13 Eylül 2013

CİNLERİN ESRARI DÖRT

CİNLERİN ESRARI DÖRT

Bazı Köpeklerin Cinlerden Oluşu

Ebû Osman Saîd b. el-Abbas, Er-Râzî demiştir ki: «Bize Şimak Bişrin, İbn-i Abbas’ın Basra minberinde şöyle derken duyduğunu anlattı:  Şüphesiz köpeklerden bir kısmı da cinlerdendir. Cinlerin zayıflarıdır. Her kim, yemek yerken yanına bir köpek gelirse, o yemekten ona yedirsin, yahut kendisi yedikten sonra ona yedirsin.»
Saîd b. Ubeyde, Ebû Abdirrahman’dan nakl ettiğine göre, Hz. Ali (R.A.) şöyle buyurmuştur: «Cin, bildiğiniz gibi cindir. Hin, sakat köpeklerdir.»
Bişr b. Abbas’dan nakl ediliyor: «Köpekler, cinlerdendir. Yemek yerken yanınıza geldiklerinde onlara bir şeyler atın. Çünkü onların da canı vardır.»
Halid, Ebû  Kalbe’den, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: «Köpekler bir millet olmasaydı öldürülmelerini emr ederdim. Lâkin bir milleti imha etmekten korktum. Onlardan her koyu siyah olanı öldürün. Çünkü bu onların cinlerindendir.»
Bir defasında Hz. Peygamber (S.A.V.): «Siyah köpeğin, namaz kılan kimse önünden geçmesi namazı inkıtaa uğratır» diye buyurdu. Ona sordular:
  • Kırmızının beyazdan, beyazın siyahtan ne farkı var? Hz. Peygamber de:
  • Siyah köpek şeytandır, buyurarak sebebini belirtti.
Evet siyah höpek Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi bir şeytandır. Cinler siyah köpek kılığına girip dola- şırlar. Siyah kedi kılığında da görünürler. Çünkü siyah renk, şeytani kuvvetleri toplama hususunda diğer renklerden daha kuvvetlidir. Onda hararet gücü de bulun- maktadır.
Kadı Ebû  Yâlâ der ki: «Hz. Peygamber (S.A.V.)’in siyah köpek hakkında «O bir şeytandır» sözünün mânası nedir? O köpekten doğma bir köpek değil midir? Diye bir süal varit olacak olursa cevabımız şu olur: Bunu cin’e benzetme yönünden söylemiştir. Çünkü siyah köpek en kötü bir köpek olduğu gibi insanlara yararı bakımından da en az yararlısı olanıdır.
Nitekim güçlük  çıkaran kötü adam hakkında: «Bu adam şeytandır» derler. Allahü Teâlâ en iyi bilendir

