21 Mayıs 2014

Cehennem ateşi nasıl bir ateştir?






Cehennem ateşi nasıl bir ateştir?


Şimdi de bir başka ayet-i kerimeye dikkat kesilelim:
“O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet’in haberi sana geldi mi? Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete bürünmüştür. Çalışmış, yorulmuştur. Kızışmış bir ateşe girer. Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur. O da ne besler, ne de açlığı giderir. (Gaşiye 1-7)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cehennem ateşi hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır.” (Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Tirmizî, Muvatta)
“Cehennem ateşi katran gibi siyah ve gece gibi karanlıktır.” (Beyhakî)
Peygamberimiz (s.a.v.) Cebrail’den Cehennem ateşini kendisine tarif etmesini istemiş, O da onu şöyle tarif etmiştir: “Allah-u Teâlâ’nın emriyle ateş bin sene yakılıp kıpkızıl hâle getirilmiş, sonra bin sene yakılıp sapsarı hâle getirilmiş, sonra bin sene daha yakılıp simsiyah hâle getirilmiştir. Böylece o şimdi ışıksız, karanlık, çok sıcak ve yakıcı bir ateştir. Onun içinde yanan bir insan yerdekilere gösterilseydi, bunların hepsi onun kötü kokusundan ve korkunç manzarasından bayılıp ölürlerdi.” (İhya-yı Ulum’id-Din)
Şimdi, Ebu Derda hazretleri tarafından rivayet edilen uzunca bir hadis-i şerifi nakledeceğiz. Bu hadis-i şerifin yarısı ayet-i kerimelerden oluşmaktadır.
Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen dikenli bir ot verilir. Onlar tekrar yiyecek isterler. Bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecek verilir. Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir. Onlar, dünyada iken bu durumda, bir içecekle, takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek isterler. Kendilerine, demir kancaları bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince içlerini param parça eder… Onlar: “Cehennemin bekçilerini çağıralım, belki azabımızı biraz hafifletirler!” derler. Onları çağırırlar. Melekler onlara: “Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?” derler. Onlar:”Evet getirmişti (ama dinlemedik)” derler. Bunun üzerine Cehennemin bekçileri: “Siz isteyin durun! Ancak kâfirlerin istekleri burada boşadır!” derler… Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: “(Cehennem zebanilerinin başı olan) Malik’i çağıralım!” derler. (Malik gelince): “Ey Malik (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!” derler. Malik de onlara: “Hayır! Siz burada ebedî kalıcılarsınız!” diye cevap verir. Hadisin ravilerinden A’meş rahimehullah der ki: “Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Malik’e yalvarmaları ile Malik’in onlara verdiği cevap arasında bin yıllık zaman geçecektir… Cehennemlikler bu sefer aralarında: “Rabbinize dua edin, sizin için O’ndan daha hayırlı kimse yoktur!” diyecekler ve şöyle yalvaracaklar: “Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz, bizi bundan çıkar. Eğer yine küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz…” Rab Teâlâ onlara şöyle der: “Cehennemin içine yıkılıp gidin! Benimle bir daha konuşmayın!” Resulullah (s.a.v.) devamla dedi ki: “Bu cevap üzerine, cehennem ehli her türlü hayırdan ümitlerini keserler; hıçkırmaya, nedamet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar.” (Tirmizi, Cehennem 4)
İşte ey nefsim, günahkârların gireceği ateşin mahiyetini bir nebze de olsa işittin. Yiyecekleri dikenli otu ve boğazlarında kalan ve bir türlü yutulamayan bitkiyi öğrendin. İçecekleri kaynar sudan haberdar oldun. Cehennemden kurtulmak için Cehennemin meleklerine ve Cenab-ı Hakka nasıl yalvardıklarını duydun. Rabbimizin onlara: “Benimle bir daha konuşmayın” hitabını işittin. Ey nefsim, bütün bunlardan sonra hâlâ günah işlemeye devam mı edeceksin? Hâlâ isyanda ısrar mı edeceksin? İşittiğin azaba dayanabilir misin? Bu azabı işitmeye bile dayanamıyorsun, nerede kaldı azabın kendisine dayanmak!.. Bugün ölüm seni yakalasa pişmanlığını tasavvur edebilir misin? Duyduğun ve işittiğin haberler vallahi haktır ve hakikattir. Allah’ın vaadi haktır! Cehennem haktır! Azap haktır! Ateş haktır!.. Gel, tövbe et, gözyaşı dök, af dile ve bir daha günah işlememeye söz ver. Rabbimiz gafurdur ve kerem sahibidir. Günahımızı affeder ve bizi kendine kul kabul eder…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...