A- KİŞİLİĞİ:
Abdülmelik b. Mervan'ın 86/705 yılında vefatıyla, yerine oğlu Velid b. Abdülmelik geçti. 10 yıl sürecek devlet başkanlığı sırasında 

İslam coğrafyası en büyük sınırlarına ulaşmış ve bu sınırlar içinde refah ortamı oluşturulmuştur. Bu nedenle Velid, Emevi devlet başkanlarının en büyüklerinden sayılmıştır.
Velid tebaasına karşı şefkatle davranmış, ekonomik hayatla ilgili aldığı tedbirler ve toplum adına yapılan imar çalışmaları kendisinin toplum tarafından sevilmesine sebep olmuştur. Fakir ve muhtaçlara aylık bağlaması, hasta kimselere refakatçi göndermesi, dilencilere tahsisat ayırması kendisine olumlu yaklaşılmasının sebepleridir.
Velid toplum içindeki siyasi hiziplere ve kabileciliğe alet olmamıştır. Babasından devraldığı devlet kadrosunu Hıristiyan memurlar hariç muhafaza etmiş, onların siyasi ve askeri tecrübelerinden istifade etmiştir.
Velid döneminde güzel sanatlar teşvik görmüş, Arap edebiyatı ve şiir gelişmiştir. Kendisi Arapçayı düzgün konuşamadığı ve çokça irab hatası yaptığı için hocalar tutarak onlardan nahiv dersleri almış ve gramerini geliştirmiştir. Babası Abdülmelik, oğlu Velid'i çok sevdiğinden onu fasih Arapçayı öğrenmesi için çöle göndermemiş, bunu şöyle dile getirmiştir: “Velid'e olan sevgimiz ona zararlı oldu.” Sonuç olarak Velid, kendi zamanında İslam coğrafyasında babasının daha önce başlatmış olduğu çalışmaların meyvesini toplamıştır.

B- DIŞ POLİTİKA:
Abdülmelik döneminde iç muhalifler bertaraf edildiğinden, Velid isyanlara hedef olmaksızın dış politikayla meşgul olmuştur. Velid'in valileri aracılığıyla düzenlediği dış seferler genel hatlarıyla 3 bölgede gerçekleşmiştir. Asya, Anadolu ve Kuzey Afrika
Asya’da Yapılan Fetihler
Asya’da yapılan fetihler Emevilerin kudretli Irak valisi Haccac b. Yusuf tarafından yönlendirilmekteydi. Haccac, Kuteybe b. Müslim’i kazanarak Asya bölgesindeki fetih hareketlerinde Emeviler adına önemli başarılar sağlamıştır.
Kuteybe b. Müslim; 49/669 yılında Basra'da doğdu. Kays Aylân'a mensup Bâhile kabilesindendir. Babası Müslim b. Amr Araplar arasında küçümsendiği söylenen bu kabilenin lide­riydi ve kahramanlığıyla meşhur olmuş­tu. Şam'a giderek Yezid b. Muaviye'nin nedimleri arasına giren Müslim, Ubeydullah b. Ziyad’ın Irak valiliğine tayin emrini götür­dükten sonra tekrar Basra'ya döndü. An­cak Yezid'den gördüğü yakınlığa rağmen Emevilerle isyan eden Abdullah b. Zübeyr'i destekledi ve onun kardeşi Musab ile birlikte öldürüldü (72/691). Abdullah b. Cârûd 76/695 yılında Bas­ra'da Haccac b. Yusuf es-Sakafi'ye karşı isyan ettiği sırada Kuteybe kendisi gibi Kays kabilesine mensup olan Haccac'a sa­hip çıktı ve kabilesinin başında onun as­kerinin sağ koluna kumanda etti. İsyanı bastıran Haccac'ın güven ve takdirini ka­zandı, onun yakınları arasına girdi. Erte­si yıl Harici lideri Şebîb b. Yezid isyanının bastırılmasında da büyük rol oynadı. Hac­cac, karşılaştığı en büyük tehlike olan İbnü'l-Eş'as isyanında ve bilhassa Deyrü’l-Cemâcim savaşında önemli yardımını gör­düğü Kuteybe'yi 83/702 yılında Rey va­liliğine tayin etti.
