19 Eylül 2013

İSTİHBARATIN DOĞUŞU OSMANLI’NIN MGK’SI OSMANLI’DA İSTİHBARATÇILIK​



İSTİHBARATIN DOĞUŞU

OSMANLI’NIN MGK’SI 

OSMANLI’DA İSTİHBARATÇILIK​

İktidar, egemenlik, sömürme ve güç savaşlarında tarih boyunca haberalma, yalan haber yayıp karşı gücü yanlış yönlendirme yöntemini hep uygulamıştır. Ticaret burjuvazisinin oluşması ve meta dolaşımının ulusal sınırları tanımamasından sonra haberalma hem boyut değiştirmiş, hem de daha profesyonel ve geniş bir yelpazeye yayılarak bir meslek bir sektör halini almıştır. Artık güç savaşlarında sadece haber alma değil, haber toplamaya karşı koyma, psikolojik harp yapma meslekten öteye; sanat haline dönüşmüştür. 

İlk haber alma / istihbarat örgütünün kim tarafından ve ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu mesleğin insanlık hayatında paranın yer almasından sonra ortaya çıktığı bilinmektedir. Para, güç ve iktidarın sembolü olduğundan dolayı, site devletlerinden modern devlet sürecine kadar insanoğlunun geçirdiği süreçte istihbarat, insanlık tarihinin akışını değiştirdi. Para ve dolayısıyla güce sahip olabilmek için rakip şehir, devlet veya imparatorlukları oyun sahnesinden atmak için yapılan bütün cephe savaşlarının öncesinde oldukça çetin ve bazen de keyifli istihbarat savaşları yaşanmıştır. Bu savaşlar tamamen gizli yürütülmekte olup, artık “ düşman” ile ilgili gerekli bilgiler alındıktan sonra, legal-cephe savaşına girilmiştir. 

İstihbaratçılık dünyanın en eski merkezlerinden biri olarak biliniyor. İstihbaratçılığın kökeni, yazılı metinlere göre bundan tam 5000 yıl önceye dayanmaktadır. Milattan 5000 yıl önce Mısır Kralı III. Tutmosis, kuşatma altındaki Yafa kentine ajanlarını gizlice gönderdiği yazılı metinlerde yer alıyor. Ve yine bu tablet metinlere göre, Tutmosis’in ajanları Yafa’ya un çuvalları içinde giriyor ve şehir ile ilgili gerekli bütün bilgileri krallarına iletiyorlar. Gelen bu istihbarat raporundan sonra III. Tutmosis, savaş stratejisini belirleyip şehri daha az bir maliyetle ele geçiriyor. 

İstihbarat mesleğinin önemi, insanlık tarihinin akışını değiştiren semavi dinlerin kutsal metinlerinde de yer almıştır. Örneğin Tevrat’ta “ Yeuşa’nın ( Hz. Yüş’a Kabri İstanbul Beykoz sırtlarında bulunuyor) Adanmış Topraklara doğru gidişi” sırasında “şehri kolay ele geçirilmesi için, Eriha’ya iki kişinin gönderilmesi” emrediliyor ve bu kişilerin getirdiği bilgiler doğrultusunda “fetih hareketinin başlatılması” isteniyor. 

İstihbaratçılık bir meslek olmadan önce kervanlar, gezginler, büyücüler ve gezgin din adamları tarafından icra edilirdi. Meta dolaşımının hızlanması, sermaye birikiminin oluşması ile birlikte gelişen ticaret yolları ve artan nüfusla birlikte haberalma, hekimlik, tüccarlık, ziraatçılık gibi bir meslek haline gelmiştir. Özellikle baskıcı despotik yönetimlerde bir geçim kaynağı olmuştur. 

Avrupa’ da sermayenin yönetimde tek söz sahibi olması ve uluslar arası ilişkileri belirlemesinden sonra İstihbarat mesleği, dönem dönem en önemli “ geçim kaynağı” olmuştur. Profesyonel sermaye oluşmadan önce İstihbarat tamamen kilisenin kontrolünde ve çıkması muhtemel muhalefeti tasfiye etme aracı olarak kullanılmıştır. Kilisenin kendi egemenliğini kaybetmemesi için, cadı avı ve aforoz mekanizmasını; din adamlarını da aynı zaman da birer muhbir, haberalma elemanı olarak kullandı. Kilise, derebeyler ve büyük toprak sahiplerinde oluşan sermaye birikiminden sonra iktidar gücünü kaybetmemek için yüzyıllar süren savaşlarda yüz binlerce insanı katlettirmekten geri durmamıştır. Bu anlamda semavi dinler arasında sicili en bozuk din maalesef Hıristiyanlığın Katolik yorumudur.

