08 Mayıs 2014

İYİ Kİ AĞRI VAR



  • İYİ Kİ AĞRI VAR
  • 1. İyi ki Ağrı Var!
  • 2. 1952 Nobel barış Ödülü sahibi Alman Doktor Albert Schweitzer der ki: “Ağrı; insanlık için zalim bir hükümdar, hatta ölümden daha korkunçtur.”
  • 3. Gerçekten insan bir yeri ağrıdığında hiçbir şeyden lezzet alamaz hale gelmekte, bütün dikkati o ağrı üzerinde toplanmaktadır.
  • 4. Ancak ağrının aslında zalim değil; ne kadar büyük bir nimet ve canlılar için gerekli olduğunu anlamak için, Prof. Dr. Ömer Arifağaoğlu’nun şu tespitlerine bakalım:
  • 5. Talebelik yıllarında acil serviste nöbetçi olduğum bir gün, hastaneye koma hâlinde bir hasta getirildi.
  • 6. Yakınları, hastaya 18 saat önce ağrı kesici iğne (baralgine) yapıldığını ve yapılan bu iğneden sonra hastanın ağrılarının geçtiğini söyledi.
  • 7. Yapılan muayenede hastanın tansiyonunun sıfıra yaklaştığı ve karnında aşırı bir sertlik olduğu tespit edildi.
  • 8. Müdahalelere rağmen hasta kurtarılamadı. Otopside hastanın, zamanında ameliyat olmadığı için apandisit patlaması neticesi şok ve komaya girerek öldüğü anlaşıldı.
  • 9. Şâfi-i Hakîm’in hiçbir şeyi abes yaratmadığının bir işareti olan bu hâdise, ağrının teşhis ve tedavide ne kadar faydalı (vücut için arıza alarm sistemi) olduğunu bize göstermektedir.
  • 10. Ağrı sebebiyle acil servise müracaat etseydi, hastanın apandisit olduğu erkenden anlaşılacak ve belki de tedavisi yapılabilecekti.
  • 11. Doku hasarı meydana geldiğinde ağrı, alarm vazifesi görerek, hastalığı haber verir. Beş duyudan farklı bir vazife gören ağrı duyusu kaybolduğunda, kişi doku hasarını hissetmez.
  • 12. Meselâ, beyin kanaması veya başka bir sebeple ayakları felç olan hastalar, ayaklarındaki doku hasarını hissedemez. Böyle bir rahatsızlığı olan kişi, batırılan iğneyi dahi hissetmez.
  • 13. Dokunma, koklama, işitme, sıcak, soğuk gibi birçok duyu sistemine alışma (adaptasyon) kabiliyeti verilmiştir.
  • 14. Meselâ derimize dokunan bir eşyayı önce hissederiz; ancak kısa bir süre sonra dokunma devam etmesine rağmen, dokunma hissi kaybolur.
  • 15. Bu şekilde beynimizin gereksiz bilgilerle meşgul edilmesi engellenmiş olur.
  • 16. Ancak ağrı duyusu, teşhis ve tedavi açısından çok mühim olduğundan Şâfi-i Alîm ağrı duyusu için adaptasyon yaratmamıştır.
  • 17. Eğer ağrı başladıktan kısa süre sonra ortadan kalksaydı, kişi rahatlayacaktı; ancak hastalığın devam edip etmediği bilinmediğinden teşhis ve tedavide aksaklıklar ortaya çıkacaktı…
  • 18. Ağrının hızlı (keskin veya akut) ve yavaş (künt veya kronik) olmak üzere iki tipi vardır.
  • 19. Hızlı ağrı, ağrıya yol açan uyarıcıyı (iğne batırma gibi) uyguladıktan yaklaşık 0,1 sn sonra; yavaş ağrı ise saniyeler -hattâ bazen dakikalar- sonra hissedilir.
  • 20. Hızlı ağrı mekanizması; bıçak kesmesi, iğne batması, yanma gibi durumlarda ortaya çıkan ağrının hemen hissedilmesinde ve kişinin ağrıyı uyarıcı faktörlerden hızla uzaklaşmasında vazife alır.
  • 21. Hızlı ağrı sinyali daha beynimize ulaşmadan ve kişi tarafından hissedilmeden önce omurilikte bir reflekse (geri çekme refleksi=fleksör refleks) sebep olur.
  • 22. Bu öyle bir reflekstir ki, dâima ağrıdan uzaklaşma ile ilgili irade dışı, karmaşık kas kasılmalarına sebep olur. Hızlı ağrının vücut için koruyucu olduğu, bu reflekslere sebep olmasıyla daha iyi anlaşılır.
  • 23. Beyne ağır iletilen yavaş ağrı, uzun süreli sızlama ve yanma şeklindedir. Romatizma ağrıları bu gruba girer. Âcil bir durum söz konusu olmadığından, Yaratıcı’nın rahmet ve hikmetiyle yavaş iletilir.
  • 24. Yanmalarda olduğu gibi, burada refleksif bir korunma gerekmez.
  • 25. Ağrıyı hızlı ileten sinir lifleri kalındır. Elektrik kablosunda olduğu gibi sinir lifi de kalınlaştıkça nakil hızı artar. Ancak bu liflerin sayısı ağrıyı yavaş iletenlerin sayısından bir hayli azdır.
  • 26. Ağrının algılanmasında çeşitli faktörlere rol verilmiştir. Meselâ, gündüz, işlerin arasına gömülmüş bir kişi ağrılarını unutur.
  • 27. İşi olmayan insanlar ağrıdan daha çok şikâyet ederler.
