A- HALİFELİK ÖNCESİ HAYATI
Mervan b. el-Hakem’in oğlu Abdülmelik, 26/647 yılında Medine’de doğdu. Çocukluğu ve gençliği Medine'de geçirip dirayetli, akıllı, edip, fasih konuşan, açık sözlü ve kimsenin kınamasından çekinmeyen bir yapıda temayüz etmiştir.  Medine’deki ilim adamlarından tefsir, hadis ve fıkıh okumuştur.

Muaviye b. Ebi Süfyan, hilminden dolayı “Ahkâm” olarak isimlendirilirken Abdülmelik sert tabiatı ve ihtiyatkâr olmasından dolayı “Ahzam” olarak vasıflandırılmıştır. Emevi devletinin 2. kurucusu sayılan Abdülmelik’in iyi bir devlet adamı olmasında, babası Mervan'ın gerek Hz. Osman, gerekse Muaviye döneminde valiliklerde bulunmasının da rolü vardır. Özellikle Hz. Osman döneminde onların devlet işlerine yakınlığı bir valilikten daha da öte idi. Hz. Osman şehid edildiğinde babasıyla birlikte onun evindeydi. On altı yaşında da halife Muaviye tarafından Medine divanı reisliğine ta­yin edildi ve Medineli birliklerin başında Bizans'a karşı yapılan bir sefere iştirak etti. (42/662-63) Bu tarihten sonra Me­dine'de babasının yanında kaldı ve he­men hiçbir askeri harekâta katılmadı. Ancak Muâviye'nin ölümünden sonraki iktidar mücadelelerine şahit oldu. Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilmesinin ardından Medinelilerin Yezid'i hal etmeleri üzerine, Medine'de bulunan 1000 kadar Ümeyyeli Mervan b. Hakem'in evinde toplanarak müdafaaya çekildiler ve Dımaşk'a haber göndererek yardım istediler. Yezid, Müslim b. Ukbe el-Mürri kumandasında 12.000 kişilik bir or­duyu Medine'ye gönderdi. Ancak bu sı­rada Medine'deki Ümeyyeliler serbest bırakılmışlardı. Abdülmelik'in de için­de bulunduğu bu grup yolda Müslim'e rastladı. Müslim, Medine'nin kuzeydo­ğusunda yer alan Harre'de karargâh kurmuştu. 27 Zilhicce 63 tarihinde yapılan savaşta Medineliler mağlûp oldular. Harre Savaşı'na katılan Abdülmelik, muhtemelen Mek­ke'nin neticesiz kalan muhasarasına da iştirak etmiştir.

B- HALİFELİĞİ VE DÖNEMİNDEKİ İÇ POLİTİKA
Halifeliğe Geçişi ve İç Politik Durum
Mervan b. el- Hakem, Mısır dönüşünde önce kendisine sonra Abdülmelik ve Abdülaziz’e biat almıştı. Mervan’ın 65/685 tarihinde ölümü üzerine Abdülmelik halifeliğe geçti. Ancak halifeliğini yalnız Suriye ve Mısır tanıdı. Abdullah b. Zübeyr; Irak’ın bir kısmı,  Hicaz, Yemen ve Horasan’a; Irak’ta Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi; değişik bölgelerde ise Hariciler hüküm sürmekteydi. Bu nedenle Abdülmelik, devlet başkanlığının ilk yıllarını Emevi devletinin sınırlarını yeniden egemenliği ve kontrolü altına almaya, siyasi hâkimiyetini tesis etmeye harcadı.
Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi ile Mücadelesi
Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin taraftarlığı ve onların adına hareket ettiğini söyleyen bir kimsedir. Fakat Muhtar’ın bu tavrı Hz. Ali evladı ve taraftarları tarafından samimi bulunmamış ve kendisine şüpheyle bakılmıştır. Özellikle Yezîd b. Muaviye döneminden itibaren Muhtar, Emevi karşıtı hareketlerin içinde olmuştur. Mekke kuşatmasında Abdullah b. Zübeyr ile birlikte hareket etmişse de İbn Zübeyr'den umduğu ilgiyi görememiştir. Böylelikle 66/685 yılında ona karşı harekete geçerek valiyi şehirden kovup Kufe'nin yönetimini eline geçirmiştir. Kısa bir süre içinde Basra hariç Azerbaycan, Isfahan, Hemedan ve Musul’a egemen güç olarak valilerini tayin etmiştir. Esasında bu durum Abdülmelik'ten çok İbn Zübeyr'i ilgilendiriyordu. Fakat devletin eski sınırlarını hâkimiyetine almak isteyen Abdülmelik'i de meşgul etmekteydi. Bu nedenle Abdülmelik,  Irak’taki direnişi kırmak için babası Mervan tarafından görevlendirilen Ubeydullah b. Ziyad'dan görevine devam etmesini istedi. Ubeydullah ordusu Hz. Hüseyin taraftarlarından oluşan ve Kerbela’daki tavırlarından dolayı kendilerini suçlu hisseden Süleyman b. Surad liderliğindeki Hz. Hüseyin taraftarlarıyla mücadele etti ve onları kılıçtan geçirdi.
