21 Ekim 2013

KALP-BEYİN BİRLİKTELİĞİ


Kalp-Beyin Birlikteliği
Beden ülkenizin padişahı olan 
zihninizi/gönlünüzü/“akleden kalb”inizi 
olumsuz duygu-düşünce ve davranışlarınızın tasallutundan kurtarıp 
doğru kararları-icraatları 
onun emir eri olan vezire (beyin) yönlendirebilirseniz, 
beden ülkesinin şehirleri mesabesind

SAĞLIKLI ŞAHSİYET
(MAKBUL İNSAN)
SAĞLIKSIZ ŞAHSİYET
(NA-MAKBUL İNSAN)
Duygu-düşünce ve kalp-beyin birlikte hareket eder.
Ya mantıksız bir duygusallık ya da duygusuz/sevgisiz kuru bir mantıkla hareket eder.

Beden ülkenizin padişahı olan zihninizi/gönlünüzü/“akleden kalb”inizi olumsuz duygu-düşünce ve davranışlarınızın tasallutundan kurtarıp doğru kararları-icraatları onun emir eri olan vezire (beyin) yönlendirebilirseniz, beden ülkesinin şehirleri mesabesinde olan organlarınız huzur içinde yönetilirler (sağlıklı/mutlu çalışırlar)…


İmanın iki ana umdesi yok mudur? Dil ile ve illa da kalp ile tasdik… Peki, ezici çoğunluğumuzun dil ile tasdik etmiş olarak (kalp ile inkâr etmiş olarak) yaşadığı acı bir gerçek değil midir? Değilse şayet hayatından memnun olmayan büyük çoğunluk “muhakkak ki onlar hüsrandadır…” ayetini doğrulamıyorlar mı? Öyle değil mi? Hastanelere başvuran insanların gerçek (organik) hastalık oranları o kadar düşük ki… Bunu istatistiklerden öğrenmek çok kolay. Dilimizle tamam tamam diye kabul ettiğimiz şeylerin büyük kısmını akleden kalbimizle aslında zımnen inkar ediyoruz olanca sinsilikle, gizlice ya da münafıkça… Zaten başımıza gelenlere gönlümüzden itiraz etmeksizin dilimizle onaylayabilsek sorun kökten bitecek aslında ama bu o kadar da kolay değil…
Şimdi acı gerçeği vurguladıktan sonra bu yazımızdaki konumuz olan kalp-beyin birlikteliğinin, sağlıklı şahsiyet için neden zaruri olduğunu vahiy+nörobilim penceresinden vurgulamaya çalışalım.
Maddi kalbimizin karşılığı olan yüreğimiz, insan beyni gibi biyolojik ruhun üç merkezi santralinden biridir (diğer ikisi beyin ve karın bölgesi). İnsanın mahiyetinde potansiyel olarak var olan ve hakikat yolunda gerçekleştirilmesi gereken akıl-kalp birlikteliğinin, beden yapısında yaratılıştan zaten var olduğunu gösteren birçok araştırmalar yapılmış/yapılmaktadır. Bunlardan bazıları kalbin içinde beyindekine benzer bir sinir sistemi olduğunu, en az beyin kadar kalbin de beyni ve beyin üzerinden bedeni kontrol etmede vazife aldığını göstermektedir. Uzmanlar, son yıllarda insan kalbini, vücut sarayının ilk anda fark edilmeyen bilgesi ve efendisi olarak tanımlamaktadır (sekiz asır evvel Mevlânâ’nın “Bu beden ülkesinin padişahı akıl değil kalptir” ifadesiyle ne kadar da örtüşmektedir).
Beynin mücerret (soyut) ve analitik mantıki zekasının yanında, kalbin de hissi ve iletişim zekasıyla donatıldığı, duyguların ilk üretiminin kalpte gerçekleştiği, kalpte üretilen duygu taşıyan sinyallerin, beynin otomat-bilinçaltımızın merkezi olan limbik sistemimize çok hızlı şekilde taşındığı, beyin üzerinden hissi cevabın vücuda ve çevredekilere tesir ettiği ortaya konmuştur. Nöro-kardiyoloji veya kalp-beyin bağlantısı bilimi çerçevesinde yapılan bu araştırmalar, insana ve onun sağlığını nasıl koruyacağımıza dair bakış açımızı ve ön kabullerimizi kökten değiştirecek seviyededir.
