30 Mayıs 2014

EMEVİLER DÖNEMİ 2 Yezid B. Muaviye (60-64/680-684)




Yezid B. Muaviye (60-64/680-684)


A- HALİFELİK ÖNCESİ HAYATI
Doğumu, Eğitimi ve Kişiliği

Babası, Muaviye b. Ebi Süfyan annesi, Meysun bnt. Bahdal el-Kelbi’dir. İsmi muhtemelen babası Muaviye tarafından, Yezid b. Ebi Süfyan'ı yâd etmek için verilmiştir. Künyesi ise Ebu Halid’dir. Yezid; 26/647’de Şam'da babasının Suriye valiliği döneminde dünyaya gelmiştir.
Emevi halifelerinden eğitim için çöle gönderilen ilk kişi Yezid’dir. Az bir süre çöle kalsa da, şahsiyet ve kabiliyetlerinin ortaya çıkmasında, daha sonraki dönemdeki yaşantısında derin etkiler bırakmıştır. Yezid çölün zor yaşam şartlarına alıştırılarak atıcılık, binicilik, dövüşçülük ve yüzücülük öğrenmiştir. Çölün hür ve baskıdan uzak ortamı onun şair ruhlu bir kişilik kazanmasında etkili olmuştur.
Yezid'in çölde Hıristiyan arkadaşlar arasında büyüdüğü ve Hıristiyanlık kültürüyle yetiştiğine dair rivayetler mevcuttur. Fakat Müslüman bir ailenin çocuğu olan ve babası tarafından büyük bir mevkiye getirilmesi düşünülen bir kimsenin Hıristiyan gibi yetiştirilmesine Muaviye'nin göz yumduğu düşünülemez.
Muaviye Yezid'in eğitimini çölle sınırlı tutmayıp, Dugfel b. Hanzale es-Südeysi eş-Şeybani’yi Yezid'i yetiştirmesi için görevlendirdi. Hocası sayesinde Arap belağatı, ilm-i nücumu, ensab ilmini, divanü’l cünd, miras ve feraize dair bilgileri öğrendi.
İslami ilimleri de başta Kuran-ı Kerim olmak üzere sarayda öğrendi. Muaviye, birlikte olduğu anlarda Yezid'e sorular soruyor, cevaplarını izah ediyor veya düzeltiyordu. Böylece Yezid'in eğitiminde tek yetkili kimsenin hocası olmamasını, tüm sorumluluğun ona yüklenmesini engellemiş oluyordu. Yine Muaviye, makamına gelen halkın istek ve şikâyetleriyle ilgili görüşmelerde yanında Yezid'i de bulunduruyordu. Böylece halkın problemlerine, taleplerine ve sorunlarına muttali olmasını ve sorunları çözebilme becerisi kazanmasını temin ediyordu.
İstanbul Fethiyle Görevlendirilmesi
Muaviye, Yezid'i veliaht tayin edebilmek için onu bazı önemli işlerle vazifelendirmiştir. Böylece Yezid'e yöneltilen suçlamaları –ava ve şaraba düşkünlüğü gibi- bertaraf etmek istemiş hem de terbiye sadedinde önemli mevkiye gelmesini sağlamıştır. Sıradan bir gazveye göndermektense önemli bir sefere göndermenin daha tesirli olacağını düşünmüştür.
Muaviye zamanında Bizans’a yapılan Yaz ve Kış seferleri ganimet elde etmekle sonuçlansa da asıl gaye İstanbul’u fethetmekti. Yezid'in iştirak ettiği İstanbul seferinde, Süfyan b. Avf önderliğinde birinci grubun 48/668 yılında yola çıktığı, ikinci grupla yazın buluştuğu 49/669 yılında muhasaranın gerçekleştiği ve 50/670 yılında merkeze dönüldüğü belirtilir. Ayrıca Yezid'in, Süfyan b. Avf komutasındaki orduya yardımcı kuvvet olarak gönderildiği, yolda bir süre Deyr’ü-Mürran’da bir süre oyalandığı da dile getirilmektedir.
Yezid'in muhasara esnasında olumlu ve övgüye değer tavır sergilediği yine kaynaklarda zikredilmektedir. Öyle ki, sahabeden Ebu Eyyub el-Ensari ile aralarında geçen konuşmalar, Ebu Eyyub’un ölüm anı ve cenazenin defni ile ilgili hususlar bunu ortaya koymaktadır. Ebu Eyyub’un vasiyetini ona söylemesi, Yezid'in vasiyeti yerine getirmedeki azmi ve Yezid'in, Bizans melikinin tehdidine kulak asmayıp, ikna edici bir tehditle karşılık vermesi bu bağlamda zikredilebilir. Bu seferle; Bizans başkentini savunmada yetersiz olduğunu anlayarak askeri ve idari çarelere yöneldi ve başkenti savunmak için Anadolu’yu savunma hattı haline getirdiler. Müslümanlarsa Bizans’a hatta başkentlerine bile akınlar düzenleyebilecek seviye ve güçte olduklarını ortaya koydular. Ayrıca Yezid'in şöhret kazanıp idari, askeri ve siyasi tecrübe kazanmasına ve bazı taraflarca övülmesine sebep oldu.
Hac Emirliği
Muaviye Yezid'i veliahtlığa hazırlamak için İstanbul’a gönderdiği gibi hac emirliğiyle de görevlendirmiştir. Muaviye haccı idare etme vazifesini, Müslümanlar üzerine Emevi iktidarının siyasi varlığının bir göstergesi olarak değerlendirip, hac emirlerini kendi ailesinden seçmiştir. Kaynaklar Yezid'in 51/671 yılında bu görevi ifa ettiğini belirtir.
Hac emirliğinde insanların ihtiyaçlarını giderebilmek, problemleri çözebilmek derin kavrayış; fıkhi sorunlar karşısında çözüm üretebilmek de yeterli fıkıh bilgisi gerektirir.
Hac emirliğini ifa ederken Yezid'in içki meclisi kurdurduğu kaynaklarda zikredilmişse de, olayın anlatılışıyla ilgili ve kişilerle ilgili farklılıkların bulunması bu rivayetlere temkinli yaklaşılmasını zorunlu kılmaktadır.

B- VELİAHT TAYİN EDİLMESİ
Veliahtlığının Gündeme Gelmesi
İslam tarihinde şura ve seçime dayalı halifelik sistemini değiştirip yerine oğlunu tayin fikrini (veraset) ilk izhar eden Muaviye’dir.
  • Şia tarafgirlisi İbn A’sem, Hz. Hasan'ın ölümünden sonra Amr b. As'ın Muaviye'nin huzuruna gelip veliaht tayininde bulunması fikrini bildirmesinden bahseder. Fakat Amr'ın Hz. Hasan'dan önce ölmesi bu rivayeti mümkün kılmamaktadır.
  • İbn A’sem dışındaki kaynaklar ise bu fikri ilk ortaya atan kişinin Muaviye'nin Kufe valisi Muğire b. Şube olduğunu söyler. Söz konusu rivayetlerde Muğire b. Şube valilikten azledileceğini öğrenince, Yezid'e, ileri görüşlü, sünnet ve siyaseti iyi bilen bir kişi olduğunu dolayısıyla halifenin kendisine biat almasında hiçbir sakınca olmadığını söylemesinden bahseder. Yezid bu fikri babasıyla paylaşınca, Muaviye Muğire b. Şube’yi yanına çağırıp yardımda bulunup bulunmayacağını sorar. Muğire’den olumlu yanıt alınca valilikten azletmekten vazgeçer ve onu tekrar Kufe'ye vali olarak gönderir.
  • Isfahani ise bu fikrin sahibinin bizzat Yezid olduğunu belirtir.