Cinlerin Yurdu

Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Cafer, «El – Azame» adlı kitabının 12. cüz’ünde der ki: «Hadîs alimlerinden Bilâl b. el-Hâris’in şöyle anlattığını nakl ediyorlar: Seferlerin birinde Allah’ın Resûlü (S.A.V.) ile birlikte bulunuyorduk. Def-i hâcet için yanımızdan ayrıldı. Def-i hâcet için çıktıklarında bizden uzaklaşır- di. Ona su getirdim. Bir de baktım ki yanında bir takım adamların gürültüler çıkararak konuştuklarını duydum. O güne kadar böyle bir şey duymamıştım. Bunun hakikatini Hz. Peygamberden (S.A.V.) sorunca şu cevabı aldım: Müslüman cinlerle müşrik cinler arasında ihtilâf çıktı. Kendilerini bir yere yerleştirmem için benden ricada bulundular. Bunun üzerine müslü- man cinleri köy ve dağlara, müşrik cinleri de dağlarla denizlerin arasına yerleştirdim.»
Zemahşerî  «Rebi-ul Ebrar» adlı kitabında şöyle der: «Â’ral anlatır: Bir çok çadırların bulunduğu yere geldik. Bir çok insanları gördük. Aradan çok zaman geçmeden onları kaybettik. Onlar o gördükleri insanların -cin,çadırların da onların evleri olduğuna inanırlar.»
«el – Müvetta» adlı eserinde İmam Malik rivayet ■ediyor: «Hattab’m oğlu Ömer (R.A.) Irak’a gitmek istedi. Ka’b’ul – Ahbar ona şöyle dedi: «Ey Mü’minlerin Emiri! Gitme. Çünkü sihrin ve kötülüğün onda dokuzu oradadır. Fâsık cinler ve korkunç hastalıklar vardır orada.»
Ebu Bekir b. Ubeyd «Mekâyidüş – Şeytan» adlı kitabında der ki: «Hadîs bilginleri bize Câbir oğlu Ye- zid’den şöyle nakl ettiler: «Müslüman evlerinin tavanlarında müslüman cinler bulunur. Öğle vakti sofraları kurulduğunda tavandan aşağıya inip onlarla beraber yemek yerler. Akşam sofraları kurulduğunda yine onlarla birlikte akşam yemeğini yerler. Allah onları müs- lümanlara yardımcı kılar. Müslümanları onlara müdafaa ettirir.»
İbni Ebî Dâvud der ki: Hişâm, el – Muğîre’den o da İbrahim’den şöyle nakl etmiştir: «Helâ ağzına bevl etmeyin. Çünkü ondan bir hastalık anz olursa tesiri büyük olur.»
Saîd b. Eb’il – Hasan’dan nakle ediliyor: «Oluk ağzına bevl edilmesini sakmcalı bulmam.»
Zeyd b. Erkam Resûlullah’dan (S.A.V.) nakl ediyor: «Bu otluk sahiplidir. Sizdeıı biriniz helaya geldiğinde şöyle desin: (Allahümme innî eûzü bike minel – lıubsi vel – h aba is i.) Bu hadîs’i Tirmizî, Nesaî, ve İbn-i Mâce rivayet etmiştir.»
İbn-i Hibbân bu hadîs’i daha değişik bir şekilde rivayet etmiştir: «Bu otluk sahiplidir. Sizdeıı biriniz oraya girmek isterse (Eûzü billâlıi minel-hubsi vel – lıahâ- idi) desin.»
İbn’us – Sünnî, Enes’den rivayet ettiği bir hadîs’i nakl ediyor: «Bu sahiplidir. Sizden biriniz helaya girdiğinde bismillah desin.»
Abdurrezzak, «Câmi’inde» Enes’den nakl ediyor. Resûlullah (S.A.V., buyuruyorlar ki: «Bu otluk sahiplidir. Ona sizden biriniz girince şöyle desin: (Allahümme innî eûzü bike mine hubsi vel lıabâisi.)
Helâda iken Cinler insanın avret mahalline bakarlar.
Ali b. Ebî  Tâlib’den (R.A.) rivayet ediliyor: Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: «Sizden biriniz helâya girdiğinde, ümmetimin avretleriyle cinlerin gözleri arasındaki perde (Bismillâhi) ’dir.» Besmele helâya girmeden çekilir.
Tirmizî  bu hadîs hakkında der ki: «Bu hadîs garip bir hadîsdir. Bunu ancak bir yönden biliriz.»
Sahihayn’da Hz. Enes’den şöyle nakl edilmiştir: «Allah’ın Resulü  (S.A.V.) helâya girdiklerinde: (Alla- hümme innî eûzü  bike minel-hubsi vel-habâisi) derlerdi.»
Saîd b. Man sûr «Sünen» inde şöyle rivayet etmiştir: «Peygamber (S.A.V.) (Bismillâhi Allahümme innî eûzü bike minel-hubsi vel-habâisi) derlerdi.»
Cinlerin en çok bulundukları yer hamamlar, otluklar, mezbelelikler gibi yerlerdir. Onlar bu gibi pis yerlerde daha cok bulunurlar. Bu tip yerlerde namaz kılınmasını yasaklayan hadîsler varit olmuştur, günkü bu gibi yerler şeytanların uğrağıdır. Fukaha bu yerlerin necisli olması kuvvetle muhtemel olduğu için oralarda namaz kılınmasını doğru bulmamışlardır. Hamam ve deve ahırlarında namaz, şeytanların uğrağı olduğu için kılmmamaktadır. Kabirde namaz kılmak şirke vesile olacağı için yasaklanmıştır. Kaldı ki kabirlerde şey- tanlann uğrağı olabilir.
Şeyhlik ve zâhidlik iddia eden tamamı şeriata muhalif olan işleri irtikap eden dalâlet ve bid’at ehline gelince, onlar da sık sık namaz kılınması yasaklanan bu gibi yerlere gelip şeytanlarla karşılıklı konuşurlar. Onları görenler de keramet izhar ettiklerini sanırlar. Oysa yaptıkları iş kâhinierinkinden farksızdır. Putların içine girip putperestlere âdet üstü işler gösteren sihirbazlar güneş, ay ve yıldızlara tapanlar da böyle şeyler yaparlar. Birtakım teşbihler, elbiseler asarlar ve bundan medet beklerler. «Ruhaniyetüt – Tevakib» diye adlandırdıkları şeytanlar gelirler, onların bazı ihtiyaçlarını karşılarlar. İstediklerini öldürtürler, dilediklerini hasta yaptırırlar, veya sevdiklerini getirtirler. .Lâkin farkına varmadan elde ettikleri zarar kavuştukları yarardan daha büyük ve tehlikelidir. Çünkü onlara yaradan kat kat üstün zarar getirmektedirler. Doğruyu en iyi bilen, şüphe yok ki Allah Teâlâ’dır.