Kilise’nin “iç iktidar” uğruna akıttığı / akıttırdığı kanın kat be katını “dış iktidar” uğruna akıtmaktan çekinmemiştir. Özellikle Orta Çağ’ da Tapınak şövalyeleri aracılığı ile yaptığı istihbarat ve açık cephe savaşlarında Musevi ve Müslümanlardan yüz binlerce insanın kanını akıtmıştır maalesef. 

Batıda, istihbarat mesleği örgütlü olarak ilk önce Tapınak Şövalyeleri arasında doğduğu görülmektedir. Tamamen ayrı bir çalışma konusu olabilecek bu haber alma teşkilatına ilgili bölümde kısaca değineceğiz. 

DÜNYADAKİ İLK İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ 

Türkiye’de birçok kaynakta, dünyanın ilk profesyonel istihbarat örgütünün İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth tarafından 1530’lu yıllarda kurulduğu iddia edilmektedir. Oysa Doğu’ya baktığımızda, ilk organize İstihbarat örgütünün bu tarihten yaklaşık 1000 yıl önce kurulduğunu görürsünüz. İlk istihbarat örgütü, Çinliler tarafından Göktürklere karşı 570’lı yıllarda kurulmuştur ve İstihbarattan sorumlu bakanın adı da Çang Sun Çing’dir. Göktürk’lerin hızla yükselmesi, bölgede güç olması ve Çin’in Batı ile Hindistan gelirlerine el koyması üzerine imparatorluk tarafından derhal bir haber alma örgütü kurulur. 

Ağırlığını Budist rahiplerinin oluşturduğu bu istihbarat örgütünün elemanları tapınak ve çeşitli devlet kademelerinde eğitildikten sonra Göktürk ülkesine gönderirler. Rahip, seyyah, tüccar ve hekim rolünde Göktürk ülkesine yayılan ajanlar, aynı şekilde ülkenin en önemli ve büyük sarayına; Kağan Sarayı’na da sızmış ve yüksek mevkiler elde etmişlerdi

Sarayda saygın mevkiler elde eden ajanlar, sonunda Göktürk Hakanı Şapolyo ile “en büyük boy”un lideri Apohan’ın arasını bozmuş ve bir iç savaşın çıkmasına sebep olmuşlardı. Çıkan iç savaş sonucu Şapolyo zayıflamış ve ülkesini birlik halinde tutamamıştı. “Kök Türk ili ikiye parçalanmış ve kardeş kardeşin kanını içmeye devam ediyordu İçing’in uğursuz sarı donlu çaşıtları yüzünden. (Çinin Sarı kıyafetli ajanları)” Göktürk’lerin iç savaşa girmesi ve bölünmesi ile birlikte Çin’in batı ticaret yolları ve Hindistan gelirleri yeniden sorunsuz akmaya devam etti.

Çin İstihbarat servisi bununla da yetinmemiş, kendi içlerinde; Kuzey Çin’e hükmeden Topa Kuçi Hanedanı ile bu hanedana ait kültürü tarihin tozlu sayfalarına kaldırırlar. Burada da din adamı, barış yanlısı rahip ve hekim maskesi ile yer edinen ajanlar, 500’ün ikinci yarısında güçlü Topa Hanedanlığını ikiye bölmeyi başarırlar. Topa devleti ikiye bölündükten sonra halkın inançlarını değiştirme konusuna yoğunlaşan ajanların çalışmaları sonucunda Topa kültürü ve medeniyeti bu yüzyılla birlikte gitti. Böylece Tarih, ajanların ilk kez bir kültür ve medeniyeti yok ettiğine tanıklık etti… Çin kaynaklarında Çang Sun Çing’in örgütü ile ilgili doyurucu bilgiler bulunmaktadır. 