İnsanın kalbi ve beyni arasındaki iki yönlü iletişim ağı, dünyadaki en kompleks iletişim ağlarından biridir. Öncelikle kalp, beyinden bağımsız ve en az 40.000 sinir hücresinden yapılmış, ayrıca kendisine has kompleks ve gizemli bir sinir sistemine sahiptir; bu “kalpteki beyin” olarak da tanımlanmaktadır. Bu sinir hücresi sayısı, beynin çeşitli merkezlerinin her birinde bulunan ortalama değere yakındır (bağırsaklarımızda yer alan sinir hücresi sayısı ise yaklaşık 500 milyon civarında olup nöro-gastroenteroloji uzmanlarınca ikinci beyin olarak adlandırılmaktadır). Çok açık ve sağlam delillerle gösterildiği üzere, kalp beyinle dört yol üzerinden iletişim kurar.
Birincisi sinirler (nörolojik yol), ikincisi hormonlar ve sinirsel haberciler (biyokimyevi yol); üçüncüsü kan basıncının oluşturduğu nabız dalgaları (biyofiziki yol), dördüncüsü ise elektromanyetik sahaların karşılıklı tesiridir (ego/nefs hareketi). Birbirini hiç tanımayan iki insanın;  birbirine bilinmedik bir güçle (ama çok güçlü duygularla) yakınlık duymasını veya aralarında rahatsız edici negatif bir enerji hissetmesini hepimiz az çok biliriz değil mi? İşte bunun nörobiyolojik izahı (hikmetini) artık daha rahat anlıyoruz günümüz nörobiliminin ışığında.
Kalbi ağ gibi saran ve kan damarlarını kontrol eden sempatik sinirler, kalp-damar fonksiyonunun dört önemli iletişim ve düzenleyici ayağından biridir. İnsan kalbi vücut sarayında en güçlü ve en geniş elektromanyetik alanın üretildiği bir merkezdir. Kalpte üretilen biyoelektromanyetik sahalar, insan kalbinden yaklaşık 50-70 cm mesafeden SQUID (Süper İletken Kuantum İnterference Cihazı) tabanlı magnetometreler ile ölçülebilmektedir. Hatta kalbin elektromanyetik gücünün beynin elektromanyetik gücünden 5000 kat daha fazla olduğu ifade edilmektedir ilgili bilim adamlarınca. Dolayısıyla kalpten yayılan bu çok güçlü elektromanyetik yayılım dokular tarafından emilerek kolayca yok edilemez ve kalbin ritmik aktivitesi ile üretilen kan basıncı, ses basıncı ve elektromanyetik dalgalardaki değişiklikler, vücuttaki her organ ve hücre tarafından algılanmaktadır. Kalpte oluşturulan bu elektromanyetik enerji, sadece bedenin her tarafına iletilmekle kalmaz, aynı zamanda o enerjinin yayılma sahası içinde bulunan kişiler tarafından da hissedilebilir (Rusya ve Orta Asya ülkelerinde bu elektromanyetik enerji “aura” olarak bilinir ve Kirlian fotoğrafçılığı tekniğiyle açıkça gösterilebilmektedir). Bütün bu tespitler, kalp pompalaması yanında, kalbe bedenin tamamında tesirli eş-zamanlılığı (uyum ve ritm bütünlüğünü) tanzim edici sinyal merkezi olarak da vazife verildiğini göstermektedir.