  • Veliahtlık fikrinin, Muaviye'nin aile fertleri arasında da konuşulduğu görülmektedir. Zira Ebu Süfyan, Hz. Osman halife seçilince devletin ileri gelenlerini Beni Ümeyyeden seçmesi ve iktidarı bir top gibi kendi ailesine yuvarlamasına ait tavsiyeleriyle bu fikrin Ebu Süfyan'dan çıktığı ileri sürülmüştür. (İ. Sarıçam)
  • Son olarak; bu fikrin zaten Muaviye'de var olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Nitekim büyük uğraş ve mücadelelerle ele geçirdiği halifeliğin Ümeyyeoğullarında kalmasını istemesiyle alakalı sözleri, Muaviye'nin bu fikre sahip olduğunu gösterir.
Aslında Muaviye ile Muğire (veya herhangi biri) böyle bir konuyu daha önce görüşmüş olup, azlini önlemek bahanesiyle Muğire yeniden gündeme getirmiş olabilir.
Sonuç olarak; Muğire b. Şube tarafından ortaya atıldığı belirtilen bir teklif ya da Muaviye tarafından üzerinde düşünülen bir konunun Muğire’ce seslendirilmesi, Emevi iktidarının devamı için atılan bir adım olup, devlet geleneğine veliahtlık sisteminin girmesine yol açan bir girişimdir.
Kamuoyunun Hazırlanışı ve İlk Teşebbüsler
Muaviye’yle görüştükten sonra Kufe'ye dönen Muğire 10-40 kişilik bir heyet oluşturdu. Bir kısmı Beni Ümeyyeden bir kısmı Muğire’nin güvendiği kişilerden oluşan heyet Muaviye'nin yanına varınca Yezid'e biat ettiklerini bildirdiler. Hatta tüm Kufe'nin bu görüşte olduğunu dile getirdiler. Ancak Muaviye heyete, bu fikirlerinde acele etmemelerini tavsiye etmiştir.
Kufe'den olumlu yanıt alan Muaviye, Basra'nın nabzını yoklamak için, Ziyad b. Ebihi’ye mektup yazarak fikrini sordu. Hatta Muaviye mektubunda, Muğire ile Ziyad arasında rekabete yol açacak bir üslup kullandı. Aslında Muaviye Ziyad'ın görüşlerini önemsiyordu. Çünkü Ziyad Emevi devletinin yarısına (İran, Irak, Horasan ve Arap yarımadasının doğusu) hükmederek neredeyse taçsız bir kral gibiydi. Ziyad ise; bu hususta acele etmemesi gerektiğini bildiren bir mektup yazdı ve elçi Ubeydullah Yezid’le görüşüp uygunsuz davranışlarında ve hareketlerden kaçınmasını tavsiye etti. Muaviye Ziyad'ın bu fikrini kabul etti. Zira bu fikir 53/672’de Ziyad'ın ölümüne kadar askıya alındı.
Veliahtlık İçin Açıktan Davetin Başlaması ve Tepkiler
Kamuoyuna duyurma ve ilk teşebbüsler 3-4 yıl sürmüştür. Ziyad'ın ölüm haberi Muaviye'ye ulaşınca oğlunun veliahtlığını ilan etti. Bu bağlamda öncelikle sorunsuz olan Şam'ın biatini aldı. Daha sonra Medine valisi Mervan b. Hakem’e mektup yazarak Medinelilerin, valileri aracılığıyla da Emsardaki halkın biatlerini almak istedi.
Muaviye kendisiyle veliahtlık konusunda görüşecek kimselerin problem çıkarmayacak ve söylediklerini onaylayacak şahıslar olmasını valilerinden istedi ve gerekli direktifleri önceden verdi (Dahhak b. Kays gibi). Buna rağmen katılımcılar farklı tavırlar sergilemişlerdir. Bazıları hararetle bunu isterken, bazıları ise çekimser davranmıştır (Ahnef b. Kays gibi). Esasında yapılan bu biatler iktidarın gölgesi altında, sessizlik içerisinde alınmış biatlerdir. Dolayısıyla tüm halkın biati olarak kabul edilemez.
Hicaz bölgesi ise veliahtlık fikrine sıcak bakmadığı gibi bu konuda muhalefetin liderliğini yapmıştır. Muaviye açısından Hicazın biatini alabilmek işleri daha kolaylatacaktır. Çünkü Medine İslamın ilk başkenti ve Müslümanların ileri gelenlerinin bulunduğu yerdi. Önceki halifelerin belirlenmesinde buranın büyük ağırlığı olmuştu. Muaviye Medine valisi Mervan b. Hakem’e mektup/lar yazarak biati almasını istemiş ancak özellikle Abdurrahman b. Ebi Bekr, Hz. Hüseyin, İbn Ömer, İbn Zübeyr ve İbn Abbas başta olmak üzere Yezid'e biate yanaşmamışlardır. Mervan bu durumu Muaviye'ye bildirdiyse de azline engel olamadı. Yerine tayin edilen Said b. el-As’tan söz konusu kişiler dışındaki insanlardan biat almasını istedi. Fakat ne bu kişiler ne de Medineli diğer insanlar biat etmediler.
Muaviye bu girişimlerden bir sonuç alamayınca bu işi bizzat gerçekleştirmek için hac mevsiminde yanında Şamlılardan oluşan 1000 kişilik heyetle Medine'ye gitti. Medine'de yaptığı görüşmelerde özellikle Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyr'in sert muhalefetiyle karşılaştı. Bu beş kişiyi beraberinde getirdiği Şamlıların yanına götürerek onların da biat ettiğini söyledi. Bu kişiler ölüm korkusuyla bir şey diyemediler. Ardından Mekke'ye geçen Muaviye haccı ifa ettikten sonra Şam'a döndü. Ancak zorla da olsa alınan bu biatin onlar için bağlayıcı olmadığını Muaviye de çok iyi bilmekteydi. Zira Yezid'e yaptığı vasiyeti, bu endişesini açıkça ortaya koyar.
Sonuçta Hicazlılar zorla biat etseler de kolaylıkla bunu kabul etmediler. Ancak gerçek şu ki; 5 kişinin muhalefeti olsa da Muaviye oğlu Yezid'e Hicazlıların biatini almayı başarmıştır. Halifeliğinin ilk yıllarında bu bölgeden Yezid'e isyan çıkmaması da, bölge halkının genelinin biatlerine sadık kaldığını gösterir.
Muaviye’nin, Müslümanların birliğini korumak amacıyla gerçekleştirdiği söylenen veliahtlık meselesi, Müslümanların ikiye bölünmesine yol açtı. Suriyeliler bu fikre taraftar oldukları halde Kureyşliler, Ensar, Iraktaki Şia ve Hariciler bu fikre taraftar olmayanlardır. Ayrıca Ümeyye ailesi içinde de bu fikre karşı çıkanlar vardı.
Şüphesiz bu muhaliflerin ilki Hz. Hüseyin’dir. Hz. Hüseyin kendisini hilafete daha layık görüyordu. Eğer hilafet verasetle ise babasından dolayı daha layıktır. Eğer liyakatse, Yezid’den daha layık pek çok kimse vardı. Fakat Hz. Hüseyin, Muaviye'nin vefatına kadar muhalefetini isyana çevirmemiştir.
Diğer bir muhalif Abdullah b. Ömer’dir. O, yumuşak bir muhalefet sergilemiş, fitneye sebep olma korkusuyla kerhen de olsa Yezid'e biat etmiştir. Hatta hilafete geçtikten sonra Yezid'e yaptığı biate sadık kalmıştır.
Abdullah b. Abbas da tıpkı İbn Ömer gibi yaptığı biate sadık kalmıştır.
Dördüncü muhalif Abdurrahman b. Ebi Bekr’dir. Abdurrahman bu şekilde bir uygulamanın ne Peygamberden ne de Raşid Halifelerden sadır olduğunu belirterek muhalefetini dile getirmiştir. Abdurrahman’ın bu tavrında etkili olan bir diğer husus (cesaretinin yanında) kız kardeşi Hz. Aişe’nin manevi desteğine güvenmesidir. Fakat Abdurrahman diğer muhaliflere nazaran erken dönemde 53/672’de ölmüştür.
