08 Ekim 2013

Müslümanların, Kitab’ı Mukaddes’in Değiştirildiğine İlişkin İddiaları

Müslümanların, Kitab’ı Mukaddes’in

Değiştirildiğine İlişkin İddiaları

     “Kendilerine tanıklık ederim ki, Tanrı için gayretleri
     vardır; ama bu bilinçli bir gayret değildir.” 
     (Romalılar 10:2)

                Bügünkü Müslümanların çoğu Kitab-ı Mukaddes’in gerçekten Tanrı tarafından verilen bir kitap olduğu fakat sonradan değiştirilip artık asıl metninin yok edildiği iddia edilir.  Bu düşünce ile İznik Konseyi (Council of Nicea, M.S. 325) hakkında uydurulan öyküde; bu konseyde bilinçli bir şekilde İncîl nüshalarının imha edildiği ve sadece 4 İncîl’in seçildiği anlatılır.  Bundan dolayı bazı Müslümanlar sadece Tevrât, Zebûr ve İncîl’in  “orijinal”lerini kabul ettiklerini iddia ederler.  Onların yorumuna göre:

     “Hazreti Adem’den Yüce Peygamberimiz (S.A.V.)e kadar bütün
     Peygamberler, Hakk katında tek din olan İslâm’ın tevhid
     esaslarını teblîğ ettiler.  Bu arada Hazreti İsâ (A.S.) da
     bizim inandığımız tevhid esaslarını aynen ümmetine tebliğ
     etti; kendisine  nazil olan İncîl;  Kur’ân-ımızdaki tevhid
     prensiplerinin aynısını ifade eder...  Fakat sonradan bazı
     kötü kişiler, Tevrât ve Zebûr gibi İncîl’i de tahrif
     ettiler, hurafelerle doldurup safiyetini bozdular.  Biz
     Müslümanlar; İncîl’in Hz. İsâ’ya inen şekline iman ederiz.
     Bugünkü İncîl’in bizim inandığımız saf ve tahrif olunmamış
     İncîl’le, uzakdan - yakından hiçbir alakası yoktur.”1

     “Kuran-ı Kerim’den başka bütün semavî kitapların
     zamanları geçmiş, hükümleri tamamen kalkmıştır.”  “Biz
     Müslümanlar; Allah tarafından indirilen kitap ve
     sahifelere inanır, hiç birisini red ve inkâr etmeyip,
     Kur’ân-ı Kerîm’den başkası ile amel etmeyiz.  Halen
     mevcut Tevrât ve İncîl nüshaları değiştirildiği için
     biz bunlara değil, Allah tarafından indirilen hakiki
     Tevrât ve İncîl’e inanınırız.  Bu bakımdan da ancak
     Kuran’ı Kerim ile amel ederiz.”2
____________________
1.  Belviranlı, İslâm Prensipleri, s. 135.
2.  Akaltun, Din ve Namaz Hocası, s. 23.


     Birçok Müslüman “Din ve Namaz Hocası” başlıklı ilmihal kitaplarından etkilenerek “Tevrât ve İncîl’in değiştiğini, tahrife uğradığını” iddia ediyor.  “Bugün artık Tevrât ve İncîl’in asıllarıyla bir alakası olmadığını” öne sürüyor.  “Mevcut olan ilâhî kitapların (Kur’ânı Kerim hariç) tahrif edilmiş ve değiştirilmiş olduğunu, asıllarının kaybolduğunu, dolayısıyla bunlara inanılamayacağını, ancak Müslümanların Allah tarafından indirilen hakiki Tevrât ve İncîl’e inandığını” anlatıyorlar.  Bunun gibi iddialar çok yaygındır. 

     Bu görüş İslâm dünyasında ne kadar yaygın olursa olsun, acaba bugünkü İncîl’in orijinali ile uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur şeklindeki iddia doğru mudur?  İslâmî eserlerin çoğunda Tevrât’ın tahrif edildiğinin Kur’ân’da bildirildiğini ileri sürer.  Çoğu Müslümanlar bu tür iddiaları belirtirken, iddialarını destekleyen somut deliller sunamıyor.  Geçerli bir kanıt gösteremiyorlar.  Ciddi eserlerde bile tahrifin hangi ayetle bildirildiği gösterilemiyor. Bu tür davranışları, diğer insanların inançlarına karşı direkt bir saldırı değil midir?

     İslâmiyet’ten başka diğer dinler, Kutsal Kitaplara karşı bu tür iddialar ortaya atmaz.  Ne Yahudi, ne Hıristiyan, ne Hindu, ne Brahmân, ne Budist, ne de başka bir din bu tür iddialar ortaya atar.  Çin’in en ünlü filozofu olanKönfüçyüs (M.Ö. 551-479) çok önemli bir hususa değinmiştir:   “Bilgi; birşey bildiğinde, bildiğin şeye sarılmak, ve bir şey bilmediğinde de, onu bilmediğini itiraf etmendir.”3 

     “Size şunu söyleyeyim, insanlar, söyleyecekleri her boş söz
     için yargı gününde hesap verecekler.  Kendi sözlerinizle
     aklanacak, yine kendi sözlerinizle şuçlu çıkarılacaksınız.”
     (Matta 12:36)

                Müslümanların çoğu, başkalarının dinini kötülemenin gerçek bir Müslüman’a yakışmayacağını düşünse de maalesef İslâmiyet’te bunun istisnaları vardır.  Müslümanlar sürekli Kitab-ı Mukaddes’e saldırıyorlar.  “Kitabınız değiştirildi” diyorlar.  Halbuki, “Onus probandi” onlara aittir.  Yani, “tartışılan şeyi ispat etme zorunluluğu” onlara aittir.  Kitab-ı Mukaddes’in gerçekten  değiştirilip değiştirilmediğini görmek istersek, öncelikle şu sorulara cevap vermek gerekir:
____________________
3.  Könfüçyüs, The Confucian Analects, 2:17.


