Cemal Şener- Alevilik olayı
HİLAFET SORUNU
4 Hz. Muhammed, Arapları ve Arap olmayan halkları Müslümanlaştırmak için çok büyük
uğraş verdi. Bu uğurda ölümü göze alarak dişe diş mücadele etti.
Hz. Muhammed ve İslamiyetten önceki üç tek tanrılı dinin doğup yayıldığı kıta aynı
olmasına rağmen Arap yarımadasında putperestlik hakimdi. Daha önceki tek tanrılı dinler ise
bu yarımadaya girememişti.
Müslümanlık Arap Yarımadası’nda çetin bir direnişle karşılaştı. Çok kan döküldü.
Başlangıçta Müslümanlar çok kötü günler geçirdi. Bu yolda çok can, mal kaybettiler.
Müslümanlığı gizli yaydılar. Bunun için gizli olarak örgütlendiler. Propagandalarını gizli
yaptılar. Gizli örgütlenmek ve gizli çalışma yapmaları onların işini oldukça zorlaştırıyordu.
Her yeni toplum düzenine karşı eski sistemin bütün varlığıyla karşı koyduğu hatırlanırsa,
bu bir yanı ile doğal bir tepki sayılmalıdır. Ama yeni toplumsal sistem olan İslam eskinin
yerini almıştı.
Kabile yaşamı sürdüren Arap toplumu putlara tapıyordu. Her kabilenin Kabe’de bir putu
vardı ki, bu binlerce put anlamına geliyordu. Kabileler arasında ardı arkası kesilmez savaşlar
sürüyordu, kız çocukları insan sayılmayıp doğunca diri diri toprağa gömülüyordu.
Arap toplumu tek tanrı inancına ve İslamiyetin getirdiği dinsel anlayışa şiddetle karşı
çıktı. Eski düzenden menfaati olanlar da bu tepkiyi teşvik için her fırsatı kolluyordu.
HZ. MUHAMMED’İN KISA HAYAT HİKAYESİ
Hz. Muhammed, Miladi 571 yılında doğdu. Babası, Kureyş Kabilesi’nin reisi
Abdülmüttalip’in oğlu Abdullah, annesi ise Kureyş büyüklerinden Abdümenaf oğlu Veheb’in
kızı Amine’ydi.
Abdullah ile Hz. Ali’nin babası Ebu Talip aynı anne babadan olma öz kardeştiler.
Abdullah, karısı hamile iken Suriye’ye yaptığı bir ticaret seyahatinde hastalandı, dönüşte
uğradığı Medine’de vefat etti. Babasının ölümünden iki ay sonra doğan Hz. Muhammed’in
ailesinin ekonomik durumu iyiydi. Rivayete göre, kendisine miras olarak 5 deve, çok sayıda
koyun ve Ümmü Eymen adlı bir cariye kalmıştı. Hz. Muhammed altı yaşında da annesini
kaybettikten sonra dedesi Abdülmüttalip’in yanında kalmaya başladı. Ne var ki Hz.
Muhammed 8 yaşında iken dedesi de vefat etti. Bundan sonra Hz. Ali’nin babası Ebu Talip
tarafından büyütüldü.
Hz. Muhammed 25 yaşında iken 40 yaşındaki Hatice ile evlenmiştir. Hatice dul, güzel ve
çok zengin bir kadındı, evlilikleri 24 yıl sürdü.
Hz. Muhammed, İslamiyetin yayılması için bütün gücü ile savaştı. İslamiyete karşı çıkan,
Müslüman olmak istemeyen çok sayıda insanla karşılaştı, onları ikna etmeye çalıştı. İkna
olmayanlara karşı zora başvurdu. Kılıç kullandı. Savaşlara, fetihlere girişti.
Hz. Muhammed, Allah’ın yeryüzündeki son temsilcisiydi. En büyük manevi otoriteydi.
Onun sağlığında İslamiyet içinde önemli bir ayrılık yoktu. Müslümanlar arasında bazı
ihtilaflar vardı ama önemli bir bölünme söz konusu değildi. İlk ve en önemli bölünme Hz.
Muhammed’in vefatından hemen sonra, hatta peygamberin cenazesi henüz kaldırılmadan
ortaya çıktı.