  • 28. Gece olduğunda ağrılarımız kendilerini daha fazla hissettirir. Çünkü gece, beş duyu yoluyla gelen uyarılar azalır ve vücut dinlenmeye, insan da onu dinlemeye çekilir. İşte bu esnada ağrı daha şiddetli hissedilir.
  • 29. Kişinin ağrıyı hissetmesinde önemli bir yeri olan ağrı eşiği, kişiden kişiye farklılıklar göstermektedir.
  • 30. Ağrı eşiği düşük olan kişilerde az bir uyarıcı bile ağrıya sebep olurken, ağrı eşiği yüksek olan kişiler kuvvetli ağrı uyaranına bile dayanabilir.
  • 31. Ayrıca kişinin daha fazla konsantre olduğu durumlarda, ağrı hissi epeyce azalmakta, kişi ancak söz konusu hâdise bittiğinde bir yerinin zedelendiğini fark etmektedir.
  • 32. Ağrı hissine adaptasyonun olmaması erken teşhis ve tedaviyi kolaylaştırır; bununla birlikte Şâfi-i Alîm, insan vücuduna ağrı azaltan mükemmel mekanizmalar da koymuştur.
  • 33. Dokunma ve diğer duyularımızdaki alıcı (reseptör) hücreler, kendi sahalarıyla ilgili uyaranları tam ve kolay hissedecek şekilde bazı hassas yapılara sahip kılınmıştır.
  • 34. Ancak ağrıyı hisseden reseptör hücrelerinde bu hassas yapılar bulunmamaktadır. Ağrı hissi reseptörleri, ağrının kabaca hissedilmesini sağlayacak şekilde yaratılmıştır.
  • 35. İnsan beynine yerleştirilmiş bazı elektronik devreler de, ağrının beyne ulaşmasını azaltma veya engellemede vazife yapar. Buna beynin ağrı kontrol sistemi denir.
  • 36. Şiddetli ağrı durumlarında beyinden çıkan bazı sinir lifleri, önce beynin girişinde bulunan bölgeyi (rafe çekirdekleri) uyarır.
  • 37. Bu bölgeden çıkan sinyaller beyinden omurilik vasıtasıyla aşağıya doğru iner ve omurilikte ağrı sinirlerinin giriş kavşaklarında (sinapslar) serotonin salgılar; böylece omuriliğe giriş noktasında ağrının azalmasına vesile olur.
  • 38. Serotonin, ağrının azaltılmasında, kişinin uyumasında ve rahatlamasında vazife görür.
  • 39. Ağrı; tokalaşma veya deriye hafif dokunmayla da azalabilmektedir. Dokunma sinyalleri, omurilik vasıtasıyla beyne ilerlerken bir yan dal verir. Bu yan dal, omurilikte ağrı sinyallerini ileten kavşaklarda sonlanarak ağrının durdurulmasında vazife yapar.
  • 40. Kedilerin insanlara sürtünmesi ve sırtlarının sıvazlanmasını istemesi…
  • 41. … annelerin, ağlayan çocuklarının ağrıyan yerlerine hafifçe dokunması ve ‘Öpeyim de geçsin!’ demesi boşuna değildir.
  • 42. Çünkü sıvazlama ve öpme ile de bir çeşit dokunma ve buna bağlı olarak ağrıda azalma olmaktadır.
  • 43. Fizik tedavide ağrının giderilmesi maksadıyla uygulanan masaj ve el-ayak bölgesine tatbik edilen refleksoloji de bununla alâkalıdır.
  • 44. ‘ Opiyatlar’ denen madde grubu, aslında afyondan elde edilen morfin ve benzeri ağrı kesici, uyuşturucu ve alışkanlık yapıcı maddeleri içerir.
  • 45. Morfin, tıpta kanser benzeri çok şiddetli ağrı yapan hastalıklarda ağrı giderici olarak kullanılabilmektedir.
  • 46. Beyinde de ağrı durumlarında morfin benzeri maddeler salgılanmaktadır. Bunların bazılarının ağrı kesici tesiri morfinden bir milyon kat daha güçlüdür.
  • 47. Bilim adamları ilk zamanlar afyon bitkisinden elde edilen morfinin beyindeki bu harikulâde tesirine şaşırmışlardır. Çünkü bir bitkide bulunan maddenin beyinde reseptörünün olabileceği akla gelmemiştir.
  • 48. Ancak daha sonra yapılan araştırmalarda, bitkiden elde edilen maddelerin aslında beyinde zaten var olan morfin türü maddelerin reseptörleri üzerinden tesirli olduğu keşfedilmiştir.
  • 49. Aslında bu misâl de, Tevhid hakikatini, her şeyin tek Yaratıcı’nın eseri olduğunu göstermektedir.
  • 50. Buradan da, toprak, maden, bitki, her türlü mikroorganizmanın gereksiz ve hesapsız yaratılmadığını bir defa daha anlaşılmaktadır.
  • 51. Netice itibariyle, vücuda konulmuş mükemmel ağrı kesici mekanizmalar, hemen her ağrıda, ağrı kesici ilâç kullanmanın doğru olmadığını göstermektedir.
  • 52. Çünkü Hâlık-ı Rahîm çok güçlü ağrı kesici mekanizmaları insan vücuduna yerleştirmiştir.
  • 53. Ağrı kesici ilâçların aşırı kullanımının mide, karaciğer başta olmak üzere birçok organa zarar verebildiğini hatırdan çıkarmamak gerekir.
  • 54. www.yolyordam.com

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...