatıyor; “Ya Rasulullah! Bana tavsiyede bulun” dedim, buyurdu ki; “Rabbim Allah‟tır de, sonra dosdoğru ol.” Ben de dedim ki; “Rabbim Allah‟tır, baĢarım ancak Allah‟ın inayetiyledir. O‟na tevekkül ettim ve O‟na yöneliyorum.” Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem duamı duyunca buyurdu ki; “Ġlim senin için mübarek olsun ey Huseyn‟in babası! Sen ilmi, su içer gibi içmiĢ ve ondan kanmıĢsın.”186 –batıldır- Ali radıyallahu anh dedi ki; “Bana semaların yollarından sorunuz. Gerçekten ben onları, yeryüzünün yollarından daha iyi tanırım. Benim kalbim ilimle doludur. Bu ilim, ağzımda bulunan, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in mübarek ağzının suyundandır…”187 –Batıldır- 185 Ġbni Hacer Metalibu Aliye(3955) Busayri Ġthaf(7482) Heysemi Buğyetül Bahis(988) ġevahidün Nübüvve(s.329) isnadı zayıftır. 186 Sahih değildir. Ebu Nuaym Hilye(1/65) Kenzul Ummal(36524) Suyuti, isnadında bulunan Kedimi‟ye dikkat çekilmiĢtir. 187 Ġbni Neccar‟dan; Kenzul Ummal(36502) Sühreverdi Avarif(s.608) ġevahidün Nübüvve(s.305) Yenabiül Mevedde(s.96) 130
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anh‟ı, Yemen‟e kadı göndereceği zaman dedi ki; “Ya Rasulullah! Ben daha gencim. Kadılık hakkında bilgim yoktur.” Buyurdu ki; “Allah senin kalbine hidayet verecek, dilini sabit kılacaktır.” Bundan sonra Ali radıyallahu anh devamlı kadılık yaptığını ve Ģüpheye düĢmediğini belirtmiĢtir.”188 -zayıftır- Hittan Bin Abdullah‟tan; “Ali Radıyallahu anh dedi ki; “Cehennemin kapılarının nasıl olduğunu biliyor musunuz?” bundan sonra “Ģöyle Ģöyledir” dedi ve eliyle de onu tarif etti.”189 –zayıftır- Ali Radıyallahu anh‟ın Ģöyle dediği nakledilir; “Yalnız Fatiha suresi hakkında bildiklerimi yazsam, yetmiĢ deve yükü kitap olur.”190-aslı yoktur- NAMAZI Ġmam-ı Ali Hz.leri namaz kılacağı zaman titrer, rengi kaçar, baygınlık hali gelirdi. Bu kendisine sorulunca Ģöyle anlatırdı: “Yerin ve göğün kabul etmediği emaneti yerine getirmek kolay değildir. Nitekim bu hususta buyurulmuĢtur: “Eğer biz bu Kur'an'ı hir dağın üzerine indirseydik, muhakkak o dağı Allah korkusundan baĢ eğmiĢ parçalanmıĢ görürdün.” (El-HaĢr: 21)” 191Doğrusu bu menkıbenin Zeynel Abidin‟e ait olmasıdır. 188 Ebu Davud(3582) Tirmizi(1331) Nurul Ebsar(s.88) el Bidaye(7/553) Cem‟ül Fevaid(4916) es Savaik(s.280) 189 Ahmed Bin Hanbel Zühd(no;696) 190 Ruzbehan Bakli Araisul Beyan(1/3) Nablusi Vucudul Hak(s.106) 191 Serrac el Lum‟a(s.139) Hucviri KeĢful Mahcub(s.437) Maverdi Edebid Dünya ved Din(s.121) Seyyid Ahmed er Rıfai Haletu Ehlil Hakika(s.354) 131
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş FAZĠLETLERĠ Zeyd Ġbnu Erkam radıyallahu anh anlatıyor: quot;Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Ģöyle buyurdular: quot;Ben kimin dostu (mevlası) isem, Ali de onun dostudur.quot;192 Sa'd Ġbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: quot;Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Tebük seferine çıkınca Hz. Ali'yi geride (Medine'de) bırakmıĢtı. quot;Ey Allah'ın Resûlü, siz beni çocukların ve kadınların arasında mı bırakıyorsunuz?quot; dedi (kalmak istemedi). Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: quot;Sen, Hz. Harun'un, Hz. Musa yanında aldığı yeri, benim yanımda almaktan razı değil misin? ġu farkla ki, benden sonra peygamber yok!quot; buyurdular.quot;193 Müslim ve Tirmizi'nin bir rivayetinde Ģöyle gelmiĢtir: quot;Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber günü buyurdular ki: quot;Yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki, O, Allah'ı ve Resûlünü sever, Allah ve Resûlü de onu sever.quot; Ravi devamla der ki: quot;Bu söz üzerine (beni mi seçer ümidiyle, Aleyhissalatu vesselam'a görünmek için) boyunlarını uzattılar. Ama o: quot;Bana Ali radıyallahu anh'ı çağırın!quot; buyurdular. Ali getirildi ama gözlerinden rahatsız idi. Hemen gözlerine tükürdü ve sancağı ona verdi. Allah Teâla Hazretleri onun eliyle fethi müyesser kıldı.quot; Ravi devamla der ki: quot;ġu ayet indiği zaman quot;Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı çağıralım...quot; (Al-i Ġmran 61) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hemen Ali'yi, Fatıma'yı, 192 Tirmizi(3713) Nesai Hasaisu Ali(s15) Ahmed(4/281) Ġbni Mace(1/121) Sahihul Cami(6523). 193 Buhari(menakıb 27) Müslim(s.2404) Tirmizi(3731). 132
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hasan ve Hüseyin'i (radıyallahu anhüm ecmain) çağırdı ve: quot;Allahım, bunlar benim ailemdir!quot; buyurdu.quot;194 Zirr Ġbnu HubeyĢ rahimehullah anlatıyor: quot;Hz. Ali radıyallahu anh'ın Ģöyle söylediğini iĢittim: quot;Daneyi açan, canlıları yaratan Zât-ı Zülcelal'e yeminle söylüyorum: Ümmi peygamberim aleyhissalatu vesselam, bana Ģu hususu garantiledi: Beni mü'min olan sevecek, münafık olan da bana buğzedecektir.quot;195 ZAHĠDLĠĞĠ Dünyadan ve zinetten kaçardı. Gece karanlığı ile ülfet eder, her konuda nefsini siğaya çekerdi. Geceleri az uyur, namazla geçirirdi. Namazdan sonra sakalını kavrar, bir sağa bir sola sallanır, hazin hazin ağlardı. Böylece sabahı ederdi. Dünyayı muhatap alıp derdi ki; “Beni bırak, baĢkasını aldat. Seni üç talak ile boĢadım. Ömrüm kısa, seninle oturmak düĢük bir iĢ, tehliken çok. Ah ah, azık az, yol uzun ve korkulu…”196 Ali Radıyallahu anh‟e; “zühd nedir?” diye sordular. Dedi ki; “Dünyayı ister Müslüman, ister kafir yesin buna aldırmamandır.”197 Ali Radıyallahu anh, buyurdu ki; “Elinde bol dünyalık varsa, onunla ferahlanma. Eğer dünyalık malından kaybedersen üzülme. Bütün gayretini ölümden sonrası için harca.”198 194 Müslim(s.2404) Tirmizi(3724) Cem‟ül Fevaid(8685) Dulabi Zürriyetut Tahira(131) Ġbni Kesir el Bidaye(7/531). 195 Müslim(1/78) Tirmizi(3736) Nesai(8/117) Cem‟ül Fevaid(8690) 196 Ġbni Abdilberr el-Ġstiab(3/1107) Rıyadun Nadra(2/281) ġa‟rani Tabakat(1/69) Mes‟udi Murucuz Zeheb(2/433) 197 Gülabadi et Taarruf(s.142) 198 ġa‟rani Tabakat(1/70) bkz.: Ebu Nuaym Hilye(1/91) 133
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ali Radıyallahu anh Ģöyle buyurmuĢtur; “Dikkat edin! Dünya, arkasına dönerek giderken, Ahiret öne dönük olarak yaklaĢmaktadır. Dünyayı düĢünenler de vardır, ahireti düĢünenler de. Sizler ahireti düĢünenlerden olun, sakın dünyayı düĢünenlerden olmayın. Dikkat edin! Sizler dünyada zahidlerden ve ahirete yönelenlerden olun! Ahirete rağbet edenler dünyayı bir yaygı, toprağı bir döĢek, suyu da lezzet edinirler. Dünyayı kafanızda yıkın. Dikkat edin! Kim cennete özlem duyarsa, dünyevi Ģehvetlerden uzak durur. Kim de cehennem ateĢinden korkarsa haramlardan sakınır. Kim dünyada zühd sahibi olursa, musibetler ona hafif gelir. Kim de ahireti murakabe ederse, hayırlarda diğerleriyle yarıĢır!”199 Ali Radıyallahu anh, üç dirheme satın aldığı bir gömleği giydi ve onu baĢparmağıyla yırttı. Ücretle çalıĢır ve ücret olarak aldığı bir müd ölçüsü hurmayı Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e azık yapsın diye götürürdü.200 Zeyd Bin Vehb anlatıyor; Ali Radıyallahu anh güzel dokunmuĢ bir gömlek giymiĢti. Kollarının kıvrımını açtığında parmak uçlarına kadar uzanıyordu. Hariciler bu sebeple kendisini ayıpladıklarında; “Beni bunun için mi ayıplıyorsunuz? Halbuki bu kibirden uzaktır ve Müslümanların bana uymaları için de en uygun elbisedir.” Dedi.201 Ali Radıyallahu anh, dedi ki; “Sizin için korktuğum Ģeylerin en baĢında, nefsinin hevasına uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi Hak yoldan alıkoyar, ikincisi ise 199 Mes‟udi Murucüz Zeheb(s.432) Esad Sahmerani et Tasavvuf(s.81) 200 Serrac el Lum‟a(s.139) KeĢful Mahcub(s.125) Rıyadun Nadra(2/306) Ebu Nuaym Hilye(1/82) bkz. Ahmed Bin Hanbel Zühd(693,707) 201 Avariful Maarif(s.462) Ebu Nuaym Hilye(1/82) Ahmed Zühd(705) Ġbni Mübarek Zühd(756) ġa‟rani Tabakat(1/69) 134
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ahireti unutturur. Takva hataya devamı bırakmak, aldanmamaktır, ilimsiz yapılan ibadette, anlayıĢ vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur'an-ı kerim okumada hayır yoktur.”202 Ali Radıyallahu anh, dedi ki; “Ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte açlıktan karnıma taĢ bağladığımı biliyorum. Halbuki o günlerde verdiğim sadaka kırk bin dinar idi.”203 Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali Radıyallahu anh‟a; “Gerçekten sen dünyaya değer vermeyen, çok zahid birisin” buyurmuĢtur.204 Ali Radıyallahu anh, dedi ki, “Hayırlı kulların alameti; rengin sarılığı, gözlerin yaĢlığı, dudakların solgunluğudur.”205 Ġbrahim en Nehai anlatıyor; Mü‟minlerin emiri Ali Radıyallahu anh, Kufe mescidine girdiğinde bir adamın, insanlara bir takım kıssalar anlatmakta olduğunu gördü ve; “Bu nedir?” diye sordu. “Bir adam konuĢma yapıyor” dediler. O da; “Bu adam; “ben falancayım, beni iyi tanıyın” demek istiyor” buyurdu.206 202 Ahmed Zühd(692) Ġbni Ebi ġeybe(8/155) Beyhaki Zühd(565) Veki Bin Cerrah Zühd(2/439) Ġbni Mübarek Zühd(s.68) Ebu Nuaym Hilye(1/76) Fethul Bari(9/236) ġa‟rani Tabakat(1/67) Sahmerani et Tasavvuf(s.82) Nehcül Belaga(s.83) 203 Ebu Nuaym Hilye(1/85) Ahmed(1/159) Ahmed Zühd(710) Cem‟ül Fevaid(8706-7) Safuri el Mehasin(s.180) Ġbni Kesir el Bidaye(7/552) 204 Begavi Mealimut Tenzil(8/60) Taberi Tefsiri(14/20) ġevkani Fethul Kadir(7/191) Avariful Maarif(s.535) 205 ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.143) 206 Ebu Nuaym Hilye(2/140) ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.190) Sahmerani et Tasavvuf(s.88) 135
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ali Radıyallahu anh, buyuruyor; “Ġleride öyle zamanlar gelecek ki, savaĢ ve zulüm olmadıkça hükümdarlık elde edilemeyecek, çılgınlık ve cimrilik etmeden zengin olunamayacak, kiĢilerin arzularına uymadıkça da insanlarla sohbet etmek mümkün olmayacak. Kim bu zamana yetiĢirse, sabır göstermekte dirensin ve kendini korusun. Bu takdirde Allah Teala ona elli sıddık sevabı verir.”207 Yine diyordu ki; “Ahir zamanda mü‟min, halk arasında adını unutturmadıkça rahat edemeyecektir.”208 Derdi ki; “Her kim kötülüğe engel olur, günahkara kızar ve Allah‟ın yasakları iĢlendiğinde öfkelenirse, Allah da, o kulunun lehine öfkelenir.”209 Ali Radıyallahu anh; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟den sonra insanların en hayırlıları; Ebu Bekr ve Ömer‟dir. Ben ise, sadece Müslümanlardan biriyim.” DemiĢtir.210 GĠYĠM ġEKLĠ Ali Radıyallahu anh, takkesinin üzerine siyah sarık sarar, bir ucunu da sarkıtırdı.211 Beyaz gömlek ve ketenden iki izar giyerdi. Örgülü saçını iki yanına salardı. 212 207 ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.315) 208 ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.316) 209 ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.335) 210 Safuri el Mehasin(s.181) 211 Ġbni Sa‟d Tabakat(3/30) 212 Ġbni Sa‟d(3/26) Ġbnül Esir Üsdül Gabe(4/123) Rıyadun Nadra(2/205) 136
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş KERAMETLERĠNDEN; Ali Radıyallahu anh, Muaviye Radıyallahu anh‟a kendisi hakkında ispiyonculuk yapan bir Ģahsa; “neden yaptın?” dedi. O Ģahıs bunu inkar edince, Ali Radıyallahu anh, ondan yemin etmesini istedi, o da yemin etti. Ali Radıyallahu anh; “Eğer yalan yere yemin ettiysen, Allah senin gözünü kör etsin!” dedi ve adamın gözü kör oldu.”213 Rivayete göre; Ali Radıyallahu anh, mahlukatın zikrini iĢitirdi. Bu hususta Ģöyle bir rivayet vardır; bir defasında Ali Radıyallahu anh, kilise çanının sesini iĢitmiĢ ve yanındakilere Ģöyle demiĢtir; “Bu ne diyor biliyor musunuz? Sübhanallah, Hakk, Hakk, Ģüphesiz Mevla Sameddir, Bakidir diyor.”214 KUVVETĠ Hayber savaĢında, kale kapısını söküp kalkan olarak kullanmıĢtı. Fetihten sonra yere attığı o kapıyı, yedi kiĢi yerinden kımıldatamadı. O kapıyı ancak kırk kiĢi taĢıyabilirdi.215 ZĠKĠR TELKĠNĠ ALMIġ MI(!) Asılsız bir rivayette Ģöyle anlatılır; Ġmam-ı Ali Radıyallahu anh Hz.leri Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem‟e: “Ya Resûlallah! Bena Allah'a (CC) ve yolların en yakınını ve en kolayını ve Allah (CC) yanında en efdali olanını göster.” dedi. Resûl-i ekrem Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de: “Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediklerimizin efdali quot;Lailaheillallahquot;dır. 213 Ahmed Zühd(702) ġevahidün Nübüvve(s.317) Yenabiül Mevedde(s.52) 214 KuĢeyri Risale(s.527) 215 Ġbni Kesir el Bidaye(7/362) 137
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ya Ali yanıma otur, dizini dizime getir. İki gözünü kapat ve benden üç kere dinle ve sonra sen üç kere söyle, ben dinleyeyim.” buyurdu. Sonra Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem gözlerini kapatıp yüksek sesle üç kere quot;Lailaheillallahquot; dedi. İmam-ı Ali Radıyallahu anh dinledi. Sonra İmam-ı Ali Radıyallahu anh, O’nun gibi söyledi. Resûlüllah Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de dinledi.216 Bu metinle sadece tasavvuf ehli –cezm siğasıyla- rivayet etmiĢtir. quot;Ya Ali yanıma otur…quot; ibaresine kadar olan kısmı isnadlı olarak Taberani tarafından rivayet edilmiĢtir. Kalan kısmının aslını bulamadım. Suyuti ve Ġbni Hacer‟in sahih dedikleri nakledildiyse de, hadis‟in ilk kısmı için sahih demiĢ olabilirler. Kahinler hakkında: Abdullah bin Avf Bin Ahmer rivayet ediyor; Ali r.a.‟ın yanında Musafir Bin Avf Bin Ahmer vardı. Nehrevan‟a gitmek isteyince dedi ki; “Ey müminlerin emiri! ġu saatte yola çıkma yoksa senin ve arkadaĢlarının baĢına zararlı bir iĢ gelir. Fakat üç saat geçtikten sonra gidersen zaferyab olursun.” Ali r.a. dedi ki; “Sen Ģu atın karnındakinin erkek mi, diĢi mi olduğunu bilir misin?” dedi ki; “Hesaplayarak bilirim.” Ali r.a.; “Senin bu sözünü Kur‟an yalanladığı halde kim tasdik edecek? Sen Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‟in 216 Uydurmadır. Ahmed er Rıfai el Burhanul Müeyyed(s.58, terc. S.102) Abdulkadir Geylani Sırrul Esrar(s.62) Yahya et Tadifi Kalaidul Cevahir(s.48) Muhammed el Hani Behcetus Seniyye(s.210) Hulvi Lemazat(1/42) Sefinetül Evliya(1/29) 138
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş iddia etmediği ilmi iddia ediyorsun. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. ġüphesiz Allah, her Ģeyi bilendir, her Ģeyden haberdardır.”(Lukman 34) sen hangi saatte yola çıkılınca faydalı veya zararlı olacağını bildiğini mi iddia ediyorsun?” o da; “Evet” dedi. “Bu sözünü kim tasdik eder? Çünkü sen bela ve musibetleri Allah‟ın defettiğine inanmıyorsun; bunu saatlara bağlıyorsun. Kim de bu konuda sana inanırsa o Allah‟a değil sana güvenmiĢ olur. Sen yola çıkan kimselerin her türlü kötülükten kurtulacağı saati bildiğini söylüyorsun ki ben bu sözüne inanan kimselerin Allah‟a Ģirk koĢmuĢ sayılmayacağından emin değilim: Rabb‟im! Kötülük ve Ģer ancak senin takdirinle olduğu gibi hayır da ancak sendendir. Senden baĢka ilah yoktur. Ey müneccim! Biz seni yalanlıyoruz! Bunun için de sana muhalefet ederek bu saatta yola çıkıyoruz”. Sonra da insanlara dönerek Ģunları söyledi: Ey insanlar! Müneccimin misali sihirbaz gibidir, sihirbaz kahin gibidir, kahin de kafir gibidir. Kafir ise ateĢtedir. Vallahi bir daha senden böyle bir Ģey duyarsam sağ oldukça seni hapseder, bağıĢ almaktan mahrum ederim.” Sonra Ali r.a. yola çıktı ve zafer kazandı. Sonra dedi ki; “Ģayet müneccimin dediği saatte çıksaydık, insanlar; “müneccimin sayesinde zafer kazandı” diyeceklerdi. 139
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem‟in müneccimi yoktu, ondan sonra bizim de olamaz.”217 HĠLAFETĠ VE ġEHADETĠ Ġbn-i Ġshak dedi ki: Osman Radıyallahu anh katlolunduğu zaman Ali b. Ebi Talib Radıyallahu anh Ammenin beyat ile Resulü'llah Sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidinde beyat olundu. Basra halkı O'na biat etti. Medine'de Talha ve Zübeyr de ona Biat ettiler. AiĢe Radıyallahu anha , Osman Radıyallahu anh'ın etrafı kuĢatıldığı bir sırada hac için Medine'den çıkmıĢtı .Sonra hac'dan dönünce Seref'de bulunduğu bir sırada Osman Radıyallahu anh'ın katli, Ali Radıyallahu anh‟ın ise beyat olunması haberiyle karĢılaĢtı. Hemen dönerek Mekke'ye gitti. Talha, Zübeyr, Mervan b. Hakem, Abdullah b. Amir b. Küreyz ve Yemen valisi Ya'la b. Münebbih buna iltihak ettiler. Mekke'de tamam oldukları zaman Osman Radıyallahu anh'ın kanını istemeleri hususunda müĢavere yaptılar. ġam'ı kastederek buradaki Muaviye'nin mekanına gitmek istediler. Fakat Abdullah b. Amir onları bundan vazgeçirerek Basra‟ya çevirdi. Bunlar oraya yöneldiler. Ali'nin buradaki amili bulunan Osman b. Huneyf'i yakaladılar ve onu hapsettiler. Onunla beraber olan ve Beytü'l-Mal ile diğer bir takım iĢleri üzerinde bulunan memurlarından elli adamı katlettiler. Birçok hadiseler çıkardılar. Bunların bu davranıĢlarından Ali Radıyallahu anh haberdar edildiği zaman sür'atle onlara doğru yürüdü. Kufe 217 EbuĢ ġeyh Azamet(4/1231) Taberi Tarihi(3/119-120) Müsnedi Hâris(Buğyetul Bahis-2/601 no:564) Busayri Ġthaf(4700) Kurtubi Tefsiri(19/29) Alusi Ruhul Meani(23/106) Ġbni Kayyım Miftahu Daris Seade(2/135,215) Hâtibul Bağdadi Kitabu‟n-Nücûm‟da; Kenzul Ummal(5/235) Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu‟s-Sahabe, Akçağ Yayınları:(4/440-441) bunu EbuĢ ġeyh‟in rivayet metnine göre Terceme ettim. Haris‟in metninde az bir farklılık vardır. Taberi ise baĢka bir tarikten daha detaylı Ģekilde rivayet etmiĢtir. 140
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş halkından da yardım etmelerini istedi. Sonra bunlarla Basra'ya yürüdü. Bunlar o zaman on bine yakın bir haldedirler. Bunun karĢısına Talha, Zübeyr ve AiĢe Basra halkı ile birlikte çıktılar. ġiddetli bir kıtal yaptılar. Bu sırada Talha Radıyallahu anh katlolundu. Beraberinde olanlar da yenilgiye uğradılar. Zübeyr Radıyallahu anh de geri döndü ve Vadi's siba'da katlolundu. Onu Amr b. Cürmüz katletti. AiĢe'nin de etrafı kuĢatıldı ve yakalandı. Ali Radıyallahu anh beraberindekilerle birlikte Basra'ya girdi ve hemen Basra halkı ona biat ettiler. Osman b. Huneyf Radıyallahu anh de serbest bırakıldı. Onun burada artık ikameti çok olmadı. Nihayet Kufe'ye gitti. Ali Radıyallahu anh Basra'ya Abdullah b. Abbas Radıyallahu anh'ı vali tayin etti. Muaviye Radıyallahu anh ile harp için hazırlık yaptı. Irak halkıyla ve diğer insanlardan ona tabi olanlarla birlikte yürüdü. ġam halkı ve kendisine tabi olan diğer kimselerle beraber bulunan Muaviye ile karĢılaĢtı. Sıffin Vak'ası oldu. Sonra Hakeman olayı cereyan etti. Ali aleyhis selam ölünceye kadar harbe devam etti. Harple meĢguliyeti dolayısı ile –hilafeti döneminde- hiç bir sene hac yapamadı. Kırk senesinde Ramazan ayının ondokuzuncu (yada onyedinci) gecesine rastlıyan Cuma gecesinde 58 yaĢında iken katlolundu. Hilafeti beĢ seneden üç ay noksandı. Onu Abdurrahman b. Mulcem el-Muradi katletti. Vakidi Ģöyle dedi: “Gece defnolundu ve kabri belirsiz hale getirildi. Ebü'l-Yakazan da Ģöyle dedi: “Onun namazını Hasan Radıyallahu anh kıldırdı. Kufe'de Mescidü'l-Cemaat'ın 141
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş yanında Kasr-ı Ġmare'de defnolundu.”218 Hasen Bin Ali Bin Ebu Talib r.a. onun kabrini Medine‟ye nakletti.219 ÇOCUKLARI Taberi‟ye göre Ali Radıyallahu anh'ın on dört oğlu ve on yedi kızı vardı. Vakıdi; Ali Radıyallahu anh‟ın soyunun, Hasen, Huseyn, Muhammed el Hanefiyye, Abbas Bin Kilabiyye ve Ömer Bin Tağlibiye (Radıyallahu anhum ecmain) vasıtasıyla devam ettiğini söylemiĢtir. Çocuklarının tesbit edebildiğimiz kadarıyla isimleri Ģu Ģekildedir; Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Külsüm el-Kübra, Zeyneb el-Kübra; Bunların anneleri, Resulü'llah Sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı Fatıma Radıyallahu anhadır. Muhammed; Bunun annesi, Havle bint-i Ġlyas b. Ca'fer'dir. Bu Havle de Hanefiyyedir. Buna Havle bint-i Ca'fer b. Kays denir. Ve denilir ki: Belki bu, Yemame esirlerinden bir cariye idi. Ali'ye intikal etti. Ve bu Benu Hanefiye'nin sind'li siyah bir cariyesi idi. Onların kendilerinden değildir. Halid b. Halid b. Velid onlarla ancak köle üzerine anlaĢma yaptı. Kendileri üzerine yapmadı. Ubeydullah ve Ebubekir; Bunların anneleri de, Leyla binti Mesud b. Halid en-NahĢeli'dir. Ömer, Rukiyye; Bunların anneleri Tağlibiyye'dir. Halid b. Velid Radıyallahu anh onu Ridde harplerinde esir etmiĢti. Ali Radıyallahu anh de onu satın adı. 218 Ġbnu Kuteybe el Maarif(s.143-144) bkz.: Taberi(5/133) Ġbni Sa‟d(3/37) Fethul Bari(13/46) Hatib Tarihu Bağdat(1/146) Ġbni Kesir el Bidaye(7/235,285) Ramazan el Buti Fıkhus Siyra(s.514,521) 219 Hatib Tarihu Bağdat(1/147) 142
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Yahya, Muhammed el Asgar; Bunun annesi, Esma bint-i Umeys'dir. Ca'fer, Abbas, Abdullah ve Osman; Bunların anneleri, Ümmü'l Benin bint-i Haram el-Vahidiyye'dir. Remle ve Ümmül Hasen; bunların annesi Ümmü Said Binti Urve Bin Mes‟ud es-Sakafiye'dir. Ümmü Külsüm es-Suğra, Zeyneb es-Suğra, Cumane, Meymune, Hadice, Fatıma, Ümmü'l-Kiram, Nefise, Ümmü Seleme, Ümame Ümmü Ebiha, ümmü Hani, Remletül Kübra, Ümmü Cafer; Bunlardan baĢka Ümm-ü Veled annelerden doğmadırlar.220 VASĠYETĠ “Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Allah‟tan baĢka ilah olmadığına, O‟nun ortaksız olduğuna, Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in de O‟nun kulu ve rasulü olduğuna Ģehadet eden Ali Bin Ebu Talib‟in vasiyetidir. MüĢrikler hoĢlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini doğru yol ve hak din ile gönderen Allah‟tır. Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O‟nun hiçbir ortağı yoktur. Böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. Ey Hasen, ey bütün oğullarım ve ey bu yazımın ulaĢtığı herkes! 220 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.145) Ġbni Kesir el Bidaye(7/520,521) Hulasatul Ġksir(s.17-18) Rıyadun Nadra(3/240) 143
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Allah‟a karĢı takvalı olmanızı, ancak Müslüman olarak ölmenizi size vasiyet ediyorum. Hepiniz topluca Allah‟ın ipine sarılın, dağılmayın. Zira ben, Ebul Kasım Sallallahu aleyhi ve sellem‟in Ģöyle buyurduğunu duydum; “Ġnsanların arasını bulmak, onları barıĢtırmak, namazdan da, oruçtan da daha faziletlidir.” Akrabalarınıza da bakın. Namazınızı kılın ki, Allah hesabınızı kolaylaĢtırsın. Yetimlere haksızlık etmekten sakının. Onları dinlememezlik etmeyin. Huzurunuzda onlara haksızlık edilmesin. KomĢularınıza haksızlık etmeyin. Zira onlar, peygamberiniz Sallallahu aleyhi ve sellem‟in size emanetidir. Onlar hakkında o kadar vasiyette bulundu ki, biz onları bize mirasçı kılacak zannettik. Kur‟an‟ın emirleri dıĢına çıkmayın. Sizden baĢkaları sizden önce Kur‟an ile amel etmesin. Önce siz amel edin. Namazınıza dikkat edin! Zira o, dininizin direğidir. Rabbinizin Beyt‟inden (hac yapmaktan) uzak durmayın! Issız kalmasın. Hayatta bulunduğunuz sürece onu ziyaret edin. Eğer onu (haccı) terk ederseniz, size rahmet nazarıyla bakılmaz. Ramazan ayına dikkat edin! Zira o ayda tutulan oruç, cehennem ateĢine karĢı bir kalkandır. Allah yolunda mallarınız ve canlarınız ile cihad edin. Zekatı ödememezlik etmeyin. Zira zekat, Rabbinizin gazabını söndürür. Peygamberiniz Sallallahu aleyhi ve sellem‟in sahabelerini de kollayın. Çünkü Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, onlara iyilik yapılmasını vasiyet etmiĢtir. Yoksullara ve düĢkünlere yardımcı olun, onları geçiminize ortak edin. Köle ve cariyelerinize haksızlık etmeyin. Zira Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem en son olarak onlar hakkında; “Ġki zayıfı size vasiyet ediyorum; kadınlarınız ve sağ elinizin malik olduğu (köle ve cariyeler)” buyurmuĢtur. 144
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Namaza, namaza dikkat edin! Allah yolunda kınayıcıların kınaması sizi korkutmasın. Allah, size kötülük ve haksızlık yapmak isteyenlere karĢı sizin için yeterlidir. Ġnsanlara Allah‟ın emrettiği Ģekilde güzel sözler söyleyin. Ġyiliği emir ve kötülükten sakındırmayı terk etmeyin. Yoksa kötüleriniz baĢa geçer, dualarınıza icabet edilmez! Mü‟min kardeĢlerinizle bağınızı koparmayın. Birbirinize iyilikte bulunun, birbirinize sırt çevirmekten, iliĢkilerinizi koparıp tefrikalara düĢmekten sakının. Ġyilik ve takva üzere yardımlaĢın. Günah ve düĢmanlık üzere yardımlaĢmayın. Allah‟a karĢı gelmekten sakının. Çünkü Allah, azabı çetin olandır. Allah sizi, Ehli Beyt‟in Ģikayetinden muhafaza etsin. Peygamberiniz Sallallahu aleyhi ve sellem, onları sizin üzerinize bekçi kılmıĢtır. Sizi Allah‟a emanet ediyor, size selam ediyorum. Allah‟ın rahmeti üzerinize olsun.”221 Ġstidrat: Ġbn-i Abbas‟ın Haricilerle MünkaĢası Abdulkadir el-Muhacir Ġslam ümmeti, son zamanlarda, en kıymetli Ģeyinde, Allah azze ve celle tarafından Rasulullah (s.a.v) ile gelen ve sahabenin de onun üzerinde yürüdüğü akidesinde musibete uğramıĢtır. O sahabeyi ayni akide üzerinde öncekilerden bir cemaat ve sonrakilerden de birazı takip etmiĢtir. Halen de Rasulullah‟ın haber verdiği gibi ümmetten bir taife o akide üzerindedir. Bu musibetin kökleri ilk asırlara kadar uzanır. RaĢid halife Ömer b. el-Hattab (r.a.) in kinci bir Mecusi tarafından öldürülmesi ile baĢlamıĢtır. Sonra da Osman zinnureyn (r.a.) alçakça katledildi. Sonra da kaderin nefyi görüĢü 221 Ġbni Kesir el Bidaye(7/514) ġeblenci Nurul Ebsar(s.117) Yenabiül Mevedde(s.125) 145
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ortaya çıktı. Müslümanlar arasında fitne ateĢi tutuĢturuldu. Aralarında savaĢlar oldu. Hariciler çirkin bir görüĢle ortaya çıktılar. ġiilik meydana geldi ve taraftarları dinden uzaklığa ve aĢırılığa düĢtüler. Rafızilik Ġslam aleminin çeĢitli yerlerine yayıldı. Her defasında bu sapmalar karsılarında, ilim ve ameli, Allah yolunda cihadı Ģahsında toplamıĢ nadide insanları buldu. Bu insanlar, Ġslam‟ın saf atmosferinde her türlü sapmadan ve etkilenmeden uzak yaĢadılar. AĢağıdaki satırlardaki quot;eserquot;[1] ümmette ortaya çıkan tehlikeli bir sapmayı ve en büyük insanların yetiĢtiği Rasulullah (s.a.v) medresesinden çıkan bir zatin nasıl bu sapmaya karĢı koyduğunu anlatmaktadır. Bu eserde bir çok incelikler vardır ki hepsinin ortaya konulması gayesi güdülmemiĢ, bilakis bu aziz okuyucuya bırakılmıĢtır. Burada ancak bazılarına dikkat çekilecektir. Bu eserin takdiminde tutulan yol, bütün rastladığım rivayetlerinin ortaya konması, sonra diğer rivayetlerdeki ziyadelerin asil ifadeye katılması seklindedir. Bazı yerlerde asil metindekinden biraz farklısını veriyorsam (baĢka rivayetten - Çeviren) lafızdaki ziyadede fayda olduğundandır. Asil rivayetin metni musannif sahibi hadis ehlinin kullandıkları ilk rivayettendir. Eserin metni söyle: Ġbn-i Abbas (r.a.) dan, dedi ki: Haruriyye (Hariciler- Çev.) düĢmanlık üzere bir yerde toplandılar ve Ali b. Ebi Talib (r.a.) ve onunla beraber olan peygamberin (s.a.v) ashabına karĢı çıkmaya karar verdiler. Dedi ki: Bir adam gelip ey emirül mü'minin bu topluluk sana karĢı gelecek demeye baĢladı. Hz. Ali, bana karĢı çıkana kadar bırak onları. Bana karĢı savaĢa giriĢene kadar onlarla savaĢmayacağım. Gerçi öyle de yapacaklardır dedi. Bir gün Ali'ye dedim ki: Ey emirül mü'minin biraz namazı geciktir ki 146
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş kaçırmayayım ve bu arada o topluluğa gidip konuĢayım. Sana bir Ģey yaparlar diye korkuyorum dedi. Dedim ki: Hayır inĢaallah bir Ģey yapmazlar. Ben güzel davranıp kimseye eziyet vermeyen biriyim. Ġbn-i Abbas dedi ki: Bu yemaniyyeden (bir tür kumaĢ-Çev.) en güzelini giydim. (Ebu Zemil dedi ki: Ġbn-i Abbas güzel, yakıĢıklı biri idi) Ġbn-i Abbas dedi ki: Yanlarına geldim. Öğle istirahatında idiler. Ġbadette onlardan daha Ģiddetli gayret gösterenini görmedim. Elleri deve dizi gibi idi. (Çok ibadetten iz yapmıĢtı-Çev.) Yüzlerinde secde eseri görülüyordu. Üzerlerinde yıkanmıĢ gömlekler vardı. Yüzleri uykusuzluktan zayıflamıĢtı. Yanlarına gelince dediler ki: - Bu üzerindeki elbise de ne? Ġbn-i Abbas: - Beni bununla mi ayıplıyorsunuz? Ben Rasulullah‟ın (s.a.v) üzerinde bundan daha güzelini görmüĢtüm ve su ayet inmiĢti: quot;de ki: Allah‟ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?quot;[2] - Niye buraya geldin? - Size Rasulullah‟ın ashabından, onun yanında olup da vahyin üzerlerine indiği insanlardan bahsetmeye geldim ki aranızda onlardan hiç biri yok! Bazıları dedi ki: - KureyĢle münakasa etmeyin. Allah teala buyuruyor ki: quot;Onlar Ģüphesiz kavgacı bir millettir.quot;[3] Ġki üç kiĢi keĢke onlarla konuĢsan dediler. Ġbn-i Abbas dedi ki: 147