86/705 yılında Haccac'a bağlı olarak Horasan valiliğine getirilen Kuteybe vilayet merkezi Merv'e ulaşınca hemen sefer hazırlıklarına baş­ladı. Toharistan'ın merkezi Belh’ten isyan haberi gelince ordusuyla oraya yöneldi. Tâlekân'a vardığında Belh dihkanları is­yandan vazgeçip teslim olduklarını bil­dirdiler. Kuteybe onları da yanına alarak Ceyhun nehrini geçti. Bu sırada Sagâniyân hükümdarı şehrin anahtarlarını ona teslim etti ve bağlılığını bildirdi. Kuteybe daha sonra Toharistan şehirlerinden Aherun ve Şûmân üzerine yürüdü. Bu iki şeh­rin hükümdarının vergi karşılığında barış teklifini kabul eden Kuteybe orduyu kar­deşi Salih'e bırakarak Merv'e döndü. Sa­lih onun ardından 86/705 yılında Kâşân ve Fergana'yı fethetti. Merv'e gelen Kuteybe, Toharistan’ın Türk hükümdarıNizek Tarhan'a elçi göndererek ondan hâkimiyetini tanımasını ve elindeki Müslüman esir­leri serbest bırakmasını istedi. Teklifini kabul edip yanına gelen Nizek ile onun başkenti Bâdegis'e girmemek şartıy­la barış yaptı (87/706). Kuteybe Cey­hun'u geçip önemli bir ticaret merkezi olan Beykent üzerine yürüdü. Ancak Soğd halkından yardım alan şehrin fethinde oldukça zorlanmasına rağmen şehir halkı­nı barış istemeye mecbur etti. Şehri tes­lim aldıktan sonra muhafız kıtaları bıra­karak oradan ayrıldı. Dönüş yolunda Bey­kent halkının anlaşmayı bozup muhafız kıtalarını şehirden çıkardığını ve kumandanıyla birlikte pek çok askerini öldürdü­ğünü haber alınca geri döndü. Bir ay sü­ren kuşatma neticesinde şehir halkının teslim olma tekliflini reddedip savaşçıları öldürttü, diğerlerini esir aldı (87/706). Kış mevsimini Merv'de geçiren Kuteybe ba­harda Buhara seferi için Merv'den ayrıldı. Nûmişkes ve Râmisen şehirlerini barış yoluyla fethetti. Râmisen'den ayrıldığı sıra­da Soğd ve Fergana halkının da katıldığı büyük bir Türk ordusuyla karşılaştı. Şid­detli geçen savaş sonunda onları yenmeyi başardı. Ancak Buhara üzerine gitmek­ten vazgeçerek 88/707 yılında Merv'e döndü. Buhara fethinin gecikmesi üzerine Haccac tarafından uyarılan Kuteybe 89/708 yılında yeni bir sefere çıktı. Cey­hun'u geçtikten sonra karşısına çıkan Soğd, Kiş ve Nesef ordularını yenerek yo­luna devam etti. Ancak Buhara Hüküm­darı Verdân Hudât ile yaptığı çatışmalar­dan bir netice alamayıp tekrar Merv'e döndü. Ertesi yıl yeniden Buhara üzerine yürüdü ve şiddetli bir kuşatmadan sonra kendisine askerî yardım yapmaları, vergi ödemeleri ve kaleye Müslüman muhafız yerleştirilmesi şartlarıyla 90/708-709’da şehri teslim aldı. Buhara'nın zaptı Mâverâünnehir fetihleri için önemli bir dönüm nok­tası oldu. Buhara'dan ayrılan Kuteybe, bir süredir kendisiyle birlikte savaşlara katılan Nizek Tarhan’ın isyanıyla karşılaştı. Başkent Toharistan’a gitmek için izin alan Nizek Belh, Merverrûz, Tâlekân, Firyâb ve Cûzcân hâkimlerine mektup gön­dererek onları da isyana çağırmıştı. Ba­harda harekete geçen Kuteybe onların isyanlarını bastırdı. Bu arada kendisine teslim olan Nizek"i 91/709-10’da Haccac'ın emriyle ortadan kaldırdı. 