Kalp aktivitesinin kontrol ve tanziminde kullanılan dört yoldan biri olan otonom sinir sistemindeki sempatik sinir sisteminden gelen uyarılarla kalp atım hızı ve böbreküstü hormonlarının salgılaması artırılır. Parasempatik sinirlerden gelen uyarılarla, kalp atım hızı yavaşlatılır. İkisi arasındaki denge ve uyum, kalp sağlığı açısından son derece önemlidir. Kalpteki sempatik-parasempatik sinir sistemini terazinin iki kefesi gibi düşünürsek, sempatik sistem stres hormonlarını artırır, parasempatik sistem ise mutluluk kimyasallarını artırır. Hangisi terazide ağır basarsa diğeri zayıflar ve sonucu beyindeki otomat-bilinçaltını (sempatik-kabz halleri) veya irade-bilinçüstünü (parasempatik-bast halleri) etkileyerek kişinin yaşadığı duygu durumunu meydana getirir.
Kalp atım hızındaki değişme ritimlerinde uyum yakalandığında, kişinin beyninde üretilen alfa veya daha düşük frekanslı dalgalar da (delta, teta) kalbin ritimlerine eş zamanlılık (senkronizasyon) gösterecek şekilde uyum sağlamaktadır. Bir başka ifadeyle, kalp ritimlerindeki uyum ile kalp-beyin arasında, ahenkli işleyiş ve mükemmel bir bütünlük vardır. Yapılan araştırmalar, yaratılışta, beyin aktivitesinin kalbin aktivitesine senkronize olacak şekilde programlandığını göstermiştir. Mesela embriyonik gelişmede bile beyin, kalbe tabi olmaktadır. Çocuk anne karnında gelişirken, önce beyin değil, kalp gelişmektedir. Beynin gelişmesi, çocuk bir yaşına gelinceye kadar ancak tamamlanmaktadır. Son araştırmalara göre, kişi niyet edip hislerini değiştirdiğinde, otomatik olarak kalpten beyine giden sinir uyarılarının kalitesi de değiştirilmektedir. Bir başka ifadeyle, kişinin psikofizyolojik durumu, dengeli ve olumlu ise, kalbin ritimleri de, buna paralel olarak ahenkli olmakta ve sonuçta beyindeki elektrikî faaliyetler, kalpte oluşan bu uyum ve dengeye tabi (senkronize) olmaktadır.
İşte modern nörobilimin yukarıdaki verileri ışığında şimdi sağlıklı (makbul insan) şahsiyetin nasıl olup da duygu-düşünce-beyin-kalp bütünlüğünü yakaladığını anlayabiliriz herhalde. Kognitif nörobilimin dünyadaki önemli duayenlerinden birisi olan Prof. Marsel Mesulam beynin %90’ının duygu-düşünce ve davranışla meşgul olduğunu söylüyor. Beynin geri kalan % 10 unun ise beş duyumuzu işlemlemekle görevli olduğunu ifade ediyor. Bunun pratik anlamı şu: Yani siz beden ülkenizin padişahı olan zihninizi/gönlünüzü/“akleden kalb”inizi olumsuz duygu-düşünce ve davranışlarınızın tasallutundan kurtarıp doğru kararları-icraatları onun emir eri olan vezire (beyin) yönlendirebilirseniz, beden ülkesinin şehirleri mesabesinde olan organlarınız huzur içinde yönetilirler (sağlıklı/mutlu çalışırlar)… Gerçekte de nörobiyolojik olarak kalp-beyin senkronizasyonunu/birlikteliğini ilan edersiniz vücut ülkenizde… Yani dünyada da cennet-mizanı hakedersiniz ideal bir duygu-durum (nörobiyolojik) olarak… Ve örneklikle görünürsünüz etrafınıza… Işıldarsınız… Kainatın korosuna (fesebbih…) hareketine dahil olup hep burada kalmak istersiniz… İşte anahtar, işte şoför…
Peki, buradan hızla mutluluk kılavuzumuza zihni intikalimizi yaparak Mearic Suresi 19’u hatırlayalım öncelikle: “Muhakkak ki insan tatminsiz yaratılmıştır.” Yani insan asla tatmin olamaz, darmadağınıktır, bir türlü zihnini/akleden kalbini toparlayamaz… Zaten O’na kalbini çevir(e)meyenlerin kalbi darmadağınıktır. Sıklet içinde ve şaşkınca bakınırken (Yunus, 10/100) sağa-sola ve kendindeki hazine hariç her şeye bakakalmışken birdenbire “…ancak kalpler Allah’ı anmakla mutmain olur…” gerçeğine toslar, na-makbul olan şahsiyet… Ve bir türlü anlayamaz, yaşadıklarının ve başına gelenlerin kendi elleriyle işledikleri yüzünden olduğunu (Şura, 42/30)… Habire sorar etrafına, bu yaşadıklarının sebebini ve otomat-bilinçaltı sistemine teslim olduğu ve organizma gibi yaşadığını (ego/nefs inin emrinde) bir türlü fark edemez. Hep somut/fani haz peşinde olup şimdi ve burada ödül ister (ertelenmiş sonsuz ebedi ahiret ödülünü bir türlü kabul etmez egosu). Kudreti Sonsuzun kendisine bahşettiği irade nimetinin kendisine verilmiş ne muhteşem bir değer olduğunu asla ve kat’a tefekkür e(t/de)mez.