Ubeydullah daha sonra Abdullah b. Zübeyr'i destekleyen Züfer ve Kaysîlerin üzerine yürüdü. Bu sırada Irak’ta hâkimiyeti sağlayan Muhtar, Ubeydullah üzerine Yezid b. Enes komutasında ordu sevk ettiyse de Ubeydullah savaşı kazandı. Bu mağlubiyet üzerine Muhtar, İbrahim b. Malik el-Eşter komutasında ordu sevk etti. 67/ 687 yılında Hazir nehri kenarında meydana gelen savaşı İbrahim kazandı. Başta Ubeydullah olmak üzere Husayn b. Numeyr de bu savaşta öldü.
Muhtar bu galibiyet üzerine Abdullah b. Zübeyr'e müracaat ederek Irak ve doğu vilayetlerinin valiliğini kendisine vermesini istedi. Aslında Muhtar zaten bu bölgenin yegâne hâkimi idi. Fakat İbn Zübeyr bu isteği reddettiği gibi kardeşi Musab b. Zübeyr’i de Basra’ya vali tayin ederek Muhtar’la mücadeleye memur tayin etti. Musab Basra’ya geldiğinde, Muhtar’ın aşırı fikirlerinden ve zulmünden kaçan kimseler tarafından bir kurtarıcı gibi karşılandı.
Musab b. Zübeyr, Basra'da Muhelleb b. Ebi Sufra ve Muhammed b. Eş’as gibi komutanların da bulunduğu ordu hazırlayarak Muhtar’la mücadeleye koyuldu. Muhtar ise komutanı İbrahim b. Malik el-Eşter’in Ubeydullah’la el-Cezire’de mücadelede olması dolayısıyla yalnızdı. Bu nedenle Musab ordusu karşısında tutunamadı ve yaklaşık 4 ay muhasara edildikten sonra 67/ 687’de öldürüldü. Böylece Irak’a hâkim olarak karışıklıklara sebebiyet veren Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi problemi İbn Zübeyr’in komutanları tarafından ortadan kaldırıldı.
Irak Seferi ve Bazı İç Karışıklıklar
Muhtar probleminin ortadan kalkmasıyla Abdülmelik bir muhalifinden kurtulmuş oluyordu. İç istikrara önem veren Abdülmelik bu sırada Bizansla anlaşarak 69/ 689 yılında Irak’a sefer düzenledi. Suriye’den ayrıldıktan sonra, 65/685 yılında Cabiye görüşmelerinde Mervan ve Halid b. Yezid’den sonra veliaht tayin edilen ve Abdülmelik’in halife olmasıyla veliahtlığı iptal edilen Amr b. Said el-Eşdak Şam’da halifeliğini ilan etti. Bu gelişme üzerine hemen Şam’a dönen Abdülmelik Amr’ı muhasara etti. Teslim olması halinde bağışlanacağını söylediyse de sözünde durmayarak bizzat kafasını kesti.
Abdülmelik, Şam’daki ayaklanmayı bastırdıktan sonra yeniden Irak’a yöneldi. Ancak kış şartları nedeniyle o yıl geri dönmek zorunda kaldı. 71/691 yılında ise hazırladığı ordusuyla Irak üzerine yeniden sefer düzenledi ve Bağdat yakınlarında Meskin bölgesinde karargâh kurdu. Abdullah b. Zübeyr'in Irak valisi olan kardeşi Musab b. Zübeyr de ordusunu hazırlayarak Meskin yakınlarında Becumeyra’da karargâhını kurdu. Musab Abdülmelik'in makam ve mevki vaatlerini geri çevirerek savaşa koyuldu. İki ordu arasında meydana gelen savaşta Musab’ın değerli komutanı İbrahim b. Malik el-Eşter’in öldürülmesi ve ordularının dağılmasıyla Musab büyük bir yenilgi aldı ve öldürülmekten kurtulamadı.
Abdülmelik bu başarının ardından Kufe'ye girerek halkın biatini aldı. Basra halkı ve Abdullah b. Ziyad'ın komutanları da Abdülmelik'in halifeliğini tanımasıyla bölgede hâkimiyet kazanan Abdülmelik buralara vali ve yöneticiler tayin ederek Şam'a döndü. Horasan’da ise vali Abdullah b. Hazim, Abdülmelik'e biat etmeyerek isyan etmiş fakat isyan bastırılarak bölge hâkimiyeti sağlanmıştır. Böylece Hicaz hariç Suriye, Mısır, Irak ve bağlı bölgeler Abdülmelik'in halifeliğini tanımış oluyordu.
Haccac b. Yusuf ve Mekke Kuşatması –Abdullah b. Zübeyr'in öldürülmesi-
Haccac 41/661 yılında Sakif kabilesinin yaşadığı Taif şehrinde öğretmen olan Yusuf b. Hakem b. Ebi Akil b. Mesud es-Sakafi ile Fariğa bnt. Hemmam b. Urve b. Mesud es-Sakafi’den dünyaya gelmiştir. Bu dönem Muaviye b. Ebi Süfyan’ın iktidarı ele aldığı dönemdir. Küçük yaşta Kuran’ı ezberlediği hatta çocuklara Kuran öğrettiği de rivayet edilir. Haccac babası ve kardeşi gibi Taif’te öğretmenlik yapmaktaydı. Hicaz valiliği sırasında evlendiği Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’den, halife Abdülmelik’in baskıları sonucu boşanmıştır.