92/710-11 yılında çıktığı Sicistan seferinden Türk Hükümdarı Rutbil'in barış isteğini kabul edip bölgeyi hâkimiyeti altına ala­rak döndü. Ertesi yıl Harezm melikinin barış yoluyla teslim talebini kabul ederek onun ülkesine gitti. Muhalifleri bertaraf ettikten sonra onu vergiye bağladı. Ar­dından barışı bozan Soğd üzerine yürüdü. Şâş ve Fergana meliklerinin destek birlik­lerinin yolunu kesip Soğd'un merkezi ve Mâverâünnehir'in en müstahkem şehri olan Semerkant'ı kuşattı. Çaresiz kalan Semerkant-Soğd hükümdarı Emevi hâ­kimiyetini tanıdı ve vergi ödemeyi kabul etti. Şehri tahliye sözü verdiği halde bu şartı yerine getirmeyip Soğd melikini şe­hirden çıkardı ve oraya asker yerleştirdi (93/711-12). Kuteybe böylece bir yıl içinde Harezm'in merkezi Fil ve Soğd'un merke­zi Semerkant'ı fethedip Merv'e döndü. Ertesi yıl Ceyhun nehrini tekrar geçerek Şâş ve Fergana fetihlerini gerçekleştirdi. 95/714’te çıktığı seferde Orta Asya'ya doğru fütuhatını devam ettirdiği bir sıra­da Haccac'ın ölüm haberini alınca fetihle­rini durdurdu. Askerinin bir kısmını ter­his edip hilâfet merkezinden gelecek emirleri beklemek üzere Merv'e döndü. Halife Velid gönderdiği mektupta hizmet­lerini övdü ve kendisini Irak valiliğinden müstakil hale getirdiği Horasan valiliğin­de bıraktığını bildirdi, ondan fetihlerine devam etmesini istedi. Bunun üzerine 96/715 yılında son seferine çıkan Kuteybe, Çin sınırlarına en yakın şehir olan Kaşgar üzerine yürüdü. Çin sınırına yaklaştığı sı­rada Çin hükümdarıyla elçi teatisinde bu­lundu. Bu sefer sırasında Halife Velid’in öldüğünü ve yerine kendisine kin besle­yen Süleyman'ın geçtiğini haber aldı.
Emevilerin en önemli kumandanların­dan biri olan Kuteybe, bir türlü kontrol altına alınamayanHorasan ve Mâverâünnehir'de Emevi hâkimiyetini pekiştirmiş, ülkesinin doğu sınırlarını Çin hudutlarına kadar götürmüştür. Cesareti, dehası ve edebî kişiliğiyle meşhur başarılı bir devlet adamıdır. Tarihçiler, onun Irak umumi va­liliğine bağlı Horasan valiliğine getirilme­sini üstün zekâsı, askerî ve idarî kabiliyet­leri yanında Haccac'a sadakatine ve küçük bir kabileden gelmesine bağlamıştır. Ku­teybe önemli görevler için yakınlarını ter­cih etse de devlete bağlılığı esas alıp kabi­leler üstü bir siyaset takip etti. Güçlü ka­bileler arasında bir tercih yapmaktan ka­çınarak aralarında denge kurmaya ve on­ları birbirine yaklaştırmaya çalıştı. Bölge halkı içinde önemli bir unsur olan mevâlîye karşı çok iyi davrandı ve onları Arap­lardan ayırmamaya gayret gösterdi. Fet­hettiği her şehrin halkından belirli mik­tarda asker almayı da prensip edindi. Onun mevâlîye bu yakınlığı Arapların hu­sumetini üzerine çekmesine sebep ol­muştur. Kuteybe ile tarih sahnesine çıkan Bâhile kabilesi, Emeviler ve Abbasiler devrinde önemli idari ve askeri görevler yürüten pek çok eleman yetiştirmiştir. Onun maiyetinde çalışan kardeşleriyle iki oğlu Katan ve Selm, Selm'in iki oğlu ve bir torunu bunların başında gelir.
