Yezid B. Abdülmelik
(101-105/720-724)
A- KİŞİLİĞİ ve HALİFE SEÇİLMESİ:
Kişiliği
Yezid b. Abdülmelik71/691(veya 72/692) yılında Şam’da doğmuştur. Babası, Emevi hanedanının beşinci devlet başkanı olan ve
Emevi Devleti’ni derleyip toparladığı için ikinci kurucusu sayılan, Abdülmelik b. Mervan, annesi ise Atike bnt. Yezid b. Muaviye’dir.
Ömer b. Abdülaziz’in ölümünün ardından devlet başkanlığına geçen Yezid’in, hilafetine kadar ki hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Ancak saray ortamında büyüdüğü, devlet başkanı olan babasından dolayı her istediğine ulaştığı, rahat ve bolluk içerisinde yetiştiği güçlü bir ihtimaldir. Yezid’in yetişmesiyle annesi Atike’nin yakından ilgilenmiştir. Yetiştiği bu saray ortamı nedeniyle, Yezid’in şahsiyetinde müziğe, şiire ve eğlenceye normalden fazla bir düşkünlük gözlemlenmiştir. Eğlence ve eğlence meclislerine aşırı düşkünlüğü ile bilinen Yezid’in ölümünün, şarkıcı cariyesinin ölüm acısına dayanamaması üzerine gerçekleştiği, birçok kaynağımızda yer almaktadır. Yezid, eğlenceye, oldukça fazla para harcamış, bu konuda çok müsrif davranmıştır. Henüz gençliğinde çok para vererek bir cariye alması, kardeşi halife Velid b. Abdülmelik’in sert tepkisini çekmiştir. Yine, şiirini çok beğendiği bir şairin ağzının mücevherle doldurulması emrini vermesi, bu konuya başka bir örnektir.
Yezid, ilk zamanlar kendinden önceki devlet başkanı, Emevilerin dindarlığıyla öne çıkmış halifesiÖmer b. Abdülaziz’in (99-101/717-720) yolundan gitmeye çalışmışsa da, bir süre sonra bundan vazgeçmiştir. İleri görüşlü kardeşi Mesleme b. Abdülmelik, eğlenceyle geçen günleri, kötü gidişatı ve devlet işlerinin aksamasını hatırlatarak Müslümanların halifesine bu yaptıklarının yakışmadığı uyarısında bulunmuştu. Bu uyarı nedeniyle bir süre eğlenceye ara vermişse de, sonradan eski hayatına dönmüştür. Elinde birçok imkânı bulunan, lüks içerisinde yaşayan her istediğini yapabilme potansiyeli olan bir insanı, bu tür eğlencelerden, dini duyarlılık dışında engelleyecek pek fazla etken yok gibiydi. Yezidin dini duyarlılığının ise nispeten zayıf olduğu bilinmektedir. Şöyle ki kendinden önceki halifelerin aksine, halifelerin görevi olarak kabul edilen namazları kıldırmaya, kendisinin gitmeyip kardeşi Mesleme’yi göndermesi, dini duyarlılığına iyi bir örnek oluşturur. Sarayda müzik, şiir ve içki âlemleri tertiplemesi dolayısıyla Yezid'e karşı toplumda hatta bizzat Emevi ailesi içinde (Hişam b. Abdülmelik ve Mesleme b. Abdülmelik) protestolar yükseliyordu. Bu dönemde rakkase ve şarkıcılar sarayda yuvalanmaktaydı. Özellikle Habbabe ve Sallame adlı iki şarkıcı Yezid'i derinden etkilemişti. Hatta devlet kademelerinde bazı tayin ve görevden almaların Habbabe tarafından gerçekleştirildiği de rivayet edilmiştir.
Sonuç olarak hilafetinden önce dini duyarlılığı daha fazla olduğu anlaşılan Yezid’in hilafete geçmesinin ardından, bulunduğu ortamın etkisiyle olsa gerek, dini gerekliliklerini aksattığı anlaşılıyor. Yezid’e yöneltilen eleştirilerden birisi de onun devlet idaresiyle ilgilenmediği, günlerini eğlenceyle geçirdiği iddiasıdır. Eğlenceye düşkünlüğü ve çok zaman ayırması ve düşkünlüğü onun devlet işlerinden tamamen uzak durduğu, idareyi tamamen valilere terk ettiği anlamına gelmemelidir. Nitekim devlet işlerindeki aksamalara rağmen idarede etkinliğini görüyoruz. Sık sık vali veya görevli atama ya da azillerinde bulunması buna bir örnek oluştururken, idareyle ilgilendiğinin en çarpıcı örneğini Hazarlarla savaşa gönderdiği ordunun komutanı Sübeyt’i, yenilgisi nedeniyle azarlaması ve yenilginin nedenini soruşturmasında görmekteyiz.