Etkili son muhalif ise Abdullah b. Zübeyr’dir. Muaviye'nin Hicaz seferinde 5 kişilik muhalefetin temsilcisi olan İbn Zübeyr sert konuşmalarda bulunmuştur. Esasında İbn Zübeyr'in muhalefeti daha çok, hilafete kendisini hak sahibi görmesinden kaynaklanmaktadır. Zira İbn Zübeyr, 49-50/669-670’deki İstanbul seferine Yezid'in kumandası altında katılmakta bir beis görmemiştir.
Sonuç olarak; Abdurrahman b. Ebi Bekr’in erken dönemde ölmesi, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer’in daha önce biatlerini bildirmeleri ve biatlerinde sadık kalmalarıyla muhalifler ikiye düşmüştür. Abdullah b. Zübeyr ve Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib.
Yezid'in veliahtlığına Emevi iktidarına muhalif olanların yanı sıra bizzat bu iktidar taraftarı bazı kişilerin de tepkisine neden oldu. Nitekim Ziyad b. Ebihi tavrını ortaya koyarak muhalefetini dile getirmiş, Muaviye de bu fikrini onun ölümüne kadar tehir etmiştir. Mervan b. Hakem ise; Muaviye'den sonra iktidara göz dikmiş olabilir. Çünkü Mervan Yezid'e nazaran daha tecrübeli ve daha yaşlı idi. Ancak Mervan bu fikre karşı çıkmakla beraber herhangi bir muhalefet grubunda yer almamıştır. Said b. Osman da bu muhalifler grubunda adı zikredilenlerdendir. Ancak Said, Horasan valiliği veya Horasan harp işlerinin kendisine verilmesiyle muhalefetinden vazgeçmiştir. Bunların dışında Arap kabile geleneğinden kaynaklanan yaşlı, tecrübeli ve nüfuzlu kişilerin bu göreve gelmesini düşünen Ümeyyeoğulları da mevcuttur.
Muaviye'nin veliaht tayin etmesine karşı çıkanların temel argümanı şüphesiz hilafetin saltanata dönüşme endişesiydi. İslam anlayışına göre şura kararı belirleyicidir. Fakat veliahtlık bu içtihadı ortadan kaldırmaktadır. Zira Muaviye iktidara geçmeden önce halifenin şura tarafından belirlenmesini savunurken, buna ulaştıktan sonra bu düşüncesini terk etmiştir. Esasında Medineliler Muaviye'nin gönderdiği ve Yezid'in ismini zikretmediği mektuba muhalefet etmemişler, bu kişinin Yezid olduğunu öğrenince hilafetin verasete dönüşeceği kanaatine vararak muhalefet etmişler ve bunu dile getirmişlerdir. Ayrıca Yezid'in şahsından kaynaklanan bazı özellikleri de bu muhalefetin sebebi olarak zikredilebilir. Kabile reisinin en şerefli soydan, tecrübeli, yaşlı ve nüfuzlu kimselerden seçilmesine alışkın olan Arap toplumu; henüz 25 yaşında, fısk ve fücur sahibi, içki içip şarkı söyleyen ve namazı terk edip ipekli elbise giyen Yezid'in veliahtlığına sıcak bakmamışlardır.
Buna karşılık olarak Muaviye'nin ileride vukuu bulabilecek fitnelere engel olmak için böyle bir teşebbüste bulunduğunu da söyleyebiliriz. Aslında Muaviye kendisinden veya Beni Ümeyyeden kurtulmak isteyen bazı kimselerin teşebbüse geçmek için kendisinin ölümünü beklediğinin farkındaydı. Devletin birliğini temin etmek için bu yola başvurmak Muaviye için bir zaruret olmuştu. Ayrıca Muaviye'nin Yezid'i veliaht tayin etmesinde, babalık şefkatinin de etkisi olduğu söylenmiştir ki Muaviye'nin de benzer hisleri ifade ettiğini kaynaklar belirtmektedir.
Sonuç olarak; devlet başkanının tespitiyle alakalı Kuran ve Sünnette kesin delillerin olmaması, Müslümanları ilk günden itibaren anlaşmazlığa düşürmüştür. Sahabe nesli şura, ehliyet ve seçim prensiplerini uygulayarak çatışmaya yol açmadan bu problemin üstesinden gelmeyi başarmıştır. Muaviye ise uzun uğraşlar sonucu elde ettiği bu makamı ölmeden önce devretmeyi düşünmüştür. Ortaya çıkan muhalefete aldırış etmeden kendi yöntemleriyle bu işin üstesinden gelmeye yönelmiştir. Aslında Muaviye, kendisi gibi kabiliyetli bir şahsın beceremediği bir işi Yezid gibi tecrübesiz ve güçsüz birine bırakma yanlışlığına düşerek durumu daha da karmaşık hale getirmiştir. Zira biate karşı çıkanların muhalefeti 3-5 kişinin cılız muhalefeti olmaktan çıkmış, İslam tarihinde asırlarca sürecek kanlı iktidar çekişmelerinin doğmasına, siyasi ve dini grupların oluşmasına sebep olmuştur. Ayrıca Yezid'in, kendisine biat etmeyenlere karşı uyguladığı sert ve tavizsiz politika, Muaviye'nin, veliahtlığın fitneye engel olacağı düşüncesinde ne kadar hatalı olduğunu gösterecek niteliktedir.


C- HİLAFETE GEÇİŞİ VE İÇ POLİTİKA
Muaviye 60/679’da ölmeden önce oğlu Yezid'e bir baba şefkatiyle bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Zira o, oğlunun ileride karşılaşabileceğini tahmin ettiği Hz. Hüseyin, İbn Zübeyr ve İbn Ömer gibi Kişler hakkında, bölgeler ve halkları hakkında bilgiler vermekte ve bunlara karşı nasıl davranması gerektiğini hatırlatmaktadır:
  • Hz. Hüseyin; sana baş kaldırırsa ve sen ona galip gelirsen, onu affet. Çünkü o bize akrabadır ve Hz. Peygambere yakınlığı vardır.
  • İbn Ömer; ibadet ehlidir, zararsızdır, üstelik biat etmiştir.
  • İbn Zübeyr; aslan gibi saldırıp, tilki gibi tuzak kuracak kişidir. Onu yakalarsan parçala.
  • Hicazlılar; onlar senin aslındır, onlara ikramda bulun.
  • Iraklılar; her gün vali değiştirmeni isterler öyle yap. Çünkü her gün vali değiştirmek, 200.000 kılıç karşısında olmaktan iyidir.
  • Suriyeliler; onları sırdaş edin, düşmanı yendikten sonra onları memleketlerine gönder yoksa ahlakları değişir.
Yezid döneminde gerçekleşen hadiselere baktığımızda, onun bu tavsiyelere uymadığı görülür.
Muaviye'nin cenaze namazını Dahhak b. Kays kıldırmış, Huvvarin’de olan Yezid ise mezarı başında babasının namazı kılmış ve bir süre sonra mescide giderek halka ilk konuşmasını yapmıştır. Yezid'in konuşmasında öne çıkan hususlar şöyledir:
  • “Bilmediğim şeyden dolayı sizden özür dilemem, bundan sonra bilmediğimi öğrenecek de değilim, bana karşı ölçülü olun.” Bu sözleriyle Yezid, babasından aldığı otoriteyi muhafaza etmeyi hedeflemiştir.
  • Bizans siyasetiyle ilgili yaz ve kış seferlerine son verdiğini açıklamıştır. Bu seferlerin durması Bizans’ı cesaretlendirdiği gibi, önceki seferlerde ele geçirilen topraklardaki Müslümanların emniyeti açısından sıkıntı oluşturacaktır.
  • Maaşların ödenmesi hususunda cömert davranması, ilk zamanda halkın memnuniyetini kazanacak davranıştır.