Henüz genç yaşta Haccac tarafın­dan Fars bölgesinin merkezi Şiraz'daki öncü kuvvetlerinin başına getirilen Mu­hammed b. Kasım, daha sonra Sind'in fethine me­mur edildi. Haccac 91/710 yılında Sind Racası Dâhir'in üzerine, Mekran'daki Müslümanlara ve Müslüman ticaret gemile­rine düşmanca tavır takınması ve Mekrân Valisi Saîd b. Esiem'i öldürenleri koruma­sı sebepleriyle Ubeydullah b. Nebhan ve Büdeyl b. Tahfe el-Becela'yi göndermiş, ancak yapılan savaşlarda her ikisi de şehid düşmüştü. Muhammed'in emrine 60 milyon dirhem ve 6000 kişilik bir ordu ve­ren Haccac, Şiraz'da karargâh kurup di­ğer birliklerin iltihakını beklemesini söy­ledi. Muhammed, ordunun her türlü ih­tiyacını karşıladıktan sonra erzak ve teç­hizatı, mancınıkları ve yeni gelen takviye birliklerini gemilerle Deybül'e gönderip arkasından orduyla Mekran'a doğru yola çıktı. 92/711 yılında Mekran'a varmasının ar­dından Kannezbûr ve Ermâil'i fethetti daha sonra da kendisine katılan müstak­bel Sind valisi Muhammed b. Harun'un ordusuyla birlikte Ermâil'den Deybül'e gidip şehri kuşattı. Aynı günlerde, gemilerle yolladığı mancınık ve askerler de li­mana ulaşarak kuşatmaya katıldılar. Üç ay süren kuşatmanın sonunda Müslümanlar tarafından Hindistan'da ilk defa kullanılan mancınıkla ünlü kulenin yıkıl­masıyla 93/712’de şehir düştü. Muhammed emniyeti sağladıktan sonra Deybül'de bir cami yaptırdı ve merkezden gönderilen 4000 kişiyi burada iskân edip Sind'deki diğer şehirlere yöneldi. Nîrûn, Sivistan ve Bağrûr'u kan dökmeden fet­hetti. Sivistan geri alındıysa da Muhammed'in Dâhir'le yaptığı bir savaşta raca hayatını kaybetti. Bu savaştan sonra Arûr, Brahmanâbâd ve Mültan fethedilerek çok sayıda esir ve bol miktarda ganimetle bir­likte Sind topraklarının tamamı ele geçi­rildi. Böylece 92-96/711-715 yılları ara­sında gerçekleştirilen fetihlerle bugünkü Belûcistan'dan Hindistan'daki Kathiavar'a kadar bütün İndus vadisi İslam hâ­kimiyetine girmiş oldu. Dâhir'in eşlerin­den biriyle evlenen Muhammed bölge hal­kına can ve mallarının emniyet altında ol­duğunu bildirdi; Budist ve Hindulara din hürriyeti tanıdı ve tapınaklarına dokun­madı. Mültan'ın fethinden etkilenen Bailman racası da kendi arzusuyla İslâm hâkimiyetini benimsedi.
Anadolu’ya Yapılan Seferler
Velid zamanında Anadolu’ya yapılan seferlerin başlıca 2 komutanı Mesleme b. Abdülmelik veAbbas b. Velid’dir. Mesleme 63/682 yılında Medine'de doğdu. Emevi Halifesi Abdülmelik b. Mervan’ın oğludur. Annesi bir cariyedir. Dört kardeşi halifelik yapmış olan Mesleme'nin diğer kardeşlerinden daha lâyık olması­na rağmen halifeliğinin söz konusu edil­meyişi bir cariyenin oğlu olmasıyla açık­lanmıştır.