Haccac ve babasının Taif’te öğretmenlik ve Kuran öğretimini bırakıp savaşlara iştirak etmeleri, Muaviye'den sonraki dönemde Şam yönetiminin Hicaz bölgesine uyguladığı baskıyla açıklanabilir. Şöyle ki; Emevi yönetiminden hoşnut olmayan muhalifler (özellikle Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyr) Mekke ve Medine'de yönetim aleyhine faaliyetler girişince dört yıllık Yezid iktidarı döneminde tepkilerinin karşılığını fazlasıyla gördüler. 61/681’de Kerbela’da Hz. Hüseyin’in katledilmesi, 63/683’de yaşanan Harre Vakası ve Medine'nin yağmalanması, bunların ardından Abdullah b. Zübeyr'i hedef alarak Mekke şehrini kuşatması ve Kâbe’nin yakılması, iktidar taraftarı olan Taif’te meskûn Sakif kabilesini endişelendirmekteydi. Kerbela ve Medine katliamından kısa bir süre sonra az sayıdaki Ümeyye ailesi mensuplarının şehri terke mecbur kalmaları, Medine’deki siyasi atmosferin baskısıyladır. Hicaza hâkim durumda olan muhaliflerin şiddetinden çekinen bu kişilerin Şam’a gitmeleri gayet doğaldır.
Yezid'in vefatından sonra halifeliğe geçen Muaviye b. Yezid bu görevden çekilince Ümeyyeoğulları Cabiye’de toplanarak yeni halifeyi ve haleflerini belirlemişlerdir. Bu toplantıda Ümeyyeoğullarının kadim dostları olan Sakifliler, Haccac ve aile de hazır bulunmuştur. Zira Emevilere destek vererek onların bütün ülkeyi yeniden kontrol altına almalarında önemli yardımları olmuştur. Mervan devlet başkanı seçilip Suriye’de kontrolü sağlayınca Mısır’a yönelmiş, Fustat’taki Sakiflilerin desteğini alabilmek için yanında Haccac ve babası Yusuf b. el-Hakem’i de götürmüştür.  
Kaynaklarda Haccac'ın Taif dışındaki ilk faaliyetine 64/683 yılında Emevi ordusuyla Abdullah b. Zübeyr ordusu arasında cereyan eden Rebeze savaşında rastlanmaktadır. Mervan b. el-Hakem Mısır’ı denetim altına aldıktan sonra Hicazdaki Emevi devleti muhaliflerinin kaynağı olan Mekke ve Medine’ye yöneldi. Medine’ye gönderilen ordunun birim komutanlarından biri Yusuf b. el-Hakem’di ve Haccac da babasıyla birlikte bu sefere iştirak etti. Ancak Mervan'ın ordusu Rebeze’de ağır yenilgi aldı. Haccac ve babası ise kaçıp kurtulmayı başarmıştır.
Haccac'ın Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderilmesinden önce almış olduğu küçük çaptaki bir kaç görevleri müstesna Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderilme görevi onun Emevi iktidarında almış olduğu en önemli görevdir. Haccâc'ın bu göreve getirilmesi, onun liyakatiyle ilgilidir. Kaynaklar bu göreve Haccâc'ın bizatihi kendisinin talip olduğunu belirtirler.
72/692 yılında ordusuyla yola çıkan Haccac, Taif’te karargâhını kurdu. Taif Haccac’ın memleketi idi ve hala taraftarı vardı. Taif halkı coğrafi etkenler ve bölge siyaseti gereği zorunlu olarak Abdullah b. Zübeyr'e biat etmişti. Haccac b. Yusuf Taif'ten aldığı destekle hem askeri birlikler göndererek Abdullah b. Zübeyr'i sıkıştırmış, hem de ticaret yollarını kapatarak Mekke'nin gıda ve diğer ihtiyaçlarının karşılamasını engellemek suretiyle ekonomik ambargo kurmuştur.
Haccac kuvvetlerinin Mekke'yi kuşatması hac dönemine rastlamıştı. Haccac Mekke ve Kâbe'nin kutsallığına aldırmadan kurdurduğu mancınıklarla burayı ve hacıları taşa tuttu. Abdullah b. Ömer'in aracılık etmesiyle saldırıları durduran Haccac yeni düşmanlar kazanmıştı. Nitekim haccını bitiren Müslümanlar Abdullah b. Zübeyr'in tarafına geçerek Haccac'a karşı cephe aldılar. Mekke'de uygulanan muhasara ve ekonomik ambargo uzadıkça sosyal hayat durma noktasına gelmiş ve açlık baş göstermeye başlamıştır. Abdullah’ın taraftarları ve hatta çocukları bile mücadeleyi bırakarak şehirden çıkmak zorunda kalmışlardır. Muhasaradan yaklaşık 7 ay sonra yanında az sayıda taraftarıyla kalan Abdullah b. Zübeyr imkânları dâhilinde savaştıysa da 73/692 Ekiminde öldürüldü. Böylece cesur, dindar ama siyasetten yoksun olan Abdullah b. Zübeyr'in Hicaz’da yaklaşık 9 yıl süren halifeliği sona ermiş oldu. Haccac, İbn Zübeyr'i öldürdükten sonra Mekke'ye girdi. Böylece Mekke halkı da Haccac vasıtasıyla Abdülmelik'e biat etti. Haccac ise bu başarılarına binaen Hicaz, Yemen ve Yemame bölgesine vali olarak atandı.