İnsanların Evlerine, Şeytanların Girmesini Önleyen Hususlar

Müslim ve Ebû Dâvud, Câbir’den rivayet ediyorlar: Cabir (R.A.), Allah’ın Elçisinden (S.A.V.) şöyle dediğini duymuştur: «Kişi evine girmek istediğinde girerken ve yemek yerken Allah’ın ismini zıkr ederse, şeytan, arkadaşlarına hitaben şöyle der: ‘‘Siz burada barınamazsınız, ve yemek de yiyemezsiniz.” Girerken Allah’ın ismini zikr edip de yemek yerken zikr etmezse, şeytan: “Yemeğe yetiştiniz, fakat burada kalamazsınız” der. Eve girerken Allah’ın ismini zikr etmezse, şeytan: “Yemeğe yetiştiniz. Burada da kalabilirsiniz” der.»

Cinden Dost

Müslim, Ahmed ve diğer muhaddisler, Aişe (R.A.)- dan rivayet ediyorlar : «Bir gece Allah’ın Elçisi (S.A.V.) yanımdan çıkıp gitti. Onu kıskandım. Dönüp gelince benim o halimi gördü ve bana dedi ki: Neyin var ey Aişe? Neden böyle duruyorsun? Cevab verdim :
  • Benim gibi bir insan senin gibi bir insana son derece düşkün olmaz mı hiç? Hz. Peygamber:
  • Seni şeytanın mı aldı yoksa buyurdu?
  • Ey Allah’ın Resûlü! Bende şeytan mı vardır?
  • Evet herkesdvardır.
  • Sende de var mıdır ey Allah’ın Resûlü?
  • Evet. Lâkin Rabbim bana, ona karşı yardım etti ve beni ondan kurtardı. Diye cevap verdiler.»
Diğer bir rivayette (Fe esleme — Müslüman oldu) kaydı vardır.
Hattabî  der ki: Havilerin çoğu bu kelimeyi fiil-i mazî sığasında (Fe esleme) olarak rivayet etmişlerdir. Bu rivayete göre: O şeytanın  İslâmiyeti kabul ettiği anlaşılmaktadır. Yalnız Süfyan b. Uyeyne buna muhalefet ederek: Bu hadîs’i Hz. Peygamber, onun şerrinden kurtulmuştur, şeklinde rivayet etmiştir, O diyor ki, şeytan Müslüman olmaz.
Eb’ul – Ferec İbn’il – Cevzî, bu babta fikrini şöyle beyan etmiştir: «İbn-i Uyeyne’nin sözü güzel ve hakikate uygundur. Onun sözü şeytana muhalefet etmek için, insanoğlunun çalışmasını öngörmektedir.
Ne var ki, İbn-i Mes’ud’un hadîsi İbn-i Uyeyne’nin sözünü  red etmektedir. O hadîs, Ahmed b. Hanbel’in rivayet ettiği şu hadısdir: «Sizden lıiç biriniz yok ki, kendisine şeytandan bir arkadaş ve melekten de bir arkadaş tevkil edilmiş olmasın. Sana da mı ya Resûlallah? diye sorduklarında: Bana da. Lâkin Allah ona karşı bana yardımcı olmuştur da daima bana Hakkı emretmektedir.» Diğer bir rivayette şöyle kayd ediliyor: «Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere hepinize cinlerden bir arkadaş verilmiştir. Ona :
  • Ya sen? Diye sorduklarında: “Bana da. Lâkin Allah bana ona karşı yardım etti de o müslüman oldu ve bana daima iyi ne ise onu emr ediyor.» buyurdu. Bunu lahric etme babında Müslim infirad etmiştir.
İbn-i Cevzi diyor ki: Zâhir olan şeytanın Müslüman olmasıdır. Bunun diğer bir fikre de ihtimâli vardır.
Muhammed b. Yusuf el – Firyabî der ki: «Bize Süfyan, Mansur’dan, da Salim b. Ebî Ca’d’dan, da babasından, da Abdullah b. Mes’ud’dan (R.A.) şöyle ri- yet etmiştir : Sizden hiç biri yoktur ki, onun cinlerden bir arkadaşı ve melâikeden de bir arkadaşı olmasın. Dediler ki: Scniıı de var mı ey Allahın Resûlü?
  • Beııim de var amma, Allah bana yardım etti de
o Müslüman oldu ve daima bana hayrı emr ediyor, buyurdu.»
Tânkoğlu Şüreyk’in hadîsinden de merfû  olarak şöyle rivayet edilmiştir: «Sizden hiç biriniz yoktur kî şeytanı bulunmasın. Senin de var mıdır, ey Allah’ın Re- sûlü? dîye sordular. Cevab verdi: Benim de var, fakat Allah bana, ona karşı yardım etti de o müslüman oldu.» (Bu hadîsi el – Cerrah Ebû Vekî, el-Velid b. Ebî Sevr ve Ebû Avâne Ziyad b. Alaka yolu ile Şüreyk’den rivayet etmişlerdir.)
