13 Eylül 2013

CİNLERİN ESRARI BEŞ

Cinlerin Yeme ve İçmesine Engel Olan Hususlar

Müslim ve Ebû  Dâvud, Huzeyfe (R.A.)’dan rivayet ediyorlar : Biz Allah’ın Resûlünün yanında yemek yemek üzere hazır bulunduğumuz zaman o sofraya elini uzatmadan önce başlamazdık. Bir defasmda onunla yemek yemeğe hazırlanmıştık. Bir cariye gelip hemen yemeğe elini uzatmak istedi. Hz. Peygamber, onun elini tuttu. Bir köylü geldi, o da hemen elini uzatmak istedi, Hz. Peygamber (S.A.V.) onun da elini tuttu ve şöyle buyurdu :«Allah’;n ismi anılmadıkça (Besmele çekilmedikçe) şeytan yemek yemeği helâl bulur. Şeytan bu cariye ile birlikte geldi sofraya hulul eini9s istedi, cari- yeııin elini beıı tutunca bu defa da köylü ile gelip yemek istedi. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a kasem -ederini ki şu anda o şeytanın eli onların elleri ile bir- . likte benim avucumun içindedir.»
Ebû Dâvud, Ümeyye b. Mahşî’den rivayet etmiştir: Resûlüllah Sallellahü  Aleyhi Veseliem’in ashabından biri dedi ki: «Bir adam besmele çekmeden yemek yiyordu, Allah’ın Elçisi (S.A.V.) de orada oturuyordu. Adamın sofrasında bir lokma bir şey kalmıştı. Onu tam ağ- zina getireceği zaman: (Bismillâhi evvelihi ve ahirihi) dedi. Ve Allah’ın Resûlü (S.A.V.) gülerek şöyle buyurdu: “Şeytan onunla yemeğe devam ediyordu. O Allah’ın ismini zikr edince, kanımdaki istifra etmek suretiyle ağzından çıkardı.*-»
Ebû Bckr İbn’id – Dünya «Mekâyidüş – Şeytan» adlı kitabında şöyle demiştir: Muaviye b. Nufeyl el-Aclî dedi ki: Anbese Ibn’is – Saidln yanında idim, yanıma Süheyl oğlu Salebe geldi. O Sa’lebe’ye :
  • Çok acayip bir şeyi görmüşsün, anlatır mısınız? dedi. O da şöyle cevab verdi :
  • Seherde içmek için bir kaba su koyuyordum. Bir defasında seher vakti gelip o koyduğum suyu içmek için gidince orada bir şey bulamadım. Ertesi akşam, üzerine Yasin okuyarak koydum. Seherde yanına gidince olduğu gibi duruyor bir hâlde buldum. Bir de baktım ki âmâ bir şeytan evin yanında dolaşıp durmuyor mu?»
Ebû Abdurrahman Muhammed b. El – Munzir, «El- Acaib) adlı kitabında şöyle kayd ediyor: Bize Ebû Zer’a, ona da İsa b. Ebî Fatıma anlattığına göre, Ebû Dâvud ile Tirmizî, Ebû Hüreyre (R.A.)’dan şöyle nakl etmiştir: «Şeytan son derece fırsat bekleyen ve mütecessis bir varlıktır. Ondan kaçınınız. Her kim gafilâne uyur da ondan kendine bir zarar gelirse, kendi nefsinden başkasını kınamasın.»