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Söyleyin bana Rasulullah‟ın amca oğlu ve damadı olup, ona ilk iman eden, ashabının birlikte olduğu kiĢiden alıp veremediğiniz nedir? Dediler ki: - Biz ona üç konuda muhalefet ediyoruz. - Nedir onlar? - Birincisi, o Allah‟ın dininde insanları hakem kildi. Halbuki Allah buyurdu ki: quot;Hüküm ancak Allah‟ındırquot;[4] Allah‟ın bu sözünden sonra insanların hükümde ne isi olabilir? - BaĢka? - Ali insanlarla savaĢtı ama ne köle aldı ne ganimet. Eğer savaĢtıkları kafir idiyseler mallarının Ali'ye helal olması gerekirdi. Eğer mümin idiyseler müminlerin kanını dökmek haramdır. - BaĢka? - Kendisi için emirül mü'minin sıfatından vazgeçti. Eğer emirül mü'minin değilse emirül kafirin demektir. - BaĢka bir itirazınız var mi? - Bu kadarı bize yeter dediler. Ġbn-i Abbas: - Eğer size Allah‟ın muhkem kitabından ve nebisinin sünnetinden fikirlerinize karĢı delil getirirsem dönecek misiniz? 148
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Evet dediler. - Allah‟ın dininde insanların hüküm vermesi hakkındaki görüĢünüze gelince, Allah teala buyuruyor ki: quot;Ey inananlar ihramlı iken av öldürmeyin..quot; den itibaren quot;içinizden adil birisi ona hükmetsinquot;[5] Kadın ve kocası hakkında ise söyle buyuruyor: quot;Eğer kari kocanın arasının açılmasından endiĢelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin.quot;[6] Simdi Allah'a yemin verdirerek soruyorum size: insanları birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak için, aralarını bulmak için hüküm vermek mi daha evladır, yoksa değeri çeyrek dirhem olan tavsan ve bir kaç kadın hakkında hüküm vermek mi daha evladır? Üstelik biliyorsunuz ki Allah dileseydi hükmü verir, insanlara bırakmazdı. - Vallahi birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak ve aralarını düzeltmek daha evladır, dediler. - Ali savaĢtı ama köle ve ganimet almadı sözünüze gelince, söyleyin anneniz Aise'ye sövüyor musunuz yoksa baĢka kadınlarda helal olanı onda da helal kılıyor musunuz? Eğer böyle diyorsanız küfre düĢtünüz demektir. Yok eğer onun müminlerin annesi olmadığını söylüyorsanız yine kafir oldunuz ve Ġslam‟dan çıktınız demektir. Allah teala buyuruyor ki: quot;Nebi müminlere kendi canlarından daha evladır ve zevceleri de (müminlerin) anneleridirquot;[7] Görülüyor ki siz iki sapıklık arasında bocalıyorsunuz, hangisini seçerseniz seçin. Simdi bu görüĢlerinizden vazgeçtiniz mi? Birbirlerine baktılar ve dediler ki: - Vallahi evet! 149
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş - Ali'nin kendisi için emirül mü'minin sıfatından vazgeçtiği görüĢünüze gelince size bu konuda razı olacağınız sözü söyleyeceğim: Hudeybiye günü Rasulullah (s.a.v) Kureys'i aralarında anlaĢma yazmak için davet etti. Suheyl b. Amr ve Ebu Süfyan ile yazıĢacaklardı. Peygamber dedi ki: ya Ali yaz: Bu Allah‟ın rasulü Muhammed'in hükmüdür. Dediler ki: Vallahi senin Allah‟ın rasulü olduğunu bilseydik seni Ka'be'den alıkoymazdık, sana karĢı savaĢmazdık. Onun yerine Muhammed b. Abdullah yaz. Peygamber dedi ki: Vallahi beni yalanlasanız da ben gerçekten Allah‟ın rasulüyüm. Yaz ya Ali: Muhammed b. Abdullah. Peygamber Ali'den üstünken kendisinin nebi olarak zikredilmemesine razı olduysa bu onu peygamberlikten çıkarmıyor. Simdi bu görüĢünüzden de vazgeçtiniz mi? Dediler ki: - Vallahi evet. Bunun üzerine iki bini geri döndü. Dört bin kisi ise sapık olarak öldürüldüler. (Sonraki savaĢlarda. Çev.) Bu hadisi Abdurrazzak, Ebu Nuaym ve Beyhaki ve diğerleri tahric ettiler.[8] BU ESERDEN ĠSTĠFADE EDĠLECEK NOKTALAR VE DERSLER: 1. Hariciler ser'i nasları hastalıklı bir Ģekilde anlayarak sapıklığa düĢtüler. Bunun en önemli sebepleri Ģunlardır: a. Aceleci, yüzeysel ve basit bir Ģekilde, nassları, maksadlarını dikkatle ve derinlemesine değerlendirmeksizin yorumlamak. Bu yüzden nassları bozuk bir mana ile yorumlama hatasına düĢtüler. 150
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş b. Delillerin yalnızca bir kısmını göz önüne almaları. Tek bir nassı alıp ser'i diğer nassları düĢünmeksizin, onunla anlayıĢlarına göre bir meselede hükme varıyorlar. (Bu sebeple Ġbn-i Abbas (r.a.) ayni konuda diğer delilleri getirip onları susturdu. Verecek cevap bulamadılar.) Haricilerin sapıklık sebepleri Müslümanlardan bir çok taifenin de sapıklık sebebidir. ġatibi rahimehullah El- I'tisam 2/182 de söyle der: quot;Bu sapıklığın asil sebebi makasidi seriayi bilmemek, manalarda ispatsız bir zanla yanılmak ya da ilk beliren zanna göre hareket etmektir. Böyleleri ilimde derinleĢemezler.quot; 2. Müslümanların birliğine ve cemaat halinde saflarının vahdetine gayret gösterme. Bu, Hz. Ali'nin tavrında gayet açıktır. Ġnsanlar ey emirül mü'minin bir topluluk size karĢı gelmeye hazırlanıyor dendiğinde söyle demiĢti: quot;Bana karĢı çıkana kadar bırak onları. Bana karĢı savaĢa giriĢene kadar onlarla savaĢmayacağım. Gerçi öyle de yapacaklardır.quot; Çünkü Ali (r.a.) Müslümanların arasında ayrılığa sebep olacak, güçlerini zayıflatacak bir çatıĢmaya girmemek hususunda --onlar saldırmadıkça veya bid'atleriyle Müslümanlara eziyet etmedikçe-- çok dikkatliydi. Ayni tavır Ġbn Abbas (r.a.)'da da onlara gidip anlaĢmaya, Ģüphelerini giderip hakka döndürmeye çalıĢmada belirgindir. ĠĢte böylece, Müslümanlar da kuvvetlerini zayıflatmaktan kaçınmalı, safların birliği, sözlerin bir araya getirilmesi için gayret sarf etmelidir. ġüphesiz bu kaide diğer bir kaideye yol açıyor ki o da sudur: 3. Belki de Müslümanların Ģiddetle ihtiyaç duyduğu kaidelerin en önemlisi ve en büyüğü birlikte ve safların birleĢtirilmesinde tutulacak yoldur. Müslümanların birliği her Müslüman‟ın, her cemaatin ağzındaki söz olmuĢtur. Herkes ona çağırıyor, o yolda çalıĢtığını iddia ediyor. Peki bu birliğin 151
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş gerçekleĢtirilmesinin yolu nedir? Ġste burası ihtilafın olduğu, ayakların kaydığı, anlayıĢların saptığı, kalemlerin inhiraf ettiği yerdir. Madem ki Müslümanların birliği ser'i bir arzudur ve büyük bir amaçtır öyleyse ona giden yol da ser'i olmalıdır. Müslümanların birliği Allah'a bir ibadettir. Ġbadet ise ancak Ģeriatın gösterdiği Ģekilde yapılır. Hangi amel Ģeriata göre değilse o Rasul (a.s) in bildirdiği gibi merduddur. Müslümanların birliği sahih ve ser'i manada hepsinin Allah‟ın kitabına ve rasulünün sünnetine doğru bir anlayıĢla, salih selefin anlayıĢı ile dönmeleri demektir. BirleĢmemiz ancak ve ancak böyle mümkündür. Bu, safların birleĢtirilmesi için yegane yoldur. ĠĢte bu, Hz. Ali'nin ikrar edip Ġbn-i Abbas‟ın tuttuğu yoldu (r.anhuma). Ġbn-i Abbas (r.a.) Ġslam safına döndürmek için haricilere gittiğinde onlarla münakasa etmeden önce doğru metodu onlara açıkladı. Dedi ki: quot;Eğer size Allah‟ın muhkem kitabından ve nebisinin sünnetinden fikirlerinize karĢı delil getirirsem...quot; Demek ki kitaba ve sünnete rücu etmek... Bundan önce de anlayıĢta ayrılığa düĢersek müracaat edeceğimiz anlayıĢı onlara açıkladı: quot;Size Rasulullah‟ın ashabından ve onun yanındaki, üzerlerine vahyin indiği kimselerden geldim ki onlar Kur'an'in tevilini en iyi bilenlerdir.quot; Allahuekber! Ne halis bir metod! Ne berrak bir açıklık! Salih selefin anlayıĢı üzere kitab ve sünnete baĢvurmak.. Metodu belirledikten sonra delillerini çürütmeye, Ģüphelerini gidermeye ve yollarının bozukluğunu izah etmeye baĢladı. Onlardan kim görüĢ ve inancından vazgeçerse, Müslümanların cemaatinin itikadı üzere olursa saffa dönmüĢ demektir. Kim de kaçınır ve kendi itikadında ısrar ederse safdan çıkmıĢ olur ve onunla birlik artık mümkün değildir. 152
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bilakis haricilerin geri kalanları ayaklandığı zaman, Ali (r.a.) onlarla savaĢtı ve ısrarda devam etmedi. Müslümanların birliğine giden yol kitab ve sünnette sabit olmuĢ asıllar üzerinde ittihad etmekle olur. ġeriatın ikrar etmediği bütün diğer yollar -ki biz Allah‟ın kulları olup isimizi ona teslim etmiĢizdir- amaca vesile olsun diye gayri ser'i yollar bizim için caiz olamaz. Esaslarda ihtilaflı olan gurupların birleĢmesinden doğan birlik ve farklı akidelerin üzerine kurulu quot;birquot; isimlendirmesi Ģer'i değildir ve bundan doğan saf sağlam olmaz. Allah azze ve cellenin su kelamını düĢünelim: quot;Toptan Allah‟ın ipine sarilinquot; sonra da söyle buyuruyor: quot;ve ayrılmayınquot;[9] ġatibi rahimehullah El-I'tisam 2/192 de bu ayetle ilgili olarak söyle diyor: quot;Açıktır ki buluĢma ancak ayni mana ile iliĢkili olarak meydana gelir. Eğer her gurup yekdiğerinden baĢka bir ipe sarılırsa ayrılık kaçınılmazdır. Bu da Allah teala'nin su kelamının manasıdır: quot;Ġste bu benim dosdoğru yolum ona uyun. (BaĢka) yollara uymayın ki onun yolundan ayrılmayasınız.quot;[10] Öyleyse birlik olsun diye temel esaslardan vazgeçmeye razı olmak ser'i olmayan bir yoldur. Hatta ondan da öte aklin da onaylamadığı bir ameldir. Söyle ki: Müslümanlar arasında Ģüphe yok ki ayrılık mevcuttur. Allah‟ın kelamı haktir: quot;Fakat Rabbinin merhamet ettikleri bir yana, hala ayrılıktadırlar. Esasen onları bunun için yaratmıĢtırquot;[11]. Rasulullah‟ın su sözü de haktir: quot;Bu ümmet 73 fırkaya ayrılacaktır.quot;[12] ve quot;Rabbimden birbirlerine düĢmemelerini istedim, beni ondan menettiquot;[13] Öyleyse gerçekte ayrılığın tamamen kaldırılması imkansızdır. Bu nasslara inanan her Müslüman Allah‟ın takdir buyurduğu bu konuda gereksiz bir ümide kapılmayacaktır. Fakat bir taife 153
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş daima hak üzere olacaktır. Hal böyleyken eğer prensiplerimizde haddi aĢarsak --ki bunda ikaba uğrarız-- imkansızın peĢinde koĢarsak bu akla uyar mi? Her ihlasli, doğru Müslüman Müslümanların haline üzülse, kederlense bile Sari'nin gerçekleĢmeyeceğini kararlaĢtırdığı bir isin gerçekleĢmesi için temel prensipleri zorlamak bir çözüm değildir. Nasıl olsun ki Allah aĢırı gidip zulme sapan Müslümanlarla savaĢmamızı emretmiĢtir. SavaĢ tefrika olmadan meydana gelir mi? Hatta bundan da ağırı Ģudur ki: quot;Allah bilir, siz bilmezsinizquot;[14] 4. Ġnsanlar hakkında değer vermede ölçü: Haricilerin çok ve ağır ibadet ettikleri kimseye gizli değildi. Rasul (s.a.v) söyle buyurmuĢtu: quot;Onların namazını görünce kendi namazınızı, oruçlarını görünce kendi oruçlarınızı küçümseyeceksiniz...quot;[15] Yine geçtiğimiz olayda Ġbn-i Abbas (r.a.) onları söyle vasfetmiĢti: quot;Ġbadette onlardan daha Ģiddetli gayret gösterenini görmedim. Elleri deve dizi gibi idi...quot; Bütün bunlara rağmen tehlikeli bir bid'ata düĢtüler. Müslümanlar arasına ayrılık tohumları attılar. Selim akideli her Müslüman onları zemmetmektedir. Hiç bir alim de kitabında, onların ibadetlerinden etkilenmeksizin, itikadlarının bozukluğunu açıklamak ve bid'atlerine karĢı uyarmak dıĢında onlardan bahsetmez. Ġslam‟ın metodu açıktır. Bu metod bize, insanları önce akideleri açısından değerlendirmemizi gösterir. Bütün diğer meziyetler sonra gelir, önce değil. Eğer haricileri ibadetlerindeki çoklukla değerlendirseydik, yüceltmemiz, saygı duymamız, hatta derecelerini sahabelerin üstüne çıkarmamız gerekirdi. Rasul (s.a.v) hariciler hakkında ashabına ne demiĢti: 154
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş quot;Namazlarını görünce namazlarınızı, oruçlarını görünce oruçlarınızı küçümseyeceksinizquot; Fakat mesele hiç de öyle değil. Ġnançları açısından değerlendirdiğimizde doğru ölçü beliriyor ve görülüyor ki onlar Allah‟ın dininde çok tehlikeli bir bid'at çıkardılar, ayrılık ve fitne tohumları attılar. Doğru itikadı salih amel takip eder. ĠĢte ehl-i sünnet vel-cemaate mensup olan gerçek müslümanı ayırıcı vasıf budur. Müslümanın bid'at ve dalalet ehli ile ortak olan diğer her türlü iyi özellik esas bir ölçü olamaz. Bu temelden sapmanın bir neticesi olarak çoğu Ġslamcıları aĢırı bir Ģekilde Cemaleddin al-Afgani'yi, Muhammed Abduh'u ve baĢkalarını överken görüyoruz. Zanlarınca onların Ġslam‟ı yaymada, savunmada takdire değer çabaları olması göz önüne alınmıĢ, asil ölçü ihmal edilmiĢtir. Halbuki bu Ģahıslardan ilki bir Ģiidir ve bazı Arap ülkelerinde localar açmıĢ bir masondur. Ġkincisi ise Ġslam‟ı savunmadaki samimiyetine rağmen, mucizeleri tevil etmiĢ, akli naklin önüne almıĢtır ve müsteĢriklerle Ģüpheli iliĢkileri vardır. Ġnsanların gözde büyütülüp kutsallaĢtırılması bunlardan daha az önemli konularda da yapılmaktadır. Davet yolunda kıdemi, elinde Ġslam‟a gelenlerin çokluğu veya tağutlardan gördüğü iĢkencenin Ģiddeti, ya da zindanlarında kalma süresinin uzunluğu gibi. Bu sözlerimizle bu tür amellerin hiç kıymeti olmadığını kesinlikle kastetmiyoruz. Eğer temel kaideye uygunluk varsa bu amellerin fazileti büyüktür. Temel kaideye uyulmasa bile gerçeği itiraf ederiz ve her fazilet sahibinin hakkini teslim ederiz. Fakat burada mahzurlu olan, sadece sempati hisleri ile bazı 155
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş kimseleri aĢırı büyütmemiz, kahramanlaĢtırmamız ve doğruluklarına, adilliklerine, pürüzsüzlüklerine sahadet etmemizdir. Hatta bu gibi sebeplerle onların cennetlik olduğunu söyleyenleri bile duymaktayız. 5. Haricilerin baĢlangıçtaki durumu, görüĢ hatası, ayırdedememe gibi sebeplerle ortaya çıktığı için, Ģüpheleri hemen giderilebilmiĢtir. Münazaranın baĢlamasından bir kaç dakika sonra delilleri çürütülmüĢtür. Eğer bir kısım hariciler, doğru yol kendilerine belli olunca uzatmadan, münakaĢaya dalmadan hemen hakka döndükleri için takdire layık iseler de ayni Ģekilde ilk basta yanlıĢı araĢtırmadan hemen kabul ettiklerinden dolayı tenkide müstehakdırlar. Derinlemesine incelemeden, araĢtırmadan, sahih ser'i delilleri göz önüne almadan bir fikre sarılanlar sık sık fikir değiĢtirirler. ÇağdaĢ davet içten ve dıĢtan büyük düĢmanlıklarla ve çeĢitli problemlerle karĢı karĢıyadır. Davetçilerin Ġslamı gayretkeĢlikleri olsa da fikirlerinde kuvvetli ve Ģeriate uygun olmadıkça oradan oraya gezen kararsızlar onlara inanmayacaklardır. Gerçekten de çoğu davetçilerin zihinlerinin her asil fikirden bos, davetlerinin tarihi ve büyüklerinin hayati ile dolu olduğunu, hatta bütün yol azıklarının ve aksiyon saiklarının bunlardan ibaret olduğunu esefle görüyoruz. Her samimi Müslümana tavsiyemiz odur ki, kendisinin temel konularda sağlamlaĢması, ser'i delilleri araması, onları doğru metodla anlaması, onları inandığı ve davet ettiği fikirlerden bağımsız olarak incelemesi, asil midir yoksa bir tesirden, rağbetten ötürü müdür bakması gerekir. Çünkü müessir yok olursa tesir de kalmaz. Celil sahabi Ka'b b. Malik'den ders alalım: Tebük seferine 156
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş gitmeyen üç kiĢiden biri idi. Rasul (s.a.v) onları toplumdan ayirmis, Müslümanlar da onlarla selamı kesmiĢlerdi. Kendisini taziz eden, iltifat eden mektub Gassan melikinden gelince o mektubu Ģiddetli imanı ile ateĢe attı. Yine davetçi kardeĢlerimize hatırlatalım ki muayyen ve arızı sebepler üzerine hızla fikir inĢa edenler, yine baĢka sebeplerle o fikirleri ayni süratle terk ederler. 6. Ġbn-i Abbas'ın haricilere olan tam muhalefeti onu sözünde adil olmakdan alıkoymadı. Susması mümkündü. Ama ondaki adillik -övgü özelliği taĢısa bile- karĢıtlarını vasfetmesine yol açtı. Söyle demiĢti: quot;Yanlarına geldim. Ġbadette onlardan daha Ģiddetli gayret gösterenini görmedim...quot; Allah'a davet yolunda aksiyon yapanların karĢıtlarını adilane vasfetmeleri, iyi yönlerinden bahsetmekten kaçınmamaları, bilakis o yönlerden yararlanmaları gerekir. 7. Bir baĢka konu da aslında çok açık olup, delile gerek göstermiyorsa da Ġslam yolunda amel edenlerin bir çoğunda önemli bir eksiklik haline gelen cemaatle namazdır. Bir çok iĢittiğimiz durumlarda, ilim talebi bahanesiyle, önemli bir araĢtırma sebebiyle veya Müslümanların önemli bir isi ile uğraĢıyoruz diyerek cemaatle namazı ihmal etmektedirler. Böylelerinin Ġbn-i Abbas‟ın durumunu ibretle düĢünmeleri gerekir. Ġbn-i Abbas‟ın (r.a.) Müslümanların yararına olacak bir ise giriĢtiğinde Ģüphe yoktu. Buna rağmen cemaatle namaza verdiği Ģiddetli önemden dolayı Ali'ye (r.a.) quot;ben gidip onlarla konuĢup dönene kadar namazı geciktir ki kaçırmayayımquot; demiĢti. Bu durumu anlayabiliyor muyuz? Biliyoruz ki dinin bütün hükümlerine riayet etmek her ferde vaciptir. Hatta bu, Müslümanların en bariz alametlerinden 157
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş biridir. Allah‟ın haramlarına tazim demektir. Öyleyse niye Allah‟ın emirlerine uymakta gevĢeklik gösteriyoruz? 8. Allah azze ve cellenin yoluna davet edenlerin, doğru metodun ehli olanların, sapmıĢ taifelerin hakka dönmelerinden ümidi kesmemeleri gerekir. ĠĢte Ģiddetli bid'atlerine rağmen hariciler (o Ģiddetle ki, onlardan biri olan Abdurrahman b. Mülcem, Allah'a yaklaĢmak etme amacıyla Hz. Ali'yi katletmiĢti!) kendilerine hak beyan edilince bir çoğu geri döndü. Öyleyse haktan sapanların dönmesinden ümidimizi kesemeyiz. Bilhassa büyükleri, tabi oldukları liderleri kendi müntesiplerini ihlaslı insanları dinlemekten, ayrılmaları veya makamlarının sarsılması endiĢesi ile, sakındırırlar. Böylece gerçek, bu tür tabilerin çoğuna aralarında bir mukayese yapılana kadar, ulaĢmaz. Davetçiler, baĢkalarına, onların liderlerinden, ileri gelenlerinden uzak olarak yaklaĢmaya çalıĢmalıdır. Bu hadisede daha bir çok büyük dersler vardır. Bid'at ehli ile cedel ve münazara üslubu gibi ki belki baĢka bir makalede bunun üstünde dururuz. Bu yazıyı bitirirken her ne kadar burası tafsilata girmeye elvermiyorsa da, diğer bir kaç önemli derse iĢaret edelim ki bu da akil sahipleri için yeterli olacaktır: Bir ise ehil olanın kendisini o ise gönüllü kılması, yalnızca ihlasın amelin sıhhatine yetmemesi, davetçinin insanların bulunduğu yerlere gitmesi, Ģahsi tenkid edilince sert karĢılık vermemesi, bir ise kalkıĢacağında kendi emirinden izin alması gibi.. Allah'dan bildiğimizle bizi faydalandırmasını dileriz. ġüphesiz ki O, iĢitendir, duaları kabul edendir... 158
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş [1] Eser: Sahabeye ait söz, fiil, haber manasında (Çev.) [2] A'raf 32 [3] Zuhruf 58 [4] Yusuf 40 [5] Maide 95 [6] Nisa 35 [7] Ahzab 6 [8] Burada yazar hadisin çeĢitli kaynakları ve sıhhati hakkındaki görüĢleri sıralıyor. Yazıyı kısaltmak için bu kısım tercüme edilmedi. Genelde hadisin ricalinin sahih olduğu belirtilmiĢ.(Çev.) [9] Al-i Ġmran 103 [10] En'am 153 [11] Hud 118 [12] Ebu Davud, Hadis no:4596 [13] Tirmizi, Fiten 14 (Ayni manada. Çev.) [14] Bakara 216 [15] Buhari, menakib 25 (Ayni manada, Çev.) 159
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 2. HASEN BĠN ALĠ RADIYALLAHU ANHUMA Hasen Radıyallahu anh, Ali ve Fatıma radıyallahu anhuma‟nın oğludur.222 Hicretin 3. yılı Ramazan ayının ortasında doğmuĢtur.223 Zehebi, ġaban ayının ortasında doğduğuna dair rivayeti daha doğru kabul eder.224 Fatıma Radıyallahu anha‟nın doğum zamanı gelince, Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, ona Esma Binti Ümeys ile dadısı Ümmü Eymen‟i gönderdi, onlar da Ayetel Kürsi ile Felak ve Nas surelerini okudular.225 Nesefi‟den Ģöyle nakledilmiĢtir; “Fatıma Radıyallahu anha, Hasen Radıyallahu anh‟ı doğurduğu zaman, Ali Radıyallahu anh‟a; “Ona isim ver” dedi. O da; “O‟na ismi ancak dedesi Sallallahu aleyhi ve sellem isim koyacaktır.” Dedi. Peygamber efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem; “Allah Azze ve Celle ona benden önce isim verecek” buyurdu. Bunun üzerine, Cibril aleyhis selam ona geldi ve dedi ki; “Ya Muhammed! ġüphesiz Allah Teala, bu doğumdan dolayı seni tebrik ediyor ve buyuruyor ki; 222 Ġbni Sa‟d Tabakat(3/19) Ġbnül Cevzi Safvetus Safve(1/385) 223 Musab ez Zübeyri Nesebi KurayĢ(s.40) Ġbni Abdilberr el Ġstiab(1/303) Üsdül Gabe(2/9) Hatib Tarihu Bağdat(1/150) Asım Köksal Ġslam Tarihi(10/43) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(3/180) Safuri el Mehasin(s.193) Ebu Nuaym Hilye(2/32) ġa‟rani Tabakat(1/88) Menakıbı Ġbn-i ġehraĢub(4/21,25) Muhammed Ġbn-i Cerir-i Taberi Delail-ül Ġmame(s.60) Ġbni Sabbağ Fusul-ul Mühimme(s.133) Sıbt Ġbnül Cevzi Tezkiret-ul Havas(s.193) Tarih-i Yakubi(2/20) 224 Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(3/246) Diyarbekri Tarihu Hamis(1/470) Dulabi Zürriyetut Tahira(142) 225 Diyarbekri Tarihul Hamis(1/470) Asım Köksal Ġslam Tarihi(10/43) 160
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Onu Harun‟un oğlunun adı olan Seber‟in manasında; “Hasen” diye isimlendir.” Hüseyn Radıyallahu anh doğduğunda da Cibril aleyhisselam demiĢtir ki; “Ya Muhammed! ġüphesiz Allah Teala, bu doğumdan dolayı seni tebrik ediyor ve buyuruyor ki; “Onu Harun‟un diğer oğlunun ismi olan Sübeyr‟in manasında; “Huseyn” diye isimlendir.”226 Ġbni Sa‟d, Ġmran Bin Süleyman‟dan rivayet ediyor; “el Hasen ve el Huseyn cennet ehlinden iki isimdir. Araplar cahiliye döneminde bu isimleri kullanmazdı.”227 Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem O‟nun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okudu, ağzına yumuĢak hurma sürdü ki bu sünnete tahnik denir. Yedinci günde ismini koydu Sünnet ettirip, saçını da kestirip ağırlığınca gümüĢ sadaka verildi.228 Akika kesilip kesilmeyeceğini soran Fatıma radıyallahu anha‟ya Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem; “Hayır! Sen onun saçını kes ve saçının ağırlığınca gümüĢü, fakirlere sadaka olarak dağıt.” Buyurdu.229 Akika kurbanı, Ehli Kitab‟ın adetlerinden idi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, bunu yasaklamayarak, mubah olarak bırakmıĢtır. Bazı alimler 226 Diyarbekri Hamis(1/471) Safuri el Mehasin(s.193) ġevahidün Nübüvve(s.324) Lemazatı Hulviye(1/88) bkz. Siyeri A‟lam(3/247) 227 Dulabi Zürriyetüt Tahire(99) Suyuti Tarihul Hulefa(s.188) Ġbnül Esir Üsdül Gabe(2/10) 228 Ġbnül Cevzi Safvetus Safve(1/385) ġa‟rani Tabakat(1/88) Ġbnül Kayyım Tuhfetul Mevdud(s.37,207) Hakim(3/189) Siyeri A‟lam(3/248) Safuri Mehasin(s.193) Rıyadun Nadra(3/180) Nurul Ebsar(s.131) Halebi Ġnsanul Uyun(2/275) Tarihul Hamis(1/470) Beyhaki(8/324) 229 Zehebi Siyeri A‟lam(3/166) Ġbni Teymiye el Münteka(2/312) MiĢkatul Mesabih(2/439) Ġbnül Kayyım Tuhfetul Mevdud(s.44) 161
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş akikanın iptal edilmiĢ olduğunu söylediler. Ancak, Hasen Radıyallahu anh için, akika olarak iki koç kesilmiĢtir. 230 Akikanın müstehab olduğunu gösteren deliller vardır. Ġsmi Hasen, lakabı “Zeki” ve “Mücteba”, Künyeleri “Ebu Muhammed, Taki, Veli, Seyyid, Reyhanetün Nebi ve Sıbtun Nebi”dir.231 Hasen Radıyallahu anh, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e herkesten daha fazla benzerdi. BaĢından göbeğine kadar olan kısmında, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e benziyordu.232 FAZĠLETLERĠ Ebu Bekre Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bize namaz kıldırırken henüz küçük bir çocuk olan Hasen Radıyallahu anh gelir, secdeye varmıĢ olan Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in sırtına çıkardı. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem de, secdeden yavaĢ yavaĢ kalkardı. Namazı bitirdiğinde; “Ya Rasulullah! Sen torununa hiçbirimizin kendi çocuğuna göstermediği ilgiyi gösteriyorsun.” Dediklerinde buyurdu ki; 230 Nesai(7/166) Hakim(4/237) Ġstiab(1/383) Üsdül Gabe(2/9) Siyeri A‟lam(3/164) Tuhfetul Mevdud(s.53) Nurul Ebsar(s.131) 231 Ebu Nuaym Hilye(2/33) Siyeri A‟lam(3/246) ġevahidün Nübüvve(s324) Dümeyri Hayatul Hayevan(s433) Lemazat(1/87) Nurul Ebsar(s.132) 232 Buhari(4/217) Tirmizi(3776) Ahmed(1/108) Ebu Nuaym Hilye(2/33) Siyeri A‟lamin Nübela(3/167) ġa‟rani Tabakat(1/89) Fethul Bari(7/96) Suyuti Tarihul Hulefa(s.188) Nurul Ebsar(s.131) Safuri Mehasin(s.195) 162
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Bu benim fesleğenimdir. Umulur ki, Allah Azze ve Celle, onun sebebiyle iki Müslüman topluluğun arasını düzeltecektir.”233 Ġbni Ömer Radıyallahu anhuma‟dan; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Hasen ve Huseyn, benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır.”234 Ebu Said Radıyallahu anh, Ģu hadisi nakleder; “Hasen ve Huseyn, cennet gençlerinin efendileridir.”235 Ebu Hureyre Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Hasen ve Huseyn radıyallahu anhuma hakkında “Allah'ım! Ben bu ikisini seviyorum. Sen de sev, onları seveni de sev.” diye dua ederdi236 Enes Radıyallahu anh rivayet ediyor; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e; “Ehli beytinden en çok 233 Buhari(Sulh,9; menakıb 25) Ebu Davud(2/519) Tirmizi(menakıb 30) Nesai(Cum‟a 27) Ahmed(5/37,44,47,49,51) Mansur Ali Nasıf et Tac(3/662) el Ġstiab(1/384) Siyeri A‟lam(3/251) Ebu Nuaym Hilye(2/33) es Savaik(s.310) 234 Buhari(4/217) Tirmizi(3770) Ahmed(no;5675) Zehebi Siyeri A‟lam(3/250) Ġsafur Rağibin(s.125) Cem‟ül Fevaid(8783) Kenz(5/107) et Tac(3/661) Suyuti Tarihul Hulefa(s.188) es Savaik(s.310) Nurul Ebsar(s.132) 235 Ahmed(3/62) Ġbni Hibban(2228) Tirmizi(3768) Ġbni Mace(mukaddime 11) Cemül Fevaid(8782) Zehebi Siyeri A‟lam(3/250) et Tac(3/665) Busayri Ġthaf(7585) Metalibu Aliye(3993) Mecmauz Zevaid(9/183) Ġsafur Rağibin(s.125) es Savaikul Muhrika(s.310) sahihtir. 236 Buhari(4/216) Müslim(s.1883) Tirmizi(3782) Cem‟ül Fevaid(8777) Ġsafur Rağibin(s.124) Ebu Nuaym Hilye(2/34) et Tac(3/665) es Savaik(s310) 163
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sevdiğin kimdir?” diye sordular. Buyurdu ki; “Hasen ve Huseyndir.”237 Ġbni Abbas Radıyallahu anhuma rivayet ediyor; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, boynu üzerinde Hasen Radıyallahu anh‟ı taĢıdığı halde çıkageldi. Adamın biri Hasen‟e; “ey çocuk! Ne güzel bir bineğe bindin.” Dedi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “O da ne güzel bir binicidir.”238 Ebu Hureyre Radıyallahu anh‟dan; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Hasen‟e dilini çıkarır, çocuk, dilinin kırmızılığını görünce sevinirdi.”239 ĠLMĠ Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali Radıyallahu anh‟e, parasının üçte ikisini kokuya, üçte birini de düğün hazırlığı için elbiseye harcamasını emretti. Fatıma Radıyallahu anha‟ya, çocuğu emzirmede acele etmemesini emretti. Fatıma Radıyallahu anha dedi ki; “Ben Huseyn‟i emzirmede acele ettim. Ama Hasen ise, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem onun ağzına ne olduğunu bilmediğim bir Ģey koyduğu için diğerinden daha alim idi.”240 Hasen Radıyallahu anh‟e denildi ki; “Ebu Zerr Radıyallahu anh, fakirliği zenginlikten, hastalığı sıhhatten 237 Tirmizi(3772) Cemül Fevaid(8778) Siyeri A‟lam(3/252) Ġsafur Rağibin(s.125) 238 Tirmizi(menakıb 30) Hakim(3/170) Üsdül Gabe(2/12) Zehebi Siyeri A‟lam(3/256) es Savaik(s.311) 239 Ġbni Sa‟d‟den; Suyuti Tarihul Hulefa(s.189) Ġbni Hibban(12/408,15/431) Hennad es Seriy Zühd(2/618) Askeri Tashifatul Muhaddisin(1/383) es Savaik(s.311) 240 Ziya Muhtare(2/307) Ebu Ya‟la(1/290) Heysemi Maksadul Ali(1359) Mecmauz Zevaid(9/175) Metalibu Aliye(3989) isnadı sahihtir. 164
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş daha çok severim diyor” Bunun üzerine Hasen Radıyallahu anh dedi ki; “Allah, Ebu Zerr‟e rahmet eylesin. Lakin ben derim ki, Allah‟ın güzel iradesine itimad eden bir kimse, Allah‟ın kendisi için seçtiği durumdan baĢka bir Ģey istemez.”241 Hasen Radıyallahu anh, kızına ve yeğenlerine Ģöyle nasihat ediyordu; “Ġlme çalıĢınız. Ezberlemek zor gelirse, ilmi yazın ve evlerinize götürün.”242 Muhabbeti Ģöyle tarif etmiĢtir; “Muhabbet, sevgili ne yaparsa yapsın, her Ģeyini O‟nun yoluna vermektir.”243 Ali Radıyallahu anh, Ġmam Hasen Radıyallahu anh'a “Doğruluk nedir?” deyince; quot;Kötülüğü iyilikle önlemektir.quot; buyurdu. “ġeref nedir?” diye sorduğunda; quot;insanlarla iyi geçinmek ve suçu üstlenmektir.quot; buyurdu. “Mürüvvet nedir?” diye sorunca; quot;Dini korumak, onur ve Ģahsiyetine önem vermek, yumuĢak davranmak, ihsanda bulunmayı adet edinmek, hakları eda etmek ve halka sevgi göstermektir.quot; buyurdu. “Alçaklık nedir?” denilince; quot;Titiz olup, küçük kusurları büyük görmek ve değersiz Ģeyleri esirgemektir.quot; buyurdu. 241 Suyuti Tarihul Hulefa(s.191) Zehebi Siyeri A‟lam(3/262) Ġbni Kesir el Bidaye(8/70) Sühreverdi Avarif(s.647) KuĢeyri Risale(s.338) Hucviri KeĢful Mahcub(s.285) Nurul Ebsar(s.134) es Savaik(s.314) 242 Ġbni Kesir el Bidaye(8/73) Nurul Ebsar(s.134) ġa‟rani Tabakat(1/89) 243 Serrac el Lum‟a(s.56) mechul bir rivayettir. 165