Hz. Peygamberin arkadaşı olan Çin’in müslüman olduğu tasrih edilmiştir. Bu husus da te’vile lüzum kalmadan anlaşılmıştır artık.
El-Hafız Ebû Nuaym, «Kitabuddelâila’de şöyle rivayet etmiştir: Bir çok hadîs âlimleri Yahya b. Saîd’- den, o da Nâfi’ tariki ile İbn-i Ömer (R.A.)’dan şöyle rivayet etmiştir: «Kesûlullah Sallellahu Aleyhi ve Sel- lem buyurmuşlardır ki: Adem’e iki hasletle üstün kılındım: Şeytanım kâfir idi. Allah bana yardım etti de Müslüman oldu. Hannnlarım da bu hususta bana yardımcı oldular. Adem’in şeytanı ise kâfir idi. Hammı ise hata işleyince ona yardımcı oldu.»
İşte bu hadîsden gayet açık olarak anlıyoruz kijgz. Peygamberin cinlerden olan dostu müslüman olmuştur. Dostunun İslâmını anlatan diğer bir husus da: «Adem’eiki hasletten ötürü üstün kılındım» dediği zaman, dostunun Müslüman oluşunu, hasletlerden biri olarak saymıştır.
Ebû Câ’fer et-Tahavî, «Müşkilü’l – Âsar»’da der ki: «Rivayet edilen bu iki hadîsde Resûlüllah’m, diğer insanlar gibi olduğu ihtimâli bulunduğu gibi, onlardan ayrı olması da muhtemeldir.
İşte bu sebeble, uzun uzun düşündüm. Ve bu iki hadîsin dışında konuyu bize aydınlatacak başka bir delil aradım ve buldum.
İbn-i Mesud’dan (R.A.) rivayet edilmiştir: Resûlul- lah Sallellahu Aleyhi ve sellem buyurdular: «Sizden hiç biriniz yok ki onun cinlcrden bir arkadaşı olmasın. Senin de var mı ey Allah’ın Resûlü? diye sordular, şu cevabı verdi :
  • Benim de var, amma Allah bana, ona karşı yardım etti de Müslüman oldu. O bana hayrı emr ediyor.»
Câbir’den (R.A.) nakl edilen diğer bir rivayet: Bize Hz. Peygamber şöyle bir hitapta bulundu: Muğayyeba- ta girmeyiniz. Çünkü şeytan Adem oğlunun vücudunda, kanın dolaştığı yerde dolaşır. Sende de durum aynı mıdır, ey Allah’ın Resûlü? diye soruldu. Cevab verdiler: «Evet. Lâkin Allah bana yardım etti de o müslüman oldu.»
Sonra aynı  senedle Hz. Aişe (R.A.)’dan şu hadîsi rivayet etti: «Bir gece Allah’ın Resûlünü kaybettim; başımın uçundaydı. Bir de baktım ki, ökçelerini birbirine sıkıca kavuşturmuş bir halde parmaklarını kıbleye döndürmüş secde ediyor ve şöyle diyordu : «Allahım sana, gazabından sığınıyorum. Afvmı ummakla ukubetinden sığmıyorum. Seninle Senden, Sende olan herşeye ulaşamıyorum, ben.. Namazdan fariğ olunca şöyle dedi: Seni şeytanın tuttu mu?
  • Senin şeytanın yok mu? dedim.
  • Her insanın şeytanı vardır, diye cevab verdi.
  • Ey Allah’ın Resûlü senin de şeytanın var mı? diye sorunca şu mukabelede bulundular:
  • Evet benim de var. Lâkin ben Allah’a dua ettim; ona karşı bana yardım etti ve o müslüman oldu.»
Ebû Câ’fer diyor ki: «Peygamber (S.A.V.) bu hususta, diğer insanlarla aynı idi; ne var ki Allah ona yardım etti de Cin müslüman oldu ve ona karşı zararsız hale getirildi. Diğer insanlar .tabiî ki böyle değildir. Halâ şeytan onlara musallat olmaktadır.»
Soru : Madem durum böyle idi, öyleyse ne diye Allah’ın Elçisi yatağına gelip uyuyacağı zaman şu duayı yaparlardı?: «Allahın ismi ile yattım. Allah’ım, sana, şeytanın igvasmdan sığınırım; beni serbest bırak; mizanımı sakîl eyle! Beni yüksek derecelere nail küL»
Cevab: Resûlüllah’ın bu duası daha’şeytânın müslüman olmasından önce idi.
Tabiî ki o, müslüman olunca, artık Hz. Peygam- ber’in böyle bir duada bulunması  imkânsızdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır!