   - Kitab-ı Mukaddes ne zaman değiştirildi? 
     Hz. Muhammed’den önce mi, yoksa Muhammed’den sonra mı? 

   - Kur’ân’da, Kitab-ı Mukaddes’in tahrifini bildiren bir ayet
     veya somut bir kanıt var mıdır?

   - Hz. Muhammed’in bu konuda söylediği bir söz (hadis) var
     mıdır?

   - Tarih boyunca bugün elimizde mevcut olan Kitab-ı
     Mukaddes’ten başka Kitab-ı Mukaddes’i gören bir şahid’in
     ismi var mıdır?

   - Kitab-ı Mukaddes’in ilk metinleri ile şimdikileri
     arasında somut farklılıklar var mıdır?

   - İncîl’in değiştirildiğini iddia edenlere göre
     “değiştirilmemiş” olan İncîl’in dağıtımı hangi tarihler
     arasında olmuştur?

   - Hangi ayetler hangi amaçla değiştirilmiştir?  Yani Yahudiler
     veya Hıristiyanlar Tanrı’nın Sözünü değiştirmeyi neden
     istesinler?

   - Söz konusu olan “tahrif” Kitab-ı Mukaddes’in metinleriyle mi
     ilgili, yoksa yorumu ile mi ilgilidir?

   - Metinlerle ilgili ise, yüzlerce mevcut olan metinlerin
     arasında hangi metinler etkilenmiştir?

   - Bu iddia edilen değişiklikler, metinlerin esas anlamını
     yüzde kaç etkiliyor?

   - Dünya çapındaki bütün Hıristiyanların farklı mezhepler,
     değişiklikler konusunda hemfikirler mi?

   - Dünyanın dört bir yanından tüm Hıristiyanlar ne zaman ve
     nerede bir araya gelerek kutsal ayetleri değiştirdiler?

   - Onlar, o dönemde gayet yaygın olan binlerce el yazmasının bir
     anda yok olmasını nasıl sağlamış olabilirler?

   - Niçin imanlı Müslümanlar gerçelk Kutsal Kitap’lardan bir
     tanesi saklamadırlar?

   - Asıllarının nerede olduklarını bize haber veremezler mi?

     Eğer yukarıda zikredilmiş olan sorulara Kitab-ı Mukaddes’in değiştirildiğini iddia edenler geçerli bir cevap veremiyorlarsa, o zaman Kitab-ı Mukaddes’in değiştirildiğini iddia etmeleri asılsız bir hipotez olur.  Buna “Dum tacent clamant” denilir, yani “onların  sessizliği,  birçok  şey  ifade eder.”  “Eğer sana cevap veremezlerse bil ki onlar, keyiflerine uyuyorlar.”  (Kasas 28:50)

                Bu sorulara geçerli bir cevap veremiyorlar, ama Kur’ân’da Tevrât’ın tahrif edilmiş olduğunun bildirildiğini yazmaktan da vazgeçmiyorlar.

     “Kur’ân-ı Kerîm dışında kalan ilâhî kitaplardan Tevrât
     ve İncîl’den başka hiç biri zamanımıza kadar
     gelmemiştir.  Hepsi tarihin nisyan (unutma) sahîfeleri
     içine gömülüp gitmiştir.  Bugün elde bulunan ve ilâhî
     kitap diye vasfedilen Tevrât, Hz. Mûsâ’ya gelen
     Tevrât’ın aynısı değildir.  Hz. Mûsâ’dan çok sonra
     yazılmış, muhtelif müelliflere ait parçalardan meydâna
     gelmiş anonim eserdir.  İncîl de böyledir.  Yalnız biz
     mü’minler, Hz. Mûsâ’ya Cenâbı Hak tarafından “Tevrât”
     isimli bir kitabın indirildiğine şeksiz (şüphesiz)
     inanırız.  Bu hususta şüphe etmek mü’minlerin
     akıllarının kenarından bile geçmez.  Hz. Mûsâ’ya
     indirilen Tevrât bozulmuş, tahrîf edilmiş ve fanîlerin
     elinde bir oyuncağa dönmüştür.  Ama bugün elde mevcut
     Tevrât’da Hz. Mûsâ’ya gelen vahiylerden hiç bozulmayan
     kısımlar da olabilir.  Biz bunun miktarını ve hangileri
     olduğunu bilemeyiz.”4 

     “İslâm çerçevesi içinde günümüze kadar Zebûr’dan hiçbir
     şey intikal etmemiştir.  Onun için Zebûr hakkında çok
     şey bilmiyoruz.”5

     “Eğer bir kişi farklı öğretiler yayar ve doğru sözleri, yani
     Rabbimiz İsa Mesih’in sözlerini ve Tanrı yoluna dayanan
     öğretiyi onaylamazsa, kendini beğenmiş, bilgisiz bir
     kişidir.”  (2 Timoteyus 6:3-4)
____________________
4.  Aydemir, Tefsîrde İsrailiyyat, ss. 24-25.
5.  Aydın, İslâm Dîni İlmihali, s. 115.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...