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “kınanmaya sebep olan Ģey nedir?” diye sorulunca; quot;KiĢinin kendisini koruması ve hanımını serbest bırakmasıdır.quot; buyurdu. “Cömertlik nedir?” diye sorulunca; quot;Bolluk ve darlıkta bağıĢta bulunmaktır.quot; buyurdu. “Cimrilik nedir?” diye sorulduğunda; quot;Elinde olanı harcamayı israf bimek, bağıĢladığını da boĢa gitmiĢ saymaktır.quot; buyurdu. “KardeĢlik nedir?” diye sorulunca; quot;Zorlukta ve bollukta vefalı olmaktır.quot; buyurdu. “Korkaklık nedir?” denilince; quot;Dosta karĢı cesur olup, düĢmandan çekinmektir.quot; buyurdu. “Zühd nedir?” denildi; Ġmam: quot;Takvalı olmaya rağbet etmek (ilgi göstermek) ve dünyaya gönül vermemektir.quot; buyurdu. “Hilim nedir?” denilince; quot;Öfkeyi belirtmeyip yutmak ve kendine hakim olmaktır.quot; buyurdu. “Zenginlik nedir?” diye sorulunca; quot;Az olsa bile, nasip ne ise ona razı olmaktır.quot; buyurdu. “Fakirlik nedir?” diye sorulunca; quot;Her Ģeye göz dikmektir.quot; buyurdu. “Sertlik nedir?” diye sorulduğunda; quot;Kendi hükümdarına ve sana zarar vermeye gücü yeten kimseye, karĢı çıkmaktır.quot; buyurdu. “Zillet nedir?” diye sorulunca; quot;Doğru konuĢurken korkmaktır.quot; buyurdu. 166
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Cesaret nedir?” diye sorulunca; quot;(Çekinmeden) rakiplerin karĢısında durmaktır.quot; buyurdu. “Külfet (kiĢinin kendisi için zorluk çıkarması) nedir?” diye sorulunca; quot;Seni ilgilendirmeyen konularda konuĢmandır.quot; buyurdu. “Onur nedir?” denildiğinde; “vermen gerekeni vermen ve suçluyu affetmendir.” Dedi. “Akıl nedir?” denildiğinde; “Muhafaza edilmesini istediğin her Ģeyi kalbin muhafaza etmesidir.” Dedi. “Cehalet nedir?” denilince; “Ġmamına düĢmanlık etmen ve ona laf çevirmendir.” Dedi. “Yücelik nedir?” diye sorulunca; quot;Güzel iĢleri yapmak ve kötü iĢleri terk etmektir.quot; buyurdu. “Akıllı olmak nedir?” diye sorduklarında; quot;Ağır baĢlı ol- mak, yöneticilerle geçinmek ve insanlara karĢı suizan etmekten kendini muhafaza etmektir.quot; buyurdu. “ġeref nedir?” denildiğinde; “KardeĢlere uymak ve komĢuları muhafaza etmektir.” Dedi. “Akılsızlık nedir?” denilince; quot;Alçaklara uymak ve sapıklarla arkadaĢ olmaktır.quot; buyurdu. “Gaflet nedir?” denilince; “Mescidi terk etmen ve fesadcıya itaat etmendir.” Dedi. “Mahrumiyet nedir?” diye sorulunca; quot;Sana sunulan nasibini (hakkını) almamandır.quot; buyurdu. 167
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Efendi kimdir?” diye sorulduğunda; quot;Malında ahmaklık yapan ve haysiyetini önemsemeyen kimsedir. Kendisine sövülür, ama cevap vermez. AĢiretinin iĢlerini yürütmek hususunda sürekli çalıĢır, yerinden ayrılmaz.quot; buyurdu. “Yiğitlik nedir?” diye sorulunca; quot;SığınmıĢ olan kimseyi (mülteciyi) savunmak, savaĢ meydanlarında direnmek ve zor durumlarda giriĢken olmaktır.quot; buyurdu. “Kerem nedir?” diye sorulunca; quot;Muhtaç olan kimsenin istemesini beklemeden ona bağıĢta bulunmak ve kıtlıkta yemek vermektir.quot; buyurdu. “Adilik nedir?” diye sorulunca; quot;Cimrilik ve çirkin konuĢmaktır.quot; buyurdu. “KonuĢmada acizlik nedir?” diye sorulunca; quot;KonuĢurken sakalla oynamak ve boğazı çok temizlemektir.quot; buyurdu. “ġecaat nedir?” diye sorulunca; quot;Rakiplerinden çekinmemek ve savaĢ alanında dirençli olmaktır.quot; buyurdu. Bundan sonra Ali Radıyallahu anh dedi ki; “Ey oğulcuğum! Ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in Ģöyle buyurduğunu iĢittim; “Cahillikten daha Ģiddetli bir fakirlik, akıldan daha faziletli bir mal, kendini beğenmiĢlikten daha Ģiddetli bir yalnızlık, istiĢareden daha güvenli bir destek, tedbir gibi akıl, güzel ahlak gibi asalet, çekingenlik gibi vera, tefekkür gibi bir ibadet ve haya gibi bir iman (Ģubesi) yoktur. Ġmanın baĢı sabırdır. KonuĢmanın afeti yalandır. Ġlmin afeti unutmak, hilmin afeti sefihlik, ibadetin afeti ara vermek, Ģerefin afeti iddia ve kibirlenmek, cesaretin afeti taĢkınlık, 168
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş cömertliğin afeti baĢa kakmak, güzelliğin afeti gururlanmak ve sevmenin afeti övünmektir.” Ey oğulcuğum! Gördüğün hiçbir kimseyi küçümseme! Eğer senden yaĢça büyükse onu baban say, eğer yaĢıtın ise kardeĢin bil, senden küçük ise, onu oğlun say.”244 Ġbni Sa‟d, Asım Bin Behdele‟den nakleder; “Hasen Radıyallahu anh‟a dedim ki; “ġu ġiiler, Ali Radıyallahu anh‟ın kıyamet gününden önce dirilip geleceğini iddia ediyorlar!” buna Ģu cevabı verdi; “Vallahi yalan söylüyorlar! Bunlar bizim Ģiamız değillerdir. Eğer Ali Radıyallahu anh‟ın kıyametten önce tekrar dünyaya döneceğini bilseydik, onun zevcelerini baĢkasıyla evlendirmez ve malını da paylaĢmazdık.”245 GÜZEL AHLAKINDAN ÖRNEKLER Hasen Radıyallahu anh, yüce, Ģerefli, halim (yumuĢak huylu), zahid, sabırlı, vakarlı, haĢmetli, cömert, övülür bir zat idi. Fitneleri, savaĢı sevmeyen, sakin tabiatlı, efendi biriydi.246 Hasen Radıyallahu anh, “Ben Rabbimin evine yaya olarak gitmeden ona kavuĢmaktan haya ederim” diyerek yirmi defa yaya olarak hacca gitmiĢtir.247 O, yaya olarak 244 Ġbni Kesir el Bidaye(8/71-73) Ebu Nuaym Hilye(2/36) ġeblenci Nurul Ebsar(s.134) 245 Abdullah Bin Ahmed Bin Hanbel Zevaidul Müsned(1/148) Siyeri A‟lamin Nübela(3/263) Ġbni Kesir el-Bidaye(8/74) Ġbni Kesir Camiul Mesanid(19/274) Mecmauz Zevaid(10/22) isnadı hasendir. 246 Suyuti Tarihul Hulefa(s.189) Siyeri A‟lamin Nübela(3/253) Ġsafur Rağibin(s.193) Es-Savaikul Muhrika(s.312) Yenabiül Mevedde(s.125) ġevahidün Nübüvve(s.328) 247 Ebu Nuaym Hilye(2/36) Siyeri A‟lam(3/253) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.434) Ġbni Kesir el Bidaye(8/68) ġa‟rani Tabakat(1/89) Es Savaikul Muhrika(s.313) Yenabiül Mevedde(s.126) ġevahidün 169
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş giderken, köleleri binek hayvanını yanında çekerek götürürlerdi. Aynı Ģey, Huseyn Radıyallahu anh için de rivayet edilmiĢtir. Hasen Radıyallahu anh, malının tamamını Allah yolunda iki defa harcamıĢ, üç defa da malını Allah rızası için paylaĢmıĢtır. Hatta ayakkabısının tekini sadaka olarak verip, tekini kendine bırakmaya yemin etmiĢtir. Aldığı her hediye karĢılığında onun değerinde hediye verir, dilenciyi boĢ çevirdiği olmazdı.248 Halifeliği döneminde, bir namazı eda ederken, Cerrahul Esedi adında, Hasen Radıyallahu anh‟a gizli kin besleyen, ona zarar vermek için fırsat kollayan biri, secdeye vardığı sırada Hasen Radıyallahu anh‟ı hançerleyerek yaraladı. Bu hadiseden sonra Hasen Radıyallahu anh, halka Ģöyle hitap etti; “Ey Iraklılar! Hakkımızda Allah‟tan korkun! Biz Ehl-i Beyt‟iz. Sizin emirleriniz ve misafirleriniziz. Allah Teala, bizim hakkımızda; “Ey Ehli Beyt! Allah sizden ancak günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab 33) buyurmuĢtur.” Bu hutbeden sonra mescitte ağlamayan kalmadı.”249 Bir defasında Mervan, Hasen Radıyallahu anh‟a ağır laflar etti. Hasen Radıyallahu anh hiç ses çıkarmadı. Sonra Mervan sağ eliyle sümkürünce, Hasen Radıyallahu anh Nübüvve(s.325) Suyuti Tarihul Hulefa(s.190) Hulvi Lemazat(1/89) Nurul Ebsar(s132) Ġsafur Rağibin(s.193) 248 Ebu Nuaym Hilye(2/36) Siyeri A‟lam(3/259) Ġbni Kesir el Bidaye(8/68) ġa‟rani Tabakat(1/89) Es Savaikul Muhrika(s.313) Suyuti Tarihul Hulefa(s.190) Nurul Ebsar(s.132) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.435) Ġsafur Rağibin(s.196) 249 Tefsiru Ġbni Kesir(3/486) Zehebi Siyeri A‟lam(3/270) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.433) es Savaikul Muhrika(s.313-314) Hayatus Sahabe(4/300) Yenabiül Mevedde(s.125) 170
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ona; “Sana yazıklar olsun! Sağ elin yüz için olduğunu, böyle hareketler için sol elin kullanılacağını bilmiyor musun?” Yuh sana!” dedi. Mervan sesini çıkaramadı.250 ĠĢte bu, Hasen Radıyallahu anh‟ın, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in ahlakı ile ahlaklandığını göstermektedir. Zira Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de, Ģahsını ilgilendiren hususlarda kızmaz, Ģeriatın hükümleri çiğnendiğinde kızardı.251 Bir gün Hasen Radıyallahu anh‟ın kapısına dilenci gelmiĢ ve Hasen Radıyallahu anh; “Neden onu bu duruma düĢürdüm, o bana gelmeden önce halini araĢtırıp ihtiyacını gidermeliydim” diye hayıflanarak ağlamıĢtır.252 Ġbni Sirin ve Ebu Ca‟fer Radıyallahu anhuma‟dan nakledildiğine göre, Hasen Radıyallahu anh, yemeğe çağrılmayan kimseleri yemeğine çağırırdı. 253 ONA GÖSTERĠLEN SEVGĠ VE SAYGI Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Hasen ve Huseyn Radıyallahu anhuma‟ya hitaben buyurdu ki; “Doğrusu siz, Allah‟ın ruhundansınız. Siz saygı görüp sevileceksiniz.”254 Hasen Radıyallahu anh, küçük iken, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, onun dudağını öperdi. Bazen dilini emer, onu kucaklar, bağrına basıp onunla oynardı. Bazen Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem namazda secde halinde iken Hasen Radıyallahu anh gelip O‟nun 250 Ġbni Kesir el Bidaye(8/70) Suyuti Tarihul Hulefa(s.190) Zehebi Siyeri A‟lam(3/266) Heytemi es Savaik(s.314) 251 bkz.; Tirmizi ġemail(s.323) 252 Hucviri KeĢful Mahcub(s.460) 253 Zehebi Siyeri A‟lam(3/262) Ġbni Kesir el Bidaye(8/69) 254 Ġbni Kesir el Bidaye(8/63) 171
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sırtına biner, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem de, onu sırtında tutmak için secdesini uzatırdı. Bazen Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte minbere çıkardı. Sahih bir hadiste sabit olduğuna göre, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem minberde hutbe irad ederken, Hasen ile Huseyn Radıyallahu anhuma‟nın kendisine dargın durduklarını görünce minberden inip onları kucaklamıĢ, yanına alıp minbere çıkarmıĢ ve; “Allah doğru söyler; “ġüphesiz mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır.” Ben bu ikisinin yürürken tökezlediğini görünce kendimi tutamadım, yanlarına gitmek için indim.”255 Ebu Bekr Radıyallahu anh, Hasen Radıyallahu anh‟a saygı gösterir, ikramda bulunur, onu sever ve; “Babam sana feda olsun” derdi. Ömer Radıyallahu anh de ona bu Ģekilde davranırdı. Vakıdi‟nin Ġbrahim Bin Haris et Teymi‟den rivayet ettiğine göre Ömer Radıyallahu anh sahabelere maaĢ bağlarken Hasen ile Huseyn Radıyallahu anhuma‟ya Bedir savaĢına katılan sahabelere bağlanan beĢ milyon dirhemlik maaĢı bağlamıĢtı. Osman Radıyallahu anh de aynı Ģekilde onlara ikramda bulunur, onları severdi. Osman Radıyallahu anh kuĢatma altına alındığında, Hasen Radıyallahu anh kılıcını kuĢanarak onun yanında durmuĢ, onu savunmaya baĢlamıĢtı. Osman Radıyallahu anh da onun baĢına bir kötülük gelmesinden korktuğu için yemin vererek evine dönmesini talep etmiĢti ki, Ali Radıyallahu anh‟ın gönlü rahatlasın. Ali Radıyallahu anh oğlu Hasen‟e aĢırı derecede kıymet verir ve ona saygı gösterirdi. 255 Ġbni Kesir el Bidaye(8/63) Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(3/257) 172
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Muaviye Radıyallahu anh dedi ki; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟i, Hasen Bin Ali Radıyallahu anh‟ın dilini emerken gördüm. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in emdiği bir dil asla azab görmeyecektir.”256 Ġbni Abbas Radıyallahu anhuma, Hasen ve Huseyn Radıyallahu anhuma‟nın ata ve deveye binmesine yardım eder ve böyle bir görevi nasip ettiği için Allah‟a Ģükrederdi. Hasen ve Huseyn radıyallahu anhuma öyle sevilirlerdi ki, Ka‟be‟yi tavaf edecekleri zaman halk onları görmek ve selamlamak için izdiham yapardı.257 Hasen Radıyallahu anh, çok boĢayan bir zat idi. Fakat boĢadığı bütün hanımları onu çok severdi. Hatta Ali Radıyallahu anh, bir gün hutbesinde Hasen Radıyallahu anh‟ın çok boĢaması sebebiyle halkı, ona kız vermemesi için uyarmıĢ, halk ise, ehli beyt ile akrabalık kurmak arzusu ile bundan razı ve hoĢnut olduklarını söylemiĢlerdi.258 BAZI KERAMETLERĠ Ebu Hureyre Radıyallahu anh rivayet ediyor; “Bir gece Hasen Radıyallahu anh, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in huzurunda idi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem onu pek ziyade severdi. Ona; “Haydi annenin yanına git” buyurdu. Ben; “Onu ben götüreyim” dedim. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem; “Hayır sen gitme” buyurdu. Tam o sırada gökten aniden bir ĢimĢek parladı. Hasen 256 Ġbni Kesir el Bidaye(8/63,67) Muaviye Radıyallahu anh‟ın sözü için bkz.: Mecmauz Zevaid(9/177) Zehebi Siyeri A‟lam(3/259) Hayatus Sahabe(3/45) 257 Ebu Nuaym Hilye(2/33) Ġbni Kesir el Bidaye(8/67) 258 Suyuti Tarihul Hulefa(s.191) Zehebi Siyeri A‟lam(3/262) Ġbni Kesir el Bidaye(8/69) Nurul Ebsar(s.135) es Savaik(s314) 173
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Radıyallahu anh da, o ĢimĢeğin ıĢığında yürüyerek annesinin evine gitti.”259 GÜZEL SÖZLERĠNDEN “Aklı olmayanın edebi olmaz. Hikmeti olmayanın dostluğu olmaz. Dini olmayanın hayası olmaz. Aklın baĢı insanlarla güzel geçinmektir. KiĢi, akıl ile iki cihan seadetini kazanır. Akıldan mahrum olan ise hepsinden mahrum olmuĢtur.”260 “Ġnsanların helaki üç Ģeydedir; kibir, hırs ve hased. Kibir, dini yok eder, iblis kibri sebebiyle lanete uğramıĢtır. Hırs, kiĢinin düĢmanıdır. Adem aleyhisselam bu sebeple cennetten çıkarılmıĢtır. Hased ise, kötülüklerin gözcüsüdür. Kabil, Habil‟i hasedi yüzünden öldürmüĢtür.”261 Ebu Bekr Muhammed Bin Keysan el Asam, Hasen Radıyallahu anh‟ın birgün arkadaĢlarına Ģöyle dediğini rivayet eder; “Size, insanlar arasında gözüme en çok büyük görünen bir kardeĢimi haber vereceğim. Onun gözümde büyümesinin sebebi; dünyanın onun gözüne küçük görünmesidir. O, mide Ģehvetinin hakimiyetini hiçe saymıĢtır. Bulamadığı Ģeyi arzulamaz, bulduğu zaman da daha fazlasını istemez. Tenasül uzvunun Ģehvetine hakim olmuĢtur. Aklını ve görüĢünü hafife almaz, cahilliğin hakimiyetinin dıĢına çıkmıĢtır. 259 Mecmauz Zevaid(9/181) Ebu Nuaym Delailün Nübüvve(s.205) Ġbni Kesir el Bidaye(6/152) Suyuti Hasais(2/628) ġevahidün Nübüvve(s.326) Hulvi Lemazat(1/89) Hayatus Sahabe(4/462) Heysemî “Ahmed ve Bezzar rivayet etti. Ahmedin ricali güvenilirdir” dedi. 260 Nurul Ebsar(s134) 261 Nurul Ebsar(s134) 174
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bir Ģeyden mutlaka yarar sağlayacağına inanmazsa, o Ģeye elini uzatmaz. Attığı adımı da mutlaka iyilik yapmak için atar. Öfkelenmez, kimseye kızmaz. Alimlerle bir araya geldiğinde konuĢmaktan çok dinlemeyi sever. KonuĢmasına engel olunabilirse de, susmasına engel olunamaz. Zamanının çoğunu susarak geçirir. KonuĢtuğu zaman konuĢmacılara aldırıĢ etmez, onları kendi haline bırakır. TartıĢmaya girmez. BaĢkalarına karĢı delil öne sürmez. Ancak, yapmadığını söyleyen, söylemediğini yapan bir kadıyı gördüğü zaman onunla tartıĢır. Bunu da faziletinden dolayı yapar, kardeĢlerini unutmaz. Herhangi bir Ģeyde kendini onlara tercih etmez. Bir kimseye ayıplanacak bir hususta ikramda bulunmaz. Ġki Ģeyle karĢılaĢtığı zaman hakka en yakın olanını tercih eder. Hevesine yakın olana muhalefet eder.”262 Giyim Ģekli; Hasen Radıyallahu anh, siyah sarık sarar, siyah elbise giyerdi. Yüzüğünü sol elinin küçük parmağına takardı.263 OSMAN VE ALĠ RADIYALLAHU ANHUMA DÖNEMLERĠNDEKĠ GÖREVLERĠ Hasen Radıyallahu anh, Osman Radıyallahu anh‟ın hilafeti döneminde içlerinde Huseyn, Ġbni Abbas, Ġbni Ömer, Ġbni Amr, Abdullah Bin Cafer ve Ġbni Zübeyr Radıyallahu anhum gibi zatların bulunduğu takviye kuvvetleri ile Afrika fütuhatına katılmıĢtır.264 Hasen Radıyallahu anh, Osman Radıyallahu anh‟ın kuĢatıldığı zaman onun yardımına koĢanlardan idi. 265 262 Ġbni Kesir el Bidaye(8/71) 263 Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(3/267,268,272) 264 Hüseyin Algül Ġslam Tarihi(2/369) bkz.: Ġbnül Esir el Kamil Fit Tarih(3/88) Ya‟kubi(2/65) Miratul Ġber(6/164) 265 Zehebi Siyeri A‟lam(3/260) Ġbni Kesir el Bidaye(8/67) ġa‟rani Tabakat(1/88) 175
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hasen Radıyallahu anh, ile birlikte Sa‟d Bin Malik, Ebu Hureyre, Zeyd Bin Sabit Radıyallahu anhum gibi bazı Medineliler, isyancılara karĢı silahlı mücadele taraftarı idiler. Fakat Osman Radıyallahu anh, buna müsaade etmiyor, meseleyi Ģifahi telkinler ile halletmek istiyordu. Ali, Talha ve Zübeyr Radıyallahu anhum, Osman Radıyallahu anh ile görüĢmek istedilerse de, bencil emeviler buna mani oldular, Ali Radıyallahu anh‟ı tahrik etmek istediler. Bu durumda Ali Radıyallahu anh ve ellerinde büyük kuvvet bulunan fazilet sahibi kimseler uzlete çekilmek durumunda kalıyordu.266 Hasen Radıyallahu anh, Osman Radıyallahu anh‟ın kapısında asilere karĢı savaĢmıĢ ve yüzünden yaralanmıĢtır.267 Hasen Radıyallahu anh, Ali Radıyallahu anh‟ın hilafeti döneminde, babası için taraftar toplamak üzere Ammar Radıyallahu anh ile beraber Kufe‟ye gönderilmiĢ ve dokuz bin kadar taraftar toplayarak dönmüĢtür.268 Hasen Radıyallahu anh, Ali Radıyallahu anh‟ın Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaĢlarında kumandanlarından biri idi.269 HĠLAFETĠ VE MUAVĠYE (R.A.) ĠLE SULHÜ Ġbni Mülcem, Ali Radıyallahu anh‟ı katledince, halk Hasen Radıyallahu anh‟ın yanına gelerek; 266 Ġbnül Esir el Kamil(3/162) Cevdet PaĢa(1/679) Mevdudi Hilafet ve Saltanat(s.479) 267 Taberi Tarihi(5/133) Ġbnül Esir el Kamil(3/178) Dineveri el Ġmame ves Siyase(1/44) Hüseyin Algül Ġslam Tarihi(2/438) 268 Taberi(5/190) Ġbnül Esir el Kamil(3/227) Hüseyin Algül Ġslam Tarihi(2/484) 269 Taberi(5/238) Ġbnül Esir el Kamil(3/286-293) Algül Ġslam Tarihi(2/537) 176
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Ey mü‟minlerin emiri! Halifeliği sen al!” dediler. Hasen Radıyallahu anh; “Hayır! Ben sizi bu konuda tıpkı Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in (halife tayin etmeden) bıraktığı gibi bırakıyorum. Eğer Allah size hayır murad ederse, mutlaka sizi hayrınıza dokunacak bir karara vardırır. Nitekim Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettikten sonra da sizin, hayırlı bir insan üzerinde ittifak etmenizi sağlamıĢtır.” Dedi.270 Buna rağmen halk, Hasen Radıyallahu anh‟ı bu iĢe son derece layık bulduğu için ona biat etti. Daha önce Emirül Mü‟minin olan Ali Radıyallahu anh, ġam‟lılara karĢı tedbir almak amacıyla büyük miktarda asker toplamıĢtı. O böyle bir sefere çıkma hazırlığı içindeyken vefat etti. Cenabı Allah bir iĢi tamamlamak istediğinde, onu engelleme imkanı yoktur. Ali Radıyallahu anh‟ın Ģehid ediliĢiyle beraber, halk tarafından biatla halife seçilen Hasen Radıyallahu anh, Muaviye Radıyallahu anh ve ġam‟lıların kendi üzerine yürümek istediklerini haber aldı. Daha önce Ali Radıyallahu anh‟a böyle bir sefer için biat etmiĢ olan ordu, Muaviye Radıyallahu anh ile karĢılaĢmak üzere Kufe‟den ayrılmıĢtı. Hasen Radıyallahu anh bu ordu ile yola çıkıp “Mesken” denilen yere varıp konaklamıĢtı. Oradan Medain‟e varan Hasen Radıyallahu anh on iki bin kiĢilik bu ordunun baĢına Kays Bin Sa‟d Bin Ubade el Ensari‟yi tayin etmiĢ bulunuyordu. Hasen Radıyallahu anh, kampta dinlenirken birden bağrıĢmalar duyuldu. Birisi; “Kays Bin Sa‟d öldürüldü! Diye bağırıyordu. Ansızın ortalık karıĢtı, herkes birbirinin malına saldırdı. Hasen Radıyallahu anh‟ın bulunduğu yere kadar geldiler. Oturduğu kilimi çekip aldılar, ona hücum edip yaraladılar. Hasen Radıyallahu anh bu vakadan dolayı 270 Ebu Nuaym Hilye(2/37) Ġbni Kesir el Bidaye(8/14) 177
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş isyancılara karĢı büyük bir tiksinti duydu. Bineğine atladı, Medain‟deki beyaz kasra gitti. Oraya vardığında her yanı yara bere içindeydi. Ordu kasırın önüne geldiğinde, Muhtar Bin Ubeyd (Allah onu rezil etsin) Medain‟de memur olan amcası Sad Bin Mes‟ud‟a; “ġerefli ve zengin bir adam olmak ister misin?” dedi. Sa‟d; “Ne demek istiyorsun?” dedi. Muhtar; “Hasen‟i al, her tarafından zincirlere bağla ve Muaviye‟ye gönder” dedi. Sa‟d; “Allah seni rezil etsin! Senin teklifin ne kötü! Benden Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in torununu mahvetmemi mi istiyorsun?” diye cevapladı. 271 Hasen Radıyallahu anh, Irak‟ta yakalandı. Irak‟lılar, ġam‟lılara karĢıHasen Radıyallahu anh‟a dayanarak kendilerini savunmak istiyordu. Oysa yaptıkları iĢle istedikleri Ģey birbiriyle bağdaĢmıyordu. Onların asıl hüsranı, birbirleriyle görüĢ ayrılığı içinde olmalarından ve baĢkanlarını dinlememelerinden kaynaklanıyordu. Eğer biat ettikleri zatın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem‟in kızı olan Fatıma Radıyallahu anha‟nın oğlu Hasen Radıyallahu anh‟ın kıymetini bilselerdi, Hasen Radıyallahu anh‟ın Müslümanlar arasında bir efendi, bir lider konumunda olduğunun farkına varsalardı, döneklik yapmaz, kargaĢaya düĢmezlerdi. Hasen Radıyallahu anh, ordusunun dağınıklığını ve çevresindekilerin kararsızlığını görünce, Muaviye Radıyallahu anh‟a bir mektup yazarak barıĢ istediğini 271 Ebu Nuaym Hilye(2/37) Ġbni Kesir el Bidaye(8/14 Terc.:8/29-30) Ġbnül Esir el Kamil(3/404) Zehebi Siyeri A‟lam(3/269) 178
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş bildirdi. Muaviye Radıyallahu anh da o sırada karĢı koymak için ordusunun baĢına geçmiĢti. Hasen Radıyallahu anh emirlikten çekilmek için bir takım Ģartlar öne sürdü. Muaviye Radıyallahu anh bunları yerine getirdiği takdirde Hasen Radıyallahu anh emirlikten vazgeçecekti.272 ANLAġMA ġARTLARI 1- Irak ve Hicaz halkından Ali Radıyallahu anh taraftarı olup, ona sevgi ile bağlı olanlara karĢı, intikam siyaseti güdülmeyecek. 2- Muaviye Radıyallahu anh, ölünceye kadar halife olacak, öldükten sonra meseleyi, Ģura halledecek. (ġia kaynaklı bir rivayete göre de; Muaviye Radıyallahu anh‟ın ölümünden sonra Hasen veya Huseyn radıyallahu anhuma‟dan birinin halife olması Ģart koĢulmuĢtu.273) 3- Ali Radıyallahu anh‟ın ve Hasen Radıyallahu anh‟ın tebaasına ödemeye mecbur olduğu giderler, Kufe hazinesinden karĢılanacak. 4- Hazineden, geçinecek kadar bir tahsisat bağlanacaktı. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem; “Benden sonra Hilafet otuz senedir. Sonra krallık haline gelir” 272 ĠrĢad-ı Müfid(s.172) Menakıb-ı Ġbn-i ġehraĢub(4/33) Abdullah b. Müslim b. Kuteybe El-Ġmamet-ü ves-Siyase(1/163) Ġbni Sabbağ Fusul-ul Mühimme(s.145) Sıbt Ġbnül Cevzi Tezkiret-ül Havas(s.197) 273 bkz. Ġbni Kuteybe ed Dineveri-'ye nisbet edilen- el Ġmame ves Siyase(1/140) Berzenci el ĠĢaa Li EĢratis Saa(s.50) ĠrĢad-ı Müfid(s.172) Menakıb-ı Ġbn-i ġehraĢub(4/33) Fusul-ul Mühimme(s.145) Ġbnül Cevzi Tezkiret-ül Havas(s.197) 179
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş buyurmuĢtur.274 Hasen Radıyallahu anh dönemi ile hilafet otuz yıla tamamlanmıĢtır. Hasen Radıyallahu anh, Muaviye Radıyallahu anh için Hicri 41. yılın Rebiulevvel ayında hilafeti terk etti. ĠĢte Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in vefatından bu tarihe kadar da tam otuz yıl geçmiĢtir. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Hicri 11. yılın Rebiulevvel ayında vefat etmiĢti. Bu da peygamberlik delillerinden bir(mucize)dir. Ayrıca Hasen Radıyallahu anh‟ın faziletleri bölümünde kaydettiğimiz hadisi Ģerif te bu mucizeye iĢaret ederek, iki Müslüman topluluk, Hasen Radıyallahu anh‟ın hilafetten feragati ile barıĢ sağlamıĢtır.275 ġEHADETĠ Hasen Radıyallahu anh, zehirlenerek Ģehit edilmiĢtir.276 Umeyr Bin Ġshak anlatıyor; “KureyĢli bir adamla beraber Hasen Radıyallahu anh‟ın yanına geldik. “Defalarca zehirlendim, ama bu sefer ki hepsinden daha kötüydü” diyordu. O sırada Huseyn Radıyallahu anh geldi. Hasen Radıyallahu anh‟ın yanıbaĢına oturdu ve; “Ey kardeĢim! Sana bunu içiren kimdi?” diye sordu. Hasen Radıyallahu anh; “Onu öldürmek mi istiyorsun?” dedi. Huseyn Radıyallahu anh; 274 Ebu Davud(4446) Tirmizi(fiten 48) Ġbni Hibban(1534) Hakim(3/71) Ahmed(4/185,273,5/44,50,220) Ru‟yani Müsned(25/136) Suyuti Hasais(s.714) Ġbni Kesir el Bidaye(terc.:8/31) 275 bkz.: Ġbni Kesir el Bidaye(8/31) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.436) 276 Zehebi Siyeri A‟lam(3/275) ĠrĢad-i Mufid(s.174) Menakıbi Ġbn-i ġehraĢub(4/42) Ġbni Sabbağ Fusul-ul Muhimme(s.146) Sıbt Ġbnül Cevzi Tezkiret-ul Havas(s.211) 180
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Evet” dedi. Bunun üzerine Hasen Radıyallahu anh; “Eğer bunu Ģu anda, zannettiğim adam yapmıĢsa Allah‟ın intikamı daha çetin olacaktır.”277 Hasen Radıyallahu anh, rüyasında sanki gözlerinin arasında Ġhlas suresinin; “De ki; O Allah‟tır, tektir” ayeti celilesinin yazıldığını görünce, ev halkıyla birlikte buna sevindi. Sonra bu, Ġbnül Müseyyeb‟e anlatılınca dedi ki; “Eğer rüyası doğru ise, yaĢama müddeti az kaldı.” Bu sözün üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Hasen Radıyallahu anh vefat etti. Cenaze namazını o günkü Medine valisi Said Bin el As kıldırdı.278 Vefatının sebebi doğrulanmayan bir rivayete göre Ģöyle nakledilmiĢtir; “Yezid gizlice Hasen Radıyallahu anh‟ın hanımı Ca‟de Binti EĢ‟as Bin Kays el Kindi‟ye, Hasen Radıyallahu anh‟ı zehirlediği takdirde kendisiyle evleneceği haberini 100 dirhem ile beraber gönderdi. Kadın bu iĢi yaptıktan sonra, Hasen Radıyallahu anh, kırk gün hastalandı. Vefat edince, Ca‟de, verdiği sözü yerine getirmesi için Yezid‟e haber gönderdi. Yezid ona; “Biz senin Hasen için bir eĢ olmana razı olmadık ki, seni kendimize eĢ edinmeye razı olalım.” Diye cevap gönderdi.279 277 Ebu Nuaym Hilye(2/39) Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(3/274) Ġbni Kesir el Bidaye(8/76) ġa‟rani Tabakat(1/90) Heytemi es Savaiq(s.316) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.435) ġevahidün Nübüvve(s.328) 278 Suyuti Tarihul Hulefa(s.192) Hatib Tarihu Bağdat(1/150) Ġbni Kuteybe el Maarif(s.146) Ġbni Kesir el Bidaye(8/76) es Savaiqul Muhrika(s.317) 279 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.146) Ebulferec Ġsbehani Makatilut Talibiyyin(s.73) Ġbni Kesir el Bidaye(8/77) Suyuti Tarihul 181
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hasen Radıyallahu anh, babaannesi olan Fatıma Binti Esed Radıyallahu anha‟nın yanındaki meĢhur kubbesinde defnedildi. Hayat süresi 47 yıl olup, bu müddetin yedi yılı Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile, otuz yılı babası Ali Radıyallahu anh ile geçtikten sonra hilafet makamında altı ay bulundu. Sonra hilafeti Muaviye Radıyallahu anh‟a bırakarak 9 yıl 6 ay da Medine‟de yaĢadı. Hicretin 49 veya 50. yılında vefat etti. Cenazesine büyük bir kitle katıldı. 280 ÇOCUKLARI Havle Binti Manzur Bin Zeban el Fezariye adlı hanımından; Hasen Bin Hasen, Binti Ukbe Bin Mes‟ud el Bedri adlı hanımından; Zeyd ve Ümmül Hasen, Sakafiye‟den; Ömer, Ümmü Ġshak Binti Talha Bin Ubeydullah adlı hanımından; Talha, Ümmü veled analardan; Huseyn el Esrem ve Abdullah adlı çocukları olmuĢtur.281 Hafız Ebu BiĢr ed Dulabi, Ġbrahim ve Amr adlı iki oğlunun daha olduğunu kaydetmiĢtir.282 Hulefa(s.192) ġeblenci Nurul Ebsar(s.136) es Savaiq(s.316) Safuri el Mehasin(s.196) ġeyh er Radi Sulhul Hasen(s.361) Berzenci el ĠĢaa(s.55) ġevahidün Nübüvve(s.328) AiĢe Abdurrahman BintuĢ ġatı Seyide Sukeyne(s.26) 280 Zehebi Siyeri A‟lam(3/277) Hatib Tarihu Bağdat(1/150) Ġbni Kesir el Bidaye(8/44) Tilimsani Cevhere(2/204) ġa‟rani Tabakat(1/90) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.436) Savaiq(s.317) 281 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.146) Ġsafur Rağibin(s.200) 282 Dulabi Zürriyetut Tahira(115) bkz.: Ġsafur Rağibin(s.201) 182
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş El-Birmavi; Hasen Radıyallahu anh‟ın 11 çocuğu olup bir tanesinin kız olduğunu söylemiĢ, Mecmaul Ahbab adlı eserde de, 15 oğlu ve 8 kızı olduğu kaydedilmiĢtir.283 283 Safuri Muhtasarul Mehasinil Müctemea(s.196) Nurul Ebsar(s.136) 183