Cinler de Yerler, İçerler

Kâdı Ebû  Yâ’lâ şöyle der: Cinler dc aynen bizim gibi yerler, içerler ve evlenirler.
Bu konuda, ilim adamları üç ayrı fikir ortaya atmışlardır :
  1. — Cinler yemezler ve içmezler. Bu söz sakıt ve itibar edilmeyen bir sözdür.
  2. — Onlardan bir kısmı yer, içer; bir kısmı yemez, içmez. Bu fikri, ileride gelecek olan Vehb’den nakl edilen bir hadîs teyid etmektedir.
  3. — Bütün cinler, yerler, içerler. Bu kanaatta olan âlimler, nasıl yeyip içtikleri hususunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir.
Bir kısmı  şöyle diyorlar: Onlarm yeme – içmeleri sadece koklamak ve gönlü  rahatlatmaktan ibarettir. Yoksa bizim gibi çiğneyip yutma suretiyle değildir. Bu, delilsiz ve mesnedsiz bir görüştür.
Diğer bir kısım ilim adamının görüşü ise şöyledir: Onlann yeme içmeleri aynen bizim gibidir. Çiğnerler ve yutarlar. Bu bâbta varid olan sahih haber ve hadîsler bu fikri teyid etmektedir.
Meselâ;  çiğneyip yuttuklarına Ebu Dâvud’un rivayet ettiği Ümeyye b. Mahşî’nin hadîsi delâlet etmektedir. O rivayette şöyle bir kayd vardır: «Onunla beraber şeytan da yiyordu. Allah’ın ismini anınca, şeytan istifra, edip karnmdakini çıkardı.» Bu hadîsin tamamı, bundan sonraki bâbda gelecektir, inşaaUah.
Ebû Ömer b. Abdil – Berr, hadîs ulemasının, Ab- düssamed b. Ma’kal’den şöyle nakl ettiklerini anlatıyor: Cinler hakkında kendisinden bilgi isteyenlere Vehb b. Münebbih şöyle dedi: Onlardan biiLkısınL^en icer. £vle- nir ve nesil üretir. Onlardan bazıları da, sihirbaz ~ve_ az- gm cinlerdir.
Sahîhayn’da şöyle varid olmuştur: «Cinler Allah Elçisinden yemek istediler. Üzerine Allah’ın ismi zikr edilmiş her kemik ve her alâf artığı sizin yemeğinizdir, buyurdu Allah Resûlü.»
İbn-i Selâm bu hadîsin tefsirinde şu hususu ilâve etti: «Alâf artığı onlar için yemyeşil bir ot oluverir.»
Peygamber Sallellahu Aleyhi Vesellem, bu sebepten kemik ve tezekle istinca edilmesini yasak etmiştir. Bu hususta bir çok sahîh hadîs varid olmuştur.
Müslim ve diğerlerinin Sahihlerinde, Selmân el – Fârisî’den (R.A.) şöyle nakl edilmiştir: «Def-i hacette bulunurken, kıbleye karşı durmamızı, veya bevl etmemizi, sağ elle taharetlememizi, üç taştan az bir miktarla taharetlenmemizi, tezek, veya kemikle taharetlenmemizi bize Allah’ın Resûlü yasak etmiştir.»
Müslim’in Sahîh’inde ve diğer hadîs mecmualarında Câbir’den (R.A.) şöyle nakl edilmiştir: «Allah’ın Resûlü kemik, veya tezekle taharetlenmemizi yasaklamıştır.»
Hüzeyme b. Sabit ve diğerlerinin yaptıkları rivayette de bu yasak vardır.
Bu yasağın sebebi, İbn-i Mes’ud’dan (R.A.) nakl edilen bir hadîsde izah edilen şu husustur: «Bana Cin dâvetçisi geldi, beni alıp götürdü. Onlara Kur’ân okudum. Sonra beni alıp götürdüler, eserlerini ve ateşlerinin eserlerini gösterdiler. Aynı zamanda benden azık istediler. Ben de onlara dedim ki: Üzerine Allah’ın ismi zikr edilmiş herhangi bir kemik elinize geçerse işte o, ve bir de alâf artığı sizin azığınızdır. Sonra Peygamber (S.A.V.) buyurdular ki: Bu ikisi ile taharetlenmeyiniz; çünkü bunlar kardeşlerinizin yiyecekleridir.»