Halife Seçilmesi
Emevi devletinin 5. devlet başkanı Abdülmelik b. Mervan, kendinden sonra iki oğlu (Velid ve Süleyman)’nu veliahtlık mektubuyla halife bırakmış, onlardan sonra da, hanımı Atike’nin oğullarından hangisi hayatta kalırsa onun veliaht yapılmasını istemişti. Abdülmelik bunu uygulama görevini de ilk iki oğluna vermişti. Ancak Süleyman kendisinden sonra sarayda etkili bir din âlimi olan Reca b. Hayve’nin etkisiyle, Ömer b. Abdülaziz’i veliaht tayin etmişti. Aile içerisinden gelebilecek tepkileri önlemek için de babası Abdülmelik’in tavsiyesine uyarak Ömer’den sonraya Abdülmelik’in Atike’den oğlu, kardeşi Yezid’i halife yapmıştır. Henüz halife olmadan tepki alması, hilafete layık olmadığının dile getirilmesi dikkat çekicidir. Ömer b. Abdülaziz, Yezid’in Halife olacak olmasından rahatsızdı. Ancak ahde vefasından ve devlet içerisinde karışıklık çıkmasından çekindiği için herhangi bir girişiminde bulunmamıştır. Yezid’in halife olmasındaki temel neden, liyakati ya da halifelerde aranan şartları taşımasından dolayı değil, Abdülmelik’in, Atike’den oğlu olmasıdır. Devlette Ümeyyeoğulları ve özellikle Kaysîlerin çıkarlarını koruyacağı beklentileri Yezid’in veliaht tayin edilmesindeki en güçlü ihtimaldir.
B- HALİFELİĞİ DÖNEMİNDEKİ FAALİYETLERİ
İç Politika
Yezid b. Abdülmelik’in bir özelliği de hanımı tarafından Haccac b Yusuf’un akrabası olmasıdır. Bu da bir anlamda Ömer b. Abdülaziz'in ortadan kaldırmaya çalıştığı Kuzeyli-Güneyli veya Mudarî-Yemeni gibi kabile çatışmalarının yeniden ortaya çıkması demekti. Kuzeyli veya Mudarî kabilelerin tesirinde olan devlet idaresi, Süleyman b. Abdülmelik döneminde hâkim unsur olan Güneyli-Yemeni kabileler üzerinde baskı oluşturmaya başladı. Bu kabile mücadelesinin en bariz örneği eski vali ve Yemeni olan Yezid b. Muhelleb isyanıdır.
Yezid, Süleyman b. Abdülmelik’in Irak ve Horasan valisiydi. Maveraünnehir’de yaptığı fetihlerden elde ettiği ganimetlerle ilgili yanlış bilgi vermekten ve hazinenin hakkını ödememekten dolayı Ömer b. Abdülaziz tarafından hapsedilmişti. Ancak Yezid b. Muhelleb, Ömer b. Abdülaziz'in vefat ettiği sırada hapisten kaçarak, kabilesi Ezd’in yaşadığı Basra'ya gitti. Ömer b. Abdülaziz'in Basra valisiAdiy b. Ertat, Yezid'in şehirdeki faaliyetlerine mani olamadığı gibi Yezid'in eline esir düştü.Hasan el-Basri, Yezid'in çağrısının dini olmaktan ziyade dünyevi olduğu söylemesi de yeterli olmadı. Yezid b. Muhelleb İran bölgesinde gün geçtikçe güç kazanmıştı.
Yezid b. Abdülmelik, bu isyan girişimine karşı kardeşi Mesleme b. Abdülmelik'i tayin etti. 102/720 yılında yapılan savaşı Yezid b. Muhelleb kaybetmiş ve tüm ordusu kılıçtan geçirilmiştir. Mühellebîler ailesi gibi şeref ve kahramanlıkları ile bilinen, Emevilere yıllarca sadakatle hizmet etmiş bir ailenin siyasi tarihten silinmesiyle sonuçlanan bu isyandan başka, devletin uğraşmak zorunda kaldığı birkaç Harici isyanı daha çıkmıştı. Ancak Yezid b. Mühelleb isyanı gibi, bu isyanlar da Mesleme b. Abdülmelik sayesinde bastırılmıştır. Yezid b. Abdülmelik dönemi, gerek Abbasî hareketinin ortaya çıkışı ve çalışmalarına başlaması ve gerekse Haricilerin çeşitli isyanlarda boy göstererek devleti zayıf düşürmeleriyle de önemli bir dönemdir. Özellikle, Ömer b. Abdülaziz döneminde halifenin tutumu nedeniyle daha sakin olan Haricilerin sonradan, idaresinden memnun olmadıkları Yezid döneminde birçok isyanla ortaya çıkmaları dikkat çekicidir. Yezid’in şahsi politikaları Haricilerin, Emevi devletini zayıf düşüren isyan ve itaatsizliklerine neden olmuştur. Ayrıca Irak valiliğine getirilen ve Kaysîlere mensup olan Ömer b. Hubeyre de valiliği süresince Irak’taki Yemenilere kötü muamelede bulunmuştur.
Bu dönemde Kuzey Afrika’da Berberiler arasında da, Ömer b. Abdülaziz döneminde Müslüman olan gayr-ı Arap unsurlardan yeniden vergi alınmaya başlanmasıyla huzursuzluklar çıkmıştır. Bölge valisi olan Yezid b. Müslim bu vergileri toplamaya başlayınca öldürülmüş ve halk yerine kendi valilerini tayin ettirmişlerdir.
