ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ’NE SON BALYOZ
Atatürk’e, O’nun aziz hatırasına ne büyük saygısızlıklar yapıldı, Kenan Evrenlerin, Özalların, Demirellerin, Çillerlerin, Erdal İnönülerin, Mesut Yılmazların, Ecevitlerin, Devlet Bahçelilerin, bugün de Recep Tayyib’in yönettiği Türkiye’de… Bunlardan biri de Atatürk Orman Çiftliği’nin barbarca yağmalanması…
I) Evet, Atatürk’ün, 5 Mayıs 1925’de açılmasına öncülük ettiği, Ankara’ya en büyük armağanlarından biri olan Atatürk Orman Çiftliği yıllarca yağmalandı, parsel parsel satıldı! Böylece 52 bin dekar olan araziyi, çala çala 33 bin dekara indirdiler. Ne zaman? Türkiye’yi Demirellerin, Evrenlerin, Özalların, Çillerlerin, Yılmazların, Ecevitlerin yönettiği dönemlerde! Ayrıca 1961-1999 arasında Çiftlik arazisinin 237 bin metrekaresini şahıslara, 6 milyon metrekaresini resmî kuruluşlara kiraladılar. Bu kuruluş ve özel firmalardan kimileri şunlardı: Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü, MİT Müsteşarlığı, Atlı Spor Klübü, Türk Telekom, Ankara Büyükşehir Belediyesi, ASKİ, BELKO- EGO, BOTAŞ, Beğendik, Varan Turizm, Ulusoy, Mudurnu Tavukçuluk.
Oysa Atatürk bu çiftliği kurarken, tarımda bir uygulama ve deneme alanı olsun, tarımsal işletmeciliğe bir örnek olsun istiyordu. Bu amaçla çiftliğin yanısıra tarım ve hayvancılıkla ilgili eğitim kurumları da oluşturmuştu. Buralarda yetişen elemanlar köylüleri eğitmiş, onlarla birlikte önemli tarımsal başarılar gerçekleştirmişti. Sonra gelen hükümetler yalnız çiftliği değil, o güzel hizmetleri de yok ettiler. İkiyüzlüler bir yandan bütün bu ihanetleri yaparken, bir yandan da Atatürk’e övgüler düzdüler[i].
Şuna inanıyorum ki Türkiye’nin bugünkü hale gelmesinde birinci sorumlular “Atatürkçüyüm” diyenlerdir, daha doğrusu “kendini Atatürkçü sananlar”dır. Onlar hiçbir zaman Atatürk’ü anlamadılar, anlamak için de uğraşmadılar, öyle göründüler. Atatürk ideolojisini candan ve yürekten uygulamadılar, yapılan saldırılara, düşmanın ilerlemesine kayıtsız kaldılar, üç günlük koltuk hırsı için…
II) Cumhuriyetimizin bu trajedisini bundan birkaç yıl önce “Atatürk Çiftliği’nin Adı Kaldı” başlığıyla yayınladığım bir yazımda şöyle dile getirmiştim:
Atatürk Takvimi’nden bir yaprak…, okuyorum:
1925 yılının başında, Ankara’ya 5 km mesafede, bozkırın ortasında -tüm itirazlara rağmen- Atatürk’ün ısrarlı tavrı üzerine 20 bin dönümlük bir arazi satın alındı.
5 Mayıs 1925’de burada büyük bir çadır kurularak iki traktörle işe başlandı. Atatürk’ün niyeti, attığı bu adımla Türk tarımcısına örnek olmaktı. Gerçekten, çok geçmeden bozkırın ortasında herkesin imrenerek baktığı bir çiftlik ortaya çıkmıştı.
Mustafa Kemal bulduğu her fırsatta bu çiftliği ziyaret ederdi.
Ve Atatürk’ün bir resmi eklenmiş yazıya. Tarih 2 Haziran 1930… . Başında fötr şapkası, bastonunu dizine dayamış, her zamanki gibi şık ve yakışıklı… Sayın Yekta Güngör Özden’i haklı çıkarırcasına:Nereden baksa güzel / Nereden baksan güzel. Küçük, zarif, bembeyaz bir masanın önünde, bir elinde sigarası, kahvesini yudumluyor. O kadar canlı ki… Sanki başını kaldırıp, “Üzülme çocuk, bu günler de geçer. Yeter ki yılmayın, çalışın” diyecek bana.
Besbelli o ziyaretlerden birinde çekilmiş.
Bugün ne kaldı o âbide çiftlikten? Belki hiçbir şey, aç kurtlar gibi saldırdılar üzerine. Hem “Atam, izindeyiz”ciler, hem dinci düşmanları, hem iş adamı bozuntuları, parça parça, kısım kısım yolup kuşa çevirdiler o koskoca cennet alanı.
Bütün hükümetler, partiler, Atatürk’ün kurduğu parti dahil, hiçbiri sahip çıkmadı Atatürk’ün o derin anlamlı hatırasına; tabiî birçok diğer eserlerine reva gördükleri gibi… Oysa o bir simge idi, çalışmanın, çelikten iradenin, yoktan var etmenin, tarımsal kalkınmanın simgesiydi o!