34 yaşında hilafete geçen Yezid, babasının atadığı valileri değiştirmemiştir:
Medine valisi; Velid b. Utbe b. Ebi Süfyan
Mekke valisi; Amr b. Said b. el-As el-Eşdak
Kufe valisi; Numan b. Beşir
Basra valisi; Ubeydullah b. Ziyad
İktidarın Emevilere geçmesiyle siyasi ağırlık ve iktisadi yoğunluk Hicaz ve Irak’tan Şam'a geçti. Bu da Hicaz ve Irak’ın Emevi iktidarını kabulünü güçleştirdi. Kufeliler Hz. Ali'ye olan yakınlıklarından dolayı Yezid'e biat etmediler. Basra'da ise Hariciler Yezid için tehlike oluşturuyordu. Hicazda ise Yezid'in halifeliğine toptan bir itiraz söz konusu değildi. Biat etmeyenler halkın önde gelenlerinden Hz. Hüseyin ve İbn Zübeyr’dir.
Yezid babasının ölümünü Medine valisi Velid'e bir mektupla bildirmiş ve mühürsüz küçük bir kâğıtla da Hz. Hüseyin, İbn Zübeyr ve İbn Ömer'in biatlerini zorla da olsa almasını bildirmiştir. (Bu hususla ilgili rivayetler farklılık arz eder.) Velid aldığı emir gereği Hz. Hüseyin’le görüştüyse de biatini almayı başaramamış, üstelik bu iki muhalifin Mekke'ye gitmelerine engel de olamamıştır.
Hz. Hüseyin'in İsyan Sürecini Başlatması
Medine'den Mekke'ye ilk giden İbn Zübeyr olmuştur. Ertesi gün Hz. Hüseyin Mekke'ye ailesiyle birlikte gitmiştir. Hz. Hüseyin ailesiyle birlikte biat etmeksizin Medine'de kalamayacağını anlamıştır. Mekke savaşın yasak olduğu bir yer olması, onun burada güven içerisinde hareket etmesine imkân sağlayacaktır. Ayrıca Medine'de Mervan'ın nüfuzu hâkimdi ve davasını Medine'de sürdüremezdi. Hem de Mekke'ye gelecek hacılara davasını anlatabilir ve burada taraftar toplayabilirdi. Bu sebepler halkın Mekke'de etrafına toplanmasını sağlamıştır. İbn Zübeyr ise Hz. Hüseyin'in gelmesinden sonra gördüğü ilgiyi kaybetti. Hz. Hüseyin varken halkın kendisine rağbet etmeyeceğinin farkındaydı. Bu nedenle İbn Zübeyr Hz. Hüseyin'den ayrılmadı. Hz. Hüseyin’le İbn Zübeyr'i birleştiren yegâne gaye, düşmanlarının ortak olmasıdır.
Hz. Hüseyin Mekke'ye geldikten sonra isyan sürecini başlatabilmesi için beklediği desteği Kufe'den gördü. Zira Kufeliler gönderdikleri mektuplarda –binlerce mektuptan bahsedilir- kendisine biat edeceklerini, mevcut valiyi kovacaklarını ve onu Kufe'ye davet ettiklerini bildirmekteydiler. İbrahim Vâsif mektuplar hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Yezid, Hüseyin'in Kufe'ye davet edilmesi için onlara mektuplar yazdırmıştır. Fakat Hz. Hüseyin bu davet karşısında acele etmemiş, samimi olup olmadıklarını öğrenmek için amcasının oğlu Müslim b. Akil’i Kufe'ye göndermiştir.
Bu arada Yezid de boş durmamış, muhaliflerin Mekke'ye kaçmasına engel olamayan Medine valisi Velid b. Utbe’yi görevden alarak bölgeyi Mekke valisi Amr b. Said el-Eşdak’a bağlamıştır. Basra'da ise Numan b. Beşir azledilerek bölge Kufe valisi Ubeydullah b. Ziyad'a bağlanmıştır. Yezid Abdullah b. Zübeyr’le mücadelesini sürdürdüğü için Hz. Hüseyin’le uğraşmaya fazla fırsat bulamamıştır. Hz. Hüseyin de Kufe'nin nabzını öğrenmek için Müslim'i görevlendirdiyse de Basra'daki taraftarlarıyla da temasa geçmiştir.
Hz. Hüseyin'i isyana sevk eden gerekçeler;
  • Yezid'i meşru halife olarak görmemesi. Nitekim Yezid, şura, seçim ve ehliyet prensiplerine riayet edilmeksizin veliaht ilan edilmiştir.
  • Hz. Hüseyin Muaviye'nin ölümüyle birlikte ona yaptığı biatin de son bulduğu görüşündedir. Dolayısıyla meşru olmayan Yezid'e biat etmemiştir.
  • Yezid'in zalim, fasık, cahil ve gasip bir idareci olması ayrıca siyasetten anlamaması ve yaşının küçük olması da (Yezid 34, Hz. Hüseyin 50’nin üzerindedir.) Hz. Hüseyin'in isyan sebepleri arasında zikredilebilir.
  • Hz. Hüseyin dedesi, babası ve kardeşinin ardından kendisini hilafete layık görmesi de bu bağlamda değerlendirilebilir.
  • Kufe halkının davetleri de Hz. Hüseyin'in isyanını teşvik edicidir.
  • Bazı Şia sempatizanları, Emevi iktidarının işlediği haksızlıklar karşısında Hz. Hüseyin'in kendisini feda etmek istediğini bahsetmektedir. Bunu da isyanın gerekçeleri arasında zikretmektedirler.
  • Son olarak Abdullah b. Zübeyr'in de çeşitli sözleriyle onu isyana kışkırttığını söyleyebiliriz. Unutulmamalı ki bu sebeplerin hiç birisi, Hz. Hüseyin'in isyan etmesinde tek başına yeterli birer gerekçe değildir.
Hz. Hüseyin'in talimatıyla Kufe'ye giden Müslim b. Akil, buradaki faaliyetlerine halkın biatlerini alarak başladı. Kufeliler Müslim’e teveccüh gösterdikleri gibi Hz. Hüseyin'in başlarında olmasını arzuladıklarını her fırsatta dile getirdiler. Müslim'in Kufe'deki bu faaliyetlerinden haberdar olan valiNuman b. Beşir halkı fitne ve ayrılıktan uzak durmaları için uyardıysa da etkili olamadı ve bu gelişmeler Numan’ın azline sebep oldu. Basra ve Kufe umum valisi olarak atana Ubeydullahbölgeye intikal ettiğinde halk onu Hz. Hüseyin zannederek büyük bir coşkuyla karşıladı. Fakat Ubeydullah, halkın bu coşkusunun kendisine değil Hz. Hüseyin için olduğu iyi biliyordu. Bu nedenle halkı mescide toplayan Ubeydullah burada meşhur girişsiz hutbesini irad ederek şehirde sert önlemler almaya başladı.
Müslim Ubeydullah'ın şehre gelmesinden önce Kufe'deki olumlu havayı Hz. Hüseyin'e bildirmişti. Fakat Ubeydullah'ın gelişiyle birlikte durumun aleyhe geliştiğini anlayan Müslim evinde gizlendiği Hânî’nin yakalanıp hapsedildiğini öğrenince taraftarlarıyla beraber valilik sarayına yürüdü. Ubeydullah ise yanındaki az sayıda Kufeliyi kendi kabilelerini ikna için görevlendirdi. Ayrıca Şam'dan büyük bir ordunu yola çıktığını belirterek Kufelilerin dağılmasını sağladı. Müslim etrafında kalan az sayıda taraftarıyla yakalandı ve idam edildi. Emevi iktidarı aleyhinde Kufe'de oluşan tehlike, etrafında binlerce insanı topladığı halde bir avuç insanı etkisiz hale getiremeyen Müslim kadar Ubeydullah'ın izlediği zekice siyasetin de payı vardır. Ayrıca Kufelilerin döneklikleri de bu sonuca tesir etmiştir.