5 Peygamberin ölümü Müslümanlar arasında derin bir şok yarattı. İlk Müslümanlar ve
akraba çevresi onun ölümünü bir türlü kabul edemiyorlardı. Buna rağmen Hz. Ayşe, Hz. Ali,
Hz. Fatma ve diğer yakınları peygamberin ölümünün yarattığı üzüntüyü yaşayıp cenazenin
defin işleriyle uğraşırken, Ebubekir, Ömer, Osman ve onlarla birlikte bir kaç kişi başka bir
evde toplanarak Ebubekir’i Hz. Muhammed’den sonra onun yerine geçecek halife olarak
seçtiler. İşte bu zamansız halife seçimi, İslamiyet içinde çağlar boyu süren bölünmenin ve
kan dökmenin düşmanlığın tohumlarını ekmiştir.
Ebubekir’in halife olarak seçilmesi, onu seçenler açısından hilafet sorununu halletmişti.
Fakat bu seçime herkesten önce Hz. Muhammed’in en yakınları karşı çıktılar ve halifeliği
kabul etmediler. Hz. Muhammed’in doğal halefinin Ali olduğunu savunan yakınları bu
konuda bir çok kanıt da ileri sürdüler.
Hz. Muhammed, Arapları ve Arap olmayan halkları Müslümanlaştırmak için çok büyük
uğraş verdi. Bu uğurda ölümü göze alarak dişe diş mücadele etti.
Hz. Muhammed ve İslamiyetten önceki üç tek tanrılı dinin doğup yayıldığı kıta aynı
olmasına rağmen Arap yarımadasında putperestlik hakimdi. Daha önceki tek tanrılı dinler ise
bu yarımadaya girememişti.
Müslümanlık Arap Yarımadası’nda çetin bir direnişle karşılaştı. Çok kan döküldü.
Başlangıçta Müslümanlar çok kötü günler geçirdi. Bu yolda çok can, mal kaybettiler.
Müslümanlığı gizli yaydılar. Bunun için gizli olarak örgütlendiler. Propagandalarını gizli
yaptılar. Gizli örgütlenmek ve gizli çalışma yapmaları onların işini oldukça zorlaştırıyordu.
Her yeni toplum düzenine karşı eski sistemin bütün varlığıyla karşı koyduğu hatırlanırsa,
bu bir yanı ile doğal bir tepki sayılmalıdır. Ama yeni toplumsal sistem olan İslam eskinin
yerini almıştı.
Kabile yaşamı sürdüren Arap toplumu putlara tapıyordu. Her kabilenin Kabe’de bir putu
vardı ki, bu binlerce put anlamına geliyordu. Kabileler arasında ardı arkası kesilmez savaşlar
sürüyordu, kız çocukları insan sayılmayıp doğunca diri diri toprağa gömülüyordu.
Arap toplumu tek tanrı inancına ve İslamiyetin getirdiği dinsel anlayışa şiddetle karşı
çıktı. Eski düzenden menfaati olanlar da bu tepkiyi teşvik için her fırsatı kolluyordu.
HZ. MUHAMMED’İN KISA HAYAT HİKAYESİ
Hz. Muhammed, Miladi 571 yılında doğdu. Babası, Kureyş Kabilesi’nin reisi
Abdülmüttalip’in oğlu Abdullah, annesi ise Kureyş büyüklerinden Abdümenaf oğlu Veheb’in
kızı Amine’ydi.
Abdullah ile Hz. Ali’nin babası Ebu Talip aynı anne babadan olma öz kardeştiler.
Abdullah, karısı hamile iken Suriye’ye yaptığı bir ticaret seyahatinde hastalandı, dönüşte
uğradığı Medine’de vefat etti. Babasının ölümünden iki ay sonra doğan Hz. Muhammed’in
ailesinin ekonomik durumu iyiydi. Rivayete göre, kendisine miras olarak 5 deve, çok sayıda
koyun ve Ümmü Eymen adlı bir cariye kalmıştı. Hz. Muhammed altı yaşında da annesini
kaybettikten sonra dedesi Abdülmüttalip’in yanında kalmaya başladı. Ne var ki Hz.
Muhammed 8 yaşında iken dedesi de vefat etti. Bundan sonra Hz. Ali’nin babası Ebu Talip
tarafından büyütüldü.
