EMEVİLER DÖNEMİ
HALİFELER DÖNEMİ
Ebubekir’in halifeliği kısa sürdü. Ölmeden önce de yerine Ömer’i tayin etti. Hz.
Muhammed’in vasiyetine karşı çıkıp Ebubekir’i halife seçen Ömer, Osman’ı da kullanarak
küçük bir hile ile Ebubekir’e kendini halife tayin ettirdi.
Ömer, İslam tarihinde şiddet tedbirleri ile üne kavuşmuş bir halifeydi. Ebubekir’in halife
seçildiği ilk günler Hz. Fatma’nın evini basmış ve Ebubekir’e biat etmeyenleri kast ederek,
“Bu adamlar senin evinde toplanırsa içeridekilerle beraber evi yakacağım” demişti.
Fatma’nın, “Evimde beni mi yakacaksın?” diye sormasına karşılık da şu cevabı vermişti:“Bu
iş babanın yaptığını pekiştirir. Resullah’ın hiç kimseyi seni sevdiği kadar sevmediğin
ibiliyorum. Ama gene de bu durum beni yapacağım işten alıkoymaz.”
İslam İmparatorluğu Ömer zamanında kuruldu. Muaviye O’nun zamanında Şam valisi oldu,
O’nun gücü ve desteği ile büyüdü.
Hz. Ali ise, İslamiyetin selameti için Ebubekir’e biat etmekte kalmadı; halk arasındaki
hoşnutsuzluğu gidermek için Ömer’e yakınlık gösterdi. İşlerinde yardımcı oldu.
Ömer’in halifeliği 10 yıl 16 ay 4 gün sürdü. Hicri 20 (yirmi zilhicce) ve Miladi 644 tarihinde
Mugayre Bin Şeben’in kölesi Firuz ebu Lülu tarafından camide namaz kılarken hançerlenerek
öldürüldü.
Ömer kendisinden sonra halife seçilmek üzere Ali, Osman, Talha, Zübeyr, Said İbni Ebi
Vakkas ve Abdurrahman bin Avf’tan birinin seçilmesini tavsiye etti.
Bu altı kişiden dördü kendi arzuları ile seçimden çekildi. Geriye kalan iki kişiden Ali Haşimi,
Osman ise Emevi olduğu için, halifelik yeniden tartışma konusu oldu.
Konuyu halletmesi için hakem tayin edilen Abdurrahman Bin Avf’ın Ali’yi hile ile atlatarak
Osman’ı halife yapması üzerine Ali çok rahatsız oldu. Fakat İslamiyet’e fesat sokmamak için
bu kez de Osman’a biat etti ve hakkının müdafasını “Cenab-ı Hakka havale edip” evine
döndü.
On iki yıl hilafette kalan Osman, Ebubekir’in küçük oğlu Mehmet’in de içinde bulunduğu bir
grubun saldırısına uğrayarak feci bir şekilde öldürüldü. Cesedi iki gün evde kaldı ve cenaze
namazına ancak 17 kişi katıldı.
Halifeliği döneminde Emevileri koruyup kollayan Osman, sarayını da kendi aşiretine açtı. Hz.
Muhammed zamanında Taif’e sürgün edilen Mervan ve babasını yanına aldı, fetihlerde onlara
ganimet verdi. Beytülmal’dan (hazineden) kendisine lüks saraylar yaptırdı, bir sefahat ve israf
dönemi açtı.
slamiyete inanmış bir İslam bilgini olan Abdülbaki Gölpınarlı, Ebubekir, Ömer ve Osman’ın
halifeliği dönemindeki bozulma ve dejenerasyonu şöyle anlatıyor:
“Bir yandan aşırı zenginlik ve zengiler, öte yandan, alınan ülkelerdeki köklü gelenekler,
görenekler, eski v eiptidai dinlerden kalma inançlar ve Hind-İran, Roma-Bizans ülkelerindeki
hakim düşünce ve süregelmiş saltanat, islamın inancında çeşitli bölüntülere yol açtı. Meydana
gelen sınıf farkı, zenginler ve yoksullar, ezenler ve ezilenler taifelerini belirtti. Arap
olmayan Müslümanlara, Mevali-Köleler adını taktırdı; bazı şer’i suçların bağışlanması için,
Allah’a manevi yönden yakınlık sağlamak ve razılığını kazanmak için köle ve cariye
ticaretine dönüştü; şehirleri besledi; İslam’ın menettiği (yasakladığı) hadımağaları, kapıcılar,
muhafızlar, perdeciler, bu yapılarda yerlerini aldılar; içkili müzikli meclisler düzenlenmeye
başlandı. Cahiliye devrinin inanç ve kanaatleri başka bir tarzda, fakat İslami kisve ile tarih
sahnesine çıktı; iktidarı artık iman gücü değil, silah kuvveti korumaktaydı; Resulullah’ın
(S.M.) hilafeti, İslam saltanatı haline gelmişti.”(7)
İlk üç halifenin halka karşı çeşitli kötülüklerini hadislere bağladıklarını ve halkın bunlara itaat
etmesi gerektiğine inandırıldığını anlatan Gölpınarlı, sözkonusu hadisler içinde şöyle diyor:
“Oysa ki, hadislerin yazılması, nakledilmesi, birinci halifenin (Ebubekir) zamanından itibaren
yasaklanmıştı; hadis nakledenler dövülmüştü ve bu yasak Ümeyyeoğullarını son zamanlarına,
Ömer b. Abdülaziz’in devrine dek sürmüştü; ama iktidarın işine yarayan sözler, hadis diye
nakledilmekte, nakledenler, mükafatlar elde etmekteydiler. Hz. Peygamber’in (S.M.)
söylemedikleri bir sözü kendilerine isnat edenleri cehennemle müjdeledikleri düşünülmez
olmuştu.” (Aktarma Cami’us Sağıyr, 11. 165)
Bu keyfi yönetim alıp başını gitti. O kadar ki, Halife Osman Hac’da Mina’da namazı bile iki
yerine dört rekat olarak kıldırdı