Kerbela Vakası
Hz. Hüseyin Mekke'de yeterli taraftar kitlesine sahip değildi. Hac nedeniyle kalabalık olan Mekke'de bir suikasta uğrayabilirdi. Ayrıca gerekli propaganda burada yapılmıştı. Olabilecek bir faciada bu kutsal belde zarar görebilirdi. Hac mevsiminin bitmesiyle Mekke'de kendisine iktidarın baskısı artabilirdi. Bunun yanında kendisini coşkuyla bekleyen Kufe halkının varlığı da (son gelişmelerden haberdar değildir) onun Kufe'ye yola çıkmasına sebep olmuştur. Esasında Mekke'de Abdullah b. Ömer ve Cabir b. Abdullah gibi kişiler Hz. Hüseyin'e; “çıkışın fitneye sebebiyet verir” diyerek engel olmak istemiştir. Bunun yanında bağlayıcı olmayıp tavsiye niteliğinde ileri sürülen bir takım siyasi sebeplerle de bu çıkışa karşı çıkanlar vardı. Abdullah b. Zübeyr ise muhtemelen Mekke’deki kendi geleceği açısından Hz. Hüseyin'in hurucunu desteklemektedir. Fakat buradan onun, Hz. Hüseyin'in ölümünü istemesi sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü bu çıkışın felaketle sonuçlanacağı ne Hz. Hüseyin ne de İbn Zübeyr tarafından biliniyordu.
Hz. Hüseyin Kufe'deki olumlu havanın bozulduğunu Sa’lebiyye veya Şeraf denilen mevkide öğrendi. Müslim'in öldürüldüğünü öğrenen Hz. Hüseyin geri dönmek istediyse de; Müslim'in akrabalarının ısrar etmeleri, Kufelilerin desteğinin olacağının ve iktidarın onları öldürmeye cesaret edemeyeceğini tahmin etmeleri gibi nedenlerle yollarına devam ettiler.
Bu sırada Ubeydullah, Husayn b. Numeyr komutasında 4000 kişilik orduyu bölgeye sevk etti. Ayrıca Hurr b. Yezid komutasında 1000 kişilik birliği de Hz. Hüseyin'i takiple görevlendirdi. Böylece Hz. Hüseyin Kerbela’da konakladı (2 Muharrem 61). Kufe'yi iyi tanıyan Ubeydullah, Hz. Hüseyin'e destek olmamaları için tüm halkı Kufe dışında topladı. Savaş başlamadan önce Hurr b. Yezid ve bazı adamlarının Hz. Hüseyin tarafına geçtiği bildirilmektedir. 10 Muharrem 61/ 10 Ekim 680’de Ömer b. Sad’ın attığı ilk okla savaş başladı. Sinan b. Enes veya Havli b. Yezidtarafından Hz. Hüseyin'in katledilip başının kesilmesiyle savaş sona erdi. Hatta rivayetlerde Hz. Hüseyin'in cansız bedeninin atlarla ezildiği ve çeşitli hakaretlere maruz kaldığı rivayet edilir. Yapılan bu savaşta Hz. Hüseyin’le birlikte 72 kişi katledilmiş, Ömer b. Sad'ın ordusundan da 88 kişi ölmüştür.
Bir grup rivayette hunharca katledilen Hz. Hüseyin'in ve taraftarlarının başlarının mızraklara takılıp Ubeydullah'a getirildiği ve Ubeydullah'ın kesik başa hakarete varan muamelelerde bulunduktan sonra isyana sebebiyet vermemesi için derhal Şam'a Yezid'e gönderdiği bildirilir. Yezid'in kesik başa muamelesi hakkında da farklı rivayetler mevcuttur. Öyle ki; bu hakaretleri Yezid'in yaptığı bildirildiği gibi, Yezid'in tüm bu olanlardan üzülüp, Ubeydullah'ı kınamasından da bahsedilir. Ayrıca rivayetlerde, esir olarak Şam'a getirilen Hz. Hüseyin'in akrabalarının Yezid’den iyi muamele gördüğü ve emniyetli bir şekilde Medine'ye ulaşmalarının sağlandığı da belirtilmektedir. Medine'ye getirilen Hz. Hüseyin'in kesik başı, vali Amr b. Said tarafından kefenlenip annesi Fatıma bnt. Muhammed’in Baki mezarlığındaki kabrinin yanına defnolundu.
Bu elim hadisede kimin hangi yönde sorumlu olduğunu tespit etmek elbette zordur. Fakat müellifler bu hususta bazı fikirler ileri sürmüşlerdir. Yusuf Işş; “Hz. Hüseyin sahip olduğu ihtiraslar sebebiyle sorumludur” der. İkazlara rağmen Kufe'ye gitmesi bu faciaya sebep olmuştur. Gerekli askeri hazırlıkları yapmaması, yapılan ikazları dinlememsi, Kufelilerin zayıf karakterli olduklarını bildiği halde yoluna devam etmesi ve tüm aile bireylerini beraberinde götürmesi nedenleriyle Hz. Hüseyin bu hadisede eleştirilmiştir. Fakat belirtmekte fayda var ki; Hz. Hüseyin Kerbela olayında isyana kalkışmakla değil, takip ettiği metod bakımından eleştirilmiş ve sorumlu tutulmuştur.
Olayda birinci derecede amil olan Ubeydullah ise kraldan fazla kralcı davranarak, Yezid'e danışmadan, onun emrini alma ihtiyacı hissetmeden harekete geçmiştir. Yıllardır babasının ve kendisinin Basra ve Kufe'de uyguladıkları en etkili yöntemi yargısız infaz, idam ve işkenceye tereddütsüz başvurmuştur.
Hz. Hüseyin'i isyana teşvik eden ve onu memleketlerine davet eden Kufeliler, Ubeydullah'ın asılsız tehditlerine inanmakla kalmamışlar, Kerbela’da aktif rol alarak Hz. Hüseyin'in katline bizzat katılmışlardır.
Yezid'in sorumluluğu hakkında ise iki görüş ileri sürülmüştür. Birincisi Yezid'in büyük oranda suçlu olduğudur. Öyle ki, Yezid komutan veya valilerine gönderdiği mektuplarında sert tedbirler almaları gerektiğini onlara bildirmiştir. Verdiği emirlerin nasıllığını ve sonuçlarını takip etmemektedir. İstişare etmeksizin aldığı kararların neticesinde olaya sebep olanları cezalandırmaması da Yezid'i yeterince sorumlu kılmaktadır. İkinci görüş ise Yezid'in asgari seviyede suçlu tutulmasıdır. Çünkü Yezid Hz. Hüseyin'in öldürülmesine üzülmüş ve sebep olanları kınamıştır. Ayrıca Hz. Hüseyin'in Kufe'den hurucuna engel olmak için girişimlerde bulunmuştur.
Aslında Yezid, Hz. Hüseyin'e sevgisini dile getirerek hem Müslümanların kalplerini kazanıyor hem de isyancıların en önemlisinden kurtulmanın rahatlığını yaşıyordu. Sonuçta hem Ubeydullah'ın hem Ömer b. Sad'ın hem de Yezid'in sorumluluğu dile getirilmelidir. Olay yerinde bulunmaması Yezid'i masum kılmaz. Çünkü bir idareci emri altındaki memurlarından ve fiillerinden sorumludur. Belki de istemediği yöntemlerle de olsa, büyük bir muhaliften kurtulmak onu memnun etmiş olmalıdır.
Kerbela Olayının Önemi ve Sonuçları
1- Bu hadise Şia’nın güçlenmesine yol açtı. Öyle ki, Hz. Hüseyin'in şehadeti Şiiliğe hayat veren bir kaynak olarak telakki edildi. Önceleri siyasi bir görüş olan Şiilik, artık bir akide haline dönüştü
2- Abdullah b. Zübeyr halifeliğini ilan etti.
3- Emevilere karşı beslenen kin ve düşmanlık iyice güçlendi. Bu hadise ileride olacak pek çok isyan ve ayaklanmanın hareket noktası oldu. Nitekim bu ayaklanmaların en önemlileri 65/684-685’de Tevvabun ve 67/687’deki Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi hareketleridir.
4- Şianın Emevi iktidarından kurtulmaya çalışması uzun vadede devletin yıkılmasına sebebiyet vermiştir.
5- İslam âleminde zulme karşı baş kaldırmanın ve isyanların prototipi olmuştur.
6- Yezid'in nefretle anılmasına sebep olmuştur.