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 3. HUSEYN BĠN ALĠ RADIYALLAHU ANHUMA Fatıma Radıyallahu anha, Hasen Radıyallahu anh‟ın doğumundan 50 gün sonra Huseyn Radıyallahu anh‟a gebe kalmıĢtı.284 Hicretin 4. yılı ġa‟ban ayının beĢinde, Huseyn Radıyallahu anh doğdu.285 SÜT ANNESĠ Abbas Radıyallahu anh‟ın hanımı Ümmül Fadl, bir gün Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem‟in yanına gelerek; “Ey Allah‟ın rasulü! Bu gece rüyamda senin bedeninden bir parçasının kesilip evime konulduğunu gördüm.” Dedi. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de; “Hayır görmüĢsündür inĢallah. Fatıma bir erkek doğuracak, sen de ona oğlun Kusem‟in sütünü emzireceksin.” Buyurdu. Huseyn Radıyallahu anh doğunca, Ümmül Fadl onu alıp götürdü ve debeleninceye kadar ona Kusem‟in sütünü emzirdi.”286 284 Taberi(3/29) el Ġstiab(1/393) Nurul Ebsar(s.138) Asım Köksal Ġslam Tarihi(11/160) 285 Hatib Tarihu Bağdat(1/151) Mus‟ab ez Zübeyri Nesebi KurayĢ(s.40) Zehebi Siyeri A‟lam(3/280) Zehebi Tarih(3/5) ġa‟rani Tabakat(1/90) Nurul Ebsar(s.138) Lemazat(1/93) Ġsafur Rağibin(s.202) 286 Hakim(3/176) MiĢkat(3/264) Ġbni Sa‟d(8/278) Mus‟ab ez Zubeyri Nesebi KurayĢ(s.24) ġevahidün Nübüvve(s.331) Yenabiül Mevedde(s.138) Nurul Ebsar(s.139) 184
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Lakap ve Künyeleri Künyesi Ebu Abdullah‟tır. Lakapları ise; ġehid, Seyyid, er RaĢiyd, et Tayyib, ez Zeki, el Vafi, el Mübarek, et Tabi limerdatillah ve es Sıbt‟tır.287 FAZİLETLERİ Ya‟la el Amiri Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bir gün ashabıyla birlikte davet edildiği bir yemeğe gidiyordu. O sırada Huseyn Radıyallahu anh de, sokakta çocuklarla oynuyordu. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, ashabını geride bırakıp ilerledi ve ellerini açarak Huseyn Radıyallahu anh‟ı tutmak istedi. Huseyn Radıyallahu anh bir oraya bir buraya kaçıyor, efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem de gülüyor ve onu tutmaya çalıĢıyordu. En sonunda tuttu, bir elini ensesine, bir elini de çenesinin altına koyup öptü ve buyurdu ki; “Huseyn bendendir, ben de Huseyn‟denim. Allah‟ım! Huseyni seveni sen de sev. Huseyn torunlardan bir torundur.”288 Cabir Bin Abdullah Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Cennetlik gençlerin 287 Musab ez Zübeyri Neseb(s.40) ġevahidün Nübüvve(s.328) Nurul Ebsar(s.138) 288 Tirmizi(3777) Ahmed(4/172) Ġbni Mace(142) Buhari Edebül Müfred(364) Zehebi Siyeri A‟lam(3/283) Ġbni Abdilberr el Ġstiab(3/627) Kenzul Ummal(7/107) Ġbni Hacer el Ġsabe(3/630) Ġbni Kesir el Bidaye(8/336) ġeblenci Nurul Ebsar(s.139) Hayatus Sahabe(3/347) el Ciylani Fadlullahis Samed(1/459) Heytemi Es Savaikul Muhrika(s.420) 185
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş efendisine bakmakla mutluluk duyan, Huseyn Bin Ali‟ye baksın”289 Ebu Hureyre Radıyallahu anh rivayet ediyor; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem mescitte oturuyordu. “ufaklık nerede?” buyurdu ve Huseyn Radıyallahu anh odasından çıkıp, düĢene kadar yürüyerek geldi. Parmağını Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in sakalına koydu. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem de Huseyn Radıyallahu anh‟ın ağzını açarak ağzını onun ağzına koydu. Sonra buyurdu ki; “Allahım! Ben bunu seviyorum. Sen de bunu sev ve bunu sevenleri de sev.”290 Ġmam-ı Hasan (RA) Hz.leri ve kardeĢi Ġmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz‟in huzurunda güreĢiyorlardı. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ġmam-ı Hasan (RA) Hz.leri‟ni teĢvik ediyordu. Hz. Fatımatüzzehra (RA) babasına: “Ya Resûlallah! Hasan büyüktür, hep onun tarafını tutuyorsunuz.” Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Ya Fatıma! Cebrail (AS) Hüseyin'e yardım ediyor.” buyurdular.291 Molla Cami‟nin rivayetinde, bu esnada Cibril Aleyhisselam‟ın Hasen ve Huseyn Radıyallahu anhuma‟ya cennetten iki elma getirdiği de kayıtlıdır ki bu ziyadenin aslı yoktur. 289 Ebu Ya‟la(3/1874) Zehebi Siyeri A‟lam(3/283) Heysemi Maksadul Ali(1360) Mecmauz Zevaid(9/187) Ġbni Kesir el Bidaye(8/336) Ġsafur Rağibin(s.202) Heytemi es Savaik(s.421) Nurul Ebsar(s.139) 290 Buhari(Buyu 49) Müslim(Fadailus Sahabe 57) Hakim(3/196) Buhari Edebül Müfred(1183) el Ciylani Fadlullah(2/567) Nurul Ebsar(s.139) Ġsafur Rağibin(s.195,202) 291 Zehebi Tarih(3/9) Zehebi Siyeri A‟lam(3/266) Metalibul Aliye(3994) Lemazat(1/95) ġevahidün Nübüvve(s.330) 186
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Fatıma Radıyallahu anha‟dan; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Hasen‟de Benim heybetim ve ululuk niteliğim vardır. Huseyn‟de ise, Benim Ģecaatim ve cömertlik vasfım vardır.”292 Zeyd Bin Erkam Radıyallahu anh‟den; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ali, Fatıma, Hasen ve Huseyn Radıyallahu anhum hakkında buyurdu ki; “Bunlarla barıĢık olanla barıĢık olurum, çarpıĢanlarla da çarpıĢırım.”293 Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bir gün namaz kılarken kulağına bir çocuk ağlaması geldi. Namazını çabucak bitirip dıĢarı çıktı. Sebebini sorduklarında buyurdu ki; “Bir çocuk ağlaması duydum. Onu Huseyn zannettim.”294 Ebu Hureyre Radıyallahu anh, bereketlenmek için Huseyn Radıyallahu anh‟ın ayağının toprağından elbisesine sararak taĢırdı.295 KERAMETLERĠNDEN Bir gün Huseyn Radıyallahu anh Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in yanında idi. Annesine gitmek istedi. Hava yağmurlu idi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem dua etti ve Huseyn Radıyallahu anh eve gidinceye kadar yağmur kesildi.296 Aynısı Hasen r.a. hakkında da rivayet edilmiĢti. Buradaki ifadeye göre, bu Huseyn r.a.‟ın kerameti değil, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem‟in duasının fazileti anlatılmaktadır. 292 Ġbni Kesir el Bidaye(8/252) Heytemi es Savaiq(s.419) 293 Ġbni Mace(145) Zehebi Tarih(3/8) Ġbni Kesir el Bidaye(8/335) 294 Zehebi Siyeri A‟lam(3/284) ġevahidün Nübüvve(s.331) Lemazat(1/96) 295 Zehebi Siyeri A‟lam(3/287) 296 Ġbni Kesir el Bidaye(8/337) ġevahidün Nübüvve(s.331) Lemazatı Hulviye(1/96) Suyuti Hasais(2/627) 187
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ebu Avn anlatıyor; “Huseyn Radıyallahu anh Mekke‟ye gitmek üzere yola çıkarken Ġbni Muti‟ adındaki birinin yanından geçti. Ġbni Muti o sırada kuyusunu temizliyordu. Huseyn Radıyallahu anh‟a; “Kuyumu geniĢletiyorum, fakat ne yapsam bir türlü doğru dürüst su alamıyorum” dedi. Huseyn Radıyallahu anh; “Bana suyundan biraz getir” dedi. Ġbni Muti suyu getirince, Huseyn Radıyallahu anh önce içti, ağzında çalkaladıktan sonra kuyuya tükürdü. Bundan sonra kuyunun suyu hem tatlandı, hem de çoğaldı.”297 Ebu Reca el Utaridi Radıyallahu anh‟den; “Sakın Ali Radıyallahu anh‟a veya Ehli Beyt‟ten birine sövmeyin! Zira bizim Belheceym halkından bir komĢumuz vardı. Bir gün Huseyn Radıyallahu anh hakkında; “Allah Huseyn Bin Ali denen fasığın canını alsın” dedi. Allah ta onun gözlerini kör etti.”298 Vail Bin Alkame‟den; “Kerbela vakasında bulundum. Adamın biri kalkıp; “Huseyn aranızda mıdır?” dedi. “Evet” dediler. Adam; “Seni cehennem ile müjdeliyorum” dedi. Huseyn Radıyallahu anh; 297 Ġbni Sa‟d Tabakat(5/144) Hayatus Sahabe(4/480) 298 Ahmed Bin Hanbel Fadailus Sahabe(2/574) Mecmauz Zevaid(9/196) Hayatus Sahabe(4/398) isnadı sahihtir. 188
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Çok merhametli bir Rab ve sözü geçen bir Ģefaatçi müjdelenmiĢ bulunuyorum” dedi. Adama “sen kimsin?” diye sordular. O da; “Ben Ġbni Caveze‟yim” dedi. Huseyn Radıyallahu anh; “Allah‟ım! Onu cehenneme gönder” diye beddua etti. Duası biter bitmez, adamın atı ürktü ve kendisi de yere yuvarlandı. Adamın ayağı üzengide asılı kalmıĢtı ve at onu sürüklediği için vücudu parçalandı, ayağından baĢka bir Ģey kalmadı.”299 Kelbi‟den; “Kerbela‟da Huseyn Radıyallahu anh su içerken bir adam ona ok atarak avurtlarını yaraladı. Huseyn Radıyallahu anh; “Allah seni suya kandırmasın!” diye beddua etti. Bunun üzerine adamda istiska hastalığı (dinmeyen susuzluk) baĢ gösterdi. Su içe içe nihayet birgün karnı patlayıp öldü.”300 Zühri Radıyallahu anh‟den ve baĢkalarından rivayet edildiğine göre; Huseyn Radıyallahu anh Ģehit edildiği gün ġam‟da hangi taĢ kaldırıldıysa, altında taptaze kan görülmüĢtür.301 299 Taberi Tarihi(5/431) Mecmauz Zevaid(9/193) Ġbnül Esir el Kamil Fit Tarih(4/66) Hayatus Sahabe(4/531) 300 Ġbnül Esir el Kamil(4/76) Mecmauz Zevaid(9/193) Hayatus Sahabe(5/432) Asım Köksal Kerbela Faciası(s.172) 301 Zehebi Siyeri A‟lam(3/212) Mecmauz Zevaid(9/196) Ikdul Ferid(2/221) Hayatus Sahabe(4/534) ġevahidün Nübüvve(s.336) 189
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ümmü Seleme ve Meymune Radıyallahu anhuma, cinlerin Huseyn Radıyallahu anh için yüksek sesle ağladıklarını iĢitmiĢlerdir.302 Kerbela‟da Huseyn Radıyallahu anh‟a rakip olan herkes mutlaka bir belaya düçar olmuĢtur. Bu hadisede pek çok kerametler zuhur etmiĢ olup, kitabın uzamaması için bu kadarı ile yetiniyoruz. ġEHADETĠNĠN HABER VERĠLMESĠ Enes Bin Haris Radıyallahu anh‟ten; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki, “Benim bu oğlum Huseyn, Irak topraklarından birinde öldürülecektir. Sizden herkim ona yetiĢirse, yardım etsin!”303 Enes Radıyallahu anh‟den; “Yağmur meleği Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e gelmek için izin istedi. Ona izin verildi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Seleme Radıyallahu anha‟ya dedi ki; “Kapıya bak, yanımıza kimse girmesin!” Derken Huseyn Radıyallahu anh geldi ve girmek istedi. Ümmü Seleme ona mani oldu. Fakat o, sıçradı ve içeri girdi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in kucağına oturup boynuna sarıldı. Melek; “Onu seviyor musun?” dedi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem de; “Evet” buyurdu. “Ama ümmetin onu öldürecek. Ġstersen sana onun öldürüleceği yeri göstereyim” dedi ve kırmızı bir toprak 302 Ġbni Hacer Metalibul Aliye(3991) Mecmauz Zevaid(9/199) Hayatus Sahabe(4/536) ġevahidün Nübüvve(s.334) Heytemi es Savaiq(s.427) 303 Kurtubi Tezkira(s.644) ġa‟rani Muhtasarı Tezkira(s.418) Yenabiül Mevedde(s.139) 190
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş getirdi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, o toprağı Ümmü Seleme‟ye emanet etti ve o da onu baĢörtüsüne sardı. Sabit Radıyallahu anh dedi ki; “ĠĢittiğimize göre, o yer, Kerbela‟dır.”304 Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bu toprağı koklayıp; “Riyhu kerbin ve belain (üzüntü ve bela kokusu)” buyurdu. Ümmü Seleme Radıyallahu anha‟ya dedi ki; “ĠĢte bu toprak Huseyn‟in öldürüleceği yerin toprağıdır. Kana bulandığı zaman bil ki Huseyn Ģehit oldu demektir.” Ümmü Seleme Radıyallahu anha dedi ki; “Ben bu toprağı yanımdaki bir ĢiĢeye koydum ve kendi kendime bu toprağın kana dönüĢeceği gün büyük (bir bela) günüdür dedim.” Ümmü seleme Radıyallahu anha, Huseyn Radıyallahu anh‟ın Ģehit edildiği gün o toprağın kana bulandığını görmüĢtür. Bu hususta Ġbni Abbas, Ali ve AiĢe Radıyallahu anhumden de sahih rivayetler vardır.305 304 Hasendir. Ahmed(3/242) Burada zikredilen isnadında Müemmel vardır. Onun hakkında Ebu Hatem; “Saduk, sünnette Ģedittir. Çok hata eder.” dedi. Lakin onun rivayetine ġeyban Bin Ferruh mutabaat etmiĢtir. Bunu Ebu Ya‟la(3402) Ġbn Hibban(6742) Taberani(3/106) rivayet etmiĢlerdir. Heysemi Mecmauz Zevaid‟de(9/187) dedi ki; “Ġsnadında Umare Bin Zadan vardır. Bir cemaat onu güvenilir saydı. Onda zayıflık vardır. Ebu Ya‟lanın diğer ravileri sahih ricalidir.” Diğer bir tarikten; Ahmed Fadailus Sahabe(1391)‟de Ümmü Seleme radıyallahu anha‟dan. Abd Bin Humeyd(1533)‟de üçüncü bir yoldan rivayet etmiĢtir.Kurtubi Tezkira(s.644) Zehebi Siyeri A‟lam(3/194) Metalibul Aliye(3999) es-Savaik(s.421) 305 bkz.: Ahmed(1/242) Ġbnül Cevzi el Hadaik(1/396) Zehebi Tarih(3/10) Zehebi Siyeri A‟lam(3/288) Ebu Ya‟la(1/363) Mecmauz Zevaid(9/187) Maksadul Ali(1364) es Savaiq(s.422) ġevahidün Nübüvve(s.332) Yenabiül Mevedde(s.139) 191
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş YEZĠD‟ĠN VELĠAHT TAYĠN EDĠLĠġĠ Muaviye Radıyallahu anh'e, bazı valileri ve yakınları, Yezit‟in veliahtlığa layık olduğunu söyleyerek Muaviye‟nin kafasını karıĢtırdılar.306 Özellikle Mugire Bin ġu‟be‟nin kulis faaliyetleri ona çok etki etti. Mugire der ki; “Muaviye‟nin kafasına hiç mi hiç olmayacak gibi gözüken muhal bir iĢ soktum. Bu iĢ ümmetin hayrına bir Ģey olmadı. Öyle bir gedik açtım ki, ebediyen kapanmayacaktır.”307 Muaviye Radıyallahu anh hicri 56 yılında açıkça Yezid için biat çağrısında bulundu. Ġnsanlar Yezid‟in ahlaksızlığını bildikleri için razı olmadılar. Herkes kerhen evet dedi. Bu çağrıyı Abdurrahman Bin Ebubekr, Abdullah Bin Ömer, Ġbni Abbas, Abdullah Bin Zubeyr ve Huseyn Bin Ali Radıyallahu anhum reddettiler.308 Yezid, krallığı iyi idare etmesiyle Ģöhret bulduğu gibi, çok Ģarap içmesi, namazı terk etmesi, Ģehvetine düĢkün oluĢu, zalimliği ve fahiĢelerle yatması ile de meĢhur olacaktı. Yezid‟e babası henüz sağ iken, tahtının varisi olacağını söz vermiĢti. Muaviye Radıyallahu anh ölünce, hicri 60 yılında Yezid halife olarak biat aldı.309 Böylece terör, adam kayırma ve rüĢvetle elde edilen bir mirasa varis oldu. Bulunduğu devirde insanların en alçaklarından olan Yezid baĢa geçmiĢti. 306 Ġbni Kesir el Bidaye(8/8) Ebulferec Makatilut Talibiyyin(s.80) BintuĢ ġatı Seyide Sukeyne(s.31) Huseyin Algül Ġslam Tarihi(3/20) 307 Ġbnül Esir el Kamil(3/504) Suyuti Tarihul Hulefa(s.205) Hasen Ġbrahim Hasen Ġslam Tarihi(1/357) 308 Ġbni Kesir el Bidaye(8/80) Ġbnül Esir el Kamil(3/512) bkz.: Taberi(5/301-307) Cevdet PaĢa Kısası Enbiya(8/180) 309 Ġbnül Esir el Kamil(8/226) Ebulhasen Ali en Nedvi Aliyyul Murtaza(s.207) ĠrĢad-i Müfid(s.182) Tarih-i Yakubi(2/226-228) Fusul- ul Mühimme(s.163) 192
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Huseyn Radıyallahu anh buyuruyor ki; “Dünya bir cife(leĢ)dir. Onun talipleri ise köpeklerdir.”310 KERBELA FELAKETĠ Fesahat bahçesinin bülbülü, belagat Ģehrinin durusu, cennetlik gençlerin efendisi Huseyn Radıyallahu anh Kerbela felaketi ile karĢı karĢıya kaldı. Bir avuç denecek kadar az yakınları, yardımcıları ve erkek çocukları ile birlikte o belalı beldede Ģehadet Ģerbetini içerek, Ehli Beyt dostlarının yüreğine kıyamete kadar Ģifa bulmayacak bir yara açıldı. Kerbela‟da Huseyn Radıyallahu anh‟a yapılanlar, bütün dünyayı kan ağlatmaya yetti. O acının 310 Seyyid Burhaneddin Tirmizi Maarif(s.77) Muhadaratu Ragıb(1/215) Menhecul Kavi(6/478) ġerhu Bahril Ulum(6/195) 193
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş gönüllerde yaktığı ateĢ, dağlara taĢlara düĢseydi, dağlar, taĢlar erir, göklere düĢseydi gökler buhar olup feza boĢluğunda kaybolurdu.311 Huseyn Radıyallahu anh‟ın Mekke‟ye YerleĢmesi Muaviye Radıyallahu anh hayattayken tanınmıĢ kiĢilerden Yezid'e biat almıĢtı. Fakat Ġmam Hüseyin'e dokunmayıp, biat teklifinde bulunmamıĢtı. Özellikle oğlu Yezid'e vasiyet etti ki quot;Hüseyin b. Ali biat etmezse fazla ısrar etme ve öylece bırak kalsın.quot; Huseyn Radıyallahu anh ehli beytiyle beraber Mekke‟ye yerleĢti ve günlerini ibadetle geçirmeye baĢladı. Mazlum olan Ġmam Huseyn Radıyallahu anh‟ın Mekke‟ye giriĢi, halkta üzüntü ve sevincin bir anda kavuĢmasından mütevellid bir his uyandırdı. Çoktan beri Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟den ve ehli beyt‟ten ayrı olan bu mübarek belde, Ģimdi Huseyn Radıyallahu anh‟ın geliĢi ile sanki göklere yükseliyordu. Habibi Kibriya‟nın aĢk ateĢiyle yanmakta olan Batha ahalisi ağlaya ağlaya Huseyn Radıyallahu anh‟ı karĢılamaya koĢtular. Ehli Beyt‟ten böyle Ģanlı biri ortada iken Yezid‟e yüz vermek kimsenin hatırından bile geçmiyordu. Huseyn Radıyallahu anh‟ın yüksek gayesi; “Hakkını, Yezid gibi, Müslüman olduğuna inanmak zor olan bir fasık-ı gasıba terk etmiĢ görünmekten sakınmak” idi. Zira Medine‟de kendi halinde oturmakta iken, Yezid‟in tehdit ve icbarı, orada emniyet ve rahatını ortadan kaldırdığından, çaresiz Mekke‟ye sığınmıĢtı. Fakat Mekke ile Medine halkının kendisine aĢırı bağlılığı ile Ümeyyeoğullarından olanların ve valilerin telaĢı, 311 Kemaleddin Dümeyri Hayatul Hayevan(s.438) 194
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Yezid tarafından Huseyn Radıyallahu anh‟ın – haĢa – bozgunculuğa teĢvikçilikle suçlanmasına yol açmıĢtı.312 Kufe‟lilerin Biat Mektupları Bu arada Kufe‟liler, Abdullah ile Huseyn Radıyallahu anhuma‟nın Yezid‟e beyat etmeyerek, Medine‟den Mekke‟ye kaçtıklarını ve kendi taraftarlarını topladıklarını iĢitmiĢler, baĢta Süleyman Bin Surad olmak üzere bir çok kiĢi Huseyn Radıyallahu anh‟a mektuplar yazmıĢlardı. Mektuplarında, Yezid‟in zulmünden bıktıklarını, kendi aralarına gelmesi halinde beyat edeceklerini, Yezidin hilafetini kabul etmediklerini belirtiyorlardı. 313 Huseyn Radıyallahu anh durumu düĢündü ve bazı zatlar ile istiĢare yaptı. Amcasının oğlu Müslim Bin Ukayl Radıyallahu anh‟ı Kufe‟ye göndermeye karar verdi. Müslim Bin Ukayl Radıyallahu anh, Huseyn Radıyallahu anh‟ın Iraklılara hitaben yazdığı bir mektupla beraber Kufe‟ye gitti ve büyük bir ilgi le karĢılandı. Mektubu ağlayarak dinlediler ve Yezid‟in adamlarıyla çarpıĢmak için yeminler ettiler. Ġlk elde 20.000 civarında kiĢi Huseyn Radıyallahu anh adına ona beyat verdi.314 Yezid, bu durumu haber alınca, hadiseye karĢı zayıf kaldığı için Numan Bin BeĢir‟i Kufe valiliğinden azletti ve yerine Ģiddeti seven Ubeydullah Bin Ziyad adlı Ģereften mahrum birini getirdi.315 312 Mehmed Halid Mufassal Tarihi Ġslam(1/335) Taberi Tarihi(5/351) Muhammed Ali es Sabban Ġs‟afur Rağibin(s.204) 313 Taberi Tarihi(5/352) Ġbnül Esir el Kamil(4/20) Ġbni Kesir el Bidaye(8/151) Mehmed Halid Mufassal Tarihi Ġslam(1/339) Suyuti Tarihul Hulefa(s.207) ĠrĢad-i Müfid(s.201) 314 Ġbni Kesir el Bidaye(8/152) Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(3/292) Menakıb-ı Ġbn-i ġehraĢub(4/89) 315 Ġbni Kesir el Bidaye(8/152) Ġbnül Esir el Kamil(4/26) 195
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Müslim Bin Ukayl Radıyallahu anh, yeni geliĢmelerden habersiz olarak, Huseyn Radıyallahu anh‟ı ümitlendirici haberler gönderiyordu. Ubeydullah Bin Ziyad, Kufe‟ye girdiğinde hemen Ģiddete baĢvurdu, tehditler ile Kufelileri sindirdi ve bazı korkak, çıkarcı kimseleri kullanarak; “Huseyn‟i davet edenlerin açığa çıkarılmasında yardımcı olacakların ödüllendirileceğini” vaad etti. Bir jurnalci, Müslim Bin Ukayl Radıyallahu anh‟ın saklandığı yeri bildirince, Ubeydullah, bir grup askerle orayı kuĢattı ve Müslim Radıyallahu anh vuruĢarak Ģehit düĢtü.316 Bu sırada durumdan habersiz olan Huseyn Radıyallahu anh Irak‟a hareket etmiĢti. Ġbni Abbas ve Ġbni Ömer Radıyallahu anhum gibi mümtaz Ģahsiyetler, Kufe‟lilerin vaadlerine güvenilemeyeceğini hatırlatarak, ona mani olmak istemiĢlerdi.317 Fakat Huseyn Radıyallahu anh fikrinden dönmedi ve ehli beytiyle birlikte 8 Zilhicce 60 hicri tarihinde yola koyuldu.318 BĠLDĠRĠLMĠġ FĠTNE YILI Ebu Hureyre Radıyallahu anh derdi ki; “Allah‟ım! Beni 60. seneye eriĢtirme! Bana çoluk çocuğun idareci olacağı yılı gösterme!” O, bu sözüyle, Ģu hadisi Ģerife iĢaret ediyordu; “Ümmetimin helaki KureyĢ çocuklarının elinden olacaktır.”319 Nitekim duası kabul olmuĢ ve Ebu Hureyre Radıyallahu anh, bu seneden önce vefat etmiĢtir. Ebu Ubeyde Radıyallahu anh‟den rivayet edilen zayıf bir hadiste; “Bu – devlet – iĢi Ümeyye oğullarından Yezid denilen bir adamın baltalamasına kadar adaletle ayakta 316 Ġbni Kesir el Bidaye(8/154) es Sabban Ġs‟afur Rağibin(s.204) 317 Taberi Tarihi(5/383) Ġbnül Esir el Kamil(4/37) Ġbni Kesir el Bidaye(8/160) Ġbni Hacer el Ġsabe(1/213) Ġs‟afur Rağibin(s.205) 318 ĠrĢad-i Müfid(s.201) Fusul-ul Mühime(s.168) 319 Buhari(4/178) Ahmed(2/288,324,328,377,520,536) Cemül Fevaid(9856) Suyuti Hasais(2/772) 196
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş durmaya devam edecektir!”320 buyrulmuĢtur. Yakın lafızla Ebu Zerr Radıyallahu anh‟den de rivayet edilmiĢtir. Muaz Radıyallahu anh‟ın rivayet ettiği isnadı zayıf olan diğer bir hadiste buyrulur ki, “Fitneler karanlık gecenin parçaları gibi üzerinize gelecektir. Bir kısmı gidince baĢka kısmı gelecektir. Halifelik kaldırılıp krallık yerleĢecektir. Ey Muaz tut ve say! BeĢe ulaĢınca; “Yezid! Allah Yezid‟e bereket vermesin!” buyurdu. Sonra gözleri doldu ve buyurdu ki; “Bana Huseyn‟in ölüm haberi geldi ve bana onun Ģehit olacağı yerin toprağı verildi. Onun katili de bildirildi. Sayı ona ulaĢınca; “el Velid! Firavun ismidir. Ġslam Ģeriatını yıkandır! Onun kanını ailesinden biri dökecektir.” Buyurdu.321 YENĠ HABERLERĠN HUSEYN R.A.‟E ULAġMASI Haberciler Kufe‟de hayli karıĢık durumların ortaya çıktığını, Müslim Bin Ukayl Radıyallahu anh‟ın Ģehit edildiğini, Huseyn Radıyallahu anh‟ın Kufe‟li taraftarlarının sindirildiğini haber verdiler. Huseyn Radıyallahu anh çevresindekilere durumu bildirdi ve kendisiyle gelmek veya geri dönmek arasında onları serbest bıraktı. Ehli beyti ve yakın akrabaları dıĢında hemen hemen herkes onu terk etti. Yakınları da, Kufe‟ye gitmenin tehlikeli olduğunu söylediler. Fakat Huseyn Radıyallahu anh, yola devam etti ve; “Kufe‟liler bizi davet etti, biz de icabet ediyoruz. KarĢılarlarsa ne ala, yok ilgilenmezlerse geri döneriz” diye düĢünüyordu. Tehlike haberleri çoğalınca, Huseyn 320 Ebu Ya‟la(2/781) Mecmauz Zevaid(7/190) Metalibul aliye(4533) Ahmed(3/417) Ġbni Huzeyme(340) Deylemi(7566) Bezzar(1584) Cem‟ül Fevaid(6071) Suyuti Tarihul Hulefa(s.208) es Savaikul Muhrika(s.470) Maksadul Ali(1785) Suyuti Hasais(2/773) Berzenci el ĠĢaa(s.63) 321 zayıftır. Taberani‟den; Mecmauz Zevaid(9/190) Ebu Nuaym‟dan; Suyuti Hasais(2/773) Berzenci el ĠĢaa(s.56) Ġbnül Cevzi Mevduat(2/45) EbuĢ ġeyh‟ten; Suyuti Lealiül Masnua(1/414) 197
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Radıyallahu anh yalnız baĢına gitmeyi istedi fakat ehli beyti onu yalnız bırakmadılar. Bu arada Huseyn Radıyallahu anh‟ın habercisi olan Kays Bin Müshir Radıyallahu anh yakalandı ve Ġbni Ziyad, onun yüksek bir yere çıkıp Huseyn Radıyallahu anh‟ın aleyhinde bir konuĢma yapmasını istedi. O ise, çıktı ve Huseyn Radıyallahu anh‟a övgüde bulundu. Bunun üzerine Kays‟ı yüksek bir yerden atıp parçaladılar.322 KERBELA‟DA KUġATMA Huseyn Radıyallahu anh Kufe ve yöresinin sıkı gözaltına alındığını ve kendisiyle savaĢacak mücehhez bir ordunun hazırlandığını duyunca ölümden baĢka bir yol kalmadığını anladı. ĠĢte burada Ģehit olmak için kesin karar aldığını açıkça belirtti. Huseyn Radıyallahu anh, Siyraf‟a geldiğinde, Kadisiye taraflarında, 2000 kiĢilik bir süvari birliğiyle karĢılaĢtı. Kumandanları Hürr Bin Yezid et Temimi idi. Bu birliği Kufe valisi göndermiĢti ve Huseyn Radıyallahu anh‟ın Kufe‟ye sokulmaması, Hicaz‟a dönmesine de fırsat verilmemesi, çevre ile irtibatı, erzak takviyesi ve su temini zor bir sahada konaklamaya zorlanması, silahlı bir vuruĢmaya girilmeksizin kontrol altında tutulması gibi gayeler güdüyordu.323 Kufe'nin yaklaĢık olarak yetmiĢ kilometre yakınlarında Kerbela ismindeki bir çölde Yezid'in ordusu onları ablukaya aldı. Sekiz gün burada kaldılar. Bu arada günden güne abluka çemberi daralıyor ve sürekli düĢmanın sayısı çoğalıyordu. Bilahare Ġmam (a.s) çok az ashabıyla birlikte 322 Ġbnül Esir el Kamil(4/41) Taberi Tarihi(6/230) Dineveri Ahbar(s.246) ĠrĢad-i Müfid(s.204) Fusul-ul Mühime(s.171) Makatil-ut Talibiyyin(s.73) 323 Ġbni Kesir el Bidaye(8/172) Ġsafur Rağibin(s.206) 198
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş otuz bin kiĢiden oluĢan ordunun muhasarasında kaldı. Ve Kufe'ye doğru hareketini devam ettirdi Bu bir kaç gün içinde Ġmam Hüseyin (a.s), ordusunun yerlerini ayarlayıp dostlarını tasfiye etmeye karar aldı. Ashabına seslendi. Kısa bir konuĢmada Ģöyle buyurdu: quot;Bizim ölüm ve Ģahadetten baĢka bir yolumuz yoktur. Ben biatımı sizden kaldırdım. Gitmek isteyen, gecenin karanlığından faydalanıp kendisini bu tehlikeli meydandan kurtarsın. Çünkü onlar bir tek beni öldürmek istiyorlar.quot; Daha sonra ıĢıkların söndürülmesine emir verdi. Maddi maksatlar için Ġmam Hüseyin'e koĢulanlar sahneyi terkedip dağıldılar. Fakat hak aĢıklarından çok azı (40 kiĢiye yakın yaranı) ve Beni HaĢim'den olan akrabaları kaldılar. Ġmam Hüseyin yine kalanları toplayıp konuĢtu ve Ģöyle buyurdu: quot;Sizden her kim isterse gecenin karanlığından faydalansın ve kendisini tehlikeden kurtarsın. Onlar bir tek beni istiyorlar.quot; Fakat bu defa Ġmamın vefalı dostları bir bir kalkıp, çeĢitli beyanlarla cevap verdiler ki, “biz hiçbir zaman senin önder olduğun hak yolundan dönmeyeceğiz. Senin temiz eteğinden kopmayacağız. Ve elimiz kılıç tutana, kan damarımızdan akana dek savaĢıp, senin hürmetini koruyacağız.”324 Ġbni Ziyad, Ömer Bin Sa‟d‟ı, Huseyn Radıyallahu anh‟a karĢı yürümesi için görevlendirmek istedi. Yakınları ile istiĢare eden Ömer Bin Sad, önce bunu kabul etmek istemediyse de, Re‟y Ģehrinin valiliğinin kendisine daha önceden verilmiĢ olması ve bu görevin ancak Huseyn Radıyallahu anh‟a karĢı yürümesi karĢılığında verileceğini öğrenince, mal ve makam düĢkünlüğü onu ĢaĢırtmıĢ, 324 ĠrĢad-i Müfid(s.205) Fusul-ul Mühimme(s.171) Makatil-ut Talibiyyin(s.73) 199
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş felaket çukuruna düĢmüĢtü. Huseyn Radıyallahu anh gibi Ģanı ve Ģerefi yüce bir zatın kıymetini bildiği halde, göz göre göre kendini cehennem ateĢine atmaya cesaret edebilmiĢtir.325 YAZIġMALAR VE GÖRÜġMELER Ömer Bin Sad, 4.000 kiĢilik askeriyle Kerbela‟ya ulaĢtı. Onun vazifesi, gerekirse zor kullanarak, Huseyn Radıyallahu anh‟ın Yezid‟e biat etmesini sağlamak idi. Ömer Kerbela‟ya varır varmaz, Huseyn Radıyallahu anh‟a; Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem‟in torunu olarak halk nezdindeki yerini hatırlattı, baĢına bir felaket geleceğinden endiĢe ettiğini, Yezide biat ederek, kendisini ve ehli beytini kurtarmasını söyledi. Huseyn Radıyallahu anh ise; “Bizi Kufe‟liler davet etmiĢtir. Biz de kalkıp geldik. Halbuki bugün, verdikleri sözün ardında durmadıkları anlaĢılıyor. Vakanın seyri değiĢik bir hal almıĢtır. Öyleyse izin verin de geri dönelim.” Dedi. Ömer Bin Sad, durumu Ġbni Ziyad mel‟ununa yazdı. Cevabında; “Hele o, Yezid‟e karĢı beyat etsin de, düĢünürüz. ġimdi siz hazır onu ele geçirmiĢken bırakmayın, su yolunu tutarak su almasına da engel olun” diye haber aldı. Bunun üzerine Ömer Bin Sad, 500 kadar askerini Huseyn Radıyallahu anh ile nehir arasına yerleĢtirerek Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in ciğerparesini ve ehli beytini susuz bıraktı.326 325 Taberi Tarihi(5/409) Cevdet PaĢa(8/203) Tarihi Ya‟kubi(2/243) Zehebi Siyeri A‟lam(3/294) 326 Ġbni Kesir el Bidaye(8/175) Taberi(5/410) Dineveri Ahbar(s.255) Asım Köksal Kerbela Faciası(s.119) Huseyin Algül Ġslam Tarihi(3/68) 200
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Meselenin iyice karmaĢıklaĢtığını gören Huseyn Radıyallahu anh, gece vakti Ömer Bin Sad ile özel bir görüĢme yaparak, ona üç alternatifli bir teklifte bulundu; ya Hicaz‟a dönmesine izin verilmesi, ya ġam‟a gidip Yezid ile görüĢmesinin sağlanması, ya da bir sınır Ģehrine gönderilip, Ġslam için ölünceye kadar cihad etmesine fırsat verilmesi. Ömer Bin sad bu teklife sevinerek hemen Ġbni Ziyad‟a yazdı. Ġbni Ziyad önce bu teklifi uygun bulmuĢtu fakat ġemir Bin ZilcevĢen adındaki habis, valiyi Ģu sözleriyle kıĢkırttı; “Huseyn senin eline düĢmüĢken, onun bu teklifine evet mi diyeceksin? ġayet beyat etmeden kurtulursa, onun kuvvet ve itibarı artar, siz de zayıflarsınız. Ben, iĢi sıkı tutmanı, Huseyn‟in ve yanındakilerin biat etmelerini sağlamanı tavsiye ederim. Zaten ben, Ömer ile Huseyn‟in geceleyin iki karargah arasında gizli gizli konuĢtuklarını duydum.”327 Ġbni Ziyad, gaza geldi ve Ömer Bin Sad‟a ulaĢtırılmak üzere, Ģiddetli emirler içeren bir emirname yazdı. Buna göre Ömer, Huseyn Radıyallahu anh‟ın ve adamlarının biatını almak üzere derhal harekete geçecek, beyat etmezlerse, onlarla savaĢacaktı. Aksi halde kumandanlığı ġemir‟e bırakmak zorunda kalacaktı. Bu emirnameyi ġemir‟e verdi, bu emirlere uyduğu sürece Ömer Bin Sad‟e itaat etmesini, aksi halde kumandanlığı devralmasını, Huseyn‟in ve Ömer‟in baĢını kendisine göndermesini ısrarla belirtti. Ömer Bin Sad derhal harekete geçerek, bir grup asker ile Huseyn Radıyallahu anh‟a doğru yürüdü. O sırada Huseyn Radıyallahu anh çadırının önünde kılıcına dayanmıĢ bir vaziyette uyuklamıĢtı. KızkardeĢi Zeynep, karĢıdan gelen atlıları görünce, onu uyandırdı. Huseyn 327 Ġbni Kesir el Bidaye(8/175) Kerbela Faciası(s.121,122) Hüseyin Algül Ġslam Tarihi(3/68-69) 201