Beynin bilgesi ve irade-bilinç merkezimiz olan frontal lobun (ön-beyin) fonksiyonlarını hayata geçirmeyi bir türlü beceremez (ego/nefsimizin arzuladığı her şeye muhalefet edebilmek ancak ön-beyni aktif kullanabilen “er”lere mahsustur). Çünkü otomat-bilinçaltı sistemin (limbik sistem) beyninin % 70’ini yönettiği gerçeğinden zaten habersiz olduğundan vahyin nehyettiği “ekserun-nas” grubuna dahil olur ve bunun zorunlu sonucu olan stres kimyasallarını bir türlü düşüremez (sempatik sistem aktif ve baskındır) ve asla ve kat’a mutlu olamaz. Bir türlü mutluluk kimyasallarını yükseltemez (parasempatik sistem inaktif/pasiftir). Darmadağınık ve paramparça zihinli, kalp-beyin-düşünce-duygu-davranış tevhidini bir türlü inşa edemez. Ve bir türlü anlayamaz Niyazî Mısri Sultan’ın buyurduğu gibi “insanın derdinin de, dermanın da kendisinde olduğu” hakikatini…
Oysa makbul olan sağlıklı şahsiyet “İkra” emrinin aslında “icma=topla=bütünle” olduğunu bilir. Yaşadığı her olay/parçanın bütündeki yerini bilir ve/veya bilmese bile bütünü bilen Rabbine teslim olur ve otomat-bilinçaltının hükümranlığında değil de iradenin/bilincin hakkını vererek egosunun her türlü bağırtı/çağırtısına kulak asmadan muhalefet ederek acı da olsa başını öne eğerek ve hüzün önderinin izinden giderek gereğini yerine getirir. Çünkü sağlıklı şahsiyet olan makbul insan; her şeye tevhit gözlüğüyle baktığı için kebir-i insan olan kâinattaki her şeyin bir şeyle, bir şeyin her şeyle olan ilişkisini bilir (kuantum fiziğinin açıkça ispatladığı üzere), kâinat-ı suğra olan insandaki her sistemin birbiriyle olan irtibatını da anlar. Elde ettiği ilim/hikmetle ve gürül gürül akan duygularının ırmağını “akleden kalp”inin barajıyla gönül enerjisine çevirerek, “O, onlardan razı, o müminler de O’ndan razı” müjdesine mazhar olur vesselam…
Sağlıcakla ve sekinetle kalın efendim…

YARARLANILAN KAYNAKLAR
  • Bilinç-Kuantum Beyin, Nör. Dr. Dultan Tarlacı, İzmir 2009.
  • Hayat Kitabımız/Mutluluk Kılavuzumuz (Gerekçeli Meal-Tefsir) M. İslamoğlu, Düşün Yay., 2008.
  • Niyazi Mısri, Divan-ı İlahiyyat ve Açıklaması, (İhramcızade Hacı İsmail Hakkı Altuntaş) 1.cilt, Gözde Matbaacılık.
  • Sızıntı Dergisi, Dr. Selim Aydın “Kalbin Keşfedilen Yeni Boyutu”, Mayıs 2004, yıl: 26, sayı: 304.
  • Tavsiyeler-1, M. İslamoğlu, Düşün Yay., İstanbul 2006.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...