7- Bu olay sonrasında Haşimoğulları bir süre herhangi bir siyasi faaliyete giremediler.
8- Şia bir süre sonra fırkalara ayrıldı ki bunlar; İmamiyye ve Keysaniyye’dir.
9- İslam dünyasının siyasal ve mezheb açısından bir daha birleşmesine imkân vermeyecek şekilde bölünmesine sebep olmuştur.
Abdullah b. Zübeyr’in İlk İsyanı
Hz. Hüseyin'in vefatından sonra Mekke'de oluşan muhalefetin liderliğini İbn Zübeyr üstlenmiştir. Zaten İbn Zübeyr de Kerbela sonrası oluşan şartlardan fazlasıyla istifade etmiştir. Bu meyanda Mekke'de Yezid'e karşı açıkça muhalefet etmeye başladı ve biat almaya başladı.
Mekke valisi Amr b. Said el-Eşdak ise İbn Zübeyr'i takibe almakla beraber, sert davranmaktan kaçınmıştır. Yezid İbn Zübeyr'in faaliyetlerinden haberdar olunca Medine'den bir ordu göndermeye karar verdi. Vali, İbn Zübeyr'e kini fazla olanları araştırdı. Annelerinin ayrı olması nedeniyle kardeşi Amr b. Zübeyr'in en fazla düşmanlık beslediği haber verilince, vali Amr b. Said, Amr b. Zübeyr komutasında ordu hazırladı. Fakat Amr yapılan savaşta mağlup olarak hapsedildi ve hapiste öldü.
Yezid tarafından gerçekleştirilen bu ilk teşebbüsün başarısızlıkla sonuçlanması Abdullah b. Zübeyr'in Mekke’deki prestijini daha da arttırdı. Yine bu dönemde Mekke'de meydana gelen vali değişiklikleri de İbn Zübeyr'in burada rahat hareket etmesine zemin hazırlamıştır. Öyle ki İbn Zübeyr, Yezid'e yazdığı mektupta Velid b. Utbe’nin valilikten azledilip yerine tecrübesiz ve küçük yaştaki Osman b. Muhammed b. Ebi Süfyan'ın atanmasına sebep olmuştur.
Medinelilerin İsyanı ve Harre Vakası
Bu siyasi ortamda Medinelileri isyana sevk eden bazı sebepler vardır. Bu etkenlerin başındaekonomik sebepler gelmektedir. Emevi hilafetiyle birlikte Muaviye başta olmak üzere aile mensuplarının şehirde sahip oldukları mal miktarı Medinelileri rahatsız edecek kadar çoğaldı. Bu da üretimin azalıp fiyatların artmasına, insanların geçimlerini sağlamada zorlanmasına sebep olmuştu. Çünkü bu arazilerden elde edilen gelirler, görevliler tarafından toplanıp Şam'a götürülüyordu. Hicaz bölgesi zaten iktisadi olarak kendisine yeterli olan bir bölge değildi. Dışa bağımlı olan Medine, fetihlerin de durup ganimetin azalmasıyla bundan da mahrum kalmaktaydı. Böylece Medine arazisinin bir kısmı iktidar ailesinin özel mülkü haline gelmiş, bir kısmı Savafi (sahibi olmayan arazi) ve Hıma (koruluk, Mera) olarak yönetimi devlet başkanına bırakılmıştı. Tüm bunlara buğday fiyatının Şam’daki fiyatın üstüne çıkması eklenince Medinelilerin tepkisi kaçınılmaz oldu ve bu tepki isyana dönüştü.
Medine valisi Osman b. Muhammed'in şehrin ileri gelenlerini Yezid’le görüşmek üzere Şam'a göndermesi ve heyetin Şam'da Yezid hakkında “içki içiyor, köpekler ve maymunlarla oynuyor” şeklindeki değerlendirmeleri de dini sebepler olarak dile getirilmektedir. Fakat bu görüşe katılmayanlar; Yezid'in iktidara geçeli 3 yıl olduğunu ileri sürerek Medinelilerin bu süre zarfında şikâyette bulunmadıklarını ileri sürmüşlerdir. Ayrıca dini sebepler baskın olsaydı isyan Medine’yle sınırlı kalmazdı diyerek görüşlerini dile getirmişlerdir.
Son olarak siyasi sebeplerden bahsedilebilir. Nitekim bu isyanda Abdullah b. Zübeyr'in kendi siyasi emelleri için Medinelileri teşvik etmesinin büyük rolü vardır diyebiliriz. Çünkü İbn Zübeyr, Medinelilerin Şam'a karşı girişecekleri her hareketi destekliyordu. Hicaz bölgesi de hilafet merkezinin Şam'a nakledilmesiyle siyasi otoritesini kaybetmişti. Bu otoriteyi yeniden kazanma çabaları da göz ardı edilmemelidir.
Kerbela sonrası İslam toplumunda Emevi iktidarına karşı oluşan tepkinin mevcut olduğu ve bunun Yezid'e isyanda etkili olduğu da düşünülebilir. Ayrıca İbn Zübeyr, Yezid'in 2. defa kendisi için harekete geçeceğini biliyordu ve bunu engellemek için Medine görevi görecekti.
Medineliler bu sebeplerle isyan ederek başlarına Abdullah b. Hanzala el-Gıfari’yi geçirerek ona biat ettiler. Vali Osman b. Muhammed ve diğer Ümeyyeoğulları fertlerini Mervan b. el-Hakem’in evinde muhasara ettiler. Muhasara altındaki Ümeyyeoğulları Mervan’ı kendilerine emir seçtiler. Kuşatmanın zayıflığını fırsat bilen Mervan, Yezid'e mektup yazarak durumdan halifeyi haberdar etti. Bunun üzerine Yezid, Müslim b. Ukbe el-Mürri komutasındaki orduyu, gerçek hedefi İbn Zübeyr olmakla birlikte öncelikle Medine’deki huzursuzluğu önlemek üzere çıkardı. Hazırlanan bu orduya maaş haricinde mâunet adlı para takviyesinde bulunulmuştur. Orduya katılanların çoğu ise Suriyeli Kelb kabilesindendir. Kelbîler, eski inançlarını (Hıristiyanlık) tamamen terk edememişler ve İslami prensiplere tam anlamıyla uyum sağlayamamışlardır. Kelbilerin İslami hassasiyetten uzak bir şekilde, savaş ortamından istifade ederek bir takım aşırılıklara kaçtıkları söylenebilir. Yezid'in, ordu komutanı Müslim'e yaptığı tavsiyeler rivayetlerde farklılık arz etmektedir. Medine'nin yağmalanmasına dair rivayetler kesinlik taşımasa da (Şia tarafgirliliği nedeniyle), Medinelilere karşı bir takım cezalar içeren emirler verdiğini söyleyebiliriz.
Yezid cephesinde bunlar yaşanırken Medineliler de savaş hazırlıklarına başladılar. Bu hazırlıklar;
  • Mervan'ın evinde bulunan Ümeyyeoğullarına karşı tavırları sertleştirdiler. Fakat düşmanları olan Yezid'e yardımda bulunmama sözünü aldıktan sonra Medine'yi terk etmelerine izin verdiler. Bu Medinelilerin içine düştükleri en büyük hatadır. Çünkü Medine'de olup bitenleri anlatmayacaklarına dair aldıkları bu söze safça kanmışlardır.
  • Medineliler vali Osman b. Muhammed'i kovduktan sonra yerine tayin edecekleri kişi hakkında ihtilaf etmişlerdi. Kureyş ve muhacir ayrı ayrı valin ederek birlik sağlayamamışlardır.
  • Medine etrafında surların olmamasıyla halk, Hz. Peygamber döneminden kalan hendekleri bakıma almış, derinleştirmiş ve yeni hendekler kazmışlardır. Ayrıca Medineliler, Medine-Şam yolundaki su kuyularını tamamen kullanılamaz hale getirdilerse de yağan yağmur Müslim'in ordusunun ihtiyacını gidermiştir.
