|
7. EL-MÜHEYMİN
Kainatın bütün işlerini gözetip, yöneten, [636] gözetici ve koruyucu. [637]
Allah, ilmiyle herşeyi düzenleyip, gözeten ve yönetendir. Kudretinin kemaliyle de herşeye gücü yetendir. Müheymin, "herşeyi gözeten ve yöneten, kainatın bütün işlerini düzenleyen, insanları murakabe eden, hükümdarlığı ile herşeyi hükmü altına alan, herşeyi koruyan, gözeten" demektir.
Cenab-ı Hak, mahlukâtının bütün işlerini çekip çevirmek, onu rızıklandırmak ve ecellerini tayin etmek suretiyle onlar üzerinde yegane otorite sahibidir. Müheymin'in bir diğer manası Allah'ın mahlukâtının fiillerine muttali olup şahit olması" demektir. Nitekim Cenab-ı Hak bununla ilgili olarak:
"Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur’an’ı) gönderdik."[638] buyurmuştur.
Ayette geçen "Müheyminen aleyhi" daha önceki kitapları gözetmek, onların hak olduğunu ikrar etmek, yanlışı da ortaya çıkarmak demektir.
Dilciler, "el-Müheymene": Bir şey üzerine kaim olma, onu gözetme, "el-Müheymin"; "Eşya ve varlıklar üzerinde emin, her türlü korkudan, başkalarından emin olan kimse için kullanılır" demektedir. Ayrıca "Müheymin" kendisinin birliğine şahit olan" manasında da kullanılır, denmiştir.
Müfessirler ise "Müheymin", emin, "güvenilir manasındadır" demişlerdir. Ebu Süleyman, bunun aslının "Mü'min" iken hemze "ha"ya çevrilmiştir, çünkü "ha" okunması kolay ve hemzeden daha hafiftir ve "museytırun" vezninde gelmiştir, demişlerdir.
İbn-i Abbas (r.a.): Ayette geçen "Müheyminen aleyhi", "mü'teminen aleyhi" olup el-Müheymin, güvenilir demektir. Zira Kur'ân, kendisinden önceki kitaplara göre güvenilir bir kitaptır" demiştir.
Mücahid; ayetteki "Müheyminen aleyhi"yi, Kur'ân kendinden önceki kitaplara şahittir", şeklinde yorumlamıştır.
Ebu Süleyman ise, Allah (cc), Müheymin'dir. Yani Cenab-ı Hak mahlukatının söz ve fiillerine şahittir demiştir. Nitekim Cenab-ı Hak bununla ilgili şöyle buyurmaktadır:
"Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'ân'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, O işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidizdir." [639]
Ayetteki, el-İfada, "bir şeyi kuvvetle akıtmak, atmak yani bunu süratle yapmak" anlamındadır. Ayetin diğer kısmında:
"... Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuz'da) bulunmasın." [640]
Yerde ve gökte zerre kadar hiçbir şeyin kendisinden gizli kalmadığı, kainatın bütün işlerini düzenleyen gözeten ve yöneten, insanları murakabe eden Allah (c.c.) bütün noksanlıklardan, münezzehtir.
"Müheymin" ismi Kur'ân'da bir kere zikredilmiştir. [641]
Olayların arka planını ve işlerin gizli yönlerini bilen, kalblerin sakladığı şeylerden haberdar olan ve ilmiyle herşeyi kuşatan demektir. el-Bagavî der ki: el-Müheymin, kulların yaptığı herşeyi müşahede edendir. İbnu Abbas, Mücahid ve daha başkaları da bu görüştedir. Bir şeyi görüp gözeten kimseye müheymin denilir. [642]
Allahu teâlâ Müheymin'dir. Rabbü'l-âlemîndir. Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran ancak O'dur. Hiç bir zerre, hiç bir lâhza O'nun bu lütuf ve atıfetinden boş değildir.
Bu ism-i şerîf, Mü'temenün aleyh dîye de tefsir edilmiştir. Kendisine emniyet olunan demektir. Meselâ, buyruk tutup güzel işler yapan kullarının yaptıkları iyi işlerden hiç birini saklamaz, inkâr etmez, istihkak kazandıkları sevaptan bir zerresini eksiltmez. Yahut kulları iyilik yapmakta birbiriyle yarış edercesine faaliyet gösterseler.. "Artık yeter, ben bunların karşılığını veremem" demez, bilâkis onların güzel işler yapmakta birbirlerini geçmeye çalışmalarından hoşnut olur, vaad ettiği sevabı kat kat artırır. Buyruk tanımıyan âsilerin de cür'et ettikleri kötü işleri bir zerre arttırmaz, ne yapmışlarsa odur. Görecekleri ceza da santimi santimine odur. İstihkaklarından bir zerre fazla ceza vermez. [643]
Kula Gereken Şey:
İşlerini ve huylarını, yâni yapıp ettiklerini gözetmekte mümkün olduğu kadar uyanık davranmak ve bu hallerde eğriliğe kaymaktan kendini korumaktır. [644]
|
|
|