Ben bu çiftliği ayrı bir severim. Çocukluğumda Ankara’ya, dayılarımı ziyarete gittiğimizde, bizi mutlaka oraya götürürlerdi. 1950’li yıllar sözünü ettiğim… O yıllarda Çiftlik Ankaralıların bir mesire yeri gibiydi. Bakıyorum da ne canlı tablolar kalmış hatırımda, bir bir canlanıyor gözlerimin önünde: Garda banliyö trenine binişimiz… Ne güzel yolculuktu o. Çok geçmeden Çiftlik istasyonunda inişimiz. Geniş, etrafı ağaçlıklı bir yolda Çiftliğe doğru güle oynaya yürüyüşümüz; yeşillikler arasında oturuşumuz. Çayırlar, salıncaklar, top oynayışımız; kurtlar gibi acıkınca yemeklere çöküşümüz. Hayvanat bahçesi, arslanlar, ayılar, zürafalar, maymunlar, filler, yılanlar… Bilmiyorum, onlar da mı uğradı çıkar hesabından başka bir şey bilmeyen, paradan başka değer tanımayan o kimi kravatlı, kimi tesbihli magandaların hışmına…
Ya Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlar, “Atam, izindeyiz” demekten başka sözü, pankart sallamaktan başka işi olmayanlar! Onlara ne demeli?
Diyeceğim şu, ancak ne kadar anlarlar bilemem:
Yüksek, soylu, kutsal hedefler belirleyin kendinize. Daima o hedeflere yürüyün. Ancak böyle canlı ve alevli bir ülkü sayesinde sıyrılırsınız kişisel çıkarlardan, basit emellerden.
“Herkes kendi için” demeyin, “herkes herkes için” deyin. Topluma faydalı işler yapın. Kafa yorun millet işleri üzerinde. Her ne düşünürseniz, her ne işe girişirseniz, hep ülkenin, milletin adına, çıkarına olsun.
Daima gerçeği arayın. Onu buldukça, söylemeye cesaret edin! Korkmayın gerçeği konuşmaktan. İster mutluluk getirsin, ister felaket; ister iyi olsun, ister kötü, asla ayrılmayın gerçekten.
Bu altın öğütler Atatürk’ten!
Öyleyse durma ey okur, kalk! Millete faydalı, yepyeni bir iş yap!
Şimdi sana tavsiye edeceğim şey, öyle pek zor da değil, küçük bir hizmet ülkene: Bir araştırma yap, kimler, hangi kuruluşlar, hangi hükümetler, hangi belediye başkanları, hangi sözde iş adamları bu hale getirdi Atatürk Orman Çiftliği’ni… Bu seri cinayetleri kimler, nasıl işledi, ortaya çıkar! O hain, yiyici namussuzları halkımıza teşhir et.
Bir hareket noktası olarak iki kaynak adı veriyorum sana:
-Ali İhsan Saner, Devletin Rantı Deniz, İletişim Yayıncılık, İst., 2000, ss. 17-20, (Atatürk Orman Çiftliği Nasıl Yok Oldu?).
-Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye, İleri Yayınları, İst., 2005, ss.571-574, (Atatürk Orman Çiftliği: İhanetin Belgesi).
Böyle olur Atatürkçülük!...
III) Bugün, yukardakilere güncel bir yurttaşlık görevi daha ekleyebilirsin değerli okur; zor değil, sadece bir imza atacaksın.
İşte TMMOB Ankara Mimarlar Odası’nın imza kampanyası[ii]:
T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI’NA
1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün “Orman Çiftliği” adıyla kurduğu ve 1937 yılında Türkiye Cumhuriyetine vasiyet mektubuyla emanet ettiği çiftlik arazisi, yıllardır tahribat altındadır. Ankara’nın temiz hava koridoru olan Atatürk Orman Çiftliği üzerinde şimdi de Başbakanlık binası yapılması planlanmaktadır.
Bozkırın ortasında ölçülemeyecek bir emekle kurulmuş olan Atatürk Orman Çiftliği Cumhuriyetin, insan tarım ve üretim ilişkilerini en iyi örnekleyen ve sosyal yaşam alanı olarak örnek teşkil eden, en önemli simgelerindendir. Bu alan, birinci derece tarihî ve doğal sit alanı olarak tescil edilmiş, ancak planlanan Başbakanlık binasının yapımı için sit derecesi düşürülmüştür. Halen doğal ve tarihî sit özelliklerini içinde barındıran, hem ülke açısından hem de kentsel tarım konusundaki dünyadaki ender örneklerden olmasından kaynaklı Atatürk Orman Çiftliği’nde Başbakanlık binasının yapılması planlama kriterleri açısından onarılmaz hasarlara yol açacaktır.
Atatürk Orman Çiftliği alanının korunması, Ankara, Türkiye ve Dünya için bir değerdir. Bu değer, emekle büyütülmüş, ormanla temiz hava koridoru oluşturmuş, nefes almamıza olanak sağlamıştır. Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak sesimizi duymanızı ve Atatürk Orman Çiftliğine sahip çıkmanızı bekliyoruz.
***
Evet, sevgili okur, büyük olasılıkla “kime gidelim davaya” misali beklediğimiz sonucu alamayacağız. Ama en azından milyonları bulan imzalarımızla, düşmanlarına, Atatürk’ün yalnız olmadığını, aramızda olduğunu bir kez daha kanıtlamış olacağız.