Medine'den kovulan Emeviler ise Vadiü’l-Kura’da Müslim'in ordusuyla birleşmişlerdir. HattaAbdülmelik b. Mervan'ın tavsiyesine uyularak Harretü’l-Vâkım (Medine'nin doğusunda) bölgesinde karargâh kuruldu.
Yezid'in tavsiyesiyle 3 günlük mühlet veren Müslim, Medinelilerin savaşta azimli olduklarını görünce ordusuna savaş düzeni verdi. 27 Zilhicce 63/ 26-27 Ağustos 683’te karşılıklı çatışmalar başladı. Müslim askerleri hendekler nedeniyle şehre girmeye muvaffak olamadılar. Mervan b. Hakem, Hz. Osman'a yakınlığıyla bilinen Beni Hariseoğullarının bulunduğu bölgeye gitmiş ve yolu açmalarını istemiştir. Bu takdirde halifenin kendilerine ihsanda bulunacağı sözünü vererek Suriyeli askerlerin şehre girebilmelerini sağlamıştır. Böylece Medineliler arkadan kuşatılmış oldular. Mevzide bekleyenler ailelerini kurtarmak için yerlerini terk edince şehrin düşmesi kaçınılmaz oldu. Başta Abdullah b. Hanzala ve 8 oğlu öldü. Çoğu Medineli ise hendeklere düşerek öldüler.
Medinelilerin önceden planlanmış stratejilerinin olmaması, valiyi azlettikten sonra yeni vali seçiminde ihtilafa düşmeleri, Mervan ve oğlu Abdülmelik'in Müslim'e yaptıkları telkinler Medinelilerin mağlubiyetine neden olmuştur.
İslam tarihinde Harre Vakası diye geçen bu hadisede Şamlıların Medine'yi yağmalamasından bahsedilir. Hatta rivayetlerde pek çok kişinin öldürüldüğü, genç kızlara tecavüz edildiği ve malların gasp edildiği bildirilmektedir. Ayrıca Müslim'in biat alırken, Medinelilerden Yezid'in kulu kölesi, canları, malları ve ırzları konusunda dilediğini yapabileceğini şart koşması da belirtilmektedir. Olay sonrası Yezid'in tavrıyla ilgili olarak, onu dinden çıkaran bir şiir okuduğu rivayet olunur. Fakat bu şiirin aidiyeti hakkında ihtilaf söz konusudur. Sonuç itibariyle; Medinelileri isyandan vazgeçirmeye çalışan Yezid'in ordu hazırlayıp isyancılara gönderdiği, fakat savaş esnasında gerçekleşen yağmalamadan memnun olmadığı söylenebilir.
Harre vakası sonucunda şunları söyleyebiliriz;
  • Ensarın siyasi kudreti zaafa uğramıştır. Halkın çoğu orduya ilhak edip yeni yurt aramışlardır.
  • Medineliler Yezid'e olan biatlerini yineleyerek tekrar Emevi devletinin tebaası olmuşlardır.
  • Abdullah b. Zübeyr'in Hicazdaki itibarı daha artmıştır. Harre mağdurları İbn Zübeyr'e biat etmişlerdir.
  • Bu olay Peygamber şehrinin hürmetinin ihlaline yol açmış ve bazı kimselerin Yezid’den nefret etmesine sebep olmuştur.
Mekke Muhasarası ve Kâbe'nin Yakılması
Harre’den sonra İbn Zübeyr, Yezid ve Emeviler aleyhindeki faaliyetlerine devam etti ve Hicazlıları devlet aleyhine kışkırttı. Yezid'in valilik teklifine dahi olumlu yanıt vermeyen İbn Zübeyr, muhalefetini daha da sertleştirerek Mekkelilerin biatini sağladı.
Medine'de Harre vakasını gerçekleştiren Müslim b. Ukbe. Medinelilerin isyanını bastırdıktan sonra İbn Zübeyr üzerine Mekke'ye gönderildi. Fakat yolda ölünce yerine Husayn b. Numeyr tayin olundu. Husayn 64/683 Muharremin son günleri Mekke'ye ulaştı. Abdullah b. Zübeyr de Kâbe'ye sığınarak buraya karargâhını kurdu. İbn Zübeyr'e yardım etmek üzere istemeyerek de olsa Hariciler ve 200 kişilik Habeşli asker gelmiştir. Husayn yüz yüze çarpışmakla yetinmeyip Ebu Kubeys dağına kurdurduğu mancınıklarla Kâbe'yi taşlayarak Mekkelileri teslime zorlamıştır. Kâbe'nin yakılmasıyla ilgili farklı görüşler mevcuttur:
  • Muhasara esnasında çıkan yangında yanmıştır
  • Şamlıların attıkları yanıcı maddeler sebebiyle yanmıştır.
  • Tarihçilerin çoğuna göre ise, İbn Zübeyr'in askerleri tarafından yakılmıştır. Mekkeli askerlerin taşıdığı meşalelerden kopan bir kıvılcım, rüzgârın da etkisiyle Kâbe'nin yanmasına sebep olmuştur. 64 gün süren muhasara Yezid'in ölüm haberinin ulaşmasıyla kaldırıldı.
Ebtah mevkiinde Husayn b. Numeyr ve İbn Zübeyr'in görüşme yaptığı, Husayn’ın kendisiyle beraber Şam'a gelmesi halinde İbn Zübeyr'e biat edeceğini bildirdiği fakat İbn Zübeyr'in bunu kabul etmediği bildirilir.
Bu kutsal mekânda gerçekleşen mücadele insanlarda kötü iz bıraktı. Hayvan ve bitkilerin bile yasak olduğu Harem bölgesi, aynı dine mensup insanların birbirlerini öldürmelerine sahne olmuştur. İbn Zübeyr Kâbe'yi kalkan gibi kullanarak Emevi ordusunun verebileceği zararı göz ardı etmiştir. Yezid ordusu da Kâbe'yi hiçe sayarak düşmanla mücadele etmiştir. Yezid ise bu şekilde emri olmasa bile devlet başkanı olması sebebiyle sorumludur.
Ebu Bilal Mirdas b. Udeyye İsyanı
Ebu Bilal’in kardeşi Urve b. Udeyye; 58/678’de Ubeydullah'ın Basra'da mücadele edip öldürdüğü ilk önemli Harici’dir. Bu olaydan sonra Ubeydullah'ın Hariciler üzerine baskısı daha da arttı. Onların çoğunu hapse attırdı. Hapse atılanlardan Ebu Bilal, takva ve ibadette samimi olunca gardiyan onu geceleri salıverdi. Ubeydullah bir güvenlik görevlisinin Haricilerce öldürülmesine istinaden hapisteki tüm Haricileri öldürmeye karar verdi. Fakat gardiyanların ricasıyla Ebu Bilal salıverildi.
Ebu Bilal hapisten çıktıktan hemen sonra isyana girişmemiş, Ubeydullah'ın, kendisiyle evlenmek istemeyen Beka adlı kadını öldürtmesiyle Basra'yı terk etmiştir. Beraberinde 40 arkadaşıyla Âsek’e gitmiştir. Ubeydullah ise 3000 kişilik orduyla Ebu Bilal üzerine yürümüştür. Cuma vaktinin girmesiyle Ebu Bilal’in teklifiyle savaşa ara verilmiştir. Bu sırada namaz kılan Ebu Bilal ve adamları kılıçtan geçirilmiştir.
Farklı zümreler bu olayı kınasa da, Hariciler artık Basra'da hiçbir şey yapamadılar. Bu olay Yezid'in müdahalesi dışında, yerel güçlerce gerçekleştirilmiştir. Bu ortamdaki Hariciler, İbn Zübeyr isyanına destek olarak iktidar baskısından kurtulmayı ummuşlardır.

D- DIŞ POLİTİKA
Muaviye'nin ölümünden sonra Yezid, problemsiz devlet devralmıştı. Onu bekleyen sıkıntı, muhaliflerinin biatini almaktı. Hz. Ali dönemindeki iç savaşlar –Cemel ve Sıffin- nedeniyle ara verilen fetih hareketlerine Muaviye döneminde yeniden başlanmıştı. Yezid döneminde ise fetihlerin durması 2 nedene bağlanabilir:
1- Devletin tabii sınırlarına ulaşması. Yani mevcut yerlerin güvenliğini tesis etmek.