Hz. Muhammed 25 yaşında iken 40 yaşındaki Hatice ile evlenmiştir. Hatice dul, güzel ve
çok zengin bir kadındı, evlilikleri 24 yıl sürdü.
Hz. Muhammed, İslamiyetin yayılması için bütün gücü ile savaştı. İslamiyete karşı çıkan,
Müslüman olmak istemeyen çok sayıda insanla karşılaştı, onları ikna etmeye çalıştı. İkna
olmayanlara karşı zora başvurdu. Kılıç kullandı. Savaşlara, fetihlere girişti.
Hz. Muhammed, Allah’ın yeryüzündeki son temsilcisiydi. En büyük manevi otoriteydi.
Onun sağlığında İslamiyet içinde önemli bir ayrılık yoktu. Müslümanlar arasında bazı
ihtilaflar vardı ama önemli bir bölünme söz konusu değildi. İlk ve en önemli bölünme Hz.
Muhammed’in vefatından hemen sonra, hatta peygamberin cenazesi henüz kaldırılmadan
ortaya çıktı.
Hz. Muhammed, Arapları ve Arap olmayan halkları Müslümanlaştırmak için çok büyük
uğraş verdi. Bu uğurda ölümü göze alarak dişe diş mücadele etti.
Hz. Muhammed ve İslamiyetten önceki üç tek tanrılı dinin doğup yayıldığı kıta aynı
olmasına rağmen Arap yarımadasında putperestlik hakimdi. Daha önceki tek tanrılı dinler ise
bu yarımadaya girememişti.
Müslümanlık Arap Yarımadası’nda çetin bir direnişle karşılaştı. Çok kan döküldü.
Başlangıçta Müslümanlar çok kötü günler geçirdi. Bu yolda çok can, mal kaybettiler.
Müslümanlığı gizli yaydılar. Bunun için gizli olarak örgütlendiler. Propagandalarını gizli
yaptılar. Gizli örgütlenmek ve gizli çalışma yapmaları onların işini oldukça zorlaştırıyordu.
Her yeni toplum düzenine karşı eski sistemin bütün varlığıyla karşı koyduğu hatırlanırsa,
bu bir yanı ile doğal bir tepki sayılmalıdır. Ama yeni toplumsal sistem olan İslam eskinin
yerini almıştı.
Kabile yaşamı sürdüren Arap toplumu putlara tapıyordu. Her kabilenin Kabe’de bir putu
vardı ki, bu binlerce put anlamına geliyordu. Kabileler arasında ardı arkası kesilmez savaşlar
sürüyordu, kız çocukları insan sayılmayıp doğunca diri diri toprağa gömülüyordu.
Arap toplumu tek tanrı inancına ve İslamiyetin getirdiği dinsel anlayışa şiddetle karşı
çıktı. Eski düzenden menfaati olanlar da bu tepkiyi teşvik için her fırsatı kolluyordu.
HZ. MUHAMMED’İN KISA HAYAT HİKAYESİ
Hz. Muhammed, Miladi 571 yılında doğdu. Babası, Kureyş Kabilesi’nin reisi
Abdülmüttalip’in oğlu Abdullah, annesi ise Kureyş büyüklerinden Abdümenaf oğlu Veheb’in
kızı Amine’ydi.
Abdullah ile Hz. Ali’nin babası Ebu Talip aynı anne babadan olma öz kardeştiler.
Abdullah, karısı hamile iken Suriye’ye yaptığı bir ticaret seyahatinde hastalandı, dönüşte
uğradığı Medine’de vefat etti. Babasının ölümünden iki ay sonra doğan Hz. Muhammed’in
ailesinin ekonomik durumu iyiydi. Rivayete göre, kendisine miras olarak 5 deve, çok sayıda
koyun ve Ümmü Eymen adlı bir cariye kalmıştı. Hz. Muhammed altı yaşında da annesini
kaybettikten sonra dedesi Abdülmüttalip’in yanında kalmaya başladı. Ne var ki Hz.
Muhammed 8 yaşında iken dedesi de vefat etti. Bundan sonra Hz. Ali’nin babası Ebu Talip
tarafından büyütüldü.
Hz. Muhammed 25 yaşında iken 40 yaşındaki Hatice ile evlenmiştir. Hatice dul, güzel ve
çok zengin bir kadındı, evlilikleri 24 yıl sürdü.