Cinler Evlenip İnsanlar Gibi Çoluk Çocuk Sahibi Olurlar

Allahu Teâlâ  şöyle buyurur: «Onlara ne bir insan, ne bir cin asla dokunrııamıştır.» (Er-Rahman: 56).
Bu âyetten de anlaşılıyor ki, cinler de aynen insan- lar gibi cinsi ilişki kurabiliyorlar İbn-i Cerîr (Tehzîb’ul – A’sâr) adlı kitabında şöyle kayd eder: Ulema, âyetteki (Tams) kelimesinin anlamında fikir ayrılığına düşmüştür. Bazılarına göre bu, kadının fercinin kanamasına sebep olan (cima = cinsî temas) demektir. Kimilerine göre de bu, sadece dokunmak mânasına gelir. Araplardan şöyle duyulduğunu nakl ederler: (Bu deveye hiç bir ip tems etmemiştir. Yâni ona hiç bir ip değmemiştir.) Bazılarına göre de (Tams) kelimesinden murat, hayzdır. Şu halde âyetin bu üç mânaya da ihtimali vardır. Hayz’a ihtimali ise uzaktır. Dokunma mânasında olması akla daha yakındır. Vallahü Alem.
Cenab-ı  Hak şöyle buyurmuştur: «Beni değil de,, onu (şeytanı) vc zürriyetini rai dost ediniyorsunuz? Oysa o, sîzin için apaçık bir düşmandır.»  Bu âyet de, zürriyete sahip olmak için, onların evlendiklerini göstermektedir.
Kadı Abd’ul – Cebbar der ki: Zürriyet, çoluk – çocuk demektir. Onların ince cisimlere sahip bulunmaları, doğurmalarına mâni teşkil etmez. Çünkü nice küçük ci~ simli hayvanlar vardır ki doğurmaktadırlar. Küçük olmaları doğurmalarına mâni olmamaktadır.
Zemahşerî  (El – Keşşaf)’da der ki: Eski kitablar üzerinde gayet küçük kurtlar görürsün. Göz, ne kadar keskin olursa olsun onları, kımıldamadıkça göremez. Bu kadar küçük yaratığı yaratan ve ona zahirî, bâtmî azalar veren, hulâsa onun bütün inceliklerine vukufu olan Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Yerin bitirdiği herşeyi, ve (insanların) kendilerine ezcümle her şeyi çift yaratan Allah’ı teşbih ve noksan sıfatlardan tenzih ederim!
Evet hayvanların küçük olmaları, onların üreyip çoğalmalarına mani değildir. Çünkü Allah her şeye kadirdir. Bir şey yapmak murad edip de o şey’e «Ol!» emrini verdi mi, hemen oluverir. Bu güce sahip olan Ka- dir-i Zülcelâll bütün kalbimle teşbih ederim.

Cinlerin Mükellef Oluşları

Ebû Ömer b. Abdilberr der ki: Bütün ulemaya göre, ittifakla cinler mükellef ve muhatabdırlar. Çünkü Ceııab-ı Hak: «O halde Rabbinizin hangi ni’metlerini yalan sayabilirsiniz?» (Er-Rahman: 47). buyurmuş ve cinlerin de insanlar gibi mükellef olduklarını açıklamıştır.
Er-Razî, tefsirinde şöyle kayd eder: Cinlerin mükellef olduklarına dair bütün alimler söz ve fikir birliği etmişlerdir.
Kadı Abd’ul – Cebbar der ki: Âlimler arasında, cinlerin mükellef oldukları babında en ufak bir fikir ayrılığına şahit olmadık.
Zerkan ve Gassan’m hikâye ettiklerine göre, onlar yaptıkları işi yapmaya mecbur edilmişlerdir, yoksa insanlar gibi mükellef değildirler.
Onların mükellef olduklarına dair Kur’ân-ı Ke- rîm’de bir çok delil bulabiliriz. Kur’ân’da şeytanlar zem- medilmekte, lânetlenmekte ve azabla tehdid edilmektedirler. Bütün bunlar, Allah’ın emrini dinlemeyenler içindir..
Hz. Peygamberin dilinde de onlar lanetlenmişler ve kendilerinden kaçınılması  tavsiye edilmiştir. Onlann insanları şaşırtmak için olanca güçleri ile çalıştıkları bir bir anlatılmıştır. İşte bütün bunlar cinlerin de insanlar gibi mükellef olduklarım göstermez mi?
Onların mükellef olduklarını isbât etmek için sadece şu âyet kâfi gelir sanırım: «(Habibiın!» de ki: Bana şu hakikatler vahv olunmuştur: Cinlerden bir zümre (benim Kur’ân okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: Biz hakikî hayranlık veren bir Kur’ân dinledik ki, o, Hakka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hiç bir şeyi asla ortak tutmayacağız.» (El – Cin: 1,2)
Bu âyetten anlaşılıyor ki, cinler de insanlar gibi mükellef bulunmaktadırlar.

Hazreti Muhammed (S.A.V.) Gönderilmeden Önce, Cinler Arasında Bir Peygamber Var mı İdi?