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Radıyallahu anh; “Rüyamda Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bana; “Sen bize doğru geliyorsun” diyordu” dedi.328 Huseyn Radıyallahu anh, kardeĢi Abbas kumandasında yirmi kadar adamını gönderdi. Ömer Bin Sad ona, validen gelen mektuptan bahsetti ve bunu Huseyn Radıyallahu anh‟a iletti. Huseyn Radıyallahu anh sabaha kadar mühlet istedi. Huseyn Radıyallahu anh o gece bütün adamlarını toplayıp, aile fertlerini alıp gitmelerini, düĢmanın sadece kendisiyle ilgilendiğini söyledi. Fakat hiçbiri bunu kabul etmedi ve Huseyn‟siz bir hayatın hiçbir kıymeti olmadığını ifade ettiler.329 Huseyn Radıyallahu anh ibadete ve zikre çok düĢkündü. Kur‟an okumayı çok severdi. 9 Muharrem‟i 10 Muharrem‟e bağlayan gece için Ömer Bin Sad‟den müsaade istemesi de bu yüzden idi. ġehadetinden önceki bu geceyi ibadet, zikir ve Kur‟an okumakla geçirdi.330 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) günü sabah namazını müteakip Ömer Bin Sad, emrindeki askerler ile saldırıya geçti. Huseyn Radıyallahu anh önemli yerlere adamlarını yerleĢtirdi. KamıĢ ve odunları ateĢe verdi. AĢura günü sabah namazından sonra Hz. Hüseyn ordu komutanlarının her birinin vazifesini belirledi. Diğer tarafta Ömer b. Sa‟d da ordusunun saflarını düzeltmekle meĢguldu. Ġmam Radıyallahu anh‟ın gözü kalabalık düĢman ordusuna takılıp karĢısındaki sel gibi insanları görünce ellerini göğe kaldırarak Ģu duayı okudu: 328 Ġbnül Esir el Kamil(4/56) Taberi Tarihi(5/416,420,451) Tevfik el Fekiki Seyide Sukeyne(s.123) BintuĢ ġatı Seyide Sukeyne(s.51) 329 Hüseyin Algül Ġslam Tarihi(3/71) 330 Ġbni Kesir el Bidaye(8/176) Menakıb-ı Ġbn-i ġehraĢub(4/98) ĠrĢad-ı Müfid(s.214) 202
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Allah’ım! Her gam ve kederde sığınağım, her sıkıntı ve zorlukta ümidim ve her musibette güvendiğim Sensin. Kalpleri zayıflatan, kurtuluş yollarını kapatan, dostları kaçıran düşmanları sevindiren nice gam ve musibetleri Sana şikayet ettim, başkalarından ümidimi kesip Sana yöneldim. Ve Sen o gam ve üzüntüyü giderdin, onları sen izale ettin, her nimetin sahibi ve her dileğin nihayeti de Sensin.” ĠMAM HUSEYN Radıyallahu anh‟ın HĠTABELERĠ AĢura günü Ġmam'ın ashabının düĢman ordusuna yaptıkları hitabelerin yanı sıra bizzat kendiside hedefini açıklamak, ilahi mesajı ulaĢtırmak ve hücceti tamamlamak amacıyla defalarca düĢman ordusunun karĢısında durup tarihi hutbeler irad etmiĢtir. Ordusunun saflarını düzene soktuktan sonra Ġmam (a.s) atına binerek Ömer Sa‟d‟ın ordusunun karĢısında durup ilk konuĢmasını Ģöyle yaptı: “Ey İnsanlar! Beni dinleyin; üzerime düşen sizlere öğüt ve nasihatimi dinlemedikçe ve bu bölgeye gelmemin sebebini öğrenmedikçe savaş hususunda acele etmeyin. Eğer delilimi kabul edip, sözümü tasdik eder de bana hak verirseniz saadet yolunu bulmuş olursunuz ve savaş için de hiç bir sebep kalmaz. Eğer delilimi kabul etmezseniz; yaptığınız işin daha sonra gam ve üzüntünüze sebep olmaması için dostlarınızı bir araya toplayıp düşünüp taşının ve sonra hakkımda aldığınız kararı uygulayın. Bana göz açtırmayın. Şüphesiz benim yardımcım Kur’an’ı indiren Allah’tır, salih kulların yardımcısı O’dur. Ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun, dünyaya karşı ihtiyatlı davranın; eğer bütün dünya bir kişiye kalacak veya bir kişi orada sürekli kalacak olsaydı, peygamberler bâki kalmaya daha layıktı, rızaları celbedilmeye daha evla ve böyle bir hükme daha uygun olurlardı. Ancak Allah Teala dünyayı fani olmak için yaratmıştır; yenileri eskilir, nimetleri 203
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş zail olur, sevinci ise kararır (gam ve üzüntüye dönüşür). Dünya engebeli bir menzil ve geçici bir evdir. Öyleyse ahiretiniz için azık toplayın; en güzel azık ise sakınmaktır; Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. Ey insanlar! Allah Teala dünyayı, ehlini halden hale sokan fena ve zeval yurdu kıldı. Aldanan kimse, dünyaya aldanan ve bedbaht kişi de, ona bağlı olan kimsedir. O halde sakın bu dünya sizi aldatmasın. Dünya kendisine itimad edenin ümidini kestiği gibi tamah edenlerin de umudunu boşa çıkarır. Sizin bir iş için toplandığınızı görüyorum; bu işle Allah’ı gazaplandırdınız. Derken Allah da rahmetini sizden çevirdi ve size azabını gerekli kıldı. Rabbimiz ne güzel bir râbdır, siz ise ne kötü kullarsınız. Allah'ın emrine uymaya ikrar ettiniz ve elçisi olan Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’e de iman ettiniz. Ama daha sonra torunlarını ve Ehl-i Beyt’ini öldürmek için saldırıya geçtiniz. Şeytan sizin çevrenizi kuşatmıştır; böylelikle de size yüce Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. Allah sizi ve dileğinizi helak etsin. Biz, Allah’tanız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.” Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh hutbenin üçüncü bölümünde kendini tanıtarak onlara Ģu Ģekilde nasihat ve öğüt verdi: “Ey insanlar! Soyumu söyleyin, ben kimim? Sonra kendinize gelin, nefsinizi kınayın. Bakın, beni öldürmeniz, hürmetimi gözetmemeniz size caiz midir? Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Ben, Peygamberinizin vasisi ve amcası oğlunun oğlu değil miyim? Ben, herkesten önce Allah’a iman eden ve Peygamber’in risaletini tasdik eden kimsenin oğlu değil miyim? Seyyid-uş Şüheda olan Hamza, babamın amcası değil midir? Cafer-i Tayyar amcam değil midir? Peygamber’in benim ve kardeşim hakkındaki: “Bu ikisi 204
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş cennet gençlerinin efendileridir” sözünü duymamış mısınız? Eğer sözümü tasdik ederseniz, bu söylediğim sözler bir gerçektir. Allah’a andolsun ki, Allah Teala’nın yalancıya gazab ettiğini ve uydurduğu sözün zararını kendisine çevirdiğini bildiğim günden beri yalan söylemiş değilim. Eğer beni yalanlarsanız şimdi müslümanların arasında Peygamber’in ashabından olan kimseler mevcuttur; bunu onlardan soracak olursanız size söylerler. Cabir b. Abdullah-i Ensari, Ebu Said-i Hudri, Sehl b. Sa’d-is Saidi, Zeyd b. Erkam ve Enes b. Malik’ten sorun, öğrenin; şüphesiz onların hepsi, Resulullah’ın benim ve kardeşimin (Hasan’ın) hakkında buyurduğu sözü duymuşlardır. Bu sözler, sizi kanımı dökmekten alıkoymuyor mu?” 331 Bu arada ġimr b. Zil CevĢen bağırarak dedi ki: “O kalbiyle değil de diliyle Allah'a ibadet ediyor, ne söylediğini bilmiyor” Habib b. Mezahir Ġmam‟ın (a.s) ordusunun adına ona Ģöyle cevap verdi: “Hayır, Allah‟a diliyle ibadet eden ve tam bir sapıklık içerisinde olan sensin. Evet, ben çok iyi biliyorum ki sen mevlam Hüseyin‟in (a.s) buyurmuĢ olduğu Ģeyden korkmuyorsun. Çünkü Allah, pâk olmayan kalbini mühürlemiĢ, taĢ gibi yapmıĢtır.” Ġmam Radıyallahu anh sözlerine Ģöyle devam etti: “Ben ve kardeşim hakkında Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem'in buyurduğu bu sözde şüpheniz varsa benim Peygamberinizin kızının oğlu olduğumda da mı şüphe ediyorsunuz? Allah’a andolsun ki, doğu ve batı arasında (bütün dünyada), sizin ve dışınızdakiler arasında da Resulullah’ın benden başka torunu yoktur. Yazıklar olsun size! Acaba öldürdüğüm bir kimse veya zayi ettiğim bir mal 331 Taberi(5/424) Ġbnül Esir(5/62) el Bidaye(8/179) 205
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ya da (size vurduğum) bir yara karşılığında mı beni cezalandırmak istiyorsunuz? Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh‟in sözü bu noktaya varınca Kufe ordusu tam bir sessizlik içerisinde idi ve onlardan bir tepki ve cevap müĢahede etmiyordu. Sonra kendisini davet eden ve Ömer-i Sa‟d ordusu içerisinde olan ünlü kiĢilerden birkaçına hitaben Ģöyle buyurdu: “Ey Şebes b. Rib’i, ey Haccar b. Ebcer, ey Kays b. Eş’as ve ey Yezid b. Haris! “Meyvalarımız yetişmiş, çevremiz (bağ ve bahçelerimiz) yeşermiştir ve senin emrinde olacak donanmış bir ordu da hazırdır” diye mektup yazan siz değil miydiniz?! Söz ve ahdinizi unuttunuz mu?” Onlar: “Biz böyle bir Ģey yazmadık” diye Ġmam‟ın sözlerini inkar ettiler. Ġmam: “Hayır! Vallahi siz böyle yazdınızquot; dedi. 332 Huseyn Radıyallahu anh bunları söylemekle, belki insafa gelenler olur da, cehenneme yuvarlanmaktan kurtulurlar diye ümid ediyordu. Aslında Huseyn Radıyallahu anh yalvarmıyor, uyarıyordu. Ümmet arasında fitne çıkmasını istemiyordu. Zira Ģayet araya kılıç girerse iki ayrı siyasi grup çıkacak, bunların ileride dini hüviyete bürünmesi sözkonusu olacaktı. Böyle de oldu. Bu arada Kays b. EĢ‟as yüksek bir sesle: “Biz ne dediğini bilmiyoruz. Niçin amcan oğlu Yezid‟e biat etmiyorsun? Biat ettiğin takdirde sana karĢı istediğin gibi davranılacak ve sana en ufak bir zarar bile gelmeyecektir.” dedi. 332 Taberi(5/425) Ġbnül Esir el Kamil(5/62) Ġbni Kesir el Bidaye(8/179) 206
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh ona cevaben buyurdu ki: “Ey Kays! Sen Haşimoğulları’nın Müslüm’ün kanından başka bir kan mı senden istemelerinden korkuyorsun? Hayır, Allah’a andolsun ki, ben onlara zillet elini vermeyeceğim ve köleler gibi de onların önünden kaçmayacağım... Rabbimiz olan Allah’a sığınırım.”333 Kufe ordusu Ġmam'ın sözlerine mızrak ve ok atarak cevap verdiler. Daha sonra Ġmam bineğinden inerek bineğin yularını Akabet b. Sem‟an‟a verdi ve geriye döndü. BĠR DENSĠZ‟ĠN AKĠBETĠ Küfür ordusundan olan Abdullah b. Havze-i Temimi ileri çıkıp Ġmam‟ın ashabına hitaben yüksek bir sesle: Hüseyin sizin aranızda mı? diye sordu. Ġmam Radıyallahu anh‟ın ashabından birisi: “Evet, Hüseyin burdadır. Ne istiyorsun?” diye cevap verdi. Abdullah b. Havze Ġmam‟a hitaben Ģöyle dedi: Ey Hüseyin! Seni cehennemle müjdeliyorum!” Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh: “Yalan söyledin; çünkü ben bağışlayıcı, kerim, itaat edilen ve şefaat kabul eden Allah’a doğru gidiyorum; sen kimsin?” buyurdu Abdullah: “Ben Havze‟nin oğluyum” dedi. Bunun üzerine Ġmam ellerini kaldırarak Ģöyle dua etti: “Allah’ım, onu cehenneme götür.” Abdullah b. Havze Ġmam‟ın bu duasına öfkelenerek atını Ġmam'a doğru mahmuzladı. Atın ayağı bir taĢa takılması sonucu Abudullah b. Havze yere yıkıldı ve ayağı eyerin üzengisine takıldı. At ürkerek onu arkasında 333 bkz.:Biharul Envar(44/192) Tuhaful Ukul(s.245) 207
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sürükledi ve çöldeki taĢlara çarparak bedeni parçalanmıĢ ve yarı canlı bir halde ateĢ yakılmıĢ olan bir çukura attı.334 ZÜHEYR Radıyallahu anh‟ın KONUġMASI Ömer b. Sa‟d‟ın piyade birliklerinin baĢında hareket eden Mesruk b. Vali-i Hazremi bu manzarayı görünce geri dönerek kendi ordularına ulaĢtı ve Ģöyle dedi: quot;Hayır; Allah‟a andolsun, ben hiç bir zaman Resullulah‟ın Ehl-i Beyti‟yle savaĢmayacağım. Çünkü onların Allah katında yüce makamları ve değerleri var.” Daha sonra Zuheyr b. Kayn Ġmam‟ın yanına gelerek Kufelilerle konuĢmak için izin istedi. Ġmam Zuheyr‟e izin verdi. Zuheyr Ömer b. Sa‟d‟ın ordusunun karĢısında durarak yüksek sesle Ģöyle dedı: “Ey Kufe halkı! Sizi Allah‟ın azabından sakındırıyorum; müslümanın müslüman kardeĢine nasihat etmesi gerekir ve bu ana kadar bizler din kardeĢiyken ve aramıza kılıç girmemiĢken bu bağı kesmeyelim. Ancak aramıza kılıç girdiğinde biz bir ümmet ve siz de baĢka bir ümmet olacaksınız. Bilin ki, Allah Teala nasıl davranacağımızı göstermek için biz ve sizi Resulullah‟ın Ehl-i Beyt‟iyle imtahan ediyor. Yezid ve Ubeydullah b. Ziyad gibi azgınlara itaat etmekten sakınmanızı ve Resulullah‟ın evlatlarına yardım etmenizi istiyorum. Aksi durumda çok geçmeden gözleriniz yuvalarından çıkaracak, el ve ayaklarınızı bağlayacak ve bedenlerinizi hurma ağaçlarına asacaklardır.” Ömer b. Sa‟d'ın ordusu ona çirkin sözler söyleyerek Hüseyn ve yaranlarını öldürüp veya Ġbn-i Ziyad‟a teslim etmedikçe bu savaĢtan vazgeçmeyeceklerini ifade ettiler. 334 Taberi Tarihi(5/431) Mecmauz Zevaid(9/193) Ġbnül Esir el Kamil Fit Tarih(4/66) Hayatus Sahabe(4/531) 208
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Zuheyr dedi ki: “Vallahi Fatıma Radıyallahu anha‟nın evlatları Sümeyye‟nin çocuklarından dostluğa daha layıktırlar. Onlara yardım etmiyorsanız, bari savaĢtan uzak durun.” Bu sırada ġimr, Zuheyr‟e doğru bir ok atarak dedi ki: “Sus, Allah sesini kessin. BoĢ laflarınla bizi yordun.” Zuheyr cevap olarak ġimr‟e hitaben Ģöyle dedi: “Ey ġimr! Ben seninle konuĢmuyorum; çünkü sen insan değilsin. Senin Kur‟an‟dan doğru dürüst, hatta bir ayet bile bildiğini sanmıyorum. Kıyamette seni rezillik ve cehennem ateĢiyle müjdeliyorum.” ġimr: “Çok geçmeden Allah seni ve imamını öldürecektir.” Zuheyr: “Beni ölümle mi korkutuyorsun? Allah‟a andolsun Hüseyin'in yanında ölmek benim için sizinle ebedi yaĢamaktan daha iyidir.” Tekrar orduya hitap ederek dedi: “Ey Allah‟ın kulları! Dikkatli olun bu alçak adam sizi dinden çıkarmasın. Vallahi Muhammed'in Ģefaati onun evlatlarını ve yardımcılarını kılıçtan geçip öldürenlere ulaĢmayacaktır.” Ġmam Hüseyn Radıyallahu anh‟in ashabından birisi Zuheyr'e dedi ki: “Ey Zuheyr! Sen Firavunoğulları‟nın mü'mini gibi onları nasihat ettin. Allah seni mükafatlandırsın.”335 BÜREYR Radıyallahu anh‟ın NASĠHATĠ Sonra abid, zahid bir kiĢi olan, meĢhur Kur‟an karilerinden sayılan ve kavmi arasında yüce bir makamı 335 Taberi(5/426) Ġbnül Esir(4/63) 209
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş olan Bureyr b. Huzayr Kufelilere nasihat etmek için Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh‟den izin istedi. Ġmam izin verince, Bureyr savaĢ meydanına giderek Ģöyle dedi: “Allah halkı diniyle müjdelemek, hidayet ederek kendisine davet etmek ve insanların yolunu aydınlatan yanan bir ıĢık olması için Muhammed‟i peygamber olarak gönderdi. Bunlar peygamberin evlatlarıdırlar; hangi hakla suyun yolunu onlara kapadınız. Kufeliler: “Ey Bureyr! Bitir sözünü. Vallahi Hüseyin hiç bir kimsenin susuz kalmadığı bir Ģekilde susuz kalacaktır.” Bureyr sözlerine Ģöyle devam etti: “Ey insanlar! Muhammedin mesajının izleri sizin aranızdadır ve bunlar Peygamber'in Ehl-i Beyt‟idirler; o halde onlara nasıl davranacağınıza bakın.” Kufeliler: “Hüseyin, Ubeydullah b. Ziyad‟ın emrine teslim olsun, sonra nereye isterse gitsin.” Bureyr: “Vay halinize ey Kufeliler! Ġmamım Hüseyin‟e gönderdiğiniz mektuplarda can vermeye hazır olduğunuzu yazdığınızı unuttunuz mu? ġimdi Hüseyn ve ashabı davetinize olumlu cevap vererek sizlere yardıma koĢtu onları Ġbn-i Ziyad‟a mı teslim edeceksiniz. Resulullah‟ın evlatlarına böyle mi davranıyorsunuz. Ne kadar alçak insanlarsınız sizler?! Allah Teala kıyamette sizleri susuz bıraksın.” Bu sırada Kufelilerden birisi: “Ey Bureyr! Neden bahsettiğini bilmiyoruz.” Bureyr: “Gerçek yüzünüzü bana gösterip sizleri daha iyi tanımamı sağlayan ve beni aydınlatan Allah‟a Ģükür ediyorum. Allah‟ım; ben bu kavmin yaptıklarından uzağım ve sana sığınıyorum. Allah‟ım bu insanların yaptıklarıyla 210
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş senin karĢında hazır olduklarında baĢ aĢağı oluncaya kadar sürekli onlara bela ver ve gazap et.” Bureyr‟in sözleri buraya ulaĢınca Kufeliler onu oklarına hedef ettiler ve Bureyr kendi safına geri döndü. Daha sonra Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh atını ileri sürerek Kufelilerin karĢısında durdu ve elindeki Kur‟an‟ı baĢının üzerine bırakarak Ģöyle buyurdu: “Ey İnsanlar! Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı ve ceddim Resulullah’ın sünneti hakem olsun. Bilmiyor musunuz ki, üzerimdeki gömlek, elimdeki bu kılıç ve kalkan Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’e aittir.” Kufeliler Ġmam‟ın sözlerini doğruladılar. Ġmam: “Ey Kufe halkı! Öyleyse sizi benimle savaşa sürükleyen şey nedir?” Kufeliler: “Emir Ubeydullah b. Ziyad‟a itaat etmek.” Ġmam Radıyallahu anh: “Böyle bir kişiye biat eden ve kılıçlarını bize çeken, Allah’ın düşmanlarının dostları olan, aranızda ne bir adaleti uygulayacak ve ne de kendilerine yeni bir ümit bağlayabileceğiniz kimselere destek olan sizlerin elleri kesilsin. Zalimlerin kılıcının sizlere hükmettiği ve zalimlerin zulümlerinin yeryüzünü kuşattığı bir durumda Resulullah’ın Ehl-i Beyt’inden yüz çevirdiniz. Yazıklar olsun size; Allah’ın kitabını unuttunuz ve buyruklarını tahrif ettiniz. Sizler şeytanın izleyicisi olan günahkarlar grubunu izlemektesiniz. Resulullah’ın sünnetlerini söndürmektesiniz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’i olan bizleri bıraktınız ve bize uymadınız. Vallahi ahdinden dönmek sizin eskiden beri süre gelen adetinizdir. Yaşantınızın temeli bunun üzerine kurulmuştur. Doğrusu ahdinden dönmek sizin benliğinizde kök salmıştır. Ve onun meyvesi bize acı ve gasıplara ise tatlıdır. Bilin ki, İbn-i Ziyad beni savaşla zillet arası iki yolda bırakmıştır ve biz zillete boyun eğmeyiz. Çünkü Allah 211
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Teala, Resul'u, müminler, temiz kimseler ve zamanın izzetli kimseleri bu alçaklığı ve zilleti bizim için hoş görmezler. Bizim zamanın zalimlerinin itaaatını yiğitlerin katligahına tercih etmemizi kabul etmezler. Şimdi ben, Ehl-i Beytim ve sayıları az olan dostlarımla Allah yolunda kıyam etmiş ve şehadeti canıma satın almışım. Ey insanlar! Allah’a and olsun bundan sonra süvarinin bineğe binerek meydanda gezdiği süre miktarınca dünyada kalırsınız. Bu sözü babam, ceddim Resulullah’tan bana nakletti. Şimdi ey Hür kendi işinize bakın ve toplanarak işi bitirin. Ancak bilin ki Hüseyn’in ümidi ancak yüce Allah’adır. Çünkü hayatı Allah’ın elinde olmayan kimse yoktur. Doğrusu benim Allah’ım sırat-ı müstakim üzeredir.quot; Sonra Ġmam, Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in büyük sahabesi Ferve b. Mesik-i Muradi‟nin Ģu Ģiirlerini okudular: “Ey millet eğer biz sizi yenersek bu bizim Ģanımızdır. Ve eğer yenilirsek bilin ki yenilmiĢ değiliz Eğer öldürürsek zafer bizimdir Ve eğer öldürülürsek yine zafer bizimdir. Biz korkak insanlar değiliz Biz dünyanın cesurlarının efendileriyiz. Öldürülürsek Ģehadet ve fedakarlık günümüz gelmiĢtir. Doğrusu ölüm pencelerini bir halkın üzerinden çekip diğerlerinin üzerine doğru uzatır. GeçmiĢler geçip gittikleri gibi bugün de bizim ve dostlarımızın geçip gideceğimiz gündür. Dünyanın efendileri diri kalsalardı biz de mülk ve melekutun efendileri olduğumuz için diri kalırdık. Ve eğer dünyanın yiğitlerinin yolları ebedi hayata vardıysa 212
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Yiğitlik hükmüyle ebedilik yolu herkesten önce bize açıktır.”336 Daha sonra Ġmam Radıyallahu anh dua için ellerini kaldırarak Ģöyle buyurdu: “Allah’ım; bu kavme bir damla yağmur yağdırma ve asrın zalimlerini onlara hakim kıl ve Sakafi gencini onlara musallat et ki dönemin zillet ve ölüm şarabını onlara içirsin. Doğrusu onlar yalan konuşmuş, ahitlerini bozmuşlar. Ve Sen iyice biliyorsun ki biz Sana tevekkül etmişiz ve şüphesiz dönüşümüz Sanadır.” HÜRR BĠN YEZĠD‟ĠN TARAF DEĞĠġTĠRMESĠ Sonra Ġmam Radıyallahu anh, Ömer b. Sad‟a hitaben buyurdu ki: “Ey Ömer! Gerçekten beni öldürmekle Rey ve Gürgan’ın emiri mi olacağını sanıyorsun? Allah’a andolsun ki bu makama ulaşamayacaksın ve bir yarar elde edemeyeceksin, bu kesin bir vaaddir. Şimdi elinden geleni yap. Şüphesiz benden sonra yüzün gülmeyecek. Kufe çocuklarının senin başınla oynadıklarını ve onu taşlarına hedef aldıklarını görür gibiyim.” Ömer b. Sa‟d Ġmam‟ın bu sözlerini duyunca öfkeyle ordusuna geri döndü. Ömer b. Sa‟d‟ın yanında olan ve Ġmam‟ın sözlerini duyan Hür b. Yezid-i Riyahi Ömer b. Sa‟d‟a dedi ki: “Ey Sa‟d‟ın oğlu! Gerçekten sen Hüseyin ile savaĢmak mı istiyorsun?” Ömer Sa‟d: “Evet; vallahi bu savaĢın en küçük sonucu baĢ ve elleri kesmektir.” Hür: “Acaba Hüseyin‟in senin hakkında dediği Ģeyler üzerinde iyice düĢündün mü?” 336 Taberi(5/427) 213
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ömer bin Sa‟d: “Evet; Ģüphesiz iĢ benim elimde olsaydı kabul ederdim, ancak emirin Ġbn-i Ziyad savaĢa ısrar ediyor ve bu hususta benim hiç bir yetkim yoktur.”337 Hür, Ömer bin Sa‟d‟ın ordusundaki diğer askerlere bakıverdi ve yanında Kurrat b. Kays‟ın olduğunu gördü. Ona sordu ki: “Ey Kurrat! Atına su verdin mi?” Kurrat: “Hayır, ey Hür.” Hür: “Onu sulamak istemiyor musun?” Hürr'ün konuĢmaları Kurrat‟ı kuĢkulandırdı ve Hürr‟ün kendisini savaĢtan uzaklaĢtırmak istediğini ama kimsenin bunu farketmesini istemediğini sandı. Hür atını Ġmam Hüseyin‟in ashabına doğru sürdü. Bu arada Muhacir b. Avs onu görünce Ģöyle feryat etti: “Ey Hür! Ġmam Hüseyin‟in ordusuna mı saldırmak istiyorsun?” Hürr‟ün bütün vücudunu titreme sardı ve rengi kaçtı. Hürr‟ün bu durumunu görünce Muhacir: “Vallahi, bana Kufe‟nin en cesur yiğidi kimdir diye soracak olsalardı senden baĢka kimseyi göstermezdim. Bu halin nedir?” dedi. Hür: “Ey Muhacir: Ben kendimi cennetle cehennem arasında görüyorum ve ben bu ikisinden birini seçmek zorundayım. Vallahi kesilsem ve öldürülsem bile cennetten baĢka bir Ģeyi seçmeyeceğim.” Daha sonra Hür Ġmam Hüseyin‟in ashabına doğru ilerleyerek Ġmam Hüseyin‟in ve ashabının yüzüne bakmaktan utanır bir halde baĢını önüne eğmiĢ kendi kendine Ģöyle diyordu: 337 Taberi(5/428) 214
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Allah‟ım; sana yöneldim ve yaptıklarımdan tövbe ediyorum. Tövbemi kabul buyur. Doğrusu ben senin velilerinin kalbini incittim; Peygamber'inin evlatlarını avare ettim. Sonra Hz. Hüseyin'e hitaben Ya Eba Abdullah! Ben yaptıklarımdan piĢmanım. Tövbem kabul olur mu?” dedi Ġmam Hüseyin: “Evet, Allah tövbeni kabul eder ve günahlarını bağışlar.” dedi. Hür: “Sizinle savaĢmak için Kufe‟den dıĢarı çıktığımda bir ses duymuĢtum biri bana seslenerek dedi ki: Ey Hür! Seni cennetle müjdeliyorum. Kendi kendime düĢündüm ve dedim ki: Yazıklar olsun Hürr‟e! Resulullah‟ın evladıyla savaĢmaya gittiğinde cennetle müjdeleniyor.” Ġmam: “Doğrusu iyilik sana yönelmiştir. Allah sana hayırlı mükafat versin.” Daha sonra Hür Ġmam'dan Kufelilere konuĢmak amacıyla savaĢ alanına gitmek için izin istedi. Ġmam Radıyallahu anh, Hürr‟e izin verdi. Hür meydana çıkarak yetkin bir sesle Ģöyle dedi: “Ey Kufe halkı! Anneniz size matem tutsun. Resulullah‟ın evladını davet ettiniz ve canlarınızı onun yolunda feda edeceğinizi söylediniz. Ve Ģimdi size gelmiĢken onu aranıza almıĢ ona kılıç çekmiĢsiniz ve esirler gibi özgürlüğünü elinden almıĢ ve suyun yolunu ona kapamıĢsınız?! Peygamber'inizin evlatlarına böyle mi davranıyorsunuz; ne kadar da kötü bir halksınız sizler! Susadığınızda Allah size su vermesin.”338 HARBĠ BAġLATAN KUFELĠLER OLDU Bu sırada Ömer bin Sa‟d‟ın piyade birliklerinden bir grubu Hürr‟ün üzerine yürüdüler. Hür geri dönerek Ġmam 338 Taberi(5/422) Ġbnül Esir(4/64) Cevdet PaĢa(8/208) 215
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hüseyin‟in yanında yer aldı. Çünkü Ġmam Hüseyin, ashabını savaĢı baĢlatmaktan sakındırıyordu.”339 ġimr b. Zil CuĢen öne atılarak Ģöyle dedi: “KızkardeĢimin çocukları neredeler? Abbas ve kardeĢleri neredeler?” Onlar ġimr‟e cevap vermekten sakındılar. Ġmam: “Kafir bile olsa ona cevap verin.” dedi. Dediler ki: “Ne istiyorsun, ey ġimr?” ġimr: “Ey kızkardeĢimin çocukları! Size eman aldım. Kendinizi helaketa atmayın ve emirimiz Yezid‟in emrine teslim olun.” Ġmam Hüseyin‟in kardeĢi Ebul Fazl Abbas dedi ki: “Allah‟ın laneti sana ve aldığın emana olsun. Resulullah‟ın evladı emanda olmadığı halde bize eman mı veriyorsun?! Bizden lanetlenmiĢ kimselerin emrine mi teslim olmamızı istiyorsun?! Amellerin ne kadar kötü ve ne kadar alçak bir düĢüncen var, ey ġimr!” Ömer b. Sa‟d yayına bir ok taktı ve Ġmam Hüseyin‟in ordusuna doğru ilerleyerek ilk oku atıp Ģöyle dedi: “ġahid olun ki, Hüseyin ve ashabına ilk oku atan benim; emir Ubeydullah‟ın yanında buna tanıklık yapın.” Küfür ordusu komutanının bu hareketinden sonra her taraftan Ġmam Hüseyin ve ashabı üzerine oklar yağmur gibi yağmaya baĢladı ve ashaptan ok isabet etmeyen kimse kalmadı. Ġmam: “Ey yaranlarım! Kalkın. Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Kaderimizde olan şehadete doğru yürüyün. Doğrusu bu oklar Kufe halkının elçileridirler.” Ġmam‟ın ashabı küfür ordusuna karĢılık vermek için saldırıya geçti. Böylece savaĢ baĢladı ve bir süre devam 339 Taberi(5/422) Ġbnül Esir el Kamil(4/64) Cevdet PaĢa(8/208) 216
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş etti. Bu saldırı sona erip artalık yatıĢarak toz toprak çöktüğünde Ġmam Radıyallahu anh'ın ashabından 50 kiĢi Ģehid olmuĢtu. Gürültü yatıĢtıktan sonra Ziyad b. Ebi Süfyan‟ın kölesi Yesar ve Ubeydullah b. Ziyad‟ın kölesi Salim meydana çıkarak Habib b. Mezahir ve Bureyr b. Huzayr‟i savaĢa davet ettiler. Bu sırada cesur, yiğit, uzun boylu ve güçlü bir Ģahıs olan Abdullah b. Umeyr-i Kelbi onlarla savaĢmak için Ġmam‟dan izin istedi. Ebu Abdullah (Ġmam Huseyn) Radıyallahu anh ona izin vererek buyurdular ki: “Ben onu (Abdullah b. Umeyr’i) tecrübeli bir savaşçı biliyorum.” Salim ve Yesar onun kim olduğunu sormaları üzerine Abdullah recez okuyarak kendisini tanıttı. Onlar: “Biz seni tanımıyoruz. Zuheyr, Bureyr veya Habib meydana çıksın.” Abdullah, Yesar‟a hitaben, “Benimle savaĢmaktan mı çekiniyorsunuz diyerek” kılıçla ona saldırdı. Salim Abdullah‟ın Yesar‟la savaĢmakta olduğunu görünce arkadan ona saldırdı. Abdullah‟ın dostları, arkanı gözetle diye bağırdılar. Salim kılıcını indirdi. Abdullah bu darbeyi sol eliyle karĢılayınca parmaklarını kaybetti. Sonra Abdullah, Salim‟i de cehenneme gönderdikten sonra Ġmam‟ın yanına döndü. Ġmam (a.s)'ın yanına yaklaĢtığında eĢi çadırlardan dıĢarı çıkarak dedi ki: “Anam, babam sana feda olsun ey Abdullah. SavaĢ meydanına dön, kendini Resulullah‟ın (s.a.a) yakınlarına ve evlatlarına feda et. Allah‟a andolsun birlikte Ģehid oluncaya kadar seni yalnız bırakmayacağım.” Abdullah: “Biraz önce beni savaĢtan alıkoymak istiyordum. Ne oldu ki, Ģimdi kendin de meydana gitmek istiyorsun.” 217
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Abdullah‟ın eĢi: “Beni kınama. ġimdi Ġmam‟dan duyduğum bir söz kalbimi yaktı.” Abdullah: “Ne duydun Ġmam‟dan?” Abdullah‟ın eĢi: “Biraz önce çadırların arasında durmuĢtum. Birden Ġmam‟ın Ģöyle buyurduğunu duydum: “Benim dostlarım ne kadar da az.” Abdullah: “Ya Eba Abdullah, ey mevlamız; dedi emredin eĢim çadırlara geri dönsün.” Ġmam: “Allah, Resulullah'ın evlatlarının yardımına koşan sizleri hayırla mükafatlandırsın. Ey Ümm-ül Veheb! Çadırına dön. Allah Teala kadınlardan cihadı kaldırmıştır.” dedi. Ömer b. Halid-i Seydavi kölesi Sa‟d‟le, Cabir b. Haris ve Mucammi b. Abdullah-i Aizi birden yerlerinden fırlayarak topluca Kufelilere saldırdılar ve Ömer b. Sa‟d‟ın ordusunun ön saflarını yararak ordunun kalbine doğru ilerleyip onlardan bir çoğunu öldürdüler. Ömer b. Sad‟ın ordusundan bir grup onları ablukaya aldılar ve Ġmam‟ın diğer ashabından ayırdılar. Ġmam Radıyallahu anh kardeĢi Abbas‟a onlara yardım etmesini emretti. Ebul Fazl Abbas bir arslan gibi küfür ordusuna saldırdı ve yaralanan dostlarını kurtardı. Ġmam‟ın Radıyallahu anh bu fedaileri bir kez daha cesurca saldırarak Ģeytan ordusundan onlarcasını cehenneme gönderdiler ve nihayet Ģehid oldular. Bu esnada Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh eliyle mübarek sakalını tutarak Ģöyle buyurdular: “Allah’a and 218
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş olsun ki, kanıma boyandığım halde Rabbime kavuşuncaya kadar ben onların isteklerine teslim olmayacağım.”340 Daha sonra Ġmam Kufelilere hitaben Ģöyle buyurdu: “Acaba aranızda feryadımıza yetişip bize yardımda bulunacak bir kimse yok mudur? Acaba Resulullah’ın haremini (Ehl-i Beyt’ini) savunacak birisi yok mudur?” Bunun üzerine Ehl-i Beyt kadınlarının ağlama sesleri yükseldi. Ömer b. Sa‟d‟ın ordusu arasında bir kargaĢalık baĢ gösterdi. Ġmam'ın yardım istediğini duyan ve Kufe ordusundan olan Sa‟d b. Haris-i Ensari kardeĢiyle birlikte piĢman olup küfür ordusuna saldırarak Ģeytan izleyicilerinin bir çoklarını kanlarına boyadıktan sonra kendileri de Ģehid oldular. Böylece Ġmam‟ın ashabı gittikçe azalmaya ve Ģehidlerin sayısı çoğalmaya baĢladı. Daha sonra savaĢ ferd ferd olarak sürdü ve Ġmam Hüseyin‟in ashabından her biri Kufelilerden bir çoğunu cehenneme gönderdi. Amr b. Haccac yüksek bir sesle Kufelilere, “Ey Kufeliler! Kimlerle savaĢtığınızı biliyor musunuz? Bunlar, karĢılarına çıkan herkesi öldüren savaĢçılardır. Bunları taĢ yağmuruna tutun ve iĢlerini bitirin” diye hitap etti ve hemen peĢinden komutası altındaki askerlerle Ġmam Hüseyin‟in ordusunun sağ koluna saldırdı. Ġmam Hüseyin‟in (a.s) ashabı dağ gibi onların karĢısında direniĢ gösterip onlardan kalabalık bir grubu öldürdüler. Komutanları geri çekilme emri verdiler. Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh‟in ashabı onları ok yağmuruna tuttu. Bu esnada Amr b. Haccac, Abdullah-i Beceli‟yle birlikte tekrar saldırıya geçti. Havaya yükselen toz toprak yatıĢınca Ġmam Hüseyin Radıyallahu anh‟in ashabı, 340 el Luhuf(s.23) 219