Mesleme daha babasının sağlığında 86/705 yılında Bi­zans cephesine kumandan olarak tayin edildi ve Massîsa bölgesinde bazı merkezleri ele geçirdi. 88-89/707-708 yıllarında yeğeni Abbas b. Velid’le birlikte Pozantı çevresi, Tuvâne (Tyana) ve Ammuriyye ile Amorium-Eskişehir'i fethetti. 91/710’da kardeşi I. Velid tarafından, Bizans seferlerinde kendisi gibi şöhret kazanmış olan amcası Muhammed b. Mervan’ın yerine el-Cezire, İrmîniye ve Azerbaycan valiliğine getiril­di. Aynı yıl Kafkasya cephesinde Türklere karşı düzenlediği seferlerde bazı kaleleri ele geçirdi. 92-93/711-712 yıllarında Anadolu cephesi seferlerine kumanda eden Mesleme Amasya'yı ve bölgedeki bazı merkezleri, 95/714’te Kafkasya cep­hesinde bölgenin en müstahkem şehri Derbend'i ve çevresini fethetti. I. Velid döneminde Ceracime üzerine gönderildi ve Amanos bölgesini kesin olarak ele ge­çirdi.
Abbas b. Velid ise amcasıyla Tyana fethine katıldıktan sonra 95/ 713-14 yılında kardeşiyle birlikte Ereğli, Amasya ve Yalvaç’ın fethini gerçekleştirdi. Böylece Süleyman b. Abdülmelik zamanında İstanbul’a yapılacak fetih teşebbüsünün ön hazırlıkları Velid zamanında yapılmış oldu.
Kuzey Afrika ve Endülüs’teki Fetihler
Velid devlet başkanlığına geçtiğinde Kuzey Afrika valiliğine Mısır valisi Abdülaziz b. Mervan’ın azatlısı Musa b. Nusayr’ı tayin etti. Musa güney Araplarından olan Lahm kabilesine mensup, babası da Muaviye b. Ebi Süfyan'a yakın kimselerdendi. Musa b. Nusayr elindeki birliklerleTanca’ya kadar ulaştı. Berberi kabilelerinin merkezi olan Tanca ele geçirilerek Müslüman olduktan sonra Musa buraya vali olarak Tarık b. Ziyad atadı. Kuzey Afrika sahil şeridinde Müslümanlara direnen merkez olarak sadece Septe şehri kalmıştı ve burası Bizans’a bağlı bir vilayet olarak Julien tarafından yönetiliyordu. Septe valisi Julien’in kızına İspanya kralının tecavüz etmesi, valiyle kralın arasını açtığı gibi İspanya’nın Müslümanlarca fethedilmesine sebep olmuştur. Çünkü vali Julien İspanya kralı Rodrik’ten intikam almak için Musa b. Nusayr’ı İspanya’yı fethetmeye davet etmiştir.
Musa b. Nusayr, Julien’in bu teklifini ihtiyatla karşıladı ve durumu halife Velid'e bildirdi. Velid'in tedbirli olunması gerektiğine dair gelen cevabi mektubu üzerine Musa Tarif b. Malik komutasında 500 kişilik keşif birliğini Julien’in gemileriyle İspanya’ya gönderdi. Tarif b. Malik 90/709 yılında İspanya’nın güney kesimlerinde yaptığı keşiflerde Got’ların savunma imkânlarından yoksun olduklarını tespit etti. Hatta bölgede gerçekleştirdiği küçük çaplı çatışmalardan ganimet bile elde etti. Tarif’in bu başarıları Musa’yı İspanya fethine daha da teşvik etti. Bu amaçla Musa, Tanca valisi Tarık b. Ziyad’ı 92/711 yılında 7.000 kişilik bir orduyla yine Julien’in gemileriyle İspanya’ya gönderdi. Müslümanların İspanya’ya çıkarma yaptıklarını ve kendi topraklarında ilerlediklerini gören kral Rodrik, 70.000 veya 90.000 kişilik ordu hazırlayarak Beke vadisinde onları karşıladı. Tarık bunun üzerine Musa’dan yardım istemiş ve Musa 5.000 kişilik kuvvetle Tarık’ı takviye etmiştir. Hatta Tarık’ın ordusunu motive etmek için kendilerini İspanya’ya taşıyan gemileri yaktığı dahi söylenmektedir. 92/711 yılında gerçekleşen savaşta Tarık b. Ziyad’ın küçük ordusu Rodrik’in ordusunu mağlup etti ve kral bu savaşta öldürüldü.
