İmparatorluk sınırları içerisinde ulusların başlattığı milliyetçilik hareketlerinden dolayı Anadolu dahil, Balkanlardan Hicaz’a kadar hemen her eyalette ulusçuluk hareketi başlamış ve imparatorluktan kopmalar birbirini takip ediyordu.
Yıldız Jurnal Teşkilatı, Alman uzmanların yönetimindeki hafiye polis örgütü ve Jandarma Teşkilatından gelen jurnallerin tümü Yıldız’da toplanıyor ve III. Selim zamanında oluşturan devletin çetelik kadrosu tarafından değerlendirilerek Padişah’a sunuluyordu. Bu raporlardan elde edilen bilgilere göre, Şark’ta baş gösteren Ermeni ayrılıkçı hareketini zaptiye ve kolluk kuvvetleri gücü ile etkisiz hale getirmenin imkânsızlığı görünüyordu… Ve Sultan’ın tabir ile “onların anladığı dilden cevap vermenin zamanı gelmişti”. Çözüm, Ermenilerle iç içe yaşayan Kürt aşiretlerinden oluşan gayri nizamı savaş yöntemi uygulayacak olan Milis Alaylarını oluşturmaktı. Alayların kuruluş çalışmaları, hem resmi paşalar hem de hafiye örgütüne mensup görevliler tarafından belirlenecekti.
Kürt ayrılıkçı hareketinden önce “Şark Vilayetleri”ne sıçrayan Ermeni bağımsızlık hareketi, özellikle Rusya ile Fransa’nın ekonomik ve politik yardımlarından dolayı “devlet için büyük bir tehdit haline gelmişti.” Doğu Anadolu’da bulunan “Ermeni gençler, alenen kafileler halinde Doğu Beyazıt ve Iğdır üzerinden Erivan’a geçerek askeri ve gerillacı eğitimi alıp geri döndükten” sonra bölgede terör, tedhiş ve Müslüman unsurlara yönelik katliamlara girişiyorlardı.
13 Haziran 1878’de Berlin Konferansı’na “Ermenistan’a ilişkin Proje” sunması ve bu projenin kabul görmesinden sonra Osmanlı topraklarında Ermenilerin terör ve katliam eylemleri hızlandı.
Hınçak ve Taşnak örgütlerin düzenli ordu haline dönüşmesi ile Rusya’nın “Şark Vilayetleri”ne yönelik emellerini açıkça getirerek işgale hazırlanıyordu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bölgede “asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilerek Rus işgaline karşı Müslüman ahaliden silahlı” güçler oluşturmayı kararlaştırdı. Oluşturulan bu para-militer gücün adı “ Hamidiye Alayları” oldu. Alaylar, aşiret yapıları esas alınarak örgütlendirildi. Her alayın başına aşiret reisleri belli bir maaş, rütbe ve nişan verilerek tayin ediliyordu. Alay haline getirilen aşiretler, vergiden muaf tutulur ve işledikleri suçlarla ilgili kovuşturma ve soruşturma mahalli mahkemelerden alınıp orduya veriliyordu.
Yıldız Jurnal Teşkilatı, Alman uzmanların yönetimindeki hafiye polis örgütü ve Jandarma Teşkilatından gelen jurnallerin tümü Yıldız’da toplanıyor ve III. Selim zamanında oluşturan devletin çetelik kadrosu tarafından değerlendirilerek Padişah’a sunuluyordu. Bu raporlardan elde edilen bilgilere göre, Şark’ta baş gösteren Ermeni ayrılıkçı hareketini zaptiye ve kolluk kuvvetleri gücü ile etkisiz hale getirmenin imkânsızlığı görünüyordu… Ve Sultan’ın tabir ile “onların anladığı dilden cevap vermenin zamanı gelmişti”. Çözüm, Ermenilerle iç içe yaşayan Kürt aşiretlerinden oluşan gayri nizamı savaş yöntemi uygulayacak olan Milis Alaylarını oluşturmaktı. Alayların kuruluş çalışmaları, hem resmi paşalar hem de hafiye örgütüne mensup görevliler tarafından belirlenecekti.
Kürt ayrılıkçı hareketinden önce “Şark Vilayetleri”ne sıçrayan Ermeni bağımsızlık hareketi, özellikle Rusya ile Fransa’nın ekonomik ve politik yardımlarından dolayı “devlet için büyük bir tehdit haline gelmişti.” Doğu Anadolu’da bulunan “Ermeni gençler, alenen kafileler halinde Doğu Beyazıt ve Iğdır üzerinden Erivan’a geçerek askeri ve gerillacı eğitimi alıp geri döndükten” sonra bölgede terör, tedhiş ve Müslüman unsurlara yönelik katliamlara girişiyorlardı.
13 Haziran 1878’de Berlin Konferansı’na “Ermenistan’a ilişkin Proje” sunması ve bu projenin kabul görmesinden sonra Osmanlı topraklarında Ermenilerin terör ve katliam eylemleri hızlandı.
Hınçak ve Taşnak örgütlerin düzenli ordu haline dönüşmesi ile Rusya’nın “Şark Vilayetleri”ne yönelik emellerini açıkça getirerek işgale hazırlanıyordu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bölgede “asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilerek Rus işgaline karşı Müslüman ahaliden silahlı” güçler oluşturmayı kararlaştırdı. Oluşturulan bu para-militer gücün adı “ Hamidiye Alayları” oldu. Alaylar, aşiret yapıları esas alınarak örgütlendirildi. Her alayın başına aşiret reisleri belli bir maaş, rütbe ve nişan verilerek tayin ediliyordu. Alay haline getirilen aşiretler, vergiden muaf tutulur ve işledikleri suçlarla ilgili kovuşturma ve soruşturma mahalli mahkemelerden alınıp orduya veriliyordu.