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Müslim b. Avsece‟nin yere düĢtüğünü gördüler. Müslim b. Avsece dönemin en cesur yiğitlerindendi. Ġmam Hüseyin‟in elçisi Müslim b. Akil Kufe‟ye geldiğinde O mal ve para toplayıp techizat almada ve halktan biat toplamada onun vekiliydi. Ve yine Tasua günü akĢam Ġmam Hüseyin “Ben biatımı sizin üzerinizden kaldırdım; kalkın gidin” buyurunca Müslim b. Avsece Ġmam‟a Ģöyle demiĢti: “Ey Resulullah‟ın torunu! Seni bırakarak nasıl gidebiliriz? Bu durumda Allah‟a ne cevap veririz? Hayır, vallahi mızrağımı düĢmanların göğsünde kırıncaya kadar ben sizden ayrılmam ve elimde kılıç olduğu müddetçe düĢmanlara saldırırım. Silahım olmazsa onlarla taĢla savaĢırım. Allah‟a andolsun, biz Peygamber‟in hürmetini gözettiğimizi yakîn edinceye kadar sana yardım etmekten vazgeçmeyeceğiz. Allah‟a andolsun, ben senin yolunda yetmiĢ kere öldürülür, sonra dirilir, tekrar öldürülerek yakılırsam ve külümü yele savururlarsa yine sizden ayrılmam. Oysa Ģimdi sadece bir kere Ģehid olacakken sizi nasıl bırakabilirim ve ondan sonra ebedi keramet ve saadete ulaĢacağım.” Bu özelliğe sahip olan Müslim b. Avsece Ģimdi kanlara boyanmıĢtı. Ġmam Hüseyin ve Habib b. Mezahir onun baĢ ucuna geldiler. Ġmam onun hakkında dua ederken Habib b. Mezahir de Ģöyle diyordu: “Seni bu halde görmek bana zordur, ama seni cennetle müjdeliyorum. Müslim hayatının son anlarında zayıf bir sesle, Allah Teala seni de iyi bir müjdeyle müjdelesin.” dedi. Habib: “Ey Müslim! Senden sonra sağ kalacak olsaydım bana vasiyet etmeni ve dileğini yerine getirmeyi isterdim. Ancak biliyorum ki böyle bir fırsat yoktur ve yakında ben de sana kavuĢacağım.” Müslim: “Ey Habib! Tek vasiyetim Ģudur ki, kesinlikle Ġmam Hüseyn‟e yardım etmekten vazgeçme ve hayatta olduğun sürece ona yardım et.” 220
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bu sözlerden sonra Müslim gözlerini kapayarak canını Allah'a teslim etti. Bunun üzerine Ġmam Ģu ayeti okudu: “Mü'minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah ile yaptıkları ahde sadakat gösterdiler, onlardan kimi adağını gerçekleĢtirdi, kimi de beklemektedir. Onlar, hiç bir değiĢme ile (sözlerini) değiĢtirmediler.”(Ahzab/23) Ömer b. Sa‟d‟ın askerleri, “Müslim b. Avsece‟yi öldürdük” diye haykırıyorlardı. Ansızın ġibes b. Rib‟i Ģöyle seslendi: “Ey insanlar! Ananız sizin yasınızı tutusun. Müslim gibi birisi öldürülür de siz sevinir misiniz? Yazıklar olsun size! Müslümanlar arasında onun ne kadar büyük bir makamı olduğunu bilmiyor musunuz? Allah‟a and olsun savaĢlarda müĢrikler onun kılıcı önünden kaçarlardı ve tek baĢına öyle bir yiğitlik gösterirdi ki bütün orduyu hayrete düĢürdü.” KERBELA‟NIN ĠLK ġEHĠT KADINI Yine Ömer bin Sa‟d‟ın ordusu ilk önce Ġmam Hüseyin‟in ordusunun sağ koluna saldırdı. Bu saldırıyı defederken Abdullah b. Umeyr-i Kelbi ĢaĢırılacak bir direniĢ gösterdi ve tek baĢına onların içine dalarak bir çoklarını kılıçtan geçirdi. Sonra Hani b. Semit-i Hazremi adında ki düĢman askeri kılıçla Abdullah‟ın sağ kolunu ve bir diğeride onun ayağını kesti. Böylece Abdullah b. Umeyr esir düĢtü, esir düĢer düĢmez düĢmanlar onu, ordunun gözü önünde mızrak ve kılıçlarla bedenini paramparça ederek Ģehid ettiler. Çadırlarda bulunan eĢi Ümm-ü Veheb katlığâha gidip kocasının cansız bedeninin yanına oturup yüzünün kanını silerek dedi ki: “Ey Abdullah! Cennet sana mübarek olsun. Allah‟tan bana da seninle birlikte cennette yer vermesini istiyorum.” Bu sahneyi gören ġimr kölesine bu kadını öldürmesini emretti. Köle ġimr‟in emrini yerine getirerek bu 221
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş fedakâr ve mümin kadını Ģehit etti; böylece Ümm-ü Veheb AĢura günü Ģehid düĢen ilk kadın oldu. Daha sonra köle Abdullah‟ın baĢını gövdesinden ayırarak onu Ġmam‟ın çadırlarına doğru fırlattı. Abdullah‟ın annesi oğlunun baĢını alıp öptükten sonra eline uzun bir sopa alarak düĢmana saldırdı. Ama Ġmam onu geri çevirmelerini emretti ve ona Ģöyle buyurdu: “Geri dön. Allah günahlarını affetsin. Cihad kadınlardan kaldırılmıştır.” MüĢriklerin kadın ve çocuklarına bile saldırmak Ģer‟an yasaklanmıĢ, alken de çirkin görülmüĢ iken, bir Müslüman kadın hakkında bu çirkin muamelenin yapılması, mel‟unun kalbinin ne kadar kararmıĢ ve ne derece gözü dönmüĢ olduğuna yeterli bir delildir.341 ġimr tekrar hücum etti. Zuheyr b. Kayn dostlarından on kiĢiyle birlikte ona karĢı koyarak ġimr‟in ordusunu geri püskürttü. Suvari birliklerin komutanı olan Kudret b. Kays askerlerinin bozguna uğradığını görünce Ömer b. Sa‟d‟dan yardım istedi. Ömer b. Sa‟d bir birlik daha yardım gönderdi. Ġmam Hüseyin‟in ashabı yiğitçe savaĢarak küfür ordularını cehenneme gönderiyorlardı. Allah adamları omuz omuza vererek Ġmam ve Resulullah‟ın Ehl-i Beyt‟ini yüzük kaĢı gibi aralarına alıp canlarını onlara feda ediyor, küfür ordularıyla Allah‟ın dininin önderleri arasında uzun bir çelik duvar oluĢturuyorlardı. Ömer b. Sa‟d bu çelik engeli dağıtmak istiyor; ancak askerleri bunun baĢaramıyorlardı. Ömer b. Sa‟d ansızın Ġmam Hüseyin‟in çadırlarını yakmalarını emretti. Çadırlar ateĢ alınca kadın ve çocuklar korkarak çadırlardan dıĢarı çıktılar. Bu arada Ebu ġe‟sa-i Kindi Ġmam‟ın huzurunda Kufelileri oklarıyla cehenneme gönderiyordu. Ġmam onun hakkında Ģöyle dua etti: quot;Allah'ım; onun pazusunu güçlü kıl, oklarını hedefine ulaştır ve cennetle mükafatlandır.quot; Ebu ġe‟sa Ömer b. Sa‟d‟ın 341 Cevdet PaĢa(8/215) 222
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş askerlerinden bir çoğunu öldürdükten sonra Ģehadete ulaĢtı. Öğle güneĢi gökyüzünde parlayıp yakıcı ıĢınlarını Kerbela çölüne yansıtmaktaydı. Ebu Semame-i Saidi güneĢe baktıktan sonra Ġmam Hüseyin‟e hitaben arzetti ki: “Ey Eba Abdullah! Canım size feda olsun. Bu ordunun sana ve seninle savaĢmaya yaklaĢmıĢ bulunduklarını görüyorum. Allah‟a andolsun ben kanıma boyanıp sizin emrinizde ölmedikçe siz ölmeyeceksiniz. ġimdi son bir kez öğlen namazını sizinle birlikte kılmak istiyorum.” Ġmam gökyüzüne bakarak buyurdu ki: “Bize namazı hatırlattın; Allah seni zikir ehli olan namaz kılanlardan kılsın. Evet, şimdi öğle namazının ilk vaktidir. Düşmandan namaz kılmamız için savaşı durdurmalarını isteyin.” Kufe ordusuna geçici olarak ateĢkes teklif edildiğinde, batıl ordusunun ileri gelenlerinden biri olan Husayn b. Numeyr Ģöyle dedi: “Sizin namazınız kabul değil.” Habib b. Mezahir-i Esedi ona cevaben Ģöyle dedi: “Ey Numeyr! Ey cahil Resulullah‟ın evlatlarının namazlarının kabul olmayıp da senin namazının mı kabul olacağını sanıyorsun?!” Husayn b. Numeyr Habib‟e hücum etti. Habib ileri çıkıp kılıçla onun baĢını yaralayarak attan yere düĢürdü. Ancak arkadaĢları onun yardımına koĢup kurtardılar. Habib tekrar saldırarak onlardan 62 kiĢiyi cehenneme gönderdi. Bu arada Budeyl b. Sarim ona saldırarak yaraladı. Habib atından yere düĢtü. Kalkmak istediğinde Husayn b. Numeyr hücum ederek mübarek baĢını gövdesinden ayırdı. YaĢlı Habib‟in Ģehid düĢmesi Hz. Hüseyin‟i çok üzdü. Ġmam, Habib‟in baĢ ucuna gelerek buyurdu ki: quot;Ben bu 223
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş şehadetin hesabını Allah’a bırakıyorum.quot; dedi ve sonra “inna lillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okudu. HÜRR BĠN YEZĠD‟ĠN ġEHADETĠ Hür b. Yezid-i Riyahi Zuheyr b. Kayn‟le omuz omuza vererek Ömer b. Sa‟dın orsuduna hücum ettiler. DüĢman onların birini çevrelerdiğinde diğeri muhasara halkasını parçalıyor arkadaĢını düĢmanın elinden kurtarıyordu. Bu arada Hür recez okuyarak Ģöyle diyordu: “Doğrusu ben Hür‟üm Sizleri kılıçtan geçiririm. Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim. Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla Ģüphe etmem.” Hür'rün atını hedef aldılar ve at aldığı darbeyle öldü. Hür piyade olarak savaĢa devam etti. DüĢman askerlerinden kırktan fazlasını öldürdükten sonra düĢmanın piyade birliklerinden bir grubun saldırması sonucu ayakta duramayarak yere düĢtü. Bu sırada Ġmam Radıyallahu anh'ın dostlarından bir kaçı onlara saldırarak, can vermek üzere olan Hür'rün bedenini katligahın ortasından çadırlara doğru getirip Ģehidlerin bulunduğu çadırın önüne bıraktılar. Ġmam can vermekte olan Hür‟rün yanına gelerek baĢını dizleri üstüne aldı ve yüzündeki kanla toprakları temizleyerek Ģöyle buyurdular: “Ey Hür! Anne'nin adını hür koyduğu gibi gerçekten sen hem bu dünyada ve hem de ahirette hürsün.” Daha sonra Ali b. Hüseyin onun hakkında Ģu Ģiirleri okudu: 224
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hürr-ü Riyahi ne de iyidir! “Mızraklarla çarpıĢtığında ne de sabırlıdır! Hür ne iyidir Hüseyin çağrıda bulunduğunda O zaman canıyla ne de fedakarlık edendir. Ya Rabbim! Onu cennete misafir kıl. Ve onu güzel hurilerle evlendir.” Ġmam namaza durarak ashabıyla öğle namazını kılmaya baĢladı. Zuheyr b. Kayn ve Said b. Abdullah-i Hanefi okların Ġmam Radıyallahu anh'a isabet etmemesi için Ġmam‟ın önünde durarak göğüslerini siper ettiler ve Ġmam Radıyallahu anh namazı bitirince Said aldığı ağır yaralar yüzünden yere yıkıldı ve Ģöyle dedi: “Allah‟ım! Âd ve Semud kavmini lanetlediğin gibi ahdini bozan bu insanları lanetle ve onlara azabını gönder. Allah‟ım benim selamı Peygamber‟ine ulaĢtır.” Daha sonra Ġmam‟a (a.s) bakarak dedi ki: “Ey Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in torunu sana karĢı vazifemi yaptım mı?” Ġmam: “Evet, ey Said; sen cennete gidiyorsun ve bir saat sonra biz de senin yanında olacağız. Benim selamımı ceddim Resulullah’a ulaştır.” Daha sonra Ġmam Radıyallahu anh yaranlarına hitaben Ģöyle buyurdu: quot;Ey benim dostlarım! Cennet sizin karşınızdadır ve onun kapıları sizin yüzünüze açık, nehirleri akmakta olup meyveleri yetişmiştir. Resulullah ve Allah yolunun şehidleri sizi beklemekte ve sizin geleceğinizi birbirlerine müjdelemekteler. Öyleyse Allah ve Resulünün dinini himaye edin. Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ini müdafaa edin. Allah sizleri affetsin.quot; Daha Ġmam‟ın sözleri bitmemiĢti ki Yezid b. Ma'kel, Bureyr b. Huzayr‟e hitaben Ģöyle dedi: “Ey Bureyr! Allah‟ın size yaptıklarını nasıl değerlendiriyorsun?” 225
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bureyr: “Allah‟a andolsun ki O‟ndan iyilikten baĢka bir Ģey görmedim. Beni hayır ve iyiliğe yöneltti; seni ise ve mahcup esir etti.” Ġbn-i Ma'kel: “Yalan söylüyorsun, ey Bureyr! Beni Levzan‟da birlikte hareket ettiğimizde mü'minlerin emirinin Hz. Ali olduğunu söylediğini hatırlıyor musun?” Bureyr: “Evet, öyle söyledim ve Ģimdi de o sözlerimi tekrarlıyor ve senin sapıklardan olduğuna Ģehadet veriyorum. ġimdi gel mübahele edelim ve Allah‟ın lanetini yalancıların üzerine kılalım.” Daha sonra Yezid b. Ma'kel‟le Bureyr b. Huzeyr ellerini kaldırarak Allah‟tan yalancıyı lanet ve helak etmesini istediler. Sonra savaĢmaya baĢladılar. Çok geçmeden Bureyr‟in kılıcı Yezid‟in baĢına inerek orada kaldı. Bureyr kılıcını Yezid‟in baĢından çıkarmaya çalıĢtığı esnada Rıza b. Munkiz-i Abdi adında birisi ona hücum etti. Bureyr bir müddet savaĢtıktan sonra onu yere vurarak göğsünün üstünde oturdu. Rıza b. Munkiz akrabalarını yardıma çağırdı. Ka‟b b. Cabir b. Ömer Bureyr‟i öldürmek istedi. Afif b. Zuheyr b. Ebi Ahmed ona seslenerek dedi ki: Yazıklar olsun sana! Kimi öldürmek istediğini biliyor musun? O Kufe mescidinin karilerinin büyüğü Bureyr b. Huzeyr‟dir. Onu kendi haline bırak. Ama Ka‟b onun sözlerini önemsemedi ve Bureyr‟in arkasına bir kılıc indirdi ve ikinci darbeyi Bureyr‟in baĢına indirerek onu Ģehid etti. Ka‟b eĢiyle karĢılaĢtığında eĢi onu kınayarak dedi ki: Yazıklar olsun sana! Resulullah‟ın evladına kılıç çekiyor ve Kufe karilerinin büyüğünü mü öldürüyorsun?! Allah‟a and olsun bundan böyle seninle konuĢmayacağım. Çünkü sen büyük bir cinayet iĢlemiĢ bulunmaktasın. 226
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hanzele b. Es‟ad-i ġibami düĢman ordusuna nasihat etmeye baĢladı ve konuĢmasını Ģu sözlerle tamamladı: “Ey insanlar! Ben sizin için Ahzab günü gibi azaplı bir günün ve Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin baĢına gelenlerin sizin de baĢınıza gelmesinden korkuyorum; birbirinizi kınayacağınız ve o zaman artık Allah‟ın sizi affetmeyeceği günden korkuyorum. Bilin ki, Allah‟ın saptırdığı kimseyi hiç kimse hidayet edemez. Ey insanlar! Hüseyin‟i bırakın ve onu öldürmeyin, aksi durumda Allah sizi büyük bir azaba düçar edecektir.” Ġmam Huseyn Radıyallahu anh, Hanzele‟nin sözlerini duyunca ona hayır dua ederek Ģöyle buyurdu: “Allah sana rahmet etsin ey Hanzele. Onlar savaştan önce senin hak davetini reddederek kalkıp sana ve yaranına cevap verdiklerinde azabı hakkettiler. Ama şimdi salih kardeşlerini öldürdüler; artık onların hallerinin nasıl olacağı bellidir.” Hanzele: “Ey Resulullah‟ın evladı! Doğru buyurdunuz; canım size feda olsun.” Daha sonra Hanzele meydana giderek Ģehid oluncaya kadar ĢavaĢtı. Abis b. Ebi ġebib-i ġakiri, meĢhur alim ve muhaddislerinden olan ġevzeb‟e yaklaĢarak Ģöyle dedi: “Ey ġevzeb! Bu gün ne düĢünüyorsun?” ġevzeb: “Ne düĢünmemi bekliyorsun. Öldürülünceye kadar Resulullah‟ın evladının emrinde savaĢacağım.” Abis: “Ben de senin hakkında böyle düĢünüyorum. O halde Ģimdi Ġmam‟ın huzuruna giderek izin iste ve savaĢa git.” 227
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġevzeb Ġmam‟ın huzuruna giderek izin aldıktan sonra meydana gitti ve Ģehid oluncaya kadar savaĢtı. Daha sonra Abis kendisi ĢavaĢa gitti. Abis‟in savaĢı hedef uğruna yapılan en büyük yiğitliğin bir örneğidir. Kerbela Ģehidleri savaĢa gitmek istediklerinde Ġmam Hüseyin‟in huzuruna giderek izin istiyor, vedalaĢıyor, iman ve yiğitlikten bahsediyorlardı. Abis de diğer Kerbela Ģehidleri gibi Ġmam‟ın huzuruna giderek Ģöyle dedi: “Ya Eba Abdullah! Benim yanımda yeryüzünde hiç kimse sizin kadar aziz ve sevgili değildir. Canımdan daha aziz bir Ģeyim olsaydı onunla sizi bu zulüm ve ölümden kurtarabilseydim onu feda etmekten çekinmezdim. ġahid ol ki, ben senin ve babanın dini üzere ölüyorum.” Daha sonra Abis meydana gitti ve Yezid ordusunda olan Rabi b. Temim diyor ki: “Abis‟i görür görmez tanıdım. Onu öncelerden tanıyordum. SavaĢlarda onun yiğitliğini görmüĢtüm. Ondan daha cesur birini tanımıyordum. Dolayısıyla bağırarak dedim ki: Bu arslanlar arslanı Abis b. ġebib-i ġakiri‟dir. Onun karĢısına çıkan herkes öldürülür.” Abis, ateĢ alevi gibi meydanda dönerek savaĢmak için savaĢçı istiyordu ama hiç kimsenin onun karĢısına çıkmaya cesareti yoktu. Yezid ordusunun komutanı Ömer b. Sa‟d bir grubun ona hücum ederek taĢ yağmuruna tutmasını emretti. Abis her tara
  • ftan üzerine taĢ yağdığını, kendisiyle erkekçe savaĢacaklarına taĢ yağmuruna tuttuklarını görünce üzerindeki zırhı ve baĢındaki baĢlığı çıkardı. Böylece üzerinde elbisesi olmaksızın kendisini düĢman orduları denizine atıverdi ve siyah bulutlar arkasındaki güneĢ ve karanlıklar içinde bir ateĢ gibi meydana yürüdü. Rabi b. Temim diyor ki: Allah‟a and olsun ki Abis her tarafa hücum ediyordu ve iki yüzden fazla kiĢi onun karĢısından kaçıyor ve birbirlerinin üzerine 228
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş yıkılıyorlardı. Abis böyle savaĢıyordu. Nihayet Yezid ordusu onun dört tarafını kuĢattı ve aldığı taĢ, mızrak ve kılıç yaralarıyla yere yıkıldı... Bir grup Abisin baĢını ellerine almıĢ dolaĢtırıyor ve her biri onu kendisinin öldürdüğünü iddia ediyordu. Böylece Abis de Ģehadet Ģerbetini içti. Ebuzer-i Giffari‟nin kölesi Cevn, Ġmam Hüseyin‟in huzuruna çıkarak meydana gitmek için izin istedi. Ġmam: “Ey Cevn! Sen afiyet ve asayiş ümidiyle bizimle buraya kadar geldin; şimdi kendi yoluna gidebilirsin.” Cevn Ġmam‟ın (a.s) ayaklarına kapanarak ayaklarını öpüp Ģöyle dedi: Ey benim imamım! Ġyi günlerimde sizin yanınızdaydım. ġimdi zor durumdayken sizi nasıl bırakabilirim. Ey benim mevlam! Ben kötü kokulu, hasebi düĢük ve rengi siyah bir köleyim. Güzel kokulu, Ģerif hasebli ve beyaz renkli olmam için cennete girmeme müsade edin. Allah‟a andolsun ki, benim siyah kanım siz Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in Ehl-i Beyt‟inin (a.s) pak kanlarına karıĢıncaya kadar sizi bırakmam. Bunun üzerine Ġmam Cevn‟a izin verdi. Cevn meydana giderek bir kaç kiĢi öldürdükten sonra kendisi de Ģehid oldu. Ġmam (a.s) onun baĢı ucuna gelerek buyurdu ki: “Allah’ım! Onun yüzünü ak et, kokusunu güzelleştir, onu salih kişilerle haşret ve onu Muhammed ve Ehl-i Beyt’iyle haşret.” Naklediyorlar ki: “Onun cesedinin yakınından geçen herkes orada miskten daha güzel bir koku hissediyordu.” ENES BĠN HARĠS VE DĠĞER EHLĠ BEYT MENSUPLARININ ġEHADETLERĠ Daha sonra Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in sahabesinden olup Bedir ve Sıffın savaĢlarına katılarak 229
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Resulullah ve Hz. Ali‟nin emrinde kılıç sallamıĢ olan yaĢlı Enes b. Haris gözlerine dökülen kaĢlarını bir mendille ve emamesin de beline bağlayarak Ġmam‟ın (a.s) huzuruna çıkıp cihad için izin alarak meydana gitti ve Yezid ordusundan atmıĢ kiĢiyi öldürdükten sonra Ģehid oldu. Ġmam onu seyrederken, “Allah senin bu çabanı mükafatlandırsın ey yaşlı adam.” diye buyuruyordu. Sıra Amr b. Cünade-i Ensari'ye geldi. Babası Cünade b. Ka‟b-i Ensari AĢura sabahı Ġmam Hüseyin‟in (a.s) ashabından bir grupla birlikte birinci saldırıda Ģehid olmuĢtu. On bir yaĢında olan bu çocuğun annesi ona diyordu ki: Oğlum! Annenin yanından kalkarak savaĢ meydanına git ve Resulullah‟ın torununun gözleri önünde savaĢ. Amr b. Cünade meydana gitmek istediğinde Ġmam Hüseyin : “Onun babası yeni şehid oldu. Bunun şehid olması annesine ağır gelebilir. Onu çadırlara geri çevirin.” dedi. Ġmam Hüseyin‟in (a.s) bu sözü karĢısında Amr b. Cünade Ģöyle arzetti: “Annem babam size feda olsun. Meydana giderek savaĢmamı annem emretti. SavaĢ elbiselerini kendi elleriyle giydirdi bana. Nolur bana izin verin.” Bu delikanlı genç izin aldıktan sonra meydana giderek Ģöyle recez okudu: “Ġmamım Hüseyin, imamların en üstünüdür. Hüseyin, Peygamberin gönlünün sevincidir. Hüseyin, Ali ve Fatıma‟nın oğludur. Böyle iyi bir imam tanıyor musunuz?! Yüzü güneĢ gibi parlak, alnı dolunay gibi nurludur.” Daha sonra düĢmana hücum ederek Ģehid oluncaya kadar savaĢtı. Onun baĢını gövdesinden ayırarak Ġmam 230
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hüseyin‟in ordugahının önüne fırlattılar. Annesi öne çıkarak oğlunun baĢını alıp bağrına bastı ve Ģöyle dedi: “Ey oğlum aferin sana, ey gönlümün mutluluğu, ey gözümün nuru.” Daha sonra “Biz Allah yolunda verdiğimiz Ģeyi geri almayız” anlamında oğlunun baĢını düĢmana doğru attı. Sonra kendisi de yerden bir sopa alarak düĢmana saldırdı ve Ģöyle recez okudu: “Ben kadınlar arasında zayıf bir kadınım. Size Ģiddetli bir darbe indireceğim ġerefli Fatıma‟nın evlatlarını savunma uğrunda.” Ġmam kadınların meydana gitmesine razı olmadığı için onu çadırlara geri çevirdi. Sonra Haccac b. Mahzur-i Cufi meydana gitti. Bir müddet savaĢıp yüzü kızıl kanlara boyandıktan sonra Ġmam‟ın huzuruna çıkarak Ģöyle dedi: “Ey Hüseyin! Bugün dedeniz Resulullah‟la mülakat edeceğim, sonra babanız Ali‟yi göreceğim.” Ġmam Haccac‟a cevap olarak buyurdu ki: “Ey Haccac! Ben de senin peşinden onların arasına geleceğim.” Daha sonra Haccac meydana dönerek Ģehid oluncaya kadar savaĢtı. Ondan sonra Suveyd b. Amr b. Ebu-l Mut'a meydana gitti. Attan yere düĢtüğünde Yezid ordusu onun öldüğünü sandı. Ġmam Hüseyin Ģehid olduğunda oradakilerin “Hüseyin Ģehid oldu” dediklerini duyunca yerinden kalkarak Ģehid oluncaya kadar Yezid ordusuyla savaĢtı. Suveyd Ġmam‟ın (a.s) Ģehadetinden sonra Kerbela‟da Ģehid olan en son yaranıdır. 231
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Artık Ġmam Hüseyin‟in Ehl-i Beyt‟inden baĢka kimsesi kalmamıĢtı. Ehl-i Beyt, Allah ve resulünün dinini diri tutmak için azimle ölüme karĢı gidiyorlardı. Ġmam Hüseyn‟in yakınları toplanarak birbirleriyle vedalaĢıyorlardı. Ġmam Hüseyin‟in Ehl-i Beyt‟inden savaĢ meydanına giden ilk kiĢi herkesten çok Peygamber‟e benzeyen büyük oğlu Ali Ekber‟dir. Bu arada kadınlar etrafına toplanarak diyorlardı ki: Ey Hüseyin‟in oğlu! Bizim gurbetimize merhamet et; çünkü senden uzak kalmaya tahammül edemeyiz diyerek sitem ettiler. Ali Ekber Ġmam‟dan (a.s) izin alarak meydana gitti ve Ģöyle recez okudu: “Ben Hüseyin b. Ali‟nin oğlu Ali‟yim Biz Peygamber‟in en yakınları Ehl-i Beyt'iyiz. Kılıcımla size saldırır ve babamı savunurum; HaĢimi ve Alevi yiğidinin darbesiyle. Vallahi o haramzade bize hükmedemez” Bu sırada Ġmam Hüseyin (a.s) sakalını tutarak baĢını gökyüzüne kaldırıp gözlerinden akan yaĢlar yüzünü ıslatırken Ģöyle diyordu: “Allah’ım! Şahid ol ki, halk içinde Peygamber’in Muhammed’e en çok benzeyeni bu kavmin üzerine gidiyor. Biz Peygamber'i görmek istediğimizde ona bakıyorduk. Allah’ım! Yeryüzünün nimetlerini bu kavimden al ve onları dağıtıver. Hiç bir zaman pak kullarını onlardan razı etme; çünkü onlar bizi davet ederek bize yardım edeceklerine dair söz verdikleri halde bize kılıç çektiler.” Ġmam daha sonra Ömer b. Sa‟d‟a Ģöyle hitap etti: “Ey Sa’d’ın oğlu! Benimle Resulullah arasındaki bağı görmezlikten geldin. Allah senin neslini kurutsun.” 232
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Allah Adem, Nuh, İbrahim ve Âl-i İmran’ı seçerek onları diğer insanlara üstün kıldı. Ve biz o seçilmiş insanların soyundanız.” Ali Ekber düĢman ordusuyla savaĢa koyuldu. Onlardan yetmiĢini öldürdükten sonra susuzluktan babasının yanına dönerek susuzluğunu dile getirdi. Ġmam: “Yakında deden Resulullah’ı görecek ve onun elinden su içeceksin ve artık ondan sonra asla susamayacaksın.” Ali Ekber tekrar meydana giderek düĢman ordusuyla savaĢa devametti. Bir ok ansızın boğazına isabet etti ve Murret b. Munkez-i Abdi mızrakla Ali Ekber‟in baĢına vurdu, sonra da baĢına bir kılıç darbesi indirdi. Bunun etkisi üzerine Ömer b. Sa‟d‟ın askerleri kılıçlarıyla Ali Ekber'in vücudunu param parça ettiler. Ġmam Hüseyn (a.s) oğlunun baĢ ucuna gelerek baĢını dizlerinin üstüne alıdı ve Ģöyle buyurdu: “Allah seni öldüren bu zalim kavmi öldürsün. Allah ve Resulullah’ın hürmetini ortadan kaldırmaya ne kadar da cüret ettiler. Artık senden sonra dünyaya yazıklar olsun.” Daha sonra Ġmam avucunu oğlunun kanıyla doldurarak onu gökyüzüne savurdu ve o kanın bir damlası bile yere düĢmedi. Ġmam (a.s) oğlunun cesedini Ģehitlerin bulunduğu çadırın önüne getirmelerini emretti. Daha sonra Ehl-i Beyt kadınları Ali Ekber‟in cesedinin etrafına toplanarak bedenin kanlar içinde ve parça parça olduğunu görünce feryad ederek ağlamaya baĢladılar. DüĢmanın kılıç ve mızraklarının izleri vücudunun her yerinde görülmekteydi. HaĢimi kadınlarının önünde Zeynep vardı. Ağlamak ona rahatlık vermiyordu. Kendisini Ali Ekber‟in pak cesedinin 233
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş üzerine atarak kardeĢinin ciğer paresini bağrına basıp feryad ediyordu. Abdullah b. Müslim b. Akil, Ġmam Hüseyin‟in (a.s) huzuruna çıkarak izin alıp meydana çıktı ve Ģöyle recez okudu: Bugün babam Müslim‟le görüĢeceğim, Peygamber‟in dini uğrunda öldürülenlerle görüĢeceğim Abdullah b. Müslim küfür ordusuna üç kere hücum etti ve her defasında onlardan bir çoğunu cehenneme gönderdi. Nihayet Yezid b. Rukkad-i Cuhani‟nin attığı ok alnına isabet etti. Abdullah feryad ederek dedi ki: quot;Allah‟ım, bu kavim bize ihanet etti; bizi öldürdükleri gibi sen de onları öldür. quot;Bu esnada birisi mızrağını Abdullah‟ın kalbine saplayarak onu Ģehid etti. Abdullah‟ın Ģehid edildiğini gören Ebu Talibin çocukları topluca Kufelilere hücum ettiler. Ġmam Hüseyin (a.s) onlara hitaben buyurdu ki: “Ey amcazadeler! Ve ey Ehl-i Beyt’im! Ölüme karşı sabırlı olun; Allah’a anldolsun ki artık bugünden sonra hakaret ve ihanete uğramayacaksınız.” Daha sonra Avn b. Abdullah b. Cafer-i Teyyar Ģehit düĢtü, kardeĢi Muhammed ve Abdurrahman b. Akil ve kardeĢi Cafer b. Akil ve Muhammed b. Müslim b. Akil Ģehid oldu. Daha sonra Muhammed b. Ebu Bekr b. Emir-ul Mü'minin meydana çıktı ve Bekr-i Nehavi onu Ģehid etti. Ondan sonra Abdullah b. Akil Yezid ordusunun içine dalarak onlardan bir çoğunu öldürdü ve kendisi de yaralanarak yere düĢtü; Osman b. Halid-i Tamimi gelerek onu Ģehid etti. Onun peĢinden Rembe adındaki Ümm-ü Veheb'in oğlu, Abdullah-i Asgar, Ebu Bekr b. Hasan b. Ali, 234
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ömer b. Sa‟d‟ın ordusuna saldırarak onlardan bir grubunu öldürdükten sonra Ģehadete ulaĢtı. Sonra çocuk yaĢta olan (On üç yaĢında) Kasım b. Hasan Ġmam‟ın (a.s) yanına gelerek meydana gitmek için izin istedi. Ġmam onu bağrına basarak kardeĢi Hasan‟ı hatırlayıp ağladı ve sonra ona izin verdi. Kasım'ın yüzü dolunay gibi parlıyordu. Kasım kılıcını çekerek küfür ordusuna hücüm etti ve onlardan çoklarını cehenneme gönderdikten sonra Amr b. Sa‟d b. Nufeyl-i Ezudi baĢına bir kılıç darbesi indirdi. Kasım baĢı yarılınca amcası Hüseyin‟i yardıma çağırdı. Bu durumu izleyen Ġmam Hüseyin (a.s) Kasım‟ın yardımına koĢarak Kasım‟ın katilini cehenneme gönderdi. Ömer b. Sa‟d‟ın ordusu Amr‟ı kurtarmak istedilerse de, ancak karĢılarında Ġmam Hüseyin‟i (a.s) bulunca Ġmam‟ın kılıcının önünden kaçtılar. Sonra Ġmam Kasım‟ın baĢ ucunda durarak Ģöyle buyurdu: “Seni öldüren kavim Allah’ın rahmetinden uzak olsun. Kıyamet gününde senin hakkında onların hasmı, ceddin Resulullah ve baban Emir’ul Mü'minin’dir. Allah’a andolsun ki sen amcanı yardıma çağırdığın da sana cevap verememesi veya cevabının bir faydası olmaması amcana çok çetindir. Vallahi bu ses öyle bir kimsenin sesi ki zulümle öldürenleri çok, yardımcıları ise azdır.” Ġmam (a.s) yeğeninin vücudunu çadırlara getirerek oğlu Ali Ekber‟in yanına uzattı. Abbas b. Ali Ehl-i Beyt‟ten bir çoklarının Ģehid düĢtüğünü görünce kardeĢlerine yönelerek Ģöyle dedi: “Ey annemin oğulları! Toplanın ve kafirler topluluğuna saldırın ki, Allah sizden razı olsun.” Bunun üzerine Ebu-l Fazl Abbas‟ın kardeĢleri Abdullah, Cafer ve Osman Ġmam Hüseyin‟in (a.s) huzurunda Ömer b. Sa‟d‟ın ordularına hücum ederek Ģehid oluncaya kadar onlarla savaĢtılar. 235
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş KardeĢlerinin Ģehid düĢtüğünü gören Abbas kendisinden baĢka Ġmam Hüseyin‟in kimsesinin kalmadığını gördü, Ġmam'dan (a.s) meydana gitmek için izin istedi. Ġmam Abbas b. Ali‟ye buyurdu ki: “Ey kardeşim! Sen benim sancaktarımsın.” Abbas: “Allah‟a and olsun ki kalbim daralmıĢ durumdadır. Azizlerimizin kanının intikamını bu münafık insanlardan almak istiyorum.” Ġmam: “O halde haremdeki susuz yavrucaklar için biraz su getirmeye çalış.” Abbas küfür ordusunun karĢısında durarak onlara nasihat etti ve çocukların susuzluğunu hatırlatarak onlardan biraz su vermelerini istedi. Ancak Abbas‟ın sözleri o ölü kalplere etki etmeyince Ġmam‟ın yanına geri döndü ve çocukların susuzluktan feryat ettiklerini duydu. Bir tulum alarak atına bindi ve Fırat‟a doğru hareket etti. Fırat kıyısında dört bin kiĢi Abbas‟ı çevreleyerek onu mızraklarına hedef aldılar. Ġmam Hüseyin‟in (a.s) ordusunun komutanı ve Ġmam‟ın büyük kardeĢi düĢman ordusunun çokluğundan bir zerre korkmadı ve onların safını yararak suya ulaĢtı. Tulumu suyla doldurduktan sonra avucunu suyla doldurup içmek için ağzına yaklaĢtırdığında Ġmam Hüseyin‟in susuzluğunu hatırlayarak elindeki suyu tekrar Fırat‟a döktü ve kendi kendisine Ģöyle dedi: “Ey nefis! Hüseyin‟den (a.s) sonra hayatta olup olmaman fark etmez Hüseyin Ģehadete doğru giderken sen ırmağın soğuk suyunu mu içmek istersin? 236