Değişik Bölgelerdeki Ayaklanmalar ve Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş’as İsyanı
Haccac'ın Emevi devleti lehine aldığı bu başarılar bölgede huzur ve sükûnetin sağlandığı anlamına gelmez. Zira ülkenin muhtelif yerlerinde yine iç karışıklıklar zuhur etmiştir. Öyle ki; Abdülmelik'in Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi ve Abdullah b. Zübeyr ile olan mücadelelerini fırsat bilen hariciler güç kazanarak İran’ın güneyini ele geçirmişlerdi.
Abdullah b. Zübeyr'in Irak valisi olan kardeşi Musab b. Zübeyr, haricilerle mücadele işineMuhelleb b. Ebi Sufra’yı tayin etmişti. Muhelleb b. Ebi Sufra 8/629’da yılında doğdu. Çocuklu­ğunu ve ilk gençlik yıllarını babasının Hz. Ömer zamanında yerleştiği Basra'da geçirdi. Daha sonra Muâviye b. Ebu Süfyan’ın hizmetine girdi ve 42/662’de Abdurrahman b. Semüre'nin ordusunda Sicistan seferine katıldı. Yezid b. Muâviye'nin ölümünden sonra Abdullah b. Zübeyr'in saflarına katılan Muhelleb 65/684’te Horasan valiliğine tayin edildi ve o sırada Basra ile Ahvaz arasın­daki bölgeyi ele geçirerek şehri tehdide başlayan Ezrakiler'le (Ezârika) savaşmak üzere görevlendirildi. Ezrakiler'i iyice yıprattıktan sonra Sillabrâ denilen yerde onları ağır bir yenilgi­ye uğrattı ve 66/685-86 yılında Ahvaz'ın dağlık kesimine kadar sürdü. Fars valiliği­ne tayin edilen ve Ezrakiler'den aldığı yer­lerin gelirini ordusunu güçlendirmeye harcayan Muhelleb bir yıl sonra askerlerinin mevcudunu 30.000'e çıkardı. Basra'da Ezraki tehlikesi yaşanırken Kü­fe isyancı lider Muhtar es-Sakafi'nin eline geçmişti. Abdullah b. Zübeyr'in Basra va­liliğine tayin ettiği kardeşi Musab, Muhtar'la savaş için Muhelleb'i yanına çağırdı. Muhelleb önce isteksiz davrandıysa da onun ordusuna katılarak Mezar, Harûrâ ve Kufe'de yapılan ve Muhtar'ın ölümüyle sonuçlanan bir dizi savaşta büyük rol oy­nadı (67/687). Musab'ın Sûlâf'ta Ezrakiler'le yapılan savaşta öldürüldüğünü duyan Muhelleb, Abdullah b. Zübeyr'den ayrıldı ve askerin­den Abdülmelik için biat aldı. Emevi kuv­vetleri Ezrakiler'e karşı başarısız kalınca Abdülmelik Muhelleb’i kumandanlığa ge­tirdi (74/693). Muhelleb, Râmhürmüz'e ka­dar ulaşmakla birlikte yeterli destek ala­madığı için beklenen başarıyı sağlayama­dı. Bu sırada Abdülmelik Haccac'ı Irak valiliğine tayin etti.  Haccac b. Yusuf’un verdiği kuvvetli destek sayesinde Ezrakiler'i Kâzerûn yakınında ağır bir yenilgiye uğrattı ve onları üç yıl daha oğlu Yezid'le beraber Taberistan'a kadar takip ederek tamamen ortadan kaldırdı. Toplam on dokuz yıllık bir mücadele so­nunda Basra, Ahvaz, Fars, Mekrân ve Taberistan bölgelerindeki Harici isyanlarını sona erdiren Muhelleb, bu hizmetinden dolayı aynı zamanda damadı olan Haccâc tarafından 78/697’de Horasan valiliğine tayin edildi.
Abdülmelik, harici probleminin bir ölçüde bertaraf edilmesinden sonra doğu eyaletlerinde siyasi ve ekonomik hâkimiyetin tam sağlanabilmesi ve fetihlerin yeniden başlayabilmesi amacıyla bütün doğu eyaletlerini bir valilikte toplayarak Haccac'a bağladı.
Irak ve doğu eyaletleri genel valisi olan Haccac ilk olarak, iç mücadelelerle sorumluluklarını yerine getirmeyen özellikle de Afganistan’da hüküm süren Türk hükümdarlarla anlaşmaları yenilemeye veya onlarla savaşmaya koyuldu. 79/698 yılında Ubeydullah b. Ebi Bekir komutasında kuvvetli bir orduyu yola çıkardı. Kabil yakınlarına gelen ordunun daha ileriye gitmesi tehlikeli görüldüğü için yıllık beş yüz bin dirhem karşılığında Rutbîl ile anlaşma yapıldı. Ancak Kufelilerin başında bulunan ve Şii olan Şureyh b. Hânî ve arkadaşlarının barışa yanaşmamaları sonucu Ubeydullah da savaşa girmek zorunda kaldı. Fakat yenilerek Rutbil'in ülkesinden çıktı. Haccâc, Ubeydullah'ın ve askerlerinin başına gelenleri öğrendikten sonra durumu Abdülmelik'e bildirdi. Ayrıca ondan Kufeliler ve Basralılardan oluşacak büyük bir ordu hazırlamak hususunda izin aldıktan sonra 80/699-700 yılında orduyu hazırlamaya girişti ve Kufe ile Basralılardan 20.000 asker toplayarak bu işi sıkı tuttu. Askerlerin maaşlarını tamamen ödediği gibi, bunun dışında fazlaca harcamalarda bulunup at ve silah temin etti. Bu 20.000 kişilik ordunun başına da Sicistan valisi olan Kinde kabilesinden Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş'as'ı getirdi. Bu orduya her bakımdan mükemmelliği dolayısıyla "Tâvûslar Ordusu" adı verildi.
Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş'as Kinde krallarının soyundan gelir. Hz. Peygamberin huzurunda Müslüman olan, fakat daha sonra ridde hareketine katı­lan ve Hz. Ebu Bekir tarafından affedilip kız kardeşiyle evlendirildikten sonra fetih­ler sırasında büyük yararlıklar gösteren sahabe Eş'as b. Kays'ın torunu, ileri gelen emirlerden Muhammed b. Eş'as'ın oğlu­dur. Adı ilk defa Kerbela faciasından Ön­ce, Hz. Hüseyin'in Kufe'ye gönderdiği am­cazadesi Müslim b. Akil'in saklandığı yeri Vali Ubeydullah b. Ziyad’a bildirmesiyle duyulmuştur. Bu sebeple dedesini de Hz. Ali'ye ihanet etmekle suçlayan Şiîler ona ve soyundan gelenlere karşı düşmanlık beslerler. İbnü'l-Eş'as, başlangıçta Ubeydullah ta­raftarı olmasına rağmen Müslim b. Akil'in idamından sonra Emevilerle mücadele eden Abdullah b. Zübeyr'in safına geçti ve Muhtar es-Sakafi ile Musab b. Zübeyr arasında cereyan eden Muhtar'ın öldü­rüldüğü savaşta Musab'ın ordusundaki Kufeli askerleri yönetti. Böylece daha ön­ce Muhtar tarafından öldürülen babası­nın da intikamını aldı (67/687). Halife Abdülmelik'e karşı yapılan Deyrü’l- Câselik Savaşı'nda (72/691) yine Musab'ın yanında çarpıştı. Bu savaşta Musab'ın yenilerek öldürülmesi üzerine bütün Irak Emevilerin hâkimiyetine geçti. Uzun süreden beri Haricilerle uğraşan Musab'ın ordu kumandanlarından Muhelleb b. Ebu Sufra, Halife Abdülmelik'e biat edince İbnü'l-Eş'as da ona uydu ve böylece tekrar Emevilere katılmış oldu. Irak'taki bu karışık­lıklar Haricileri kuvvetlendirmiş ve Muhelleb’i onlarla başa çıkamaz duruma ge­tirmişti. Bunun üzerine Küfe Valisi Bişr b. Mervan, İbnü'l-Eş'as'ı 5.000 kişilik bir Ku­fe ordusunun başında Ezraki Haricileri ile mücadele etmesi için Basra Valisi Halid b. Abdullah b. Halid b. Esîd'in emrine verdi. Ahvaz yakınlarına kadar ilerlemiş olan Ha­riciler Basra-Kûfe ordusu karşısında yir­mi gün dayanabildiler. Bu başarıdan son­ra İbnü'l-Eş'as Rey valiliğine tayin edildi (73/692).
80/699 yılında Tavuslar Ordusunun başında hare­ket eden Abdurrahman, önceki kuman­danlardan ayrı bir yol takip ederek bas­kınlar yerine yavaş ve düzenli bir şekil­de ilerlemeyi tercih etti. Rutbil'in haraç vermek şartıyla barış yapılması teklifini kabul etmedi. Zapt edilen şehir ve kale­lere, Irak ile irtibatı sağlamak gayesiyle askerî birlikler ve posta memurları yer­leştirdi. Kışın yaklaşması üzerine hare­kâtı durdurup durumu Haccâc'a bildir­di. Ancak Haccâc hiçbir mazeret kabul etmeyerek Abdurrahman'ın ilerleme­sini, aksi halde kumandayı kardeşi İshak'a bırakmasını emretti. Aslında Haccac Emevilere muhalif olan Irak halkını, devlete muhalefetlerini önlemek amacıyla, Irak’tan uzaklaştırmak, bir nevi onları askeri seferlerle meşgul etmek istiyordu. Ancak bu askeri seferler, pek çok sosyal problemin doğmasına, neticede Emevi idaresiyle Irak halkının ilişkilerini daha da kötüleştirerek kopma noktasına getiriyordu. Abdurrah­man bu emir karşısında kumandanları­nı toplayarak onlarla görüştü. Iraklılar Haccac'dan nefret ediyorlardı. Ayrıca uzak ülkelerde uzun ve zor bir savaş onların işine gelmiyordu. Sonunda Hac­cac'a karşı isyan bayrağının açılmasına karar verildi. Abdurrahman'a halife olarak biat edenler arasında Şiiler, Hariciler ve diğer hoşnut olmayan kitleler bulunmaktaydı.