Buharî’nin Sahîh’inde Ebû Hüreyre’den şöyle nakl edilmektedir: «Peygamber büyük abdestini bozmaya giderken arkasından takip ettim. “Kim o?” diye seslendi. “Benim, Ebû Hüreyre” dedim.
  • Öyleyse bana taharetleneceğim bir kaç taş getir; kemik ve tezek getirme, dedi. Elbisemin bir tarafına taşlar koydum ve getirip yanma koyduktan sonra döndüm. O işini bitirince merak edip :
  • Tezek ve kemikten neden bahsettiniz? .diye sordum.
  • Bu ikisi cinlerin azığıdır. Çünkü emler gelip benden azık istediklerinde, Allah’a kemik ve tezeği on- 1ar için bir azık olması hususunda duada bulundum, dedi..))
Hadîsin lâfzı, Müslim’in kitabında: «Üzerine Allah’ın ismi anılan her kemik» şeklindedir. Ebû Davud’un kitabında ise şeyledir: .güzerine Allah’ın ismi zikredilmiven her kemik.» Hadîslerin çoğu Ebû Davud’un rivayetine delâlet etmektedir.
Bazı âlimiere göre, Müslim’in rivayeti Müslüman cinler hakkında, diğer rivayetler ise şeytanî cinler hakkındadır.
F. 4
Eb’ul-Kasım Es-Sühevlî der ki : «Bu söz-doğnir dur. Hadîsler bunu teyid etmektedir. Bu söz aynı zamanda «cinler yemez – içmez» diyenlere karsı kesin bir cevaptır. Peygamber (.A.V.)’in «Şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer» sözünü, cahiller, anlamının dışında tevile kalkıştılar. îbnül – Arabî, Câbir b. Abdillah’a isnad ettiği bir hadîsi rivayet ediyor. Câbir b. Abdillah şöyle demiştir :
«Resûlullah (S.A.V.) ile birlikte yürüyorduk. Bir yılan gelip yanında durarak ağzını Hz. Peygamber’in kulağına yaklaştırdı. Sanki ona bir şey fısıldıyordu. Hz. Peygamber (S.A.V.) «Evet!» dedi. Ve yılan ayrıldı. Bunun hakkında Hz. Peygambere sual sorunca, dediler ki:
  • O cinlerden bir adamdır; bana şöyle dedi: «Üm- metine emret de tezek ve kemikle taharetienmesinler. Çiiııkü Allah bunları bize azıkyantı.»
Câbir oğlu Zeyd’in hadîsi yukarıda geçmiştir. (Müslümanların evlerinin tavanlarında Müslüman cinler bulunurlar, öğlen sofraları kurulduğunda inip onlarla yemek yerler, akşam sofralarında da inip yine onlarla birlikte yemek yerler. Allah onlara Müslümanları müdafaa ettirir.)
«Cinler yemez içmezler» sözü sahîh lıad’slerle çatıştığı için bâtıldır.
Eğer bu sözlerinden, bir kısım cinlerin yemediklerini, içmediklerini kasd etmişlerse bir derece hak verilir. Fakat sahîh hadîslerden bütün cinlerin yeyip içlikleri anlaşılmaktadır.
Kadı Abd’ul-Cebbar der ki: «Cinlerin ince ve ufak cisimli olması onların yeme ve içmesine mani değildir. Meleklerin yememeleri ve içmemeleri ehl-i kıblenin bu hususta fikir birliği yapmalarından ileri gelmiştir. Yoksa onların ince cisimli olmalarından ileri gelmiş değildir. En iyi bilen Allah’dır.»