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Allah‟a andolsun ki, bu dinimin müsade etmediği bir Ģeydir.” Daha sonra su tulumunu alarak atını çadırlara doğru sürdü. Yezid orduları Abbas‟ın yolunu kestiler. Abbas kılıç sallayarak onları öldürdüğü halde Ģöyle recez okumaktaydı: “Ölümden korkmam ben, ölüm sesi duyduğumda. Kılıçlar arasında bedenim kaybolsa bile Feda olsun canım Mustafa Sallallahu aleyhi ve sellem‟in pâk torununa. Çadırlara su tulumu götüren Abbas benim. KarĢılaĢtığımda savaĢmaktan da hiç korkum yok.” Bu esnada Zeyd b. Verka el Cuheni saklandığı yerden çıkarak Hekim b. Tufeyl‟le birlikte Abbas b. Ali‟nin sağ kolunu bedeninden ayırdılar. Abbas b. Ali kılıcı sol eline alarak Ģöyle recez okudu: “Vallahi sağ kolumu da kesseniz Ben yine dinimi savunacağım Ġmamım ve sadık olan önderimi Pâk ve emin olan Peygamber‟imin torununu himaye edeceğim.”342 Hekim b. Tufeyl tekrar hücum ederek bir kılıç darbesiyle Abbas b. Ali‟nin sol kolunu da bedeninden ayırdı. Bunun üzerine Abbas sancağı göğsüne çekti. Küfür ordusu onu kuĢatarak ok yağmuruna tuttular. Bu esnada bir ok su tulumuna isabet etti, ikinci ok göğsüne ve üçüncüsü de gözüne isabet etti. Ve sonra da birisi çadır direğiyle Ġmam Hüseyin‟in yiğit kardeĢine hücum ederek baĢını yardı. Bu sırada Abbas b. Ali Ģöyle seslendi: 342 Ġbni ġehraĢub Menakıb(4/108) 237
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Benden sana selam olsun ya Eba Abdullah” Ġmam Hüseyin (a.s) kardeĢinin sesini iĢitince baĢı ucuna gelerek HaĢimilerin yiğitlik örneği, iman direği, Ģeref ve izzetin kalbi ve sancaktarını o halde görünce “Şimdi belim kırıldı” buyurdu. Daha sonra kılıcını çekerek o adam kılığındaki domuz sıfatlılara hücum etti. Küfür ordusu Ġmam Hüseyin‟in kılıcının karĢısında kaçıyorlardı. Ġmam (a.s) feryad ederek Ģöyle buyuruyordu: “Nereye kaçıyorsunuz ey kalleşler. Siz benim belimi kırdınız. Daha sonra Ġmam kardeĢinin baĢı ucunda durarak onun baĢını dizlerine aldı. Böylece Abbas b. Ali de Ģehadet Ģerbetini içerek Rabb‟ine kavuĢtu. Ġmam Hüseyin kardeĢinin Ģehadetinden sonra çadırlara döndü. Bu olay Ġmam‟a öyle ağır geldi ki belini büktü. Ġmam'ın gözünden yaĢlar akıyordu. Sakine babası Ġmam Hüseyin‟i karĢılayarak amcası Abbas‟ın ne olduğunu sordu. Ġmam Hz. Abbas‟ın Ģehit düĢtüğünü Sakine‟ye anlattı. Zeynep bunu duyunca “Vay kardeĢim” diye feryat etti. Ġmam Hüseyin nereye yönelse bir baĢka acıyla karĢılaĢıyordu bir yanda kanlara boyanmıĢ dostları, bir yanda kadınların ve çocukların feryat ve figanlarını görüyordu. Bu esnada Ġmam: “Ey kavim, sizin aranızda Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ini savunacak birisi yok mu?” diye buyurdu!!! Ġmam‟ın sözlerini iĢiten kadınların feryatları daha da bir yükseliverdi. Ġmam Seccad (a.s) asasına yaslanarak arkasında eliyle kılıcı sürükleyerek savaĢa gitmek için dıĢarı çıkınca Ġmam Ümm-ü Kulsüm‟e hitaben Ģöyle dedi: “Onun önünü alarak koruyun ki yeryüzü Resulullah’ın evlatlarından boş kalmasın” 238
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ALĠ EL ASGAR Radıyallahu anh‟ın ġEHADETĠ Daha sonra Ġmam vedalaĢmak için haremdeki kadınların susmalarını istedi. Ġmam Resulullah‟ın kılıç ve kalkanını kuĢandıktan sonra vedalaĢmak için süt içen yavrucağını getirmelerini istedi. Zeynep Ali Esger‟i kardeĢine verdi. Ġmam bebeği kucağına alarak yüzünü öptü. Daha sonra düĢmanların karĢısında tutarak ona su vermelerini istedi. Ansızın Hermele okla bebeğin boğazını hedef aldı. Ġmam Avucunu bebeğin kanıyla doldurup onu gökyüzüne serperek Ģöyle buyurdu: “Üzüntülere tahammül etmeyi kolaylaştıran Allah’ın bu halimizi görmesidir. Allah’ım! Bu musibet ruhun bedenden ayrılmasından kolay değil. Allah’ım! Biliyorum ki zaferden daha iyisini bize nasib ettin ve zalimlerden bizim intikamımızı alacaksın ve bizim bu kavimden çektiklerimizi ahiretimiz için biriktireceksin.quot; Bu esnada Ġmam kendisine, “Ey Hüseyin! Bebeği bırak, cennette iyi eğiticiler var onun için” diye hitap edildiğini duydu. Ġmam (r.a) bebeğin cesedini Hz. Zeyneb‟in çadırına götürdü. Çünkü annesinin, bebeğinin öldürüldüğünü görmeye tahammül edemeyeceğini biliyordu. Zeynep Ali Esgar‟in boğazında bir ok olduğunu görünce Ġmam'a hitaben dedi ki: Ey kardeĢim! Onu benim gözümün önünden uzaklaĢtır. Onun ölüsünü görmeye tahammül edemem. Ġmam, Ali Esger için bir mezar kazarak boğazındaki okla birlikte onu toprağa gömdü. Çünkü biraz sonra küfür ordusunun kendisinin ve dostlarının pâk bedenlerini atların ayakları altında çiğneyeceklerini biliyordu. Ġmam Hüseyin bir arslan gibi meydana çıktı; Muhammed ve Ali‟nin kanı, Fatıma ve Hasan‟ın kanı, 239
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Hamza ve Cafer-i Teyyar‟ın kanı, Peygamberler'in kanı Musa ve Ġsa‟nın kanı, Ġbrahim ve Ġsmail‟in kanı damarlarında kaynıyordu. Hz. Ġbrahim‟in Allah yolunda dökmesi nasib olmayan kan, Ģimdi Resulullah‟ın Ehl-i Beyt‟i tarafından Allah için dökülüyordu. Bundan dolayıdır ki Ġmam “Hüseyin‟e Allah‟ın kanı” demiĢlerdir. Ġmam küfür ordusunun sağ tarafına hücum ederek Ģöyle buyurdular: “Ben Hüseyin b. Ali‟yim Sizin karĢınızda baĢ eğmemeğe yemin etmiĢim. Doğrusu babamın Ehl-i Beyt‟ini himaye eder Ve Peygamber‟in dini üzere ölürüm.”343 Abdullah b. Ammar b. Yahud diyor ki: “Allah‟a andolsun Hüseyin gibi musibete uğrayan bir kimseyi görmedim. Evlatları ve yarenleri gözleri önünde öldürüldüğü halde yiğitce kılıç sallıyor, meĢhur kahramanlar, karĢısından kaçıyor ve hiç kimse karĢısına çıkmaya cüret edemiyordu.” Bu arada Ömer b. Sa‟d Ģöyle bağırdı: “Bu Arap kahramanlarını kılıcıyla yerlere seren Ali‟nin oğludur. Her taraftan onu çevirin.” Ömer b. Sa‟d‟ın bu sözlerinden sonra Ġmam Hüseyin‟e meydanın dört tarafından dört bin mızrak fırlatılıyordu. Ve onlardan bazıları risalet ailesinin çadırlarına saldırmaya baĢladılar. Ġmam Hüseyin küfür ordusunun çadırlara hücum ettiklerini görünce Ģöyle feryat etti: “Ey Ebu Sufyan ailesine uyanlar’ Eğer dininiz yoksa, kıyamet gününden korkmuyorsanız, hiç olmazsa 343 Musirul Ahzan(s.79) 240
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş dünyanızda hür kişiler olun. Eğer arap olduğunuzu iddia ediyorsanız hasebinize dönün ve insanlık şerefinizi koruyun.”344 ġimr cevaben: “Ne diyorsun ey Fatıma‟nın oğlu?” dedi. Ġmam: “Ben sizinle, siz de benimle savaşıyorsunuz; bu kadınların hiç bir suçu yok. Ben hayatta olduğum sürece askerlerinizi Ehl-i Beyt’ime saldırmaktan alıkoyun.” ġimr: “Doğru söylüyorsun ey Hüseyin” dedi. Bunun üzerine Yezid‟in ordusu Hüseyin‟e hücum ettiler ve savaĢ yeni bir boyut kazandı. Gücünü susuzluk nedeniyle büyük ölçüde yitiren Ġmam kılıç sallayarak Fırat‟a doğru ilerledi. Dört bin kiĢiyle Fırat‟ı kuĢatan Amr b. Haccac‟ı yolundan uzaklaĢtırarak Fırat‟a ulaĢtığı an adamın biri Ģöyle seslendi: quot;Nasıl su içme lezzetini alabilirsin; oysa çadırlarını yağmalamaktalar.quot; Ġmam Hüseyin bir damla su içmeden Fırat‟ı terk ederek çadırlara yöneldi. Kılıç sallayarak o alçak insanları dağıttı ve bir kere daha Ehl-i Beyt‟ini teskin ederek Ģöyle buyurdu: “Zor ve gamlı günler için hazırlanın ve bilin ki, Allah Teala sizin koruyucunuzdur; sizi yakın bir zamanda düşmanların şerrinden kurtaracak, akibetinizi hayır kılacak ve düşmanınızı çeşitli azaplara düçar kılacaktır. Bu zorluk ve musibetlere karşılık çeşitli nimet ve kerametler bağışlayacaktır. Öyleyse şikayet etmeyin ve değerinizi düşürecek şeyleri ağzınıza almayın.” 344 Makteli Harezmi(2/33) 241
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bu esnada Ömer b. Sa‟d ordusuna bağırarak Ģöyle seslendi: “Hüseyin‟e hücum edin ve kendisiyle meĢgulken onu öldürün. Allah‟a andolsun ki, kendine gelirse onu kendinizden uzaklaĢtıramazsınız.”345 Bunun üzerine Yezid ordusu ok ve mızraklarla Ġmam Hüseyin‟e saldırmaya baĢladılar; öyle ki sayısız oklar havada birbirine isabet ediyordu. Ġmam Hüseyin hırçın bir aslan gibi onlara hücum ediyor, karĢısına çıkanlar yere seriliyordu. Yezid ordusunun ok yağmuru ise üzerine yağıyordu. Ġmam ara-sıra çadırlardan duyulacak yüksek bir sesle: “La havle ve la kuvvete illa billah-il aliyy-il azim” diyordu. DüĢman ordusundan biri Ģöyle dedi: “Ey Hüseyin! Bakıver Ģu Fırat‟a. Vallahi susuzluktan ölecek ve ondan tatmayacaksın.” Ġmam buyurdu ki: “Allah’ım! Onu susuzluktan öldür.” Nakledildiği üzere o adam sürekli su içtiği halde her zaman susuzdu ve nihayet aĢırı miktarda su içmesi yüzünden cehenneme yuvarlandı.346 O sırada Ebu HutufeĢ adındaki bir adamın attığı ok Ġmam‟ın alnına isabet etti. Oku dıĢarı çıkarınca bütün çehresini kan kapladığı halde Ģöyle buyurdu: “Allah’ım, bu kavmin başıma neler getirdiklerine sen şahid ol. Allah’ım onları grup grup ortadan kaldır. Onlardan hiç birini yeryüzünde sağ bırakma. Allah’ım bağışını bu halktan uzak eyle.” 345 Ġbni ġehraĢub Menakıb(4/110) 346 Ġbnül Esir el Kamil(4/76) 242
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Ġmam daha sonra sözlerine Ģöyle devam etti: “Ey günahkar ümmet, Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ine karşı ne kadar da kötü bir davranışınız var. Allah’a and olsun ki ben Allah’tan şehadet kerametini arzuluyorum. Ve bilmeyeceğiniz bir şekilde intikamımı sizden alacak olan O’dur. Bu arada Husayn b. Malik-i Sekuni Ġmam'a hitaben Ģöyle sordu: “Ey Fatıma‟nın oğlu! Allah senin intikamını bizden nasıl alacak?” Ġmam: “Allah sizleri birbirinizin canına düşürecek ve üzerinize acı bir azap inecektir.” Ġmam dinlenmek için bir süre savaĢı bıraktığında alnına bir taĢ isabet etti ve tekrar yüzünü kan kapladı. Ġmam gömleğinin bir köĢesini kaldırarak yüzünün kanını silmek istediğinde üç Ģubeli bir ok Ġmam‟ın kalbine isabet etti. Bu esnada Ġmam kurban kesilirken okunan Ģu duayı okudu: “Bismillahi ve billah ve ala milleti Resulillah” sonra baĢını gökyüzüne kaldırıp Ģöyle nida etti: “Allah’ım! Sen iyi biliyorsun ki, bunlar öyle bir kimseyi öldürüyorlar ki bütün yeryüzünde ondan başka peygamberin bir torunu yoktur.” Daha sonra oku arkadan çıkardı ve kan oluk gibi dıĢarı akmaya baĢladı. Ġmam Hüseyin kanıyla elini doldurup onu gökyüzüne serperek Ģöyle buyurdu: “Allah’ım! Ölümü bana kolay kıl.” Ġkinci kez avucunu kanla doldurarak onu yüzüne baĢına serperek Ģöyle buyurdu: “Allah ve Resulüyle böyle görüşmek istiyorum.” 243
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Kanın akmasıyla Ġmam gücünü kaybetti. Bu esnada Malik b. BiĢr-i Kindi Ġmam‟a yaklaĢarak ona çirkin sözler söyledikten sonra kılıcıyla Ġmam‟ın baĢına vurdu. Ġmam‟ın baĢından kan akmaya baĢladı. Hani b. Sedid diyor ki: “Ġmam Hüseyin yere oturunca Kufeliler‟in onun etrafını çevirdiklerini gördüm. O sırada Abdullah b. Hasan düĢmanın Ġmam‟ı aralarına aldıklarını görünce ona doğru koĢtu. Bahr b. Ka‟b kılıcını Ġmam Hüseyin‟e indirmek üzereydi. Abdullah bu sahneyi gördüğünde dedi ki: “Ey kötü kadının oğlu! Amcamı mı öldürüyorsun?” Bahr öfkelenerek kılıcını Abdullah‟a savurdu. Bu kılıç darbesiyle Abdullah‟ın eli kesilerek pazusunda asılı kaldı. Bu küçük yavrucuk duyduğu Ģiddetli acı ve ağrı yüzünden Ġmam‟a yönelerek Ģöyle dedi: Ey amca! Ġmdadıma yetiĢ, beni bu dert ve musibetten kurtar. Ġmam: “Ey yeğenim sabret; Allah Teala seni pâk ve salih ceddin Resulullah’a, Ali’ye, Hamza’ya, Cafer’e ve Hasan’a kavuşturacaktır.” buyurdu. Bu esnada Hermele bir ok atarak onu Ġmam Hüseyin‟in kucağında olduğu halde öldürdü.” HUSEYN Radıyallahu anh‟ın ġEHĠD EDĠLĠġĠ Kufeliler saldırılarını Huseyn Radıyallahu anh‟a ve çevresindekilere yoğunlaĢtırdılar. O ise, elindeki kılıcı ile bu hücumları savmaya çalıĢıyordu. Gözleri önünde, günlerdir kendi öz oğulları dahil, nice kıymetli kiĢiler Ģehit olmuĢtu. Onların acısıyla yüreği yanıyordu. Bir de günlerdir susuz kalmıĢtı. Böyle bir halde metanetini koruyarak saldırılara direnmesi, düĢmanlarını da ĢaĢırtıyordu. 10 Muharrem, iĢte 244
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş böyle acıklı sahnelere tarih oluyordu. Huseyn Radıyallahu anh açlık ve susuzluktan iyice mecalsiz kalmıĢ, Kufeliler ise “Huseyn‟i vuran ben olmayayım” diye son darbeye cesaret edemiyorlardı Ġmam Hüseyin katligahta öylece duruyordu. Her biri Hüseyin‟i baĢkası öldürmesini istiyordu. ġimr bağırarak, neye durmuĢsunuz, neyi bekliyorsunuz. Hüseyin‟in iĢini bitirin dedi. O sırada Zür‟a Bin ġerik et Temimi Ġmam‟ın sol omzuna bir darbe indirdi. Sonra bir ok Ġmam‟ın boğazına ve diğer biri de boynuna isabet etti. Sinan b. Enes Ġmam‟ın göğsüne ve Salih b. Veheb ise yan tarafına vuruyordu. Bu halde iken, Sinan Bin Enes en Nehai mızrakla onu yere düĢürdü ve mübarek baĢını kesti.347 Bu sıralarda Ġmam'ın atı, baĢı kanlı olduğu bir halde gidip çadırların önünde durdu. Çadırdaki kadınlar baĢ ve dizlerine vurarak çadırdan dıĢarı çıkmaya baĢladılar. Ümm-ü Kulsüm diyordu ki: quot;Vay halimize, Hüseyin meydanın ortasında yığılmıĢ duruyor” Zeynep, “Ey kardeĢim, senden sonra dünyada yaĢamanın değeri yoktur. KeĢke yerle gök birbirine geçseydi.” dedi. Daha sonra Zeynep Ġmam Hüseyin‟e doğru gitti. Ġmam Hüseyin katligahın ortasında duruyordu. Zeynep, “Ey insanlar, sizin aranızda bir müslüman yok mu? Bakın Peygamber‟in ciğer paresinin baĢına neler getirdiler.” diye haykırdı. Huseyn Radıyallahu anh‟ın ayakkabıları, elbiseleri, sarığı ve çadırlarda kalan bütün eĢyaları yağmalandı. Bazı müdahaleler olmasa, ġemir Bin ZilcevĢen gibi köpekler Huseyn Radıyallahu anh‟ın aile fertlerini ve hatta hasta yatmakta olan Ali el Asgar Radıyallahu anh‟ı bile öldüreceklerdi. Huseyn Radıyallahu anh‟ın bedeninde otuz 347 Taberi(5/453) Ġbni Kesir el Bidaye(8/188) Dineveri el Ahbar(s.258) Zehebi Siyeri A‟lam(3/303) Ġsafur Rağibin(s.207) 245
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş üç mızrak yarası ve otuz dört kılıç darbesi tesbit edildi. Ok yaraları bundan hariçtir.348 Huseyn Radıyallahu anh‟ın adamlarından yetmiĢ iki kiĢi Ģehit olmuĢ, Kufelilerden ise seksen sekiz kiĢi öldürülmüĢtü. Huseyn Radıyallahu anh Ģehit edildiğinde 57 (yada 58) yaĢında idi. ġehit edildiği tarih; 10 Muharrem 61 Cuma günü, vakit öğleden sonra idi.349 Hepimiz Allah'tanız ve hepimiz O'na döneceğiz. Allah'ın selamı Imam Hüseyin Radıyallahu anh'ın ve takipçilerinin üzerine olsun. Allah'ın Lâneti onları Ģehid eden ve ettirenlerin üzerine olsun. BAġININ KUFE‟YE GĠDĠġĠ Ömer Bin Sad, Huseyn Radıyallahu anh‟ın baĢını Haveli ile Kufe‟ye gönderdi. Haveli geç vakit Kufe‟ye vardığında hükümet konağını kapalı bulunca, evine gitmiĢ, mübarek baĢı bir tencere altına koyarak hanımı Nevvar‟a; “Sana dünyalar değerinde bir servet getirdim” diye bu meĢ‟um cinayetten haber vermiĢti. Kadın tencereye baktığında bir nur Ģulesinin göklere yükseldiğini görmüĢ ve; “Sen Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in torununun baĢını getirmiĢsin. Yazıklar olsun sana! Artık bundan sonra seninle aynı yatakta yatmam!” demiĢti.350 Sabahleyin mübarek baĢ, Ġbni Ziyad‟a götürüldü. Ġbni Ziyad hazeran ağacından bir deynek ile Huseyn Radıyallahu anh‟ın dudaklarına ve yanaklarına dokunup 348 Ġbni ġehraĢub Menakıb(4/110) 349 Hatib Tarihu Bağdat(1/151) Musab ez Zubeyri Nesebi KurayĢ(s.40) Tarihi Ya‟kubi(2/245) Nurul Ebsar(s.147) Ġsafur Ragibin(s.207) Ġbni Kuteybe el Maarif(s.147) Kerbela Faciası(s.178) 350 Taberi(5/455) Ġbni Kesir el Bidaye(8/189) 246
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş duruyordu.351 Zeyd Bin Erkam Radıyallahu anh; “Çek o deyneği! Vallahi ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in dudaklarını, bu yanakları öperken gördüm!” diyerek ağlamaya baĢlayınca, Ġbni Ziyad; “ġayet bunamıĢ bir ihtiyar olmasaydın seni de öldürürdüm” dedi.352 HUSEYN RADIYALLAHU ANH‟IN KABRĠ Kabir belirsiz hale getirilmiĢti. Bir bedevi gelip kabri Ģerifi araĢtırdı. Toprakları avuçlayıp koklamaya ve kabrin bulunduğu yere doğru ilerlemeye baĢladı. Kabri bulunca da, “Babam, anam sana feda olsun! Senden ve senin toprağından daha hoĢ, daha tatlı bir Ģey yoktur” diyerek ağladı ve bir beyit söyledi.353 KAFĠLENĠN ġAM‟A GÖNDERĠLMESĠ Ġbni Ziyad, Huseyn Radıyallahu anh‟ın baĢını bir sopa üzerine yerleĢtirerek Ģehirde bir süre dolaĢtırılĢmasını emretti. Diğer Kerbela Ģehitlerinin baĢlarıyla beraber Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh ile kadın ve çocukları, Zahr Bin Kays baĢkanlığında bir heyet ile ġam‟a yolladı. Heyet ġam‟a gidince, Yezid siyaset icabı güya bu duruma üzülmüĢ gibi rol yaptı ve Ġbni Ziyad‟a lanet okudu.354 Yezid, ilk tesirler atlatıldıktan sonra hadiseyi, kendisine bey‟at verilmemesinin bir sonucu olarak yorumlamak istemiĢ, reaksiyonlar ve kıyamlar baĢ gösterince, halkın kendisine 351 Sıbt Ġbnül Cevzi‟den naklen Heytemi es Savaiq(s.431) bu sebeple hazeran çubuğundan asa edinmek hoĢ görülmemiĢtir. Bkz.: Yahya Agah Efendi‟nin Mecmuatuz Zeraif(7/2-7) adlı eserinden naklen; Prof. Nurhan Atasoy DerviĢ Çeyizi(s.271) 352 Ġbni Kesir el Bidaye(8/190) Taberi(5/456) Nurul Ebsar(s.144) Ġsafur Rağibin(s.208) es Savaiqul Muhrika(s.430) 353 Zehebi Siyeri A‟lam(3/310) Ġbni Kesir el Bidaye(8/203) 354 Taberi(5/459) Ġbnül Esir el Kamil(4/84) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.440) 247
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş gücenmesine sebep olduğu için Ġbni Ziyad‟a lanet okumaya baĢlamıĢtır.355 Ġddiaya göre Yezid, Huseyn Radıyallahu anh‟ın baĢı önüne konduğu zaman, Husayn Bin Hammam‟ın Ģu Ģiirini söyledi; “Asi ve zalim olup ta sevilen adamların baĢlarını böyle asar keseriz.”356 (Musab ez Zubeyri‟nin nakline göre bu Ģiiri Ubeydullah Bin Ziyad okumuĢtur.) Yezid bir de Abdullah Bin Zibara‟nın Uhud‟da söylediği Ģu Ģiiri okumuĢtur; “Ah keĢke Bedir‟de öldürülen dedelerim Ģimdi burada olsaydı da bu günü görseydiler. Ferah ve sürurlarından oynar ve; “Eline sağlık Yezid, düĢmanlarımızın efendisini öldürdün, Bedir‟in intikamını aldın” derlerdi. Ahmedoğullarından intikam almazsam bana Handef‟ten demesinler”357 bu son iki rivayet yalandır! Yezid‟e bir Yahudi Ģöyle dedi; “Benimle Davud aleyhisselam arasında yetmiĢ baba vardır. Bu yüzden Yahudiler, onun hatırası için bana tazim ederler. Siz ise peygamberinizin oğlunu öldürdünüz!”358 355 geniĢ bilgi için bkz.: Ġbnül Esir el Kamil(4/46-88) Cevdet PaĢa(8/195-288) Mehmed Halid Mufassal Tarihi Ġslam(1/334) Suyuti Tarihul Hulefa(s.208) Nurul Ebsar(s.145 vd.) es Savaikul Muhrika(s.430-431) 356 Mecmauz Zevaid(9/193) Cem‟ül Fevaid(8797) Taberi(6/276) Ġbnül Esir el Kamil(4/37) Mekatilut Talibiyyin(s.121) Musab ez Zubeyri Nesebu KureyĢ(s.128) ġa‟rani Muhtasaru Tezkiratil Kurtubi(s.423) Nurul Ebsar(s.145) 357 Ebul Ferec Mekatilut Talibiyyin(s.119) ġezeratuz Zeheb(1/91) es Savaikul Muhrika(s.469) Yenabiül Mevedde(s.145) 358 Heytemi es Savaikul Muhrika(s.432) 248
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ġii kaynaklara göre; Yezid, içkiye çok düĢkün biri olup, oruç tutsa bile içkiyle açardı. Hayvanlara elbise giydirir, çalgılarla eğlenerek vakit geçirirdi. Yezid, Huvvarin nahiyesinde sarhoĢ olarak avlandığı sırada, bir yaban eĢeğinin üzerine binmiĢ, eĢek ürkünce düĢüp boynu kırılmıĢ, karnı yarılmıĢ ve feci bir akibet ile ölmüĢtür.359 Huseyn Radıyallahu anh‟ın Çocukları 1- Sakafe‟li Leyla binti Murre Bin Urve Bin Mes‟ud adlı hanımından; Aliyül Ekber (Kerbela Ģehidi), 2- Sindiyye (veya Sülafe binti Yezdücerd, yada ġahzenan binti Kisra EnuĢrevan ) adlı ümmü veled hanımından; Ali el Asgar, 3- Ümmü Ġshak Binti Talha Bin Ubeydullah adlı hanımından; Fatıma, 4- Rebab Binti Ġmriül Kays el Kelbiye‟den; Sükeyne, 5- Kudaa‟lı hanımından; Cafer (Huseyn Radıyallahu anh hayatta iken vefat etmiĢtir.) 6- Kerbela‟da Ģehid olan Abdullah adlı oğlu ki bunun annesi de Rebab binti Ġmruul Kays‟tır. 7- Aliyyül Evsat; Kerbela‟da Ģehit olmuĢtur. 8- Zeyneb 9- Muhammed; küçük yaĢta vefat etmiĢtir. 10- Ömer 11- Muakkıb.360 359 Belazuri Ensab(4/19) Mes‟udi Mürucuz Zeheb(3/77) Suyuti Tarihul Hulefa(s.209) Kerbela Faciası(s.220) 360 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.147) Nesebu KureyĢ(s.59) Ġbni Hallikan Vefayat(1/455) ġezeratuz Zeheb(1/105) Nurul Ebsar(s.146,152) ġa‟rani Tabakat(1/90) Safuri Mehasinül Müctemea(s.196) Ġsafur Rağibin(s.216) 249
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş 4. ZEYNELABĠDĠN ALĠ RADIYALLAHU ANH Ali bin Huseyn Bin Ali Bin Ebi Talib el KuraĢi el HaĢimi. Zeynelabidin adıyla tanınmıĢtır. Hicri 38 yılında Medine‟de doğmuĢtur.361 ZemahĢeri, Rebiül Ebrar‟da der ki; “Yezdecird‟in, Ömer Radıyallahu anh zamanında esir düĢen üç kızı vardı. Bunlardan birisi Ġbni Ömer Radıyallahu anhuma‟nın payına düĢtü ve Salim Bin Abdullah bin Ömer bundan doğdu. Diğeri Muhammed Bin Ebubekr Radıyallahu anhuma‟nın payına düĢtü ve Kasım Bin Muhammed Radıyallahu anh ondan doğdu. Üçüncüsü de, (ġah Zenan ġehribanu) Huseyn Bin Ali Radıyallahu anhuma‟nın payına düĢtü. Bundan da Zeynelabidin Ali Radıyallahu anh doğdu. Bu çocukların üçü de teyze çocuklarıdır.”362 Ġbni Kuteybe ise Ģöyle der; “Zeynelabidin‟in annesi Sind‟li Selame‟dir. Adının “Gazale” olduğu da söylenir.”363 Zeynelabidin Radıyallahu anh, Kerbela‟da babası Huseyn Radıyallahu anh ile beraberdi. YaĢının küçüklüğünden veya hastalığından ötürü kendisini öldürmediler. O zaman 23 yaĢında veya daha büyük olduğu rivayet edilir. Ġbni Ziyad melunu onu öldürmek istemiĢ, fakat Allah buna fırsat vermemiĢtir. 361 Ġbni Kesir el Bidaye(terc.:9/173) ġevahidün Nübüvve(s.340) Lemazat(1/105) Siyeri A‟lamin Nübela(4/386) 362 Nurul Ebsar(s.154) Ġbni Kesir el Bidaye(9/174) ġevahidün Nübüvve(s.340) Mekatil-ut Talibiyyin(s.52 ve 59) 363 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.148) Ġbni Kesir el Bidaye(9/174) 250
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bazı facirler Yezid‟e Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ı öldürmesini tavsiye ettilerse de, Allah ona da bu imkanı vermemiĢtir. Ondan sonra Yezid, otoritesinin sarsılmasından korktuğu için, imam Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ı meclislerinde yanında oturtur, onsuz yemek yemezdi. Sonra onları Medine‟ye gönderdi ve imam orada çok saygı gördü.364 ĠLĠMDE MERTEBESĠ Ġmam Zeynelabidin Radıyallahu anh, babasından, amcası Hasen Radıyallahu anh‟dan, Cabir, Ġbni Abbas, Misver Bin Mahreme, Ġbni Ömer, Ebu Hureyre, Safiye, AiĢe, Ümmü Seleme Radıyallahu anhum ve baĢkalarından rivayette bulunmuĢtur. Kendisinden de; oğulları Zeyd, Abdullah ve Ömer, Ebu Cafer Muhammed Bin Ali, Zeyd Bin Eslem, Asım Bin Ömer, Ebu Zinad, Tavus, Zühri, Yahya Bin Said el Ensari, Ebu Seleme Radıyallahu anhum ve baĢkalrı rivayette bulunmuĢlardır.365 Zühri Radıyallahu anh dedi ki; “Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh„dan daha takvalı ve daha faziletli bir KureyĢ‟li görmedim. Babası Huseyn Radıyallahu anh‟ın Ģehadeti zamanında yanındaydı. 23 yaĢında idi ve 364 Ġbni Kesir el Bidaye(9/174) Sıbt Ġbnül Cevzi Tezkiret-ul Havas(s.324) Ġsbat-ül Hüdat(5/242) 365 Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lam(4/387) el KaĢif(2/37) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/268) Mizzi Tehzibul Kemal(20/384) Ġbni Kesir el Bidaye(9/173) Nurul Ebsar(s.154) Ġsafur Rağibin(s.237) 251
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş hastaydı. Ömer Bin Sa‟d, onu kastederek; “ġu hastaya sataĢmayın” demiĢti.”366 Yine Zühri Radıyallahu anh ; “en çok Zeynelabidin Ali Bin Huseyn Radıyallahu anhuma ile otururdum. Ondan daha fakih bir kimse görmedim. Hadis rivayet ederdi, aile efradı içinde en faziletli ve engüzel taatte bulunan kimseydi. Onlar arasında Abdülmelik Bin Mervan tarafından en çok sevileni idi. Kendisine ağabeydlerin süsü (Zeynelabidin) denirdi.367 Muhammed Bin Sirin Radıyallahu anh dedi ki; “Zeynelabidin Radıyallahu anh, süka, güvenilir bir ravi, çok hadis rivayet eden, Ģahsiyetli, takvalı, vera sahibi bir kimseydi. Annesi Gazale idi.”368 Said Bin Müseyyeb, Zeyd Bin Eslem, Ġmam Malik ve Ebu Hazim el A‟rac Radıyallahu anhum‟un ifadelerine göre, Ehli Beyt arasında Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın misli yoktu.369 Adamın birisi, Said Bin Müseyyeb Radıyallahu anh‟e; “Falan adamdan daha takvalı birini görmedim” dedi. O da dedi ki; “Peki sen Ali Bin Huseyn‟i gördün mü?” adam; 366 Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lam(4/387) Ġbni Hacer Takrib(1/400) Mizzi Tehzibul Kemal(20/384) Nurul Ebsar(s.154) Ġbni Kesir el Bidaye(9/174) Ġsafur Rağibin(s.237) 367 Ġbni Kesir el Bidaye(9/178) Suyuti Tabakatül Huffaz(1/37) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lam(4/389) Mizzi Tehzibul Kemal(20/386) Ebul Velid el Baci Ta‟dil ve Tecrih(3/956) 368 Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) Suyuti Ġsaful Mübetta(s.21) 369 Ebu Nuaym Hilye(2/140) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Nurul Ebsar(s.154) Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) Hudari Tarihut TeĢri(s.173) 252
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Hayır” deyince dedi ki; “ĠĢte ben de ondan daha takvalı birini görmedim”370 Ebu Bekir Ġbni Ebi ġeybe der ki; “Zühri‟nin en sahih isnadı; Ali Bin Huseyn – Babası – dedesi tariki ile gelen rivayetleridir.”371 Vakıdi der ki; “Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh, insanların en takvalılarından, en çok ibadet edenlerinden ve Allah‟tan en çok korkanlarındandı. Yürürken elini kolunu sallamaz, beyaz bir sarık sarar ve ucunu arkasından sarkıtırdı. Künyesi Ebu Hasen idi. Ebu Abdullah ve Ebu Muhammed olduğu da söylenir.”372 Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh, mescide girdiği zaman, insanların omuzlarından atlayarak ilerler ve nihayet Zeyd Bin Eslem Radıyallahu anh‟ın ilerideki ilim halkasına dahil olurdu. Nafi Bin Cubeyr Bin Mut‟im ona; “Allah seni affetsin, sen insanların efendisisin. Niçin gelip ilim halkalarını ve KureyĢlilerin meclislerini geçerek, Ģu siyahi kölenin meclisine oturuyorsun?” diye sorunca dedi ki; “KiĢi ancak faydalandığı yerde oturmalıdır. Ġlim ise, her nerede olursa olsun, oraya gidip talep edilmelidir.”373 370 Ebu Nuaym Hilye(2/140) Mizzi Tehzibul Kemal(20/389) Ġbni Kesir el Bidaye(9/193) 371 Suyuti Ġsaful Mübetta(s.21) Siyeri A‟lam(4/391) Suyuti Tabakatül Huffaz(1/37) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) Mizzi Tehzibul Kemal(20/384) Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) 372 Siyeri A‟lam(4/398) Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) ġa‟rani Tabakat(1/108) 373 Ebu Nuaym Hilye(2/137) Zehebi Siyeri A‟lam(4/388) Mizzi Tehzibul Kemal(20/385) Ġbni Kesir el Bidaye(9/178) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) 253
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Abdulmelik Bin Mervan, Ġmamı ġam‟a getirtir ve Bizans hükümdarının kendisine sikke ve kağıtlar hakkında sorduğu sorulara vereceği cevaplar hususunda imam Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın fikrini alırdı.374 Zeynelabidin Radıyallahu anh der ki, “Ġnsanların dünyadaki efendileri, cömert ve takvalı olanlardır. Ahiretteki efendileri ise, dindar, faziletli, ilim ve takva sahibi kimselerdir. Zira alimler, peygamberlerin mirasçılarıdır.”375 FAZĠLETĠ Ebu Bekr Bin Muhammed Bin Yahya es Suli, Ebu Zübeyr‟den ve Ġbnül Medini, Zübeyr Bin Muhammed Bin Müslim el Mekki‟den naklediyor; “Biz Cabir Bin Abdillah Radıyallahu anh‟ın yanındaydık. Zeynelabidin Radıyallahu anh,yanında henüz küçük olan oğlu Muhammed el Bakır Radıyallahu anh ile oraya gelince, bize Ģöyle dedi; “Ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in yanında iken Huseyn Radıyallahu anh oraya geldi. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem onu bağrına basıp öptü ve yanına oturttu. Sonra Ģöyle buyurdu; “ġu oğlumun Ali adında bir oğlu olacaktır. Kıyamet günü olunca ArĢ‟ın ortasında bir münadi; “Abidlerin efendisi ayağa kalksın!” diye seslenecek, ve iĢte Ģu oğlum Huseyn‟in oğlu Ali ayağa kalkacaktır. Sonra onun da Muhammed adlı bir çocuğu olacaktır. Ey Cabir! Ona yetiĢirsen benden ona selam söyle. Onunla 374 Ġbni Kesir el Bidaye(9/174) 375 Ġbni Kesir el Bidaye(9/179) 254
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş karĢılaĢmandan sonra bil ki ömrün az kalmıĢtır.” Cabir Radıyallahu anh bundan sonra üç gün yaĢamıĢtır.”376 Ġmam Ahmed Radıyallahu anh, Zerr Bin Ubeyd‟den naklediyor; “Ben Ġbni Abbas Radıyallahu anhuma‟nın yanındaydım. Zeynelabidin Radıyallahu anh geldi. Ġbni Abbas Radıyallahu anh ona; “Sevgili oğlu sevgiliye merhaba” dedi.”377 KERAMETLERĠNDEN Bir gün Ġmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh‟ı, elleri kelepçeli, ayaklarında kayıĢ bağlı olduğu halde Medine‟den Bağdat‟a götürüyorlardı. Zühri Radıyallahu anh O‟nu bu halde görünce çok ağladı ve dedi ki: “KeĢke Ģimdi sizin yerinizde benim ellerim kelepçeli olsaydı.” Ġmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh O‟na dedi ki: 376 SAHĠH DEĞĠLDĠR. Ġbni Asakir(54/276) Taberani Mucemul Evsat(6/14) Mecmauz Zevaid(10/22) Ġbni Kesir el Bidaye(9/178) Zehebi Mizanul Ġtidal(6/151) Ġbni Hacer Lisan Mizan(5/173) Ġbni Adiy el Kamil(6/2406) Ebulvefa Trablusi KeĢful Hasis(1/229) Suyuti Lealiül Masnua(1/413) Ġbnül Cevzi Mevduat(2/44) el Vasıti Hulasatul Ġksir(s.25) ġevahidün Nübüvve(s.346) Yenabiül Mevedde(s.195) Nurul Ebsar(s.157) Siyeri A‟lam(4/404) Heytemi es Savaik(s.199 terc.:s.435) Kifayet‟ul Eser(s.298) ĠrĢadı Müfid(2/159) Ġbnül Cevzi, Zehebi ve diğer bazı muhaddisler, bu rivayetin Muhammed Bin Zekeriya el Gulabi‟nin yalanı olduğunu söylerler. El Gulabi zayıf bir ravi olup, Ġbni Hibban onu Sükat‟ta zikretmiĢ ve; “Güvenilir ravilerden rivayet ettiği takdirde itibar edilir” demiĢtir. Darekutni onu hadis uydurmakla itham etmiĢtir. Ancak bu rivayet baĢka bir tarikten, Taberani‟nin Evsat‟ında zayıf sened ile rivayet edilmiĢtir. 377 Ġbni Kesir el Bidaye(9/178) 255