Hz. Muhammed, İslamiyetin yayılması için bütün gücü ile savaştı. İslamiyete karşı çıkan,
Müslüman olmak istemeyen çok sayıda insanla karşılaştı, onları ikna etmeye çalıştı. İkna
olmayanlara karşı zora başvurdu. Kılıç kullandı. Savaşlara, fetihlere girişti.
Hz. Muhammed, Allah’ın yeryüzündeki son temsilcisiydi. En büyük manevi otoriteydi.
Onun sağlığında İslamiyet içinde önemli bir ayrılık yoktu. Müslümanlar arasında bazı
ihtilaflar vardı ama önemli bir bölünme söz konusu değildi. İlk ve en önemli bölünme Hz.
Muhammed’in vefatından hemen sonra, hatta peygamberin cenazesi henüz kaldırılmadan
ortaya çıktı.
Peygamberin ölümü Müslümanlar arasında derin bir şok yarattı. İlk Müslümanlar ve
akraba çevresi onun ölümünü bir türlü kabul edemiyorlardı. Buna rağmen Hz. Ayşe, Hz. Ali,
Hz. Fatma ve diğer yakınları peygamberin ölümünün yarattığı üzüntüyü yaşayıp cenazenin
defin işleriyle uğraşırken, Ebubekir, Ömer, Osman ve onlarla birlikte bir kaç kişi başka bir
evde toplanarak Ebubekir’i Hz. Muhammed’den sonra onun yerine geçecek halife olarak
seçtiler. İşte bu zamansız halife seçimi, İslamiyet içinde çağlar boyu süren bölünmenin ve
kan dökmenin düşmanlığın tohumlarını ekmiştir.
Ebubekir’in halife olarak seçilmesi, onu seçenler açısından hilafet sorununu halletmişti.
Fakat bu seçime herkesten önce Hz. Muhammed’in en yakınları karşı çıktılar ve halifeliği
kabul etmediler. Hz. Muhammed’in doğal halefinin Ali olduğunu savunan yakınları bu
konuda bir çok kanıt da ileri sürdüler.
HZ. ALİ VE HİLAFET SORUNU
Hz. Muhammed, çok sevdiği ve değer verdiği Ali’yi kendisinden sonra Müslümanlara
önderlik edecek en uygun kişi olarak görüyordu.
Hz. Peygamber’in, Ali’ye “Cennete ilk giren dört kişidir; Sen, Ben, Hasan, Hüseyin.
Soyumuz arkamızda, şiamız da sağımızda solumuzda girecektir” buyurduğu belirtilir.
Hz. Muhammed bir hadisinde “Ulular ulusu Allah, peygamberleri ayrı ayrı ağaçlardan
(soylardan) yarattı. Benimle Ali’yi, bir ağaçtan halketti (yarattı). Ağacın kökü benim, Ali
dalları budaklarıdır. Fatma, o ağacın verimidir. Hasan ile Hüseyin meyveleri, şiamız da
yappraklarıdır. Kim bu ağacın dallarından birine yapışırsa kurtulur, yapışmayan helak olur”
der. (1)
Hz. Ali, İslamiyeti kabul eden ikinci kişiydi. (Ondan önce Hz. Muhammed’in karısı Hatice
Müslüman olmuştur).
İmam-ı Azam Ebu Hanife, “Müsned-i Ebu Hanife” adlı kitabının 181. sayfasında Hz.
Ali’nin “Ben peygamberle birlikte ilk namaz kılanlardanım” dediğini yazar.
Küçük yaştan itibaren Hz. Muhammed tarafından yetiştirilen Hz. Ali 10 yaşında iken,
Muhammed peygamber oldu ve Ali de hiç tereddüt etmeden ona inandı. Ali bundan sonra
İslamiyetin yayılması için Hz. Muhammed ile birlikte inançla çalıştı. Bütün savaşlarda yer
aldı. Hz. Muhammed O’nu kızı Fatmatüzzehra ile evlendirerek kendine damat yaptı.
Şu söz, O’nun yiğitliğini kahramanlığını ve kılıcının İslamiyet uğruna savaşırken ne kadar
güçlü olduğunu ifade etmek için söylenmiştir: “La feta illa Ali, La Seyfe illa Zülfikar”
(Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan güçlü kılıç yoktur.)Bir başka hadiste Hz. Muhammed “Ey insanlar, gerçekten ben de insanım, rabbim elçisinin
(ölüm meleği) geleceğini, ona icabet edeceğimi sanıyorum.
Sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakıyorum. İlki Allah’ın kitabı. Onda hidayet ve nur
var. Diğeri Ehlibeytim. Size Ehlibeytime uymanızı öğütlerim.(sahihi "fedal'üs sahabe ”, Ali b. Ebu-Talip’in Faziletleri bölümünden naklen Seyyid Murtaza)
akraba çevresi onun ölümünü bir türlü kabul edemiyorlardı. Buna rağmen Hz. Ayşe, Hz. Ali,
Hz. Fatma ve diğer yakınları peygamberin ölümünün yarattığı üzüntüyü yaşayıp cenazenin
defin işleriyle uğraşırken, Ebubekir, Ömer, Osman ve onlarla birlikte bir kaç kişi başka bir
evde toplanarak Ebubekir’i Hz. Muhammed’den sonra onun yerine geçecek halife olarak
seçtiler. İşte bu zamansız halife seçimi, İslamiyet içinde çağlar boyu süren bölünmenin ve
kan dökmenin düşmanlığın tohumlarını ekmiştir.
Ebubekir’in halife olarak seçilmesi, onu seçenler açısından hilafet sorununu halletmişti.
Fakat bu seçime herkesten önce Hz. Muhammed’in en yakınları karşı çıktılar ve halifeliği
kabul etmediler. Hz. Muhammed’in doğal halefinin Ali olduğunu savunan yakınları bu
konuda bir çok kanıt da ileri sürdüler.
HZ. ALİ VE HİLAFET SORUNU
Hz. Muhammed, çok sevdiği ve değer verdiği Ali’yi kendisinden sonra Müslümanlara
önderlik edecek en uygun kişi olarak görüyordu.
Hz. Peygamber’in, Ali’ye “Cennete ilk giren dört kişidir; Sen, Ben, Hasan, Hüseyin.
Soyumuz arkamızda, şiamız da sağımızda solumuzda girecektir” buyurduğu belirtilir.
Hz. Muhammed bir hadisinde “Ulular ulusu Allah, peygamberleri ayrı ayrı ağaçlardan
(soylardan) yarattı. Benimle Ali’yi, bir ağaçtan halketti (yarattı). Ağacın kökü benim, Ali
dalları budaklarıdır. Fatma, o ağacın verimidir. Hasan ile Hüseyin meyveleri, şiamız da
yappraklarıdır. Kim bu ağacın dallarından birine yapışırsa kurtulur, yapışmayan helak olur”
der. (1)
Hz. Ali, İslamiyeti kabul eden ikinci kişiydi. (Ondan önce Hz. Muhammed’in karısı Hatice
Müslüman olmuştur).
İmam-ı Azam Ebu Hanife, “Müsned-i Ebu Hanife” adlı kitabının 181. sayfasında Hz.
Ali’nin “Ben peygamberle birlikte ilk namaz kılanlardanım” dediğini yazar.
Küçük yaştan itibaren Hz. Muhammed tarafından yetiştirilen Hz. Ali 10 yaşında iken,
Muhammed peygamber oldu ve Ali de hiç tereddüt etmeden ona inandı. Ali bundan sonra
İslamiyetin yayılması için Hz. Muhammed ile birlikte inançla çalıştı. Bütün savaşlarda yer
aldı. Hz. Muhammed O’nu kızı Fatmatüzzehra ile evlendirerek kendine damat yaptı.
Şu söz, O’nun yiğitliğini kahramanlığını ve kılıcının İslamiyet uğruna savaşırken ne kadar
güçlü olduğunu ifade etmek için söylenmiştir: “La feta illa Ali, La Seyfe illa Zülfikar”
(Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan güçlü kılıç yoktur.)Bir başka hadiste Hz. Muhammed “Ey insanlar, gerçekten ben de insanım, rabbim elçisinin
(ölüm meleği) geleceğini, ona icabet edeceğimi sanıyorum.
Sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakıyorum. İlki Allah’ın kitabı. Onda hidayet ve nur
var. Diğeri Ehlibeytim. Size Ehlibeytime uymanızı öğütlerim.(sahihi "fedal'üs sahabe ”, Ali b. Ebu-Talip’in Faziletleri bölümünden naklen Seyyid Murtaza)