Haccac, Abdurahman'ın kendisine itaatten vazgeçtiğini öğrenince Basra'ya geldi. Abdülmelik'e haber vererek kendisine acele asker göndermesini istedi. Abdülmelik b. Mervan, Haccac'a kalabalık bir ordu topladı. Haccac, Abdurrahman ile karşılaşmak üzere Basra'dan hareket etti ve Tüster'e kadar geldi. Haccac, Abdurrahman'a karşı öncü birlikler gönderdi. Bu öncü birlikler Düceyl nehri kenarında Abdurrahman'ın atlıları ile karşılaştı. Şiddetli bir çarpışmadan sonra Haccac'ın öncü birlikleri 81/701 yılında bozguna uğradı ve adamlarından pek çoğu öldürüldü. Haccac, bu ilk bozgundan sonra Basra'ya geri döndü. Abdurrahman'ın askerleri de onu takip ettiler. Haccac, Basra'yı Abdurrahman'a bırakarak Zaviye'ye kadar geldi. Bütün Basralılar ve âlimler Haccac ve beraberinde bulunan Şamlılarla savaşmak üzere Abdurrahman'a biat ettiler. Abdurrahman'a biat etmelerinin sebebi, Haccac'ın göndermiş olduğu zekât ve haraç toplama âmillerinin Haccac'a yazdıkları mektubun içeriğiydi. Zekât ve haraç memurları Haccac'a zimmîlerin Müslüman olduklarını, şehirlere yerleştiklerini ve bundan dolayı da gelirlerin düştüğünü yazmışlardı. Haccac da yazdığı mektupta "Herkesin kendi köy ve kasabasına çıkıp gitmesini" belirtiyordu. Haccac bunları köylerine göndermekle tekrar cizyelerini almak istiyordu. Bu hadise onların Haccac'dan nefret etmelerini sağlarken, Abdurrahman'a da biati kolaylaştırıyordu.
Haccac, Abdurrahman ile çarpışmak için Basra'dan ayrılıp Kufe üzerine yürüdü ve "Deyr Kurra" denilen yerde karargâh kurdu. Abdurrahman da "Deyru'l-Cemâcim"de karargâh kurdu (82 veya 83/701-702). Bu durum Şam'da Abdülmelik'i ve Şamlıları tedirgin ve rahatsız ediyordu. Çünkü aralarında seksenden fazla çatışma olmuş ve sonuç alınamamıştı. Abdülmelik, devletin ileri gelenlerini toplayıp istişare yaptı. Sonuçta eğer Irak'lılar razı olurlarsa Haccac'ı valilikten azletmenin, savaşmaktan daha iyi ve daha kolay olacağı görüşüne vardılar. Bu amaçla Abdülmelik oğlu Abdullah ile Musul bölgesinde bulunan kardeşi Muhammed b. Mervan'ı kalabalık bir ordu ile gönderdi. Abdülmelik, oğlu ve kardeşine, Irak'lılara Haccac'ın azledilebileceğini, Şamlılara verilen maaşın aynısının kendilerine de verileceğini, Abdurrahman b. Muhammed b.el-Eş'as'ın Irak'ta istediği yere gidip yerleşebileceğini ve Haccac'ın yerine kendi kardeşi Muhammed b. Mervan'ın vali olarak atanacağını söylemelerini emretti. Aksi halde Haccac'ın savaşı sevk ve idare edeceğini söylemelerini de istedi. Haccac, kendisine bundan daha ağır gelen bir durumla karşılaşmamıştı. Çünkü o, Irak'lıların Abdülmelik'in ileri sürdüğü teklifleri kabul edeceklerinden ve kendisinin de valilikten alınacağından korkuyordu. Ancak, Abdülmelik, Irak halkına Haccac'ın görevden alınması teklifinin yapılmasından başka bir çözümü kabul etmiyordu. Son ana kadar üstünlük Abdurrahman'ın askerlerindeydi, ancak Haccac'ın sağ kanadının komutanı olan Süfyan b. Ebred, Abdurrahman'ın sol kanadında bulunan Temim'li Ebred b. Kurra'nın üzerine hamle yaptı ve bozguna uğrattı. Abdurrahman askerlerini direnmeye davet etti ise de, Şamlılar karşısında fazla dayanamadı. Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş'as'ın Deyru'l-Cemâcim'de yenilmesinden sonra Haccac, Kûfe'ye geri dönerek Abdurrahman'a katılanlardan tekrar biat aldı. Yalnız biat almadan önce insanlara yaptıklarından dolayı küfre girdiklerini ikrar ettiriyor, ondan sonra biatlerini alıyordu. Çok az kişi böyle bir beyandan kaçınma cesaretini gösterebilmiştir. Abdurrahman ise, Kirman üzerinden Sicistan'a geçti. Fakat Büst valisi onu Haccac'a teslim etmek için tutukladı. Bu sırada önceden anlaşma yaptığı Rutbîl onu kurtardı. Ancak Haccac, Rutbîl’i çeşitli vaat ve tehditlerle Abdurrahman'ı kendisine teslime ikna etti. Haccac’ın elinde işkenceyle ölmektense intiharı tercih eden Abdurrahman 84/704 yılında kendisini uçurumdan atarak hayatına son verdi. Abdurrahman'ın ölümü ile uzun zamandır Emevi hanedanını tehdit eden bu doğu eyaletindeki karışıklıklar da tamamen ortadan kalkmış oldu.

C- DIŞ POLİTİKA
Abdülmelik, iktidara geldiği zaman babası Mervan'dan gerek coğrafi gerekse toplumsal açıdan parçalanmış bir toplum devralmıştı. İç karışıklıklar sebebiyle; Kuzey Afrika ve Horasan’da daha önceleri fethedilen yerler merkezle bağlarını kopararak bulundukları yerlerde egemenliklerini ilan ettiler. Öte yandan Bizanslılar da bu karışıklıkları fırsat bilerek halife Abdülmelik'i vergi öder hale getirdiler. Abdülmelik ülkenin her yerinde egemenliğini tesis ettikten sonra, ülkeyi eski sınırlarına yeniden kavuşturmak, anlaşmaları bozan yöre halklarıyla yeniden anlaşma yapmak ve dış tehditler ve tehlikelere karşı mücadele etmeye yöneldi.