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Ya Zühri! Bu bize hiç zor gelmez. Ġstediğim zaman el ve ayaklarımı açabilirim.” dedi ve çok hafif bir silkinme ile elindeki kelepçeyi ve ayağındaki kayıĢı açtı. Kısa bir zaman sonra eline kelepçeyi ayağına kayıĢı geçirerek buyurdu ki: “Bunlar kulların cezasıdır ve kolaydır. Ġstediğimiz zaman açabiliriz. Esas zor olan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri‟nin azabıdır.” Sonra dedi ki; “Ben Medine‟ye iki gün sonra zincirsiz ve muhafızsız gideceğim.” Bu sözün üzerinden iki gün geçmeden, nöbetçiler onu sıkı gözetledikleri halde, Ģafak vakti kaybettiler. Aradılarsa da bulamadılar. Sonra Zühri, Abdülmelik‟in yanına gitti. Abdülmelik ona Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın durumunu sordu. O da ona olanları anlattı. Abdülmelik dedi ki; “Muhafızlar onu kaybettikleri gün Zeynelabidin yanıma gelip; “Benimle senin aramızdaki durumumuz nedir?” dedi. Ben ona yanımda ikamet etmesini söyledim. O da bunu kabul etmedi ve yanımdan ayrıldı. Allah‟a yemin ederim ki, kalbim onun korkusuyla doluydu.” ĠĢte Abdülmelik, gördüğü bu keramet üzerine Irak valisi Haccac‟a, Abdulmuttalib oğullarının kanlarını dökmekten sakınmasını ve bu tavsiyeyi gizli tutmasını bildiren bir mektup gönderdi. Zeynelabidin Radıyallahu anh keramet ile bundan haberdar oldu. Halife Abdülmelik‟e; “Sen bizim hakkımızda falan gün gizli olarak Haccac‟a Ģöyle Ģöyle yazdın. ġüphesiz Allah, sana bunun karĢılığını vermiĢtir.” Diye mektup gönderdi. Abdülmelik, mektubun tarihine bakınca, Haccac‟a gönderdiği mektup ile aynı tarihi 256
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş taĢıdığını, mektubu getiren kölenin çıkıĢının da, Haccac‟a giden elçinin gidiĢ vaktine rastladığını gördü.378 BATIL ĠTĠKAD SAHĠPLERĠNE ĠKAZI Yahya Bin Said Radıyallahu anh, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟den naklediyor; “Ey insanlar! Bizi Ġslam sevgisi ile seviniz. Ebu Bekr ve Ömer Radıyallahu anhuma‟ya sövmeniz sebebiyle, bize olan sevginiz utanç haline geldi!”379 Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in sağlığında iken Ebu Bekr ve Ömer Radıyallahu anhuma hangi mertebede idiyseler, O‟nun vefatından sonra da aynı mertebededirler.”380 Zübeyr Bin Bekkar anlatıyor; “Iraklılardan bazı kimseler, Ebu Bekr ve Ömer Radıyallahu anhuma aleyhinde konuĢuyorlardı. Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “Söyleyin, siz HaĢr suresi 9. ayetinde övülen ilk muhacirlerden misiniz?” “Hayır” dediler. “Peki siz, o ayette övülen Ensar‟dan mısınız?” dedi. “Hayır” dediler. Bunun üzerine dedi ki; 378 Ebu Nuaym Hilye(2/135) Seyyid Ahmed er Rıfai el Hikem(s.94) Heytemi es Savaik(s.198 terc.:s.433) ġevahidün Nübüvve(s.341) Nebhani Camiül Keramat(3/478) Nurul Ebsar(s.155) Hulvi Lemazat(1/109) 379 Ebu Nuaym Hilye(2/136) Zehebi Siyeri A‟lam(4/389) Muhibbut Taberi Rıyadun Nadra(1/382) Mizzi Tehzibul Kemal(20/387) Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) ġa‟rani Tabakat(1/109) 380 Zehebi Siyeri A‟lam(4/394) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/269) Mizzi Tehzibul Kemal(20/393) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) 257
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Sizler ne Muhacirlerden, ne de Ensar‟dan olmadığınızı ikrar ettiniz. Ben de Ģahitlik ederim ki, sizler, Allah‟ın Ģu ayette bahsettiği üçüncü gruptan da değilsiniz; “Onlardan sonra gelenler; “Rabbimiz! Bizi ve bizden önceki mümin kardeĢlerimizi bağıĢla! Kalbimize müminlere karĢı kin bırakma!” (HaĢr suresi 10. ayet) Haydi öyleyse yanımdan gidin! Allah sizi mübarek kılmasın! Evlerinizi de birbirine yaklaĢtırmasın! Sizler Ġslamiyetle alay ediyorsunuz. Ġslam ehli de değilsiniz.”381 Adamın birisi, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟e; “Ali Radıyallahu anh ne zaman dirilip dünyaya gelecek?” dedi. Buyurdu ki; “Vallahi O, Kıyamet günü dirilecek ve kendi baĢının çaresine bakacak.”382 TAKVASI, ĠBADETĠ Ġmam Zeynelabidin Radıyallahu anh, namaz kılarken, içinde bulunduğu oda yandı. Namazı bitirdiğinde; “Niçin namazı bırakıp evden çıkmadın?” diye sordular. Dedi ki; “Cehennem ateĢini düĢünmekle meĢgul olduğumdan, bu yangın ateĢinin farkına varmadım”383 Abdest alırken rengi sararır, namaza dururken de vücudu tiril tiril titrerdi. Ona bunun sebebini sorduklarında; 381 Zehebi Siyeri A‟lam(4/395) Ebu Nuaym Hilye(2/136) Ġbni Kesir el Bidaye(9/180) 382 Ġbni Kesir el Bidaye(9/180) 383 KuĢeyri Risalesi(s.199) Siyeri A‟lam(4/391) Tehzibul Kemal(20/389) ġevahidün Nübüvve(s.340) Ġsafur Rağibin(s.238) Lemazatı Hulviye(1/106) 258
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Kimin huzuruna duracağımı ve kiminle konuĢacağımı bilmiyor musunuz?” dedi.”384 Hacca gittiğinde telbiye getirmek isteyince vücudu sarsılmaya baĢladı. ġöyle dedi; “Lebbeyk” dediğim zaman bana; “La lebbeyk” denilmesinden korkuyorum.” ArkadaĢları onu telbiye getirmeye teĢvik edince, o da telbiye getirir getirmez bayıldı ve bineğinden düĢtü.385 Ġmam Malik Radıyallahu anh ve daha baĢkalarından rivayet edildiğine göre, Zeynelabidin Radıyallahu anh, hergün ve gecede bin rekat namaz kılardı.386 Tavus Radıyallahu anh dedi ki; “Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın Hatim‟de namaz kılıp secde halinde iken Ģöyle dediğini iĢittim; “Ey Rabbim! Kulların senin avlundadırlar. Senden dilenenler, senin avlundadırlar. Sana muhtaç olan fakirlerin de senin avlundadırlar.” Allah‟a yemin ederim ki, ben 384 Mizzi Tehzibul Kemal(20/390) Ebu Nuaym Hilye(2/133) Siyeri A‟lamin Nübela(4/392) Ebu Talib el Mekki Kutul Kulub(3/330) Sühreverdi Avariful Maarif(s.414) ġa‟rani Tabakat(1/108) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) Nurul Ebsar(s.154) Ġsafur Rağibin(s.238) ġevahidün Nübüvve(s.340) Yenabiül Mevedde(s.191) Lemazat(1/106) 385 Tehzibul Kemal(20/390) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/269) Siyeri A‟lamin Nübela(4/392) ġa‟rani Tabakat(1/109) 386 Tehzibul Kemal(20/390) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/269) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lamin Nübela(4/392) ġa‟rani Tabakat(1/109) Nurul Ebsar(s.154) Ġsafur Rağibin(s.237) Yenabiül Mevedde(s.191) 259
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sıkıntıya düĢtüğüm zaman bu duayı okuduğumda mutlaka sıkıntım gideriliyordu.”387 Zeynelabidin Radıyallahu anh, çok secde ettiği için kendisine “Seccad” lakabı verilmiĢtir.388 Zeynelabidin Radıyallahu anh, abdest alırken, kimseden yardım istemez, seferde bile gece namazını terk etmez, Ģiddetli rüzgarı görünce heyecanlanır ve baygın düĢerdi. Ebu Bekr, Ömer ve Osman Radıyallahu anhum‟u över ve onlara rahmet dilerdi.389 Zeynelabidin Radıyallahu anh, oğluna; “Ey oğulcuğum! Tuvalete gitmek için ayrı bir elbise edin. Zira ben, tuvalette pisliğin üzerine sineklerin konduğunu, sonra o sineklerin kalkıp elbisemin üzerine konduklarını gördüm.” Dedi. Bunu söyledikten sonra dedi ki; “Lakin Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in ve ashabının birer elbiseleri vardı. Bid‟atte hayır yoktur. Vazgeçtim.”390 CÖMERTLĠĞĠ Zeynelabidin Radıyallahu anh, geceleyin çok sadaka verir ve Ģöyle derdi; “Geceleyin verilen sadaka, Rabbin gazabını söndürür, kalbi ve kabri nurlandırır. Kıyamet gününde kulun maruz kalacağı karanlıkları giderir ve Allah 387 Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) Nurul Ebsar(s.154) Tehzibul Kemal(20/391) Siyeri A‟lamin Nübela(4/393) 388 ġevahidün Nübüvve(s.340) Lemazatı Hulviye(1/105) 389 ġa‟rani Tabakat(1/109) Yafii Ravdur Rayahin(s.55) 390 Ebu Nuaym Hilye(2/133) Ġbni Kesir el Bidaye(9/190) ġa‟rani Tenbihul Muğterrin(s.26) Muhammed Hadımi Berikatul Muhammediye(5/412,417) 260
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş onun sadaka olarak verdiği malın ecrini iki kat olarak verir.”391 Muhammed Bin Ġshak dedi ki; “Medine‟de bazı kimselerin geçimleri sağlanıyor, fakat bunu kimin sağladığı bilinmiyordu. Zeynelabidin Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh vefat edince o kimselere erzak getiren kimse kalmadı. Böylece erzakları kimin getirdiğini anlamıĢ oldular. Vefat ettiğinde, sırtında ve omuzlarında, erzak taĢıma nedeniyle oluĢan bazı izler gördüler. O, erzak dağarcığını, sırtına vurur, dulların, düĢkünlerin evlerine taĢırdı. O, Medine‟de yüz hane halkının geçimini sağlardı. Onun vefatına kadar, erzağın kendilerine nereden geldiğini bilemediler.”392 Bu konuda aynısı, Ġbni AiĢe ve Ömer Bin Haris‟ten de rivayet edilmiĢtir.393 Zeynelabidin Radıyallahu anh, Muhammed Bin Üsame Bin Zeyd‟i, hastalığı nedeniyle ziyarete gittiğinde, o ağlamaya baĢladı. Zeynelabidin Radıyallahu anh, niçin ağladığını sordu. O da, on bin dinar borcu olduğunu, bunu ödemekte zorlandığını söyledi. Zeynelabidin Radıyallahu anh; “Borcunu ödemek benim üzerime olsun” dedi ve onun borcunu ödedi.394 391 Zehebi Siyeri A‟lam(4/393) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) ġeblenci Nurul Ebsar(s.157) 392 Ebu Nuaym Hilye(2/136) Siyeri A‟lamin Nübela(4/393) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/269) Mizzi Tehzibul Kemal(20/392) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) ġeblenci Nurul Ebsar(s.154) 393 Ebu Nuaym Hilye(2/136) Siyeri A‟lamin Nübela(4/393) Ġbni Kesir el Bidaye(9/191) Mizzi Tehzibul Kemal(20/392) ġeblenci Nurul Ebsar(s.154) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Yafii Ravdur Rayahin(s.56) 394 Yafii Ravzur Rayahin(s.56) Tehzibul Kemal(20/393) Siyeri A‟lamin Nübela(4/394) Ebu Nuaym Hilye(2/140) ġeblenci Nurul Ebsar(s.154) Es Sabban Ġsafur Rağibin(s.239) Ġbni Kesir el Bidaye(9/176) 261
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Cüveyriye Binti Esma dedi ki; “Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟e olan akrabalığını vesile edinerek herhangi bir kimseden bir dirhem bile yemedi.”395 Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “KardeĢlerimden birini görüp te, onun için Allah‟tan Cennet‟i isteyip, dünya malını verme hususunda cimrilik etmekten, Allah‟tan haya ederim. Zira kıyamet günü bana Ģöyle denilir; “Eğer cennet senin elinde olsaydı, onu vermekten de cimrilik ederdin. Daha cimri olurdun.”396 KıĢın elli dinar değerinde siyah ibriĢimden elbise giyerdi. Yaz geldiğinde onu sadaka olarak verir, yazın ise daha düĢük değerde yamalı elbise giyer ve Ģu ayeti okurdu; “De ki; Allah‟ın kulları için yarattığı zinet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?”(A‟raf 32)397 GÜZEL AHLAKI Birisi aleyhine konuĢmuĢtu. Bu kendisine söylenince onun yanına gitti. Onunla biraz sohbet ettikten sonra buyurdu ki: “Hakkımda bazı Ģeyler söylediğini duydum. Dediklerin doğruysa Allah-ü Teala (CC) Hz.leri‟nden mağfiret dilerim. Beni affetsin, dediklerin iftira ise, Allah (CC) Hz.leri seni affetsin. Selamı Rahmeti, bereketi de üzerine olsun.”398 395 Tehzibul Kemal(20/389) Ġbni Kesir el Bidaye(9/178) Siyeri A‟lamin Nübela(4/391) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) 396 Tehzibul Kemal(20/393) Ġbni Kesir el Bidaye(9/179) Siyeri A‟lamin Nübela(4/394) Ġbni Hacer Tehzib(7/269) 397 Siyeri A‟lamin Nübela(4/398) Tehzibul Kemal(20/398) Ebulvelid el Baci Ta‟dil ve Tecrih(9/356) Ġbni Kesir el Bidaye(9/181) 398 Ġbni Kesir el Bidaye(9/177) Siyeri A‟lamin Nübela(4/397) Yafii Ravzur Rayahin(s.56) Nurul Ebsar(s.155) Ġsafur Rağibin(s.238) 262
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Bir gün adamın biri, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟e sövdü, ancak o, duymazdan geldi. Adam ona; “Seni kastediyorum, sana sövüyorum” dedi. Zeynelabidin Radıyallahu anh ona; “Ben de seni görmezden geliyorum” buyurdu.399 Yine bir gün, Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh, mescidden çıktığında adamın biri ona hakarette bulundu. Çevredekiler, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın yanına geldiler. Zeynelabidin Radıyallahu anh; “Ona dokunmayın!” dedi. Sonra hakaret eden adama dönüp dedi ki; “Allah‟ın senden gizlediği daha birçok ayıplarımız vardır. Senin bir ihtiyacın var mı, sana yardımcı olalım” Bu sözler üzerine adam utandı. Zeynelabidin Radıyallahu anh de ona gömleğini verdi, ayrıca adamlarına ona bin dirhem para vermelerini emretti. O adam bundan sonra kendisini görünce; “Doğrusu sen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem‟in evladındansın.” Derdi.400 Ġbni Ebid Dünya, Ebu Hazma es Sümali‟den naklediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh evinden çıkarken Ģöyle derdi; “Allah‟ım! Ben, bugün, bana sövenlere hakkımı helal ediyorum.”401 Yine Ġbni Ebid Dünya‟nın rivayetine göre, “Bir gün Ġmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh‟ın misafirleri vardı. 399 Ġbni Kesir el Bidaye(9/177) Tehzibul Kemal(20/398) Ġbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/269) ġa‟rani Tabakat(1/108) Yenabiül Mevedde(s.194) 400 ġa‟rani Tabakat(1/110) Yafii Ravzur Rayahin(s.56) Ġbni Kesir el Bidaye(9/177) Nurul Ebsar(s.155) Ġsafur Rağibin(s.238) 401 Ġbni Kesir el Bidaye(9/180) 263
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Kölesi sofrayı getirirken sofra kölenin elinden kaydı, merdivenin altında oynayan küçük çocuğun üzerine düĢtü. Bu küçük oğlu vefat etti. Köle bu durum karĢısında çok korkup titremeye baĢladı. Ġmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh onun bu hali karĢısında buyurdu ki: “Sen hiç korkma, seni affettim. Ve Allah (CC) Hz.leri‟nin rızası için seni azad ettim.” Bundan sonra da çocuğunun teçhiz ve tekfin iĢlerini kendi elleriyle yaparak cenazeyi kaldırdı.402 Zeynelabidin Radıyallahu anh Ģöyle derdi; “Alçalarak, zillete katlanarak, kızıl tüylü davarlara sahip olmak benim hoĢuma gitmez.”403 Abdurrazzak dedi ki; “Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın cariyelerinden biri, o abdest alırken eline su döküyordu. O sırada cariyenin elindeki ibrik düĢüp, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın yüzüne değdi ve yaraladı. Zeynelabidin baĢını kaldırıp cariyeye hıĢımla bakınca, cariye Ģöyle dedi; “Yüce Allah öfkesini yutanları ayette övmektedir.” Bunun üzerine; “Öfkemi yuttum” dedi. Cariye; “Ġnsanları affedenleri de övmektedir.” Dedi. Zeynelabidin Radıyallahu anh; “Allah seni affetsin” dedi. Cariye; “Allah ihsan edenleri de sever” dedi. Bunun üzerine Zeynelabidin Radıyallahu anh; 402 Ġbni Kesir el Bidaye(9/180) Yafii Ravdur Rayahin(s.56) 403 Tehzibul Kemal(20/398) Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(4/395) Ġbni Kesir el Bidaye(9/180) 264
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş “Sen Allah rızası için özgürsün, seni azad ettim” dedi.404 Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “Allah‟ım! Gözlere görünen açık halimin güzel olmasından, kimsenin görmediği zamanlarda da gizli halimin çirkin olmasından sana sığınırım. Allah‟ım! Ben, kötülük yaptıysam da, sen bana iyilik yaptın. Tekrar kötülüğe dönersem, sen de bana iyilik yapma! Allah‟ım! Senin verdiğin geniĢ rızkını kendilerine kıstığın kimselerin iyiğini bana nasip et!”405 Taberani rivayet ediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh bir cemaat arasında oturuyordu. Kendi evinden bir çığlık duydu. Kalkıp eve gitti. Sonra tekrar aynı meclise gelince ona; evinden gelen çığlığın sebebini sordular. O da hadiseyi anlattı. Oradakiler onu teselli ettiler ve gösterdiği sabra ĢaĢtılar. ġöyle dedi; “Biz öyle bir aileyiz ki, hoĢlandığımız hususlarda Allah‟a itaat eder, hoĢlanmadığımız hususlarda da Ona hamdederiz.”406 Ġbni Uyeyne Radıyallahu anh naklediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “KiĢi, bir baĢkası hakkında bilmeden iyi Ģeyler söylemesin. Aksi halde, o adam hakkında bilmeden kötü Ģeyler söylemeye yakın hale gelir. Ġki kiĢi, günah iĢlemek üzere arkadaĢlık edip bir araya geldiklerinde mutlaka, Allah‟a itaat dıĢında birbirlerinden ayrılırlar.”407 404 Ġbni Kesir el Bidaye(9/179) 405 Ebu Buaym Hilye(2/134) Ġbni Kesir el Bidaye(9/190) 406 Ġbni Kesir el Bidaye(9/191) Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(2/137) 407 Ġbni Kesir el Bidaye(9/181) 265
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Amr Bin Sabit dedi ki; “Zeynelabidin Radıyallahu anh Medine‟den Mekke‟ye giderken bindiği hayvana hiç vurmazdı.”408 Musa Bin Habib naklediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “Kim ilmini birisinden gizlerse veya ilim öğretmekten ücret alırsa, o ilim ona fayda vermez.”409 Zeynelabidin Radıyallahu anh derdi ki; “Vücut hastalanmazsa Ģımarır, Ģımaran vücutta ise hayır yoktur.”410 Fudayl Bin Gazvan naklediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh dedi ki; “Kim kahkaha ile gülerse, bir ağız dolusu ilim püskürmüĢ olur.”411 Zeynelabidin Radıyallahu anh‟a; “Ġki cihanın en mes‟ud Ģahsı kimdir?” diye soruldu. Dedi ki; “Ġçinde bulunduğu rıza hali, batıla rıza göstermesine sebep olmayan ve gazaplanınca da öfkesi, haksızlık yapmasına sebep olmayan kimsedir.”412 Yine ona; “Ġnsanların en büyük pay sahibi olanı kimdir?” diye sordular. Dedi ki; “Dünyayı kendi nefsi için pay olarak görmeyendir. DüĢünce bir aynadır. KiĢi bu aynada kendi iyiliklerini ve kötülüklerini görür. Dostları kaybetmek, gurbete düĢmek demektir. Kimi insanlar Allah-ü Teala'dan (CC) korktukları için O'na ibadet ederler. Bu kölelerin ibadetidir. Bazı insanlar da Allah-ü Teala (CC) Hz.leri‟nin rahmetini ve 408 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(2/133) 409 Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(2/139) 410 Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lam(4/396) Ebu Nuaym Hilye(2/134) Ġbni Kesir el Bidaye(9/190) 411 Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Siyeri A‟lam(4/396) Ebu Nuaym Hilye(2/134) 412 Hucviri KeĢful Mahcub(s.166) 266
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş cennetini isledikleri için O'na ibadet ederler. Bu ibadet tüccar ibadetidir. Ġnsanların diğer bir kısmı ise Allah-ü Teala‟ya sevgi ve Ģükür için ibadet ederler. ĠĢte bu, tam manada hür ve muttaki olanların ibadetidir.”413 Buyurdu ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, günahlarına piĢman olup tövbe edenleri sever. Ġyiliği emretmek ve kötülüğü men etmek görevini yapmayan kimse, Allah‟ın kitabını ardına atmıĢ gibi olur. Ancak kötülük yapan kimseler hariç.” Kendisine; “Hariç olan nedir?” diye sordular. Dedi ki; “Ġnatçı ve ve zorba kimsenin, iyiliği emredip kötülüğü men eden kimseye karĢı taĢkınlık yapıp zarar vermesinden korkulur. ĠĢte bu durum müstesnadır.”414 FERAZDAK‟IN ġĠĠRĠ Suli, Ceriri, Ġbni AiĢe ve daha bir çoklarının rivayet ettiklerine göre, HiĢam Bin Abdulmelik, hacda iken tavaf etmiĢ ve Hacerül Esved‟i selamlamak istediği zaman izdihamdan ötürü imkan bulamamıĢtı. Kendisi için bir minber kurulmuĢ, Hacerül Esved‟i ancak o Ģekilde selamlayabilmiĢti. Biraz sonra Ġmam Zeynelabidin Radıyallahu anh Kabe‟ye gelmiĢ, tavafa baĢlamıĢ, Hacerül Esved‟i istilam için yaklaĢtığında, halk, saygı ve tazim ile bir anda önünü açıvermiĢlerdi. Kendisi de güzel bir görüntüde ve göz alıcı bir Ģekilde idi. ġam‟lılar, HiĢam‟a onun kim olduğunu 413 Ġbni Kesir el Bidaye(9/177) ġa‟rani Tabakat(1/107) Mizzi Tehzibul Kemal(20/398) Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(2/134) Ġsafur Rağibin(s.240) Siyeri A‟lam(4/396) Yafii Ravzur Rayahin(s.55) 414 Ebu Nuaym Hilye(2/139) Tehzibul Kemal(20/391) Ġbni Kesir el Bidaye(9/192) ġa‟rani Tabakat(1/109) 267
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş sorduklarında, o, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ı küçük düĢürmek için; “Tanımıyorum” demiĢti. Bunun üzerine orada bulunan meĢhur Ģair Ferazdak; “Onu ben tanıyorum” diye cevap vermiĢti. ġam‟lılar; “O kimdir?” diye sorunca Ferazdak, onu göstererek irticalen uzun bir Ģiir okudu. O Ģiirin ilk birkaç beyti Ģöyledir; “Onun bastığı yerleri Bahta (Mekke vadisi) tanır, Onu Kabe, Harem ve Harem dıĢındaki yerler de tanır, Bu, Allah‟ın en hayırlı kulunun oğludur, Bu, takvalı, seçkin, temiz ve meĢhur bir Ģahsiyettir, KureyĢliler bunu görünce sözcüleri Ģöyle der; Bunun ahlaki üstünlüğüne kimse ulaĢamadı Bu, onur ve üstünlüğün doruk noktasındadır. Bu noktaya Ġslam‟ın Arabı ve Acemi ulaĢamadı Ġstilam etmeye, el sürmeye gelince Hatimin duvarları Neredeyse onun avuçlarını yakalamak üzeredir. Utandığından bazen gözlerini yumar, Halbuki onun heybetinden gözler öne düĢer…” bu Ģiirin son beyitleri de Ģöyle biter; “Senin; “tanımıyorum” demen buna zarar vermez Senin tanımadığını Araplar da, acemler de tanır Allah‟ı bilen kimse, bunun evveliyatını tanır Diğer bütün ümmetler dine, bunun ailesi vasıtasıyla kavuĢtu.” HiĢam bu Ģiiri dinleyince öfkelendi ve Ferazdak‟ın, Usfan‟da hapsedilmesini emretti. Zeynelabidin Radıyallahu anh bu hadiseyi duyunca, Ferazdak‟a 12.000 dirhem para gönderdi. Ancak Ferazdak bunu kabul etmedi ve dedi ki; “Ben söylediklerimi Allah rızası için, hakka yardım etmek ve Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem‟in 268
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş zürriyetinin hakkını vermek için söyledim. Bunun karĢılığında bir Ģey alacak değilim.” Zeynelabidin Radıyallahu anh bunun üzerine Ģu mesajı gönderdi; “Senin bu hususta samimi olduğunu, niyetinin doğruluğunu Allah da biliyor. Allah hakkı için bu parayı kabul et.” Bunun üzerine Ferazdak parayı kabul etti. Sonra da HiĢam‟ı yerdi ve Ģöyle dedi; “Sen beni Medine ile gönüllerin yöneldiği Mekke arasında (Usfan‟da) hapsediyorsun Sonra da liderlere mahsus olmayan bir baĢı gövden üzerinde taĢıyorsun Ayrıca ayıpları açıkça görünen iki tane de ĢaĢı gözün var!”415 ORUC‟UN HÜKÜMLERĠNĠ BEYAN ETMESĠ Süfyan Bin Uyeyne, Zühri‟den naklediyor; “Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın yanına gittiğimde bana nerede olduğumu sordu, ben de, oruç konusunu müzakere ettiğimizi, sonunda, Ramazan ayı orucu dıĢında farz olan baĢka bir oruç olmadığına hükmettiğimizi söyledim. Dedi ki; “Ey Zühri! Bu sizin dediğiniz gibi değildir. Orucun kırk vechi vardır. On vechi Ramazan orucu gibi farzdır. On vechi de haramdır. On dört tanesinde kiĢi bunları tutup 415 Mizzi Tehzibul Kemal(20/401) Ġbni Kesir el Bidaye(9/181-184) Zehebi Siyeri A‟lamin Nübela(4/398) Ebu Nuaym Hilye(2/138) Yafii Ravdur Rayahin(s.55 no;71) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.44) Hucviri KeĢkul Mahcub(s.167) Heytemi es Savaikul Muhrika(s.434) Nurul Ebsar(s.156) Yenabiül Mevedde(s.192) 269
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş tutmamakta serbesttir. Nezir (adak) orucu ve Ġtikaf orucu vaciptir. Farz olan oruç; Ramazan ayı orucu, hata ile adam öldürüp, kefarete gücü yetmeyen kimsenin iki ay peĢpeĢe tutacağı oruç, yoksullara verecek yiyecek bulamayan ve yemin kefaretiyle yükümlü olan kimsenin tutacağı üç günlük oruç, hacda baĢı traĢ etme nedeniyle tutulan oruç, temettu haccı yapıp ta kesecek kurban bulamayan kimsenin tutacağı oruç, avlanma yasağına uymayanın tutacağı ceza orucu farz olan oruçlardır. KiĢinin tutmak veya tutmamakta serbest olduğu oruçlar; pazartesi ve PerĢembe günlerinde tutulan oruç, ġevval ayında tutulan altı günlük oruç, Arefe günü tutulan oruç ve AĢura günü tutulan oruçlardır. Ġzne tabi oruçlar; kadın, kocasının izni olmadan nafile oruç tutamaz. Köle ve cariyeler de efendisinin izni olmadan nafile oruç tutamazlar. Haram olan oruçlar; Kurban bayramında, Ramazan bayramında, teĢrik günlerinde, Ģek gününde tutulan oruçlar, ara verilmeksizin tutulan visal orucu, hiç konuĢmamak anlamındaki samt orucu, günah bir Ģeyi adamak için tutulan oruç, senenin bütün günlerini oruçlu geçirmek haram oruçlardır. Misafir, ev sahibinin izni olmadan oruç tutamaz. Bu hususta Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Ģöyle buyurmuĢtur; “KiĢi, bir kavme misafir olduğunda onların iznini almadan nafile oruç tutmasın.” Mübah oruca gelince; kiĢi oruçlu iken unutarak bir Ģey yer, içerse orucu bozulmaz. Hasta ve misafirin oruç 270
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş tutmasına gelince, bazı fakihler bunların oruç tutabileceğini, bazıları da tutamayacaklarını söylemiĢlerdir. Diğer bazıları da; “dilerse tutar, dilerse tutmaz” dediler. Bize gelince biz deriz ki; “Hastalar ve misafirler (seferi olanlar) oruç tutmazlar. KiĢi yolculukta veya hastalıkta oruç tutsa bile geçersiz olduğundan, o günlerdeki oruçları kaza etmesi gerekir.”416 VEFATI VE KABRĠ Fellas dedi ki; “Ali Bin Huseyn Radıyallahu anh hicri 94 (M.713) senesinde vefat etti.”417 Vefat ettiğinde 58 yaĢında idi.418 Cenaze namazı Baki‟de kılınmıĢ ve aynı yerde defnedilmiĢtir. Ġmam ġa‟rani naaĢının Mısır‟a götürüldüğünü kaydetmiĢtir.419 Ancak bu Ģüphelidir.420 ġiilerin iddiasına göre Onu Emeviler‟den Velid Bin Abdülmelik, Osman Bin Hayyam eliyle zehirletmiĢtir.421 ÇOCUKLARI Mervan Bin Hakem, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟e; “Birkaç cariye satın al da, çocukların çoğalsın” demiĢti. O da; “Cariye alacak param yok” cevabını vermiĢ, bunun üzerine Mervan, ona yüz bin dirhem ödünç vermiĢti. O da gidip bu parayla cariyeler satın almıĢtı. Böylece çocukları 416 Ebu Nuaym Hilye(2/142) Ġbni Kesir el Bidaye(9/193) 417 Ġbnül Ġmad ġezeratuz Zeheb(1/105) Ġbni Hallikan Vefayat(1/495) Nesebu KureyĢ(s.58) Ġbni Kesir el Bidaye(9/189) bkz. Ġbni Kuteybe el Maarif(s.149) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/60) Nurul Ebsar(s.156) Siyeri A‟lamin Nübela(4/400) 418 Ġbni Kesir el Bidaye(9/189) ġa‟rani Tabakat(1/110) 419 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.149) Ebulferec Egani(14/170) Ġbni Kesir el Bidaye(9/189) ġa‟rani Tabakat(1/110) 420 Bkz. Ġbni Teymiye Mecmuul Fetava(4/412) 421 Taberi Delailül Ġmame(s.80) Ġbni Sabbağ Fusulül Mühimme(s.190) Heytemi es Savaik(s.435) Ġbni ġehraĢub Menakıb(4/176) 271
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş doğmuĢ ve nesli çoğalmıĢtı. Sonra Mervan, hastalandığı zaman çocuklarına, Zeynelabidin Radıyallahu anh‟e vermiĢ olduğu ödünç parayı almamalarını vasiyet etti. Hüseynilerin tümü, Zeynelabidin Ali Bin Huseyn Radıyallahu anhuma neslindendir.422 Zeynelabidin Radıyallahu anh‟ın on bir erkek ve dört kız çocuğu oldu. Aralarında babasının ilmine, zühdüne, varis olan Muhammed Bakır Radıyallahu anh‟dır.423 Ümmü Abdullah Fatıma Binti Hasen Bin Ali adlı hanımından; Hasen, Muhammed, Ali, Abdullah, Huseyn adlı oğulları, Diğer bir hanımından; Huseyn Asgar, Süleyman, Abdurrahman adlı oğulları, Diğer bir hanımından en küçük oğlu Ali Asgar Hidan adlı ümmü veled anadan; Ömer EĢref ve Ebul Huseyn Zeyd adlı oğulları, ümmü veled analardan, Hadice, Ümmü Musa, Ümmü Hasen ve Ümmü Gülsüm adlı kızları olmuĢtur. Ayrıca Muhammed Asgar, Fatıma, Aliyye adında çocukları olmuĢtur.424 VASĠYETĠ Oğlu Ġmam-ı Muhammed Bakır Radıyallahu anh‟e buyurdu ki: “Ey oğlum! ġu dört çeĢit kimselerle arkadaĢlık 422 Zehebi Siyeri A‟lam(4/391) Tehzibul Kemal(20/388) Ġbni Kesir el Bidaye(9/175) 423 Heytemi es Savaik(s.435) 424 Ġbni Kuteybe el Maarif(s.149) Ali Bin Hasen el Vasıti Hulasatul Ġksir(s.23-24) 272
  • EHLİ SÜNNET VE ON İKİ İMAM Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş etme ve onlara güvenme. Fasık olan kimselerle arkadaĢlık etme, zira fasık kimse seni bir lokma ekmek için terk eder. Cimri ile arkadaĢlık etme, cimri senin çok muhtaç olduğun Ģeylerini elinden almak ister. Bir de sıla-i rahmi terkedenlerle arkadaĢlık yapma. Zira onlar Kur'an-ı Kerim'de üç yerde Ayet-i Kerime ile lanetlenmiĢlerdir.” 425 425 Yafii Ravdur Rayahin(s.56) Ġbni Kesir el Bidaye(9/177) ġa‟rani Tabakat(1/108) 273

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...