03 Ocak 2014

Evrenin "İlk Sebep"i ve "Tabiat-üstü" Meselesi

 
 
 
 
Evrenin "İlk Sebep"i ve "Tabiat-üstü" Meselesi
Evren, mevcut şeylerin tümüdür. Başka bir deyişle, evren, -sadece dünya, gezegenler, yıldızlar, galaksiler, uzay değil- mevcut olmuş, halen mevcut olan, mevcut olacak herşeydir. Böyle anlaşılan bir evren için bir "sebep" gerekmeyeceği aşikardır. Fakat, aklın büyük filozofu Aristo bile, evrene bir "İlk Sebep" üzerine uzun argümanlar yapar. Eski Yunan Felsefesi'nde bir "İlk Sebep" veya bir "İlk Muharrik" olarak nitelenen ve evrenin başlangıcını açıkladığı farz olunan "tabiat-üstü" bir kuvvet, dini felsefelerin haklılık iddialarının da temelinde yatar.

"Tabiat-üstü" üzerindeki en eski argümanlardan biri, "Ontolojik (Varlıkbilgisel) Argüman" olarak bilinir. ("On": Eski Yunanca Varlık) "Bilincin Önceliği" nosyonunun tipik bir örneği olan bu argüman -mesela, Rene Descartes'ın (1596-1650) felsefesinde- şuna benzer geliştirilir:

1. Bir Mükemmel Varlık düşünüyorum. Bu Mükemmel Varlık; sonsuzdur, herşeyi bilir, herşeye güçlüdür, herşeyin yaratıcısıdır.

2. Bu fikir aklıma nereden geldi? Ben, sonlu, sınırlı bir varlık olarak, böyle sonsuz, sınırsız bir Varlık'ı nasıl düşünebilirim?

3. Bu fikir; benim sonlu, sınırlı deneylerimden gelmiş olamaz. Dolayısiyle, bu fikir, benim ruhuma, "tabiat-üstü" bir kuvvet tarafından fıtren ekilmiştir; çünkü, fizik kanunlarının ortaya koyduğuna göre, sonlu, sınırlı bir şey, sonsuz, sınırsız bir şey üretemez. O halde, "tabiat-üstü" bir kuvvet vardır.

Descartes'ın "Cogito, ergo sum" ("Madem ki düşünüyorum; o halde, varım") nosyonunun bir benzeri olan bu argümanı çürütmek için, "Mevcudiyetin Önceliği" aksiyomu karşısında "Bilincin Önceliği" nosyonu konusunda söylenenler tekrarlanmalıdır. Özetle; bir düşüncenin zihinde var olması; realitede, bu düşünceye karşılık olan birşey bulunmasını zorunlu kılmaz; zihin, yanılgıya düşmeye muktedir bir organdır.

"Tabiat-üstü" nosyonunu savunan felsefelerden bazıları, böyle bir kuvvetin varlığının, aklen isbat edilemeyeceğini; bu kuvvetin, hiçbir akli gerekçe aranmadan, inançla kabul edilmesini ister; ve, böyle bir inancın insana yararlı olduğunu iddia eder. İnsan, tabiatı itibariyle akıllı bir canlıdır; dolayısiyle, kendisine neyin yararlı olduğu konusundaki bilgiyi, ancak akıl yoluyla elde edilebilir. İnsandan; kendi aklıyla bulduğu deliller hilafına davranmasını istemek; ondan, kendi tabiatının dikte ettiği tarza rağmen davranmasını istemek demektir. Kendi tabiatına karşı davranan bir canlı, kendi kendini tahribe girişmiş bir canlıdır. Bu kitaptaki felsefe, akla açıkça karşı olanlarla, entellektüel tartışmaya girişilemeyeceğini kabul eder.

Başka bazı felsefeler ise, "tabiat-üstü"nün varlığının aklen isbat edilebileceğini iddia eder. Oysa; "mevcudiyetin önceliği" aksiyomunca ortaya konduğu gibi, böyle bir isbat imkansızdır. Bugüne kadar, "tabiat-üstü"nü akla dayanarak isbatlayacağını öne süren argümanların hepsi çürütülmüştür.

İnsanlar, zihni bağımsızlığa sahiptir; herhangi bir insanın, dilediği herhangi bir şeye, bu arada "tabiat-üstü"ne inanmaya hakkı vardır ve bu onun meselesidir; fakat, bir "tabiat-üstü"nün varlığını isbatlamak için ortaya atılmış argümanların çürütülmesi, "tabiat-üstü"cü felsefelerden bazılarının talep ettiği "akla uygunluk" sıfatının verilmemesini haklı kılan bir zemin yaratmağa yetmelidir.


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...