Kuzey Afrika Fetihleri
Kuzey Afrika'ya, Ukbe b. Nafi'nin şehid edilmesi (63/682-Yezid dönemi) ve merkezde hilâfet mücadelelerinin başlamasından sonra yeteri kadar önem verilememişti. Bu­nun sonucu olarak bu ülkedeki İslâm hâkimiyeti tehlikeye düşmüş, hatta Müslüman kuvvetleri Mısır'a kadar geri çekilmek mecburiyetinde kalmışlardı. Tunus'un sahil kısımları Bizans'ın kont­rolüne geçmiş, iç kısımlar ise yarı ba­ğımsız olarak Kuseyle adlı Berberi bir kadın reisinin idaresi altına girmişti. Bu arada Müslümanlara karşı Bizans-Berberî itti­fakı kurulmuş, Kayrevan Kuseyle tara­fından zaptedilmişti. Halife Abdülmelik, henüz Abdullah b. Zübeyr tehlikesi ortadan kaldırılmadan Mısır valisi olan kardeşi Abdülaziz’e yardımcı kuvvetler göndererek bu tehlikeli gidişe son ver­mesini istiyordu.Züheyr b. Kays kumandasında merkezden gönderilen or­du, Berka üzerinden Tunus'a doğru iler­lemeye başlayınca Berberiler geri çe­kildiler ve Kayrevan Züheyr tarafından geri alındı. Bunun üzerine Berberiler Kayrevan'ın batısında Züheyr'in karşısı­na çıktılar, Yapılan savaşta Berberiler mağlup oldu ve 69/688-89yılında Kuseyle de öldürüldü. Züheyr b. Kays'ın bu ilerleyişi karşısında Bizans İmparatoru II. Justinianos, Kuzey Afrika'da tekrar duruma hâkim olmak için İstanbul'dan bir do­nanma gönderdi. Sicilya'dan da takviye kuvvetleri alan Bizans donanması Kartaca'ya asker çıkardı. Batıya doğru iler­lemekte olan Züheyr geri dönerek Bi­zans kuvvetleriyle karşılaştı. 76/695-96 yılında meydana gelen bu savaşta Züheyr b. Kays şehid düştü ve Müslümanlar yenildi. Müslümanların bu mağ­lûbiyetinden faydalanmak isteyen Ber­beriler isyan ettiler. Ancak aralarında birlik olmadığı İçin Kayrevan'daki Müslüman kuvvetlerine bir şey yapamadı­lar. Mısır ValisiAbdülaziz b. Mervan, ha­lifeden yeni kuvvetler isteyince Hassan b. Numan el-Gassânîkumandasında kuvvetli bir ordu Kuzey Afrika'ya sevkedildi. Kartaca zaptedildi ve şehir halkının büyük bir kısmı Sicilya'ya kaçtı. Bizans İmparatoru Leontios, yeni bir donanma hazırlayarak 77/697 yılında Kartaca üzeri­ne gönderdi. Bu sırada Hassan, Avrâs bölgesinde Kâhine adlı asi bir kadınla uğraşıyordu. Berberileri etrafında top­layan Kâhine, Hassân'ı mağlup ederek Berka'ya kadar geri çekilmeye mecbur etmişti. Bu sebeple Hassan Bizanslıların Kartaca'ya asker çıkarmalarına engel olamadı. Fakat bir süre sonra takviye kuvvetleri alıp Kartaca'yı ve Bizans'ın eline geçen diğer şehirleri kurtardı. Has­san 702'de Avrâs bölgesinde yapılan savaşta Berberileri yenilgiye uğrattı. Kâhine'nin savaş meydanında öldürül­mesi üzerine dağılan Berberiler Hassân'ın müsamahalı tutumu sayesinde kitleler halinde Müslümanlığı kabul et­meye başladılar. Böylece Kuzey Afrika'­da İslâm hâkimiyeti sağlam bir şekilde kurulmuş oldu.