Şeytan, Sol Eliyle Yer ve İçer

Müslim, Mâlik, Ebû Davul ve Tirmizî, Abdullah b.. Ömer’den nakl ettiklerine göre Allah Resûlü (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: «Hiç bîriniz zinhar sol eliyle yemek yemesin ve içmesin. Çünkü şeytan sol eliyle yer içer.»
Nâfi’  bu hadisi şu zijrade ile rivayet etmiştir: «Sol eliyle alıp vermesin!»
İbn-i Abdil-Berr, senedi ile Ebû Hüreyre (R.A.)’dan nakl ettiğine göre Allah’ın Resûlü (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: «Sizden biriniz yemek yediği zaman sağ eliyle yesin; sağ eliyle içsin, sağ eliyle alsın, sağ eliyle versin! Çünkü şeytan, sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir, sol eliyle alır.»
Ebû Ömer, bu hadîsin şeytanların yeyip içtiklerine dair bir delil teşkil ettiğini ileri sürdü. Ulemâdan bir kısmı, bu ve benzeri hadîsleri mecazî bir anlama hami ederek şöyle dediler: «Sol eliyle yemek şeytanın hoşlanmasına yol açar
Kırmızı  rengin, şeytan ziyneti olduğu söylendiği gibi, sangı kızıla boyamağa, şeylan’ın teşvik ettiği de söylenir. İnsanları sol eliyle yemeğe durmadan teşviK eaen yine şeytandır, denilmektedir.
Ebû Ömer diyor ki: «Bence bu sözün anlamı yoktur. Çünkü hakikat dururken herhangi bir söz mecazî anlama hami edilemez.»
Diğer âlimlere göre şeytanın yemesi doğrudur. Lâkin onun yemesi bizim gibi değildir. Sadece koklamak ve gönlü ferahlatmaktan ibarettir. Bizim gibi çiğneyip yutmazlar. Zira çiğnemek ve yutmak cüsseli varlıklar için düşünülebilir. Kokuyu solundan alır denebilir.
Ebû Ömer der ki: «Ulemanın çoğu tevil’e zâhib olmuşlardır. Cenab-ı Hakk’ın «Ve onların mallarına ve çocuklarına ortak ol!» kavlini tefsir ettiklerinde şöyle demişlerdir: «Bu malları haramda harcamak, çocukları da zinadan kazanmak hususundadır.» Âyet-i kerîmede delâlet yolu ile bunlar yasaklanmaktadır. Allahü Teâlâ en bilendir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...