Dış Politika
Yezid b. Abdülmelik döneminde yapılan seferleri, yeni fetihlerden ziyade ülke içi karışıklıklardan istifade ederek İslam egemenliğine karşı çıkan kesimleri yeniden egemenlik altına alma girişimleri olarak görmek gerekir. Bu seferler Maveraünnehir, Hazar bölgesi, Anadolu ve İspanya’da gerçekleştirilmiştir.
Türkeş Hakanı Sulu, kendi menfaatleri açısından daha uygun bulduğu batıya yönelip Maveraünnehir’de yerel beylerin desteğini alarak 102/721 yılında Semerkand’a Kursul komutasında askeri birlikler göndermiştir. Yezid’in Horasan Valisi, yumuşak huyu ve müsamahakâr tavrıyla eleştirilen Huzeyne (Hanım) lâkaplı Said b. Abdülaziz, Kursul komutasında ki Türklere karşı bazı askeri başarılar kazanmışsa da sonuçta yenilmiştir. Semerkand’da bulunan Arap garnizonu ise, Türkeş Hakanının burayı muhasara edecek kadar güçlü olmaması nedeniyle herhangi bir saldırıya uğramamıştır. Said Huzeyne’den sonra Horasan valisi olan Said b. Amr el-Hareşî Türklere yardım eden Soğdlulara çok şiddetli davranınca, halk oturdukları yerleri terk etmeye mecbur oldu. Said teslim olanları bile kılıçtan geçirmiştir. Valinin 103-104/722 yılında meydana gelen bu olaylardaki sert tavırları, Emevilere karşı kin ve nefretin artmasına neden olmuştur. Horasan Valisi Müslim b. Said el-Kilâbi ise,105/724’de bazı küçük başarılar kazanarak Afşina’ya kadar ilerledi. Ancak esas hedefi olan Fergana’ya ulaşamadı.
Cerrah b. Abdullah’ın ön plana çıktığı Hazar Cephesi Yezid b. Abdülmelik döneminin en çetin mücadelelerinin geçtiği cephedir. Hazarlar 103/722 yılında yağmalama akınında bulunmuşlardı. Yezid b. Abdülmelik bu akına karşılık Sübeyt en-Nehranî komutasında bir orduyu ertesi sene Hazarlar üzerine göndermişti. Kıpçak ve diğer Türk boylarından bazılarının da desteğini alan Hazarlar, Sübeyt’i ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. Bu yenilgi üzerine Yezid, komutan Sübeyt’i azarlayarak, yenilginin sebebini soruşturmuştur. Yezid bu konuya çok önem vermiş ve Sübeyt’in yenilgisinin intikamını almak üzere deneyimli komutan Cerrah b. Abdullah el-Hakemî’yi Ermeniye Valiliğine atayarak Hazarlarla mücadelede bizzat görevlendirmiştir. Cerrah, Hazarları gafil avlayarak yenmeyi başardı ve Derbend’i ele geçirdi. Hazarlar üzerine gitmeye devam eden Cerrah, Husayn kalesinden sonra, Hazarların en önemli şehirlerinden olan Belencer’e kadar birçok kale ve şehri fethetti. Cerrah, 104/722 yılında önemli bir savaş olan Belencer kuşatmasından da her iki tarafın ağır kayıpları olmasına karşın zaferle döndü. Kışın yaklaşması ve Hazarların karşı hücum hazırlıkları üzerine, Cerrah, Belencer’i terk ederek Derbend’e döndü ve Halife Yezid’den destek istedi.
Emevîler döneminde, İslâm’ın değerlerini daha ileriye götürmek ve Bizans’ı doğudan sıkıştırmak amacıyla mevsimlik akınlar şeklinde yapılan fetihler, Toros dağlarından Kapadokya’ya uzanan hat boyunda sınırlı kalmıştı. Bizans’a karşı geniş çaplı askeri harekât yapılmamakla beraber, her yaz yapıla gelen ve Ömer b. Abdülaziz döneminde kesintiye uğrayan Anadolu seferleri, Yezid b. Mühelleb isyanının bastırılmasının ardından yeniden başladı. Ancak bundan sonra yapılan seferler önemli bir sonuç alınamayan, yağma yapılıp terk edilen kale fetihleri olarak göze çarpmaktadır.
102/720-721 yılında Müslümanlar, Kuzey Afrika’dan Sicilya’ya ilk deniz seferlerini düzenlediler. Yezid'in ispanya valisi Semh b. Malik, Kuzey Afrika’dan oluşturduğu ordusuyla Narbon’dan hareket ederek Fransa’nın güneyine girmiş ve önemli şehirlerden Tuluz’u kuşatmıştı. Fakat Fransızlarla yapılan savaşı Müslümanlar kaybetmiş ve Semh’le birlikte pek çok kişi savaşta öldü. Ordunun idaresini eline alan Abdurrahman el-Gafıki, fazla zayiat verdirmemek için orduyu tekrar Narbon’a çekmiştir.