Anadolu Seferleri ve Bizansla İlişkiler
Abdülmelik 65/685 yılında halife olduğu zaman, iç karışıklıklar sebebiyle Bizans İmpara­torluğu ile barış yapmak mecburiyetinde kalmış, Çukurova bölgesinde Masisa'ya (Misis) kadar ilerlemiş olan Bi­zans'ı, her yıl büyük miktarda vergi ver­mekle durdurabilmişti. Bu ilk anlaşma­dan birkaç yıl sonra Bizans İmparatoru ile Merdeîler yüzünden yeni bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştı (70/689-90). Muâviye zamanında İslâm devleti­nin hâkimiyetini tanımakla beraber eş­kıyalık yapmaktan da geri durmayan Merdeîler, Abdülmelik'in bulunduğu güç durumdan faydalanarak Suriye'ye akın düzenliyorlardı. Bizans ile yapılan ikinci anlaşma bu akınları durdurmak içindi. İçerde sükûnet sağlandıktan sonra Abdülmelik'in kardeşi Muhammed b. Mervan b. el-Hakem kumandasındaki ordu Anadolu'ya karşı yeniden seferlere başladı. 73/692-93 yılında Bizans ordusu Sivas yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratıldı. Aynı zamanda Osman b. Velîd kumandasındaki ikinci bir ordu da Bi­zans kuvvetlerini bulundukları bölge­den çıkartmış ve bu bölge yeniden Müslümanların idaresine geçmişti. Bu sırada Simbat adlı bir gayri müslim reisi İslâm devletine karşı isyan etti. Bi­zans İmparatoru II. Justinianos, daha sonra kendisini tahttan indirecek olan Leontios kumandasında Simbat’a yar­dımcı bir kuvvet gönderdi. Müslüman­lar başlangıçta başarılı olamadılar ve Abdülmelik vergi vermek şartıyla Bi­zans ile yeniden antlaşma imzaladı, fa­kat bu antlaşma da uzun sürmedi. 75/695 yılında Müslümanlar büyük bir zafer kazanarak Maraş bölgesini hâkimiyetleri altına aldılar. Bu tarih­ten itibaren Bizans gazaları başladı. 79/698-99’da Suriye'deki veba salgını­nın verdiği şaşkınlıktan faydalanan Bi­zans ordusu deniz yoluyla Antakya'ya bir akın yaptı. Ertesi yıl Velîd b. Abdül­melik Anadolu'ya başarılı bir sefer düzenledi. 81/700-701 yılında Abdülmelik'in oğlu Abdullah Erzurum'u fethetti. Ertesi yıl ise Bizanslılar, el-Cezire Valisi Muhammed b. Mervan’ın İbnü'l-Eş'as'ın isyanı sebebiyle Irak'ta bulunmasını fır­sat bilerek Samsat'a kadar ilerlediler. İsyanın sona ermesinin ardından Abdullah b. Abdülmelik Darende'yi kuşattı ve uzun bir muhasaradan sonra 83/702 yılında burayı fethetti. Ertesi yıl Masisa Müslümanlar tarafından geri alındı.

D- İÇ ISLAHATLAR
Abdülmelik'in kültür alanında yaptığı en önemli iş, Arapçayı resmî dil olarak kabul etmesidir. Onun zamanına kadar divanlardaki defterler Suriye'de Rumca, İran'da ise Farsça olarak tutuluyordu. Buna bağlı olarak memurların büyük bir kısmı da Rum veya İranlı idi. Arapçanın divanda kullanılması için ilk te­şebbüs Haccac tarafından yapılmıştır.
İslâm devletinin teşkilâtlanması hali­fe Ömer zamanında başlamış, Muâviye günün şartlarına göre bu teşkilâtı daha da geliştirmişti. Fakat devletin siyasî ve iktisadî bünyesi süratle değiştiği için teşkilâtı da buna uydurmak gerekiyor­du. Halife Abdülmelik, gelişen ihtiyaçlar karşısında bu hususa da önem vermiş, ayrıca posta hizmetleri ile istihbarat vazifesini yürüten berîd teşkilâtını yeni­den düzenlemiştir. Oldukça geniş bir sahaya yayılmış olan ülkenin hemen her tarafında çıkan isyanları bu teşkilât sa­yesinde haber alıyor ve derhal müdaha­le edebiliyordu.
Halife Abdülmelik zamanında teşeb­büs edilen ve başarıya ulaştırılan önem­li işlerden biri, ilk İslami sikkenin bastırılmasıdır. O tarihe kadar İslâm ülkele­rinde Bizans ve Sâsânî paraları tedavül­de idi. Ancak bu paraların kullanılması bazı sakıncalar doğuruyordu. Siyasî ve iktisadî sahalarda ortaya çıkan bu sıkıntıları gidermek için Abdülmelik altın dinar ve gümüş dirhem sikkeler bas­tırdı. Böylece İran ve Bizans paralarını tedavülden kaldırmış oldu.
Abdülmelik b. Mervan Emevi halifele­rinin en büyüklerinden biridir. Halife ol­duğu sırada iç mücadeleler sebebiyle İslâm devleti parçalanmış olduğundan, hükmü ancak Suriye ve Mısır'da geçi­yordu. Halifeliği döneminde iç karışık­lıkları ortadan kaldırarak İslâm dünyasında birliği sağlamış, Kuzey Afrika'yı yeniden hâkimiyet altına almış ve Bi­zans'a üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Öldüğü zaman oğlu Velid'e Atlas Okyanusu'ndan Ceyhun nehrine kadar uza­nan siyasî, askerî ve idarî bakımdan sağlam bir devlet bırakmıştı.
Abdülmelik devrinde imar faaliyetle­rine de önem verilmiştir. Artık büyük bir imparatorluk haline gelen İslam devle­tinin her tarafında yollar ve köprüler yapılmış, birçok eser meydana getirilmiştir. Bunların başında İslâm dünya­sındaki ilk büyük camilerden biri olan Kubbetü's- Sahra’nın inşası gelmektedir. Irak'ın üçüncü ordugâh şehri Vâsıt Haccac tarafından onun zamanında ku­rulmuştur. Haccac aynı zamanda valisi bulunduğu bölgelerde ziraata da büyük önem vermiş, sulama kanalları açtırmış ve halkın refah seviyesini yükseltmiştir.
Abdülmelik, seleflerinin bir Arap seyyidi gibi hareket etme alışkanlıklarını terk ederek bir hükümdar gibi davranan ilk Emevi halifesidir. Halifeliğe ve devletin bütünlüğüne yönelik mesele­lerde müsamaha gösterme­miş, güvendiği ida­recileri de sonuna kadar desteklemiştir.