OSMANLI’DA İSTİHBARATÇILIK​

Osmanlılarda istihbarat faaliyetleri, kuruluş döneminde başlar. Osmanlılar, modern istihbaratçılık olarak tanımlanabilecek Martalos veVoynuk teşkilatları kurarak dış ve iç gelişmeleri sıkı takip altına almayı başarmışlardır. Bu teşkilatlarda, özellikle Martolos ‘ ta ağlırlıklı olarak gayri Müslim tebaa çalıştırılmıştır. Hatta Bizans’a ajanlık yapan keşişlerden de faydalanılmıştır. 

Osmanlı İmparatorluğun yükseliş döneminden itibaren yabancı devletler İstanbul’da elçilikler kurarak Doğu’dan düzenli istihbaratı sağlamalarına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun buna teşebbüs etmemesi bazı çevreler tarafından eleştirilmektedir. Oysa Osmanlı Devleti hem tüccarlar ve seyyahlar, hem de bizatihi yabancı elçilerden düzenli olarak bilgiler almayı başarmıştır. 

Mühimme Defterlerine bakıldığında, Osmanlı’nın bu alanda ne kadar başarılı olduğu görülecektir. Bu defterlerde Padişahların Anadolu ve Rumeli Beylerbeyinden komşu ülkeler hakkında düzenli istihbarat ve karşı istihbarat faaliyetleri hakkında bilgi aldıkları sarih bir şekilde bellidir.

Mühimme Defterlerinde özellikle Hakan tarafından uç beylerinin komşu ülkeler hakkında istihbarat ve karşı istihbarat faaliyetlerine ağırlık vermeleri konusunda hükümler bulunmaktadır. Bu hükümlerde, ajanlar aracılığı ile komşu ülkelerin orduları ve bu orduların hareket tarzları konusunda çok bilgi toplamaları; bu bilgileri anında saraya bildirmeleri emredilmektedir.

Osmanlı’nın yalnız istihbarat toplama ve istihbarata karşı koyma, kontrespiyonaj(karşı casusluk) yayma konusunda çalıştığını düşünmek bir yanılgı olur. Duraklama ve gerileme devirlerinde padişahlara sunulan risale ve layiha (tasarı)lar dikkatle okunduğunda birer istihbarat analiz raporlarından başka bir şey olmadığı görülecektir. Bu risale ve layihalar, ortaya çıkan bozuklukları anlattıktan sonra, bozuklukların sebepleri ele alınıyor. Akabinde de çözüm öneriyorlar. Koçi Bey Risalesi ile Tatarcık Molla Abdullah Efendi Risalesi türünün en önemli belgeleridir. Bu anlamda Osmanlı Devleti, rakibi olan diğer imparatorluklardan hayli ileride olduğunu söyleyebiliriz. 

Osmanlı’da kurumsal İstihbaratçılık, Fatih Sultan Mehmet tarafından merkezi yönetimin kontrolüne alınacaktı. Doğu ve Batı’dan gelen binlerce İstihbarat Divan’da toplanır ve analiz edilirdi. Fatih’in bu yöntemini Sultan IV. Murat Han ile KöGoogle Page Rankingülü Mehmet Paşa başarı ile uygulayacaklardı. Bu yüzdendir ki ekonominin bozuk olması ve devlet hazinesinin sıfırı tüketmesine rağmen IV Murat ile KöGoogle Page Rankingülü dönemi Osmanlı’nın güçlü dönemlerindendir. 

Fatih’in Divan Analizi yöntemini Sultan II. Mahmud’un da başarıyla uyguladığını görüyoruz. 

Osmalı’da. Batılı tarzda istihbaratçılığın Sultan III. Selim döneminde karşımıza çıktığını görüyoruz. Artık tekke ve zaviyelerin ağırlıkları yavaş yavaş kaybolmuş. Oluşturulan bir gizli kadro ile devletin çelik çekirdeği oluşturulmuştur. III. Selim’in böylesine bir yolu tercih etmesinin sebebi, tahta geçtiği yıl Fransa’da ihtilal yapılmış, imparatorluk yıkılarak yerine ulus devlet kurulmuştur. Osmanlı’nın uluslar topluluğu göz önünde bulunduran III. Selim, görünen devlet yöneticilerinin yanı sıra, olağan üstü yetkilerle donatılmış 24 kişilik bir çekirdek devlet kadrosunu kurmayı kaçınılmaz görmüştür.

Kaynak: Türkiye'de İstihbaratçılık ve Mit

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...