Musa b. Nusayr, Tarık’a İspanya’nın tamamen fethedilmesi için kendisini beklemesini emretti. Fakat Tarık, dağılan İspanyol ordusunun yeniden toplanmasını engellemek için, onların takibinin daha doğru bir yol olduğunu düşünerek, ordusunu 3 gruba ayırdı ve dağılan İspanyolları takibe koyuldu. Kurtuba’ya kadar olan tüm şehirler Müslümanların eline geçti. Hatta 350 yıldır Got krallığının merkezi olan Tuleytula’ya kadar ulaştı ve şehri muhasara etti.
93/712’de 18.000 kişilik orduyla İspanya’ya geçen Musa b Nusayr, İspanya’nın batı kesimlerini fethe başladı. Sevilla’yı ele geçiren Musa, önemli bir merkez olan ve Got’ların ileri gelenlerinin yaşadığı Merida şehrini kuşattı. Kuşatma uzayınca Musa, Afrika’da yerine bıraktığı oğlu Abdülaziz’den yardım istedi. Beklenen yardım geldikten sonra şehir fethedildi. Musa Tuleytula’ya geldiğinde ise Tarık’a, sözünü dinlemediği için kötü muamelede bulundu. Hatta hapsettiği de rivayet edilmektedir. Bazı rivayetlerde ise Musa’nın, Tarık’ın başarılarını ve şöhret sahibi olmasını kıskandığından böyle davrandığı belirtilir.
Bu tatsız hadise halife Velid'e ulaştığında Velid ikisini de ikaz etmiştir. Bu ikazdan sonra birlikte İspanya’nın kuzeyine doğru yönelmişler, Saragosa şehrini fethetmişlerdir. Burada İslam ordusu iki kola ayrılarak Fransa’nın güneyinde fetihlerde bulundu. Narbonne şehrine ulaştıkları zaman, Velid'in daha fazla gitmeden geri dönün şeklindeki emrini aldılar. Her iki ordu bu emirle Prenelerin güneyine çekildi. Musa b. Nusayr’ın, Velid'in emrini almadan önce Fransa’nın güneyinin fethinden sonra doğuya yönelerek İstanbul’u fethetme niyetinde olduğu belirtilir. Velid Musa’nın bu teşebbüsünden haberdar olduğunda bunun tehlikeli olabileceğini düşünerek, fetihlerin durdurup Tarık’la birlikte Şam’a gelmesini emretti. Musa oğlu Abdülaziz’i Afrika ve İspanya’ya vali olarak tayin edip Şam’a hareket etti. Bu sırada Velid ölmüş (96/715) yerine kardeşi Süleyman b. Abdülmelik geçmişti. Tarık’la İspanya’daki ilişkileri ve kişisel çatışmaları nedeniyle Musa suçlu bulundu. Şam’da karşılaştığı bu muameleden yeterince üzüntü duyan Musa bir müddet sonra öldü.
Velid döneminde gerçekleştirilen bu fetihler, Hz. Ömer devrinden sonra gerçekleştirilen en büyük fetih hareketleri olup, sadece İslam tarihi açısından değil, dünya tarihi bakımından da önemlidir. Zira bu dönemde devlet en geniş sınırlarına ulaşmıştır.