Eski ve yeni bütün âlimler, cinler arasında hiç bir peygamber çıkmadığına, Peygamberlerin ancak insanlardan gönderildiğine dair ittifak etmişlerdir.
İbn-i Abbas, İbrı-i Cüreyc, Mücahid, Kelbi, Ebû Ubeyd, El – Vahidî gibi âlimlerden bu mânada sözler ve fikirler nakl edilmiştir.
İkinci babın sonlarında bu hususta İshak b. Bişr’in (El- Mııbtede*) adlı kitabında İbn-i Abbas’dan şöyle nakl ettiğini anlatmıştık: «Cinler, Yûsuf adındaki bir peygamberlerini öldürdüler; Allahü Teâlâ onlara da peygamber gönderdi ve ona itaat etmelerini emretti.»
İbn-i Cerîr der ki: Bize Ubeyd b. Süleyman anlattı: Ulemadan Ed-Dahhak’a: «Peygamber Muhammed (S. A.V.) gönderilmeden önce, cinler arasında bir peygamber var mıydı?» diye sorduklarında, Ed-Dahhâk şu cevabı verdi:
«Size Cenab-i Hakk’m: «Ey cin ve ins topluluğu! Size, içinizden âyetlerimizi okuyacak Resuller gelmedi mi?» kavlini duymadınız mı? Onlar Da’nhak’m bu sualini «evet!» diye karşıladılar. Öyleyse Allah insanlardan olduğu gibi, onlardan da peygamber göndermiştir.
Dahhâk’ın bu sözünü kabul edenler dediler ki: Eğer bu haber doğru ise, her iki taraftan gelen peygamberler öbür tarafın da peygamberi olması  gerekir. Oysa âyetten bu mâna çıkmamaktadır. Âyetten çıkan mâna, sadece insanlardan da, cinlerden de peygamberler gönderildiğidir.
İbn-i Hazm der ki: Hazreti Muhammed (S.A.V.)’den önce, Cinlere insanlardan hiç bir peygamber gelmemiştir. Çünkü cinler, insan milletinden değildirler. Hz. Peygamber buyurmuştur ki: «Peygamberler yalnız kendi kavimlerine gönderilirlerdi.»
İbn-i Hazm devam ediyor: Yakînen bildik ve anladık ki, onlar da insanlar gibi inzar edildiler. Bu, onlardan da peygamber geldiğini gösterir.
Allah şöyle buyurmuştur: «Ey cin ve ins topluluğu! Sizden, üzerinize âyetlerimi okuyup bugüne kavuşacağınızı inzar eden peygamberler gelmedi mi?»
Ed – Dahhâk’m fikrini teyid edecek bir rivayet daha: Ebud-Duhâ İbn-i Abbas’dan (R.A.) nakl ediyor: (Ve mine’l – ardı mislehun) ’den yedi kat yerin bulunduğu ve her katta, sizin peygamberleriniz gibi bir peygamber, Ademiniz gibi bir Adem, Nuh gibi bir Nuh, İbrahim gibi bir İbrahim, İsa gibi bir İsa bulunduğu anlamı çıkmaktadır. Şeyhimiz Ezzehebî’ye göre bunun isnadı sahihtir.
Amr b. Mürre, Eb’ud-Duhâ vasıtasıyla İbn-i Abbas’- dan (R.A.) rivayet ediyor: «Yedi kat göğü yarattı; yerden de bir o kadar.» meâlindeki âyette, İbn-i Abbas şöyle demiştir: Her yerde İbrahim (A.S.) vardır. Şeyhimiz Zehebî, bunun bir hadîs olduğunu söylemiştir.
Buharî  ve Müslim’in şartlarına uymakta ve adamlarının da birer İmam olma vasfına sahip olmaktadır.
Lâkin ulemanın  çoğunluğu âyeti, İbn-i Abbas, Mü- cahid, İbn-i Cüreyc ve Ebû Ubeyd’den nakl edilen sözlere uygun bir şekilde tevil edip kanaatlannı şöflece izhar ettiler: İnsanlara gönderilen peygamberler, aym zamanda cinlere de gönderilmiştir. Allah cinleri gönderip, ademoğlu olan peygamberleri dinletti ve onlar da kavimlcrini irşat etmek üzere döndüler. Kavimlerini, insanoğlunun peygamberlerinden duydukları ile irşada koyuldular.