2- isyanlar sebebiyle fetihlere zaman ayrılamamsı.
Bizansla İlişkiler
Muaviye döneminde yaz- kış düzenli olarak yapılan Bizans gazalarını Yezid, hilafete geçtiği ilk günde kaldırmıştı. Bu da Bizansın cesaretlenmesine sebep oldu. Yezid taarruzdan ziyade savunmada kaldı. Kıbrıs ve Rodos’taki Müslüman tebaa da geri çağrıldı.
Horasan’da Gerçekleşen Fetihler
Yezid Selm b. Ziyad'ı 61/680 yılında Horasan’a vali tayin etmiştir. Selm; Horasan ve Sicistan bölgesinde zayıflayan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için gazalarda bulundu. Yaptığı anlaşmalarla da pek çok ganimet elde etti.
Kuzey Afrika’da Gerçekleştirilen Fetihler
Yezid döneminde Kuzey Afrika fetihleri Ukbe b. Nafi tarafından gerçekleştirildi.
22-23/642-643 yıllarında Amr'ın komutanı sıfatıyla bu şehirlerin fethine katılan Ukbe, 63/683’te ölümüne kadar İfrikiyye ile münasebet içindedir.
Muaviye 46/660’da İfrikiyye orduları komutanı Muaviye b. Hudeyc’i azlederek yerine Mesleme b. Muhalled’i tayin etti. Mısır ve Mağrib’i uhdesinde toplayan ilk vali Mesleme’dir. Mesleme Ukbe’yi azlederek Ebu’l Muhacir’i onun yerine tayin etti. Ebu’l Muhacir ise Ukbe’yi hapsetti. Muaviye b. Ebi Süfyan'ın emriyle Ukbe serbest bırakıldı.
Yezid bu olaydan haberdar olduğu için halifeliği döneminde Mesleme’yi İfrikiyye valiliğinden, Ebu’l Muhacir’i de ordu komutanlığından aldı. Yerine Ukbe’yi vali olarak tayin etti. Böylece İfrikiyyehilafet merkezine bağlı valilik haline geldi. Ukbe’nin bu 2. valiliği Mısır’dan ayrı, hilafet merkezine bağlı müstakil bir valilik oldu.
Ukbe bu dönemde Kayrevan’a ulaştı ve büyük bir ordu hazırlayarak Mağrib seferlerine koyuldu. Ebu’l Muhacir ile dostluk kuran Berberi reisi Küseyle’ye ise kötü muamelede bulundu. Afrika’da gittiği her yeri fetheden Ukbe Atlas okyanusuna kadar ulaştı. Ordularını dağıttıktan sonra, az sayıdaki adamıyla Tehula’ya gelen Ukbe, buradaki Rumların, Berberilerin (Küseyle-bir kadındır-) desteğini sağlamasıyla mağlup oldu ve öldü. Bundan sonra 64/683’ten itibaren Kayrevan’a giren Küseyle’nin İfrikiyye’da 5 yıl sürecek hâkimiyeti başladı.
Yezid'in, Medinelilerin ve İbn Zübeyr'in isyanlarıyla meşgul olması, Kuzey Afrika’daki olaylara kayıtsız kalmasına sebep olmuş, ele geçirilen yerler kaybedilmiş, hatta Muaviye döneminde alınan yerler bile muhafaza edilememiştir.

E- İDARİ VE MALİ ALANDAKİ İCRAATLARI
Yezid'in iktidarda kaldığı sürenin az olması ve sürekli isyanlarla uğraşması fetihlerde bulunamamasına yol açtığı gibi idari, mali ve sosyal alanda da reformlar yapmasını engelledi. Bu dönemde daha çok Muaviye'nin ortaya koyduğu sistem muhafaza edilmiştir. Vali görevlendirme usulü; Hicaz’a Ümeyyeoğullarının görevlendirilmesi (Velid b. Utbe, Amr b. Said el-Eşdak, Osman b. Muhammed), Hicaz dışındaki yerlerde ise bölgede etkili olabilecek nüfuzlu kişileri görevlendirmiştir. (Kufe'de Numan b. Beşir; Basra'da Ubeydullah b. Ziyad; Filistin ve Ürdün Hassan b. Malik b. Bahdal el-Kelbi). Vilayetlerden gelen tepkileri de göz önüne alan Yezid vali değişikliğine gitmiştir.
Ayrıca 4 tane olan cünd sayısını 5’e çıkarmıştır. Filistin, Dımaşk, Ürdün ve Hıms cündlerine ilaveten, Bizans’a karşı yetersiz kalan Hıms cündünün kuzeyine Kınnesrin cündünü kurdurmuştur.
Yezid'in idari alandaki bir icraatı da oğlu Muaviye b. Yezid'i veliaht tayin etmesidir.
Diğer sahalarda olduğu gibi mali konularda da Muaviye politikası benimsenmiştir. Fakat bu dönemde Müslümanlara yardım eden ve fakir olan gayr-ı müslimlerden alınmayan cizye, şartların değişmesiyle mezkûr kişilerden de alınmaya başlanmıştır.
Mervliler ise haraçlarını para ile değil, hayvan, zirai mal ve hizmetçi şeklinde ödüyorlardı. Yezid ise bunun mahiyetini değiştirerek para ile tahsil etmeye başladı.
Muaviye döneminde 3 taksitte ödenen atıyyeler- maaş yılda bir defa peşin olarak ödenmeye başlanmıştır.
Şam'da verimli vahaların sulanması için kanallar kazdırılmış, bundan dolayı da Yezid'e “mühendis” lakabı verilmiştir.
Sosyal alanda da Kâbe’ye ipekli örtü örttürülmüştür.


F- ŞAHSİYETİ VE ÖLÜMÜ
Şahsiyeti
Yezid, döneminde meydana gelen olaylar dikkate alınarak şahsiyetiyle ilgili farklı sonuçlara varılan kişidir. Taraftarları onu aşırı yüceltirken muhalifleri aşırı kötülemiştir.
Yezid'in eleştirildiği hususların başında şüphesiz içki içmesi gelir. Hem ilk dönem kaynaklar hem de sonraki araştırmacılar onun içki içtiğini ifade etmişlerdir. Çölde serbesti ortamında yetişmesi ve Hıristiyan arkadaşlar edinmesiyle derecesini bilemediğimiz kadar içki içtiğini söyleyebiliriz.
Bunun yanında Yezid'in; ava, şiire, şarkı ve şarkıcılara düşkün olduğu da dile getirilmekte, hatta bu hasletler ve döneminde cereyan eden hadiselere binaen lanet okunmaktadır. Fakat Yezid'in şahsiyetiyle ilgili bilinmesi gereken şu ki, onun diğer Emevi halifelerinden farkının olmamasıdır. Raşid halifeler seviyesinde bir iman ve yaşantıya sahip olmaması, onun kâfir ilan edilmesine sebep değildir. Yezid icraatlarıyla yerilmeyi hak etmektedir fakat bunu aktaran tarihçiler itidal ölçüsünü kaçırmışlardır. Devlet başkanlığı esnasında işlenen her olayın vebali ona yüklenebilir. Ancak bunlar, bir kişinin kâfir ilan edilmesi için yeterli sebepler değildir.
Ölümü
Yezid 14 Rebiulevvel 64/11 Kasım 683 günü Huvvarin’de ölmüş ve cenazesi Şam'a getirilerek oğlu Muaviye b. Yezid'in kıldırdığı cenaze namazından sonra Babu’s-Sağir’e defnolunmuştur. 38-39 yaşlarında ölen Yezid yaklaşık 3,5 yıl hilafette kalmıştır.
Şii tarafgirli görüşe göre hayırlı bir şekilde ölmeyen Yezid'in, diğer rivayetlerde de eceliyle normal bir şekilde öldüğü rivayet edilmektedir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...