Hz. Peygamber’in Aynı Zamanda Cinlere de Peygamber Oluşu

İslâm bilginlerinden hiç birisi Hazreti Muhammed (S.A.V.)ln hem insanlara ve hem de cinlere peygamber olarak gönderildiği hususunda itiraz etmemiştir.
Sahihayn’da Abdullah oğlu Cabir’den nakl edilen bir hadîste Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur: «Benden önce hiç bir peygambere verilmeyen beş şey bana verilmiştir. Bu beş şeyden biri de, benden önce gelen peygamberler sadece kendi kavimlerine gönderilirlerdi. Ben ise bütün insanlığa gönderildim.»
İbn-i Ukeyl, cinlerin de insan mefhumunda zahir olduklarını söyler.
Er-Rağip der ki: «İnsan düşünen bir topluluğun adıdır. Cinler de düşündüğüne göre insan lâfzının şu- mûlüne dahildirler. «En - Nâs; Nâse, Yenüsü» kökünden gelmektedir ki hareket etme mânasını ifade eder.»
El – Cevheri’ye göre; «En-Nâs» insanlar ve cinlerden teşekkül eden bir topluluğun adıdır. Sahihayn’- da Ebû Hüreyre’den, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğu nakl edilmiştir: «Ben kırmızıya ve siyaha gönderildim.»
Ulema kırmızı  ve siyahdan ne kasd edildiği hususunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Bazılarına göre bunlardan Arap ve acem milleti kasd edilmiştir. Çünkü umumiyetle acemler kızıl ve beyaz olurlar. Araplar ise siyah olurlar. Bazılarına göre bu sözden insanlar ve cinler kasd edilmiştir. Kimisi de bundan mutlak olarak kırmızı ve beyaz kasd edilmiştir. Çünkü Araplar (İm- reetûn Hamrâ) sözlerinde beyaz kadını kasd ederler. Peygamberimizin«Siyahlara» sözünden cinleri kasd ettiğini ileri sürenler demişlerdir ki: «Cinler umumiyetle ruhlara benzerler. Ruhlara (Siyahlar) adı verilir. Nitekim bu husus İsrâ hadîsinde varit olmuştur. «Şüphesiz O Ademi gördü; sağında siyahı solunda siyahı gördü. Bu siyah, bünyesindeki ruhtur.»
İbn-i Abbas’öan nakl edildiğine göre Hz. Peygamber : «Cinlere ve insanlara, her kırmızı ve her siyaha gönderildim» buyurmuştur.
İbn-i Abd’il – Berr’in fikri:.«Ulema şunda ittifak etmiştir: Hazreti Muhammed (S.A.V.), hem insanların ve hem de cinlerin peygamberidir. Bu sebeple O, bütün peygamberlerden üstün olmuştur. Çünkü ondan önce gelen peygamberler yalnız kendi kavimlerine has olarak gönderilirlerdi. İbn-i Hazm ve bir çok ulema kaJe- me aldıkları kitaplarında, Hz. Peygamberin her iki âleme (İns ve Cin âlemine) gönderildiğini tasrih etmişlerdir.
îmam’ül – Haremeyn, «El – İrşad» ’ında, İseviyyeye cevaben der ki: «Hz. Peygamber (S.A.V.), insanlara ve cinlere gönderilmiş bir peygamber olduğunu açık olarak beyan etmişlerdir.
Şeyh Ebu’l-Abbas, İbn-i Teymiye’nin fikri: «Allah. Hz. Muhammed (S.A.V.)’i hem insanlara ve hem de cinlere peygamber olarak göndermiş; ona iman etmelerini, boyun eğmelerini, Allah ve Resûlünün helâl kıldığım helâl, haram ettiklerini haram saymalarını; Allah ve Resûlünün vâcib kıldıklarını vâcib kabul etmelerini;
Allah ve Resûlünün sevdiklerini sevip, kerih gördüklerini de kerih görmelerini farz kılmıştır. Hz. Peygamberin peygamberliğini kabul etmiyen her insan ve her cin muhakkkak ki İlâhî azâba müstahak olacaktır. Tıpkı kendilerine gönderilen peygamberleri kabul etmiyen kâfirler gibi.»
Bu, sahabe, tâbnn, müslümanların liderleri ve bütün ehl-i sünnet vel-cemaa’ya göre üzerinde ittifak edilen bir fikirdir.
Allah Kurân-ı  Kerîm’de, cinlerin. Kur’ân dinlediklerini ve ona iman ettiklerini haber vermiştir. Bu husus (Ve iz sarafnâ ileyke neferen minel-ciııni) kavlinden (iilaike fî dalâlin mübm) kavline kadar olan âyette açık olarak beyan edilmiştir. Sonra şu hususu bütün insanlığa duyurmasını Peygamberimize emretmiş, onlar hakkında bir sûre inzal buyurmuştur ki, insanlar, cinlerin durumlarını ve Hz. Peygamberin yalnız insanlara değil, aynı zamanda cinlere de gönderilen bir peygamber olduğunubilsin.
Bu sûrede insanlar ve cinlerin Allah’a, onun Resû- lüne ve âhiret gününe iman etmelerine çağırılmışlardır. Allah ve Rcsûlüne itaat etmeleri gerektiğini de onlara bildirmiştir. Cinlerden medet beklemenin bir şirk olacağı hususunda insanlara, sûrenin şu âyetinde açıklanmıştır: «Filhakika şu da var: İnsanlardan bazı kimseler cinden bazı kişilere sığınırlar. Demek bu suretle onların azgınlıklarını (şımarıklıklarını) artırmışlar.» (El – Cin sûresi, âyet: 6)
İnsanlardan bir adam cinlerin bulunduğu sanılan vadilerden bir vadiye inip şöyle demiştir: «Bu vadinin büyüğü ile, alçaklarından sığınırım!»
Nas b. Haccâc’m babası Haccac b. Lât es – Selmî hakkında anlatılıyor: O, beraberindeki kafile ile Mekke’ye gelirken, korkunç bir vadiden geçiyordu. İçlerinden bir süvari, ona:
  • Kendin ve arkadaşların için bir şeyler söyle de kendinizi emniyete alın, dedi. Bunun üzerine o da :
  • Kendim ve arkadaşlarımı, bu kubbe altında bulunan her cinnî’den sığındırırım, tâ ki ben ve kafilem sağ salim dönebilelim, dedi. Tam o anda bir kişinin, şu âyet-i kerîmeyi okumakta olduğunu duydu: «Ey cin ve insan cemaatleri! Göklerin ve yerin bucaklarından geçip de İlâhî kazadan selâmete ermiye gücünüz yetiyorsa ki, (Allah’ın bahş edeceği) bir kudretle olmadıkça asla geçemezsiniz. Haydi geçin (kurtulun!)» (Er- Rahman: 33).
Sonra bilâhare Mekke’ye gelip bu duyduğunu Ku- reyş kâfirlerine bildirince onlar şöyle dediler: «Sakın çocuk olma, ey Ebû Kilâb! Bu haber Muhammed’e Kur’ân’m indirildiğini teyid eder. Ve bu bizim aleyhimize olur.»
  • Vallahi ben bunu duydum. Yanımdakiler de duydular, dedi ve Müslüman oldu. Sonra Medine’ye hicret etti. Ve orada bir cami yaptırdı. Halâ onun camisi orada mâruftur.
Cinler, insanların kendilerinden yardım istedikleri- ni görünce işi azıttılar, şımardılar. Ve bu sebeple kendilerine bas vuran sihirbaz, büvücü ve her türlü cincilere kendilerinin ve kırallarınm isimleriyle ccvap verdiler. JBöylece reislik ve büyüklük sevdasına düştüler. Oysa onlar pekiyi bilmektedirler ki insanlar onlardan kat katüstündür. Bu yüzden insanlardan bazıları onlara bo- -Sain. eğince hemen ihtiyaçlarını karşılayıp kendilerini büyütmeye yeltenirler.
Kur’ân-ı  Kerîm’deki «Ey kavmimiz! Allah’a  çağasını kabul edin ve ona iman edin ki sizin günahlarınızı afv edip sizi elem verici bir azâbtan kurtarsın» meâlin- deki âyeti Hazreti Peygamber (S.A.V.)’in onlara gönderildiğini göstermektedir. Ve yine Cenab-ı Hakkin «Allah’a çağıncıyı kabul etmeyen kişi yeryüzündeâciz bırakıcı değildir. Onun ondan başka da dostlan yoktur. İşte o gıirulı apaçık bir delâletledir» meâlindeki âyeti cinlerden Hz. Peygamber (S.A.V.)’e iman etmeyen kimsenin kâfir olacağını bildirmektedir. Tevfik ve ismet ancak Allah’tandır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...